Temmuz 2009 Sayý: 57. Fotoðraf: Erol TAÞKAN. e-mail: hale@corumhakimiyet.net



Benzer belgeler
Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

17 ÞUBAT kontrol


Kanguru Matematik Türkiye 2017

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek

2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.


Kanguru Matematik Türkiye 2017

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

ÝÇÝNDEKÝLER 1. TEMA OKUL HEYECANIM Kazaným Testi Fiziksel Özelliklerim Duygularým Haftanýn Testi...

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Genel Yetenek Testi Örnek Soru Çözümleri

Uður Tok ÇOK SEVMÝÞSÝN. Sen onu çok sevmiþsin, Daha da seveceksin, Sen onunla aðlayýp, (sen onunla var olup,) Onunla güleceksin. (Onunla öleceksin.

Kanguru Matematik Türkiye 2015

BİZ VE DEĞERLERİMİZ. 3. Ayþe yeni okulunda okuyacaðý için hangi duyguyu yaþýyormuş? A) B)


5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Yücel Terkanlýoðlu. HTML clipboard. Yaþamadýklarýndýr Dünyan! Uykuyla geçirdiðim her an, Benim için yitik bir zaman. Rüyayla devirdiðim kazan,

============================================================================

Kanguru Matematik Türkiye 2017

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

ünite1 Sosyal Bilgiler

Saman-i Viran-i Evvel Camii (Çukur Çeþme Camii)

O gün televizyonda ve radyoda, Antalya da fýrtýna çýkacaðý her saat baþý duyurulmuþtu. Ben, sonuçlarýný düþünmeden sevinçle karþýladým bu haberi.

Mine Haným sevinçliydi, mutluydu. Ýçinden gülmek, türkü söylemek, oynamak geliyordu. Bilmediði, ayrýmýnda olmadýðý bir coþku vardý içinde.

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Nejat Yavaþoðullar. Ankara Sokaklarý. Söz - Müzik: Nejat Yavaþoðullarý. Yürüyordum. Yürüyordum ay ýþýðýnda. Adým seslerim.

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

ünite 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr? Vatan ve ulus sevgisinin yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden

Üzülme Tuna, annem yakýnda gelecek, biliyorum ben. Nereden biliyorsun? Mektup mu geldi? Hayýr, ama biliyorum iþte. Postacýya telefon edip not

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Fiskomar. Baþarý Hikayesi

Sezen Aksu 2. Çok Ayýp. Söz - Müzik: Sezen Aksu. Kulaðýma geliyor, atýp tutuyorsun, ileri geri konuþuyorsun aleyhimde. Çok ayýp, çok ayýp.

Ne-Ka. Grouptechnic ... /... / Sayýn Makina Üreticisi,

17 ÞUBAT kontrol

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Azıcık şundan, azıcık bundan, Azıcık yumurta kabuğundan; Bir çanak yaptım a dostlar Ne bulgur kazanı ne hamsi tavası, Görenler sanır bülbül yuvası.

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.


Kanguru Matematik Türkiye 2017

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI


Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ALPER YILMAZ KIZILCAÞAR MAHALLESÝ MUHTAR ADAYI

Konular 5. Eðitimde Kullanýlacak Araçlar 23. Örnek Çalýþtay Gündemi 29. Genel Bakýþ 7 Proje Yöneticilerinin Eðitimi 10

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Spor Bilimleri Derneði Ýletiþim Aðý

HAYAT BİLGİSİ HAFTA SONU ÖDEVİ ADI SOYADI:

Sertab Erener. Acýt Canýmý. Söz: Sertab Erener. Müzik: Demir Demirkan, Sertab Erener. En gizli bahçelerim. Islandý yaðmurunla. Açýldý her damlada

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama Haftanýn Testi...25

ünite1 3. Aþaðýdaki altý çizili sözcüklerden hangisi yan anlamda kullanýlmamýþtýr? A. Terazinin dili yaklaþýk 300 kg gösteriyordu.

Kanguru Matematik Türkiye 2018

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Ülkü Tamer DESTANLAR VE MASALLAR ŞEYTANIN ALTINLARI. Masal-Şiir. Resimleyen: Mustafa Delioğlu


.:: TÇÝD - Tüm Çeviri Ýþletmeleri Derneði ::.

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya


ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

Yýldýz Tilbe 1 ADAM OLSAYDIN. Söz-Müzik: Yýldýz Tilbe. Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar. Kendini arattý, beni bulmadý yar

Ebru Yiðit x. Hala üye olmamýþsýnýz..! Üye olun yolumuza devam edelim...! SEN BÝR GÜNAH ÝÞLEDÝN. Tek aþkýn bendim senin. Senin en çok sevenim

Ý Ç Ý N D E K Ý L E R


Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý.

Kanguru Matematik Türkiye 2018

Fatih Baþtürk DÖNEMEM SANA. sevdim yürekten anlamadýn sen. dur gitme dedim dinlemedin sen. yalvara yalvara geriye dönsen

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127

10. 4a5, 2b7 ve 1cd üç basamaklý sayýlardýr.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ


Samet Kalkan GÝZEMLÝ MAVÝ. Deniz mavisi gözlerin. Dünya tatlýsý gülüþün. Can alýcý sözlerin. Sana ne kadar yakýþýyor bir bilsen.

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3

1. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL

============================================================================

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1

.com. Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır.

Eğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ ŞEKERLİK EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ

FEN BÝLÝMLERÝ. TEOG-2 DE % 100 isabet


ünite doðal sayýsýndaki 1 rakamlarýnýn basamak deðerleri toplamý kaçtýr?

Transkript:

Temmuz 2009 Sayý: 57 e-mail: hale@corumhakimiyet.net Fotoðraf: Erol TAÞKAN 2- Keþke 3- Dört yaným pencere 4- Çöpte bir uçurtma 5- Ve bir baþka boyutta 5- Yalancý 5- Söküp atacaðým 5- Sen kendine uykusuz 5- Yürüyorum 6-7- Dünya fotoðrafçý için dört köþe 8-9-10- Ýnsanlar ve köpekler 11-12- Kültür ve sanat etkinlikleri ÝÇÝNDEKÝLER Halit YILDIRIM Þahin ERTÜRK Mürsel ÞAHÝNBAÞ Kazým ALKAN Orhan KOL Dursun DOKUYUCU Ayþegül ÖZARSLAN Dursun DOKUYUCU Ayþegül ÞENGÖZ Osman ÇEVÝKSOY

2 Keþke... Halit YILDIRIM Herhangi bir ansiklopediyi açýp insan maddesine baktýðýmýzda biyolojik terimlerle dolu, sanki etten yapýlmýþ ruhsuz bir makine tarifi okuruz. Buradaki tariflerle kendimizi, iç dünyamýzý þöyle bir mukayese ettiðimizde kendi kendimize dudak büküp "hýh" dememek içten bile deðildir. Oysa içimizde uçsuz bucaksýz bir dünya vardýr sanki. Kendi kendimize bir düþünelim. Gözlerimizi hafifçe yumarak hayatýmýzý çocukluðumuzdan itibaren bir film þeridi gibi gözlerimizin önüne getirelim. Bir sürü hatýra kýsa bir anda tek tek canlanýverecektir. Birden, bu kadar olay, bu kadar kýsa bir ana nasýl sýðdý sizce. Diyelim ki 45 yaþýndayýz, o koskoca 45 yýl neredeyse 45 saniyeye sýðýverir. Zaman ve mekân kavramlarý aslýnda ne kadar da izafidir deðil mi? Kendimize "niye yaratýldýk acaba" diye bir soru sorsak aklýmýza þüphesiz ilk önce Hz. Âdem kýssasý geliverir. Evet, Yaratýcýmýz Meleklere: "Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife yaratacaðým" demiþti. Halife; mülkiyeti kendisine emanet edilmiþ olan yeryüzünde iradesini temsil etmek, yeryüzünde buyruklarýmý dinletecek, ilahi hükümranlýðýný gerçekleþtirmek görevini ifa ederek, ona sahip çýkacak, bir vâris, bir yönetici, bir vekil ve temsilci... Ne kadar da onurlu bir görevdi bu ve ne kadar da zor bir görev. Ne kutsi bir emanetti ki gerçekten, bu emanet; göklere, yere ve daðlara sunulmuþtu da onlar bunu yüklenmekten kaçýnmýþlar ve ondan korkuya kapýlmýþlardý. Bu emaneti ancak insan yüklenmiþti. Çünkü o insan, insaný kâmil mertebesinde nefsinin kuvvetli zalimi, hak ve hakikatin gayrisinin de cahili idi. Zira emaneti ilahiye; nefsinin isteklerini ayaklarý altýna alabilecek istidada sahip, hakký bilen ve haktan gayrisinde cahil olan insana yakýþýrdý. Ýnsan bu emaneti nazargâhý ilahi olan kalbinde taþýr. Zira emanet sahibi olan yaratýcýsý, "ben ancak kulumun gönlüne sýðarým", demiyor muydu? Emanet olarak verilen ise yine O nun adýný, nizamýný yaþatmak, O'na hakkýyla kulluk etmek deðil miydi? Belki insan cahildi, zalimdi ama olsun böyle bir görevi yüklenmek de ancak insana yakýþýrdý. Zira o "Ahsen-i Takvim" yani en güzel yaratýlýþla yaratýlmamýþ mýydý? Zira insan Allah'a kulluk etmek ve yeryüzünde onun halifesi olmak görevini, misyonunu yüklenince Hz. Âdem'in þahsýnda Melekler secde etmiþlerdi. Ancak ezeli rakibi olan Ýblis müstesna Onun kibri; ateþin topraða üstünlüðü üzerinde kenetlenince makamlarýn en ulvisinden tepe taklak olarak kovulmuþ, racim bir þekilde en süflisine doðru yuvarlanýp gitmiþti. Ama o mühlet istemesi yok muydu? O iblis, "Ahsen-i Takvim" olarak yaratýlan ezeli rakibi olan insaný düþtüðü lâinlik ve racimlik çukurlarýnda kendi yanýna yoldaþ edecek bir imtihanla baþ baþa býrakacaktý. Ne çetin imtihandý bu. Týpký meleklerin: "Biz seni þükrünle yüceltip ve sürekli takdis ederken, orada bozgunculuk çýkaracak ve kanlar akýtacak birini mi var edeceksin?" sýzlanmalarýna karþýlýk Cenab-ý Hakk'ýn: "Þüphesiz ben sizin bilmediðinizi bilirim" ikazý vardý. Neden bu görev, bu misyon hakkýyla yerine getirilmiyordu da "Ahsen-i Takvim" olan insan önce "Kel en'am" Hayvanlar gibi bir duruma düþerek, birbirini anlamsýz savaþlarla yok etmeye çalýþarak, ezeli düþmanýnýn oyununa geliyor, tuzaðýna düþüyor ve "Bel Hüm Edal" yani "Hayvanda da Aþaðý" bir duruma belki de ondan daha aþaðý olan "Esfel-i Safilin"e yani "Aþaðýlarýn Daha Aþaðýsý" bir makama tard olunuyordu? Hayvandan daha aþaðý olan mertebe ne olabilirdi, nasýl olabilirdi acaba? Hesap günü hayvanlar hiçbir kayda deðer bulunulmayýp "Toprak Olun" emri ile "Kün Fe Yekün" sýrrý ilahisi mucibince toprak oluverince, bu "Esfeli Safilin" olanlar, Ýblise yoldaþlýk edenler derin bir iç geçiriþle "Ya Leyteni Küntü Turaba" yani "Keþke Toprak Olsaydým" diyecekler. Ne kadar da kötü bir durumdur bu. "KEÞKE" bu kelime ne kadarda derin anlamý vardýr. Bir ucu þuursuz bir maziye, bir ucu kimsenin "La Yüs'el" olmadýðý bir acý akýbete dayanan ne büyük bir kelimedir. Bu kelimeden daha derin bir piþmanlýk ifade eden baþka bir kelime olmasa gerek. Bir gece bu yazýlanlarý okuduktan sonra uyumak için odanýza çekilip yastýða baþýnýzý koyduðunuz anda bunlarý bir düþünün. Keþke dediðiniz kaç olayýnýz var? Ne çok "KEÞKE"miz var deðil mi? Ýlk sevda Gözlerde baþlarken gönül oyunu Önceden sonrasý bilinmiyormuþ Bir gün olur yollar ayrýlsa bile Kelebek misali düþer kaygýlar Sabahsýz geceler bölük uykular Bir çocuk saflýðý taþýr duygular Aradan mevsimler yýllar geçse de Kendine yeniden bir yol seçse de O günlere dönmek artýk güçse de Sevmekten sevdadan býkmýþ olsa da Bir seven gönülü yýkmýþ olsa da Artýk rüyalardan çýkmýþ olsa da Bir ismi sayýklar durur dudaklar Virane gönüller neleri saklar Dile gelir bazen parklar sokaklar Þarkýlar türküler anlatýr onu Bir masal misali gelmez ki sonu Döndürür baþlarý dondurur kaný Her hüzün yol olur gider maziye Gözyaþlarý sunar aþka taziye Ýsyan eder âþýk kara yazýya Hatýralar vardýr kalplerde kalan Ýnsaný aniden maziye salan Unuttum sözleri vallahi yalan Bir þarký dinlersin gözlerin dolar Aðaran saçýný ellerin yolar Gelse de hazanýn zannetme solar Hatýra gelince gülüp geçilir Akan gözyaþlarý silip geçilir Bu sevdadan ancak ölüp geçilir Halit Yýldýrým

