MESNEVİ HADİSLERİ (TESBÎT VE TAHRÎC)



Benzer belgeler
İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...

Lütfi ŞAHİN /

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

KİTABİYAT. Mevlānā Celāleddin-i Rumî, Mesnevî 1-2/3-4/5-6, Nazmen Tercüme: Ahmet Metin Şahin, Kaynak Yayınları, İstanbul 2006.

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 13.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Yunus Emre Hacı Bektaş-ı Velî Sultan Veled

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

İçindekiler. Kısaltmalar 13 GİRİŞ I. ÇALIŞMANIN KONUSU VE AMACI 15 II. İÇERİK VE YÖNTEM 16 III. LİTERATÜR 17

Ebû Dâvûd un Sünen i (Kaynakları ve Tasnif Metodu) Mehmet Dinçoğlu

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

SULTAN VELED DİVANI (ÇEV. PROF. DR. VEYİS DEĞİRMENÇAY) ŞEYDA ARISOY

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

Hacı Bayram-ı Velî nin Torunlarından Şair Ahmed Nuri Baba Divanı ndan Örnekler, Ankara Şehrengizi ve Ser-Güzeşt i

20 Derste Eski Türkçe

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

TÜRKİYE DİYANET VAKFI YAYINLARI

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Ünite 1. Celâleyn Tefsiri. İlahiyat Lisans Tamamlama Programı TEFSİR METİNLERİ -I. Doç. Dr. Recep DEMİR

Goldziher. Goldziher ve Hadis. Hadis. Hüseyin AKGÜN. Hüseyin AKGÜN Goldziher ve Hadis. Hüseyin AKGÜN

TEMEİ, ESER II II II

MehMet Kaan Çalen, tarihinde Edirne nin Keşan ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Keşan da tamamladı yılında Trakya

Prof. Dr. ÂMİL ÇELEBİOĞLU HATIRA DOSYASI

İÇİNDEKİLER. Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ. I. BÖLÜM Din Din Ne Demektir? Dinin Çeşitleri İslâm Dini nin Bazı Özellikleri...

VEFEYÂT. Doç. Dr. Musa Süreyya Şahin

Mevlânâ dan Bilgelik Katreleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

ARAPÇA YAZMA ESERLERİN DİZGİSİNDE TAKİP EDİLECEK YAZIM KURALLARI

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

TASAVVUFÎ ŞİİR GELENEĞİNDE MEVLÂNÂ'NIN YERİ VE ÖNEMİ

Ali Nihanî nin Manzum Hacı Bektaş-ı Veli Velayetnamesi (İnceleme-Metin-Sadeleştirme-Dizin)

Mesnevi den (ş 7 irli) r H i k â y ele

İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular.

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri,

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

OSMANLICA öğrenmek isteyenlere kaynaklar

Azrail in Bir Adama Bakması

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Ölülerinizi onların iyilikleri ile yâd edin (anın). Onların kötülüklerini anlatmayın. Hadis-i şerif.

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

İstanbul İmam Hatip Liseliler Derneği

Merkez / Bitlis Temel İslam Bilimleri /Tasavvuf Ana Bilim Dalı.

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Risale-i Nuru Samsat-ta Lise öğrencisi iken Teyzem oğlu vasıtasıyla tanıdım.

Mevlana Değişim Programı

KİŞİSEL GELİŞİM NASIL BAŞLAR?

Kitap Değerlendirmeleri. Book Reviews

Risale-i Nur Kur anın ruhunu, gayesini, hedefini izah eden çok mükemmel bir tefsirdir.

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

Kur ân ve iman hakikatlerine ulaşmanın adresi

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

Sayın Hava Kuvvetleri Komutanım, Kıymetli konuklar,

Hac & Umre Kültür Turları Uçak Bileti

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler


Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.)

20 Derste Eski Türkçe

PROF. DR. MESERRET DĐRĐÖZ

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Yeni Osmanlılar Cemiyeti Kurucularından Mehmed Âyetullah Bey Dönem-İnsan-Eser

ARİF NİHAT ASYA'NIN NESİRLERİ

Yard.Doç. Aralık 2000 İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi. Doktora Ekim 1998 M.Ü.S.B. E. Temel İslam Bilimleri Hadis Anabilim Dalı

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

"15 Temmuz Şehidimiz hemşehrimiz Mustafa Cambaz ın kendisi artık belki aramızda değil, ancak onun Fotoğrafları Batı Trakya da sergileniyor.

Ýslâm Ahlak Teorileri (Ethical Theories in Islam)

Türkiye nin Yeni Anayasa Arayışı: TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu Tecrübesi

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

İçindekiler. İndeks. İKTİSADÎ DÜŞÜNCE TARİHİ 1. Giriş 1-19

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

OĞUZ KAĞAN DESTANI METİN-AKTARMA-NOTLAR-DİZİN-TIPKIBASIM

Ermenek Mevlevihanesi/ Karamanoğlu Halil Bey Tekkesi

TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN ŞEYHÜLİSLAM MOLLA HÜSREV. (Panel Tanıtımı)

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

Şerif Mardin in tespitiyle bu coğrafyada en etkili faktör : Din

MEVLÂNÂ NıN İNCİLERİ (Rubâîler) Farsça asıllarından çeviren: Ahmet Kırca

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar]

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

İslâm Düşüncesinin Dönüşüm Çağında. Editörler: Ömer Türker Osman Demir

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Transkript:

MESNEVİ HADİSLERİ (TESBÎT VE TAHRÎC)

MESNEVİ HADİSLERİ (TESBÎT VE TAHRÎC) Prof. Dr. Ali YARDIM (1939-02.01.2006) İSTANBUL -2008

Damta Yayınevi Nu..-1205 ISBN 978-605-308-009-2 DAMLA YAYINEVİ Prof. K. İsmail Gürkan Cad. Nu.: 6 34110 Cağaloğlu-İSTANBUL tel.: 0212 514 28 28 (pbx) faks: 528 24 OI Copyright : Damla Yayınevi, Dizgi: Dr. M. Sinan Yardım, Basla: Çevik Matb., Cilt: Erdoğanlar Ciltevi, İstanbul 2008/9.

ithâf : Hak Dost Hz. Mevlânâ'nın azîz hâtırasına.

