Kıbrıs, Rusya için Avrupa ve Afrika ya yeni bir pencere olabilir!



Benzer belgeler
Kıbrıs Antlaşmaları, Planları ve önemli BM, AB kararları-1

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Devrim Öncesinde Yemen

Çarşamba İzmir Gündemi

İLK KIBRIS TÜRK PUL SERİSİ

(Resmî Gazete ile yayımı: Sayı : Mükerrer)

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

Çepeçevre Karadeniz Devam Eden Sorunlar, Muhtemel Ortakl klar - Güney Kafkasya ve Gürcistan aç s ndan

DR. FAZIL KÜÇÜK VE KIBRIS. Rukiye MADEN

151 NOLU SÖZLEŞME KAMU HİZMETİNDE ÖRGÜTLENME HAKKININ KORUNMASI VE İSTİHDAM KOŞULLARININ BELİRLENMESİ YÖNTEMLERİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME

ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ

Cumhurbaşkanı Konuşması

Türkiye'de ilan edilen olağanüstü hal uygulaması dünya basınında geniş yer buldu / 11:14

Vatandaşlar koalisyonun kurulmamasından MHP yi sorumlu tutuyor. Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, Ağustos ayı gündem araştırma sonuçlarını açıkladı.

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

DERSİMİZİN TEMEL KONUSU

2-) Türkiye de tek dereceli seçim ilk kez hangi seçimlerde uygulanmıştır? A) 1942 B) 1946 C) 1950 D) 1962 E) 1966

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ. Sorular Cevaplar

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA GÜÇ KULLANMA SEÇENEĞİ ( )

facebook.com/salthukuk twitter.com/salt_hukuk 1 İçindekiler Milletlerarası Hukuk Çift-İ.Ö. 2. Dönem - Part 5 Pratik

Resmi Gazete Tarihi: Resmi Gazete Sayısı: 26313

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923)

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü TÜRK ANAYASA DÜZENĐ BAHAR DÖNEMĐ ARA SINAVI CEVAP ANAHTARI

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

Mete Yarar'dan 15 Temmuz kitabı : Darbenin Kayıp Saatleri

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ. Prof. Dr. Atilla SANDIKLI

HAKAN ÇAVUŞOĞLU: YUNANİSTAN İÇİN ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMAYA HER ZAMAN HAZIRIZ" Cumartesi, 04 Kasım :31

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Emekli Albay Ümit Yalım : Gizli mutabakat yapıldı AKP döneminde 17 ada, Yunanistan a geçti

NATO Zirvesi'nde Gündem Suriye ve Rusya

"Türkiye, Gürcistan'a ilham kaynağı olabilir"

Bu tarihte İngiliz idaresi altında Kıbrısta ilk defa

Kıbrıs Müzakereleri ve Kıbrıs ta Son Gelişmeler

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Özgürlükleri daha da güçlendirmek istiyoruz

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

Cumhurbaşkanı. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

SAYIN BASIN MENSUPLARI;

AĞUSTOS 2015 GÜNDEM ARAŞTIRMASI NA DAİR

ANAYASA HUKUKU DERSİ

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

BM Güvenlik Konseyi nin Yeniden Yapılandırılması

"medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar" vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

} Prof. Dr. Hakkı Keskin

LAW 104: TÜRK ANAYASA HUKUKU 14 HAFTALIK AYRINTILI DERS PLANI Doç. Dr. Kemal Gözler Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

YABANCI HUKUK HAKKINDA BiLGi EDiNiLMESiNE DAiR AVRUPA SÖZLEŞMESİ NE EK PROTOKOL


TÜRKĠYE DE ANAYASA DEĞĠġĠKLĠĞĠ: NEDENLER, YAġANANLAR VE SONUÇLAR

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ PAKETİ Ne getiriyor, Ne götürüyor? Onur Bakır Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Uzmanı

KIBRIS MESELESİ. Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi.

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ

Sayın Konuklar; Saygıdeğer konuklar,

İ Ç İ N D E K İ L E R

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

Kıbrıs Sorunu ve Aralık 1963 (Kanlı Noel) Saldırıları

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK DANIŞMA MECLİSİ TOPLANTISI İLE ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI YÖNETMELİĞİ

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

Ahmet TAKAN.

Bölüm 6 DEVL ET ŞEKİLL ERİ I : MONARŞİ VE CUMHURİYET

Türk Elitlerinin Türk Dış Politikası ve Türk-Yunan İlişkileri Algıları Anketi

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

BİRİNCİ KISIM İDARE HUKUKUNUN TEMEL KAVRAMLARI

Afganistan'da Afyon Üretimi Dosyası (İnfografik)

Kosova'nın Bağımsızlığı: Türkiye Perspektifinden Bir Analiz

Hüseyin Yıldırım Danıştay şemasına Aslı gibidir' imzası atmıştı.

AB-Kanada Serbest Ticaret Anlaşması Türkiye yi nasıl etkileyecek?

HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU DEĞİŞİKLİK TEKLİFİ HAKKINDA BİLGİ NOTU

En İyisi İçin. I. Kanun-u Esasi gerçek anlamda anayasa bir monarşi öngörmemektedir. (x)

ANAYASA DERSĐ ( ) ( GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI

Komisyon. KPSS HUKUK Çek Kopar Soru Bankası ISBN Kitap içeriğinin tüm sorumluluğu yazarlarına aittir.

ÖZETLE. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

BATI CEPHESİ'NDE SAVAŞ

Amerikan Stratejik Yazımından...

Cumhurbaşkanı Konuşması

Ben bir yazarım demek, kullanacağım kelimeleri ben seçerim demektir.

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu

Transkript:

