METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Benzer belgeler
İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi

SUNUŞ. Birleşik Metal İşçileri Sendikası Genel Yönetim Kurulu

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

BİRLEŞİK METAL İŞ SENDİKASI GENEL BAŞKANI ADNAN SERDAROĞLU NUN 2011 MESS GREVLERİ İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

Bir. güç birliği. hikayesi

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

ONUR BAKIR HAKLARIMIZ VAR! İŞÇİ KADINLAR SORUYOR, EKMEK VE GÜL YANITLIYOR yılından 100 soru ve 100 yanıtta kadın işçilerin hakları

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

Arka Plan: Mücadeleleri Birleştirelim!

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

Nöbet Görevi Öğretmenliğin Parçasıdır Fakat... Fakat...!

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinde Emeğin Örgütlenmesi

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. BASIN ÇALIġMALARI

Destek Personeli Eğitimleri

EMEK ARAŞTIRMA RAPORU-2

TES-İŞ, 12 Aralık 1963'te enerji işkolunda faaliyet göstermek üzere Ankara'da kuruldu.ilk adı Türkiye Enerji, Su, Gaz, DSİ İşçi Sendikaları

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ!

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

yaratmak fark için Birlikte Güçlüyüz Fark yaratıyorsunuz

METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

MİLAS TA, BELEDİYE İŞÇİLERİNE YÜZDE ZAM

İşyeri Temsilcileri Rehberi

7. dönem çalışma raporu TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI. EMO Kocaeli Şubesi 146

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Şahsım ve Öz Taşıma İş Sendikası adına sizleri saygıyla selamlıyorum.

Mevsimlik İşçiliğe Hayır Dedik

E-SENDİKA HAKKINDA MERAK ETTİKLERİNİZ

işçi bülteni Entes te direniş var! OSB -İ M E S

CHP DE GENÇLİK KOLLARI KONGRESİNDE İKİ ADAY

tarafından yazıldı. Çarşamba, 08 Haziran :44 - Son Güncelleme Perşembe, 09 Haziran :24

BALIKESİR TABİP ODASI AĞUSTOS 2016 ÇALIŞMA RAPORU

Genel-İş Sendikası İstanbul 3 Numaralı Şube (Şişli) Başkanı Savaş Doğan Şişli Belediyesi Önünde Oturma Eylemine Başladı

DenizBank Yatırım Hizmetleri Grubu Özel Bankacılık Araştırma İngiltere, Haziran 2017 Seçim Sunumu

KUZEY KIBRISTA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MEVZUATI

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi:

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

KAYITDIŞI ĐSTĐHDAMLA MÜCADELE

İŞVERENLERİN İŞSİZLİK SİGORTASI İLE İLGİLİ YÜKÜMLÜLÜKLERİ VE BU YÜKÜMLÜLÜKLERİ YERİNE GETİRMEDİKLERİ TAKDİRDE KARŞILAŞACAKLARI İDARİ PARA CEZALARI

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

AKSARAY TİCARET VE SANAYİ ODASI

METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TÜMTİS İstanbul Şube Başkanı Çayan Dursun la UPS direnişi hakkında söyleşi

METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Buca da kadınlar yalnız değil Çaresiz Değiliz Çare Biziz

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

Gezi Parkı Araştırması. GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar?

T.C. ÇALİŞMA ve SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI Çalışma Genel Müdürlüğü. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞINA (Personel Daire Başkanlığı)

DEVRİMCİ İLETİŞİM VE ÇAĞRI MERKEZİ ÇALIŞANLARI SENDİKASI TANITIM BROŞÜRÜ

Türk-İş/Basın-İş e üye ol!

İşçi mücadelelerinin niteliği, UPS örneği ve diğerleri

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

İşyerini işgal eden ERT işçileriyle röportaj

KOTAN A Personelinden Uğurlama

GÜVENCESİZ ÇALIŞMA NEDİR?

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

13 Mart 2009 Cuma, 12:20 GÜNCEL. A.A Nursel Gürdilek. İşitme engelli çocuklar için Türk-İsrail işbirliği

METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Uygulanacak ekonomik politikalar, istihdam ve üretime öncelik tanımalı, politikaların temelini insan oluşturmalıdır.

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

Uluslararası İlişkiler

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

10SORUDA AİLE SİGORTASI

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR


Gelir Testi Yaptırmayanlar Dikkat!

fiç N N YASAL HAKLARI

TBD Antalya Şube Başkanı Akyelli: Özellikle yazılımcıların yatırımlarını Antalya da yapmamaları için hiçbir neden yok

DİŞ HEKİMLERİ İSYAN BAYRAĞINI ÇEKTİ

BELEDİYELERDE İŞTEN ÇIKARTILAN İŞÇİLERİN EKONOMİK-SOSYAL DURUMLARINA İLİŞKİN BİR ARAŞTIRMA

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/2, S.İşK/14

NEYI DAHA BEKLİYORSUN! MASADA YANDAŞ MEMURUN İŞİ YAŞ! KAMU ÇALIŞANI. Yanlışta ısrar etme, senin iradeni satanların peşinden gitme!

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

İŞ HUKUKUNDA UZMAN ARABULUCULUĞA İLİŞKİN USUL VE ESASLAR. BİRİNCİ BÖLÜM İş Hukukunda Arabuluculuk Uzmanlık Eğitimi

CHP EMEK BÜROLARI EMEK BÜLTENİ

HAK-İŞ KONFEDERASYONU

TOPLU İŞ HUKUKU (HUK302U)

Sendikalaşma ve Toplu İş Sözleşmesi Raporu Ağustos 2016

Türkiye işçi sınıfı tarihinin en büyük eylemi Haziran Perşembe, 18 Haziran :54 -

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Genel Merkezi. Facebook sesgm1996 1

GSG Hukuk Aylık İş Hukuku Bülteni Sayı Gebe ve emzikli çalışan günde 7,5 saatten fazla çalıştırılamaz.