ESER ÜZERİNE Hz. Mevlânâ'nın Mesnevî'sindeki hadîslerin tesbît, tahrîc ve değerlendirmesini konu alan bu eseri, 2007'de Mevlânâ Yılı dolayısıyla kamuoyuna arz etmek niyetindeydik. Ancak fiilî şartların zorlamasıyla, tüm gayretlerimize rağmen, bu niyetimizi geçen sene içinde gerçekleştirmek maalesef mümkün olamadı. Mesnevî Hadîsleri adlı bu eser, merhum Prof. Dr, Ali Yardım'ın Kayseri Yüksek İslâm Enstitüsü hocalığı yıllarında (1967-1970) Prof. M. Tayyib Okiç nezâretinde hazırladığı Liyâkat Tezine dayanmaktadır. Çalışma, 1984 yılında tekrar gözden geçirilerek Doktora Tezi hâline getirilmiştir. Bizim neşrine esas aldığımız bu nüsha, Doktora Tezi olarak sunulan nüshadır. Müellifin de belirttiği gibi, bu eser "Mevlânâ'da Hadîs" mes'elesini ele almayıp, sâdece "Mesnevî'nin HadîslerV'ni esâs alan bir çalışmadır. Aslında vefatından önceki konuşmalanmızdan, Ali Yardım'ın, artık Mesnevî'nin yanısıra Fîhi Mâfıh, Dîvân-ı Kebîr ve Mecâlis-i Seb 'a ile Hz. Mevlânâ'nın oğlu Sultan Veled'in Maârifinin de içinde bulunduğu eserleri beraberce aynı metod ve anlayışla değerlendirdiği "Mevlânâ'da Hadîs Kültürü" projesini tamamlama niyetinde olduğunu biliyoruz. Kendisi bu büyük çalışmayı 2007 senesinde neşretmeyi düşündüğünü de bize söylemişti. Ancak, o yıllarda 2007'ye daha iki üç sene vardı ve Ali Yardım Hoca'nm tezgâhında başka eserier bulunuyordu. Nitekim benzeri bir çalışmayı, 20. asrın mütefekkir ve mutasavvıf yazarlannda Sâmiha Ayverdi'nin eserleri için de başlatmış, bu çerçevede 2004-2005 yıllarında, yeniden Ayverdi okumaları (o dönemde çıkan en son kitabı Mülakatlar da dâhil olmak üzere) yapmıştı. Büyük ölçüde fişlenip tahrîc işlerinin bitirildiği "Sâmiha Ayverdi'de Hadîs Kültürü" adlı bu çalışmayı Aralık 2005'de neşretmek (Adı geçen çalışmayı önümüzdeki dönemlerde evlâtları ve talebeleri olarak neşretmek üzere tezgâhımızın bir VII

köşesine almış bulunuyoruz), ardından da "Mevlânâ'da Hadîs Kültürü" projesini tekrar tezgâhına almak istiyordu. Buna ömrü vefa etmedi. Bu iki çalışma neticelendiğinde, 13. asırdaki Mevlânâ ve 20. asırdaki Sâmiha Ayverdi arasındaki irtibatı kurmak niyetindeydi. Prof. Dr. Ali Yardım, "zora talip olma"y\ prensip edinmiş, çalışmalannda hep ortaya orijinal eserler koymak gayreti içinde olan bir ilim adamı tipi idi. Bu bakımdan da, çalışmalanm her zaman "yeni bir şeyler söylemek ve yapmak" adına yürütürdü. İlk yetişme çağlarından beri kendisini besleyen ve şekillendiren eserler, "Türk-İslâm kültürünün klâsik kaynaklan "dır. Bu mânâda, gerek muhaddislik cephesinde, gerek kültür adamlığı cephesi nde hep birinci el klâsik kaynaklara dayanma ve bunları maharetle kullanma titizliği ve disiplini müşahade edilir. Günümüz hadîsçileri arasında, "Kültür Hadîsçiliği" konusundaki çalışmalanyla çığır açmıştır. Hâmili olduğu birikim ve tecrübeyle, günümüz hadîsçiliğinin sâdece masa başında yapılamayacağını; buna mukabil "hadîs bereketi"mn vatan coğrafyasının her karışma saçılmış bulunduğunu bizzat göstermiştir. Buhârî'nin kendi döneminde yaptığı meşakkatli "hadîs yolculukları"nm bir benzerini günümüzde icra etmiş ve "mimarî eser kitabelerinde hadîs aramak" maksadıyla, iki vilâyet dışında, ülkemizdeki her yere gitmeye muvaffak olmuştur (Hadîs Kıvdcımları, bu sürecin sonunda ortaya çıkan bir eseridir). Diğer taraftan, "hadîs arayışlarım" yazma eser kütüphanelerinde de sürdürmüş, binlerce yazmayı tedkîk etmiş ve tesbît ettiği "yazma hadîs kitapları" üzerine doktora tezleri yöneterek de ayn bir çığır açmıştır. Mesnevi Hadîsleri çalışması, işte bu "Kültür Hadîsçiliği"mn nüvesi olması bakımından da ayn bir önemi hâizdir. Esasen bizim burada yaptığımız merhum Prof. Dr. Ali Yardım tarafından dikkatle hazırlanmış, ince ayarlan sabırla yapılmış kıymetli bir çalışmayı, kamuoyunun dikkatlerine arz etmekten ibarettir. Hadîs ve Tasavvuf sahasının mensubu olmamamıza rağmen, böylesine ağır bir yükün altına girmiş bulunmamız, kamuoyu ve özellikle sahanın mütehassısları tarafından hayretle karşılanıp, yadırganmış olabilir. 1983'lerden vefatına kadar geçen uzun yıllar boyunca, bizi yazdıklarının neşredilmesi hususunda çalışma ekibinin dışarısında bırakmayarak, bizzat işin içinde pişirme gayretinde olan Babamızın, emekleri semeresinin zâyî olması da söz konusu değildi. Prof. Dr. Ali Yardım, bu güne kadar, bilaistisna, yazıp çizerek tezgâhında işlediği VIII

