YOUR HELPING HAND CAN TURN DESPAIR INTO HOPE Help: Yardım etmek Hand: El Turn into:...'ya dönüştürmek Despair: Umutsuzluk Hope: Umut

Transkript

1 YOUR HELPING HAND CAN TURN DESPAIR INTO HOPE Help: Yardım etmek Hand: El Turn into:...'ya dönüştürmek Despair: Umutsuzluk Hope: Umut Yardım Eliniz Umutsuzluğu Umuda Dönüştürebilir It is difficult for people living in a prosperous country to imagine what it is like to grow up in one of the poor countries in Africa, Latin America and Asia. Difficult: Zor Live: Yaşamak Prosperous: Zengin, müreffeh Country: Ülke Imagine: Hayal etmek Grow up: Büyümek Poor: Fakir Zengin bir ülkede yaşayan insanlar için Afrika, Latin Amerika ve Asya daki fakir ülkelerden birinde büyümenin nasıl olduğunu hayal etmek zordur. In many developing countries, millions of children die from malnutrition and disease before they even reach adulthood. Many: Birçok Developing country: Gelişmekte olan ülke Children: Çocuklar Die: Ölmek Malnutrition: Yetersiz beslenme Disease: Hastalık Reach: Ulaşmak, erişmek Adulthood: Yetişkinlik Gelişmekte olan birçok ülkede milyonlarca çocuk yetişkinliğe erişemeden yetersiz beslenme ve hastalıktan ölmektedirler. For those who survive, life is cruelly hard. Survive: Hayatta kalmak Cruelly: Aşırı, insafsızca Hard: Zor Hayatta kalabilenler için de yaşamak epeyce zorlu olmaktadır. They live in the most basic kind of hut. Basic: Basit Kind: Tür, çeşit Hut: Kulübe Onlar en basit kulübelerde yaşamaktadırlar. Their water for drinking, washing and cooking comes from the local river or stream. Water: Su Drink: İçmek Wash: Yıka(n)mak Cook: Yemek yapmak Come from: -den gelmek Local: Yerel, bölgesel River: Nehir Stream: Akarsu, dere İçmek, yıkanmak ve yemek yapmak için (kullandıkları) su bölgedeki nehir ya da akarsulardan gelmektedir. They have to work from dawn till dusk, almost from the time they can walk. Work: Çalışmak From dawn till dusk: Şafaktan günbatımına Almost: Nereseyse Walk: Yürümek Onlar neredeyse yürümeye başladıkları zamandan itibaren, şafaktan günbatımına dek çalışmak zorundadırlar. 1

2 And for much of the year they go hungry. Go hungry: Aç olmak, aç olmaya devam etmek Ve yılın büyük bir bölümünde açtırlar. An average family income is $ 10 to 15 a month. Average: Ortalama Income: Gelir Month: Ay Ailelerin aylık ortalama gelirleri ayda 10 ile 15 dolar arasındadır. Worse still, they lack the opportunity to improve their lives because there is no education or training in practical skills. Worse: Daha kötüsü Lack: Yoksun olmak Opportunity: Fırsat, şans Improve: Artırmak Education: Eğitim Training: Eğitim, alıştırma Practical skills: Uygulamaya dönük/pratik beceriler Daha kötüsü, onların hayatlarını geliştirme/iyileştirme fırsatları da bulunmamaktadır çünkü pratik beceriler(ini geliştirmek) için eğitim ya da hazırlık/alıştırma verilmemektedir. This is what we in 'World Family' are working to change - and we need your help to succeed. World Family: Dünya/İnsanlık Ailesi Change: Değiştirmek Need: İhtiyaç Succeed: Başarı Dünya Ailesi (kuruluşu) olarak değiştirmeye çalıştığımız şey budur - ve başarmak için sizin yardımınıza ihtiyacımız var. What We Are Doing Ne Yapıyoruz? In 25 countries of Africa, Asia, Central and South America we are giving poor people a chance to improve their own lives through setting up small-scale development projects. Central: Merkezi South: Güney Give: Vermek, sağlamak Chance: Şans Through: Aracılığıyla, yoluyla Set up: Kurmak Small-scale: KÜçük çaplı Development: Gelişme, kalkınma Project: Proje Afrika, Asya, Merkez ve Güney Amerika'nın 25 ülkesinde fakir insanlara küçük çaplı kalkınma projeleri sağlayarak hayatlarını iyileştirmeleri için şans vermekteyiz. We are helping to build schools, dig wells, provide medicines and - most important of all - teach the skills the people need. Build: İnşa etmek Dig: Kazmak Well: Su kaynağı, kuyu Provide: Sağlamak Medicine: İlaç Important: Önemli Teach: Öğretmek Skill: Beceri Need: İhtiyaç 2

