Gaziosmanpaşa Üniversitesi SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Gaziosmanpaşa Üniversitesi SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMALARI DERGİSİ"

Transkript

1

2 Gaziosmanpaşa Üniversitesi SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMALARI DERGİSİ YIL: 2013 CİLT: 8 SAYI: 2 SAHİBİ / OWNER Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü adına On behalf of Gaziosmanpasa University Institute of Social Sciences Prof. Dr. Ali AÇIKEL ali.acikel@gop.edu.tr EDİTÖR /EDITOR Yrd. Doç. Dr. Emel HİSARCIKLILAR sbad@gop.edu.tr YAZI İŞLERİ / EDITORIAL SECRETARY Turgut AKARSLAN sbad@gop.edu.tr YAYIM KURULU / EDITORIAL BOARD Prof. Dr. Ali AÇIKEL Doç. Dr. Alpay Doğan YILDIZ Doç. Dr. Halit ÇİÇEK Yrd. Doç. Dr. Tuncay BÖLER Yrd. Doç. Dr. Yusuf TEMÜR ISSN: X Baskı / Printing Gaziosmapaşa Üniversitesi Rektörlüğü Matbaası / Gaziosmanpasa University Press Yazışma Adresi / Correspondence Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Taşlıçiftlik Yerleşkesi. Tokat Tel: ( ) E-posta: sbad@gop.edu.tr Web: Kapak Tasarım / Cover Design Öğr. Gör. Hadi ESMERAY Dergimiz ASOS Sosyal Bilimler İndeksi tarafından dizinlenmektedir. Her hakkı saklıdır. Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi yılda iki kez yayımlanan hakemli bir dergidir. Dergide yayımlanan makalelerdeki görüş ve düşünceler yazarların kişisel görüşleri olup, hiçbir şekilde Sosyal Bilimler Enstitüsü nün veya Gaziosmanpaşa Üniversitesi nin görüşlerini yansıtmaz. Dergide yer alan yazıların dil ve bilim sorumluluğu yazara aittir.

3

4 Gaziosmanpaşa Üniversitesi SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMALARI DERGİSİ Bu Sayının Hakemleri/Advisory Board Prof. Dr. Fevzi KUTAY Prof. Dr. Şaban SAĞLIK Doç. Dr. Abdullah NARALAN Doç. Dr. Halit ÇİÇEK Doç. Dr. İlhan EROĞLU Doç. Dr. Şah Murat ARIK Yrd. Doç. Dr. Ahmet İNANIR Yrd. Doç. Dr. Ali Osman SOLMAZ Yrd. Doç. Dr. Ayla OĞUZ Yrd. Doç. Dr. Enver BAYRAM Yrd. Doç. Dr. Hakan KOÇ Yrd. Doç. Dr. Mustafa YİĞİTOĞLU Yrd. Doç. Dr. Sami BASKIN Yrd. Doç. Dr. Sedat BAY Yrd. Doç. Dr. Tuncay BÖLER Yrd. Doç. Dr. Yaşar TÜRKBEN Yrd. Doç. Dr. Yusuf TEMÜR

5

6 Gaziosmanpaşa Üniversitesi SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMALARI DERGİSİ İÇİNDEKİLER/CONTENTS Ali YILDIRIM Süreç Felsefesinin Tanrı Anlayışının Mehmet Akif Ersoy un Tanrı Anlayışı ile Karşılaştırılması. 1 Bahman A. RENÇBER Şebeke Analizinde Cpm Tekniği ve Bir Uygulama...16 Bilge ÇUBUKCUOĞLU OECD Ülkeleri İçin Genişbant Abone Sayısını Etkileyen Taner ERSÖZ Faktörlerin Çoklu Regresyon Modeli İle Analizi...26 Muharrem DÜĞENCİ Turgut ÖZSEVEN Hanifi VURAL Türkçede Yardımcı Fiil-Ek Fiil Meselesi ve Bir Terim Önerisi...42 Hanifi VURAL Güllü BOŞÇA Terceme-i Arş-nâme Üzerine 50 İbrahim ORGAN Doğan BOZDOĞAN Bazı Avrupa Birliği Üyesi Ülkeler İle Türkiye de Doğrudan Yabancı Yatırımlara Yönelik Vergisel Teşvikler ve Türkiye de Vergilendirmede Yaşanan Sistemsel Sorunlar...60 M. Emin ULUDAĞ Yediçınar Yaylası ndaki Kahramanlara Yönelik Psikolojik Bir Çözümleme Denemesi..85 Mesut BIYAN Mehmet Ali ALAN Cumhuriyet Üniversitesi Bilgisayar Ağının Modellenmesi ve Uzaktan Eğitim için Performans Ölçümü...99 Süleyman PAK Ayetlerde Çelişki Bulunduğu Vehmini Gidermede Kullanılan Yöntemler ve Bunların Değerlendirilmesi Yusuf Z.TURAN Siegfried Sassoon & War Poetry...129

7

8 Yıldırım, A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): 1-15 Süreç Felsefesinin Tanrı Anlayışının Mehmet Akif Ersoy un Tanrı Anlayışı ile Karşılaştırılması* Ali Yıldırım 1 Özet Bu makalede Mehmet Akif ile aynı dönemlerde (20. yüzyıl başlarında) yaşamış olan Doğu ve Batılı düşünürlerin Tanrı tasavvurunun Mehmet Akif in Tanrı tasavvuru ile bir karşılaştırması yapılacaktır. Burada öncelikle İslâm ın geleneksel Tanrı anlayışı ve Allah ın isimleri hakkında giriş bilgilerine Akif in örnekleriyle yer vereceğiz. Daha sonra Muhammed İkbal ve Mehmet Akif in Tanrı tasavvurunun, onların düşüncelerinde meydana getirdiği etkileri, Whitehead tarafından savunulan süreç felsefesinin Tanrı anlayışı ile karşılaştıracağız. Ayrıca Mehmet Akif'in düşüncesinde önemli bir yeri bulunan hareket ilkesinin, Tanrı, evren ve insan ilişkisine etkisine değineceğiz. Anahtar Kelimeler: Mehmet Akif Ersoy, Tanrı, Süreç, Eylem. The Comparison of Process Philosophy God Understanding with Mehmet Akif Ersoy's God Understanding Abstract In this article, Mehmet Akif's God vision with the God vision of the Eastern and Western thinkers who lived during the same period (20 th century heads) with Mehmet Akif will be made a comparison. Here, first, Akif examples to talk about Islam, the traditional conception of God. Then the vision of God, Muhammad Iqbal and Mehmet Akif, the effects on their thoughts, process philosophy advocated by Whitehead to compare with the concept of God. In addition, the principle of movement in an important place Mehmet Akif thought, God, the universe and human relationships indicate the impact. Key Words: Mehmet Akif Ersoy, God, Process, Action. 1. GİRİŞ İslâm inancı, doğuşundan günümüze, Allah, vahiy, peygamber, ahiret gibi temel inanç esaslarına dair meselelerde, Kur an ve sünnet kaynaklı orijinalliğini muhafaza etmiştir. İslâm inanç esaslarının, felsefi bakış açısı ile çeşitli dönemlerde bazı İslâm Felsefecileri tarafından, son dönemlerde ise belki de en dikkat çekici şekilde Mehmet Akif Ersoy ( ) un * Bu makale 2005 yılında tamamlanan Mehmet Akif Ersoy a Göre Tanrı ve Özgürlük adlı Yüksek Lisans Tezimden yararlanılarak hazırlanmıştır. 1 Yrd.Doç.Dr., Gaziosmanpaşa Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Öğretim üyesi, ali.yildirim26@gop.edu.tr 1

9 Yıldırım, A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): 1-15 ifadeleriyle yeniden ele alındığını söyleyebiliriz. Ehl-i Sünnet inancına sahip olduğunu bildiğimiz Akif in hayatında, mensubu olduğu dinin, âdeta onun hayatının bir programı haline geldiğine şahit olmaktayız (İmamoğlu, 1997: 11). Akif, inancından taviz vermeyen bir hayat yaşamış ve yine inançları doğrultusunda eserler kaleme almıştır. Adeta varlık-yokluk mücadelesi veren bir toplumun kurtuluşu için konunun daima pratik yönünü ön planda tutmuştur. O, tespit ettiği aksaklıkları düzeltmek için öncelikle toplumun inanç değerlerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiği üzerinde durmuştur. Düşünce ve eylem bakımından, büyük ölçüde Muhammed İkbal ( )'i andıran bir şair-düşünür olan Akif, Tanrı'nın mahiyeti, Tanrı-âlem ve Tanrı-insan ilişkisi gibi konularda özgün fikirler ortaya koymuştur. Aynı Kitap tan ilham almış şahsiyetler olarak Akif ve İkbal'in, bu konudaki yaklaşımları arasında büyük benzerlikler bulunmakta, her iki düşünürün de Farabi, İbn-i Sina ve Gazali gibi filozofları da okuduğunu düşünmekteyiz. Öte yandan Akif in, eserlerinde ortaya koyduğu Batı felsefesine dair tenkitlerinden ve onlara verdiği akılcı cevaplardan, Batıda ortaya çıkan akımları da takip ettiğini anlıyoruz. Yine Akif in üslubundan anlaşılan o ki, Akif, sahip olduğu İslâm idealini Batı realizmi ile birleştirme ustalığını da göstermiştir. Zira Akif in eserlerinde, kaynağını Bergson ve Whitehead gibi düşünürlerde bulan süreç felsefesinin temel dayanaklarından olan dinamik ulûhiyet anlayışına benzer bir Tanrı anlayışının ele alındığını görmekteyiz (Aydın, 2001: 38). Diğer taraftan Muhammed İkbal'in, yine süreç felsefesinin Tanrı anlayışının benzer özelliklerini yansıtır şekilde âlemi, sürekli değişen organik bir yapı şeklinde düşünmesi, bütün varlıklarda belli ölçüde kendini belirleme gücünü görmesi ve âlemi, "Tanrı'nın etkileri" olarak telakki etmesi gibi görüşlerini çağrıştıran ifadelere, Safahatın pek çok yerinde rastlamaktayız. Burada öncelikle İslâm ın geleneksel Tanrı anlayışı ve Allah ın isimleri hakkında giriş bilgilerine Akif in örnekleriyle yer verecek, daha sonra Muhammed İkbal ve Mehmet Akif in Tanrı tasavvurunun onların düşüncelerinde meydana getirdiği etkileri, Batıda 20. yüzyıl başlarında Alfred North Whitehead ( ) tarafından savunulan süreç felsefesinin Tanrı anlayışı ile karşılaştıracağız. 2. İslâm ın Tanrı Anlayışı ve Allah ın İsimleri Allah'a iman, İslâm iman esaslarının başında gelir ve Allah'ı en iyi şekilde tanıyabilmek için, Kur'an ı iyi bilmek ve onu anlamak gerekir. Kur'an'ı, Allah'ın cemâlini yansıtan bir aynaya benzeten Akif, Allah'a dair ifadelerinde Kur'an'ın dilini kullanır. Akif in, görüşlerine dayanak olarak aldığı, en azından kendi yazılarında yer verdiği ayetlerden bazıları şöyledir; O, öyle bir Allah'tır ki, O'ndan başka ilah yoktur, bakidir, her an bütün hilkat üzerinde hâkim ve yöneticidir; ne uyuklar, ne uyur; göklerde, yerde ne 2

10 Yıldırım, A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): 1-15 varsa hepsi O'nundur; kim tasavvur edebilir ki kalksın da O'nun izni olmaksızın O'nun huzurunda şefaat edebilsin; yarattıklarının işlediklerini, işleyeceklerini bilir; yarattıkları ise ilâhi ilminden yalnız O'nun dilediği kadarını kavrayabilir, başka bir şey bilemez; ilmi bütün gökleri, yeri kucaklar ve bunları korumak, kendisine ağır gelmez; yüksek, büyük ancak O'nun yüce zâtıdır (Bakara/255). De ki: O, Allah, bir tektir. Samettir. Doğurmamış, doğurulmamıştır. Hiçbir şey O'na denk değildir (İhlas/1-4). O, hem evveldir, hem âhirdir, hem zahirdir, hem bâtındır. O, her şeyi kemaliyle bilendir (Hadid/3). O, her an bir iştedir (Rahman/29). Ayetlerden anlaşıldığı gibi, Allah, Kur an aracılığıyla kendisini insanlara tanıtırken iki yol takip etmiştir. Birincisi, maddi bir varlık olan kâinatın varlığından hareketle onun yaratıcısını vurgulamak, ikincisi ise Allah'ın sıfatlarına dikkat çekerek O'nun varlığını ve mahiyetini insanlara tanıtmaktır. Böylece, Allah, insanı dünya ve ahiret âlemi ile bunların tâbi olduğu düzen ve yapı üzerinde düşünmeye davet eder (Yurdagür, 1984: 39). Bu dâvetle ve bu arada müminlere tebliğ ettiği isimlerle, onlara kendisini tanıtır. Allah'ın isimleri ile ilgili gerek kelam gerek felsefe sahasında birçok çalışma ve inceleme yapılmıştır. Hz. Muhammed (s.a.v.)'in bir hadisinden ilham alarak 2 "Esmaü l-hüsna" adıyla yazılan kitaplarda Allah'ın 99 ismine dikkat çekilmiş ve bunların anlamları hakkında geniş bilgilere yer verilmiştir. Yeryüzünde birbirinden farklı anlayış ve yaşam biçimlerine sahip milletler vardır. Allah, yeryüzünde farklı yaratılışa sahip çeşitli insanlara kendi tabiatlarına ve yönelimlerine göre tecelli etmek istediği içindir ki, kulluk yaptıkları diğer mabutlarda varlığına inanılan çeşitli sıfatları da kendi zatında toplamıştır. İslâm'ın Tanrı'sı, bütün insanlığın tanımak istediği ve işlerini yoluna koymak için bütün yaratıkların kendisinden yardım beklediği tek Allah'tır. İslâm, Allah'ın tanımlanmasında ve tanınmasında her biri insan ruhunu düzeltme açısından özel ve anlamlı bir hususu dile getiren ilahî sıfatlarla anlatma yolunu seçmiştir. Bu nedenle her bir isim onun kâinatta ne yaptığını göstermesi bakımından önemlidir (Çaviş, 1987: 62, 65). İslâm âlimleri Allah ın isimleri ile ilgili olarak çeşitli sınıflamalar yapmışlardır. İmam-ı A'zam, Fıkh-ı Ekber de Allah'ın zatına ve fiiline ait olmak üzere iki tür sıfattan bahseder. Ona göre, Hayat, İlim, Sem'i, Basar, İrade, Kudret ve Kelam Allah'ın zatına ait sıfatlardır. Tahlîk, (var olan bir şeyden bir şeyi var etmesi), Terzîk (rızık vermesi), İbda (maddesiz yoktan var etmesi), Sun' (eşyaya düzen vermesi) vs. gibi sıfatlar da Allah'ın fiiline ait sıfatlarıdır (İmam-ı Azam, 1982: 6). Temel din eğitimi almış her Müslümanın kolaylıkla bilebildiği Allah ın bu isim 2 Buhari; Sahih, 8: 164. "Muhakkak ki Allah Teâlâ ya mahsus olarak doksan dokuz isim vardır. Her kim bu doksan dokuz ismi İhsâ ederse cennete girer, sonsuz saadetlere ulaşmış olur." 3

11 Yıldırım, A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): 1-15 ve sıfatları, İslâm inancının geleneksel Tanrı anlayışını yansıtması bakımından önemli işlevlere sahiptir. İslâm da Tanrı'nın isimleri arasında herhangi bir öncelik sırası gözetilmemekle birlikte bu isimlerin hepsini içerisinde barındıran, Arapça "ilah" kelimesinden türetilmiş olan "Allah" isminin ön planda olduğu malumdur. Bununla birlikte İslâm literatüründe Tanrı yı kast etmek için, Hâk", Hûdâ Mâbud" "Mevlâ" ve "Râb" isimlerini sıklıkla kullandığı bilinmektedir. 3. Mehmet Akif in Tanrı Anlayışı Kendisini, toplumun dinini ve değerlerini doğru şekliyle öğrenmesine adamış olan Mehmet Akif in Tanrı anlayışında, elbette deist bir bakış açısıyla, kâinatı yaratıp kenarı çekilen bir Tanrı inancına sahip olması beklenemezdi. Dolayısıyla, o, inandığı dini, bütün boyutlarıyla yaşayan ve yalnızca hissedip yaşadıklarını yazan bir insan olarak İslâm ın da müminden, silik ve pasif bir kul olmaktan çok, diri ve dinamik bir kul olmayı talep ettiğini bilmekteydi. Yukarıda değindiğimiz isim ve sıfatların özellikle Akif in de sıklıkla kullandığı isim ve sıfatlar olduğunu hatırlatmak gerekir. Bilindiği gibi, Allah'ın, yukarıda değinmediğimiz birçok isim ve sıfatları da vardır ve her biri, insanın Allah'ı tanımasında ayrı bir özellik ihtiva etmektedir. Bu noktadan itibaren dikkat çekmek istediğimiz husus, Akif in, Allah'ın bilhassa, faal yönünü ifade eden, hareket ve eylemi çağrıştıran, kâinata ve içinde yarattıklarına müdahale eden bir Tanrı ya iman etmiş olması ve bu nedenle Allah ın bu yönünü yansıtan isimlerini ön plana çıkarmış olmasıdır. Mehmet Akif e göre, Allah ı tanımlama ve hatta tanıma amacına yönelik girişimlerin sonu başarısızlık olacaktır, insan, bilimde ilerlemeler katetmiş olabilir; ancak onun elde ettiği bilgi, Tanrı'ya dair bir bilgi edinmede çok yetersizdir. Bu bilgiler sonsuza dek karanlıklar içinde kalacaktır. 3 Yine de insan, Tanrı'yı, O'nun tecellileri ve fiillerinin etkileri ölçüsünde tanımaya ve tanımlamaya çalışır. Akif de yer yer bu tür tanımlamalara gitmiştir. Akif, Allah ın bilinen isimleri arasında en başında gördüğü "Hakk" ismini hem Safahatta 4 hem de Prens Abbas Halim Paşa'dan yaptığı bir tercümede 5 özellikle vurgular. Diğer taraftan Akif, Safahat'ta yaklaşık elli yerde "Hûda" ismini kullanır. Farsça kökenli bu isim sözlükte Allah, sahip ve efendi anlamlarına gelmektedir. Akif in, bu ismi kullanarak Allah'ın, kâinatın sahibi ve efendisi olduğunu vurgulamaya çalıştığını düşünebiliriz. 3 Safahat, (Fatih Kürsüsünde), s. 221, Bülend nüsha-i icâdın ilk sahifesine Bu ilk sahife müebbed zalâm içinde yine! 4 Safahat, (Asım), s. 382, Hâlik ın nâmütenâhi adı var en başı Hâk. Ne büyük şey kul için hakkın elinden tutmak! 5 Said Halim Paşa; "İslamlaşmak", (Çev.; M. Akif), Sebüü'r-Reşad, , c:16, sayı: , s

12 Yıldırım, A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): 1-15 Yaratma konusu ile ilgili olarak, Akif in birbirinden farklı kavramlara yer verdiğini görmekteyiz. Şüphesiz o, bu kavramlara, şiirsel anlatımı güçlendirmek amacından daha anlamlı görevler yüklemiştir. Onun, yaratma anlamı taşıyan kavramları kullandığı her mısrada, Allah'ın hiç durmadan yaratmasına devam ettiğine dikkat çekilmektedir. 6 Özellikle, Hâlik, "Hallâk 7 " ve "Sâni 8 " isimleri Allah'ın sürekli ve çokça yaratması anlamlarını taşımaktadır. Yine "Îbdâ 9 " fiili de yaratma bakımından yalnız Allah'a atfedilebilecek bir ifadedir. Zira "İbdâ"da yoktan var etme, benzersiz yaratma söz konusudur. Allah bu yönüyle eşsiz varlıklar ve dünyalar meydana getirir. Ayrıca Akif, Kâinatın yaratıcısı hakkında "Fâtır-ı Mutlak", "Hâlik-ı Mübdî", "Hâlik-ı Âlem", "Hâlik-ı Hürriyet" gibi isimlere de yer verir. Akif, bir vaazında 10 Allah'ın kâinattaki yaratma faaliyetini fiil olarak dile getirmek, Allah'ın yaratmaktan bir an bile boş durmayan bir Tanrı olduğunu ifade etmek, Allah'ın dilediğini yapacağını ve O'nu bundan alıkoyacak hiçbir engelin olamayacağını anlatmak için "şe'n" 11 ve "Fa'âlün li mâ yürîd" ifadelerini kullanmıştır (Şengüler, 1992: 201). Yine Allah'ın birçok isim ve sıfatları arasından Akif, "Cemal" ve "Celal" sıfatlarına yer verir 12. Bilindiği gibi, "Cemal" Allah'ın rahmetle tecellisini, ihsanını ve güzelliğini; "Celal" ise Allah'ın şiddet, kahır ve azametini ifade etmektedir. Bazen büyük zaferler, bazen bozgunlar yaşayarak devamlı savaşın içinde olan bir ülkede yaşayan Akif in, mısralarında Allah'ın bu sıfatlarına sıkça başvurmasını olağan karşılamak gerekir. Mehmet Akif in Allah'ı anlama ve varlığını sezme girişimi olarak nitelendirebileceğimiz bir şiiri olan "Tevhid"de Akif, Allah'ı tasvir etme çabalarının başarısız kalışını ve O'nun tanımlanamayışını insanın, ruhani varlıkları tam olarak tasavvur edemeyişine, düşüncenin bedene takılışına bağlar. 13 Yalnız agnostik bir tavır ortaya koyarak Tanrı nın bilinemeyeceği gibi bir sonuca da ulaşmaz. Ona göre, insanın Allah'ın isim ve sıfatlarının 6 Safahat, (Fatih Kürsüsünde) s "Ne dinlenir, ne de âtıl kalır, velev bir an, Şu'ûn-i hilkati teksif edip yaratmaktan." 7 Safahat, (Hakkın Sesleri) s "Fakat yerlerde kalmış hakların ferdâ-yı ihkaakı, Ne doğmaz günmüş ey âcizlerin kudretli Hallâk ı!" 8 Safahat, (Süleymaniye Kürsüsünde) s " Vecde gel; vahdete dal, âlem-i kesretten uzak... Yalınız Sâni-i gör; san'atı masnû'u bırak!" 9 Safahat, (Tevhid Yahut Feryad) s. 16. İbdâ-ı bediin ki cihanlarla bedâyi, Meydana getirmiş bize ey Hâlik-ı Mübdî. 10 Mehmet Akif; "Fatih Kürsüsünde," Sebilü'r-Reşad, 7 Rebiulevvel 1331, c. :9-2, s Rahman / 29: "Külle yevmin hüve fi şe'n." (O, her gün bir iştedir.) 12 Safahat, (Tevhid Yahut Feryad) s. 17. "Her an ediyorsun bizi makhûr-i celâlin, Kurbân olayım nerde senin, nerde cemâlin?" 13 Safahat, s. 16, 491, 492: "Itlâka nasıl yol bulabilsin ki tefekkür? Eşbâhı görür eyler iken ruhu tasavvur!" (s. 16). 5

13 Yıldırım, A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): 1-15 tamamını bilmesi mümkün değildir. İnsanın bilgisi Allah'ı ancak onun tecellileriyle vasıflandırmasına yetecek kadardır (Ersoy, 1996: 12). O, agnostik bir tavrı asla kabul etmez ve Allah ın yukarıda bahsi geçen isim ve sıfatlarının hemen hepsine yer verir Mehmet Akif e Göre Tanrı - Âlem İlişkisi ve Hareket İlkesi Mehmet Akif in bu konudaki düşüncelerinin, İslâm dünyasında Molla Sadra ismiyle tanınan Sadreddin Şirazi ( ) ve özellikle de daha önce belirttiğimiz çağdaşları olan Doğuda İkbal'in, Batıda ise Whitehead'in düşünceleri ile benzer fikirler olduğunu düşünmekteyiz. Süreç felsefesi içerisinde yer alan ve Tanrı nın durum ve eylemlerini konu edinen tartışmaların birçoğunun İslâm düşünürleri tarafından Allah ın fiilleri ve sıfatları ile büyük ölçüde çözüldüğü bu anlamda Akif in düşüncesinin temel düsturlarından olan "eylem" ilkesinin de bir süreç felsefesi kavramı olarak ele alınıp değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Değişme ve sürekliliğin birer felsefe problemi olarak ele alınması, Yunan felsefesinin ilk dönemlerinde başlamıştır. Bu problemin ağırlığını en iyi duyan Herakleitos olmuş ve o, her şeyin, sürekli bir değişme ve oluşma süreci içinde olduğunu iddia etmiştir. Bugün, süreç kavramının teolojik uzantılarını en belirgin şekliyle Batıda Whitehead ve takipçisi olan Hartshorne'da görmekteyiz. Whitehead'in Tanrı hakkındaki fikirleri, onun süreç felsefesi ile ilgili görüşlerini anlayabilmemiz için büyük önem taşımaktadır. Whitehead, öncelikle çift kutuplu bir Tanrı anlayışı öne sürer. Ona göre bu, aynı varlığı iki farklı açıdan görmek ve anlamaya çalışmaktır. Tanrı'nın bir değişmenin ötesinde kalan, mutlak, ezeli veçhesinden; bir de değişme sürecine bağlı olarak değişen, oluşan veçhesinden bahseder. Buna göre, Tanrı'nın aslî tabiatı, âlemin düzenini sağlayan bir varlık olarak karşımıza çıkıyor. Tanrı bu yanı ile bütün ezeli objeleri müşahade eder. Bu objelerin ait olduğu sahanın düzeni ve onların değerlendirilmesi ilâhi hikmet sayesinde olur. Tanrı, "aslî yanı" ile imkanların oluşturduğu engin âlemin kavramsal idrakine sahiptir. O, hareket etmeksizin hareket verir (Whitehead, 1967: 524). Whitehead Tanrı hakkında şöyle diyor: "Zaman içinde gerçekleşme süreci" ilk gayesini Tanrı'dan alır ve kendi kendisini gerçekleştirmeye öylece koyulur. Eğer Tanrı'nın "aslî yanı" olmasaydı, tam bir müphemlik içinde olan durumdan herhangi belirli bir sonuç ortaya çıkmazdı (Aydın, 2001: 16). Whitehead'e göre, Tanrı'nın ikinci veçhesi olan "oluşan tabiat," evvel olduğu kadar ahirdir. Evveldir çünkü her türlü yaratıcı faaliyetin ön şartı, O'nun "aslî yanı"dır. Her şey Tanrı'yla ilişki içindedir. Gerçek anlamda bilfiil var olan Tanrı da somutlaşma sürecinin her 14 Safahat, (Terkib-i Bend) s.492. Birsin, ezelîsin, ebedîsin samedîsin, Ya Râb sana yoksun demeye var mıdır imkan? 6

14 Yıldırım, A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): 1-15 safhasını duyar, kavrar böylece âlem bütünüyle Tanrı'da objektifleşir. Tanrı, her bilfiil şeyin geçek dünyasını paylaşır. Somutlaşma sürecinin ürünü olan her şey, Tanrı'nın hayatına yeni bir unsur olarak girer. Böylece âlemin yaratıcı ilerleyişi, ifadesini Tanrı'da bulur. Tanrı, bir yönüyle akıp giden sürecin içinde olur ve bu yön süreçle birlikte "değişir," "oluşur" (Whitehead, 1967: 522). Muhammed İkbal'e göre de yine Kur'an 'da, dinamik olan bir ulûhiyet ve âlem anlayışı ile karşılaşıyoruz. Ancak, ona göre, klasik Yunan felsefesi etkisinde kalan Müslüman düşünürler, bu dinamik görüşün, canlılığını yitirmesine neden olmuşlardır. Tecrübeyi madde, hayat ve şuur olmak üzere üç basamakta tahlil etmeye çalışan İkbal, "ruhani pluralizm" adını verdiği bir âlem görüşü ortaya atar ve bunun geliştirilmesini geleceğin Müslüman düşünürlerine bırakır. Bu görüşün temel tezi şudur: Tanrı "Mutlak Ben"dir. Bu ben, benlik vasfına sahip varlıklar yaratır. Maddeden insana kadar uzanan bütün varlık derecelerinde benlik vardır. Varlık mertebesinin en alt düzeyindeki bir atomun bile benliği vardır. Kendisini farklı derecelerde ortaya koyan benlik şuuru dünyada en yüksek noktasına insanda ulaşır. Bir varlık, kendi benliğinin ne kadar farkında ise o ölçüde reeldir (Aydın, 2001: 49, 50). Tanrı-âlem ilişkisi ile ilgili olarak Mehmet Akif in düşüncesinde, öncelikle kâinat ve içindekilerinin Allah tarafından yaratılmış bir mahluk olarak kabul edildiğini akılda tutmak gerekir. Ona göre, Allah, evrendeki bütün varlıkları yaratmakla birlikte, ezeli iradesiyle, onları kendi sonlarına varıncaya kadar sürekli değişikliklere uğratmaktadır. Kısacası, âlemin düzeni aşağıdaki mısralardan anlaşıldığı gibi Allah tarafından sağlanır ve Allah'ın herhangi bir şekilde bir an bile bu faaliyeti bırakması düşünülemez: Mükevvenâtı ezelden halâs edip ebede Sürükleyen; onu hayret-feza hüviyette Tekallübât ile bir müntehâya veren, Hem istikameti dâim o müntehâya doğru süren; İrâde hep ezeli sa'yidir, bakılsa O'nun; Kimin? O kudret-i mahzın, o sırr-ı meknûnun! (Ersoy, 1996: 220). Allah, evren ve içindekileri hiçbir zaman başıboş olmaya terk etmemiş, onlara da bazı sorumluluklar yüklemiştir. Birçok düşünür bu sorumluluklar nedeniyle yaratılışın gayesini açıklamak için çeşitli fikirler ortaya atmıştır. Akif bu konuda öncelikle, yaratılışın bir gaye ile açıklanmaya çalışılmasının insan için zor hatta imkansız olduğunu düşünür. Akif, önce, yaratılışın gayesinin ne olduğunun asla bulunamayacağını, ancak, hayatta kalabilmek için durmaksızın çalışmak gerektiğini vurgular. Çünkü ona göre, insan bir an olsun "hayatın uğraşlarını bırakıp ruhunu yüceltme fırsatı bulsa" belki de bu gayenin ne olduğunu bulabilecektir. Ancak, Allah bu sırrı gizli tutmak istediği içindir ki insanı, yaşamın bitmeyen 7

15 Yıldırım, A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): 1-15 ihtiyaçları ve uğraşları ile meşgul etmektedir. 15 İkincisi ise bu âlemin insanlar için bir imtihan yeri olarak yaratılmış olmasıdır. Aşağıdaki mısralarda Akif, dünya hayatının gayesiz olmadığını ve ebedi feyzin dünya hayatında kazanıldığını anlatır: Eğer maksudu ancak ahiret olsaydı Yezdan'ın; Ne hikmet vardı ibdâında hiç yoktan bu dünyanın? Ezelden ayrılan ruhun nişimen-gâh-ı bakisi Ebedken yolda eşbâhın niçin olsun mülâkisi? (Ersoy, 1996: 275). Yaratılışın gayesi ile ilgili birkaç noktaya temas ettikten sonra Akif, Allah'ın, hem kâinatın yaratıcısı hem de kâinattaki hareketin sebebi olduğuna dikkat çeker. Varlıkların hayatiyetini sürdürmesi ise ilâhi kanun gereği, çalışma ve hareket ilkesine tâbidir: Sensin bütün ef alde fa'âl-i hakiki. Sensin melik-ül arş olan sâhib-i ferman. (Ersoy, 1996: 492). Akif, aşağıdaki mısralarda ise, bir bakıma, maddecilerin görüşüne karşı çıkarak hareketi yaratan Allah'ın, atom dâhil, âlemdeki tüm varlıkların da yaratanı olduğunu, canlılığın sürekliliğini de sağlayanın, Allah olduğunu söyler: Tasavvur eyliyelim şimdi başka bir kudret, Ki hep kuvâyı doğurmuş, esâsı madde... Evet! Nedir bu? Başka değil, aynı cilvenin işidir: Bütün ezeldeki sa'yin tekâsüf etmişidir. Şu madde yok mu ki almakta birçok eşkâli, Onun da varmadadır sa'ye asl-ı seyyâli. (Ersoy, 1996: 220, 221). Akif e göre, kâinatta sürekli bir faaliyet vardır ve hiçbir faaliyet asla sebepsiz meydana gelmez. Herhangi bir olayın sebepsiz yere ortaya çıktığını söylemek anlamsızdır. Hiçbir şey gökten iner gibi inmez, her şey belirli sebeplerle harekete geçer veya değişime uğrar. (Ersoy, 1996: 277). Akif in, bazı şiirlerinde bir kanun kavramından bahsettiğini görmekteyiz. 16 Akif in şiirlerinde bahsettiği "kanun" kavramının bugünkü anlamda, bilimsel tabiat yasaları şeklinde anlaşılması isabetli olmayabilir. Akif, kanun kavramını, bir yerde kul hakkına, bir yerde 15 Safahat, (Geçinme Belası) s : "Bir anladığım varsa şudur: Hâlik-ı Âlem, Hilkat kalıversin, diye bir ukde-i mübhem Daldırmada insanları hâcât-ı hayâta, Döndürmede ezhânı bütün başka cihâta." 16 Safahat, s. 150, 179, 219,224, 271,493: "Evet, avalimi, hiç şüphe yok ki bir kanun İdare etmede... Lâkin nedir meali onun?" (s. 224). 8

16 Yıldırım, A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): 1-15 "Allah korkusuna ağırlıklı olarak da "çalışma ilkesine" atfen kullanmıştır. Safahatın genelinde bu kanunun, "çalışma ilkesi" olduğunu görmekteyiz. 17 Çalışma/eylem ilkesi, Akif in bütün Safahatında hâkim bir biçimde işlenmiştir. Akif, hareket ilkesi ile ilgili olarak "faaliyet", "sa'y", "sa'y-i dâim", "çalışma", "davranma", "mücahede", "cedel", "mesai", "koşma", "seyir", "tekâsüf, "seyyal", "terakki", 'vazife", "azim", "gayret" vb. birçok yakın ve benzer anlamlı kavram kullanmıştır. Dikkat edilecek olursa bu kavramlardan her biri, bir canlılığı, bir ilerlemeyi, bir gelişmeyi ifade etmektedir. Bu kavramlardan bazılarına özellikle dikkat çekmek istiyoruz. Sa'y, Arapçada çalışmak, gayret etmek, koşmak, anlamında kullanılan bir kelimedir. Akif, kullanım amacına göre, sa'y kelimesine, ilerlemek, yönelmek anlamlarını yüklemiştir. Yine bu kelimeden türemiş olan "mesai" kavramını ve "sa'y-i daim" 18 ifadelerini kullanmıştır. Akif "Fatih Kürsüsünde" farklı yerlerde aşağıdaki mısraı altı kez tekrarlamıştır: Bekayı hak tanıyan sa'yi bir vazife bilir; Çalış, çalış ki beka sa'y olursa hakkedilir. (Ersoy, 1996: 220). Akif, "terakki", "tekâsüf', "gayret", "seyir" gibi kavramlara sıklıkla yer vererek toplumsal ilerleme anlamını da içerecek şekilde sürekli olarak, bir hayat bulma, büyüme ve gelişmeyi düşündüren fikirler vermeye çalışır. Eylem ilkesi, ağırlıklı olarak, "Durmayalım" adlı şiirde ve Safahat'ın dördüncü kitabı olan "Fatih Kürsüsünde" adlı manzumede işlenmiştir: Şöyle gözden geçse bir hilkat temâşâ-hânesi: Çıkmıyor bir zerre fa'âliyetin bigânesi. Ey, bütün dünya ve mâfîhâ ayaktayken, yatan! Leş misin, davranmıyorsun? Bari Allah'tan utan! Konulsa rahle-i tedkike hangi bir mevcud; Olur tekasüf bir sa'y-i dâimin meşhûd. (Ersoy, 1996: 220). Safahat dışında Akif in bazı hutbe ve vaazlarında da Tanrı-âlem ilişkisi ve hareket ilkesi ile alakalı sözleri vardır. Akif in Fatih Camii'ndeki bir vaazında yer alan şu ifadeler yine Akif in Allah-Âlem ilişkisine dair görüşlerini yansıtması bakımında önemlidir: Âlem, feza dediğimiz şu ucu bucağı olmayan boşluk içinde dönüp duruyor; Allah'ın ezelde çizmiş olduğu yolu takip edip gidiyor. Hiçbir zerre kendi seyrinden, faaliyetinden geri durmuyor. Yer yürüyor; gök yürüyor; dağ yürüyor, taş yürüyor. Hiç biri boş değil, hepsi çalışıyor, her şey çalışıyor Safahat, (Hakkın Sesleri) s. 179: "Cihan kanûn-i sa'yin bak, nasıl bir hisle münkaadı! Ne yaptın? "Leyse li'1-insâni illâ mâ-seâ" vardı!.." 18 Safahat, (Durmayalım) s. 25. "Âsümâni, hâkdâni cümle mevcudat için Kurtuluş yok sa'y-i dâimden, terakkiden bugün." 9

17 Yıldırım, A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): 1-15 Biz tutmuş da mahlûkattan bahsediyoruz, Hâlik yok mu Hâlik, işte o da suretini, tasavvur edemeyeceğimiz bir faaliyetle kâinatı idare edip duruyor. "...O, her gün bir iştedir (Rahman/29)," Yüce Yaradan, bizim hayal edemeyeceğimiz kadar kısa bir an için faaliyeti bıraksa bütün mevcudat alt üst olur. Allah her an kâinata hayat veriyor: Her an bir şe'n, bir hadise vücuda getiriyor. Allah, âlemi yalnız bir kere yoktan var etmedi. Onun halki dâimîdir. Evet, Allah'ın iki muhtelif tecellisi var ki biri mevcudatı yok etmede; diğeri ise var etmede. Ancak bu iki tecelli arasındaki zaman mesafesi bizim aklımızla ölçülemeyecek kadar kısa olduğu için, ne oluyor, ne bitiyor farkında olmuyoruz. 19 Görüldüğü gibi, Akif in düşüncesinde, kâinatta geçerli olan tek kanun, eylemdir. Kâinatın varlığını sürdürmesi, eylem halinde olmasına bağlıdır. Kâinat, içerisinde barındırdığı tüm varlıklara da bunu yansıtmıştır. Bu nedenle kâinattaki en büyük gök cisimlerinden, en küçük atomlara kadar her şey bu kanuna boyun eğmektedir. Hareket, canlılığı, hayatı, var olmayı ifade etmektedir. Çünkü nereden bu hareketi çekip alırsanız, orada yokluk meydana gelecektir. Her varlık kendi hareketiyle kaimdir. Hareket sonsuzluk için gereklidir ve canlılık, çalışma, fiil halinde olma, ilerleme ölümsüzlüğe götürür. O, bu ilkeyi bir zorunluluk, bir olmazsa olmaz kural olarak ele alır. Akif e göre, hareketsizlik hiçbir şeydir, yok olmaktır. Kaldı ki Allah da faaliyet halindedir. Bir an bile hareketsiz kalmaz, boş durmaz. Akif in buradaki anlayışında "O, her an bir iştedir" (Rahman/29), "Her şeyin yaratıcısı Rabbiniz Allah " (Mu min/62), gibi ayetler son derece önemlidir. Ona göre, bu "kanunun" koyucusu Allah'tır. Allah, kâinatı yarattığı gibi, bu "kanunu" yani hareket halinde olmayı da kâinatın vazgeçilmez ilkesi olarak yaratmıştır. Akif, bir hutbesinde şunları söylüyor: "Her yerde, ta ezelde meş'iyyet-i ilâhiye muktezasınca ibda' olunan bu hükümlerin, bu kanunların, bu ahkâmın hiçbir maddesi, hatta hiçbir kelimesi, hiçbir noktası değişmez. 20 İnsan da Akif e göre kâinatın bir parçası olarak bu kanuna tâbidir. Onun mevcut canlı yapısı, hayatiyetini yine harekete borçludur. 21 İnsan, yaşama gayretini ve ümidini yitirirse yok olacaktır. Bu yüzden bir an bile bu ilkeyi aklından çıkarmaması gerekir. Akif, canlılığını, hareketini, gayret ve ümidini yitiren insanlara, örnek olarak, Tanrı'nın dahi "boş durmadığını," dolayısıyla, en azından bundan utanarak çalışmayı terk etmemeleri gerektiğini hatırlatır: Mâsiva bir şey midir, boş durmuyor Hâlik bile: Bak tecelli eyliyor bin şe 'n-i günâgûn ile. (Ersoy, 1996: 26) 19 Mehmet Akif; "Fatih Kürsüsünde," Sebilü 'r-reşad, c.:2-9, Sayı: , 7 Rebiulevvel, 1331, s Mehmet Akif; "Nasrullah Kürsüsünde" Sebilü'r-Reşad, 15 Rebiulevvel 1339, C: 18, S: 464, ss Safahat, s. 25, 164, 228. "Evet, mücahede mahsûlüdür hayât-ı beşer, O olmadıkça ne efrâd olur, ne aileler." (s. 228). 10