makale, tebliğ, konferans metni, proje, kitap, mühim bir mesele hakkında ricale yazdığı mektup vs. türünden tüm eserlerini, neşretmeden önce mutfağmda bizlerle paylaşırdı. Kendisini ikna etmemiz kaydıyla, tenkid ağımıza takılan bazen bir kelimenin, bazen bir cümlenin, bazen de bir paragrafın üzerini çizmekten kaçınmazdı. Bir büyüğünün kaliteli yazı hususunda kendisine: "İnsan yazdıklarının üzerini çizebilmeli" dediğini, sık sık hatırlatırdı. Ali Yardım, çalışma disiplini gereği, seviyeli ve ilmî mesnedi olan tenkidlerden çekinmeyen, bilâkis eserlerinin kemâle ermesi yolundaki katkılarından dolayı memnun olan bir ilim adamıydı. Biz de elimizden geldiğince, vüs'at ve vukufumuz çerçevesinde bu işi tamamlama gayretinde olduk. Çok şükür, etrafımızdaki "Ali Yardım dostları" sıkıştığımız ve ihtiyaç duyduğumuz her ânımızda seve seve yardımımıza koştular. Yine de Ali Yardımsız geçen günlerin ve firakın hüznünü, bu eseri yayına hazırlarken her safhada, iliklerimize kadar, tekrar tekrar hissettik. Maâmâfıh ölüm Hakk'h ve Âdetullâh'a muhalefetimiz de mevzu bahis değildi. Çok daralınca onun rûhâniyetinden istimdâd dilediğimiz zamanlar da oldu; o da hep yetişti. Burada üzerinde durmak istediğimiz bir diğer hususu da şöylece ifâde etmekte fayda var: Muhakkak ki, Ali Yardım'ın hadîs sahasında muvaffak olmasının ve sözü dinlenen bir o t o r i t e seviyesine gelmesinin muhtelif sebepleri vardır. Şahsî kabiliyetleri, sağlam karakter ve mantık yapısı, aldığı husûsî ve resmî eğitim, özellikle dört yıllık İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü dönemini azamî bir verimlilikle geçirmesi. Klâsik Türk ve İslâm kaynaklarına merakı ve bunları kullanmadaki mahareti, hocalarından ve İstanbul'un ilim ve kültür muhitlerinden, bilgi, edep, erkân ve âdaba dâir hususları adetâ sağarcasına dağarcığına doldurması, sürekli okuyup araştırması, ilim adamlığını bir hayat tarzı olarak benimsemesi, sindirilmiş bilgilerinin üzerine dâima yeni bir şeyler ilâve etme gayreti, yüksek meslekî ahlâkı, ilk kalemde sayabildiklerimizdendir. Ancak bunların ötesinde, onun muvaffakiyetini, hadîsi, sâdece nazarî bir bilgi olarak değil, fakat aynı zamanda bir h â 1 bilgisi olarak telâkki etmesinde de aramak yerinde olur. Hadîs sahasında tefekkür ederek, yazıp çizdiği konulan pek çok defâ doğmdan bir Peygamber emri ve hayat düstûru formasyonunda algılamıştır. Yazdıklanndan, yaşayabildiklerini yaşamış; yaşayamadıklanna ise en azından muhalefet etmeme hassasiyetini göstermiştir. Bu bakımdan muhaddis olmak. IX

onun için hadîs usûlüne ve literatürdeki malumata hakkıyla vâkıf olmaktan öte, hakkıyla yaşayabilmek ti. Bu yaşayış da kendisinde hep gördüğümüz dosdoğru, tutarlı bir hayat çizgisi şeklinde tezahür etmişti. Bir seferinde kendisine kaç hadîs bildiğini sorma cahilliğinde bulunmuştuk. Önce yüzümüze sessizce, manidar ve hüzünlü bir nazarla baktı. Bir süre sonra da illâki bir cevap bekleyen bizlere, kısık bir ses tonuyla: "Saymadım", dedi. Bu hâl ehli olabilme çilesi, onun mutasavvıf veçhesinin bir aksi idi. Bu çileyi her ânında yaşadığı için olsa gerek, hikâyesi bir "hüzün hikâyesi", belki de "o kamışlıktan kopanlma"nm hikayesiydi. Allahıyla samimiyetinin, Peygamberiyle samimiyetinin, Mevlânâsıyla samimiyetinin kaynağı da belki bu hâlindendi. Mesnevi Hadîsleri, bu açıdan mutasavvıf-muhaddis bir ilim adamının emekleri mahsûlüdür. Malûmdur ki Ali Yardım'ın bir eserini neşretmek, Ali Yardım'ın bir eserini kendisinin neşretmesi gibi olamazdı. Bu bakımdan, varsa, hatâlar ve eksikler bize, bizim kifayetsizliğimize aittir. Eseri, yazıldığı dönemin şartlan içinde, olduğu gibi neşretme gayreti içinde bulunduk. Genel bir prensip olarak bâzı kelime, imlâ ve dizgi tashihleri dışında (ki bu tür tasarruflar, Ali Yardım Hoca da böyle isterdi, diye çok emîn olduklanmızdır) orijinal metnin içine müdâhale etmedik. Eser 1970 senesinde, devrin imkânlan dâhilinde tamamlandığından, o t a n t i k 1 i ğ i korunsun istedik. Bu bakımdan, kitapta yer yer geçen "... hiçbir yerde tesbît edemedik", "... kaynaklarda rastlayamadık" nev'inden bâzı ifâdelerin, okuyucu tarafından bu nokta göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi yerinde olur. Nitekim Ali Yardım da sağlığında, günümüz bilgisayar imkânlarını kullanarak, yeniden bir tahrîc çalışması yapmak niyetindeydi. Biz, çok îcâb ettiğini düşündüğümüz durumlarda ise "Naşirin notu" ibaresiyle dipnotlarında okuyucuya bilgi verme yoluna gittik. Ali Yardım'ın Önsözündtn önce, 1970 senesinde Mesnevi Hadîsleri çalışmasının tamamlanmasını müteâkib, merhum Prof. M. Tayyib Okiç Hoca'mn kaleme aldığı takdim yazısını, özellikle bir vesika hüviyeti taşıması hasebiyle, kitaba ilâve etmeyi uygun bulduk. Mesnevi Hadîsleri hakkında kamuoyunun ilk defâ bilgilendirildiği ve Kubbealtı Akademi Mecmuası 'nm 1979 senesindeki ilk sayısında neşredilen, kısa araştırma makalesini de bu düşünceyle aldık ve E k olarak kitabın sonuna koyduk. Giriş kısmına, dizgiye esas aldığımız nüshadaki "Mevlânâ'nın hayâtı kısaca anlatılacak" noti- X

