HAFTAYA BAKIŞ 29 TEMMUZ 2013 TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ ANA BAŞLIKLAR



Benzer belgeler
Cumhuriyet Halk Partisi

İhvanı Müslimin'in kısa tarihi

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Devrim Öncesinde Yemen

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler...

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ocak 2012, No: 20

ACR Group. NEDEN? neden?

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

Cumhuriyet Halk Partisi

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00

KOBİ ler Nefes alacak / Ankara. TOBB, Ziraat Bankası, Denizbank ve Kredi Garanti Fonu (KGF) ortaklığında hayata

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Haziran 2013, No: 62

GÜNLÜK BÜLTEN 24 Haziran 2014

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Fon Bülteni Ocak Önce Sen

Beyaz Saray'daki Trump-Erdoğan Zirvesinden Ne Çıktı?

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 3 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS 3

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

Eslen: Stratejik İnisiyatif Ayrılıkçılarda

Hackerlar ortaya çıkardı: Birleşik Arap Emirlikleri İsrail yanlısı kurumları fonluyor!

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Türkiye'de ilan edilen olağanüstü hal uygulaması dünya basınında geniş yer buldu / 11:14

Cumhuriyet Halk Partisi

İÇİNDEKİLER EDİTÖR NOTU... İİİ YAZAR LİSTESİ... Xİ

İç Savaş Suriye Ekonomisini Nasıl Etkiledi?

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

MISIR IN SİYASAL HARİTASI

Cumhuriyet Halk Partisi

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİM YORUMLARI VE SONRASINDA BİZİ BEKLEYENLER

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

Bush, Suudi Kralıyla petrol fiyatı konuştu

PYD, PKK nin Suriye kolu olarak da biliniyor.

Mezhepçi-siyasal İslamcı dış politikanın faturası ekonomiye AKP, MISIR I DA KAYBETTİRİYOR

DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer. Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

İdris KARDAŞ Küresel Sorunlar Platformu Genel Koordinatörü

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Haziran 2014, No: 95

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mayıs 2012, No: 33

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2013, No: 58

Sosyal Araştırmalar Enstitüsü 1 Kasım 2015 Genel Seçim Sandık Sonrası Araştırması

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

109 MİLYAR DOLARLIK YABANCI PORTFÖYÜ VAR

Sayın Büyükelçiler, Değerli Kongre üyeleri, Çok değerli dostum Sayın Zügayir ve Brosh, Kıymetli basın mensupları,

İstanbul 13. Müebbet çıktı

MEDYANIN EYLÜL AYI GÜNDEMİ - DÖRDÜNCÜ KUVVET MEDYA - Özgür Gazeteciler Platformu Salı, 04 Ekim :31

GENEL BAŞKANIN MESAJI

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2011, No:4

Makro Veri. TÜİK tarafından açıklanan verilere göre -5,6 puan olan dış ticaretin büyümeye katkısını daha yüksek olarak hesaplamamızdan kaynaklandı.

Ekim. Günlük Araştırma Bülteni Sabah RAPORU

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GELİR AMAÇLI ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Nisan 2015

Sayı: 2009/18 Tarih: Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Enerji Yatırımları ve Belirsizliklerin Önemi

Oylar bölünmesin Türkiye bölünmesin!..

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

TÜRKİYE GÜNDEM ARAŞTIRMASI

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNE AZERBAYCAN DAN BAKIŞ

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ocak 2014, No: 83

Son gelişmeler ardından piyasa ve ekonomi görünümü. Temmuz 2016

ARAŞTIRMA GRUBU. Prof. Dr. Özer SENCAR Prof. Dr. İhsan DAĞI Prof. Dr. Doğu ERGİL Dr. Sıtkı YILDIZ Dr. Vahap COŞKUN MAYIS


KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

İMF siz Yapamayacak mıyız?...47 Yakın İzleme Programı Üzerine...48 Daha Dikkatli Olma Zamanı...49 Siyasette İstikrarsızlığa Yılında Ekonomi

İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI

Ekim. Günlük Araştırma Bülteni Sabah RAPORU

Türkiye Siyasi Gündem Araştırması

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum. Piyasalarda Bugün Ne Oldu? EURUSD USDTRY BRENT PETROL ALTIN GBPUSD

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

TOPLUMSAL RAPORLAR YATIRIM TEŞVİKLERİ VE İSTİHDAM ( ) Yatırımlar büyürken istihdam küçülüyor

Vatandaşlar koalisyonun kurulmamasından MHP yi sorumlu tutuyor. Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, Ağustos ayı gündem araştırma sonuçlarını açıkladı.

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ın düzenlediği basın toplantısının tam metni:

2012 yılı merkezi yönetim bütçesine bakış

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi

TÜRKİYE NİN NABZI AĞUSTOS 2015 ERKEN SEÇİM ÖNCESİ SİYASAL DURUM DEĞERLENDİRMESİ

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

YAPI KREDI KORAY IN YENI CFO KIM OLDU?

GÜNLÜK BÜLTEN 23 Mayıs 2014

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

2016 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

CUMHURBASKANININ YETKİ VE SORUMLULUKLARI

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Transkript:

HAFTAYA BAKIŞ TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ 29 TEMMUZ 2013

HAFTAYA BAKIŞ 29 TEMMUZ 2013 TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ ANA BAŞLIKLAR İMRALI VE KANDİL DEN SONRA HÜKÜMET DEMOKRATİK BİRLİK PARTİSİ (PYD) İLE DE MASAYA OTURDU. SALİH MÜSLİM İ İSTANBUL A DAVET EDİP EN ÜST DÜZEY GÖRÜŞME VE PAZARLIKLARI GERÇEKLEŞTİRDİLER. HÜKÜMETİN MÜSLİM E 3 ŞART KOŞTUĞU SÖYLENSE DE MÜSLİM HÜKÜMETE HANGİ ŞARTLARI KOŞTU? SURİYE NİN BUGÜN GELDİĞİ NOKTADA, HÜKÜMET İÇ SAVAŞA VERİLEN DESTEĞİN DIŞINDAYMIŞ GİBİ SURİYE NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜN KORUNMASINDAN, KIRMIZI ÇİZGİLERDEN SÖZ EDİLİYOR. PYD DEN ESAD A DESTEK OLMAYACAKLARINA, TÜRKİYE NİN BİLGİSİ VE ONAYI DIŞINDA ÖZERKLİK İLAN ETMEYECEKLERİNE DAİR SÖZLER ALINMAYA ÇALIŞILIYOR. HAZIRLIKLARININ SON AŞAMAYA GELDİĞİ AÇIKLANAN DEMOKRASİ PAKETİ DE HÜKÜMETİN İLETİLEN MESAJLARI ALDIĞINI, GEREĞİNİ YAPMA KONUSUNDA ÇALIŞMALARI HIZLANDIRDIĞINI GÖRMEKTEYİZ. ÖCALAN IN BAŞBAKANA GÖNDERDİĞİ MEKTUPTA BU KONUDA 15 EKİM TARİHİNİN SON SÜRE OLDUĞUNU BİLDİRDİĞİ BELİRTİLİYOR. SON SÖZÜ BAŞBAKANIN SÖYLEYECEĞİ AÇIKLANAN DEMOKRASİ PAKETİ YLE İLGİLİ OLARAK BAŞBAKANIN YAPTIĞI BAZI DEĞERLENDİRMELERE BAKACAK OLURSAK FAZLA BİR SÜRPRİZ YOK. AKP NİN SON KONGRESİNDE AÇIKLANAN 2023 VİZYONU OLARAK SUNULAN 60 MADDELİK DÜZENLEME HEDEFİNE PARALEL BAZI DEĞİŞİKLİKLER SÖZ KONUSU OLACAK. SURİYE NİN YANI SIRA MISIR DA YAŞANANLAR GERÇEK ANLAMIYLA BİR KATLİAM! HIZLA İÇ SAVAŞA SÜRÜKLENEN 80 MİLYONLUK MISIR DAKİ TABLO DAN ENDİŞE DUYMAMAK MÜMKÜN DEĞİL! 1

