TÜRKĠYE-ERMENĠSTAN NORMALLEġME SÜRECĠNE RUSYA NIN YAKLAġIMI



Benzer belgeler
TÜRKİYE-ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ

TÜRKİYE-ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ. Prof. Dr. Atilla SANDIKLI

Çepeçevre Karadeniz Devam Eden Sorunlar, Muhtemel Ortakl klar - Güney Kafkasya ve Gürcistan aç s ndan

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

Doç. Dr. MUSTAFA KĠBAROĞLU

Kitap İncelemeleri / Book Reviews SOĞUK SAVAŞ SONRASI KAFKASYA

Dr. Öğr. Üyesi İsmail SAFİ

TÜRKİYE VE ERMENİSTAn. seta. Analiz STATÜKO VE NORMALLEŞME ARASINDA KAFKASYA SİYASETİ BÜLENT ARAS, FATİH ÖZBAY

TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

Title of Presentation. Hazar Havzası nda Enerji Mücadelesi Dr. Azime TELLİ 2015 ISTANBUL

AZERBAYCAN MİLLİ GÜVENLİK STRATEJİSİ BELGESİ

ULUSLARARASI STRATEJİK ARAŞTIRMALAR KURUMU

TÜRKİYE - GANA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Duygusal birliktelikten stratejik ortaklığa Türkiye Azerbaycan ilişkileri

AVİM ANKARA'NIN ÇEKMECELERİNDEN ERMENİSTAN'IN TOZLU RAFLARINA: ZÜRİH PROTOKOLLERİ. Tutku DİLAVER. Misafir Araştırmacı. Analiz No : 2018 /

VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - MALEZYA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

"Türkiye, Gürcistan'a ilham kaynağı olabilir"

ÜÇÜNCÜ TÜRK KENEŞİ İŞ FORUMU. (24 Ekim 2014, Nahçıvan) TÜRK KENEŞİ GENEL SEKRETERİ RAMİL HASANOV UN İŞ ADAMLARINA HİTABI

Türkiye-Rusya ilişkilerinin son 16 yılı

Kafkasya da Etnik Grupların Boru Hatları Üzerindeki Etkisi

DEMOKRATİKLEŞME VE TOPLUMSAL DAYANIŞMA AÇILIMI

20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

TÜRKİYE - KATAR STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

Kafkaslarda Barýþa Giden Yol Savaþtan mý Geçmeli?

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

Amerikan Stratejik Yazımından...

KUPA TEKNĠK BĠLĠMLER MESLEK YÜKSEKOKULUNUN

4. TÜRKİYE - İRAN FORUMU

KAYSERİ SANAYİ ODASI. AZERBAYCAN ÜLKE RAPORU 20 Kasım 2018

Türkiye ve Ermenistan aras ndaki Yak nlaflma Süreci: Tarihsel Sorunlar ve Gelecek için Olanaklar

DİASPORA - 13 Mayıs

Kazakistan Ekonomisi ve Yatırım Fırsatları. 18 Şubat 2016, İstanbul. Açış Konuşması - Ömer Cihad Vardan, DEİK Başkanı

K A N A Y A N Y A R A K A R A B A Ğ

Batum/GÜRCİSTAN İnşaat Teknolojileri ve Emlak Fuarı

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

TÜRKİYE - ÇİN STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

İNİSİYATİF DOĞU ANADOLU 3. TÜRKİYE - İRAN FORUMU

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

TÜRK-RUS ÝLÝÞKÝLERÝ: SORUNLAR VE FIRSATLAR. Prof. Dr. Ýlter TURAN

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ ĠKĠNCĠ BÖLÜM KABUL EDİLEBİLİRLİK HAKKINDA KARAR. BaĢvuru no.29628/09 Hikmet KÖSEOĞLU/TÜRKİYE

AVİM Yorum No: 2014 / 79 Ekim 2014

TÜRKİYE - HOLLANDA YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

T.C. B A ġ B A K A N L I K Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü. Sayı : B.02.0.PPG / ARALIK 2009 GENELGE 2009/18

İSTANBUL MEDENİYET ÜNİVERSİTESİ SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ (TÜRKÇE LİSANS PROGRAMI) 4 YILLIK DERS PLANI

Ayşegül DEDE / Etüd Araştırma Servisi / Uzman 2009 YILI TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ GENEL DEĞERLENDİRME

Orta Asya daki satranç hamleleri

5. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU Türkiye - AB Sivil Diplomasi İnşası: Kapasite İnşası Yönetimi ve Çok Boyutlu İşbirliği

SOĞUK SAVAġ SONRASI TÜRKĠYE-RUSYA ĠLĠġKĠLERĠ: Turkey-Russia Relations in the Post-Cold War Period:

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te

ÖZETLER VE ANAHTAR KELİMELER

Küme Yönetimi URGE Proje Yönetimi. Kümelenme Bilgi Merkezi Deneyimleri

KAYSERİ SANAYİ ODASI. AZERBAYCAN ÜLKE RAPORU 17 Ağustos 2017

Doğu Akdeniz de Enerji Savaşları

DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNE AZERBAYCAN DAN BAKIŞ

değildir. Ufkun ötesini de görmek ve bilmek gerekir

ŞANGAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ VE TÜRK DIŞ POLİTİKASI

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - PAKİSTAN STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

NATO Zirvesi'nde Gündem Suriye ve Rusya

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

DEVRİM MUHAFIZLARI VE İRAN ELÇİLİKLERİ

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

Kafkasya Bölgesinde Uluslararas Siyasetin Gerginlik Alan nda Türkiye Rusya Ç karlar Aç s ndan

KGAÖ NÜN KOLEKTİF GÜVENLİK SİSTEMİ

ÖZET. İstanbul, 15 Ağustos 2016 KIRK YEDİNCİ GENEL KURUL

European Gas Conference 2015 Viyana

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Uluslararası İlişkiler Ana Gazi Üniversitesi 2004

Türk-Rus İlişkilerinde "Normalleşme Süreci": Kronik Sorunlara Karşı Yeni Bir Yol Haritası

TÜRK DİLİ KONUŞAN ÜLKELER İŞBİRLİĞİ KONSEYİ ÜÇÜNCÜ ZİRVE BİLDİRİSİ Gebele, Azerbaycan

Bağımsızlık Sonrası Dönemde Azerbaycan

KEĠPA GENEL KURUL YĠRMĠ ÜÇÜNCÜ OTURUMU HUKUKĠ VE SĠYASĠ ĠġLER KOMĠSYONU RAPOR * KEĠPA ĠLE AVRUPA PARLAMETOSU ARASINDAKĠ ĠġBĠRLĠĞĠNĠN ÇERÇEVESĠ

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

AVRASYA İNCELEMELERİ MERKEZİ CENTER FOR EURASIAN STUDIES RUSYA/KARLOV: ŞİÖ KONUSUNDA KARAR ANKARA'NIN Bloomberght, 30 Kasım 2016