18 Yıldırım, A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): 1-15 Akif benliğinin derinliklerinden kendisine sürekli olarak "durma yürü, azminde devam et!" (Ersoy, 1996: 147) diye haykıran sesi açığa vurur. Ona göre, insan eğer azim ve gayretle çalışırsa istediği her şeye kolay bir şekilde erişebilir. Çünkü âlemdeki "kanun" gereği başarı çalışmaya, çalışma da başarıya götürür. 22 İnsanın bu arzusunun, aslında yaratılışında olduğuna önemle dikkat çeken Akif e göre, insan, ulaşmak istediklerine ancak bu ilke ile yani eylem ve çalışma ilkesine tâbi olmakla ulaşabilir. Aynı şekilde hayatta kalma mücadelesi de insanı ayakta tutan en önemli duygudur. Akif e göre, insan, çalışmaya sımsıkı sarılmazsa hayat hakkı ancak çalışanın olacak, pes ederek azmi ve çalışmayı bırakan bu haktan mahrum olacaktır. 23 Zira Allah bu hakkı açık bir şekilde çalışana vermiştir. 24 Akif in düşüncelerinde hâkim bir şekilde hissedilen hareket, akış ve süreç anlayışının Whitehead in süreç anlayışı ile benzer ve farklı yönleri bulunmaktadır. Whitehead'in düşüncesinde, yukarıda söylediğimiz gibi, Tanrı iki ayrı tabiata sahipti. Değişmeyen, sabit olan aslî tabiat ve oluşan, değişen, gelişen tabiat. Doğrusu, Akif in düşüncesinde, Tanrı'nın veçheleri, Whitehead'deki Tanrı'nın veçheleri ile aynı özelliklere sahip değildir. Aslında, Akif te, "Tanrı'nın veçheleri" diye bir kavramdan söz edilmez. O, geleneksel ulûhiyet anlayışını bir yerde olduğu gibi muhafaza ederek, Tanrı'nın isim ve sıfatlarından bahseder. Ancak, bu sıfatlar, insanlar tarafından sayılacak kadar sınırlı sayıda değildir. Bu nedenle ona göre Tanrı'nın her bir faaliyeti O'nun bir sıfatına veya ismine delalet etmektedir. Buradaki benzerlik, her iki düşünürün de Tanrı'nın faal ve sabit yönlerini ön plana çıkararak, Tanrı'ya tek bir bakış açısıyla bakmıyor olmalarıdır. Bunun dışında büyük farklılıklar da vardır. Akif e göre Tanrı kâinatın yaratıcısı iken Whitehead'in düşüncesinde, Tanrı'nın klasik anlamda bir yaratıcı olmasından söz edilmez. Ona göre, Tanrı, süreç başladığında, süreçle birlikte var olmaktadır. Akif te ise Tanrı, süreçten önce de vardır ve süreci yaratarak başlatan da O'dur. Akif e göre, oluşu, süreci başlatan Tanrı, koyduğu kanunlarla idare eder. Whitehead'in görüşünde, Tanrı da sistemin içindedir. Özetle, Tanrı'nın, Whitehead'e göre, birinci veçhesi bakımından, Akif e göre fiilleri bakımından iki düşünürün fikirlerinde de Tanrı süreçle birliktedir. Ancak, O'nun, sürecin tam olarak içinde veya dışında olması durumu ile ilgili düşünceler, farklılık göstermektedir. Tanrı'nın Whitehead'e göre, ikinci veçhesinde, yani sürece dâhil olan veçhesinde, Tanrı'nın sabit yönünü, Akif te 22 Safahat, (Azim) s. 59: "Tevfîk, taharriye, taharrî ona âşık; Azmin de emel lâzımıdır, gayr-ı müfârık." 23 Safahat, (Fatih Kürsüsünde) s. 229 "Hayır! Adalet-i fıtratta yoktur istisna Hayâta hakkı olan kimdir anlıyor, görüyor; Çalışmayanları bir bir eliyle öldürüyor!" 24 Safahat, (Süleymaniye Kürsüsünde) s "Bu da gayetle tabii, koşanındır meydan; Yaşamak hakkını kuvvetliye vermiş Yaradan." 11

19 Yıldırım, A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): 1-15 "Sünnetullah" yani, Tanrı tarafından konmuş olan, kâinatın düzenli işleyişi ile karşılamak mümkündür. Akif in düşüncesinde, Tanrı'nın dinamik ve süreçle birlikte olan sıfatlarının süreç içerisinde iken de birinci yönündeki değişmez özelliklerini devam ettirdiğini görmekteyiz. Whitehead'in düşüncesinde ise süreç Tanrı yı etkiler. Çünkü Whitehead, Tanrı'nın bu yönüyle şuur kazandığını ve kendi fiziki duygularının harekete geçtiğini söylemektedir (Whitehead, 1967: 528). Tanrı bu yönüyle, tabiatın kendisi üzerindeki kavramsal kavrayışını, artık fiziksel kavrayış olarak algılamaya başlar. Ayrıca, Whitehead, Tanrı'nın oluşan yanının, zaman içinde akıp giden dünyadan kaynaklanan fiziki tecrübeye bağlı olarak doğduğunu ve aslî yönü ile kaynaştığını iddia etmektedir. Whitehead'e göre, Tanrı'nın "oluşan" yönü süreçle birlikte doğar ve önceden var olan "aslî" yanına birleşir, katılır (Whitehead, 1967: 523). Yukarıda söylediğimiz gibi, Akif in fikirleri aynı kaynaktan beslenmiş olan Muhammet İkbal'in düşünceleriyle de büyük benzerlikler göstermektedir. Akif e göre, herhangi bir varlık, dikkatle incelense görülecektir ki, kendi kendini oluşturmak için durmadan çalışmaktadır. Akif e göre, bu güç, onların var olmalarının da temel koşuludur. Akif, bu kendini belirleme çabasını "eylem, fiil ve hareket halinde olma" durumu ile açıklar. Akif in de, İkbal gibi, insanın, en üstün kendini belirleme gücüne sahip varlık olduğunu düşündüğünü söyleyebiliriz. İkbal'de tek tek benlerin yani insanın ulaşmak istediği gaye benliğini mükemmelleştirerek Mutlak Bene yaklaşmak arzusudur (İkbal, 1983: 70). Akif te ise bu gaye "kemal-i mümkin-i idrak" 25, yani olgunluğun doruğuna ulaşma arzusudur. İkbal'de, benler ne kadar benlik şuuruna sahipse o kadar çabuk "Mutlak Ben"e ulaşırken, Akif te de aynı şekilde varlık, ne kadar varlık şuuruna sahipse o kadar çabuk "olgunluğun doruğuna ulaşacaktır." Diğer taraftan Muhammet İkbal'in, düşüncelerinde dikkati çeken bir başka hakim fikrin yaratma lezzeti ve faaliyet prensibi olduğunu görmekteyiz. Akif in yukarıda örneklerini verdiğimiz mısraları ile İkbal'in şu mısralarını karşılaştırdığımızda benzerlikler açıkça görülmektedir: Ey, ben ve sen, hayat ırmağının dalgalarıyız! Bu kâinat her anda başka türlü oluyor. Yaşamak her anda bir inkılaptır; çünkü o, bir âlem aramaktadır. (Beyt: ) Ey necip adam! Var olmak ne demektir biliyor musun? Zat Hakk'ın Cemalinden nasip almak! Yaratmak nedir? Güzellik aramak! Başkalarına kendisini göstermek! (Beyt: ) 25 Safahat, (Fatih Kürsüsünde) s. 222: "Kemâl-i mümkini idrâke doğru hep koşuyor; Fezada fushati gördükçe büsbütün coşuyor!" 12

20 Yıldırım, A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): 1-15 Yaşıyor musun? Müştak ol, yaratıcı ol, bizim gibi ufukları tut! Sana uygun olmayanı kır; kendi zamirinden başka bir âlem çıkart! (Beyt: ) Yaratma kuvveti olmayan herkes, önümüzde kafir ve zındıktan başka bir şey değildir. (Beyt: 1811) Allah'ın adamı! Kılıç gibi keskin ol! Sen, kendi dünyanın kaderini yarat! (Beyt: 1813) (İkbal, 1958: ). Muhammet İkbal ile Mehmet Akif in görüşlerinde "hareket ilkesi" ile ilgili olarak önemli benzerlikler vardır. İkbal, bir şiirinde arzuların yok olmasını hayatın sona ermesi olarak değerlendirmektedir. Ona göre hayat denilen cevhere ancak hareket ile varılabilir. İkbal'in düşüncelerini özetleyen şu mısralar Akif in de düşüncelerini özetler niteliktedir: Mademki âlemin hayatı benlik kudretindedir; o halde o ne kadar metin ve muhkem olursa hayat da o derece metin olur. Dağ benlikten geçti mi sahra olur. Denizin coşkunluğundan şikâyet eder. Benliğin hayatı, arzular yaratmak ve doğurmaktan gelir. Hayat, arayıp tarama içinde gizlenmiştir, onun aslı arzu içinde gizlenmiştir. Kalbinde arzuyu yaşat. Ta ki bir avuç toprak olan bu varlığın bir mezar haline gelmesin. (İkbal, 1958: 30, 31) Hayatın sırrı, iş ve faaliyetin altında gizlenmiştir. Hayatın kanunu yaratma lezzetidir. Kalk, yeni bir âlemin hallâkı ol, alevi bağrına basıp Hz. İbrahim gibi şöhret kazan. (İkbal, ER, 1958: 50) İkbal'in, hayatın sırrını, iş ve faaliyete bağladığı bu ifadelerin benzerlerini Akif, hareket ve çalışma ilkesi ile dile getirmiştir: Bekayı hak tanıyan sa'yi bir vazife bilir; Çalış, çalış ki beka sa'y olursa hakkedilir. (Ersoy, 1996: 220) Âlemde ziya kalmasa halk etmelisin halk Ey elleri böğründe yatan şaşkın adam kalk! (Ersoy, 1996: 189) "Ey, yolda kalan yolcusu yeldâ-yı hayâtın! Göklerde değil, yerde değil, sende necatın: Ölmüş dediğin ruhu alevlendiriver de, Bir parça açılsın şu muhîtindeki perde." (Ersoy, 1996: 427, 428). 5. SONUÇ Mehmet Akif in, Whitehead, Hartshorne ve İkbal'in başını çektiği dinamik evren ve toplum anlayışını içeren felsefi teizme, bilhassa hareket/eylem prensibi ile katıldığını görüyoruz. Mehmet Akif ve Muhammed İkbal in savunduğu dinamik uluhiyet anlayışına göre, Allah'ın 13

21 Yıldırım, A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): 1-15 alemdeki düzeni sağlayan bir tasarrufu olarak görebileceğimiz; değişmezliğini koruyan ve Sünnetullah adını verdiğimiz bazı "kanunlar" vardır. Allah bu "kanunlar" vasıtasıyla, oluşu harekete geçirir ve devamlılığını da yine kendisi temin eder. Bu süreç, ezelde Tanrı'nın ilk varlıkları, âlemi ve insanı yaratmasıyla başlar ve kıyamete kadar devam eder. Mehmet Akif in düşüncesindeki, Allah tarafından konmuş olan "kanunlar" ile Whitehead'deki Tanrı'nın aslî yönünün, bir şekilde, birbirine benzediğini söyleyebiliriz. Her ikisine göre de sürecin kontrolünü bu kanunlar temin eder. Aslında Akif ve İkbal, asla Whitehead'deki gibi bir ayrıma gitmez. Onlara göre, Tanrı, koyduğu düzen gereği nasıl âlemi harekete mecbur kıldıysa kendisi de (mecbur olmamakla beraber) bu süreçte faaliyette bulunmaktadır. İki İslâm düşünürü, Akif ve İkbal e göre, Tanrı'yı, kendisini anlamak amacıyla da olsa, veçhelere ayıramayız. Böyle bir ayırım olsa olsa şu şekilde ifade edilebilir: Süreci başlatan Tanrı'nın bir fiili ise, sürecin devamını sağlayan da Tanrı'nın bir başka fiilidir. Tanrı'nın faaliyet ya da etkinliğinin en büyük belirtileri kâinattaki canlılık yani yaratmadır. Yaratma fiili, deizmdeki gibi, yalnız ezelde ve bir defa olmaz. Tanrı sonsuza dek yaratmasına devam eder. O sürekli bir şeyler yaratır. Whitehead in düşüncesinde ise yoktan var etme fikrine yer verilmez. Ona göre yaratıcı olmayan Tanrı evren ile beraberdir. Diğer taraftan, Whitehead'in Tanrı'sının sürece dâhil olan veçhesiyle, Akif in etkin Tanrı anlayışı arasında da farklılıklar vardır. Whitehead'de, Tanrı, süreçten etkilenir, hatta süreç Tanrı'yı "oluşturur." Süreçte meydana gelen her faaliyet Tanrı'ya tesir eder. Akif te ise Tanrı var olduğu gibidir. Süreç dışında nasıl ise süreçle birlikte de öyledir. Başka bir ifadeyle, sürecin faaliyetleri, süreç içerisinde meydana gelen oluşum ve dönüşümler Tanrı'yı etkilemez ya da değişikliklere uğratmaz. Akif ve İkbal e göre, Tanrı mutlaktır ve O'nun mutlak özelliği O'nu her türlü etkileşimden ve değişimden tenzih eder. Akif ve İkbal, Tanrı daki etkinlikten yola çıkarak âlemin, Tanrı tarafından yaratıldığını ve yine Tanrı tarafından, âleme ve içinde barındırdıklarına ilk hareketin verildiğini söyler. Bununla birlikte varlıklar, yine kendilerine Tanrı tarafından verilmiş olan iradelerini kullanmalarına göre yaşamlarını sürdürürler. Onlardaki bu hayatta kalma arzusu onları ayakta tutar. Bu durumda yaşamayı ve sonsuzluğu isteyen her varlık çalışmak, dolayısıyla hareket etmek, eylemde bulunmak zorundadır. Hareketten vazgeçtiği anda ilahi kanun gereği yok olacaktır. Akif, bu konuyu Tanrı dan ve tabiattan örnekler vererek, insanlara anlatmaya çalışmış ve toplumların hayatta kalma mücadelesi yolunda, nasıl bir tavır almaları gerektiğini açıklamak istemiştir. Sonuç olarak, Akif ile İkbal in Tanrı hakkındaki düşünceleri, genel hatlarıyla geleneksel İslâmî inancın çizgilerini taşımaktadır ve bu inancın felsefi teizme uyarlanmış bir yorumuna sahiptir. Hayatın bir hareket ilkesi ile temellendirilmesi, yani, sürecin, harekete bağlı olduğu bir tablo çizen Akif ve İkbal, süreç felsefesinde, Tanrı'yı anlama ve tanımlama konularından ayrı 14

22 Yıldırım, A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): 1-15 olarak insanın süreç içerisindeki rolünü daha fazla ön plana çıkarmışlardır. Hatırlayacak olursak, Whitehead, ağırlıklı olarak Tanrı'nın konum ve rolünü konu edinmiş; dolayısıyla, O'nun süreç içindeki durumlarını tasvir etmeye çalışmıştı. İslâm düşüncesinde, Tanrı ile ilgili tartışmaların, Kur'an ile sonlandırılması ve Kitap'ta yeterli bilgilerin bulunması, İkbal ve Akif in, doğal olarak, bu konuyu fazla irdelememelerine sebep olmuş olabilir. Bu durumda söz konusu mesele hakkındaki düşünceler, daha çok Tanrı karşısında kâinat ve insan hakkındaki yorumlara yönelmiştir. KAYNAKLAR Albayrak, M. (2001), Tanrı ve Süreç, Isparta: Fakülte Kitabevi. Aydın, M. S. (1985), "Süreç Felsefesi Işığında Tanrı-Âlem İlişkisi," A.Ü.İ.F. Dergisi, 27: Aydın, M. S. (2001), Âlemden Allah'a, İstanbul, Ufuk Kitapları. Bolay, S. H. (1987), "Düşünür Olarak Mehmed Akif," H.Ü.E.F.D. Mehmet Akif Ersoy Özel Sayısı, 5/l: 1-5. Çaviş, A. (1987), Anglikan Kilisesine Cevap, (Çev.; M. Akif), Ankara: D.İ.B. Yayınları. Ersoy, M. A. (H.1331), "Fatih Kürsüsünde," Sebilü'r-Reşad ve Sırat-ı Müstakim Dergileri. Ersoy, M. A. (1990), Mehmed Akif Külliyâtı, (Haz.; İsmail Hakkı Şengüler), İstanbul: Hikmet Neşriyat. Ersoy, M. A. (1996), Safahat, (Haz.; M. Ertuğrul Düzdağ), İstanbul: Gonca Yayınları. İkbal, M. (1958), Cavidname, (Çev.; Annemarie Schimmel), Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. İkbal, M. (1958), Esrar ve Runuz, Rumuz Bi-Hodi (Çev.; Ali Nihat Tarlan), İstanbul: Yenilik Basımevi. İmamoğlu, A. (1997), İman ve Aksiyon Adamı Mehmed Akif, İstanbul: Ravza Yayınları. Karlığa, B. (1999), "Bir Uygarlık Düşünürü Olarak Mehmed Akif," Yedi İklim Dergisi, 117: Schimmel, A. (1990), Peygamberane Bir Şair ve Filozof Muhammed İkbal, (Çev.; Senail Özkan), Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. Whitehead, A. N. (1967), Process and Reality, An Essay In Cosmology, New York: The Mac Millian Company. Yurdagür, M. (1984), Allah'ın Sıfatları, İstanbul: Marifet Yayınları. 15

23 Rençber, B.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Şebeke Analizinde Cpm Tekniği ve Bir Uygulama Bahman Alp Rençber 1 Özet Bu çalışmanın amacı, şebeke analizinde CPM tekniğinin araştırılmasıdır. Bu amaçla verileri Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarından temin edilen Kayaş Kayseri arasında bulunan demiryolu hattına kurulacak olan Merkezi Trafik Kontrol projesi ele alınmıştır. Projeye ait şebekede kritik ve kritik olmayan faaliyetler belirlenmiş ve bu faaliyetlerden yararlanarak kritik yol bulunmuştur. Ayrıca faaliyetler için hızlandırılmış zaman ve hızlandırılmış maliyetler dikkate alınarak projenin en kısa sürede ve en az maliyetle tamamlanması hesaplanmıştır. Anahtar Kelimeler: Şebeke Analizi, CPM Tekniği, Hızlandırılmış Zaman Ve Maliyetler. Cpm Technique in Network Analysis and Its Application Abstract The purpose of this study is to investigate the CPM technique in network analysis. Fort this aim, Central Traffic Control Project obtained from Turkish State Railways that will be established in Kayaş- Kayseri line is elaborated. The critical and non-critical activities were determined and with the aid of these activities, the critical path was devised. Furthermore, considering the accelerated time and costs, the method to complete the Project in the soonest period and with the lowest cost is calculated. Key Words: Network Analysis, CPM Technique, Accelerated Time and Costs 1.GİRİŞ Günümüzde büyük ölçekli projelerin planlanması, programlanması ve kontrol tekniklerinin ortak kullanışı şebeke ağı planlanması olarak bilinir. Şebeke, faaliyetler listeleri ve öncelik listelerinin hazırlanmasıyla geliştirilebilir. Bir şebeke projenin tamamlanması için işlem sırasını resmeder. Hareket noktasından son tamamlanma hedefine kadar hangi işlemlerin nasıl bir sırayla yerine getirileceğini gösterir. Büyük ölçekli projelerin niteliği, ne yapılması gerektiğinin planlanması ve başarı programının birlikte yapılmasını gerektirir. Bunlar birbirine bağlıdır ve büyük ölçekli projelerin planlanması kaynakların toplam projeye dağıtılması için bir plan da içerir. Bunu yapmak için gerekli işlemleri, bunların zamanlama ve birbiriyle ilişkilerini, yapılabilecek bütün programların insan gücü ve diğer kaynak gereksinimlerini ve bütün bunların projenin tamamlanma tarihi ile ilişkilerini belirlemeliyiz. Projelerin karmaşık olması, gerekli 1 Yrd. Doç. Dr., Gazi Üniversitesi Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi, Endüstriyel Teknoloji Eğitimi Bölümü, bahman@gazi.edu.tr 16

24 Rençber, B.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): işlemler, program ve kaynakların dağıtımını kapsayan eşgüdümlü bir planı gerektirir. Bu gereksinmeyi karşılamak üzere şebeke planlama teknikleri geliştirilmiştir (Sezgin ve Ada,1991: 251). Şebeke analizi, projenin belirlenen hedeflerine varabilmesi için projeye ayrılan kaynakları, var olan çevre şartları içinde, optimum şekilde kullanılmasına olanak sağlar. Başka bir deyişle; şebeke analizinin amacı, maliyetleri ve süreyi minimize etmektir (Halaç, 1987). Şebeke analizinde projenin gerçekleştirilmesi için gerekli planlama, programlama ve kontrolü kapsayan genel yönetim faaliyetleridir. Burada; a) Planlama: proje yönetiminde en önemli safha proje planlamasıdır. Planlama aşaması, projeyi çeşitli faaliyetlere bölmekle başlar. Daha sonra faaliyetlerin süreleri tahmin edilir ve iş akış şeması çizilir.çizilen iş akış şeması,projenin faaliyetleri arasında ilişkileri temsil eden bir çizelgedir.planlama aşaması olarak iş akış şemasının çizilmesi farklı işleri ayrıntıları ile inceleme avantajı sağlar ve proje uygulamaya konulmadan önce önerilen geliştirmeleri yapma olanağı verir.çok daha önemli olan yönü, proje için programı geliştirmede kullanılmasıdır. b) Programlama: programlama aşamasının amacı, her bir faaliyet için başlama ve bitiş zamanını gösteren bir zaman diyagramı hazırlamaktır. Bu diyagram belirlenen faaliyetin projenin diğer faaliyetlerle ilişkisini de gösterir. Ayrıca program, proje zamanında tamamlanırsa, özen gerektiren zaman açısından kritik faaliyetleri göstermelidir. Program kritik olmayan faaliyetler için geciktirildikleri zaman veya sınırlı kaynaklar etkin bir şekilde kullanıldığı zaman kullanılması avantajlı olan gecikme miktarı veya serbestlik süresini göstermelidir. c) Kontrol: Kontrol aşamasında, düzenli aralıklarla proje için ilerleme raporlarını düzenleme amacına yöneliktir ve bu amaçla iş akış diyagramı ile zaman diyagramı kullanılır. Kontrol aşaması ile proje güncelleştirilir, analiz edilir ve gerekirse projenin kalan bölümleri için seçenekler belirlenir (Gaither, 1980: 297). 2.MATERYAL VE YÖNTEM 2.1 Materyal Araştırma materyalini Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarından temin edilen Kayaş Kayseri arasında bulunan demiryolu hattına kurulacak olan Merkezi Trafik kontrol sisteminin kurulması oluşturmaktadır. Proje analizinde CPM tekniği kullanılmıştır. Projenin faaliyetleri Tablo 1 de ve faaliyetler ile ilgili tamamlama zamanı ve maliyetleri tablo 2 de görülmektedir. 17

25 Rençber, B.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Tablo 1. Projeye Ait Faaliyetler. Faaliyetler Öncül Faaliyetler A Sinyalizasyon tesisinin kurulacağı hattın incelenmesi - B Blok uzunluklarını etkileyen faktörlerin tespiti - C Bu faktörlere bağlı olarak blok bölgelerin ve OS'lerin tespiti A B D Yapılan tespitlere göre blok devre planlarının çizimi C E Kablo planlarının oluşturulması C F Gerekli sinyal, ATS ve makas ekipmanlarının getirilmesi D G Sinoptik panel, merkez ekipman ve merkez bilgisayarların D getirilmesi H İstasyon içi teçhizatlar ve masaların getirilmesi D 1 Gerekli yedek parçanın getirilmesi D J Sinyal, OS dolaplarının ve telefon kutularının yaptırılması D K Kablo güzergahının kazılması ve kablonun eşzamanlı E yerleştirilmesi L Blok bölgelerine sinyal dolaplarının yerleştirilmesi J M Blok bölgelerine sinyallerin, ATS cihazlarının ve telefonların F yerleştirilmesi N Sinyaller, ATS cihazları ve sinyal dolapları bağlantılarının K L M yapılması 0 İstasyon teçhizat dolaplarının yerleştirilmesi H P İstasyon içi giriş-çıkış sinyalleri, OS makasları ve ATS cihazlarının F yerleştirilmesi Q İstasyon içi makas, sinyal ve ATS'lerin teçhizat dolapları ile K O bağlantılarının yapılması P R İstasyon masalarının yerleştirilmesi ve hat bağlantılarının Q yapılması S Merkez sinoptik panelin kurulması ve bilgisayarların G yerleştirilmesi T Merkez yönetim cihazları ile hat bağlantılarının yapılması, kontrolü N R S U Merkez CTC cihazlarının çalışma sistemlerinin simülatör üzerinde T kontrolü V Sistemi çalıştıracak olan dispeçerlere sistem eğitiminin verilmesi S W Geçici kabul için sisteme ait bütün komponentlerin TCDD U V yetkilileri huzurunda testi X Geçici kabul döneminde sistemin dispeçerler tarafından W çalıştırılması Y Sistemin tam kabulü I X 18

26 Rençber, B.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Tablo 2: Proje Faaliyetler İle İlgili Tamamlama Zamanı ve Maliyetleri Normal Hızlandırıl Normal Hızlandırıl Azaltılmı Maliyet Haftalık Faaliye zaman mış Maliyet mış ş Artışı ($) maliyet tler (hafta) Zaman ($) Maliyet artışı ($) Hafta (hafta) ($) sayısı A B C D E F G H J K L M N P Q R S T U V W X Y Yöntem Şebeke analizinde Proje Değerlendirme ve Gözden Geçirme Tekniği (Project Evaluation and Review Technique, PERT) ve Kritik Yol Metodu (Critical Path Method, CPM) projelerin planlanması ve uygulamadaki denetimi için kullanılan yöntemlerdir (Öztürk, 1987:169). Ele alınan projenin analizinde CPM metodu kullanılmıştır. PERT ve CPM yöntemleri arasındaki fark projelerin tamamlanma süresi ve maliyetleriyle ilgilidir. CPM yönteminde proje daha önce yapıldığından dolayı eldeki 19

27 Rençber, B.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): bilgilerden yararlanarak projenin tamamlanma süresi ve maliyeti hesaplanabilmektedir. PERT yönteminde ise, proje ilk kez uygulandığı için faaliyetlerin zamanının belirlenmesinde iyimser, en olası ve kötümser zamanlardan yararlanılır. Bu üç zamanın ortalaması, faaliyetin tamamlanma süresini belirlemektedir (Evans ve ark.,1984). CPM metodundan yararlanarak projeler en az maliyet ve en kısa sürede bitirilebilmektedir. Bu yöntem daha önce uygulanmış projelerin analizinde kullanılmaktadır. Dolayısıyla projenin tamamlanma süresi ve maliyeti ile ilgili bilgiler bilinmektedir. CPM de tüm faaliyetler için, normal zaman ve hızlandırılmış zaman olmak üzere iki zaman ve normal maliyet ve hızlandırılmış maliyet olmak üzere iki maliyet hesaplanmaktadır. Normal zaman bir faaliyetin normal şartlar altında yapılan zamanı göstermektedir. Normal maliyet, işlemlerin normal zamanda tamamlanması için gereken maliyettir. Hızlandırılmış zaman faaliyetin normal zamana göre daha kısa sürede bitirileceği zamanı göstermektedir. Hızlandırılmış maliyet hızlandırılmış zamanda faaliyetin tamamlanması için gerekli maliyettir (Gibbs,1984). Toplam proje süresini kısaltmak için kritik yol üzerindeki faaliyetlerin kısaltılması gerekir. Bu amaçla kritik olmayan faaliyetlerin artık zamanlarından faydalanılır ve kaynaklar kritik olmayan faaliyetlerden kritik faaliyetlere aktarılır. Bunun için öncelikle hangi işlemi kısaltmanın maliyetinin en düşük olduğu belirlenmelidir. Aynı zamanda kritik yolu kısaltma hedefinin bir parçası olarak, kritik olmayan faaliyetleri, farklı zaman maliyet özellikleriyle toplam proje maliyetini minimize etmede kullanabiliriz. İşlem zamanını bir birim kısaltmanın göreli olarak daha yüksek maliyetli olduğu faaliyet sürelerini artırıp, daha düşük maliyetli faaliyetleri kısaltarak toplam proje maliyetini azaltabiliriz (Sezgin ve Ada, 1991: 257). 3. BULGULAR VE YORUM Ele alınan projenin analizinde CPM yönteminden yararlanılmıştır. Projeye ait şebeke şeması şekil 1 de gösterilmiştir. Analiz sonuçları tablo 3 ve 4 de verilmiştir. Tablo 3 de tüm faaliyetlerin en erken başlama zamanı (The Earliest Start Time, ES) ve en erken bitiş zamanı (The Earliest Finish Time, EF), aynı şekilde faaliyetlerin en geç başlama zamanı (The Latest Start Time, LS) ve en geç bitiş zamanı (The Latest Finish Time, LF) elde edilmiştir. Bu değerlerden yararlanarak faaliyetler için serbest zaman bulunmuş ve serbest zaman değerine göre kritik ve kritik olmayan faaliyetler belirlenmiştir. Serbest zamanı sıfır olan faaliyetler kritik faaliyetlerdir. Tablo 3 de görüldüğü üzere A, C, D, H, O, Q, R, T, U, W, X ve Y faaliyetleri kritik faaliyetlerdir. 20

28 Rençber, B.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013):

29 Rençber, B.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Şekil 1: Projeye Ait Şebeke Şeması Kritik faaliyetlerin tamamlanmasında gecikme olduğu takdirde projenin tamamlanma süresi gecikme ile karşı karşıya kalacaktır. Dolayısıyla kritik faaliyetlerin zamanında bitirilmesine dikkat edilmelidir. Serbest zamanı sıfırdan farklı olan faaliyetler kritik olmayan faaliyetlerdir. Bu tür faaliyetlerin tamamlanmasında serbest zaman değerine göre gecikme yapılabilmektedir. Bu gecikmeler projenin tamamlanma süresine hiç bir etki yapmaz. Tablo 3: Projeye Ait Kritik Yol Faaliyetler Süre (hafta) En erken başlama zamanı (ES) En erken Bitiş zamanı (EF) En geç Başlama zamanı En geç bitiş zamanı (LS) A Evet B Hayır C Evet D Evet E Hayır F Hayır G Hayır H Evet Hayır J Hayır K Hayır L Hayır M Hayır N Hayır O Evet P Hayır Q Evet R Evet S Hayır T Evet U Evet V Hayır W Evet X Evet Y Evet Kritik Yol : A-C-D-H-O-Q-R-T-U-W-X-Y (LF) Serbest zaman =LS-ES = LF-EF Kritik yol üzerinde bulunma Şekil 1 deki şebeke şemasından görüldüğü üzere şebekenin ilk ve son olayları arasında çeşitli yollar (güzergahlar) bulunmaktadır. Bu yollar içerisinde en uzun olanına kritik yol denir. Bu yolun üzerinde olacak herhangi bir gecikme bütün projenin tamamlanmasını geciktirir. Tablo 3 den ve şebeke şemasından görüldüğü üzere A-C-D-H-O-Q-R-T-U-W-X ve Y faaliyetlerinin bulunduğu yol en uzun yoldur. Bu yol projenin kritik yoludur. Kritik yolda yer alan faaliyetlerin tamamlanma süreleri 108 haftadır. Bu süre projenin tamamlanma süresine eşit olmaktadır. Başka bir deyişle, ele alınan proje normal zamanda 108 haftada tamamlanacaktır. 22

30 Rençber, B.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Tablo 4: Hızlandırılmış Durumda Projenin Tamamlanma Süresi ve Maliyeti Şebeke üzerindeki çeşitli yollar (güzergahlar) Hızla ndırıl mış faaliy etler Norm al zama n (C) (D) (O) (A) (B) (P) (R) (T) (Q) 1. kade me 2. kade me 3. kade me 4. kade me 5. kade m 6. kade me 7. kade me 8. kade me 1 A C D I Y A C D G S V W X Y A C D G S T U W X Y A C D J L N T U W X Y A C D F M N T U W X Y A C D F P Q R T U W X Y A C D H 0 Q R T U W X Y A C E K Q R T U W X Y A C E K N T U W X Y B C D I Y B C D G S V W X Y B C D G S T U W X Y B C D J L N T U W X Y B C D F M N T U W X Y B C D F P Q R T U W X Y B C D H 0 Q R T U W X Y B C E K Q R T U W X Y B C E K N T U W X Y kadem e 1.KADEME C: 4 > 3 1*10000=10000 $ 2.KADEME D: 6 > 4 2*10000=20000 $ 3.KADEME 0: 14 > 11 3*10000=30000 $ 4.KADEME A: 5 > 4 1*30000=30000 $ 5.KADEME B: 4 > 3 1*20000=20000 $ 6.KADEME P: 20 > 16 4*52500= $ 7.KADEME R: 11 > 10 1*120000= $ 8.KADEME T: 7 > 6 1*150000= $ 9.KADEME Q: 12 > 11 1*350000= $ Normal Hızda Toplam süre : 108 hafta Toplam maliyet : $ Hızlandırılmış Durumda Toplam süre : 98 hafta Toplam maliyet : $ 23

31 Rençber, B.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Ancak projenin en kısa sürede ve en az maliyetle bitirilebilmesi amacıyla faaliyetler için hızlandırılmış zaman dikkate alınmıştır. Bu amaçla, kritik yolda en düşük hızlandırma maliyeti olan faaliyet kısaltılır. Bu işlemden sonra yeni bir kritik yol elde edilir. Yeni kritik yolda yine en düşük hızlandırma maliyeti olan faaliyet kısaltılır. Tekrar başka bir kritik yol elde edilir. Bu kritik yolda tekrar en düşük hızlandırma maliyeti olan faaliyet kısaltılır. Bu işlemlere tüm faaliyetleri hızlandırılmış olan bir kritik yolun elde edilmesine kadar devam edilir. Tüm faaliyetleri hızlandırılmış bir kritik yolun bulunması ile amaca ulaşılmış olur. Yani, projenin tamamlanması için en kısa süre ve en az maliyet elde edilmiş olur. Araştırma için ele alınan proje için yukarıda ifade edilen işlemlerin sonucu tablo 4 de verilmiştir. Bu tablo dan görüldüğü üzere normal hızda projenin tamamlanma süresi 108 hafta, ve maliyeti dolar olmaktadır. Ancak hızlandırılmış durumda projenin tamamlanma süresi 98 hafta, ve maliyeti dolar olmaktadır. 4. Sonuç ve Öneriler Görüldüğü gibi ele alınan projenin en kısa süre ve en düşük maliyetle tamamlanması için çeşitli kritik yollar üzerinde bulunan faaliyetlerin süreleri hızlandırılmıştır.bu işlemler tüm faaliyetleri hızlandırılmış bir kritik yolun bulunması ile son bulmuştur. Elde edilen son kritik yol, projenin en kısa süre olarak 98 haftada ve en az maliyet olan dolar la tamamlanabileceğini göstermektedir. Teknolojik gelişmelere paralel olarak büyük ölçekli projeler gün geçtikçe daha karmaşık hale gelmektedir. Bu projeler yüzlerce ve bazen binlerce faaliyet içermektedir. Bu tür projelerin niteliği, ne yapılması gerektiğinin planlanması ve başarı programının birlikte yapılmasını gerektirir. Bunu yapmak için gerekli faaliyetleri, bunların zamanlama ve birbirleriyle ilişkilerini ve bütün bunların projenin tamamlanma süresi ile ilişkilerini belirlemeliyiz. Proje yöneticisi, etkin bir plan geliştirilmesi için, hangi faaliyetlerin yerine getirileceği, ne zaman ve kimler tarafından gerçekleştirileceğini, faaliyetlerin ne şekilde yapılacağını, ne zaman tamamlanacağını belirtmektedir. Bu sorulara cevap bulduğu zaman hedeflerini ve planın temellerini belirler. Büyük ölçekli projelerde zaman ve maliyet kontrolü, projelerin faaliyet sayısının artması sebebiyle zorlaşmaktadır. Dolayısıyla projelerde zaman ve maliyet kontrolü klasik yöntemlerle mümkün olamamaktadır. Bunun için şebeke analizinde kantitatif tekniklerin kullanılması kaçınılmaz bir gerçektir. Bu yöntemler PERT ve CPM dir. Proje yöneticileri bu yöntemlerden yararlanarak projelerin tamamlanma sürelerini minimize edebilmekte ve dolayısıyla projeler en az maliyetle uygulanabilmektedir. 24

32 Rençber, B.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): KAYNAKLAR Evans, J.; Anderson, D.; Sweeney, D.; Williams, T. (1984), Applied Production and Operations Management, West Publishing Company, Minnessota. Gaither, N. (1980), Production and Operation Management: A Problem Solving and Decision- Making Approach, The Dryden Press, N.Y. Gibbs, M. (1984), The Management of Operations,John Wiley and Sons Inc.,N.Y. Halaç, O. (1978), Kantitatif Karar Verme Teknikleri, Arpaz Matbaacılık, İstanbul. Öztürk, A. (1978), Yöneylem Araştırması, Uludağ Üniversitesi Yayınları, No: , Bursa. Sezgin, A.; Ada, E. (1991), İşletmeciler İçin Yöneylem Araştırması, Türk Pazarlama Vakfı Yayınları,Ankara. 25

33 Çubukcuoğlu, B.; Ersöz, T.; Düğenci, M.; Özseven, T./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): OECD Ülkeleri İçin Genişbant Abone Sayısını Etkileyen Faktörlerin Çoklu Regresyon Modeli İle Analizi Bilge Çubukcuoğlu 1, Taner Ersöz 2 Muharrem Düğenci 3, Turgut Özseven 4 Özet Genişbant internet hizmetleri, bilgi ekonomisinin en önemli altyapılarından birini oluşturmakta ve hem sosyal hem de iktisadi pek çok alanda yeni dönüşümlere sebep olmaktadır. Bu bağlamda, ülkelerin rekabet avantajlarını kaybetmemeleri için ülke birey ve kurumlarının söz konusu hizmetlere olan erişim olanaklarının artırılması önem taşımaktadır. Söz konusu hedef doğrultusunda hemen her ülke çeşitli politikalar geliştirip uygulamaktadır. Makale kapsamında OECD internet sitesinden edinilen verilerden OECD üyesi 30 ülkenin genişbant abone sayılarını etkileyen çeşitli faktörlerin etkisini araştırmak için çoklu regresyon analizi yapılmıştır. Analiz sonucunda gelir seviyesinin genişbant internet kullanımında en önemli bir etken olduğu tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: OECD, Genişbant, Çoklu Regresyon Analizi Multiple Regression Analysis of the Affecting Factors for Broadband Membership of OECD Countries Abstract Broadband Internet services form one of the most important foundations of knowledge economy and they stimulate new transformations in various social and financial domains. Increased accessibility to these services is crucial for a country s citizens and corporations to maintain competitive advantages. Through the development and application of diverse policies, increased accessibility can be achieved. In this paper, a multiple regression analysis is applied to data gathered from 30 different countries from OECD official website in order to study the effects of various factors that influence broadband membership. Results show that income is the most important determinant on the preference of broadband internet. Key Words: OECD, Broadband, Multiple Regression Analysis 1 Karabük Üniversitesi Endüstri Mühendisliği, cubukcubilge@hotmail.com 2 Dr., TÜİK, Ulusal Hesaplar Daire Başkanlığı, taner.ersoz@tuik.gov.tr 3 Yrd.Doç.Dr. Karabük Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü, mdugenci@gmail.com 4 Öğr.Gör. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Turhal Meslek Yüksekokulu, turgutozseven@gmail.com 26

34 Çubukcuoğlu, B.; Ersöz, T.; Düğenci, M.; Özseven, T./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): GİRİŞ Gelişmiş ve modern dünyada en önemli etkenlerden biri bilgi ve iletişim teknolojileri olarak kabul edilmekte ve genişbant internet aracı da önemli bir etken olarak ortaya çıkmaktadır. Genişbant internet kavramı; son kullanıcıya ulaşan altyapının, yüksek hız gerektiren video hizmeti gibi bir hizmeti vermeye kapasitesinin ve teknolojisinin uygun olması anlamında tanımlanmaktadır. Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmelere paralel olarak, kişi başı bant genişliği de artmaktadır. İnternet teknolojisinin gelişme sürecinde darbant ve genişbant erişimi kavramları ortaya çıkmıştır. Darbant erişim, çevirmeli modemler aracılığı ile genellikle telefon hatları üzerinden yapılan bağlantı çeşitlidir. Darbant genel olarak yüksek veri iletişimine ihtiyaç duymayan uygulamalar için kullanılır. Yetersiz bant genişliği sebebiyle bu teknolojinin kullanımı günümüzde çok azdır (Küçüker, 2012). Genişbant internet kavramının ortaya çıkmasıyla darbant hizmetinden ayırt edici olarak hız ve kesintisiz erişim kavramları önem kazanmıştır. Ayrıca bu teknoloji ile internete her zaman bağlı olma durumu ortaya çıkmış ve bu durumda yeni uygulamalarla birlikte soysal ve ekonomik hayatta bir dönüşüm sürecinin başlamasına neden olmuştur (Tözer, 2011). Teknolojik gelişmeler sonucunda internet üzerinden verilen hizmetlerin içeriklerinin zenginleşmesi ve transfer edilen dosya boyutlarının gittikçe artmasından dolayı abonelerin ihtiyaç duydukları bant genişliği zamanla artmaktadır. Bu sebeple bu gün için kabul edilen bant genişliği miktarları gelecekte ihtiyaçlara cevap vermeyebilir (Küçüker, 2012). Şekil 1. Genişbant İnternet Abone Sayıları Türkiye de genişbant internet abone sayısı Şekil 1 de görüleceği üzere hızla artan bir ivme içindedir yılında sadece genişbant internet abonesi bulunmaktayken 2012 yılında abone sayısı yaklaşık olarak 755 kat artmış ve 14 milyonu geçmiştir

