gönüllüsü olduğumu söyleyebilirim. Tezhip sözcüğü Arapça zeheb (altın) kelimesinden gelmektedir. Altınlamak anlamını taşır. El yazması eserlere, dini, edebi, bilimsel kitaplara, albümlere, padişah ferman ve beratlarına, altın ve boya ile yapılan süsleme sanatına tezhip adı verilir. Tezhiple süslenmiş eserlere müzehhep bu işi yapan erkek sanatçılara müzehhip, bayan sanatçılara ise müzehhibe denmektedir. Tezhibin ana malzemesi altındır. Altın, özel aletlerle dövülerek, varak, yani ince yapraklar haline getirilir, kâğıt arasında muhafaza edilir. Bu tür altın, doğrudan doğruya yapıştırılarak kullanılabildiği gibi, ince desenler için ezilerek de kullanılır. Yaşar KÜÇÜKARDALI Yeditepe Üniversitesi Hastanesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Her çalışma döneminin sonunda, devam eden ça- lışmanın boyanmış olan motiflerine tekrar tekrar bakmak ve bitmiş halini hayal etmenin hazzını an- latmak mümkün değildir. İşte bu bir eser meydana getirmenin tatlı heyecanı, en kısa zamanda tekrar eseri karşısına geçip boyamaya başlamak için en etkileyici davetiyedir. Bazen çalışmanın bitmiş ha- linin cezbeden hayali o kadar etkili hale gelir ki, tekrar boyama isteğini ertelemek imkansız hale ge- lir Yaşar Küçükar dalı çalışmalarına duy- duğu is t eği bu şekilde özetliyor ve çok sevdiği Tezhip Sanatı hakkındaki sorularımızı cevaplıyor. ACME: Tezhip geleneksel sa natlarımızdan olmakla bi- r ikte hakkında fazla bir şey bilinmiyor olabilir. Bize bi- raz tezhip sanatından bah- seder misiniz? Ön celikle şunu söylemem gerekir. Ben kendimi tezhip sa- natçısı, müzehhip olarak görmüyorum. Aksi halde yıllarını bu sanata veren çok değerli eserler sunmuş sanatçılara haksızlık etmiş oluruz. Ben sadece geleneksel süsleme sanatlarımızdan olan bu sanat dalını sevdiğimi, ona zaman ayırdığımı, tezhip sanatının Önceleri tezhipte kullanılan boyalar; renkli topraktan, madeni oksitten, bazı renkli taşların tozlarından hazırlanan karışımlardan elde edilirmiş ancak günümüzde büyük oranda guvaş boya kullanılmaktadır. Sanatçı bir eseri yapmaya karar verdiğinde planladığı bir konu var ise o konu (ayet, hadis, kelam-ı kibar, beyit, v.b ) hakkında araştırma yaparak işe başlar. Hat yazısı murakka (birkaç kağıt tabakasının üst üste yapıştırılması ile elde edilen mukavva) üzerine yapıştırılır. İlk önce eserin cetvelleri çekilir. Daha sonra esere desen çizme aşamasına geçilir. Esere en uygun form bulunur. Çeşitli desenler eskiz üzerine çalışılır. Desenlerde kullanılacak motifler (bulut, rumi, hatai) yazı ile uyum içinde yazının ortaya çıkmasını sağlayacak şekilde olmalıdır. Desen geçirildikten sonra altınlama ve boyama aşamasına geçilir. İyi bir işçilik ve fırça, desenin ve eserin tamamlayıcısıdır. Türklerde tezhibin geçmişi Uygurlar'a kadar uzanır. Mani dininin Uygurlar arasında yayıldığı 9. yüzyılda tezhip sanatı da görülmeye başlanmıştır. Bu dönemde İslam ülkelerinde de tezhip yaygın bir sanattı. Anadolu'ya Selçuklular'ın getirdiği tezhip en gelişkin dönemini Osman lılar zamanında yaşamıştır. 15. yüzyılda Mısır'da 68 Actual Medicine