na istinaden, ana hatlarıyla Hz. Mevlânâ'nın hayâtını ilâve ettik. Biliyoruz ki, Hazretin hayâtını bir defa da Ali Yardım'ın kaleminden okumak çok daha başka olurdu. Ali Yardım'ın son dönemlerinde tercih ettiği ayrıntılı indeks usûlünü burada da tatbîk ettik. Bunun dışında ayrıca, kitabın sonuna da Mesnevî Hadîsleri İndeksi adıyla bir liste koyduk. Dizgi sırasında bazı tasarruflarda bulunduk. Orijinal metinde Arapça karşılığı "kaf" olup da "q" harfi ile gösterilen yerleri "k" ile değiştirdik. Özellikle şahıs, kitap ve yer adlarının yazıhşında dikkatimize takılan bazı küçük farklılıkları gidererek, azamî seviyede imlâ birliğini sağlamaya çalıştık. Ali Yardım'ın önceki eserlerinde olduğu gibi yine şahıs adlarını koyu, kitap adlarını beyaz-italik, konuşma metinlerini "tırnak içinde koyu-italik" yaptık. Bu kitapta "hüküm" fasıllarında sıkça kullanılan ve de sıhhat derecelerini gösteren "sahîh", "hasen", "zaîf, "mevzu"', "merfu"', "mevkuf, "garîb", "leyyin", "münker" gibi hadîs ıstılahlarını "tırnak içinde-koyuitalik-ar alıktı" olarak yazdık. Orijinal nüshadaki çoğu yerde, bu iföde- 1er tırnak içinde, aralıklı olmalannın yanı sıra, bazen ilk harfleri büyük yazılmıştı. Biz, yeknesaklığı temin için bunlan küçük harfli yazmayı tercih ettik. Mesnevî 'den iktibas edilen Farsça kısımlan dizerken de ta 'lîk fontunu tercih ettik. Yine orijinal nüshada, bir kaçı hâriç, "benzeri beyitler", Veled İzbudak tercümesi ve Ankaravî şerhindeki yerlerine sâdece atıf yapma şeklinde belirtilmişti. Dipnotlarına "Naşirin notu" ibaresiyle bunlann Veled İzbudak tercümelerini de yazdık. Neşre esâs nüshada Ali Yardım Hoca'nın kurşun kalemle sonradan ilâve ettiği beş adet notu [Müellifin hadîsle ilgili derkenarı] ibaresiyle dipnotlarında verdik. Merhumun yazma hâlde kullandığı kaynakların sonradan basılmış olanlarına da işaret etmedik. Bu neşir çalışmasında bizim kullandığımız birkaç kaynağı ise, [Naşirin ilâvesi] ibaresiyle bibliyografyaya ekledik. Tâ işin en başında, 1967-1970 yıllan arasında, eserin vücûda gelmesi sürecinde gerek ilmî metod, gerek kaynakların tesbîti gerekse de değerlendirilmesi hususlannda merhum Ali Yardım'a önemli katkılarda bulunan, bugün de eserin neşri sırasında, dizgileri bir muhaddis hassasiyetiyle gözden geçirmenin yanı sıra, takriz yazılması ricamızı kırmayarak bizi şevklendiren, XI

kıymetli ve müşfik büyüğümüz Prof. Dr. Mehmed Hatiboğlu Beyefendi'ye en samîmi hislerimizle teşekkür eder, sıhhat ve âfıyetli uzun ömürler dileriz. Baba dostlan hocalanmız, muhterem Prof. Dr. Mustafa Fayda, Prof. Dr. Mustafa Tahralı, Prof. Dr. Mehmet Demirci ve Prof. Dr. Ali Osman Ateş Beyefendilere, kitabın yayına hazırlanma sürecindeki çeşitli safhalarda, gerek bilgi, gerek tecrübe cihetinden, verdikleri her türlü destek ve katkıdan dolayı teşekkürü bir borç biliriz. Farsça beyitler ve Arapça hadîs metinlerinin ilk dizgilerini hazırlayan ve kitabın neşri hususunda merhum Ali Yardım'la sağlığındaki muhaverelerini bize aktararak desteğini esirgemeyen, gerekli gördüğü yerlerde açıklayıcı bilgilerle kitaba katkı sağlayan. Babamızın asistanı, azîz kardeşimiz Dr. Mehmet Sait Toprali'a hassaten teşekkür ederiz. Farsça beyitlerin dikkatli bir okumayla gözden geçirilmesi ve bazı dizgi eksiklerinin giderilmesi işini, ricamızı kırmayarak, deruhte eden Mevlevilik ve Mesnevi sahaları mütehassısı, muhterem Dr. Safî Arpaguş'a teşekkürü bir borç biliriz. Farsça beyitleri kendi anadiliyle okuyan, dikkat nazarına takılan tashihleri bize bildiren, öğrencimiz, genç Mesnevi Dostu Elnaz Forouzesh'e de teşekkür ederiz. Kitabın hazırlanmasındaki her safhada, bize anlayışla gerekli kolaylığı ve çalışma imkânlarını sunan. Damla Yayınevi sahibi, merhum Ali Yardım'ın bizi kardeşleştirdiği, kadîm dostumuz Hasan Hüseyin Doğru Beyefendi'ye de teşekkürlerimizi sunuyoruz. Eserin neşri sürecinde en baştan beri maddî ve manevî her türlü desteğini sürekli yanımda hissettiğim ve dizgileri bir başka gözle okuyarak, tashih eden Ağabeyim Ali Şîr Yardım'a da hürmetle teşekkürlerimi arz ediyorum. Mesnevi Hadîsleri çalışmasının neşrinden dolayı Büyük Mutasavvıf Hz. Mevlânâ ve Babamız Prof. Dr. Ali Yardım'ın azîz ruhlarının şâd olduğuna inanıyor, Cenâb-ı Hak'dan rahmet niyaz ediyoruz. Eserin fikir, kültür ve irfan hayatımıza kazandırılmasına bizi vesîle kılarak, bu şerefi ve hazzı bizlere tattıran Mevlâmız'a sonsuz hamd ü senalar... Fâtih, 13 Mayıs 2008 Dr. Mustafa Sinan YARDIM Neşre hazırlayan XII