Mehmet Perinçek in Rauf Denktaş la Söyleşisi! Kıbrıs, Rusya İçin Avrupa Ve Afrika ya Yeni Bir Pencere Olabilir! Talât Paşa Komitesi Üyesi, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Araştırma Görevlisi Mehmet Perinçek ve Olga Bykova, Rus haber-analiz portalı geopolitica.ru sitesinde yayımlanmak üzere, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı ve Talat Paşa Komitesi Yürütme Kurulu Başkanı Rauf Denktaş ile bir röportaj yaptılar. Kıbrıs Rusya için Avrupa ve Afrika ya yeni bir pencere olabilir! başlığıyla yayınlanan röportajda, Kıbrıs sorununu Türkiye cephesinden değerlendiren Denktaş, Türkiye-Rusya ilişkilerine de değindi. Rus kamuoyunun da dikkatini çeken Ergenekon Operasyonu nu, hem Türkiye boyutuyla hem de uluslararası boyutuyla değerlendiren Sayın Denktaş la yapılan röportajın Türkçe metnini aşağıda dikkatinize sunuyoruz. Kıbrıs, Rusya için Avrupa ve Afrika ya yeni bir pencere olabilir! Soru I: Rusya kamuoyu Kıbrıs sorununu esas olarak Rum kesiminin gözüyle tanıyor. Sorunun geçmişini ve köklerini Kuzey in, Türk kesiminin gözüyle değerlendirebilir misiniz? Denktaş- Kıbrıs ta bir millet yoktur. Kendilerini Yunanistan ın Kıbrıs taki uzantıları olarak gören Rum halkı ile, 500 yıldır Kıbrıs ta yaşayan ve kendilerini Türkiye nin bir parçası addeden Türk halkı vardır. Ada 1571 den 1878 e kadar Osmanlının egemenliğinde ve idaresinde idi. 1878 de Rus tehdidi karşısında İngiltere nin yardımını almak için Osmanlılar Kıbrıs ı İngilizlere kiraladılar, egemenliği saklı tuttular. 1914 dünya savaşında Osmanlılar Almanlarla ittifak yapınca İngilizler adayı ilhak ederek İngiliz Koloni idaresini başlattılar. Türkiye 1923 de Türkiye ile Yunanistan arasındaki dengeyi oluşturan Lozan Anlaşması ile adanın İngiltere de kalmasını kabul etti. Rum-Yunan ikilisine göre Kıbrıs bir Yunan adasıydı ve Yunanistan a verilmesi gerekiyordu. Türk tarafı adanın geo-politik açıdan Anadolu nun güvenliği ile de ilgili olduğunu ve Lozan dengesine rağmen Kıbrıs ın Yunanistan a verilemeyeceğini savunuyor ve İngilizler adadan çıkacak olurlarsa, bunu, ilk sahibi Türkiye ye iade etmesi gereğini savunuyordu. Türkiye, Kıbrıs ın 13. Yunan adası olarak Türkiye yi kuşatmasını kabul edemezdi, adada Yunan koloni idaresine girmeyi asla kabul etmeyen bir Türk nüfusu da bulunmaktaydı. Yunanistan 1954 de Kıbrıs meselesini BM Genel Kuruluna götürdü. Talebi Kıbrıs halkının kendi kaderini tayin hakkını kullanarak adayı Yunanistan a bağlamak isteminin kabul edilmesiydi. Türkiye ve Kıbrıs Türkleri derhal buna karşı çıktılar. Kıbrıs ta tek halk yoktu; iki halk vardı ve Kıbrıs İngiltere tarafından tek yanlı kararla ilhak edilmiş bir Türk adasıydı. İngiltere bu adadan çekilecek iseydi görevi adayı kimden devralmışsa ona iade etmekti. BM Genel Kurulu Yunanistan ın Rumlar adına yaptığı bu talebi kabul etmedi. Bunun üzerine 1 Nisan 1955 de Yunanistan dan gizlice gelen Yunan subaylarının sevk ve idaresinde kurulmuş olan terör örgütü EOKA adada bombalar patlatarak Enosis için silahlı harekâtı başlattı. Yunanistan a ilhakı ret eden herkes düşman ilân ediliyordu. Türklerin Yunanistan a ilhakı kabul etmedikleri bilinmekteydi. EOKA dağıttığı beyannamelerle Türklerle işbirliğini yasaklamaktaydı. İngilizler yanında Türkler de öldürülmeye başlayınca Türkiye nin Kıbrıs konusunda ilgisi daha da arttı. 1956 da İngiliz Hükümeti self determinasyon üzerinde durulacaksa Kıbrıs ın özel şartlarında Türklerle Rumlar için ayrı ayrı kullanılacaktır diyerek çift-enosis i yani eşit şartlarda adanın Türkiye ile Yunanistan arasında bölünebileceğini gündeme getirdi. Batı, Kıbrıs Yüzünden iki NATO ülkesinin savaşmasını istemiyor her iki tarafı da memnun edecek ara

formüller buluyordu. Türkiye, Lozan daki dengeyi koruduğu için taksim tezini kabul etti fakat Rum-Yunan ikilisi ret etti. Arada Kıbrıs ta silahsız Türkler öldürülmekteydi. 33 köyü boşaltmak zorunda kaldık. 1958 de bir ayda yüz Türk öldürülünce Türkiye Yunanistan a kararlılığını kanıtladı ve 1960 Antlaşmalarının zeminini teşkil eden Zurih Anlaşmaları Türkiye ile Yunanistan arasında yapıldı. Aynı ay Londra da toplanan konferansta Kıbrıs Türk ve Rum liderleri de bu anlaşmaları imzaladılar. Bu anlaşmalar Enosis ile Taksimi yasaklıyor, Türk Yunan dengesinin bozulamayacağı bir zemin oluşturuyor ve Kıbrıs ta iki halkın eşit ortaklığına dayalı bir mekanizma kuruyordu. Buna göre taraflar temsilcilerini ayrı ayrı seçerler; birinin diğeri üzerinde tahakküm hakkı yoktur; idarede %70 Rum, %30 Türk oranı bahis konusudur; taraflardan biri tek başına Kıbrıs ın hükümeti olamaz. Her iki tarafın eşitliği veto ve özel oylama hakları ile korunmaktadır. Anlaşma altında Kıbrıs ta 100 mil kare toprakta egemen üs hakkı tanınan İngiltere ile Türkiye ve Yunanistan bu ortaklık rejiminin garantörleridirler. Türkiye nin 650, Yunanistan ın 950 asker bulundurma hakkı tanınmıştır. Bunlar ayni zamanda %40 Türk, %60 Rum dan oluşacak Kıbrıs ordusunu eğitmek konusunda da yetkilidirler. Ta başlangıçtan Rum-Yunan ikilisi oluşan ve 16 Ağustos 1960 da yürürlüğe giren ortaklık devletini ortadan kaldırarak Enosisi engelleyen anlaşmalardan kurtulmak için harekete geçtiler; Parti liderlerine bağlı milis kuvvetleri kurdular; İçişleri Bakanı Yorgacis in başkanlığında kurulan bu gizli teşkilatın manifestosu sonradan AKRİTAS Planı adı altında yayınlandı. Bu Plana göre Enosisi engelleyen anlaşmalardan kurtulacaklar ve en sonunda Enosisi ilan edeceklerdi. Kıbrıslı Türkler buna engel olmaya kalkışırlarsa çok sert bir darbe ile sindirilecektiler. Ya Türkiye bunları kurtarmaya gelirse? Bunun da cevabını bulmuşlardı: Türkiye nin adaya müdahale edecek çıkarma gemileri ve paraşütçü birlikleri yoktu. Günü geldiğinde de Makarios Türkiye ye Türkleri kurtarmaya gelecek olursan kurtaracak Türk bulamayacaksın diyecek kadar kendini güçlü görüyordu. Akritas Planının yapımcılarından olan Papadopullos da ABD yetkililerine Türk donanması kara sularımıza girdiği andan itibaren Kıbrıs Türklerini 72 saat içinde yok edecek planımız ve imkânımız vardır diyecekti. Bu hazırlıklardan sonra Kasım 1963 de Makarios Anayasa işlemez haldedir diyerek Yardımcısı Dr. Küçük e on üç maddelik bir tadilat önerisi verdi. Bunu kabul edemeyeceğimizi biliyordu çünkü bunu kabul etmek demek bir Rum cumhuriyetinde azınlık statüsüne boyun eğmek anlamına gelecekti. Türk tarafı olarak biz Makarios a verilecek cevap üzerinde çalışmalarımızı sürdürürken 21 Aralık 1963 de Rum saldırıları başladı. Makarios dünyaya Türkler hükümete karşı isyan ettiler diye bir yalan söyledi ve hemen arkasından Anayasanın öldüğünü ve gömüldüğünü, Dr. Küçük ü yardımcısı olarak tanımadığını,türklerin azınlık haklarını kabul ettikleri takdirde hükümetteki makamlarına dönebileceklerini ilân etti. 3 Türk Bakanın ve Cumhurbaşkanı yardımcısının ofisleri silahlı Rumlar tarafından işgal ve talan edildi. Yollardan alınan masum silahsız Türkler öldürüldü. 103 köyü boşaltmak zorunda kalan Türkler en yakın korunabilen Türk köylerine sığındılar. Rumlar 103 köydeki Türk emlakine, bağlara bahçelere sahip çıktılar, Türk halkı ise adanın %30 undan %3 üne sığınmak zorunda kaldı. Kızılay yardımları ile hayatlarını idame ettirmek zorunda kalan Türkler bu %3 toprakta dahi gayri meşru Rum idaresine karşı direnişini sürdürdü, Rum idaresini hiçbir zaman meşru hükümet olarak tanımadı. Anayasayı ölmüştür gömülmüştür diyerek çöpe atan Makarios Türk tarafı ile her türlü irtibatı kesti. Ona göre Türkler azınlık statüsünü kabul edinceye kadar isyan etmiş azınlıktılar ve cezalarını çekeceklerdi. 25 Aralıkta Türk uçakları Lefkoşa üzerinde ihtar uçuşu yapınca Makarios Kıbrıs Türk tarafı ile İngiliz Yüksek Komiserliğinde bir araya gelerek

