KIBRIS TA SON GELİŞMELER, MÜZAKERE SÜRECİ VE KIBRIS



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

İLK KIBRIS TÜRK PUL SERİSİ

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

Çarşamba İzmir Gündemi

Emekli Albay Ümit Yalım : Gizli mutabakat yapıldı AKP döneminde 17 ada, Yunanistan a geçti

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

3647 SAYILI ve 2008 (3647/2008) TARİHLİ YUNANİSTAN VAKIFLAR YASASI VE UYGULAMALARI

DR. FAZIL KÜÇÜK VE KIBRIS. Rukiye MADEN

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

Devrim Öncesinde Yemen

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

Ahmet TAKAN.

Lozan Barış Antlaşması

AKIM MEDYA KAMU DİPLOMASİSİ YAPIYOR!...

Doğu Akdeniz de Enerji Savaşları

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/

Kuzey Irak'a harekat

KOPENHAG ZİRVESİ IŞIĞINDA TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

Kıbrıs Antlaşmaları, Planları ve önemli BM, AB kararları-1

} Prof. Dr. Hakkı Keskin

Değerli Çekmeköy Anadolu İmam Hatip Lisesi Öğrencileri

KIBRIS AKADEMİK DİYALOG

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

CUMHURBASKANININ YETKİ VE SORUMLULUKLARI

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

1.- GÜMRÜK BİRLİĞİ: 1968 (Ticari engellerin kaldırılması + OGT) 2.- AET den AB ye GEÇİŞ :1992 (Kişilerin + Sermayenin + Hizmetlerin Serbest Dolaşımı.

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

Doğu Akdeniz de, Türk Kıta Sahanlığı Ve Münhasır Ekonomik Bölgesi Derhal İlan Edilmelidir!

Avrupa Birliği Yol Ayrımında B R E X I T

Cumhuriyet Halk Partisi

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

MİLLİ MÜCADELE TRENİ

Orhan benim için şarkı yazardı

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Türkiye-Yunanistan İş Forumu. İzmir, 8 Mart Ömer Cihad Vardan DEİK Başkanı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

GÜCLÜ DEMOKRASİ GÜCLÜ MECLİS MECLİS CUMHURBASKANINI VE BAKANLARI DENETLİYOR

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

Biz yeni anayasa diyoruz

YÜKSEK ÖĞRETIM ALANINI GELIŞTIRMEK IÇIN IRAK VE TÜRKIYE ARASINDA DAHA ÇOK IŞBIRLIĞI YAPILMASINI UMUYORUZ.

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ ABDULLAH GÜL ÜN YILI TÜBİTAK BİLİM, HİZMET, TEŞVİK ÖDÜLLERİ ve TÜBİTAK ÖZEL ÖDÜLÜ TÖRENİ KONUŞMA METNİ 23 ARALIK 2008

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

Yunan, İzmir'e üç buçuk mil yaklaştı!..

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

NATO Zirvesi'nde Gündem Suriye ve Rusya

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Endüstrinin Sağlık Politikalarını Engellemesi. Prof Dr Elif Dağlı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Başbakan Yıldırım, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu

STRES ATMAYA GELDİLER, DENİZ TEMİZLİĞİ YAPTILAR

Bodrum Sutopu Takımı, Başkan Kocadon u ziyaret etti

Eylül 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923)

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak Üçlü İtilaf...

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA GÜÇ KULLANMA SEÇENEĞİ ( )

DTİK TÜRK GİRİŞİMCİLER KURULTAYI. Açış Konuşması. Ömer Cihad Vardan, DEİK Başkanı. 26 Mart 2016, İstanbul

Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi

Türkiye ve Avrupa Birliği

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki

Yunan, bu sefer de obüslerle Çanakkale yi hedef yaptı!..

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

CAN ATAKLI SAAT SAAT AÇIKLADI...

Bush, Suudi Kralıyla petrol fiyatı konuştu

Afganistan'da Afyon Üretimi Dosyası (İnfografik)

HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

ÜNİVERSİTEMİZ ÖĞRENCİLERİNE ÜST DÜZEY OLANAKLAR SAĞLIYOR

Başlangıç Meridyeni ve Greenwıch - İstanbul

Türkiye nin 81 ilinden gelen 100 muhtar, çözüm sürecine destek için Mardin de toplandı. Muhtarlar, barışa destek için beyaz güvercin uçurdu.

Bu maili aldığım zaman evdeydim. Sandalyemden kalkıp odanın içinde zıpladım sevinçten

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

ORDU SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

Cumhuriyet Halk Partisi

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

BATI CEPHESİ'NDE SAVAŞ

Transkript:

KIBRIS TA SON GELİŞMELER, MÜZAKERE SÜRECİ VE KIBRIS 27.05.2011 tarihinde gerçekleştirilen Kıbrıs ta Son Gelişmeler, Müzakere Süreci ve Kıbrıs konulu konferans metnidir. Konuşmacı: Doç. Dr. M. Ulvi Keser (Atılım Üniversitesi İşletme Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı ve Kıbrıs Araştırmaları ve Uygulama Merkezi Müdürü) Prof. Dr. Hasan Akay (Atılım Üniversitesi Provostu) Hüseyin Özgürgün (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı) Sunucu: 2011 Türkiye de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yılı etkinlikleri kapsamında Atılım Üniversitesi Kıbrıs Araştırmaları Merkezi, Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Topluluğu tarafından düzenlenen Kıbrıs Konferansları serisinin bu dönemki son toplantısına hoş geldiniz. Açılış konuşmasını yapmak üzere Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı ve Kıbrıs Araştırmaları ve Uygulama Merkezi Müdürümüz Doç. Dr. Ulvi Keser i konuşmalarını yapmak üzere davet ediyoruz. Doç. Dr. M. Ulvi Keser: Kıbrıs bizim için önemli bir konu, bazen günlerce konuşuyoruz bir sonuca varamıyoruz. Bazen küçücük bir belge veya bilgi ortaya koyduğumuzda Kıbrıs ın neden bizim için önemli olduğu ortaya çıkıyor. Birkaç gün önceydi, devletin kurumlarından birisine bilgi aktarmak için gittim, Kıbrıs la ilgili bazı şeyler söyledim. Faaliyetin sohbet kısmında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ne 1974 yılından bu yana posta haberleşmesinin Türkiye üzerinden olduğuyla ilgili bir şey söyledim. Herkes hayretle dinledi. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ne mektup gitmiyor mu? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ne biz mektup gönderecek olsak illaki Türkiye üzerinden mi gitmesi gerekiyor? diye hayret ettiler. Evet, doğrudur. 1974 Barış Harekâtı sonrasında dünyanın neresinde olursanız olun Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ne göndereceğiniz mektupların üzerine Mersin On Turkey kodunu yazmak zorundasınız. Dolayısıyla sizin yazdığınız mektup doğrudan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ne değil Türkiye ye ve Mersin e geliyor. Vatandaşların haberleşme hürriyeti yok İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi nin en temel özgürlüklerden birisi olarak kabul ettiği haberleşme özgürlüğü Kıbrıs Türkleri için bilinen şekliyle 1974 sonrasında, daha önceki dönemle kabul edecek olursak 1950 lerden itibaren ortadan kalkmış durumda. Siz düşünebiliyor musunuz? Bugün dünya coğrafyasında kendi milli marşı, bayrağı, sınırları, pasaporttu, iç ve dış güvenliğiyle ilgili güvenlik birimleri olan, sınırları belirlenmiş meşru bir devlet ama bu devlette yaşayan vatandaşların haberleşme hürriyeti yok. Bu kadar basit bir insan hakları ihlalinin Kıbrıs Türklerine yönelik ambargo izolasyonlar içerisinde yapılması Kıbrıs sorununun neden bugüne kadar çözülemediğinin de bir göstergesidir. Dolayısıyla biz hem üniversite olarak hem Atılım Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü olarak Kıbrıs sorununu ve Kıbrıs ı önemsiyoruz. O anlamda kurduğumuz merkez vasıtasıyla Kıbrıs ı, Kıbrıs Türklerini ve dilimize pelesenk olmuş Kıbrıs sorununun ne olduğunu, bilmeyenlere, yanlış bilenlere veya yanlış anlayanlara aktarmaya çalışıyoruz. 1