KAYGIM HÜKÜMETİN TIPKI SURİYE DE OLDUĞU GİBİ MISIR DA DA KESKİN BİÇİMDE TARAF KONUMU NEDENİYLE, TÜRKİYE NİN BUNDAN ZARAR GÖRMESİ! MÜSLÜMAN KARDEŞLER İN TÜM LİDER KADROSU İÇİN SAVCININ SORUŞTURMA BAŞLATMASI VE TUTUKLAMA TALEP ETMESİ, MURSİ İÇİN AJANLIK, VATAN HAİNLİĞİ HAMAS İLE TERÖR İŞBİRLİĞİ VB. İTHAMLARLA SORUŞTURMA BAŞLATILIP, GÖZALTINA ALINARAK TUTUKLANMASI İSTEMİ, GERİLİMİ TIRMANDIRMA STRATEJİSİDİR. MISIR VE SURİYE DEKİ KONTROLDEN ÇIKAN GELİŞMELER SONRASINDA BÖLGEDE VE DÜNYADA İYİCE YALNIZ KALAN AKP HÜKÜMETİ DE MISIR VE SURİYE YE YÖNELİK POLİTİKALARINDA BAZI UFAK DEĞİŞİKLİKLERİ DEVREYE SOKMAK DİPLOMASİDE YENİ AYARLAMALARA GİTMEK ZORUNDA KALDI. BAŞBAKANIN MISIR BÜYÜKELÇİSİNE İFTAR DAVETİ, CUMHURBAŞKANININ ADLİ MANSUR A TEBRİK MESAJI, ÖNDE GELEN THİNK THANK KURULUŞLARI HAZİRAN VE TEMMUZ AYLARINDA YAYINLADIKLARI RAPORLARDA, İLGİNÇ BİR ŞEKİLDE, GENELLİKLE TÜRKİYE VE MISIR I KIYASLIYORLAR. TÜRKİYE İÇİN EN DİKKAT ÇEKİCİ DEĞERLENDİRME TEKİRDAĞ-HATAY HATTININ BATISI! DİYANETE, HER YIL ORTALAMA 5 BİN VE ÜZERİNDE YENİ KADRO VERİLİRKEN, YATAY GEÇİŞLE BU KADROLAR, BAŞTA MİLLİ EĞİTİM VE İÇİŞLERİ BAKANLIĞI OLMAK ÜZERE, DİĞER KURUMLARA PERSONEL AKTARMADA, DİYANET MENSUPLARININ YATAY GEÇİŞLE, BÜROKRASİYE AKTARILMASINDA KULLANILIYOR. TUNUS TA DA YAKIN ZAMAN DA MISIR DAKİ GELİŞMELERİN ÇOK ŞİDDETLİ YANSIMALARINI GÖREBİLİRİZ. MURSİ NİN YÖNETİMDEN UZAKLAŞTIRILMASI, MÜSLÜMAN KARDEŞLER İN İKTİDARI KAYBETMESİ, ARAP BAHARI İLE ILIMLI İSLAM IN İKTİDARA GELDİĞİ DİĞER ÜLKELERDE DE BOZGUN ETKİSİ YARATTI. 2

TUNUS TA ŞÜKRÜ BELAYİD İN ÖLDÜRÜLMESİNDEN SONRA MUHALEFETTEKİ HALK HAREKETİ PARTİSİ LİDERİ MUHAMMED BRAHİMİ NİN DE SUİKASTA KURBAN GİTMESİ, TUNUS TA MİLYONLARI SOKAKLARA DÖKTÜ. ARAP BAHARI İLE BÖLGEMİZDE DEVRİLEN DİKTATÖRLÜKLERİN YERİNE GETİRİLEN ILIMLI İSLAM VE ABD YANLISI YÖNETİMLER BİRER BİRER GİDİYOR. MODEL İFLAS EDİYOR. ABD VE BATI ŞUNU GÖRDÜ Kİ; ILIMLI İSLAM YÖNETİMLERLE RADİKAL-ŞERİATÇI İSLAM ARASINDAKİ ÇİZGİ ÇOK İNCE VE HER AN KAPANABİLİYOR. SOMALİ NİN BAŞKENTİ MOGADİŞU DA BÜYÜKELÇİLİĞİMİZE EL KAİDE TARAFINDAN DÜZENLENEN İNTİHAR SALDIRISI, RADİKAL İSLAMCI TERÖR ÖRGÜTLERİYLE BU KADAR HAŞIR NEŞİR OLMANIN TÜRKİYE YE AÇACAĞI BELALARIN İLK İŞARETİDİR. BAŞBAKANIN AÇIKLAMASI İSE DAHA DA ACI VE VAHİMDİR. MERKEZ BANKASI NIN PARA KAÇIŞINI DURDURMAK İÇİN ALDIĞI FAİZ ARTIŞI KARARI BÜYÜMEDEN FERAGAT ANLAMINA GELİYOR. BORÇLARI ÖDEYEBİLMEK İÇİN YÜKSEK FAİZ AVANTAJIYLA KAYNAK BULMA POLİTİKASI, YATIRIMA GİDECEK KAYNAKLARIN DA FAİZE GİTMESİNİ GETİRECEK. DEVLETİN YÜKSEK FAİZLE BORÇLANMASI İSE ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞI KAYNAK MALİYETLERİNİ DAHA DA ARTTIRACAK! FAİZ ARTIŞI VE BUNA BAĞLI OLARAK BÜYÜMEDEN, YATIRIM VE ÜRETİMDEN FERAGAT POLİTİKASI İLK AŞAMADA KÜÇÜK VE ORTA BOY İŞLETMELERİ (KOBİ) VURACAK. ÖZKAYNAKLARI YETERSİZ, DAHA ÇOK FİNANSMAN DESTEĞİ VE KREDİYLE ÜRETİM YAPAN BU KURULUŞLARIN FİNANSMAN BULMA KABİLİYETLERİ AZALACAĞI GİBİ, FİNANSMAN MALİYETLERİ DE YÜKSELECEK. BAŞBAKAN KİN VE HIRS KONUSUNDAKİ LİMİTLERİNİ ÖYLESİNE TÜKETMİŞ DURUMDA Kİ, ÜLKENİN EN BÜYÜK SANAYİ, FİNANS, GRUBUNU TIPKI DİĞER SİYASİ DAVALARDA OLDUĞU GİBİ İSİMSİZ BİR İHBAR MEKTUBUNU BAHANE EDİP, POLİS EŞLİĞİNDE MALİYE MÜFETTİŞLERİNE BASTIRABİLİYOR. 3

MİT İN CHP Lİ VE MHP Lİ İŞADAMLARINI FİŞLEYİP, LİSTELEYİP BAŞBAKANA İLETTİĞİ, KAMU İHALE KURUMU NDA BU İŞADAMLARININ, ŞİRKETLERİN KILIFINA UYDURULARAK İHALELERDEN DIŞLANDIĞI ORTAYA ÇIKTI, HÜKÜMETTEN SES ÇIKMADI. AYLAR ÖNCESİNDEN SÖYLEDİĞİM GİBİ SEÇİMLER YAKLAŞTIKÇA YARGI, MEDYA, İŞ DÜNYASI, BANKALAR, KENDİSİNDEN GÖRMEDİĞİ TÜM KESİMLERİ REHİN ALMAYA ÇALIŞIYOR. GEZİ EYLEMLERİ, DIŞ GÜÇLER BAHANE EDİLEREK, FAİZ LOBİSİ GEREKÇE GÖSTERİLEREK, SPK TARAFINDAN YÜZLERCE ARACI KURUMA YÖNELİK SORUŞTURMA BAŞLATILDI. BDDK TÜM BANKALARIN DÖVİZ İŞLEMLERİNE SORUŞTURMA BAŞLATTI. TMSF EL KOYMALARA HIZ VERDİ. BU BİR SERVETİN EL DEĞİŞTİRMESİ, SERVET AKTARIMI OPERASYONUDUR. EKONOMİK FAŞİZMDİR! YAKINDA SİYASİ VE EKONOMİK RİSKLERDEKİ ARTIŞ GEREKÇESİYLE TÜRKİYE NİN KREDİ NOTUNDA BİR DÜŞÜŞ GÜNDEME GELEBİLİR. HER NE KADAR FİTCH VE MODDY S NOT ARTIŞINA GİTMİŞ OLSALAR DA, S&P UN SON UYARISI, TÜRKİYE İÇİN HİÇ DE İÇ AÇICI DEĞİL. 4

HAFTAYA BAKIŞ 29 TEMMUZ 2013 TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ DETAYLAR İMRALI VE KANDİL DEN SONRA HÜKÜMET DEMOKRATİK BİRLİK PARTİSİ (PYD) İLE DE MASAYA OTURDU. SALİH MÜSLİM İ İSTANBUL A DAVET EDİP EN ÜST DÜZEY GÖRÜŞME VE PAZARLIKLARI GERÇEKLEŞTİRDİLER. HÜKÜMETİN MÜSLİM E 3 ŞART KOŞTUĞU SÖYLENSE DE MÜSLİM HÜKÜMETE HANGİ ŞARTLARI KOŞTU? Hükümet artık geri dönülmez bir yola girmiş görünüyor. Çözüm Süreci olarak başlatılan müzakereler, Türkiye yi bambaşka bir mecraya doğru sürüklüyor. Geçen hafta yaptığım değerlendirmelerde de aktardığım gibi artık süreç hükümetin kontrolü dışında gelişiyor. Hükümetin tüm çabası Acaba tümüyle dışlanmadan bir yerlerde tutunabilir miyim? düşüncesine odaklanmış görünüyor. Kuzey Irak dan sonra Kuzey Suriye de de bir Kürt Özerk oluşumunun temelleri hızla atılıyor. Hükümet ve Dışişleri Bakanı her ne kadar de facto bir durumu kabul etmeyiz, Suriye nin toprak bütünlüğü bizim kırmızı çizgimiz türünden açıklamalar yapsa da gelişen ve gelinen noktada kırmızı çizgilerin çoktan aşıldığı gözleniyor. Suriye deki çeşitli Kürt oluşumlarının en etkini konumunda görünen PKK nın Suriye deki kolu PYD lideri Salih Müslim, bizzat hükümet tarafından davet edilerek kendisiyle İstanbul da bir dizi görüşmeler yapıldı. Müslim ve beraberindeki heyete resmi devlet heyeti muamelesinin yapıldığı anlaşılıyor. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından iletilen davet ile ilgili olarak Barzani ve Kürt Yüksek Konseyi de bilgilendiriliyor. Bu da ziyaretin resmi niteliğini öne çıkartıyor. 5