Mem luk sanatçıları ayrı bir üslup geliştirmişler, aynı dönemde İran' da ve ardından Timurlular'ın egemen olduğu Buhara, Se mer kant gibi merkezlerde tezhip sanatı büyük gelişme göstermiştir. 18. yüzyılda Os man lı tezhip sanatı gerilemeye yüz tutmuş, klasik motiflerin yerini daha kaba süslemeler almaya başlamıştır. 19. yüz yılda ise sanatın hemen her alanını saran Barok Tarzı etkisi tezhibe de yansımıştır. Örneğin Klasik dönemde tek olarak kullanılan çiçek motifleri vazolar, saksılar içinde buketler halinde görülür olmuştur. ACME: Tezhip sanatına olan ilginiz nasıl başladı? Tez hip sanatına ilgim, 1994 yılında iç hastalıkları uzmanı olarak Amasya ya tayin olmam ile başladı. Daha önceleri resme ilgim olduğunu söyleyemem. Ancak Amas ya da İl Kültür Müdürlüğü nde Şube Müdürü olarak çalışan sanat tarihi öğretmeni Meh - met Tektaş Bey ile tanıştıktan sonra resim ilgi alanım içine girmeye başladı. O kadar güzel tezhip ve sulu boya çalışmaları vardı ki bunlardan çok etkilendim. Şüphesiz güzel olan bir eser karşısında insanın duygu dünyasında bir kıpırdanma olmaması, onu yapana, meydana getirene gıpta etmemesi mümkün değildir. Mehmet Tektaş Bey in Cumhuriyet döneminde tezhip sanatına en fazla emek verenlerden aynı zamanda bir hekim olan rahmetli Ord.Prof.Dr. Süheyl Ünver olduğunu, kendisinin de ondan ders aldığını öğrendim ve istersem yapabileceğime dair beni cesaretlendirdi. 1997 yılında Kültür Bakanlığınca her ilde açılan Geleneksel Türk Süsleme Sanatları Kursları kapsamında Amasya da Mehmet Tektaş Bey in yönetiminde açılan tezhip kursuna 6 ay süreyle devam ettim. Amasya Beyazıt Kütüphanesi nde hafta sonları 20 kişilik bir kursiyer grubu ile çok keyifli atölye çalışmaları yaptık. Amasya da askeri hastanede dahiliye uzmanı olarak çalışıyordum ve özel muayenehanem vardı. Ancak muayenehanemde hasta yoğunluğu fazla değildi çoğu zaman muayenehanemde de tezhip çalışmalarına devam ediyordum. Ama daha çok akşamları evde çalışıyordum. Bazen zaman akışını fark etmeksizin saatlerce bir motif üzerinde çalıştığımı hatırlarım. ACME: Tezhipte kişisel bir tarzdan söz etmek mümkün mü? Çalışmalarınızdan bi- raz bahseder misiniz? Tezhipte herkesin ayrı bir tarzı yoktur. Belki hangi dönem tezhip tarzı ile çalışıyorsunuz şeklinde sormak daha doğru olabilir. Türk Tezhip sanatında; Selçuklu ve Beylikler Dö - nemi, Osmanlı Klasik Dönem ve Osmanlı Batılılaş ma Dö - nemi nde sanat anlayışlarının değişimine paralel olarak farklı üsluplar doğmuştur. Be - nim çalışmalarım daha çok klasik dönem çalışmalarından esinlenmedir. Klasik tarz tezhipte, altın ya da lacivert zemin üzerine rumi veya çiçek bezemeler hakimdir. Bu tarzda kullanılan ana motifler bordürler, geçmeler, rumiler ve münhaniler (stilize kuş kanatları, gaga, boyun ve kuyruklarından oluşan hayvansal motifler), hatayiler (stilize bitkisel motifler), ile geometrik motiflerdir. Ayrıca, tezhiplerin kenar hatlarında sayfa dışına doğru sivri uçlar seklinde uzanan renkli veya altınlı tığları da sıkça kullanıyorum. Tığlar tezhip motiflerinin tamamlayıcı unsurlarıdır. Sıkça kullandığım bir tezhip türü de Halkâr dır. Bu sözcük, Farsça da altınla süsleme anlamına gelmektedir. Altının az ya da çok yoğun, ince ya Actual Medicine 69