Bu kapsamda bu dönem içerisinde, özellikle 2011 yılının Türkiye de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yılı ilan edilmesi sebebiyle bir dizi Kıbrıs Konferansları düzenledik. Bu konferansların sonuncusu bugün Sayın Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün ün bizleri aydınlatacağı ve son dönemde özellikle adanın güneyinde Güney Kıbrıs Rum yönetimini şekillendirecek yeni meclisin oluşmasıyla birlikte sorunun ne hale geldiği, Güney Kıbrıs Rum yönetimindeki yeni yönetimin müzakereler sürecini ne şekilde etkileyeceği, bu müzakere sürecinde Kıbrıs Türklerinin Türkiye nin Güney Kıbrıs ta yaşayan Rumların ve Yunanistan ın isteklerinin ne olduğu, sorunlar yumağı haline gelmiş Kıbrıs sorununa bir çözüm bulabilmek için bizim ne istediğimiz, bu sürecin hangi tarihte ne şekilde sonuçlanacağı gibi kafamızda soru işaretleri yaratan hususları bakanımızdan dinleyeceğiz. Prof. Dr. Hasan Akay: Kıbrıs üniversitemizde özel bir yer tutmaktadır. Uluslararası İlişkiler Bölümümüzden Kıbrıs ve Kıbrıs siyasetiyle ilgili olarak biraz önce de öğrendiğiniz gibi Sayın Doç. M. Ulvi Keser in öncülüğünde bilimsel çalışmalar yapılmakta ve etkinlikler düzenlenmektedir. Gene Ulvi Bey in girişimleriyle üniversitemizde geçen yıl Kıbrıs Araştırmaları ve Uygulamaları Merkezi isimli yeni bir merkez kurulmuş bulunuyor. Gurur duyarak söylüyorum Türkiye de bu konuda araştırma yapan tek merkezdir. Kuzey Kıbrıs öyküsünün daha iyi bilinmesi, konuyla ilgili akademisyen, öğrencilere hizmet vermek ve dış ülkelerin bu konuda bilinçlenmesi amacıyla kurulan bu merkezde kısa zamanda önemli çalışmalar yapılmıştır. Örneğin merkez kurulduğundan beri üniversitemizde Kıbrıs konulu iki sempozyum düzenlenmiştir. 17 Nisan 2011 de Abant İzzet Baysal Üniversitesinde düzenlenen Uluslararası İlişkiler Sempozyumuna 4 öğrenci ve 2 bildiri ile katılınmıştır. Ege Üniversitesi tarafından düzenlenen 15-18 Mayıs 2011 tarihli Ege Adaları, Yunanistan ve Kıbrıs 10. Uluslararası İlişkiler Kongresine 7 lisans ve 2 yüksek lisans öğrencisi vasıtasıyla 4 bildiri sunulmuştur. Bu konferansta Kıbrıs konulu 2 adet panel Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Büyükelçisinin de konuşmacı olduğu 3 konferans düzenlenmiştir. Bu tür çalışmaların daha da hızlanacağını beklemekteyiz. Bugünkü toplantı da merkez misyonu ile ilişkili gelişmelerin bir örneğidir. Sunucu: Mediterranean Strategic Politics ve Türkish Greek Relations an Cyprus derslerinde yakından öğrendiğimiz Kıbrıs ta son dönemde yoğunlaştırılarak devam eden sonuca kalıcı çözüm bulunmak gayretleri konusunda bizleri bilgilendirmek üzere konuğumuz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Hüseyin Özgürgün ü konuşmaları yapmak üzere kürsüye davet ediyoruz. Hüseyin Özgürgün: Üniversitenize geldiğim zaman gördüğüm manzara karşısında çok duygulandım. Yıllar önce Ankara da öğrenci yıllarımız geçti. O günlere 1980 li yılların başından bahsediyorum, dönüp baktığımda böylesine üniversitelerin gelişeceğine biri söyleseydi gerçekten hayal diye düşünürdük. Bu yıl itibariyle 11. konferansımız oluyor. Bugün Atılım Üniversitesinde gördüğüm ortam gerçekten adı gibi Atılım yani atılıyor, çok daha iyi yerlere geleceğini de düşünüyorum. Hocamla sohbet ederken onun enerjisini de dinamizmini de gördüm. Dolayısıyla anlıyorum ki üniversiteniz gelişmeye ve daha iyi yerlere gelmeye aday. Tabii burada bugün sizinle Kıbrıs konusunu konuşacağız. Kıbrıs meselesiyle çok yakından ilgili de bir arkadaş grubu gördüm. Bu arada tabii Kıbrıs a davet ettim. Bu kadar ilgiyi gördükten sonra da birazdan anlatacaklarımızı yerinde de görürseniz çok daha etkili olacağını düşünüyorum. Dolayısıyla Kıbrıs konusuna bu kadar ilgisi olan Kıbrıslı Hocamız Ulvi Bey bundan birkaç ay önce bir toplantıda gördüğümde gel bizim üniversitede de bir konferans ver, konuşalım dediğinde böyle bir merkezin kurulmuş olduğunu da 2

bilmiyordum. İlk olduğunu da biliyorum, çok memnun oldum. Atılım a da bu yakışır zaten, ilkleri yaşatmak. Kıbrıs konusu halen daha çözülecek gibi gözükmüyor Kıbrıs olunca da konu çok zevkli; çünkü biz Kıbrıs ta doğduk büyüdük. Ama Kıbrıs konusu biz doğmazdan önce başlamış bir konu. İçinde doğmuşuz ama bugün olmuş Kıbrıs konusu halen daha çözülecek gibi gözükmüyor. Türk ulusunun çok önemli bir konusu. Türk ulusunun kopmaz bir parçası Kıbrıs Türk halkının yıllarca bir mücadelesi var, ama arkadaşlar uluslararası ilişkiler öğrencileri ve Uluslararası İlişkiler Bölümü olarak düşündüğüm zaman da aslında Kıbrıs başlı başına incelenmesi gereken dünyanın en önde gelen, en eski sorunlardan da bir tanesi. Yani biz içinde olmuşuz olmamışız, bir İngiliz için de böyle bir Amerikalı için de, özellikle Birleşmiş Milletler için de böyle; çünkü Birleşmiş Milletler in asker bulundurduğu en eski toprak. Burası Birleşmiş Milletlerin en uzun süredir bulunduğu toprak, hâlâ daha çözemediği toprak. 1964 ten beri Kıbrıs ta İngiliz askerleri daha doğrusu Birleşmiş Milletler askerleri var. Kıbrıs konusu Birleşmiş Milletler de 1954 ten beri görüşülüyor. Yani 60 yıla yakın bir geçmişi var. Dolayısıyla Kıbrıs konusu Birleşmiş Milletler anlamında 7. Genel Sekreteri eskitiyor ve hâlâ daha da gündemde. Şimdi böyle bir konuyu böyle bir akademik ortamda sizinle paylaşmaktan da mutluluk duyuyorum. İlginizi çok çekeceğine inanıyorum, onun için Kıbrıs ı konuşurken tabii bugünü anlayabilmek geleceğini konuşabilmek için mutlaka geçmişini çok iyi bilmek lazım. Neler yaşandığını ben size çok süratli bir şekilde görüntüler eşliğinde anlatmaya çalışacağım. Ama esas aslında konuşmamız gereken bunun nereye gideceği? Siz gençler olarak önümüzdeki dönemde eminim ki idare ve Türk Devleti nin mekanizmalarında yer alacaksınız. Kıbrıs denen olgu, küçük bir adanın aslında büyük bir sorunu. Bu sorunun neden başladığını, neden buraya geldiğini ve nereye gidebileceğini, kimlerin elini Kıbrıs a karıştırdığını, niye bu kadar çok büyük devletin Kıbrıs la uğraştığını ve niye halen daha çözülemediğini konuşmamız lazım. Sizi sıkmadan, belirli spesifik noktalara da dikkat çekerek, bugünle bağlantılarıyla bu konuya tarihsel akışıyla veya stratejik noktalarıyla bakalım. Çünkü bu konu hem uluslararası ilişkilerin hem uluslararası hukukun bugün en fazla uğraştığı ve içinden çıkamadığı bir hale geldi. Bakmamız gereken ilk nokta Kıbrıs ın konumu Neden böyle oldu? Bence Kıbrıs ın bu hale geldiğini anlamak için bakmamız gereken ilk nokta Kıbrıs ın konumu. Kıbrıs Süveyş Kanalı nın çıkışında bütün Orta Doğu ya dikkat ederseniz çok yakın ve hâkim. Akdeniz in Kuzey Afrika sınırına hâkim bir uçak gemisi gibi duruyor. Türkiye nin çok yakınında, Yunanistan a daha uzak ama Yunanistan ın da elini devamlı karıştırdığı bir ada; bu bölgede bütün adalar Yunanistan a ait. Yani Rodos, Girit ve Büyük Adalar tabii küçükler de dâhil, onları saymıyorum, bütün adalar Kıbrıs dışında Yunanistan a ait. Diğer taraftan Sicilya yla Sardinya İtalya ya ait, Korsika Meksika ya ait, Malta başlı başına kendisi zaten bir devlet, yani Akdeniz de bugün gerek stratejik bakımdan gerekse de sahipsiz olma bakımından tek ada Kıbrıs. Dolayısıyla bu adaya bu kadar çok uluslararası gücün karışması belki de bundadır. Zaten Süveyş Kanalı nın çıkışını da kontrol ettiği için 3