Salih Müslim ve arkadaşları Devlet Konukevi nde misafir ediliyorlar. Öncelikle de kendilerine, Türkiye nin geçmişte bölgedeki terör olayları, PKK-PYD ortaklığı nedeniyle, Türkiye nin PYD ye karşı tavrından ötürü tutuklanmayacakları güvencesi veriliyor. MİT Müsteşarı ile Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı ve Bakanlık yetkilileri ile görüşüyor. Konu Kuzey Suriye de son dönemde Radikal İslamcılarla, Kürtler arasında genişleyen özerklik ve bölgesel egemenlik temelindeki çatışmalar sonrasında ortaya çıkan sıcak tablo. Özellikle son haftalardaki Kuzey Suriye deki çatışmalar, ülkemizin Güney sınırında her gün artan gerilim, can kayıpları, çatışmaların geldiği boyut ve nihayet sınırda PKK-PYD bayraklarının çekilmesi farklı bir tablonun geliştiğini gösteriyordu. Bu tablo Salih Müslim in davet edilmesi ile netleşmiş oldu. Hükümet PKK, Kandil ve İmralı dan sonra Kuzey Suriye için de PYD ile müzakere masasına oturdu. Suriye nin Kuzeyinde ortaya çıkan yeni siyasi yapının nasıl olması gerektiği pazarlık ediliyor. SURİYE NİN BUGÜN GELDİĞİ NOKTADA, HÜKÜMET İÇ SAVAŞA VERİLEN DESTEĞİN DIŞINDAYMIŞ GİBİ SURİYE NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜN KORUNMASINDAN, KIRMIZI ÇİZGİLERDEN SÖZ EDİLİYOR. PYD DEN ESAD A DESTEK OLMAYACAKLARINA, TÜRKİYE NİN BİLGİSİ VE ONAYI DIŞINDA ÖZERKLİK İLAN ETMEYECEKLERİNE DAİR SÖZLER ALINMAYA ÇALIŞILIYOR. PYD Başkanı Salih Müslim in PKK nın yayın organlarından Dicle Haber Ajansı na (DİHA) verdiği mülakattan anlıyoruz ki, hükümet öncelikle PYD yi tanımış. Müslim diyor ki, görüştüğüm dışişleri ve MİT yetkilileri Türkiye nin PYD ye yönelik geçmişteki tavrının değiştiğini, farklı baktıklarını söylediler Bunun anlamı PKK nın Suriye kolu PYD nin Suriye Kürtleri nin resmi temsilcisi olarak tanınmasıdır. Müslim Özerklik ilan etmek, Rojava da (Kuzey Suriye de- Batı Kürdistan) Kürt devleti kurmak gibi bir düşüncelerinin olmadığını, ancak bölgede bir organizasyon ve yönetim birliği gerektiğini, bunun için geçici hükümet kurmayı öngördüklerini anlatıyor. 6

Hükümet yetkililerinin de kendisine Bu en tabii hakkınız yanıtını verdiklerini, PYD ye ve bölgedeki Kürtlere Türkiye nin her türlü insani ve sağlık yardımını, maddi destek sağlama sözünü verdiğini, bununda kendileri için olumlu bir sonuç olduğunu aktarıyor. Suriye den kopmayı düşünmediklerini, bölgedeki Kürtlerin, Arap ve Türkmenlerin can ve mal güvenliğini, birlikte yaşamalarını güvenceye alacak bir yapı oluşturacaklarını ifade ediyor. Salih Müslim hükümet yetkililerinden El Kaide, El Nusra başta olmak üzere şeriatçı örgütlere Türkiye nin yardım etmemesini MİT ve Dışişleri yetkililerine ilettiklerini, sınırların açılmasını talep ettiklerini söylüyor. Bugüne kadar Türk Hükümeti ile dolaylı yollardan görüşme ve temaslarının olduğunu, ilk kez doğrudan yüzyüze görüştüklerini belirttikten sonra Bundan sonra bu görüşmeleri daha sık gerçekleştirme kararı aldıklarını ifade ediyor. Barzani nin arabuluculuğuyla, Erbil Başkonsolosluğu üzerinden MİT tarafından güvenliği sağlanıp, tutuklanmama garantisiyle İstanbul a gelen Salih Müslim e hükümet yetkililerinin duyulan rahatsızlığı iletmesi üzerine Müslim in telefon talimatıyla sınırdaki PKK-PYD bayrağı indirilip yerine Kürt Yüksek Konseyi bayrağı çekiliyor. Türkiye nin tanıma, yardım ve destek vaadine karşılık, PYD Başkanı ndan Esad a destek olmaması, diğer muhaliflerle entegre olması, fiili durum yaratıp özerklik ilan etmemesi isteniyor. Türkiye hükümetin uyguladığı ve bizlerin artık yinelemekten yorulduğumuz yanlış diplomasi, öngörüsü ve derinliği olmayan politikalar ile bugün fiilen bir açmaz, çaresi durumlara ve ummadığı pozisyonlara düşmüş haldedir. Türkiye herkesle pazarlığa oturmaya mecbur bir konuma getirilmiştir. Mevcut durumun tek bir ifadesi vardır o da Türkiye artık devletlerle, hükümetlerle değil, örgütlerle, grupları muhatap almak zorunda kalmış bir durumdadır. 7

Dolayısıyla Türkiye de Öcalan ve Kandil ile masaya oturuluyorsa, müzakere ediliyorsa, heyetler ve mektuplar gidip geliyorsa, bir dönem Suriye de PKK nın kolu olarak terörist örgüt muamelesi yapılan, Türkiye deki teröre destek verdiği bilinen PYD ile de masaya oturulması hükümetin uyguladığı diplomasi açısından doğaldır. O diplomasi zaten ülkeyi bugünkü noktaya getirmiştir. Yakında farklı taleplerle müzakere masasına gelmeleri, Türkiye yi iyice açmaza sokmaları ve taleplerini kabul ettirmeleri de beklenmelidir ve hiç de şaşırtıcı olmaktadır. Eylül ayında Erbil de gerçekleştirileceği açıklanan ve şimdiden hazırlıkları başlatılan Ulusal Kürt Konferansı sonrasında ilan edilecek sonuç bildirgesinde çok ciddi taleplerin tanınma ve statü ilanının yer alacağını bugünkü gelişmelere bakarak rahatlıkla söyleyebiliriz. Almanya da 2 ayda bir yayınlanan Strateji Yayını Zenith Dergisi, son çıkan Temmuz-Ağustos sayısında 30 sayfa Büyük Kürdistan konusuna ayırmış Erzurum, Gaziantep i de içine alan bir Kürdistan Haritası yayınlamıştır. Arap Baharı nın kazananının Kürtler olduğu ve artık bu statünün tüm dünya tarafından kabul edilmesi aşamasına gelindiği araştırmada belirtilmektedir. Alman İstihbarat Birimlerinin, Alman devlet kurumlarının da destek verdiği, oldukça eski ve köklü bir yayın organı olan Zenith Dergisi nin son sayısını en geniş haliyle bu konuya ayırmasını da bir rastlantı olarak görmek doğru olmaz. Eylül ayındaki Erbil toplantısının bir sonraki aşamasının Avrupa da düzenlenecek Uluslararası Kürt Konferansı olacağını ve uluslararası tanınma talebinin gündeme getirileceğini daha önce sizlerle paylaşmıştım. Kısaca hükümet ve uyguladığı Çözüm Süreci politikası ile birlikte Türkiye, sonuçları kestirilemeyecek, ancak şu aşamada geri dönülemeyecek bir sürece doğru ilerlemektedir. İmralı ile yapılan son görüşmelere ve Öcalan tarafından Başbakana ve diğer taraflara gönderilen mektuplardan yansıyan açıklamalara bakılırsa artık hükümet yoğun bir şekilde söz verdiği adımları atması için baskı altındadır. 8

HAZIRLIKLARININ SON AŞAMAYA GELDİĞİ AÇIKLANAN DEMOKRASİ PAKETİ DE HÜKÜMETİN İLETİLEN MESAJLARI ALDIĞINI, GEREĞİNİ YAPMA KONUSUNDA ÇALIŞMALARI HIZLANDIRDIĞINI GÖRMEKTEYİZ. ÖCALAN IN BAŞBAKANA GÖNDERDİĞİ MEKTUPTA BU KONUDA 15 EKİM TARİHİNİN SON SÜRE OLDUĞUNU BİLDİRDİĞİ BELİRTİLİYOR. Aksi durumda Barışın bozulacağı, çatışmasızlık döneminin sona ereceği dile getirilmektedir. Bu konuda gerek medyada yer alan haberler gerekse Kandil den yapılan Sabrımızın sonuna geldik, hükümet söz verdiği adımları atmazsa silahlı mücadele başlar açıklamaları da gelişmeleri doğrulamaktadır. Bu nedenle hükümetin alelacele bir demokrasi paketi hazırladığı anlaşılıyor. Daha öncekilerde olduğu gibi yine bir emrivaki ve dayatma ile bunu TBMM gündemine getirip yasalaştırmaya çalışacakları görülüyor. Oysa bizim 16 maddelik demokrasi manifestomuz, çok daha ileri demokratikleşme açılımları öngören düzenleme tekliflerimiz ortada. Hükümetin bu konudaki tutumu kanımca yine samimiyetsiz bir görüntü veriyor. Türkiye açısından böylesine önemli düzenleme ve değişiklikleri muhalefetin, kamuoyunun, sivil toplum kuruluşlarının tartışmasına, görüş ve önerilerine açmadan kapalı kapılar ardında kendi hukukçularınca hazırlayıp gündeme getirmeye çalışmaları bir şeylerin acele yetiştirilmesine çalışıldığı izlenimi veriyor. Yine son sözü Başbakanın söyleyeceği açıklanan Demokrasi Paketi yle ilgili olarak Başbakanın yaptığı bazı değerlendirmelere bakacak olursak da fazla bir sürpriz yok. AKP nin son kongresinde açıklanan 2023 Vizyonu olarak sunulan 60 maddelik düzenleme hedefine paralel bazı değişiklikler söz konusu olacak. Başbakan siyasi istikrar bahanesiyle, seçimlerdeki yüzde 10 barajının kalkmayacağını söylüyor. En kritik demokrasi adımlarından birisini, askeri ihtilal döneminin getirdiği düzenlemeyi kaldırmayı düşünmüyor. Bu da Demokrasi Paketi denilen düzenlemelerin yeni bir düş kırıklığı yaratması ya da yine AKP ye hizmet edecek bazı hukuki düzenlemelere gidilmesi beklentilerini yoğunlaştırıyor. 9