35 Çubukcuoğlu, B.; Ersöz, T.; Düğenci, M.; Özseven, T./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): dönemindeki artışın bu denli yüksek olmasının sebebi 3G teknolojisi ile birlikte mobil cepten internet kullanımının yaygınlaşmasıdır (Anonim,2013b). Bilgi Toplumu Stratejisinin Yenilenmesi Projesi nin raporuna göre Türkiye de 3G hizmetlerinin sunulmasıyla birlikte mobil internet kullanımı hızlı bir şekilde artmaktadır fakat gelinen seviyede Türkiye, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü nün (OECD) ülkelerine göre geri durumdadır yılsonu OECD verilerine göre ülkelerdeki mobil internet nüfus kullanım oranları karşılaştırıldığında, Türkiye nin %8,6 ile son sıralarda yer aldığı görülmektedir (Anonim, 2013b). Şekil 2 de BMI Telekomünikasyon raporuna göre Mobil Genişbant İnternet Penetrasyonuna ilişkin ülke karşılaştırmaları ve kullanıcı sayıları verilmiştir. Şekil 2. Mobil Genişbant İnternet Penetrasyonu Bu çalışmanın amacı, genişbant talebini etkileyen ekonomik parametrelerin belirlenmesi ve bunların çoklu regresyon ile analizinin yapılmasıdır. Bu sayede genişbant internet talebini etkileyen faktörlerin belirlenmesi ve bu faktörlerin genişbant internet talebini ne kadar etkilediğinin hesaplanması, genişbant internet hizmetlerinin ülke genelinde yaygınlaştırılması için uygulanacak politikaların belirlenmesinde önem taşıyacaktır. Genişbant internet kullanımının büyümeye, üretkenliğe, rekabete ve istihdama olan katkıları arttıkça kamunun genişbant erişim alanlarını arttırması beklenmektedir. Hazırlanan çalışma 5 bölümden oluşmaktadır. İkinci bölümde çalışmaya ilişkin literatür taraması, üçüncü bölümde kullanılan materyaller ve yöntemler, dördüncü bölümde bulgular ve son bölümde elde edilen bulgulara göre sonuçlar verilmiştir. 28

36 Çubukcuoğlu, B.; Ersöz, T.; Düğenci, M.; Özseven, T./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): LİTERATÜR TARAMASI Cadman ve Dineen (2008), genişbant internet kullanım talebinin fiyat ve gelir esnekliklerini tahmin etmek amacıyla içlerinde Türkiye nin de bulunduğu 30 adet OECD ülkesinin 2007 yılına ait verilerini yatay kesit yöntemiyle analiz etmişlerdir. Araştırmacılar kurdukları talep modelinde genişbant internet yaygınlığını ölçmek amacıyla bağımsız değişken olarak fiyat, kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasıla, genişbant internet kullanımının başlangıcından beri geçen süre ve bu değişkenin karesi kullanılmıştır. Çalışma sonucunda fiyat esnekliği -0.47, gelir esnekliği ise 0.77 olarak tahmin edilmiştir. Bu sonuçlar gelişmiş ülkelerdeki telefon kullanımına ilişkin yapılan ampirik bulgulara benzerdir. Ayrıca genişbant internetin ülkelerde kullanıldığı yıl sayısının yapılan analiz sonucunda önemli bir değişken olduğu görülmüş ve katsayı 0.79 olarak tahmin edilmiştir. Bütün katsayılar istatistikî olarak anlamlı bulunmuştur. Bir başka çalışmada Bouckaerd, Dijk ve Verboven (2010), Genişbant interneti incelemek amacıyla 20 OECD ülkesi verisini yılları arasındaki 6 yıllık dönemi panel veri yöntemiyle analiz etmişlerdir. Analizde ortalama fiyatlar, gelir, ortalama internet hızları, nüfus dağılımı, bilgisayar yaygınlığı gibi değişkenler kullanılmıştır. Çalışma sonucunda her 1000 dolarlık gelir artışına karşılık genişbant internet kullanımında %1 e yakın bir artış olduğu gözlemlenmiştir. Ortalama fiyatları temsil eden değişkenin katsayısı olarak tahmin edilmiştir. Aynı çalışmada ortalama internet hızlarını temsil eden katsayı olarak tahmin edilmiş ve istatistikî olarak anlamlı bulunmuştur. Bouckaerd ve arkadaşları tarafından bu çalışmalarında bilgisayar kullanımının nüfusa oranındaki artışın da genişbant internet kullanımında etkili olduğu tespit edilmiştir. Bu katsayı 0.18 olarak tahmin edilmiş ve istatistikî olarak anlamlı bulunmuştur. Farklı bir çalışmada Ferreruela ve Munoz (2004), OECD ülkelerinin dönemine ait verilerini panel veri tekniği ile analiz etmişlerdir. Platform rekabeti genişbant internetin yaygınlaşmasında etkili ve anlamlı bulunmuştur. Bunun dışında çevirmeli ağ aboneleri sayısı ve bilgisayar kullanım oranları da talep yönünde en belirleyici faktörler olarak tespit edilmiştir. Bu sonuç genişbant internetin yeni bir teknoloji olarak kabul edildiği döneminde genişbant talebinin kullanıcıların yeni teknolojilere ve bilgisayar kullanımına yatkınlığı ile bağlantılı olduğunu göstermektedir. Ayrıca internette bulunan yerel içeriğin yaygınlığı, eğitim seviyesi ve gelir düzeyi de pozitif ve anlamlı bulunmuştur. Fiyat ise pozitif olarak tahmin edilmiş ancak istatistiki olarak anlamsız bulunmuştur. Lee ve diğerleri (2011), OECD ülkelerinin verilerini kullanarak yaptıkları çalışmada gelir, bilgisayar ulaşabilirliği, nüfus yoğunluğu ve eğitim seviyesi gibi değişkenlerin kullanıldığı panel veri analizi sonucunda gelir esnekliğini olarak tahmin etmiş ve istatistiksel olarak yüzde 5 seviyesinde anlamlı bulmuşlardır. Fiyat değişkeninin bulunmadığı bu 29

37 Çubukcuoğlu, B.; Ersöz, T.; Düğenci, M.; Özseven, T./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): çalışmada eğitim seviyesinin genişbant internet kullanımı üzerinde önemli bir etkisi olduğu görülmüş ve katsayı olarak tahmin edilmiştir. Yapılan bir başka çalışmada Murillo ve Gabel (2003), 135 ülkenin 2001 yılına ait verileriyle yaptıkları çalışmada fiyat, gelir, nüfus yoğunluğu, eğitim seviyesi, ülkedeki bilgisayar sayısı ve dar bant internet kullanım oranı gibi değişkenleri kullanarak oluşturdukları modeli tahmin etmişlerdir. Modelin tahmini sonucunda gelir esnekliği 1.6 olarak tahmin edilmiş, 1 Megabyte verinin maliyetindeki 1 birimlik düşüşün genişbant internet kullanımında %9 luk bir artış yaratacağı görülmüştür. Yerel internet sitelerinin yaygınlığı modelde istatistiksel olarak anlamsız bulunmuştur. Bu durum internetin uluslararası bir ağ olması dolayısıyla kullanıcıların farklı ülkelerdeki sitelere de girebilmesi ile açıklanılmıştır. Araştırmacılar gelir ve fiyatın genişbant internet kullanımını önemli ölçüde etkileyeceğini belirtmiş, düşük gelire sahip ülkelerde genişbant internet kullanımının sübvanse edilmesini önermişlerdir. Başka bir çalışmada Turner (2006), OECD üyesi 30 ülkenin 2005 yılına ait verisiyle yaptığı ekonometrik analizde gelir ve yoksulluk sınırındaki nüfus oranının OECD ülkelerindeki genişbant internet kullanımını etkileyen en önemli iki etken olduğunu belirtmiştir. Analiz sonuçlarına göre kişi başı gelirdeki 1000 dolarlık bir artış genişbant internet kullanım oranında 0.19 puanlık bir artış yaratmaktadır. Yoksulluktaki %1 artış genişbant internet kullanım oranını 0.64 düşürmektedir. Diğer değişkenler fiyat, eğitim ve şehirleşme istatistiki olarak anlamsız bulunmuştur. Aynı çalışmada tahmin edilen log modelde de genişbant internet kullanımını etkileyen en önemli iki faktör gelir ve yoksulluk oranı olduğu ve gelirdeki %1 birimlik bir artış genişbant internet kullanımında beklentilerle uyumlu olarak %0.93 artış yarattığı ve yoksulluktaki %1 birimlik artış ise genişbant kullanım oranında %65 oranında bir düşüş yarattığı tespit edilmiştir. Her iki değişken de istatistikî olarak anlamlı bulunmuştur. Kero (2007), 30 OECD ülkesi için 2001 ve 2003 yıllarına ait verilerle yaptığı çalışmada fiyat, gelir, nüfus yoğunluğu ve sektördeki rekabet durumu gibi değişkenleri kullanarak bir ekonometrik model oluşturmuştur. Model tahmini sonucunda gelir % 10 seviyesinde anlamlı bulunmuş ve gelirin genişbant internet kullanımına negatif etkili olduğu görülmüştür (Küçüker, 2012). Başka bir çalışmada Koutroumpis (2009), 15 Avrupa Birliği ülkesi verilerini dönemi için incelemiştir. Bu ülkeler için GSYH, kişi başına GSYH, internet fiyatları, yaş arasındaki çalışan nüfus, eğitim oranı, şehirleşme oranı verileri ile bir eşanlı denklem modeli oluşturulmuş ve oluşturulan bu model panel veri tekniği ile tahmin edilmiştir. Genişbant internetin yaygınlaşmasındaki en önemli etkenlerden birinin şehirleşme oranı olduğu tespit edilmiştir. Her yüzde 1 birimlik şehirleşme artışı genişbant internet kullanımında 1.84 puanlık bir artış meydana getirmektedir. Fiyat değişkeninin katsayısı olarak tahmin edilmiş ve 30

38 Çubukcuoğlu, B.; Ersöz, T.; Düğenci, M.; Özseven, T./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Gelir ve eğitim seviyesi beklentilerle uyumlu olarak pozitif tahmin edilmiş ancak istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (Küçüker, 2012). Hausman, Sidak ve Singer (2001), A.B.D için yaptıkları bir çalışmada 41 eyalet ve 59 farklı sistem operatöründen 1999 yılına ait fiyat verileri toplayarak bir analiz gerçekleştirmişlerdir. Bu çalışmada darbant fiyatlarının genişbant fiyatlarına olan etkisi olarak tahmin edilmiş, ancak bu değer sıfırdan anlamlı derecede farklı bulunmamıştır. Türkiye için yapılan bir çalışmada Alsan (2006), 2003 Aralık ile 2005 Kasım ayı arasındaki aylık veriler kullanılarak oluşturduğu model sonucunda genişbant internet için fiyat esnekliğini olarak tahmin etmiştir. Ersöz (2009) tarafından yapılan ve genişband verilerinin de kullanıldığı Avrupa inovasyon göstergeleri (EIS) ışığında Türkiye nin konumu adlı çalışmada Çok Boyutlu Ölçekleme Analizi (ÇBÖA) sonucunda; Türkiye nin AB ülkeleri, ABD, Japonya ve İsrail içinde inovasyon göstergeleri bakımından düşük ülke özelliği gösterdiği saptanmıştır. Ayrıca, birbirine benzer veya farklı ülkeleri ayırmada önemli etken olan inovasyon göstergeleri içinde en etkili değişkenlerin; bilim insanı ve mühendis sayısı, yüksek öğrenim görmüş kişilerin sayısı, kamu Ar-Ge harcamaları, bilgi ve iletişim teknolojileri harcamaları, ileri teknoloji ürünleri ihracatı ve genişband veri aktarımının yaygınlığı olduğu belirlenmiştir (Ersöz, 2009). 3. MATERYAL ve METOT Çalışmanın verileri toplanırken ağırlıklı olarak OECD internet sitesinden alınan verilerden ve OECD nin yayınladığı Communications Outlook isimli raporlardan faydalanılmıştır. 30 OECD üyesi ülkenin genişbant abonelikleri ile ilgili 2010 yılının verileri ve yöntem olarak çoklu regresyon analizi kullanılmıştır. Çoklu regresyon modeli, bir bağımlı değişken ve birden çok bağımsız değişkenin etkisi altındadır. İstatistik teorisinde bu çoklu regresyon ilişkisi genel olarak şöyle ifade edilmektedir (Göktaş ve İşçi, 2010): Y = α + β 1 X 1 + β 2 X β K X K +εi Yukarıdaki eşitlikte bağımlı değişken Y; X 1,X 2,,X k tane bağımsız değişkenin doğrusal bir kombinasyonunca tayin edilmektedir (Akkaya ve Pazarlıoğlu, 2000). Eşitlikte yer alan k bağımsız değişken sayısını, α sabit terimi ve β lar bağımsız değişkenlere ilişkin katsayıları göstermektedir. Çalışmamızda 30 OECD ülkesi için çoklu regresyon analizi yapılmıştır. Modelimizde bağımlı değişken olarak genişbant abone sayısının nüfusa oranı (GAS) alınmıştır. Bağımsız değişkenler ise kişi başına düşen gelir (GSYH), genişbant erişimi olan hanelerin tüm hanelere oranı (GEOH),10 yada daha fazla çalışanı bulunan iş yerlerinde genişbant kullanımı (GİK), ülkelerin nüfus yoğunluğu (NY) ve yaş grubu için üçüncü seviye eğitim düzeyi (ÜSED) alınmıştır. Buna göre model: 31

39 Çubukcuoğlu, B.; Ersöz, T.; Düğenci, M.; Özseven, T./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): GAS= α + β 1 GSYH + β 2 GEOH + β 3 GİK + β 4 NY + β 5 ÜSED + ε i olarak tanımlanmaktadır. 4. BULGULAR Araştırma sonucunda OECD ülkeleri arasındaki toplam genişbant abone sayıları karşılaştırıldığında; en fazla sabit genişbant abone sayısı ile Amerika Birleşik Devletleri nde bulunmaktadır (Şekil 3). Amerika Birleşik Devletleri ni abone ile Japonya ve abone ile Almanya izlemektedir. Bu listede OECD nin verilerine göre Türkiye toplam genişbant internet abone sayısı ile 11. Sırada yer almaktadır. Şekil 3. Ülkelere Göre Toplam Genişbant Abonelikleri (Anonim, 2013a) Yukarıdaki veriler toplam abone sayılarını vermektedir. Abone sayılarının nüfusa oranları ülkelerdeki internet kullanımı hakkında daha iyi fikir vermektedir. Şekil 4 de OECD ülkelerindeki genişbant internet kullanıcılarının nüfusa oranlarını göstermektedir. Danimarka % ile OECD ülkeleri içerisinde en fazla oranda genişbant internet kullanılan ülkedir. Danimarka yı % ile Hollanda ve %35.82 ile İsviçre izlemektedir. Türkiye de nüfusun % 10 luk bir kısmının genişbant internet abonesi olduğu görülmektedir. 32

40 Çubukcuoğlu, B.; Ersöz, T.; Düğenci, M.; Özseven, T./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Şekil 4. OECD Ülkelerinde Genişbant İnternet Aboneliklerinin Nüfusa Oranı (Anonim, 2013a) Şekil 5. OECD Ülkelerinde Toplam GSYH ve Genişbant İnternet Kullanım Oranları (Anonim, 2013a) Genişbant internet aboneliğini etkileyen değişkenlerden biri kişi başına düşen gelirdir. Gelirin genişbant kullanımında pozitif bir etkisinin olacağı tahmin edilmiştir (Şekil 5). OECD ülkeleri için kişi başına düşen gelir ile sabit genişbant internet hizmetleri arasındaki ilişkiye baktığımızda korelasyonun 0.64 olduğunu görmekteyiz. Genel olarak kişi 33

41 Çubukcuoğlu, B.; Ersöz, T.; Düğenci, M.; Özseven, T./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): başına düşen gelirin yüksek olduğu ülkelerde genişbant internet kullanımının da yüksek olduğu söylenilebilir. Bir diğer etken genişbant erişimi olan hanelerin tüm hanelere oranıdır. Şekil 5 de OECD ülkelerindeki genişbant internet erişimi olan hanelerin tüm hanelere oranı verilmektedir yılı itibariyle bu oranlar Meksika, Şili, Türkiye, Yunanistan, İtalya ve Slovakya dışındaki tüm ülkelerde %50 nin üzerindedir. Türkiye de bu oran %33.7 dir. Şekil 6. OECD Ülkelerinde Genişbant Erişimi Olan Hanelerin Tüm Hanelere Oranı (Anonim, 2013a) OECD ülkelerindeki 10 veya daha fazla çalışanı olan iş yerlerindeki genişbant internet kullanım oranları Şekil 7 de verilmektedir. Türkiye nin %88.8 ile ortalamanın üzerinde bir değer aldığı görülmektedir. İş yerlerinde genişbant kullanımının çok yaygın olduğunu buradan görebiliyoruz. 34

42 Çubukcuoğlu, B.; Ersöz, T.; Düğenci, M.; Özseven, T./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Şekil 7. OECD Ülkelerinde 10 Veya Daha Fazla Çalışanı Olan İş Yerlerinde Genişbant İnternet Kullanım Oranları Şekil 8. Genişbant Abone Oranı ile Nüfus Yoğunluğu Arasındaki İlişki (Anonim, 2013a) Nüfus yoğunluğun da genişbant abone oranında etkili olduğu görülmüş ve kablolu genişbant abone oranları ile nüfus yoğunluğunun karşılaştırması yapılmıştır. Bu karşılaştırmada genişbant internet abone oranları ile nüfus yoğunluğu arasındaki korelasyon olarak 35

43 Çubukcuoğlu, B.; Ersöz, T.; Düğenci, M.; Özseven, T./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): görülmüştür. Genişbant abone oranı ile nüfus yoğunluğu arasında güçlü bir ilişki olmadığı görülmüştür (Şekil 8). Çalışmada çoklu regresyon analizi yapılmıştır. Bu analiz için veriler sürekli ve normal dağılmalıdır. Normallik testi sonucunda genişbantların iş yerlerinde kullanımı ve nüfus yoğunluğunun normal dağılıma uymadığı görülmektedir. Bu değişkenlere logaritmik dönüşüm yapılmıştır. Logaritmik dönüşüm sonucunda da veriler normal dağılıma uymadığı için, 10 yada daha fazla çalışanı bulunan iş yerlerinde genişbant kullanımı (GİK) değişkeni ile ülkelerin nüfus yoğunluğu (NY) değişkeni modelden çıkarılmıştır. Tablo 1. Normallik Testi Kolmogorov-Smirnov a Shapiro-Wilk İstatistik sd Önem düzeyi İstatistik sd Önem düzeyi GAS,122 30,200 *,955 30,224 GEOH,089 30,200 *,964 30,383 GİK,169 30,028,836 30,000 GSYH,119 30,200 *,946 30,133 NY,209 30,002,864 30,001 ÜSED,144 30,116,955 30,236 p= 0,05<0,00 Modele dahil edilen değişkenlerin tanımlayıcı istatistikleri Tablo 2 de gösterilmiştir: Tablo 2. Değişkenlerin Tanımlayıcı İstatistikleri Değişkenler Ortalama Standart Sapması N GAS 24,98 8,23 30 GEOH 63,73 16,84 30 GSYH 32,33 17,61 30 ÜSED 32,33 9,51 30 Yukarıdaki tabloda bağımlı değişken olan genişbant sayısının nüfusa oranının ortalaması ve standart sapması 24,98 ± 8,23 olarak gerçekleşmiştir. Genişbant erişimi olan hanelerin tüm hanelere oranının ortalaması ve standart sapması 63,73 ± 16,84 olarak gerçekleşmiştir. Kişi başına düşen gelir ortalaması ve standart sapması 32,33 ± 17,61 olarak gerçekleşmiştir. Yaş grubu için üçüncü seviye eğitim düzeyinin ortalaması ve standart sapması 32,33 ± 9,51 olarak gerçekleşmiştir. 36

44 Çubukcuoğlu, B.; Ersöz, T.; Düğenci, M.; Özseven, T./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Değişkenler arasındaki korelasyon değerleri Tablo 3 de gösterilmiştir: Tablo 3. Korelasyon Tablosu GAS GEOH GSYH ÜSED Korelasyon GAS 1,000,740,735,657 GEOH,740 1,000,552,584 GSYH,735,552 1,000,510 ÜSED,657,584,510 1,000 Sig. (1-tailed) GAS.,000,000,000 GEOH,000.,001,000 GSYH,000,001.,002 ÜSED,000,000,002. Pearson korelasyon tablosuna baktığımız zaman genişbant sayısının nüfusa oranının ve genişbant olan hane oranı arasında korelasyon önemli (p=0,000<0,005) ve ilişkinin derecesi (0,740) güçlü olduğu tespit edilmiştir. Genişbant sayısının nüfusa oranının ile kişi başına düşen gelir arasında korelasyon önemli (p=0,000<0,005) ve ilişkinin derecesi (0,735) güçlü ve genişbant sayısının nüfusa oranının ile eğitim oranı arasında korelasyon önemli (p=0,000<0,005) ve arasındaki ilişki (0,657) ise orta düzeyde olduğu görülmüştür. Çoklu regresyon analizi sonucunda oluşan modelin özeti Tablo 4 de gösterilmiştir. Bu tabloda düzeltilmiş R 2 bakıldığında; genişbant abone sayısının % 73 e yakın bölümünün bağımsız değişkenler tarafından açıklanabildiğini göstermiştir. Tablo 4. Regresyon Model Özeti Model R R 2 Düzeltilmiş R 2 Tahminin Standart Hatası 1,856,732,701 4,50076 Bu regresyon modelinin anlamlı olup olmadığını anlamak için incelenen Anova testi sonuçları Tablo 5 de yer almaktadır. Bu testin sonucunda ortaya çıkan F değerine karşılık gelen p anlamlılık seviyesi 0.05 ten küçük olduğu için söz konusu regresyon modelinin açıklayıcılığı istatistiksel açıdan önemli olduğu görülmüştür. Tablo 5. Regresyon Modeli Anova Sonuçları 1 Model Kareler Toplamı df Karelerin Ortalaması F Önem düzeyi Regresyon 1439, ,893 23,690,000 Artıklar 526, ,257 Toplam 1966,

45 Çubukcuoğlu, B.; Ersöz, T.; Düğenci, M.; Özseven, T./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Mevcut modelin değişkenlerinin modele olan katkılarını belirlemek amacıyla regresyon analizinden elde edilen katsayı tablosu, Tablo 6 da görülmektedir. 1 Tablo 6. Çoklu Regresyon Modeli/Bağımsız Değişkenler ve Katsayıları Model Katsayılar Standart Katsayılar B Std. Hata Beta t Önem düzeyi Sabit 1,637 3,356,488,630 GEOH,187,066,384 2,858,008 GSYH,191,059,409 3,226,003 ÜSED,195,113,225 1,729,096 Regresyon denklemi için kullanılan regresyon katsayılarını ve bunların anlamlılık düzeylerini vermektedir. Genişbant abone sayısı ile genişbant erişimi olan hane sayısı arasındaki ilişki p=0,08 < 0,05 anlamlılık düzeyinde anlamlıdır. Kişi başına düşen gelir ile de p=0,003<0,05 anlamlılık düzeyinde anlamlı iken, yaş grubu için üçüncü seviye eğitim düzeyi ile arasındaki ilişkinin p=0,96>0,05 istatistiksel olarak anlamlı olmadığı görülmektedir. Bu bulgudan hareketle eğitim uygulamalarının genişbant abone sayısına anlamlı bir katkı yapmadığı söylenebilir. Beta katsayıları bağımsız değişkenlerinin önem sırasını gösterir. En yüksek beta değerine sahip olan GSYH (0,191), bağımlı değişken olan genişbant abone sayısının nüfusa oranınını etkileyen en önemli değişken olarak belirlenmiştir. Modelde bağımsız değişkenler arasındaki otokorelasyon göstergesi Durbin Watson değeri, literatürde genellikle 1,5-2,5 arasında olmasını gerektirir. Tablo 7 de Durbin Watson değeri gösterilmiştir: Tablo 7. Model Özeti Tablosundan Otokorelasyonun Tespiti Düzel Tahminin Değişim İstatistikleri Mod R R 2 Durbintilmiş Standart R 2 F F Önem el R 2 df1 df2 Watson Hatası Değişimi Değişimi Düzeyi 1,856,732,701 4,50076,732 23, ,000 2,559 Modelde Durbin Watson değeri 2,559 bulunduğundan hata teriminin birbirini izleyen değerleri arasında ilişki bulunmamakta yani otokorelasyon oluşturmamaktadır. Çoklu doğrusallık sorununun tespitinde kullanılabilecek yöntem ise VIF değeri ile Tolerans değerinin belirlenmesidir. Tablo.8 de Tolerans ve VIF değerleri gösterilmiştir: 38

46 Çubukcuoğlu, B.; Ersöz, T.; Düğenci, M.; Özseven, T./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Standart olmayan katsayılar Std. B Hata Tablo 8. Tolerans ve VIF Değerleri Standart katsayıla r Beta t Önem düzeyi 95,0% B güvenilirlik aralığı Alt sınır Üst sınır Eş doğrusallık İstatistikleri Toler ans VIF Sabit 1,637 3,356,488,630-5,262 8,536 GEOH,187,066,384 2,858,008,053,322,572 1,749 GSYH,191,059,409 3,226,003,069,313,642 1,557 ÜSED,195,113,225 1,729,096 -,037,426,608 1,644 Modelde VIF değeri 5 in altında çıkmıştır. Böylece değişkenler arasında çoklu doğrusallık olmadığı varsayımı kabul edilir. Modeldeki çoklu regresyon denklemi aşağıda gösterilmiştir: GAS = 1, ,187(GEOH) + 0,191(GSYH) şeklindedir. 30 OECD ülkesinden alınan verilerle oluşturulan çoklu regresyon modelinde; genişbant abone sayısına, kişi başı GSYH ve genişbant erişimi olan hanelerin oranının etkisinin olduğu görülmüştür. 5. SONUÇ Son yıllarda önemi giderek artan ve makro ekonomik parametreleri önemli ölçüde değiştirdiği düşünülen genişbant internet teknolojileri pek çok ülke için olduğu gibi Türkiye için de önemli bir yere sahiptir. Genişbant internet teknolojilerine olan talebin analiz edilmesi sayesinde internet kullanım oranlarının artırılması yönünde doğru politikalar oluşturmak mümkün olabilecek ve gerekli olan alt yapı yatırımlarının etkinliğinin artırılması sağlanabilecektir. Genişbant internet talebine yapılan yatırımlar ile 3G nüfus kapsama oranı sürekli olarak artmakta olduğu görülmüş, fakat ülke karşılaştırmalarına bakıldığında, Türkiye nin henüz gelişmiş ülkelerin seviyesinde olmadığı görülmüştür. Cepten mobil internet kullanım oranlarına bakıldığında, etkileyen en önemli faktörün akıllı telefonlar olduğu, ancak akıllı telefonların kullanım oranlarının Türkiye de yüksek fiyatların da etkisiyle diğer ülkelere göre düşük olduğu görülmüştür. 39

47 Çubukcuoğlu, B.; Ersöz, T.; Düğenci, M.; Özseven, T./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Bilgisayarlarda ise mobil internetin henüz sabit genişbant interneti ikame edemediği ve tamamlayıcı nitelik taşıdığı görülmektedir. Tablet kullanımının yaygınlaşmasıyla mobil bilgisayardan internetin de artması beklense de, kullanılan tabletlerin sadece % 30 u Wi-Fi uyumludur ve tablet kullanımındaki artısın tamamı, mobil bilgisayardan internet artış oranlarına yansımamaktadır. Mobil bilgisayardan internetin kullanımını engelleyen sebepler yukarıda sabit genişbant internet için belirlenen sebeplerle benzerlik göstermektedir. Yapılan çoklu regresyon analizde gelirin genişbant internet kullanımında önemli bir etken olduğu tespit edilmiştir. Türkiye deki gelir yükseltici politikaların yalnızca ekonomiye ilişkin olumlu sonuçları olmayacak, aynı zamanda mikro alanlarda da olumlu sonuçları olacaktır. Bu çalışmadaki sonuçlar göstermiştir ki gelirin artması genişbant internet kullanımını artırmaktadır. Genişbant kullanımı olan hane sayısının da abone sayısında önemli etkisi olduğu söylenebilir. Gelişmiş ülkelerde bu oran % 50 nin üzerinde iken Türkiye de bu oran % 33,7 dir. Genişbant altyapısı üzerinden verilen hizmetlerin çeşitliliğindeki artış ve ağa yeni katılan kullanıcılar bant genişliğine olan talebi giderek artırmaktadır. Bundan dolayı genişbant internet talebinin yakından ve sürekli incelenmesi gerekmektedir. KAYNAKLAR Akkaya, Ş.; Pazarlıoğlu, M. V. (2000), Ekonometri I, 4. Baskı, Anadolu Matbaacılık, İzmir. Alsan, M. M. (2006), Cost And Demand Driven Pricing Model For Internet Services And Application On Turkey s Case, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Enformatik Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi Anonim (2013a). Organisation for Economic Co-operation and Development-Statistics, (Erişim Tarihi: ) Anonim (2013b) Bilgi Toplumu Stratejisinin Yenilenmesi Projesi, Genişbant Altyapısı ve Sektörel Rekabet Ekseni, Mevcut Durum Raporu, T.C. Kalkınma Bakanlığı Bilgi Toplumu İdaresi, Şubat Bockaert, J.; Dijk, T.; Verboven, F. (2010), Access regulation, competition, and broadband penetration: An Internet Study, Telecommunications Policy 34:11, Cadman, R.; Dineen, C. (2008), Price and income elasticity of demand for broadband subscriptions: A cros-sectional model of OECD countries, Norwich: Strategy and Policy Consultants Network LTD. Ersöz, F. (2009), Avrupa inovasyon göstergeleri (EIS) ışığında Türkiye nin konumu, İTÜ Dergisi/b sosyal bilimler, 6:1, 3-16 Ferreruela, I. C.; Munoz, A. A. (2006), Broadband policy assessment: A cross- national empirical analysis, Telecommunications Policy, 30:11,

48 Çubukcuoğlu, B.; Ersöz, T.; Düğenci, M.; Özseven, T./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Garcia-Murillo, M.; Gabel, D. (2003), International Broadband Deployment: The Impact of Unbundling, 31st Telecommunications Policy Conference, Arlington, VA. Göktaş, A.; İşçi, Ö. (2010), Türkiye de İşsizlik Oranının Temel Bileşenli Regresyon Analizi İle Belirlenmesi, Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi - Selçuk Üniversitesi, 14:20, Hausman, J. A.; Sidak, G. and Singer, H. J., Cable Modems and DSL: Broadband Internet Access for Residential Customers, American Economic Association Papers & Proceedings, 91:2, Küçüker, M. C. (2012), OECD Ülkelerinde Genişbant İnternet Talebi: Panel Veri Uygulaması, Yüksek Lisans Tezi, Ankara. Lee, S.; Brown, J. S.; Lee, S. (2011), A Cross-Country Analysis of Fixed Broadband Deployment: Examination of Adoption Factors and Network Effect, Journalism & Mass Communication Quarterly, Tözer, A. (2011), Genişbant internet hizmetleri piyasasında düzenleme, rekabet ve düzenleyici kurum politikalarının değerlendirilmesi, STPS- Science and Technology Policy Studies Center, No: 1102, Orta Doğu Teknik Üniversitesi. Turner, S. D. (2006), Broadband Reality Check II: The Truth Behind America s Digital Decline, Free Press, 41

49 Vural, H./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Türkçede Yardımcı Fiil-Ek Fiil Meselesi ve Bir Terim Önerisi Hanifi Vural 1 Özet Türkçemiz için hazırlanmış olan gramer kitaplarında geçen ve Türkçenin öğretiminde kullanılan kimi kavramlar, terimler zaman zaman birbirinin kesişen alanlarından/özelliklerinden hareketle biri diğerinin yerine kullanılarak bazı kavram kargaşalarına yol açmaktadırlar. Bu iç içe gibi duran terimlerden iki tanesi de yardımcı fiil ve ek fiil2 terimleridir. Bu yazıda bu iki terimin kapsam alanları tartışılacak ve yeni bir terim önerilecektir: i- yardımcı fiili. Anahtar Kelimeler: Yardımcı fiil, ek fiil, i- yardımcı fiili. The Issue of Auxiliary and Complementary Verb in Turkish and a Suggestion of a Term Abstract Some concepts and terms mentioned in our Turkish grammar books and made use of in the teaching of Turkish, which from time to time used interchangably due to their intersecting features, lead to ambiguity for some terms. Two of these terms that appear to be intertwined are auxiliary verb and complementary verb. In this study, the scope of these two terms will be discussed and a new term, iauxiliary verb will be offered. Key Words: Auxillary verb, complemantary verb, i-auxiliary verb. GİRİŞ Birçok dilde dil terimleri ile ilgili kimi adlandırma farklılıkları vardır fakat Türkçede bu türden çeşitliliğin daha çok olduğunu söyleyebiliriz. Türkçenin kader programının kod şifrelerinde kendi dışındaki unsurların varlığı ve etkin coğrafi hareketliliğinin iz düşümleri önemli bir yer tutmaktadır. Daha yerinde bir ifadeyle Türkçe, tarih boyunca karşılaştığı, alış verişte bulunduğu diller lehine davranmış, hep kendinden fedakârlıklar yapmıştır. Son bir asırdan beri Türkçe üzerine, Türkçenin grameri, gramer terimleri adına birçok önemli, gerekli çalışmalar yapılmış/yapılmakta fakat bu anlamda hâlâ birtakım karışıklıklar, yetersizlikler göze çarpmaktadır. Bu çerçeveden bakıldığında yardımcı fiil ve ek fiil isimlendirmelerinde de bir bulanıklığın varlığı dikkat çekmektedir. 1 Prof.Dr., Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü hanifivural36@gmail.com 42

50 Vural, H./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Temel dilbilgisi kaynaklarımıza ve ilgili makalelere baktığımızda her iki terim için şu bilgilere yer verildiğini görmekteyiz: Yardımcı fiil Zeynep Korkmaz, Anlamları Bakımından Fiiller başlığı altında fiilleri esas fiiller ve yardımcı fiiller olmak üzere ikiye ayırmakta ve yardımcı fiiller için şunları söylemektedir: Yardımcı fiiller, et- (alay et-, el et-), ettir- (tamir ettir-), edil- (kabul edil-), edin- (evlât edin-), eyle- (arz eyle-, insaf eyle-), ol- (iyi ol-, memnun ol-, gitmiş ol-, atacak ol-), olun- (kabul olun-), bul- (son bul-, şifa bul-), bulun- (evde bulun-, ricada bulun), kıl- (namaz kıl-, mecbur kıl- ), kılın- (icra kılın-), buyur- (ifade buyur-, kabul buyur-) örneklerinde görüldüğü gibi, ancak kendinden önceki adlar ile birleşerek birer anlam kazanmışlardır. (Korkmaz:2009, s.534) Korkmaz, Gramer Terimleri Sözlüğü nde aynı konuda şu bilgilere yer vermektedir: ( Alm. Hilfsverb; Fr. verbe aıvciliaire; İng. auxiliary verb; Osm.fiil-i iane) Ad soylu veya adlaşmış fiil soylu Türkçe kelimelerle, yabancı kaynaklı ad soylu kelimelerin fiilleştirilmesinde kullanılan imek, etmek, olmak, eylemek, kılmak fiilleri ve esas fiile tasvir anlamı katan ver-, dur-, kal-, yaz- gibi yardımcı fiiller: yorgundum (<yorgun i-dim), hissetmek, yardım etmek, kanaat etmek, şükr eylemek, namaz kılmak, kabul kılmak, hasıl olmak, hazır olmak, iyi olmak, pişman olmak, disipline etmek, sosyal olmak, gidecek olmak okumuş olmak, yazmaz olmak, al-ı-ver-, sal-ı ver-, gid-e-dur-, bak-a-kal-, düş-e-yaz- vb. (Korkmaz:2007, s.241). Ahmet Topaloğlu örneklendirdiği tanımında şu bilgilere yer vermektedir: (Osm. fi'l-i iâne; Fr. verbe auxiliaire). İsimlerin sonuna gelerek onların fiil gibi kullanılmalarını sağlayan, tek başına da anlamı olduğu halde genellikle bu görevi yerine getirmeye yarayan fiil. Bugünkü Türkçede kullanılan yardımcı fiiller etmek, eylemek, olmak, kılmaktır. Ör. yardım etmek, adam etmek, reddetmek; muavenet eylemek, hicret eylemek, mahrum eylemek; iyi olmak, hür olmak, kardeş olmak; namaz kılmak, mesut kılmak, müessir kılmak. (Topaloğlu:1989, s. 159) Tahsin Banguoğlu, Karmaşık Fiiller başlığı altında herhangi bir tanım yapmaksızın dolayısıyla yardımcı fiillere de yer vermektedir: Ermek durum fiilinin yanıbaşında olmak X bolmak oluş fiili yine salt fiil olarak Eski Türkçeden beri yardımcı fiil işleyişinde görülür. Olmak fiili bir yandan adlara ve sıfatlara gelerek birleşik fiil tabanları meydana getirmekle birlikte bir yandan da cevher fiili eklerine benzer bir tarzda bazı sıfatfiillere gelerek oluş ve kılışın zamanı ve tarzıyla ilgili özellik taşıyan birleşikler yaratmıştır : öğrenmiş olmak gelir olmak işitmez olmak satacak olmak gibi. 43

51 Vural, H./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Türkçenin fiil tabanı kadrosunu daha da çeşitlendiren bu birleşiklere karmaşık fiiller (verbe complexe) adını veririz. Karmaşık fiiller de dört fiil çekimi boyunca çekime uğrarlar ve çeşitli yatık fiiller meydana getirebilirler. Fakat anlam ilişkileriyle bunların ancak bazı kipleri kullanılır. Yapıldıkları sıfatfiillerin ait oldukları zaman kesimlerine göre anlatım kazanan karmaşık fiiller üç çeşittirler: 1. öncelik fiilleri (verbe antérieur), 2. başlama fiilleri (verbe inclıoatif), 3. niyet fiilleri (verbe intentionnel). (Banguoğlu:2007, s.482). Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi adlı eserinde yardımcı fiil teriminin tanımına yer vermez, sadece birleşik fiil dolayısıyla yardımcı fiillerden söz eder ve bunları iki alt başlıkta incelemektedir: İsimle birleşik fiil yapan yardımcı fiiller İsimle birleşik fiil yapan yardımcı fiiller et-, ol-, eyle-, bulun-, yap- fiilleridir. Bunlardan et-, eyle-, yap- isimlerden geçişli birleşik fiil, ol-, bulun- ise geçişsiz birleşik fiil yapar. ( ) Fiille birleşik fiil yapan yardımcı fiiller Fiille birleşik fiil yapan yardımcı fiiller ise bil-, ver-, gel-, gör-, dur-, kal-, yaz-, koy- (ko-) fiilleridir. Bunların başına vokal nadir olarak da ıp, -ip gerundiumu getirilerek birleşik fiil yapılır+ Asıl mana gerundium fiilinin manasıdır. Yardımcı fiiller manaları ile değil, sadece yardımcı fiil fonksiyonu ile çekim unsuru olarak vazife görürler. (Ergin: 2009, s ). Konuyu yardımcı eylem terimiyle ele alan kimi gramercilerimiz ise sırasıyla şunları söylemektedirler: (Fr. verbe auxiliaire; İng. auxiliary verb; Alm. hilfsverbum) Ad soylu kelimelerin veya bazı eylemsilerin eylem gibi kullanılmalarını sağlayan imek, etmek, eylemek, olmak, kılmak eylemleri: Hasta idim, güzelsin, hasta etti, hükmetti, naz eyledi, zanneyledik, arz olunur, kahrolur, iyi olacak, kötü olmamalı, gelmez olmak, geçmiş olmak, gitmiş olmak, adam olmak, namaz.kılmak vb. (Hatiboğlu: 1969, s.92). (Alm. Hilfsverb, Fr. verbe auxaliaire, İng. auxiliary verb). Bir başka öğeyle birlikte eylem işlevi yerine getiren kimi sözcüklerin eylem gibi kullanılmasını sağlayan eylem. Türkçe'de etmek, eylemek, olmak, kılmak ve ekeylem, yardımcı eylem olarak kullanılır. (Vardar:2003, s.?). Türkçede etmek, olmak, eylemek ve kılmak eylemlerine yardımcı eylem (Alm. Hilfsverbum; Fr. verbe auxiliaire; İng. auxiliary verb) denir. Çünkü bu eylemler ad soylu sözcüklerin sonuna gelerek birleşik eylem yapmaya yararlar. Birleşik eylemlerde ilk sözcük genellikle Türkçeye yabancı dillerden geçmiş sözcüktür. Yardımcı eylemlerle kurulu birleşik eylemlerde anlam, ilk sözcük üzerindedir. (Koç:1996, s. 343). 44