da kalın çizgiler halinde kullanılması ile farklı renk etkileri yaratılabilir. Genellikle az renk kullanılır ve yumuşak tonlar tercih edilir. ACME: Tezhipte şekil ve renklerin anlamı var mıdır? Tezhibin belki de en uzak olduğu şey rastlantısallık ve doğaçlamadır. Dolayısıyla tezhibin de kendi içinde sistematiği, renklere ve şekillere yüklenen anlamlar vardır. Tezhip sadece yan yana gelen motiflerden oluşan bir süsleme sanatı değildir. Kullanılan motifler ve renkler rastgele seçilmemiştir, hepsinin birer sembolik anlamı bulunmaktadır. Tezhipte çok kullanılan kare ve dikdörtgenler yeryüzünü, ya rım daireler ve üçgenler gök yüzünü işaret etmektedir. Aynı motiflerin devamlı şekilde tekrarı dünya ve kâinattaki ritmi simgelemektedir. Tek sayfa üzerindeki bezeme kâinatın küçük bir parçasını; çift sayfa üzerindeki bezeme kâinatın uyumunu ve en küçük zerrenin bu armoniye katılışını temsil etmektedir. Ortak mer kezli daireler de, biri diğerinin gerisinde bir hayali uzay oluşturmaktadır. Bütün bunlar İslâm dininin görkem ve güzellik doktrini ile yakından ilgilidir. Tığlar bir merkezden kollar halinde sonsuz çıkmalar olarak sürekliliği belirtir. Renkler de bu sembolik dünyada yerini almıştır. Altın, baş eleman olarak güneşi; ışığın rengi olan sarı da bilgi sembolü olarak kullanılmıştır. Mavi ise sonsuzluğun rengi olarak gökyüzünü simgeler. ACME: Çevrenizin tepkisi nasıl oldu? Evde yol açmış olduğum dağınıklığı toplamam şartı ile sevgili eşim Handan bana her zaman yardımcı oldu. Kendisi de bir dönem kumaş boyama, ahşap eskitme, transfer gibi el sanatları ile uğraştı. Evi - miz deki süs eşyalarının önem li bir kısmını kendisi yapmıştır. Dolayısıyla biz karşılıklı olarak birbirimize iltifat edip marifetimizi arttırmaya çalıştık. Çocuklarımın da ilgilenmesini arzu ettim, hatta kızım Betül ile birlikte yaptığımız bir iki ufak çalışma oldu ancak devam edemediler. Ar ka - daşlarımdan çalışmalarımı bilenler biraz şaşkınlık, biraz da hayranlıkla izlediler. Ken dile - rinin asla böyle bir çalışmayı yapamayacaklarını söyleyip devam etmem konusunda cesaretlendirdiler. Eve gelen misafirlerimizle konuşmalarımızda çoğu zaman tezhipten de konu açılır ve çalışmalarımı büyük bir keyif ile onlarla paylaşırım. ACME: Çalışmalarınızı baş- kalarıyla paylaşmayı düşün- dünüz mü? Mesela bir ser- gi Ben hala fırsat buldukça amatör olarak çalışmalarımı sürdürüyorum ve bundan çok keyif alıyorum. Aslında sergi açmak gibi bir hedefim olmadı. İyi eserler ortaya çıkarmaya çalışıyorum. 1997 yılında kurs döneminin sonunda Amas ya da karma sergi açmıştık. O sergide 100 e yakın çalışma bir hafta süre ile sergilendi. Bunların içerisinde 6 tanede benim çalışmam bulunuyordu. Halen küçük ve büyük olmak üzere toplam 25 kadar çalışmam var. Bunların hem kalite olarak hem de sayı olarak bir sergi açmak için yeterli olmadığını düşünüyorum. Ancak sonraki dönemlerde daha iyi ve daha fazla çalışmalar yapabilirsem bir sergi açmayı düşünebilirim. Aslında belki bu alanda çok değerli çalışmaları olan he- 70 Actual Medicine