Bazı bakanların yaptıkları açıklamalara, medyada yazılanlara ve Başbakanın az önce değindiğim sözlerine bakılacak olursa, Ekim ayında TBMM açılınca gündeme gelecek bu düzenlemeler 30-35 maddelik bir değişiklik listesinden oluşuyor. Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu nda değişiklikler yapılması, terör örgütlerinin yönetimlerinde yer almayan terör örgütü üyelerine, terör örgütü üyeliğinden ceza verilmemesi düşünülüyor. Hükümet, anlaşılan düzenlemeleri küçük küçük parçalara bölerek, pazarlık konusu yapıyor. Daha yeni TBMM den geçirilen Torba Kanun da yine bu konuda düzenlemeler vardı. Şiddete bulaşmayanlara terör örgütü üyeliğinden verilen cezalar indirildi. Şimdi de örgütünün yönetiminde yer almıyorsa, yönetici değilse daha hafif ceza alacak. Madem öyle, ne diye düzenlemeleri tam olarak, hepsini birlikte yapmıyorlar. Böyle parça parça demokrasi mi olur? Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasında değişiklikler yapılması, yerel adlarla anılan köy, kasaba, şehirlere eski isimlerinin verilmesi, partilere hazine yardımı için yüzde 10 barajı aşma koşulunun kaldırılıp, alınan oy oranına bağlanması, D hont-dar bölge seçim sistemine geçilerek her bölgeden en çok 5 milletvekili çıkması vb. düzenlemelerin bu yeni demokrasi paketinde olacağı ifade ediliyor. Tabii tam olarak ne yapılmak istendiğini düzenlemeler açıklandığında, TBMM ye geldiğinde göreceğiz. Ancak bu ana kadar dışarıya yansıdığı haliyle, yine AKP nin istediği, Başbakanın izin ve onay verdiği kadar demokrasi prensibinin hakim olduğu bir paketle karşılaşacağımızı düşünüyorum. Belki kısmen PKK nın taleplerini karşılayacak, kısmen de, seçime giderken AKP seçmenine hitap edecek bazı düzenlemeler (başörtüsü serbestisi vs.) içeren bir paket olacak kanısındayım. Çünkü bugüne kadar getirilen demokratikleşme paketlerinin hepsinin akıbeti böyle oldu. Ancak bu defa ilginç olan hükümetin PKK nın ısrarı ve dile getirdiği tehditkâr ifadelerle böyle bir paketi hazırlamak zorunda kalması. Bu da TBMM iradesini, özgür demokratikleşme iradesini zedeleyen ve yaralayan bir durum! 10

Demokrasi paketi, demokratikleşme paketi adına her ne derseniz deyin, tüm topluma yönelik bir kapsamlı düzenleme yapılıyorsa, bu konuda en geniş katılımın sağlanması, en geniş kesimlere söz ve fikrini beyan etme olanağını sağlanmasından daha doğal bir şey olamaz. Ama hükümet her zamanki taktik yaklaşımla, gizli kapaklı yürüttüğü çalışmaları böylesine kritik bir konuda yine topluma ve TBMM ye dayatmayla geçirip, yasalaştırmak istiyor. Tabii ki bizim yaklaşımlarımızla paralellik gösteren, benzeşen, aynı amacı hedefleyen düzenlemelere destek verilmesi gerekir. Ancak bunu paylaşmamak yine akıllara hükümetin samimiyetsizliği dışında, başka niyetlerinin varlığını, gizli ajandaları getiriyor. SURİYE NİN YANI SIRA MISIR DA YAŞANANLAR GERÇEK ANLAMIYLA BİR FACİA, ADETA BİR KATLİAM. HIZLA İÇ SAVAŞA SÜRÜKLENEN 80 MİLYONLUK MISIR DAKİ TABLODAN ENDİŞE DUYMAMAK MÜMKÜN DEĞİL! KAYGIM, HÜKÜMETİN TIPKI SURİYE DE OLDUĞU GİBİ MISIR DA DA KESKİN BİÇİMDE TARAF KONUMU NEDENİYLE, TÜRKİYE NİN BUNDAN ZARAR GÖRMESİ! Sizlere bu değerlendirmelerimi sunmak üzere yaptığım hazırlıklar sırasında Mısır da Muhammed Mursi yandaşları ile Mısır ordusu ve güvenlik güçleri arasındaki çatışmalarda ölenlerin sayısının 200 ü aştığı, yaralıları ise 4 binin üzerinde olduğu belirtiliyordu. Birleşmiş Milletler Suriye de geçtiğimiz hafta sonu itibariyle iç savaşta ölenlerin sayısının 100 bini geçtiğini açıkladı. Mısır ve Suriye de bir kardeş kavgası yaşanıyor. İnsanlar birbirini katlediyor. Bazı ulvi duyguların, dini inançların siyasete alet edilmesinin ülkeleri hangi noktaya getirdiğini nasıl aynı inanca, aynı kökene sahip insanların birbirine acımasızca düşman konuma geldiklerini görüyoruz. Buna rağmen Müslüman Kardeşler (MK) ve siyasi kolu Hürriyet ve Adalet Partisi (HAP) insanları sokağa çıkmaya, meydanlara toplanmaya, çağırıyorlar. İnsanları göz göre göre ölüme davet ediyorlar. 11

Mısır Ordusu nun da buna karşılık MK ve Mursi karşıtlarını sokağa çıkmaya çağırması, milyonları meydanlarda birbiriyle çatıştırıp, kapıştırması kabul edilemez. Çok değil daha bir buçuk yıl önce bu insanlar Hüsnü Mübarek rejimine, 30 yıllık Mübarek diktatörlüğüne karşı birlikte toplanıyorlardı meydanlarda. Demokrasi ve özgürlük istiyorlardı. Birlikte mücadele ediyorlardı baskılara, haklarının ellerinden alınmasına, özgürlüklerinin yıllardır kısıtlanmasına. Bir buçuk yılda gelinen noktaya bakınız: Vahim, üzücü ve çok düşündürücü! İnanç üzerinden siyasetin ülkeleri getirdiği süreçleri somut bir şekilde görmek açısından acı ve çarpıcı bir tablo. Tabii ki Mısır Ordusu nun darbe yapması, Mursi yi silah gücüyle devirmesi kabul edilemez. Ancak her zaman silahlı kuvvetlere darbe zeminini hazırlayan, sivil yönetimlerin yanlış, ayrıştırıcı, kendilerinden olmayanları yok sayma yaklaşımlarına tepkilerin dönüştüğü isyan ve bunun bahane edilmesi değil mi? 70-80 yıllık geçmişinde bir Kral, üç askeri darbe ve askeri rejim yönetiminden sonra ilk kez seçimle iş başına gelen bir iktidarla demokrasi sürecine adım attıktan bir yıl sonra, yeniden askeri darbeye maruz kalmak bir ülke için, o ülkede yaşayan milyonlarca insan için acı bir kader midir, demokrasiye inanmayan sivillerin demokrasi kisvesi altında ülkelerine yaşattıkları trajediler midir? Muhammed Mursi bir yıl içerisinde MK in 80 yıllık İslamcı hedeflerinin tümünü birden hayata geçirmeye kalkmasaydı, askeri despotluk altında yıllardır ezilen insanları, inanç ve din despotluğu altına sokmaya çalışmasaydı; Ordu, müdahale için bu kadar kolay zemin ve bahane bulabilir miydi? Tahrir Meydanı na toplanan ve Mursi nin yok saydığı milyonlara kulak verilseydi, talepleri dinlenseydi, Mısır bugün bu noktada mı olurdu? Sadece sandıktan çıkarak, seçilerek gelmeyi demokrasi sayıp, onun dışında hiçbir kural tanımamak, hangi demokrasi anlayışına sığar? 12