52 Vural, H./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Doğrudan örneklerle konuya giren Tahir Nejat Gencan, ayrıntılı bir tanıma yer vermemiştir: Düşkünlere yardım etmeliyiz. Sabret, muvaffak olursun. Tanrı muvaffak eylesin!.. Bir rahm kılmadın ciğeri kan olanlara Gurbette rüzgârı perişan olanlara. (Fuzuli XVI.) Bu örneklerde italik harflerle dizilen eylemler ikişer sözcüklüdür. Birinci sözcükler ad soyundandır. İkinciler onlara eylem anlamı katıyor; onun için bileşiktir. Ad soylu sözcüklere iş, devim, oluş, kılış, yargı anlamı kalan asıl görevi bu olan sözcüklere yardımcı eylem denir. Yardımcı eylemlerin başlıcaları şunlardır: Etmek, eylemek, olmak, kılmak... (Gencan: 1979, s.321). H. İbrahim Delice, Yüklem Olarak Türkçede Fiil başlıklı makalesinde konumuzla ilgili olmak üzere şu bilgilere yer vermektedir: Fiiller kullanım açısından iki kısımda incelenir: Asıl ve yardımcı. Asıl fiiller kılış ve oluş anlamlarının dışavurumlarını sağlarken yardımcı fiiller ya yabancı dillerden Türkçeye girmiş isimlerin fiil şekillerini vermek (arz etmek, rica olunmak vb.) ya da zarf-fiil ekleri veya bu eklerin yerine kullanılabilen kip ekleriyle birleşerek özel fiil kiplerini oluşturmak (düşeyazmak, bakıp durmak vb.) ya da isimlere eklenerek onların yüklem oluşlarını sağlamak (güzel turur> güzeldir, açık ermiş> açıkmış vb.) için kullanılır. (Delice: 2002, s.192). Ek fiil Türk dilinin gramerini inceleyen araştırmacılar, bu terimin ifade ettiği anlamı farklı adlarla karşılamışlardır: Ek fiil, ek eylem, cevher fiil, cevherî fiil, imek fiili, varlık fiili, isim fiili, koşaç, er- fiili, asıl yardımcı fiil. İsimlendirmeleri ve tanımlamaları incelediğimizde sırasıyla şu bilgilere ulaşmaktayız: Zeynep Korkmaz iki ayrı yerde benzer tanımlamalarda bulunmaktadır: (Alm. Verbum Substantivum, Kopula, Verbum Prädikativum, Bindeglied; Fr. verbe substantif, verbe copule, verbe prédicatif; İng. substantive verb, predicative verb, verb of predication, copula, copulative verb; Osm. cevher fiili) Eski Türkçede er- yardımcı fiilinin er->ir->i- biçiminde ekleşmesinden oluşan, ad soylu kelimelerin yüklem olarak kullanılmasını sağlayan ve birleşik fiil çekimlerinde de görev alan fiil. Şahıslara göre çekiminde +Im/+Um, +sin/+sun, +si-niz/ +su-nuz, DIrIAr/ +DUrlAr şekillerine girer: çalışkan+ım, çalışkan+sın, çalışkan+dır, çalışkan+ız, çalışkan+sınız, çalışkan+dırlar gibi. Yukarıdaki örneklerde görüldüğü üzere, ek-fiilin 3. şahıs teklik ve çokluk çekiminde eski bir tur- yardımcı fiilinin ekleşmesinden oluşan +DIr bildirme eki kullanılmaktadır. Ek-fiilin olumsuzu değil kelimesi ile kurulur: Eski değildir, rahat değildirler (değillerdir). Ek-fiilin hikâye, rivâyet ve şart biçimleri şahıs ekleri ile genişletilmiş - 45

53 Vural, H./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): DI/ -DU, -miş/-muş, -sa ekleri ile kurulur: çalışkan-dım (<çalışkan i-dim), çalışkan değildim (<çalışkan değil i-dim); çalışkan-mışım (<çalışkan i-mişim) çalışkan değilsem (<çalışkan değil i-sem) vb. krş. bildirme ekleri. (Korkmaz:2007, s.81). (Alm. Verbum Substantivum, Kopula, Verbum Predikativum, Bindeglied; Fr. verbe substantif, verbe copule, verbe predicatif; İng. substantive verb, predidicative verb, verb of pradication, copula, copulative verb; Osm. cevher fiili, cevheri fiil) Gramerlerimizde birbirinden farklı terimlerle adlandırılmış olan ek-fiil, Eski Türkçedeki er- olmak yardımcı fiilinin er->ir->i- değişimi ile ekleşmiş olan biçimidir. Bugün bu fiili her ne kadar i- (imek) diye adlandırıyor isek de fiilin tek başına bir anlamı yoktur. Asıl fiillerde olduğu gibi yalnız başına i- biçimiyle kullanılmaz ve yapım ekleri ile genişletilemez. Dolayısıyla fiilden bir ad ya da fiil gövdesi oluşturması mümkün değildir. Varlığını i-di, -imiş, i-se gibi zaman ekleriyle ortaya koyar. i- ek-fiilinin dildeki görevi, ad soylu kelimeleri fiil durumuna getirmek ve basit zamanlı kiplerden birleşik zamanlı kipler oluşturmaktır. (Korkmaz:2009, s.702). Kaya Bilgegil ayrıntılara inmeksizin şu kısa bilgilere yer vermektedir: Ek fiil, eski irmek ve turmak mastarlarının fiil hâlindeki peszindelikleridir (= survivance). İsim soyundan bir kelimeye eklenerek onların yüklem olmasını, basit bir zaman veya kip ekini takip ederek onun bileşik hâle girmesini sağlar. Durum ve oluş, bu fiille ifade edilir. (Bilgegil:1984, s.271). Vecihe Hatiboğlu ek eylem olarak isimlendirdiği terim için şunları söylemektedir: (Osm. cevher fiili; Fr. verbe substantif, verbe copule, verbe prédicatif; İng. substantive verb, predicative, verb of predication; Alm. verbum substantivum, kopula, verbum prädikativum) (Derl. imek fiili, varlık fiili, ek fiil) Kelimelerin eylem görevinde kullanılmalarına yardım eden, -dir ekinden yararlanarak çekimleri tamamlanan ve olumsuzu değil kelimesiyle kurulan yardımcı eylem: Hastayım (hasta değilim), hastasın, hasta (hastadır); hastayız (hasta değiliz); hastasınız, hastalar (hastadırlar) örneklerinde olduğu gibi. Ek eylemin -di eki hikâye, -miş eki rivayet, -se eki koşul birleşik zamanlarını kurar. (Hatiboğlu:1969, s. 34). Berke Vardar ek eylemin yanı sıra koşaç sözcüğüne de yer vermektedir: (Alm. verbum substantivum, verbum prädikativum, Fr. verbe substantif, verbe prédicatif İng. subtantive verb, predicative verb). Ad soylu dil birimlerinin yüklem işlevi üstlenmesini sağlayan eylem Türkçe'de ekeylem, eklerden oluşan bir yardımcı eylem niteliği taşır (-im, -sin, - dir, -iz, -siniz, -dirler). Olumsuzu değil biçimbirimiyle kurulan bu yardımcı eylemin -di, -miş, - se ekleriyle hikâye, rivayet ve koşul bileşik zamanları elde edilir. Belli bir eylemliği bulunmadığını belirterek söz konusu öğeyi imek eylemi olarak adlandırmaya karşı çıkanlar varsa da, yüzeysel yapıda görülmemekle birlikte dilsel düzenekte imek eylemliğinin var olduğu söylenebilir. Bak. koşaç. (Vardar:2003, s. 46

54 Vural, H./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): koşaç (Alm. Kopula, Fr. copule, İng. copu la). Yüklemi özneye bağlayan öğe. Türkçe'de ekeylemin üçüncü kişi eki -dir, koşaç (bildirme koşacı) olarak kullanılır; değil biçimbirimi, olumsuzluk koşacıdır. (Vardar:2003, s. Ek eylem olarak isimlendirdikleri terim için Tahir Nejat Gencan ve Nurettin Koç benzer şeyler söylemektedirler: Çelik serttir. Turgut öğrenci imiş. Biz Türküz. Orhan dün izinli idi. Bu dört tümcenin yüklemlerinden hiçbiri, anlamı bilinen eylemliklerden çekimlenmiş değildir. Sert, öğrenci, Türk, izinli sözcükleri ad soyundandır. Sonlarına gelen -tir, imiş-, -üz, idi sözleriyle yüklem olmuş; yani eylemleşmişlerdir. Ad soylu bütün sözcüklerin sonlarına gelerek onların yüklem olmalarını sağlayan parçalara ek eylem diyoruz. Ek eylemin eylemliği İMEK tir. (Gencan:1979, s.344). Ek eylem (Alm. Verbum substantivum, Verbum prädikativum; Fr. verbe substantif, verbe prédicatif; İng. substantive verb, predicative verb, verb of prédication), sözcüklerin sonuna gelerek onların eylem gibi kullanılmasına yarar: hasta-y-ım hasta-y-mış yaralı-sın yaralı-y-mış Türkçede bir tek ekeylem vardır: imek (i-mek). i- kök, -mek ektir. (Koç: 1966, s. 372) Ahmet Topaloğlu ve Tahsin Banguoğlu terime cevher fiili adını vererek sırasıyla şöyle demektedirler: (Osm. fi'l-i cevherî, fi'l-i isnâdî; Fr. verbe substantif). İsim soylu kelimelerin yüklem görevinde kullanılmasını sağlayan fiil. Aslı Eski Türkçede ermek olan cevher fiili, irmek imek şeklinde değişmiş ve kökü eriyip bugünkü Türkçe'de +(y)im, +sin, +DIr, +(y)iz, +siniz, +DIrlAr eklerinden ibaret bir yardımcı fiil durumuna gelmiştir. Olumsuzu değil kelimesiyle yapılır. Ör. iyi+y+im, iyi+sin, iyi+dir, iyi+y+iz, iyi+siniz, iyi+dirler; iyi değildim... Cevher fiili ayrıca -DI, -miş, -sa ekleriyle hikâye, rivayet ve şart birleşik zamanlarını kurar. Ör. çalışır-dı-m ( çalışır+i-di-m), yapacak-mış-sın ( yapacak+i-miş-sin, soruyorsa ( soruyor+i-se); iyiydi ( iyi+i-di), iyiymiş ( iyi+i-miş), iyiyse ( iyi+i-se). (Topaloğlu:1989, s.47) Dilimizde kökü erimiş, yalnız çekim ekleri halinde kalmış bir fiil vardır ki anlamca bir durum fiilidir, bir halde bulunuşu anlatır : E.T. er-mek > E.O. i-mek > Y.T.. -mek Buna cevher fiili (verbe substantif) adını veririz. Bununla beraber fiilin kökü hâlâ konuşma ve yazıda yer yer i-di i-miş i-se gibi fiil gövdelerinde ortaya çıktığından onu i-mek fiili diye de anarız. Bu cevher fiili, başka dillerde de olduğu gibi, yalın anlamlı bir durum fiili olduğu için salt fiil (verbe absolu) adını da alır. Bunun karşısında bütün öbür fiillere gerçek fiil (verbe réel) denir. (Banguoğlu:2007, s.474) 47

55 Vural, H./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Muharrem Ergin; Yalnız bir fiil vardır ki bu fiil bütün şekil ve zaman eklerini değil, ancak bir kısım şekil ve zaman eklerini alabilir; bu fiilin bütün kipleri değil, ancak bazı kipleri vardır. Bu fiil eskiden cevherî fiil, cevher fiili denilen, bugün isim fiili veya ana yardımcı fiil diyebileceğimiz i- fiilidir. Belirli çekim şekilleri ile vazife görerek bir yandan birleşik fiil çekimlerinin temelini kuran, öte yandan bütün isim ve isim şekillerini fiil kalıbına sokarak, onları fulleştirerek isim cümlelerini ortaya çıkaran bu fiilin Türkçede mühim bir yeri, çok hususi bir durumu vardır. Onun için bu fiili burada ayrıca ele alacak ve belirli çekim şekilleri ile oynadığı büyük rolleri yakından göreceğiz. İsim fiili :Bütün isim ve fiil şekillerinin sonuna gelerek onlardan birleşik fiiller yaptığı için ana yardımcı fiil, isimleri fiilleştirdiği için de isim fiili dediğimiz i- fiilinin tek başına kök olarak kesin ve belirli bir manası yoktur. Onun için imek şeklinde fiil ismi de kullanılmaz. Aynı şekilde başka hiçbir yapım ekini de almaz, hiç bir isim veya fiil gövdesi meydana getirmez. Yalnız kök olarak belirli çekim şekilleri içinde ortaya çıkar. Yalnız yanına geldiği isim veya fiil şekli ile birlikte açık bir mana kazanır, belirli bir vazife görür. Bu durumdaki mana ve vazifesinden anlaşılıyor ki i- fiilinin ol- fiiline çok yakın bir manası vardır. i- fiilinin dört çekim şekli, dört kipi vardır. Bunlar şimdiki zaman, görülen geçmiş zaman, öğrenilen geçmiş zaman ve şart şekilleridir. Bunlardan şimdiki zaman şekli kelimeler hâlinde ortaya çıkan bir çekim değil, ekleşmiş bulunan, eklerden ibaret olan, böylece birleştiği isimlerle birlikte ortaya çıkabilen bir çekimdir. Diğer üçü ise kelimeler hâlinde lam bir çekim şekli olarak görünebildi, fakat kökünü kaybederek her an ekleşmeğe elverişli bulunan kiplerdir. (Ergin:1993, s. 297) Haydar Ediskun ek fiili ilk sözlüğümüz ve bir bakıma ilk gramer kitabımızla irtibatlandırarak bu konuda şunları söylemektedir: Divanü Lûgat-it-Türk de olmak anlamına gelen ermek mastarına rastlıyoruz. Bu mastarın, çağlar boyunca, yetişmek, gelişmek, olgunlaşmak, erişmek, dokunmak, isabet etmek, ulaşmak, mevcut olmak gibi anlamlarda kullanılmış olduğunu görmekteyiz. Ermek mastarı, öteden beri, tek başına kullanılmamış; yapım ekleriyle başka kelimeler de türetmemiştir. Ama, başka kelimelerle birlikte kullanılageldiği için, onları fiilleştirmiş ve böylece kendi anlamı da az çok belirmiştir. (Ediskun:2004, s.187). SONUÇ Yardımcı fiil ve ek fiil konusunda söylenmiş olanları daha açık görmek adına ayrıntılı olarak aktardığımız görüşlerin kısmen de olsa farklılıklar içermeleri, bizim bu konuya yeniden değinmemizi haklı kılıyor denebilir. Şimdiye kadar yapılagelen tasniflerin iki ayrı noktadan bir tashihe ihtiyaç duyduğunu söyleyebiliriz: 48

56 Vural, H./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Yukarıda görüşlerine başvurduğumuz araştırmacılarımızın/alan uzmanlarımızın hemen hepsi, yardımcı fiil ve ek fiil konularını iki ayrı gramer kategorisi olarak ele alıp incelemişlerdir. Ancak birçoğunda bir başlık altında anlatılanların diğerine de dahil edildiğini görmekteyiz. Zeynep Korkmaz ın imek, Tahsin Banguoğlu nun ermek, Vecihe Hatipoğlu nun irmek ve İbrahim Delice nin ermek diye adlandırdıkları gramer unsurunu aynı zamanda yardımcı fiil kategorisi içinde değerlendirmeleri, söz konusu unsurun adeta iki işlevli olduğunu düşündürmektedir. 2. Yardımcı fiil kavramı fiilin kullanımı ile ilgili yönünü, anlam öbeği oluşturma görevini merkeze aldığı hâlde, ek fiil, eklendiği çekimli fiilin veya ismin dilbilgisel kategorisini belirleme görevini üstlenir. Dolayısıyla bu iki kavramı aynı genel işlevin birbirine yakın iki ayrı dilbilgisel görevlisi gibi varsayarak bunları zaman zaman birbiri içinde veya yan yana getirerek incelemenin çok da yerinde olmayacağı kanaatindeyiz. Dolayısıyla söz konusu karışıklığı ortadan kaldırmak amacıyla, bir dil bilgisi unsuru olarak görevi esas alındığında ek fiil de yardımcı fiil grubuna dâhil edilebilir. Böylece, hem tasnifteki yerini hem de işlevini açık bir şekilde ifade etmesi bakımından bu dil bilgisi ögesine i- yardımcı fiili denmesinin daha uygun olacağını düşünmekteyiz. KAYNAKLAR Banguoğlu, T. (2007), Türkçenin Grameri, TDK Yayınları, Ankara. Delice, H. İ. (2002), Yüklem Olarak Türkçede Fiil, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık Cilt: 26 Nu: 2. Ediskun, H. (2003), Türk Dilbilgisi, Remzi Kitabevi, 8. Baskı, İstanbul. Ergin, M. (2009), Türk Dil Bilgisi, Bayrak Yayınları, İstanbul. Gencan, T. N. (1979), Dilbilgisi, TDK Yayınları, Ankara. Hatiboğlu, V. (1969), Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü, TDK Yayınları, Ankara. Koç, N. (1996), Yeni Dilbilgisi, İnkılap Yayınları, Ankara. Korkmaz, Z. (2007), Gramer Terimleri Sözlüğü, TDK Yayınları, Ankara. Korkmaz, Z. (2009), Türkiye Türkçesi Grameri Şekil Bilgisi, TDK Yayınları, Ankara. Topaloğlu, A. (1989), Dil Bilgisi Terimleri Sözlüğü, Ötüken, İstanbul. Vardar, B. (2003), Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, Multilingual Yabancı Dil Yayınları, İstanbul. 49

57 Vural, H.; Boşça, G./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Terceme-i Arş-nâme* Üzerine Hanifi Vural 1, Güllü Boşça 2 Özet Âmiloğlu tarafından H. 7 Şaban 823 (M. 17 Ağustos 1420) tarihinde Farsçadan Türkçeye çevrilen Arş-nâme, Hurûfîlik in kurucusu Fazlullah-ı Hurûfî tarafından yazılmış ve Hurûfîlik felsefesinin anlatıldığı bir eserdir. XV. yüzyılın ilk çeyreğinde kaleme alınan bu tercüme, Hurûfîlik ile ilgili metinlerin ilk dönem tercümelerinden olması ve dil hususiyetleri bakımından oldukça dikkat çekicidir. Anahtar Kelimeler: Hurûfîlik, Âmiloğlu, Arş-nâme, Eski Anadolu Türkçesi On Terceme-i Arş-nâme Abstract This work that belongs to Âmiloğlu, was written in Persian, in 823 B.C. and it was translated to Turkish by Âmiloğlu. In this work, the philosophy of Hurûfî sect which was installed by Fazlullah-ı Hurûfî is explained. The work that was translated in the first quarter of fifteenth century, is remarkable with the facilities such as it is one of the translation of first period of Hurûfî sect and reflects language characteristics. Key Word: Hurûfîlik, Âmiloğlu, Arş-nâme, The Ancient Anatolia Turkish GİRİŞ Varlığı harflerle açıklamaya çalışan ve harflerden sembolik anlamlar çıkaran Hurûfîlik, genel anlamda harfçilik demektir. Hurûfîlik in ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, Batınilik in temel düşüncesini sürdüren Hurufilik i bir sistem şekline sokan ve yayan kişi, İran ın Esterabad kentinde doğmuş ve çok genç yaşlardan itibaren tasavvufa ilgi duymuş olan Fazlullah-ı Hurûfî olmuştur (Aksu,1998:408). XIV. yüzyılın ikinci yarısında düşüncelerinin şeriata aykırı olduğu yönünde ulemanın görüş bildirmesi üzerine Fazlullah-ı Hurûfî, Mîrân Şah tarafından yakalanıp, Alıncak Kalesi ne hapsedilmiş, yargılama sonunda da idam edilmiştir. Mîrân Şah, Fazlullah ın öldürülmesinde * Metinde eserin adından Arş-nâme olarak bahsedilmektedir, ancak kütüphane kayıtlarında Terceme-i Cavidan-ı Arş-nâme olarak kaydedilmiştir. Câvidân-nâme, Fazlullah ın müstakil bir eseri olduğundan bu isimlendirmenin sehven yapıldığı kanaatindeyiz. 1 Prof. Dr. Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, hvural@gop.edu.tr 2 Arş. Gör. Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, gullu.bosca@gop.edu.tr 50

58 Vural, H.; Boşça, G./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): oynadığı rolden dolayı Hurûfîler tarafından Mârân Şah [yılanlar şahı] ismiyle anılmıştır ve Deccal olarak kabul edilmiştir (Usluer, 2009:41-42). Fazlullah ın ölümünün ardından çok sayıda müridi, tüm baskılara rağmen, Horasan, İsfahan, Suriye, Azerbaycan ve Anadolu gibi pek çok yerde Hurûfîlik i yayma faaliyetlerine devam etmişlerdir (Aksu, 1998:411). XVI. yüzyılda Anadolu ve Rumeli nin çeşitli bölgelerindeki Hurûfîler in takip edilmesine, tutuklanıp cezalandırılmasına dair emirnâmeler gönderildiği de bilinmektedir. (Gölpınarlı,1973:32). Tüm bu baskılara rağmen müritlerinden olduğunu tahmin ettiğimiz, ancak hakkında herhangi bir bilgi edinemediğimiz Âmiloğlu, Fazlullah ın Câvidân-nâme, Divan, Muhabbetnâme, Vasiyet-nâme ve Nevm-nâme gibi eserleri arasında yer alan, Hurûfilik in felsefesini anlattığı ve Farsça kaleme aldığı eseri Arş-nâme yi, diğer bir adıyla Câvidân-ı Sagir i (Küçük Câvidân) Türkçeye tercüme etmiştir. Eserin İstanbul Millet Kütüphanesi Ali Emirî Koleksiyonu nda Farsça 3 nüshası 3 vardır. Üzerinde duracağımız metin ise Türkçe olup, Millî Kütüphane de 06 Mil Yz A 4854 arşiv numarasıyla kayıtlıdır. Ta fık bin Sehef tarafından H. 889 (M. 1484/1485) tarihinde istinsah edilen eser, mesnevi tarzında yazılmış olup, 2488 beyittir ve FÀ i là tün FÀ i là tün FÀ i lün kalıbıyla yazılmıştır. 4 Tercüme edilen bu eser ile ilgili bilgileri metinde geçen şu beyitlerden öğrenmekteyiz: èarş-nàme virdi buña nàm Óaú buña ùutmaz tà ebed kimsene daú (57a1) tàriòini sàbiè şaèbàn bil hem sekiz yüz ü yigirmi üç yıl (57b2) şàh işàràtı-la buldı intiôàm FÀrisíden Türkíye döndi kelàm (58a13) èámiloğlın sàúí-i bezm-i elest mey-i tevóídle úılmış anı mest (58a21) 3 İstanbul Millet Ktp., Ali Emirî, No:34 Ae Farsça 992 İstanbul Millet Ktp., Ali Emirî, No:34 Ae Farsça 1003 İstanbul Millet Ktp., Ali Emirî, No:34 Ae Farsça BOŞÇA, Güllü, Terceme-i Câvidân-ı Arş-nâme (Giriş-Metin-İnceleme-İndeks), Gaziosmanpaşa Üniv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tokat, 2012 (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). 51

59 Vural, H.; Boşça, G./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Fazlullah ın H. 796 (M. 1393/1394) tarihinde idam edilmesi göz önüne alındığında H. 823 (M. 1420) tarihli bu tercüme, Hurûfîlik in ilk dönem tercümelerinden olması sebebiyle önem arz etmektedir. Ayrıca Kâtip Çelebi Arş-nâme den Fazlullah ın öldürülmesine yol açan eseri olarak bahseder (Usluer, 2009: 48). Terceme-i Arş-nâme nin sembolik bir anlatımı vardır. Metinde her kavram Hurûfîlere göre, bilindiğinin dışında farklı bir anlam taşıdığı için bu kavramların Hurûfî anlayışında neyi işaret ettiğini bilmek metnin daha iyi anlaşılması noktasında önemlidir. Bunun yanında eserde sadece Hurûfîler tarafından anlaşılacak kısaltmalar da mevcuttur. Bu kısaltmalar metinde Farsça sí vü dü (32) ve bist u heşt (28) sayıları için kullanılmıştır. Aşağıdaki örnekte de görüldüğü gibi Si vü dü,سو bist u heşt بس şeklinde yazılmıştır. òaùùın evvel oòı bist u heşt (yigirmi sekiz) 5 Aómed üñ vechinde iy ehl-i temíz (1b13) sí vü dü geldi nuùúı Ádem üñ nuùúı bist u heştdür ÒÀtem üñ (1b14) H. 889 (1484/1485) tarihinde Ta'fık bin Sehef tarafından istinsah edilen eserin sonunda Şuşterî ifadesi yer almaktadır. Şuşter kenti, İran nın güneyinde Huzistan eyaletinin kuzey kısmında yer alır. 6 Bu bilgiler doğrultusunda müstensihin Şuşterli olduğunu söyleyebiliriz. Hurûfîlik in yayılma alanlarını hesaba kattığımızda ve tercüme olan bu eserin müterciminin de Hurûfîlik geleneğine bağlı olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, Âmiloğlu nun da eserin istinsah edildiği bölgeden olduğu sonucuna varabiliriz. 5 İkinci mısra sonundaki temíz kelimesiyle kafiyeli olması açısından bu sayının Türkçesinin yazılmasının daha uygun olacağı kanısındayız

60 Vural, H.; Boşça, G./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Metnin geneline bakıldığında Oğuzca temeli üzerine kurulmuş bir yazı dili olduğu göze çarpmaktadır. Ancak bunun yanında metnin içinde az da olsa Doğu Türk Lehçesi özelliklerini de görmek mümkündür. 7 7 Orta Asya da 3 Oğuz gruplaşmasından söz edilebilir: 1. Yengikent denilen Sır-derya ve Aral Gölü çevresinde Oğuz Yabgu Devleti ni oluşturan Oğuzlar. 2. Selçuklu Oğuzları: Bunlar Dandanakan Savaşı (1040) sonrasında güneye inen kalabalık Türk grupları olup bugünkü Türkiye, İran, Azerbaycan ve Gagauz Türklerinin atalarıdır Yüzyılda Belh üzerinden Afganistan ve Horasan ın diğer bölgelerine inen ve 1153 Oğuz ayaklanmasına sebep olan Oğuzlar olmalıdır (Javanshır, 2008:14). Özellikle Dandanakan Savaşı sonrası güneye inen Oğuz Türkleri bizim için önemlidir. Bu bize tercümedeki Oğuzca unsurlar hakkında bilgi vermektedir. Resim 1: Timur Devleti. Eserin istinsah edildiği dönemde bölgede hâkim güç olan Timur Devleti nin sınırlarına baktığımızda Şuşter in Timur Devleti sınırları içinde kaldığını görüyoruz. Timurlular İmparatorluğu nda ( ) Çağatayca, İslamî Orta Asya Türkçesi (Doğu Orta Türkçesi) edebiyat dilinin inkişafının üçüncü safhası, Harezm Türkçesi nin devamı olarak teşekkül etmiştir (Eckmann, 2011:74). Bu da bize eserde rastladığımız Doğu Türk Lehçesi özelliklerini açıklıyor. 53

61 Vural, H.; Boşça, G./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Metnin geneline baktığımızda dil özellikleri ile ilgili dikkatimizi çeken hususlar şunlar olmuştur: 1.Kapalı /ė/ ile ilgili Doğu Türk Lehçeleri grubundaki Türk yazı dilleri ve lehçeleri ilk hecede /i/ li şekilleri benimsedikleri halde, Güney-batı Türk lehçeleri genellikle i > ė açılması ile kapalı /ė/ yi benimsemiştir (Korkmaz, 2005:209). Metinde kapalı /ė/ sesini bulunduran örnekler şunlardır: yir (1b17) yer, vir- (3b9) ver-, iv- (4b21) evmek, acele etmek, iy (17b6) ey, iriş- (9b19) eriş-, di- (3b11) de-, yi- (20b16) ye-, yit- (23a5) yetiş-, vb. Orijinal metinde kapalı /ė/ sesinin yazılışında ikili durum söz konusudur. Bazen bu ses harfi kaldırılmıştır. Bu farklı yazılışlar aynı sayfa içinde (ى) harfi ile gösterilirken, bazen de (ى) görülebildiği gibi, aynı beyit içinde de görülüyor: 16a11, (dir) 13b16, دير 46a18, (yir) 22a22, 40b7, 41b4, يير 41b8, (yir) 16b10, 21a19, ير ديمکدن 35a16, (dimişdür) دمشدر 25b17, (dimişdi) 22a3, دمشدى 34b8, (dir) 10b8, در 18b9, 17b18, (dimegden) 29a15, دمياسن (dimeyesin) 30a7, vb. 2. Türkçenin yazı dili tarihi boyunca önemli imla özelliklerinden biri de geniz n sinin yazılışıdır. Karahanlı Türkçesi döneminden itibaren baktığımızda bu ses, نغ,كك,نك,ڭ,ك,ن gibi ڭ ve ك birkaç farklı şekilde yazılmıştır. Üzerinde çalışmış olduğumuz metinde bu ses genellikle ile karşılanmıştır. Bunun yanında Çağatay Türkçesi yazı dilinde bu sesinin çoğunlukla نك ile yazıldığını görürüz. Metinde kimi yerde /ñ/ ünsüzünün نك ile yazılması Oğuzca temeli üzerine kurulmuş olan metinde bu yazı dilinin etkisini gösterir: adıdur çün ism-i aèôam Ádem üñ gözgüsidür on sekiz biñ èàlemüñ (1b3) arada var didi yetmiş biñ (bin g) óicàb tà görmeden óaøretine bí-niúàb (38a16) 54

62 Vural, H.; Boşça, G./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): ol ki vardur didi yetmiş biñ (bin g) óicàb arada Óaúú a degin benden niúàb (38b9) gel naôar úıl gör bu òalú-ı kà inàt her ne kim var aña (an ga) noúãàn u kemàl (5b16) aña (an ga) böyle taèôím itmişdür ÒudÀ yirde oldur çün yemín-i kibriyà (29b2) 3.Söz başındaki y- sesini Oğuz ve Kıpçak boyları ya düşürürler ya da c- sesine çevirirler (Özkan,2000:60). Örneğin; ılan (yılan), ılıà (yılıà), ılduz (yıldız), ırak (yırak), yincü > cincü inci, vb. Elimizdeki tercümede söz başı y- nin korunduğunu görürüz. İki örnekte söz başı y- düşürülmüştür: Óaú yılanuñ dilini yarduàı ol k andan Àdem òilúatine bula yol (10b15) kendü yüz döndürdügi yılduzın ol k ol óaúàyıú sırrına bulmışdı yol (22a13) dív cennetden anı ãaldı ıraà mülk-i HindüstÀn aña oldı ùolaà (19a9) 55

63 Vural, H.; Boşça, G./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): fàtióa igirm[i] 8 bir óarf-i ÒudÀ oldı ÓavvÀ nuñ yüzinde reh-nümà (3b6) 4.Söz başındaki ve sonundaki t-, -t sesini Oğuzlar ve onlara yakın olan Türk boyları d-, -d olarak söylerler (Özkan,2000:60). Ancak metinde söz konusu olan bu özelliğin yanında söz başında t- sesinin korunduğu pek çok örnek mevcuttur 9 : ùàlibà bir dürlü daòı úıl naôar tà bilesin maèní-yi şaúúu l-úamer (2b2) geçer ol gün bu ãıràùı iy cevàn ùàlibüñ ayaàı ditrese hemàn (54a15) MuãùafÀ gör neler eydiydi neler süd yirine òamr-ı óaú içeydi eger (15a22) úaşı gibi ãaçını gel iki böl kim ãıràù oldur ãorarsañ ùoàrı yol (2a5) MuãùafÀ nuñ kevåeri óavøı budur kim içinde ùoludur laèl-le dür (4b11) Bunların yanında metinde geçtiği sayfa ve beyit numaralarını verdiğimiz ùur- (31b23), ùoà- (35a8), ùuùaàuñ (2b1), ùoàrat- (5a11), ùamar (6b14), ùuy- (7a5), ùol- (13a2), ùolaà (19a9) gibi örnekler de kelime başında t- sesinin korunduğunu göstermektedir. 5.Söz içi ve sonu ú-, -ú > -ò-, -ò değişikliği sıkça görülen bir durumdur. Ancak aynı kelimenin hem /ú/lı hem de /ò/li şekillerinin olması, eserin bir geçiş döneminde kaleme alındığını göstermektedir. 10 Bu durumu örnekleyen şu beyitler dikkat çekicidir: 8 Yigirmi yirmi. 9 Çağatay Türkçesinde /t/ söz başında umumiyetle muhafaza edilmiştir (Eckmann,2011:116). 56

64 Vural, H.; Boşça, G./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): oldı bir vech-ile ol ümmü l-kitàb òaùù-ı vechi oúınur üç dürlü bàb (3b1) iki òuùbe bu sebebden oòınur Ádem le òàtimüñ nuùúınca nÿr (17a14) taúlídíden çıúa her müşrik burun Ádem e yüz ùuta bí-mekr ü füsÿn (18b16) yarıla çün yir ü ùaşra çıòa ol úamulara gösteriser ùoàrı yol (40b6) yoòsa (5a1), baòandur (5a12), aròasında (10b16), oòıt- (13a13), çıò- (18b18), yoò (2a20), çoò (18b11), artuò (53b18), yaòşıraò (57a17) da metinde geçen konu ile ilgili diğer örneklerdir. 6.Eski Türkçedeki -àa / -ge yönelme hali eki, Oğuzcanın XI. yüzyıldaki kesitine göre başlamış ve yol almış ve à/g ünsüzünün erimesi ile sonraki yüzyıllarda -àa / -ge den a/-e ye dönüşmüştür (Korkmaz,2005:212). Metnin genelinde yönelme hali eki, a/-e iken bir örnekte /g/ sesi korunmuştur: yimek içmek uyumaúdan úalur ol bulur endíşelerge dürlü yol (51b9) 7.İlgi hali eki ünsüz ile biten isimlerde uñ/-üñ; ünlü ile bitenlerde nuñ/-nüñ dür (Özkan,2000:114). Metnin genelinde bu kuralın hakim olduğu görülür. Ancak bir örnekte ünsüz ile biten kelimeye ilgi hali eki olarak nüñ gelmiştir 11 : her ki bu kevåernüñ esràrı bilür her ki bildi bunı ãàóib-dín olur (4b12) 10 Bu değişme birçok kelimede Çağataycadan önceki devirlerde meydana gelmiştir: mesela aòtar- < aqtar- arayıp taramak, yaòşı < yaqşı iyi, güzel gibi kelimeler Kaşgari de de ò ile kaydedilmiştir (Eckmann,2011:117) 11 Çağatay Türkçesinde genitiv eki nıng/-ning, yuvarlak vokalden sonra bazen (bilhassa Nevai den önce) nung/-nüng dür (Eckmann, 2011:119). 57

65 Vural, H.; Boşça, G./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Eski Türkçe metinlerde karşılaştığımız dın/-din ayrılma hali eki, Oğuz-Türkmen lehçelerinde dan/-den, -tan/-ten biçimlerindedir (Korkmaz,2005:212). Oğuzca özelliklerin hakim olduğu metinde, ayrılma hali eki için Eski Türkçe metinlerde karşılaştığımız dın/-din ekine de rastlamaktayız: iki saùr oòı yañaàuñdın ki var nÿr-ı Óaú ondan olupdur ÀşikÀr (2b6) her kim andan ãÿret-i Ádem ola yol bula öñdin demi bir dem ola (18b8) 9.Eski Türkçe döneminde kullanılan yön gösterme hali eki, metin içerisinde arkaik olarak bir örnekte görülür: yarılup yir çıúa ol ùaşúaru çün oòıya hem Àyetle bu fünÿn (40b7) SONUÇ Üzerinde çalışmış olduğumuz bu metnin son kısmında müstensihin adından sonra yer alan Şuşterî ifadesi, bize müstensihin bugün İran ın güneyinde bulunan Şuşter kentinden olduğunu göstermektedir diyebiliriz. Tercüme olan bu eserin dil özelliklerini esas aldığımızda mütercim olan Âmiloğlu nun da bu bölgeden olduğu kanaatini taşımaktayız. Şuşter in coğrafi konumu ve Oğuzların Orta Asya daki göç hareketleri göz önüne alındığında, Dandanakan Savaşı sonrası güneye inen Oğuzların bir kısmının bu bölgeye yerleştiği anlaşılıyor. Bu da bize metindeki Oğuzca özelliklerin baskın olmasının nedenini açıklıyor. Bunun yanı sıra metinde az da olsa karşılaştığımız Doğu Türk Lehçesi (özellikle Çağatayca) özelliklerine gelince; Timur İmparatorluğu döneminde ( ) Şuşter, bu imparatorluğun sınırları içinde yer almaktaydı ve imparatorluğun yazı dili Çağatay Türkçesiydi. Bu bilgiler doğrultusunda, Oğuzca temeli üzerine kurulmuş olan bu metnin müterciminin memleketi olduğunu tahmin ettiğimiz Şuşter deki yazı dili Çağatay Türkçesinden etkilendiği kanaatindeyiz. 58

66 Vural, H.; Boşça, G./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): KAYNAKLAR Aksu, H. (1998), Hurûfîlik, : Cilt 18, s , İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul. Eckmann, Janos (2011), Harezm, Kıpçak ve Çağatay Türkçesi Üzerine Araştırmalar (Haz.: Osman Fikri SERTKAYA), TDK Yay., Ankara. Gölpınarlı, A. (1973), Hurûfîlik Metinleri Kataloğu, Türk Tarih Kurumu, Ankara. Javanshir, Babak (2008), Horasan Türkçesi Hemrah ve Seyyad Han Destanı (İnceleme-Metin- Sözlük), Yıldız Teknik Üniv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi. Karamanlıoğlu, A. F. (1994), Kıpçak Türkçesi Grameri, TDK Yay., Ankara. Korkmaz, Z. (2005), Eski Türkçedeki Oğuzca Belirtiler, Türk Dili Üzerine Araştırmalar, TDK Yay.:629, C.1, Ankara. Özkan, M. (2000), Türk Dilinin Gelişme Alanları ve Eski Anadolu Türkçesi, Filiz Kitabevi, İstanbul. Toparlı, R.; Vural, H. (2007), Harezm Türkçesi, Tokat. Usluer, F. (2009), Hurûfîlik İlk Elden Kaynaklarla Doğuşundan İtibaren, Kabalcı Yayınevi, İstanbul. Vural, H.; Toparlı, R. (2004), Kıpçak Türkçesi, Sivas. Vural, H.; Karaatlı, R.; Solmaz, A. O. (2010), Çağatay Türkçesi, Taşhan Kitap, Tokat

67 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Bazı Avrupa Birliği Üyesi Ülkeler İle Türkiye de Doğrudan Yabancı Yatırımlara Yönelik Vergisel Teşvikler ve Türkiye de Vergilendirmede Yaşanan Sistemsel Sorunlar İbrahim Organ 1, Doğan Bozdoğan 2 Özet Doğrudan yabancı yatırımlar ülke ekonomilerinin gelişiminde büyük bir öneme sahiptir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde küreselleşme ile birlikte doğrudan yabancı yatırımların etkinliği artmıştır. Ülkelerin karar mekanizmaları, söz konusu yatırımları çekebilmek için bir takım politikalardan yararlanmaktadır. Bu politikalardan biriside vergisel teşviklerdir. Vergiler, müteşebbislerin yatırım kararlarını vermelerinde etkili bir unsurdur. Şüphesiz ki vergisel yönden avantajlı ülkeler yatırım için elverişli konumdadır. Gerek Avrupa birliği gerekse de Türkiye de doğrudan yabancı yatırımlara yönelik vergisel teşviklere önem verilmektedir. Çalışmada Avrupa Birliği ndeki bazı ülkelerde ve Türkiye de uygulanan vergisel teşviklere yer verilerek Türkiye deki teşviklere yönelik sistemsel sorunlar, Avrupa Birliği ülkeleri ile karşılaştırmalı olarak açıklanarak ve bir takım çözüm önerilerinde bulunulmuştur. Anahtar Kelimler: Vergilendirme, Teşvik, Yabancı Yatırımlar Turkey Tax Incentives for Foreign Direct Investment in Some of the Member States of the European Union and Turkey and Systemic Issues of Taxation in Turkey Abstract Direct foreign investment is of great importance in the development of national economies. Foreign direct investment in developing countries, especially with globalization has increased the effectiveness. Decision makers in the countries in question benefit from policies to attract investment team. One of these policies, tax incentives. Taxes, give entrepreneurs an effective factor in investment decisions. Feasible tax countries is conducive to investment, no doubt. Both the European Union as well as tax incentives for foreign direct investments in Turkey are crucial. In the study, the European Union and Turkey implemented tax incentives in some countries by giving incentives for the systemic problems in Turkey, in comparison with the countries of the European Union shall be announced and propose solutions to a team. Key Words: Taxation, İncentives, Foreign investments 1 Doç.Dr., Pamukkale Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü, iorgan@pau.edu.tr. 2 Arş.Gör., Gaziosmanpaşa Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü, dogan.bozdogan@gop.edu.tr 60

68 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): GİRİŞ Küreselleşme olgusu beraberinde ülkelerarası rekabeti getirmiştir. Bu rekabet özellikle ekonomik platformda yoğun olarak hissedilmektedir. Ekonomik büyüklüğün oluşmasında önemli faktörlerden birisi kuşkusuz yabancı sermayeli yatırımlardır. Yabancı sermaye hareketinin büyük bir ivme kazandığı günümüz koşullarında sadece gelişmekte olan ülkeler için değil gelişmiş ülkeler için de yabancı sermaye önemli bir gelir kaynağı oluşturmaktadır. Dünyadaki toplam yabancı sermaye portföyünden önemli bir pay almak, tüm ülkelerin temel hedefleri arasında yer almaya başlamıştır. Yabancı sermayeyi teşvik edici düzenlemelerin ve off shore (vergi cennetleri) ülkelerin yaygınlaşması da bunun göstergesidir. Birçok ülke off-shore ülkeleri ile rekabet eder hale gelebilmek ve sermayenin söz konusu ülkelere kaymasını önlemek amacıyla çeşitli teşvik hükümleri düzenlemektedir. Ayrıca, ortak vergilendirme ilkelerini uygulamayı tercih etmek veya ikili anlaşmalarla çifte vergilendirmeyi de önlemek suretiyle yabancı sermayeyi çekmeye çalışmaktadırlar. Çalışmanın birinci bölümünde, bazı Avrupa Birliği üyesi ülkeler (Almanya, İtalya, Hollanda) ve Türkiye, doğrudan yabancı sermaye yatırım oranları açısından incelenecektir. İkinci bölümde söz konusu ülkelerin yabancı sermayeli şirketlere (başka bir ifade ile yabancı yatırımlara) yönelik vergi politikaları açıklanmış ve netice olarak özellikle Türkiye deki vergisel teşviklere yönelik sorunlar tespit edilerek çözüm önerilerinde bulunulacaktır. 1. BAZI AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDE VE TÜRKİYE DE ŞİRKET KAVRAMI, TÜRLERİ VE DOĞRUDAN YABANCI SERMAYELİ YATIRIMLAR 1.1. Avrupa Birliği Üyesi Ülkelerde Şirketler ve Türleri Avrupa Birliği nde temel olarak iktisadi ve hukuki girişim yapılanmaları; şirketler ve ortaklık yapılanmaları olmak üzere iki temel türe dayanmaktadır. Ortaklıklar; sınırsız sorumlu ortaklıklar, sınırlı sorumlu ortaklıklar ve hukuki ortaklıklardan oluşmaktadır. Hukuki ortaklıklar sınırlı ve sınırsız sorumlu ortaklıkların birleşiminden oluşmaktadır (Vishny, 2007:6). Avrupa Birliği üyesi ülkelerde görülen ortaklık oluşumu Türkiye mevzuatı ile değerlendirildiğinde daha çok tüzel kişiliğe sahip olmayan belirli bir amaç için bir araya gelen ve üçüncü kişilere karşı mevzuat uyarınca sınırlı veya sınırsız ortaklık türüdür. Bu tür oluşumlara adi ortaklıklar, joint venture 3 (ortak girişim), iş ortaklıkları ve benzeri oluşumlar örnek olarak gösterilebilir. 3 Bkz: İslamov Nazım (2003), Joınt Venture, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s.3. 61