.:: Öykü ::. Dört yaným pencere Þahin ERTÜRK 3 Nerede kaldý be þu otobüs? Heyecanlýyým. Seviyorum þehri dolaþmayý. Benimkisi, bunca seneden sonra, kýrk üç senedir bu þehirdeyim, dile kolay, bir çok mahalleyi, bir çok sokaðý ve caddeyi ilk kez görüyormuþum gibi.yine de ýsýnamýyorum nedense ömrümü geçirdiðim bu arý kovaný gibi kaynayan þehre. Ama çocuklarýmla torunlarým daha iyiler bana göre. Dolaþýp dönünce çok iþim var. Moralim yerindeyken, binip son duraða kadar gitmeli. Þehrin en canlý caddesinde, sonra o yemyeþil mahallenin cennet köþelerini göre.. Vallahi gözüm gönlüm açýlýyor, þükür Allah'ýma. Geliyor, mavi renkli. Kalkmayayým oturduðum koltuktan, ayakta kalýveririm de.. Beklediðim otobüs deðilmiþ. Sað olsun Salih dayý. Adam yaþlý benden, gün görmüþ, Avrupa'da yaþamýþ senelerce.anladý benim mýzmýzlandýðýmdan halimi. "Mehmet, bey oðlum dedi, efendi efendi, dizlerinin aðrýsýný, acýsýný bahane edip minderine baðlý kalma.çýk dýþarý, acý zulüm yürü. Parklarda otur. Sokak baþýndaki caminin þadýrvaný kalabalýk oluyor genelde, oraya gel; konuþanlarýn arasýna katýl,güneþten nasibini al yelden yaðmurdan da payýna düþeni almalý kiþi." Gezemem aðbi, bildiðin gibi deðil,aðrýsýna dayanamýyorum, dediðimde, söylediydi bu otobüs konusunu. Adam akýl, fikir zengini. Bizde akýl var da, fikir yok derler ya. Sesi hala kulaklarýmda: "Otobüs duraðýna dek gelemez misin duvarlara neyi dayana dayana? Bir biletle þehrin yarýsýný dolaþtýrýr sana dolmuþ. Ondan sýkýlýnca, baþka hattýn otobüsüne bin. Paso al, o daha hesaplý. Gözlerin alýþsa harekete." Doðruymuþ, insanýn önce gözleri alýþýyor, harekete, durgunluða, ýþýða ya da karanlýða. Þimdi otobüs sayesinde hem harekete, hem aydýnlýða alýþýverdim. Caný sað olasýca haným da öyle diyor, ona da iyi yük olmuþum, hem de nasýl! Geldi, geldi! Can kurtaraným geldi. Alýr ýþýk denizine götürür beni duraklarda soluklanarak. Komik geliyor bana ama öyle, þu otobüsler, birkaç yüz metre yürüyünce yorulan ihtiyarlarý andýrýyor. Bak bu daha hoþ. Camlarý büyük, koltuklarý yüksek, yeni otobüs. Oturuyorum dört yaným pencere.tekli koltuklardan biri, ortalardaki boþ olsa. Her yaným, çevrem tamamýyla pencere.her tarafý açýk bir tepedeki aðaç gibi, serbest. Bu derin bir laf ama herkes bilmez manasýný. Kim mi bilir? Bir karýþ penceresi olan bodrum evde güneþ ýþýðýna hasret kala kala. Armut benzeri bir ampulün altýnda, her yanýmýz rutubetli duvar, hayata dair sesi soluðu televizyon ekranýndan duya duya.. Yaþarsan yýllarca. Þikayet etmek yok asla. Rahmetli Ali dedem derdi: "Halinden þikayet edip duran gönül, her tatlýsýný acý eder devamlý.huzurun, rahatýn için uðraþacaksýn, gerisi avare iþi." Haklý dedem yerden göðe kadar. Saðlýmýz, aile saadetimiz sonra kimsenin malýna mülküne yan gözle bakmamýz, helalle haramý bilmemiz asýl servet, gerçek nimet. Elhamdülillah erdik rahata. Sýkýntýsýz insan var mý þu dünyada? Elvan sürüyor otobüsü. Öteki, Hasan'dý, o neredeki? Hoþ sohbetti ki. Sinop'tan göçmüþ. Ýnsanlýðý iyi, sabýrlý, anlayýþlý. Yaþlýya, hastaya, düþküne, garibe,hamilelere karþý merhametli.mevlam da ona merhamet eder inþallah. O böyle davranmasa ben çok huzursuz olurum otobüste, doðrusu. Oh, tam istediðim koltuk boþ. Ne dökülmüþ bunun üzerine? Su? Deðil, deðil. Kola. Kola tabii. Sabah sabah! Þimdiki çocuklar midelerinin kýymetini, mideden öte canlarýnýn kýymetini hiç bilmiyorlar. Asitli þeyi. Þekerlidir, oturmayayým, hanýma iþ çýkartmayayým durup dururken. Gezi masrafýnýn yanýna bir de çamaþýr masrafý çýkartmayalým. Otobüs bileti, ayda en az altmýþ lira; nereden baksan yüz, yüz beþ ekmek parasý. Çok ama baþka çare. Delikanlý yerini verdi. -Teþekkür ederim oðul. Bilet masrafýný azaltmanýn bir yolunu bulmalýyým. Paso dedikleri kaç lira acaba? On lira, yirmi lira ucuzsa. Kar, kardýr; bir haftalýk ekmek parasý. Haným sevinir ki. Bugünkü yolculuðum bilet parasý hesabýyla geçiyor. Havuzlu parktaki tavus kuþlarýyla yürüyüþ sporu yapan yaþlýlara bakacaktým, geçtik. Gençken, zamanýnda, yani daha diriyken kahvehanenin dumanlý havasýndan, piþti masasýndan kurtulup da, açýk havalarda vücudumuzun hakkýný veremedik.o yýllarda böyle bir görenek yoktu veya bizden uzaktý. Yoksa.. -Yavaþ ol evladým, ayaðýma bastýn. Duymadý. Nasýl duyacak ki? Kulaklarýnda teyp mi nedir onun kulaklýðý. Adam haykýrýyor,cümle yolculara geliyor o boðuk, hýrýltýlý sesi. Genç kendinden geçmiþ. Ýtelesem, devrilirse. Gözleri hem þiþ, hem de kýzarmýþ. Sigara, içki kokuyor. Bu henüz ayýlamamýþ, sallanýyor desem, günahýný almayayým, belki o tür alýþkanlýðý yoktur. Bir simasý benim büyük toruna benziyor, hakikatte iyi gençler ama modaya uyma sevdasý. Canýmýn parçasý Bekir'in saçý, sakalý, kýlýðý kýyafeti benziyor mu babasýna, dedesine? Üzüyor hepimizi ama ne yaparsýn; evlat! Torun da bir evlat sayýlýr;canýnýn caný. Durulur, aslýna döner inþallah. Kafaný baþka bir þeyle meþgul Mehmet et aslaným,mesela dýþarý bak. Canýný sýkma. Herkesin eli iþinde, aklý baþýnda. Þehrin baþý dumanlý. Güneþ ýþýðý dumaný kovamaz ya. Irmaðýn üzeri boydan boya, aynen gökte açýlmýþ yol gibi, daha mavi. Nehrin akýntýsýnýn etkisinden mi? Þimdi, kýymetli karýcýðýmla, eve dönünce ona da böyle kibarca söyleyeyim, nehrin üstünde kayýkla kayýp gitsek aðýr aðýr. Elimizde, ekmek arasý taze kýzarmýþ balýk. Kayýk, tehlikesizce kendi kendine güvercin gibi süzülse. Etrafýmýzda kuþlar, kelebekler ve rengarenk çiçekler olsa. Çocuklarýmýzla torunlarýmýz da olmalý kayýðýmýzda. Böyle bir otobüs ferahlýðýnda ailece tabiatýn içine içine girsek. Sonra güzel bir bahçede kursak soframýzý. -"Dalgýnsýn bu gün Mehmet Amca, hayýr mý?" -Bana mý dedin Elvan kaptan oðlum? -"Evet, selam vermeden bindin, orada da suratýný asmýþ oturuyorsun, sen tatlý dilin, güler yüzün kýymetini bilen insansýn Mehmet Amcacýðým, hürmetlerimi sunarým." -Haklýsýn be Elvan kaptan. Bizden de sevgi ve selam. Sessizliðim deðerli yolcu kardeþlerime rahatsýzlýk vermemek için. Kitap okuyanlar var. Kitap tutan ellerine kurban olurum onlarýn ben. -"Evet beyler, bayanlar, Geçit Duraðý'na geldik. Lütfen orta ve arka kapýdan inelim. Ayaktaki yolcularýmýzdan ricamýz biraz daha arkaya yaklaþmalarý. Derse yetiþecek yolcularýmýzý da alalým, derslerini kaçýrmasýnlar. Kaptanýnýz teþekkür eder siz saygýdeðer yolcularýmýza." Geçit Duraðý'na gelmiþiz vay be! Uyudum mu, uyukladým mý ben? Þehri ve de insanlarý göreyim diye otobüse biniyorum, netice boþ. O çok beðendiðim sokaða bakacaktým, neydi ismi? Girne mahallesinin giriþindeki..malazgirt.. Malazgirt sokak.güneyden kuzeye, kalem gibi dosdoðru. Ýki tarafý çýnarlarla. En fazla üçer katlý evler.hele sükuneti. Her evin bahçesi var mutlaka. Kalkmadý otobüs! "-Yardým ediverin teyzeye." Her sabah binen hasta kadýn. Kimi kimsesi yokmuþ,gariplik bu iþte. Yunus Emre demiþ ya: "Üç gün sora duyalar Soðuk suyla yuyalar Þöyle garip bencileyin." Aklýmdakinin hepsi bu, gerisi var mý bilmem. Keþke adamakýllý okumuþ adamlardan olsaydým. Geçit Duraðý.Burasý dolmuþun duraðý, ya bizim geçidimiz? Hayat yolu da nihayetsiz deðil elbette. Malazgirt sokaðýnda gönlüm kaldý, iki odalý, düz ayak bir yer olsa yeter karý koca bize.önünde, bir sandalyelik yerde, kümeste bir, iki tavuk beslerdik. Civcivken alýr büyütürdü haným sultan. Yarýn Cuma. Elektrik faturasýnýn son günü. Haným dediydi. Otobüse binersem, faturanýn parasý eksiliyor. Niye camlarýný açmýyorlar otobüsün? Ýçerinin kokusu aðýrlaþtý; kolonya, parfüm, ter, ayak, köpeðin. Çantada kocaman köpek var. Ev köpeði ise bu kadar kokmamalý. Durdu dolmuþ.trafik týkanmasa bari. Gerçi tam da tepedeyiz. Þehrin yarýsýna yakýný görüþ alanýmýzda. Sanki uçakta ya da uçan balonda gibiyim. Onlardan birine binmek en eski hayalim. Ne kadar çok araba var? Ev, apartman da öyle. Ýnsan? Ýnsan çok ama ötekilere yer açacaðým diye kendini sýkýþtýrýyor git gide. Çocukluðumda gezip oynadýðýmýz mahalle meydanlarý vardý ne güzel. Býrakayým eskiyi yeniyi de, dört yanýmýn pencere olmasýna sevineyim can-ý gönülden: Her yanýmda ýþýk, her yanýmda geniþ görüntüler. Bunlarý bulamadýðým zamanlarý hatýrlayýnca, bakmak bile mutlu etmeye yetiyor beni. Hanýmý da ikna edip.. Bilet ücretini takýyor kafasýna. "Ben komþu kadýnlarla apartmanýn duvarýnýn dibinde, Münire hanýmlarýn bahçesinde oturuyorum hava müsait olduðunda."diyor. Ama þehri görmüyor benim gördüðüm yerlerden. Isýndý otobüs. Kaza varmýþ ilerde,yazýk! Yaralý varsa, Allah þifa versin. Abdullah ýn evine uðrayamadýk, karþýdaki mezarlýðý görünce aklýma geldi. Babasý Hakk'ýn rahmetine kavuþtu. Hareket ettik nihayet..son duraktan sonra geri dönüþ. Otobüs hangi aralýk boþaldý? Benim içerideki saat aðýr aksak dönüyor besbelli. Hayýrlýsý olsun. Hayat, benden çok çok hýzlý anlaþýlan. Pencere de fazla olunca. Birine bakarken diðerindeki görüntüler kalýyor geride. Araba motorlarýnýn bazýlarýnda olduðu gibi devrimiz de düþük Bu günkü yolculukta, kafamý fazla yordum zannederim. Alnýmýn ortasýnýn aðrýmasýndan belli.