Şimdi kanımca Mısır da Ordu yeniden anayasa yapılıp, serbest seçimlere gelininceye kadar MK i olabildiğince zayıflatmak, itibarsızlaştırmak, toplumsal ve siyasal tabanını eritmek için daha da sert ve çatışmacı politik stratejilere yönelecektir. MK İN TÜM LİDER KADROSU İÇİN SAVCININ SORUŞTURMA BAŞLATMASI VE TUTUKLAMA TALEP ETMESİ, MURSİ İÇİN AJANLIK, VATAN HAİNLİĞİ HAMAS İLE TERÖR İŞBİRLİĞİ VB. İTHAMLARLA SORUŞTURMA BAŞLATILIP, GÖZALTINA ALINARAK TUTUKLANMASI İSTEMİ, GERİLİMİ TIRMANDIRMA STRATEJİSİDİR. Mursi nin tüm aile fertlerinin gözetim altında tutulması, yurt dışına çıkışlarının yasaklanması ve nihayet Mursi nin, Hüsnü Mübarek in de yattığı Torah Cezaevine konulacağının İçişleri Bakanlığı nca açıklanması bu stratejinin sonucudur. General Abdülfettah el Sisi nin çağrısıyla milyonlarca insan sokağa dökülerek Orduya ve geçici yönetime desteklerini dile getirdiler. Sisi nin çağrısıyla Tahrir Meydanına toplananların verdiği mesaj, askeri yönetimin sürmesi, ya da darbeye destekten çok, Mursi nin bir yıllık iktidarında toplumun geniş kesimlerine dayattığı dinci, İslamcı, şeriatçı düzenlemelere tepkinin ve geçici yönetimin vaat ettiği yeniden demokrasiye geçiş planına verilen destek olarak anlaşılmalı. Tahrir de toplananlar Rabiatül Adeviye meydanında toplanan Mursi yandaşlarıyla çatışmadılar. Onlarla kavgaya girmediler. Mursi yandaşlarına dağılmaları için Ordu tarafından verilen 48 saatlik süreye rağmen, MK in taraftarlarını meydandan ayrılmamaya, eylemi sürdürmeye çağırması sonrasında, güvenlik güçleri ve ordunun müdahalesi çatışmaları genişletti. Mısır da yaşananlar, gelişen olaylar ve gelinen aşama ülkeyi iç savaşın eşiğine getirmiş durumda. MK ve HAP 80 yıl sonra elde ettikleri kazanımları yitirmemek için var gücüyle direniyor. 13

Ordu ise geçiş dönemi sonrası yapılacak seçimlerde; MK in yeniden iktidara gelmemesi, siyasi gücünü, tabanını yitirmesi, Mısır kamuoyu ve Dünya kamuoyu gözünde itibarsızlaşarak, terör örgütü algısının güçlenmesi için bu gerginliği tırmandırıyor. Özellikle Sina Yarımadasında geçtiğimiz hafta boyunca orduya, birliklere, kontrol noktalarına yapılan silahlı saldırıları, Hamas a bağlı Selefi grupların gerçekleştirdikleri ortaya çıktı. Durum böyle olunca da Mursi yi Hamas ile işbirliği iddiasından ve vatana ihanetten suçlayıp, cezaevine koymanın yolu açıldı. Hamas, her ne kadar olaylarla ilgisinin olmadığını, Mısır daki iç savaşa çekilmek istendiğini açıklasa da kamuoyu algısı ve Başsavcı nın ithamları, iddiaları aksi yönde. Buradan yola çıkarak Ordu, MK in diğer üst yöneticileri için de benzer ithamları, ajanlık ve vatana ihanet suçlamalarını gündeme getiriyor. Mısır Ordusu bu yöntemle; Uluslararası kamuoyunun gereksiz tutuklamalar yapılmasın, Mursi serbest bırakılsın, masum insanların gözaltına alınmaması, serbest bırakılması taleplerine tutuklananların terörle, ajanlık ve vatana ihanetle ilişkisi olduğu gerekçesini sunarak tutuklamaları haklı kılıyor. Aynı zamanda MK i geçiş yönetimiyle uzlaşıya, geçiş döneminin parçası olmayı kabul etmeye, meydanları boşaltmaya zorluyor. Bunu yaparken de MK in uluslararası desteğini en aza indirgeme yolunu seçiyor. 14

MISIR VE SURİYE DEKİ KONTROLDEN ÇIKAN GELİŞMELER SONRASINDA BÖLGEDE VE DÜNYADA YALNIZ KALAN AKP HÜKÜMETİ DE MISIR VE SURİYE YE YÖNELİK POLİTİKALARINDA BAZI DEĞİŞİKLİKLERİ DEVREYE SOKMAK DİPLOMASİDE YENİ AYARLAMALARA GİTMEK ZORUNDA KALDI. Başbakanın Mısır Büyükelçisine iftar daveti, Cumhurbaşkanının Adli Mansur a tebrik mesajı, bu ayarların sonuçlarıdır. Aylar öncesinden itibaren sürekli vurguladığım yalnızlaşma sürecinin tehlikesini hükümette fark etmiş olmalı ki, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye deki radikal İslamcı grupların yaptığı vahşi ve insanlık dışı eylemleri Suriye devrimine ihanet olarak nitelendirdi. PYD nin El Kaide ve El Nusra ya Türkiye nin desteğinin kesilmesi talebine de MİT ve Dışişleri Bakanlığı Yetkilileri Biz artık El Nusra yı ve Kaide yi desteklemiyoruz yanıtını verdiler. Bir diğer gelişme ise Mısır da yeni yönetimi tanımayan en sert şekilde eleştiren Türkiye, Başbakan ve Dışişleri Bakanı sertlik dozunu düşürdüler. Başbakan, Mısır Büyükelçisini AKP nin iftar yemeğine davet etti. Her ne kadar Büyükelçi iftara gelmese de bu resmi davet bir yumuşamanın bir politika değişikliğini ifadesi kanımca. Sayın Cumhurbaşkanın Mısır Milli Günü nedeniyle Geçici Devlet Başkanı Adli Mansur a gönderdiği kutlama mesajının da bizzat Dışişleri Bakanlığı sözcüsü tarafından açıklanması, hükümetin Cumhurbaşkanı üzerinden Mısır politikasını gözden geçirdiği, geri adım ya da en azından yeniden politika ayarlamasına yöneldiğini gösteriyor. Bir başka boyut ise Başbakanın Kardeşim dediği Muhammed Mursi için gündeme getirilen Hamas ile işbirliği, terör ve ajanlık, vatan hainliği suçlamaları. Geçen hafta da kaydettiğim gibi Başbakanın bir diğer Kardeşim dediği kişi Hamas Lideri Halid Meşal. 15

Gazze de üslenen Hamas ı, İsrail de terör örgütü olarak görüyor. Mursi-Hamas yakınlaşmasının Mısır daki yeni yönetimin yanı sıra, batı dünyasında da rahatsızlık yarattığı biliniyordu. Hatırlarsanız ilk AKP-Hamas yakınlaşmasında Başbakan 2006 da İstanbul a davet edilen Halid Meşal ile AB nin ve Batı nın tepkisi ve çıkışları nedeniyle görüşememişti. Mısır daki sürecin geldiği boyut ve bu boyutun unsurlarından birisi haline gelen Hamas, Başbakan ve Türkiye açısından da farklı süreçleri gündeme getirebilecek riskli unsur. Bu da hükümeti Mısır politikasında yumuşamaya, fazla ateşli ve tarafgir davranmamaya yöneltmiş olabilir düşüncesindeyim. Önde gelen Think Thank kuruluşları haziran ve temmuz aylarında yayınladıkları raporlarda, ilginç bir şekilde, genellikle Türkiye ve Mısır ı kıyaslıyorlar. Paralellikler kuruyorlar. Mursi ve Erdoğan ın politikalarının benzerliklerini, uzlaşmaz tutumlarını, sandığı önemseyip, kendilerine oy vermeyenleri yok saymalarının siyasi sonuçlarını değerlendiriyorlar. Türkiye için en dikkat çekici değerlendirme TEKİRDAĞ-HATAY HATTININ BATISI! Başta Brookings Institue, Chatham House, Intelligence gibi ABD, Avrupa, Ortadoğu nun önde gelen Think Thank kuruluşlarının Mısır daki darbe öncesinde ve sonrasında hazırladıkları değerlendirme raporlarında ilginç bir şekilde Mısır ve Türkiye kıyaslaması yapması, paralellikler ve benzerlikler kurması dikkat çekiyor. Brookings Institute un 26 Haziran da yayınladığı Mısır ile ilgili raporda, Mursi nin sandıktan çıkmış olmayı kendisine siyasi olarak verilmiş bir açık çek gibi gördüğü ve oy vermeyenleri yok saydığı belirtilerek, buna tepki olarak karşıtların kısa sürede Mursi nin istifası için 22 milyon oy toplamasının olası sonuçlarını bile Mursi nin fark edemediği dile getiriliyor. 16