69 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Avrupa Birliği üyesi ülkelerde görülen önemli bir şirket yapılanma türü Single Proprietorship veya Sole Proprietorship 4 olarak adlandırılan ve Türkiye de de yeni Türk Ticaret Kanunu ile gündeme gelen tek kişilik şirketlerdir. Bu şirket yapılanmasında adından da anlaşılacağı gibi şirketin bir tek doğal sahibi vardır. Tek bir doğal sahibi olması sebebiyle bu kişiden ayrı bir tüzel kişiliği bulunmamaktadır. Bu nedenle diğer tüzel kişilerde olduğu gibi sınırlı bir sorumluluk söz konusu değildir. Şirketin ikinci bir ortağı bulunmamaktadır ve şirket sahibi tüm işleri kendi adına yapmaktadır. Avrupa birliği üyesi ülkeler içerisinde çalışma ile ilintili olarak Almanya, İtalya ve Hollanda inceleme altına alınacaktır Almanya da Şirket Türleri Almanya da hisse ile sınırlı ortaklık yapısına sahip olan şirket türleri, anonim şirket 5 ve limited şirket 6 olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Almanya'da özel olarak Şirketler Hukuku'nu ele alan tek bir yasa bulunmamaktadır. Aksine ilgili hükümleri ilgili diğer hukuk alanlarının düzenlendiği kanunlarda bulmak mümkündür. Alman hukukuna göre, şirketler şahıs ve sermaye şirketi olmak üzere ikiye bölünür ve ilgili kanunlar bu şirketlerin iç ve dış hukuksal ve ticari ilişkilerini düzenleyen hükümlere yer verir. Sermaye şirketleri (örneğin Alman Limited Şirketleri - Gesellschaft mit beschränkter Haftung (GmbH) veya Alman Anonim Şirketleri - Aktiengesellschaft (AG)) hukuksal anlamda yasal bir kişilik taşımaktadır. Bu oluşumlara örnek olarak limitet şirketler, anonim şirketler, eshamlı komandit şirketler (Kommanditgesellschaft auf Aktien - KGaA), Avrupa anonim şirketler (SE) ve tescilli kooperatif şirketler (eingetragene Genossenschaften) verilebilir. Dernek ve vakıflar Alman Ticaret Hukuku kapsamında yasal birer kişiliğe sahiptirler, ancak bu oluşumların en büyük özelliği ekonomik çıkarları bulunmamasıdır. Örneğin gelir kazanma amacının aksine dernekler "üyelik" sistemiyle kendini finanse ederek varlığını devam ettirir. Vakıfların ise bu anlamda üyeleri, ortakları veya sahipleri yoktur. Bu tür oluşumlar "bağış" sistemiyle varlıklarını sürdürürler. Almanya da 1985 den sonra yapılan değişiklik ile büyük ve küçük limited şirket ayrımına hukuki hükümler bağlanmış ve büyük limited şirketler konsolidasyona dahil edilmiştir. Bu durum limited şirkete bağlı işletmeler kavramını yaratmıştır. Almanya da bugün ki eğilim limited şirket ve ortağı komandit şirketi, Alman Ticaret Kanunu nda öngörülmüş olan geniş 4 Bkz: E.T Aktiengesellschaft veya AG 6 Geselkschaft mit beschrankter Haftung veya Gmbh. 62

70 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): kapsamlı denetim ve kamuoyu aydınlatma düzenlemelerine bağlamak ve limited şirket paylarını borsada işlem görür duruma getirmektir. Limited şirketler genellikle Almanya da yabancı yatırımcılar tarafından tercih edilen ve kullanılan tüzel kişiliklerdir. Limited şirketin yapısı oldukça basit ve esnektir. Bir limited şirketin en az bir tane hissedarı olmak zorundadır. Yabancı bireyler, ortaklıklar veya şirketler limited şirketin hissedarı olabilirler. Limited şirketlerde denetleme komisyonu yoktur. Asgari koşullar sağlandığında limited şirket kurulabilir. Limited şirketlerde ortakların yönetime katılma hakları vardır ( Alman şirket hukukunda, anonim şirket (The AG-Aktiengesellschaft) yönetim kurulu (Vorstand) tarafından yönetilmektedir ve ortaklar doğrudan yönetim kuruluna etki edemezler ( Anonim şirket, kuruluş aşamasındaki uzun prosedür ve büyük ölçüde kanunlarla düzenlenmiş yapısı sebebiyle geleneksel olarak büyük işletmeler tarafından seçilen bir şirket türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Sadece bu şirket türünün borsaya girebilmesi, zaman içerisinde küçük işletmelerinde bu şirket türüne rağbetlerini artırmıştır İtalya da Şirket Türleri İtalya da firmalar genelde SNC (sınırsız ortaklık- unlimited partnership), SAS (sınırlı ortaklık-limited partnership), SRL (sınırlı sorumlu ortaklık-limited liability partnership) ve SPA (anonim şirket-joint stock company) olarak kurulmaktadır. Ayrıca DI özel firma Private firm, SDF De facto firma-de facto corporation ve SCARL sınırlı sorumlu kooperatif limited liability co-operative olarak da kurulabilmektedir. Şahıs şirketleri ve kollektif şahış şirketleri (S.N.C) olarak kurulabilmektedir. 30 gün içerisinde ticaret odasına kayıt olma zorunluluğu bulunmaktadır. Basit şahıs şirketleri bir kişiden oluşup ve kuruluşu çok basittir. Mininum sermayesi yoktur. Tüccar eşiyle işbirliği yapabilir. Şahış şirketlerinde ortakların sorumluluğu kendi mal varlığı ile sınırlıdır (National Board of Accountants and Public Accountants, 2009:21). İtalya`da en yaygın biçimde tercih edilen iki farklı türde sermaye şirketi bulunmaktadır; S.P.A. (Joint Stock Company) Bu türdeki ortaklıklar daha prestijli olup, hisse senedi tahvil bono ihracı yapabilmekte ve mutlak bağımsız denetime tabi olmak zorundadır. Minimum sermaye miktarı dur (National Board of Accountants and Public Accountants, 2009:22). S.R.L. (Limited Liability Company) : Limited şirket, en az 2, en fazla 50 ortaktan oluşur, minimum sermayesi Euro dur. Limited şirket bir veya daha fazla, ortak 63

71 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): veya ortak olmayan, yönetici tarafından yönetilir (National Board of Accountants and Public Accountants, 2009:22). Şirket sözleşmesindeki kayıtlı sermayenin, en az 30% unun italyan bankalarına yatırılmış olması gerekmektedir. Ancak tek ortaklık bir yapı söz konusu ise sermayenin tümünün ödenmiş olması gerekmektedir Hollanda da Şirket Türleri Hollanda da limited şirket (besleton vennootschap met perkte aansprakelijkheid) ve sınırlı sorumlu anonim şirket (naamloze vennootschap) olmak üzere başlıca iki türlü yapılama vardır. Limited şirketler ticari girişimciler ve yabancılar tarafından en çok tercih edilen şirket türüdür. Limited şirket ortaklarının sorumluluğu ödemiş oldukları sermaye ile sınırlıdır ( Limited şirketler için gerekli olan minimum ödenmiş sermaye Euro olup minimum tescilli sermaye tutarı ise Euro dur. Anonim şirket için gerekli olan minimum ödenmiş sermaye tutarı ise Euro olup tescilli sermaye tutarı ise Euro dur. Hollanda denetim organı, çalışan sayının 100 kişiyi aşması ve kayıtlı sermaye ile yasal yedekler toplamının 13. milyon Euro yu bulması halinde kurulması zorunlu bir yapıdır ( Hem anonim şirket hem de limited şirket de yöneticilerin Hollanda uyruklu ya da Hollanda da mukim olması gerekli değildir. Şirkette hissedar olmaları da gerekmez. Banka ve sigortacılık şirketleri için yönetim kurulu üyelerinden birinin Hollanda bankacılık ve sigortacılık sektöründe deneyimli olması gerekir (Deloitte, 2008:6) Türkiye de Şirketler ve Türleri 2012 yılında yürürlüğe giren Türk Ticaret Kanunu nun 124. maddesinde ticaret şirketlerinin, kolektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerinden ibaret olduğu vurgulanmıştır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında kolektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş şirket sermaye şirketi sayılmıştır. Yine aynı kanunun 125. maddesinde ticaret şirketlerinin tüzel kişiliğe haiz olduğu belirtilmiştir. Türk Ticaret Kanunu uyarınca, tek pay sahipli anonim şirket ve tek ortaklı limited şirket kurulabilmektedir. Bununla birlikte, çok pay sahipli/ortaklı olarak kurulan anonim şirket ve limited şirketlerin daha sonra tek pay sahibine veya ortağa düşmeleri halinde, yasal bir şekilde yine faaliyetlerini sürdürme imkânı tanınmaktadır. Buna göre, şirket birden çok pay sahibiyle veya ortakla kurulmuş olup da daha sonra pay devri, çıkma ya da çıkarılma gibi işlemlerle pay sahibi veya ortak sayısı bire düşmüşse, şirket faaliyetine aynen devam edecek ve tüzel kişiliğini 64

72 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): koruyacaktır. Tek pay sahibi/ ortak, tek başına genel kurulun tüm yetkilerini kullanabilecek, bütün kararları alabilecektir. Söz konusu düzenleme ile, tek kişi işletmesinden sınırlı sorumlu bir şirket türüne, yani anonim şirket veya limited şirkete geçmek isteyen işletme sahibinin, bu şirketi tek kişiyle kurması olanağı sağlanmış olacaktır. Ayrıca, vakıflar ve dernekler gibi her zaman başkalarıyla birlikte mal varlıklarını tek şirket çerçevesinde işletmek ihtiyacında bulunmayan kurum ve kuruluşlara yanlarına başka ortak almadan anonim şirket veya limited şirket kurabilmeleri olanağı getirilmiştir. Mevcut TTK daki düzenleme uyarınca, ticaret şirketlerinin şirket sözleşmelerinde yer alan işletme konuları dışındaki alanlarda haklar edinmesine ve borçlar üstlenmesine zemin hazırlayan hukuki işlemleri yok hükmündedir ve bu tür hukuki işlemler "ultra vires işlemler", yani şirketin işletme konusu dışında kalan işlemler olarak adlandırılmaktadır. Ancak Yeni TTK "ultra vires" ilkesini kaldırmıştır. Bunun amacı ise, şirketlerle işlem yapan üçüncü kişiler açısından hukuk güvenliğini tesis etmek, prensip olarak şirketin yaptığı tüm hukuki işlemlerin geçerliliğini sağlamaktır. Yeni Türk Ticaret Kanunu ile artık ultra vires işlemler "yoklukla sakat işlemler" olarak nitelendirilmeyecektir. Bu tür işlemler açısından kanunda, şirketle işlem yapan üçüncü kişilerin iyi niyetli olup olmadığına bakılması öngörülmektedir. Denetlemeye ilişkin olarak da yeni Türk Ticaret Kanunu köklü değişiklikler getirmiştir. Buna göre denetim; uzman, mesleki yönden yeterli, teknik donanımlı, hukuki anlamda özenli, sorumluluğunun bilincinde olan, bağımsız bir denetçi tarafından uluslararası denetim standartlarına uygun ve meslek etiğine bağlı olarak gerçekleştirilen şeffaf bir denetim olacaktır. Türk Ticaret Kanunu, ticari defterlere ilişkin olarak defter tutma yükümü, envanter, açılış bilançosu, finansal tablolar, bilanço ilkeleri, aktifleştirme yasağı, karşılıklar, değerleme, saklama ve ibraz hakkında da tamamen yeni hükümler getirmiştir. Eski Türk Ticaret Kanunu nda şirket birleşmeleri, devralmaları, tür değiştirme, şirketler topluluğu gibi konular ya hiç düzenlenmemiş ya da çok genel hükümlere yer verilmiş olmasına rağmen, Yeni Türk Ticaret Kanunu nda bu konu geniş ve detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Bu konularda yeni teknik tanımlara yer verilmiştir Avrupa Birliği Üyesi Ülkelerde Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, bir ekonomide yerleşik gerçek veya tüzel kişinin, diğer bir ekonomide yerleşik işletmenin hisse senetlerini, uzun vadeli olarak ve işletmenin yönetimi üzerinde önemli derecede etkide bulunabilecek şekilde elde etmesidir (IMF, 1993:86). OECD tarafından yapılan tanıma göre ise doğrudan yabancı sermaye yatırımı, bir ekonomide yerleşik gerçek veya tüzel kişinin, içinde bulunduğu ekonomiden başka bir 65

73 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): ekonomide yerleşik bir kuruluşa uzun vadeli olarak gerçekleştirdiği sınır ötesi yatırım türüdür (OECD, 2008:10). Küreselleşme olgusunun bir sonucu olan Avrupa Birliği entegrasyonu içerisinde söz konusu doğrudan yabancı yatırımların önemi büyüktür. Birlik içerisinde pek çok mali politika, yatırımların oranını artırmaya yönelik olarak yapılmaktadır. Tablo.1. Bazı Avrupa Birliği Ülkelerinde Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırım Giriş Çıkışları (Milyon Dolar) Ülkeler Doğrudan Yabancı Sermaye Girişleri Doğrudan Yabancı Sermaye Çıkışları ALMANYA İTALYA HOLLANDA Kaynak: UNCTAD, (2013), World Investment Reports, s.213. Tablo 1 de üç Avrupa Birliği ülkesinin yılları arasındaki doğrudan yabancı sermaye yatırım miktarları görülmektedir krizi ve sonrası yatırım miktarları dikkat çekicidir yılında, inceleme altına alınan ülkelerden Almanya da yaklaşık 58 milyon dolarlık doğrudan yabancı sermaye yatırımı gerçekleşmiştir. Hollanda da 2010 yılında yabancı sermaye girişinde bir önceki yıla göre önemli ölçüde azalma olmuş ve miktar yaklaşık -8 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. İtalya da ise bu oran 9 milyon 178 bin dolardır. Yabancı sermaye girişlerindeki bu değişimlerin temel nedeni olarak 2008 krizi gösterilebilir. Krizden sonra özellikle İtalya ve Hollanda doğrudan yabancı yatırımlar açısından cazibelerini yitirmişlerdir. Her iki ülkede aynı dönemde yabancı sermaye çıkışları da yüksek oranlarda gerçekleşmiştir. İtalya dan 2010 yılında yaklaşık 33 milyon dolar, Hollanda dan ise yaklaşık 69 milyon dolar yabancı sermaye kaçışı olmuştur. Bu kaçışlar ekonomik açıdan söz konusu ülkeleri olumsuz yönde etkilemiştir. Bu etki Avrupa Birliği ne üye diğer ülkeler nezlinde de hissedilmiş ve bir takım önlemler alma yoluna gidilmiştir. Bu önlemler gerek maliye gerekse de para politikaları şeklindedir. Maliye politikası olarak hala uygulanması gündemde olan önlem finansal işlem vergisidir. Söz konusu verginin doğrudan yabancı yatırımları ne ölçüde etkileyeceği açık değildir. Finansal işlem vergisinin, spekülatif sermaye hareketlerini engelleyici bir rol oynarken doğrudan yabancı yatırımları azaltabileceği söylenebilir. 66

74 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Türkiye de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları, Avrupa Birliği Ülkeleri Ve Türkiye Karşılaştırması Türkiye de DYS yatırımları ile ilgili ilk çalışmaların, özellikle yabancı sermayeli firmaların faaliyetlerinin yoğunlaştığı, konuya ilginin arttığı, tartışmaların ve eleştirilerin hızla yükseldiği 1960 lardan itibaren gerçekleştirildiği görülmektedir (Yavan ve Kara, 2003:21). Nitekim bu ilgi, tartışma ve eleştiriler 1960 ve 1970 lerin ideolojik tercihlere bağlı üçüncü dünyacılığında, iyi-kötü, az gelişmişlik, emperyalizm/ sömürgecilik, montaj sanayi, merkezçevre tipi kapitalistleşme, yabancı sermaye sorunu, siyasi- ekonomik bağımlılık vs. bağlamında ele alınmış ve bu kavramlar çerçevesinde çalışmalar yapılmıştır (Yavan ve Kara, 2003:21). Konum olarak gelişmekte olan Türkiye de doğrudan yabancı yatırımların büyük bir önemi vardır. Çünkü gelişen ekonomilerde yatırım unsuru ön plandadır. Buna yönelik olarak da Türkiye de yatırım teşviklerini artırıcı uygulamalara çoklukla yer verilmektedir. Tablo. 3. Türkiye de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırım Giriş Çıkışları (Milyon Dolar) Doğrudan Yabancı Sermaye Girişleri Doğrudan Yabancı Sermaye Çıkışları Türkiye Kaynak: UNCTAD, (2013), World Investment Reports, s.215. Tablo 3 de görüldüğü üzere 2010 yılı itibariyle Türkiye de 9 milyon 36 bin dolarlık bir yatırım girişi mevcuttur. KOBİ ülkesi olarak değerlendirilen Türkiye de 2011 yılı itibariyle yaklaşık 2,4 milyon dolarlık sermaye çıkışı gerçekleşmiştir. Bunda 2008 krizinin etkisinin önemli bir yeri olduğu söylenebilir. Ayrıca, Türkiye nin KOBİ ağırlıklı bir ülke olmasının ve ağır sanayinin henüz istenildiği ölçüde gelişmemesinin de etkisi büyüktür. Bir diğer sebep de Türkiye de uygulanan vergi teşviklerinin doğrudan yabancı sermayeyi çekmeye veya elde tutmaya yeterli gelmemesidir. 67

75 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Yıl Tablo.4. Türkiye de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırım Girişlerinin Uluslararası Doğrudan Yatırımlardan Aldığı Pay Giriş (Milyon Dolar) Dünya Toplamındaki Pay (%) ,9 1,0 2, ,07 0,7 1, ,4 0,7 1, ,5 1,1 2, ,0 1,1 3, ,2 1,4 4, ,0 1,0 2,8 Kaynak: UNCTAD, 2012 raporundan oluşturulmuştur. Gelişmekte Olan Ülkeler Toplamındaki Pay (%) Tablo 4 de görüleceği gibi 2011 yılında Türkiye nin dünya genelindeki uluslar arası doğrudan yatırımlardan aldığı pay %1 olurken gelişmekte olan ülke toplamında ise payı %2 dir (Unctad, 2012:22). Tablo Yılında Uluslararası Doğrudan Yatırım Çeken Ülke Sıralamaları Sıralama Ülke Miktar (Milyon Dolar) 1 ABD 226,9 2 Çin 124,0 3 Belçika 89,1 4 Hong Kong, Çin 83,2 5 Brezilya 66,7 6 Singapur 64,0 7 İngiltere 53,9 8 İng. Virjin Adaları 53,7 9 Rusya Federasyonu 52,9 10 Avustralya 41,3 11 Fransa 40,09 12 Kanada 40,9 13 Almanya 40,04 14 Hindistan 31,6 15 İspanya 29,5 68

76 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): İtalya 29,1 17 Meksika 19,06 18 Endonezya 18,9 19 Lüksemburg 17,5 20 Şili 17,3 23 Türkiye 15,9 38 Hollanda -16,1 Kaynak: UNCTAD,2012 raporundan oluşturulmuştur. Tablo 5 de çalışmada inceleme altına alınan ülkelerin 2010 yılında yabancı yatırım çekme sıralamalarına yer verilmiştir. Birinci sırada ABD yi görülmektedir. Almanya 6., İtalya 26, Türkiye 27 ve Hollanda 38. sırada yer almıştır. 2. İLGİLİ ÜÇ AB ÜLKESİ VE TÜRKİYE DE YABANCI SERMAYELİ ŞİRKETLERİN VERGİLENDİRİLMESİ, KARŞILAŞILAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 2.1. Avrupa Birliğinde Yabancı Sermayeli Şirketlerin Vergilendirilmesi AB ekonomik bütünleşmesi ile; enflasyonsuz, güçlü ve sürdürülebilir büyüme ve istihdam yaratılması amaçlanmıştır (Bilici, 2010:81). AB nin kuruluş felsefesinin temelinde esas olarak ekonomik gücün artırılması, dolayısıyla dünyadaki etkinliğinin artırılması düşüncesi yer almaktadır. Ortak Pazar olarak da isimlendirilen Avrupa Ekonomik Topluluğu nun ilk amacı üye ülkeler arasında serbest ticaretin gerçekleştirilmesidir (Bilici, 2010:81). Bu pazarda; insanların, malların ve sermayenin serbestçe dolaşımı amaçlanmıştır. AB nin öngördüğü yapılanmayı zedeleyen engellerin kaldırılarak ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişmesinin sağlanması, dengeli bir ticaret ve rekabetin sağlanması için mevcut engellerin kaldırılması, yasama ve çalışma koşullarının düzeltilmesi, bölgesel eşitsizliklerin giderilmesi, sağlam bir büyüme ve ortak dış politikanın benimsenmesi esas alınmıştır. Birlik üyesi ülkelerin vergi mevzuatlarında farklılıklar bulunması, buna bağlı olarak vergi yüklerinin farklı olması nedeniyle serbest rekabet koşulları bozulmaktaydı. Dolaysız vergilerin maliyet unsuru olması ve fiyatı doğrudan etkilemesi nedeniyle dolaysız vergileri düşük olan ülkelerin isletmeleri daha avantajlı konuma gelmektedir. Bu da uluslar arası sermeye geliri daha düşük oranda vergileyen ya da avantaj sağlayan ülkelere sermayenin kaymasına 69

77 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): neden olmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da üye ülkeler arasında ortak rekabet politikası zarar görmektedir Almanya da Yabancı Sermayeli Şirketlerin Vergilendirilmesi Alman Anayasası nın 106. maddesinde federasyon, eyalet ve belediyelerin kamu gelirleri üzerindeki egemenlik hakları ile elde edilen gelirin kalemler itibariyle dağılımları belirtilmiştir. Kamu gelirleri üzerindeki egemenlik haklarıyla ilgili olarak Almanya da iki prensip mevcuttur. Anayasanın 106. maddesinin 1, 2 ve 6 numaralı fıkralarında vergi egemenliğinin federasyon ile eyaletler arasında dağılımının belirtildiği Ayırma Prensibi (Trennysystem) digeri ise vergi egemenliğinin federasyon veya eyalette olmakla birlikte, Anayasa nın 106. maddesinin 3 ve 5 no lu fıkralarında yer alan bir paylaşımın mevcut olduğu Birlik Prensibi (Verbundsystem) dir. Alman vergi sistemi 2001 yılında kapsamlı bir reform yaşamıştır. Bu reformla yılları arasındaki vergileme uygulamaları esas alınmış ve prensipte hem bireyler hem de şirketler için vergi oranları yeniden belirlenmiştir. Alman vergi sisteminde gelir kalemleri ayrı ayrı belirtilmiş ve bu gelirlerin federasyon, eyalet ve belediyeler arasındaki paylaşımı ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Almanya da gelir ve servet üzerinden alınan vergiler ile muamele vergileri olmak üzere klasik bir sınıflama mevcuttur. Alman gelir vergisi sisteminde, gelir vergisinin konusunu oluşturan kaynaklar yedi kategoride ele alınmıştır. Almanya da sermayeden elde edilen kazançların vergilendirilmesinde kademeli olarak artan bir oran mevcuttur. Almanya da temettüler ve faiz gelirleri üzerinden vergi kesintisi yapılmaktadır. Yatırım araçlarının yasada belirtilen süreler dâhilinde elde bulundurulması halinde ve uzun dönemli sermaye yatırımlarında vergi istisnası mevcuttur. Birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Almanya vergi sistemi de kişinin ikamet ettiği yeri temel olarak almaktadır. Almanya da tüm yerleşik kişiler her takvim yılı için bir beyanname vermek zorundadır (Müderrisoğlu, 2006:35). Şirket pay sahiplerinin vergilendirilmesiyle ilgili Alman vergi sistemi, 1953 yılında ihdas edilen ve 1958 yılında ılımlı hale getirilen bölüşüm oranı sistemine dayalı olarak 1977 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. Bölüşüm oranı sisteminde, dağıtılan kârlar % 30, dağıtılmayan kârlar ise % 60 oranında vergiye tabi tutulmaktadır. Vergi alacağı sistemi ile dağıtılmış kârlar üzerinden ödenen kurumlar vergisine eşit bir miktarın vergi alacağı olarak ortaklara dağıtılması öngörülmüş ve ortağın bunu gelir vergisi hesaplamasında göz önüne alabileceği esası getirilmiştir. Bu sistem dağıtılan kârlar üzerindeki kurumlar vergisini tamamen elimine etmiştir (Yılmaz, 1995:102). Bu uygulama ile ekonomik anlamda ortaya çıkan çifte vergilendirme de önlenmiştir. 70

78 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Tablo.6. Almanya da Vergi Oranları (2013) Gelir Vergisi Kurumlar Vergisi (Standart) Oranı (%) Oranı (%) KDV Oranı (%) ALMANYA 42 33,3 19 Kaynak: Kurumlar vergisi için toplam fiili oran % 33,3 tür. Almanya da kayıtlı ya da ofisi bulunan şirketler yurtdışından elde ettiği kazançlardan dolayı vergiye tabidir. Yurtiçinde yerleşik olmayan şirketler sadece Almanya da elde ettikleri gelirden dolayı vergilendirilirler. Federal vergi oranları % 25 olup buna ilaveten % 5 dayanışma vergisi uygulanır. Yerel yönetim vergileri de mevcuttur. Kurumlar vergisi 2008 mali yıldan itibaren % 15 olarak uygulanmaya başlanmıştır. Yerel yönetim vergileri % 14 ile % 17 arasında değişmektedir. Efektif vergi oranı % 30 ile % 33 arasındadır. Şirketler için temettü gelirlerinde % 95 e kadar varan oranlarda muafiyetler mevcuttur. Stopaj oranları temettüler için % 21,1, faiz gelirleri için % 0 telif hakları için %21,1 dir. Vergi antlaşmaları ile bu oranlar azaltılabilir. Almanya nın 90 dan fazla ikili vergi antlaşması mevcuttur. Tüzel kişiler kurumlar vergisi kanununa (KVK) göre vergilendirilir. Kurumlar vergisi kanununda da tam mükellefiyetin ve dar mükellefiyetin kapsamı belirlenmektedir. Bu kanunun 1. maddesinin 1. fıkrasına göre anonim şirketler, limitet şirketler, tescil edilmiş dernekler, tüzel kişiliği bulunmayan kişi ortaklıkları ve mal grupları ve ticari amaçla işletilen kamu hukuk tüzel kişileri tam mükelleftir. Tam mükellef kapsamında değerlendirilebilmek için bu maddede sayılan kurumların aynı zamanda kanuni veya iş merkezlerinin de Almanya'da bulunması gerekir. Kanun anlamında iş merkezinden kasıt, ticari idarenin yoğunlaştığı yerdir. Buna karşın kanuni merkez ile kast edilen kanun, şirket sözleşmesi, tüzük ve benzeri düzenlemelerde belirtilen yerdir. Gelir Vergisinde olduğu gibi tam mükellefiyet gerek Almanya'da gerekse yabancı ülkelerde elde edilen kurum gelirlerini kapsamaktadır. KVK md. 5 fık. 1'de yalnızca tam mükellef kurumlar bakımından geçerli olan kişisel muafiyetler tek tek belirtilmiştir. Buna göre: Kamu hukuku kişisi olmayan meslek birlikleri (siyasi partiler, kamu yararına faaliyet gösteren kurumlar) bu vergiden muaftır. Dar mükellef kurumlar KVK md. 2 'de sayılmaktadır. Buna göre iş merkezi ve kanuni merkezi Almanya'da bulunan yabancı kurumlar ve yerel kamu hukuku tüzel kişileri dar mükelleftir, yani sadece Almanya'da elde ettikleri kurum gelirleri üzerinden vergilendirilecektir. 71

79 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Tüzel kişiler kanun gereği tacir oldukları için gelir tespitleri de bilanço prensiplerine göre ve işletme sermayesinin karşılaştırılması suretiyle yapılır. Dolayısıyla elde edilen tüm gelirler, nitelikleri itibariyle farklı bir gelir çeşidine dâhil olmaları gerekiyorsa da işletmeden elde edilmiş gelirlerden sayılmaktadır İtalya da Yabancı Sermayeli Şirketlerin Vergilendirilmesi İtalya da mükellefiyet tam ve dar mükellefiyet olmak üzere ikiye ayrılır. Tam mükellef kurumlar dünya genelinde elde ettikleri gelirler üzerinden vergilendirilirken, dar mükellef kurumlar sadece İtalya da gerçekleştirdikleri faaliyetler üzerinden vergilendirilirler. İtalyan vergi kanunlarına göre merkezi konsolidasyon dar mükellef kurumlar içinde ön görülmüştür. Buna göre ana şirketin İtalya ile anlaşması olan bir ülkede tam mükellef olması ve faaliyetlerini İtalya ya doğru aktarmaya başlamış olması ve yönetimde bu ortaklığın etkinleşmesi şart aranmaktadır. Söz konusu konsolidasyona karar verildikten sonra üç yıl içinde dönüş mümkün olmamaktadır. İtalya da içten vergileme (flow through taxation) rejimi de söz konusudur. Buna göre en az %10 en fazla %50 ortaklık payı olan tam mükellef kurumun vergilendirilebilir kazancı ortaklıkta bulunan kar payları da dikkate alınmak suretiyle belirlenmektedir. Söz konusu uygulama dar mükellef kurumlar içinde geçerlidir. Bu durumda dağıtılan temettülerde stopaj hesaplanmamaktadır. Diğer durumlarda dar mükellef kuruma dağıtılan kar paylarında %27 stopaj yapılmaktadır. Dar mükellef kurumlardan tasfiyeye olarak İtalya daki tam mükellef kuruma yapılan temettü ödemelerinde herhangi bir vergi söz konusu değildir. Ayrıca dar veya tam mükellef kurum tarafından İtalyan gerçek kişilere yapılan temettü ödemelerinde %60 muafiyet söz konusudur( &image.x=13&image.y=9). İtalya da sermaye kazançları üzerinden %33 oranında vergi alınmaktadır. Bunun yanı sıra İtalya da da grup muafiyeti söz konusudur. Buna göre minimum 12 ay suren bir ortaklık olması, iştirakçi firmanın İtalya da kara listede yer almamış olması ve iştirakçi firmanın ticari kazancından kaynaklanıyor olması durumunda ortaklığın satısından elde edilen kazanç vergiye tabi tutulmamaktadır. 72

80 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Tablo.6. İtalya da Vergi Oranları (2013) Gelir Vergisi Kurumlar Vergisi (Satandart) Oranı (%) Oranı (%) KDV Oranı (%) İTALYA 43 31,4 20 Kaynak: E.T İtalya da gerek dar gerekse tam mükellef kurumlar, kurumlar vergisine tabidir. İtalya da uygulanan kurumlar vergisi oranı 2011 yılı itibariyle %31,4 dür. İtalya da tarihinden itibaren yeni kurumlar vergisi sistemi uygulanmaya başlanmıştır. Yeni kurumlar vergisi sisteminde yabancı yatırımları teşvik edecek bir dizi düzenlemeye gidilmiştir. Bunlar arasında grup şirketlerine bağlı ortaklıklarının hesaplarının vergi bakımından konsolide edebilmeleri imkanı gibi (Corporate Grouping Rules) mali karmaşıklıkların önlenmesi, vergi tahsilatında ekonomik ve mali etkinliğin sağlanması amaçlı kolaylıklar yer almaktadır. Ayrıca, yabancı yatırımlara vergi kredisi, sürekli yerleşim halinde vergi istisna ve kolaylıkları, thin capitalisation, flow-through taxation gibi uluslararası alanda geçerli bir dizi yeni prensipler getirmek suretiyle de rekabetçi bir vergi düzenine geçilmesi, yerli ve yabancı yatırımların teşvik edilmesi amaçlanmaktadır ( İtalyan hukuk yapısı İtalya nın güneyinde ekonomik yatırım desteğini artırmaya yönelik olarak bir takım teşvikleri içerir ( Hollanda da Yabancı Sermayeli Şirketlerin Vergilendirilmesi Hollanda da tam veya dar mükellefiyeti belirleyen temel kriter ikamet esasidir. İkamet şartını taşıyan firma tam mükellef kurum olarak kabul edilmektedir. Bir firmanın Hollanda da ikamet ediyor olabilmesi için iki temel kriter söz konusudur. Bunlardan birincisi bir firmanın Hollanda da kurulmuş ve burada tüzel kişilik kazanmış olmasıdır. İkinci kriter ise şirket yabancı ülke kanunlarına göre kurulmuş olsa bile idari ve yönetim merkezinin Hollanda da bulunmasıdır. Yani yabancı ülke kanunlarına göre kurulup Hollanda da yatırım amaçlı gelen firmalar idari veya yönetim merkezlerini Hollanda da tutmadıkları surece dar mükellef statüsünde değerlendirilmektedirler. Dar mükellef kurumların vergi matrahını Türk vergi sisteminde olduğu üzere sadece Hollanda kaynaklı gelir unsurları oluşturmaktadır. Yani doğrudan Hollanda da elde edilen gelirler vergilendirilmektedir. Bu kapsamda aşağıda belirtilen gelir unsurları Hollanda da vergilendirilmemektedir ( 73

81 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): * Hisse Satış Kazançları; Dar mükellef kurumun Hollanda da kurulu ve kayıtlı şirketten elde etmiş olduğu ortaklığa bağlı her türlü sermaye kazançları belirli şartlar dahilinde vergilendirilmemektedir. Burada aranan temel unsur, dar mükellef kurumun Hollanda firmasında esaslı bir sermaye payına sahip olmasıdır. Esaslı sermaye payından kasıt ise 5 yıldır söz konusu firmaya iştirak edilmesi ve toplam hissenin %33 unu asan bir paya sahip olunmasıdır. * Kar Payı (Temettü) Gelirleri; Dar mükellef kurumun Hollanda menseli firmadaki ortaklığı nedeniyle elde etmiş olduğu her türlü kâr payları esaslı sermaye payına (substantial interest) bağlı olmak kaydıyla vergiden istisna edilmektedir. Bunun haricinde dar mükellef kurumlara ödenen temettüler, çifte vergilemeyi önleme anlaşmalarında özel bir oran öngörülmedikçe standart olarak %25 stopaja tabi tutulmaktadır. * Bir ortaklık veya şube vasıtasıyla ticari faaliyet kapsamında olmaksızın dar mükellef kurumca Hollanda daki bir gayrimenkulün satısından elde edilen kar kurumlar vergisine dahil edilmemektedir. * Hollanda da bulunan gayrimenkul üzerindeki ipoteğe bağlı olarak dar mükellef kuruma ödenen borca ilişkin kredi faizleri kurumlar vergisine tabi tutulmamaktadır. Ayrıca Hollanda da kredi faizi ödemelerinde herhangi bir stopaj da söz konusu değildir. * Herhangi bir ticari faaliyette bulunmayan bilgi ve dokümantasyon toplama amaçlı bulunan irtibat bürosu faaliyetleri de kurumlar vergisine tabi tutulmamaktadır. * Bağlı ortaklıklar arasında masraf yansıtılması da Türk Vergi sisteminde de olduğu gibi gider olarak kabul edilmemektedir. * Yabancı şubelerin vergilendirilmesi ilkesinde temel olarak istisna yöntemi uygulanmaktadır. Bu kapsamda cifte vergilemeyi önlemeye yönelik olarak yabancı şube faaliyetleriyle ilgili faizler global kardan indirilebilmektedir. * Faiz, royalti ödemeleri ve komisyonlar vergi matrahından indirim konusu yapılabilmektedir. 74

82 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Tablo.7. Hollanda da Vergi Oranları (2013) Gelir Vergisi Kurumlar Vergisi KDV Oranı (%) Oranı (%) Oranı (%) HOLLANDA 52 25,5 19 Kaynak: E.T Hollanda da hali hazırda uygulanan kurumlar vergisi oranı %25,5 dir. Bu oran İtalya ya göre daha düşüktür. Tablo.8. Hollanda da Kurumlar Vergisi Oranları Euro ya kadar olan kazançlar için Euro arasındaki kazançlar için Euro nun üzerindeki kazançlar için Oranlar ,5 (%) Kaynak: E.T Tablo 8 de Hollanda da kurumlar vergisi oranlarının dağılımı görülmektedir. Burada artan oranlı bir tarife kullanıldığı dikkat çekmektedir Türkiye de Yabancı Sermayeli Şirketlerin Vergilendirilmesi ve Vergi Sitemindeki Sorunlar Kurum kazançlarının vergilendirilmesinde, tam ve dar mükellefiyet ayrımı 5520 sayılı KVK nın 3. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye de bulunmayan kurumlar, dar mükellef kurum sayılırlar ve sadece Türkiye de elde ettikleri kazançlar üzerinden kurumlar vergisine tabi tutulurlar. Dar mükelleflerin Türkiye de elde etmiş oldukları kazançlar, kazancın niteliğine göre, yıllık veya özel beyanname vermek suretiyle veya kazancı sağlayanların kurumlar vergisi stopajı yapması suretiyle Türkiye de vergilendirilir. Kanun metninde yer alan kanuni merkezden kasıt, vergiye tâbi kurumların kuruluş kanunlarında, tüzüklerinde, ana statülerinde veya sözleşmelerinde gösterilen merkezdir. İş merkezi ise, iş bakımından işlemlerin fiilen toplandığı ve yönetildiği merkezdir. Dar mükellefiyete tabi kurumların Kurumlar Vergisi Kanunu nun 3. Maddesi uyarınca Türkiye de vergilendirilebilecek olan kazançlar şunlardır: Türkiye de elde edilen ticari kazançlar, Türkiye de bulunan zirai işletmelerden elde edilen kazançlar, 75

83 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Türkiye de elde edilen serbest meslek kazançları, Menkul malların, gayrimenkullerin ve hakların Türkiye de kiralanmasından elde edilen kazançlar, Türkiye de elde edilen menkul sermaye iratları, Türkiye de elde edilen diğer kazanç ve iratlar. Kurumlar Vergisi Kanunu nun 14. maddesi uyarınca vergilendirmede beyan esası bulunmaktadır. Söz konusu kanun hükmü uyarınca gelir üzerinden alınan vergilerde temel özellik bir yıl boyunca çeşitli kaynaklardan elde edilen gelirlerin toplanması ve net olarak vergiye tabi tutulması esas iken dar mükellef kurumlar için birkaç gelir unsuruna ilişkin istisna haricinde yıllık vergilendirme ilkesi uygulanmamaktadır. Dar mükellef kurumlar için uygulanan esas yöntem belirli durumlar için verilecek beyanname dışında tevkifat yolu ile vergilendirmedir. Bunun nedeni olarak da, dar mükelleflerin yerleşik olmamaları nedeniyle gelirin yıllık olarak beyan edilmesinde sorunlar yaşanabileceği söylenebilir Dar Mükellef Kurum Kazancının Yıllık ve Özel Beyanname İle Beyanı 5520 Sayılı KVK Md. 25 uyarınca; yıllık beyan esasında vergilendirilen kurumların vergilendirme dönemi, hesap dönemidir. Kendilerine özel hesap dönemi tayin edilenlerin vergilendirme dönemi, özel hesap dönemleridir. Kesinti suretiyle ödenen vergilerde, istihkak sahiplerince ayrıca yıllık veya özel beyanname verilmeyen hallerde, vergi kesintisinin ilgili bulunduğu dönemler, vergilendirme dönemi sayılır. Kanunun 26. maddesi gereğince verilen beyannameler ile bildirilen kazançların vergilendirilmesinde, vergilendirme dönemi yerine kazancın elde edilme tarihi esas alınır. Yıllık kurumlar vergisi beyannamesi, kurumun Türkiye deki iş yerinin veya daimî temsilcisinin bulunduğu yerin; Türkiye de iş yeri veya daimî temsilcisi olmadığı takdirde yabancı kuruma kazanç sağlayanların bağlı olduğu yerin vergi dairesine verilir Dar Mükellefiyete Tabi Kurumlarda Vergi Kesintisi Kurumlar Vergisi Kanunu nun 3. maddesinde kurumlardaki vergilendirmenin tam ve dar mükellefiyet esasına göre olduğu belirtilmiştir. Buna göre kanuni veya iş merkezi Türkiye de bulunan kurumlar tam mükellef, kanuni veya iş merkezi Türkiye de bulunmayanlar ise dar mükellef olarak adlandırılmakta ve vergilendirme esasları mükellefiyet şekillerine göre değişmektedir (Gülçiçek, 2008:1). Tam veya dar mükellef kurumların vergilendirilmesindeki genel esas beyan sistemi olmakla birlikte, idare verginin güvence altına alınması amacıyla bazı 76