Amerika Birleşik Devletleri, özellikle 1990 daki Körfez Savaşı nda ve çok yakında Libya ya yapılan bütün saldırılarda iki büyük İngiliz üssünü kullanıyor. Bugün adada büyük silahlarla donatılmış iki tane büyük İngiliz üssü var. Hani şu sorular da hep akla gelir: Neden bir Avrupa Birliği ülkesi olan Güney Kıbrıs veya Kıbrıs ta başka bir Avrupa Birliği ülkesinin egemen askeri üsleri bulunur? Yani kraliçenin toprakları bulunur. Bunu kimse sorgulamamıştır. İngiltere nin gücünden dolayı sorgulayamıyor. Dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere de bütün askeri müdahalelerde sahipsiz ada Kıbrıs ı kullanıyorlar. Bence meselenin çözülememesinin en büyük sorunu bu. Bununla birlikte, zaten ada yıllarca çok uzun süren medeniyetleri üzerinde barındırmış; Mikenler, Fenikeliler, Asurlular, Eski Mısırlılar, Persler, Makedonyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Müslüman Araplar, İngilizler, Lüzinyalılar, Cenevizliler, Venedikliler, Osmanlılar, Büyük Britanya, İngilizler, 1960 dan sonra Kıbrıs Cumhuriyeti. Tabii esas konuşacağımız o olduğu için Kıbrıs Cumhuriyeti ni konuşuruz, yani 1960 dan itibaren olan dönemi. Kıbrıs ın üzerinde çok önemli tarihi eserler var Othello Kalesi Magosa da kuzeyde kalmış. Ama esas adayı en çok yöneten ve en uzun süre adaya sahip olan Türkler. Yani Osmanlı İmparatorluğu. Kıbrıs ı 307 yıl Osmanlı İmparatorluğu yönetmiş. En çok eserler bırakanlar da Osmanlılar. Bunların içerisinde çok önemli eserler var. Lefkoşa da, yani adanın her tarafında güneyde de kalmış, mesela bugün Hala Sultan Tekkesi vardır ve çok önemlidir. Ama baktığımız zaman Kıbrıs ın üzerinde çok önemli tarihi eserler de var, birçokları bilmez ama Kıbrıs ın üzerinde gerçekten çok yoğun tarihi eserler var, gelen arkadaşlara bunların hepsini gezdireceğiz, ama birkaç hafta alabilir. Şimdi özellikle Shakespeare in ünlü romanı Othello nun geçtiği kale de Kıbrıs ta. Othello Kalesi sahibinin adını o ünlü komutandan alır. Büyük bir bölümüyle Othello oyunu da Kıbrıs ta geçiyor. 4

Lefkoşa da Büyük Hamam Osmanlı eseridir. Mağusa nın Medrese Binası, bugün, bunlar hep korunuyor. Arabahmet Cami Lefkoşa da. Namık Kemal Zindanı, ünlü yazar Namık Kemal in uzun süre hapis kaldığı zindan. Kendisi orada birçok oyunu da yazmış. Ağa Cafer Paşa Cami Girne de bulunuyor. Büyük Han, ki bu o zamana göre Osmanlı mimarisinin en büyük şaheserlerinden bir tanesi, Lefkoşa da bulunuyor. 5

Mevlevi Tekkesi 17. yüzyıl başlarında yine Osmanlılar tarafından yapılmış. II. Sultan Mahmut Kütüphanesi, Sultan Mahmut un adını taşıyor ve adadaki en önemli eserlerden bir tanesi de Derviş Paşa Konağı bu da Lefkoşa da bulunuyor, restore edildi şu anda kullanılıyor ve Kıbrıs ta 307 yılda daha birçok Osmanlı eseri var. Ada 1878 de Osmanlılar tarafından İngiltere ye kiralanıyor Bunun yanında tabii 1878 yılına geldiğimizde ada, maalesef 4 Haziran da Osmanlılar tarafından İngiltere ye kiralanıyor; çünkü Osmanlı-Rus Savaşları yla birlikte Osmanlı İmparatorluğu gücünü kaybetmiş durumda. Biliyorsunuz ki Osmanlı İmparatorluğu 15. ve 16. Yüzyılların dünyaya hâkim imparatorluğu. 19. yüzyılın başından itibaren İngiltere de yükselen Büyük Britanya İmparatorluğu Kıbrıs a da göz 6

koyuyor. Aradan geçen kısa süre içerisinde de 1914 te I.Dünya Savaşı başlıyor. I.Dünya Savaşı başladığında 5 Kasım 1914 de İngiltere Osmanlı İmparatorluğu na savaş ilan ediyor ve Kıbrıs ı da ilhak ettiğini bütün dünyaya duyuruyor. Tabii o dönemde Osmanlı İmparatorluğu nun bunu engelleyecek gücü yoktu. Zaten I. Dünya Savaşı ndan da mağlup çıktıktan sonra 1918 de tamamen artık söz hakkını kaybediyor. Adanın nüfusu 1914 ten itibaren giderek değişiyor Bu arada Kıbrıs ta ciddi bir nüfus değişimi başlıyor. Tamamen Türklerden oluşan adanın nüfusu 1914 ten itibaren giderek değişiyor. İngiltere nin burada çok önemli bir lüks politikası var. Türkleri adadan göndermek için baskı uyguluyor ve önceleri 20 bin daha sonrada 80 bin, daha yaklaşık 100 bin Türk, Türkiye nin güney sahillerine göç ediyor. 1932 ye kadar 100 bin Türkün Kıbrıs tan göç ettiğinin biliyoruz. Aynı şekilde de I. ve II. Dünya Savaşı ndan sonra İngiliz Hükümeti tarafından Yunanistan dan Kıbrıs a nüfus aktarılıyor. Yani bizim dedelerimiz, atalarımız Kıbrıs tan ayrılırken Yunanlılar ve Rumlar Kıbrıs a yerleştirilmeye başlanıyor. Tabii bunun neticesinde ortaya bir şey çıkıyor: 1931 yılından itibaren Adada çoğunluğu ele geçiren Rumlar ve Yunanlılar ENOSİS, kelime anlamıyla Yunancada İlhak demek olan, bunun da esas açılımı Kıbrıs ın Yunanistan a bağlanması. Şu slogan ve şu afişlerle Kıbrıs ta ayaklanıyorlar ve İngiliz Vali Konağı yakılıyor. 1931 yılından itibaren İngiltere olaylarla başa çıkamamaya başlıyor. 7

Bunun temelinde de 1791 yılında çizilmiş bir harita var. Bu bir Yunanlı stratejist olan Rigas Ferreros tarafından 1791 yılında çizilmiş büyük Helen İmparatorluğu nun kurulmasını amaçlayan Megali İdea yani kelime anlamıyla Büyük Fikir haritası. Bu Büyük Fikir veya Büyük Emel Yunanlıların veya Rumların Akdeniz de Helen İmparatorluğu, dikkat ederseniz Kıbrıs la birlikte Türkiye nin de Ege ve Karadeniz sahilleri de dâhil. Dolayısıyla 1931 yılına gelindiğinde bu haritanın dışında sadece Kıbrıs var. Türkiye nin güneyde Ege ve Karedeniz sahillerini bir tarafa bırakırsak bu haritanın dışında kalmış tek Kıbrıs var. Onun için Yunanlılar ve Rumlar birinci hareket olarak Kıbrıs ta hareketleniyor ve işin başına da o zamanın Kitium Metropoliti olan dini ve siyasi lider Makarios getiriliyor. arasında sıkışmış kalmış durumda. 1950 yılına kadar İngiltere sürekli mücadele ediyor. Rumlar sürekli isyan çıkarıyor. Bu arada Kıbrıslı Türkler adada çok zor koşullar altında yaşamaya başlıyor. Birçoğu Türkiye ye kaçıyorlar. Çünkü adadaki Türkler, Rumlarla İngilizler Adanın Yunanistan a bağlanması kararı çıktı Bir plebisit uluslararası ilişkiler öğrencileri bilir. Plebisit daha kapsamlı halk oylamasıdır. Yani Rumlarla yapılmış. Makarios bunu sırf Kıbrıs ın Yunanistan a bağlanmasını göstermek ve halk desteğimiz var demek için yapmış ve %95 le ENOSİS lehinde oy uygulanmış. Yani adanın Yunanistan a bağlanması kararı çıkmış. Dini ve siyasi lider Makarios, Kıbrıs ı dolaşmaya başlamış. Büyük mitingler düzenlemeye başlamışlar. Makarios, bu mitinglerde Kıbrıs ın tek hedefinin Kıbrıs ın Yunanistan a bağlanması olduğunu Rum halkını uyandırarak ve İngiltere ye karşı ayaklanmaya teşvik ederek sağlamaya çalışmış. 8