TAKRİZ Kur'ân-ı Kerîm't göre, beşeriyetin tek üstünlük ölçüsünün "Takva" mertebesi olduğu malûmdur. Müttakî, yânî takvâlı kimse demek, her çeşit müsbet değere sâhib çıkıp, Yaratıcı'ya hakkiyle kulluk eden kimse demektir. Bu mertebeye ulaşabilmekte, neseb, haseb, zaman, devir, çevre, dil, cinsiyet, meslek... gibi farklılıkların hiçbir dahli olmayacağı da açıktır. Gerçek mü'min olabilmek en üstün insanlık derecesidir. Bu dereceye ancak j_]jmj/e ahlâkla ulaşılabilecektir. Bunlara sırtını dönmüşlerin ne Yaratan'a kulluğundan, ne de topluma yararından bahsedilebilir. Hz. Peygamber, bu eskimez ölçüleri dünj/evî hayatta hâkim kümakla uğraştı ve gelecek nesillere vasiyet olarak bıraktı. Sonraki nesillerin kültürlü kesimleri, müsbet ve rûhânî ilim mensupları şeklinde kısımlara ayrıldı ve 11/ VIII. asrın aydınları arasında zühd hayâtını tercih edenler Tasavvuf iklimini vücûda getirdiler. İlk devir mutasavvıflarının temel hedefleri. Kur'ân ve Sünnet'ten kaynaklanan bir şahsiyet modelinin temsilcileri olmakdı. Tasavvuf ilminin dayanması gereken kaynak konusunda bu yolun ulularının gayet açık beyânları bizlere kadar ulaşmışdır. Meselâ III/IX. asrın bir velîsi, Şeyh'ul-Ârifîn unvanlı Sehl-i Tusterî (ö: 283/896), şu yedi maddeyi tasavvufun temelleri olarak göstermektedir: "Allah'ın kitabı Kur'ân'a bağlanmak, Resûlullah 'in Sünneti 'ne uymak, helâl yemek, eziyet etmekten uzak durmak, günâhlardan sakınmak, tevbekâr olmak, hukuka riâyet etmek". Yine meselâ meşhur Cüneyd-i Bağdadî (ö: 298/911) aynı mâhiyette olarak: "İlmimiz Kur'ân ve Sünnet'le kayıdlıdır. Bunları bilmeyenlerin ardından gidilmez" demektedir. Emsali çoğaltılabilecek bu tesbîtlerin ışığında yürümek, tabîatiyle her zaman ve çevre için mümkin olabilmiş değildir. Bizzat tasavvuf müntesibleri arasında bile, çürümeler, yoldan çıkmalar görülünce, idrak sahibi pek çok XIII

âlim ve edîb, tenkidlerini dile getirmekten geri kalmadılar, pek çok eser yazdılar. Tek gayeleri vardı: "Mensub oldukları millete İslâm'ın gerçeğini anlatmak ve onları bu yola çevirmek", VII/XIII. asrın Mevlânâ'sı da ilk devir Tasavvuf imamlarının çizdiği yolda, İslam Peygamberim kendisine ufuk bilmiş ve eserlerinde, edindiği Kur 'ân ve Sünnet kültürünü geleceğin istifadesine sunmuştur. Asırlardır huşu içinde dinlenen Itrî bestesi na'tinde Peygamberine: "Nûr-i çeşm-i enbiyâ, çeşm-i çerâğ-ı mâ Tuyî - Nebilerin gözlerinin nuru, bizim nûr kaynağımız sensin " diye hitâb eden, kendisini "Pâk Muhammed yolunun toprağı" sayan bu büyük zât, acaba O Muhammed'in hangi sözlerini, hangi fiillerini bizlerle paylaşmak istemişdi? Binlerce sahîfe tutan kitabî mîrâsmda bu yolda neler diyordu? İşte bucâzib kültürel endîşe nin cevâbı sadedinde, bilhassa geçen asırdan beri, pek değerli eserler ortaya konmuş bulunmaktadır. Şahsen bilebildiğim kadarıyla, Mevlânâ'nın Mesnevî'smde zikrettiği hadîsleri kitablık çapta bir ilmî araştırma konusu yapan ilk âlim, İranlı Bedîuzzamân Fürûzanfer (1899-1970) olmuştur. Yedi yüz elli beş sahîfelik son baskısı 2002'de yapılmış: "Ehâdis ve Kısas-ı Mesnevi" isimli değerli eserinin ilk baskısına yazdığı önsöz, 21 Mayıs 1954 târihini taşıyor (Hicrî 1373, Şemsî 1333). Türkçemizde bu çapta bir çalışmaya nail olmak için, merhum Ali Yardım'ı beklememiz gerekti. Seneler önce O'nun ilmî hassasiyet ve eğilimini müşahede etmiş bir takdirkârı olarak, Mevlânâ'nın hadîs kültürünü bizlere aydınlatmasını teklîf edenlerden olmuşdum. Ali Bey, kendi, zamanının bütün imkânlarını kullanarak ilim dünyâmıza müstesna bir eser kazandırdı; ama, takdir-i İlâhî, basılmış hâlini dünyâ göziyle görmek kendisine kısmet olmadı. Başta pek değerli evlâdı Mustafa Sinan Bey olmak üzere O'nun bu muhalled eserini Türk Kültür Dünyâsına, kazandıranlara şükran duymamak mümkin değildir. Diğer pek çok ilmî hizmetlerinin yanı sıra, husûsîyle bu kitabı Ali Bey'in ruhunu ilelebed şâd ettirecektir. Bizlere düşen vazife, bu çileli ilmî emekten yeterince faydalanma liyâkati göstermek olacaktır. Mevlâmız'ın rahmet ve gufranı üzerinden eksik olmasın, âmin. Ankara,!^ Nisan 2008 Pazartesi Mehmed S. HATİBOĞLU XIV