GENEL YETKİLİ SENDİKA. Hizmet Sendikacılığımızın 2009 Kazanımları

Transkript:

İşçi Bülteni Özel Sayı No: 443 * Mayıs 2009 Sınıfa karşı sınıf METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ Krizin faturasını yırtmak ve mücadelenin önündeki engelleri aşmak için; Metal İşçileri Kurultayı toplanıyor! Metal işçileri artık sömürücü zorbalara boyun eğmeyecek. Metal işçileri artık kölelik koşullarında çalışmayı, sefalet koşullarında yaşamayı kabul etmeyecek. Metal işçileri artık sendikal ihanete teslim olmayacak. Metal işçileri artık elimizden bir şey gelmez diyen yılgınlığa ve yüreksizliğe aldanmayacak. Çünkü metal işçileri artık bu gidişe son vermeye kararlı. Çünkü kararlı işçiler Metal İşçileri Kurultayı nı topluyor. Metal İşçileri Kurultayı, metal işçisinin çıkış yolu arayacağı bir kürsü olacak. Metal İşçileri Kurultayı, metal işçisinin sömürücü patronlara ve onların uşaklarına meydan okuduğu bir mevzi olacak. Metal İşçileri Kurultayı, metal işçisinin birliğinin yolunu açacak. Bütün metal işçileri Kurultay ın hazırlığına omuz vermeli, katkı sunmalı, katılmalıdır. Bunun için bulunduğumuz her yerde, havzalarda, fabrikalarda, atölyelerde Kurultay Hazırlık Komiteleri nde yan yana gelmeliyiz. Sendikalı-sendikasız, o sendika-bu sendika ayrımı yapmadan bütün metal işçileri bu komitelerde yer almalı, engelleri aşıp geleceği birlikte kurma mücadelesine ortak olmalıdır. Bu yolda atacağımız her adımla, patronlar karşısında güçleneceğiz. Bize tepeden bakan mafyaya dönmüş sendikacı görünümlü ihanet şebekesini etkisiz kılacak, onları fabrikalardan süpürüp atacağız. İşbirlikçiuzlaşmacı sendikal anlayışın elinden sendikalarımızı koparıp alacağız. MESS patronlarına yeniden korku salacağız. Çünkü çalışma koşullarını keyiflerince belirledikleri günler artık geride kalacak. Kurultayımız bu yolda attığımız bir ilk adımdır. Fakat bu ilk adımla çıktığımız yol bizi geleceğe götürecektir. Metal işçisi, Kurultay yoluyla neyi nasıl yapacağını belirleyecek, birliğinin temellerini atacak, bu temeller üzerinden ise geleceğini sömürücü zorbaların elinden çekip alacaktır. Bu irade ve iddiayla bütün metal işçilerini ileri çıkmaya çağırıyoruz. Haydi birliğe ve mücadeleye! Haydi Metal İşçileri Kurultayı na!