84 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): kazanç türlerinin vergilendirilmesinde, verginin kesinti suretiyle kaynakta alınması esasına dayanan tevkifat sistemini uygulamaya koymuştur. Vergi kesintisinin kanuni dayanağı esas itibariyle Gelir Vergisi Kanunu nun 94. maddesi olup daha sonra çeşitli kanunlarla bu konuda düzenlemeler yapılmıştır sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu nun 30. maddesinde yer alan dar mükellefiyete tabi kurumların vergi kesintisine tabi kazanç ve iratlarından yapılacak vergi kesintisi oranları tarihli ve 2009/14593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yeniden düzenlenmiştir Türkiye de Yabancı Sermaye Yatırımlarına (Dar Mükelleflere) Yönelik Vergisel Teşvikler Bir teşvik politikasının başarısını belirleyen önemli özelliklerinden biri etkinlik tir. Etkinlik, sistemin hedeflenen alanlara arzulanan oranda yatırımı kanalize etme gücüne sahip olmasıdır. Türkiye'de uygulanan vergi teşviklerinin etkinliği değerlendirildiğinde, özellikle 1980'lerden sonra verilen teşviklerin sayısında görülen artış, teşvik politikanın erozyona uğramasına neden olmuştur.. Her şeyin teşvik edilir olması hiç bir şeyin teşvik edilmemesi sonucunu doğurmuştur (Gök, 2011). Ülkemizde en etkili ve faydalı yatırım teşvik unsuru sayılan yatırım indirimi istisnası zaman içinde yapılan değişiklikler ile önemli oranda aşınmış ve kurumlara sağlanan vergi avantajı 1/3 düzeyinde azalmıştır. Azami teşvik sayılan % 100 yatırım indiriminde dahi yatırımcı, yatırım tutarının ancak % 25'ini geri alabilmekteydi. Sonuçta gelinen bu nokta, giderek büyüyen ve içinden çıkılmaz hale gelen bir mevzuat yumağı, bürokrasi ve buna bağlı olarak yerleşen bir rant arama olgusunu ortaya çıkarmıştır (Giray, 2008:130). Türkiye de teşvik sistemi içinde kullanılan vergisel teşvik araçlarından önemli olanlar, yatırım indirimi, gümrük muafiyeti, KDV istisnası olarak sayılabilir Yatırım İndirimi İstisnası Yatırım indirimi, özel yatırımları teşvik etmek, ekonomide sermaye birikimini artırarak bu yolla kalkınmayı hızlandırmak amacıyla Türk Vergi Sistemine girmiştir. Yatırım indirimi, özel işletmelerin hem vergiden sonraki karlılığını hem de likiditesini artırarak yatırımları teşvik eden bir tedbirdir (Gök, 2011). Ülkemizde 1963 yılında uygulamaya giren ve en son 4842 sayılı kanun ile değiştirilerek tarihinde yeniden düzenlenmiş olan yatırım indirimi istisnasının mahiyeti Dar mükellefiyete tabi olanlar dahil, ticarî veya ziraî kazançları üzerinden vergiye tabi mükelleflerin (adi ortaklıklar, kollektif ve adi komandit şirketler ile kurumlar vergisi mükellefleri dahil), yatırım indiriminden faydalanması kabul edilmiş bulunan yatırımları kapsamında yaptıkları ve müteakip vergilendirme döneminde yapmayı öngördükleri yatırım harcamaları bu bölümde yazılı şartlar dahilinde ilgili kazançlarından indirilir. Yatırım Teşvik 77

85 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Belgesi aranmaksızın yapılan yatırımlarda yatırım indirimi, harcamanın yapıldığı yıl kazancından başlayarak uygulanır. olarak açıklanmıştır. Türkiye de, tarihli ve 5479 sayılı kanun ile Gelir Vergisi Kanunu nun Ticari ve Zirai Kazançlarda Yatırım İndirimi İstisnası başlıklı 19. maddesi tarihinden geçerli olmak düzere yürürlükten kaldırılmıştır. Belirtilen kanunun 3. maddesi ile Gelir Vergisi Kanununa geçici 69. madde eklenmek suretiyle Yatırım İndirimi İstisnası nın kaldırılmasına ilişkin geçiş hükümleri düzenlenmiştir Gümrük Muafiyeti, Gümrük Vergisi ve Toplu Konut İstisnası Gümrük muafiyeti devletin gümrük gelirlerinden vazgeçmesi yoluyla uyguladığı bir teşvik aracıdır. Yatırımcının yatırım için ihtiyaç duyduğu makine teçhizatın ithali sırasında ödemesi gereken vergiden muaf tutularak yatırım maliyeti azaltılmaktadır. Bu teşvik aracı özellikle, yatırımın gerçekleşmesinde dış girdi ihtiyacı yüksek olan yatırımların teşvikinde etkin bir araçtır Sayılı Gümrük Vergisi Kanununda gümrük vergileri, yürürlükteki hükümler uyarınca eşyaya uygulanan ithalat vergilerinin ya da ihracat vergilerinin tümü olarak tanımlanmıştır. Ülkemiz de gümrük vergisi alanında varış ülkesinde vergilendirme geçerli olduğundan gümrük vergisi, bir ülke sınırından eşyanın ithal edilmesi sırasında alınan bir vergidir. Dolayısıyla ihracat sırasında gümrük vergisi alınmamaktadır (Saygılı ve Gerçek, 2007:140) KDV Desteği Ülkemizde uygulanan bir diğer önemli vergisel teşvik aracı da KDV desteğidir. Son dönemlerde yatırım teşvik belgesi kapsamına giren ithal ve yerli makine - teçhizat için KDV istisnası şeklinde uygulanmaktadır. KDV'nin yatırım malı makine - teçhizat için istisna tutulması yatırım aşamasında firmaların finansman giderlerinin azalması bakımından önem arz eder. KDVK mad. 13/d 'ye göre yatırım teşvik belgesi sahibi mükelleflere belge kapsamındaki makine ve teçhizat teslimleri KDV'den istisnadır. Böylece yerli makine üreticilerinin de teşvik edilmesi amaçlanmıştır. Bu teşvikle yatırımlar üzerindeki KDV'ye isabet eden finans yükünü ortadan kaldırmak suretiyle yatırımlar teşvik edilmektedir (Giray, 2008:91) Türkiye de Yabancı Sermayeli Şirketlerin Vergilendirilmesinde Vergi Sistemine Yönelik Sorunlar Vergiler ve vergi politikasının DYSY ler açısından önemi gittikçe artmaktadır. Bu eğilimin farklı nedenleri bulunmaktadır: (1) DYSY lerin önündeki korumacılıktan kaynaklanan engeller, dış ticaretteki serbestleşme faaliyetleri sonucu tedricen ortadan kalktığı için 78

86 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): DYSY lerini belirleyen faktörlerden geriye kalanların ve bu arada vergilerin etkisi de artmaktadır, (2) Küreselleşme sonucu üretimin uluslararasılaşması ihracatın önemini artırmaktadır. (3) Ekonomik entegrasyonlar, entegrasyon içerisinde yatırım ve ticaret önündeki tüm engelleri ortadan kaldırmak yoluyla tek bir yerden bütün piyasanın mal ve hizmet talebinin tedarik edilmesini kolaylaştırırlar ve vergilerin tam olarak uyumlaştırılmadığı bir durumda vergilemenin DYSY üzerindeki göreceli öneminin artmasına yol açarlar. Vergi oranlarının yatırım kararı üzerindeki etkisi ihracata yönelik çok uluslu şirketlerde daha fazladır ve bu firmaların yöneticileri vergi ve vergi politikalarına karşı daha duyarlıdır. Türkiye de vergi sistemine ilişkin sorunlar; vergi oranlarına ilişkin sorunlar, dolaylı vergilere ilişkin sorunlar, yüksek istihdam vergileri, vergi kanunlarındaki belirsizlik, vergi incelemelerdeki keyfilik, kayıt dışı ekonomi, yüksek işlem maliyetleri olarak sayılabilir Vergi Oranlarına İlişkin Sorunlar Vergileme yurtdışında yatırım yapma kararlarını nadiren etkileyen bir faktördür; ancak, DYSY kararının alınmasında önemli bir faktör olan yer seçimini büyük ölçüde etkiler. Ev sahibi ülkedeki vergileme yapılan yatırımın piyasa ya da kaynak yönlü olup olmamasına göre farklı etkilere sahiptir. Piyasaya yönelik DYSY lerde vergi oranları çok yüksek değilse vergilemeden çok az etkilenir. Diğer bütün koşulların eşit olması durumunda düşük vergi oranına sahip ülkelerde yatırım yapmak bir avantaj haline gelebilir. Bugün artık küresel alanda yaşanan rekabette ülkeler, vergi sistemlerini basitleştirmekte ve vergi oranlarını düşürmektedir. Özellikle çok uluslu şirketlerin karlılığını etkileyen kurumlar vergisi DYSY ler açısından son derece önemli bir vergidir. Vergi oranlarının yüksek olması yatırımların efektif vergi oranlarının düşük olduğu ülkelere yönelmesine yol açabilir. İşte olası bu durum ülkeleri, sermayeyi kendi sınırlarına çekebilmek için kurum kazancı üzerindeki vergileri azaltarak birbirleriyle vergi rekabetine girişmesine neden olmaktadır. Elbette buradaki temel nokta kurumlar vergisi matrahının elastikiyetidir. Çünkü dolaysız vergi niteliğindeki gelir ve kurumlar vergisi bir maliyet unsuru olarak fiyatları etkiler ve buna bağlı olarak da işletmelerin karlarını belirler. Kurumlar vergisi mükellefleri 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 2. maddesinde sayılmıştır. Buna göre sermaye şirketleri (anonim şirket, limited şirket, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler ve benzer nitelikteki yabancı kurumlar sermaye şirketidir), kooperatifler, iktisadi kamu kuruluşları, dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler, iş ortaklıkları kurumlar vergisi mükellefidirler. Türkiye de kurumlar vergisi oranları hem yerli sermaye hem de yabancı sermayenin yararlanabilmesi için, vergi rekabeti uyarınca azalan bir seyir izlemiştir ile 1967 yılları arasında %20 olan kurumlar vergisi oranı, 1980'de %100'den fazla bir artışla %50 olmuştur. 79

87 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): 'dan sonra ise sürekli gerileyerek 1995'te %44, 2000 yılında %30 olmuştur ile 2003 yılları arasında Kurumlar Vergisinin %30 oranına ek olarak bu oranın %10'u kadar fon payı da alınmaktaydı ve kurumlar vergisinin fiili oranı aslında %33'dü yılında fon payı kaldırıldı ve oran %30'a düştü. İzleyen yıllarda hem yerli yatırımcıyı hem de yabancı yatırımcıyı teşvik amacıyla vergi oranı %30'dan %20'ye indirilmiş ve tarih ve sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir sayılı kanun gereği 2007 yılından geçerli olmak üzere kurumlar vergisi oranı %20 olarak belirlenmiştir yılı itibariyle bu oran hala %20 olarak uygulanmaktadır. Muhtemel rakiplerindeki oranlar göz önüne alındığında DYSY Ieri çekme açısından olumlu bir gelişme olmuştur. Tablo 9. Doğrudan Yabancı Yatırım Miktarları-Türkiye AB Ülkeleri Karşılaştırıması Doğrudan Yabancı Sermaye Doğrudan Yabancı Sermaye Girişleri Çıkışları Almanya İtalya Hollanda Türkiye Kaynak: Unctad 2013 verilerinden yazarlar tarafından oluşturulmuştur. Tablo 9 da 2012 yılında Avrupa birliği örnek ülkeleri ile Türkiye de gerçekleştirilen doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının miktarları görülmektedir. Tabloya göre AB ülkelerine yabancı sermaye girişi Türkiye den düşüktür. Bu duruma sebep olarak AB nin içinde bulunduğu kriz kökenli belirsizlik ortamının sebep olduğu söylenebilir. Yine tabloya göre sermaye çıkışlarının en az olduğu ülke Türkiye dir Dolaylı Vergilere İlişkin Sorunlar Yabancı bir ülkede yatırım yapma kararını etkileyen vergisel faktörlerden biri de, ev sahibi ülkedeki dolaylı vergilerin girdi maliyetleri üzerindeki etkileridir. Bugün Türkiye'deki vergi tahsilatına ilişkin istatistiklerden görüleceği üzere, vergilerin % 70 den fazlası dolaylı vergilerden oluşmaktadır (Gök, 2011). Bugün özellikle sanayi kesiminde faaliyet gösteren firmalar açısından özellikle en temel girdi durumundaki enerji üzerindeki vergiler dünya ülkeleri ile kıyaslandığında yüksek seviyelerdedir. OECD üyesi ülkelerde en pahalı elektrik İtalya, Japonya ve Türkiye'dedir. Türkiye'de tüketilen elektriğin yaklaşık yarısı sanayide kullanılmaktadır. Üretimde kullanılan elektriğe uygulanan vergi oranının, üretim maliyetleri ile doğrudan ilgisi bulunmaktadır. 80

88 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Sanayide kullanılan elektrik fiyatı üzerinden hesaplanan verginin fiyata oranının en yüksek olduğu ülkeler İtalya, Norveç ve Türkiye'dir Yüksek İstihdam Vergileri OECD verilerine göre Türkiye, 30 OECD ülkesi içinde, istihdam vergilerinin ağırlığı bakımından en yüksek düzeydedir. OECD ülkelerinin çoğunda aile ve çocuk için vergi yardımları uygulandığından, ailevi vergi desteklerinin hesaba katıldığı OECD verileri incelendiğinde, en üst sırada bulunan Türkiye de ortalama işçilik maliyetinin %42.7 sinin istihdam vergilerine ayrıldığı görülmektedir. Bu oran OECD genelinde %26.6 iken, ABD'de 16.4, İrlanda'da %5.9 düzeyindedir (Gök, 2011) Vergi Kanunlarındaki Belirsizlik ve Uygulamalardaki Keyfilik Vergi kanunlarının genel bir strateji kapsamında ele alınmaması, kanunlarda gereksiz bazı kısıtlamaların varlığını tartışmanın bazı gerekçelerle ve endişelerle yer almış olması, düzenleyici ve açıklayıcı metinlerin bazen kanunun da ötesine geçilerek ek koşullar getirmesi, bu metinlerin bilahare yargı organları kararıyla iptal edilmesi, yargı organlarının kararlarının daha sonra yine aynı düzeydeki bir başka yargı organı tarafından değişik sonuca bağlanması, birbiriyle çakışan görüşler verilmesi ve bütün bunlara ilaveten inceleme elemanlarının vergi incelemesini vergi, ceza, faiz almak için getirilmiş bir sistem olarak algılaması yatırımcılar bakımından hukuka uygunluk yönünden endişe ile karşılanan durumlar olarak görülmektedir (Gök, 2011) Kayıt Dışı Ekonomi Kayıtdışı ekonomi yarattığı olumsuz koşullar sebebiyle yatırımcıların kararlarını olumsuz yönde etkileyen temel bir sorundur. Yatırımcılar aynı sektörde faaliyet gösteren kayıt dışı istihdam sebebiyle vergi ve sigorta primi ödemeyen, kayıt dışı satışları sebebiyle KDV, Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisi ödemeyen bir rakiple baş etmek imkânını bulamaz. Dolayısıyla kayıt dışılığın olduğu bir ekonomiye, yabancı sermaye yaşam alanı görmediği için gelmemekte, yerli sermaye ise daha uygun yatırım iklimlerine sahip ülkelere gidebilmektedir. Yabancı sermaye açısından yarattığı bir diğer engel birleşme ve satın alma işlemlerinde gözlemlenmektedir. Birleşme ve satın almalarla ilgili yapılan hisse değerlemelerinde kayıt dışı hasılatın dikkate alınması mümkün olamamakta, bu çerçevede alıcı ve satıcı adaylarının başlangıç noktaları arasındaki uçurumlar, işlemlerin gerçekleşmesini engellemekte yabancı sermayenin Türkiye'de şirket kurmasına, yerli sermaye ile işbirliği yapmasına engel olmaktadır (Gök,2011). 81

89 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Yüksek İşlem Maliyetleri İdari prosedürler ve işlemler de doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının gelişmekte olan ülkelere çekilmesinde neden olmaktadır. Bu tür işlemlerin fazla vakit alması ve bürokrasi, yabancı yatırımlar için önemli bir giriş engeli oluşturabilir. Türkiye vergi ödeme işlemleri açısından, 155 ülke arasında 66. sırada yer almaktadır. Genelde rakip ülkeler olarak kabul edilen, Brezilya, Çin, Romanya ve Meksika'dan çok daha olumlu bir performans sergilemektedir. Türkiye işlem adedi bakımından, Romanya, Hindistan, Endonezya, Meksika, Polonya, Çin, Rusya, Macaristan ve Brezilya'dan daha az işlem adedine sahip bulunmaktadır. Vergi ödemeleri ile ilgili işlem süresi incelendiğinde, Brezilya, Çin, Endonezya, Meksika ve Macaristan ın Türkiye den daha olumsuz bir yapı sergilediği görülmekte, ancak işlem sayısı fazla olmasına karşın, Polonya ve Romanya işlem süresi açısından Türkiye den daha olumlu bir performans göstermektedirler. Firma kuruluşu aşamasında karşılaşılan maliyet, kişi başına gelirin %27.7 si ile Türkiye de en yüksek seviyededir. SONUÇ ve ÖNERİLER Gelişmiş ülkelerde ekonomik büyüklüğü etkileyen faktörlerden birisi yatırımlardır. Ülkeler uzun vadede istikrarlı bir ekonomik trend sağlamak için yatırımlara yönelik teşvik politikaları uygulamaktadır. Bu teşvikler ağırlıklı olarak vergisel nitelikli olup yabancı sermayenin kalıcılığını sağlama hedefi güder. İnceleme altına alınan Avrupa Birliği üyesi ülkelerden, Almanya, Hollanda ve İtalya da yabancı yatırımlara yönelik bir takım vergisel teşviklerden bahsedilebilir. Ancak her üç ülkenin buluştuğu, sorun teşkil eden ortak bir nokta bulunmaktadır. Her ülkede de doğrudan yabancı sermaye çıkış miktarı yatırım miktarından fazladır. Bu durum söz konusu ülkelerde yerli yatırımcının korunmadığı sonucunu ortaya koymaktadır. Bununla birlikte tasarruf oranının yüksek olduğu da söylenebilir. Bu çıkarımlara sebep 2008 krizi gösterilebilir. Ayrıca vergi cenneti olarak değerlendirilen ülkelerin varlığı farklı yatırım alanlarının doğmasına neden olmuş buda sermaye ve dolayısıyla yatırımların kaçışına yol açmıştır. Daha fazla dış yatırım desteği sağlamak adına bir takım imtiyazların tek taraflı gerçekleştiği düşünülebilir. Bunun sebebi olarak da dolar karşısında güçlenme eğiliminde olan Euro nun etkinliğini artırma hedefi yer almaktadır diyebiliriz. Almanya açısından farklı bir sorun olarak görünün vergilendirme konusunda hem merkez teşkilatına hem de belediyelere tanınan vergilendirme yetkisinin olmasıdır. Bu durum yerli ve yabancı firmaların ülke içinde çifte vergilendirilmesine sebep olacaktır. Almanya da yabancı sermayeli şirketlerin vergilendirilmesine ve istenildiği oranda yatırım trendinin yakalanamamasına ilişkin olarak dikkat çeken bir diğer nokta bu ülkede ki kurumlar vergisi oranının yüksekliğidir. İncelenen diğer AB üyesi ülkeleri içerinde en yüksek oran %33,3 ile 82

90 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Almanya ya aittir. Vergi oranlarını yabancı yatırımların doğrudan etkilediği ön görüsü dâhilinde yüksek vergi oranlarının Almanya için beklenen vergi gelirlerinin elde edilememesi açısından olumsuz bir etki yarattığını söylenebilir. Bu noktada AB üyesi ülkelerde vergi sistemlerinin tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. Çünkü söz konusu ülkelerde uygulanan teşvik politikaları ile doğrudan yabancı sermaye giriş ve çıkışı arasında büyük bir fark bulunmaktadır. Yerli sermayeyi koruyarak yabancı yatırım teşviklerine önem verilmelidir. Türkiye de yatırım iklimi açısından önemli bir sorun alanı vergi sistemi ve vergi idaresidir. Geçmişe dönük ve kazanılmış hakları ihlal eden vergisel düzenlemeler yabancı yatırımlar açısından güvensiz bir yatırım ortamı ortaya çıkarmaktadır. Kayıt dışılık vergileme açısından meydana getirdiği adaletsizlik dışında ayrıca yarattığı olumsuz, haksız, yorucu, yıpratıcı koşullar sebebiyle yatırımcıların kararlarını olumsuz yönde etkileyen temel bir sorundur. Yatırımcılar için vergilendirme ile ilgili diğer önemli sorunların başında karmaşık ve sıkça değişen vergi kuralları, vergi dairelerinde yaşanan sıkıntılar ve geciktirilen ya da hiç yapılmayan geri ödemeler gelmektedir. Bu faktörler, yatırımcıların iş planları ve fizibilite çalışmaları açısından öngörülemez bir ortam yaratmaktadır. İstihdam üzerindeki ağır vergiler ve başta enerji olmak üzere girdi maliyetlerini artıran dolaylı vergiler DYSY açısından yatırım ortamını bozan unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Vergi tatilleri gelişmekte olan ülkeler ve geçiş ekonomilerinin doğrudan yabancı yatırımların çekilmesinde kullandıkları en yaygın vergisel teşvik türüdür. Rakip ülkeler göz önünde bulundurulmalı ve Vergi Tatili müessesesi bir takım düzenlemelerle mevzuata kazandırılmalıdır. KAYNAKLAR Deloitt (2008), İnternational Tax and Business Guide, Netherlands. Forms of Business: Sole Proprietorship, Partnership, Corporation, E.T Giray, F. (2008), Vergi Teşvik Sistemi, 1. Basım, Bursa: Ezgi kitabevi. Gök, R. (2011), Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarına Uygulanan Vergisel Teşviklerin Türkiye Özelinde Değerlendirilmesi, Vergi Dünyası, sayı:357, German Company Law. 83

91 Organ, İ.; Bozdoğan, D./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Gülçiçek, A. (2008), Dar Mükellefiyete Tabi Kurumlara Yapılan Ödemelerin Kurumlar Vergisi Kanununun 30. Madde Kapsamında Değerlendirilmesi, Vergi Sorunları Dergisi, Sayı:240, s.1-6. IMF (1993), Balance of Payments Manual. İnternational Bureau of Fiscal Documentation (IFBD) Country Guide, Netherlands, E.T İnvest in Germany, company/step-one-choosing-the-legal-form/corporations/, E.T İslamov, N. (2003), Joınt Venture, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İtalya da Vergi Sistemi, E.T Müderrisoğlu, O.; Kılıç, C.; Kızılot, Ş. (2006), AB Yolunda Mali Dünyamız, TİSK, Ankara. National Board of Accountants and Public Accountants (2009), A Review of İtalian and UK Company Law. Netherlands: Corporate Non-Resident Taxation E.T OECD (2008), OECD Benchmark Definition of Foreign Direct İnvestment, Oecd, 4th Edition, Saygılıoğlu, N.; Gerçek, A. (2007), Dış Ticaret ve Gümrük Kurallar, İşlemler ve Vergileme, Ankara: Yaklaşım Yayıncılık. UNCTAD (2011), World Investments Raports. UNCTAD (2013), World Investments Raports. Tax rates 2011/2012, E.T Yavan, N.; Kara, H. (2003), Türkiye de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları ve Bölgesel Dağılışı, Coğrafi Bilimler Dergisi, sayı:1, s Yılmaz, C. (1995), Sermaye Piyasasında Vergilendirme, Spk Yayın No:23 E.T E.T &image.x=13&image.y=9, E.T E.T

92 Uludağ, M.E./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Yediçınar Yaylası ndaki Kahramanlara Yönelik Psikolojik Bir Çözümleme Denemesi Mehmet Emin Uludağ 1 Özet Osmanlı devletinin üzerinde derin etkiler bıraktığı Kemal Tahir, romanlarında hemen hemen hep aynı konuları işler. Israrla yüzeysel Batıcılığa karşı çıkar ve çöküşün çözümünü içeride arar. Yazarın romanları arasında en az bilineni, inceleme ve araştırma yapılanı Yediçınar Yaylası dır. Bu roman, yazarın diğer romanları ile ortak noktaları çok olsa da yazılış tarihi ve işlediği konular bağlamında Kemal Tahir in romancılığının başka yönlerini açığa vurumu noktasında önemlidir.bu çalışma, Kemal Tahir in roman kuramcılığından ziyade roman sanatındaki başarısını ortaya koymayı amaçlar. Bilhassa yazarın hapishane travması doğrultusunda oluşan libidinal enerjisinin roman kahramanlarına nasıl yansıdığını vurgulamayı hedefler. Romanın tümü, roman araştırması ve incelemesi metoduna göre fişlendikten sonra romanın temel unsurlarından eserin kahramanları incelenip romandan alıntılarla desteklenmiştir. Anahtar Kelimeler: Kemal Tahir, Yediçınar Yaylası, roman, hapishane travması, libido For Yediçınar Highland Heroes Trial of a Psychological Analysis Abstract Kemal Tahir, who was profoundly influenced by the Ottoman State, always deals with nearly the same subjects in his novels. He insistently objects to superficial Westernism and seeks for the solution of the collapse inside. Among his novels, the writer s least known, studied and analyzed novel is Yedicinar Yaylasi. This novel is significant in terms of revealing other aspects of Kemal Tahir s novelism in the context of the date of writing and subjects discussed despite the abundance of its common points with the writer s other novels. This study aims to present Kemal Tahir s success in the art of novel rather than his novel theory. It intends to emphasize how his libidinal energy originating from his trauma of imprisonment is reflected upon his novel characters. After specifying the whole novel in line with novel study and analysis method, the novel s characters from its basic elements have been studied and supported with quotations from the novel. Key Words: Kemal Tahir, Yedicinar Yaylasi, novel, trauma of imprisonment, libido 1 Yrd.Doç.Dr., Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi euludag@dicle.edu.tr / mehmedemin2023@gmail.com 85

93 Uludağ, M.E./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): GİRİŞ Ahmet Mithat Efendi ye göre roman bir insan topluğu içinde görülen durumlardan birini veyahut bazılarını kâğıt üzerine koymaktan ibarettir. Hüseyin Rahmi Gürpınar romanı ahlâkın aynası olarak görür ve onun objektifinin gördüğü manzarayı aldığını söyler. Peyami Safa ya göre ise roman bize yansıttığı toplumla beraber onu hükmü altında bulunduran düzenleyici fikrin de emrindedir. Sosyal-gerçekçi romancılar, birçok noktada yukarıda düşünceleri aktarılan yazarlardan ayrılırlar. Bunlardan biri olan Kemal Tahir de Anadolu insanına yaklaşmaya çalışarak sosyalgerçekçi romancılardan ayrılır. Tarihe ve Osmanlı toplum yapısına duyduğu ilgi Kemal Tahir i bir romancı olarak tarihsel dönemlere yöneltmiş ve toplumu bir tarih süreci içerisinde ele almasına yol açmıştır (Moran 1998: 132). Kemal Tahir, 1938 yılında bir askerî mahkemece 15 yıl hapse mahkûm edilir. Konya, Çorum, Malatya, Çankırı, Kırşehir hapishanelerinde yatar den sonra serbest kalarak İstanbul a dönüp yazarlığa başlar. Hayatında büyük bir yer işgal eden 13 yıllık hapis hayatını romanlarına yansıtır. Yazarın romanlarının yazılış tarihleri incelendiğinde, bütün romanlarını hapis hayatından sonra kaleme aldığı ve yayınladığı görülür. Hapis hayatı -Yediçınar Yaylası romanının incelemesinde belirtildiği gibi- yazarın ruhunda olumsuz etkiler bırakır. Bu olumsuz etkilerin izleri, romanlarında açıkça görülür. Romanın Konusu Kemal Tahir in 1958 yılında yazmış olduğu Yediçınar Yaylası romanı, Çorum ve yöresinde geçen bazı olayları içerir. Yazar, bazı tarihsel realiteleri başlangıç bölümünde verdikten sonra asıl konu olan Çakır Kâhyalar ailesinin hayat maceralarını anlatır. Bu maceralar; Çakır Kâhyalar ailesinin roman boyunca sahneye çıkışları, yaşayışları ve sahneden silinişlerinden oluşur. Kemal Tahir birçok romanını birbirinin devamı olarak yazar. Bunların arasında en eski zamanı anlatan Yediçınar Yaylası, yılları arasındaki ıslahat ve devrim hareketlerinin yankılarını yansıtır. Ama esas vakayı, -yazarın biraz benimseyerek az da olsa eleştirel bir boyut kazandırarak anlattığı- Çorum ve çevre halkının hoş olmayan ilişkileri ve renkli hayatları oluşturur. Roman anlayışım, toplumun tarihsel gelişi içinde drama çatmış tek insana dayanır. İnsan dramı ancak insanın kapana kısıldığı yerde vardır. Buradaki kıstırılmışlık, bence, insanın dış itilmelerle yakalandığı bir tuzak değildir. Daha çok kendi kişiliğindeki özelliklerle gelip girdiği bir kapandır (Tahir 1989: 70) diyen yazar aynı zamanda, romancı roman yazarken, dünya görüşlerini ve felsefesini çoğu zaman ikinci planda bırakmaya çabalamalı. Romanı yanlış 86

94 Uludağ, M.E./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): yola götürecek romancının iç istekleridir... Bu iç istekler romanı ekseriya roman olmaktan çıkarır (Tahir 1996: 43) der. Ancak yazar bu romanda nesnel romanı sunarken bu görüşü ile çelişir. Başlangıçta yazar, II. Mahmut dönemine gider. Oradan Yeniçeri Ocağının kapatılmasına karşı tepkisini belirtir. Bu kısım, asıl konu olan Çorum un Çakır Kâhyalar ailesinin renkli hayatlarının anlatılışı ile devam eder. Bir aile ilişkisinin arkasında zaman ve tarihi olaylar bir fon oluşturur. Başlangıç bölümünde Çakırların Halil Efendi nin hayat hikâyesine kısa bir yer ayrıldıktan sonra Halil Efendi nin oğlu Ömer ile başlayıp Ömer Efendi nin oğlu Kenan ile romanın sonuna kadar devam eden bir hayat serüvenine yer verilir. Ayrıca II. Mahmut tan III. Selim e, oradan Kavalalı Mehmet Ali Paşa ve II. Abdülhamit e kadar eleştirel bir gözle tarihin ve olayların anlatımı yapılır. Fakat şunu belirtmek gerekir ki romancı 1910 da dünyaya gelmiştir. Yani anlattığı dönemleri ne görmüş ne de yaşamıştır. Yazarın bu dönemler hakkındaki bu yoğun bilgilerinin bir kısmını babasından bir kısmını da araştırmalarıyla elde ettiği düşünülebilir. Yine başlangıç kısmında, Ayanlardan Dilaver Ağa ile Çakırların Halil Efendi arasında mübalağalı bir asalet ve şecere tespit etme olayı işlenir. Romanın tümüne hâkim çekirdek olay bu meseledir. Diğer olaylar bunun etrafında toplanmaktadır. -Bu Dilaver Ağa sizin şimdiki ayanınız bu Dilaver Paşamızın büyük dedesinin dedesidir, fermanını kâğıt mahzeninde buldum, çok göz nuru döktüm ama sonunda okumasını söktüm... İşte Efendiler, ağalar, bu gördüğünüz ferman Dilaver Paşa Efendimizin soyağacı fermanıdır. Halil Efendi öfkeden mosmor kesilmiş, bundan sonra orada ne konuştuğunu, ne yediğini bilmez olmuştu... hemen Osep Çilingiryan keferesini istedi. Halil Efendi olup bitenleri anlattı... -Anladım -dedi-, Dilaver Ağanın soy sop peydahlamasına kızdın (Tahir 1996: 26-28). İnsanın en gizemli ve kompleks taraflarından biri olan ruhsal yapısının derinlemesine incelendiği yöntemlerden biri de psikanaliz olarak görülebilir. Bunun edebiyata yansıması hatta psikanalitik edebiyat adıyla kuramlaşması ise son dönemlerin en dikkate değer incelemeleridir. Ülkemizdeki edebi eserlere de hakim olmaya başlayan bu bakış açısı eski eserlere yeni yönelim ve yaklaşımları ortaya koymaktadır. Oğuz Cebeci nin ve diğer bir çok bilim insanının batıdan da faydalanarak teori ve sınırlarını belirginleştirmeye çalıştıkları psikanalitik edebiyat kuramı hala üzerinde tartışılan ve konuşulan konuların başında gelmektedir. Bu bağlamda Kemal Tahir 87

95 Uludağ, M.E./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): ile ilgili Yediçınar Yaylası ndaki Kahramanlara Yönelik Psikolojik Bir Çözümleme Denemesi incelemesi teşebbüsünde psikanalitik edebiyatın izleri görülebilir. Ancak ruh gibi insanın en kompleks ve gizemli yapısından dolayı bu tarz her deneme teşebbüsünün eksik olduğu kanaati kabul edilmelidir. Çalışmanın bütün aşamalarında bu izlerin belirginleştirilmesine gayret edilmiştir. Romandaki Şahıs Kadrosu Yediçınar Yaylası'nın şahıs kadrosunda birinci dereceden olan ve romanın bütününde devam eden şahıslar vardır. Romanda kişilerin sayısı yazarın diğer romanlarında olduğu gibi çok geniştir. Bunca geniş şahıs kadrosunun yönetim ve denetimi bir romancılık başarısını gerektirir. Sosyo psikolojik bir analizle bakıldığında yazarın ego vizyonunun şahıs kadrosunun tarif ve tasvirinde hakim duygu olduğu rahatlıkla görülmektedir. Üsluptaki aşırı indirgemeci betimlemeler ve transformist 2 belirtmeler ayrıca yazarın duruşunu belirlemektedir. Örneğin Kambur Kadı; -Buraya ilk geldiği gün Allah ın hikmeti canım tam üstüne varmaz mıyım? Baktım katırcılar katırın üstünden alelacayip bir şey indirmekteler, sokuldum. Hey Yarabbi! Adam desem değil, şebek maymunu desem değil... Meğer bu mülevvesmiş... Görmemle: Tamam dedim, Uğursuzluk Çorum toprağına ayakbastı ki çok kötü bastı!... şeytan dedin! Şeytana kurban olayım. Bunun yanında şeytan cennet yerinin meleği, melâikesi (Tahir 1996: 9, 10) şeklindeki tanımlamalar veya Çakır Kâhyaların Halil Efendi; -Halil Efendi bildiğimiz inatçı herif... Fazladan öfkeli... (Tahir 1996: 14) bizim bu tespitlerimizi doğrular niteliktedir. Kemal Tahir ayrıca romanın kahramanlarını tanıtırken ya huy ve karakterleriyle ya da temsil ettikleri misyona göre anlatır. Bazı tasvirlerinde kahramanların nevrotik bir kişiliğe veya belirtilere sahip olduğu gözlemlenir. Her nevrotik belirtide, hem endojenik (iç kaynaklı) hem de egzojenik (dış kaynaklı) belirtiler rol oynar (Adler 2001: 119). Dilaver Ağa, libidinal olarak güdülerinin esiri gibi görünmesi nevrozunun endojenik belirtileri olarak belirirken asaleti ve soyu devam ettirme güdüsü ise egzojenik belirtisidir. Burada iki nevroz çatışma halindedir. Dilaver ağa saf adamdı. Fazla para canlısı değildi... Bir kusuru vardı. Karıya düşkün, uçkuruna gevşekti. Oğlandan kızdan hiç çocuğu olmadığı için, bunu keyfinden değil, evlat uğruna yaptığını söylüyor, konakta birbirinden güzel dört karısı varken, üç vilayet ötede bir namlı kahpenin adını duysa, o saat ısmarlayıp getirmeden gözüne uyku girmezdi. Fazladan görgeç değil, gönlü sulu herifti... 2 Transformasyon: Biçim değişimi, dönüşüm. Türkçe Sözlük, s

96 Uludağ, M.E./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Kara Cehennem; Aslı çingene idi... Kendi lâfına göre saçının kılı kadar adam asıp adam kazıklamıştı... Ömer Efendi; O sıralarda Ömer oğlan beş yaşında, topaç gibi, tıknaz, inadına kuvvetli bir oğlandı. O sıralarda Çakırların Ömer, on dokuz yaşında... Kızana gelmiş kurt gibi kudurgan... Arkasında dağ gibi variyet. Babası Halil Efendi altına Arap atını beş yaşındayken çekti. On dördünde beline sedef saplı Karadağ liverini kendi eliyle bağladı. Martinle turnayı vurmak her günkü işi. Kalıbı pek iri değil ama bilek kuvveti bütün akranlarından üstün... Ama asıl hüneri cirit oyunu. Cemile; Dünya güzeli Cemile. O sıralarda on altısında var yok... Kastamonu taraflarının bir yayla güzeli... Karı yüzünü açmasıyla, Dilaver Ağa bir kere: -Aman Allah!- diye bağırdı, bağırış işte o bağırış... Bu dünyada erkeklerden Yusuf Peygamber, karılardan Züleyha anamız güzellikten yana birinciye gelirler. Kitabın yazdığı budur. Ama ne halt edelim ki, Cemile kahpesinin yanında, Züleyha anamız kocakarı bile sayılmaz (Tahir 1996: 15, 29, 39, 41). Kemal Tahir, romanda kadın kahramanları subjektif bir perspektifle sunar. Mesela, İşte, Çakırların Ömer in bu azgınlık zamanında, Cemile karının uçkuru dokuz yerinden kırılmış, yüreği dokuz yerinden göz göz delinmişti... (Tahir 1996: 42). Kahramanlarına özellikle önder ve aydın olma vazifesi yüklemekten kaçınır. Kahramanların hemen hemen hepsi avamdan ve cahil kesimden yani mektep görmemiş kişilerdendir. (Avukat Cevdet Bey hariç) Kahramanları göz önünde -özellikle birinci dereceden kahramanları- canlandırıyormuş gibi anlatır. Romanın vakasından çok kahramanlar arasındaki mücadele okuyucunun gözüne çarpar. Kahramanlar uzun bir zaman şeridini, görev devir-teslimi yaparak temsil eder. Halil Efendi - Ömer Efendi - Kenan Efendi-/ Cemile- Benli Nazmiye Emey (Emine) gibi. Çakır Kâhya, Leblebici Ebubekir Usta, Cevdet Efendi romanın I. bölümünde olan ve yazarın fazla anlatmadığı şahıslardır. Yalnız, Cevdet Efendi için Ömer e kalsa hiç bakmayacak, sürüp gidecekti ama, ruh gibi arkadaşı Cevdet Efendi önünü kesti... Cevdet Efendi o sıra, Çorum Medresesi nde mollaydı. İstanbul a gidip dava vekili olması daha sonraki bir iş... Ama şeytanın yattığı yerden haberi var der (Tahir 1996: 42). Avukat Cevdet Bey in rolü romanın sonuna kadar devam eder. Yazar, kahramanları tasvir ve tarif ederken kulaktan çok göze hitap eder. Hamamcı Rufat Ağa ve Tellâk Topal Hasan yazarın romanda ikinci dereceden ehemmiyet verdiği şahıslardır. 89

97 Uludağ, M.E./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Kemal Tahir, romanın başından sonuna kadar şahıs kadrolarını anlatırken toplumun değer yargılarına uygun olarak yalnızca iki şahıs portresini gözler önüne serer. Kadın kahramanlardan Saime Hanım dürüst, namuslu, evine ve çocuklarına bağlı, gözü dışarıda olmayan bir tiptir. Libido burada ruhsal boyuttadır ve Adler ve Jungcu anlayışa yaklaşır. Ayrıca çerçevesinde erkek kahramanlardan Çoban Hanefi fakir olmakla beraber, dürüst, sadakatli, kanaatkâr, kötü düşünmeyen ve fedakârdır. Çoban Hanefi, Narlıcadan Çalık Oğlan, Kahveci Arap Abdulfettah, Fadi Karı, Mehdi Bey, Artin Basmaciyan, Sürpik Hanım, Kenan ın arkadaşı Murat, Gülük Eşkıya gibi şahıslar ikinci dereceden kahramanlar olup yazarın fazla bahsetmediği kişilerdir. Yazar bu şahısları, romanın merkezi şekli ve olaylarıyla az da olsa ilintiler. Hemen hemen hepsinin bir vazifesinin olduğu kalabalık bir şahıs kadrosu bulunmaktadır. Yazar, kahramanlara bazen insaf düsturlarını aşan ve realitelere uymayan bir eleştirel gözle bakar. (Uzun İmam, Gâvur Ali, Abuzer Ağa, Deli Elvan vb.) Kahramanları anlaşılır bir dil ile anlatırken; deyimler, atasözleri ve argo ifadelerden de yararlanır. Roman Tekniği Açısından Şahıslar Yediçinar Yaylası na roman sanatı bağlamından bakıldığında ise şahıs kadrosunun sisteme yazar tarafından bütüncül olarak uygulandığı görülür. Çünkü Roman bir takım elemanlardan örülmüş bir sistemdir. Bu sistemin oluşmasında, vaka, dil, kişi ve teknik olmak üzere dört ortam önemli rol oynar. Romanın bilinen estetik dünyası kurulurken, vakaya kişi veya kişilerle canlılık kazandırılır ve bu canlılık dil ve anlatım teknikleriyle dışa yansıtılır, hissettirilir. Sonuçta aslının benzeri olan bir dünya, literatürdeki adıyla kurmaca bir dünya elde edilir. Romancının muhayyile gücü ve yazma yeteneğiyle aslına benzer yaratılan bu dünyada başlıca ilgi odağı, kişidir (Tekin 2001: 70). I. bölümünden başlayıp son bölüme kadar rolü devam eden ve romanın birinci dereceden kahramanlarından olan Emey Hanım (Emine) etrafı diğer insanlarla çevrilmiş bir merkezdir. Kemal Tahir, Emey i anlatırken toplumsal bir zaafı dile getirir. Ancak bireyin libidinal ihtiyacını dile getirirken ahlâki kuralları fazla göz önüne almaz veya bir sanatçı duyarlılığı olmadan pervasızca konuşur ve yazar. Aşağıda örneklerde olduğu gibi Emey in yalnızca vücut güzelliğini tasvir eder. Karı orta boyluydu. Tıkızdı. Başındaki fese bir kara yazma sarmış, ucunu Parlak İhsan dan daha yiğitçe omuzuna salmıştı. Göğüsleri nerdeyse sıkmasını yarıp dışarıya uğrayacak... (Tahir 1996: 76, 77, 82). Emey Hanım la ilgili libidinal tarif ve tasvirlere romanda sıkça rastlanılır. Yazarın sezgisel yoğunlaşmasının bu tarzda şekillendiği açıkça görülür. Buna karşılık Kemal Tahir 90