Yine 1955 yılına geldiğimizde Kıbrıs ta bir başka örgüt ortaya çıkıyor. Aslında hikâye gibi anlattığım bu olaylar gerçek. Gerçeğin kendisini, bazen ben bile hikâye gibi dinliyorum. Ortaya konulanlar gerçekler, ben hiç yorum yapmadan size anlatacağım, yorumlarını size bırakacağım. Etniki Organisos Gibriakon Agoniston, Kıbrıs ın Yunanistan a İlhakı için elem örgütünü kuruyorlar. Ben küçükken hatırlıyorum Rumlar bu E harfini sigma şeklinde yapardı. Hatta 1971-1972 yıllarında 7 yaşındaydım E harfini böyle yanlış yapıyorlar bunlar diye o sigmanın ne demek olduğunu anlamazdım. Bu EOKA yazıları Kıbrıs ın her tarafındaydı. EOKA örgütü de hem Türkleri hem de İngilizleri yok etmek üzere Kıbrıs ta kurulmuştu. EOKA 1955 neden kuruldu? Çünkü Türkleri yok edemeyeceklerini ve adadan kaçıramayacaklarını anladılar. Türkiye ye kaçan çok nüfus oldu ama adada direnen Kıbrıslı Türkler de vardı. EOKA 1955 te silahlı teftiş örgütü olarak kuruldu. Yani adadan gitmeyenleri silah zoruyla göndermek için kuruldu. İşin başına General Grivas geldi. Türkleri yok edemeyeceklerini anladılar General Grivas bugün halen bir kahraman olarak anılıyor. Birçok Türkü öldürdü, bir katil aslında. Ama bir kahraman olarak anılıyor. Bunu da neden söylüyorum? Kıbrıs ta 2004 yılında kapılar açıldı. 1974 le 2004 arasında 30 yıl kapalı kalmıştı. 2004 de kapılar açıldı, şu anda geçişler var. Biz de ilk açıldığı zaman Kıbrıs ın güneyinde bir şehir olan Limason da bir basketbol maçına gittik. Tuborg Pilsener Kıbrıs a geldi. Kıbrıs a geldi derken tabii ki Güney e geldi. Sonuçta Kuzey de maç yapamıyorduk. Orada Apollon Limassol takımıyla bir maç var. Biz de oraya gittik. Rum tarafında orada 20 yaşında fanatik genç var. Bir bayrak açtılar, bende ilk tanımadım, sonra anladım ki General Grivas ın resmini açtılar, çok büyük bir resim. Tuborg oyuncularına saldırdılar, olaylar büyüdü. Türk olduğumuzu anlaşılmasın diye biz kaçtık. Oyuncular kaçtı, iki saat sonra maç başlamış bitmiş ama ben o maçın başlayabileceğine inanmamıştım. Çünkü bomba da dâhil salona atılmadık bir şey kalmadı. O General Grivas bugün hâlâ daha kahraman. Bu 1955 yılındaki olayların esas başındaki adam. Dolayısıyla Kıbrıs ın geçmişine birçok yabancı diplomatla konuşuyoruz, yabancı büyükelçiler geliyor, uluslararası toplantılara gidiyoruz, herkes bize şunu söylüyor: Geçmişi bırakın da bugüne bakalım. Ben de diyorum ki Kıbrıs ın geçmişinin bilmezsek ve anlamazsak bugün Yunanlı gençlerin ve Kıbrıslı Rum gençlerin gelecekte neyi ortaya koyacaklarını da bilemeyiz. Eğer General Grivas 9

kahramansa o zaman ben bugünkü Kıbrıslı gençlerin geleceğini de çok karanlık olarak görüyorum. Kıbrıslı Türkler de örgütlenmeye başladı Bu arada tabii Kıbrıslı Türkler de örgütlenmeye başladı. Fizik kuralıdır, bilirsiniz her etkiye eşit ve zıt yönde tepki vardır. Buna karşılık adada az sayıda kalan Kıbrıslı Türkler de örgütlenmeye başladı ve 1 Ağustos 1958 de EOKA ya karşı Türk Mukavemet Teşkilatı kuruldu. Zaten adı üstünde Mukavemet karşı koyma anlamındadır. Türk Mukavemet Teşkilatını adanın Yunanistan a bağlanmasını engellemek üzere Kıbrıslı Türkler kurdu. Bu örgüt derme çatma silahlar ve çok az sayıda kişiyle kuruldu. Bu hareket Rum saldırılarından korunmak ve gerekirse sokaklara barikatlar kurarak Rumların girişini engellemek şeklinde başladı. Bu yıllarda Türkiye nin gerçekten olaylara çok müdahili yok. Yani tamamen Kıbrıslı Türkler kendi başlarına bir örgütlenme içerisinde ve Kıbrıs ın Yunanistan a bağlanmasını engellemeye çalışmaktalar. Ama bu arada da Türkiye nin dikkatini çekmeye çalışmakta yani Türkiye yi de Kıbrıs a müdahale etmeye çağırmakta; fakat Kıbrıs İngiltere nin adası olduğu için Türkiye henüz hukuki anlamda da uluslararası hukuk anlamında da olaya karışmak istemiyor. Yunanistan sorunu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine taşıyor Yunanistan ilk defa biraz önce söyledim 1954 yılında sorunu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine taşıyor, Birleşmiş Milletlere götürüyor. Bütün istedikleri de adanın Yunanistan a verilmesi; çünkü diyorlar ki Kıbrıs ta aslında sadece Rumlar ve Yunanlılar var. Dolayısıyla Kıbrıs ta Rumlar ve Yunanlılardan başka herhangi bir topluluk olmadığı için adayı Yunanistan a veriyorlar. Dönemin Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü bu yıllarda yani 1954 te Bizim Kıbrıs diye bir meselemiz yoktur açıklamasını yapıyor. Çünkü bu yıllarda Türkiye gerçekten İngiltere nin işine karışmak istemiyor, İngiltere yle dalaşmak istemiyor. Ama ekliyor, diyor ki: Eğer ENOSİS yani Kıbrıs ın Yunanistan a bağlanmasıysa mesele o zaman Türkiye müdahale olur. Türkiye buna izin vermez diye açıklaması var. Yine o günlerde Türkiye nin Birleşmiş Milletlerdeki daimî temsilcisi Selim Sarper, daha sonra kendisi Menderes hükümetinde Dışişleri Bakanlığı da yaptı. Kıbrıs konusu öncelikle 14 Aralık 1954 te ele alınıyor, Yunanistan tarafından götürülüyor ve Yunanistan ın ENOSİS doğrultusunda çalıştığını ve bundan vazgeçmesi gerektiğini söylüyor. Eğer Kıbrıs ta Türkiye ye karşı Yunanistan ın böyle bir girişimi olursa Türkiye nin buna sessiz kalmayacağını söylüyor. Tabii Yunanlılar bundan bir sonuç alamayınca hayal kırıklığı içinde Başpiskopos Makarios la Kıbrıs a dönüyorlar. 10

Kıbrıs ta çok Türk var 1957 yılında Birleşmiş Milletlere yeniden götürüyorlar. İkinci defa Kıbrıs ın Yunanistan a bağlanmasını isteniyor. Yine Selim Sarper burada Yunan hükümetinin ilhak isteğinin reddedilmesi istiyor. Selim Sarper Yunanlı fanatiklerin saldırısına uğruyor. Ama burada önemli bir gelişme var. Selim Sarper ilk defa Kıbrıs ta Türk olduğunu iddia ediyor. Diyor ki: Kıbrıs ta çok Türk var ve bu Türklerin sayısı da sizin zannettiğiniz gibi çok az değil, 70 bin civarında Kıbrıs ta Türk var. Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar yalan söylüyorlar. Tabii ki buna Yunanlılar ve Kıbrıslı Rumlar şiddetle itiraz ediyorlar, yok diyorlar böyle bir şey, yalan söylüyorsunuz. Bir gazete çıkarıyor. Gazetede bu resim var, bu resim 1951 yılında çekilmiş. 1951 yılında Çetinkaya Türk Spor Kulübünün şampiyonluk resmidir. 1951 yılındaki Kıbrıs ta 11 tane Rum takımı, bir tane Türk takımı var. Bir ulusal lig var. O ligin şampiyonu Çetinkaya Türk Spor Kulübü ve Selim Sarper bu resmi gösteriyor ve Kıbrıs ta Türk yok, burada 10 bin kişi var, bu da şampiyonluk kutlayan Kıbrıslı Türkler, siz yalan söylüyorsunuz diyor. Tabii Yunanlılar ve Rumlar çok kızıyor. Bu resim de gerçek; çünkü kendi gazetelerinden alınmış. Yani Kıbrıs Rum gazetelerinden alınmış. Bunun üzerine Yunanistan, Kıbrıslı Rumlar ve Makarios çok sinirlenerek Kıbrıs a dönüyor ve Çetinkaya yı ligden atıyorlar. Çetinkaya Spor Kulübü ulusal ligden ihraç ediliyor, o günden beridir hâlâ daha Kıbrıslı Türkler uluslararası maç yapamıyor; Türkiye yle, Türk takımlarıyla dâhi oynayamıyoruz. 1954 yılındaki ve 1957 yılındaki bu başarısızlıktan sonra Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar Türkiye yi tehdit etmeye başlıyorlar. Sonuç alamıyorlar. Birleşmiş Milletlerde karar çıkıyor, Kıbrıs Yunanistan a verilmiyor. 27-28 Ocak 1958 de İngilizlere ve Türklere saldırıyorlar ve ilk defa Türkiye olaylara müdahil oldu. Kıbrıs taki olayları 29 Ocak Hürriyet gazetesiyle, Türk basını manşetlere taşıyor. 1958 de 8 Türk öldürülüyor, ilk çıkan şehitlerdir. Tabii o dönemde olaylara çok ses çıkarmayan Türkiye, ilk defa Türk basının da olaya müdahil olmasıyla ciddi şekilde tedirgin olmaya başlıyor; Çünkü Kıbrıs taki Türklerin imhasına doğru gidiliyor. Bu arada İngiltere de olayları engellemekte yetersiz ve etkisiz kalıyor. Rumların İngilizlere saldırıları da var. Bu olaylarda İngiliz askerleri de ölüyor. 11