PROF. M. TAYYİB OKİÇ'İN TAKDÎMİ Dünya çapında şöhret olan Muhamtned Celâlüddîn er-rûmî'nin meşhur eseri "Kitabu'l-Mesnevf'de birhayli Hadîs-i şerif mevcud bulunmaktadır. Tahran Üniversitesi profesörlerinden, büyük âlim, merhum Bedî'u'z-Zaman Firuzanfer'in "Ehâdîs-i Mesnevî" isimli risalesi varsa da, müellif, mevzuu tamamiyle eserine almadığı gibi, ilmî tahlîl ve tenkîdler de yapmamıştır. Bay Ali Yardım, Millî Eğitim Bakanlığının nâzik müracaatı üzerine, bize bağlanıp nezâretimizin altında, ciddî ve yorucu tedkîklere girişmiş ve bugün elimizde olan "Mesnevî Hadîsleri" isimli eserini ortaya koymuş bulunmaktadır. Mevzuun daha iyi anlaşılabilmesi için Bay Yardım, önsözünü müteâkıb, araştırmasına faydalı bir Giriş kısmıyla başlamaktadır ki şöylece bâblar sıralanmaktadır: Hadîs'in ehemmiyeti; Hadîslerin toplanışı ve yazıya geçirilişi; Hadîsleri tasnîf faaliyeti ve semereleri (Sünenler, Câmi'ler, Müsnedler ve Müstedrekler); Tasnîf devri Hadîs mecmualarının hususiyetleri; Hadîslerin tahrici (Tahrîcu'l-Ahâdîs); Mesnevî Hadîslerinin tahrîci; Mesnevî Hadîsleri üzerinde yapılan diğer çalışmalar; Mesnevideki Hadîslerin kaynakları bakımından durumu; Mesnevideki Hadîslerin değer hükümlerine göre tasnîfı; Mesnevideki Hadîslerin nakil tarzı; Araştırmamızda ta'kîb ettiğimiz metod. Bu girişten sonra müellif, eserinin asıl mevzuuna geçmekte, Celâlüddîn Rûmî'nin Mesnevisinde kullandığı Hadîs-i şerifleri tedkîk ederek, bunları Mesnevî cildlerine göre sırasıyla sunmaktadır. Hadîs-i şeriflerin geçtiği farsça beyitleri, türkçe tercemeleriyle birlikte başa alan yazar, daha sonra, Hadîslerin, tedkîkleri sonunda bulduğu arabça metinlerini, yine türkçe\eriy\e birlikte, vermekte ve bu Hadîslerin muhteva bakımından ben- (*) Metin, merhum M. Tayyib Okiç Hoca'nın imlâ hususiyetleri muhafaza edilerek dizilmiştir. XV

zerleri varsa, onlara da işarette bulunmaktadır. Metin üzerindeki tedkîklerini böylece bitirdikten sonra müellif. Hadîslerin kaynakları üzerine eğilmiş, münekkıdlerin görüşlerini ele alarak. Mesnevide geçen her Hadîsin sıhhat yönünden değeri hakkında nihâ'î değer hükmünde bulunmaktadır. Celâlüddîn Rûmî, Mesnevısme bazan farsça olarak ancak hadîsin hulâsasını hattâ ondan bir tek kelimeyi almış olduğu için, bu gibi Hadîslerin kaynaklarını veya arabça asıllarını tesbît etmek tabiî ki hayli zor bir iştir. Müellif bu noktada büyük bir sabır ve sebat göstererek. Hadîsin senedini veya senedlerini arabça metinleriyle tesbît etmeğe çalışmıştır ki, araştırmasının zâten en güç tarafı da burasıdır. Bay Ali Yardım, tedkîkleri sonunda. Mesnevide 158 Hadîs bulmuştur. Bunlardan 78 inin, yani yarısına yakın bir kısmının, sahîh olduğu neticesine varmaktadır. Zaîf Hadîsler 38, apokrif (mevdu') olanlar ise, 14 kadardır. Mesnevide Hadîs olarak geçtiği halde. Hadîs olmayan, fakat benzerleri bulunan Hadîsler 8 olup, kaynaklarını tesbît ettiği, fakat değerlendirmelerine tesadüf edemediği Hadîs sayısı ise 4 dür. Yazarın tesbît edebildiği kadarıyla Hadîslerin kayn,klara dağılışı da enteresandır. Mesnevi Hadîslerinin büyük kısmı, altı otantik (Sahîh) Hadîs kitabında bulunmaktadır (el-buhârî ve Müslim'in Sahîhlen, Ebû Dâvûd, et-tirmizî, en-nesâî ve İbn Mâca'nın Sünen]en). ed-dârimî'nin es- Sünen 'i ile Ahmed İbn Hanbel ve et-tayâlisî'nin Müsned\en de bu Hadîslerin pek çoğunu ihtiva etmektedir. Bu eserler dışında diğer bazı Hadîs mecmuaları da nazar-ı itibâra alınmıştır. Doğrudan doğruya mevdu', apokrif, olan Hadîslerin sayısı çok sayılamaz (14). Yazar bu rakamı tesbît etmekle, Mesnevînm. büyük müellifi lehine olacak bir hakikati tesbît etmiş olmaktadır. Bay Yardım'ın bu çalışmalarından önce, Mesnevî'de Mevdu' Hadîs mikdârmın daha kabarık olacağı tahmin edilebilirdi. Böylece bu gibi teşevvüşlerden Celâlüddîn Rûmî asırlar sonra tebriye edilmiş oluyor. Zayıf sayılan Hadîslerin sayısı her ne kadar küçümsenemezse de (38), didaktik ve tasavvufî eserler için, bu durum tabiî karşılanabilir. Netîce itibârı ile yazar, Mesnevi Hadîslerini sıhhat yönünden vuzuha kavuşturmuştur ki, tedkîkinin asıl ehemmiyeti de buradadır. XVI

ONSOZ İslâm âlimleri, başlangıçtan hicri V. asrın ikinci yarısına kadar, te'lif ve tasnif etmiş oldukları eserlerinde, h a d î s ve haber nev'inden vesikaları, umumiyetle senedli olarak kaydetmeyi bir prensip hâline getirmişlerdi. Bu durumun, V. asır sonları ve VI. asır başlarından itibaren terk edilmeye başlandığı dikkati çekmektedir. Artık, o devirden günümüze kadar sürdürülen nakil geleneği, -hadîs sahasındaki eserler de dâhil- hadîs ve haberlerin senedini atıp, sâdece metnini kaydetmek şeklinde ortaya çıkmıştır. Ancak, kendi devir ve şartları içinde belki normal karşılanan bu şekilde bir nakil tarzının, zamanla bir kusur sayılmaya ve tenkîd konusu edilmeğe başladığı müşahede edilmektedir. Nitekim, senedsiz hadîs nakletme geleneğinin başlamasından iki asır bile geçmeden, ortaya çıkan mahzûrlan telâfi edici yeni bir çalışma metodunun geliştirilmesi, bunun bir tezahürü olmalıdır. İçinde hadîs bulunan her hangi bir eserin. Hadîs ilmi bakımından değerini tesbît etmek maksadıyla geliştirilen bu metoda "Tahrîc" adı verilmiştir. Mevlânâ'nın MesnevTsı de, yazıldığı zaman bakımından, hadîslerin senedsiz olarak nakledildiği devre rastlar. Eserinde, azımsanmayacak kadar hadîs zikreden Mevlânâ, kendine has metoduyla onların bir nevi açıklamalarını yapmıştır. Ne var ki, gerek üzerinde durduğu hadîsler, gerekse onları ele alış tarzı, MesnevTnm hadîsleri ve onun sahibinin hadîslere bakışı konusunda bâzı tereddütlerin yayılmasına yol açmıştır. Türk-îslâm kültürü üzerinde olduğu kadar, diğer yabancı kültürler üzerinde de derin izleri bulunan MesnevVnm, sâdece Hadîs ilmi bakımından bir değerlendirmesini yapma hedefini güden bu araştırma, onun hadîslerinin XVII MESNEVİ HADİSLER) FORMA 2

