Nemika Tuðcu Gece Buluþmalarý Ne zaman geleceðini içimdeki saat söylüyor. Bir önceki geliþinin ne zaman olduðunu da hatýrlamýyorum, ama geleceði günün sabahý ortalýk aydýnlanmadan uyanýyorum. Yaþlý bedenim tüy gibi hafif oluyor o sabahlar. Belli belirsiz bir sevinç, tuhaf bir heyecan çoðalmaya baþlýyor içimde. Yataðýn sýcaklýðýný hissederek bir saða, bir sola dönüp gözümü açmadan bir öncekinden ve onun öncesinden de farksýz seslerle gelen yeni günü dinliyorum. Kuþlar cývýl cývýl karþýlýyor doðmakta olan güneþi. Tek tük geçen arabalarýn seslerine ayak sesleri, alçak perdeden konuþmalar karýþýyor. Þehir uyanmadý; bir uçtan öbür uca akan insan selinin uðultusuna, korna ve acý fren seslerine boðulmadý henüz. Bu geliþi öncekilerden farklý olabilir mi? Bunu hep bekledim; her seferinde benimle konuþmasýný, soru sormasýný, gözlerini kaçýrmadan yüzüme bakmasýný, bir þeyler söylemesini bekledim. Suskunluðu ateþ kuyularýna atýyor beni. Söyleyecek sözüm çoktu; soracak sorum da. Hepsini unuttum Pencereden bakýyorum geliþini görmek için. Eski tahta sýra, incir aðaçlarý, filizlenmiþ ortancalar, henüz baþlarýný kaldýrmýþ mineler, kýr menekþeleri, bozulmuþ tarhlar, bakýmsýz bahçe, yaðmur sularýyla dolmuþ havuz kederlendirmiyor beni; aksine içim sevinçle doluyor. Onun geliþine mi? Bunu bilmiyorum; zahmetsizce kalkýp yürüdüðüm, bir bakýþta gördüðüm, ellerimin titremediði yýllarý anýmsýyorum. Evin de, bahçenin de benim gibi genç olduðu zamanlarý ÝMGE ÖYKÜLER YIL 1, SAYI 6, ARALIK 2005 - OCAK 2006 15
NEMÝKA TUÐCU Annem, babam, Ahmet, annesi ve babasý, kardeþim, bahçede oturuyoruz. Yaz Sarýþýn lüleleri mavi elbisesinin omuzlarýnda, bebeðim bana sarýlmýþ, masmavi bakýyor objektife. Üçüncü yaþýný kutluyoruz. Öyle mutluyuz, öyle genciz ki. Islak topraðýn, papatyalarýn, nergislerin, leylaklarýn kokusunu, saç tellerimizi kýmýldatan rüzgârý, kalplerimizdeki coþkuyu hissediyorum. Fahriye annemi, Müfit babamý çok seviyorum. Ahmet oðlumuz, sen de kýzýmýzsýn. diyorlar bana. Sevgimiz, hayata ve birbirimize duyduðumuz güven gözbebeklerimizde. Siyah-beyaz fotoðrafta gözükmeyen bütün renkleri görüyorum. Ayçiçeði desenli sarý elbisem, siyah kemerim, siyah rugan ayakkabýlarým. Ahmet in kahverengi takýmý Bugüne taþýyabildiðim en güzel aným. Öncesi ve sonrasý karýþýk, kopuk. Belleðimin arka sokaklarý güneþ içinde. Her bir sesi, sözü, görüntüyü sabun kokulu sandýklar içinde taptaze saklamýþým ýþýl ýþýl. Sonrasý yok sanki. Kapalý. Hiç yaþanmamýþ gibi. Arka sokaklardan çýkýp, otobanlarý, geniþ caddeleri geçip bugüne gelemiyorum. Boþluklar var. Hatýrlamak için zorladýðýmda kapkaranlýk, bulanýk görüntüler çýkýyor karþýma. Biraz yaklaþýyor, sonra uzaklaþýyor. Bilmediðim dillerden konuþup sorular soruyor birileri. Pis bir koku geliyor. Bazen o karanlýkta bir pencere açýlýyor, iç içe geçmiþ görüntüler film þeridi gibi önümden geçerken ben peþlerinden koþuyorum. Tanýdýk gelen bir yüzü tam yakalayacakken felaket