Aynı raporda 30 Haziran da gerçekleşecek kitlesel gösterilere rağmen Mursi nin gitmemekte direnmesi durumunda Mısır Ordusu nun devreye girebileceği ifadesi yer alıyor. Brookings in bu değerlendirmeleri darbeden bir hafta önce yapmış olması, Darbede ABD parmağı mı var? sorusunu ister istemez akla getiriyor. Çeşitli raporlarda dikkat çeken bir başka nokta Mısır da Mursi nin, Tunus ta Ennahda nın ve Türkiye de Erdoğan ın uyguladıkları politikalar, İslamcı dönüşüm planları ve demokrasiyi sandıkla sınırlayan siyasi yaklaşımları. O nedenle Mısır ve Tunus taki gelişmelerden En büyük darbeyi Başbakan Erdoğan ın alacağı, elinin ve siyasetinin zayıflayacağı değerlendirmelerine yer veriliyor. Mursi ye karşı başta başkent Kahire olmak üzere İskenderiye, Port Said, İsmailiye ve Sina gibi kıyı ve liman kentlerinde öfke ve tepkinin, muhalefetin daha da büyük olduğundan hareketle Türkiye de de Tekirdağ-Hatay hattının batısındaki Türkiye ye dikkat çekiliyor, paralellik kuruluyor. Tekirdağ-Hatay hattının batısındaki kıyı kentleri, denizle haşır neşir bölge ve illerde, gezi eylemleriyle birlikte tepki ve muhalefetin daha da yükseldiği, bununda Erdoğan-Mursi arasında bir başka ortak nokta olduğu vurgulanıyor. Foreign Policy Institue (Dış Politika Enstitüsü) tarafından hazırlanan Türkiye, Tunus ve Mısır: İslam Devletine Dur Demek adlı raporda ise Tunus, Fas, Mısır ve Türkiye de Diyanet ve benzeri yapıların konumundan, üstlendikleri misyondan yola çıkılarak, bazı sonuçlara varılmaya çalışılıyor. Dış Politika Enstitüsü raporunda, Türkiye'de ve Kuzey Afrika ülkelerinde Ilımlı siyasi İslam yönetimlerin, yasama ve siyasi icraatları karşılaştırılarak, yavaş ve sessiz bir şekilde İslam devletine dönüştürülme planlarına örnekler veriliyor. En çarpıcı olan örneklerden bir tanesine göre, Fas'ta, son dönemde en popüler kurum diyanet. Fas Diyanet teşkilatının bütçesi, son üç yılda on kat artmış ve Fas Kralı nın bütçesine ulaşmış. 17

Bütçenin yüzde 90 a yakın bölümü ise yüksek maaş bağlanan din adamlarına, Diyanet Personeline ve istihdam edilen Sünni İmamlara ödeniyor. Fas ta diyanete böylesine büyük bütçe ve kaynak ayrılmasının gerekçesi, radikal İslamcıların, Şeriatçıların güçlenmesini önlemek, Selefilerin ve bunlara bağlı örgütlenmelerin önünü kesmek. Ancak Diyanet bu bütçeyi imamların refahı ve mutluluğu için, yüksek maaşlara, eş-dost ahbapları kadroya almaya, ve diğer harcamalara ayırınca, bahsedilen hedef çok gerilerde kalmış. Radikal İslamcılar güçlenmeye başlamış. Raporda, Türkiye deki Diyanet ile Fas Diyaneti arasında, bu noktadan çıkışla paralellik ve benzerlikler kurulurken, Türkiye de daha çok siyasallaşma ve diyanet eliyle devletin ele geçirilmesi projesine yer veriliyor. Türkiye de Diyanet'in bütçeden aldığı payın, son üç yılda yüzde 100'e yakın artışla, 11 bakanlığı geçtiği ve 4,6 Milyar Lira'ya ulaştığı ifade ediliyor. Diyanete, her yıl ortalama 5 bin ve üzerinde yeni kadro verilirken, yatay geçişle bu kadrolar, başta Milli Eğitim ve İçişleri Bakanlığı olmak üzere, diğer kurumlara personel aktarmada, diyanet mensuplarının yatay geçişle, bürokrasiye aktarılmasında kullanılıyor. Diyanet, aldığı her 3 kadrodan birini yatay geçiş adı altında başka kurumlara veriyor. Yani, Diyanet, kadrolaşma amaçlı ATLAMA TAHTASI olarak kullanılıyor. Türkiye de kamuya eleman alımı uygulamasına ve KPSS ye de dikkat çekilen çalışmada, Diyanet in KPSS de daha düşük puan gerektiren kadrolarına alınan binlerce kişinin, daha sonra, yatay geçişle, bürokrasinin kilit kurumlarına, daha yüksek KPSS puanı gerektiren birimlere ve görevlere aktarıldığına yer veriliyor. Bu yolla, Türkiye de Erdoğan Hükümetinin devletin İslamcı dönüşümünü hızlandırdığı değerlendirmesi yapılıyor. Kısaca bazılarını aktardığım bu Think Thank değerlendirmelerinde dikkatimi çeken husus, Başbakan Erdoğan ın İslamcı dönüşüm-dönüştürme politikalarına dikkat çekilmesi, bunun yarattığı rahatsızlıkların ve Batı açısından olası tehlikelerin, risklerin irdelenmesi. 18

Sanırım başta ABD ve AB olmak üzere gezi olaylarıyla birlikte Türkiye ye ve hükümete yönelik sert uyarıların, dışlamaların gerekçesini bu Think Thank raporlarındaki değerlendirmeler izah ediyor. TUNUS TA DA YAKIN ZAMAN DA MISIR DAKİ GELİŞMELERİN ÇOK ŞİDDETLİ YANSIMALARINI GÖREBİLİRİZ. MURSİ NİN YÖNETİMDEN UZAKLAŞTIRILMASI, MÜSLÜMAN KARDEŞLER İN İKTİDARI KAYBETMESİ, ARAP BAHARI İLE ILIMLI İSLAM IN İKTİDARA GELDİĞİ DİĞER ÜLKELERDE DE BOZGUN ETKİSİ YARATTI. Tunus ta muhalefetteki Halk Hareketi Partisi Liderinin suikasta uğraması, Tunus ta milyonları sokaklara döktü. Şubat ayında Tunus taki laik muhalefetin en sevilen ve popüler liderlerinden sol-sosyal demokrat Şükrü Belayid evinin önünde suikasta uğrayarak öldürülmüştü. Tunus un en etkili siyasilerinden Belayid in öldürülmesi milyonlarca kişiyi sokaklara döktü. Ülkede genel greve gidildi ve hükümet düştü. Geçen hafta ise, yine muhalefetteki laik hareketin önderlerinden Halk Hareketi Partisi nin Lideri Muhammed Brahimi, aynı Belayid gibi evinin önünde silahlı suikast sonucu hayatını kaybetti. Tunus ta iktidardaki Ennahda Partisi, kendisine AKP yi ve Mursi nin Müslüman Kardeşler in siyasi oluşumu HAP ı (Hürriyet ve Adalet Partisi) model alan bir parti. Ancak Radikal İslamcı Selefi, Vahabi gruplar, şeriat rejimini istiyorlar. Ennahda yı bu açıdan sıkıştırıyorlar. Tunus ta aynı zamanda güçlü bir laik muhalefet de mevcut. Brahimi, Arap Baharı ile yönetimden uzaklaştırılan Zeynel Abidin Bin Ali diktatörlüğüne karşı sert mücadeleler yürütmüş bir isimdi. 2011 den bu yana da Ulusal Kurucu Meclis üyesi. Belayid kadar olamasa da milliyetçi-laik bir siyasetçiydi. Şimdi bu suikastın kitleleri yeniden sokağa dökmesi, Tunus un da karışması beklenebilir. Ennahda hareketi iktidardan uzaklaştırılabilir. Önceki değerlendirmelerimde paylaştığım gibi Arap Baharı ile bölgemizde devrilen diktatörlüklerin yerine getirilen Ilımlı İslam ve ABD yanlısı yönetimler birer birer gidiyor. 19

Model iflas ediyor. ABD ve Batı şunu gördü ki; Ilımlı İslam yönetimlerle Radikalşeriatçı İslam arasındaki çizgi çok ince ve her an kapanabiliyor. Ya da bu Ilımlı İslami yönetimlerin bir sonraki aşamada şeriat devletine geçiş gibi bir gizli hedefler zaten mevcut ve ilk fırsatta bunu hayata geçirmenin, yasal, anayasal yollarını arıyorlar. Tunus ta Mursi nin akıbetini görenler, Radikal İslama geçişi hızlandırmak için Laik Muhalefeti ve Liderlerini yok etmeyi hedeflemiş olabilirler. Ancak Mursi den sonra bölgedeki diğer müttefiklerinden Ennahda yı da kaybetmek AKP yi ve Başbakanı ciddi biçimde sarsacaktır. AKP nin bölge için iyi ve doğru bir siyasi model olmadığı konusunda ABD de ciddi tartışmalar yaşanmaktadır. Öyle ki, bir hafta önce Newsweek dergisinin kapak yaptığı Obama nın en büyük hatası ve yanılgısı Erdoğan manşetini bir kez daha hatırlatmak isterim. Bu gelişmeler ve bölgemizdeki bu yeni siyasi hareketlenmeler, gerek AKP içinde gerekse AKP tabanında farklı yansımalarla kendisini gösterecektir. Başbakanın Kardeşleri birer birer iktidarlarını kaybetmektedir. Güney sınırlarımızdaki gelişmelerle Kardeşler in iktidarı yitirmesi ve Başbakanın yalnızlaşması süreci, Türkiye nin iç ve dış siyasetinde de yeni yapılanma ve strateji ihtiyaçlarını gündeme getirecek, zorlayacaktır. 20

