EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ağustos 2013, No: 69



Benzer belgeler
EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Temmuz 2013, No: 65

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ocak 2012, No: 20

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Haziran 2013, No: 62

2015 NİSAN ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ocak 2014, No: 83

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ekim 2011, No:8

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 74

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2011, No:4

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ocak 2014, No: 84

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ağustos 2012, No: 38

CARİ AÇIK NEREYE KADAR?

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mayıs 2014, No: 92

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ocak 2012, No:18

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ekim 2011, No:9

AB Krizi ve TCMB Para Politikası

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2011, No:5

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Şubat 2014, No: 87

7.36% 2.9% 17.9% 9.7% % Temmuz 18 Nisan 18 Temmuz 18 Ağustos 18

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mayıs 2012, No: 33

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 71

-2.98% -7.3% 19.7% 13.5% % Şubat 19 Ocak 19 Şubat 19 Mart 19

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2012, No: 30

FİNANSAL RİSKLER & KORUNMA YÖNTEMLERİ

Dünya ve Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler ve Orta Vadeli Program. 22 Kasım 2013

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Şubat 2014, No: 86

5.21% -11.0% 25.2% 10.8% % Eylül 18 Ağustos 18 Eylül 18 Ekim 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Aralık 2011, No:14

Ekonomide Değişim. 15. ÇözümOrtaklığı Platformu. 15 Aralık

MERKEZ BANKASI VE FİNANSAL İSTİKRAR

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ekim 2011, No:10

2015 HAZİRAN ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

İTKİB Tekstil, Deri ve Halı Şubesi

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Haziran 2014, No: 95

7.36% 7.0% 15.8% 9.6% % Haziran 18 Mayıs 18 Haziran 18 Temmuz 18

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

Türkiye nin esas gündemi orta gelir tuzağından çıkmak olmalıdır

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ekim 2011, No:7

-2.98% -10.0% 19.7% 13.5% % Ocak 19 Ocak 19 Şubat 19 Şubat 19 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER.

7.26% 9.9% 10.8% 10.8% % Mart 18 Şubat 18 Mart 18 Nisan 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

Ekonomik Gelişme ve Beklentiler Işığında Orta Vadeli Programın Değerlendirmesi. Ekonomik ve Mali Politika Genel Başkan Yardımcılığı


EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2013, No: 58

8. Finansal Piyasalar. 8.1 Finansal Koşullar ve Para Politikası

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Kasım 2013, No: 76

TÜRKİYE EKONOMİSİNDE YAŞANAN GELİŞMELER VE 2011 YILI EKONOMİK BEKLENTİLERİ. Dr.Süleyman Yaşar. 17 Nisan 2011

Rakamlarla 2011'de Türkiye Ekonomisi

Grafik-4.1: Cari Açığın GSYH ye Oranı (%)

NUROL YATIRIM BANKASI A.Ş YILI İKİNCİ ÇEYREK ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU

7,36% 5,1% 15,4% 10,1% 87,1 57,1 2,7 17,75% Mayıs 18 Nisan 18 Mayıs 18 Haziran 18

1.56% -4.1% 20.3% 11.4% % Kasım 18 Ekim 18 Kasım 18 Aralık 18

HAFTALIK EKONOMİ RAPORU

Küresel Krizden Sonrası Reel ve Mali. Sumru Altuğ Koç Üniversitesi, CEPR ve EAF 14 Mayıs 2010

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2011, No:1

EKONOMİK GÖRÜNÜM Bursa Ticaret ve Sanayi Odası

Küresel Đklim Değişirken, Ekonomide Açığa Çıkan Kırılganlıklar

5.21% 4.6% 21.6% 11.1% % Ekim 18 Eylül 18 Ekim 18 Kasım 18

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Kasım 2013, No: 77

KÜRESEL KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ K. ÖNDER ERGÜN MALİYE UZMANI

MAKROEKONOMİ BÜLTENİ MAYIS 2018

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Şubat 2013, No: 52

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

A Y L I K EKONOMİ BÜLTENİ

Ekonomi Bülteni. 14 Kasım 2016, Sayı: 44. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Nisan 2015