GÜMÜŞHANE TİCARET VE SANAYİ ODASI

ULUSAL İSTİHDAM STRATEJİSİ EYLEM PLANI ( ) İSTİHDAM-SOSYAL KORUMA İLİŞKİSİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ

25. YILINDA HOCALI SOYKIRIMI ULUSLARARASI SEMPOZYUMU

Türkiye 'Gaz Ticaret Merkezi' Olma Yolunda

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

Yrd.Doç.Dr. UTKU YAPICI

DIŞ POLİTİKA AKADEMİSİ - III

ULUSAL Ġġ SAĞLIĞI VE GÜVENLĠĞĠ KONSEYĠ YÖNETMELĠĞĠ BĠRĠNCĠ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar. Amaç ve kapsam

Türkiye de Sivil Toplumu Geliştirme ve Sivil Toplum-Kamu Sektörü Diyaloğunu Güçlendirme Projesi

JENS STOLTENBERG İLE SÖYLEŞİ: NATO-RUSYA İLİŞKİLERİ VE BÖLGESEL İSTİKRARSIZLIK

tarih ve 463 sayılı Eğitim Komisyonu Kararı Eki-1

Devrim Öncesinde Yemen

Eslen: Stratejik İnisiyatif Ayrılıkçılarda

TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM

GÜRCİSTAN ULUSAL GÜVENLİK KONSEPTİ

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

Transkript:

TÜRKĠYE-ERMENĠSTAN NORMALLEġME SÜRECĠNE RUSYA NIN YAKLAġIMI Doç.Dr. Fatih ÖZBAY İTÜ Fen Edebiyat Fakültesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Dünyanın en önemli ama bir o kadar da sorunlu bölgelerinin kesiģme noktasında bulunan Türkiye, dıģ politikasının bir süreklilik unsuru olarak çok yönlü ve aktif bir politika izlemeye çalıģmaktadır. Kuramsal ve söylemsel boyuttaki temelleri Atatürk ün Yurtta Sulh, Cihanda Sulh ilkesine dayanan çok boyutlu ve proaktif dıģ politikanın en somut izdüģümlerini Cumhuriyet in ilk döneminde oluģturulan Sadabat Paktı ve Balkan Antantı nda görmek mümkündür. Hem ülke içinde hem de bölgesel ve küresel sistemde bir barıģ ve istikrar çemberi oluģturmayı hedefleyen bu dıģ politika yaklaģımının bir devamı olarak Türkiye günümüzde de bir taraftan, komģularıyla sıfır sorun anlayıģıyla problemlerini diyalog yoluyla çözmeye çalıģarak bölgesel çatıģma alanlarında aktif bir rol oynamakta; diğer taraftan da bölge ülkeleri arasındaki ekonomik ve kültürel yakınlaģmayı teģvik edici adımlar atmaktadır. Soğuk SavaĢ sonrasında ortaya çıkan yeni uluslararası sistemin dinamik yapısının uygun zemini sağlamasıyla Türkiye, teorik perspektifte oluģturduğu proaktif ve çok boyutlu dıģ politika anlayıģını coğrafi alt sistemler olan Balkanlar, Ortadoğu, Kafkasya jeopolitiğinde ve dünyanın diğer önemli bölgelerinde pratiğe dökme imkânı bulmaktadır. BaĢka bir ifadeyle Soğuk SavaĢ sonrası büyük bir değiģim-dönüģüm geçiren sistemin dinamik yapısı alt sistemlere de yansımakta ve bu dinamizmin etkisiyle Türkiye kuramsal çerçevedeki dıģ politika parametrelerini özellikle yakın coğrafyasında uygulamaya geçirebilmektedir. Balkanlarda 1990 lı yılların baģında yaģanan kanlı savaģtan sonra bir daha anlaģamaz denilen Sırbistan ve Bosna Hersek ile oluģturulan üçlü mekanizma; Ortadoğu da Ġsrail in barıģı değil çatıģmayı seçtiğini belli etmesine kadar sürdürülen Suriye-Ġsrail, Ġsrail-Filistin görüģmelerindeki aktif rol; Ankara tarafından daha önce önerilen Kafkas ĠĢbirliği ve Ġstikrar Paktı nın Ağustos 2008 de yaģanan Rusya-Gürcistan savaģından sonra bir kez daha gündeme getirilmesi; Ġran ın nükleer dosyası hakkında sorunun çatıģmayla değil diplomasi yoluyla çözülmesi konusunda Brezilya ile birlikte gösterilen çabalar; Rusya ve Suriye ile vizelerin karģılıklı kaldırılması; Suriye, Ürdün ve Lübnan ile serbest ticaret bölgesi oluģturulmasına yönelik ilk adımların atılması; Ermenistan ile iliģkilerin normalleģmesi yolunda izlenen yol haritası ve bunun gibi diğer hamleler, Türkiye nin izlemeye çalıģtığı pro-aktif ve çok boyutlu dıģ politika yaklaģımının somut izdüģümleri olarak gösterilebilir. Bütün bu sayılan bölgeler arasında Kafkasya; Ortadoğu, Balkanlar ve Orta Asya arasında bir geçiģ noktasında yer almakta ve hem bu özelliği hem de dünyanın önemli enerji havzalarına yakınlığı sebebiyle I

