Yolculuğumuz üç sene önce başladı. Bilirsiniz, internetin işleyişini keşfeden her genç gibi, biz de bir domain ve hosting aldık.



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

SUPERNOVA BOY OYUN TASARIM BELGESİ MURAT DALKILIÇ

Chapter 15. Getting the Gameplay Working. T. Kıvanç Bayraktaroğlu


Yetersiz Şifre Politikasının Sonuçları

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

ÜRÜN KATEGORİSİYLE İLGİLİ:

Video Reklamcılığında, Daha Uzun Videolar Daha Güçlü Videolar mıdır?

Oyun Tasarımı. 8. Ders

Getting the Gameplay Working

Oyun Tasarımı. 10. Ders

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

BTÖ 716 Eğitsel Bilgisayar Oyunları Tasarımı Yahya İLTÜZER Tasarım Belgesi Snowball

eralp tarafından yazıldı. Cumartesi, 19 Şubat :51 - Son Güncelleme Cumartesi, 19 Şubat :11

Yaptığım şey çok acayip bir sır da değildi aslında. Çok basit ama çoğu kişinin ihmal ettiği bir şeyi yaptım: Kitap okudum.

Uludağ Projesi, İlk Adımlar (Kalite Takımı)

Yer yüzündeki en küçük, en hafif Handycam

bunları biliyor muydunuz? primo Bill Gates Mark Zuckerberg oyuncak robot codie code.org bulmacalar NEDIR

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

OYUN GELİŞTİRME AŞAMALARI-I

Deneyimlerimden bahsetmiş ve bir ipad edindiğimi yazmıştım. Bu yazımda ise, 2 haftalık ipad deneyimlerinden bahsetmeye gayret göstereceğim.

ERASMUS BAHAR DÖNEMİ Accademia della Moda İtalya DİDEM ALTUNKILIÇ

Vizyon Tarihi: 12 Temmuz 2013 Yönetmen: Shawn Levy Oyuncular: Vince Vaughn, Owen Wilson, Rose Byrne, Max Minghella, Will Ferrel Yapımcı: Shawn Levy,


AKSESUAR broşürü CITROËN C4 PICASSO - GRAND C4 PICASSO ARALIK 2009

ŞKULU BİR ATMOSFERDE HIZLI REFLEKSLERİN OYUNU OYUNCU - 6 YAŞ VE ÜZE

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

MANGAHIGH.COM. tanıtım kitapçığı ALKEV İLKÖĞRETİM OKULU MATEMATİK BÖLÜMÜ

Spring Giriş Eğitimi

Blogger bunu uyguluyor!

Bölüm 1 : Eski Sevgiliniz Sizi Neden Terk Etti?


Dünyanın en büyük sosyal dil öğrenme ağı busuu şimdi Türkiye de!

Dijital Voltaj. Aralık 2017

American Tank Company (Ruhi) vs Afrika Schützenkompanie (Levent) 1750 pts & Mid-War Hold the Line

KIRILL ISTOMIN in. renkli dünyası ve DEKO TASARIM

Kazandıran platforma hoş geldiniz

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Biz beyaz yakalılarız. Günümüzün çoğu plazalarda geçer. 9-6, 9-9, bazen de ne kadar giderse o kadar çalışırız. Adımız aynı zamanda kimliğimiz.

Bir Açık Kaynak Masalı Bölüm 1: Kasabanın Dışında Bir Meyve Ağacı

Neden Sosyal Medyanın Geleceği Reklam Değil, Yayıncılık?

Sadece 2 İstekle MySQL Blind SQL Injection. Canberk BOLAT canberk.bolat[-at-]gmail[-dot-]com

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

TEST: Nasıl Daha Verimli Öğrendiğinizi Biliyor musunuz?

Verimlilik İçin ETKİN BİLGİ YÖNETİMİ. EXCEL de Pivot Tablo Tıkla ve Analiz Et!

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir.

Sanal dünyada sağlıklı çözümler için...

Eğitsel Oyun Projesi Raporu. Otizm Kavram Öğretimi Mustafa UZUN

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

Eğitsel Oyun Projesi Raporu İNGİLİZCE MESLEKLERİ ÖĞRENİYORUM

Bunların takibini kolaylaştırmak için tüm haberlerin tek bir noktada eksiksiz ve güncel şekilde bir araya getirilmesi gerekiyordu.

Vmware Esx Server Nedir Ve Ne İşe Yarar

Diğer: Diğer:... Diğer:...

Menümüzü incelediniz mi?

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Linux ve Özgür Yazılım Nedir?

Bloomberg Businessweek. BASINDA GeniuSpy. Zihni Birleştirir, Zekâyı Geliştirir 1/6

Pardus. S.Çağlar Onur, 21 Aralık Pardus Projesi [TÜBİTAK / UEKAE] Linux Kullanıcıları Derneği

KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

American Airborne (Ruhi) vs Soviet Strelkovy Batalon (Batuhan) 1750 pts & Mid-War Pincer

Merhaba dediğini görün. Şimdi Cisco TelePresence ile gelecek yanınızda.

Meme Kanseri Taraması Hakkında Kısa Film*. *Central and East London Breast Screening Service tarafından hazırlanmıştır.

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim :05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim :08

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

ÇOCUĞUM BAŞARACAK MI?

APPLE BİLGİSAYARI İCAT EDEN TEKNİSYEN: STEVE WOZNIAK

Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda!

Zayıflarken Yapılan 5 Hata ve Çözümleri

Türkiye Yazılımcı Raporu

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

Temel Mantık Kapıları

Pardus. A. Murat Eren, 25 Mart Pardus Geliştiricisi. Pardus Yenilikleri Sık Sorulan Sorular

Tasarım Araçlarının Tasarlanması. Hazırlayan Bulut Sayıner

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar hangi okullarda okudunuz?

Şunu unutmayın asla 750 liralık anakart 1 milyarlık işlemci de alsanız ekran kartınız kötü oldukça oyunlarda verim elde edemezssiniz.

Görsel Programlama - I Uygulamalı Ödevi

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

GİZEMLİ KUTULAR PROGRAMI ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ

Two Fighter To Fight

POLONYA DA ERASMUS GDYNIA MARITIME UNIVERSITY 2018 BAHAR

Ön yargılar, eski yanlış bilgiler yıkılıyor. Yeni bir anlayış geliyor. Kendinizi ifade edebileceğiniz yeni yaratıcı alanlar geliyor.

ÇOKLU ZEKA ÖZELLİKLERİ

Minti Monti. Tilki Tilki Baksana. Bana bak! Hayır, bana bak! Yavru Tilki Neyin Peşindesin? Okula Hazırlık İçin 5 Öneri TİLKİ OKULU

CASPER EXCALIBUR G700 & G800 DDR 4 İLE FARK YARATIN! ÜSTÜN GÖRSELLİK, BENZERSİZ GERÇEKLİK BÜYÜK OYNAYIN! , Full HD 16/32GB

Organik SEO: Google da İlk Sayfada Çıkmak İçin 10 SEO Tekniği

5.SINIFLAR AREL JANUARY 12, İyi yönleri: Teknolojiyi kullanmak ve kullanırken bilinçli olmak.