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Aralık 2011, No:16

%7.26 Aralık

Ocak 2015 HALI SEKTÖRÜ Ocak Aralık Dönemi İhracat Bilgi Notu. Tekstil, Deri ve Halı Şubesi İTKİB Genel Sekreterliği 01/2015 Page 1

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ekim 2011, No:11

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

Ekonomi Bülteni. 17 Ekim 2016, Sayı: 40. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

Sayı: 2009/18 Tarih: Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

Küresel gelişmeler, Türkiye ekonomisi ve bankacılık sektörü. 21 Ocak 2015

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

Ekonomi Bülteni. 18 Temmuz 2016, Sayı: 28. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2013, No: 56

TÜRKİYE NİN CARİ AÇIK SORUNU VE CARİ AÇIĞIN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ SEDA AKSÜMER

NUROLBANK 2011 YILI ÜÇÜNCÜ ÇEYREK ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU

TÜRKon/HED/13-39 DEĞERLENDİRME NOTU. Faks: +90 (212) TÜRKİYE EKONOMİSİ. Sanayi üretiminde kritik gerileme.

Orta, Doğu ve Güneydoğu Avrupa: Küresel Likidite Dalgası Çekilirken Toparlanmayı Korumak

Cari işlemler açığında neler oluyor? Bu defa farklı mı, yoksa aynı mı? Sarp Kalkan Ekonomi Politikaları Analisti

Bankacılık sektörü değerlendirmesi ve 2012 yılı beklentileri

Ulusal Finans Sempozyumu Dr. İbrahim M. Turhan Başkan Yardımcısı

MECLİS TOPLANTISI. Ender YORGANCILAR Yönetim Kurulu Başkanı

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

2015 MAYIS ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer. Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü

MALİYE BAKANI SAYIN MEHMET ŞİMŞEK İN MAKROEKONOMİK GELİŞMELER İLE 2013 YILI İLK YARI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİNİ

2012 SINAVLARI İÇİN GÜNCEL EKONOMİ ÇALIŞMA SORULARI. (40 Test Sorusu)

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mayıs 2013, No: 59

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

RUS TÜRK İŞADAMLARI BİRLİĞİ (RTİB) AYLIK EKONOMİ RAPORU. Rusya ekonomisindeki gelişmeler: Aralık Rusya Ekonomisi Temel Göstergeler Tablosu

2014 YILI EYLÜL AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

Transkript:

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ağustos 2013, No: 69

i Bu sayıda; Küresel Ekonomideki çalkantılar Işığında Türkiye Ekonomisinin performansı değerlendirilmiştir. i

1 Yeni küresel ekonomik iklimin en zayıf halkası Türkiye ABD Merkez Bankasının 22 Mayıs 2013 tarihinde, 2008 09 krizini aşmak amacıyla başlattığı, parasal genişlemenin sonuna gelindiğine yönelik açıklaması ile küresel ekonomide yeni bir dönem başlamıştır. Kaynak: FED Türkiye gibi yüksek tasarruf açığı olan ekonomiler, basılan bu trilyonlarca dolarlık likiditenin yarattığı rüzgâr ile yelkenlerini şişirmişlerdir. Nitekim 2010 2011 döneminde Türkiye de milli gelir ortalama % 9 oranında artarken; milli gelirin % 10 una kadar ulaşan sürdürülemez cari açıkları finanse etmekte sıkıntı çekmemiştir.

2 Kaynak: IMF Küresel likidite bolluğu ve sermayenin risk iştahının estirdiği rüzgârla şişirilen yelkenler, 22 Mayıs tan itibaren sönmeye başlamıştır. FED in küresel likidite musluklarını sıkacağının anlaşılması ile bizim gibi yüksek dış finansman ihtiyacı olan ekonomiler için rüzgâr tersten esmeye başlamıştır. Son birkaç yılda ekonomideki kusur ve hataları sıcak para şalı ile örtebilen ekonomiler, yeni dönemde bu kusurlarını saklayamaz hale gelmiştir. Türkiye nin de üyesi olduğu OECD, Dünya Bankası başta olmak üzere pek çok uluslararası kuruluş ile finansal kurum yeni küresel iklimde en kırılgan ekonomiler listesinin başına Türkiye yi koymuştur. Türkiye, bu tespitleri doğrular şekilde 22 Mayıs tan bu yana süren türbülansta en çok sarsılan ekonomilerin başında gelmektedir. Nitekim 22 Mayıs ile 27 Ağustos tarihleri arasında borsası en sert düşen ekonomi Türkiye dir. Söz konusu tarihler arasında Borsa İstanbul % 30 a yakın değer kaybetmiş, aynı dönemde borsaya kote şirketlerin piyasa değeri 174 milyar TL eriyerek, 483 milyar TL ye düşmüştür. Kaynak: Bloomberg

