11.42 pm: İskele yönünde Rodos Adası hemen yanıbaşımızdaydı. Sanki Göztepe Vapur iskelesinden, KSK uzaklığı kadar yakınından seyrediyorduk. Şehir Plancısı olarak, kafadan ve ne olduğunu bilmediğim halde, yerleşmenin Batı kesimindeki kentsel gelişmenin hiç de hoş olmadığını düşündüm. Burası sanki güzel İzmir imizin eski bataklık bölgesindeki Mavi Şehir Development Projesinin bir örneği olmuştu. Oysa biz, Türk otoriteleri, turizm potansiyeli yüksek bölgelerdeki kıyı kesiminde, bundan böyle çok katlı yapılara izin vermemeye çalışıyorduk. Demek ki, Yunan toplumunun AB ye girmesi, bi bakıma kendilerini bozmuştu. Biz AB ye girince bizde neler olacaktı acaba? Lacivert ve pürüzsüz, ayna gibi bir deniz üzerinde, Yanmar motorumuza 5.2 knot/h hız vermiş, süzülüp duruyor, kıç güvertedeki sohbeti koyulaştırıyorduk. İşte tam bu sırada Deniz zabiti Talad-i İstanbul-i taa Kanada dan kalkıp gelen Canadian ecnebilere Cool Al ve Canadian Commodore Deniz e iletmesi için Canada nın Milli Kahramanları nın kitaplarını hediye etti.
Mürettebata muhkem bir kahvaltı servis edilmiş, arkasından da bira ve kuruyemiş ile takviye edilmiş olunduğundan, öğle yemeğini unutturmaya çalışıyorduk. Ancak, biralar acıkma dürtüsünü aktive etmiş, biracıların karınları guruldamaya başlamıştı. Mutfak bankosuna geçildi.. çok kısa süre içinde hazırlanan,eski kasar peynir ve domatesli Sovuk Sandviç ler,kıç güverte masasına servis edildi. İsteyene gazoz,arzu edene de Turca Kola açıldı. 2.22 pm : Sancak yönünde Marmaris açıkları,iskele yönünde ise Rodos Adası geride bırakılarak,w yönünde dümen tutulmaya devam edildi. Gün içinde kısa aralıklarla esip,aniden kalan rüzgâr BLUEBERRY nin kâh yelken,kâh Yanmar motor,kâh her ikisinin de devrede olması biçiminde hızla Batıya doğru süzülüyordu.
Bir ara BLUBERRY ile yarışa kalkan Yunus Kardeşler,BLUEBERRY nin hızını kendilerine uygun görmedikleri için,yarışı terk edip lacivert derinliklere dalıp gözden kayboldular. 3.56 pm : Kurmay Heyeti oluşturan Fethiyeli Gara Mustufaa Gaptan ve FR I ile FR II nin Komodor u FEW in,deniz haritaları üzerine eğilerek yapmış oldukları detaylı ve yoğun çalışmalar sonucu,gün sonundaki Bağlama Limanı seçildi.rota derecesi,seyir hızı vb. yönetim komutları dümenci Al e ve bilahare yerine geçtiğimiz için kıdem sırası ile bana,ovuz a ve Talad- i ye emir tekrarı ile teslim edildi. Güvertede sohbet koyulaşmış,talad-i nin CD player e koymuş olduğu Memleketimizden Türküler CD si üçüncü tura girdiği fark edilerek, Talad-i nin, Kardeş bi zeamet şu CD yi artık alıp çantana koyar mısın? şeklinde uyarılması gereği hâsıl olmuştu. Bu arada Last Minute Passenger Cemoş uyanmış,uyku mahmurluğu ile kıç güverteye çıkmış,iki elinin parmakları ile sigarasını yuvarlayarak yumuşamasını sağlamaya çalışıyor Hade bu seferliğine burada iç.ancak kendine lütfen rüzgâr altında bir yer seç.dumanını da aman ha buraya üfleme,izmariti de sakın ola denize neyin atayım deme şeklinde uyarılar ile karsılaşmıştı. Çaresiz olarak kıçta,rüzgârın sigara dumanını alıp götüreceği yöndeki köşeye yerleşti.içinden Ulen ne işim var benim burada bea? Bunlar yüzünden,henüz bir paket sigaramı bile içemedim. Eziyetten baksa bi şey değil bu yelken dalgası...karacam ama nereye? Aşağısı kamara,yukarısı kıç kadar güverte,dışarısı Deep Blue...Bi daaa mı? Tövbeler ossun walla. Pozunda enginlere dalıp gitmişti.