Littlest Pet Shop Açıklamalar

Özel gereksinimli çocuklar

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

DANİEL BERZ (Diyalekten) Çocuğun okula yanlız gitmesine olanak vermek önemlidir. Bisikletle yada yaya olarak gidebilir. S. 2 / 5

Dil Öğrenme ve yazım dili öğrenme

Windows 7 Format Atma ve Kurulumu (Resimli Anlatım)

Genel Programlama II

BİZ GELECEĞE HAZIRIZ YA SİZ?

Transkript:

Yolculuğumuz üç sene önce başladı. Bilirsiniz, internetin işleyişini keşfeden her genç gibi, biz de bir domain ve hosting aldık. Wordpress in bize verdiği yetkiye dayanarak, oyun incelemeleri yayınlamaya başladık. Bu güne gelene dek, birkaç kez hacklendik, birkaç kez de sunucuda veri kaybı nedeniyle database imiz gümledi. Yedek almadınız mı? derseniz eğer, elbette almamıştık. Şu ana kadar, hep gönüllü yazarlarla çalıştık. Bu günden sonra da böyle devam edeceğiz. İlkelerimiz arasında, okuyucudan karşılık beklemek yok. Biz, oyun dünyasına bir şeyler katabilmenin peşindeyiz. Yani, oyun dünyasına gönül vermişlerdeniz. Dergi çıkarma fikrimiz birkaç aydan beri beynimizi kemirip duruyor. Ha bir de şu var, uzaktan bakınca, dergi çıkarmak kolay görünüyor. Biz de, zor olsun kolay olsun demedik, beynimizi kemiren bu düşünceyi oyun dünyasına armağan ettik. Umarım okuduklarınızdan keyif alırsınız.

Türkiye nin önde gelen Bağımsız Oyun Geliştiricilerinden, Game Developers Turkey Topluluğu nun da kurucusu Emrah Özer e bir oyun geliştirici olmak için ne yapmalıyız? sorusunu yönelttik Emrah Özer, Game Developers Turkey Topluluğu nu kurarak, Türkiye oyun sektöründe bir şekilde yer alan, yer almak isteyen geliştiricileri bir araya getirdi. BUG ve Oyunder le de çalışmalarını sürdüren GDT, tartışmasız Türkiye nin en büyük Developer Community si haline geldi. 7 Şubat 2013 te birinci yılını dolduran topluluk, birisi Ankara da olmak üzere yedi kez tanışmak, muhabbet etmek amaçlı toplandı. Düzenledikleri iki online jam ile de, oyun dünyasına birbirinden güzel yirmi dokuz oyun kazandırdılar. Ayrıca bir de konferans düzenleyerek, adlarını daha çok insana duyurdular. Emrah Özer Şimdi aradan çekiliyor ve sizleri usta oyun geliştirici Emrah Özer in altın değerinde tavsiyeleriyle baş başa bırakıyorum. İngilizce öğrenin. Bilmiyorsanız hemen kursa başlayın. Oyun geliştirmeye küçük bir oyunla başlayın. Başladığınız oyunu bitirin :) Oyunun prototip versiyonunu çıkardıktan sonra çevrenizden sürekli feedback (geri bildirim) alın, mümkünse oyunu çıkarmadan önce oyunu hiç oynamamış bir test grubuna test ettirin. Oyuna verilen kritikleri kişisel algılamayın. Unutmayın size "oyunun çok güzel olmuş bayıldım" diyenin katkısından ziyade "kontrollerde bir tutukluk var, bölümler birden zorlaşıyor" diyenin katkısı daha yüksektir. Eğer bir ürün çıkartıyorsanız yapılmışın aynısını yapmayın mutlaka kendinizden bir şeyler ekleyin. Unutmayın oynamaktan en zevk aldığınız oyunu yapmak sizin elinizde. Eğer sıfırdan başlıyorsanız tetris, basit bir platform oyunu ile başlayın. Game Engine kullanmadan once mümkün olduğunca neden game engine kullandığınızın bilincinde olun. Unity gibi her şeyi içerisinde olan bir platform ile oyun geliştirmeye başlamayın. Takım arkadaşları bulun. Sizin moraliniz düştüğünde onlar sizi ayakta tutacaktır. Ayrıca birine karşı sorumlu olmak, kendinize karşı sorumlu olmaktan daha teşvik edicidir. Mümkünse kendinize bir mentor (usta) edinin. Usta çırak ilişkisi hala en verimli öğrenme sekli. Mentorunuzun ağzından çıkacak iki kelime sizi iki haftalık araştırmadan kurtarır. Yanlış bir yöntemde zaman kaybetmenizi engeller. Benim her yeni başladığım alanda yanımda ustalarım oldu. (3d -> Emrah Gündüz, As3 -> Ali Nakipoğlu ve Emrah Gündüz, obj-> Ali Nakipoğlu, cpp-> Oğuz Sandıkçı)- Üstadınıza soru sorun ama bunu reflex edinmeyin. Önce araştırın takıldığınızı sorun, bunaltmayın adamları :) Ve cevap olarak bütün konuyu anlatmaları yerine keyword sorun. Google diye bir şey var devamını okuyarak öğrenirsiniz. Bol bol prototip yapın. Yaptıklarınızı çöpe atmaktan korkmayın. Atla deve değil birkaç günlük emeğiniz sadece. Güzel bir şey yakaladığınıza inanıyorsanız sonuna kadar gidin. Şu an milyonlarca insanın oynadığı indie oyunlara baktığınızda hepsinin ana mekanikleri bir-iki haftada yazılabilir. Bu iki haftalık isi iyi görüp üzerine senelerce çalışmasalardı milyonlarca insan oynamazdı. Oyun sektörünü hafife almayın. Muhtemel müşterilerinizin beklentileri çok yüksek. Yarım is çıkartarak reputasyonunuzu zedelemeyin. Küçük ama bitmiş oyun çıkartın.