stratejik bir konumda bulunmaktadır. Tarih boyunca büyük güçlerin nüfuz mücadelesinin alanı ve eski ulaģımticaret yollarının kesiģim noktası olarak jeopolitik, jeoekonomik ve jeostratejik önemini hiç yitirmeyen Kafkasya günümüzde de Ortadoğu dan sonra dünyanın en zengin enerji kaynaklarının bulunduğu Hazar Denizi havzasına yakın olması sebebiyle gündemdedir. Günümüzde bölgenin, Hazar Denizi ve Orta Asya dan çıkartılan petrol ve doğalgazın dünya pazarlarına ulaģtırılması için yapılan uluslararası enerji boru hatlarının geçiģ güzergâhında olması ve Asya ile Avrupa arasındaki uluslararası kara ve demiryolu ulaģım ağlarından bazılarının bu bölgeden geçmesi dünyanın ilgisini buraya çekmektedir. Kafkasya sahip olduğu zengin doğal kaynaklarının, jeopolitik konumunun ve jeostratejik öneminin yanı sıra; çok dilli, çok etnikli ve çok kültürlü yapısından kaynaklanan kendine has sorunlarıyla uluslararası iliģkilerin acil gündem maddelerinden birisi haline gelmiģ durumdadır. Kafkasya nın karmaģık yapısından kaynaklanan dondurulmuģ ya da çözülemeyen sorunları etnik gruplar ve ülkeler arası çatıģmalara, sosyoekonomik sorunlara ve bölgesel istikrarsızlığa sebep olmaktadır. Bu olumsuz tablo sonucunda ortaya çıkan bölgesel istikrarsızlık Kafkas ülkelerini ve Kafkasya ile tarihsel, kültürel, siyasi ve ekonomik bağları bulunan diğer ülkeleri doğrudan etkilemekte, aynı zamanda üçüncü güçlerin müdahalesine zemin hazırlamakta ve böylece çözümü zaten zor olan sorunları daha da çözülemez ve karmaģık bir hale getirmektedir. Bütün bu faktörler bir araya getirildiğinde, bölgeye komģu ve bölge ile tarihi, kültürel, siyasi ve ekonomik bağları bulunan Türkiye nin Kafkasya üzerinde dikkatle durması ve Kafkaslara yönelik dıģ politikasına özel önem vermesi gerekmektedir. Türkiye coğrafyasıyla, ekonomik potansiyeliyle, kültürüyle ve siyasi yapısıyla Kafkasya bölgesinde aktör bir ülkedir. Laik ve demokratik sistemi, bölge ile uzun tarihsel geçmiģi, kültürel birikimi, Batılı çağdaģ değerleri ve güçlü ekonomisiyle Türkiye Kafkasya için önemli bir model oluģturmaktadır. Coğrafik konumu itibariyle Türkiye, Kafkasya ülkeleri için batıya ve onun değerlerine açılımın bir çıkıģ noktasıdır. Aynı Ģekilde Kafkasya Türkiye açısından Orta Asya ve doğuya açılımın kapısıdır. Türkiye nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barıģı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya bölgesi özelinde henüz istenilen sonucu vermediği yegâne ülke Ermenistan dır. Türkiye-Ermenistan iliģkileri genel anlamda Türkiye nin Kafkasya politikasının doğal olarak bir parçasıdır. 1 Türkiye nin yakın komģusu ve Güney Kafkasya bölgesinin önemli bir üyesi olarak Ermenistan ın bu politikanın dıģında bırakılması düģünülemez. Türkiye-Ermenistan iliģkilerinin hiçbir iyileģme olmadan yerinde sayması veya gerilemesi Türkiye nin sadece bölgesel değil küresel dıģ politikasını olumsuz manada etkilemekte ve Ankara nın kendi etrafında bir barıģ kuģağı oluģturma politikasının inandırıcılığını sorgulamaya açık hale getirmektedir. Türkiye, Ermenistan daha bağımsızlığını ilan etmeden önce Moskova Büyükelçisi Volkan Vural ı ikili iliģkileri geliģtirme yollarını görüģmek üzere Nisan 1991 de Ermenistan a göndererek Erivan ile iyi iliģkiler kurma iradesini ortaya koydu. Bu ziyaret aynı zamanda Ermenistan a Türk tarafından yapılan ilk en üst düzey 1 Fatih Özbay. Türkiye-Ermenistan İlişkileri. BİLGESAM, Rapor No:11, İstanbul, 2011. 674

ziyaretti. Bağımsızlığını ilan eden Ermenistan ı 16 Aralık 1991 de hiçbir ön koģul ileri sürmeksizin ilk tanıyan ülkelerden birisi Türkiye idi. Karadeniz e kıyısı olmamasına rağmen Ermenistan 25 Haziran 1992 de imzalanan Karadeniz Ekonomik ĠĢbirliği Örgütü ne Türkiye tarafından kurucu üye olarak davet edildi. Türkiye, Ermenistan ı 16 Aralık 1991 tarihinde tanımakla birlikte diplomatik iliģki kurmadı ancak, Batılı ülkelerden Ermenistan a gönderilen insani yardımların ülkesinden geçmesine izin verdi. Hatta Türkiye, bağımsızlıktan sonra ekonomik açıdan zor duruma düģen Ermenistan a bizzat kendisi de insani yardım gönderdi. Türkiye nin bu yaklaģımında belirleyici olan etkenler arasında Ermenistan ile iliģkilerini geliģtirerek Orta Asya ile doğrudan bağlantı kurma ve dünya Ermeni diasporasının uluslararası arenada önüne çıkarttığı zorlukları bertaraf etme düģüncesi öne çıkmaktaydı. Ayrıca, Ermenistan ile kurulacak iliģkiler yoluyla Erivan ın Rusya nın etkisinden uzaklaģtırılması ve Dağlık Karabağ sorununun çözümünde daha etkin olunması amaçlanıyordu. Ermenistan açısından, Batı dünyası ile doğrudan bağlantı kurmak ve ekonomik olarak geliģme sürecine girmek için en akılcı yol Türkiye ile iliģkilerini geliģtirmekti. Bu yüzdendir ki, Ermenistan ın ilk devlet BaĢkanı Levon Ter-Petrosyan yönetimi ilk yıllarda Türkiye ile iliģkileri normalleģtirmekten yana idi. Ancak Türkiye- Ermenistan iliģkileri, Erivan yönetimine baskı yapan milliyetçi çevrelerin etkisiyle daha iliģkilerin kurulmaya baģlandığı ilk anlardan itibaren bir türlü normalleģme sürecine giremedi. 23 Ağustos 1991 de kabul edilen Bağımsızlık Bildirisi nin 11. maddesinde Ermenistan ın, 1915 yılında Osmanlı Ġmparatorluğu ve Batı Ermenistan da gerçekleģtirilen soykırımın uluslararası alanda kabul edilmesi için sürdürülecek çabaları destekleyeceği ifade edilmekteydi. 2 Her ne kadar bu ibare 1995 te kabul edilen Ermenistan Anayasası nda yer almasa da, anayasanın giriģ bölümünde Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesinde yer alan ulusal arzularını tanıyarak ifadesinin yer alması Türkiye tarafından uzun vadede tazminat ve toprak taleplerinin gündeme geleceği Ģeklinde yorumlandı. Anayasanın 13. maddesinin 2. paragrafında ise Türkiye topraklarında bulunan Ağrı Dağı nın devlet arması olarak kabul edildiği belirtildi. 3 Daha da önemlisi Ermenistan Parlamentosu nun ġubat 1991 de, çok taraflı bir antlaģma olan ve aynı zamanda Türkiye-Ermenistan sınırını da düzenleyen 1921 tarihli Kars AntlaĢması nı tanımadığını açıklamasıydı. Bütün bunlar ister istemez iliģkilere olumsuz yansıdı. Türkiye nin 1992 baharında aldığı, Ermenistan ın iki ülke arasındaki sınırı tanıdığını yazılı bir Ģekilde bildirmediği sürece Ermenistan ile diplomatik iliģki kurmayacağı yönündeki karar bu geliģmelere verdiği bir tepkiydi. Azeri-Ermeni savaģı ve Dağlık Karabağ daki durumun 1993 yılına doğru Ermenistan ın lehine dönmesi üzerine iki ülke iliģkileri tamamen kesildi. Türkiye, Azerbaycan topraklarının %20 sinin Ermenistan tarafından iģgal edilmesi üzerine ambargo uygulamaya baģladı ve kara-hava sınırlarını Ermenistan a kapattı. 1988 yılında baģlayan Ermeni-Azeri çatıģmalarının Ģiddetlenerek ġubat 1992 de Hocalı katliamına neden olması üzerine Türkiye, Nisan 1993 de Ermenistan hududunu tamamen kapattı. Söz konusu çatıģmalar neticesinde çoğu Azeri 30 bin kiģi hayatını kaybetti, yaklaģık 1 milyon Azeri de baģka yerlere göç etmek zorunda kaldı. 2 Deklaratsiya o nezavisimosti Armenii. http://www.gov.am/ru/independence/ (Erişim: 30.03.2012) 3 Kontitutsiya Respubliki Armeniya (s izmeneniyami). http://www.parliament.am/legislation.php?sel=show&id=1&lang=rus (Erişim: 30.03.2012) 675

