Sayın Vehbi KARABIYIK Yeminli Mali Müşavir (E. Hesap Uzmanı) 24.10.2014, Gayrettepe-İstanbul 364 Dursun Ali Yaz
Sayın Vehbi KARABIYIK Özgeçmiş Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunudur. 1979-1987 yılları arasında Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanı olarak faaliyet gösterdi. ABD de Northeastern Üniversitesi nde işletme yönetimi masterı yaptı. İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası Yönetim Kurulu Üyesi olan Vehbi Karabıyık, Karden Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş. de ortak ve yönetici olarak faaliyet göstermektedir. İngilizce bilmektedir. Görüşme Sürecinden İzlenimler Üstadımızın ismine, İstanbul YMM Odası nın klasikleşmiş faaliyetlerinden Mali Mevzuat Platformu ve Platform adlı yayın vesilesiyle aşinaydım zaten. 20 yıl boyunca ülkemizin en üst düzey meslekî toplantılarını organize etmiş, yönetmiş ve oda faaliyetlerini siyaset üstü bir zeminde yaşatmayı başarmış isimlerden biridir kendileri. Meslekî cemiyetlerde her daim zarif ve kibar tavrıyla hatırladığım üstadımızı misafir etmekten gururluyum. Uzun sohbetimizde, çelebi duruşunu yakînen gözlemleme fırsatına kavuştum. Yılların birikimiyle imbik imbik süzdüğü hazine değerinde iki adet hayat düstûru lütfettiler. Pişmek isteyene bunlar yeter. Kendim ve okuyucularım adına çok mutluyum. Neredeyse günün yirmi saatini meslek kanununa, mesleğin gelişimine ve itibarına vakfetmiş bir büyüğümüzün altın değerindeki anılarına geçerken, Sayın Nihat Uzunoğlu üstadımla birlikte, şahsımı ağırlayan Vehbi Karabıyık beyefendiye şükranlarımı sunuyorum. Dursun Ali Yaz 365
Maliyenin Üstadları Doğru Vergi Sistemi ile Enflasyon Düşer Gelişmiş ülkelerin vergi sistemlerini incelediğinizde muhasebe camiasının çok önemli fonksiyonlar üstlendiğini göreceksiniz. Bu durum, muhasebeci örgütlerinin kayda değer bir geçmişe sahip olmasıyla doğrudan ilgilidir. Örneğin; sanayi devriminin beşiği olan İngiltere 1870 yılında muhasebecilik yasasını hayata geçirmiştir. Ardından 1881 yılında Fransa, 1886 yılında ABD, 1895 yılında Hollanda, 1899 yılında Almanya, 1941 yılında ise İsviçre meslek kanunu çıkarmıştır. Gelişmekte olan ekonomilerden Brezilya ve Meksika 1946, Hindistan 1949, Yunanistan 1950, Nijerya bile 1955 yılında yasal alt yapısını bitirmiştir. Bize gelirsek, bilindiği üzere 1989 yılında yasal statüye kavuşan mesleğimizin örgütlenme çalışmaları ise 3568 sayılı meslek yasamızın 15/3 maddesi hükmüne istinaden, 18.01.1990 tarihli Bakanlık makamından alınan onay yazısı ile İstanbul YMM Odası olarak resmî hüviyet kazanmıştır. Yani 25 yılı yeni tamamladık. Yukarıdaki tarihlerden görüleceği üzere, diğer ülkeleri 150 sene geriden izlediğimiz için, mesleğin biriken sorunları yanında yarınlara dönük çok hızlı ve pratik karşılığı olan hamleler yapmalıydık. Derhal bu konuda yol almış, tecrübeli ülke örneklerini etüd etmek istedik. Bunu yaparken de, ekonomik iklimi bize benzeyenleri dikkate alarak daha gerçekçi bir yaklaşım sergilemeyi düşündük. O günün şartlarını göz önüne alarak, bizim gibi yüksek ve kronik enflasyonla boğuşan İsrail, İspanya ve Meksika ekonomisinin bizi anımsattığını fark ettik. Lokasyon olarak İsrail daha yakın olduğundan, bu ülkenin Bakanlık yetkilileri ile randevulaştık. 1992 yılıydı. Gelirler Genel Müdür yardımcısı Osman Arıoğlu ve Hayati Şahin bey ile birlikte yola çıktık. Muhasebe mesleği ile vergi sistemini nasıl entegre edebileceğimiz ve reel sektöre ne yönde katkı sunabileceğimiz gibi konularda fikir alışverişinde bulunmayı amaçlıyorduk. Görüşmenin bir yerinde, İsrailli yetkilinin yaptığı şu özet, tüm sorularımızı yanıtlamıştı. Halkımız yüksek enflasyon altında eziliyordu. Gerek Maliye gerekse muhasebe camiasının bu olumsuz gidişatta payı olmalıydı. Göreve geldiğimizde dört yıl hiçbir şey yapmadan sadece düşündük. Ar- 366 Dursun Ali Yaz