ateş kes anlaşmasına razı oldu. Lefkoşa, bu toplantıda ikiye bölündü. Türkler Cumhurbaşkanı Yardımcısı Dr. Fazıl Küçük ün başkanlığında geçici bir idare kurdular. Makamlarına gidemeyen üç bakan ve Meclisteki üyelerle memurlar bu idare altında Kıbrıs Türklerine hizmet etmeğe başladılar. Bu arada Türk tarafının ortaklığı yeniden kurma teşebbüslerine Rum tarafı olumlu cevap vermedi. 1964 de ABD, İngiltere ve Sovyetlerin de katkısı ile Güvenlik Konseyinden elde edilen kararda Kıbrıs Cumhuriyeti sanki devam ediyormuş gibi yanlış yaklaşım ve Rum ortağın meşru hükümet muamelesi görmeye başlaması Rumlar açısından vazgeçilmez bir başarıydı. Şimdi bütün gayretleri Garanti Anlaşmasından kurtulmaktı. Kıbrıs Türklerini adanın %3 üne hapsetmişler, Türk mukavemetinin çökmesini bekliyorlardı. Makarios bu bekleyişe uzun vadeli mücadele adını veriyor ve yaptıklarımla Kıbrıs ı Enosise en yakın noktaya getirdim, bundan ancak Enosis için geri adım atabilirsiniz diyordu. Yunanistan dan, Papandreu ile anlaşarak gizlice getirdiği 20 bin kadar Yunan askerini de arkasına aldıktan sonra Türk tarafı ile uzlaşma ihtiyacı hiç kalmamıştı. 1967 sonlarında Boğaziçi ve Geçitkale köylerine saldıran Rum-Yunan kuvvetleri 30 kadar Türkü öldürmekle kalmadılar, yaralı insanların üzerine petrol dökerek yaktılar da. Türk hükümeti müdahale kararı alınca ABD den Cyrus Vance gelerek arabuluculuk yaptı. Makarios gizlice gelen Yunan askerlerinin ve tedhiş lideri Grivas ın adadan çıkmalarına ve Türk köylerine tazminat ödemeye razı oldu, iki toplum arasında görüşmelerin başlamasını da kabul etti. (sonradan bu kuvvetler ve Grivas adaya gizlice gelecek ve bu kez EOKA B adı altında Makarios a karşı direniş başlatılacak ve en sonunda 1974 de bunlar darbe yaparak Türk müdahalesine kapıyı açmış olacaklardı). 1968 de Denktaş- Klerides görüşmeleri başlar ve bu görüşmeler 1973 sonuna kadar devam eder. Türk tarafı bölgesel otonomi istemektedir, buna karşılık Makarios un istediği 13 maddelik Anayasa tadilatının çoğuna razı olmaktadır fakat Makarios Yunanistan ın ve Klerides in tavsiyesine rağmen bu anlaşmayı onaylamayı kabul etmez çünkü Türk tarafı azınlık statüsünü kabul etmemekte ve Garantilerin devamında ısrar etmektedir. Makarios un Papandreu ile yapmış olduğu müşterek bir açıklaması var: Bundan böyle Enosisi yasaklayan bir anlaşmayı asla kabul etmeyecektir. Garanti Anlaşmasının feshi esas milli davalarıdır. Bu arada Grivas ve Yunanistan dan gelmiş olan Yunan subayları Makarios tan kurtulmak için faaliyet halindedirler. Makarios u iki kez öldürmeye teşebbüs ederler çünkü Makarios Kıralcıdır ve Kıralın Atina ya dönüşü için uğraşmaktadır. Enosisi Kıral Atina ya dönünce ilan edecektir. Cunta Makarios Enosisten vazgeçti propagandası yaparak Makarios u zayıflatmaya çalışmaktadır. Araları iyice açılmıştır. Makarios Cuntayı alenen itham eder ve Yunan subaylarını adadan çekmesini ister. En nihayet 15 Temmuz 1974 de darbe yapılır. Maksat Enosisi ilandır. Cuntanın buna ihtiyacı vardır çünkü gittikçe zayıflamaktadır. Makariosçu-Grivasçı diye ikiye bölünen Rumlar birbirlerini öldürürler. Yüzlerce ölü kamyonlarla mezarlığa götürülür ve toplu mezarlara gömülürler. Bu güne kadar Rum tarafı bu mezarları açıp kimlik tespitinde bulunmaktan kaçınıyor ve kayıpların hesabını Türkiye den soruyor. Cunta Nikos Samson adında bir psikopat katili Makarios un yerine Cumhurbaşkanı yapar ve Samson Helen Cumhuriyetini ilan eder. Sonradan Nikos Samson Türkiye müdahale etmemiş olsaydı Enosisi de ilan edeceğini açıklar.