1 Mayıs 2009: Yasaklar çiğnendi, barikatlar aşıldı, Taksim kazanıldı! Aynı irade ve mücadele ruhuyla krizin faturasını yırtalım! 2009 1 Mayıs ı işçi sınıfının gücüne tanıklık etti. Baskılara, engellemelere, yalana ve dolana rağmen düzenin engellerini yıkarak Taksim e çıkıldı. Patron uşaklarının makul dayatması ve sokak başlarına kurulan barikatları aşıldı. Taksim Meydanı na ulaşan binlerce işçi ve emekçinin dışında on binlercesi de saatlerce direndi. Gaza, bombaya, panzere karşı sokak sokak çatıştı. Sabahın erken saatlerinden başlayarak Şişli den Taksim e kadar bütün sokaklar fiili meşru mücadele ile zorlanarak her yer 1 Mayıs alanına çevrildi. Taksim yasağının kilidini açan da işte bu iradeydi. Bu mücadele, büyük bir saldırı dalgası ile yüz yüze olduğumuz bugünkü süreçte bize saldırılar karşısında tutulması gereken yolu gösteriyor. Bu yol, birleşik-kitlesel-militan mücadele yoludur. Bu fiili-meşru mücadele yoludur. Bu hak verilmez alınır bilinciyle kendi talepleri uğruna mücadeleyi yükseltmek demektir. Böyle bir mücadele kölelik zincirlerini parçalayacaktır. Böylesi bir irade krizin bize ödetilmek istenen faturasını yırtıp atacaktır. İşten atılmalar, ücretsiz izinler, düşük ücretler, ağır çalışma koşulları, sosyal hakların gaspı gibi birçok saldırıya dur denebilecektir. Saldırılara karşı durmak istiyorsak, insanca çalışmak ve yaşamak istiyorsak, krizin faturasını patronlara ödetmek istiyorsak Taksim i ve 1 Mayıs ı kazandıran o iradeyi kuşanmalıyız. Gün fabrikalarımızda mücadeleyi büyütme, 1 Mayıs ın mücadele ruhunu fabrikalarımıza taşıyıp, zincirleri kırma günüdür. Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın Taksim direnişimiz! Yolumuz yavaş yavaş açılıyor Bu sene krizden dolayı çatışmaların daha yoğun geçeceğini düşünüyordum. Toplanma alanına girişimiz güzeldi. Polisin panzer kullanmasıyla aramızda dağılmalar yaşandı. Bir araya gelmekte, beraber hareket etmekte zorlandık. Bu dağılmalar yaşanmasaydı, toplu hareket edebilseydik daha fazla zorlayarak belki istediğimize de ulaşma şansımız daha fazla olurdu. Ancak sermayenin köpeklerinin kullandıkları gaz bombaları ve tazyikli sular irademizi kırmaya yetmedi. Onların bu tutumu, işçi ve emekçilerin haklarına karşı ne kadar düşmanca hareket ettiklerini açıkça gösteriyordu. Ama bu bizleri yıldırmadı ve yıldırmayacak. Her geçen gün biraz daha güçleniyoruz ve güçlenmeye devam edeceğiz. Yolumuzun yavaş yavaş açıldığını söyleyebiliriz. Ne pahasına olursa olsun istediğimize ulaşacağız. Bütün devrimci emekçi yoldaşların birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs kutlu olsun. Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği! Sefaköy den bir metal işçisi Taksim i mücadele ederek kazandık! Bir sene boyunca hep bu günü bekledim. Hep 1 Mayıs şarkılarıyla kendimi avuttum. Ve o gün gelip çattığında coşkuyla yola düştüm. Gördüm ki istenildiğinde bir şeyler olabiliyormuş. 1 Mayıs ın tatil yapılmasını sağladık. Taksim i mücadele ederek kazandık. Sermaye sınıfı şunu bilsin ki; bir gün gelecek, sömürdükleri, ezdikleri insanların, yetim hakkı yiyenlerin sonu gelecektir. Yeter ki işçi ve emekçi sınıfı nerede olduğunu, ne istediğini bilsin. 1 Mayıs geleneğini başlatan işçilerin 150 yıl önce neleri başardıklarını, hep beraber okuduk, yaşadık ve gördük. Bütün baskı ve zulme karşı işçi ve emekçi sınıfının mücadelesini derinden kutluyorum. Hadımköy den bir metal işçisi 2 METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Entes Elektronik te direniş var! Ben, 1,5 yıldır çalıştığım Entes ten hiçbir geçerli neden gösterilmeden işten atıldım. 1,5 yıl boyunca harcadığım emeğin karşılığında bir kez daha biz işçilerin patronlar için bir makine parçası kadar bile değeri olmadığını gördüm. Entes te son aylarda yaşanan işçi kıyımlarının son halkası olarak en temel insani hakkım olan çalışma hakkımdan mahrum bırakıldım. Entes te son aylarda işçi kıyımları zaten birbirini izlemekteydi. Neredeyse her hafta bir arkadaşımız ekonomik kriz ve daralma gerekçeleri ile kapının önüne konulmaktaydı. Yine Entes patronunun sahibi olduğu Denge Elektronik te yine benzer gerekçelerle bundan iki ay öncesinde kapatıldı ve işçileri kapı önüne konuldu. Bizler Entes işçileri olarak bu yaşananlara karşı yeterli tepkiyi veremediğimiz için bugün bu saldırganlık devam ediyor. Benim işten çıkartıldığım Entes te işçi çıkarmaların devam edeceği söyleniyor. Bölgedeki birçok fabrikada da benzer saldırılar yaşanmaya devam ediyor. Patronlar, dünyada baş gösteren ekonomik krizin faturasını hiç tereddüt etmeden biz işçilere fatura ediyorlar. Yıllardır en temel sosyal haklarımızdan mahrum bir şekilde çalıştığımız yetmiyormuş gibi krizle birlikte ilk gözden çıkarılanlar yine biz emeği ile geçinen işçiler oluyoruz. Ama Entes patronunun beni işten çıkartmadaki tek gerekçesi bu da değil. Bölgede var olan OSB-İMES İşçileri Derneği nde bölge işçilerinin hak arama mücadelesinin bir parçası olmam da onlar için beni kapı önüne koymakta yeterli bir neden. Personel müdürümüz bu sınıf kinini beni işten atarken Sen çok yaramazlık yapıyormuşsun! gibi imalı sözlerle de ifade etti. Bu gerçekte gösteriyor ki her ne kadar kendisi Elektrik Mühendisleri Odası nın eski İstanbul Şube başkanlarından olsa da Entes patronu kamuoyunda bilindiği gibi demokrat değil. O bu sınıf düşmanlığı ile ve krizin faturasını biz işçilere yıkarak mensubu olduğu sınıfın düşüncesine sahip çıkıyor ve işyerinde bilinçli ve örgütlü işçileri istemediğini de itiraf etmiş oluyor. İşte ben bu durumu kabul etmediğim, krizin faturasını ödemeyi reddettiğim için direnişe başlıyorum. Aylardır resmi rakamlarla işten atılan sayısının 500 bini bulduğu ülkemizde işime ve onuruma sahip çıkmaya çalışıyorum. Bizler çok iyi biliyoruz ki bugün patronların yakındığı krizi biz yaratmadık. Öyleyse faturasını da biz ödememeliyiz diyorum ve bu kararlılığımı işime geri dönene kadar devam ettireceğim direnişim ile gösteriyorum. Tüm bölge işçilerini ve duyarlı kamuoyunu krizin faturasını ödememe kararlılığımıza ortak olmaya, direnişimize omuz vermeye, patronların hak gasplarına ve saldırılarına karşı direniş bayrağını yükseltmeye çağırıyorum. Krizin faturasını patronlar ödesin! İşten çıkarmalar yasaklansın! İşçilerin birliği sermayeyi yenecek! ENTES direnişçisi Gülistan KOBATAN Bursa da grev ve direnişler sürüyor... 2009 yılını grevle karşılayan Bursa da grev ve direnişler devam ediyor. Asemat ve Asil Çelik işçilerinin sürdürdüğü grevlere, Grammer işçileri de direnişe geçerek katıldı. 31 Aralık 2008 tarihinde greve çıkan Asemat işçileri grevlerini hala sürdürüyor. Grevin 133. gününü geride bırakacak olan Asemat işçileri sonuç alıncaya kadar grevlerini sürdürecekler. Asil Çelik işçileri de 103. gününde grevlerine devam ediyorlar. Başından beri grevin boşa düşürülmesi çabalarına taviz vermeyen işçiler kararlılıklarını da hala sürdürüyorlar. Bursa da süren grevlere kısa bir süre önce de yani bir direniş eşlik etmeye başladı. 2004 yılından bu yana Birleşik Metal in örgütlü olduğu fabrikada, sendikayı tasfiye etmeye ve yerine Türk Metal i getirmeye yönelik saldırılar yaşanmıştı. Fabrikadaki bir çok işçi çeşitli baskı ve tehditlerle Türk Metal e üye olmuş, kabul etmeyenler ise işten atılmakla tehdit edilmişti. Nisan ayı başlarında kriz bahanesiyle toplu olarak işten atılmalar yaşanmıştı. İşten atılanların başını Türk Metal e üye olmayan işçiler çekiyordu elbette. Sendika ve fabrika yetkililerinin yapacağı görüşmelerin sonuçlarını beklemek için işçiler, ilk gün fabrika önünde bekleyerek gerçekleştirdikleri direnişlerine ara vermişlerdi. Ancak bunların bir sonuç üretmemesi üzerine, başında Türk Metal e işten atılma tehdidiyle geçirilen ve sonra yine Birleşik Metal e dönen işçilerin olduğu yeni bir işten atılma saldırısı gerçekleşti. Saldırıların ardından işe iade davası açan işçiler, bununla da yetinmeyerek direnişi fabrika önüne taşıdılar. 4 Mayıs 2009 tarihinden itibaren önlük ve dövizleriyle fabrika önünde direnişe başladılar. 60 ı Birleşik Metal üyesi olan 94 kişi işten atıldı. Şu anda da yaklaşık 35 işçi fabrika önündeki direnişlerini sürdürmektedirler. İşten atılanların içerisinde Türk Metal üyesi işçiler de olmasına rağmen, Türk Metal çetesi ağzını açmamakta ve kendi üyelerine bile sahip çıkmamaktadır. Grammer patronunun sessiz ve kendisiyle uyumlu bir sendika talebine biat eden Türk Metal çetesine rağmen fabrikada 2010 yılına kadar Birleşik Metal yetkili. METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ 3