4 Ethem Erkoç Çöpte bir uçurtma Ýzmir'de evin balkonundan körfezi görebiliyordum. Akþama doðru denizde güneþin batýþýný izlemenin zevkini orada tattým. Tiryakisi oldum o güzelliðin. Her gün batýmýnda balkona koþuyordum. Bir yandan gurubu seyrediyordum, bir yandan da sokakta olup bitenleri izliyordum. Ýkindiden sonra okullardan dönen öðrenciler, iþten gelen anne babalar, trafik hareketliliði derken balkonlara doluþan ailelerin dinlenme dönemi baþlýyor. Çaylar demlenip sofralar hazýrlanýrken yolda baþka bir telaþ daha izleniyor. Hurda toplayan insanlarýn beþer-onar dakika arayla çöp bidonlarýný kurcalayýþý, herkesin ilgisini çekiyor. Bir akþam gün batarken yanýnda yedisekiz yaþlarýnda bir çocukla yine bir hurdacý geldi. Baþladý bidonlarý kurcalamaya. Pet þiþelerden metal parçalarýna, naylon ve plastik eþyalara kadar pek çok þey doldurdu çuvala. O arada çocuk, bir uçurtma gördü uzaktaki çöpün kenarýnda. Hemen koþarak alýp getirdi. Mutluluðu gözlerinden okunuyordu. Babasýna gösterdi, sevincini paylaþmak istedi. Ama adamcaðýz, geçim derdindeydi. Onun için uçurtmanýn pek önemi yoktu. Yine de oðlunun sýrtýný sývadý ve tebessümle birkaç kelime etti. Çocuk da uçurtmayý bir daha sevdi, okþadý, ipini açtý, katladý. Ona bakýp bakýp hayallere daldý. Yanýmda oturanlara sordum, uçurtmayý uçurabileceði bir yer bulabilir mi diye. Bina yýðýnýyla dolu, kalabalýk þehirde böyle yerler bulmak zor diye düþündüm. Onlar da Kadife Kale sýrtlarýnda müsait yerler olduðunu söylediler. Zaten o garibanlar da oralardaki gecekondularda yaþýyorlarmýþ. Sevindim çocuk adýna. O zaman anladým çocuðun ne hayaller kurduðunu. Babasý çuvalý bir an önce doldursa da evlerine dönebilseler. Varabilse arkadaþlarýnýn yanýna. Gün batmadan yavaþ yavaþ açsa ipini, salsa uçurtmayý gökyüzüne. Herkes denizde gün batýmýný izlemeyi beklerken o da gökyüzünde özgürce kanat çýrpan uçurtmasýný izleyebilse. Etrafýndaki çocuklar da ona hayran hayran bakýp, nereden buldun, diye sorsalar. Hatta ne olur, bir tane de bize getir diye yalvarsalar. Hayal bu ya, çocukla beraber ben de ayný þeyleri düþünmeye baþladým. Ama bir taraftan da güneþe bakýyordum. Ufukta kaybolmak üzereydi. Her akþam sevinçle izlediðim o manzara, o akþam bana kasvet verdi. Üzüldüm çocuk adýna. Bu akþam uçurtmayý salamayacak gökyüzüne diye. Akþam gideceði barý, diskoyu, eðlence mekanlarýný hesap eden, gündüz sahillerde cildinin rengini deðiþtirmeyi planlayan binlerce insan da olabilir oralarda. Ne de olsa kozmopolit bir kent. Kendi yöresinde farklýda olsa ilahi gözlemi de unutan insanlar, kendilerini daðýtýyorlar megakentlerde. Tuzu kurularýn yaþam biçimi öyle olsa da her yerde insan, yine insan. Çocuk yine çocuk, yoksul yine yoksul. Çorum'da da akþamlarý balkona oturup izleyin sokakta olanlarý. Ýðreneceðiniz þeyler de, ibret alacaðýnýz þeyler de göreceksiniz. Buralarda pek çok aile, çöpten rýzkýný çýkartýyor. Pek çok kiþi, çöpten kurtardýklarýyla evini geçindiriyor. Onlarý gördükçe içimden alkýþlamak geçiyor. El açýp dilenmek yerine bin bir güçlüðe raðmen helal kazanç peþindeler. Hem kendileri kazanýyor, hem de ülke ekonomisi. Topladýklarý kaðýt ve mukavvalarla binlerce aðacýn kesilmesini önlüyorlar. Naylon, plastik ve pet þiþelerle çevrenin kirlenmesini önlemede önemli rol oynuyorlar. Atýlmýþ metalleri tasnif ederek milyonlarca ton hurda ithaline engel oluyorlar. Geri dönüþüm sürecinde nakliyesinden fabrikadaki eritme iþlemine kadar pek çok insana çalýþma imkaný hazýrlýyorlar. Bu insanlarý hor, hakir görmek yerine ödüllendirmek lazým. Daha iyi þartlarda bu maddelere ulaþmasýnýn zeminini hazýrlamak, topladýklarý eþyalarý hemen teslim edebilecekleri depolarý kurmak lazým. O zaman göreceksiniz ki bir nevi ikame ham madde niteliðindeki bu hurdalar, belediyelerin baþýna bela olmaktan çýkacaktýr. Bir uçurtma deyip geçmeyin. Görme özürlüler bile ona hayranlar. Baþkalarý seyretse bile ondan mutluluk duyabiliyorlar. O çocuk uçurtmasýný ne zaman saldý gökyüzüne, onu bilemiyorum. Ama onu izlerken ben de baþka bir aleme gittim. Daldým, düþündüm, duygulandým. Duygularýmý sizlerle paylaþmak istedim.

5 Ve bir baþka boyutta o gece yýldýzlarýn cümbüþü vardý ýpýl ýpýldý gökyüzü çalýlarda, ateþ böcekleri kýpýr kýpýrdý ve ansýzýn, kaypak bir yýldýz kaydý gökyüzünden cýrcýr böcekleriydi gecenin sessizliðini kurþunlayan; výraklamalarýydý gölde kurbaðalarýn ve þýrýl þýrýl su sesiydi usuldan bir meltemdi yalayan yüzümüzü zamaný sonsuza kurmuþtu hayallerimiz gece mavisini sararken sarýþýn yýldýz ýþýklarý ve ayaklarýný yerden kesip dal verirken evrenin sonsuzluðuna duygularýmýz, iþte hayat bu diyorduk ki; ansýzýn, kaypak bir yýldýz kaydý gökyüzünden ve bir meteor yaðmurunda son nefesini verirken güçlerimiz; birinci kat göðü ani bir sýçrayýþla geçiverdi umutlarýmýz ve bir baþka boyutta bir baþka hayat buldu uzanýp sonsuza düþlerimiz. Yalancý Kâzým ALKAN Resmini indirdim artýk duvardan Aþkýndan ölsem de bakmam bir daha Baþka ne verdin ki kederden gamdan Son kez yaktýn beni yanmam bir daha Seninim derdin yabancý oldun Çiçektin dalýmdan açmadan soldun Bir göründün bana birden kayboldun Ettiðin yeminlere kanmam bir daha Orhan KOL Söküp Atacaðým Söküp atacaðým bahçemdeki Kara yapraklý çalýlarý. Bed sesli kargalar Gelip konmasýn diye. Güller dikeceðim. Her birinin yerine. Sarý kýrmýzý pembe Bülbüller gelip konsun diye Çorum Kitaplýðý Tarih Canavarý HÝTÝTLER Arkeolog-yazar Çiðdem Maner'in kaleme aldýðý "Tarih Canavarý Hititler" isimli kitap Ýþ Bankasý Kültür Yayýnlarý'ndan çýktý. Canbolat'ýn yeni kitabý çýktý Osmancýk Belediye Þehir Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Umut Canbolat tarafýndan kaleme alýnan "Nasreddin Hoca'nýn Eþiði ve Maceralarý' isimli çocuk tiyatro kitabý çýktý. Ýsmail Pelit'ten 'Musiki Bu' Çorumlu yazar Ýsmail Pelit'in "Musiki Bu" isimli eseri G Yayýn Grubundan Dursun Dokuyucu çýktý. Osmancýklý Baþmüfettiþ dilimize 26 eser kazandýrdý Ýçiþleri Bakanlýðý Mülkiye Baþmüfettiþliði görevini sürdüren Osmancýklý yazar Ýbrahim Kapaklýkaya, son çevirisi Kierkegard'ýn "Evliliðin Estetik Gerçekliði' eseriyle birlikte 26 yabancý eseri dilimize kazandýrdý. Çorum tarýmý kitaplaþtý Tarým Ýl Müdürlüðü tarafýndan hazýrlanan "Çorum'da Tarým 2008" adlý kitap çýktý. Sen Kendine Uykusuz Uykusuz Her gece, bir sonraki güne uykusuz. Her sýla bir gurbete Uçurum rengi yüreklerdeki çýðlýk, Sana uykusuz. Ne sabahlar sabah artýk, Ne de ben eski sen Nemrut kadar katý gözlerine, Uykusuz gözlerim. Hasankeyf'de sular altýnda kaldý umutlar. Bütün ölüler cana uykusuz. Ve varlýðýn koynuna atarken hayalleri, Bütün yokluklar sana uykusuz. Yakup Yusuf'a, Ýsa çarmýha Bazen dilim sözcüklere Bazen de ruhum bedene Siyah beyaza, dev aynaya, Sorular cevaplara, sebepler sonuçlara Ben sende gördüðüm, sonra kaybettiðim, Bütün deli yellere, Sen kendine uykusuz. Bir harfin, acýmasýz cümlelere direniþi gibi, Direndi gözlerim uykusuz geçen bütün saatlere. Yenilmedi. Þimdi kör gözlerim okyanuslara uykusuz. Ayþegül Özarslan Yürüyorum Yürüyorum gün doðumundan Gün batýmýna yürüyorum Yürüyorum yaðmurda ýslanýp Güneþte kurunuyorum Yürüyorum ayaðýma deðen taþ Acýtsa da canýmý yürüyorum Yürüyorum gülen yüzde gül Aðlayan gözde aðýt oluyorum Yürüyorum gün doðumundan Gün batýmýna yürüyorum Dursun Dokuyucu