İngiltere parlamentosu bugün halen daha uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukukta geçerli olan iki tane karar alıyor. Ben yaklaşık 1 ay önce Lordlar Kamarasında İngiltere de konuşma yaptım. Türk dostu olan iki Lord, Lord Kinglony, Lord Malins ile konuştuk. Bu iki karar hâlâ geçerli mi? diye sordum. Geçerli dediler ve İngiliz Parlamentosu bugün hâlâ daha bu kararları koruyor. Uluslararası Hukuk ve Uluslararası İlişkiler anlamında çok önemli bir karardır. Kıbrıs ta Kıbrıs Türk halkının Sert Determinasyon, yani Kendi Kaderini Tayin Etme hakkı olduğunu, İngiltere Parlamentosu iki kararıyla 1956 ve 1958 te almıştır. Bugün bu kararlar hâlâ geçerlidir. Dolayısıyla Kıbrıs ta iki eşit halk olduğu ve bir halkın da Kıbrıs Türk halkı olduğu gerçeğini Yunanistan ve Kıbrıs Rum tarafı kabul etmek zorunda kalıyorlar. Mecbur oluyorlar; çünkü uluslararası antlaşmalar ortaya çıkmaya başlıyor. 16 Ağustos 1960 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluyor Türklerin sesi çıkıyor ve 1959 yılında 11 Şubat Zürich ve 19 Şubat Londra Antlaşmaları imzalanıyor. Bu antlaşmalarla 16 Ağustos 1960 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluyor. Bugün Avrupa Birliği üyesi olan Kıbrıs Cumhuriyeti 16 Ağustos 1960 da kuruluyor. Kurulurken içinde Türkler de var. Doktor Fazıl Küçük Cumhurbaşkanı Muavini, Başpiskopos Makarios da Cumhurbaşkanı olarak yeni kurulan cumhuriyetin iki siyasi lideri oluyor. Kıbrıs Cumhuriyeti ne nitel bir devlet ne de bir ulus devlet, Kıbrıs Cumhuriyeti fonksiyonel bir federasyon olarak kuruluyor. Makarios Londra ve Zürich Antlaşmalarını imzalamak zorunda kalıyor. İstekli değiller; çünkü esas hedef ENOSİS ama zorunda kalıyorlar. Burada en temel anayasanın unsurları veto haklarının olması. Özellikle Kıbrıs Türk liderinin yani cumhurbaşkanı muavininin veto hakkı olması ve anayasanın değiştirilemez kuralı olması çok önemliydi. Anayasada 12 tane daha değiştirilemez madde var. Bir başka önemli madde de her iki halkın kendi liderlerini ayrı ayrı seçecek olmalarıdır. Bu madde, yasal olmadığını iddia ettiğimiz ve tanınmayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin daha yasal olduğunu söylememizin 12

en büyük temelidir. Uluslararası antlaşmaların verdiği bu iki madde ve 1960 Anayasasının değiştirilemez iki maddesi. İngiltere iki tane büyük üs alıyor Bunun yanında 1960 la İngiltere de istediğini alıyor. Esas işin içinde İngiltere nin istediği bir şey var. Bu antlaşmalarla İngiltere iki tane büyük üs alıyor. Ben gördüğüm zaman gözlerime inanamadım. İki üs 254 km 2 büyüklüğünde, çok büyük ve çok stratejik ve güçlü silahlarla donatılmış. Bir tanesi şu aşağıda turuncuyla gördüğümüz Ağrotur İngiliz Üssü, bir tanesi de morla gördüğümüz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırında bulunan Dikelya Üssü. Bu iki üste 7 bin İngiliz askeri ve 15 bin toplam nüfus var. Dediğim gibi bugün en ağır ve güçlü silahlardır. Yani Orta Doğu ve Afrika nın en güçlü silahları burada var ve buralar gerçekten çok geniş alanlar. Dolayısıyla maalesef bu üsler de İngiltere ye o dönemde veriliyor. Bütün dünyadaki operasyonların en temel noktasını burası teşkil ediyor. Yani Orta Doğu, Körfez, Kuzey Afrika. 13

1960 yılında Türkler adaya ayak basıyor Türkler için de çok güzel bir olay var. 1960 yılındaki antlaşmalardan sonra 1878 de adayı terk eden Türkler, Osmanlı İmparatorluğu ve Türk askerleri 1960 yılında adaya ayak basıyor. Tabii çok büyük coşku var, denizlere kadar insanlar dolu. Sağdaki fotoğraf Magosa Limanı, on binlerce Kıbrıslı Türk, Türk askerlerini karşılıyor, büyük bir coşku var. Kıbrıs a Türk askerlerinin gelmesi Kıbrıs taki mücadelenin en önemli dönüm noktalarından bir tanesi ve Türklere de çok büyük moral kaynağı oluyor. Fotoğrafta gördüğünüz 6 kişi de, o gün orada bulunmak isteyen 6 kişi. Sebebi de 1878 de Türk askerleri ile Osmanlı İmparatorluğu giderken bu kişiler 6-7 yaşlarındaydı. 1960 da da 90-91 yaşında hayatta kalan kişiler. Türk askerinin gelişini görmek üzere o gün limana gelmek istiyorlar ve geliyorlar. Bu gerçekten Kıbrıs taki Türk varlığının nereye dayandığını ve köklerimizin nereden geldiğini açıkça gösteriyor ve Kıbrıs ta Türklerin ne kadar çok hakkı olduğunu ortaya koyuyor. Tabii Cumhurbaşkanı olarak Sayın Makarios istemeye istemeye Türk alayını denetlemek 14

zorunda kalıyor. Çünkü resmen Türk askerleri adaya gelmiş. Zamanın Türk Toplumu Lideri ve Cumhurbaşkanı Muavini olan Sayın Dr. Fazıl Küçük le beraber denetliyorlar. Kıbrıs Cumhuriyeti ölü doğuyor Kıbrıs Cumhuriyeti ölü doğuyor. Uluslararası hukukta yer bulan ve uluslararası ilişkilerde hâlâ daha bugün var olan Cumhuriyet, maalesef ölü doğuyor. Bunu nereden anlıyoruz? Kıbrıs a dönüşünde Makarios 30 bin kişiye yakın bir topluluğun önünde miting düzenliyor. Çünkü Kıbrıs ta güneyde Rumlarda büyük tepkiler var: Niye bu antlaşmalar imzalandı, Kıbrıslı Türklere haklar verildi. Türkiye adaya sokuldu diye müthiş tepkiler var. Makarios tepkileri azaltmak üzere döner dönmez bir büyük miting düzenliyor ve diyor ki Ümit ve emellerimiz tamamen gerçekleşmiş değildir, bu esas hedefimize doğru bir araçtır, esas hedef dedikleri de Kıbrıs ı Yunanistan a bağlamak. Dolayısıyla ölü doğmuş bir cumhuriyetten bahsediyoruz ve hemen iki sene geçmeden, yani bu antlaşmaların mürekkebi kurumadan ve daha olay olmadan hemen anayasanın değiştirilemez 13 maddesinin değiştirilmesini istiyorlar ve Kıbrıslı Türklere karşı tehdit olarak bunu kullanıyorlar. Türkiye yi tehdit etmeye başlıyorlar. Daha hiçbir olay yok, yeni kurulmuş bir cumhuriyet var, herkes mutlu, mutlu olmayan Kıbrıs Rumları ve Yunanistan. Diyorlar ki Cumhurbaşkanının ve muavininin veto hakkı kaldırılsın. %70-30 la çoğunlukta olan nüfus Rumların nüfusu bir de veto hakkı kaldırıldığı takdirde büyük sıkıntılar yaratan bir durum olurdu. Esas madde veto hakkının kaldırılmasıdır. Türklerin bunu kabul etmeyeceğini biliyorlar ve Makarios 30 Kasım da bunu Dr. Fazıl Küçük e soruyor. Tabii hemen reddediliyor ve bunun üzerine Türkiye ye ilk ve son defa 16 Aralık 1963 te bir Kıbrıslı Rum lideri ve Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Türkiye yi ziyaret ediyor, Ankara ya geliyor. Dönemin Başbakanı Sayın İsmet İnönü ye 16 Aralık ta bu önerileri Makarios sunuyor ve diyor ki Bu öneriler eğer kabul edilmezse Kıbrıs ta kurtaracak Türk bulamayacaksınız. Türkiye yi açıktan tehdit ediyor. Sayın İsmet İnönü nün cevabı şu oluyor: Bu önerileri kesinlikle kabul edemem. Kıbrıs taki anayasaya ve Kıbrıslı Türklere de dokundurmam. Eğer Kıbrıslı Türklere en ufak bir müdahale görürsek Türkiye müdahale eder. Makarios büyük bir hayal kırıklığı içerisinde Kıbrıs a dönüyor ve hemen yeni bir planı yürürlüğe koyuyor. Bu planın adı da Akritas Planı ve bütün hedef dört başlık altında özetlenebilir. Daha hiçbir olay yokken 1960 antlaşmalarından kurtularak ada Yunanistan a bağlanacak, Türkler direniş gösterirse derhal ezilecek. Eğer çatışmalar yaygınlaşır ve Türkiye ye müdahale hakkı doğacak gibi bir olay ortaya çıkarsa o zaman da bütün Türkler yok edilecektir. Ada Yunanistan a bağlanacaktır. Bunun içinde verilen tarih 21 Aralık la - 30 Aralık arası, 9 gün içerisinde o iş bitecek, yani Kıbrıs ta hiç Türk kalmayacak. Yüzlerce Kıbrıslı Türk öldürüldü Tarihe Kanlı Noel olarak geçen 21 Aralık 1963 dünya basınında yer aldı resimler. O tarihler arasında yüzlerce Kıbrıslı Türk öldürüldü. O dönemde ortadan kaybolan binlere yakın Kıbrıslı Türk var. Bütün dünya basınına bu bir katliam ve etnik temizlik olarak yansıdı. Tabii Türk basını da manşetlerine çekti. Türkiye yi hemen uyardılar: 15

