Page 1 of 19 MEKTEBİ OSMANİ ve PARİS TE ÖĞRENİM GÖREN SANATÇILAR* Mektebi Osmani, Paris e gönderilen askeri okul öğrencilerinin bir çatı altında öğrenim görmeleri ve disiplinli bir şekilde eğitilmeleri için kuruldu. Pertev Boyar ın aracılıyla öğreniyoruz ki zamanın Paris elçisi Cemil Bey in Sultan Aziz e önerisi sonucu 1860 da Paris in Karanel semtinde Viyola sokağında kuruldu ve kapısına Osmanlı tuğrası asıldı. Öğretmenlerinin çoğu Fransız olan orta dereceli bir okuldu.1874 te kapatılış nedeni, öğrencilerin, sıkı disiplin adına Fransız toplumundan soyutlanması ve bu nedenle yabancı dil öğrenmelerinin zorlaşmasından şikayet etmiş olmaları sonucu yurda geri çağrılarak cezalandırılmalarıdır.( 1) Sultan Abdülaziz in sanatçı askerlerden yalnız ikisini Paris e gönderdiği bilinmektedir. Bunlar Tıbbıye idadisi resim öğretmen yardımcısı Ahmet Ali Efendi ( Şeker Ahmet Paşa ) ile, Mektebi Harbiye mezunu Süleyman Seyit Efendi dir. Ağırbaşlı, uysal kişiliğiyle tanınan Ahmet Ali Efendi Gustave Boulanger atölyesinde eğitimini sürdürdü. Sanatçının 1867 yılında Paris te açılan uluslararası bir sergiye koyduğu karakalem Sulatan Abdülaziz portresi, sergiyi gezen Sultan ın ilgisini çekti ve bir süre de Roma da kalmasına izin verilerek ödüllendirildi. Sanatçının Paris te bulunduğu yıllar çeşitli kaynaklara göre farklılık gösterir.1860-1868, 1862-1870 gibi. Elvah-ı Nakşiye koleksiyonu yazarına göre 1869 da yurda dönmüş, Mektebi Tıbbıye de resim öğretmeni olmuştur. Ferik rütbesiyle Saray Nazırı yken 1906 da ölmüştür. Bedri Rahmi, Kağıthane Sırtlarında Talim (resim 89) ve Hisar ve Evler (resim 90)
Page 2 of 19 yapıtlarına dayanarak, uzun yıllar Paris te öğrenim görmesine rağmen resimlerinde bağlı kaldığı şark havası ve renk konusundaki tutumluluğundan yola çıkarak Şeker Ahmet Paşa nın primitifler kapsamında anılması gerektiği görüşündedir. Sanatçının Paris ten sadece yumuşak bir fırça ile döndüğünü belirtirken söz konusu peyzajları iki hazine olarak niteler. Gerçekten de Şeker Ahmet Paşa nın resimlerindeki yalınlık hemen göze çarpar. Hemen hemen figürsüz gibi görünen Talim Yapan Erler (resim 89) yapıtında ön sırada yer alan oldukça küçük resmedilmiş iki beyaz çadırın yanı sıra sağ alt köşeden itibaren tepeyi ikiye bölerek yavaş yavaş kararmakta olan gökyüzüne doğru takip ettiğimiz yolda ve yolun iki yanında belli belirsiz, küçük fırça vuruşlarıyla resmedilmiş erleri insan ve hayvan figürlerini görürüz dikkatli bakınca. Yeşil, kahve ve mavi tonlarıyla oluşturulmuş oldukça sade bir çalışma olmasına rağmen izleyiciyi içine alan, etkileyici, içtenlikli bir yapıttır. Hisar ve Evler de de (resim 90) resmin üst kısmının, kesintiye uğramayan bir gökyüzüne ayrılışıyla bir önceki resimle benzer bir kompozisyona rastlarız. Daha ayrıntılı bir yapıya sahip olsa da yine yalınlık özelliğini koruyan, çocuksu bir resimdir. Aynı renk tonları yalnız daha açık bir gökyüzü var. Şeker Ahmet Paşa nın yapıtlarını yoğun bir işçilik ve emek zenginleştirir. Fakat bu işçilik Osman Hamdi nin işçiliğinden farklı olarak yapıtın plastik değerinden, duygusundan eksiltmez. Bugün dahi bu manzaralardaki plastiğe ve ilkel güzelliğe erişmek her ressama nasip olmaz diyor Ahmep Muhip Uranas. Yeşilin hakim olduğu Ayvalar (resim 88)
Page 3 of 19 ve Orman (resim 91) resimlerinde yine az ama kendi içinde zenginleşen bir renk bütünlüğü görürüz. He ne kadar ayrıntıcı görünse de nesnel katılıktan uzak öznel ve kişisel bir bakış açısı yansıtmayı başarmıştır Şeker Ahmet Paşa. Natürmort düzenlemelerinde daha belirgindir Şeker Ahmet Paşa nın ayrıntıcılığı (resim 92).