metinlerini, senedlerini, kaynaklarmı ve sıhhat derecelerini tesbît etmeye çalışmaktadır. Çalışmalarım sırasında yardım ve alâkalarını esirgemeyen Hocam Prof. M. Tayyib OI<iç Bey'e ve Sayın Prof. Dr. Mehmed Hatiboğlu'na şükranlarımı sunarım. Her şeyin en doğrusunu bilen ve doğru yolu gösteren Allah'dır. Kulun vazifesi; gayret, titizlik ve sadâkatten ibarettir. Kay seri,\1 Ocdk 1970 Ali YARDIM XVIII

İÇİNDEKİLER ESER ÜZERİNE VII TAKRİZ PROF. M. TAYYİB OKİÇ'İN TAKDİMİ ÖNSÖZ İÇİNDEKİLER XIII XV XVII XIX GİRİŞ 1 1- MEVLÂNÂ VE MESNEVİSİ 1 2- HADÎSLERİN TAHRÎCİ 14 3- KAYNAK VE ARAŞTIRMALARA BİR BAKIŞ 17 I. BÖLÜM MESNEVİ HADÎSLERİ GİRİŞ 27 MESNEVİ I. CİLD HADÎSLERİ 29 MESNEVİ II. CİLD HADÎSLERİ 91 MESNEVİ III. CİLD HADÎSLERİ 129 MESNEVİ IV. CİLD HADÎSLERİ 161 MESNEVİ V. CİLD HADÎSLERİ 197 MESNEVİ VI. CİLD HADÎSLERİ 233 XIX

11. BÖLÜM MESNEVÎ HADÎSLERİ'NİN DEĞERLENDİRİLMESİ GİRİŞ 269 1- MESNEVÎ HADÎSLERİ'NİN MUHTEVASI 269 2- MESNEVÎ HADÎSLERİ'NİN KAYNAKLARI 270 3- MESNEVÎ HADÎSLERİ'NİN SIHHAT DERECELERİ 272 SONUÇ 275 BİBLİYOGRAFYA 281 EK-1: MESNEVÎ HADÎSLERİ ÜZERİNDE BİR ARAŞTIRMA 287 EK-2: AÇIKLAMALAR 299 EK-3: CÂMİ'UL-ÂYÂT'IN YAZMA NÜSHALARI 303 EK-4: MESNEVÎ HADÎSLERİ İNDEKS 307 MESNEVÎ HADÎSLERİ'NDE BENZERİ BEYİTLER İNDEKSİ... 313 İNDEKS 315 XX

GİRİŞ İslâm'ın uzun târihi ve geniş coğrafyası içinde, çeşitli sahalarda pek çok yazılı eser verilmiştir. Bunların arasında ilmîleri olduğu gibi, öğretici ve eğitici mâhiyette olanları da vardır. Belli bir ilim ve san'at zümresine hitâb edenleri yanında, geniş kütlelerin anlayacağı dil ve muhteva ile kaleme alınanları da mevcûddur. İşte, Mevlânâ'nın eserleri bu gözle ele alındığında, onların, öğretici, eğitici ve sevdirici karakterli oluşları kendini gösterir. Klâsik İslâmi eserlerde, hangi türden olursa olsun, az-çok hadîslere yer verilmeyeni hemen hemen yok gibidir. Tefsir, Fıkıh, Târih, Kelâm, Tasavvuf, Ahlâk, Tıb, Edebiyat, Tabakât, Menâkıb, Lügat vb. dallardaki eserlerde, dâima, hadîsler bulunagelmiştir. Esasen bu neviden eserler, hadîsleri hayâta aktaran, onları toplumun malı yapan aracılar rolünü oynamışlardır. Ancak, bunlar içerisinde, eserlerinde kullandıkları hadîsleri, hadis kaynaklarından alanlar olduğu gibi, hiçbir kaynağa baş vurmadan, duyduğu işittiği ve hafızasında kaldığı şekliyle kaydedenler de olagelmiştir. Bu durum, sonraki nesiller tarafından dikkate alınmış ve klâsik eserlerin ciddiyeti ve güvenilirliği konusundaki değerlendirmelerinde ölçü olarak kullanılmıştır. 1-MEVLÂNÂ VE MESNEVİSİ Hicrî 604 senesinde (M. 1207) Belh\e doğup, 672 yılında (M. 1273) Konya'ddi vefat eden Mevlânâ'nın ciddî bir medrese tahsili geçirdiği bilinir. Uzun süre, Konya'da müderrislik yaptığı da adına tahsîs edilen bir medresenin mevcudiyetinden anlaşılmaktadır. Nitekim tabakât kitapları, onun, "Hanefi mezhebi sahasında, Hilaf ilminde ve çeşitli ilim dallarında otorite