Kıbrıs taki olaylar artık göç etme durumuna geldi. Türkler topraklarından çıktılar. İç savaşa döndü Kıbrıs gibi Türk basını o dönemde yoğun şekilde olayı manşetlerine taşıdı. Tabii Türkiye buna sessiz kalamadı; çünkü dört bir taraftan Lefkoşa ya saldırıldı, Dr. Fazıl Küçük ün ikametgâhına girildi. Tamamen Türkler teslim alınma noktasına geldi. Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk Jetleri 25 Aralık ta Kıbrıs a mecburen müdahale etmek zorunda kaldı. Türkiye Lefkoşa yı yerle bir edecek tehdidinde bulundu. Bunun üzerine Türk uçaklarının müdahalesinden dolayı tabii Rumlar korkarak geri çekilmek zorunda kaldı. Türklerin Kıbrıs ta yok olması son anda önlenmiş oldu. Bunun üzerine tarihte meşhur Yeşil Hat diye bilinen Green Line 29 Aralık 1963 te olaylara İngiltere nin de dâhil olmasıyla ve Türklerin güvenliğini sağlamak istemesiyle bir yeşil kalemle İngiliz komutan Pterion tarafından haritanın üzerinde çizildi. Yani Lefkoşa 29 Aralık 1963 le 30 Aralık 1963 sabaha karşı ikiye bölündü. Bu da bir harita üzerinde, İngiliz komutanın yeşil kalemle çizdiği için bugün hâlâ daha Yeşil Hat olarak uluslararası literatürde Green Line yer alıyor. Birçok yabancı diplomat bugün geliyorlar ki bunlar uluslararası ilişkiler alanında uzman arkadaşlar, adı üstünde diplomat, büyükelçi, milletvekili, uluslar arası parlamenterler bize şöyle diyorlar: Türkiye 1974 de geldi adayı ikiye böldü. Oysa Türkiye 1974 de adayı ikiye bölmedi. Türkiye değil Rum saldırıları neticesinde İngiliz komutan tarafından ve 1963 yılında Lefkoşa ikiye bölündü. Ben 1965 te doğdum, bölünmemiş bir Lefkoşa hatırlamıyorum ve ben doğmadan ikiye bölünmüş durumdaydı. Bütün Lefkoşa varille kapatılmıştı, onu da hatırlıyorum. Dolayısıyla Lefkoşa 1963 te ikiye bölünmüş oldu. Uluslararası kamuoyunda çok insan bunu bilmez. Hep Türkiye geldi, işgal etti 1972 te böldü zannederler. Türkiye ye ve Kıbrıs Türklerine karşı büyük bir haksızlıktır. 16

Birleşmiş Milletler 4 Mart 1964 te 186 Sayılı kararı aldı ve ilk defa o Yeşil Hattın üzerinde Birleşmiş Milletler askerleri gelip yerleşti. Bugün hâlâ daha 2 bin civarında Birleşmiş Milletler askerleri orada görev yapmaya devam ediyor; çünkü sorun çözülmüş değil. Birleşmiş Milletlerin gündeminde en uzun süreli sorun ve bunlar Türklerin koruma altına alınması ve saldırılardan korumak için yapılıyor. Türkiye maalesef bugün başımızı çok derde sokan bir şeyi daha kabul etmek zorunda kalıyor. Sebebi de Rumları sindirmek ya da Türklere saldırmayı durdurmak için, bugün Kıbrıs Cumhuriyeti ni Avrupa Birliğine sokan kararı o gün Türkiye kabul etmek zorunda kalıyor. O da maalesef Kıbrıs Cumhuriyeti nin adanın yasal temsilcisi olarak Türkiye tanıyor. Fakat bunu yaparken dönemin Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin Kıbrıs Hükümeti ibaresi, yani benim tanıdığım Kıbrıs Hükümeti ibaresi sadece ve sadece 1960 Antlaşmaları ve anayasası uyarınca Kıbrıslı Türklerin de bulunduğu cumhuriyeti ve cumhurbaşkanı yardımcısı Türk olan cumhuriyeti anlatmaktadır yazısıyla Birleşmiş Milletleri uyarıyor. Yani Türkiye bu şartlarda bunu kabul etti diyor ve Kıbrıs taki Türklerin güvencesini sağlamak. Dolayısıyla bugün bu saptı. İşte uluslararası ilişkiler öyle bir şey ki birileri bir şey yapıyor ama yıllar sonra bakıyorsunuz o değişiyor, işin içinden çıkılmaz oluyor. Biz doğmadan yapılmış bir antlaşma bugün bizim önümüzde duvar gibi duruyor ve işin içinden çıkamıyoruz. Kıbrıs Cumhuriyeti bir Rum Cumhuriyeti ne dönüşüyor 1964 ve 1965 yıllarında Kıbrıs taki Türkler Kıbrıs Cumhuriyeti ndeki görevlerine geri dönmek için Birleşmiş Milletler den arabuluculuk talep ediyor. 1964-1965 raporlarında bu var. Fakat Kıbrıslı Türklerin görevlerine geri dönmelerine Rumlar engel oluyor ve dolayısıyla Rum Cumhuriyeti oluşmuş oluyor. Kıbrıs Cumhuriyeti bir Rum Cumhuriyetine dönüşüyor ve Sayın İsmet İnönü nün reddettiği ve aslında birçok Türkün ölümüne sebep olan o olayları başlatan bu anayasa değişikliklerini de kendileri yapıyorlar ve bugün Kıbrıs Cumhuriyeti nin yürürlükteki anayasası onların değiştirdiği aslında 1960 Antlaşmalarına aykırı bir anayasadır. Bunu anlattığımız birçok yabancı anladığını söylüyor ama maalesef biraz önce konuşmasında Ulvi Bey bahsetti, Türkiye nin adresi olmadan maalesef hâlâ daha mektup dâhi yazamıyoruz. Tabii takip eden yıllarda saldırılar devam ediyor. Saldırılar da durmuyor. Kıbrıslı Rumlar hem bunalıyor hem de Türklerin varlığına tahammül edemiyorlar. 25 bin Türk kendi ülkesinde mülteci durumuna düşüyor Bu arada ada üzerinde 103 köy yok ediliyor. 25 bin Türk bugün Lefkoşa Ercan Havaalanından Lefkoşa ya gelirken, sol adanın gelişte sağ tarafta kalan dağlara 17

doğru bölümünde bir çadır kuruluyor. 25 bin Türk yaklaşık 11 yıl bu çadırlarda yaşıyor. Çadır kent kuruluyor. 25 bin Türk kendi ülkesinde mülteci durumuna düşüyor ve saldırılar devam ediyor. Yani Kıbrıs Türkiye olmadan Kıbrıslı Türklere saldırılar devam ediyor. Rumlar 1964 yılında Erenköy e saldırıyorlar ve ilk defa Türkiye nin Kıbrıs taki ilk şehidi Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel, uçağı düştüğü için Rumlar tarafından tutuklanarak öldürülüyor. Kıbrıs ta dolayısıyla kendi adına birçok yapı var: Cengiz Topel Anıtı, Cengiz Topel Endüstri Meslek Lisesi, Cengiz Topel Hastanesi Onun adını yaşatmak için Kıbrıslı Türkler büyük bir çaba sarf ediyor; çünkü Kıbrıs ta ilk şehittir ve 1967 de de devam ediyor bu olaylar. Rumlar 1967 de bu defa başka köye saldırıyor. Bütün elde ettiklerine ve yasal temsilci olmalarına rağmen Kıbrıs ta Türklerin varlığına tahammül edemiyorlar. Kıbrıslı Türkler de artık devalı mitinglerle Türkiye yi ve Türk Silahlı Kuvvetlerini müdahaleye çağırıyor. Bunların bir kısmını ben de hatırlıyorum. Özellikle Türk ordusunun Kıbrıs a gelmesi için 1974 öncesinde çok yoğun miting yapıyorlardı. Bunların 1960 lı yıllardan itibaren başladığını söyleyeyim. Türkiye yi uyandırmaya çalışıyorlar. 15 Temmuz 1974 de gelindiğinde Kıbrıs ta büyük bir trajedi yaşanıyor. Kıbrıs ta Yunanistan ın ve Kıbrıs ın Türklerden temizlenmesi Yunanistan a bağlanması için çalışan Cumhurbaşkanı Makarios a karşı bu defa Yunanistan darbe yapıyor. Sebebi de Cumhurbaşkanı Makarios un Türkleri yok etmekte geç kalmış olmasıdır. Yani hemen yok etmesi gereken Türkleri yok etmediği için Kıbrıs ta acelesi olan Yunanistan ve Cunta, o döneminde Albaylar Cuntası yönetiyor, Kıbrıs a müdahale ediyorlar ve Cumhurbaşkanı Makarios Kıbrıs tan kaçıyor. Bu arada 15-20 Temmuz arasında binlerce Rum da öldürülüyor. Sırf Türklere karşı sert olmadıkları için kendi vatandaşını da öldürüyorlar. Bu işi yapan da bir asker. Aslında asker olup olmadığı da belli değil, bir katil. 15 Temmuz 1974 de darbeyi yapan Nikos Sampson. Burada çok önemli bir nokta daha var, arkasında Kıbrıslı Türk kadın ve çocukları teslim almış, elinde Türk bayrağıyla bir de silah olan bu resim dünya basınında yer aldı. Resmin altında şu yazı yazıyordu: Cesursan gel al. Yani elindeki bayrağı Cesursan gel al. Birçok Türkü öldürdüğü biliniyor. Bugün Güney de o da bir kahraman. Neden? 18