Ancak daha sonraları iki ülke arasındaki iliģkilerde bazı iyileģmeler de görüldü. Ġstanbul-Erivan arasındaki hava koridoru Türkiye tarafından 1995 yılında tekrar ulaģıma açıldı. Vize Ģartları kolaylaģtırılarak charter uçaklarının haftanın belirli günlerinde sefer yapmasına izin verildi. Ermenistan a yönelik yine bir iyi niyet giriģimi olarak Türkiye nin çeģitli bölgelerindeki Ermeni kültür ve sanat eserleri restore edilmeye baģlandı. Ancak, Robert Koçaryan ın 1998 yılında iktidara gelmesiyle birlikte soykırımın uluslararası boyutta tanınması konusunun Ermenistan dıģ politikasının önceliği haline getirilmesi iliģkileri yeniden gerginleģtirdi. 2000 li yıllara girildiğinde iki ülke arasındaki iliģkiler; Ermeni diasporasının, her iki ülkedeki milliyetçi çevrelerin, kamuoyu baskısının ve üçüncü tarafların müdahalelerinin sonucu oluģan statükonun sınırları içerisine hapsedilmiģ bir hale geldi. Ermenistan ın Türkiye ile iliģkilerini soykırım iddialarının Ankara tarafından resmi olarak kabul edilmesine, Türkiye nin ise Ermenistan ile iliģkilerini Dağlık Karabağ ın iģgaline son verilmesine bağlaması statükoyu iyice kuvvetlendirdi. Bu durum hem Türkiye hem de Ermenistan a olumsuz olarak yansıdı. Doğu dan Azerbaycan, Batı dan ise Türkiye tarafından ambargo uygulanan Ermenistan ın ekonomisi her geçen gün kötüye gitti. Kafkasya bölgesinde planlanan ve uygulamaya konulan ulaģım ve enerji nakil hatları projelerinde Ermenistan hep dıģarıda bırakıldı ve yalnızlaģtı. Soykırım iddialarının Ermeni diasporasının çabalarıyla çeģitli ülkelerin parlamentolarında kabul edilmesi Türkiye yi uluslararası arenada zor durumda bıraktı. 4 Günümüze gelindiğinde, Türkiye nin son yıllarda daha sık dile getirdiği, çevresinde barıģ kuģağı oluģturma ve komģularla sıfır sorun politikasının yansımaları Türkiye-Ermenistan iliģkilerinde de görülmeye baģlandı. Ġki ülke arasındaki iliģkilerin normalleģmesini engelleyen unsurların açıkça tartıģılması amacıyla iki ülkenin DıĢiĢleri Bakanları ile DıĢiĢleri yetkilileri arasında önceleri kapalı kapılar ardında sürdürülen bir diyalog süreci baģlatıldı. Ancak, iki ülke arasındaki görüģmelere ivme kazandıran en büyük etken Ağustos 2008 de yaģanan Rusya-Gürcistan savaģı oldu. SavaĢ sonrasında Kafkas Ġstikrar ve ĠĢbirliği Platformu tekrar gündeme geldiğinde Türkiye nin Ermenistan ı bu platform içerisinde görmek istediğini açıklaması Ankara nın bölgede Erivan ı dıģlamak istemediğini göstermesi bakımından önemli bir iģaret oldu. Ġlk zamanlarda kapalı kapılar ardında ve kamuoyunun dikkatinden uzak yürütülen görüģmeler Ermenistan CumhurbaĢkanı Serj Sarkisyan ın Türkiye CumhurbaĢkanı Abdullah Gül ü 6 Eylül 2008 tarihindeki Ermenistan-Türkiye futbol karģılaģmasını birlikte izlemek amacıyla Erivan a davet etmesiyle gün yüzüne çıktı. Serj Sarkisyan ın bu daveti üzerine CumhurbaĢkanı Abdullah Gül, iki ülke futbol milli takımları arasındaki karģılaģmayı izlemek için Erivan a gitti. Ardından Ermenistan CumhurbaĢkanı, Türkiye CumhurbaĢkanı nın daveti üzerine 14 Ekim 2009 daki rövanģ maçını izlemek için Türkiye ye geldi. 4 Rusya, sözde soykırımı 14 Nisan 1995 ve 22 Nisan 2005 tarihlerinde olmak üzere iki defa parlamentosunda kabul etti. 676