Ancak,kırmızı Aslan Gassaray Şapkası altında kendini daha güvenli hissediyordu. Ayrıca,Fethiyeli Gara Mustufaa Gaptan in da goyu bi Gassaraylı olmasının,kendisinde sigara içme konusunda torpil olacağı beklentisi oluşturmuştu. Ne var ki,beklentisi düşündüğü gibi cereyan etmedi.
Ben ise, amatör denizci ruhu ilefr II Gözlemcisi Talad-i ve Baş Bulaşıkçı ayrıca Baş Düvümcü Ovuz u bir kenara çekmiş, Yelkenci Olmanın Püf Noktaları üzerinde nutuk atıyor ve nasihat ediyordum. Nede olsa söz konusu yeni mürettebattan daha kıdemli olup mektep,medrese görmüştüm. Kaptan Adayı arkadaşların davranışları,alaka ve ilgileri,heyecanlarını oldukça iyi gördüm. Nitekimtarafımdan almış oldukları Ön Eğitim sonrası,bilahare,kurmay Heyetin vermiş olduğu komutları eksiksiz yerine getirmelerini sağlamıştır. 4.23 pm : Yaz saati uygulaması nedeni ile kısa bir süre önce saatlerimizi geri almıştık. Böylelikle günde bir saat daha fazla uyumamız mümkün oluyordu.
Ancak Regatta larda fazla uyumanın hiç kimseye faydası yoktu.erken kalkan çok yol alır prensibi ile sabahın altısında fırlayıp,yolumuza devam etme alışkanlığı geliştirdik. Bu şekilde hareket edilmemesi halinde daha Fethiye Limanı ndan bile çıkamaz,bırakın Bozuk Kale yi, Kızıl Ada ya bilem varamazdık. 4.48 pm : Bozuk Kale oldukça korunaklı,küçük bir koy. Kıyıda salaş bir iki Lokantası var. Sezonun nerede ise kapanmış olması nedeni ileyöre köylülerince işletilen bu mekânlarda kimsecikler yok. Teknelerin yanaşması ve kıyıya bağlanması için gerekli altyapı sağlanmış. Uzaktan kıyıya yanaşırken,kıyıdan bayrak sallayan, Ha buraaaa...ha buraaa... diye yol gösteren elamanlar var. Kıyıda rıhtıma bağlı Fransız bayraklı bir katamaran,iki adet de Yelkenli tekne var. Yavaştan yarım yol ile yaklaşıp,makineyi boşa aldık.acil durum nedeni ile dümeni Komodor FEW aldı. Bas
tarafta heybetli cüssesi ile dimdik durup,keskin bakışları ile rıhtımdaki bağlama yerlerini analiz eden Fethiyeli Mustufaa Gaptan Tornistan... diye bağırdı..anaa o da ne? BLUEBERRY bir iki hıklayıp,yoluna devam etti. Bol miktarda manevra ile kıç taraftan iskeleye yanaşmakta iken,alman bandıralı bir tekne olmamıza rağmen, katamaranca Fransızlar,II,Dünya Savaşındaki Alman istilasını göz ardı edip,rıhtımda bekleşerek,yanaşıp bağlanmamıza yardım etmeye koşmuşlardı. Bu arada,tüm mürettebat uzun bir deniz yolculuğunun ardından karaya varmanın huzuru içinde,rıhtımda kümelenmiş Fransızlara bakmaktaydı. Fransızların ani bağırış, cığrışlarına Fransız olduğumuzdan, ne dediklerini pek anlayamadık ve Fransızcası bizden daha iyi olan Ecnebi Ovuz a Fransız ların ne demek istediğini sorduk.emergency bir durum var diye cevapladı. Ama neydi? El kol hareketlerinden,rıhtıma değil,arkaya bakmamızı istediklerini anladık.. Anaaa...o da neydi? Bizim kıçımıza bağlı dinghy almış başını gitmekteydi. O sıradaki iklim şartları yüzmeye elverişli olmadığından,kimse suya atlamaya cesaret edememişti.