Supsan da esnek çalışma yaygınlaşıyor! Supsan Motor Subapları fabrikası kriz bahanesiyle ilk önce 50 işçiyi işten çıkardı. Yaklaşık 3 ay boyunca ücretsiz izin uygulaması yapıldı. İşçilere dönük baskılar daha da arttırıldı. Son dönemde fabrikanın aldığı 250 bin adetlik sipariş ise patronların krizden nasıl yararlandıklarını gösteriyor. Siparişlerin gelmesiyle işçiler fazla mesailere bırakıldı. Karşılığında ise hiç bir ücret verilmeyeceği, izin kullandırılarak denkleştirme yönteminin kullanılacağı açıklandı. Hemen ardından daha önce işten çıkarılan işçiler daha az ücret ve 4 aylık sözleşmeli olarak işe alındı. Son olarak ise sadece bakım bölümü için uygulanan Pazar gününün normal iş günü sayılması uygulaması tüm fabrikaya yayılmaya çalışılıyor. Toplu İş Sözleşmesi nde bu tür esnek çalışma maddeleri olmamasına karşın patronun keyfine davranmasında satılmış Türk Metal pay sahibi. Bu patron yalakaları saldırıların uygulanmasında bizzat görev alıyor. Supsan da yaşananlar kizin bahane edilerek, işçilerin haklarının nasıl gasp edildiğini gösteriyor. Patronlar bir daha eski hakların yanına yaklaşmayacaklardır. İş varsa 3-5 ay geceli gündüzlü çalışırsın, bittiğinde ise ise kapı dışarı edilirsin. İstersen 15 sene fabrikaya emek ver, bir girdi çıktı yaptırılırsın asgari ücrete mahkûm kalırsın. Aylarca geceli gündüzlü çalışırsın daha sonra izne gönderilerek kuruş mesai ücreti alamazsın. İzinli olduğun gün kahvehaneye gittiğinde ise kimseyi göremezsin, çünkü arkadaşların çalışıyordur. Evine ekmek götürmek için dişini tırnağına takarsın postabaşları ve müdürlerden yediğin fırça ve hakaretin haddi hesabı olmaz. Sendikacı geçinenler ise bütün bunlar yaşanırken koltuklarında göbeklerini büyütürler. Tüm bunlara karşın çözümsüz değiliz. Çözüm bizlerin elinde, üretimden gelen gücümüzde. Yeter ki bu gücü kullanmak üzere harekete geçelim. Krizin yükünü sırtımıza yıkmaya çalışan patronlara karşı örgütlenelim. Sefaköy den bir metal işçisi Güven Elektrik teki sınıf kardeşlerimize Kazanımlarımızı korumanın yolu mücadeleden geçiyor! 3 yıllık zorlu bir sürecin ardından sendikal örgütlülüğü kazanmaya artık daha yakınsınız. Güven Elektrik in sendikalaşması sadece ekonomik kazanımlar ve sosyal haklar elde etmeniz anlamına gelmeyecektir. Aynı zamanda bölgemizde patronlara karşı verilen mücadelede yeni bir mevzinin daha kazanılacaktır. Patronlar sınıfı bir direnişin veya örgütlenme mücadelesinin bölgedeki işçilere örnek olup olmayacağını önemserler. Bu yüzden de kendi işyerlerinde olsun veya olmasın işçilerin giriştikleri en ufak bir eyleme bile tüm sınıf kinlerini kusarlar. Güven Elektrik e sendikanın gelmesi sadece Güven Elektrik işçilerinin değil bölge işçilerinin de bir kazanımıdır. Oktaş tan, Surtel Kablo dan sonra bölge işçilerin kazanımına yeni bir halka daha eklenecektir. Bölge işçilerinin mücadele azmini büyütecektir. Bunun için bu kazanımı bölgedeki sınıf hareketine mal edebilmek özelde siz Güven Elektrik işçilerinin, genelde ise bölgedeki ilerici, öncü işçiler olarak hepimizin görevidir. Bununla birlikte önemli sorunlarımız var. En büyük sorunlarımızdan biri sürdürülen mücadelenin sendika gelsin de nasıl gelirse gelsin anlayışıyla yürütülmesidir. Bu, Güven Elektrik işçileri olarak hala da kendi gücünüzün farkında olmadığınızın göstergesidir. Mücadelenin öznesi bizler olmamız gerekirken ipleri sendika yöneticilerin verirsek kaybeden biz oluruz. Fabrika içerisinde yapılan eylemlerin, yürüyüşlerin, yemek boykotların fabrika müdürleri üzerinde yarattığı etkinin hiçbir sendikacının tehdidiyle, diplomatik görüşmeleriyle elde edilemeyeceğini biliyoruz. Sendikal örgütlülüğümüzü kazansak da mücadele asla bitmeyecektir. İç örgütlülüğü sağlamlaştırmak kazanımları büyütmenin yanı sıra sendikal örgütlülüğü korumanın da tek güvencesi olacaktır. Bu güne kadar işletilemeyen komiteler bir an önce çalıştırılmalıdır. Güven Elektrik patronunun krizi bahane eden tutumlarına ve sendika yöneticilerinin bunu mazur gösterecek yaklaşımlarına asla prim verilmemelidir. Sefaköy den sınıf bilinçli metal işçileri 4 METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