Page 4 of 19 Oldukça koyu bir ton tarafından mavi bir masa üzerinde öne çıkardığı asma yaprakları arasında üzüm, ayvalar, bir dilimi ayrılmış karpuz ve üzüm sepetinden oluşan bu natürmort şemacı bir üslupla ele alınmış. Bu açıdan primitif bir havası olan bu yapıttan Süleyman Seyyit Bey in natürmortlarını incelerken tekrar söz edeceğiz. Paleti ve fırçasıyla Batı resim tekniğine sahip çıkmanın bir simgesi olan Şeker Ahmet Paşa nın kendi portresi ise (Ek. Resim_1) figür alanında yapılmış en anlamlı niteliğindedir. (2) 1842 de Kartal Maltepe sinde Miralay Süleyman Seyyit Bey Paris teki Mektebi Harbiye ye gönderilen ilk gençlerdendir. Bugün adları birlikte anıldığı halde Şeker Ahmet Paşa ile anlaşamazlarmış. Çağının sorunlarına ilgisiz kalmayan, özgür düşüncedeki bir adam olduğundan terfileri gecikir, aylıkları çıkmazmış. Yaşıtı Şeker Ahmet Paşa gibi ikbal içinde yaşamamıştır. Harbiye idadisindeki öğretmenliği yanı sıra, yazarlık ve çevirmenlik, özel dersler, Fransızca öğretmenliği gibi ek işler yapması geçimini sağlamak konusunda zorlandığını düşündürüyor. Üsküdar da Nuhkuyusu nda ahşap bir evde otururmuş Süleyman Seyit Bey, Filozof adlı eşeğine biner Alemdağı na çalışmaya gidermiş. Resimlerini açık havada ya da evinde hazırladığı modeller karşısında yaparmış.
Page 5 of 19 Süleyman Seyyit Bey in natürmortların yanında portreler de yaptığı ancak bugün bu portrelerin nerede ya da ne olduğu bilinmiyor.sanatını en iyi yansıtan yapıtları meyve ve çiçek konulu resimleridir. Lale ve Sümbüller (resim 93) ve Şebboy (resim 95) isimli yapıtlarında ilk göze çarpan şey renklerin canlılığı ve duruluğudur. Ayrıca düzenleme açısından da dikkate değer bir sadelik söz konusudur. Boyayı ince kullanmış olması nesnelere bir saydamlık hissi verir ve resimlerin tazeliğini korumasını sağlar. Yine bu iki örnekte ortak olan Süleyman Seyyit e has olan bir başka özellik ise nesnelerin gölgeli kısımlarında bile kullandığı temizliğini ve saydamlığını koruyabilmiş olmasıdır. Portakal (resim 94)
Page 6 of 19 isimli natürmort çalışmasında kabuğu ile birlikte rastgele dilimlerine ayrılıvermiş bir portakalın nasıl ışık saçtığını görürüz. (Resim 96) daki Kavunlar ve İncirler isimli düzenleme, Süleyman Seyyit in üslubunu Şeker Ahmet Paşa nın (resim 92)
Page 7 of 19 deki Natürmortu ile belirginleşen üslubuyla karşılaştırmada etkili olacaktır. Şeker Ahmet Paşa nın şemacı bir ayrıntıcılıkla ele aldığı natürmort temasına yaklaşımının, Süleyman Seyyit in natürmortu şema duygusundan çok, resimsel bir plastik olgu olarak betimlemeye çalıştığı davranışlarıyla kıyaslanmasından çıkan sonuç, üslup alanındaki kişisel belirtilerin güçlenme sürecine bir kanıttır. ( 3) Süleyman Seyyit i, öğretmenlik, yazarlık gibi uğraşların yanı sıra Fenni menazır adlı yayımlanmamış bir de kitap yazdığına ve bu çalışmaları bir arada yürütme çabasına bakarak aydın-sanatçı tipinin ilk örneği sayabiliriz. Gerek Süleyman Seyyit Bey i, gerekse Şeker Ahmet Paşa dönemlerinin siyasal olaylarına karışmamışlar, devrimci resimler yapmamışlardır. Askeri disiplin içerisinde yetişmiş ve genç yaşta saray çevresine alınmış olmaları bu durumu olağan kılmaktadır. Figür ve portre konusunda bile oldukça çekingendirler. 30 Aralık 1841 yılında İstanbul da doğan Osman Hamdi Bey, Mekteb-i Maarif i Adliye de öğrenciyken resim yapmaya başlamış, onbeş yaşındayken (1856), Paris e hukuk öğrenimine gönderilmişse de orada resme yönelmiştir. 