rengine boyanmýþ görüntüler geliyor birbiri ardýnca. Felaket rengi: Yapýþ yapýþ bir kara. Kocaman, diþsiz bir aðýz beni yutmaya çalýþýyor. Kaçýyorum Toz toprak içinde, savaþ görünümündeki sokaklardan, yýkýlmýþ evler arasýndan koþuyorum nefesim kesilene dek. Sonra sesler Gittikçe yükseliyor: Ýhanet ihanet Ýhanet ettin sen. Yüzüm darmadaðýn oluyor birden. Gözleri fýrlamýþ yuvalarýndan, yüzü kýpkýrmýzý Ahmet in; darbeler birbiri ardýnca Yere yuvarlanýyorum. Yýldýzlar öyle sessiz, sakin bakýyorlar bana. Cehennem burada, aþaðýda. Etrafýmdaki bütün evler yanýyor, uzun kýzýl dilleriyle beni yutmak istiyor alevler Doðruyu söyle! Ne iþi var burada? Hayýr, diyorum. Hayýr Bu Ahmet olamaz. O sakindir, uysaldýr. Sabaha karþý gelir, çýt çýkarmadan uzanýverir yataða, hemen kayar gider uykuya. Bir anda ana baba günü bahçe. Öfke dolu gözler üzerimde. Hayýr, diyorum. Hiçbir þey yapmadým. Kimse dinlemiyor beni. Güçlü iki el bebeðimi koparýp alýyor benden. Her söz yankýlanýyor, dönüp yeniden çarpýyor bana. Ne iþi var burada ne iþi var burada kim o kim o kim o? 16 ÝMGE ÖYKÜLER YIL 1, SAYI 6, ARALIK 2005 - OCAK 2006
GECE BULUÞMALARI Bütün sesler yitip gidiyor, bir boþluða yuvarlanýyorum. Bembeyaz odalar, duvarlar, beyazlý kadýnlar, adamlar gelip gidiyor, üzerime eðilmiþ yüzler; kocaman gözler izliyor beni. Þok diyor biri. Uçuruyorlar tekerlekler üstünde. Kapýlar açýlýyor art arda: Çabuk Trak, trak, trak, trrrrrrrr. O müthiþ ses yakýyor beni. Bedenim ve belleðim sarsýlýyor, birbiri ardýnca gelen dalgalar silkeleyip silkeleyip savuruyor; tarifsiz bir acý bu. Sonrasý yok Geçmiþi ve geleceði olmayan kimliksiz biri olarak duruyorum öyle. Bazen görüntüler ve sesler çakýþýyor; ikisini birleþtirip anlamýný çözersem, seviniyorum. Bebeðimin ilk adýmlarý Nasýl da gayretli; heyecanlanýyor, bana doðru yaklaþtýkça gülüyor, sonra dengesini kaybedip düþüyor. Saatlerce oynuyorum onunla. Kollarýndan tutup havaya kaldýrýyorum, kahkahalar atýyor. Yarým sözcüklerle konuþuyor. Benim dünyam o. Bahçede çay içiyoruz; bebeðim ilk cümlesini kuruyor: Anne gel Küçücük bir kýzdým, küçücük bir kadýn oldum; anne oldum. Benim parçam o. Benden doðdu. Ýçten içe öyle seviniyorum, öyle gururlanýyorum ki. Kýrdayýz: Papatyalar topluyorum kucak dolusu. Güneþi içimize dolduruyoruz. Çimenlere yatýyoruz. Birden saðanak baþlýyor, çimenlerin üstüne serdiðimiz örtünün altýna giriyoruz. Çok gülüyoruz. Annemin beyaz üzerine pembe çiçekli margizet elbisesi sýrýlsýklam oluyor. Bir baþka gün: Babam fotoðrafýmýzý çekmek için bahçede boy sýrasýna diziyor hepimizi. Dut aðacýnýn altýnda duruyoruz, annem orasýný beðenmiyor, kameriyeye gidiyoruz. Bu kez babam, Burada ýþýk uygun deðil deyip bizi yeniden dut aðacýnýn altýna götürüyor ama o kadar çok gülüyoruz ki bir türlü fotoðrafýmýzý çekemiyor. Koyu gölgeler düþüyor tanýdýk yüzlerin üzerine. Art arda kapanýyor belleðimin kapýlarý. Sisin arkasýnda kalýyor her þey. Sonrasý dayanýlmayacak kadar