İşinizi kolaylaştıracak tool'lar yazın. Tool'u yazmak bazen amelelik yapmaktan uzun sürebilir ama bu yol daha öğretici ve kazandırdığı motivasyon daha yüksektir. Yazdığınız kodu devralacak kişinin evinizin adresini bilen bir seri katil olduğunu duşunun. Onu sinirlendirmeyecek bir şekilde yazın. Arkanızdan "şiir gibi yazmış" denmesi sektörde reputasyonunuzu arttırır. İçinize sinmeyen bir şey var ise silin. Bastan yazın. Reusable kod yazmaya uğraşmayın. Readible ve optimum kod yazın. Her yazdığınız oyun sizi daha iyi bir developer yapacaktır. Eskiden yazdıklarınızı zaten beğenmeyip bastan yazmak isteyeceksiniz :) Bir şeyi yazmadan önce hazırı var mi diye kontrol edin. Kullanmasanız bile size feyz verir. Eğer beğenmediyseniz bile neyi yapmamanız gerektiğini öğrenmiş olursunuz. En iyi kod yazmadığınız koddur :) Google'da search yapmayı öğrenin. Doğru keyword'u bulduğunuzda ulaşamadığınız kaynak yoktur, doğru keyword'u bulamazsanız internet gerçek bir copluktur. Yeni bir dile baslarken benim yöntemim: Dil ile ilgili bir kitap al-> Bastan sona hepsini unutmak üzere oku ( aklında sadece keyword'ler kalıyor bunu yaptığında) -> birkaç yüz satir example kod oku -> bir hedef koy ve yazmaya basla-> example kod'larda benzer bir çözüm varsa oraya bak->bulamadıysan aklındaki keywordler ile sorunu arat-> bulamıyorsan keyword'u bilmiyorsundur mentor'une sor-> yeni öğrendiğin keyword'u arat->artık bunu biliyorsun sıradaki probleme kadar yazmaya devam et :) Etrafında senin işini anlayan ve takdir eden insanlar bulundurun. Bu insanlarla sohbet etmek en öğretici ve geliştirici seanslardır. Networking yapın. Mümkün olan her toplantıda bulunun. Yine etrafımdaki birçok değerli çalışma arkadaşlarım, dostlarım bu toplantılarda tanıştığım insanlardır. Kendinizi yeterli gördüğünüz zaman Game Jam'lere katilin. Bu tip aktiviteler hem networking için hem de pasınızı atmak için çok güzel olanaklar sunar. Mümkün mertebe değerlendirin. Bir oyunu yazmadan önce ona benzer oyunlar yazmış insanlarla iki dakika da olsa muhabbet edin. Illaha aynisini yazmış olmasına da gerek yok, eğer birden fazla alternatif var ise aklınızda oyun geliştirici arkadaşlarınızla yazmak üzere olduğunuz algoritmayı tartışın. Bu hem aklınızdaki soru işaretlerini yok eder kafanızı toparlar hem de sizin ön göremediğiniz problemleri tespit etmenize yardımcı olur. Bir problemi çözemez hale geldiyseniz ara verin. Yatın uyuyun mümkünse. Beyniniz siz uyurken de çalışıyor, uyandığınızda "evreka" diye bağırmanız muhtemeldir. Bildiklerinize bakıp egonuzu şişirmeyin. Her zaman dünyada yapılan isleri takip edin ve ne kadar çok çalışmanız gerektiğini kendinize hatırlatın. Flash araba yarışı yapabiliyorum o zaman need for speed yapalım saçmalığına girmeyin. Kendinize koyduğunuz hedefler her zaman bir öncekinden daha zorlayıcı olsun ancak kendinizi geliştirme uğruna gereksiz konulara dalmayın. Ali Nakipoglu kardeşimin ve üstadımın çok güzel bir lafıdır. "Random search yapmayın." Konudan konuya atlamak yerine bir konu belirleyip onu öğrenin. Öğrenecek çok şey var, hepsine atlamayın. Tecrübe etmediğiniz bir şey üzerine tartışmaya girmeyin. Bilgi ile dayak yemeyin. Ben bunu bilmiyorum bana anlatır mısın demekten korkmayın. Siz bilgiye acık olmazsanız insanlar size bir şey anlatmak istemeyecektir. Projenin gerektiği kadar öğrenin. Proje yapmadan öğrendiğiniz her şeyi unutacağınızın bilincinde olun. Conficius'un da dediği gibi I hear, and I forget. I see, and I remember. I do, and I understand. Son olarak. Çözümden korkmayın. Eğer bir sorunun çözümü zor bir algoritma ise korkup bırakmayın. Yazdığınız dilde olmasa bile başka bir dilde mutlaka bir implementasyon vardır. Siz oyun geliştiricisisiniz her oyununuzda fantastik problemlerle karşılaşacaksınız.

Oyunu yüklemeye karar vermem belli bir süre aldı, sonunda bütün cesaretimi toplayıp oyunu kurdum ve başladım oynamaya. Bu cesaretimin nedeni sizlere güzel bir inceleme sunmaktı, her şeyi göze aldım. Ama oyun beni pişman etmek için elinden geleni yaptı. Bir oyunu çok sevip de oynayamamak bu olsa gerek. Tabii ki, özgüvenimi kazanıp onmaya devam ettim oyunu. Visceral Games yine yapacağını yapıp harika bir oyun çıkartmış ortaya. Eski oyunlardan hiçbir şey kaybetmemiş ve yeni özellikler içerikler kazanmış. Oyun içinde bir çok sürprizi ile sizi şaşırtmayı başarıyor. Öncelikle hikayeden bahsetmek istiyorum. Hikaye ilk önce 200 sene öncesini anlatarak başlıyor. Tim adında ki bir asker, Doktor Serrano için bir "codex" bulmaya gidiyor, bu sırada Necromorph'ların saldırısına uğruyor. Ama yine de başarıyla merkeze dönmeyi başarıyor. (Bu sıradaki çığ sahnesi çok etkileyiciydi) Merkeze döndüğünde herkesin intihar ettiğini görüyor. Karşısına General Mahad çıkıyor, Codex'i Doktor'a götürmek isterken, General Mahad tarafından öldürülüyor. General Mahad codex'in içindeki bilgileri de sildikten sonra intihar ediyor. Hikaye sonra şimdiki zamana geliyor. Albay Jonh Carver ve ekibi Isaac Clarke'ın yanına gelip, "marker"ı durdurmak için ona ihtiyaçları olduklarını söylüyor. Beraber donmuş gezegen olan Tau Volantis'e geliyorlar (Bu sıralarda da güzel, ürpertici olaylar oluyor). Bu gezegenden birilerinin "marker"ı durdurmanın yolunu bildiğini öğreniyorlar. Onu yada artık ondan kalanları bulmak için yola çıkıyorlar. Oynanış olarak oyunda bazı yenilikler var. Oyunda karakterimiz artık barikatların arkasında saklanabiliyor ya da yerde yuvarlanarak düşmanlarından kaçabiliyor. Oyunda yine bir çok Necromorph ile karşılaşıyoruz ve eski oyundan farklı yaratıklar bizi korkutmaya devam ediyorlar. Necromorph'lar artık daha zor ölüyor. Bazen uzun uğraşlarla öldürdükten sonra Necromorph'un üzerine çıkıp tepinmeye başlıyorsunuz bütün stresinizi atmak için (Bazen de onlar size yapıyor). Oyunda sadece Necromorph'lar yok bir de Unitologist askerler var. Ama onlar ne korkunç, ne de zor ölüyorlar. Tabii ki, ölmenin yolları sadece bu düşmanlar tarafından öldürülmekle bitmiyor. Tepeden bazen makinalar yağıyor, bazen koca bir matkapdan kaçıyorsunuz. Eski oyunlardan da hatırladığımız çevresel etkenlerde yerini koruyor.

Oyundaki en güzel yeniliklerden biri ise "Weapon Bench"ler. Burada oyuncular etraftan topladıkları parçalarlar, şemalarla, kendilerine yeni silahlar yapabiliyor, ya da değiştirebiliyor. Silahınıza güzel modifiyeler yaparak daha şık ve güçlü hale getirebiliyorsunuz. Bu şemaların arasında eski oyunlardan hatırlayacağımız silahlar da mevcut. Oyunundaki diğer bir yenilik ise co-op modu. Coop modunda, ikinci oyuncu Jonh Carver ile oynuyor. Co-op modda oynarken oyuncular alternatif hikayeler ile karşılaşıyor. Bazen birbirlerini korumak zorunda kalıyor, bazen yolları ayrılıp tekrar bir araya geliyorlar. Oyun eski oyunların üstüne yeni şeyler ekleyerek çok daha güzel bir hale gelmiş. Oyun hiç bir zaman sıkıcı bir hal almıyor ve kendini tekrarlamıyor. Oyunu oynarken yer yer korkuyorsunuz, bazen geriliyorsunuz. Isaac ile beraber siz de derin derin nefes alıp vermeye başlıyorsunuz. Bu özellik zaten güzel olan oyunu daha da mükemmel hale getiriyor. Oyunu kesinlikle oynamanızı tavsiye ediyorum. İyi oyunlar diliyorum.