3 Kaynak: Anadolu Ajansı Yine aynı dönemde Türk Lirası dolar karşısında hızla değer yitirmiştir. 22 Mayıs - 27 Ağustos tarihleri arasında bize benzer ekonomilerin para birimleri içinde Türk Lirası en fazla değer yitiren dördüncü para birimi olmuştur. 27 Ağustos tarihinde ise dolar kuru rekor kırarak 2 TL seviyesini aşmıştır. TL deki değer kaybı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının piyasalara yoğun döviz satışına rağmen gerçekleşmiştir. Nitekim 11 Haziran tarihinde doğrudan döviz satım ihalelerine başlayan TCMB, bu süre zarfında piyasalara 8,7 milyar dolar satmış, ihalelere gelen teklif ise bunun iki katı olmuştur. Döviz talebinin, döviz arzını aşması ile beraber dolar kuru Merkez Bankası müdahalelerine rağmen yükselmeye devam etmiştir. Kaynak: Bloomberg

4 Tablo: TCMB Döviz Satım İhaleleri (Milyon $) Kaynak: TCMB Türkiye de sadece borsa ve döviz kurunda değil, faizlerde de ciddi bir sarsıntı yaşanmıştır. 22 Mayıs ta % 5,2 olan Hazine nin Referans Borç Kâğıt faizi, 26 Ağustos itibariyle ikiye katlanarak, % 10,2 ye çıkmıştır. Kaynak: Turkey Data Monitor

5 Türkiye neden hızla ayrışıyor? Küresel ekonomide likidite balonu sönerken, Türkiye benzer ekonomilerden neden hızla ayrışmakta ve benzer ekonomilere göre daha sert tepki vermektedir? Kuşkusuz bu sorunun cevabı 10 yıldır izlenen ekonomi politikalarında aranmalıdır. Bu dönemde küresel sermayenin risk iştahına emanet edilen Türkiye ekonomisi, bünyesinde çok ciddi kırılganlıklar biriktirmiştir. Sermaye hareketlerini yönetme becerisini gösteremeyen AKP Hükümeti, TL nin değerinin suni bir şekilde şişmesine göz yummuş, hatta bunu teşvik etmiştir. Bunun neticesinde değerlenen TL karşısında şirketlerimiz rekabet güçlerini koruyabilmek amacıyla iki farklı yol izlemiştir. İlk olarak üretim sürecinde ithal girdilerin payı sürekli artmıştır. Başta emek olmak üzere yerli girdiler üretim sürecinin dışına itilmiş, üretimin ithalat bağımlılığı son 10 yılda hızla yükselmiştir. İkinci olarak şirketlerimiz finansman maliyetlerini düşürebilmek amacıyla döviz cinsinden borçlarını artırmışlardır. Nitekim reel sektör şirketlerinin döviz açık pozisyonu son 10 yılda hızla artarak 2013 Mayıs ayı itibariyle 162 milyar dolara ulaşmıştır. Kaynak: TCMB İzlenen yanlış politikalar sadece reel sektörün değil, ülkenin de döviz açık pozisyonunu hızla artırmıştır. Nitekim 2002 de 85,5 milyar dolar olan toplam döviz açık pozisyonu (ülkenin döviz cinsinden finansal varlık ve yükümlülükleri arasındaki fark), 2012 de 420 milyar dolara çıkmıştır. GSYH ya oran olarak ifade edecek olursak 2002 ile 2012 arasında ülkemizin döviz açık pozisyonu % 37,1 den, % 53,3 e çıkmıştır. Bu tüm G 20 ekonomileri içinde, Avustralya dan sonra, en yüksek ikinci; G-20 de bize benzer yükselen ekonomiler içinde ise en yüksek döviz açık pozisyonudur.