1868 de İstanbul a döndükten sonra devlet görevlisi oldu ve yaşamı boyunca da devlet görevlisi olarak kaldı. Abdülhak Şinasi Hisar ın anlatısına göre önceleri darlık ve sıkıntı çekmesine karşılık son zamanlarda mevkii itibariyle geniş yaşayan bir burjuvaydı ve Kuruçeşme deki yalısında ve Gebze deki köşkünde muntazam ve refah bir hayat geçiriyordu. Osman Hamdi Bey Müzeciliği ve Güzel Sanatlar Akademisi (Sanayi-i Nefise Mektebi) nin kurucusu olarak Türk kültür tarihinde seçkin bir yer almış, Avrupai Türk resminde insan konusuna, figüre dönük ilk ressamımızdır. 1910 yılında İstanbul da öldü. Osman Hamdi, büyük ölçüde fotoğraftan yaralandığı bilinen, Batı da meydana getirilmiş oriental temalı kompozisyonlardan açıktan açığa yararlandığı belgelenmiş olan bir sanatçıdır. (4) Türbedar (Resim 97 ) isimli çalışmasında
Page 8 of 19 ön sırada duran bir sandula, ortada dua eden bir türbedar ve ardındaki oymalı kabaralı ağır ahşap kapı ve kapının dışından görünen manzara, taşlığa bırakılmış mestler görürüz. Bütün bu elemanlar seçim yapılmadan bütün ayrıntılarıyla titiz bir tutumla resmedilmişlerdir. Osman Hamdi nin figürleri arasında organik bağıntı, bütünlük ilişkisi gözlemlenmez. Bu figürlerin varoluşu üzerlerindeki doğu, daha çok arap giysilerini sergilemek amacı güder sanki. Cami Kapısında ya da Doğulu Giysi İçinde Kendi Portresi isimli (resim 98) yapıtında bunu rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Kaftanı içinde figür vitrinlerde gördüğümüz cansız mankenler gibi nesneleşir. Dramdan yoksundur.sezer TANSUĞ, Çağdaş Türk Sanatı adlı kitabında şöyle yazar : Bu sanatçının figür resmine ağırlık kazandırmak üzere doğulu kılığa girerek çektirdiği ya da bu amaçla akraba ve çocuklarının fotoğraflarını çektirerek, bunları resim kompozisyonlarına maletme çabaları, oldukça yüzeysel işlerdir (5) Osman Hamdi nin çok figürlü resimlerinde de figürler bir arada ama yalnızdır. Gebze den Manzara (resim 99) da
Page 9 of 19 çocukları ve birbirlerinden uzak ve birbirlerine sırtları dönük iki feraceli kadın görürüz. Figürler birbirleriyle ve bulundukları mekana yabancı gibidirler. Türbe kapısı önünde konuşan hocalar (resim 100)isimli çalışmasında yetkin bir işçilik ve sabır görüyoruz. İkisi yandan biri karşıdan bize dönük_ki tek figürlü resimlerindeki figürlere benzerliği, bu figürün sanatçının kendisi olduğunu düşündürüyor_ üç figür görüyoruz. Boyayı temiz, eşit yoğunlukta ve kalınlıkta kullanıyor olması saydam bir görünüm veriyor. Bu anlamda Süleyman Seyyit in natürmortları ile bir yakınlık söz konusudur. Ama Süleyman Seyyit in çiçekleri, yemişleri, Osman Hamdi nin figürlerine göre kendi aralarında daha sağlam bütünleşir. Silah Satıcısı (resim 104)
Page 10 of 19 adlı yapıtı şimdiye kadar incelediğimiz orientalist yapıyı destekler niteliktedir. Atlas giysilerdeki parlaklığı, silahların sedef kakmalarını beceriyle resmettiğini görürüz. Figürlü resimlerine göre bir üslup farklılığı sezilen Venedik ten (resim 101) isimli çalışması, resmin üçte biri deniz ve üst kısmı gökyüzü şeklinde ayıran ince bir çizgi halinde betimlenmiş bir kent görünümüdür. Fotoğraftan çalışılmış hissi pek taşımaz. Resimsel tat anlamında daha zengindir ve izlenimci bir havası vardır. Osman Hamdi de insanların nesneleşmelerini portrelerinde de görürüz. profil kız portresi (resim 102)
Page 11 of 19 ve Mimozalı kadın (resim103)portreleri örnek olarak gösterilebilir. Profil kız portresi yandan resmedilmiş hareketsiz ve donuk ifadeli bir figürdür.kımıltısızdır ve sanki nefes almıyordur. Mimozalı kadın da da aynı şeyler söz konusuyken yinede bir parça dram hissedilir. Kırmızı fon üzerinde koyu renk giysili kadının yüzü ortaya çıkar ve sarı mimozalar hemen dikkati çeker.dramatik anlatımıyla sanatçının çağdaşı Manet yi anımsatır. Resimlerdeki sadeliğiyle Şeker Ahmet Paşa ya,renklerindeki duruluğuyla Süleyman Seyyit e yakınlık gösteren, ikisinin niteliklerini kendinde toplayan sanatçı 1860 doğumlu Hüseyin Zekai Paşa dır. Süleyman Seyyit ten ders almış, Şeker Ahmet Paşa yla birlikte görev yapmıştır. Başlangıçta primitiflere yakın görülen üslup anlayışı giderek izlenimlere yakın doğrultuda gelişmiştir.hiç Osmanlı toprakları dışına çıkmamıştır. Ayasofya Camii Hünkar Mahfili (Resin 105) nde
Page 12 of 19 dürüst bir işçilik ve renk beğenisi gözlemlenir. Minberin hurdebini ayrıntıları gözü tırmalamayacak bir yumuşaklıkta verilir. Loş mekanı renkli camlarla bezeli pencerelerden süzülen ışık aydınlatır. Camii (Resim106) adlı yapıtında renklerin duruluğu, hem ayrıntıdaki hem resmin tamamındaki bütünlük dikkati çeker. Kalın boya tabakaları belirgin fırça darbeleriyle uygulanmıştır. Genç yaşta ölen Hüseyin Zekai Paşa akranı olan sanatçılar arasında sıra dışı sayılması gereken, çağdaşlar arasında saygın bir yer tutan ressam olarak belirlenir. Son olarak Erenköyde (Resim107) isimli çalışması
Page 13 of 19 Plastik resimsel değerlerin kendini iyice hissettirdiği sulu boya tadında bir resimdir. Şişli çocuk Hastanesi (Resim108) konulu yapıtıyla öne çıkan Ahmet Bedri, bu çalışmayla daha önce gördüğümüz manzara üslubunun ilk örneklerine yakın bir üslup sergiliyor. Genç denilebilecek bir yaşta,1893 te 37 yaşında ölen bir başka sanatçıda Muallim Şevket tir. Yapıtları dağılmış belkide yok olmuştur. Ondan vereceğimiz bir örnek II. Selim in Türbesi (Resim109) dir. Tübenin önünde yoğun güneş ışığını görüyoruz. Ressamın geniş yüzeylerdeki başarısını korkuluklardaki süslemelerin ayrıntısında da görürüz. Gerçekçi, gözleme dayalı ve duyarlı bir resimdir. Hasköylü Ahmet İhsan(1860-1906) Keçecizade Rıfat(1861-1939) Üsküdarlı Piyade Binbaşı Osman(1866-?) asker yanda sivil ressamlar arasında birer yapıtla da olsa günümüze erişen ve saygı uyandıran ressamlardır.üsküdarlı Osman ın Sümbül Efendi Dergahı (resim 110) adlı eseri
Page 14 of 19 bir parça naif lik kokusu aldığımız bir yapıttır. Binalardaki sarıyı soldaki ağaç yapraklarındaki sarıya çalan yeşil tonları tamamlar. Muallim Şevket le aynı yılda büyümüş üstün yetenekli bir sanatçı da Ahmet Şekür dür. Bursa Ovası (resim 111) konulu manzarası renkleriyle ve geniş mekan duyarlılığıyla dikkate değer bir çalışmadır. Oldukça geniş bir panaromaya sahiptir. Bu resim Yeşil in tonları alt yüzeyden başlayarak yumuşak geçişlerle gökyüzünün göz alıcı mavisine ulaşır. 1860 larda doğan asker ressamlar arasında Hasan Rıza (1860-1912), Hoca Ali Rıza (1864-1935), Ahmet Ziya Akbulut (1869-1938) kişilikleri, çalışkanlıkları,verimlilikleri ile anılması gereken sanatçılardır. Hasan Rıza dramatik ölümü nedeniyle efsaneleşmiş bir ressamdır. Gönüllü olarak katıldığı 1293 savaşında koruyuculuğunu yaptığı bir İtalyan gazete ressamıyla dostluğunun daha sonra da sürdürüp, onun etkisiyle İtalya ya gidip
Page 15 of 19 Roma, Floransa ve Napoli atölyelerinde 10 yıl çalışır. Döndüğünde Edirne Sanat Mektebi müdürü olur. Balkan Savaşı nda Edirne düşerken atölyesinde ya da atölyesine giderken yolda Bulgar askerlerince öldürülür. Hasan Rıza çok figürlü, tarihsel konulara ilgi duymuş Fatih in İstanbul a Girişi gibi kalabalık düzenlemeler ya da tarihsel kişilerin çini mürekkebiyle tarama portrelerini yapmıştır. Ancak bu çalışmalar yeterli plastik bütünlüğü olmayan, öyküsel yönü ağırlıklı işlerdir. Kullandığı koyu renkler arasında ortaya çıkardığı bir kadın portresi sanatçının ressam özelliğini ve gücünü daha iyi yansıtır. (resim 112) Yıllarca dışa açılmamış, sergilere katılmamış olması nedeniyle menazır öğretmenliği yönüyle tanınan Ahmet Ziya AKBULUT da asker asıllı bir ressamdı. 1914 yılında Sanayi-i Nefize Mektebi menazır (perspektif ) öğretmeni oldu. Matematik ve astronomiye meraklıydı. İyi bir ressamdı ama Akademinin iddaalı öğretmenlerinin estirdikleri yeni, Eşref Üren in deyimiyle artistik resim rüzgarına ters düşmemek için kabuğuna çekilmiş olmalıydı. Beyazıt İmarethanesi (resim 113) konulu resmi içtenlikli bir resmidir. Bina tipik bir Türk Mimarisidir. Kapıda biri oturmuş, biri ayakta iki figür ve dikkatli bakınca kapının dışında karşıda bir figür daha görürüz lekelerle betimlenmiş. Güneşi yer yer binanın üzerinde hissetsek de gölgede bir bina görüyoruz. Bu resim ile Ahmet Ziya imzalı Yıldız Sarayı (resim 77 ve 86 )konulu manzara
Page 16 of 19 arasındaki üslup farkı göze çarpar. Bu da Ahmet Ziya nın kendini yenileyen bir sanatçı olduğunu gösteriyor. Ve Hoca Ali Rıza... Öğrencileri ile kurduğu sevecen ilişkisi sürekli olan öğretmen kimliği nedeniyle Hoca olarak anılmıştır. Çalışkan ve verimli bir ressamdır. Ağaçlar arasında ağıl (resim 114) resmi doğaya olan alçakgönüllü yaklaşımının bir örneğidir. Yeşillikler arasında ağıla bizi sarı patika yol götürür. Ağaçlar üzerindeki güneş ışığının resmedilişinde bir parça yapaylık hissediliyor. Sanatçının uygulamadaki rahatlığı dikkate değer bir özelliktir. Kayalar (resim 115) suluboyayla
Page 17 of 19 oldukça cesur resmedilmiş, kayaların kütlesel hacmi başarıyla verilmiş, resimsel öğeler mevcut bir çalışmadır. Hoca Ali Rıza da çoğu çağdaşları gibi izlenimci esintilerden etkilenmiş, daha renkli bir anlatım üslubu edinmiştir giderek. Üsküdar da bir sokak olan Fenerli Sokak (resim 116) konulu resminde bunu rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Yağlı boya kullandığı bu resminde boyayı neredeyse suluboya kadar ince, saydam ve temiz kullanmıştır. Yarı güneşli yarı gölgeli olarak resmedilmiş çalışmada renk zenginliği vardır. Resimdeki süsleyici üslup, bugünkü kartpostal resimlerin bu ve benzeri resimler örnek alınarak üretildiğini düşündürüyor. ADI GEÇEN RESİMLERİN ÖZELLİKLERİ VE BULUNDUĞU YERLER RESİM : 87 - Manzara Süleyman SEYYİT 78 x 35,5 cm. Yağlıboya tuval-ist. Resim Heykel Müzesi RESİM : 88 Ayvalar Şeker Ahmet Paşa 128 x 89 cm. İŞ Bankası Koleksiyonu RESİM : 89 Talim Yapan Erler Şeker Ahmet Paşa 61 x 46,5 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi
Page 18 of 19 RESİM : 90 Hisar ve Evler Şeker Ahmet Paşa 65 x 46,5 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 91 Ağaçlık (ORMAN ) - Şeker Ahmet Paşa 140 x 180 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 92 Natürmort Şeker Ahmet Paşa 64 x 105 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi ( Sezer TANSUĞ da boyutlar 88 x 130 olarak gösterilmiş ) RESİM : 93 Lale ve Sümbüller Süleyman SEYYİT 55 x 46 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 94 Portakal Süleyman SEYYİT 32,5 x 40,5 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 95 Şebboy Süleyman SEYYİT 55 x 38 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 96 Kavunlar ve İncirler Süleyman SEYYİT 43 x 60 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 97 Türbedar (ayrıntı) Osman HAMDİ Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 98 Cami kapısında - Osman HAMDİ (doğulu giysi içinde kendi portresi ) 220 x 120 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 99 Gebze den manzara Osman HAMDİ 75 x 119 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 100 Türbe kapısı önünde konuşan hocalar Osman HAMDİ 140 x 105 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 101 - Venedik ten Osman HAMDİ 58 x 36 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 102 Profil kız portresi Osman HAMDİ 49 x 31 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 103 Mimozalı kadın Osman HAMDİ 136 x 97,5 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 104 Silah satıcısı Osman HAMDİ 180 x 134 cm. Yağlıboya Tuval Ankara Türk ocağı RESİM : - 105 Ayasofya cami Hünkar Mahfili Hüseyin Zekai PAŞA 100 x 81 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi (resim 105-a detay suluboya özel koleksiyon ) RESİM : 106 Cami Hüseyin Zekai PAŞA 87 x 115 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 107 - Erenköy den Hüseyin Zekai PAŞA 60 x 80 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 108 Şişli Eftal Hastanesi eski hali Ahmet BEDRİ 53,5 x 72 cm. Yağlıboya Tuval 19. asır sonu - İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 109 2. Selim Türbesi Muallim ŞEVKET 40,5 x 65 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 110 Sümbül efendi dergahı Üsküdarlı OSMAN 72,5 x 92 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 111 Bursa dan çekirge Ahmet ŞEKÜR 73 x 99 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 112 Portre Hasan RIZA 59 x 73 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 113 Beyazıt eski imaret binası Ahmet Ziya AKBULUT 65 x 90 cm. İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 114 Ağaçlar arasında ağıl Hoca ALİRIZA 75 x 100 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi RESİM : 115 Kayalar (detay) Hoca ALİRIZA 9 x 14 cm. suluboya özel koleksiyon RESİM : 116 Fenerli sokak Üsküdar Hoca ALİRIZA 32 x 42 cm. Yağlıboya Tuval İst. Resim Heykel Müzesi EK RESİM : 1 Kendi Portresi,Şeker Ahmet Paşa,Yağlıboya Tuval,85x116 cm, İst.Res.Heykel Müzesi *Başlangıcından Bugüne ÇAĞDAŞ TÜRK RESİM SANATI TARİHİ Günsel Renda -Turan Erol Sunuş : SUUT KEMAL YETKİN CİLT : 1 TİGLAT BASIMEVİ ( 1) Bakınız,Çağdaş Türk Sanatı, Sezer Tansuğ, Remzi Kitabevi yayınları,1. basım,1986,sayfa 55 (2)-Bakınız,Çağdaş Türk Sanatı, Sezer Tansuğ, Remzi Kitabevi yayınları,1. basım,1986,sayfa 59
Page 19 of 19 ( 3)Bakınız,Çağdaş Türk Sanatı, Sezer Tansuğ, Remzi Kitabevi yayınları,1. basım,1986,sayfa 58 (4)Bakınız,Çağdaş Türk Sanatı, Sezer Tansuğ, Remzi Kitabevi yayınları,1. basım,1986,sayfa 95 (5)Bakınız,Çağdaş Türk Sanatı, Sezer Tansuğ, Remzi Kitabevi yayınları,1. basım,1986,sayfa 95