Yapılan tüm oyunları, geliştirilme aşamalarında ne kadar büyük bir emek harcandığını göz önüne alarak, saygıyla selamlıyorum. Oyunların, büyük bir firma mı yoksa bağımsız bir geliştirici tarafından mı geliştirildiğine bakmak istemiyorum ancak, Indie(Bağımsız) oyunların, çok daha özel, çok daha büyük tutkular sonucu ortaya çıkmış ürünler oldukları gün gibi ortada. Binlerce kişinin geliştirdiği oyunlarda, projenin başında yer alsanız dahi, oyuna, benim oyunum demekten çekinirsiniz Oyununuz yüzlerce beyin tarafından yeniden şekillendirilmiş, belki de kurduğunuz mantık tam anlamıyla değiştirilmiştir. Bir yerden sonra, oyununuza müdahale etmeyi bırakıp, ortaya ne çıkacak diye merak ederken bulursunuz kendinizi. Indie oyunlarda ise, üç beş kafadarın bir araya gelip, insanüstü bir emek harcaması söz konusudur, oyunumuz hayal ettiğimiz gibi olabilsin diye. İşte bu tutku sanırım Indie oyunlara bakış açımın böyle olmasının nedeni. Miasmata İncelerken eksiklerini görmek istemediğim bir Indie oyun. Joe and Bob Johnson bu oyunla, Indie dünyasının göğsünü kabartırlarken, oyun dünyasına da hatrı sayılır bir eser bahşetmiş oluyorlar. MILO oyun motorunu kullanan ikili IonFX çatısı altında yazmışlar oyunlarını. Miasmata nın dağıtıcıları ise Steam ve GOG.com Bir düşünün Bir oda yerine, bir adada karantinaya alınıyorsunuz. Hastalığınızla, susuzluğunuzla, güçsüzlüğünüzle ve korkularınızla başbaşasınız. Adadaki bitkileri toplamak, labaratuvarınıza getirip araştırmak ve hastalığınızı kökünden çözecek ilacı bulmak zorundasınız. Robert Hughes u Eden Adası ndan kurtarmanızın tek yolu bu Miasmata, oyuncuyu, hayvansal içgüdülerini açığa çıkarması için zorluyor adeta. Oyuna biraz alıştırıldıktan sonra, tamamen yalnız hissetmeniz sağlanıyor. Bitki arıyorsunuz, yoruluyorsunuz, susuyorsunuz, hastalık belirtileriniz sizi en olmadık yerde engelliyor Ve tüm bunlara rağmen, hayatta kalmak için araştırmalarınıza devam ediyorsunuz.

Eden Adası nda doğa bir harika. Kafanızı çevirdiğiniz her yerden huzur fışkırıyor. Johnsonlar ın yerinde olsam oralara bir yere, oyuncunun oyun içi görüntü alabileceği bir fotoğraf makinesi koyardım. Çevre bundan fazlasını hak edecek kadar iyi dizayn edilmiş. Haritamız tamamı ile özgür bir harita. İstediğimiz yere istediğimiz zaman gidebiliriz. Bu da oyunu gerçekliğe bir adım daha taşıyor. Oyun sizi ormanın daha derinlerine inmeye zorlamak amacıyla, yakındaki bitkilerle hastalığın iyileştirilemeyeceğini kısa sürede hissettiriyor. Mantarla, çiçekle olacak iş değil, ben gidiyorum arkadaş deyip, yarı koşarak, yarı kayarak ormana yol alıyorsunuz. (Ayak kayma efekti biraz abartı olmuş olabilir. Bazen Colin Mcrae oynar gibi hissettim doğrusu.) Uzun lafın kısası, arşivinizde kesinlike bulunmalı Miasmata. İyi oyunlar.

Oyun ilk duyurulduğundan beri büyük tartışmalar oldu. Bazı insanlar çok kötü, lanet olsun size dedi, bazıları da artık değişiklik zamanı gelmişti, oyun güzel olsun hikaye güzel olsun yeter diyordu. Ben de artık değişiklik yapılmasından yanaydım. Güzel olacağını düşündüm ve başladım oynamaya. Öncelikle, oyun çok mükemmel değil ama çok vasat da değil. Hikaye güzel bir şekilde başlayıp devam ediyor. Buradan hikayeyi pek anlatmak istemiyorum, spoiler vermeye gerek yok. Her şey bize eski Devil May Cry serisini hatırlatacak şekilde yapılmış. Tabi ki yine hedefimiz Mundus tan kurtulmak. Bunun için farklı yollarlar izlemek gerekiyor. Devil Trigger, eski serilerdeki gibi olmuş. Size ekstra hız, hazar puanı ve sağlık yenilenmesi sunuyor. Bunun yanında eski Devil May Cry serilerindeki Quick Silver a benzer bir şekilde zamanı yavaşlatıyor ve aynı zamanda düşmanlarınızın havaya fırlamasına neden oluyor. Siz de bir güzelce onları pataklayabiliyorsunuz.

Oyunda zaman zaman kendinizi Spiderman sanabiliyorsunuz. Ophion Whip in Demon modu sayesinden bazı platformları ya da eşyaları kendinize çekip kendinize yol yapıyorsunuz bazen de Angel modunda platformlara kendinizi çekebiliyorsunuz. Ama bazı anlar geliyor ki, arka fon muzikte Spiderman in o efsane açılış müziğini duyar gibi oluyorsunuz. Boss dövüşlerine gelirsek, bu kısım biraz hayal kırıklığı idi. Gerçekten çok kolaydı bosslar. Hani nerde o eski bölüm sonu canavarları dedim. Boss dövüşlerinde de hava da kalabilmek olayı tamamen kolaylaştırıyor. Oyunda her zaman ki gibi Orblar ve Starlar var, sağlığınızı yada Devil Trigger barınızı doldurmak için. Tabi ki vazgeçilmez Challangelar da yerinde duruyor. Challangelar ı bitirerek fragment toplayarak sağlık barınızın ya da Devil Trigger barınızın artmasını sağlayabiliyorsunuz. Özetlersek, oyun için asla Devil May Cry 1 yada 3 kadar mükemmel diyemeyiz. Ama yine de şans verip oynanması gerekiyor. Oynadıkça hoşunuza gitmeye başlıyor, ve ön yargılarınız kırılıyor. İyi oyunlar.