Türkiye garantör ülke olarak garantör İngiltere den üslerden müşterek bir girişimde bulunalım, kan akmadan, müdahale edelim talebinde bulunur. İngiltere bunu ret eder. 19 Temmuz günü Makarios New York ta Güvenlik Konseyinde memleketim Yunanistan tarafından işgal edilmiştir, Türk ve Rum halkı tehlike içindedir der ve müdahale çağrısında bulunur. 20 Temmuzda Türk askerleri adaya gelir ve 25 Temmuzda ateş kes anlaşması yapılır. Nikos Samson Cumhurbaşkanlığından çekilir yerine Rum Meclisinin Başkanı Glafkos Klerides gelir. Klerides, Cuntanın Nikos Sampson Başkanlığında oluşturduğu kabineyi devralır. Yeminini de Anayasa nın öngördüğü şekilde değil, üç piskoposun huzurunde icra eder, yani 1960 Anayasası ile ilgisi olmayan bir devirteslim muamelesi yapılır. Cunta nın subayları ve EOKA B nin silâhlıları halâ faaliyet halindedirler! Üç Garantör (Türkiye, Yunanistan ve İngiltere) Cenevre de toplanır ve Kıbrıs ta iki otonom idarenin var olduğunu tespit eder. Rum tarafından Türk köyleri etrafındaki ablukayı kaldırmasını, Türk askerinin etrafında bir tampon bölge oluşturmasını, Yunanistan dan takviye getirme eyleminden derhal vazgeçmesini talep ederler. Bir hafta sonra Kıbrıs tan Türk ve Rum heyetlerinin de katıldıkları ikinci Cenevre toplantısında Rum tarafının bu taleplerden hiçbirini yerine getirmediği ve yerine getirmek niyetinde olmadığı görülür böylelikle Türk askerleri bulundukları dar yerden hareket ederek şimdiki ateş kes hattına kadar ilerler çünkü bazı köylerde katliamların başladığı haberleri gelir. Gerçekten Türk askerleri gittikleri yerlerde sivil halkın topluca kurşuna dizilip toplu mezarlara gömüldüklerini görür. Silahlı Rumlar Makarios un Türkiye Kıbrıs Türklerini kurtarmaya gelecek olursa kurtaracak Türk bulamayacaktır sözlerini yerine getirmeye çalışmışlardır ve eğer Türk askeri süratle ikinci harekâtı yapmamış olsaydı Türklerin çoğu gerçekten toplu mezarlara gömülmüş olacaklardı. Glafkos Klerides Cumhurbaşkanlığı görevini devraldıktan sonra iki toplum lideri olarak bir araya geldik ve insani problemleri halletmek için çalışmalar başlattık. Uluslararası Kızılhaç da bu çalışmalara bir yıl kadar katıldı. Bu çalışmalar neticesinde karşılıklı olarak savaş tutuklularını serbest bıraktık. Savaş tutuklusu dedikleri Türkler, Türkiye adaya müdahale eder etmez evlerinden alınan ve futbol stadyumlarında tutuklanan sivil, silahsız insanlarımızdı. Bizdeki tutuklu Rumlar savaşan kişilerdi. Viyana da BM Genel Sekreteri Waldheim in katılımı ile yaptığımız toplantılarda nüfus mübadelesi kararı aldık ve bunu UNFICYP in yardımı ile uyguladık. Kıbrıs meselesini iki kesimli federasyon formülüne uygun olarak halletme kararını da aldık. Bu, ileride yeniden iç içe yaşamının getireceği sürtüşmelerden ve kavgalardan kaçınmak ve tarafların güven içinde yaşamalarını sağlamak için her iki tarafın da gerekli gördüğü bir formüldü. Atina da sürgünde bulunan Makarios derhal açıklama yaparak hiçbir zaman coğrafyaya dayalı bir anlaşma yapamayacağını duyurunca Klerides görüşmelerden çekildi. 1975 de Makarios un adaya dönüşü gündeme gelince Türk tarafı Federe Devlet ilân ederek Rum liderliğini de Güneyde ayni şekilde federe devlet ilân ederek Federasyon görüşmeye davet etti fakat Rum tarafı bunu ret etti ve meşru Kıbrıs hükümeti olarak yola devamı yeğledi. Makarios 1977 ye kadar Türk tarafı ile temastan kaçındı; Uluslararası baskı neticesinde Türk askerinin adadan çekilmesini bekledi. Bu olmayınca 1977 de Denktaş ile görüşmeye mecbur oldu. Waldheim in katılımı ile yapılan bu görüşmede 4 maddelik anlaşma yapılmış oldu. Bu anlaşmaya göre Kıbrıs meselesi iki kesimli, iki toplumlu federasyon şeklinde halledilecekti ve bu yapılırken Türklerin karşılaşacakları zorluklar göz önünde bulundurulacaktı. Garanti Anlaşmasına

dokunulmayacaktı. Makarios bu anlaşmadan üç ay sonra öldü. Yerine Spyros Kyprianu geldi. Kyprianou iki yıl bizimle görüşmekten kaçındı. En sonunda Genel Sekreter kanalı ile yaptığımız baskılar sonunda 1979 da görüşmeye razı oldu. Makarios ile yapılmış olan anlaşmayı bozmak girişimine Türk tarafı karşı çıktı, böylelikle Makarios ile yapılmış olan anlaşma teyit edilmiş oldu fakat Kyprianou federasyona, eşitliğe, ortaklığa inanmamış bir kişiydi. On bir yıl görüşmeler devam etti. Bu arada Dış İşleri Bakanı Rolandis Kipriyanu ya sen federasyon istemiyorsun fakat beni kullanarak dünyayı kandırmaya çalışıyorsun diyerek görevden istifa etti. Kipriyanu da seçimleri kaybedince federasyona hiç inanmadığını, büyük lider Makarios un vasiyetini yerine getirdiğini ve bundan onur duyduğunu açıkladı. Böylelikle 1977 den 1988 e kadar devam eden süreyi Rum tarafı uzlaşma için değil, meşru hükümet olarak dünyaca kabul edilmek için kullandı. Kipriyanu, görüşmeler devam ederken sık sık masayı terkedip çeşitli ülkelere giderek Kıbrıs meselesini kendi görüşlerine göre anlatır, destek bulma gayretlerini sürdürürdü. Özellikle her yıl Eylül ayında Bağlantısızların toplantılarına katılır ve oradan istediği şekilde, görüşmelerle ilgisi olmayan, kararlar çıkartarak ayni ay içinde New York ta başlayan Genel Kurul toplantılarına katılır ve yine görüşmelerle ilgisi olmayan beyanlarda bulunarak geri gelirdi. Rum liderliğinin Türk tarafı ile yeni bir ortaklık kurma niyeti olmadığı artık ayan beyan olmuştu. 1983 de Rauf Denktaş Kipriyanu dan görüşmelere devam etmesini her Eylül ayında yaptığını yapmamasını, buna yeniden tevessül ettiği takdirde geri geldiğinde Türk tarafını ayni statüde bulmayacağını söyledi fakat Kipriyanu bildiğini yaptı ve Bağlantısızlardan aldığı bir kararla zafer işaretleri yaparak adaya döndü, Türk tarafını bu karar çerçevesinde görüşmeye davet etti. Bu gelişme karşısında Türk tarafı 15 Kasım 1983 de Mecliste oy birliği ile alınan bir kararla KKTC ni ilân etti. KKTC nin Anayasası da halk oyuna sunuldu ve büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Maksat Rum tarafına Türklerin hiçbir zaman Kıbrıs ın bağımsızlığında ve egemenliğinde var olan eşit haklarından vazgeçmeyeceğini, 1960 Antlaşmalarının kurmuş olduğu iç ve dış dengeleri bozdurmayacağını ve Rum idaresini meşru Kıbrıs hükümeti olarak kabul etmeyeceğini fiilen göstererek Rum tarafını adil ve kalıcı bir ortaklık yönünde motive etmekti. Ancak Güvenlik Kurulu KKTC nin ilânını gayri meşru bulup Kıbrıs ta tek hükümet tanıdığını vurgulayan bir karar çıkarınca Rum tarafı daha da şımararak Kıbrıs ı bir Yunan kolonisi yapma yolunda başlattığı mücadeleye devam etti. 1988 de Kipriyano nun yerine George Vasiliyu seçildi. Beş yıl da Vasiliyu ile görüşmeler devam etti fakat o da masada olan ve Fikirler Dizisi diye bilinen BM önerilerini kabul etmedi. 1993 seçimlerinde muhalifi Glafkos Clerides galip geldi. Clerides de iki yıl Türk tarafı ile görüşmekten kaçındı. En sonunda Türk tarafının BM kanalı ile yaptığı çağrılar neticesinde Rauf Denktaş ile Lefkoşa da BM temsilcisi Gustave Feissel ın evinde yapılan toplantıya katılmak zorunda kaldı. Klerides in ilk sözü şu oldu: Rauf, birbirimizin zamanını boşuna harcamayalım. AB ye üyelik için yaptığımız müracaatı desteklersen seninle her şeyi konuşurum; desteklemeyeceksen konuşacak bir şey yoktur. Rauf Denktaş ın verdiği cevap, Kıbrıs meselesinin nerede düğümlendiğini de göstermektedir. Denktaş şunları söyledi: Glafkos, bunca yıldır sizin tek başınıza Kıbrıs ın meşru hükümeti olmadığınızı, Anayasayı çiğnemiş olan eski Rum ortak olduğunuzu dolayısı ile Kıbrıs adına, bizim adımıza AB ye üyelik için müracaat yapma yetkiniz bulunmadığını; nerede kaldı ki bu müracaatınız 1960 Anlaşmalarına ve Garanti Anlaşması ile Anayasamıza da aykırı bir müracaat olduğunu biliyorsunuz. Bu anlaşmalara göre bu konuda