6 Kaynak: TCMB Kaynak: TCMB Ekonomide döviz cinsinden yükümlülükler ve açık pozisyon hızla artarken, yeterli güvenlik çapaları da oluşturulmamıştır. Türkiye nin döviz rezervleri kısa vadeli dış borç ve cari açık ile kıyaslandığında oldukça yetersizidir. Nitekim 2002 sonunda Türkiye nin her 100 dolarlık cari açığı ve kısa vadeli dış borcu için Merkez Bankası kasasında 166 dolar bulunurken, bu yılın ilk yarısı itibariyle aynı miktarda borç ve cari açık için Merkez bankası kasasında 69 dolar rezerv bulunmaktadır. Benzer ekonomilerle mukayese edildiğinde Türkiye nin rezervlerinin ne kadar düşük olduğu daha net anlaşılmaktadır. Örneğin 2012 itibariyle Brezilya da resmi rezervlerin kısa vadeli borçlara oranı % 1145, Çin de % 486, Endonezya da % 252, Güney Afrika da % 182, Güney Kore de % 258, Hindistan da % 322, Meksika da % 228, Rusya da % 656 iken Türkiye de aynı oran bu yılın ilk yarısı itibariyle % 98 dir.

7 Kaynak: TCMB, Kendi Hesaplamamız İleriye dönük riskler Türkiye nin mevcut kırılganlıkları ve son dönemde yaşananlar önümüzdeki dönemde özellikle iki kesimin sıkıntılarının artacağını göstermektedir. Bunlardan ilki yüksek döviz açık pozisyonu taşıyan şirketlerimizdir. 22 Mayıs tan bu yana TL nin dolar karşısında 20 kuruşluk değer yitirmesi, reel sektörde faaliyet gösteren şirketlerin kur farkından toplam 31 milyar TL zarar ettiğini göstermektedir. Özellikle döviz geliri sınırlı, buna karşın döviz borcu yüksek şirketlerimizin kurdaki dalgalanmadan olumsuz etkilenmemesi mümkün değildir. Nitekim sanayicilerimizden gelen yoğun şikâyetler döviz kurunun mevcut düzeyinden duyulan rahatsızlığı gözler önüne sermektedir. Yaşanan dalgalanmadan olumsuz etkilenecek bir diğer kesim ise hane halkı yani ailelerimizdir. 22 Mayıs tan bu yana yaşanan çalkantılar para ve sermaye piyasalarını etkilemiştir. Bunun kısa ve orta dönemde büyüme ve işsizlik cinsinden reel maliyetlerinin ne olacağı henüz belli değildir. Kuşkusuz söz konusu çalkantıların süre ve derinliği ekonominin katlanacağı reel maliyetlerin boyutunu da belirleyecektir. Bununla birlikte öncü göstergeler bu yıl büyümenin % 3 ün hemen üzerinde olacağına işaret etmektedir. Hükümette bu konuda piyasaları hazırlamaya çalışmaktadır. Geçtiğimiz yıl yaşanan % 2,2 lik büyümenin üstüne, bu yılda % 3 lük bir büyüme Türkiye ekonomisinin fiilen bir krizin içine sıkıştığı anlamına gelmektedir. Nitekim işsizlik cenahından gelen artış sinyalleri de düşük büyümenin iş gücü piyasasını da etkilemeye başladığını düşündürmektedir. Önümüzdeki günlerde işsizliğin daha da