SOMALİ NİN BAŞKENTİ MOGADİŞU DA BÜYÜKELÇİLİĞİMİZE EL KAİDE TARAFINDAN DÜZENLENEN İNTİHAR SALDIRISI, RADİKAL İSLAMCI TERÖR ÖRGÜTLERİYLE BU KADAR HAŞIR NEŞİR OLMANIN TÜRKİYE YE AÇACAĞI BELALARIN İLK İŞARETİDİR. BAŞBAKANIN AÇIKLAMASI İSE DAHA DA ACI VE VAHİMDİR. Türkiye, Somali Büyükelçiliğine yönelik intihar saldırısıyla bir güvenlik görevlisini şehit verdi, Büyükelçilik görevlilerinden yaralananlar oldu. Şehit olan güvenlik görevlisi saldırıyı fark etmeseydi Türk Büyükelçiliğinde büyük bir katliam olabilirdi! İntihar saldırısını, El Kaide nin Somali deki kolu El Şebbab terör örgütü üstlendi. Suriye de Esad a karşı El Kaide, El Nusra gibi örgütlere destek veren Hükümetin Türkiye yi terör riskine soktuğunu, bu örgütlerle bu kadar içli dışlı olmanın ülke içinde farklı yansımaları olacağını sürekli dile getirdik. Dünya medyası sürekli olarak El Kaide, Taliban militanlarının Türkiye de toplanıp, sınırlarımızdan Suriye ye geçtiğini manşetlerine taşıyor. ABD-AB son dönemlerde hükümeti radikal İslamcı terör örgütlerine destek vermemesi konusunda uyarıyor. Hükümetin resmi olarak Türkiye ye davet ettiği PYD Başkanı Salih Müslim Hükümet, MİT, Dışişleri yetkililerine Suriye de şeriatçıları, El Kaide ve Nusra yı desteklemeyin talebinde bulunuyor. Şimdi ise El Kaide Somali de Büyükelçiliğimize saldırıyor. Bu Türkiye ye Bize desteği keserseniz, içeride dışarıda size her türlü saldırıyı yaparız mesajıdır. Başbakan El Kaide nin saldırısına tepki gösterirken diyor ki Bu saldırıyı yapanlar güya bir de Müslüman olacaklar! Sayın Başbakan herhalde kendisinin iki yıldır, Suriye de, Libya da El Kaide ye destek verdiğini, Müslümanın Müslümanı öldürmesine her türlü katkıyı sağladığını unutuyor, hatırlamıyor. 21

O zaman Başbakana şunu söylemek gerekiyor: Suriye de Müslümanların öldürülmesine destek verenler güya bir de Müslüman olacaklar Irak ta 1 milyon Müslümanın öldürülmesine destek verenler, saldırganları muzaffer olun inşallah diye tebrik edenler güya bir de Müslüman olacaklar Libya da NATO desteğiyle Müslümanların katledilmesine katkı sağlayanlar güya bir de Müslüman olacaklar Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Başbakanın çifte standartları, samimiyetsizlikleri bitmiyor. Ama artık bunlar ülkeyi felakete sürükleme noktasında hızla ilerliyor. MERKEZ BANKASI NIN PARA KAÇIŞINI DURDURMAK İÇİN ALDIĞI FAİZ ARTIŞI KARARI BÜYÜMEDEN FERAGAT ANLAMINA GELİYOR. BORÇLARI ÖDEYEBİLMEK İÇİN YÜKSEK FAİZ AVANTAJIYLA KAYNAK BULMA POLİTİKASI, YATIRIMA GİDECEK KAYNAKLARIN DA FAİZE GİTMESİNİ GETİRECEK. DEVLETİN YÜKSEK FAİZLE BORÇLANMASI İSE ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞI KAYNAK MALİYETLERİNİ DAHA DA ARTTIRACAK! Moskova da geçtiğimiz günlerde yapılan G-20 Ekonomi Bakanları ve Guvernörler toplantısında düşük faiz konusunda uzlaşı sağlandı. Türkiye den de Başbakan yardımcısı Ali Babacan bu toplantıya katıldı. Ancak G-20 nin aldığı düşük faiz kararı ve uzlaşısına karşın, Türkiye de Merkez Bankası faizleri yükseltme yoluna gitti. Bu bir çelişki değil mi? Ancak ekonomik çaresizlik ve içinde bulunulan durum hükümeti buna zorluyor. Merkez Bankası nın yaptığı faiz üst sınırını arttırma uygulaması yine de piyasaları tatmin etmedi. Türkiye den daha yüksek faiz artışları bekliyorlar. O nedenle bu faiz artışı kanımca hükümetin istediği dış kaynak girişini sağlamaktan uzak kalacak. Merkez Bankası yeni faiz artışları yapmak zorunda kalacak. 22

Daha da önemlisi faiz artışı büyümeden vazgeçmek, feragat etmek demektir. Daha önce de paylaştığım gibi, kaynaklarını yüksek getiriyle ve risksiz olarak devlet garantisiyle değerlendirmek varken, finansman sahipleri ne diye yatırım yapsın, sanayi tesis kursun, istihdam yaratsın, ihracat yolları arasın. Hem faizlerde yeni artışların gündeme gelmesini hem de yatırım, büyüme ve üretimde daralmanın gerçekleşmesini bugünden öngörebiliyorum. Dolayısıyla Başbakanın Dünya krizdeyken, Türkiye mucizesi herkesi imrendirdi sözleri de gerçek dışı kalıyor. Kredi ve borçla gerçekleşen Türk Mucizesi nin de sonuna gelinmiş durumda. Faiz artışı ve buna bağlı olarak büyümeden, yatırım ve üretimden feragat politikası ilk aşamada Küçük ve Orta Boy İşletmeleri (KOBİ) vuracak. Özkaynakları yetersiz, daha çok finansman desteği ve krediyle üretim yapan bu kuruluşların finansman bulma kabiliyetleri azalacağı gibi, finansman maliyetleri de yükselecek. Türkiye ekonomisinin yüzde 97 isini oluşturan KOBİ ler açısından çok ciddi darboğaz içeren bir döneme girildi. Yakın zamanda peş peşe yüzlerce, binlerce küçük işletmenin batışına, kepenk indirmesine tanık olabiliriz. Yaklaşan seçimler nedeniyle manevra alanı iyice daralan hükümet popülist politikalara yönelmekle, yapısal politikalara yönelmek arasında bir tercih yapmak durumunda. Orta ve uzun vadeli kalıcı ve sağlıklı finansman ve maliye politikaları tercih edilirse, binlerce küçük ve orta boy işletmenin ekonomik yaşama veda etmesine göz yumulacak. Tersi yapılırsa bu defa kırılganlıklar daha da artacak, borçlanma ihtiyacı büyüyecek ve buna bağlı olarak da faizleri daha da yükseltmek gerekecek. Başbakan yardımcısı Ali Babacan ın G-20 toplantısında söylediği Kriz henüz tam atlatılabilmiş değil sözleri bu gerçeğin itirafı. Hükümet popülist ekonomik politikalara ve seçimlere kadar durumu idare etmeye yönelirse, yeni bir 2001 krizi ile karşı karşıya kalabiliriz. 23

Kişisel gözlemim Başbakan ne pahasına olursa olsun her türlü maliyeti ülke ekonomisinin sırtına yükleyerek, seçimlere kadar gerçekçi ekonomik politikalara yönelmeyi düşünmüyor. Bu konuda ekonomi yönetimini de dinlemeye istekli değil. Sırf faizleri arttırmama ısrarı yüzünden Merkez Bankası döviz rezervlerini eritmek zorunda kaldı. Ta ki limitlerinin sınırına geldikten sonra, faiz artışına gitmek zorunda kaldılar. Faiz artışının enflasyon üzerindeki, büyüme hızı üzerindeki etkisi de yakın zamanda acı biçimde ortaya çıkacak. Yine de Başbakanın seçimlere kadar olan dönem için önlem almak yerine, faturayı Türkiye ye ödeterek siyasi ikbal peşinde koşacağını düşünmekteyim. Bu tavır muhtemelen hem kendi siyasi ikbaline hem de Türkiye nin, halkın geleceğine mal olacak. BAŞBAKAN KİN VE HIRS KONUSUNDAKİ LİMİTLERİNİ ÖYLESİNE TÜKETMİŞ DURUMDA Kİ, ÜLKENİN EN BÜYÜK SANAYİ, FİNANS, GRUBUNU TIPKI DİĞER SİYASİ DAVALARDA OLDUĞU GİBİ İSİMSİZ BİR İHBAR MEKTUBUNU BAHANE EDİP, POLİS EŞLİĞİNDE MALİYE MÜFETTİŞLERİNE BASTIRABİLİYOR. Aylar öncesinden söylediğim gibi seçimler yaklaştıkça yargı, medya, iş dünyası, bankalar, kendisinden görmediği tüm kesimleri rehin almaya çalışıyor. Türkiye nin en köklü ve en büyük sanayi, bankacılık, enerji, otomotiv vb. gruplarından Koç Holding, Vergi Denetim Kurulu na (VDK) gelen isimsiz bir ihbar mektubu gerekçe gösterilerek polis desteğinde Maliye denetim elemanları tarafından baskına uğradı. En azından gelişmiş ekonomiler ve demokrasilerdeki gibi, tümü halka açık şirketleri bünyesinde toplayan bu gruba yapılacak baskın için piyasaların kapanması, insanların, yatırımcıların etkilenmemesi, mağdur olmaması beklenebilirdi. Kin ve hırs o dereceye gelmiş durumda ki bu bile beklenmedi. Perşembe günü yapılan baskından sonra grubun ve gruba bağlı şirketlerin Borsa İstanbul daki (BİST) değer kayıpları 2 milyar liraya ulaştı. 24