bizim veto hakkımız vardır; itirazımızı duyurduk. Ayni zamanda Türkiye tam üye olmadan Kıbrıs, bir bütün olmuş olsaydı dahi, AB üyesi olamaz ilkesini de çiğnemiş oluyorsunuz. Bu durumda tek başınıza ve sırf Garanti Anlaşmasını delmek için Kıbrıs Hükümeti olarak yapmış olduğunuz bu müracaatı desteklememi benden nasıl beklersin? Bu itirazlarımızı AB kaale almadı. Yunanistan ın şantajına yenik düştü ve Rumların tek yanlı, yasa dışı müracaatını Kıbrıs ın müracaatı olarak kabul etti. Türk tarafı Garantör İngiltere den veto hakkını kullanmasını istedi. İngiltere Kıbrıs ın üye olması İngiltere nin çıkarlarına uygundur diyerek vetosunu kullanmadı ve Rum idaresi Kıbrıs olarak üye yapıldı. Böylelikle Rum idaresinin Türk tarafı ile yeni ve Enosisi yasaklayan bir anlaşma yapması için hiçbir neden kalmadı. Rum tarafı dünyaya Kıbrıs meselesi 1974 de başlayan bir işgal meselesidir mesajını vermeğe devam etti ve bu kez AB üyesi ülkenin Garantiye ihtiyacı yoktur; yabancı askerler de AB ülkesinde bulunamaz diyerek Adanın Rum-Yunan hegemonyasına geçmesini önleyen her şeyi ortadan kaldırmak siyasetine devam etti. Rum liderliği 1963 den 1974 e kadar Türklere yaptıklarını unutmuş, meselenin 1974 de başlayan bir işgal meselesi olduğunu sadece dünyaya yaymakla kalmıyor ayni zamanda ana okulundan üniversiteye kadar bütün gençlere bu yalanı kabul ettiriyordu. Bunun soncu %65 Rum un Türklerle bir arada yaşamak istememesi olmuştur. Kısacası iki taraf arasında federasyon oluşturacak zeminin oluşmasını Rum tarafı daima engellemiş ve Kıbrıs adasını bir Yunan toprağı, Kıbrıs Türklerini de azınlık olarak görmeye devam ederek, eşitliği ve egemenlikteki ortaklığı garantileyen, Enosisi yasaklayan 1960 Antlaşmalarından kurtulmak siyasetinden bir santim bile taviz vermemiştir. Bu nedenledir ki yeni BM Genel Sekreteri Kofi Annan ın 2000-2001 yıllarında iki tarafı evvelâ New York ta sonra da İsviçre de Glion da bir araya getirmesinden de bir sonuç alınamamıştır. Glion da Klerides e bir Rum gazetecinin Türk tarafına tavizde mi bulundunuz sorusuna verdiği cevap Kıbrıs meselesinin niye halledilemediğini de aydınlatmaktadır. Klerides bizim bu görüşmelere taktik icabı geldiğimizi bilmiyor musunuz? Taktiğimiz Türk tarafını uzlaşmaz göstermektir. Bunda başarılı olduk. Niye taviz verecekmişiz? demişti. Klerides in 1967 de yaptığı bir başka açıklama bu konuya daha da açıklık getirmektedir: İçimizde Türk Cumhurbaşkanı yardımcısı, Türk Bakanlar ve Millet Vekilleri olmadığı halde dünya bizi meşru hükümet olarak tanımaktadır. Hal böyle iken niye taviz verecekmişiz? Ya istediğimize gelecekler, ya da çekip gideceklerdir : Türk tarafının baskısı ile 2002 yılında Denktaş-Klerides görüşmeleri yeniden başlar. BM Genel Sekreteri adına Alvaro De Soto gözlemci olarak bu görüşmelere katılır. Görüşmeler 2004 e kadar devam eder. BM birdenbire Annan Planı diye bilinecek bir planı masaya getirir. Konu iki halkın ayrı referandumuna sunulacaktır. Rum liderliği ilgili herkesi plana olumlu oy kullanacağı yönünde kandırır fakat %75 hayır der; Türk tarafı, ilgililerin verdikleri bin bir söze ve ABD nin sarf ettiği 30 milyon dolara yenik düşerek %65 oyla evet der fakat verilmiş olan sözlerin boş laftan ibaret olduğunu görür. Hayır diyen Rum tarafı AB üyeliği ile mükâfatlandırılır, Kıbrıs Türklerine ve Türkiye ye AB ile diğer ilgili hükümetler Kıbrıs Rum idaresini meşru hükümet olarak tanımaları çağrısını yapmağa devam eder. ABD açıkça AB ile birlikte Türkiye yi Rum idaresini meşru hükümet olarak tanımaya davet eder ve ABD Türkiye ye meselenin halli için önerilerini Rumların kabul edebilecekleri şekle sok çağrısında bulunur. Bu da yetmez, madem ki Türk tarafı Annan Planına evet dedi, Türkler bundan sonraki görüşmelerde ayrı devlet, ayrı egemenlik isteyemezler beyanatında bulunur. Bunlar Rum tarafını daha da uzlaşmaz yapmaya yeter de artar bile. Nasıl ki Talat- Hristofyas