6 Ayþegül Þengöz Dünya fotoðrafçý için dört köþe Fotoðraf, son yýllarýn en popüler uðraþlarýndan birisi. Kimileri için bir hobi, kimileri için kendini ifade etme biçimi kimileri için bir sanat dalý, kimileri içinse yalnýzca aný dondurmak ve hatýralarý canlý tutmanýn bir yolu olan fotoðraf çekmek, dýþarýdan bakýldýðý kadar kolay deðil. Ýçine girdikçe iþin deklanþöre basmaktan ibaret olmadýðýný anlýyor insan. Tabiatý, insanlarý ve özellikle de ýþýðý farklý algýlamaya baþlýyor. Yaklaþýk on yýldýr fotoðraf sanatýyla ilgilenen Hasan Kahraman ile fotoðraf macerasýný konuþtuk. Kendini amatör fotoðrafçý olarak tanýmlayan Kahraman, fotoðraf sanatýna olan ilgisini "Hiçbir zaman gördüðüm güzel bir fotoðrafa kayýtsýz kalmamýþýmdýr" sözleriyle ifade ediyor. Fotoðrafçýlýk merakýnýz nasýl baþladý, nasýl bir uðraþa dönüþtü? Ýnsanlarýn tabii, yetenekleri farklý farklý. Buna baðlý olarak da ilgileri ortaya çýkýyor. Benim kendi geçmiþimle ilgili hatýrladýðým, birinci sýnýftan itibaren resme olan ilgim. Bu, öðretmenlerimin, arkadaþlarýmýn da ilgisini çekiyordu. Yani yakýn alanlar olduðu için söylüyorum, fotoðraf ve resmin benzerlikleri var. Böyle bir ilgimiz var, resme olan bir kabiliyetimiz var. Daha sonraki yýllarda bende optik meraký da olduðunu farkettim. Makineler ilgimi çekmeye baþladý. O günün þartlarýnda tabi makine sahibi olmak öyle kolay bir iþ deðil. Bir mahallede fotoðraf makinesi olan insan sayýsý bir tane desem abartýlý olmaz. Çünkü o yýlara dönük hatýralarýmdan birisi þudur; -beþ yaþlarým filan bahsettiðim yýllar- o yýllarda mahallemizde bir tane Müslüm Tunaboylu'nun fotoðraf makinesi olduðunu biliyorum. Onun çektiði fotoðraflarým var, siyah beyaz. Benim çocukluk dönemime ait fotoðraflar sadece onlar. O da iki, üç kare. Zamanýnda Müslüm Hocamýz çekmiþ. Sizin fotoðraflarýnýz mý? Benim, ablamla, diðer arkadaþ grubuyla mahallede, sokakta, bahçede çektiði bir kaç kare var. Elimde çocukluk dönemime ait fotoðraflar o, daha eski döneme ait yok. Sonraki yýllarda da çok fazla fotoðrafým olduðunu söyleyemem. Ancak üniversite yýllarýnda ilgimin daha da arttýðýný biliyorum. Ayný dönemde, ayný sýnýfta bir arkadaþýmýzýn fotoðraf makinesi vardý. Bizim fotoðraflarýmýzý o çekiyordu, ben de hayranlýkla bakýyordum. Profesyonel olarak deðil, hatýra fotoðrafý çekiyordu herhalde. Tabi, tabi. Genelde zaten bu iþ öyle baþlýyor. Profesyonellikten ne kastettiðinizi tam anlayabilmem için o kavramýn içerisi doldurmak gerekir. Çünkü biz öyle bir iddia içerisinde deðiliz, amatör fotoðrafçýlarýz, amatör fotoðraf severleriz. Veya -iltifat olarak kabul ederim- amatör fotoðraf sanatçýsý sýfatýyla bu iþle uðraþan, bu iþi yapmaktan zevk alan insanlarýz. Arkadaþ grubumuz da böyle. Kendimizi böyle biliyoruz, böyle de tanýtýyoruz. Amatör nedir? Bu iþi zevk için yapan kiþidir, bizler de böyleyiz. Gerçekten de yaptýðýmýz iþten zevk alýyoruz. Tabi, zevk alabilmek için de bir takým temel bilgilerin de olmasý gerekiyor. Ýþte oraya gelmeye çalýþýyorum. Merak ve ilgi var da hiçbir temel bilgi yok. Bizim gençlik dönemlerimizde materyal, doküman noktasýnda sýkýntýmýz vardý. Yani kitap bulmak dahi zor. Þimdi tabi o dönem bitti, artýk internet dönemi geldi. Bilgisayar çaðýyla birlikte olay daha da farklý bir boyut kazandý. Fotoðraf da böyle. O dönem, ekonomik þartlar açýsýndan sýkýntýlar vardý. Yani fotoðraf makinesi almak çok zor. Aldýktan sonra onu kullanmayý bilmek, bilen, öðretecek kiþi ya da doküman bulmak zor. Ne yapýyoruz? Ýþte, öyle uzaktan, çekilen fotoðraflara dergilerden filan bakýyoruz, takip ediyoruz, hoþumuza gidiyor. Hoþumuza giden bir fotoðraf görürsek 'bu fotoðrafý nasýl çekiyorlar acaba' diye düþünüyoruz. Gerçekten bunlar hep kafamýzý meþgul etmiþtir. Yani hiçbir zaman gördüðüm güzel bir fotoðrafa kayýtsýz kalmamýþýmdýr. Bu benimle ilgili, herkes böyle olmak zorunda deðil. Bir baþkasý müzikle ilgilidir, kulaðý oradadýr. Bir týný duysa hemen oraya yönelir, onunla ilgilenir. Biz de daha çok göze hitap eden alanla ilgili oldu, hayatým hep öyle geçti. Bu özel bir gayret, çaba deðil. Ýçten gelen bir þey. Derken yýllar geçti. Fotoðraf makinemiz oldu tabi. Ýlk kompakt dediðimiz makineler, filmli makineler aldýk maaþa geçtikten sonra ama tabi çekilen fotoðraflar çok tatmin etmiyor. Samsun'da Rus Pazarý'ndan Zenit marka bir fotoðraf makinesi aldýk, Zenit 122. Ne kadar büyük keyif aldýðýmý þu an ifade edebilmekte güçlük çekerim. Bugün belki en son aldýðým makine, son teknoloji bir makine, o kadar keyif verdiðini söyleyemem, açýk söyleyeyim. O makineyi elime almak, onu incelemek apayrý bir keyifti. Evet, bakýyoruz, tamam güzel. Hedeflerimizin gerçekleþmesi noktasýnda belli bir noktaya geldik ama bu sefer de 'bu makineyi nasýl kullanacaðýz' sorunu var. Kullananlara sormaya çalýþýyoruz ama çok yeterli bilgi aldýðýmýzý söyleyemem. O yýllarda daha çok bu iþi profesyonel yapan insanlarýn verdikleri bazý bilgiler var. Onu anlayarak çekim yapmaya çalýþýyoruz. Çektiðimiz fotoðraflar da hatýra fotoðrafý, aný fotoðrafý ama zaman zaman bazý güzel gördüðümüz þeyleri sanatsal bir bakýþ açýsýyla çekmeye çalýþýyoruz. Fakat istediðimiz sonuç çýkmýyor. Yani yüzlerce fotoðraf çekiyorsun, bakýyorsun içinden bir tane çýkýyor veya çýkmýyor, içine sinecek. Kiminde ýþýk doðru olmamýþ, kiminde kompozisyon gördüðümüz gibi deðil bir takým etkenler var tabi. Fotoðrafýn bir mantýðý var. O mantýk içinde istediðimiz kalitede fotoðraflar elde edemiyoruz. Baþlangýçta bunu herkes yaþýyor. Ama bir süre sonra tecrübe arttýkça, geliþtikçe biraz daha güzel fotoðraflar çekmeye baþlýyorsun. Ölçü de þu; bakan insanlarýn beðenmesi. Ýnsanlar bir fotoðraf gördüðünde 'kartpostal gibi olmuþ' diyorsa, bu fotoðrafýn güzel olduðu anlamýna geliyor. Bu aþamaya da tabi kolay gelinmiyor. Kaç yýldýr fotoðraf çekiyorsunuz? Þimdi bu baþlama dönemi. Yani, bunlar emekleme dönemi, buraya kadar anlattýðým. Benim ciddi anlamdaki uðraþým, bir 10 yýlýk kadar geçmiþi var. Yani 10 yýl kadar önce fotoðrafý bilen, daha önce bunun eðitimini almýþ biri olan fotoðraf sanatçýsý Dr. Ateþ Velidedeoðlu ile tanýþtým. Onlarýn açtýklarý kurs vardý. O kursa katýlýnca bakýþým çok deðiþti fotoðrafa. Ve temel fotoðraf bilgisini orada aldým. O temel fotoðraf bilgisini alýnca çektiðimiz fotoðraflar bir anda deðiþti. Bir özgüven geliyor herhalde. Çekerken bu iþi biliyorum duygusu mu oldu? Ýþin o boyutu farklý ve gerçekten önemli. Yani hangi iþi yaparsanýz yapýn. Diðer sanat dallarýnda da böyle. Bilerek yapýyorsanýz hem keyif alma noktasýnda durum deðiþiyor, hem de ortaya çýkan eser çok farklý oluyor. Tabi bu bir anda olmadý. Yani biz orada temel eðitim aldýk, uygulamalarý yaptýk, adým adým ilerledik. Ve iþte bugün geldiðimiz noktada, bu aldýðýmýz eðitimi paylaþýyoruz insanlarla. Paylaþmaya çalýþýyoruz. Bir de þu var tabi, artýk þartlar da deðiþti, o çocukluk dönemimiz gitti. Fotoðraf makinelerini elde etme yani ekonomik anlamda bir deðiþim var. Sadece kiþisel deðil, sosyal olarak da, toplumsal katmanlarla ilgili bu deðerlendirme yapýlabilir. Ýkincisi; iletiþim araçlarýnýn geliþmesine baðlý olarak bilgiye ulaþma noktasýnda, bilgiyi paylaþma noktasýnda epeyce bir geliþme var. Ve bu hobimizi -öyle tarif edeyim ben- daha ileriye götürme noktasýnda alternatifler var. Ve sürekli bunun takipçisiyiz, bunun arayýþý içerisindeyiz. Gerek ilimizde, Çorum'da, gerek il dýþýnda bu iþe gönül vermiþ, bu iþle uðraþan çok sayýda insan tanýdýk, tanýþtýk. Onlarla bilgi alýþveriþi imkanýmýz oldu. Bir araya gelme, görüþme imkanýmýz oldu. Devam ediyor. Böylece kendimizi geliþtiriyoruz. Zaten 'ben bu eðitimi aldým, bu iþ bitti' diye bir þey yok. Kesinlikle yok. Üniversitelerde biliyorsunuz, bu iþin bölümleri var. 4 yýl eðitimi verilebiliyor bu iþin. Yani bu iþin 4 yýl eðitimini alan insanlar var. Kendimizi o noktada kesinlikle görmüyoruz, bu mümkün de deðil. Ama eðitimin önemini anlatmak açýsýndan söylüyorum. Biz de öðrendiklerini uygulayan, çevremizdekilerle paylaþmaya çalýþan insanlar olarak yolumuza devam ediyoruz. Peki, fotoðraf sizin için ne ifade ediyor? Ýyi bir fotoðraf karesine baktýðýnýz zaman ne hissedersiniz? Ýyi fotoðraf nedir? Ya da size göre fotoðrafta en önemli unsur nedir? Konu mu, tekniði mi, duygusu mu... Burada tek bir þey söylemek mümkün deðil. Yani fotoðrafta tek bir þeye bakmak, tek bir þeyi görmek veya fotoðrafý tek bir kalýpla ele almak bana göre mümkün deðil. Tabi bana soruyorsunuz. Benim bakýþým, benim deðerlendirmem, benim görüþüm farklý olabilir, sizin görüþünüz farklý olabilir. Bütün sanat dallarýnda böyledir. Yani iþin kiþisel bir boyutu var. Bir de o kiþinin dýþýnda, izleyenler açýsýndan anlam noktasýnda farklýlýklar olabilir. Ben neyi görüyorum? Öncelikle bir görsel sanat. Göze hitap etmesi gerekiyor. Güzel deyince, insanlarýn çoðunlukla birleþebileceklerini düþünüyorum. Yani ben güzelin çok deðiþken olduðu kanaatinde deðilim. Gerçekten insan, -yaradýlýþýndan gelen bir özellik- güzeli algýlýyor. Güzeli algýlama kabiliyeti herkeste var. Gerçekten güzel bin fotoðraf gördüðünde herkes ona