Yan fotoğraftaki çocuk genç bir çocuk, bizden çok daha genç, üç-dört gün önceki seçimlerde üçüncü defa milletvekili seçildi. Adı Sotiris Sampson, Nikos Sampson un oğlu, Güney de çok büyük bir sevgi var. Sebebi de babasının Türk katili olması. Kendisini tanımıyorum, nasıl bir çocuk olduğunu da bilmiyorum. Ama seçilmesine neyin neden olduğunu da biliyorum; çünkü babası bir kahraman. Grivas gibi oda bir kahraman, tek sebebi var Türkleri öldürmüş olması ve Türklere karşı büyük kin duyuyor olması. Türkiye yi neden işgalci olarak suçluyorlar? Bugün Kıbrıs konusu hâlâ bu noktada, yani bunu bilmeyen anlayamaz. Bu geçmişi iyi bilmeyen, bugün onun ne demek olduğunu anlayamaz. Aynı Sampson yani babası bakın 1974 ün üzerinden 7 sene sonra Şubat 1981 de sözde kendisi istenmeyen adam ilan edilmiş ve diyor ki: Türkiye adaya müdahale etmemiş olsaydı, yalnızca ENOSİS i yönetmekle kalmayacaktık, bütün Kıbrıslı Türkleri öldürecektik. Bunları açık açık ve bir kahraman olarak söylüyor. Bu tabii bugünkü Kıbrıs konusunun nereye gidebileceğini de bize çok iyi gösteren bir örnek. Bunun için bunlarla mücadele ediyoruz ve edeceğiz. Devam edeceğiz; çünkü Kıbrıs gerçekten bir cadı kazanı gibi bir yer. Biraz sonra onu da anlatırım. Bu arada Türkiye yi neden işgalci olarak suçluyorlar? Hâlâ daha bugün Sayın Merkel açıklama yaptı daha bundan 1 ay önce Türkler askerlerini çeksin diye. Türkiye askerlerini Kıbrıs tan neden çeksin? Türkleri yeniden öldürmeye başlamaları için mi çeksin, yoksa adadaki 120 bin civarında askerden sadece Türk askerleri mi fazla geliyor? Bunları da sorgulamamız lazım. Ama zaten bu işi Makarios yapmış. Yıllarca adayı Yunanistan a bağlamak ve Türkleri yok etmek için uğraşan Makarios bu müdahale üzerine adadan kaçıyor ve 19 Temmuz günü Birleşmiş Milletler de bir konuşma yapıyor. Bu resmi Birleşmiş Milletler kayıtlarından alınmıştır. Kendi sesiyle de var. Bu konuşmada Ben bunları, yani Cuntayı ve Yunanistan ı Türkiye den daha tehlikeli buluyorum. Bu Kıbrıs Cumhuriyeti nin bağımsızlık ve egemenliğine yapılmış bir istiladır. Güvenlik konseyine çağrıda bulunuyorum Kıbrıs a müdahale edin. Bu işi kim yapacak? Bu işi üç garantör ülke yapacak ya Yunanistan, ki Yunanistan istila eder ya Türkiye ya da İtalya. Türk Silahlı Kuvvetleri adaya müdahale ediyor Yani 15-20 Temmuz arasındaki olaylar Türklerin imhasına doğru gider olaylar diyor ve bu konuşmadan tam 12 saat sonra Türk Silahlı Kuvvetleri adaya müdahale ediyor. 20 Temmuz 1974 de yani Makarios un bu çağrısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri adaya müdahale etmiş oluyor. 1974 de büyük bir coşkuyla Türk askerleri yeniden Kıbrıs a ayak basıyor. 19

Eğer gerçekten bugün burada konuşabiliyorsak, burada Dışişleri Bakanıysak, bugün burada Kıbrıslı Türkler olarak varsak, Kıbrıs Türk Halkı olarak buna çok şey borçluyuz. Dün Kastamonu daydım. Kastamonu da 200 e yakın Kıbrıs gazisi var, davet ettiler, Kastamonu Üniversitesinde konferans verdim. Çok duygulandım; çünkü hâlâ o günleri yaşıyorlar. Biz de tabii bugün burada olabilmemizi onlara borçluyuz. Dolayısıyla Sayın Makarios un söylediği gibi gerçekten yasal bir müdahale yaptı. Türkiye ve birçok Kıbrıslı Türkü, daha doğrusu tamamını yok olmaktan kurtardı. Bunu da neye dayanarak yaptı? Bugün İngiliz üslerinin de varlığını devam ettirmesine imkân veren 1960 Garanti Antlaşmasının 4. maddesine göre yaptı. 1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruluyor Garanti Antlaşmasının 4. maddesi: Kıbrıs ta bağımsızlık, güvenlik, toprak bütünlüğü eğer ortadan kalkarsa garantör ülkeler, imkân yoksa münferiden tek başına Kıbrıs a müdahale edebilir ve eski durumu yeniden organize yerine getirebilirler diyor. İşte Türkiye yasal olarak buna dayanarak Kıbrıs a müdahale ediyor ve tabii bundan sonra Kıbrıslı Türkler bir devlet kuruyorlar. 1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruluyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti büyük bir coşku ve oy birliğiyle bir devlet haline geliyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ni sadece Türkiye tanısa bile belki birkaç başka Avrupa Konseyi, İslâm Konferansı Konseyi bunlar bazı temsilcilikleri vermiş olmasına rağmen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bütün kurumlarıyla bugün yaşıyor, ayakta bir devlet. Adadaki müzakereler neredeyse bizimle yaşıt. 1968 yılında Sayın Denktaş la, Sayın Klerides arasında başlıyor ve burada bir Viyana Antlaşması var. 1975 yılında imzalanmış uluslararası bir antlaşma ve uluslararası antlaşma 1974 itibariyle güneyde kalmış esir Türklerin kuzeye, kuzeydeki Rumların da güneye geçmesini ve iki kesimliliği ortaya çıkarıyor. Bugün Birleşmiş Milletler parametresi olan iki kesimlilik bu antlaşmayla test edilmiş oluyor. Bugün ada iki ayrı kesimden oluşuyor. Bu da uluslararası bir antlaşmaya dayanıyor. 1975 Nüfus Mübadelesi bu da Exchange Agreement olarak geçer. Fakat Klerides bu antlaşmaya imza attığı için yine Güney de büyük tepkiler başlıyor. 1974 müdahalesinden sonra da aynı 1960 Antlaşmasında olduğu gibi gene liderlerine karşı Rumlar ayaklanmaya başlıyor ve Klerides bu antlaşmadan sonra iktidardan gidiyor. Adaya dönen, o konuşmayı yapan ve Türkiye yi müdahaleye çağıran Makarios geliyor Sayın Denktaş la istemeye istemeye yeniden bir antlaşma imzalıyor. Yani 1974 sonrasında da olaylar yine 1960 daki gibi tekrarlanmaya başlıyor ve iki toplumlu 20