Sayın Oyunabakış okurları sizin için, uzun zamandır gündemden düşmeyen bir oyunun incelemesini yaptım. Bir oyun geliştiricisinin ilk oyununda, bunun yanlış olduğunu bile bile, hep daha çok eksi ararız. İlk yapım olduğu için oyuna hep daha kuşkucu bakar, hüsrana uğrayacağımızı düşünürüz. Fakat Red 5 Studios Firefall'u duyurduğundan beri gündemden düşmek bilmedi bir türlü. Firefall, FPS(First Person Shotter) tarzı ve Open World yani keşfedilebilir devasa haritalı bir oyundur. Oyunun henüz piyasada BETA sürümü bulunmakta. Eğer BETA sürümünü oynamışsanız, oyunun çıkması için gün sayanlardan birisiniz demektir. Oyuna giriş yaptıktan sonra, bizleri karakter yaratma ekranı karşılıyor. Karakterimizi yaratırken belli özelliklerini elimizle ayarlayabiliyoruz. Peki hangi özellikleri ayarlayabiliyoruz? İlk başta karakter yaratırken karakterimizin Erkek mi, yoksa Kadın mı olacağına karar veriyoruz. Karakterimizin ses tarzını, saç rengini, saç stilini, göz rengini, ten rengi ve hatta zırh rengini bile ayarlayabiliyoruz. Aynı zamanda oyunda seçilmeyi bekleyen karakter sınıfları da var. Şunu da belirtmek istiyorum seçtiğimiz bu karakter sınıflarını oyun içinde istediğimiz zaman değiştirme imkanı da buluyoruz. Karakter sınıflarından kısaca bahsetmek istiyorum size. "Assault", birden fazla atış seçeneği sunan, klasik asker sınıfı olarak çıkıyor karşımızı."medic", adından da anlayabileceğimiz üzere, bu sınıf ilkyardımcı sınıfı olarak karşımıza çıkıyor takım arkadaşlarımıza heal basabiliyoruz ve saldırı yaparak düşmanın mermisinin verdiği normal hasar yerine o mermilerden alınan HP oluyor. "Recon",oyunumuzda keskin nişancı tüfeklerinde çok iyi olan bir Sniper sınıfı olarak karşımıza çıkıyor."engineer", çoğunlukla elindeki silahlar yerine etrafa kurduğu silahlar ile saldırı yapan sınıfımız olarak karşımıza çıkıyor ve son olarak ise "Dreadnaught", ismin yabancılığı sakın sizi şaşırtmasın. Bu sınıf bildiğimiz ağır silahçı sınıfı. Bu sınıfın özelliği ise diğer sınıflardan daha fazla HP, üzerimizde oldukça ağır bir zırh ve elimizde ise ağır silahçıların favorisi olan Chain-Gun var.

Oyun içi harita özelliğinden bahsetmiştim size. Open World özelliği haritayı gezerek keşfedebileceğimiz bir özellik kazandırıyor oyuna. Bu özellik sayesinde oyundan bir kaç kez oynayıp sıkılmamız mümkün olmuyor. Karakterimizi yarattık ve oyunumuza başladık. İlk başta teknolojik bir uçakta bir şehre götürülüyoruz ve iniyoruz. Basit görevlerle başlıyoruz oyunumuza. Karakterlerde yüksek yerlere çıkmamızı kolaylaştıracak olan ve özellikle benim çok çok eğlenceli bulduğum bir Jatpack sistemi mevcut. Jetpack'ımız sınırsız, sadece kullandıktan sonra dolmasını beklemeliyiz. Firefall hep TPS hem de FPS bakış tarzı ile oyunu oynamamıza imkan sunuyor. Fakat şunu söylemem gerek oyunu FPS bakış tarzı ile oynamadıkça atmosferi iyi yaşayamıyorsunuz. Pvp severlere bir müjdesi var Red 5 Studios'un. Oyun henüz piyasaya adımını atamamış olsa da duyurulmuş tam 3 ayrı Pvp modu ile gelecek. Sunken Harbor modu,basit bir "Takım Ölümoyunu" (Team Deathmatch) tecrübesi yaşatıyor bizlere. Orbital Comm Tower haritası, biz oyunculara bir "Ele geçir/savun" (Capture/Defend) modu sunuyor bizlere. Şimdilik oyunun özellikleri bunlar. Ama oyun çıkınca neler ekleneceğini bilemeyiz. Sonuç olarak orijinal grafikleri ve muhteşem atmosferi ile Firefall bize eşi benzeri olmayan bir oyun deneyimi yaşatmak için geliyor. Kaçırılmaması gereken bir oyun bence Firefall.

Ninja Gaiden 3, serinin diğer oyunları göre sönük kalmıştı. Çünkü oyunda çok kan vardı ama brutal sahne yoktu. Ninja Gaiden 2 de düşmanlarınızın kolunu bacağını, kafasını gözünü kesebiliyordunuz. Üçüncü oyunda bunun olmaması sevenleri üzmüştü. Oyun çok başarısız değildi aslında, oynanış grafikler, hikaye çok güzeldi. Ama bir kaç eksiği vardı. Team Ninja bu eksikleri göz önünde bulundurup, oyunu tekrar yapma kararı almış. Oyun artık Ninja Gaiden 2 gibi olmuş, yani etrafta kol, bacak, kelle uçuşacak. Ayrıca oyunda bu sefer Ayane ile de oynama şansımız var. Extra olarak oyunda yetenek sisteminde de bazı değişikler mevcut, bunların detaylarını oyun çıkınca göreceğiz. Son olarak bu oyun sadece Wii U için planlanıyordu ama artık PS3 ve Xbox 360 için de yayınlanacağı açıklandı.

Grand Theft Auto ya da herkesin bildiği adıyla GTA Her zaman en çok oynanan, en çok konuşulan ve en çok beklenen serilerden biri. Çoğunlukla GTA serisini, III den itibaren takip etmeye başlayıp San Andreas ile seriye karşı sadakat duymaya başladıysak da serinin en iyi oyunu GTA II dan çoğumuzun haberi olmadı. Üç boyutlu oyunlar dışındaki oyunların pek rağbet görmediği 1999 yılında çıkan GTA II, iki boyutlu olarak piyasaya sürüldü. DMA Design (Şimdiki adıyla Rockstar North) tarafından geliştirilen oyun, Rockstar tarafından yayımlandı ve Take-Two Interactive tarafından da dağıtıldı. GTA II, iki boyutluydu; ama o yıllarda çoğu oyunun veremediği özellikleri oyunculara sunuyordu. Bunlardan ilki GTA II da koca bir şehirde dolaşıyor, şehri oluşturan yapılarla kolaylıkla etkileşime girebiliyor olmanızdı. Üstelik oyunun bilgisayar sürümünde şehirde günlerin geçtiğini hissediyordunuz. Siz, şehirde dolaşırken geceyle gündüz birbirini kovalıyordu. GTA II, toplam üç ayrı şehirden oluşan ve zorluk seviyesi şehirlere göre değişen bir yapıya sahiptir. Her şehir, halka ait olan ve şehrin üç mafyası arasında paylaşılmış dört kısımdan oluşur. İlk şehir, ufak bir Avrupa şehri havasındayken, ikinci şehirde kendinizi Amerika da, son şehirde ise Rusya da bulursunuz. Her şehirde mevcut olan mafya Zaibatsu dur. Son şehirde, işe Rus mafyası da dahil olurken, tanıdık mafyalardan bir diğeri de ilk şehirdeki Yakuza dır. Ayrıca, sadece şiddet ve deliliğe önem veren Loonies, Elvis Presley fanları tarafından kurulmuş Güneyli Rednecks, bilim adamlarının mafyası SRS ve Hint mafyası Hare Krishna da GTA II nun diğer mafya gruplarındandır. GTA II da her mafyanın kendine ait araba tipi, radyosu ve eğlenceli bir özelliği vardır. Verdikleri görevler de bu özelliğe göre olur. Buna en güzel örnek şüphesiz Loonies in, taksilere bir türlü binemediği için verdiği ve taksicileri öldürdüğümüz Taxi Drivers Must Die! görevidir. Bir diğer eğlenceli görevse, insanları delirten Zaibatsu radyosu Futuro FM vericisinin havaya uçurulması olan ve şehirdeki herkesin birbirine, polise, mafyaya saldırdığı, araba, para çaldırdığı Radio Za-Za! görevidir. GTA II nun bir başka güzel yanı ise oyundaki asıl amacın görevlerin yapılması değil, belirli bir para seviyesine ulaşılıp diğer şehre geçilmesidir. Buna ulaşmak içinse her türlü yöntem kullanılabilir. Çünkü şehirdeki her şey fazla ya da az miktarda da olsa para kazandırmaktadır. Bölüm geçmek için insanlara saldırabilir, araçları havaya uçurabilir, gizlenmiş iki tanktan birini bulup şehirde dehşet saçabilir ve hatta taksicilik bile yapabilirsiniz! Ama Loonies üyelerine özellikle dikkat etmeyi unutmayın