7 Dünya fotoðrafçý için dört köþe Hasan Kahraman kimdir: 1964 yýlýnda Çorum'da doðdu. Ýlk ve orta öðrenimini Çorum'da tamamladý. 1985 yýlýnda 19 Mayýs Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi'ni bitirdi. 1986'dan beri öðretmenlik yapan Kahraman, halen Anadolu Lisesi'nde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öðretmeni olarak çalýþýyor. güzel diyor. Eðer tartýþma varsa, ihtilaf varsa, o güzelden uzaklaþýyordur. O fotoðraf güzelden uzaklaþýyordur. Yani derecelendirmek gerekirse; biri 100 puan alýrsa, diðeri 90'dýr, 80'dir, 50'lik güzeldir. Bu deðiþebilir. Ben de böyle bakýyorum. Önce tabi görsel boyutu, göze hitap etmesi, içinde barýndýrdýðý renkleri, ýþýðý, tabi ondan sonra da kompozisyonu veya onu veriþ biçimi. Fotoðrafý çekerken bir takým teknik katkýlarla olayý, gözün gördüðünden farklý yansýtabilirsiniz. Ýlk aþamada benim gözüme hitap edip etmediðine bakýyorum, daha sonra detaylara girmeye baþlýyorsunuz. Dolayýsýyla ilk anda benim baktýðým, fotoðrafýn göze hitap eden boyutu oluyor. Ondan sonra detaylarý düþünüyorum. Fotoðrafla ilgili þunu da söyleyelim; fotoðraf insanýn hayatýnda, bakýþýnda çok þeyi deðiþtiriyor. Dünya yuvarlak, ama diyebilirim ki bir fotoðrafçý için dört köþe. Yani bir vizörden bakýyormuþ gibi insan çevresine bakma alýþkanlýðý kazanýyor. Her þeyi çerçeve içine alarak mý görüyorsunuz? Yani ister istemez göz o noktaya geliyor, evet. Þartlanma oluþuyor, bilinçaltýnda oluþuyor. Yani fotoðraf karesi olarak bakmaya baþlýyorsunuz bir anda çevrenize veya kiþilere. Bakýþta öyle bir deðiþim oluyor. Ne tür fotoðraflan daha çok ilginizi çekiyor? Portre fotoðraflarý ilgimi çekiyor, öncelikli olarak. Bunu çok rahat söyleyebilirim. Ben bir doða fotoðrafý çekeceksem bile içinde bir insanýn olmasýný her zaman tercih ederim. Yani bu yüzde yüz, olmazsa olmaz bir þart belki deðil ama benim tercih sebebim o yöndedir. Ýnsanýn olmasý daha hoþuma gidiyor. Ýnsanlarla ilgili, çalýþan insanlarla ilgili çalýþmalar daha çok ilgimi çekiyor. Tabi doða fotoðrafý çekmiyor muyuz, çekiyoruz. Zaman zaman arkadaþ grubumuzla yaptýðýmýz foto-safariler oluyor. Bu foto-safariler bizim için sýradan bir gezi deðil. Bilginin paylaþýmý, onun uygulama þekli, uygulama aþamasýdýr. O anda karþýnýza bir dað, manzara çýkabilir onu çekersiniz, insan çýkabilir onu çekersiniz. Daha sonra makro dediðimiz detaylar öne çýkabilir o anda, makro çalýþabilirsiniz. Tek bir konuya baðlý çalýþtýðýmýzý söyleyemem ama ferdi olarak, insan, yani portrenin önde olduðunu söyleyebilirim. Siyah beyaz ve renkli fotoðraf arasýnda bir tercihiniz var mý? Ýlk baþlayan insanlar için renkli fotoðraf daha cazip gibi geliyor. Yine fotoðrafa yeni baþlayan veya henüz baþlamamýþ insanlar için tele daha cazip gibi gözüküyor ama benim için siyah beyaz renkli fotoðrafa göre daha fazla ilgimi çekiyor. Tele objektif yerine geniþ açý objektif, geniþ açýyla çekilmiþ fotoðraflarýn daha fazla ilgimi çektiðini söyleyebilirim. Zaman içerisinde böyle bir deðiþim ya da bakýþ açýsý oluþabiliyor. O nedenle siyah beyaz ilgimi çekiyor. Ama tabi biz þunu kaçýrdýk; siyah beyaz çalýþmanýn, onlarýn basýlmasý, üzerinde çalýþýlmasý dönemini kaçýrdýk. Artýk dijital dönem, malum. Dijitalde renkli çekiyorsunuz sonradan siyah beyaza dönüþtürüyorsunuz. Bazý karelere siyah beyazýn gerçekten çok yakýþtýðýný düþünüyorum. Özellikle insan fotoðraflarýnda. Fotoðrafýn bir belge niteliði de var. Mesela bu yüzyýlýn baþýnda çekilmiþ fotoðraflar çok önemli belgesel materyal aslýnda. Fotoðrafýn bu yönüyle ilgili ne düþünüyorsunuz? 18. yüzyýldan itibaren o günün þartlarýna göre oluþturulan fotoðraf makinesinin kullanýldýðýný görüyoruz. Tarihini çok daha eskiye götürenler, karanlýk kutunun bulunmasýyla baþladýðýn söyleyeler var ama bugünkü anlamda, bir düzleme görüntünün kaydedilmesi 18. yüzyýl sonlarýna doðru baþlýyor. Yakýn dönemde bizde de fotoðrafla ilgili çalýþmalarý görüyoruz. Mesela Abdülhamit döneminde, fotoðrafla ilgili çok ciddi çalýþmalar, arþiv çalýþmalarý var. Kendi hayatýmdan örnek vereyim; geçen hafta arkadaþ grubumuzla birlikte Kapadokya'ya geziye gitmiþtik. Orada rehber anlattý: 1900'lü yýllarda çekilen bir peri bacasýnýn bugünkü halinden çok daha farklý olduðunu söyledi. Ýncelmiþ olduðunu, hatta yanýnda kopmuþ olan bir parçanýn olduðunu söyledi. Çok uzun deðil, 100 yýla yakýn bir zaman içerisindeki deðiþim. Mesela, 3-4 sene önce Oðuzlar Yolu'nda Berk Köprüsü'nden bir Kýzýlýrmak fotoðrafý çekmiþtim. Fotoðrafta kýpkýzýl akan bir ýrmak var. Bugün mesela o deðiþmiþ durumda. Yapýlan Obruk Barajý'ndan dolayý su tabi duruluyor, süzülüyor, o kýzýllýðý yok. Yine kentlerle ilgili sürekli deðiþimler yaþanýyor. Kentlerle ilgili çekilen fotoðraflar da 10 yýl sonra, 20 yýl sonra, 30 yýl sonra, 50 yýl sonra deðiþimin þahidi olarak karþýmýza çýkýyor. Zaman içerisinde kaybolan meslekler oluyor. Mesela biz 10 yýl önce gitmiþiz, Ýskilip'te fotoðraf çekmiþiz. Bugün fotoðrafýný çektiðimiz o insanlar hayatta deðil mesela. Veya o iþi yapmýyorlar. Pek çok meslek dalý için bu geçerli, zamanla popülaritesi kayboluyor ya da insanlar hayatýný kaybedebiliyor. Güzel bir aný olarak kalýyor. Buna benzen birçok þey yaþadým. Bu açýdan, fotoðraf amatörleri bilerek veya bilmeyerek belge çalýþmasý da yapmýþ oluyorlar. Peki, fotoðrafý sanat yapan þey nedir? Hepimiz fotoðraf çekiyoruz, herkesin elinde bir dijital makine var, cep telefonlarýyla fotoðraf çekilebiliyor ama bunlarýn sanatsal deðeri olduðunu söyleyemeyiz. Fotoðrafý bir sanat eseri yapan þey fotoðrafçýnýn bakýþý mý, teknik bilgisi mi, fotoðrafý çekerkenki niyeti mi? Nedir? Þimdi, sanat konusu biraz tartýþmalý bir konu. Göreceli, kiþiye göre deðiþiyor. Ben þöyle düþünüyorum; bir kere estetik olmalý sanatta. Sanat estetik kaygýsýyla yapýlmalý. Bu benim tercihim, benim sanata bakýþým böyle. Fotoðraf için de ayný þey geçerli. Az önce bahsettik, güzellik. Eðer göz güzel görüyorsa bu sanatsal bir faaliyettir, sanatsal bir üründür, eserdir. Böyle düþünüyorum. O nedenle, bu boyutu olmayan yani estetik boyutu olmayan bir çalýþmaya sanat eseri diyemeyiz. Bir eserdir belki ama sanat eseri denemez. Sanat eseri olabilmesi için bir estetik boyutunun olmasý lazým. Bu estetik boyutun oluþabilmesi için de teknik bilgi gerekebilir. Teknik bilginin yanýnda kompozisyonla ilgili bilgi gerekebilir. O anki þartlar etkileyebilir. Yani tek bir sebebe baðlamak da doðru deðil, mümkün de deðil. Fakat þunu söyleyeyim; hiçbir þey bilmeden olmuyor. Sanatta bir þey bilmeden üretilmiyor. Olursa da tesadüfen olur. Bunun eðitimini alan insanla almayan arasýnda mutlaka fark oluyor. Yani bakýþýnýz deðiþiyor. Tabi þimdi bunu anlatmak kolay deðil ama fotoðraf karesini oluþtururken bir yandan da o bilgiler zihninizden geçiyor zaten. Yani bu alt yapýsý olmayan insanlarýn zannettiði gibi makineyi çevirip deklanþöre basmaktan ibaret deðil. O makineyi konuya çevirdiðiniz zaman, o vizörden baktýðýnýz zaman bir sürü teknik uygulama kafanýzdan geçiyor zaten. Böylece bir sonuç ortaya çýkýyor. Eðer güzel bir þey elde etmiþseniz o sanattýr benim gözümde. Ýnsanlar güzel diyebiliyorsa ki güzelde insanlarýn birleþebileceðini söylemiþtim, bunun sýnýrlarýný zorlamaya gerek yok. Fotoðraf da böyle oluþuyor. Fotoðraf çekmek için geziler de yapýyorsunuz. Bu güne kadar nereleri fotoðrafladýnýz. Fotoðraf için gezdiðimiz yerler de oldu, gezmek istediðimiz de çok yer var. Tabi iþin ekonomik boyutu var. Bundan baðýmsýz düþünmek mümkün deðil. Fotoðraf biraz masraflý bir uðraþ galiba. Öyle diyebiliriz. Ama burada þu var; insanlar bunu kendi ölçeðinde, kendi imkanlarý dâhilinde de yapabilir. Yani ille fotoðraf çekmek için çok zengin olmak gerekmiyor. Ben pek çok insan tanýdým; maliyet açýsýndan düþük ekipmanlarla bu iþi yapan ve güzel þeyler üreten insanlar var. Üstelik ben de bunu yaptým. Evet, geziler yapýyoruz. Gezmeyi de zaten seven bir insaným, yapýmda var. Fotoðrafa baþlamadan önce de gezmeyi severdim. Ama þimdi gezmeyi fotoðrafsýz düþünmek mümkün deðil. Eðer bir gezi planýmýz varsa en önce hazýrladýðýmýz þey fotoðraf makinemiz ve ekipmanýmýz. Hani derler ya yangýnda ilk kurtarýlacak þey diye, gezide ilk hazýrlanacak þey mutlaka fotoðraf makinesidir. Önceden gerekirse makinenin temizliði, bakýmý yapýlýr, yedek piller, bataryalar kontrol edilir ve hazýrlanýr. Zamaný gelince de yola çýkýlýr. Ben tek baþýna gezmeyi sevmeyen bir insaným. Ya mutlaka eþim, çocuðum olacak ya da arkadaþ grubumuz olacak. Zamanla fotoðraf noktasýnda birleþtiðimiz arkadaþ grubumuz oluþuyor. Malum, bir dernek oluþturduk. Bir dernek çatýsý altýnda, henüz yeni ama faaliyetlerimiz devam ediyor. Ýnþallah ileride daha da geliþtireceðiz. Bunlarý halkýmýzla paylaþmayý da düþünüyoruz. Geziyoruz yani. Sadece benimle ilgili de deðil. Bakýyorsunuz bir telefon geliyor, bugün þuraya gidelim diyoruz. Tabi gidiþ amacýmýz belli, fotoðraf çekmek. Eðer süre kýsýtlýysa köyler, ilçeler. Aþaðý yukarý Çorum'un gitmediðimiz ilçesi kalmadý diyebilirim. Sonra diðer illere gidiyoruz. Bu gezi faaliyetleri sadece gezme amaçlý deðil fotoðraf bilgilerimizin paylaþýlmasý, uygulanmasý yani teorik bilginin pratiðe dönüþtürülmesi amacýný da taþýyor. Yakýn zamanda birkaç ilçe gezimiz oldu. Onun dýþýnda Amasya'ya gittik, Safranbolu'yu gezdik. Geçenlerde Kapadokya'ya gittik, güzel bir gezi oldu. Bunun dýþýnda da projelerimiz var. Gitmeyi düþündüðümüz iller, görmeyi düþündüðümüz yerler var. Türkiye'de gerçekten gezilecek, görülecek çok yer var. Ýki ay kadar önce bir Suriye gezisi oldu, orayý da görmem ayný gerekçelerledir. Yani öyle bir gezi planýyla karþýlaþtýðým zaman hiç tereddütsüz kabul ettim. Yarýn bir baþka yer olsa -ki Mýsýr'ý görmeyi çok istiyorum- hiç tereddüt etmeden katýlýrým. Fotoðrafçýlýðýnýzý geliþtirmek için takip ettiðiniz yollar, kullandýðýnýz teknikler neler? Bu iþi gerçekten iyi yapan insanlar var. Ve internet büyük bir imkan bizim için. Bu insanlarýn gerek fotoðraflarýný paylaþtýklarýný siteler var -biz de çeþitli sitelerde fotoðraflarýmýzý paylaþýyoruz- gerekse bilgilerini paylaþtýklarýný siteler var. Bunlarý sürekli takip ediyoruz. Fýrsat bulursak görüþme imkanýmýz da oluyor. Ýnternette çok sayýda fotoðrafçýya ulaþma, onlarýn teknikleri, kullandýklarý ekipman hakkýnda bilgi sahibi olma imkaný var. Fotoðrafla ilgili ne sorunuz olursa olsun cevabýný bulamadým demeniz mümkün deðil. Ama daha önce bunu uygulamýþ bir insanla birebir görüþmek daha farklý oluyor. Fotoðrafa yeni baþlayanlara neler tavsiye edersiniz? Bir kere temel bilgi þart. Artýk pek çok insan fotoðraf çekiyor. Cep telefonlarýnda bile fotoðraf makineleri var, herkes fotoðraf çekiyor. Fakat bizim anlatmaya çalýþtýðýmýz þey bu deðil. Doðru fotoðraf çekmek için bir takým temel bilgileri bilmek gerekiyor. Bununla ilgili bilen insanlardan yardým almak þart. Bilmeden çektiðiniz zaman olmuyor, bunu rahatlýkla söyleyebilirim. Çok fazla þey bilmek belki mümkün olmayabilir -tabi bilginin sonu, sýnýrý yok- ama kompozisyonla ilgili veya ýþýðýn kullanýmýyla ilgili bir takým temel bilgiler var. Bu bilgileri bilerek çekilirse bilmeden çekilen fotoðraflara göre arada çok büyük fark olduðunu herkes görebilir. Bunlarýn öðrenilmesi için bilen kiþilere müracaat edilmesini öneririm. Dediðim gibi kurumsal yapý ihtiyacýndan dolayý bir dernek kurduk. Dernek bünyesinde yardýmcý olmaya çalýþýyoruz. Bildiklerimizi paylaþmaya çalýþýyoruz, bir þey öðretmek gibi bir iddiamýz yok. Paylaþacak bilgisi olanlara da her zaman için açýðýz. Bu iþ böyle. Sevdikten sonra insan kendini geliþtiriyor.