Bu ziyaretlerle baģlayan futbol diplomasisi 5 iģe yarayacak mı yaramayacak mı konusu hararetli bir Ģekilde tartıģılırken, 22 Nisan 2009 tarihinde iki ülke arasındaki iliģkilere dair bir yol haritası açıklandı. 6 Ardından, 31 Ağustos 2009 tarihinde Ġsviçre nin gözetiminde Türkiye ile Ermenistan arasında normalleģmeyi öngören ĠliĢkilerin GeliĢtirilmesi Hakkındaki Protokol ve Diplomatik ĠliĢkilerin Kurulmasına Dair Protokol ün parafe edilmesiyle iliģkiler daha ileri bir seviyeye geldi. 7 Türkiye DıĢiĢleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Ermenistan DıĢiĢleri Bakanı Eduard Nalbandyan, diplomatik iliģkilerin baģlamasını ve sınırın açılmasını öngören tarihi protokole imza koydu. Ġmza töreninde ABD DıĢiĢleri Bakanı Hillary Clinton, Rusya DıĢiĢleri Bakanı Sergey Lavrov, Fransa DıĢiĢleri Bakanı Berdnard Kouchner, Slovenya DıĢiĢleri Bakanı Samuel Zboger ve Avrupa Birliği DıĢ Politika Komiseri Javier Solana hazır bulundu. Türkiye yi komģuları ile tüm sorunlarını çözmüģ bir ülke konumuna yükselten protokole, ABD ve Avrupa Birliği nin yanı sıra Rusya nın da tam destek vermesi problemin çözümünde ilerleme sağlanacağının önemli bir göstergesi olarak değerlendirilmiģti. Diplomatik ĠliĢkilerin Kurulmasına Dair Protokol de açıkça belirtildiği üzere, iki ülke arasındaki mevcut sınırın uluslararası hukukun ilgili antlaģmalarında tarif edildiği Ģekliyle karģılıklı olarak tanındığı kabul edilmekteydi. Aynı protokolde her iki ülke de iyi komģuluk iliģkileri anlayıģıyla bağdaģmayacak herhangi bir siyaset izlemeyeceklerine dair taahhütlerini yinelemiģlerdi. Öte yandan ĠliĢkilerin GeliĢtirilmesi Hakkındaki Protokol ile her iki ülke de, bölgesel ve uluslararası uyuģmazlık ve çatıģmaların uluslararası hukuk ilkeleri ve normları temelinde barıģçı Ģekilde çözümlenmesi hususundaki taahhütlerini tekrarlamıģlardı. Ayrıca, her iki ülke de iki halk arasında karģılıklı güven tesis edilmesi amacıyla, mevcut sorunların tanımlanmasına ve tavsiyelerde bulunulmasına yönelik olarak, tarihsel kaynak ve arģivlerin tarafsız bilimsel incelemesini de içerecek Ģekilde bir diyalogun uygulamaya konulmasını kabul etmiģlerdi. Protokoller 10 Ekim 2009 tarihinde Türkiye ve Ermenistan DıĢiĢleri Bakanları tarafından Ġsviçre nin Zürih kentinde düzenlenen törende imzalandı. Protokoller zorlu diplomatik sürecin habercisi olacak Ģekilde tarafların birbirlerinin törendeki konuģma metinlerine itirazlarıyla gecikmeli de olsa imzalandı. Söz konusu protokoller bu aģamadan sonra ülkelerin parlamentolarına getirilecek ve burada onaylandıktan sonra yürürlüğe girecekti. Ermenistan yasalarına göre protokollerin önce anayasaya uygunlukları açısından denetlenmesi için Anayasa Mahkemesi ne gönderilmesi gerekiyordu. Ermenistan Anayasa Mahkemesi 12 Ocak 2010 da protokoller hakkındaki kararını açıkladı. Kararda protokollerin Ermenistan Anayasası na uygun bulunduğu açıklanırken, gerekçeli kararda ise bazı maddelerin Ermenistan Anayasası ve Anayasa nın atıfta bulunduğu 1990 tarihli Bağımsızlık Bildirgesi ile çeliģemeyeceği ifade edildi. Ermenistan bu kararla birlikte sınırların açılması 5 Fatih Özbay. Filmler ve Futbol Maçları Arasında Türkiye-Ermenistan İlişkileri. http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=173:fimler-ve-futbol-maclar-arasnda-tuerkiye-ermenistanlikileri&catid=86:analizler-kafkaslar&itemid=148 (Erişim: 30.03.2012) 6 Fatih Özbay. Türkiye-Ermenistan İlişkilerinde Yol Haritası. http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=327:turkiye-ermenistan-iliskilerinde-yolharitasi&catid=86:analizler-kafkaslar&itemid=148 (Erişim: 30.03.2012) 7 Protokol metinleri için bakınız: http://www.mfa.gov.tr/data/dispolitika/t%c3%bcrkiye-ermenistan-turkce.pdf (Erişim:30.03.2012) 677

için Türkiye nin ileri sürdüğü Dağlık Karabağ Ģartını kabul etmediğini, ortak sınırı tanımadığını, kendilerine göre soykırımın kesin ve tartıģılmaz olduğunu, protokollerde kastedilen Ortak Tarih Komisyonu nun kurulamayacağını bir anlamda ilan etmiģ oldu. Türk DıĢiĢleri Bakanlığı karara 18 Ocak 2010 da Söz konusu kararda, protokollerin lafzına ve ruhuna aykırı önkoģullar ve kısıtlayıcı hükümlerin zikredildiği tespit edilmiģtir. Bu yaklaģım tarafımızdan kabul edilemez açıklamasıyla tepki gösterdi. 8 Ermenistan Anayasa Mahkemesi nin söz konusu kararından sonra, kapalı kapılar ardında sürdürülen diplomatik görüģmelerle baģlayan, futbol diplomasisi ile hız kazanan, yol haritası ile kararlılık sergileyen ve imzalanan protokollerle bir üst aģamaya geçen Türkiye-Ermenistan iliģkilerindeki normalleģme süreci tıkandı. ġu anda protokoller iki ülkenin parlamentolarında askıya alınarak süresiz olarak beklemeye bırakılmıģ durumdadır. Protokoller Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik iliģkinin kurulmasını ve ortak sınırın açılmasını öngörmekteydi. Topraklarının beģte biri Ermeni iģgali altında bulunan Azerbaycan için, Ermenistan ın ambargo altında tutulması hem iģgal edilen toprakların geri alınması hem de Dağlık Karabağ sorununun çözülmesi yolunda Erivan a siyasi, ekonomik ve psikolojik baskı kurmak yolunda geliģtirilmiģ yegâne politika idi. Türkiye nin protokolleri onaylaması Azerbaycan kamuoyunda, Bakü tarafından yaklaģık 20 yıldır uygulanan bu politikanın netice alınamadan iflas edeceği endiģesini uyandırdı. Bu nedenle Azerbaycan da Türkiye ye karģı yoğun bir tepki ve protesto süreci baģladı. Söz konusu tepkiler, protesto mitingleri ve Rusya ile yakınlaģma politikalarından Türkiye ye satılan doğalgaz fiyatının artırılacağı söylemlerine kadar geniģ bir yelpazeye yayıldı. Azerbaycan ın, iģgal ve Dağlık Karabağ sorununun çözümünü aģama aģama değil de Ermenistan ın kesin bir askeri veya politik mağlubiyeti sonucu bir hamlede olabilecek bir çözüm olarak algılaması, Türkiye nin çözüm arayıģlarına verdiği dozajı yüksek ve fazlasıyla duygusal tepkinin en önemli sebebi oldu. Azerbaycan dan yükselen tepkiler üzerine Türkiye den üst düzey heyetler Bakü ye ziyaretler gerçekleģtirdiler. Dağlık Karabağ iģgali sona ermeden sınırın açılmayacağına ve diplomatik iliģki kurulmayacağına dair açıklamalarda bulundular. ġimdilerde Ankara-Bakü iliģkilerinde ihtiyatlı bir bekleyiģ havası sürmektedir. YaĢanan bu geliģmeler sık sık dile getirilen dostluk ve kardeģliğe dair sloganlara rağmen Türkiye-Azerbaycan iliģkilerinde ciddi bir siyasi diyalog eksikliği olduğuna iģaret etmiģtir. Protokoller Ermenistan da da oldukça sert tartıģmalara sebep oldu. Ermeni diasporası, muhalefet, milliyetçi çevreler ve bu çevrelerle bağlantılı medya organları protokolleri ciddi bir Ģekilde eleģtirdiler. Ermenistan CumhurbaĢkanı Serj Sarkisyan çıktığı yurtdıģı gezilerinde Ermeni diasporasının protesto ve tacizleriyle karģılaģtı. Tepkiler üzerine, imzalanan protokollerin Karabağ ya da soykırımdan vazgeçmek anlamına gelmeyeceğine dair diaspora ve iç kamuoyuna yönelik beyanatlar birbirini izledi. Protokollerde 8 TC Dışişleri Bakanlığı. Güncel Açıklamalar. No: 14, 18 Ocak 2010, Ermenistan Anayasa Mahkemesi'nin Türkiye-Ermenistan Protokollerine İlişkin Gerekçeli Kararı Hk. http://www.mfa.gov.tr/no_-14_-18-ocak-2010_-ermenistan-anayasa-mahkemesi_nin-turkiye-ermenistanprotokollerine-iliskin-gerekceli-karari-hk_.tr.mfa (Erişim: 30.03.2012) 678