Bugünkü seanslar sonrasında eminim bu tutar daha da yükselecektir. Bu aynı zamanda BİST in toplam değerinin de düşmesi, yatırımcıların kaybetmesi, BİST ten çıkması demek. İsimsiz ihbar mektupları, gizli tanıklar, gizli ve yasa dışı telefon dinlemeleri, sonradan oluşturulmuş dijital deliller, gizlice kaydedilmiş görüntü kayıtları, montajlanmış ses kayıtları vb. son 5-6 yıldan bu yana Türkiye de ekonominin, siyasetin, medyanın, yargının, iş aleminin üzerinde en büyük baskı aracı oldu. MİT in CHP li ve MHP li işadamlarını fişleyip, listeleyip Başbakana ilettiği, kamu İhale Kurumu nda bu işadamlarının, şirketlerin kılıfına uydurularak ihalelerden dışlandığı ortaya çıktı, hükümetten ses çıkmadı. Pek çok işadamı kamunun denetim birimleri vasıtasıyla baskı altına alınıp, sindiriliyor, ekonomik baskıyla zorlanıyorlar. Siyasi baskı, denetim baskısı, medya baskısı, fikir ve düşünceyi ifadeye yönelik baskılar artık Türkiye yi bir Kâbus Devleti ne dönüştürmüş durumda. 150 binden fazla kişiyi istihdam eden, aileleriyle birlikte 1 milyondan fazla insanımıza iş ve aş sağlayan, tek başına ülkenin toplam ihracatının yüzde 10 unu gerçekleştiren bir köklü gruba sadece isimsiz bir ihbar mektubu bahane edilerek bunlar yapılabiliyorsa, milyonlarca esnafın, küçük ve orta boy işletmenin, sanayicinin, ihracatçının halini düşünün. Başbakan anladığım kadarıyla siyasi baskı ve şiddetten beklediklerini elde ettiğini düşünüyor, şimdi ekonomik baskıyı öne çıkartıyor. İbret olsun diye de ülkenin en büyük, en köklü grubu üzerinden tüm iş dünyasına gözdağı veriyor. 25

GEZİ EYLEMLERİ, DIŞ GÜÇLER BAHANE EDİLEREK, FAİZ LOBİSİ GEREKÇE GÖSTERİLEREK SPK TARAFINDAN YÜZLERCE ARACI KURUMA YÖNELİK SORUŞTURMA BAŞLATILDI. BDDK TÜM BANKALARIN DÖVİZ İŞLEMLERİNE SORUŞTURMA BAŞLATTI. TMSF EL KOYMALARA HIZ VERDİ. BU BİR SERVETİN EL DEĞİŞTİRMESİ, SERVET AKTARIMI OPERASYONUDUR. EKONOMİK FAŞİZMDİR! SPK tarafından başlatılan soruşturmada hatırlarsanız, tüm alım-satım emirleri, çalışanların TC kimlik numaralarına varana kadar, kişisel bilgiler de dahil tüm bilgilere el konuldu. SPK soruşturmasının sonuçları, toplanan onca belgeden ne çıktı bilmiyoruz? Yakında yeni baskınlar, belki de gözaltı ve tutuklama dalgaları başladığında öğreneceğiz. Ardından, dövizdeki dalgalanma gerekçe gösterilerek, BDDK devreye sokuldu ve tüm bankaların döviz alış satışları, hangi tarihte ne kadar dolar alıp sattıkları, kimlerin hesaplarında hareket olup olmadığı, yönünde soruşturma başlatıldı. Bu soruşturmanın sonuçlarını da bilmiyoruz. Yakında bankalara, banka sahibi gruplara, banka yöneticilerine, bankalarda döviz hesabı bulunanlara yönelik bir yargı, gözaltı ya da tutuklama dalgası başlarsa öğreniriz. Başbakan düzenleyici ve denetleyici kurulları, özerk kurulları kullanarak şimdi de ekonomiyi dizayn etmeye yöneldi. Siyasi faşizmin karanlığı, ekonomik faşizm ile cehennem karanlığına dönüştürülüyor. Bu sürecin arkasında çok geniş bir servet aktarımı, el değiştirme planı ya da stratejisi de olabilir. SPK, BDDK, EPDK, TMSF, KİK (Kamu İhale Kurumu), MASAK, VDK gibi kurumlar devreye sokularak, sıkça yaptıkları gibi el koyma, yönetimine kendi adamlarını getirme ve sonra da yandaşlarına ihalesiz satma olaylarına tanık olabiliriz. 26

Bu gidiş ve sürecin ilerleyişi, kanımca bu yönde. Bu doğrultuda bazı ipuçları görünüyor. TMSF, geçmiş dönemde el koyduğu pek çok banka, enerji şirketi, telekomünikasyon şirketi, çimento fabrikaları, medya şirketlerini defalarca ihaleye çıkartıp, değerini bulmadığı gerekçesiyle ihaleyi iptal edip, tekrar ihale, açık arttırma, pazarlık usulüyle sattı. Şimdi ise ihalesiz, peş peşe satışlar yapılıyor. Kimseden itiraz gelmiyor. Ses çıkmıyor, kurumlar, yargı ilgilenmiyor bile. Yıllardır bu şekilde büyük bir servet transferi yapılıyor. Geldiğimiz noktada, artık belki de gideceklerini görüyor olmanın paniği, korkusu ve endişesi ile iyice kuralsız, hukuksuz, hesap verme gereği duyulmaksızın, el koyma ve satış uygulamaları gerçekleştiriliyor. CHP olarak bu durumda da dürüst, saygın, köklü, işadamlarının yanında olmalı, onların direnmesine destek ve cesaret vermeliyiz düşüncesindeyim. Ancak iş dünyası da, artık şunu görmeli; bu siyasi iktidarla uzlaşarak, başbakana yanaşarak, yaranarak, boyun eğerek, sessiz ve suskun kalarak da kendilerini kurtarmaları mümkün değil. Bu tavır ve tutumların kimseye faydasının olmadığı, aksine AKP nin mevzilerini güçlendirdiği, günü geldiğinde kendilerine de sıranın geldiği ve geleceğini görmeliler artık. YAKINDA SİYASİ VE EKONOMİK RİSKLERDEKİ ARTIŞ GEREKÇESİYLE TÜRKİYE NİN KREDİ NOTUNDA BİR DÜŞÜŞ GÜNDEME GELEBİLİR. HER NE KADAR FİTCH VE MOODY S NOT ARTIŞINA GİTMİŞ OLSALAR DA, S&P UN SON UYARISI, TÜRKİYE İÇİN HİÇ DE İÇ AÇICI DEĞİL. Fitch Reytings ve Moody s tarafından yapılan not artışlarıyla Türkiye nin konumu Yatırım yapılabilir seviyesine yükseltildi. Hükümet bu not artışları sonrasında Türkiye ye sermaye girişinde patlama bekliyordu tersi oldu. Her iki derecelendirme kuruluşu da not artışının yanı sıra, siyasi risklere, cari açığa, sıcak paraya, borç tablosuna, özellikle özel sektör borçlarındaki artışa ve diğer risklere dikkat çekerek, gelişmelere göre not indirimi de yapabilecekleri uyarısında bulunuyorlardı. 27

Hükümet bu risk sıralamasını görmezlikten gelerek, kamuoyuna not artışlarını pembe haberler bülteniyle sundu. Ancak orada sıralanan risklerin çoğu arka arkaya gündeme gelmeye başladı. Sıcak para kaçışı, kurlarda yükselme, Merkez Bankası rezervlerinin erimesi, cari açığın ve enflasyonun tırmanışa geçişi, ihracat artış hızının düşmesi, büyüme ve istihdamın, üretimin gerilemesi vs. O yüzden şimdi tüm bu olumsuz ekonomik ve siyasi tablonun üzerine Türkiye için yeni bir not kırma, indirim gelebilir. Bizim gördüğümüz bu tabloyu kredi derecelendirme kuruluşları görmüyorlar mı? Standart and Poor s geçen hafta bir değerlendirme yayınladı. Hükümet S&P nin notlarını beğenmediği, siyasi bulduğu için sözleşmesini feshetmişti biliyorsunuz. Ancak S&P diğer müşterileri için yine de Türkiye ekonomisini yakından takip etmek zorunda ve diyor da. Son raporunda S&P diyor ki; Geçtiğimiz 6 yılda, finansal piyasalar, parasal genişleme ve onun getirdiği düşük faiz ortamında çalıştı. Parasal genişlemenin sona ermesinin en kritik etkilerinden biri, sermaye akışının er ya da geç, bazı gelişmekte olan ekonomilerden, ABD ve gelişmiş ekonomilere dönmesi olacak. Bununla birlikte, yatırımlardaki bu kaymanın ekonomik ektileri, gelişmekte olan ekonomiler arasında, ciddi sermaye hesabı açıkları olup olmadığına göre, farklılık gösterecek. Ciddi sermaye hesabı açığı olan ülkeler arasında, Türkiye ve Brezilya var. Bu ekonomiler hali hazırda yavaşlıyor ve sosyal huzursuzluklar var. S&P un değerlendirmesinin çok kısa özeti ve vurucu kısmı bu şekilde. Değerlendirmenin devamında, Türkiye nin durumunun, Brezilya dan da daha kötü olduğu, daha kısa sürede, daha derinden etkileneceği yönünde bir tespite yer veriliyor. Bugünden söylüyorum; yakında kredi derecelendirme kuruluşları, ekonominin gerçeklerinden yola çıkarak ülke notumuzu kırdıklarında hiç şaşırmayın. Ancak eminim, Başbakan bunu yine siyasi malzeme konusu yapacaktır. Dış güçlerin, faiz lobisinin, Yahudi Diaspora sının, Türkiye nin gücünden korkanların, dış mihrakların, Türkiye nin huzurunu, birlik ve dirliğini bozmak isteyenlerin planı olarak sunacaktır. 28