8 Ýnsanlar ve köpekler Yýldýrým, hatýrdan gönülden anlayan, büyüðünü küçüðünü bilen, olgun, aklý baþýnda, delikanlý bir insandýr. Eli açýklýkta dedesini de babasýný da geçmiþtir. Ne zaman karþýlaþsak, bir bardak çay, bir fincan kahve de olsa ikramda bulunmak ister. Israrýna dayanamayýp bir yerlere oturduðumuzda, bir þeyler yer içerken, yýllar önce babasýnýn sergilediði dengesizliði mutlaka hatýrlar, bir kere daha utanýrdý. O zamanlar Yýldýrým, parmak kadar bir çocuktu. Babasý, aðalýða alýþsýn, tanýnsýn, bilinsin diye bir kapýsý avluya, diðer kapýsý sokaða açýlan, bitiþiðinde küçük bir ahýr ve samanlýk bulunan "konuk evi"nin idaresini Yýldýrým'a býrakmýþtý. Yýldýrým, kendine öðretildiði gibi konuklarýný güler yüzle karþýlar, içeri buyur eder, konaktan yemek servisi yaptýrýr, yemek sonrasý kahve ikram ettirir, yatýlý misafirlerin yataklarýný yatsý namazý sonrasýnda hazýrlatýrdý. Misafirler atla, arabayla, gelmiþlerse önce hayvanlarý ahýra baðlatýr, suyunu, yemini, samanýný verdirir, onlarýn rahatýný saðladýktan sora sahiplerine dönerdi. Bu iþi, çocuk haline bakmadan öyle büyük bir baþarýyla yürütürdü ki her konuðu hayran býrakýrdý. Doðrusu, bir çocuk tarafýndan saðlanan hizmetin kusursuzluðu karþýsýnda biz de hayran kalmýþtýk. Bir ormancýnýn en deðerli varlýðý atýdýr. Arkadaþým ve ben atlarýmýzýn sulandýðýný, tertemiz bir ahýra baðlandýðýný, önüne bol saman ve arpa verildiðini görmüþ, rahatlamýþtýk. Artýk sabaha kadar deliksiz uyuyabilir, sabah erkenden, atlarýmýz aç mýdýr susuz mudur diye düþünmeden kereste kaçakçýlarýnýn izini sürmeye çýkabilirdik. Vakit hayli geçmiþti. Konuk evi görevlisi, içinde kat kat yatak, yorgan, yastýk ve sabun kokulu tertemiz çarþaflarýn bulunduðu gömme dolaplarý açmýþ, yer yataklarýmýzý hazýrlýyordu. Dursun Aða komþu köyde yapýlan okuntulu düðünden birazcýk daha geç dönse ýþýklarý söndürüp yatmýþ, belki de uykuya dalmýþ olacaktýk. Dolaysýyla aðayla karþýlaþmayacak, yýllarca unutamadýðýmýz olayý yaþamayacaktýk. Dursun Aða, ýþýðýmýzý görüp de henüz yatmadýðýmýzý anlayýnca geldi, kapýyý açtý. Biz iki ormancý ayaða kalktýk. Öyle yetiþtirilmiþtik, bir büyük gelince (Aða, bey, paþa olmasý þart deðildi.) ayaða kalkar, yer gösterirdik. "Buyur aðam!" dedik. "Rahatýnýza bakýn, girmeyeceðim." dedi. Ýyi geceler diledi. Tam dönüp gideceði an kapýnýn yan tarafýnda, duvar dibinde duran atlarýmýza ait eyerleri ve dizginleri gördü. Bunlar kaliteli deriden, kusursuz iþçilikle yapýlmýþ, gümüþ iþlemeli binek takýmlarýmýzdý. Köpeklerin parçalayabileceðini, çalýnabileceðini düþündüðümüz için ahýrda, avluda, antrede býrakamamýþ, yatacaðýmýz odaya almýþtýk. "Bu ne?" diye kükredi. Hepimiz þaþýrdýk. Konuk evi görevlisi, Yýldýrým, ben, ormancý arkadaþým; ne olduðunu, Dursun Aðanýn neden birden bire bu kadar hiddetlendiðini çözmek için ona bakýyorduk. O iþaret parmaðýyla atlarýmýza ait takýmlarý gösterdi. "Bu ne rezalet!" "Aðam köpeklerden korktuðumuz için " Osman ÇEVÝKSOY Sözümü tamamlayamadým. Köpek kelimesini duyunca sanki çýldýrdý. "Atýn dýþarý!... Atýn dýþarý!..." diye baðýrdý. Kapýyý çarptý, gitti. Yýldýrým'ý o akþam sevdim. Yýldýrým'ýn babasýna benzemeyeceðini o akþam anladým. Eyerlerimizin dýþarý atýlmasýný, bizim orada kalmaktan vazgeçerek atlarýmýzý ahýrdan alýp eyerleyip konaktan ayrýlmamýzý aðlayarak izledi. Kovulduðumuza deðil Yýldýrým'ýn inci taneleri gibi gözyaþý dökerek sessiz aðlayýþýna üzüldüm. O zamandan beri: "Baban adam deðil, onu geç!" derdim. O, gülümser geçerdi, bana kýzmazdý. Ne diye kýzacak, babasýnýn adam olmadýðýný o bilmiyor mu? Sevmesem de ekmeðini yemiþliðimiz, çorbasýný içmiþliðimiz vardý. Oðlunun hatýrý vardý. Hastalandýðýný duyunca ziyaretine varmak istedim. Yýldýrým'ý, dostlarýn buluþma ve sohbet etme yeri hâline dönüþtürülmüþ Ferizli Saraç Mehmet'in dükkânýnda buldum. Çay içiyorlardý. Ben varýnca baþköþede yer açtýlar, çay doldurdular. Bir ara Yýldýrým'ýn kulaðýna eðilip: "Dursun Aðamýn hasta olduðunu duydum, doðru mu?" dedim. "Doðrudur Kerem emmim" dedi. "Köyde mi, burada mý?" Niçin sorduðumu anlamýþ olmalýydý. Cevap vermek yerine yüzüme baktý. Çayýný karýþtýrdý, bir yudum aldý, bir yudum daha aldý, sanki bu sorudan rahatsýz olmuþ gibi bir hâli vardý. Güçlükle: "Burada." diyebildi. Tedirginliðini anladým, baþka söz söylemedim. Ben kalkýnca o da kalktý. Saat kulesine doðru yürürken koluma girdi. "Babam burada yatýyor Kerem emmim." dedi. "Evde mi hastanede mi?" "Evde, ancak ziyaretçi istemiyor." "Niye ki? " "Hiç sorma emmim, Allah öyle bir dert verdi ki babama, hiç kimseye görünmek istemiyor. Halalarýmý, kendi öz ablalarýný istemiyor. Damatlar hadi eloðlu, insan evlatlarýndan kaçar mý, kýzlarýný istemiyor. Götürmediðim hastane, göstermediðim doktor kalmadý, çaresini bulamadýk. Ben kendisine selâmýnýzý iletirim. Ziyaretine þimdi deðil de inþallah biraz iyileþince gelseniz daha iyi olur." "Olur." dedim. Israrla sorduðum hâlde babasýnýn rahatsýzlýðýný tam olarak anlatmadý. "Biz de bilmiyoruz." dedi. "Ne varsa, beyninde. Çok acý çekiyor. Ýki eliyle kafasýný tutuyor, sürekli baðýrýyor." Aradan zaman geçti. Neredeyse bir buçuk ay geçti diyebilirim. Yýldýrým'a Ziraat Bankasýnda rastladým. Ofise teslim ettiði buðdayýn parasýný almak için bekliyordu. "Baban nasýl?" dedim. "Kötü." dedi. "Burada durduramadýk, köye götürdük." "Yine ziyaretçi istemiyor mu?" "Ýstemiyor. Geleni geri çeviriyor." Bu ne biçim hastalýktý ki koskoca Dursun Aða kimseye görünmek istemiyor, geleni geri çeviriyordu. "Ýstese de istemese de geleceðim." dedim. "Sen bilirsin emmim, buyur." dedi. Ertesi gün hanýma taze tere yað, bal, peynir koydurdum, atladým benim sesi büyük, kendi küçük traktöre, vardým üç köy ötedeki Dursun Aðanýn köyüne. Köyü biliyor, köylüyü tanýyordum. Dursun Aðanýn konaðý ezberimdeydi. Kovulduðum konaðý nasýl unuturum? Cami duvarý dibine insanlar dinlensin, sohbet etsin, erken gelenler ezaný beklesin diye yapýlmýþ oturma yerlerinde Topal Abdi'den baþka kimse yoktu. Abdi, bastonunu yere dayamýþ, baston tutan elinin üstüne diðer elini, onun üstüne de çenesini koymuþ öylece duruyordu. Traktörle yanýna doðru yaklaþýrken ayaða kalktý. Selâmlaþtýk. Tanýdý beni. Tanýmasa þaþýrýrdým. Motorun sesini kesince, tanýdýðýný belli etmek için: "Gelsene Ormancý Kerem." dedi. Topal Abdi, bu çevrede benden en çok korkan, bana en çok yakalanan, en çok görmezlikten gelerek affettiðim, acýdýðým, farklý bir adamdý. Hâline bakmadan bir bacaðýný sürükleye sürükleye ormana odun kesmeye gelirdi. Gözcü, "Ormancýlar geliyor!" diye seslenince ötekiler eþeðini, baltasýný alýp kaçarlar, bir kuytuya saklanýp kurtulurlar, Abdi ortalýkta kala kalýrdý. "Abdi yine mi sen?" derdim. "Benim aðam!" derdi. "Yahu, ben yakalamaktan býktým, sen yakalanmaktan býkmadýn." Sakat bacaðýný gösterirdi. "Sebep olan kudursun!" derdi. "Kör olsun!" demezdi, "Kudursun!" derdi. "Sebep olan kudursun, itler gibi havlaya havlaya gebersin." derdi. Bunun ne biçim bir beddua olduðunu sorunca da iþaret parmaðýyla yukarýlarý gösterir, "O, her þeyi biliyor." der, baþýný eðer, susardý. Hadi al elinden eþeðini, baltasýný alabilirsen. Hadi ver mahkemeye verebilirsen. Zorunlu olarak derdim ki "Abdi, ne sen beni gördün, ne ben seni gördüm. Yükle eþeðini de kaybol " Elimi býrakýr, ayaðýma kapanmaya kalkýþýrdý.