98 Uludağ, M.E./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Yediçınar Yaylası nda, Çakır Kâhyaların Ömer Efendi ile soylu bir hanedan ailesi portresi de çizer. Çakır Kâhyaların özelliklerini anlatırken bu görülür. Halil Efendi-Ömer Efendi-Kenan Efendi... Çakır Kâhyaların Ömer Efendi konağının selâmlık sayvanında sedire kurulmuştu. Elli yaşlarında orta boylu, tıknaz, kırmızı suratlı bir adamdı. Kızıla çalan kırçıl sakalını kısa - yuvarlak kestiriyor, abâni sarıklı ferini her zaman, kopuk-ipsiz talamı gibi sağ kaşının üstüne kabadayı gibi eğiyordu. Ama üzerinde, birçok ağaların uydurma somurtkanlığı, kibirli kasılması yoktu. Canı konuşmak istediği halde Ağır desinler diye, kendini sıkmaz, birini dinlerken, başka şeyler düşünüyor görünmek için gözlerini duvara dikmezdi. Tersine güleryüzlü, şakacıydı... Dünyada hiçbir şeyi umursamadan yaşama bakıyor, insanoğlu ile çatışmaktan hiç hoşlanmıyordu. Arada bir tutan gürültülü öfkesini bile, sanki iş olsun diye kullanırdı. Aptal sayılmamak için, arasıra cimrileşen cömertlerdendi... Tez canlıydı. Rahatça bağdaş kuracağına, hemen sıçrayıp kalkacakmış gibi, bir dizini bükerek otururdu. Ensesi kırmızı, bilekleri kalındı. Sofrada iyi yemeğe, yatakta güzel karılara çok iştahlıydı. Dudaklarını ikide bir yalayıp yutkunması, bu iki çeşit açlıktan hemen hemen hiç kurtulmadığını meydana koyuyordu (Tahir 1996: 83). Romanın birinci dereceden kahramanlarından olan Çakır Kâhyaların Kenan Efendi, Çorum un Çakır Kâhyalar ailesinin son şahsıdır. Çakır Kâhyalar ailesinin maceraları Kenan la son bulur. Yazar Çakır Kâhyalar ailesi için biçtiği elbiseyi Kenan ın üzerinde son dikişlerini ve rötuşlarını yaparak vitrinler. Yazar, Kenan Efendi yi anlatırken onu Ömer Efendi yi anlatır gibi anlatmaz. Kenan ı, Emey i elde etme ve Arap atını alma güdüleri ve ihtirasları ile sunar. Çakırların Kenan onbeş-onaltı yıllık ömründe bir doğru karıyı ilk defa baştan çıkardığı için cep aynasında suratına bakarak kasılıyordu... Kenan dört gecedir ahırın dört yanını düven sürer gibi dolanmakta, gündüzleri bütün öfkesini fukara arap atından çıkarmak için, hayvanı deli deli koşturmaktaydı... Kenan, Mart ayının kedi kızgınlığıyla kudurmuştu. Geceleri iki saat uyursa uyuyor, sabaha kadar of çekerek durmadan cigara içiyordu... (Tahir 1996: 214, 215). Benli Nazmiye, Saime ve Güllü Hanım, bu üç şahıs da romanda önemli yerlerdedirler. Kemal Tahir, Çakır Kâhyaların Ömer Efendi nin eşlerini, aralarındaki kıskançlık sahneleri ile öne çıkarır. Nazmiye, kalçasını cilveyle kaşıyarak pencerenin önünde durdu, avluda çamaşır 91

99 Uludağ, M.E./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): seren Emey e bir zaman dalgın dalgın baktı. Yüreği sıkılıyordu. Kenan oğlanın Emey karıyı gözüne kestirdiği günden beri, bu can sıkıntı apansız gelmiş, yüreğine taş gibi oturmuştu (Tahir 1996: 228). Romandaki şahıslar ile vaka, mekân ve zamanlar arasında tam bir uygunluk vardır. Olayların geçtiği yerler, olayları yaşayan kişiler ve olayların olduğu zamanla olayların anlatıldığı dil ve üslup hem çok bilinçli hem de bütünleştiricidir. Yazar şahısların vakalarla -özellikle çekirdek vakayı- olan ilintisini aynı başarıyla romanın sonuna kadar devam ettirir. Özellikle aynı vakayı, şahısları değiştirip bakış açısını, dil ve üslubunu değiştirmeden romanın sonuna kadar sürdürür. Meselâ, ilk bölümde Dilaver Ağa- Çakır Kâhyaların Ömer Efendi-Cemile üçlüsü arasındaki olayı, II. ve III. bölümde Çakar Kâhyaların Ömer Efendi-Kenan Efendi-Emey arasında gerçekleşir. Bu kadar geniş şahıs kadrosu ile olaylar arasında herhangi bir karışıklığa meydan vermeden ustalıkla vazifeleri taksimi Kemal Tahir in bir romancılık başarısı olarak görülebilir. Şahıslar ve yüklendiği roller arasında tam bir uygunluk görülür. Romandaki vakalar ve kahramanlar arasındaki ilişki birbirini tamamlar. Yani yazar, bu zinciri araya kopukluk koymadan sıralar. Mesela, Kenan Efendi nin aldığı Arap atıyla Emey lerin aynı ahıra veya yan yana yerleştirilmesinde yazarın büyük bir başarısı vardır. Zaten olayların gelişim seyri ve Kenan la Emey arasındaki ilişki bunu gösterir. Yine yazarın Dilaver Ağa nın konağını, cirit meydanı yolunun üzerine yaptırması ve Cemile ile Çakır Kâhyaların Ömer Efendi arasındaki ilişki, olaylar arasında ilişkinin ve bağlantının ne kadar ustaca kurgulandığını gösterir. Vakalarla şahıslar arasında gerçek tesadüfler değil hileli ve şüpheli tesadüflere rastlanır. Mesela, Abuzer Ağa nın Kerbelâ dan Çorum a gelmesi ve Türkçe bilmemesi tesadüfi görünse de tesadüf değil. Çünkü Abuzer ve ailesinin Türkçe yi bildiklerini yazar okuyucuya hissettirir. Roman Boyunca Kişilerde Görülen Periyodik Değişiklikler Yediçınar Yaylası ndaki şahıslarda en çok değişiklik Çakır Kâhyalar ailesi ile Abuzer Ağa nın ailesinde görülür. En evvel Çakır Kâhyaların Halil Efendiye ve ihtiyarlığına daha sonra da öldüğü belirtilmeden sahneden silinişine tanık olunur. Hemen arkasında yazar aynı aileden Ömer Efendi yi sahneye sürer. Önce gençliğini, cirit meydanındaki yiğitliğini anlatır. Daha sonra yavaş yavaş ihtiyarlığını ve ikinci dereceye düştüğünü hissettirir. Yazar özellikle Ömer Efendi nin bu değişikliği içinde değişmeyen tarafının huyunun olduğunu da vurgular. Aynı aileden Kenan Efendi nin ise çocukluk, gençlik ve belirsiz olan akıbeti anlatılır. Yazar, bilhassa Kenan Efendi nin Emey i elde etmek için takip ettiği davranışlarının değişikliğini gözlemler. Kenan ın Emey le beraberken Abuzer Ağa nın gelebileceği konumu 92

100 Uludağ, M.E./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): karşısındaki tavrı, Abuzer Ağa yı Yediçınar Yaylası na yerleştirmek için Çoban Hanefi yi ortadan kaldırma çabaları çok açık bir şekilde okuyucuya hissettirilir. Abuzer Ağa ile Emey deki değişiklik tamamen kılık kıyafet ve dışa bakan bir değişikliktir. Yazar, bu ailenin Çorum a ilk gelişlerinden önce insan tipinden uzak bir tipte -ayı dönmesi- tasvir eder. Sonra iyi bir hamam operasyonu ile istediği şekle sokar. Aşağılanan ve utanç verici duruma düşen roman kahramanlarının psikanalitik yaklaşımlarla analiz edilişleri ilginç sonuçlar doğurabilir. Bu durum, kahramanların kişilik ve kimlik yapılanmalarını, gelişim seyrini inceleme fırsatı oluşturur. Lichtenstein bu konudaki görüşlerini şöyle geliştirir: ona göre dönüşüm (metamorfoz) ve kimlik sahibi olma durumları, insanın varoluşunun iki uç noktasıdır. Utanç, kimliğin terk edilmesi ve metamorfoza geçilmesi, yani insan dışı bir varoluş biçimi ne yönelmeye ilişkin isteklerin aniden yüzeye çıkması durumunda gösterilen bir tepkidir. Ego, söz konusu eğilimi bir tehlike olarak algılar ve buna endişe duyguları ile karşılık verir. Bu bakımdan, utanç duygusunun metamorfoza yönelik isteklere karşı bir mücadele durumunu gösterdiğini söyleyebiliriz (Cebeci 2004: 97). Yazar kahramanlarını bu dönüşümün içine sokar. Özellikle Abuzer Ağa ve Emey tam bir kimlik ve kişilik çatışması yaşarlar. Sonuçta da yazar kahramanlarının ve olayın gerçekleştiği mekânın sahiplerini değiştirir. Metamorfozu geniş anlamda gerçekleştirir. Roman Kahramanlarındaki Libidinal Unsurlar Genel olarak romandaki kahramanlar ve olayların tanıtımından sonra romanın sonuna kadar okuyucunun karşılaştığı en belirgin durum, libidonun kahramanlar arasındaki dışa vurumu ve çoğu zaman da olumsuz yansımalarıyla romanın coğrafyasını kaplamasıdır. Bu durum, romanın neredeyse her kısmında gözlemlenebilir. Yazar, çoğu kahramanlarını bir hikâyeci üslubuyla anlatır. Kadın kahramanları anlatırken genelde objektiflikten ve toplumsal değerlerden uzaktır. Psikanalitik bir bakışla belirtmek gerekirse kadın kahramanlar özellikle Emey, bir libido merkezidir. Buradaki libido ise biyolojik bir enerji ve fizyolojik bir varış merkezidir. Ağalıktan çobanlığa düşüşün ve çobanlıktan ağalığa çıkışın temelinde yatan psikolojik aktivite ve bedensel mücadele hep Emey merkezli görülür. Yani cinsellik üzerine kurulmuş bir roman ağı erkek kahramanların en zayıf noktası ve kadınların kuvvetli noktası olarak görülebilir. Jung un belirttiği gibi kadınların bilinçli olarak aşağılanmasının ardında bu bilinç ötesindeki zaaflık ve acizlik yatar. Çünkü romanda geçen kadınlar hamamında olan ve lezbiyenlikle bir bağlantı kurulmaya çalışılan 93

101 Uludağ, M.E./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): küçük bir olayın önemli bir şuuraltı isteği olarak belirmesi bir psikolojik aktivite gibi görünmektedir. Yazar, erkek kahramanları roman düzlemine yerleştirirken sanki gördüğü gibi değil de görmek istediği gibi tasvir eder. Onları çoğunlukla, zaaflık güdüleri ve ihtirasları sonucu kaybettikleri ile ortaya koyar. Erkeklik kompleksine hâkim olan duyguları sanatsal bir üslupla ve sosyal-gerçekçi bir romancı anlayışıyla vurgular. Psikanaliz, sanatsal yeteneğin yetkin bir biçimde geliştirilmesi konusunda kesin bir reçete sunmaz, fakat bunun bazı bileşenlerini öne sürer. Her şeyden önce Freud, herhangi birisinin çocukluk çağında olduğu gibi, sanatçının çocukluk çağında da çok yönlü ve sapkın özellikte, güçlü içgüdüsel gereksinimler saptamıştır. Sanatçı için benzersiz nitelik taşıyan etken, libido ya da enerjinin tüm niceliği gibi gözükmekteydi; başka bir deyişle, sanatçıların çoğu enerjik yaşayan insanlardır. Alışılmışın üstündeki bu dürtü yoğunluğunun dengelenmesi, normal büyüme sürecinin içinde yer alır; bu uyarılar gerçeklik koşulları tarafından engellenir ya da sanatçının ilkel dürtüleri yüceltme konusundaki olağanüstü kapasitesi aracılığıyla başka yere yönlendirilir ya da baskılanır ve karşıt-tepki yoluyla tersine çevrilir ya da aşırı bir biçimde ödünlenir. Bu üç yeti sayesinde, sanatçı ya da yazar özgül bir yüceltmeye sahip olduğu görüntüsünü verir. Freud a göre o, aynı zamanda bir çatışma için sonucu belirleyici nitelikte olan bastırmalarda belirli bir derecede gevşeklik gösterir gibidir; burada sözü edilen çatışma, sanatsal yüceltmenin tamamen ya da kısmen gidermiş olduğu nevrotik çatışmadır. Yazara ya da sanatçıya, başkalarının zihnindeki gizli dürtüleri algılama duyarlığını ve kendi bilinç dışı konuşturma cesaretini veren şey de, bu bastırma gevşekliği dir (Holland 2002: 23, 24). Hapishane travması ve kapana kıstırılma baskısının sonucunda oluşan iç istekler ve dış itilmeler yazarın sanatçı yetisiyle fakat nevrotik bir tarzda kahramanlara yansır. Romanın kahramanları çoğu zaman fizyolojik olarak tasvir edilir ve iç istekler dış tasvirlerle anlatılır. Yazar özgürlük-tutsaklık çatışmasını ve libidinal bastırılmayı fizyolojik tasvirlerle gevşetmeye çalışır. O sıralarda Çakırların Ömer on dokuz yaşında... kızana gelmiş kurt gibi kudurgan... Arkasında dağ gibi variyet... Ciridi, Ömer zibidisi gibi oynayan o zamana kadar görülmemişti. Çakırların Ömer, cirit meydanına çıktı mı, oğlu bir tane olanların yüreğini ölüm korkusu alıyordu. 94

102 Uludağ, M.E./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): İşte Çakırların Ömer in bu azgınlık zamanında, Cemile Karının uçkuru dokuz yerinden kırılmış, yüreği dokuz yerinden göz göz delinmişti. O akşamdan tezi yok oğlana: Tenha zamanda gelsin de bir acı kahvemi içsin... diye haber uçurdu (Tahir 1996: 41, 42). Ağalık vermekle olur. diye başlayan I. bölümde anlatılan olayların yeri, Çorum da Avukat Cevdet Bey in evinin bahçesidir. Tarih, 14 Mayıs 1908 (Meşrutiyetin ilanından iki ay önce). Saat ise gecenin -alaturka- üçüdür. Bu bölüm, romancının hapisteki psikolojisinin bir yansıması olmakla beraber libido eksenindeki ihtiyaçların da açığa vurulma belirtilerini taşır. Burada Kemal Tahir, Çakırların Ömer Efendi ile Ömer Efendi nin oğlu Kenan ın aynı kadınlarla olan ilişkilerini anlatır. Yazar her ne kadar bu tarz ilişkilerin toplumumuzda hoş karşılanmadığına işaret etse de Freudiyen bir anlayışla libidinal enerjinin bir yansıması olarak karşımıza çıkmasına da engel olmak istemez. Cinsellik, üzerinde çok konuşulan ve birçok araştırmanın vazgeçilmezleri arasında olan insani bir durumdur. Bazı anlayışlar, libidonun cinsellik boyutunu yaşamın vazgeçilmezi olarak addederken bazıları da sadece neslin devamı ve yaşamın olağan bir parçası olarak tanımlarlar. Psikanalizde, psikoseksüel gelişmede ve birçok alanda kullanılan libidoya değinmek Kemal Tahir i anlamada ve Yediçinar Yaylası nı çözümlemede önemli bir etkendir. Libido, psikanalizde kaynağını idden alan ruhsal enerji. Freud un ilk yazılarında cinsel ağırlıklı bir anlam taşımasına karşılık, sonrası yazılarında içgüdü teorisinde yaptığı değişikliklere bağlı olarak, her türlü ruhsal enerjiyi içeren ve hem yaşam hem de ölüm içgüdüsünü (eros ve tantos) kapsayan bir kavram olarak kullanılmıştır. Freud a göre zihnin sabit bir enerjisi (libidosu) vardır. Bu enerji her türlü düşünme, hayal gücü, bellek ve cinsel itkiye yakıt sağlar. Freud a göre evren gibi ruhsal aygıt da enerjiyi ne yok edebilir, ne de yaratabilir; yapabileceği tek şey libidoyu bir biçimden diğerine dönüştürmek, ya da bir yerden (işlevden) bir başka yere aktarmaktır. Örneğin bastırma ve takıntı gibi süreçler, idden önemli ölçüde enerji harcar ve dolayısıyla kişinin diğer işlevlerde kullanabileceği enerji miktarını önemli ölçüde azaltır (Budak 2003: 485). İncelenen romanda cinselliğin neden olduğu çatışmalar merkezi oluşturur. Burada libidonun varlığı açıkça hissedilir. Birinci bölümde, kendilerine fakir bir aile görünümü veren fakat gerçekte bunun tam tersi ve hiçbir suretle bir Kerbelâ yani doğu ve güneydoğu ailesi tipi ile benzerliği bulunmayan dejenere bir aile örneği ile Kenan ın, Abuzer Ağa nın küçük hanımı (Emine) Emey e olan tutkuları anlatılır. Bu konu, romanın II. bölümünde de işlenir. Romanın sonunda Yediçınar Yaylası nın sahibi el değiştirir. Abuzer Ağa Emey i yani libidinal zaafı kullanarak yaylayı elde eder. 95

103 Uludağ, M.E./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Roman Kahramanlarının Nevrotik Durumları Kemal Tahir bu romanda şahısları psikolojilerini derinlemesine vermekle kalmaz aynı zamanda kahramanların kültürel nevrozlarını ve çatışmalarını ortaya koyar. Bu nevrozu belirleyecek bir de dil kullanır. Karen Horney, nevroza Freudiyen yaklaşımdan farklı bir gözle bakar. Freud un nevrozla ilgili görüşlerini hem benimser hem de eksik bulur. Nevrozun yapısını irdeler ve nicellikten ve cinsellikten doğan nevrozların yanında bir de kültürel nevrozlardan bahseder. Horney bu durumu şöyle açıklar: Bireydeki nevrotik gelişme nihai anlamda yabancılaşma, düşmanlık, korku ve azalan özgüven duygularından kaynaklanmaktadır. Bu tutumlar kendi içinde bir nevroz oluşturmaz, ancak nevrozun gelişebileceği bir temel yaratır, çünkü potansiyel açıdan tehlikeli olarak algılanan bir dünyaya yönelik temel çaresizlik duygusunu yaratan şey bunların bileşimidir. Güvenliğe ve doyuma yönelik bazı katı arayışları zorunlu kılan şey, temel kaygı veya temel güvensizliktir ve bu arayışların çelişik yapısı nevrozların çekirdeğini oluşturur. Dolayısıyla kültürel koşullarda nevrozları etkileyen ilk etkenler grubu, duygusal yalıtım, insanlar arasında potansiyel düşmanca gerilim, güvensizlik, korku ve bireysel bir güçsüzlük duygusu yaşatan koşullardır (Horney 1999: 145). Kahramanların yaşadıkları ruhsal ve bedensel incinmelerin altındaki sebepler irdelendiğinde sevgisizliğin ve korkunun gösteriminin kültürel nevrozlara kaynaklığı ettiği görülür. Abuzer Ağa, yazarın romanda en fazla yer verdiği şahıslardan biridir. Romandaki yerine göre Abuzer Ağa nın şahsiyeti ilk bakışta karşımıza hemen çıkmaz. Roman boyunca bu şahsiyetin şekillendiğini görürüz. Ve yazar romanın sonunda çoban olacak olan Abuzer i ağa yapar. Yazarın Abuzer Ağa tasvirlerinde ve tahlillerinde çoğu zaman bir küçümseme görülür. Özellikle Abuzer in şahsiyetini şekillendirdiği sahnelerde Kemal Tahir, okuyanlara hayal kırıklığı yaşatacak portreler çizer. Kültürel nevrozun sebep olduğu çatışmalar çok net hissedilir. Birçok olumsuz tutumla karşı karşıya kalan Abuzer Ağa, bütün bu ötelenmeler sonucu oluşan çaresizliğin üstesinden gelir. Ağa olur ve yayla el değiştirir. Yazar sosyal-gerçekçi bir bakış açısıyla Abuzer Ağayı tasvir eder.... Herifin suratı karakıl ormanından görülmüyor ki ne biçim bir yaratık olduğu anlaşılsın. Pala bıyıklar saça kirpiğe karışmış, göz oklarıyla dişlerinin parlaklığı da olmasa, -Arap ecinnisine uğradım- diyerek insanın ödü çatlar.... Bana kalırsa bu herif, adam filan değil, bildiğin ayı... Ormanını yakmışlar da bunu böylece Çorumlunun başına bela sürmüşler. 96

104 Uludağ, M.E./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Evet ben buna adam diyenin gelmişini geçmişini... Arapça üstüne bu dil! Farketmedin mi oğlum, işte tam kahveci Abdulfettah rezilinin dilleri... -Gülmekteyse...âdemoğlu olmasın! -Şimdi halt ettin. Böyle âdemoğlu mu olurmuş! -Çingene kurban olayım. Hiç bu kılıkta çingen mi olur? Herif bir don bir gömlek... Tu Allah belanı versin... Ulan sırtındakileri giydin giyeli hiç mi yıkamadın rezil? Evet, bunların yurdu her nereyse, düğme nedir bilmeyen bir memleket... Hele şu gövdeye hele... Bunu bala daldırmışlar da kara keçi kılına yuvarlamışlar. Haşâ kabul etmem! Bunlar çingen mingen değil... Bunlar yangına uğramış çam gövdesi karalığında bir başka millet. Sanki cehennemin katran kazanına dalıp çıkmışlar... (Tahir 1996: 71, 73). Libidinal enerjinin cinsellik ve bireysellik üzerine yoğunlaştığı travmanın sebep olduğu bu romandaki başkahramanı Emey i (Emine) elde etme nevrozu Kemalettin Tuğcu nun Hissiz Adam romanında Afyon halkının Doktora ve Nina ya karşı obsesif kişiliklerinde ve eylemsel şiddetlerinde de görülür. Romandaki bu çatışma Freudiyen ve Adlerci bakışı ortak paydada buluşturur. Libidinal problemleri olan ve Nina yı elde etmek isteyen Afyon erkeklerinin duygularını ve ihtiraslarını nasıl dışa vurduklarını ortaya koyar. Böylece bu yaklaşım tarzının bir çok yazar için ortak bir yazarlık alanı oluşturduğu görülebilir. SONUÇ Romandaki psikolojik derinliği anlamak için romancının hayatına bakmak gerekir. Kemal Tahir, on üç yıl hapiste kalır ve hapis hayatının verdiği sıkıntıları yaşayarak o psikolojiyi derinlemesine hisseder. Özellikle duygusal gelişim evresinin zirvesinde olduğu bir zamanda hapse girmesi onun şuur altına bazı şeylerin yerleşmesine sebep olur. Bu şuuraltı psikolojisiyle romanın kahramanlarını ve romanın mekânlarını subjektif tarzda tasvir ve tahlil eder. Baskılanma ve kapana kıstırılma duygusunun yansımaları görülür. Yediçınar Yaylası romanı bir vaka romanı, yani psikolojik bir roman değildir. Ama Kemal Tahir, özellikle kadın ve erkek kahramanların tahlilini yaparken hapiste olan insanların, genelinin libidinal duygularına tercüman olduğu kanaatini vermeye çalışır. Ayrıca Abuzer Ağa ailesi modelinde fakirlik psikolojisinin insanı nerelere getireceğini ve insana neler yaptırabileceğini de anlatır. Yediçınar Yaylası romanındaki şahıslardan hareketle aile yapısının sağlam bir aile yapısı olmadığı görülebilir. Sadakatsizliğin, ihtirasın, aldatmanın, yozlaşmışlığın ve bozulmuşluğun kendini tam hissettirdiği aile bireyleri Türk toplumunun hiçbir yerine yerleştirilemeyecek bir 97

105 Uludağ, M.E./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): yapıda karşımıza çıkar. Romanda; sosyal, kültürel ve ahlâksal çözülmelerin olduğunu hissettiren bir şahıs kadrosu eylemleri gözler önüne serilmektedir. Yediçınar Yaylası ndaki Kemal Tahir, romana bir yayla havasının serinliğinden çok bir hapis hayatının ve kapana kısılmışlığın ruhtaki olumsuz etkilerini, sübjektif gözlem ve tasvirlerin yansımalarını, tarihin ve Osmanlı devletinin son dönem kargaşasını yansıtır. Bu roman, okuyucuyu bazen kırsallığın saflığı arkasında bile sorgulamanın gerekliliği ilkesine yöneltir- Abuzer Ağanın tavrından hareketle- bazen de romanın asli unsurlarının tahlilindeki bedensel hazzın ruhsal ihtiyaçların önüne bu denli çıkması karşısında yazara cephe almasına sebep olur. Romanın sonuna dek okunmasının temel nedenlerinden biri de roman kahramanlarındaki değişimlerin yazar tarafından çok başarılı bir şekilde idare edilmesi ve asli unsurların ve ayrıntıların vakalarla çok iyi ilintilenmesi, romandaki canlı hemen hemen her varlığın olaya bizzat müdahil edilmesidir. Kişilerin ve varlıkların karakterizasyonunda yazar ne tam bir açıklama yöntemi ne de tam bir dramatize yöntemi kullanır. Kişileri ve varlıkları ortama uygun olarak tanımlar ve tasvir eder. Dış iteklemelerden çok kapana kıstırılma sonucu oluşan iç istekler sonucundaki oluşan libidonun sebep olduğu travmalar, nevrozlar ve çatışmalar sosyalgerçekçi roman anlayışı içinde ve kahramanların tasvir ve ihtiraslarında ustaca ortaya konulur. KAYNAKLAR Adler, A. (2001), Psikolojik Aktivite (Çeviren: Belkıs Çorakçı), Say Yayınları, İstanbul. Budak, S. (2005), Psikoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara. Cebeci, O.(2004), Psikanalitik Edebiyat Kuramı, İthaki Yayınları, İstanbul. Holland, N. N. (2002), Psikanaliz ve Shakespeare (Çeviren: Özgür Karaçam), Gendaş Kültür Yayınları, İstanbul. Horney, K. (1999), Psikanalizde Yeni Yollar (Çeviren: Selçuk Budak), Öteki Yayınları, Ankara. Jung, C.G.(2005), Dört Arketip (Çeviren: Zehra Aksu Yılmazer), Metis Yayınları, İstanbul. Moran, B.(1998), Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış, C.II. İletişim Yayınları, İstanbul. Tahir, K. (1996), Yediçınar Yaylası, Adam Yayınları, İstanbul. Tahir, K.(1989), Notlar I. Bağlam Yayınları, İstanbul. Tekin, M. (2001), Roman Sanatı ( Romanın Unsurları ) 1, Ötüken Yayınevi, İstanbul. Stanzel, Franz K. (1997), Roman Biçimleri (Çeviren: Filiz Tepebaşılı), Çizgi kitabevi, Konya. Naci, F. (1990), 100 Soruda Türkiye de Roman ve Toplumsal Değişme, Gerçek Yayınevi, İstanbul. Stevick, P. (1988), Roman Teorisi (Çeviren: Sevim Kantarcıoğlu), Gazi Üni. Yayınları, Ankara. Türkçe Sözlük (2005), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara. 98

106 Bıyan, M.; Alan, M.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Cumhuriyet Üniversitesi Bilgisayar Ağının Modellenmesi ve Uzaktan Eğitim için Performans Ölçümü* Mesut Bıyan 1, Mehmet Ali Alan 2 Özet Bu çalışmasında Cumhuriyet Üniversitesi bilgisayar ağı OPNET Modeler programı kullanılarak modellenmiştir. Modelleme yapılırken Cumhuriyet Üniversitesi Bilgi İşlem Daire Başkanlığının 2011 yılı Ocak ve Haziran ayları arasında tuttuğu DHCP Log dosyaları kullanılmıştır. Cumhuriyet Üniversitesi bilgisayar ağı, OPNET Modeler içerisinde bulunan modeller kullanılarak modellenmiş ve modeller arasındaki bağlantılar kurulmuştur. Modelleme sırasında, ağda trafik yaratmak için uygulama ve profil nesneleri kullanılmış ve Video Konferans uygulaması eklenmiştir. Bu uygulamanın çalıştırılması ile ağda Video Konferans trafiğinin oluşması sağlanmıştır. Oluşturulan bu model kullanılarak, uzaktan eğitim uygulaması için ağa kaç adet bilgisayar bağlandığında ağın performansının nasıl değiştiği tahmini olarak ölçülmüş ve grafiklerle gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: Modelleme, Cumhuriyet Üniversitesi Bilgisayar Ağı, OPNET Modeler, Uzaktan eğitim. Cumhuriyet University Computer Network Modeling and Performance Measures for Distance Education Abstract In this study, Cumhuriyet University computer network is modeled using OPNET Modeler program. While modeling, It is used that Cumhuriyet University Computer Center s DHCP records kept between the months of January and June of Cumhuriyet University computer network are modeled using models into OPNET Modeler and the established links between models. During modeling, to create network traffic, video conferencing application was added by using the application and profile objects. Video conferencing traffic is created by running these applications on the network. Using created this model, how many computers are connect to the network for distance education how the change performance of network was guessingly measured and shown graphically. Key Words: Modeling, Cumhuriyet University Computer Network, OPNET Modeler, Distance Education. * Cumhuriyet Üniversitesi Bilgisayar Ağının Modellenmesi ve Uzaktan Eğitim için Performans Ölçümü, (Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Sivas 2012) adlı tezden yararlanılarak hazırlanmıştır. 1 Öğretmen, Karşıyaka Kız Teknik ve Meslek Lisesi Sivas. mesutbiyan@gmail.com 2 Yrd.Doç.Dr. Cumhuriyet Üniversitesi Yönetim Bilişim Sistemleri Bl. Öğretim Üyesi. alan@cumhuriyet.edu.tr 99

107 Bıyan, M.; Alan, M.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): GİRİŞ Teknolojik gelişmeler sonucunda hayatımızda büyük bir yere sahip olan bilgisayarın en önemli kullanım alanını iletişim oluşturmaktadır. Bilgisayarın iletişim aracı olarak kullanılması da bilgisayar ağlarının oluşmasını sağlamıştır. İki veya daha fazla bilgisayarın haberleşme ve veri aktarımı amaçlarıyla birbirlerine bağlanmasıyla oluşan yapılara bilgisayar ağı (network) denir. Genel olarak bilgisayar ağları; Yerel Alan Ağları (Local Area Networks- LAN), Metropolitan Alan Ağları ( Metropolitan Area Networks- MAN) ve Geniş Alan Ağları (Wide Area Networks- WAN) olarak üç bölümde sınıflandırılmaktadır. Bilgisayar ağlarında yapılan bu sınıflandırma ağın kapsadığı alan göz önünde bulundurularak gerçekleştirilmiş bir tasniftir. Gelişen teknoloji ile birlikte artık hemen her evde bir bilgisayar ve internet bağlantısı bulunmaktadır. Böylece öğretmen ve öğrencinin bir arada olarak öğrenim görme zorunluluğu ortadan kalkmaya başlamakta ve uzaktan eğitim uygulamaları her geçen gün artarak devam etmektedir. Özellikle üniversiteler uzaktan eğitim programı ile lisans ve yüksek lisans programları açmakta ve her yıl birçok öğrenci bu uygulama sayesinde istediği üniversitede eğitim alabilmektedir. Bu uygulamalarda kullanılan donanım ve alt yapı çok önemlidir. Çünkü görüntü ve ses iletiminde yaşanabilecek ufak bir sorun veya gecikme birçok aksaklığa neden olabilmektedir. Bu yüzden de bu alt yapının hem şimdi hem de gelecekte kullanıcı sayısındaki değişiminde gerekli performansı göstermesi gerekmektedir. Zamanla uzaktan eğitim uygulamasını kullanan öğrenci sayısında meydana gelebilecek değişimlerde ağın performansında ne gibi değişikliklerin meydana gelebileceğini tahmin etmek ise oldukça zor bir iştir. Bu yüzden bu alt yapı gerçek sistemin örnek bir modeli üzerinde bazı denemeler yapıldıktan sonra kurulmalı veya değiştirilmelidir. Bilgisayar ağlarının büyüklüğü, yönetilmesinin güçlüğü ve yüksek kurulum maliyetlerinden dolayı bu sistemler üzerinde denemeler yapmak hem riskli hem de zahmetli olduğu için bilgisayar ağlarının modellenmesi gerekmektedir. Modelleme, gerçek bir sistemi temsil eder. Bilgisayarda modelleme ise var olan bir sistemin bilgisayar aracılığıyla bilgisayar ortamında yapılmasıdır. Böylece var olan sistem üzerinde istenilen her türlü çalışma sistemi bozmadan yapılabilecektir. Bu yüzden bu çalışmada da modelleme yöntemi kullanılacaktır. OPNET yazılımı, birçok üniversite programında bilgisayar ağları ve ilgili derslerin eğitiminde kullanılan bir yazılım aracıdır. Literatür incelendiğinde Opnet Modeler programı ile birçok bilgisayar ağının modellendiği görülmüş ama uzaktan eğitim için herhangi bir modelleme çalışması yapıldığı görülmemiştir. Zuber ve Zubairi çalışmalarında bu yazılımı kullanarak Suny Fredonia Üniversitesi nin bir bilgisayar laboratuvar ağını ve kampüs ağını 100

108 Bıyan, M.; Alan, M.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): modellemiş ve ağdaki performans analizini gerçekleştirmişlerdir (Zubari & Zuber, 2000). Develi çalışmasında Süleyman Demirel Üniversitesi kampüs ağını modellemiş ve ağın ftp, E- mail, web browsing gibi uygulamalar ile analizini yapmıştır (Develi,2009). Üstündağ ise Opnet Modeler ile ipv4 ve ipv6 sürümlerinin performansını örnek bir senaryo üzerinde modelleyerek karşılaştırmıştır (Üstündağ,2009). Tuğral ise, farklı kablosuz ağ standartlarının kullanım alanlarına göre sınıflandırmalarını yapılmış ve IEEE ve ETSI çalışma gruplarının geliştirdiği IEEE a, b, g, HiperLAN/2 kablosuz ağ standartlarının OPNET programı kullanılarak performanslarını incelemiştir (Tuğral, 2006). Çakır ve Kaptan çalışmasında, VoIP mimarisine yönelik tehditleri ve saldırıları incelenmiş, bu tehditlere karşı geliştirilen önlemlere ve teknolojilere değinmiştir (Çakır ve Kaptan, 2009). Akbaş, tipik bir kurumsal ağın önce bir prototip tasarım ile gerçek ve sonra OPNET yazılımı ile sanal olarak modellenmesi, simülasyonu ve analizini yapmıştır (Akbaş, 2010), Özen, Karlık ve Yılmaz ise çalışmasında yerel ve metropolitan alan ağlarında kullanılan Ethernet in teknik özelliklerine değinmiş, bu özellikleri temel alarak ve OPNET benzetim ortamını kullanarak tasarlanan iki farklı topolojinin (MEN bağlantısız ve MEN bağlantılı) analizini yapmış, karşılaştırmalı sonuçlar ışığında Metro Ethernet in avantaj ve dezavantajlarını tartışmıştır (Özen, Karlık ve Yılmaz, 2009). Bu çalışmasında da Sivas Cumhuriyet Üniversitesi bilgisayar ağı, Opnet Modeler ile modellenerek gerçek sistemi riske atmadan oluşturulan model üzerinde uzaktan eğitim uygulamasında ağın değişen bilgisayar sayılarında ki performansı test edilmiştir ve sonuçlar grafiklerle gösterilmiştir. 2. Bilgisayar Ağları Birbirine yakın veya uzak mesafede olan bilgisayar ya da çevre biriminin birbirine bağlanması ile oluşan yapıya bilgisayar ağı denir. Bilgisayarlar arasındaki bağlantı kablolu veya kablosuz biçimde olabilir (Çubukcu, 1994:12). Birbirine yakın mesafede olan bilgisayar ve çevre birimlerinden oluşan ağlara Yerel Alan Ağları(LAN), uzak mesafede bulunan bilgisayarlardan oluşan ağlara ise Geniş Alan Ağları(WAN) denilmektedir. Bir şehri kapsayarak kurulmuş iletişim ağlarına veya birbirinden uzak yerlerdeki Yerel Alan Ağlarının (LAN) birbirleri ile bağlanmasıyla oluşturulan ağlara Metropol Alan Ağları (Metropolitan Area Networks, MAN) denilmektedir (Tuğral, 2006:17). Bu çalışmada da modellenecek ağ şekli Yerel alan ağları ve geniş alan ağlarından oluşmaktadır. Ağ ilk olarak bilgisayarlar arasında fiziksel bir bağlantıya ihtiyaç duyar. Böylece veri bitleri bilgisayar arasında aktarılır. Kablo üzerinden geçen bilginin belli bir elektrik gerilimi bulunur ve kablo uzadıkça bilginin gücü azalmaktadır. Bilgisayar ağlarının kurulmasında koaksiyel, çift bükümlü ve fiber optik kablo kullanılmaktadır. 101

109 Bıyan, M.; Alan, M.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Bilgisayar ağı kurulurken uygun teknoloji ve topoloji iyi seçilmelidir. Bilgisayar ağında bulunan elemanların fiziksel (gerçek) veya mantıksal (sanal) olarak dizilim şekillerine topoloji denir. Topoloji olarak ortak yol, halka ve yıldız topolojisi kullanılmaktadır. Teknoloji olarak ise günümüzde en çok maliyeti ve kurulum kolaylığından dolayı Ethernet Teknolojisi tercih edilmektedir. Bu çalışmada da modellemesi yapılan Cumhuriyet Üniversitesi bilgisayar ağında teknoloji olarak Ethernet, topoloji olarak ise daha çok yıldız topolojisi kullanıldığı görülmüştür. 3. Modelleme ve Simülasyon Bir sistemin değişik durumlarda nasıl cevap vereceğini belirlemek, kontrol etmek ve geleceği ile ilgi tahminlerde bulunmak amacıyla elemanları arasındaki ilişkileri kelimeler veya matematiksek terimlerle tanımlayan ifadelere model denir. Simülatör aracılığı ile bir araba sürmek gerçek bir araba ile yolculuk yapmaktan güvenli ve daha ucuzdur (Bayılmış, 2009a:4-5). Maliyetlerdeki ucuzluk, güvenlik ve bazen sistemin kendisi ile deney yapmanın çok zor olmasından dolayı modeller kullanılır. Modelleme ise bir sistemin ya da yapının durumunu inceleyerek gelecekteki durumu hakkında tahminlerde bulunabilmek amacıyla gerçekte var olan ve ya teorik olan bir sistemin örneğinin oluşturulmasıdır (Akbaş, 2010:15) Bilgisayar Ağları Üzerinde Modelleme ve Simülasyon Tasarımcılar ve araştırmacılar, bir sistemi gerçekleştirmeden önce, yeni sistemin uygun yöntemler kullanarak nasıl çalışabileceği hakkında bilgi sahibi olabilirler. İletişim sistemlerinin başarım analizi sistemin gerçeği üzerinde ya da modellenerek elde edilen sistem üzerinde yapılan çalışmalardan elde edilir çünkü gerçek sistem üzerinde yapılan çalışma ve denemeler büyük hasarlara neden olabilir (Bayılmış, 2009a:7). Şekil 1 de görüldüğü gibi bir sistemle çalışmanın iki yolu vardır, bir sistemin ya kendisi ya da modellenmiş bir örneği üzerinde çalışılır. Bu çalışmada matematiksel modelleme yöntemi olan benzetim yöntemi kullanılmıştır. Analitik modelleme yönteminde ise genellikle kuyruk teorileri kullanılır ve bazen bir sistemin analitik modelini oluşturmak sistemin bir örnek modelini oluşturmaktan daha zor olabilmektedir. Ayrıca analitik model kurulurken bazı parametrelerin eksik olmasından dolayı modelin kurulmasının zor olması ve uzun analitik denklemlerin çalıştırılmasının güç olmasından dolayı analitik model bu çalışmada tercih edilmemiştir. 102