görüşmeleri ABD nin işaret ettiği bu çizgiden başlamıştır. Sn. Talat ayrı devlet, ayrı egemenlik istemediğini sık sık beyan ederek Rum ve ABD taraflarını memnun etmeğe çalışmakta, halkından büyük tepki görmektedir. Kısacası, bir ortaklık yıkılmış, ortaklar ayrı düşmüşlerdir, Kıbrıs ı Rum ortağın ülkesi addedip Türk ortağı bunu kabul etmeye zorlamak hakkı kimsede yoktur. Soru II: Kıbrıs sorunu, özellikle ABD nin ve ayrıca AB nin Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Akdeniz i hakimiyeti altına alma planlarında nereye oturuyor? ABD nin bölgedeki 24 ülkenin sınırlarını değiştireceğini açıkladığı Büyük Ortadoğu Projesi nde Kıbrıs sorununun özel bir yeri var mı? Denktaş- Başlangıçta bölgedeki petrol kuyularına hakim olmak, bu bölgeyi kontrolleri altında tutmak ve Sovyetlerin Kıbrıs a sızmasını önlemek diye başlayan ilgi ve bu nedenle Rum dan yana konan ağırlık BOP nedeniyle daha da önem kazanmış oldu. Amerikalılar Güney Kıbrıs ta bulunan egemen İngiliz üslerini de kullanmaktadırlar. Kıbrıs ta Sovyetleri (şimdi Rusya yı) Çin i dinleme tesisleri vardır. Rum tarafını bu nedenle kızdırıp gücendirmek istemezler. AB de Kıbrıs ta stratejik çıkarları olduğunu açıklamıştır. Bunlar nedir sorusuna verilen cevap şudur: Petrol kuyularını kontrol gerekmektedir, bölgede ne yapacağı bilinmeyen kökten dinci hükümetler vardır. En iyi kontrol merkezi Kıbrıs tır. Peki, Türkiye NATO müttefikinizdir ve kendi stratejik çıkarlarını 1960 Antlaşmaları ile Kıbrıs üzerinde korumaktadır; bu önemli müttefikinizi niye Kıbrıs tan çıkarmak istiyorsunuz? sorusuna verilen cevap düşündürücüdür: Gün gele Türkiye de kökten dinci bir idareye dönüşebilir diyorlar. Türkiye nin laik bir devlet olarak devamı Atatürk ilkelerine bağlıdır, Türkiye nin kökten dinci bir idareye dönüşmesini bu ilkeler önlemektedir, halbuki siz AB olarak Türkiye nin Atatürk ilkelerinden vazgeçmesini istiyorsunuz, bunlar AB normları ile bağdaşmıyor demektesiniz, bu nasıl iş dendiğinde de verecek cevap bulamıyorlar. Kısacası ABD İngiliz üsleri kanalı ile, AB de bunların dışındaki bölgeden Kıbrıs ı kendi çıkarları için kullanmak istemektedirler. İşaret ettiğiniz bölgede kontrollerini yoğunlaştırmak için Kıbrıs en uygun yerdir. Buraya, eskiden Sovyetlerin şimdi de Rusya nın el atmasını da istememektedirler. Soğuk savaş Kıbrıs ta devam ettirilmektedir. Soru III: 2005 Nisanında ABD ve İngiltere tarafından hazırlanıp BM Güvenlik Konseyi ne sunulan Kıbrıs la ilgili karar tasarısı Rusya tarafından veto edilmişti. Rusya nın Körfez Savaşı nda bile kullanmadığı veto hakkını yıllar sonra kullanmasını Allah Ruslardan razı olsun. Rusya, tek kutuplu dünyanın bittiğini gösterdi diye değerlendirmiştiniz. Bu çerçevede Rusya nın Kıbrıs politikasını nasıl görüyorsunuz? Son yıllarda gerginleşen Rus-Amerikan ilişkileri göze alındığında Rusya nın çıkarları açısından Moskova politikasını size göre ne şekilde tekrardan ele almalı? Denktaş- Veto edilen Genel Sekreterin raporuydu. Bu rapora göre karar çıkması engellenmiş oldu. Ben bundan sevindim çünkü bu raporda Türk tarafı Annan Planına evet demekle yıllardır sürdürdüğü ayrı devlet ve ayrı egemenlik isteminden vazgeçmiş oluyor diye bir tespit vardı. Amerikanlar da buna Türkiye bundan sonraki görüşmelerde Kıbrıs Türklerini bu çizginin altında tutsun cümlesini ekletmişlerdi. Bu çerçevede bir karar bizim için yıkım olurdu. Halbuki Türk hükümeti rapor Rumların barışı ret ettiklerini vurguladığı ve ambargoların kalkması konusunda öneri içerdiği için raporun kabul edilmesinden yanaydı. Rusya, her ne kadar da vetosunu Rumlar istediği için kullanmışsa da bizim da işimize yaramıştı. Ben, tek kutuplu devrenin sona ermekte olduğu kanısındayım. Sadece Rusya, elindeki petrol ve gaz potansiyeli ile değil,

her şeyi ile, ayağa kalkarken arkada Çin-Hindistan faktörü kendini hissettirmektedir. Bu nedenle ABD nin Avrasya bölgesindeki doğal kaynakları monopolüne alma, o bölgedeki hükümetleri kendine tabi hale getirme eylemi karşısında uluslararası havanın gittikçe bulutlanmakta olduğunu görmekteyim. Bu açıdan bakıldığında Kıbrıs la ilgili rekabet, eskiden Sovyetler-ABD yarışında olduğu gibi şimdi de Rusya-Batı arasında devam etmektedir. Makarios Sovyetleri tam bağımsızlık istiyorum; emperyalistlerin zorla kabul ettirdikleri anlaşmalardan kurtulmak istiyorum diyerek kandırdığı ve Bağlantısızları da arkasına aldığı ortamda Sovyetler devamlı surette Rum tarafını desteklemiştir. Halbuki Makarios bu desteğe dayanarak Kıbrıs ı bir Nato ülkesi olan Yunanistan a bağlayacaktı. Halâ ayni desteğin devam ettiğini görmekteyiz. Halbuki Rus Türk ilişkilerinin daha da iyileşmesinde Rusya nın Kıbrıs konusunda daha da tarafsız kalmasında büyük yarar vardır. Soru IV: Rusya yla sizin Cumhurbaşkanı olduğunuz dönemde ve şuan temaslar oluyor mu? Bu temaslar ne düzeyde gerçekleşiyor? Ayrıca KKTC, ekonomik açıdan Rus yatırımcılar açısından ne tür imkanlar taşıyor? Denktaş- Temaslar Kıbrıs taki Sovyet, sonradan Rus Büyükelçileri kanalı ile olmuştur. Sovyetlerden zaman zaman gelen devlet adamları da bizi ziyaret ederlerdi. Emekli olalı Rus diplomatları ile temasımız azalmıştır ancak kesilmemiştir. Son zamanlarda Rus yatırımcıların KKTC ile ilgilenmeye başladıklarını görüyoruz. Ambargolar kalksa,direk uçuşlar başlasa turizm alanında karşılıklı yararlar sağlanacağı aşikârdır. Rus yatırımcıların Karpaz bölgesinde büyük bir otel inşaatı ile ilgilendikleri bir gerçektir. Kıbrıs, Ruslar açısından Avrupa ya ve Afrika ya açılım için en uygun bir sıçrama istasyonu olabilir. Soru V: Osetya sorunu, bir çok yerde Kıbrıs sorunuyla karşılaştırılıyor ve önemli benzerlikler taşıdığı tespit ediliyor. Siz Osetya sorununu nasıl değerlendiriyorsunuz ve Kıbrıs açısından bir anlam taşıdığını düşünüyor musunuz? Denktaş- Osetya sorunu da Kıbrıs sorunu gibi iki ayrı etnik halkın var olduğu bir ülkede birinin diğerine tahakküm gayretinden ve/veya eşitliğini tanımamasından kaynaklanmaktadır. Kıbrıs ta bir önemli fark da Uluslararası Antlaşmalarla yaratılan Kıbrıs Cumhuriyetinin üniter bir devlet olarak değil de iki eşit halkın ortaklaşa idare edecekleri fonksiyonel federatif bir ortaklık devleti olarak meydana getirilmiş olmasıdır. İki ayrı halk, ayrı ayrı seçtikleri temsilcilerinin bir araya gelmesi ile idare veya hükümet oluşmakta ve bu ayırım devletin tüm kademelerinde ve kadrolarında uygulanmaktadır. İki tarafın arasını açmış olan Kıbrıs ın Yunanistan a bağlanması ve bunun cevabı olan Taksim yasaklanmıştır. Rum ortak bu anlaşmayı teröre başvurarak bozmuştur. 45 yıldır devam eden uzlaşma ve uzlaştırma teşebbüsleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır çünkü Rum ortak adanın tümüne sahip çıkmak, Türk halkını azınlık yapmak, ortaklık rejiminin temelini teşkil eden Garantörlerden ve Garantörlük sisteminden kurtularak Enosisin yolunu açmak için uğraşmaya devam etmektedir. Türk tarafı toplu mezarlarda yatan şehitlerini anma töreni yaparken Rum tarafı bu barbarlığı yapmış olan sözde kahramanlarını selamlamaktadır. Rum liderliği halâ Kıbrıs meselesi 1974 de başlayan istila meselesidir demekte 1963 den 1974 e kadar yaptıklarını inkâr etmektedir. Çekoslovakya barış içinde ayrılmıştır; Kosova ABD ve diğerleri tarafından tanındığında Putin ABD ye seslenerek çifte standart kullanıldığına dikkati çekmiş ve KKTC ni niye tanımıyorsunuz sorusunu sormuştur fakat ne yazık ki Osetya yı tanıyan Rusya da çifte standart kullanmış, tanınmaya Osetya dan