kim arkadaşlarımızın olma ihtimali varken bana derginizde yer vermeniz ve çalışmalarımdan bazı örnekler sunmama imkan sağlamanız benim için en büyük sergi olanağıdır. Hataları ile birlikte bu örnekleri sunmaktan onurlandığımı belirtmek isterim. ACME: Mesleğiniz ile ilgi- lendiğiniz sanat dalı arasın- da nasıl ilişki kuruyorsu- nuz? Tıp ve tezhip arasında en önemli benzerlikler her ikisinin de büyük dikkat, titizlik, maharet ve sabır gerektiren yönlerinin olması ve bunların her birinin de ameliye boyunca vazgeçilmez olmalarıdır. Her ikisinde de uzun çalışmalardan sonra meyve alınmaya başlanır. Bir cerrah vücudun kritik bölgelerinde neşterine büyük bir dikkat ile yön ve seviye vererek hastalıklı dokuyu tamir etmeye çalışırken, bir müzehhip de aynı titizlik, dikkat ve sabır ile motifler arasında fırçası ile dolaşarak duygu dünyasındaki manayı, kağıt üzerinde maddeye dönüştürmeye çalışmaktadır. Ya da bir dahiliye doktoru tanısı zor bir hastalıkta nasıl büyük bir titizlikle hiçbir şeyi atlamadan öyküyü alıp, muayene ve laboratuvar bulgularını bir araya getirip, bunlar arasında analitik düşünce ile doğru teşhise varıyorsa veya teşhis koyamıyorsa dikkatli takip edip, sabırla yeni bulguların ortaya çıkmasını bekliyorsa müzehhip de elindeki hat yazısı için (ayet, hadis, beyit vb) çalışmanın büyüklüğüne uygun motifleri titizlikle seçer, onlar arasında bir sentez ile yazıyı en iyi şekilde gösterecek kompozisyonu oluşturmaya çalışır. ACME: Tezhip sanatının duygu dünyanıza neler kattığını düşünüyorsunuz? Tez hip yaparken en fazla lazım olan nedir dense, hiç tereddüt etmeden sabır derim. Dolayısıyla tezhip çalışmalarımı aynı zamanda sabır eğitimi olarak da görüyorum. Saat lerce büyük bir dikkat ve titizlik ile motif boyaması yapmak gerçekten sabır sınırlarını zorlayan bir uğraştır. Ancak her çalışma döneminin sonunda devam eden çalışmanın boyanmış olan motiflerine tekrar tekrar bakmak ve bitmiş halini hayal etmenin hazzını anlatmak mümkün değildir. İşte bu bir eser meydana getirmenin tatlı heyecanı, en kısa zamanda tekrar eseri karşısına geçip boyamaya başlamak için en etkileyici davetiyedir. Bazen çalışmanın bitmiş halinin cezbeden hayali o kadar etkili hale gelir ki tekrar boyama isteğini ertelemek imkansız hale gelir. Çevremde biraz aceleci, reaksiyonel biri olarak tanınırım hatta bir zamanlar bazı arkadaşlarımın ve asistanlarımızın bana atom karınca lakabını taktıklarını duymuştum. Tez - hip ile ilgilenmeye başladıktan sonra belki de yaşımın biraz daha ilerlemiş olması nedeniyle olabilir tam ayırımını yapamıyorum ama bu özelliğimi biraz törpülendiğimi yani kısmen de olsa daha sabırlı olduğumu söyleyebilirim. Ay - rıca çalışma sırasında insan tüm dikkatini yaptığı işe veriyor, o kadar konsantre oluyor ki stres kaynağı olan düşüncelerin tahakkümünden kurtulduğu gibi bazı değerler bakımından geçmiş ile gelecek arasında köprü kurulmasına katkıda bulunmanın hazzını hissediyor. ACME: Çalışmalarınızda ör- nek aldığınız tezhip sanat- Actual Medicine 71
çıları kimlerdir? Tezhip ile ilgili bilgileri Meh - met Tektaş Bey den aldım. Birlikte çalışma imkanımız oldu. Ancak Cumhuriyet döneminde yaşamış ve bazıları hala hayatta olan, kültür dünyamıza çok değerli eserler kazandıran tezhip üstatlarının eserlerini biliyorum, inceleme imkanım oldu. Bu alanda çok isim zikredilebilir ancak kendilerinden feyz alınan hocalar, rahmetli Dr. A. Süheyl Ünver, Muhsin De - miro nat, Rikkat Kunt, Ma mu - re Öz ve Semih İrteş bu sanatı yeniden hayata kavuşturmayı gaye edinmiş müstesna kişilerdir. Hekim olması sebebiyle rahmetli Süheyl Ünver den biraz fazla bahsetmemiz gerekir. 