Para kazanma yöntemlerinden en hızlısı ise tabii ki tankla şehirde dehşet saçmak. Her aracın üzerinden rahatça geçip patlatabilen tank sayesinde paranız kronometrede süre tutar gibi artacaktır. Ancak ikinci şehirden itibaren, peşinize SWAT tan sonra FBI ve son çare olarak ordu düştüğü için; bu iş, ilk şehirdeki kadar kolay olmayacaktır. GTA II ya eğlence katan birçok şeyden bir diğeri de Kill Frenzy lerdir. Adından da anlaşılacağı gibi bir Kill Frenzy noktasına geldikten sonra insanları bize verilen bir silah ya da araçla çılgınlar gibi öldürmemiz gerekiyor. Bize her durumda para kazandıran bu özellik; başarılı olmamız durumunda ekstra hak elde etmemizi ve peşimizdeki bütün polislerden kurtulmamızı da sağlıyor. Başarısız olmamız durumunda da peşimizdeki polisler bizi aramaya devam ediyor. Ama Car Shop lar bununla sınırlı değil. Ayrıca, aracınıza saatli bomba taktırıp onu bir terör aracı hâline de getirebiliyorsunuz. Car Shop lardan alabileceğiniz en eğlenceli şey ise yağ. Yağ üzerinden geçen araç bir anda kontrolden çıkıp hızla sağa ya da sola uçup gidiyor. Çoğu kişinin aklına görev yaparken peşindeki araçtan rahat kurtulma amaçlı bir kullanım gelse de bence yağı şu şekilde kullanmak en eğlencelisi: İşlek bir ana cadde bulun. Dört yol ağzını yağ birikintileri ile doldurun. Aracınızdan inin ve tam orta noktaya geçip bekleyin. İşte size GTA Survivor Frenzy! Tabii bir de GTA II radyoları var Neredeyse unutuyordum! GTA II nun radyoları, tamamen amatör gruplardan alınan şarkılarla dolu olmasına rağmen, gelmiş geçmiş en iyi GTA radyosu. Tüm radyolardaki, tüm şarkılar dinleniyor. İnsanı sıkmıyor, baymıyor; aksine eğlendiriyor. DJ lerin sohbetleri ilgi çekici, arada şarkı takılması gibi kazalar oluyor, reklamlarsa bir harika! Sadece, reklamları için dinlediğim radyo kanalları var Tabii bir de her şehirde dolaşan Elvis taklitçilerini unutmamak lazım. İlki, GTA London: 1969 da görülen bu taklitçiler, şehirde arka arkaya dizilip Elvis ten alıntılar yaparak ilerler. Onları dinlemek de hoştur, arabayla tek sıra hâlinde ezmek de Çünkü tek sıra hâlinde ezmeyi başarabilirsiniz ELVIS HAS LEFT THE BUILDING! yazısıyla birlikte büyük bir para ödülüne de sahip olursunuz. GTA II da para kazanmanın bir başka yolu daha! Tabii bu kadar şeyden bahsetmişken GTA II nun Car shop larından bahsetmemek olmaz Bu car shop lar temel amacı polisler peşinizdeyken arabanızı boyatıp kurtulmanız olsa da, arabanızı bir James Bond arabasına çevirmeniz için de kullanılabiliyor. Nasıl mı? Mesela aracınıza taramalı tüfek ya da mayın ekleterek! GTA II anlatmakla bitmez; ama kısaca diyebilirim ki her yönden geyik ve eğlence üzerine kurulmuş, gelmiş geçmiş en iyi GTA oyunudur. On bir senedir, hiç bıkmadan, sıkılmadan bilgisayar, PlayStation ve emulatör yardımıyla PSP de oynadığım tek oyundur. Eğer bugüne kadar hâlâ oynamadıysanız kesinlikle bir yolunu bulup oynayın. Pişman olmayacaksınız. Şehrin sesleri bile eğlenmeniz için yeterli olacaktır. Hatta şu an her şeyi bırakıp GTA II oynamaya gidiyorum! Bu arada siz de şu adresten ücretsiz olarak GTA II yu indirebilirsiniz. Rockstar sağ olsun, bu kült oyunu bizimle paylaşmaya karar vermiş: http://www.rockstargames.com/classics/

Oyun dünyasının, geliştirme boyutuyla az çok için kullanılan bir motor değil. Özellikle, bilgisayar ya ilgilenen herkesin karşısına çıkmıştır Unity. Karşısına da MAC ortamı için projelerin, Unity e hiç para harcamadan geliştirilebiliyor olunması Unity nin 3D içeren çıkan herkes de kıyısından köşesinden de olsa Unity e bir göz atmıştır. Bu yazıdaki amacımız; Unity nedir, ne her şeyde kullanılabilmesinin önünü açmıştır. değildir, neleri yapabilir, neleri yapamaz; gibi noktalara Unity nin, temelde iki tane sürümü vardır. Bunlar, Unity nin free ve pro sürümlerinden oluşur. ufak da olsa değinmek ve böylece oyun geliştirmeye veya Unity ile uğraşmaya yeni başlayanlara biraz bile Unity nin ücretsiz sürümü, indie grupların veya bireysel olsa satır arası bilgiler verebilmek. geliştiricilerin Windows ve MAC ortamına oyun geliştirebilmesi için gereken her şeyi sağlar. Daha büyük işler Öyleyse başlıyoruz: düşünenlerin ise, pro sürüme geçmesi gerekir. Ufak Bir Tanım Unity nin pro sürümü; kalabalık simülasyonu, Unity, en iyi; Unity, bir oyun motorudur. şeklinde özetlenebilir. Bilgisayarınıza kurduğunuzda temel- geliştiricinin işini kolaylaştıracak hazır algoritmalar, ses filtreleme, multiplayer network için kolaylıklar, gerçek zamanlı gölgeler ve performansa yönelik daha iyi sonuçde, oyun motorunun kendisi ve editörü MonoDevelop ile gelir. Unity, ile 2D projeler geliştirilebilecek olsa da lar içerir. Tabii yukarıda bahsedilenler pro sürümün asıl amacı kendine has bir dünyası (fiziği) olan 3D projeler geliştirmektir. oyun, yerine proje yi kullanma- kazandırdığı birkaç satırbaşından ibaret. mız boşa değil. Çünkü Unity, sadece oyun geliştirmek