acý veriyor: Kalabalýk bir masada yemek yiyoruz. Baþsýz gövdelerden hiç ses çýkmýyor. O suskunluk aðýr bir tehdit gibi beynimin içine kývrýlýp yerleþiyor. Korkuyorum. Korku bütün bedenimi esir alýyor. Küçük kýrmýzý haplarýmý alýyorum hemen. Ýþte o zaman belleðime yapýþýp kalmýþ seslere karýþan, kopmuþ, daðýlmýþ, yarýsý yenmiþ, küflenmiþ, çarpýk çurpuk, solmuþ sözcükler de, görüntüler de uzaklaþýyor yavaþ yavaþ. Sonsuz bir boþluk içinde kalýyorum. Gördüðüm ve dokunduðum her þey anlamýný yitiriyor. Kim olduðumu unutmak beni korkutuyor, ama bunu kime ve nasýl anlatacaðýmý bilmiyorum. ÝMGE ÖYKÜLER YIL 1, SAYI 6, ARALIK 2005 - OCAK 2006 17
NEMÝKA TUÐCU Kulaðým kapýda bekliyorum. Ayak sesini duymuyorum. Kilidin içinde yavaþça döndürüyor anahtarý. Ben uyuyormuþum da uyandýrmaktan çekiniyormuþ gibi açýyor kapýyý. Evin hangi köþesinde olursam olayým en derin uykularýmý bölen o ses bana ulaþýr. Anahtar kilidin içinde dönünce belli belirsiz bir týk sesi çýkar; kapý, tokmaðýndan tutulup hafifçe yukarý doðru kaldýrýlarak açýlýrsa ses duyulmaz. Menteþelerden bir fýsýltý gelir; benden baþka kimse duymaz o sesi. Yýllarca bu eve sessiz geliþleri beklerken öðrendim kilidin, kapý tokmaðýnýn, menteþelerin, yavaþça çýkarýlan ayakkabýlarýn, usul usul yürümenin, sessizce soyunmanýn, yavaþça yataða uzanmanýn sesini. Güne eklenen gecenin tende býraktýðý hazla gerinen bedenin sesini ve kokusunu, düþten kopamayan uykularý, sayýklanan kadýn adlarýný, duþta söylenen þarkýyý, sabah týraþýnda çalýnan ýslýðý, kahvaltýda içilen bir bardak çayýn verdiði neþeyi, ayaküzeri kondurulan özür öpücüklerini bilirim. Ýçeri girdiðinde kocaman çantasýný kapýnýn yanýna, duvara dayýyor, yaz kýþ vazgeçmediði postallarýný çýkarýp þýk bir torbada getirdiði yumuþak ev ayakkabýlarýný giyiyor. Çantasýndan kâðýt havlusunu çýkarýp alelacele banyoya gidiyor. Önce ellerini yýkýyor birkaç kez; oradaki havlularýn hiçbirini kullanmýyor. Usulca gelip kendini göstermeden odamýn aralýk kapýsýndan içeriye, bana bakýyor. Öyle sessizce deðil gürültülü patýrtýlý gelmesini, yüksek sesle içeri girmesini, ellerini yýkamadan önce bana bakmasýný, benimle konuþmasýný istiyorum. Bana, anne diye seslenmesini istiyorum. Hiç konuþmasak da biliyorum; vicdan yükünü taþýyamadýðý günler yataðýmda olduðumu görmek yetmiyor; yorgun soluklarým yorganýmý kýmýldatmýyorsa sessiz bir telaþla yaklaþýyor, mavi gözlerini dikiyor yüzüme. Bulutlu bakýþlarýný gözkapaklarýmda hissediyorum. Soluk aldýðýmý anlayýnca sessizce çýkýyor odadan. Gözlerimi aralýyorum, ama büsbütün açmýyorum. Kapýda durup yeniden bana bakýþýnýn anlamýný kestirmeye çalýþýyorum. Evin içinde dolaþýrken, ortalýðý toplarken, temizlik yaparken aklýnýn ve kalbinin baþka bir yerde olduðunu hissediyorum. Neden geldiðini, ne düþündüðünü, ne hissettiðini bilmiyorum. Küçük bir kýzken onun olan odada giysisini deðiþtiriyor, kot pantolon, üstüne mavi bir bluz giyiyor. Küçük kasetçalarýný cebine