üstelik şişme bot,hava kaybı nedeni ile uzun süre diyet yaparak pörsümüş obez bir bayan görünümünde olup,küreklerinden de yoksundu. Rıhtıma dizilmiş bir grup Fransız gezginin içinden iki adedi akıl edip, gitti ve kendi katamaranlarının ardında bağlı olan dinghylerininin halatını çözmeye başladığı anda, geride kalan ve benim yaşımdaki en gencinin, bu kurtarma operasyonunun bir şişe Scotch Whiskey ye sonuçlanabileceğini söylemiş olduğu Viski kelimesinden anlaşılmıştı. Yurdum insanının Ecnebi Turist e karşı saygı ve sevgiyi eksik etmemesi nedeni ile az kalsın koskoca Glemfidich Fransız lara gidiyordu. Bu kargaşalıkta, şişeyi korumak için vermiş olduğum mücadele, daha sonra takdiri şayan bir hareket ve strateji olarak kabul görmüş, özellikle şişe yudumlanırken, az kalsın güme gidecek olan gıymatlının değeri bir kat daha anlaşılmıştır. Şüphesiz dinghyimizi yedeklerine alıp dönen, belki de bizi birkaç yüz Avro Tazminat ve Zarar ödemeden kurtaran Fransız Katamarancılarının elleri bos bırakılmamış, kendilerine, eski Dz. Zabiti Talad-i nin FR I de getirmeyip, bu kez mebzul miktarda getirmiş olduğu ÜLKER ürünleri içerişinde yer alan
bir kutu kek çik ile mükâfatlandırılmışlardır. 5.33 pm : Akşamın griliği yavaş yavaş,gecenin siyahlığına dönerken,gökyüzündeki milyonlarca yıldız da ortalığa çıkmaya başlamıştı. Medeniyetten uzak bu ilk gecemizde,blueberry deki bir eksikliği daha fark etmiş olduk. teknemizde kıç güverteyi aydınlatacak bir aksam bulunmuyordu. Ne mumumuz ne de gemici fenerimiz vardı. Bu nedenle akşam yemeğinin Yemek Salonu nda alınması gerekmekteydi. Aperatif olarak, te Kanada dan, Deniz Kaptan tarafından, Al aracılığı ile tarafımıza gönderilen, Fransız kuvvetlerine teslim edilmemesi için, tarafımca büyük mücadele verilerek kurtarılan Glendfidich Malt Whiskey, Last Minute Passenger Cemoş un ise te Ankara dan getirmiş olduğu Beş Yıldız METAXA alındı, isteyene ise kutu EFES Birası, MALTANA ve TURKA KOLA servis edildi. Ardından yemeğe geçildi.
Taze domates soslu ve iri kesim Ton Balığı ile siyah zeytinin topping olarak kullanıldığı bol miktarda Spagetti, Kırmızı Sek Şarap, Kutu Efes Bira ve Maltana eşliğinde masaya servis edildi. Yemek sonrası tatlı olarak da, eski Baş Düvümcü, yeni Trainee Kaptan Ovuz un te İsviçre den getirdiği çikolatalar gövdeye indirildi. 8.26 pm: Yemek salonuna geçmeden önce, sancak ve iskelemiz tarafından iki tekne daha bordalamış, usturmaçaları kontrol ederek, havanın kararması ve günün yorgunluğu ile Salona dalmıştık. Yemek sonrası yapılan sohbetler doyumsuzdu. Sanki anlatılanlar daha dün cereyan etmiş gibiydi. Yemekten sonra, Son Dakka Yolcusu Cemoş un uzun süre sigara içmediğine şahit olduk. Belki de, bir ara çaktırmadan rıhtıma çıkıp bir süre BLUEBERRY den uzak bir köşede üç beş sigara içmiş ve gece programını kapatmış olabilirdi. İşin bu yönünü bilemiyoruz. Yemek salonumuzun hacmi, akustik düzeni ve yüksek sesle konuşma, gülme Gibi unsurlar neticesi, dışarıda olup biteni bilemiyorduk. Bir ara periyodik Security deck Control için dışarıya çıkan Al Cool Capt. ın heyecanlı davranışları ve çağrısı ile kıç güverteye fırladık. Fransız yönetimindeki Katamaranda, akşamüzeri başlayan parti, son hızı ile doruğa davranmıştı. Partinin ilk saatlerinde, kendi başlarına ve bol miktarda alkol tüketimi eğilimi gösteren, bizim yaşlardaki genç Katamarancıların on bir adet saptan meydana gelen bir takım oluşturduğunu tespit etmiştik. Biz ise yedi saptan müteşekkil bir takimdik. Ancak bir Türk, yedi Fransız a Bedeldir hesabi ile demek ki yetmiş yedi Fransız ile baş edebilirdik.