110 Bıyan, M.; Alan, M.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Şekil 1. Başarım Analiz Yöntemleri (Bayılmış, 2009a:12). Modellenmiş bir sistem ile çalışma tasarlanacak sistem henüz var olmadığında, gerçek test ve ölçülerin pahalı ve tehlikeli olması durumunda ve yapılmak istenen testlerin gerçek sistem üzerinde yapılamayacak olduğu durumlarda mecburen kullanılması gereken yöntemdir (Bayılmış, 2009a:12). Bu tez çalışmasında da Cumhuriyet Üniversitesi bilgisayar ağı üzerinde deneme yapmak oldukça zor ve tehlikeli olacağı için modellenmiş bir örneği ile çalışma tercih edilmiştir. Modellenen sistem üzerinde istenilen her türlü deneme, zaman ve maliyet kaybı olmadan kolaylıkla yapılabilecektir. Eğer modellenmiş sistem yerine gerçek sistem üzerinde çalışılmak istenilse bu elbette daha güvenilir sonuçlar verecektir ama gerçek sistem üzerinde denemeler yapmak hem çok tehlikeli hem de çok maliyetli ve emek isteyen bir iştir. Cumhuriyet Üniversitesi gibi yaklaşık yedi bin adet bilgisayardan oluşan bir ağa sahip sistem üzerinde bu denemeleri yapmakta neredeyse imkânsızdır Opnet Modeler OPNET, bilgisayar ağlarının, uygulama sunucuları ile modellenerek benzetimlerinin yapılmasını sağlayan bir yazılımdır. OPNET gibi simülatörler ile modelleme yolu ile sistem oluşturmak, gerçek kaynaklarla oluşturmaktan daha ucuzdur ve daha az risklidir. OPNET, dünya üzerinde binlerce ticari kuruluş ve bunun yanında 500 den fazla üniversite tarafından kullanılmaktadır (Akbaş, 2010:16). Suny Fredonia Üniversitesi de bu yazılımı kullanan üniversitelerden biridir. Zuber ve Zubairi çalışmalarında bu yazılımı kullanarak Suny Fredonia Üniversitesi nin bir bilgisayar laboratuvar ağını ve üniversite ağını modellemiş ve ağdaki performans analizini gerçekleştirmişlerdir. OPNET te kampüs ağının modeli geliştirilmiştir. İlk olarak ethernet gecikmesi, trafik istatistikleri ve farklı bilgiler modellenen ağdan elde edilmiştir. Modellenen ağa ileride oluşacak ağ yoğunluğunu trafikteki artış olarak eklenmiştir. Bu koşullarda ağ simülasyonu gerçekleştirerek üniversite bilgisayar ağında trafiğin artması 103

111 Bıyan, M.; Alan, M.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): durumunda nasıl bir hassasiyet göstereceği sonuçları tahmini olarak gösterilmiştir ve göre ağ üzerinde yapılacak çalışmalar da bu sonuçlar göz önünde bulundurulmuştur (Develi, 2009:16). Opnet Modeler programını kullanarak bir sistemi modellerken birçok editör kullanılır. Bir ağ modellemesinde ağ içerisinde kullanılacak bağlantı, ağ elemanları, protokoller ve trafik yükleri ayrı editörler yardımı ile gerçekleştirilir (opnet.com). Örneğin yeni bir cihaz tasarlanacağı zaman node editör, yeni bir proje hazırlanacağı zaman ise proje editör ile çalışılır ve yapılan bu çalışmalar ayrı ayrı kaydedilir 4. Cumhuriyet Üniversitesi Ağının Modellenmesi ve Uzaktan Eğitim için Test Edilmesi Bu çalışmada Cumhuriyet Üniversitesi Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı ndan elde edilen 2011 yılı Ocak ve Haziran ayları arasında üniversite ağına bağlanmış olan bilgisayar sayısı ve ağ üzerinde bulunan trafik Opnet Modeler ile modellenmiş ve bu model üzerinde uzaktan eğitim için benzetim yöntemi ile performans ölçümü yapılmıştır Malzeme ve Materyal Cumhuriyet Üniversitesi bilgisayar ağında bulunan bilgisayar sayısının net olarak tespit edilmesi için Bilgi İşlem Daire Başkanlığı tarafından 2011 yılı Ocak ve Haziran ayları arasında bulunan yani altı aylık bir dönemde ağdan adres alan bilgisayarların kayıtlarının yer aldığı Şekil 2 de örneği görülen DHCP log dosyaları kullanıldı. Şekil 2. DHCP Log dosyalarından biri. 104

112 Bıyan, M.; Alan, M.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Altı aylık toplam DHCP log doyası yaklaşık olarak 150 tane ve her dosyanın içerisinde binlerce satırlık kayıtlar yer almaktaydı. Bütün bu log dosyalarında bulunan kayıtlar Php ile yazılan bir script ve Mysql veritabanı yardımı ile yaklaşık iki hafta gibi bir süre boyunca çalıştırılarak ayrıştırıldı. Bu ayrıştırma yapılırken bilgisayarların Mac adresleri dikkate alındı ve bir bilgisayar eğer birden fazla Virtual LAN ile ağa bağlandıysa o bilgisayar her iki Virtual LAN a ve toplam bilgisayar sayısına eklendi. Her bir Virtual LAN ile bağlanan bilgisayar sayısı ile birlikte toplam bilgisayar sayısı tespit edildi. Toplam bilgisayar sayısı 6850 olarak bulundu. Bilgisayar ağı modellenirken bu sayıya göre modelleme yapıldı Modelin Oluşturulması Bu bilgilerle Opnet programında bulunan ve Şekil 3 de görülen kırmızı simgeler her bir fakülte veya birimi temsil etmektedir. Yine Şekil 3 de görüldüğü gibi her bir fakültenin içeriğinde bir LAN ve switch bulunmaktadır. Her bir fakülte içerisinde daha önce DHCP Log dosyaları ile tespit edilen sayıda bilgisayar sayısı kadar bilgisayar ve çevre birimi yerleştirilmiştir. Bu bilgisayarlar 2011 yılı itibari ile Cumhuriyet Üniversitesinde kullanılan marka ve modellerde olan switchler ile birbirine Opnet Kütüphanesinde yer alan modeller ile bağlanmıştır. Fakülte ağları kurulurken yine Opnet Kütüphanesi içerisinde yer alan uygun kablo türleri seçilerek modellemenin gerçek sistem ile neredeyse aynı olmasına dikkat edilmiştir. Hangi cihazlar arasında hangi türde kablo türü kullanıldığı ise Cumhuriyet Üniversitesi Bilgi İşlem Daire Başkanlığı ndan elde edilen verilerle gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyet Üniversitesi bilgisayar ağı, her bir fakültede bulunan switchlerin eğitim fakültesinde bulunan merkezi bir switche fiber optik kablo türü kullanılarak bağlanacak yapıda tasarlanmıştır. Bu yüzden de modelleme yapılırken her bir fakülte switchi merkezi switche fiber optik kablo ile bağlanmıştır. Modellenen ağda trafik oluşturmak amacı ile Opnet Modeler içerisinde yer alan trafik türlerinden faydalanılmıştır. Opnet Modeler programında üç şekilde trafik oluşturulabilir: Belirlenmiş Olan Trafik: Belirli bir şekilde üretilen trafik türüdür. Burada belirli denmesinin sebebi Opnet Modeler in içerisinde hazır bulunan bir trafik türüdür. Ağ üzerinde bulunan bütün uygulamalar için belirli bir trafik bulunmaktadır. Her bir trafiğin de heavy(yoğun) ve light(az yoğun) olmak üzere iki ayrı çeşidi bulunmaktadır. Explicit trafik, application config ve definitaion config nesneleri kullanılarak yaratılabilir. Trafik Akışı: Bir kaynaktan belirtilen hedefe doğru akan trafiktir. Bunun için Opnet Modeler de Trafic menüsünden İmport Trafic Flow seçilir ve kaynak dosya yeri gösterilir. Kaynak dosya bir trafik bilgisini içeren metin dosyasıdır. 105

113 Bıyan, M.; Alan, M.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Bağlantıya Yüklenen Trafik: Bir bağlantının background load özelliği kullanılarak yapılır. Böylece bir bağlantıda her bir saniyede akan bitler belirlenebilir. Modellenen ağda trafik oluşturmak amacı ile Opnet Modeler içerisinde yer alan Application Config ve Definition Config nesneleri kullanılmıştır. Bu nesneler ile modellenen ağda Video Konferans trafiği oluşturulmuştur. Güvenlik kameralarına ise Link Baseline Load Trafic özelliği kullanılarak her saniyede ağda akacak veri miktarı girilmiştir. Şekil 3. Opnet Modeler ile Modellenmiş Cumhuriyet Üniversitesi Bilgisayar Ağı. Bütün bu işlemler yapılarak Şekil 3 de görüldüğü gibi modelleme işlemi tamamlanmıştır Model Kullanılarak Ağın Test Edilmesi Uzaktan eğitim için modellenmiş olan ağı test etmek için belirli sayıda bilgisayar İp Cloud yani internetten ağda bulunan uzaktan eğitim sunucuna bağlanması sağlanmalıdır. Bu işlemi yaparken yine kırmızı ampüle benzeyen simgeler olan subnetlar kullanılmıştır. Her subnetin içerisinde bir router ve bir bilgisayar ağı olacaktır. Şekil 4 de görüldüğü gibi önce 4 106

114 Bıyan, M.; Alan, M.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): adet subnet İp Cloud ile bağlanmış ve 4 subnetin her birinde 50 bilgisayar olacak şekilde ayarlanarak başlangıçta 200 adet bilgisayarın uzaktan eğitim için bağlanması sağlanmıştır. Daha sonra bu subnet nesneleri artırılarak uzaktan eğitim için bağlanan bilgisayar sayısı 500 ve 1000 adet yapılarak artırılmış ve her senaryo farklı kaydedilip çalıştırılmıştır. Şekil adet bilgisayarın uzaktan eğitim için modellenmesi 5. Bulgular Modellenmiş olan sistemin benzetimi için bütün senaryolar aynı anda çalıştırılmıştır. Her senaryonun on dakika süre ile benzetimi yapılmıştır. Manage Scenarious penceresinde her senaryonun ne kadar süre ile çalıştırılacağı seçilmiştir. Senaryolar çalıştırıldıktan sonra sonuçlar grafiklerle Result Browser penceresi ile Şekil 5 ve Şekil 6 da gösterilmiştir. 107

115 Bıyan, M.; Alan, M.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Şekil 5. Video Konferans trafiği için paket gecikmesi değişim grafiği Result Browser penceresinde Video Konferans trafiği için paket gecikmesindeki değişim grafiği Şekil 5 de görülmektedir. 2. dakikadan itibaren paket gecikmesindeki değişim 3 senaryoda da belirgin bir şekilde farklılık göstermiştir. Özellikle addtrafik1000 adlı senaryo diğer senaryolardan paket değişimi olarak daha fazladır. Bunun nedeni ise bu senaryodaki bilgisayar sayısının diğerlerinden oldukça fazla olmasıdır. Şekil 6. Video Konferans trafiği için noktadan noktaya paket gecikmesi değişim grafiği 108

116 Bıyan, M.; Alan, M.A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): Result browser penceresinde Video Konferans trafiği için noktadan noktaya paket gecikmesi değişim grafiği Şekil 6 da görüldüğü gibi 3 senaryoda da farklıdır ve özellikle de addtrafik500 ve addtrafik1000 senaryolarında bu değişimin daha fazladır. Yine bunun sebebinin senaryolarda bulunan bilgisayar sayısı ile alakalı olduğu söylenebilir. Servis Kalitesi (QoS) bir kullanıcının ya da bir uygulamanın ağdan aldığı genel servis deneyimini tanımlamak için kullanılan geniş kapsamlı bir ifadedir. Tablo 1 de farklı uygulamalar için standart QoS gereksinimleri verilmiştir (Özen, Karlık ve Yılmaz, 2009, s.2). Tablo 1. Farklı uygulamalar için standart QoS gereksinimleri Tablo 1 de görüldüğü gibi 100 kbps bant genişliğinde kaliteli bir uygulama olabilmesi için max gecikme 150 ms veya 0.15 sn olmalı ve en fazla gecikme değişimi 30 ms olmalıdır. Şekil 5 ve Şekil 6 da görüldüğü gibi simülasyon sonuçlarından Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Kampüs Ağı 70 Mbps bir bağlantıya sahip olduğundan bir oranlama yapılırsa 100 kbps bir bağlantı için max gecikme değişimi 0.15 saniye ise 70 Mbps bir bağlantıda bu en fazla 105 saniye olması gerektiğinden, 200 bilgisayardan fazla bilgisayarın bağlanması durumunda servis kalitesinin sağlanamadığı söylenebilir. Bu yüzden Cumhuriyet Üniversitesi uzaktan eğitim yolu ile vereceği hizmette 200 kullanıcıdan fazla kullanıcıya izin vermemelidir. Bu 200 bilgisayar ağda bulunan bütün bilgisayarların ve http trafiği ürettiği bir durumda yapılan simülasyon sonucudur. Sonuç ve Değerlendirme Cumhuriyet Üniversitesi bilgisayar ağı oldukça büyük bir ağdır ve her geçen yıl bu ağa dâhil olan bilgisayar sayısı artmaktadır. İlerleyen yıllarda uzaktan eğitim yolu ile birçok programın açılacağı ve bu programlardan birçok öğrencinin faydalanacağı tahmin edilmektedir. Bu programların mevcut ağ üzerinde nasıl bir performans ile çalışacağı ise gerçek sistemi tehlikeye atmadan, riske sokmadan benzetim yöntemi ile önceden tahmin edilebilir. Bu sayede de yapılacak olan bu eğitimlerde kişi sayısı bu tahmin sonuçlarına göre belirlenebilir ya da 109

Yıldırım, A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): 1-15

Yıldırım, A./ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, (2013): 1-15 Süreç Felsefesinin Tanrı Anlayışının Mehmet Akif Ersoy un Tanrı Anlayışı ile Karşılaştırılması* Ali Yıldırım 1 Özet Bu makalede Mehmet Akif ile aynı dönemlerde (20. yüzyıl başlarında) yaşamış olan Doğu

Detaylı

işlemler, program ve kaynakların dağıtımını kapsayan eşgüdümlü bir planı gerektirir. Bu gereksinyi karşılamak üzere şebeke planlama teknikleri gelişti

işlemler, program ve kaynakların dağıtımını kapsayan eşgüdümlü bir planı gerektirir. Bu gereksinyi karşılamak üzere şebeke planlama teknikleri gelişti Şebeke Analizinde Cpm Tekniği ve Bir Uygulama Bahman Alp Rençber 1 Özet Bu çalışmanın amacı, şebeke analizinde CPM tekniğinin araştırılmasıdır. Bu amaçla verileri Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarından

Detaylı

MEHMET AKİF ERSOY UN TANRI ANLAYIŞININ FELSEFİ AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

MEHMET AKİF ERSOY UN TANRI ANLAYIŞININ FELSEFİ AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Ali YILDIRIM * YILDIRIM, Ali (2014). Mehmet Akif Ersoy un Tanrı Anlayışının Felsefi Açıdan Değerlendirilmesi. Türk Dünyası Bilgeler Zirvesi: Gönül Sultanları Buluşması. 26-28 Mayıs 2014. Eskişehir 2013

Detaylı

MEHMET AKİF ERSOY UN TANRI ANLAYIŞININ FELSEFİ AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

MEHMET AKİF ERSOY UN TANRI ANLAYIŞININ FELSEFİ AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Ali YILDIRIM * YILDIRIM, Ali (2014). Mehmet Akif Ersoy un Tanrı Anlayışının Felsefi Açıdan Değerlendirilmesi. Türk Dünyası Bilgeler Zirvesi: GönülSultanları Buluşması. 26-28 Mayıs 2014. 2013 Türk Dünyası

Detaylı

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Giriş Ana hatlarıyla İslam dini programı, temel sayılan programlardan sonra daha ileri düzeylere yönelik olarak hazırlanmıştır. Bu programı takip edecek ders

Detaylı

ISSN 2146-7846 ISSN 2146-7846

ISSN 2146-7846 ISSN 2146-7846 ISSN 2146-7846 J ISSN 2146-7846 J Yayınlayan Kurum / Publishing Institution: Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi / Bozok University Revelation Faculty Dil/Language: Türkçe, İngilizce, Arapça, Almanca,

Detaylı

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016 EN GÜZEL İSİMLER O NUNDUR Aziz Müminler! Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah tır. Güzel isimler O nundur.

Detaylı

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler Hani, Rabbin meleklere, Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Onlar, Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd

Detaylı

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MEHMET AKİF ERSOY A GÖRE TANRI VE ÖZGÜRLÜK. Tezi Hazırlayan Ali YILDIRIM

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MEHMET AKİF ERSOY A GÖRE TANRI VE ÖZGÜRLÜK. Tezi Hazırlayan Ali YILDIRIM T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MEHMET AKİF ERSOY A GÖRE TANRI VE ÖZGÜRLÜK Tezi Hazırlayan Ali YILDIRIM Tezi Yöneten Prof. Dr. Turan KOÇ Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Din Felsefesi

Detaylı

Mehmet Akif Ersoy un Tanrı Anlayışının Felsefi Açıdan Değerlendirilmesi. Özet

Mehmet Akif Ersoy un Tanrı Anlayışının Felsefi Açıdan Değerlendirilmesi. Özet Mehmet Akif Ersoy un Tanrı Anlayışının Felsefi Açıdan Değerlendirilmesi Ali Yıldırım * Özet Bu bildiride Mehmet Akif ile aynı dönemlerde (20. yüzyıl başlarında) yaşamış olan Doğu ve Batılı düşünürlerin

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH 210 4 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin

Detaylı

25/12/2014 Bilgilendirme: Nur 24/35 Allah, semaların/boyutların ve arzın nuru/ışığı/enerjisidir. Onun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandile benzemesidir. Kandil, bir sırça içerisindedir. Sırça,

Detaylı

Kur'an ve Anlam. Yazarlar Mürsel Ethem Yusuf Topyay Mehmet Akın. Editörler İsmet Eşmeli Mehmet Akın ISBN:

Kur'an ve Anlam. Yazarlar Mürsel Ethem Yusuf Topyay Mehmet Akın. Editörler İsmet Eşmeli Mehmet Akın ISBN: Kur'an ve Anlam Yazarlar Mürsel Ethem Yusuf Topyay Mehmet Akın Editörler İsmet Eşmeli Mehmet Akın ISBN: 978-605-2233-19-1 1. Baskı Aralık, 2018 / Ankara 2000 Adet Yayınları Yayın No: 284 Web: grafikeryayin.com

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : İSLAM FELSEFE TARİHİ I Ders No : 0070040158 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 3 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili

Detaylı

Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl. Lisans İLAHİYAT ERCİYES Üniversitesi Y. Lisans Sosyal Bilimler Enstitüsü ANKARA Üniversitesi 1989

Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl. Lisans İLAHİYAT ERCİYES Üniversitesi Y. Lisans Sosyal Bilimler Enstitüsü ANKARA Üniversitesi 1989 ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ Adı Soyadı: Nuri ADIGÜZEL Doğum Tarihi: YAHYALI 13 MART 1962 Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans İLAHİYAT ERCİYES Üniversitesi 1985 Y. Lisans Sosyal Bilimler

Detaylı

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI 7. KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ UYGULANMASI 7.1. KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ TEMEL FELSEFESİ VE GENEL AMAÇLARI Kelam; naslardan hareketle inanç esaslarını ve insanın düşünce yapısına ilişkin temel

Detaylı

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır Tevafuk birbirine denk gelmek, birbiriyle uygun vaziyet almak demektir. Tevafuklu Kur anda tam 2806 Allah lafzı pek az müstesnalar

Detaylı

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ, Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ Ders No : 0070040072 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 4 Ders Bilgileri Ders Türü

Detaylı

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar 1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar İÇİNDEKİLER KUR AN NEDİR? KUR AN-IN AMACI? İNANÇ NEDİR İBADET NEDİR AHLAK NEDİR KISSALAR AYETLER KUR AN NEDİR? Kur an-ı Hakîm, alemlerin Rabbi olan Allah ın kelamıdır.

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU İLH322 6 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Türkçe Lisans Dersin Türü Yüz Yüze

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı Kader ve

Detaylı

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu. Türk İslam Bilginleri: İslam dini insanların sadece inanç dünyalarını etkilemekle kalmamış, siyaset, ekonomi, sanat, bilim ve düşünce gibi hayatın tüm alanlarını da etkilemiş ve geliştirmiştir Tabiatı

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH 307 5 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURÂN A ÇAĞDAŞ YAKLAŞIMLAR ILH333 5 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Seçmeli

Detaylı

FOCUS ON LANGUAGE and MULTI MEDIA LANGUAGE ASSISTANT

FOCUS ON LANGUAGE and MULTI MEDIA LANGUAGE ASSISTANT June21,2011 ADEEPAPPROACH TOTURKISH SUGGESTIONCARDFORSELF DIRECTEDLEARNING CARDNUMBER:7 THEME:DİNVEFELSEFE RELIGIONANDPHILOSOPHY (Sufilik,İslâmiyeteGiriş,FârâbiveÇokkültürlülük) (Sufism,IntroductiontoIslam,Farabiand

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DİNLER TARİHİ I İLH Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DİNLER TARİHİ I İLH Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DİNLER TARİHİ I İLH 313 5 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli

Detaylı

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15 İçindekiler Önsöz 11 Kısaltmalar 15 EBÛ MANSÛR EL-MÂTÜRÎDÎ 17 Hayatı 17 Siyasî ve İlmî Çevresi 20 İlmî Şahsiyeti 22 Eserleri 25 a. Kelâm ve Mezhepler Tarihi 25 b. Usûl-i Fıkıh 29 c. Tefsir ve Kur an İlimleri

Detaylı

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir; Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla 3 Bu güvenli belde şahittir; 1 4 1 İNCİR AĞACI ve zeytin (diyarı) şahittir! 4 Doğrusu Biz insanı en güzel kıvamda yaratmış, 2 İncir ile Hz Nuh un tufan bölgesi olan

Detaylı

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15 İçindekiler Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15 Ebû Mansûr el-mâtürîdî 1. Hayatı 21 2. Siyasî ve İlmî Çevresi 25 3. İlmî Şahsiyeti 28 4. Eserleri 31 4.1. Kelâm ve Mezhepler Tarihi 31 4.2.

Detaylı

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ARAP DİLİ VE EDEBİYATI I İLH 103 1 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu

Detaylı

Güzel Bir Kitap: 'İslam Estetiği'

Güzel Bir Kitap: 'İslam Estetiği' On5yirmi5.com Güzel Bir Kitap: 'İslam Estetiği' Sanat ve edebiyat çevresinin yakından tanıdığı Turan Koç, 'İslam Estetiği' adlı kitabını çıkardı. Kitap, meraklılarına yön gösteriyor... Yayın Tarihi : 8

Detaylı

WEB PROJESİ YÖNETİMİ. Belli bir süre içerisinde, belli bir bütçe ile belirlenen hedeflere ulaşmak için uygulanan metodolojik süreçtir.

WEB PROJESİ YÖNETİMİ. Belli bir süre içerisinde, belli bir bütçe ile belirlenen hedeflere ulaşmak için uygulanan metodolojik süreçtir. BÖLÜM 1 1.1 PROJE NEDİR? WEB PROJESİ YÖNETİMİ Belli bir süre içerisinde, belli bir bütçe ile belirlenen hedeflere ulaşmak için uygulanan metodolojik süreçtir. 1.2 PROJELERİN ORTAK UNSURLARI NELERDİR? Başlama

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım. TEMEL DİNİ BİLGİLER 1 Rabbin kim? Rabbim Allah. 2 Dinin ne? Dinim İslam. 3 Kitabın ne? Kitabım Kur ân-ı Kerim. 4 Kimin kulusun? Allah ın kuluyum. 5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu

Detaylı

İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ

İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ Editörler Prof. Dr. İsmail Erdoğan - Doç. Dr. Enver Demirpolat İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ Yazarlar Prof. Dr. İsmail Erdoğan Doç.Dr. Enver Demirpolat Doç.Dr. İrfan Görkaş Dr. Öğr.Üyesi Ahmet Pirinç

Detaylı

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ 5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ Allah İnancı Ünite/Öğrenme Konu Kazanım Adı KOD Hafta Tarih KD1 KD2 KD3 KD4 KD5 KD6 Allah Vardır ve Birdir Evrendeki mükemmel düzen ile Allahın (c.c.) varlığı ve birliği

Detaylı

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL Ey İnsanlık! Sizi bir tek canlı varlıktan yaratan, ondan da eşini var eden ve her ikisinden de bir çok erkek ve kadın üreten Rabbınıza karşı sorumluluğunuzun

Detaylı

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN IÇERIK ÖNSÖZ 13 Giriş DİN VE AKAİT Günümüzde Din Algısı Sosyal Bilimcilere Göre Din İslam Açısından Din Dinin Anlam Çerçevesi İslam Dini İslam ın İnanç Boyutu Akait İman İman-İslam Farkı İman Bakımından

Detaylı

BAYRAM DALKILIÇ, HÜSAMETTİN ERDEM,

BAYRAM DALKILIÇ, HÜSAMETTİN ERDEM, Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : MANTIK Ders No : 0070040047 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 3 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim Tipi Ön

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS İslam Tarihi II ILH 214 4 2+0 2 3

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS İslam Tarihi II ILH 214 4 2+0 2 3 DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS İslam Tarihi II ILH 214 4 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet. BULUŞ YOLUYLA ÖĞRENME ETKİNLİK Ders: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ Sınıf: 9.Sınıf Ünite: İslam da İman Esasları Konu: Kitaplara İman Etkinliğin adı: İlahi Mesaj Süre: 40 dak + 40 dak Yine onlar, sana indirilene

Detaylı

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ 7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ Estetik ve Sanat Felsefesi Estetiğin Temel Soruları Felsefe Açısından Sanat Sanat Eseri Estetiğin Temel Kavramları Estetiğin Temel Sorunlarına Yaklaşımlar Ortak Estetik

Detaylı

PEYGAMBERLERE VE İLAHİ KİTAPLARA İNANÇ 7. 10. Ey Resûl! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler

Detaylı

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ (10) Şiir: İsmail Bendiderya Edit: Kadri Çelik - Şaduman Eroğlu Son Okur: Murtaza Turabi Hazırlayan: D.E.K. Kültürel Yardımcılık, Tercüme

Detaylı

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - III

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - III MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - III MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNDEKİ BAĞIMSIZ SANATÇILAR YAHYA KEMAL BEYATLI (1884 1958) Şiirleri Milli edebiyat akımına uymaz, daha çok makale ve konferanslarında bu akımı

Detaylı

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla (Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim, (o günlerde) hasta veya seferde ise o, (tutamadığı) günler sayısınca başka günlerde

Detaylı

TEMÂŞÂ FELSEFE DERGİSİ

TEMÂŞÂ FELSEFE DERGİSİ TEMÂŞÂ FELSEFE DERGİSİ Sayı 1, Haziran 2014 İmtiyaz Sahibi Editör Danışma Kurulu Prof. Dr. Karsten Harries (Yale University), Prof. Dr. Thomas Sheehan (StanfordUniversity), Prof. Dr. Richard Polt (Xavier

Detaylı

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 8 Ey insanlar! Rabbiniz birdir, atanız (Âdem) da birdir. Hepiniz Âdem densiniz, Âdem ise topraktan yaratılmıştır. Allah katında en değerli olanınız, O na karşı gelmekten

Detaylı

Dua ve Sûre Kitapçığı

Dua ve Sûre Kitapçığı Dua ve Sûre Kitapçığı Hazırlayan: Melike MÜFTÜOĞLU instagram.com/oyunveetlinliklerledinogretimi SÜBHANEKE DUASI Allah ım! Sen eksik sıfatlardan pak ve uzaksın. Seni daima böyle tenzih eder ve överim. Senin

Detaylı

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İSLÂMÎ İLİMLER FAKÜLTESİ LİSANS PROGRAMI 1. Yıl / I. Dönem Ders. Kur'an Okuma ve Tecvid I

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İSLÂMÎ İLİMLER FAKÜLTESİ LİSANS PROGRAMI 1. Yıl / I. Dönem Ders. Kur'an Okuma ve Tecvid I SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İSLÂMÎ İLİMLER FAKÜLTESİ LİSANS PROGRAMI 1. Yıl / I. Dönem 3801101 3802101 Kur'an Okuma ve Tecvid I 3801111 3802111 Arapça Dil Bilgisi I 2 2 3 3 3801112 3802112 Arapça Okuma-Anlama

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS İSLAM EĞİTİM TARİHİ ILA323 5 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Seçmeli Dersin

Detaylı

1. LİDER 2. LİDERLİK 3. YÖNETİCİ LİDER FARKI

1. LİDER 2. LİDERLİK 3. YÖNETİCİ LİDER FARKI YÖNETİCİ-LİDER FARKI VE LİDERLİĞİN YÖNETİMDEKİ ÖNEMİ Ahmet VERAL (Rapor) Eskişehir, 2011 1. LİDER Genel bir kavram olarak ele alındığında lider, bir grubun hedef oluşturma ve bu hedeflere ulaşma ve ilerleme

Detaylı

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar Ahlâk Kavramı Yrd. Doç. Dr. Rıza DEMİR İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İnsan Yönetimine Etik Yaklaşım Dersi Etik Türleri Mesleki Etik Türleri 2017 Ruhumu kudret altında tutan Allah'a yemin ederim

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ÇAĞDAŞ DİNİ AKIMLAR İLH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ÇAĞDAŞ DİNİ AKIMLAR İLH DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ÇAĞDAŞ DİNİ AKIMLAR İLH 427 7 3+0 3 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Seçmeli Dersin

Detaylı

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T+U Kredisi Akts Felsefeye Giriş IV

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T+U Kredisi Akts Felsefeye Giriş IV Adı Kodu Yarıyılı T+U Kredisi Akts Felsefeye Giriş IV 2+0 2 2 Ön Koşul Dersler Yardımcıları Amacı Öğrenme Bu dersin genel amacı; felsefe adı verilen rasyonel faaliyetin ne olduğu, nasıl ortaya çıktığı,

Detaylı

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17 İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ... 15 MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17 SAFAHAT TA DEĞERLERİMİZ... 41 Adâlet... 43 Adamlık... 47 Ahlâk... 50 Azim... 42 Birleştiricilik...

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ KASIM EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı Allah

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS MESLEKİ İNGİLİZCE II İLH 418 8 2+0 2 3

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS MESLEKİ İNGİLİZCE II İLH 418 8 2+0 2 3 DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS MESLEKİ İNGİLİZCE II İLH 418 8 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Seçmeli Dersin

Detaylı

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine "asif philosopy/mış gibi felsefe" deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar var"mış gibi" hareket edeceksin.

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine asif philosopy/mış gibi felsefe deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar varmış gibi hareket edeceksin. Diğer yazımızda belirttiğimiz gibi İmmaunel Kant ahlak delili ile Allah'a ulaşmak değil bilakis O'ndan uzaklaşmak istiyor. Ne yazık ki birçok felsefeci ve hatta ilahiyatçı Allah'ın varlığının delilleri

Detaylı

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ استواء االله عرشه ] تر [ Türkçe Turkish Abdurrahman el-berrâk Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 00-43 استواء االله عرشه» باللغة ال ية «عبد الر ن ال اك

Detaylı

MİT VE DİN İLİŞKİSİ. (Kutsal Metinlerle İlişkisi) DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

MİT VE DİN İLİŞKİSİ. (Kutsal Metinlerle İlişkisi) DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 MİT VE DİN İLİŞKİSİ (Kutsal Metinlerle İlişkisi) DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Mit ve Din Mitolojiler genel olarak dinsel, ruhani ve evrenin ya da halkların oluşumu gibi yaratılış veya türeyiş gibi temaları içerirler.

Detaylı

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok Question Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok kez karşılaşmaktayız, bu iki kavramdan maksat nedir? Answer: Kuran müfessirleri ayet ve rivayetlere

Detaylı

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma İÇİNDEKİLER Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma 1. FELSEFE NEDİR?... 2 a. Felsefeyi Tanımlamanın Zorluğu... 3 i. Farklı Çağ ve Kültürlerde Felsefe... 3 ii. Farklı Filozofların Farklı Felsefe Tanımları... 5 b.

Detaylı

başlıklı bir dersine dayanarak vermeye çalışacağız.

başlıklı bir dersine dayanarak vermeye çalışacağız. Sual: Kur'an harflerini yazmanın maddi sırları var mıdır? Bazı rivayetlerde, Kur'an harfi ile yazılmış olan dua, ayet gibi kıymetli şeyleri yazmak, üzerinde taşımak veya okumaktan bahs ediliyor Bunları

Detaylı

Merkez / Bitlis Temel İslam Bilimleri /Tasavvuf Ana Bilim Dalı.

Merkez / Bitlis Temel İslam Bilimleri /Tasavvuf Ana Bilim Dalı. Adı Soyadı Ünvan Doğum Yeri Bölüm E-posta : Bülent AKOT Doç. Dr. Merkez / Bitlis Temel İslam Bilimleri /Tasavvuf Ana Bilim Dalı. bulentakot@hotmail.com EĞİTİM BİLGİLERİ Derece Bölüm Program Üniversite

Detaylı

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır. İslam çok yüce bir dindir. Onun yüceliği ve büyüklüğü Kur an-ı Kerim in tam ve mükemmel talimatları ile Hazret-i Resûlüllah (S.A.V.) in bu talimatları kendi yaşamında bizzat uygulamasından kaynaklanmaktadır.

Detaylı

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir. ÖRNEKLER DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHL. BİLGİSİ ÜNİTE: 1. ÜNİTE (KADER İNANCI) KONU: KAZA VE KADER İNANCI KADER: Kelime olarak KAZA: Kelime olarak kader; bir şeye gücü kaza, hükmetmek, - Su 100 yetmek, biçimlendirmek,

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS TÜRK DİLİ II TRD103 2 2+0 2 2 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 15 Sayı 1 Ocak-Haziran 2015 T. C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ 2015 (15/1) Ocak-Haziran

Detaylı

ĐLÂHĐYAT FAKÜLTESĐ DERGĐSĐ

ĐLÂHĐYAT FAKÜLTESĐ DERGĐSĐ ÇUKUROVA ÜNĐVERSĐTESĐ ĐLÂHĐYAT FAKÜLTESĐ DERGĐSĐ Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 11 Sayı 2 Temmuz-Aralık 2011 ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ISSN: 1303-3670 Sahibi

Detaylı

Dilin Tanımı DİLİN TANIMI, ÖZELLİKLERİ / DİL-MİLLET İLİŞKİSİ

Dilin Tanımı DİLİN TANIMI, ÖZELLİKLERİ / DİL-MİLLET İLİŞKİSİ DİLİN TANIMI, ÖZELLİKLERİ / DİL-MİLLET İLİŞKİSİ Dilin Tanımı 2 Türkçe Sözlükte; İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan. (1998/I:

Detaylı

HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi

HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308-6944 www.hikmetyurdu.com Hikmet Yurdu, İmam Matüridî ve Matürîdîlik Özel Sayısı, Yıl: 2, S.4 (Temmuz-Aralık 2009), ss. 235-239 Kitap

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURAN IKUMA VE TECVİD II İLH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURAN IKUMA VE TECVİD II İLH DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURAN IKUMA VE TECVİD II İLH 102 2 4+0 4 5 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu

Detaylı

AVCILIK. İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir.

AVCILIK. İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir. AVCILIK İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir. Avcılık İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen Avcılık eskiden; İnsanın kendisini korumak, Karnını doyurmak, Hayvan ehlileştirmek,

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Tefsir II ILH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Tefsir II ILH DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS Tefsir II ILH 204 4 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

Umberto Eco... ( )... In Memoriam

Umberto Eco... ( )... In Memoriam Umberto Eco... (1932-2016)... In Memoriam TEMÂŞÂ FELSEFE DERGİSİ Sayı 5, Temmuz 2016 İmtiyaz Sahibi Prof.Dr. Arslan TOPAKKAYA Editör Prof.Dr. Arslan TOPAKKAYA Editör Yrd. Yrd. Doç. Dr. E. Erman RUTLİ

Detaylı

ZAFER TALHA ÇİMEN 8/E - 1453

ZAFER TALHA ÇİMEN 8/E - 1453 ÖZEL EGE LİSESİ (ORTAOKULU) DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ KAZA VE KADER (Allah, herkesin ne yapacağını bilip yazdığına göre, insanların hayır işlemesinin bir anlamı var mı? İslam da İnsanın İradeli Fiilleri

Detaylı

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ KISA ÖZET

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 14 Sayı 2 Temmuz-Aralık 2014 T. C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ 2014 (14/2)

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara Üniversitesi 2015

ÖZGEÇMİŞ. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara Üniversitesi 2015 ÖZGEÇMİŞ 1. Adı ve Soyadı: 2.Doğum Tarihi: 29 Ocak 1978 3.Ünvanı : Doç. Dr. 4.Öğrenim Durumu: Doktora DERECE ALAN ÜNİVERSİTE YIL Lisans İlahiyat Ankara 2000 Yüksek Lisans Doktora ve Din Bilimleri (İslam

Detaylı

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ) ESTETİK (SANAT FELSEFESİ) Estetik sözcüğü yunanca aisthesis kelimesinden gelir ve duyum, duyularla algılanabilen, duyu bilimi gibi anlamlar içerir. Duyguya indirgenebilen bağımsız bilgi dalına estetik

Detaylı

İçindekiler. Değişim. Toplumsal Değişim. Değişim Eğitim ilişkisi. Çok kültürlülük. Çok kültürlü eğitim. Çok kültürlü eğitim ilkeleri

İçindekiler. Değişim. Toplumsal Değişim. Değişim Eğitim ilişkisi. Çok kültürlülük. Çok kültürlü eğitim. Çok kültürlü eğitim ilkeleri İçindekiler Değişim Toplumsal Değişim Değişim Eğitim ilişkisi Çok kültürlülük Çok kültürlü eğitim Çok kültürlü eğitim ilkeleri Değişim Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde; bir zaman dilimi içindeki değişikliklerin

Detaylı

KİŞİSEL BİLGİLER. İlyas CANİKLİ. Yrd. Doç. Dr. Temel İslam Bilimleri

KİŞİSEL BİLGİLER. İlyas CANİKLİ. Yrd. Doç. Dr. Temel İslam Bilimleri KİŞİSEL BİLGİLER Adı-Soyadı: İlyas CANİKLİ Unvan: Yrd. Doç. Dr. Doğum Yeri ve Yılı: Samsun-Terme/ 1966 Bölüm: Temel İslam Bilimleri Tel: 0530 9576891 E-Posta: icanikli@mynet.com; ilyascanikli@gmail.com

Detaylı

NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR?

NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR? Asiye Türkan NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR? İNSAN NEDEN EVLENİR? İlim ilim bilmektir İlim kendin bilmektir Sen kendini bilmezsen Bu nice okumaktır.

Detaylı

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ Bu Beldede İlim Ölmüştür Rivayet edildiğine göre Süfyan es-sevrî (k.s) Askalan şehrine gelir, orada üç gün ikamet ettiği halde, kendisine hiç kimse gelip de ilmî bir mesele hakkında

Detaylı

ALLAH TEÂLÂ'YA ÎMÂN. Muhammed Şahin. ] تر [ Türkçe Turkish. Tetkik : Ümmü Nebil

ALLAH TEÂLÂ'YA ÎMÂN. Muhammed Şahin. ] تر [ Türkçe Turkish. Tetkik : Ümmü Nebil ALLAH TEÂLÂ'YA ÎMÂN الا يمان باالله تعا ] تر [ Türkçe Turkish Muhammed Şahin Tetkik : Ümmü Nebil 2009-1430 1 الا يمان باالله تعا» باللغة ال ية «بن مسلم شاه مد مراجعة: أم نبيل 2009-1430 2 Allah Teâlâ'ya

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : KELAM TARİHİ Ders No : 0070040093 Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 3 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim

Detaylı

Nefsini Bilen Rabbini Bilir

Nefsini Bilen Rabbini Bilir Mehmedkirkinci.com Nefsini Bilen Rabbini Bilir Nefis, zat manasına gelir. Yani cisim ve ruhun ikisine birlikte nefis denilir. Nefis, insanın daire-i hayatı içindeki cisim, ruh ve kalbin ve onlar içindeki

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS SİYER II İLH 114 2 2+0 2 2 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri

Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : 00004003 Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim

Detaylı

Gençler, "İrade, Erdem ve Hürriyet" Temasıyla Buluştu

Gençler, İrade, Erdem ve Hürriyet Temasıyla Buluştu Gençler, "İrade, Erdem ve Hürriyet" Temasıyla Buluştu Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, "İnsana düşen, iradesini kontrol altında tutarak, onu her daim iyilik ile erdem yolunda kullanmaktır. Diyanet İşleri

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı İnsanın Evrendeki

Detaylı

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız. (Kur an 50/16 Kaf)

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız. (Kur an 50/16 Kaf) Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız. (Kur an 50/16 Kaf) Her uzun yol bir adımla başlar. Olmasını istediğimiz her şey uzun

Detaylı

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI DEĞERLER EĞİTİMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ Bir milletin ve topluluğun oluşumunda maddi

Detaylı

KUR AN ve SAHÂBE SEMPOZYUMU

KUR AN ve SAHÂBE SEMPOZYUMU XII. TEFSİR AKADEMİSYENLERİ KOORDİNASYON TOPLANTISI KUR AN ve SAHÂBE SEMPOZYUMU (22-23 MAYIS 2015 / SİVAS) Editör Prof. Dr. Hasan KESKİN Yrd. Doç. Dr. Abdullah DEMİR Sivas 2016 Cumhuriyet Üniversitesi

Detaylı

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS.476-1453 Ortaçağ Batı Roma İmp. nun yıkılışı ile İstanbul un fethi ve Rönesans çağının başlangıcı arasındaki dönemi, Ortaçağ felsefesi ilkçağ felsefesinin bitiminden modern düşüncenin

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : TÜRK DİLİ I Ders No : 00700400 : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 2 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim Tipi Ön Koşul

Detaylı

GÖKKUŞAĞI KOLEJİ PYP SORGULAMA PROGRAMI

GÖKKUŞAĞI KOLEJİ PYP SORGULAMA PROGRAMI GÖKKUŞAĞI KOLEJİ PYP SORGULAMA PROGRAMI 2017-2018 SINIF / YAŞ haklar ve lar, haklar ve lar 4/5 YAŞ Ailemizi ve kültürlerimizi bilmek kimliğimizi geliştirmemizi sağlar. Aile kültürümüz Aile kültürleri arasındaki

Detaylı

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL Önsöz Klasik ilimler geleneğimizin temel problemlerinden birine işaret eden tevil kavramını en geniş anlamıyla inanan insanın, kendisine hitap eden vahyin sesine kulak vermesi ve kendi idraki ile ilâhî

Detaylı

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ. EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ www.almuwahhid.com 1 Müellif: Şeyhu'l-İslam İbni Teymiyye (661/728) Eser: Mecmua el-feteva, cilt 4 بسم هللا الرحمن الرحيم Selefin, kendilerinden sonra gelenlerden daha alim, daha

Detaylı