3 Okullar inşa etmeye, kuyu kazmaya, ilaç sağlamaya ve -hepsinden önemlisi- insanların ihtiyaç duydukları becerileri öğretmeye yardım ediyoruz. To give just one example, in the Embu area of Kenya we are helping to equip and run a mobile clinic to improve child care; providing textbooks for the local school; helping to build tanks to conserve rainwater; and training local people in agricultural and income generating skills. Give: Vermek Just: Sadece Example: Örnek Area: Bölge, alan equip: Donatmak, tahsis etmek Run: İşletmek, çalıştırmak, sürdürmek Mobile: Gezici Child care: Çocuk bakımı Textbook: Ders kitabı Tank: Su tankı Conserve: Korumak, muhafaza etmek, depolamak Rainwater: Yağmur suyu Agriculture: Tarım Generate: Üretmek Sadece bir örnek olarak, Kenya'nın Embu bölgesinde çocuk bakımı (olanaklarını) geliştirmek için gezici klinik tahsis ve çalıştırılmasına yardım ediyoruz; yerel okul için ders kitapları sağlıyoruz; yağmur suyunu depolamak için su tankları yapmaya yardım ediyoruz; yerel halkın tarımla ilgili ve gelir sağlama becerilerini geliştirmelerine yardım ediyoruz. We know that we cannot really help the world's poor by giving them handouts. Know: Bilmek Really: Gerçekten Handout: Bildiri, sadaka, bağış Dünyanın yoksullarına sadaka vererek/dağıtarak onlara gerçek anlamda yardım edemeyeceğimizi biliyoruz. Nor can we impose preconceived Western solutions on them since the solutions which are forced upon people turn out to be useless in many cases. Nor: Ne de Impose: Empoze etmek Preconceived: Önceden belirlenmiş Western: Batılı Solution: Çözüm Since: Çünkü Forced: Zorlamak Turn out to:...'ya dönüşmek Useless: Anlamsız, kullanışsız Case: Durum Ne de önceden belirlenmiş Batılı çözümleri onlara empoze edebiliriz; çünkü insanlara zorla sunulan çözümler bir çok durumda bir işe yaramamaktadırlar. Our approach is to help people solve their problems in their own way. Approach: Yaklaşım Solve: Çözmek Own way: Kendine has yöntem Bizim yaklaşımız insanlara sorunlarını kendi yöntemleriyle çözmelerine yardım etmektir. What You Can Do To Help Yardım Etmek için Siz Ne Yapabilirsiniz? Today we are asking you to join our worldwide family and to hold out a helping hand to a child who urgently needs it. Today: Bugün Ask: Sormak, istemek Join: Katılmak Worldwide: Dünya genelindeki Hold out: Tutmak Hand: El Utgently: Acil olarak, bir an evvel Need: İhtiyaç duymak 3

4 Bugün biz sizin dünya çapındaki ailemize katılmanızı ve ona acil ihtiyacı olan bir çocuğa yardım elini uzatmanızı istiyoruz. You can do it now, by agreeing to sponsor a child. Agree: Onaylamak, kabul etmek Sponsor: Desteklemek, karşılamak, yardım etmek Bunu bir çocuğu desteklemeyi kabul ederek şimdi yapabilirsiniz. Your sponsorship can give them the chance to go to school or provide some of the other things that many of us take for granted. Sponsorship: Destek Other: Diğer, öteki Many: Birçok Take for granted: Oldu kabul edilen, önemli gördüğümüz Desteğiniz onlara (çocuklara) okula gitme şansı verebilir ya da bir çoğumuzun önemli kabul ettiği diğer bazı şeyleri sağlayabilir. That is, we never question the availability of these things because we have no doubts about their existence. That is: Yani Never: Hiçbir zaman Question: Sormak, sorgulamak Availability: Uygunluk Doubt: Şüphe Existence: Varlık Yani/aslında biz bu şeylerin olup olmadığını asla sorgulamayız çünkü var olduklarından şüphe duymayız. In addition to this, it can give their families the chance to learn basic hygiene and health care. In addition: Ayrıca, ek olarak Learn: Öğrenmek Hygiene: Temizlik Healt care: Sağlık bakımı Buna ek olarak, bu, onların ailelerine temel hijyen ve sağlık bakımını öğrenme fırsatını da sunar. And it can start their communities on the long and gradual process of raising their living standards. Start: Başla(t)mak Community: Topluluk, cemaat On the long and gradual proccess: Uzun ve aşamalı bir süreçte Raise: Artırmak, yükseltmek Living standards: Hayat standardı Ve bu, onların topluluklarının yaşam standartlarını artıracak uzun ve aşamalı süreci başlatabilir. Because you are sponsoring one particular youngster, you'll have the joy of seeing the difference that your help makes. Particular: Belirli Youngster: Genç Have: Sahip olmak Joy: Keyif, eğlence See: Görmek Difference: Fark Make: Yapmak, neden olmak Belirli bir genci desteklediğiniz için, yardımınızın neden olduğu farklılığı görme keyfine sahip olacaksınız. You'll see the child growing up - learning, developing and gaining in strength and confidence over the years - through letters, photographs and regular progress reports. Child: Çocuk Grow up: Büyümek, yetişmek Gain: Kazanmak, elde etmek Strength: Güç Confidence: Güven Over the years: Yıllar içinde 4

5 Letter: Mektup Regular: Düzenli Progress: İlerleme Report: Rapor Çocuğun büyüdüğünü -yıllar içinde öğrendiğini, geliştiğini, güç ve güven kazandığınımektuplar, fotoğraflar ve düzenli ilerleme raporlarıyla göreceksiniz. You can play a vital role in our work. Play a role: Rol oynamak Vital: Hayati Bizim çalışmamızda/işimizde hayati bir rol oynayabilirsiniz. As a sponsor, the help that you give will go towards practical development to benefit a whole family and community. Practical: Pratik, uygulamaya dönük Development: Gelişim Go towards: Yönelmek Benefit: Yararlanmak Whole: Bütün, tamamen Bir sponsor olarak vereceğiniz yardım, tüm aile ve topluluğun yararlanabilmesi için pratik gelişme sağlayacaktır. That's because we realise that we cannot improve the life of an individual child without supporting and strengthening the family, and raising the living standards of the community as a whole. That's because:...'dan dolayı Realise: Fark etmek, farkında olmak Improve: Artırmak Individual: Birey, kişi Without: -siz/sız Support: Desteklemek Sterengthen: Güçlendirmek Raise: Artırmak Bunun nedeni, aileyi destekleyip güçlendirmeden ve topluluğun/toplumun yaşam standartlarını bir bütün olarak yükseltmeden, tek bir çocuğun hayatını daha kaliteli hale getiremeyeciğimizi fark etmiş olmamızdır. 5