da daha fazla hak kazanmış olan KKTC ni tanımamakta ısrarlı olmuş, iki devletin, iki ayrı demokrasinin varlığı ve Yunanistan la Rumların 45 yıllık adayı Yunan kolonisi yapma siyaseti ve eylemi göz ardı edilmiştir. Kıbrıs ta 45 yıldır insan hakları, Anayasal hak ve yetkileri tanınmayan, Anayasaya ve Uluslararası Antlaşmalara göre ben Kıbrıs ın meşru hükümetiyim deme hakkı olmayan eli kanlı, suçlu Rum idaresi meşru Kıbrıs hükümeti muamelesi görmekte ve bu nedenle de Kıbrıs meselesi, Türk tarafı Rum un kolonize edeceği bir azınlık durumunu kabul etmeden, halledilememektedir. Türk ortak da bunu asla kabul edemeyeceğine göre KKTC nin tanınarak kendini güven altına alması, Rum tarafının da Kıbrıs ın tümünü alamayacağını görmesi kalıcı anlaşmanın temelini teşkil edecektir. Yeni bir ortaklığın yeniden yıkılamayacak bir temele oturtulması bölgede barış ve istikrar isteyen herkesin desteklemesi gereken bir olgu değil midir? ABD ve İngiltere kendi çıkarları için buna engel olurken Osetya yı tanıyan ve ABD yi çiftte standartla suçlayan Rusya nın ve Çin in sanki tek bir Kıbrıslı millet varmış ve bu millet de Rumlarmış gibi davranarak Türk halkına ve Garantör Türkiye ye haksızlık yapmalarının nedenini anlamak mümkün değildir. Kıbrıs ta tek bir halk yoktur iki eşit egemen halk vardır; Kıbrıslı milleti yoktur, bu nedenle 1960 Ortaklık devleti kurulmuş ve taraflara eşit hak ve statü tanınmıştır. Kıbrıs ne Rum undur ne de Yunanistan ın. Kıbrıs ortaklaşa iki halkındı ; ortaklık Rum ortak tarafından yıkılınca Türk ortak, yirmi yıl bekledikten ve yeni bir ortaklığın oluşması için uğraştıktan sonra, Rum tarafının Kıbrıs a sahip çıkma eyleminden vazgeçmemesi karşısında kendi devletini kurmuştur. Bu devlet 25 yaşındadır. Kime zararı vardır ki dünya, başta ABD ve Rusya ile İngiltere bunun tanınmaması için uğraşmaktadırlar? Soru VI: KKTC deki Soros ve AB fonlarından yararlanan kuruluşların faaliyetlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle bu kuruluşlar Annan Planı referandumu öncesinde nasıl bir rol oynadılar? Denktaş- Annan Planı öncesi KKTC de mantar gibi yeni dernekler oluşmaya başlandı. ABD seçilmiş insanlarımızı yirmişer, kırkar kişi olarak alıp Amerika ya götürdü, Rumlarla bir arada barış, Kıbrıslılık dersleri verilerek eğitmen yetiştirildi. Bunlar Kıbrıs a gelip Amerikan parası ile kurdukları derneklere topladıkları insanları barış ve Kıbrıslılık yolunda eğittiler. Kendi deyimlerine göre Annan Planı döneminde on binleri bulmuşlardı. Bunlar Annan Planına evet demekle cennete gireceklerine inandırılmışlardı. Bunlara göre Türkiye den ümit beklemek hataydı, biz Türk değil, Kıbrıslıydık önemli olan bu idi. Bu maksatla ABD 30 milyon dolar harcadığını açıkladı. Örtülü harcamaları açıklayamayız dediler. Soros un paraları ile Türkiye de AB temsilcisi Madam Fogg kanalı ile köşe yazarları satın alındı, sipariş üzerine Annan Planı lehine yazılar yazdırıldı. Türk hükümetinin o zamanki baş danışmanlarından Zapsu da Kıbrıs siyasetinin 40 yıldır yanlış yolda ilerlediğini oyunu kazanmak için küçük taşların feda edilebileceğini savunarak Amerikalıların Annan Planını bize kabul ettirme oyununda Türkiye nin ağırlığını evet ten yana koydurdu. Netice malum! Sonradan herkes ya Rumlar tarafından ya da ABD tarafından kandırıldığını açıkladı fakat iş işten geçmiş oldu. Şimdi Nisan ayında seçimlerimiz var. Annan Planı zamanındaki liderler yeniden canlandılar. Paralar yine dönmeye başladı. Bu kez aman, Talat-Hristofyas görüşmelerini destekleyen partilere oy veriniz çağrısı başladı. ABD den ve AB den gelen yetkililerin, İngiltere den gelen temsilcilerin uğraşı şimdi bu! Halkı bu kez de anlaşma olmazsa iki devlet gerçeği kabul görebilir sözleri ile korkutmaya çalışıyorlar halbuki bizim halkımızın %70-75 i ayrı devlet ve garantilerin devamı demektedir.