bir âlim" olduğunu kaydeder<". Mevlânâ'nın Hayâtı'' Sahanın klâsik kaynaklarında'^* belirtildiği üzere Hazreti Mevlânâ 6 Rebîülevvel 604 (30 Eylül 1207)'de bir ilim merkezi olan ve bugün Afganistan sınırları içinde bulunan Horasan'ın Belh şehrinde doğdu. Künyesini Mesnevinin girişinde Muhammed b. Muhammed b. Hüseyin el-belhî olarak kaydetmiştir. Lakabı Celâleddîn'dir. "Efendimiz" anlamına gelen Mevlânâ unvanından başka kendisine babası tarafından verilen Hüdâvendigâr (Farsça, Sultan anlamında) lakabıyla da bilinir. Hayâtının mühim bir kısmını Anadolu (Diyâr-ı Rûmyda geçirdiği için Mevlânâ-yı Rûm, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî adlarıyla; müderrisliğine nisbetle de Molla Hünkâr, Mollâ-yı Rûm unvanlarıyla anılır. Soyu Hz. Ebû Bekir'e kadar gitmektedir. Babası Sultan'ül Ulemâ (Alimlerin Sultânı) lakabıyla bilinen Muhammed Bahâeddîn Veled'dir. Annesi ise Hârizmşahlar hanedanına mensup olan Belh Emîri Rukneddîn'in kızı Mü'mine Hâtun'dur. Kübreviyye'nin kurucusu Necmeddîn-i Kübrâ (ö: 618/1221)'nin müridi kabul edilen Bahâeddîn Veled, Belhli bir ulemâ (1) Bkz. Kasım b. Kutluboğa, Tâc'üt-Terâcimfi Tabakât'il-Hanefiyye, s. 57, Bagdâd 1962. (...(.jull ^1 y\) uj>u-lj L_J.ÜL ÎİU OlT...) (2) Naşirin notu: Bu başlık altındaki bilgiler, merhum Ali Yardım'm muhtemelen Doktora Tez Savunması sırasmda yöneltilen bazı tenkîdler üzerine 9 Nisan 1984 târihinde kaydettiği "Mevlânâ'nın hayâtı kısaca anlatılacak" notum, istinaden tarafımızdan ilâve edilmiştir. İlgili not kağıdı, "Tenkidler" başlığı altında sekiz madde olarak yazılmış ve bu kitabın hazırlanmasına esas olan tez nüshasına âit cildli kapağının iç kısmına yapıştırılmış vaziyettedir. Söz konusu tenkidler, görebildiğimiz kadarıyla esâsa taalluk etmeyen, daha ziyâde küçük tashihleri içeren kısa notlar olarak listelenmiştir. (3) Naşirin notu: Hz. Mevlânâ'nın hayâtına dâir birinci el bilgiler, kendi eserlerinde verdikleri hâriç tutulursa, büyük ölçüde Sultan Veled'in İbtidânâme (Velednâme)'si, Ferîdûn-i Sipehsâlar'ın Risâle'si ve Ahmed Eflâkî'nin Menâkıb'üt-'Arifin'ine dayanmaktadır (Bkz. Reşat Öngören, "Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî", TDVİslâm Ansiklopedisi, C. XXIX, s. 441-448, Ankara 2004). Biz de Mevlânâ'nın hayâtını ana hatlarıyla kaleme alırken, büyük ölçüde bunlara dayanılarak hazırlandığını gördüğümüz üç kaynaktan istifâde ettik: 1- Dr. Reşat Öngören'in TDV İslâm Ansiklopedisi için kaleme aldığı "Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî" maddesi. 2- Mesnevîhan Şefik Çan'ın Mevlânâ.- Hayatı, Şahsiyeti ve Fikirleri (Ötüken Neşriyat, yayın nu: 305, İstanbul 1995) adlı geniş etüdü. 3- Dr. Sâfı Arpaguş'un "Mevlânâ Celâleddîn Rûmî (1207-1273)" {İSTEM, yıl:5, sayı; 10, s. 91-111, Konya 2007) adlı muhtasar makalesi.

ailesine mensup, halk tarafından sevilen, sözüne itibâr edilen kâmil bir şahsiyetti. Vaazlannda icâbmda, hakikat adma, Hârizmşah idarecilerini ve diğer âlimleri tenkîd etmekten çekinmeyen bir üslûbu vardı. Nitekim özellikle Yunan felsefesinin te'siri alında kaldıklarım düşündüğü Fahreddîn-i Râzî ve Zeyn-i Kîşî ile Hârizmşah Alâeddîn Muhammed'i ağır bir şekilde eleştirmesi, o dönemde ciddî bir tatsızlık yarattı. Bunun sonucunda Belh'i terk etmek durumunda kaldı. Bahâeddîn Veled, yanma en yakın mürîdlerini, halîfelerini ve ailesini alarak 609 (1212-1213) senesinde Hicaz'a gitmek üzere Belh şehrinden ayrıldı. Bu göçte yaklaşan Moğol istilâsının etkisi üzerinde de önemle durulur. Nitekim bir süre sonra bölge Moğolların işgaline uğrar. İlk duraklan olan Semerkand 'dan sonra, yol üzerindeki Nişâbur 'a vardılar. Burada Ferîdüddîn Attâr (ö: 618/1221) kendilerini ziyaret etti. Bu iki velînin karşılaşması sırasında Attâr, Sultan'ül Ulemâ'ya Mevlânâ'yı kasdederek: "Bu senin oğlun çok zaman geçmeyecek, âlemde yüreği yanıkların yüreğine ateşler salacaktır" dedi; Mevlânâ'ya da meşhur mesnevisi Esrâr-nâme'yi hediye etti. Daha sonra dönemin Abbasî Devleti'nin başkenti ve hilâfet merkezi olan Bağdâd'a ulaşan kafile burada fazla kalmadan Hac farizasını edâ etmek üzere Mekke'ye yöneldi. Dönüşte Medine'de Ravza-i Mutahhare, Kudüs 'te Mescid-i Aksa ziyaretlerinden sonra Şam 'a doğru yol aldılar. Kısa süreli duraklamalarla Şam, Halep, Malatya, Sivas üzerinden Erzincan 'm Akşehir kasabasına geldiler. Bahâeddîn Veled, Mengücek Sultânı Fahreddîn Behramşah ve eşi İsmetî Hâtun'un kendi adına yaptırdığı medresede bir müddet ders okuttu. Buradan da ayrılarak Sivas, Kayseri, Niğde yoluyla hârende (bugünkü KaramanYye gelişleriyle en nihâyetinde büyük yolculuk tamamlandı. Sultan'ül Ulemâ'yı burada Karaman Emîri Mûsâ Bey karşıladı. Kendisine iltifat etti. Lârende 'de kalması için ısrar etmekle kalmayıp adma bir medrese yaptırdı. Ailesi ve mürîdleriyle buraya yerleşen Bahâeddîn Veled yedi yıl süreyle ders verip, vaaz etti. Semerkandlı Mevlânâ on yedi veya on sekiz yaşlarında iken Lârende'de âlim Şerefeddîn Lâlâ'nın kızı Gevher Hâtun'la evlendi. Düğün merasimini tâkib eden günlerde önce Mevlânâ'nın annesi Mü'mine Hâtûn; ardından ağabeyi Alâeddîn Muhammed; son olarak da kayın validesi vefat etti. Bu hüzünlü dönemin sonunda 623 (1229)'de önce büyük oğlu Sultan Veled, bir yıl sonra da ağabeyinin adını verdiği Alâeddîn Çelebi dünyâya geldi. Mevlânâ hanımı Gevher Hâtun'un vefatından sonra Konyalı