VEDAT TÜRKALİ Asıl adı Abdülkadir Pirhasan. 1919 yılında Samsun da doğdu. İstanbul Üniversitesi Türkoloji Bölümü nü bitirdi. Maltepe ve Kuleli Askeri Lisesi nde edebiyat öğretmenliği yaptı. 1951 de siyasal eylemlerde bulunmakla suçlanarak tutuklandı. Askeri mahkeme tarafından dokuz yıl hapis cezasına çarptırıldı. Yedi yıl sonra koşullu olarak serbest bırakıldı. 1944-1950 yılları arasındaki ağır baskı döneminde devrimci sanat çevrelerinde ilk kez el altında dolaştırılan gizli şiirleriyle (özellikle İstanbul şiiri ile) tanındı. Şiir uğraşlarını gizlilik döneminden sonra düştüğü hapishane süresince de sürdürdü. 1958 yılında cezaevinden çıktıktan sonra sinema alanında çalıştı. 40 ın üzerinde senaryo yazdı ve üç filmin yönetmenliğini yaptı. Senaryolarını Vedat Türkali takma adıyla yazıyordu. Film alanındaki emekleri günümüz Türk Sineması nda seçkin bir yer tutar. Geniş izleyici yığınlarını da saran bu çalışmalarının genç Türk Sineması nın oluşum ve gelişiminde etkin bir yeri olduğu bilinen bir gerçektir. Yazdığı dört tiyatro oyunu, ulusal gelenek ve değerlere dayanan oyunlar olarak (ikisi türkülerle işlenmiş epik yapıda) özgün öncü nitelikler taşır. 141. Basamak, 1970 de Ankara da sergilendi. Bu Ölü Kalkacak, 1976 yılında İstanbul Belediye Şehir Tiyatrosu nda sergilenirken yasaklandı. Dallar Yeşil Olmalı, 1985 te yayımlandı. Yazdığı son tiyatro oyunu olan Şeytanın Kaşık Oyunları (2000) deprem konusunu işlemektedir., Türkiye Yazarlar Sendikası ve Barış Derneği yöneticilik ve üyeliklerinde bulundu. Aydınlar Dilekçesi ve Barış Derneği davalarından yargılandı. İlk romanı Bir Gün Tek Başına, 1974 yılında yayımlandı. Bu roman sanatsal ve yazınsal görüşlerinden ödün vermeden sinematografik özelliklerin romana aktarıldığı üstün başarılı bir yapıt olarak heyecanla karşılandı. Türkali, Bir Gün Tek Başına da 27 Mayıs askeri darbesi öncesindeki Türkiye aydınlarının bunalımlı çıkmazını sergiler. İkinci romanı Mavi Karanlık ağır koşullarda aydınlar arası hesaplaşmaya dayanan umutsuz bir sevi romanı olarak 1983 te yayımlandı. Üçüncü romanı Yeşilçam Dedikleri Türkiye için Türk romanında bir dönüm noktasıdır denebilir. Bu yapıtında da Türkali, bir tarih parçasının karmaşasındaki Türkiye nin çelişkilerle yüklü acı tatlı serüvenini bölüşen tanıklarıyla yüzyüze getiriyor okuyanları. Bu Gemi Nereye (1985) adlı düzyazı, söyleşi ve soruşturmalarından oluşan kitabı, Türk Sineması üzerine araştırma yapacaklar için kaynakça niteliğindedir. Önsözlerinde Türk Sineması nın yapısı ile ilgili önemli açıklamaları içeren iki senaryo kitabı var: 1. Üç Film Birden-1979 (Bedrana, Kara Çarşaflı Gelin,
Analık Davası) 2. Eski Filmler-1984 (Otobüs Yolcuları, Karanlıkta Uyananlar, Güneşli Bataklık, Umutsuz Şafaklar). 1990 da yayımlanan Tek Kişilik Ölüm, gerçek kişilere ve gerçek olaylara dayalı bir dönem romanıdır. Daha sonraki on yıl boyunca Türkiye Komünist Partisi nin tarihi niteliğindeki, İkinci Dünya Savaşı döneminin siyasal yapısının sergilendiği Güven adlı iki ciltlik romanını yazar. Bu romanı rahat yazmak için 10 yıl Londra da kalır. Bunların dışında düzyazıları, söyleşileri, savunmaları Tüm Yazıları Konuşmaları (2001), Tüm Yazıları Konuşmaları 2 (2014) adlı kitaplarda toplanmıştır. Ayrıca yazarın Kürt sorunu ile ilgili yazıları Özgürlük İçin Kürt Yazıları (2002), Özgürlük İçin Kürt Yazıları 2 (2014) adlı kitaplarında yer almaktadır. Komünist (2001) adlı bir anı kitabı vardır. Bu kitap çocukluğundan ve tutuklanma sürecine kadarki yaşamından kesitler içerir. 