İktidar partisi de halka AB üyeliği vadetmektedir. Bunun karşılığında devletimizin ortadan kalkacağı, Türkiyesiz bir AB nin içinde bireyler olarak başımıza gelebilecekleri, AB nin kalıcı derogasyon veremeyiz demesi karşısında bir anlaşmada bize verilecek ayrıcalıklı hakların birer birer ortadan kalkacağını kimse kimseye söylememektedir. Soru VII: Kıbrıs sorunu, son dönemdeki gelişmeleri ele aldığınızda nereye doğru seyrediyor? Bir çözüm aşamasına gelindi mi yoksa yakın gelecekte dünyayı çözülmesi daha zor duruma gelmiş bir sorun mu bekliyor? Sizce bu sorun nasıl çözülür? Denktaş- Yukarıda da söylediğim gibi Talat-Hristofyas görüşmeleri ABD nin öngördüğü çizgide başlamıştır. KKTC nin varlığı ve ayrı egemenliğimiz kabul edilmemektedir. Sayın Talat ın böyle bir formülü görüşme yetkisini kimse kendisine vermiş değildir. KKTC meclisinin ve TBMM nin kararları iki halk, iki devlet, iki demokrasi ve Türkiye nin fiili ve etkin Garantisinin devamı esasına dayanmaktadır. Talat-Hristofyas görüşmeleri tek halk, tek devlet esasından başlamıştır. Bu bizi 1960 da olduğu gibi iç içe yaşamağa ve 1960 dan da karışık bir idarede işbirliğine davettir. Rum tarafı federasyonu ret eden, ortaklığı düşünmeyen bir taraftır. KKTC tanınır korkusu ile Hristofyas taktik icabı masaya oturmuştur ve bütün gayreti, kendisinden öncekilerin de yapmağa çalıştığı gibi, Garantilerden ve askerden kurtularak Kıbrıs a tek başlarına sahip çıkmak için uğraşmaktır. İstediklerini sıralamıştır. Tek halk, tek vatandaşlık, tek devlet istiyor. Garantiler olamaz; asker ve yerleşikler Anadolu ya, Rum göçmenler eski yerlerine gidecek. BM Kararları ve AB normları uygulanacak. Talat bey bunları kabul ettiği takdirde bizim Kıbrıs tan göç zamanımız geldi demektir veyahut da yine birkaç yıl sonra mevzilerde savaşır durumda olacağız. Bu kez, Türkiye de Kıbrıs la ilgili duyarlı bir hükümet varsa, bu Türk-Yunan savaşına kadar gidebilir. Talat-Hristofyas görüşmeleri bizi denenmiş ve toplu mezarlara gömülmüş bir modele götürmektedir. Bu kadar saf olamayız. 1960 daki haklarımızı çok gören ve bu nedenle ortaklığı bozan taraf ile benzeri bir anlaşma yapmanın hiçbir anlamı yoktur. Yapılması gereken gerçekleri kabul ederek uzlaşmayı bu gerçeklerin üzerine bina etmektir halbuki AB bize Rumları üye yapmakla hata yaptığımızı anladık fakat bunu değiştiremeyiz diyerek yanlışlarının, hatalarının temeli üzerine uzlaşma yapmamızı beklemektedirler. Kıbrıs ta gerçekler Kıbrıs milleti olmadığı ve Rumların Kıbrıs ın tümüne hakim olma, Türkleri idare etme hakları bulunmadığıdır; Gerçekler iki eski eşit ortağın 45 yıldır ayrı yaşadıkları ve 25 yıldır KKTC diye bir devletin var olduğudur; Ayrı coğrafya konusunda anlaşmanın varlığı ve bunu temin etmek için 1975 de nüfus mübadelesi yapıldığıdır; KKTC nin Kosova ve Osetya kadar tanınmaya hakkı olduğudur; stratejik açıdan Türkiye nin Garantörlüğünün devamı ve Lozan daki Türk-Yunan dengesinin bozulmaması için KKTC nin AB ye alınabilmesi için Türkiye nin tam üye yapılmasının şart olduğudur. Kısacası Çek Slovak modelinin kalıcı uzlaşmanın modeli olduğudur. Soru VIII: Türk-Rus ilişkilerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Denktaş- Atatürk Türkiye sinin Dış politikası yurtta barış, dünyada barış ilkesine dayanır. Bağımsızlık ve egemenlik de barışın temelidir. Bunlara dokunulmamalıdır. Dolayısı ile Türkiye nin komşuları ile tam bir anlayış ve barış içinde olması Türk dış politikasının omurgasıdır. Bu açıdan bakıldığında bölgenin barış ve güvenliği için Türkiye nin Rusya ile, Çin ile, Hindistan ile işbirliği esas olmalıdır. Türkiye nin NATO üyeliği, Batı ile dostluğu ve ittifakları Rusya ve diğerleri ile dostluğu ve karşılıklı barışçı çıkarlar için işbirliğini etkilememelidir. Türk insanı Rusya nın Osetya yı tanımasını sevinçle karşılamıştır. Türkiye, Batı nın Doğu ile ilişkilerini ılımlaştırması, Batı-Doğu arasında güvenin

sağlanması konularında çok olumlu bir rol oynayacak durumdadır. Türk hükümetinin Rusya ile ilişkilerini gittikçe iyileştirmesi, ekonomik işbirliği sevindirici, ve dünya barışı için gerekli gelişmedir. Soru IX: Türkiye de anti-amerikan ve vatansever kimlikleriyle öne çıkan bir çok kişi Ergenekon adı verilen bir operasyon çerçevesinde tutuklandı. Bunlar içerisinde emekli ordu komutanları, muazzaf subaylar, rektörler, siyasetçiler, yazarlar, gazeteciler gibi Türkiye nin önde gelen aydınları bulunuyor. Siz de geçtiğimiz günlerde Ergenekon davasından suçlanabileceğinizi ifade ettiniz. Rus kamuoynun da dikkatini çeken bu davayı hem Türkiye nin iç politikası hem de uluslararası boyutu açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Denktaş- Barolar ve değerli hukukçular Ergenekon davası adı altında tutuklanan insanların aleyhine dava açılıncaya kadar sekiz ay, on ay tutuklu kalmalarının adaletle, hukukun üstünlüğü ile ilgisi bulunmadığını açıklamaya devam etmektedirler. Bunların bu açıklamalarına yürekten katılıyorum. Dünyanın hiçbir yerinde-guatanamo hariç- böyle bir usul yoktur ve olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde binlerce sayfalık, çoğu ilgisi olmayan telefon konuşmaları ile süslenmiş, iddianameye dayalı,ilgili ilgisiz birçok insanı bir araya getiren bir dava görülmüş değildir. Benim gördüğüm kadarı ile tutuklanan (ve benim tanıdığım insanların, sivil veya asker olsun) suçları Cumhuriyet mitinglerine katılmış olmaları, laiklik elden gidiyor endişesi içinde oluşları, Atatürk ilkelerine bağlılıkları ve Anayasa mahkemesinin laiklik konusunda suçlu bulduğu iktidar partisinin muhalifleri olmalarıdır. Bunun ötesinde herhangi bir suçtan mahkum edilmeden kimse bunları suçlayamaz ancak ne yazık ki, henüz mahkemede kanıtlanmamış ne varsa basında bu insanların aleyhine kullanılmakta, bu kişiler basın yolu ile mahkum edilmekte, prestijleri ile oynanmakta ve kimse bu gayri ahlaki ve gayri insani, hukuk dışı gidişata dur diyememektedir. Ergenekon diye bir teşkilat varsa ve bu teşkilatın hedefi şimdiki iktidarı devirmekse, geçmişe kadar giden, şimdiki iktidardan da önce işlenmiş olan cinayetler İlhan Selçuk dahil bu insanların aleyhine nasıl getirilir, anlamak güçtür. Benim gördüğüm kadar bu dava Türkiye de yargı sistemini, yargının bağımsızlığını, insan haklarını ve savcıların bağımsızlığını kesin bir şekilde gündeme getirmiştir. Kimse, suç varsa yargılamayınız demez. Söylenen bu şekilde yargılama hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına uygun değildir noktasında düğümlenmektedir. Ergenekon davasını Kıbrıs a ve özellikle bana kadar getirmek isteyenler karşısında fazla bir şey söylenemez. Ergenekon davası Türkiye de hükümetleri devirme davası ise, Kıbrıs Türklerinin bununla ne ilgisi olabilir? Benim, sivil asker, tutuklar arasında tanıdıklarım, yakın dostlarım var. Doğrudur. Bunların suçsuz olduklarına inanmaktayım. Bunlarla dost olmak, henüz kanıtlanmamış suçlarına da ortak olmak anlamına alınıyorsa, bu da hukuk açısından çok garip bir değerlendirmedir der ve geçerim. Temennimiz bu davaların bir an önce görülüp ak koyun, kara koyun kimdir meydana çıkması ve kaçma ihtimali olmayan tutukluların tutuksuz yargılanmaları, insanların acılarına ve haksızlığa son verilmesidir. Türkiye nin hukuk sisteminde Guatanamo usulû tutukluluk olamaz. talatpasakomitesi.org http://dunya48.com/mehmet-perincek/7752-mehmet-perincekin-rauf-denktaslasoylesisi