1920 yılında Darülfünun Tıp Fakültesi'ni bitirdi. Gureba ve Haseki hastanelerinde çalıştı, Sanayi Mektebi'nde asistanlık yaptı. Yurtdışında ihtisas yaptı. İstanbul Üniversitesi Tıp Tarihi Enstitüsü'nü kurdu, Gü - zel Sanatlar Akademisi hocalığı yaptı. 1939'da Profesör, 1954'de Ordinaryüs Profesör oldu. 1967'de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde Tıp Tarihi ve Deontoloji kürsüsünü kurdu. 1973'de emekli oldu, 1986' da öldü. Arapça, Farsça, Fran - sızca biliyor; ney çalıyor; ebru, tezhip, minyatür ve hat sanatıyla uğraşıyor; Türk kültürünün bütün yönleriyle ilgileniyordu. Arşivciydi ve arşivini kendi kurduğu enstitülere, Süleymaniye Kütüp - hane si'ne bağışlamıştır. Hayatı boyunca yoğun bir araştırma ve yazma işine kendisini vakfetmiştir. 18 bilimsel kuruluşun üyesi olmuş, tıp tarihi, bilim tarihi, kültür tarihine ait 2500 civarında kitap ve makale yayınlamıştır. 1985'de Kültür Bakanlı ğın ca büyük ödüle layık görülmüş, yurt dışında da ödüller almıştır. Çok çalışkan olmasıyla bilinir. Bu konuda bir gün kendisine Hocam artık yeter niye bu kadar çok çalışıyorsunuz dendiğinde Korkumdan demiştir ve devam etmiştir. Azrail beni uyardı dedi ki Ey Süheyl iki kez canını almaya geldim, ikisinde de çalışıyordun, vazgeçtim, senin çalışmadığın anını yakalarsam canını alacağım diyerek esprili bir şekilde yanıtlamıştır. ACME: Tezhip dışında ilgilendiğiniz başka bir sanat dalı var mı? Lise yıllarımda biraz müzik ile ilgilendim. Tarlada çalışarak biriktirdiğim para ile kendime bağlama aldım ve Edirne de Halk Eğitim Merkezi nde bağlama kurslarına katıldım. Lisenin halk müziği korosunda bağlama çalıyordum. Ankara ya Gülhane Askeri Tıp Akamesi ne bağlamam ile gelmiştim. Ama gerek askeri okul kuralları gerekse derslerin yoğunluğu nedeniyle devam edemedim ve bağlamamı okulun berberine sattım. Halen zaman zaman yine amatör olarak bazı türküleri çal maya çalışıyorum. Sanatın bütün şubelerinin gerek görsel gerek işitsel anlamda insanları iyiye ve güzele davet mesajları taşıdığını düşünüyorum. ACME: Bizim aracılığımız ile hekimlerimize iletmek istedikleriniz Ya ratılmışların en mükemmelinin sağlığını koruma ve hastalıklarını tedavi etme görevine talip olan hekim her zaman bu büyük sorumluluğun farkında olmalı ve bunu hissettirebilmelidir. Bu ise her ge çen gün güncellenmesi gereken mesleki bilgilerine yıllar içerisinde artan deneyimini de katarak, sabır, sevgi ve titizlikle, hal ve dil ile iyi bir iletişim becerisiyle hekimlik sanatını tatbik etmek ile müm kün olabilir. Dolayısıyla hekim başta mesleki bilgilerini arttırmak yanında ruh zenginliğini de arttırmak için kendi yaradılışına uygun bir vasıtayı bulmalı ve ondan beslenmelidir. Sanatın her şubesinin böyle bir amaca hizmet edebileceğini düşünüyorum. Özel likle son yıllarda mesleğimiz ile ilgili son yıllarda bazı olumsuzluklar yaşanmakta bu durum da genç hekim arkadaşlarımızı ümitsizliğe sürüklemektedir. Hekim tabii ki para kazanacak ve yaşam standardını yükseltecektir. Bunun için meşru zeminlerde mücadelenin yapılması gerekir. Fakat sadece buna odaklanıp, hekimlik heyecanını ve duruşunu asla bozmamamız gerekir. 72 Actual Medicine