2004 yılında yayımlanan Kayıp Romanlar adlı romanı ise 90 lı yıllar Türkiye sini, siyasi sürgünden ülkesine dönen emekli bir doktorun gözünden anlatır. Kayıp Romanlar ayrıksı bir aşk romanıdır da aslında. Bir İstanbul romanıdır ancak romanın akışı İstanbul dan Diyarbakır a, oradan da İsviçre ye kadar uzanır. Yalancı Tanıklar Kahvesi (2009), 12 Eylül e giden süreçte geçer. Kökleri o yıllara dayanan ve ağırlığını günümüzde çokça hissettiren toplumsal ve siyasal gelişmeler, çatışmalar, toplumsal güç olarak din ve sendikalaşmalar gibi konuların ve olayların sağlam bir fon oluşturduğu roman, 12 Eylül darbesine doğru giderken, kahramanlarının hayatları üzerinden farklı bir bakış açısı getiriyor. 2014 te Ayrıntı Yayınları ndan çıkan Bitti Bitti Bitmedi adlı romanında ise Türkiye nin netameli mevzularından olan Ermeni meselesini mercek altına almıştır., senaryoları, oyunları ve romanları ile ulusal ve uluslararası alanda birçok ödül almıştır. Bir Gün Tek Başına adlı romanı ile 1974 Milliyet Roman ödülü ve 1976 Orhan Kemal Roman ödülü; Çekoslovakya da Carlovy Vary Film Festivali nde Bedrana filmiyle, 1982 Cidale, Güneşli Bataklık ile 1982 sendika ödüllerinden başka Dallar Yeşil Olmalı oyunu ile de 1970 TRT Sanat ödüllerini almıştır. 1 Mayıs 2004-1 Mayıs 2005 yılı, aydınların, sanatçıların, kültür sanat kurumlarının ve insan hakları savunucularının katılımı ile Yılı ilan edilmiştir. Çok çeşitli etkinliklerle geçen bu bir yıl, ilk kez yaşayan bir aydına armağan edilmiştir.
Yeşilçam Dedikleri Türkiye
Ayrıntı: 930 Türkçe Edebiyat Dizisi: 43 Yeşilçam Dedikleri Türkiye Son Okuma Ahmet Batmaz, 2015 Bu kitabın tüm yayım hakları Ayrıntı Yayınları'na aittir. Kapak Tasarımı Gökçe Alper Kapak Fotoğrafı Valerie Loiseleux / Getty Image Turkey Dizgi Kâni Kumanovalı Baskı Kayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti Merkez Efendi Mah. Fazılpaşa Cad. No: 8/2 Topkapı/İstanbul Tel.: (0212) 612 31 85 576 00 66 Sertifika No.: 12156 Ayrıntı Yayınları'nda Birinci Basım: İstanbul, Kasım 2015 Baskı Adedi 1500 ISBN 978-605-314-041-2 Sertifika No: 10704 AYRINTI YAYINLARI Basım Dağıtım San. ve Tic. A.Ş. Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No.: 3 Cağaloğlu İstanbul Tel.: (0212) 512 15 00 Faks: (0212) 512 15 11 www.ayrintiyayinlari.com.tr & info@ayrintiyayinlari.com.tr twitter.com/ayrintiyayinevi facebook.com/ayrinti.yayinlari instagram.com/ayrintiyayinlari
Yeşilçam Dedikleri Türkiye
TÜRKÇE EDEBİYAT DİZİSİ Bir Zamanlar Bakırköy Tahir Musa Ceylan Önceki Çağın Akşamüstü Ömer F. Oyal Akvaryumda Ölü Bir Balık Mürselin Kurt Fevkalbeşer Sair Bey ve Suskunluğu Ömer İzgeç Laf Evi Serdar Aysev Kayıp Taşlar Asuman Bayrak Fransız Balkon Ahmet Coşkun Boşluğun Sesi Umut Dağıstan Bir Tuhaf İntikam Uğur Erkman Karsuyu Hüseyin Bul Babamın En Güzel Fotoğrafı Gönül Kıvılcım Kedi ve Ölüm Erhan Bener Acemiler Erhan Bener Capon Çayevi Mahmut Şenol Ferahlık Anına Övgü Ömer F. Oyal Benim Adım Meleklerin Hizasına Yazılıdır Hüseyin Kıran Jilet Sinan Gönül Kıvılcım Pas Celal Güngördü Kasabanın Laneti Mustafa Şahin Dalgalar Serdar Rifat Kırkoğlu Karanlıkta Körebe Mürselin Kurt Yalancı Tanıklar Kahvesi Acuka Ahmet Coşkun Haziran'da Bir Fidan Der: Levent Turhan Gümüş Özgür Ölüler Nevzat Güngör Bitti Bitti Bitmedi Birazcık Halil Hasan Sever Mükemmel Katilin Peşinde Ahmet Erözenci Liberhell Mahmut Eşitmez Mavi Karanlık Komünist Tek Kişilik Ölüm Bir Gün Tek Başına Güven - 1 Segâh Makamı Esra Kahraman Güven - 2
Esirgemedikleri yardımlarıyla bu romana katkıda bulunan tüm dostlarım sağ olsun!..