koyuyor, kulaklýklarý takýyor, mutfaða gidip tezgâhýn üzerindeki tabaklarý yýkýyor, fýrýný temizliyor, buzdolabýndaki bayatlamýþ yemekleri döküyor, çürümüþ meyveleri ayýklýyor, evinden getirdiði yemekleri mutfaktaki kaplara boþaltýyor, boþalan kaplarý da yýkamadan naylon poþetlere sarýp kocaman çantasýna koyuyor yeniden. Acelesi varsa hýzlanýyor. Çabucak süpürüp siliyor, yýkýyor, temizliyor, topluyor. Su biriktirmek için sakladýðým þiþeleri, boþ kavanozlarý, kalaylanmayý bekleyen bakýr tencereleri, tepsileri poþetlere koyup çöpe atýyor. Gardýrobumu, sandýðýmý açýyor. Gözüne kestirdiði eski çarþaflarý, 18 ÝMGE ÖYKÜLER YIL 1, SAYI 6, ARALIK 2005 - OCAK 2006
GECE BULUÞMALARI bir gün söküp yeniden örmek üzere ayýrdýðým eski kazak ve hýrkalarý, tayyörlerimi, eski iç çamaþýrlarýmý, çatlamýþ duvar tabaklarýný, gazete kuponlarýyla alýnmýþ kitapçýklarý, haritalarý, paslanmýþ çivileri, nikâh þekerlerini, boyasý dökülmüþ saksýlarý naylon poþetlere týkýyor, kapýnýn önüne býrakýyor hepsini. Öfkeyle yapýyor bunlarý; bir yandan söyleniyor. Söylediklerini duyamýyorum, ama o gidince kapýya koyduklarýný içeri alýyorum. Eski yerlerine yerleþtiriyorum. Bir dahaki geliþinde yeniden onlarý poþetlere týkýp atýyor. Oyun gibi Giysilerim, iç çamaþýrlarým, haritalar, kitaplar, saksýlar, nikâh þekerleri, kaybolmuþ, silinmiþ yýllarýma ulaþabileceðim ipuçlarý. Onlar benim hayatým. Her birini elime alýp düþünüyorum. Yaldýzý solmuþ, üzerinde iç içe geçmiþ iki A harfi olan küçük bir kutu. Ýçindeki fotoðraflara bakýyorum: yarýsý kesilmiþ fotoðraflarda sadece gelin var. Bu kýrmýzý hýrkayý ben mi örmüþtüm? Çok düþünüyorum. Bazen iþe dalmýþken yavaþça kalkýp bakýyorum ona; elleri ve ayaklarýyla tempo tutuyor, alçak sesle çalan parçaya eþlik ediyor. Sesi sigaradan kalýnlaþmýþ, kýsýlmýþ. Sarý saçlarýnýn ne zaman siyaha döndüðünü bilmediðim, mavi gözleri hüzünle gölgeli kýzým dýþarýdan gelen seslere müzikle týkýyor kulaklarýný. Bu evi unutmak, silmek istiyor. Bu evi de, beni de, geçmiþi de Küçük bebeðim ne zaman kocaman bir kadýn oldu? Onunla ne zaman ve nasýl karþýlaþtýk? Gerçekten benim kýzým mý yoksa yine belleðim beni yanýltýyor mu? Kaybettiðim sesleri bulmak, yarým kalmýþ görüntüleri tamamlamak, o korkunç görüntülerin, pis kokularýn neden peþimi býrakmadýðýný öðrenmek istiyorum. Bütün gün evi dinlerim. Bazen geçmiþten sesler getirir bana. Hangi odada yürünüyor, hangi dolap, hangi pencere, çekmece, balkon kapýsý açýlýyor bilirim. Konuþmalar, kahkahalar gelir. Sonra öfkeyle merdivenlerden inen ayak seslerine çarpýlan kapýnýn sesi karýþýr. Uzun bir sessizliðin ardýndan hýçkýrýklar gelir evin dört bir yanýndan. Keþiþleme, Lodos, Yýldýz-Poyraz en çok hangi pencerenin kepenklerini oynatýr, yaðmurda hangi oda akar, havuzun suyu ne tarafa dalgalanýr, gündoðumu hangi pencereden izlenir, rüzgârda aðaçlar hangi yöne eðilir bilirim. Erik, badem, kiraz ne zaman çiçek açar, aðaçlar nasýl aldanýr bilirim. Kýþýn