Uzaktan yaptığımız gözlemlerden, Glenfidich Malt Whisky mızı iyi ki Fransızlara kaptırılmamış olduğu sonucuna varıldı. buna neden, bizden alınacak viskinin, bu arkadaşların dişlerinin kovuğunu bile doldurmayacağına kanaat getirilmesinden dolayı idi. FR I günlerinde, Ece Marina da iskele yönündeki tekne komsumuz, Eski Doğu Alman, şimdiki düz Alaman larda daha fazla içen Fransız katamarancıların, saatler geçtikçe azgınlıkları ve içki tüketimleri gitgide artış gösteriyordu. 9.23 pm : Bizler de,blueberry nin kıçında,banklarında minderi bile olmayan teknemizde,bira kutularımız elimizde,kendi çapımızda eğleniyor, Fransızları izliyorduk ki,arkadaşların sahnesinde iki adet hatun kişi nin de Disko Müziği eşliğinde dans ettiğinin farkına vardık. Müziğin sesi,dansın ritmi gittikçe arttı. Hatun kişilerin dansları gittikçe Crazy Horse tekniklerine uygun biçimde süregitti. Tempo artıyor,fransızlar oluk oluk içki içmeye devam ediyor,arada da durup durup, Ata Türk...Ata Türk...Ata Türk...diye bağırıp duruyorlardı. Her şey güzel hoş tuydu da, Bozuk Kale nin sessizliğini bozan Disko Âlemi havasında bu da neyin nesiydi? Her şey güzel giderken,ara sıra tekrarlanan bu nakaratı duyduğumuzda, kafamızın tası atıyordu. Bira ara gidip Siz ne diyorsunuz ulan? diye sorgulayacak iki kişilik bir keşif ekibi yollamayı bile düşündük.türk olduğumuzdan iki kişi nasıl olsa 14 ecnebi ile bas edebilirdi. Ancak bütün gün yol geldiğimizden Fransızları artık sabah döveriz diye düşündük. 00.36 am Cuma Fransızların Katamaranlarındaki Show un bitmek tükenmek bilmemesi neticesi,güç toplamak ve sabah erkenden tearuza geçmek üzere yataklarımıza çekilmeye karar verdik. Güvertede uyku tulumunda yatmak için ısrarlı oluşumun,gerçekte birkaç
nedeni vardı. Birincisi, simsiyah gökyüzünün derinliklerinde parıldayan milyonlarca yıldızı,samanyolunu,kayan yıldızları izleyerek uykuya dalmanın keyfini yaşamak.ikincisi,kamarayı paylaşacağım arkadasın ve kendimin uyku sırasındaki horultusundan karşılıklı olarak uzak durmak. Kamaraya çekilen mürettebatın hemen uykuya dalıp dalmadıklarını bilmiyorum,ancak Last Minute Passenger Cemoş un ilk dakikada uykuya dalmış olacağından emindim. Uyku tulumumun içinde ara sıra doğrularak,fransızların katamaranına doğru bakıyor ve içimden küfrediyor,bu azgın güruhun ne zaman zıbarıp yatacaklarını merak ediyordum ki,uyuyup kalmışım.