Azerbaycan ın gösterdiği tepki üzerine Türk yetkililer tarafından Bakü ye Karabağ sorunu çözülmeden sınırların açılmayacağına dair garanti verilmesi Ermenistan tarafından ön Ģart olarak kabul edilerek protokollerin onay süreci donduruldu. Ermenistan, protokolleri onaylayabileceğini ama bunun ancak Türkiye onayladıktan sonra olabileceğini belirtti. Türkiye de protokollerin imzalanması sonrasında Hükümet ve DıĢiĢleri Bakanlığı muhalefet tarafından oldukça sert bir Ģekilde eleģtirildi. Medya, akademisyenler, siyasiler arasında ve kamuoyunda yaģanan tartıģmalar Türkiye de de bu konuda kafaların bir hayli karıģık olduğunu ortaya koydu. Yapılan eleģtiriler genel olarak, protokollerin açık bir Ģekilde yazılmamıģ olması; acil bir neden yokken üzerinde baskı oluģturma pahasına Türkiye nin Ermenistan la iliģkileri düzeltmek için gereğinden fazla istekli olması; protokollerde iki ülke arasındaki sınırı da düzenleyen çok taraflı Kars AnlaĢması nın açıkça zikredilmemesi; iģgal altındaki bölgeler ile Dağlık Karabağ dan çekilme taahhüdünün protokollerde yer almaması; Ermenistan ile yakınlaģma derken iģgal sona ermeden ve Dağlık Karabağ sorunu çözülmeden diplomatik iliģki kurularak ve sınır açılarak Azerbaycan ın kaybedileceği; aslında Ermenistan için asıl meselenin sözde soykırımın tanınması olduğu ve bu nedenle Ermenistan ın normalleģme yolunda ciddi adımlarla değil de sonuçsuz görüģmelerle sözde soykırımın yüzüncü yılı 2015 e kadar Türkiye yi uluslararası arenada mahkûm etmek istediği gibi noktalarda düğümlenmekteydi. Netice olarak, protokollerin süresiz olarak parlamentolarda bekletilmesiyle birlikte normalleģme süreci bitirilmedi ama ciddi sekteye uğrayarak bir anlamda donduruldu diyebiliriz. Türkiye nin önce kapalı kapılar ardında baģlattığı, daha sonra protokollerle uluslararası kamuoyuna duyurarak bu konuda ne kadar kararlı olduğunu gösterdiği barıģ diplomasisi Ģimdilik hız kaybetmiģ görünüyor. Türkiye nin çabalarına rağmen Ģimdilik donmuģ ya da tıkanmıģ olarak önümüzde duran bu politikanın en önemli getirisi, baģta Minsk Grubu olmak üzere 1992 yılından beri etkili çözümler üretememiģ olan uluslararası kamuoyunun dikkatini Dağlık Karabağ ve iģgal edilmiģ topraklar konusuna çekmek oldu. Söz konusu sorunun uluslararası platforma taģınmasında Türkiye nin istekli olması ve giriģimleri de önemli bir rol oynamıģtır. Aynı Ģekilde Minsk Grubu nun son yıllardaki aktif çalıģmaları ve Rusya nın Azeri ve Ermeni tarafları çeģitli vesilelerle aynı masa etrafında bir araya getirmesi bu kapsamda olumlu neticeler olarak değerlendirilebilir. Türkiye ile Ermenistan aynı konuda farklı beklentilerle bir diğerinin atacağı adımı beklemekteler. Ermenistan ön Ģart olmaksızın diplomatik iliģkilerin kurulmasını ve sınırın açılmasını beklemektedir. Türkiye ise bundan sonraki adım olarak Ermenistan ın iģgal altında tuttuğu Azerbaycan topraklarından çekilmesini ve Dağlık Karabağ sorununda çözüm yönünde irade ortaya koymasını beklemektedir. BirleĢmiĢ Milletler Güvenlik Konseyi nin Ermenistan ın Azerbaycan topraklarını iģgalini müteakip 1993 yılı içinde aldığı 822, 853, 874 ve 884 sayılı kararlar bu konuda Türkiye nin elini güçlendirmektedir. Kararlar Azerbaycan ın ve bölgedeki diğer devletlerin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı gösterilmesi gerektiği ve güç kullanarak toprak kazanmanın kabul edilemez olduğunu belirtmektedir. 853 ve 884 sayılı kararlar Azerbaycan a ait olan 679