Ýnsanlar ve köpekler Cami önünde Abdi yalnýz oturuyordu. Biraz konuþuruz diye yanýna vardým. Yüzü dikkatimi çekti. Yüzü tertemizdi. Gözlerinde ýþýk vardý. Iþýklý bir sesle sordu: "Hayýr mýdýr aðam?..." "Hayýrdýr, Abdi. Ziyarete geldim." "Dursun Aðaya mý?" "Evet." "Ýyi." Sonra, bir þeye dikkatimi çekmek istercesine yüzüme baktý. Bu sýrada gördüm; gözlerinde sadece sevincin, mutluluðun, huzurun ýþýðý deðil, hüznün gölgesi de vardý. Gölgeye göre ýþýk daha baskýndý. Camiyle arasýndan geniþçe bir yol geçen Dursun Aðanýn konaðýný gözleriyle iþaret ederek: "Bak dinle!" dedi. Dinledim. Köpek havlamasýndan ve köpek ulumasýndan baþka ses duymadým. Dursun Aðanýn köpeklere düþkünlüðünü biliyordum. Ýhtimaldir, evde beslettiði iki köpekten biri havlýyor, o susar susmaz öteki ulumaya baþlýyordu. Ya da tek köpek vardý, önce havlýyor, ardýndan uluyordu. Havlýyor uluyor, havlýyor uluyordu. Ýlginç olan, insaný rahatsýz eden bu çirkin, bu dayanýlmaz sesi Abdi zevkle, bir müzik parçasý dinler gibi dinliyordu. "Ne duydun?" diye sordu. "Köpek sesi!" dedim. Ses konaðýn avlusundan deðil, içinden geliyordu. Bu defa ben sordum: "Köpeði içeride mi besliyorlar?" Kelimelerin üstüne basa basa konuþtu: "Evet! Köpeði içeride besliyorlar." "Rahatsýz olmuyorlar mý?" "Bilmem " Topal Abdi'nin anlattýklarýna bakýlýrsa, bu sesten bütün köylü rahatsýzdý. Cemaatten pek çoðu bu rahatsýz edici ses yüzünden cami önünde oturmayý býrakmýþtý. Namaz öncesi ve sorasý imamýn da katýldýðý güzelim sohbetlere bu ses yüzünden ara verilmiþti. Ses, aða konaðýndan gelmese þimdiye çoktan susturulurdu. Ses konaktan olunca herkes katlanýyordu. Herkesi rahatsýz eden ses, bir Topal Abdi'yi rahatsýz etmiyor, hatta dinlendiriyordu. Herkes kaçarken sadece o, bu iðrenç köpek sesini dinlemeye geliyordu. Olacak þey miydi? Az kaldý "Sen sapýtmýþsýn Abdi!" diyecektim, tuttum kendimi. "Görüþmeyeli deðiþmiþin!" dedim. Hýzlýca kalktým, traktörden hediye sepetini alarak iki katlý, görkemli konaðýn avlu kapýsýna yürüdüm. Kapýnýn demir tokmaðýný birkaç kere vurup biraz da bekleyince sað kanat gýcýrtýyla açýldý. Karþýmda þaþkýn ama gülümseyen yüzüyle Yýldýrým vardý. Abdi'yle konuþurken beni görmüþ olmalýydý. "Vay! Kerem emmim gelmiþ." dedi. "Sen köyde miydin Yýldýrým?" "Bir yere ayrýlamýyorum ki emmim. Mecbur kalýp gitsem bile, iþimi bitirir bitirmez, izimin üstüne geri dönüyorum. Babamý getirdiðimden beri köydeyim." Kapýyý kapattýktan sonra, zahmet ettiðimi söyleyerek elimden sepeti aldý. Avluda konak giriþine doðru yürümeye baþladýk. Giriþe yaklaþtýkça ses yükseliyor, ses yükseldikçe sinirime dokunuyor, beni daha çok rahatsýz ediyordu. "Yýldýrým, yeðenim!" dedim biraz sertçe. "Buyur emmim!" dedi. "Siz içeride köpek mi besliyorsunuz?" "O nasýl söz emmim. Ýçeride köpek beslenir mi?" "Ya bu ses ne?" "Babam!" "Ne?..." "Bu ses, babamýn sesi " Hayretler içinde, aðzým açýk, bakakaldým. Ýnanamadým. Ne var ki Yýldýrým þaka yapmýyordu. Ýnanmakta zorlansam da söylediði doðruydu. Ünü Ankaralara kadar ulaþmýþ Müslim Aðanýn, köpek sevdalýsý oðlu Dursun Aða, köpekler gibi havlýyor, köpekler gibi uluyordu. Evet, Dursun Aða havlýyor ve uluyordu. Ýþte bu yüzden ziyaretçi kabul edemiyorlardý. Bu yüzden þehirde duramamýþlar, köye gelmek zorunda kalmýþlardý. Köyde, hem gelen giden az oluyor hem de daha az kiþiyi rahatsýz ediyorlardý. Köy insaný þehir insanýndan daha aðýr baþlý, daha anlayýþlý, daha saygýlýydý. Uzun lafýn kýsasý, köye sýðýnmýþlardý. Birden Topal Abdi'nin geçmiþ yýllarda ormandan odun keserken yakalandýkça söylediði sözü hatýrladým. Kaçýp kurtulan, eþeklerini ve baltalarýný da kurtaran arkadaþlarýna gýpta ederek sakat bacaðýný gösterir, "Sebep olan kudursun, havlaya havlaya gebersin!" derdi. Topal Abdi garibanýn tekiydi. Þüphesiz kendine acýndýrmak, benden bir af daha koparabilmek için böyle konuþurdu. Koparýrdý da. Elbette bu sözlerle Dursun Aða arasýnda bir baðlantý kurulamazdý. Dursun Aðanýn gariban, aç, çulsuz Abdi'yle ne iþi olabilirdi ki? Bir anda, iþte öylesine hatýrladým ve aklýma takýldý, kaldý. Dursun Aða, aynen Topal Abdi'nin dediði gibi yani kudurmuþçasýna havlýyor ve uluyordu. Gerçeði öðreninceye kadar kimse bu seslerin bir köpek tarafýndan deðil de bir insan tarafýndan çýkarýldýðýna inanmazdý. Beyinlere ucu kýrýk paslý çiviler gibi batan ve kimsenin duymak istemediði bu sesi, Topal Abdi zevkle dinliyordu. Olacak þey miydi? Hadi siz olun da aklýnýza takýlmasýn? "Bu Topal deli midir, sapýk mýdýr, yoksa topal bacaðýyla Dursun Aða arasýnda bir baðlantý var mýdýr?" diye hadi siz olun da düþünmeyin. Dursun Aðayý görüp "Geçmiþ olsun!" diyeceðimi, teselli etmeye çalýþacaðýmý sanýyordum. Hatta neler söyleyebileceðimi bile düþünmüþtüm. Osman ÇEVÝKSOY Olmadý. Yanýna deðil bitiþiðindeki odaya alýndým. Yýldýrým'dan baþka kimseyle görüþmüyormuþ. Karýsýnýn, kýzlarýnýn, kýz kardeþlerinin, can ciðer ahbaplarýnýn, kimsenin kendisini köpek gibi havlarken görmesini istemiyormuþ. Yemeðini, ilacýný Yýldýrým veriyormuþ. Tuvalete Yýldýrým çýkarýyormuþ. Ziyaretine gelenlerin selâm ve geçmiþ olsun dileklerini kendisine Yýldýrým iletiyormuþ. Yýldýrým bir de sýr verdi bana. Akþamdan akþama içirdikleri uyuþturucu bir ilacý varmýþ. O ilacý alýnca, çok geçmeden sakinliyor, sesi soluðu kesiliyor, uyumaya baþlýyormuþ. Yýldýrým, annesini, kýz kardeþlerini, aile dostlarýný o derin uykudayken odasýna alabiliyormuþ. Bir duysa ya da herkes odasýndayken bir uyanýverse Yýldýrým'ý kesin evlatlýktan reddedermiþ. Bitiþik odada Dursun Aðanýn havlamalarýný, ulumalarýný dinleyerek yemek yedik, çay, kahve içtik, eskilerden yenilerden konuþtuk. Hiçbir yönden babasýna benzemeyen, babasý gibi düþünmeyen, babasýnýn deyimiyle "aðalýðý da ayaða düþüren" Yýldýrým, niçin bu hâllere düþtüklerini, herkese deðil ama bana anlatabilirdi. Her þey herkese anlatýlmýyordu. Bana anlatabilirdi, çünkü onu ben anlayabilirdim. Anlattý. Hani o, cami önünden ayrýlmayan, konaða gelen herkesi karþýlayýp abur cubur sözler söyleyerek aklýnca intikam alan Topal var ya Topal, babasý öncelikle onun günahýný çekiyordu. Kendini önce ona affettirmeli, önce onunla helalleþmeliydi. Bu mümkün müydü? Deðildi. Koskoca bir aðanýn; astýðý astýk, kestiði kestik Dursun Aðanýn bir ýrgat oðlundan özür dilemesi olacak þey miydi? Aslýnda yanlýþlýk, dedesi Müslim Aðayla baþlýyordu. Altý kýzý, dört oðlu dünyaya gelmiþ, kýzlarýn hepsi yaþamýþ, oðlanlarýn dördü de doðumlarýný izleyen altý ay içinde ölmüþtü. Beþinci oðul( yani Yýldýrým'ýn babasý) doðunca, deneyimli, hatýrlý insanlarýn tavsiyesine uyarak, gün ýþýðýna çýkarmamýþlar, kimseye göstermemiþler, adýný da "Dursun" koymuþlardý. Altý ay geçtiði hâlde ölmediðini gören Müslim Aða sevinçten âdeta çýldýrmýþtý. Kurbanlar kestirmiþ, iyi aþçýlara yemekler yaptýrmýþ, mevlitler okutmuþ, davetli davetsiz herkese günlerce yemek vermiþti. Saz, davul, zurna çalmada usta kiþiler getirtmiþ, içinde at koþturma, güreþ, cirit gibi yarýþ sporlarýnýn da bulunduðu eðlenceler tertip ettirmiþ, kesenin aðzýný iyice açmýþtý. Müslim Aðanýn bu çýldýrmýþlýðý her geçen yýl katlanarak devam etmiþti. Evet, yanlýþlýk Müslim Aðayla baþlamýþtý. Müslim Aða, oðlu beþ yaþýna girdiðinde konak içinden, konak dýþýndan herkesin ona "Dursun Aða" diye hitap etmesini saðlamýþtý. Beþ yaþýnda Dursun Aða Cins köpekleri, cins atlarý, baðý, bahçesi, arazisi bulunan, ne derse, doðruluðu sorgulanmadan yapýlan, emirlerine itaat edilen beþ yaþýnda bir aða. Olur mu? Müslim Aða istedikten sonra niçin olmasýn, olmuþtu. Ona göre bir aðanýn her þeyden önce kendini aða gibi görmesi, emretmeyi bilmesi gerekirdi. Bu da çocuklukta öðrenilirdi. Emirlerin çocukça, saçma, gülünç olmasý hiç de önemli deðildi. Önemli olan emrin verilmesi ve yerine getirilmesiydi. Bir aða, dünyanýn en mantýksýz emrini verebilirdi. Bunu anlasa bile asla sözünden dönmemeli, em- 9