G-U da patron saldırıya geçti, sendika yöneticileri boyun eğdi, krizin faturası işçilere ödetildi Kabahatin çoğu bizde! Bizler Samandıra da kurulu %60 Alman G-U, %40 Türk Enka ortaklığı olan fabrikanın işçileriydik. Patron ekonomik krizi gerekçe gösterip üretimi durdurduğunu söyleyerek fabrikayı kapattı. Çalışan 300 işçiyi 30 Mart tarihinde kapı önüne koydu. Bizler Mart 2006 dan beridir DİSK Birleşik Metal-İş sendikasında örgütlüydük. Bu fabrikada çalışan işçiler olarak yaşadıklarımızı tüm sınıf kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Fabrikada düşük ücret ve ağır çalışma koşullarına karşı örgütlenildi. Hem ekonomik koşullarda hem de çalışma yaşamımızda birçok düzelme oldu. Fakat patron da üzerimizdeki baskılarını farklı şekillerde sürdürmeye devam etti. Örgütlü gücümüzü kullanmamamız için elinden geleni yaptı. Elbette bunu yalnız başına yapmadı. İcazetçi-uzlaşmacı sendikacılar da ona yardımcı oldular. Özellikle işyeri sendika baş temsilcisinin patrona yaptığı yardımları unutmayacağız. İşyerinde 300 insanı ve onlarla birlikte ailelerini ilgilendiren konularda işçiden önce patronla oturup karar aldılar. Sonra gelip bu kararları işçilere dayattılar. Bizler bu fabrikada yıllık izinlerimizi bile patronun istediği tarihlerde kullandık. Buna neden olarak da yoğun mesai yapılacağı söylenmişti. Fakat mesailer yapılmadı. Emeklilik yasasına karşı tüm işçiler olarak yaptığımız 2 saatlik iş bırakma eylemini dahi patronun istediği saatte yapmayı kabul etti bu anlayış. Daha birçok örnek verebiliriz. İşçilerin nasıl karar süreçlerinden dışlandığını gördük. Tüzüklerinde işçileri karar süreçlerine kattığını söyleyen sendikal anlayış yaptı bunu. Ödemelerdeki gecikmeleri soranlara kızıp bağıran, tepki gösteren işçilerin üzerine yürüyen bir baş temsilcimiz vardı bizim. Peki bu temsilci patronun üzerine yürüdü mü hiç? Sendika yöneticileri de burayı sendika seçimlerinde bir oy deposu olarak gördüler. Daha örgütlendiğimiz ilk yıl içinde temsilcilere türlü şekilde ayak oyunları yaptırıldı. Delege seçimlerinde muhalif işçileri bertaraf etmek, kendi emirlerinde hareket eden insanları seçmek için olmadık kurnazlıklar yapıldı. Patron sendikada örgütlendiğimiz süre içinde verimliliği arttırmak adı altında, bizi işten atma tehditleriyle malzeme adetlerinin yüksek çıkmasını sağladı. 30 işçiyi işten çıkarttı. Çeşitli ürünleri dışarıda yapmaya başladı. 2 bölümü yapılan malzemeyi tamamen dışarıda yaptırarak kapattı. Çeşitli bahanelerle dışarıya makineler ve hammaddeler çıkarıldı. Burada da görüldüğü gibi patron fabrikayı zamanla dışarıya kaydırdı. Dışarıda taşeronlaştı. Biz işçilere de iş yok diyerek bir kısmı ücretsiz olmak üzere izine çıkardı. Soruyoruz, beş yıldızlı otellerde taşeronlaştırmaya, esnek çalışmaya karşı mücadele etme kararı alan sendikacılarımız neredeydiler? Yoksa haberleri mi yoktu? Yoksa fabrikada sorunlarına sahip çıkan mücadeleci işçiler mi yoktu? İşte böyle bir tablonun üzerine gelen ekonomik krizi fırsat bilen patron bizi kapının önüne koydu. Patron patronluğunu yaptı. İcazetçi-uzlaşmacı sendikacılık da öyle. Peki, bunca olup biten yaşanırken biz işçiler hayatımıza, onurumuza yeterince sahip çıktık mı? Çıkarlarımızı korumak için neler yaptık. Kendi iç birliğimizi oluşturmak, olup biten hakkında oturup tartışmak, karar almak, sendikacılar bir şeyler yapmıyorsa onları zorlamak için bir şey yaptık mı? Emeğimize, geleceğimize sahip çıkmak için ne kadar çaba sarf ettik? Hayatımızı başkalarının eline bıraktık. Evet, birçok yerde tepkimizi ortaya koyduk. İş yavaşlatma eylemi gerçekleştirdik. Fakat tümüyle ipleri elimize alamadık. Bugünü kurtarmak uğruna geleceğimizi kaybeden hareketler yaptık. Tüm bu tablo için söylemek gerekir ki; kabahatin çoğu bizde! Yaşadıklarımızdan çok şey öğrendik. GU yu sınıf mücadelesi için bir mevzi haline getiremedik. Ama öğrendiklerimizi kazanım sayıyoruz. Çünkü biz işçiyiz. Yarın yeni G-U larda yeniden aynı koşullarla yüz yüze kalacağız. Ama bu kez deneyimlerinden öğrenmiş işçiler olacağız ve bu kez bu kadar kolay teslim olmayacağız. G-U dan sınıf bilinçli işçiler Erdemir de fatura işçiye! Erdemir sustu, Arcelor yıktı Türkiye nin en büyük yassı çelik üreticisi Erdemir de MESS ve Türk Metal arasında yapılan anlaşmayla TİS in bazı maddeleri değiştirildi. Erdemir de hain Türk Metal çetesi bir kez daha faturanın işçiye kesilmesine vesile oldu. İşçi ücretlerinin 16 ay süreyle %35 oranında azaltılacağı karara bağlandı. Satış anlaşması sonrasında Türk Metal Sendikası Ereğli Şube Başkanı Yusuf Ziya Odabaş, varılan satış anlaşmasını Toplu işçi çıkarma yok. Ancak ücretlerde yüzde 35 oranında bir düşüş olacak. Bu da 2010 Eylül ayına kadar sürecek. Bu tarihten sonra küresel krizin ortadan kalkacağı düşünülerek ücretler eski seviyesine yeniden çekilecek sözleriyle savunabildi. Erdemir işçilerinin kendiliğinden oluşan tepkisi ise hesap sorma bilincine dönüşmediği için aynı hızla söndü. Yapılan görüşmeler sırasında sendika şubesi önünde toplanan 1000 kadar Erdemir işçisi Bizi satanı biz de satarız! sloganları ile tepkisini dile getirdi. Polisin sendikaya girmelerine izin vermemesinin ardından işçiler dağıldılar. Bu olay karşısında da güçlü bir tepki görmeyen Erdemir patronu ise saldırılarını daha da arttırarak sürdürüyor. Satış kararı işten atmalar olmayacak bahanesiyle açıklanmasına karşın işten atmalar da devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen toplu çıkışın ardından sözleşmedeki bir maddeye yaslanarak icralık olan işçileri her ay 29 ar kişi olarak işten atmaya devam ediyor. Erdemir de gerçekleşen bu saldırı bütün metal işçilerini ilgilendiriyor. Çünkü metal patronları Erdemir de hedeflerine ulaşmanın verdiği güçle birçok işyerinde benzer saldırıları gündemlerine alacaklardır. Bu saldırıları engellemek ve ihanet çetesini dağıtmak için taban örgütlülüğüne dayalı güçlü bir birlik oluşturmak gerekiyor. Hem Erdemir işçisine sahip çıkmak hem de bu saldırılarla kendi işyerlerimizde karşılaşmamak için mücadeleyi yükseltmeliyiz. Erdemir de işçilerin ücreti patron ile hain sendika arasında yapılan anlaşma sonucunda %35 oranında düşürülürken Lüksemburg da bulunan Erdemir in ortağı Arcelor Mittal da işçiler üretim kesintisi haberini duyunca şirketin genel kurulunu bastı. Krizde düşen talepler nedeniyle üretimi yarı yarıya düşüren Arcelor un genel kurulunda şirket in CEO su Lalshimi Mittal ın Satamayacağım malı niye üreteyim! sözünü duyan ve işçilerini kaybetmek istemeyen Fransız çelik işçileri şirketin Luxemburg daki genel merkezi önünde toplandı. Polis müdahalesine rağmen direnişleri ile işlerine sahip çıktı. Arcelor işçilerinin bu kararlı direnişi Erdemir işçilerinin yanı sıra her gün krizin yeni faturalarını ödemek ile karşı karşıya bırakılan metal işçilerinin mücadelesi için önemli bir örnek oluşturuyor. METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ 5