Sayın Vehbi KARABIYIK * Vergi sistemini basitleştirme kararı aldık. * Vergisini ödemeyenleri hapse atacak kadar bu işi ciddiye aldığımızı deklare ettik. Hatta vergi kaçıran mükellefin sadece kendisini değil, mali müşavirini, avukatını bile hapse atabileceğimizi gösterdik. * Sorunlu sektörleri sistem dışına çıkardık. Örneğin, elmas sektörü bunlardan birisiydi. Bu tür sektörleri götürü usûle bağlayarak, diğer yapıları kirletmesini önledik. Sıraladığım bu önlemlerin ardından, yüzde 200-300 lerde seyreden enflasyon oranları mâkul düzeylere geriledi. Bütün bunları yaparken hem vergi hem de muhasebe camiası olarak iş birliği içerisinde çalıştık. Geldiğimiz noktaya baktığımızda, muhasebe ve vergi camiasının ülkemize sunduğu katkıları daha kolay anlıyor ve bu iradeyi devam ettiriyoruz. Vergiciliğin Vizyonu Sezai Onaral üstadımızla Ankara daki bir organizasyondan dönüyorduk. Yanımızda Hesap Uzmanları Kurulu nun duayenlerinden rahmetli Ahmet Bayrak üstadımız vardı. Bizzat kendilerinden dinlediğim şu tarihi anekdot tüm vergi uzmanlarının kulağına küpe olacak niteliktedir. Ali Alaybek üstadımız, modern vergi sisteminin alt yapısını oluşturduktan sonra, bu yapının teftişi amacıyla Hesap Uzmanları Kurulu nu kuruyor ve genç Hesap Uzmanlarına: Bizim birinci önceliğimiz, vergi denetimi yapmak değil, vatandaşlarımız nezdinde vergi bilincini yerleştirmektir. diyerek, Ku-rul üyelerine evrensel bir misyon yüklüyor. Hemen ardından şu muhteşem denklem ile bugün bile ulaşamadığımız aşkın bir vizyon veriyor: Bu sene bulduğumuz vergi ziyaı, geçen seneden düşük olmalıdır. Aksi durumlar, layıkıyla görev yapmadığımızın kanıtıdır. Muhasebeciler, Devletle Halkı Entegre Edebilecek Birikime Sahiptir Mali müşavirler bizim kardeşlerimizdir. Onlar olmadan yeminli camiası olamaz. Yüz bin kişiye yaklaşan sayımızla, biz muhasebecilerin en önemli varlığı 3568 sayılı kanundur. Çünkü hukuk devletinde Anayasa dan sonra gelen en güçlü argüman kanun dur. Ve birçok mesleğin sahip olmadığı böylesi bir koruma kalkanına sahibiz. Yeminlisiyle, mali müşaviriyle, Dursun Ali Yaz 367
şirketlerde çalışan meslektaşlarımızla hep birlikte ekonominin en küçük birimlerine kadar nüfuz edebilen ender mesleklerden birini icra ediyoruz. Bunun yanında bizler toplumun aydın kesimini temsil ediyoruz. Çevremize örnek olduğumuzda Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabının kahramanı Snelman gibi, içimizdeki cevheri ortaya çıkaracak kıvılcımı muhasebe camiası ateşleyebilir. Ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine taşıyacak ortak paydanın açık toplum olduğuna inanıyorum. Donanımlı, iyi yetişmiş genç meslektaşlarımızın ise bu hedefleri devam ettireceğine olan inancım tamdır. Evrensel Değerler İçin Çalıştık Bu aşkın idealleri gerçekleştirmek için kuruluşundan beri üyesi ve yöneticisi bulunduğum İstanbul YMM Odası nı siyaset ve bölgecilik gibi hastalıktan uzak tutmaya gayret ettik. Referansımız mesleğin itibar ve saygınlığı oldu. Yeminli mali müşavirler bu mesleğin şövalyeleridir. Mutlaka her birinin çok değerli fikirleri, analizleri, ideolojileri, ülküleri, hayalleri vardır, hatta olmalıdır. Ancak bunları dile getirecekleri mecra, Oda olmamalı. Bu net strateji sayesinde, kavga etmeden çalıştık, mesleğe konsantre olduk. İstanbul da faaliyet gösteren 2100 kişilik büyük ve nitelikli bir aileyiz. Üyelerimiz arasında beş farklı fraksiyon etkili. Buna rağmen her seçime tek listeyle girdik. Böylelikle genç meslektaşlarımıza birlik ve beraberlik örneği sunduk, onlara rol model olmaya çalıştık. Üzülerek itiraf etmeliyim ki, başaramadığımız hayallerimiz de oldu. Örneğin, tüm uğraşlarımıza karşın mesleği özerkleştiremedik; yani gerektiği ölçüde sivilleştiremedik. 1990 yılında İstanbul YMM Odası nı kurarken yani standartları oluştururken vazgeçilmez ilkeler tespit ettik. Bunların pek çoğunu hayata geçirdik. Az evvel değindiğim üzere, odamız siyaset üstü bir kurum kültürü oluşturdu. Ancak mesleğin temellerini gerektiği kadar sivilleştirebildiğimizi söylemek mümkün değil. Özellikle kurucu başkanımız Sayın Sezai Onaral üstadımız, ilk günden beri bu konuya çok önem verdi. İstanbul YMM Odası nın ilk genel kurulunda 368 Dursun Ali Yaz