toprakların iģgal edilmesini kınamaktadır. 822, 853 ve 884 sayılı kararlar ise özellikle iģgal edilen bölgelerdeki iģgalci güçlerin geri çekilmesini talep etmektedir. Türkiye ile Ermenistan arasındaki protokollerin önemi sadece iki ülke arasındaki iliģkileri ilgilendirmesi yönüyle değil, Ankara nın etki ve nüfuz alanı olan Kafkasya ve Karadeniz havzasında sorunların tasfiye edilmesi yolunda atılan ciddi bir adım olması yönüyle de büyük önem arz etmektedir. Türkiye nin genel anlamda komģularla sıfır sorun ve etrafında bir istikrar kuģağı oluģturma hedefinin ve özel anlamda Kafkaslarda izleyeceği etkili bir dıģ politikanın baģarıya ulaģması yolundaki tek engel Ermenistan ile olan iliģkiler olarak görünmektedir. Kafkasya da yaģanan sorunlar Türkiye nin bölgeye yönelik siyasi, ekonomik ve enerji boyutlu dıģ politika açılımlarını zora sokmaktadır. Türkiye nin Ermenistan ile sorunlarını çözüm yolunda atacağı her adım aynı zamanda bölgesel güç olarak Kafkaslardaki konumunu daha da güçlendirecektir. Bölge ülkeleri ile yaģadığımız her sorun Kafkasya politikamıza kayıp olarak yansırken, bölgede daha fazla inisiyatif almalarına sebep olmalarından dolayı Rusya gibi ülkelerin kazanç hanesine yazılmaktadır. Bilindiği üzere Rusya, Kuzey Kafkasya ve Güney Kafkasya arasında çok önemli bölgesel bir aktördür. Bu nedenle Rusya faktörünü göz ardı eden bir çözüm önerisi söz konusu olamaz. Üstelik Rusya ve Ermenistan arasındaki güvenlik anlaģmasının geçtiğimiz günlerde 25 yıllığına uzatılmıģ olması ve bu anlaģmanın Ermenistan topraklarında bir tümen Rus askerinin konuģlandırılmasına imkân tanıması, hem Rusya nın bölgedeki hareket serbestisini arttırmakta hem de Türkiye-Ermenistan arasındaki sorun Rusya sız çözülemez savını daha geçerli hale getirmektedir. Ancak Rusya Federasyonunu da göz önünde bulundururken, Rusya nın yumuģak karnı olan Kuzey Kafkasya coğrafyasındaki Çeçen, Çerkez, Abhaz v.s gibi çok çeģitli etnik kimlikleri, Rusya nın bu etnisitelerle olan iliģkisini ve bu bölgedeki istikrarsızlığı da hesaba katmak durumundayız. Türkiye-Ermenistan normalleģme sürecini analiz ettiğimizde, Rusya nın önce çözüm yanlısı olan ama sonra statükoyu korumaya dönük politika izlediğini görmekteyiz. 9 Rusya nın bu Ģekilde bir politika izlemesinde genel küresel politikasının yanı sıra, bölgesel Kafkasya politikasıyla bağlantılı beklentileri, endiģeleri ve hesapları büyük rol oynamıģtır. Eski Sovyet coğrafyasında halen çözülememiģ, dondurulmuģ sorunlar Rusya ya bu sorunları kullanarak çıkarları doğrultusunda politika izlemenin yollarını sağlamaktadır. Rusya bölgedeki sorunlarda kilit aktör olma ve etki alanını geniģletme yönündeki çabalarını devam ettirmektedir. Ermenistan- Azerbaycan anlaģmazlığının devam etmesi Rusya nın bölgede daha fazla inisiyatif almasına sebep olmasından dolayı Moskova nın kazanç hanesine yazılmaktadır. Güney Kafkasya da Rusya faktörünü göz ardı eden bir çözüm önerisinin hayata geçirilmesi pek mümkün değildir. Üstelik Rusya ve Ermenistan arasındaki güvenlik anlaģmasının 25 yıllığına yeniden uzatılmıģ olması ve bu anlaģmanın Ermenistan topraklarında bir tümen Rus askerinin konuģlandırılmasına imkân tanıması, hem Rusya nın bölgedeki hareket serbestisini arttırmakta hem de Türkiye-Ermenistan normalleģme sürecinin 9 Abdülhamit Bilici. Rusya Açılımı Neden Destekliyor?, Zaman, 14.10.2009. 680

devam etmesi, Dağlık Karabağ sorununun çözülmesi ve Ermeni iģgalinin sona ermesi Rusya sız olamaz görüģünü daha geçerli hale getirmektedir. Rusya sürecin baģında Türkiye-Ermenistan normalleģme sürecini, iģgalin sona erdirilmesi ve Dağlık Karabağ sorununun çözüm yoluna girdirilmesi çabalarını Kafkasya da geniģ çaplı bir çatıģma çıkabileceği endiģesiyle desteklemiģtir. Çünkü, Güney Kafkasya da Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaģanacak bir savaģ, sadece bu iki ülkeyi değil, Türkiye ve Rusya yı da karģı karģıya getirebilir ve etkisi çok geniģ bir alana yayılacak olan topyekûn bir çatıģmanın fitilini ateģleyebilirdi. Rusya, bu yüzden Erivan ın Azerbaycan ile bir silahlı çatıģmaya girmesine kendisini de savaģa sürükleyeceği çekincesiyle karģı çıkmaktadır. Ağustos 2008 de yaģanan savaģtan sonra Rusya nın Türkiye-Ermenistan iliģkileri konusundaki tavrı değiģti. Rusya, Kafkasya da statüko değiģmeye yüz tutarken, Amerika ya rol kaptırmak istemiyordu. Türkiye ile yakınlaģma ve ikili iliģkilerde artan güvenden dolayı Türkiye-Ermenistan yakınlaģmasında kendisi açısından bir tehdit unsuru görmüyordu. Gürcistan savaģından galip çıkmıģ görünse de, sonuçları itibarıyla bölgede yeni bir çatıģma istememekteydi. Bu çerçevede, Rusya nın çıkarlarına ters düģmeyecek Ģekilde Kafkasya da istikrar, Moskova açısından da arzulanan bir durumdu. 10 Sovyetler Birliği nin dağılmasının ardından Gürcistan ın Abhazya ve Güney Osetya ayrılıkçı bölgeleri, Moldova nın Transdinyester bölgesi ve Azerbaycan ın Dağlık Karabağ bölgesi dondurulmuģ sorunlu bölgeler olarak bekliyordu. Gürcistan ın ayrılıkçı bölgeleri ile ilgili sürdürülen müzakerelerde siyasi alanda çözüm sağlanamayınca, askeri yöntemlere baģvuruldu. Abhazya ve Güney Osetya Ağustos 2008 de yaģanan savaģ sonrası Tiflis ten koparılırken, Rusya iki bölgenin de bağımsızlığını tek taraflı olarak tanıdı. Moskova bölgenin ikinci bir sıcak çatıģmayı kaldırmayacağının farkında olduğu için 2008 Eylül ayında baģlayan Türkiye- Ermenistan normalleģme sürecini desteklemek ihtiyacı duydu. Rusya, Gürcistan ın Batı ile yakın iliģkilerinden, bununla bağlantılı AB ve özellikle NATO ile kurmak istediği yakınlaģma politikasından oldukça rahatsızdı. Ayrıca Gürcistan ın Kafkaslar da stratejik bir transit ülke konumuna yükselmesinden de memnun değildi. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı, Erzurum-Tiflis-Bakü demiryolu projesi ile birlikte Nabucco doğalgaz boru hattının da Gürcistan dan geçecek olması Moskova nın çıkarları ile örtüģmüyordu. Gürcistan ın öne çıkmasına rağmen Ermenistan ın bütün bu süreçlerden dıģlanıyor olması Rusya ya bu konuda bir Ģeyler yapması gerektiğini telkin ediyordu. Bunun yolunun ise Ermenistan ı izolasyondan ya da dıģlanmıģlıktan kurtarmak için kontrollü olarak Türkiye ile iliģki baģlatmaktan geçmesinden dolayı ilk baģlarda sürece destek verdi. Rusya, Ermenistan ekonomisinde enerji, demiryolu ulaģımı, nükleer santral, bankacılık ve diğer birçok sektörde aktif olarak faaliyet göstermektedir. 2008 Rusya-Gürcistan savaģının ardından Ermenistan ekonomisinin iyice kötüleģmesinden Rus Ģirketleri ve yatırımları da zarar gördü. Moskova 10 Bülent Aras, Fatih Özbay. Türkiye-Ermenistan: Statüko ve Normalleşme Arasında Kafkasya Siyaseti. SETA-Analiz No: 12, Ankara, Ekim 2009, s. 11. 681