Türk Metal de Özbek gitti, saltanatı sürüyor! Metal işçisi er ya da geç bu saltanatı yıkacaktır! Türk Metal sendikasının tescilli faşist ve sermaye işbirlikçisi başkanı Mustafa Özbek in 34 yıllık başkanlığı sona erdi. Özbek, Ergenekon tutuklusu olarak yattığı Silivri cezaevinden sendikanın 13. genel kuruluna yazdığı duygu yüklü bir mektupla başkan adayı olmayacağını açıkladı. Yerine ise yaveri ve suç ortağı Pevrül Kavlak ı başkanlık için işaret etti. Özbek in koltuğu zaten uzun zamandır sallantıdaydı. Çünkü on yıllar boyunca sadık bir hizmetkarı olarak çalıştığı Amerikan emperyalizmi ve burjuvazi artık kadrolarını ve politikalarını yeniliyordu. Bu kapsamda gündeme getirilen Ergenekon operasyonuyla bir temizlik yapıldı. Bu temizliğin gelip Özbek gibi uşaklarına kadar varacağı açıktı. Fakat emperyalizmin ve burjuvazinin hala da ona ihtiyacı vardı. Çünkü Özbek kadar işçiyi satmakta mahir bir uşakları yoktu. O nedenle TİS sürecinin bitmesini beklediler ve TİS imzaladıktan hemen sonra da Özbek i deliğe süpürdüler. Hiç kuşku yok ki kendisi de böyle bir sonu beklemiyordu. Yıllardır uşaklık yaptığı, bin türlü kirli ve kanlı hizmette bulunduğu, önlerinde el etek divan durduğu burjuvalar kendisini yarı yolda bıraktılar. Ama kendisinden de tümden vazgeçmediler. Öyle ki Mustafa Özbek in Türk Metal sendikası başkanlığını bırakması, saltanatının sonu anlamına gelmiyor. Çünkü Türk Metal şebekesi yerli yerinde duruyor. Resmen başında değilse de her şeyiyle Özbek Türk Metal i yönetmeye devam ediyor. On yıllara dayalı bir politikanın sonucu olarak organize edilmiş bir şebekenin Mustafa Özbek in gidişiyle son bulacağını düşünmek bile yersiz olur. Bunu 13. genel kurulun sonuçlarına bakarak bile görebiliriz. Pevrül Kavlak Mustafa Özbek in suç ortağı olduğu için, kendisinden ne istendiğini en iyi bilen olduğu için o koltuğa oturtuldu. Dikkat edilirse MESS ve TİSK başkanı Kudodgobilik ve büyük burjuvaların temsilcileri tam tekmil Türk Metal genel kurulunda bulundular. Üstelik Pavrül Kavlak genel kurula tek aday olarak girdi ve genel kurula katılan delegelerin oylarının tamamını alarak başkan seçildi. Bütünlüklü bir aile fotoğrafını hatırlatan bu tablo aslında Türk Metal in her mücadele girişimini ve hak istemini ezip öğüten dişlilerinin değiştirildiğini gösteriyor. Son genel kurul tablosunu sermayenin metal işçilerinin denetim altında tutulması işini ciddiye aldığına bir kanıttır. Fakat yaptıkları genel kurul ve oluşturmaya çalıştıkları atmosfer onlar için yeterli olmayacaktır. İşi bu kadar sıkı tutmanın ve yek vücut bir görüntü oluşturmanın gerisinde Türk Metal tabanında sayıları epeyce çoğalmış genç işçilerin talepleri ve beklentileri, TİS i önceleyen ve artık açıktan kendini ifade etmeye başlayan tepkileri vardı. Denebilir ki önce kriz, sonra da tutuklanma Mustafa Özbek i ve çetesini işçilerin elinden almış oldu. Türk Metal çetesi olduğu yerde duruyor ve kabuk yeniliyor. Metal işçileriyse daha sözünü söylemiş değildir. Türk Metal çetesi mutlaka aşılacaktır. Aşılmak zorundadır. Çünkü ihanet şebekesi iş başındadır. Son olarak Erdemir işçilerini ölümle korkutup sıtmaya razı ettiler. Bu son pratikleri aslında Türk Metal in on yıllara dayalı ihanet ve işbirliği çizgisinin devam ettirileceğinin kanıtıdır. Yine bu on yıllar içinde sayısız ihanete ve satışa uğramış, defalarca hayal kırıklığı yaşamış işçilerin bunları unutması mümkün değildir. Ne yaparlarsa yapsınlar metal işçisi bu ihanet kalesini yıkacaktır. Buna kuşkumuz yok. Binlerce işçisini işten atan, kalanlara ağır çalışma şartları dayatan TOFAŞ FİAT tan ödül aldı Patron gülüyor, işçi sürünüyor! 6 METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ Metal patronlarının sendikası MESS, yaptığı her açıklamada otomotiv sektörünün krizden en çok etkilenen sektör olduğunu söylemekteydi. Bu bahaneyle Tofaş, Renault, Ford başta olmak üzere birçok fabrikada on binlerce metal işçisi işten atıldı. Bir çok hak gaspı devreye sokuldu. İşsizlik fonunun, kısa çalışma ödeneği ile patronların yağmasına açılmasının ardından, Tofaş ve Renault ta birçok fabrika gibi bu yağmadan paylarını alabilmek için başvuruda bulundular. Böylelikle krizi kendileri için fırsata çevirdiler. Hatta kimisi bu süreçte ne kadar büyüdüklerini tam bir ikiyüzlülükle tam sayfa gazete ilanıyla duyurdu. İşte bunlardan bir de Tofaş. Krizin başlamasıyla beraber işten atma saldırısını gündeme getiren, ücretsiz izin uygulayan Tofaş, şimdilerde Dünya Klasında Üretim kriterlerinde gümüş düzeye ulaştıklarının propagandasını yapıyor. İtalyan Fiat Grubunun dünya genelinde 170 in üzerinde bulunan fabrikasının içinde en iyisinin Bursa da kurulu bulunan Tofaş fabrikası olduğunu söylüyor.tofaş yetkilisi Biz artık Fiat dünyasının kralıyız. Tüm yeni projelerde ve yatırımlarda en büyük söz hakkına sahip fabrikayız açıklamasını yapıyor. Bu düzeye de 1,5 yılda ulaştıklarını belirtiyor. İşte size kriz döneminin başlamasıyla yandık, bittik, mecbur işçi çıkartacağız, ücretleri düşürmek zorundayız açıklamaları yapan, timsah gözyaşı döken, faturayı işçilerin sırtına yüklemeye çalışan patronların gerçeği! Tofaş bu başarıya nasıl ulaştı? Elbette ki Tofaş işçisinin emeği üzerinde tepinerek ulaştı. Krizi kendileri için fırsata çevirerek, işçi atarak, ücretsiz izin uygulayarak, sosyal hakları gasp ederek, işsizlik fonu yağmasından pay kaparak ulaştı. Bu durum sadece Tofaş tan ibaret değil. Yandık bittik diyen birçok patron aynı durumda. Yani olan işçiye oluyor. Her defasında sendika ağalarının da yardımıyla işçinin boğazı biraz daha sıkılıyor, boğazındaki lokması çekip alınıyor. Patronlar ne karlarından ne de sefalarından vazgeçiyorlar. Tofaş kendiyle övünüyor. Peki ya işten attığı işçileri, kötü şartlarda çalışmak zorunda kalan işçileri? Onlar sürünüyor. Tofaş a bravo, patronlara brova. Yarattıkları eserleriyle övünebilirler. Arkadaşlar, artık yetmez mi? Patronların ve onların uşaklarının yalanlarına kandığımız yetmez mi? Her defasında boynumuzu büküp sürünmeyi kabul ettiğimiz yetmez mi? Yeter! Artık patronların hayatımızla istedikleri gibi oynamalarına bir son verelim.

Direnişlerden öğrenelim Sinter direnişi... Çalıştığımız havzada neredeyse her gün krizin bedeli olarak işten çıkarılıyor, ücretsiz izinlere gönderiliyoruz. İşyerlerinde yaşadığımız baskılar her geçen gün daha da yoğunlaşıyor. Ama bu baskılara ve saldırılara karşı tepkisiz de değiliz. Sendikalaştıkları için işten atılan Sinter Metal işçileri 5 aydır direnişlerini sürdürüyorlar. Entes te kriz nedeni ile işten atılan bir kardeşimiz geçtiğimiz günlerde tek başına bile olsa mücadelenin gerekliliğini bize göstermek için direnmeyi seçti. Ve geçtiğimiz haftalarda sona erse de yürüttükleri mücadele ile Gürsaş işçileri de bize önemli bir deneyim bıraktılar. Bence bizler de tüm bu direnişleri örnek almalı, hak gasplarına ve saldırılara karşı direniş yolunu tutmalıyız. Bu direnişleri daha güçlü kazanımlarla sonuçlandırmak ise ancak bugüne kadar yaşanan bu direnişler hakkında daha fazla düşünmeyi, artılarından ve eksilerinden öğrenmeyi gerektiriyor. Sinter direnişi ilk başladığında sadece biz havza işçileri için değil tüm ülke işçileri için büyük bir umut olmuştu. Neredeyse tüm ülke işçilerinin gözü buraya çevrilmiş, herkes Sinter işçilerinin açtığı bu yoldan yürümenin gerekliliğini düşünmeye başlamıştı. Oysa bugün servislerimiz Sinter in önünden geçtiğinde çok daha az sayıda insanın eskisi kadar kararlı olmayan direnişini görmek birçoğumuzun umudunu kırıyor. Peki ama hiç bunun nedenleri üzerine düşünüyor muyuz? Ben tüm işçilere umut aşılayan Sinter gibi bir direnişin geldiği bu aşamada umutları kırmak yerine eksikliklerinden öğrenmek gerektiğini düşünüyorum. Sinter işçilerinin bence en önemli eksikliği kendi iradelerine sahip çıkmamaları idi. Sendika ağalarının ilk manevralarında Sinter işçisi bir arkadaş bunu Bugüne kadar iplerimiz patronun elindeydi. Şimdi ipler bunların elinde olacaksa ben ne anladım sendikadan! diyerek tepkisini haklı bir şekilde dile getirmişti. Ancak bu tepki örgütlü bir biçime ulaşmadığı için sendikacılar direniş üzerindeki denetimlerini her geçen gün daha fazla pekiştirdiler. Ve bugünün sendikalarının umudumuzu kıran tablosu Sinter direnişinin de kaderini belirledi. İşçilerin üretimi durdurmak için atmak istedikleri adımlar sendika yöneticilerinin hep Suçlu duruma düşeriz! söylemleri ile karşılaştı. Böylece Sinter işçileri en önemli olanaklarından, işçi sınıfının tek gücü olan üretimi elinde tutma gücünden yoksun kaldılar. Oysa Mersin de liman işçileri kendilerinin yerine çalıştırılmak için gelen taşeron işçileri engellemek için tüm kararlılıkları ile güçlü bir direniş sergilediler. Oysa Sinter de ne sendika yöneticilerinin böyle bir duruşları vardı, ne de işçiler kendi içlerinde duydukları bu tepkinin gereklerini yerine getirdiler. Sonuçta direnişin sesini başka alanlara taşımak için yapılan etkinliklere katılımın bile şube başkanı tarafından engellendiği bir direniş tablosu çıktı karşımıza. Bu kısa örnekler bile bir direnişte taban inisiyatifinin, örgütlülüğünün ne anlama göstermek açısından oldukça önemli bir yerde duruyorlar. İşçiler kendi kararlarını vermedikleri, bu kararlarının arkasında kararlılıkla durmadıkları, kendi kaderlerini patronların ya da sendika ağalarının eline emanet ettikleri sürece ne yazık ki hep benzer sıkıntılarla karşılaşacağız. Gürsaş ta ise ilk başlarda bundan daha farklı bir tablo vardı. Gürsaş işçileri kendi anlattıkları kadarıyla direniş kararını bile sendika yöneticilerine rağmen almışlar ve hayata geçirmişlerdi. Direniş süresince de sürekli olarak sendika ağalarıyla bir savaş içinde oldular. Ama bu savaş ilk süreçte işten atılan direnişin en ileri unsurları ile sınırlı kaldı. Bu arkadaşlar halen içeride çalışan işçileri de sürecin parçası haline getirmediler, onları gelişmelerden haberdar etmediler. İlk atılan 6 kişinin kararlılığı daha sonrasında içerideki işçilerin de atıldığı sürece kadar bu direniş hakkında bir yanılsama da yarattı. Sanki 6 kişinin kararlılığı ile tüm sorunlar aşılabilecekmiş gibi bir görüntü çizdi. Her şeye rağmen 6 kişiyle de olsa oldukça önemli şeyler de yaptı Gürsaş işçileri. Sinter işçileri Bizim 300 kişiyle yapamadığımızı 6 kişiyle yaptılar. Helal olsun! dediler onlar için. Ama tüm işçilerin bir parçası olduğu taban inisiyatifinin önemi burada da ortaya çıktı çok geçmeden. 6 kişi tüm zorluklara rağmen kapı önünde direnirken içeride çalışan diğer işçiler işten atıldığında direniş güçlenmedi, tam tersine sorunlar başladı. Sendikanın tutumlarından, kendi iç sorunlarına kadar birçok tartışma yaşadılar Gürsaş işçileri. Ve bunların temelinde ise aylar boyunca buradaki direnişin Gürsaş işçilerinin ortak kararlılığıyla değil, dışarıdaki 6 direnişçinin iradesi ile devam etmesi vardı. Bu direnişlere dair daha birçok örnek verilebilir, birçok tartışma yapılabilir. Ama benim vurgulamak istediğim nokta açısından bu kadarının yeterli olduğunu düşünüyorum. Öncüleri ne kadar kararlı olurlarsa olsunlar, işçiler kendi iradesine sahip çıkmadığı, bu ise işçilerin toplam iradesi ve kararlılığı olmadığı sürece bir direnişi gerçek anlamda kazanımla sonuçlandırmak mümkün olmayacaktır. Sinter ve Gürsaş ta bir kez daha yaşadığımız bu deneyimi her zaman göz önünde bulunduralım, bu deneyimlerden aldığımız derslerle yeni mücadelelerde kazanımlarımızı pekiştirelim. Ümraniye den sınıf bilinçli bir işçi İletişim adres ve telefonları... Mail adresi: bdsplimetaliscileri@gmail.com İstanbul - Esenyurt İşçi Kültür Evi Fatih Mah. Bahçeyolu Cad. 936.Sok. No:13-Esenyurt Tel: 0.212.6204076 İstanbul - Kartal İşçi Kültür Evi Derneği Karlıktepe Mah. Gürpınar Sok. No:26/1 Kartal Tel: 0.534.8439679 İstanbul - OSB-İMES İşçileri Derneği Yukarı Dudullu Mah. Kerem Sokak No:5/3 Ümraniye Tel: 0.216-5403580 İstanbul - Sefaköy İşçi Kültür Evi İnönü Mah. Tolga Cad. No:65 Küçükçekmece Tel: 0.212.6977153 İstanbul - Topkapı İşçi Derneği Davutpaşa Cad. TİM-1 İş Merkezi Kat:3/230 Topkapı Tel: 0.212.5761151 İstanbul - Tersane İşçileri Birliği Derneği Evliya Çelebi Mah. Yasemin Sok. No:31/3 İçmeler Tel: 0.216-4474481 Ankara - Mamak İşçi Kültür Evi Tıp Fakültesi Cad. No:255 / B Tuzluçayır Tel: 0.312. 3895957 Ankara - İşçiden İşçiye Bürosu Vatan Cad. Melek Sok. No:1/9 Sincan Tel: 0.506.6629835 İzmir - Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi 8075 Sok. No:11/A Kapalı Durak (Narin Kahv. altı) Çiğli Tel: 0.232.3296436 Manisa İşçi Birliği Derneği Anafartalar Mah. Cumhuriyet Bulv. Adiliye Sokağı 4/1 Tel: 2374562 Adana Sanayi İşçileri Derneği Tel: 4295182 METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ 7

Mücadele tarihimizden KAVEL KABLO DİRENİŞİ! Türkiye de işçi sınıfının ilk grevi 28 Ocak 1963 tarihinde İstanbul İstinye deki Kavel kablo fabrikasında yaşandı. Türk-İş e bağlı Maden-İş sendikasına üye 170 işçi, fazla mesai ve kıdem esasına göre verilen yıllık ikramiyelerinin tam olarak ödenmemesini, sendikalarından ayrılmaları için yapılan baskıları ve bu sorunları işveren ile görüşmek üzere seçtikleri temsilcilerinin ve şube başkanlarının işten atılmalarını protesto etmek için iş bırakarak, tezgâh başında oturma eylemi başlattı. Eylemin başlamasının ardından işveren, tüm işçilerin işlerine son verildiğini bildirdi. Bunun üzerine işçiler oturma eylemini fabrika önünde kurdukları çadırlarda direnişe dönüştürdüler. 4-5 Şubat günlerinde de eylemlerini sürdüren işçiler, Vehbi Koç a ait bu fabrikada çalışan idari personeli işyerine sokmadılar. Polisle çatışmalar ve fabrika önünde meydana gelen olayların ardından 18 Şubat ta, 4 işçi hakkında polise karşı geldikleri iddiasıyla tutuklama kararı çıkarıldı. Sarıyer savcılığı da fabrika önünde olan olaylarla ilgili soruşturma yürütmekteydi. Savcılık tarafından yapılan açıklamada, Kavel kablo fabrikasında eylem yapan işçileri işten atan işverenin tutumunun lokavt sayılamayacağı söyleniyor, böylelikle hukukun kimlerin hizmetinde olduğu açıkça ortaya konuyordu. Kavel direnişi diğer fabrikalarda çalışan pek çok işçi tarafından da desteklendi. Örneğin yine Vehbi Koç a ait General Electric fabrikası işçileri bir dayanışma kampanyası başlatarak Kavel işçileri için para topladılar. Türk Demirdöküm de çalışan 800 işçi de başlattıkları yardım kampanyasının yanı sıra sakal bırakma eylemine başladılar. Kavel direnişi Türk-İş i de sarsmaya başlamıştı. 27 Şubat ta güney bölgesinde bulunan 23 sendika başkanı ve 45 yönetici, yaptıkları bir toplantıda Türk-İş in Kavel direnişinde olumsuz bir tutum aldığını öne sürerek Konfederasyonla ilişkilerini kestiklerini açıkladılar. Eyleme 2 Mart günü işçi eşleri de katıldı. Direniş sürerken kablo yüklü kamyonların işveren tarafından fabrika dışına çıkarılmak istenmesi üzerine kadınlar barikat kurarak bunu engellemek istediler. Ancak polis ekipleri kadınları dağıttı; olay sırasında pek çok işçi eşi yaralandı. Bu eylemleri ile işçi eşleri de mücadelenin asli bir parçası olduklarını haykırıyor, bunu işçi sınıfına öğretiyorlardı. Sürdürülen görüşmelerin sonunda taraflar anlaşmaya vardı. 4 Mart ta işçiler işbaşı yaptı. Direnişin sona ermesinin ardından 12 işçi tutuklandı. İşçiler hakkında pek çok konuda davalar açılmıştı. 10 Haziran da tutuklu 6 işçinin serbest bırakılmalarından sonra işten atılmaları üzerine, fabrikanın kaplama bölümünde çalışan 30 işçi toplu halde iş bıraktı. Bu eylem nedeniyle Sıkıyönetim duruma el koydu. Ancak 24 Temmuz 1963 te yürürlüğe giren 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununda yer alan bir madde ile, yasanın çıkışından önce grev nedeniyle haklarında takibat yapılan işçilerin davaları düşürüldü. Başbakan yardımcısı Turhan Feyzioğlu ve Çalışma Bakanı Bülent Ecevit aracılığıyla uzlaşmaya varıldı ve 4 Mart ta taraflar arasında bir protokol imzalandı. Bu protokole göre patron işçi ikramiyelerini ödeyecek, işten çıkardığı işçileri geri alacak ve diğer istekleri de kısa sürede inceleyip sonucunu işçilere bildirecekti. İşçiler 5 Mart ta işbaşı yaptılar. Ecevit in tüm güvencelerine rağmen 12 Mart ta 28 işçi hakkında dava açıldı ve 3-5 yıllık hapis cezaları verildi. Ama toplu iş sözleşmesi, grev ve lokavt kanununa eklenen geçici bir maddeyle işçilerin davası düştü. Grev ve toplu sözleşmenin henüz yasak olduğu bir dönemde yapılan Kavel direnişi, Türkiye işçi sınıfı hareketi tarihinde önemli bir dönüm noktası oldu. İşçilerin mücadeleciliği ve diğer fabrikalarda çalışan işçilerin sınıf dayanışması ile burjuvaziyi grev yasalarını çıkarmaya zorlayan Kavel direnişi, işçi emekçilere patronların bu sistemin onlara dayattığı saldırılara karşı izlemeleri gereken yolu göstermektedir. Metal işçisinin militan devrimci sınıf mücadelesinin önünde hiç bir engelin duramayacağını, sınıf dayanışmasının direnişlerde tuttuğu önemi göstermektedir. Kavel grevi Türkiye işçi sınıfı tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. İşçilerin, örgütlü ve kararlı oldukları müddetçe elde edemeyecekleri hiçbir şeyin olmadığını Kavel grevi yeniden kanıtlamıştır. İşçi Bülteni Özel Sayı No: 443 * Fiyatı: 25 YKr * Mayıs 2009 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md. : Gülcan CEYRAN EKİNCİ * E:KSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Mollaşeref Mah. Millet Cad. 50/10 Fatih/İstanbul * Tel/Fax: 0 (212) 621 74 52 * * Baskı: Özdemir Mat. * Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sit. C Blok No: 242 Topkapı/İstanbul * 0 (212) 577 54 92