bir anda ýsýtan, ortalýðý bahara çeviren yalancý güneþine kanýp sere serpe çiçeklenen, kalplerini sakýnmaksýzýn ortaya koyan fidanlarýn kolunun kanadýnýn nasýl kýrýldýðýný, buz kestiklerini bilirim. Yýllardýr bakar görürüm, dinlerim bu sesleri. Çoðunluk dalar giderim uykuyla uyanýklýk arasýnda, düþle gerçek arasý görüntülere. Bir bakýþý bile deðmeden gözüme; tek bir kelime etmeden, geçmiþi konuþmadan, veda etmeden gitmiþ olur kýzým. Geldiði gibi sessizce. Tertemiz bir ev, dolap dolusu yiyecekle kalýrým bir baþýma. Geceyi beklerim: ÝMGE ÖYKÜLER YIL 1, SAYI 6, ARALIK 2005 - OCAK 2006 19
NEMÝKA TUÐCU Gece, buluþma saatleridir. En mutlu saatlerim. Hiç ýþýk yakmam. Karanlýkta beklerim. Yavaþ yavaþ gelirler. Babam gelir önden, elinde küçük bir armaðanla. Sonra annem. Çýðlýklar atarýz kýzýmla sevinçten. Yalnýz mýsýnýz? diye sorar babam.. Birlikte bahçe sinemasýna gideriz. Çekirdek alýrýz, gazoz alýrýz. Bebeðim uyur hemen. Üþümesin diye üstünü örteriz. Annem alýr onu kucaðýna. Bizi eve býrakýp dönerken alný endiþeyle kýrýþýr babamýn. Yaz geceleri uzundur. Bebeðimi uyutur, masanýn baþýnda beklerim. Gelmeyeceðini bile bile beklerim Ahmet i. Yalnýz baþýma yemek yemeði sevmem. Beklemekten sýkýlýnca bahçeye çýkarým. Nemli yaz gecesi, bedenimi saran bir tül gibidir yýldýzlarýn altýnda. Çiçeklerin baygýn kokularý geceye karýþýr. Yakýnlardaki evlerden, bahçelerden gelen sesleri dinlerim el ayak çekilinceye kadar. Kahkahalar, þarkýlar, çocuk sesleri gelir. Bazý geceler sandala binmek için sahile inerler. Denizden gelen sesleri içimi ýsýtýr, yalnýzlýðýmý unuturum. Yýldýzlara bakarým. Sesler kesilince o gelir; sabahlarý koltuðunda kitaplarý, okula giderken gördüðüm, uzun, incecik, maðrur görünüþlü genç. Alt sokaðýmýzda oturur. Üniversiteye gittiði için özenirim ona. Eve dönerken ýþýðýný gördüm, uðradým. der hep. Bu saatte nereden geliyorsun? diye sorarým. Önüne bakar. Çekinirim, kimseler görürse diye. Hem kalsýn isterim hem gitsin. Romanlar getirir, sonra onlarý anlatýr ben daha okumadan. Coþkuyla öyle bir anlatýr ki onu romanlarýn kahramaný sanýrým. Gözlerime biraz uzun bakarsa utanýrým. Ama yine baksýn isterim. Ýkimize dair bir þey konuþmayýz. Geceyi dinleriz. Seni merak ederler, artýk git derim, ama gitmesini istemem. Merak edecek kimsesi var mý diye de merak ederim. Öyle bakar yüzüme. Bana bir þey söyleyecek misin? diye sorar kalkarken. Susarým. Hafif bir tütün kokusu ve elinin sýcaklýðý kalýr avucumda. O gidince, içeri girerim. Öksüz durur masa, soðumuþ yemekler. Öylece býrakýp yatarým ben de. Gece buluþmalarýmýzý kimse göremez artýk. Kýrmýzý haplarýmý alýp karanlýðý bekliyorum. Yaný baþýma gelip oturuyor; kucaðýnda romanlar. O hiç yaþlanmadý; ince, uzun, maðrur. Gün ýþýyýncaya dek anlatýyor romanlarý. Giderken Bana bir þey söyleyecek misin? diye soruyor. Gözlerine bakýp, Bir tek sen varsýn diyorum; anlýyor, hemen kayboluyor. 20 ÝMGE ÖYKÜLER YIL 1, SAYI 6, ARALIK 2005 - OCAK 2006