açısından, Ağustos 2008 Rusya-Gürcistan savaģı Moskova nın stratejik ortağı Ermenistan ı daha da izole etmiģken Erivan ın Türkiye üzerinden rahatlatılabileceği düģünülmekteydi. Bir baģka açıdan, Rusya süreçte sadece Ermenistan ı değil, Azerbaycan ı da kazanmak ve Azerbaycan la da iliģkileri geliģtirmek için çaba sarf ediyordu. Bölge enerji kaynaklarının pazarlanmasında dıģarıda tutulan Moskova, çözüm olarak Bakü ile iliģkilerin siyasi ve ekonomik alanda geliģtirilmesi gerektiğinin fakındaydı. Ermenistan stratejik ve askeri anlamda, Azerbaycan ise sahip olduğu enerji kaynakları ve finans yönünden Rusya açısından önem taģımaktaydı. Bu yüzden Moskova kendisini her iki tarafı da tatmin edecek bir yol bulmak zorunda hissetti ve Güney Kafkasya nın kronikleģmiģ sorunlarında çözümden yana görünme ihtiyacı duydu. Nitekim süreçte Azerbaycan yönetimi Rusya nın yakınlaģma taleplerine olumlu cevap verdi. Bir baģka açıdan, Rusya, BM GK daimi üyesi, Minsk Grubu eģ baģkanı, eski süper güç ve Kafkasya ile doğrudan ilgili bir ülke olarak; uluslararası sistemin Kafkaslar da statükonun değiģmesinden yana olduğu bir ortamda aykırı bir duruģ sergilemek istememiģti. Zaten Ağustos 2008 savaģı ile dünya kamuoyunda saldırgan, sertlik yanlısı ve sorunları güç kullanarak çözme yanlısı ülke pozisyonuna düģmesinin sıkıntısını yaģadığı için Türkiye-Ermenistan normalleģme sürecine destekleyerek dünyaya barıģçıl, sorumlu ve ilkeli ülke imajı vermek istiyordu. Bunu dünyaya en kolay Ģekilde yansıtmanın yolu Türkiye-Ermenistan sürecini destekliyor görüntüsü vermekten geçiyordu. Rusya bu imajını desteklemek için Türkiye-Ermenistan normalleģme süreci baģladıktan sonra Ermenistan ve Azerbaycan liderlerini Rusya da defalarca bir araya getirerek üçlü görüģmeler yaptı. Ancak, süreç ilerledikçe Rusya çözüm yanlısı tavrını bırakıp statüko yanlısı politikasına geri döndü. Rusya, sürecin tahammül edebileceği belirli bir noktaya kadar ilerlemesine izin verdikten sonra desteğini çekti. BaĢbakan Recep Tayyip Erdoğan ın 2010 yılı baģındaki Rusya ziyaretinin ardından kısa bir basın toplantısı düzenleyen Rusya BaĢbakanı Putin, Dağlık Karabağ sorunundaki ihtilafın Ermenistan ve Azerbaycan ın çıkarları çerçevesinde çözülmesi gerektiğini, ama Dağlık Karabağ sorunu ve Türkiye-Ermenistan normalleģme sürecinin oldukça komplike olduğunu, bu meselelerin aynı sepete konmasını doğru kabul etmediğini ve birbirine bağlanmaması gerektiğini açıklayarak bunun ilk iģaretini verdi. Türkiye-Ermenistan normalleģme süreci baģladıktan sonra Rusya nın çabalarıyla Azerbaycan ve Ermenistan liderleri birçok kez bir araya geldiler. Rusya resmi ve gayri resmi toplantılarda Ermenistan ve Azerbaycan liderlerini 9 kez bir araya getirdi. Son olarak Medvedev in ev sahipliğinde Temmuz 2011 de Kazan da gerçekleģtirilen Ermenistan ve Azerbaycan cumhurbaģkanlarının buluģmasından, ABD ve Fransa devlet baģkanlarının baģarı kaydedilmesi çağrısına rağmen, hiçbir sonuç alınamadı. Büyük beklentiler çerçevesinde gerçekleģen zirveden herhangi bir sonuç çıkmaması hayal kırıklığı oluģturdu. 11 Ermenistan üzerindeki nüfuzu ve Kafkasya daki etkisi dikkate alındığında, Rusya nın Türkiye- Ermenistan normalleģmesi, Azerbaycan topraklarının iģgali ve Dağlık Karabağ sorunlarının çözümü konusunda 11 Sami Kohen. Kazan Zirvesi Fiyaskosu, Milliyet, 27.06.2011. 682

statükoyu bozacak politikalar izlemesi durumunda Ģimdi çok farklı bir Kafkasya tablosu ile karģı karģıya kalınabilirdi. Fakat, Rusya sürecin daha da ileri gitmesi durumunda Ermenistan üzerindeki kontrolünün zayıflayacağı endiģesine kapıldı. Türkiye-Ermenistan normalleģme sürecinin baģarıya ulaģması Erivan ın hızlı bir Ģekilde Moskova nın etki alanından çıkmasına yol açabilirdi. Bu yüzden Moskova, Güney Kafkasya da statükonun ve dondurulmuģ sorunların kendisine daha fazla inisiyatif kazandırdığının ve süreçte devamlı dikkate alınması gereken önemli oyuncu pozisyonunu koruduğunu yeniden analiz etti. Sonuç olarak, Rusya süreçten kazançlı çıkacağı bir durum ortaya çıkmadıkça da Güney Kafkasya daki statükoyu bozmama politikasına devam edecektir. Güney Kafkasya, Rusya nın en hassas bölgesi Kuzey Kafkasya ile olan yakınlığından dolayı Moskova açısından güvenlik penceresinden bakılarak değerlendirilen bir bölgedir. Bu yüzden, Avrupa-Atlantik dünyası tarafından Rusya nın güvenlik endiģelerini azaltacak adımlar atılmadıkça ve Rusya tarafından eskidiği kabul edilen Soğuk SavaĢ döneminin güvenlik anlayıģı ve bununla bağlantılı kurumlarının yerine yeni bir güvenlik sistemi kurulmadıkça, Güney Kafkasya daki statüko daha uzun yıllar bozulmadan devam edecektir. Rusya nın bunu devam ettirecek araçları da gücü de bulunmaktadır. Türkiye-Ermenistan normalleģme süreci de bu yüzden Rusya nın küresel ve bölgesel güvenlik endiģelerine takılıp kalmıģtır. Rusya nın bu endiģeleri ortadan kaldırılmadıkça da normalleģme sürecinde tıkanmanın aģılması ve ilerlemenin olması beklenmemektedir. 683