8 ağırlaşması halinde 2010 ve 2011 de borçlarını hızla artıran ve geleceğe yönelik gelirlerini ipotek altına alan ailelerimiz daha da sıkışacaktır. Nitekim kredi kartı ve ferdi kredi borcunu ödeyemeyen vatandaşlarımızın sayısındaki olağanüstü artış bu konudaki kaygılarımızın ne kadar haklı olduğunu göstermektedir. Bu yılın ilk altı aylık dönemi itibariyle bankalara borcunu ödeyemeyen vatandaşlarımızın sayısı 680 bini geçmiştir. Oysa ekonominin % 4,8 daraldığı 2009 yılının tamamında bankalara borcunu ödeyemeyen vatandaşlarımızın sayısının toplamı 455 bindir. Gerek şirketler kesiminin gerekse ailelerin içinde bulunduğu bu sıkıntılı durumun derinleşmesi durumunda bundan finans kesiminin de olumsuz etkilenmesi kaçınılmazdır. Ne Yapmalı? Hükümet tüm bu riskleri dikkate alarak ekonomiyi öncelikli gündemi yapmak zorundadır. İçinde bulunduğumuz konjonktürde hataya tahammül yoktur. İşlerin sıfır hata ile götürülmesi gereken bir dönemden geçilmektedir. Ancak Hükümet ve Başbakan yönetimde gerekli özeni göstermemekte, ülkemizin risk primini artıracak her türlü eylem ve işlemde bulunmaktadır. Başbakan ın iç siyasette kutuplaştırıcı, dış siyasette sekter söylemleri Türkiye ye yönelik risk algısını giderek artırmaktadır. Öncelikli olarak Hükümet ve Başbakan ın söylemlerinde daha özenli olmasında ülke menfaatleri açısından büyük yarar bulunmaktadır. Hükümetin ekonomiye ideolojik bakış açısı da, yaşanan çalkantılar karşısında bürokrasinin tedbir alma anlamında manevra alanını daraltmaktadır. Tek kolu bağlanmış bir para politikası ile küresel çalkantılardan çıkılamaz. Merkez Bankası nın araç setindeki en önemli silah Başbakan ın talimatı ile bankanın elinden alınmıştır. Oysa Merkez Bankası nın araç bağımsızlığı böyle günler için gereklidir. Küresel ekonomideki çalkantılar sermaye ve para piyasalarında yaşanmaktadır. Ancak en son 2008 2009 küresel krizinde de görüldüğü gibi finans sistemindeki çalkantılar belirli bir gecikme ile reel sektöre ve ailelerin bilançolarına da taşınmaktadır. Bu nedenle Hükümet ekonomideki kırılganlıkların tam bir fotoğrafını çekmeli ve zaman geçmeden tahkimatını buna göre hazırlamalıdır. Bu çerçevede özellikle reel sektörde yüksek döviz açık pozisyonu bulunan şirket ve sektörler derhal belirlenmelidir. Bu şirket ve sektörlerin yurtiçi bankacılık sistemine olan

9 riskleri tespit edilmeli ve sistemik önemi olan şirketlerde sıkıntı bulunması durumunda, krizin olası bir yayılma etkisine karşı, BDDK mikro tedbirler almaya başlamalıdır. Özellikle son dönemde konut sektöründe arz fazlası ve balonlar oluştuğuna yönelik duyumlar artmaktadır. Hükümet bu durumları ciddiye almalı, konut sektöründe oluştuğu iddia edilen bu balonlara karşı derhal tedbirlerini almalıdır. Özellikle döviz cinsiden finansman kullanan firmalar var ise bunlar derhal belirlenmelidir. Merkez bankasının Eximbank eliyle kullandırdığı ihracat reeskont kredi limitlerinin 11 milyar dolara çıkarılması olumludur. Özellikle küresel çalkantıya kapasite genişletici yatırım yaparak yakalanmış dış ticarete açık sektörlerimizin elini rahatlatacak başka finansman imkânları da derhal araştırılmalıdır. İşçinin, işin ve istihdamın korunmasının önem kazandığı bir dönemden geçilmektedir. İşsizlik sigortası fonu ve bütçe imkânlarının bu gerçek ışığında kullanılmasına özen gösterilmelidir. Hükümetin İşsizlik sigortasının imkânlarını yerel seçimlere yönelik kullanma girişimlerine derhal son verilmelidir. Hükümet bu ciddiyetle işe sarılmaz ve ekonomideki sıkıntıların derinleşmesine seyirci kalırsa bundan başta borç yükü altında ezilen ailelerimiz ve vatandaşlarımız olmak üzere tüm Türkiye etkilenecektir. Hükümet, yaşanan bu tablonun en önemli sorumlusudur. Türkiye nin benzer ekonomilere göre daha sert sarsılmasına ne küresel ekonomik gelişmeler, ne Gezi olayları, ne de Suriye kaynaklı riskler neden olmaktadır. Bugün Türkiye benzerlerine göre daha fazla sarsılıyorsa bunun nedeni ekonomide 10 yıldır biriktirilen kırılganlıklar ve Hükümetin riskleri yönetememesidir.