Sayın Vehbi KARABIYIK 520 meslektaşın başkan adayı olan Onaral üstadımızın ilk manifestosu, Yönetimdekilerin hepsi Hesap Uzmanı olursa, ben istifa ederim. olmuştur. Elinden geldiği kadar piyasadan gelen meslektaşlarımızı destekledi. Öne çıkarmaya çalıştı. Bu bakış açısının artarak devam etmesini diliyorum. Katılımcılık En Büyük Başarıdır! Hesap uzman yardımcısı olarak atanana kadar gittiğim her okulda derece yapmıştım. Yeterlikte de promosyon birincisi oldum. Hesap Uzmanlığında dördüncü yılı doldurunca artık öyle bir psikoloji içine girmiştim ki, Tamam Vehbi dedim, Sen artık oldun! Bilmediğin hiçbir şey kalmadı. İşte bu öz güvenle Northeastern Üniversitesi nde Master of Business Administration (MBA) eğitimine katılmaya hazırlanıyordum. 1984 yılıydı. Tabii o günlerde Amerika ya gitmek çok önemliydi. Altan Tufan üstadımız bizi karşısına aldı ve şöyle nasihat etti: Arkadaşlar! Hepiniz bu ülkenin altın çocuklarısınız. Orada da başarılı olacağınıza eminim. Ancak ilk zamanlar sisteme uyum sağlamakta zorlanabilirsiniz. Bu yüzden daha gayretli olun! dedi. Tabii ben üstadı dinlerken içimden, Ya üstadım, ben tüm okullarda derece yapmışım. Amerika olsa ne olur! gibisinden cehaletin verdiği öz güvenle bulutların üzerinde uçuyorum. Boston a gittim, yerleştim ve okul başladı. Türkiye deki başarımı burada da tekrarlamak istiyordum. Bu yüzden dersleri çok sıkı takip ediyor, hocaların ağzından çıkan her kelimeyi kapıyordum. Konulara zehir gibi hâkimdim. Yalnız buradaki ders işleme yöntemi bizden oldukça farklıydı. Dersler interaktif işleniyor herkes derse katılmak için gayret ediyordu. Derken günler geçti, hocamız elinde bir tomar dökümanla sınıfa girdi. Sonraki dersin konusu olarak örnek bir şirketin verilerini dağıtarak, Bu şirketi iyice tanıyın, bir dahaki derste analiz edelim. dedi. Ertesi gün hoca sınıfa girip -bana göre- her zaman ki gibi çok kolay sorularla ders işlemeye başladı. Her sorunun ardından bir arkadaşımız parmak kaldırıp, İncelediğimiz şirketin adı şudur diyor, sonra başka biri el kaldırıp, Şirketin sermayesi bu kadar gibi basit sorulara basit cevaplar veriyordu. Dursun Ali Yaz 369
Maliyenin Üstadları Hocamız da, her konuşan öğrenciyi tebrik ediyordu. Bana gelince ise olanları şaşkınlıkla izliyordum. Çünkü el kaldırıp konuşanların söylediği her şey ya kitapta ya da hocanın verdiği notlarda vardı. Yani orjinal bir şey değildi. Ben de, kimsenin bilmediği farklı bir analiz ortaya koymak için beynimi zorluyordum. Hatta kendi kendimi motive etmeye çalışarak, Ey Vehbi Karabıyık, sen onlara bakma! Koskoca bir Hesap Uzmanısın. Her söylediğinde bir hikmet olmalı. Sıradan şeyler için el kaldırma! gibisinden kendimi kaf dağında görüyordum. Haliyle bu mantaliteyle ancak kırk yılda bir söz alıp arkadaşlarıma dâhil olabiliyordum. İlk dönem biterken hoca yanına çağırdı. Vehbi, senden hiç memnun değilim. dedi. Duyduklarıma inanamadım. Nasıl olur hocam? dedim. Hiçbir dersinizi kaçırmıyorum. Can kulağıyla sizi dinlediğim gibi farklı kitaplardan okumalar yapıyorum. Belki de sınıfın en çok bilen öğrencisiyim! diye kendimden çok emin cevaplar verdim. Hocamın sakin bir şekilde verdiği şu yanıt, hâlâ beynimde yankılanır: Veh-bi! Bilmenin hiç önemi yok! Bize katılmıyorsun! Ekibin dışında kalıyorsun. Sisteme uyum sağlayamıyorsun! diyerek ortak aklın ne demek olduğunu anlamamı sağladı. Böylelikle daha ilk çeyrekte, MBA eğitiminden almam gerekeni almıştım. * Kıymetli üstadımıza, gelişmiş ülkeyle gelişmekte olan ülke arasındaki sistem ve anlayış farkını mükemmel bir şekilde ortaya koyan bu yaşanmışlık için minnettarım. 370 Dursun Ali Yaz