10 Ýnsanlar ve köpekler Osman ÇEVÝKSOY rin yerine getirilip getirilmediðini mutlaka takip etmeliydi. Aða dediðin yanlýþ yapanlarý baðýþlayan deðil, cezalandýran insan demekti. Baðýþlanan her yanlýþ, aðayý zayýflatýr, yýpratýr, sonunda maskaraya çevirirdi. Müslim Aða oðlunu, kendi koyduðu kurallarla, kural tanýmaz, bencil, þýmarýk, saygýsýz birisi olarak yetiþtirmiþti. O, altý ablasýndan hiç birini sevmiyor, saymýyor, adam yerine koymuyordu. Babasýnýn yönlendirmesiyle ablalarýný, fýrsat bulurlarsa aðalýk topraðýný parçalayacak, aðalýða son verecek sinsi düþmanlar olarak görüyordu. Toprak parçalanýrsa ne güç kalýr ne aðalýk kalýrdý. Bu nedenle ablalar bir baþka biçimde razý edilmeli, toprak bütünlüðü korunmalýydý. Çocukluðunda aðalýðý "dediðim dedikçilik" olarak algýlayan ve herkese her istediðini yaptýran, her yere köpekleriyle birlikte giden "Çocuk Dursun Aða", gençliðinde de deðiþmedi. Altýnda bakýmlý cins atlarýndan biri, belinde çift tabanca, ardýnda cins köpeklerinden beþ altýsý, kendi doðrularýndan baþka doðru tanýmadan, azgýn, bulaþýcý, çekinilen, korkulan bir genç olarak gezdi durdu. Askerlik çaðýna geldi, yaþýtlarý gitti o gitmedi. Sonradan anlaþýldý ki Müslim Aða oðluyla Ankara'ya kadar gitmiþ, kesenin aðzýný sonuna kadar açmýþ, ne yapmýþ etmiþse oðlunu askerlikten muaf saydýrmýþtý. Dönüþte, "Müslim Aðanýn oðlu da gitmeyiversin caným, vatan savunmasýz kalacak deðil ya " diye de baþarýsýnýn keyfini çýkarmýþtý. Oðlu, çok deðil iki gün sonra, askerlikten kurtuluþunun þerefine verdiði kuzu kavurmalý bir kýr ziyafetinde, herkesin gözü önünde, köpeðini azarlayan davar çobaný Abdi'yi bacaðýndan vurmuþtu. Abdi konaðýn sürekli ýrgatlarýndan týrpancý Zahit'in oðluydu. Askere gidecekti. Ýlk yoklamayý yaptýrmýþ, ikincisini bekliyordu. Abdi'nin vurulmaktan çok aðanýn köpeðine "Hoþt!" dedin diye vurulmasý zoruna gitmiþti. Tertipleri, davullu zurnalý askere uðurlanýrken Abdi'nin sakat bacaðýndan dolayý geride kalýþý onu öldürmüþtü. Þikâyetçiydi. Aylarca hastanede yattý. Ameliyat üstüne ameliyat oldu. Platin koydular, çivi taktýlar, bacak eski hâline dönmedi. Doktorlarýn elinden gelen buydu. Bu bacakla yaþamaya alýþacaktý. Yüzde seksen güç kaybýna uðrayan bu bacaðý ömür boyu taþýmaktan baþka çaresi yoktu. Abdi, Anadolu'da askerliðini yapmayanlarýn adam yerine konulmadýðýný biliyordu. Bu hâliyle evlenip ev ocak sahibi olabilir miydi, kuþkuluydu. Sofradan kavurma kapmak isteyen bir köpeði azarladý diye geleceði karartýlmýþtý. Baskýlara, tehditlere, araya adam koyup tarla, bað, bahçe tekliflerine raðmen Abdi, þikâyetinden vazgeçmedi. Dursun Aðaya ancak devletin gücü yeterdi. Onu ancak devletin mahkemesi yola getirebilirdi. Allah'a ve devlete güveniyordu. Yoktan yere Abdi'yi sakat býrakan, iþe yaramaz hale getiren adam mutlaka cezalandýrýlmalýydý. Sonuç ne oldu? Hiçbir özrü yokken, çeþitli evrak ve raporlarla kitabýna uydurup oðlunu askerlikten muaf saydýrtan Müslim Aða, bu defa da onu adaletin pençesinden çekti, aldý. Abdi, bir kere daha kahroldu, bir kere daha öldü. Yýldýrým'a göre bütün bunlar yanlýþtý. Bir kimse suç iþlemiþse, cezasýný çekmeliydi. Dedesi öldükten sora ayný yanlýþa babasý devam etmek istemiþti. Güçlü, korkunç, can yakýcý, yýldýrým gibi çarpan bir aða olsun diye adýný "Yýldýrým" koymuþtu. Baþka sevgilere yer býrakmayacak biçimde kalbini dolduran at, köpek, silah, toprak sevgisinin Yýldýrým'da devam etmesini istemiþti. Ýlginçtir, çocukken yaþadýðý ya da tanýk olduðu bazý olaylar Yýldýrým'ýn gönlüne bu sevgilerin düþüp geliþmesine engel oldu. Bir grup boðuþan köpeðin ortasýnda kalýnca hem altýna kaçýracak kadar korktu hem de köpeklerden nefret etti. At sürme eðitimi sýrasýnda iki kere attan düþtü, bir de tekme yedi atlardan soðudu. Sünnet düðününde davetliler içip eðlenirken bir adam gözlerinin önünde kaza kurþunuyla vuruldu, Yýldýrým buna çok üzüldü, saatlerce aðladý, sonuç olarak silahlardan tiksindi. Topraksa, baþtan beri halalarýyla babasýnýn arasýný açan, Topal Abdi'nin bedduasýna halalarýnýn katýlýmýný saðlayan ve kimseye kalmayan yalancý bir varlýktý. Toprak, insaný zorbalaþtýran, acýmasýzlaþtýran, iyi kullanýlmazsa insaný insanlýktan çýkaran bir güç kaynaðýydý. Yýldýrým topraðý sevmiþ, ama hiçbir zaman insanlardan, halalarýndan, kýz kardeþlerinden çok sevmemiþti. Kýsaca Yýldýrým babasýnýn beklediði gibi deðil tam tersi bir evlat olmuþtu. Babasýnýn her yerde, herkese söylediðine bakýlýrsa, dededen atadan süregelen saygýnlýðý da aðalýðý da beþ paralýk etmiþ, yerin dibine batýrmýþtý. Babasý nasýl düþünürse düþünsün, Yýldýrým, halalarýna, kýz kardeþlerine yakýn durmakla, onlarýn haklarýný gözetmekle, rýzalarýný ve hayýr dualarýný kazanmaya çalýþmakla doðru olaný yapmýþtý. Birkaç binek atý dýþýnda at býrakmamýþtý. Sürüyü, konaðý, bað evlerini bekleyecek yedi, sekiz köpekten baþka köpek býrakmamýþtý. Mecbur kalmadýkça silah taþýmýyordu. Irgatlarýyla ayný sofraya oturuyordu. Ücretleri zamanýnda ödüyordu. Cuma namazlarý bir yana, fýrsat buldukça vakit namazlarýnda da camiye gidiyor, bir de cami önünde yaþlýlarla oturup sohbetlere katýlýyordu. Topal Abdi'yi bile karþýsýna alýp konuþuyordu. Yýldýrým da iþte böyle bir aðaydý. Daha doðrusu aða maða deðildi. Kendisine aða denilmesini de istemiyordu. Kalkmak üzere izin isteyince Yýldýrým, bir kere daha babasýnýn odasýna gitti, döndü. Babasý teþekkürlerini iletiyor, hayýrlý yolculuklar diliyor, fakat görüþmek istemiyordu. Kalktým. Aða evinden boþ çýkmaz diye aðzýna kadar hediyelik yiyeceklerle doldurulan sepeti Yýldýrým traktörün yanýna kadar taþýdý. Bu, aðalýða yakýþýr mýydý? Adamlarý dururken, hürmetini, sevgisini gösterebilmek için bir aða misafirinin sepetini taþýr mýydý? Zaten onlarýnki aþiret reisliðine dayanan bir aðalýk deðil, zenginliðe; fazla davar sýðýr beslemeye, fazla toprak iþlemeye, fazla ürün kaldýrmaya, fazla adam çalýþtýrmaya, almaya deðil vermeye dayanan bir aðalýktý. Yýldýrým, az çok kurallarý oluþmuþ böyle bir aðalýða da son veriyordu. Kiþinin kendini saydýrmasý için ille de adýnýn aða olmasý gerekmezdi.. Vedalaþmadan önce Abdi'yi gördüm; býraktýðým yerde, bastonuna dayanmýþ, konaktan gelen havlama ve uluma seslerini dalgýn dinliyordu. Bizi fark edince sanki biraz mahcup oldu, geriye yaslandý. Gözlerini bana dikti. "Beni bu hale getiren adamýn ne hallere düþtüðünü gördün mü Ormancý?" diyen gözlerindeki sevinci anlýyordum da ayný gözlerdeki hüznü anlamýyordum. Sevinç; yýllar yýlý ettiði bedduanýn tutmuþ olmasýna baðlanabilirdi. Ýþte Dursun Aða kudurmuþ gibiydi. Ýþte köpekler gibi havlýyor, uluyordu. Kuvvetle muhtemeldi ki çaresi bulunamayan ve halk arasýda "Nemrut hastalýðý" denilen bu hastalýk onu götürecekti. Hayatýný karartan ve en ufak bir ceza almayan bu adamýn bu hallere düþmüþ olmasýna seviniyor olabilirdi. Peki, hüznü nedendi? Niye hüzünle dalmýþ, cami önünde oturduðunu bile unutmuþtu? Ona uzun uzun baktýðýmý gören Yýldýrým: "Babamý dinlemekten býkmadý." dedi. "Bana kalýrsa, bu sadece dinleme deðil." dedim. "Kim bilir " dedi. Belki de bu sesle bizim bilmediðimiz mesafelere savuruyor, bizim bilmediðimiz mutluluklarý, bilmediðimiz hüzünleri tadýyordu. Bir insanýn yüzünde hem mutluluk hem hüzün varsa durum karýþýk demekti. Anladýðým kadarýyla Abdi hüzünle mutluluðu iç içe yaþýyordu. Yola koyulmadan önce "Hoþça kal" anlamýnda ona da el salladým. Ayaða kalktý, bastonsuz eliyle karþýlýk verdi. Bir hafta sonra Yýldýrým'la þehirde karþýlaþtýk. Babasýný sordum. "Onu kaybettik." dedi. "Deme yahu, ne zaman?" Ziyaretine gidiþimin ertesi günü "Beni avluya çýkarýn!" demiþ. Gün ýþýðýna dayanamayan, kimseye görünmek istemeyen aðanýn bu isteðine herkes þaþýrmýþ. Avluya bir koltuk çýkarýlýp aða bu koltuða oturtulmuþ. Tabi yine havlýyor, yine uluyor. Konak bekçisi olarak býrakýlan iki köpek koþarak aðanýn yanýna gelmiþler. Aðanýn ellerini, ayaklarýný yalamaya baþlamýþlar. Aða güçlükle baþlarýný okþamýþ. Bu defa köpekler aðanýn yüzünü yalamýþlar. Yýldýrým engellemek istemiþ, aða mani olmuþ. Bir süre sonra aða ve köpekler birlikte havlayýp ulumaya baþlamýþlar. Dursun Aða o gece uyuþturucu haplarla daldýðý uykudan bir daha uyanmamýþ. Topal Abdi cenaze törenine katýlmýþ ve kimseye bir þey söylemeden uzun uzun aðlamýþ.

11 Eskiköy de Kiraz Þenliði Palabýyýk ta Madýmak coþkusu Çorum merkeze baðlý Palabýyýk Köyü'nde geleneksel olarak düzenlenen Madýmak Þenliði'nin 10.'su gerçekleþtirildi. Buram buram Anadolu ezgileri Çorum Merkeze baðlý Eskiköy'de Kiraz Þenliði düzenlendi. Bu yýl dokuzuncusu düzenlenen þenliðe Vali Mustafa Toprak, Çorum Ziraat Odasý Baþkaný Selahattin Biçer, YEDAÞ Ýl Müdürü Hüseyin Çaþkurlu ve Eskiköy sakinleri ile civar köylerden vatandaþlar katýldý. Hayallerini uçurdular Çorum Belediyesi Türk Halk Müziði Korosu, muhteþem bir konser verdi. Belediye Þehir Tiyatrosu Örnek emekli sezonu üç oyunla kapattý Hacý Ali Kazancý adlý öðretmen, 2007 yýlýnda emekli olduktan sonra yaptýðý süs eþyalarýný sergiledi. Çorum Belediyesi ve Altýnokta Körler Derneði Çorum Þubesi tarafýndan uçurtma þenliði düzenlendi. Aþýklar eserleriyle anýldý Osmancýk Belediye Þehir Tiyatrosu sezonu bir hafta arayla sahnelenen üç oyunla kapattý. Hayallerini suya döküp sergilediler Özeskici den Yansýmalar sergisi Çorum Bilim ve Sanat Merkezi (BÝLSEM) tarafýndan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Çorum Kýz Yetiþtirme Yurdu'nda açýlan ebru kursunun tamamlanmasýnýn ardýndan kursta yapýlan ebrular sergilendi. Çorum Anadolu Halk Ozanlarý Derneði tarafýndan Hamdi Gardaþ, Âþýk Mahsuni Þerif ve Salim Örgel'i anma programý düzenlendi. Programda halk ozanlarý, âþýklarý eserleriyle andý. NVB Sanat Merkezi Ebru Sergisi açtý NVB Sanat Merkezi tarafýndan Atatürk Lisesi'nde ebru sergisi açýldý. Gazi Üniversitesi Resim-Ýþ Eðitimi mezunu ve Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü'nde Yüksek Lisans öðrencisi Evrim Özeskici'nin 'Yansýmalar' isimli kiþisel yaðlý boya resim sergisi açýldý.

12 Temmuz 2009 Sayý: 57 web : www.corumhakimiyet.net e-mail : hale@corumhakimiyet.net Çorum un turizm yol haritasý belirleniyor Yansýmalar DGS de Resim öðretmeni Ferdane Koç ve Aynur Kýzýlkaya'nýn 'Yansýmalar' isimli sergisi Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde açýldý. Çorum'un turizm haritasýnýn çýkarýlmasý çalýþmalarýnýn bir parçasý olan Çorum Stratejisi ve 2008- Cumhuriyetin ilanýný duyuran Eker in hayatý belgesel oldu Çorum Anadolu Ýletiþim Meslek Lisesi Radyo-Televizyon Bölümü öðretmeni ve öðrencileri, 29 Ekim 1923'te TBMM Baþkanvekili sýfatýyla 'Cumhuriyet ilan edilmiþtir arkadaþlar' diyen milletvekili Ýsmet Eker'in hayatýný belgesel haline getirdi. 2013 Turizm Eylem Planý taslaðý, düzenlenen toplantýyla kamuoyuna tanýtýldý. METEF e yoðun ilgi Þiirler sel olup aktý Ýl Milli Eðitim Müdürlüðü ve Çorum Anadolu Öðretmen Lisesi tarafýndan düzenlenen 'Bir Bahar Akþamý' þiir dinletisi gerçekleþti. Mesleki Teknik Eðitim Fuarý (METEF) dün Kýz Meslek Lisesi'nde gerçekleþtirilen bir törenle açýldý. Madalyalý korodan müzik ziyafeti Türkiye genelinde yapýlan çeþitli yarýþmalara katýlarak dereceler elde eden Mimar Sinan Halk Eðitim Merkezi Türk Halk Müziði Korosu konser verdi. AGSL Korosu Türkiye Korolar Þenliði ne katýldý Anadolu KML sahneye çýktý Anadolu Kýz Meslek Lisesi Kültür Edebiyat Kulübü öðrencileri 'Ana Dilim Ses Bayraðý' isimli oyunla sahneye çýktý. Mimar Sinan HEM den renkli yýl sonu sergisi Mimar Sinan Halk Eðitim Merkezi tarafýndan geleneksel hale getirilen yýl sonu sergisi, Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde açýldý Çorum Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Çoksesli Korosu, Türkiye Korolar Þenliði'ne 7. kez katýldý. KOORDÝNATÖR Gülesin AÐBAL ÖYTAÞ (Önder Basýn Yayýn A. Þ) Adýna Sahibi Yön. Kur. Bþk. Kemal MESCÝ Genel Yayýn Yönetmeni Þevket ERZEN Yazý Ýþleri Müdürü Mustafa DEMÝRER YAYIN KURULU Abdulkadir Ozulu, Ethem Erkoç, Sümeyra Çaðdaþ, Mevlüt Uyanýk, Kâzým Alkan, Mehmet Aydýnkal, Hasan Kahraman, Meryem Uyanýk. ADRES: Gazi Cad. Hamoðlu Ýþhaný No: 3/109 (Posta Kodu. 19030) email: hale@corumhakimiyet.net TELEFONLARIMIZ 224 24 00 (pbx) 225 16 00 (pbx) 224 46 83 (pbx) 225 43 46 (pbx) 213 50 24 (Fax)