Android ve ios a yönelik projeleri olanların ise anda oyun geliştirmenizi sağlayan bir oyun motorunu zaten bunlara yönelik lisansları satın almaları gerekir. satın almaksa size sadece birkaç bin dolara mal olacaktır. Unreal, CryEngine gibi oyun motorları için birkaç Flash a yönelik pro sürüm de daha sorunsuz çalışmaktadır. Konsollarla ilgili lisansların alınabilmesi içinse Unity ile iletişime geçilmesi gerekmektedir. bu fiyatı bedava ymış gibi duruyor. Üstelik 100 bin milyon dolar ödemek gerektiği düşünülürse; Unity nin dolarlık bir kazanç sağlamadığınız sürece Unity; kazandığınız paraya ortak olmuyor, hiçbir yüzde almıyor. Artılar Unity nin, diğer oyun motorlarına göre en büyük Ayrıca Unity, geniş bir Asset Store a da sahip. Asset Store, geliştirici ve tasarımcılara para kazanma imkânı artısı bir kez geliştirilen projenin belki sadece birkaç ufak değişiklikler yapılarak- bilgisayar ortamından sunarken, işinizi kolaylaştıracak toollar bulmanızda da PlayStation a, ios a, Wii ye kadar sekiz ayrı platformda kolaylık sağlıyor. aynı anda piyasaya sürülebilmesidir. Bu özellik, büyük oyun motorlarında bile şu an mevcut değildir. Bu da Eksiler Unity nin sektörde öne çıkmasına büyük katkı sağlamaktadır. Başlangıç seviyesinde, Unity nin en büyük eksiği performansıymış gibi gözüküyor. Unity nin kendiliğinden sağladığı performans; CryEngine, Unreal gibi oyun Unity i öne çıkaran bir diğer özelliği ise programlama dili olarak neredeyse her programcı tarafından motorları ile karşılaştırıldığında yetersiz gözüküyor. Ancak bunu çözmek de zor değil. Biraz tecrübe ve refacto- bilinen C# ve JavaScript in kullanılabiliyor olmasıdır. Bu durum, özellikle C++ a antipatisi olan geliştiriciler ring, belki biraz da Unity üzerine alınacak uzmanlık eğitimi, performans sorununu çözmenizde yeterli oluyor. ve oyun programlamaya yeni karar vermiş programcılar için avantaj sağlamaktadır. Unity ile ilgili ufak hileler öğrenildiğinde, projenin per- Unity i diğer oyun motorlarından ayıran bir başka güçlü yan fiyatı! Özellikle, sekiz ayrı platforma, aynı formansı fazlaca arttırılabiliyor. Ayrıca Unity nin pro sürümü de performans konusunda destek sağlıyor.

Visual Studio, Eclipse gibi IDElerde program sayısı CryEngine gibi oyun motorlarıyla karşılaştırıldığında daha fazla olsa da Flash oyun geliştirmeyle geliştirmeye alışmış kişilerin sorun yaşayacağı bir diğer nokta da muhtemelen MonoDevelop un performansı olacaktır. Zira MonoDevelop un performansı ilgili kaynaklardan çok daha az. Son Söz büyük IDElere oranla düşük ve dilden dile de Sonuç olarak, hayalinde 3D oyunlar geliştirmek (özellikle C# ile JavaScript arasında) farklılık gösterebiliyor. Ancak ücretli de olsa Unity için daha iyi bir olan kişiler için Unity; hem 3D ortamı anlama, tecrübe edinme hem de Türkiye de çalışacak/staj yapacak IDE, Asset Store dan edinilebilir. yerler bulma konusunda iyi bir başlangıç olacaktır. Ayrıca, Unity e yeni başlamış kişiler muhtemelen kaynak veya takıldıkları noktalarda yardım bulma- Ayrıca Unreal ve CryEngine in büyük ve güçlü dünyasına dalmadan önce, Unity ile ısınmak da yararınıza da zorluk çekeceklerdir. Unity ile ilgili kaynakların olabilir.

RPG geliştiricileri için büyük kolaylıklar sağlayacağından bahsedilen REDengine 3, devasa open world haritalarla çalışma avantajı sağlıyor. Ayrıca oyuncu, bu devasa haritalar üzerinde, loading mesajlarıyla karşılaşmadan özgürce dolaşabilecek. REDengine ilk olarak The Witcher 2 ile dikkatleri üzerine çekmişti. Xbox a çıkarılan The Witcher 2 da ise REDengine bir çağ daha atlayıp REDengine 2 oluverdi. Şimdi ise, CD Project, kendi motorları olan REDengine 3 yi kullanarak CyberPunk 2077 yi geliştiriyor. The Witcher Art Direktörü ve CD Project RED yöneticisi Adam Badowski, REDengine 3 den bahsettiği basın açıklamasında, RPGleri ikiye ayırıyor ve sözlerine devam ediyor: RPG dünyasında iki yaklaşım söz konusu; senaryosu sağlam ve haritası kısıtlı oyunlar ya da haritası devasa fakat senaryosu yetersiz oyunlar... Biz, REDengine 3 ile bu iki yaklaşımın olumlu yönlerini birleştirdik. Buna ek olarak, daha gerçekçi karakterler, büyüleyici bir kurgu ve oyuncuların yükleniyor mesajlarına takılmadan özgürce dolaşabileceği bir dünya ile daha gerçekçi oyunlar yapabileceğiz. Geçmiş projelerimiz üzerine çalışırken, böyle bir şeyi başarabileceğimizin hayalini dahi kurmamıştım. Destekleri için tüm takipçilerimize teşekkür ederiz ve şimdi REDengine 3 kullanarak RPG tutkunlarının bir çoğunun hayalini kurduğu bir oyun yaratacağız. REDengine 3 CD Project RED in kendi editörü olan REDkit editörü kullanıyor. Motor, Kullandığı teknoloji sayesinde gerçeğe daha yakın görüntüler elde edebiliyor. REDengine 3 nin asıl gücünü ise Cyberpunk 2077 de göreceğiz. REDengine 3 vadedildiği gibi RPG geliştiricilerin yeni gözdesi olabilecek mi? Merakla bekliyor olacağız.

Bir çok güzel oyuna imzasını atan ve içinde barındırdığı firmalarla, Vigil Games, Relic Entertainment gibi, güzel işler çıkartan THQ tamamen iflas etti ve parçalar halinde satıldı. Firmaların satışları şu şekilde oldu; Relic Entertainment ve Company of Heroes serisi; 26.6 milyon Dollar Sega. THQ Montreal, 1666 ve Underdog; 2.5 milyon dolar Ubisoft. Evolve; 10.894 milyon dolar Take-Two Interactive. Volition ve Saints Row serisi; 22.3 milyon dolar Koch Media Homefront serisi; 544.2 bin dolar Crytek. Metro serisi; 5.8 milyon dolar Koch Media South Park: The Stick of Truth; 3.2 milton dollar Ubisoft Darksiders serisi ve yapımcısı olan Vigil Games ise alıcısı bulamadı. Bu durum baya şaşkınlığa neden oldu. Darksiders sevenler tarafından, oyunun devamını da aynı tadında devam ettirebilecek bir firma tarafından alınması isteniyor. Satılan firmaların işçilerinin çoğuna aynı işleri teklif edilmesi bekleniyor ama bunun kesin olmadığı bazı değişiklikler olacağı söyleniyor.