federal bir Cumhuriyet Antlaşmasını Makarios bu defa kabul ediyor. İki toplumlu federal cumhuriyet ve bunun yanında belirli daha önce olmuş konuları iki ayrı kesimle antlaşmaya varıyorlar. Fakat maalesef hemen arkasından Makarios ölüyor. Makarios öldüğü için 1979 daki antlaşmaya kadar ilişkiler kopuyor. Yani Makarios la Denktaş antlaşması imzalanamıyor. 1979 da Kiprianu Rum Yönetimi Başkanı oluyor ve 1979 Doruk Antlaşması, yine Birleşmiş Milletler gözetiminde yapılmış uluslararası bir antlaşmadır. Bu defa Maraş konusu gündeme geliyor. Maraş, biliyorsunuz bugün adada kapalı bir şehir, yıkık harabe durumda. Ama o konuda gündeme geliyor ve Türk askerine kavuşmasına ve özgürlüğü yaşamasına rağmen 1979 da Doruk Antlaşmasıyla Kıbrıs Türk tarafı adanın askersizleştirilmesini kabul ediyor. 1979 da bu antlaşmayı da Kiprianu kabul etmiyor. Rum tarafında büyük tepkiler, tehditler alıyor ve antlaşmayı imzalayamıyor. Dolayısıyla o antlaşma da kapanıyor. 1985 yılında dönemin Genel Sekreteri Javier Pérez de Cuéllar kendi adıyla anılan önerileri ortaya koyuyor ve iki toplumun bu antlaşmayı imzalamalarını istiyor. Türk tarafı 27 Kasım 1986 daki hep uzlaşmaz denilen Sayın Denktaş bu antlaşmayı kabul ettiğini söylüyor. Fakat Kiprianu Rum tarafından yeniden tepkiler alıyor. Eğer bunu da verirseniz Türk adanın hakimi olacak diyorlar. Bu antlaşma da imzalanamıyor. 1979 1985 1986 Pérez de Cuéllar belgesi sonuçsuz kalıyor. Aradan 6 yıl daha geçiyor, 1992 yılında yeniden görüşmeler başlıyor. Bu defa dönemin Genel Sekreteri Boutros Boutros Ghali Kıbrıs ta çözüm için kendi adıyla anılan Gani fikirler dizisi ortaya atıyor. Birleşmiş Milletler yeniden olaya müdahil oluyor. 100 paragraflık bir önerinin 91 paragrafını Sayın Denktaş yeniden kabul ettiğini bir mektupla genel sekretere bildiriyor. 9 paragrafı da tartışmaya açık olduğunu söylüyor. Rum tarafı ise 100 paragrafı da reddediyor. Kesinlikle Rum tarafında yoğun tepkiler var, yine Türklerle hiçbir antlaşma imzalanmasın istiyorlar ve antlaşma imzalanmıyor. Rum tarafı Avrupa Birliğine giriş başvurusu yapıyor Bu arada Rum tarafı Avrupa Birliğine giriş başvurusu yapıyor. Bütün her şeye hayır demelerine, biraz önce anlattığım geçmişteki Türkleri katletmelerine ve Türkiye nin haklı müdahalesine rağmen 1990 yılında maalesef Güney Kıbrıs Avrupa Birliği üyeliğine başvuruyor. 4 Temmuz da başvurdular. Biz itirazlarımızı 12 Temmuz 1990 da bir yazıyla bildirdik ve dedik ki 1960 Garanti ve İttifak Antlaşmaları yürürlüktedir. Dolayısıyla Türkiye ve Yunanistan ın üye olmadığı herhangi bir kuruluşa Kıbrıs bölünmüş veya bir bütünüyle üye olamaz. 1960 Anayasasının değiştirilemez maddelerinin 50. maddesi de dış işleri, savunma ve güvenlik konularında Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum taraflarına veto hakkı tanıyor. Yani eğer böyle bir antlaşma yapılırsa Türk tarafının veto hakkı var. Bu da 1960 Anayasasının halen yürürlükte olan değiştirilemez maddesidir. Fakat bu itirazlarımıza rağmen Avrupa Birliği bizi hiç dinlemiyor ve 1997 yılında adadaki tek muhatap olarak Kıbrıs Rum tarafını ilan ediyor. Bu süreçlerin hepsine ben fiilen varım. Birçoğunu da yaşadık bunların. 1999 Helsinki Zirvesinde öyle bir karar aldılar ki birçok insan bizi suçladı: Kıbrıs Türk tarafı niye uzlaşmadı? diye. Aldıkları karar: Kıbrıs ın iyiliğinin siyasi bir antlaşma şartından ayrılması. Yani 1999 Helsinki Zirvesinde bir antlaşma olmasa da ben Güney Kıbrıs ı Avrupa Birliği ne alıyorum, kararını verdiler. 21

Oysa antlaşma şartı koyulmuş olsaydı Rum tarafı kesinlikle anlaşmak zorunda kalabilirdi. Bu arada tabii dönemin Genel Sekreteri Kofi Annan olayın nereye gidebileceğini görüyor. Yani Rumların tek taraflı Avrupa Birliği ne girişinin Kıbrıs ta bir çözümsüzlüğe doğru gideceğini görüyor ve kendi adıyla anılan bir başka genel kapsamlı çözüm planını, 11 Kasım 2002 de taraflara Kıbrıs Sorununa Kapsamlı Çözüm Temeli başlıklı 10 bin sayfa civarındaki belgeyi gönderiyor. Çok geniş bir belgedir ve 5 defa değişikliğe uğramıştır 2 yılda taa ki referanduma gidilsin. Dönemin Rum Yönetimi başkanı da plana şiddetle karşı çıkıyor. Yani bu Türklere adada yeniden taviz vermek olarak söyleniyordu ve Rumları sürekli hayır demeye çağırıyordu. Sayın Tasos Papadopulos şimdi o da rahmetli oldu. Bunların neticesinde yine Türkler Evet dedi. Bakın 1975 1977 1979 1986-1992 kaç tane çözüm planı geldiyse hepsine Türkler evet demiş. Buna da evet dedi. Fakat Rum tarafı yeniden 1975 de Hayır dedi ve maalesef 1 hafta sonra da Avrupa Birliği ne üye oldu. Hayır demesine rağmen Papadopulos un çağrıları burada çok etkili oldu ve Rumlar hep ỐXI yani Hayır kampanyası yaptı. Yukarıdaki harita Annan Planı ndaki harita. Burada neler var, biz neye evet demişiz de, Rumlar niye hayır demiş? 104 günde sarı bölgeler Rumlara verilecek. 6 ayda turuncuyla görünenler Rumlara verilecek. 1 yılda griyle görünenler Rumlara verilecek. 2 yılda kırmızıyla görünenler Rumlara verilecek. 2,6 yılda morla görünenler Rumlara verilecek. 3 yılda maviyle görünenler Rumlara verilecek. Yani Annan Planındaki 22

haritaya baktığımız zaman 3 yıl içerisinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin yarısı Rumlara verilecek. Bu plan 2004 deydi, Türk askerlerinin tamamı 2011 e kadar adadan çekilmiş olacak. Eğer evet demiş olsalardı Türk askeri de kalmayacaktı. Bu Kıbrıs müzakerelerinde ve bizim son dönemimizde çok önemli bir dönüm noktasıdır. Neden buna hayır dediklerini size yine biraz sonra çok spesifik 1-2 görüntüyle ortaya koyacağım. Çünkü hala 20 yaşındaki gençler dâhi Kıbrıs ın Yunanistan a bağlanmasını istiyor. Bu kadar açık ve net. Bunlarla da uğraşıyoruz. Kofi Annan büyük hayal kırıklığına uğradı; çünkü Siz benim planıma, yani Annan Planı na hayır demediniz, çözüme hayır dediniz dedi. Ortaya Kıbrıs Türkleri üzerindeki biraz önce bahsettiğim o mektup yazamama da dâhil izolasyon ve ambargoların kaldırılmasını istedi. Aslında dünyada olmaması gereken şeyler günümüzde var ve bunu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ne götürdü. Fakat Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi nde bulunduğum için söyleyeyim, 5 tane daimî üyesi var. Bunlardan biri Rusya. Rusya maalesef Rumların her götürdüğüne Evet diyor. Yani Rumlar ne ortaya koyarsa Rusya dan Evet alıyor. Buna da Rumlar şiddetle karşı çıkmıştı ve Sayın Kofi Annan Güvenlik Konseyi nden geçiremedi. Sebebi Rusya nın vetosu. Bu raporu Rusya veto etti, bugün hâlâ daha raflarda duruyor. Daimî üye olan bir ülke veto ettiği için bu geçemiyor. Dolayısıyla bunu da yayımlayamadığımız için o haklı durumumuzu da tescil edemedik, çok uğraştık yapamadık. Çünkü Rusya nın Güney Kıbrıs ta bizim bildiğimiz kadarıyla 50 milyar dolara yakın sermaye hakladığını görüyoruz ve Rusya nın gene 1974 e kadar Makarios la silah alışverişinde bulunduğunu görüyoruz. Yani yıllarca Amerika nın tersine Amerika ya karşı Rusya yı kullandılar. Şimdi Rusya da bunun bedelini ödüyor. Bugün için Güvenlik Konseyi nden hiçbir şey bizim lehimize geçmiyor. Bunlardan biri de Çin dir. Çin de aynı şekilde davranıyor. Fransa hiç karışmıyor. İngiltere yle Amerika da tamamen tarafsız kalıyor. Böyle bir yapı oluştu ve kemikleştiriyor. Bunu her gittiğimizde görüyoruz. Avrupa Birliği ne 1 Mayıs 2004 tarihinde üye oldular ve önümüzdeki 2012 Temmuz unda da Güney Kıbrıs Avrupa Birliği dönem başkanı olacaktır. Bütün anlattığım olayları düşündüğümüz zaman ne kadar büyük bir haksızlık yapıldığını, Avrupa Birliği nin saçmaladığını, Türkiye nin önüne Avrupa Birliği ni koyuyorlar. Rumları dönem başkanlığına götürecek süreci açıklar. Ama biz bunlardan yılmayız. Bu Annan Planı ndan sonra aslında bize verilen iki tane de hak var. Bir tanesi benim de 4,5 yıl görev yaptığım Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi nde 2 Türk üyeye temsilcilik verildi. İki tane üyeliğimiz var. 4,5 sene ilk 2004 de yaptık. 2009 dan itibaren diğer arkadaşlarımız götürüyor. Burada bir etkimiz oluştu, Rumlar bundan tedirgin oldular. Annan Planı nda Kıbrıs Türk Devleti ibaresi vardı Diğer tarafta İslâm Konferansı Örgütü bize gözlemci üye statüsü verdi. Annan Planı nda Kıbrıs Türk Devleti ibaresi vardı. Kıbrıs Türk Devleti Turkish Cyprus State olarak bugün gözlemci üyeyiz, yanımızda da Rusya var. Fakat maalesef Rusya nın Dışişleri Bakanı benim yanımda oturup benim tarafıma bakmamakla ısrar ediyor. Göz göze gelip de aniden selamlaşmayalım diye Rumlardan korkuyor. Yani böyle bir sıkıntı yaşıyoruz. 23