Grevdeki bir ilaç fabrikasının kapısında, gece yarısı karanlığında yaşamını yitiren ilaç işçisi Hasan Ateş in anısına...
Birinci Bölüm
I Bursa Sokağı na saptı. Yağmur artmıştı. Taştan taşa su birikintilerini atlayarak ilerde, ara sokağın başındaki apartmana daldı. Alışkanlıkla çıktığı ikinci katın karanlık merdivenlerine gürültüler geliyordu içerden. Samiler mi döndü? Urfa ya gittiler, daha on gün olmadı. Belki de bitirdiler. Yönetmen Şadi Akın filmi bu!.. Zili çaldı, bekliyorlarmış gibi hemen açıldı kapı. Nuri ydi. Na geldi, dedi. Nerdesin oğlum? Sabri Gürün aratıp duruyor seni, Refik le çalışacağım, diye tutturmuş. Ses çıkarmadan girdi, ıslak pardösüsünü duvara astı. Yandaki sedirde arkaüstü uzanmış, kımıldamadan yatan kameraman 13
Mahmut un ayakucuna ilişti. Tanımadığı bir oğlan daha vardı kapı dibindeki sandalyede. Osman çıktı yandaki odadan. Bıyık altı gülüyor mu bu?.. Dalga geçiyorlar benimle!.. Hiç bozmadı, ilgisiz bir bakışla sordu: Ne yapacakmış beni?.. Filme başlıyor Sabri Ağbi, dedi Osman, Perşembeye... Hemen git istersen, yazıhanedeler daha... Şöyle bir baktı gene; işletiyorlar mı? Pek benzemiyor. Ama Sabri Gürün beni nasıl çağırtır? Dört ay önce kavgayla ayrıldık. Filmin bitimine üç gün kala bıraktım. Arasınlar, dedi. Sırtını kireç duvara yaslayıp yerleşti sedire. Gitmeyecek misin? Nuri ye baktı umursamazlıkla, Gitmeyeceğim, dedi. O herifle çalışmam ben. Kabadayıca davranmanın tadıyla biraz daha yaslandı duvara. Cepte para da yok. Olsun. Nuri bozuldu gibi. Ona ne? Kameraman Mahmut doğruldu yavaşça, Ben senin yerinde olsam giderim Ağbi, dedi. Bir sessizlik oldu. Osman karşısındaki sandalyeye oturdu, baktı bir, Git oğlum git, dedi. İyi film yapacaklar. Sabri Ağbi yıllardır çalışıyor bu senaryo üstünde. Biliyorsun, o, kafaya bir şey koydu mu... Kafasına onun... Kapı dibine oturan oğlan güldü sadece. Ötekiler biraz da kızgın bakıyorlardı. Doğruldu, uzanıp pardösü cebinden sigara paketini aldı, kalmış tek sigarayı yaktı, içine çekti. Gitmem Ağbi, dedi. Çalışmam o manyakla ben. Yok yahu, büyütüyorsun sen, dedi Osman. Namussuzum hepsinden temizdir yüreği onun. Ses çıkarmadı. Ötekiler de susmuşlardı. Aslında öyle istiyordu ki işi almayı. Söylemişti bir kez, dönemezdi. Dönerdi de, bir neden filan olmalıydı. Kapının zili çalınınca yüreği hop etti. 14
Belki de gene geldiler beni aramaya: Figüran Melahat ti gelen, yukarının anahtarını istiyordu. Yok dediler önce. Kız direndi, Kölen olayım Nuri Ağbi, ver anahtarı. Allah canımı alsın ki Müzeyyen Abla yolladı. Çocuğun bezleri varmış, yıkıycam, söz verdim. Senin sözüne... dedi Nuri, Kapı ardında, çiviye asılı anahtarı uzatırken, Kız, dedi, gene o oğlanı al içeri; gelip ikinizi de s...rim namussuzum... Refik dalıp kalmıştı kıza. Çocuğun bezlerini yıkayacakmış. Müzeyyen Abla dediği, tuluat tiyatrolarından gelme, orta yaşlı, yıllardır sinemada, uzunca diyaloglu figüranlık yapan çilli kadına takılmıştı aslında. Bir zamanlar kantoya çıkmış, çıtı pıtı kadını istekle düşünüyordu. Birkaç kez yatmışlardı yukarda. Kocası esrarkeşti. Piyango bileti satıyordu Karaköy de. Bezleri yıkanacak çocukta benim de bir katkım vardır belki!.. Güldü. Kız sırıtarak kapıyı kapatıp gidince Nuri döndü, Orospu, dedi. Yuttuk sanıyor... Refik kalktı. Sıkıntı basmıştı. Sövgü sözleri içini karartırdı hep. Hele orospu sözcüğü... Kaçıyor musun? dedi Nuri. Kalaydın, bakarsın kendi gelir Sabri Ağbi. Konuşursunuz. Ses çıkarmadan gidip açtı kapıyı, Hadi eyvallah!.. deyip çekti. Karanlık merdivenleri inerken bir güçlülük duyuyordu içinde. Cebimde yirmi lira var. Sabri manyağına uşaklık edeceğiz! Ağa Camii nin köşesinde durup vitrindeki poğaçalara baktı. Saat sekize geliyor, öyle de acıkmışım ki. İyi yemek istiyordu canı. Tarlabaşı na çıkmadan bir iki filmciyle selamlaşıp yürüdü, konuşsa takılacaktı. Laftan çok ne var filmci milletinde? Yağmur ufaktan başladı gene. Sabri Gürün arar mı beni? Ararsa gideyim en iyisi. Ne yapacağım başka? Ulan, bir elime geçsin... Adanalı işletmeci yatkın görünüyor. O da puşt ya... Bakarsın verir işletme avansını. Fatma yı da kandırırım. Yasak Dakikalar... Göreceksiniz ulan, nasıl film yaptığımı... Hilmi Ağbi de yardım 15
edecek... Onunki de boş söz. Güvenecek bir adam yok şu piyasada be... Dünya böyle. Amma indirdi! Birden boşalan sağanaktan Altın Bakkal Sokağı nın başında bir kapı içine sığındı. Yağmur altındaki ışıltılı sokakta koşuşanlar, saçak altlarında bekleşenler üstteki Tarlabaşı Caddesi nden akıp gelen otobüsler, çeşitli araçlar, kararmış renk renk yapılar, camları buğulanmış işyerleri, bir çekim setinin sıcak düşüyle kaplayıp donatmaya başlamıştı içini. Yasak Dakikalar da kızla oğlanı koşturacağım yağmurda, şu çıkmanın altına. Otobüs geçecek. Son Otobüs. Kamera şurada. Sağda şu duvarı kesmeli... Aman be, ne güzel görüntü. Soldan, oğlan girecek önce. Kızı çekecek yavaşça. İki yakın... Saçları ıslak ikisinin de... Tutkuyla bakışıyorlar... Öpüşme isteğiyle... Bu yağmur duracağa benzemiyor. Bir koşu fırlamalı. Nasılsa su doldu pabuçlar... Saçak altlarından koşturarak Feridiye Sokağı na saptı. Yokuşu inip sarı boyalı, iki katlı evin kapısını bulduğunda ıslanmadık yanı kalmamıştı. Üst kat merdivenleri ikişer üçer çıkarken vıcık vıcık pabuçları basamaklarda su fışkırtıyordu. Son basamakta anahtarını çıkarmaya çalışırken kapı açıldı, çelimsiz, ince yapısıyla kız kardeşi Seniye göründü. İki kez seni aradılar Ağbi, dedi. Buldular mı? Sorduğuna bak, ne salaktır bu kız. Çekil! dedi, anladık. Şu durumuma baksana be... Kız ancak aymış gibi, Uvvv, dedi. Islanmışsın... Islanmışım ya... Nasıl da anladın?.. Bu geri zekâlı üniversite bitirecek. Bitirecek hem de... İki sınavı mı ne kaldı. Avukat da olur. Sen bitiremedin ama parlak zekâlı! Bitirip eczacı olacaktık! Aklıma geldikçe... Merdiven yanında, bağımsız bölüme benzer odasına girip kapıyı kapattı. Pabuçlarını, çoraplarını çıkarıp terliklerini taktı. Soyundu çabucak. Kurulandı. Donuma bile geçmiş. Çamaşır değişti. Islanan yeni giysileriydi. Şimdi bunlar var: Eski pantolon, balıkçı kazağı... Bir katı daha vardı, kahverengileri; temizlikçiden alamamıştı. Bu para işini... İki kez aramışlar... Şu aptal kız... Evde kimse yok mu başka? Odadan çıktı. Seniye mutfaktaydı, ayaküstü bir şeyler atıştırıyordu. 16