Prince of Persia çok uzun zamandır hayatımızda. Bu seriyi sevmeyen insanları sayısı oldukça az. Tabii ki oyunlardan bazıları gereken etkiyi yapmadı, mesela 2008 yılında çıkan spin-off oyunu gibi. Ama her zaman bir sonraki oyunu bekledik. Ama Ubisoft seriyi durdurma kararı aldığı açıkladı. Korkmamıza gerek yok, buna durdurmak yerine beklemeye aldı demek daha doğru olur. Belki bu oyuncular için de onlar için de doğru olandır. Çünkü bekletmeye almalarının nedeni, daha yeni bir fikir ile karşımıza çıkmak istemeleri. Ubisoft CEO'su Yannis Mallat yaptığı açıklamada, verdikleri kararın doğru olduğunu ve bunun Prince of Persia serisi adına daha güzel sonuçlar çıkartacağını belirtti. Sanırım Devil May Cry'ın başına gelenlerin, kendi başlarına da gelmesinden korkuyor. Biliyoruz ki bir çok oyun firması zaman zaman böyle kararlar alıyor, hiç beklemediğimiz bir anda yeni oyunu duyurabilirler. Beklemekten başka çaremiz yok. Playstation 4 ile ilgili bilgiler, söylentiler yavaş yavaş yayılıyor. Herkes sabırsızlanmaya başladı ve nasıl bir şey ortaya çıkacağını merakla bekliyor. Bazı insanlar erken olduğunu düşünüyor. Bazıları ise yeni konsol vaktinin geldiğini düşünüyor. Tabii ki bu düşünceleri en çok etkileyen unsur maddi durumlar. Yakında neler olacağını göreceğiz. Bu hafta içinde bazı söylentiler ortaya çıktı. Bunlardan ilki, PS4 kumandalarının dokumatik LCD ekranı olacağı ve biometric sensörleri olacağı yönünde. Bu biometric sensörler, oyuncudan bazı bilgiler alacak, kalp atışı, vücut ısısı gibi. Bu teknoloji üzerine araştırma yaptıkları söylentileri yayılmış durumda ama bunu direk joysticklere entegre edecekler mi yoksa ekstra parçalar mı çıkartırlar bilinmez. Yakın zamanda DualShock'lar tarih olabilir ya da bunun yerine beraber çalışabilecekleri bir sistemde uygulayabilirler. İkinci bir söylenti ise, artık oyuncuların direk Playstation üzerinden video ve ekran görüntüsü paylaşabilecekleri yönünde. Konsol sürekli olarak görüntü kayıdı yapacak ama bu son 15 dakika ile sınırlı olacak ve oyuncu istediği zaman bu son 15 dakikayı kesip biçip paylaşabilecek yada direk anlık ekran görüntü sunabilecek diğer oyunculara. Mart ayında açıklanması beklenen konsol bize neler sunacak göreceğiz.

OYUNLAR VE ŞİDDET Kendimi bildim bileli bu tartışma devam ediyor. Video oyunlarının insanların üzerinde kötü etkiler her zaman insanların dilinde oldu. Biz hiç bir zaman inanmadık buna ama annemizden babamızdan sürekli bunları duyduk küçükken bile. Bazen internet kafelerde şiddet içeren oyunların oynanması yasaklandı, bazen ailelerimiz yasak koydu bize. Son zamanlarda bu konu medyada tekrar manşetlerde geçmeye başladı. Yüksek mevkilerdeki kişilerde bu konu hakkında konuşmaya başladı. Amerika senatörlerinden Lamar Alexander, son zamanlarda yaşanan şiddet olaylarının nedeni olarak oyunları gösterdi. Oyunların gerçekten insanları etkileyip etkilemediği tartışılır. İnsanları etkiliyor olabilir ama bu sadece kötü yönden değil iyi yönden de olabilir. Bu insanın kişiliğinin nasıl eğitildiği ile ilgilidir. Ben ve benim gibi insanlar çocukluğundan beri, binlerce oyun oynamıştır, yeri geldi oradaki karakterler gibi davrandık, havada ucan tekmeler attık, ama kimseye de zarar vermedik. Bu sadece oyunlar yüzünden olmuyor, böyle düşünürsek, o zaman şiddet içeren filmler de insanları etkiler, ya da kitaplar. Zamanın da biliyoruz ki, cinayet kitapları okuyup da, oradaki cinayetleri gerçekten yapmaya çalışanlar oldu. İnsanlar oyunlardan çok güzel şeyler de öğrenebiliyor, geçenlerde bir arkadaşım bir haber okumuş, bir çocuk oynadığı oyundan öğrendiği şeyler ile kendisi ve kardeşinin hayatını kurtarmış. Bir insan oyun oynayıp, oradan gördükleri ile kötü şeyler yapıyorsa bunun ardında başka sorunlar var demektir.

Merhaba arkadaşlar. Bu hafta sizinle ASUS un yeni ekran kartı olan ASUS GTX 650-E yi inceleyeceğiz. Bildiğiniz gibi, donanımlarda mimariler gittikçe küçülüyor. Şu anda üretimi yapılan en son mimari Kepler mimarisi(28 nm). ASUS GTX 650-E de bu mimarinin bir ürünü. Kartın göze en çok çarpan özelliği gücü tamamen PCI portundan temin etmesi yani anakarttan. Bu da demek oluyor ki bu kartı bilgisayarınıza takmanız için bilgisayarınızda PCI Express 3.0 portu bulunması yeterli. ASUS GTX 650-E, 5 olan 2. hanesinden de anlaşılacağı gibi orta seviye bir ekran kartı. Buna rağmen enerji tüketimi rakiplerine fark atacak seviyede. TDP(Isıl enerji tasarımı) sadece 60 Watt! Yani siz de benim gibi sık sık bilgisayar oynamıyorsanız fakat yine de bilgisayarda performans arıyorsanız, 7990 gibi üst seviye pahalı kartlara ihtiyacınız yok. PSU ya olan ihtiyaç da bir nebze ortadan kalktığına göre, bu bağlamlarda bu kart sizin için hem ekonomik hem de mantıklı bir sistem yükseltme çözümü olacaktır. Ayrıca, ASUS GTX 650-E DirectX 11.1 desteği ile geliyor. Kartta kullanılan teknolojiler arasında kartın güç kullanımını azaltan ve standart GTX 650 e nazaran kartın ömrünü 2.5 kat uzatan Super Alloy Power teknolojisi, kolay arayüzü, ince ayarları ve yüksek verimliliğiyle overclock tutkunlarının vazgeçilmezi olan GPU Tweak teknolojisi, %25 daha az daha az toz tutan özel fan tasarımı, oyunseverlerin iyi bildiği, oyunlardaki patlamalar,dalgalanmalar vb. fiziksel olayların çok daha gerçekçi bir şekilde önümüze konduğu NVIDIA PhysX teknolojisi, PCI Express e göre 2 kat bant genişliği sunan PCI Express 3.0 teknolojisi ve son olarak da günümüzde gittikçe yaygınlaşan, ekran kartlarındaki yüzlerce çekirdeğin gücünün kullanımını sağlayan paralel hesaplama mimarisi CUDA yer almakta.

ASUS GTX 650-E arka kısmında 1 adet HDMI, 1 adet VGA ve 1 Adet DVI girişi bulunduruyor. ASUS GTX 650-E 1 GB (US$115) ve 2GB (US$115), 5 Ghz GDDR5 olmak üzere 2 seçenekle geliyor (Fiyatlar bölgelere göre değişiklik gösterebilir). Sözü daha fazla uzatmıyorum ve ASUS un kendi ilan ettiği değerlerle sizi yalnız bırakıyorum. Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere