İyimser Bir Gezi Yazısı. Kerem ALTIPARMAK Av. Hakan LAMPER Av. Kezban HATEMİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "İyimser Bir Gezi Yazısı. Kerem ALTIPARMAK Av. Hakan LAMPER Av. Kezban HATEMİ"

Transkript

1 Gezi nin Hatırlattığı Hak: Barışçıl Toplantı İyimser Bir Gezi Yazısı Demokratikleşme ve Barış Süreci Kerem ALTIPARMAK Av. Hakan LAMPER Av. Kezban HATEMİ kocaeli barosu Sayı 3 / Yıl 2013 BÜLTENİ GEZİ EYLEMLERİ VE DEMOKRATİKLEŞME SORUNU Başkan dan Av. M. TAMER SOLAKOĞLU KOCAELİ BAROSU BAŞKANI Sevgili Meslektaşlarım; Bültenimizin bu sayısını ülkemizin son yıllarda yaşadığı en önemli toplumsal olay olan Taksim Gezi Parkı Eylemleri ne ayırdık. Taksim Gezi Parkı nda, Topçu Kışlası adı altında AVM yapılmasını protesto eden vatandaşlarımızın, kolluk güçleri tarafından orantısız güç ve şiddet kullanılarak dağıtılmak istenilmesiyle başlayan eylemler neredeyse tüm kentlerimize yayılarak günlerce sürmüştür. Ülkemiz genelinde çeşitli illerde yapılan eylemler sırasında beş vatandaşımız ve bir polis memurumuz ölmüş, 8163 vatandaşımız ve 900 polis memurumuz yaralanmış, 126 vatandaşımız da tutuklanmıştır. Siyasi iktidar gezi eylemlerini, iktidara karşı faiz lobisi ve uluslar arası güçler tarafından ülkemizin gelişmesini engellemek için çıkarılmış dış mihraklı olaylar olarak değerlendirirken, eylemciler ve muhalefet ise, bu eylemleri hiç bir politik amaç gütmeyen ve apolitik gençlerin yeşiline, çevresine, kentine, özgürlüklerine sahip çıkma hareketi olarak değerlendirmiştir. Devamı Sayfa 2 de Kanada Basınında Gezi Parkı Serbülent TURAN Devamı Sayfa 7 de Gezi ye Dair Stj. Av. Yiğit TİMUR Devamı Sayfa 8 de Meslektaşlarımıza Gezi Eylemlerini ve Sonrasını Sorduk Röportajlar Devamı Sayfa 14 te Sinema Rehberi Av. Nesrin AKTAŞ Devamı Sayfa 20 de

2 2 KENTSEL DÖNÜŞÜM KOCAELİ BAROSU BÜLTENİ Başkan dan TAKSİM GEZİ PARKI PROTESTO OLAYLARI BASIN AÇIKLAMASI Av. M. TAMER SOLAKOĞLU KOCAELİ BAROSU BAŞKANI Gezi eylemlerini herkes kendi bakış açısından farklı değerlendirebilir. Bu eylemlerin çıkışı, gelişimi ve sonuçları ile ilgili olarak çeşitli görüş ve düşünceler ileri sürebilir. Ancak siyasal iktidarın son zamanlarda bireysel hak ve özgürlükler, demokrasi ve hukuk devletini baskı altına almaya yönelik politikalar uygulamaya başladığı düşüncesi toplumda önemli ölçüde taraftar bulduğu için, Taksim Gezi Parkı Eylemleri ülke genelini sarmış ve bu kadar ağır bilanço oluşmuştur. Gezi eylemleri ülkemizde geçmişte olduğu gibi, siyasal iktidara ve egemen görüşe muhalefet eden, farklı görüş ve düşünceleri dile getirmeye çalışan girişimlerin siyasal iktidarlar tarafından şiddetle bastırıldığını ve demokratikleşme sorunumuzun devam ettiğini göstermiştir. Bu eylemlere siyasal iktidarın göstermiş olduğu sert tavır demokrasi kültürümüzün tüm dünya tarafından Sahibi Kocaeli Barosu Adına Baro Başkanı Av. M. Tamer SOLAKOĞLU Yazı İşleri Müdürü Av. Çiğdem DEMİRCAN Yönetim Yeri Ankara Karayolu No: 111 Kocaeli Plaza K:5 İzmit/KOCAELİ yeniden değerlendirilmesine ve demokrasimiz hakkında olumsuz düşüncelerin oluşmasına sebep olmuştur. Bu anlamda, 1940 lı yıllarda çok partili hayata geçişte başlayan ve askeri darbelerle sık sık kesintiye uğrayan genç demokrasimizi güçlendirmek için, kişi hak ve özgürlüklerine müdahalenin sınırlarını yeniden belirlemek, çoğunluklu değil çoğulcu demokrasiyi işletmek, tek tip insan yetiştirme gayretinden vazgeçmek gerekmektedir. Bunun için de, kişi hak ve özgürlüklerini temel alan tüm kurum ve kurallarıyla işleyen demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin inşasını temel alarak iktidarıyla, muhalefetiyle bu yönde çaba sarf etmemiz gerekmektedir. Saygılarımla. Baskı - Tasarım Şen Matbaa Özveren Sokak 25/A-B Demirtepe - Ankara Tel: Faks: e-posta: senmatbaa@gmail.com Taksim Gezi Parkı nda topçu kışlası görünümlü AVM yapılmasına yönelik girişimi protesto etmek üzere, sivil toplum örgütleri ve vatandaşlarımız tarafından başlatılan eylemler, kolluk güçleri tarafından orantısız güç ve şiddet kullanılarak bastırılmak istenilmiştir. Bunun sonucunda, İstanbul da başlayan eylemler, neredeyse ülkemizin tüm kentlerine yayılmıştır. Çağdaş, demokratik devletin temel ilkelerinden biri, vatandaşların kamu işlerinin sevk ve idaresine katılma hakkıdır. Bu hak, yapılacak işlerle ilgili vatandaşların bilgilenmeleri, sürece dahil edilmeleri ve onaylarının alınmalarını kapsar. Taksim Gezi Parkı Projesi de kent insanına sorulmadan, onayı alınmadan gündeme getirilmiştir. Vatandaşların kamu işlerine sevk ve idaresine katılma hakkı gözetilmeksizin yapılan işler antidemokratik olmaya mahkumdur. Demokratik hukuk devletinde kişi hak ve özgürlükleri, devlet tarafından öncelikle korunması gereken haklardandır. Hukuk devletinde kişiler haklarını kamu düzenini bozmadan barışçıl bir şekilde arayabilirler. Bu anlamda, kentini, sokağını, ağacını, yeşilini korumak isteyen ve bunun için demokrasinin sağladığı özgürlük ortamında var olan protesto hakkını kullanan vatandaşlarımıza kolluk güçleri tarafından orantısız güç ve şiddet kullanılmıştır. Kolluk güçlerinin gösterdiği tavır ve şiddet demokratik hukuk devletinde kabul edilemez. Demokratik haklarını kullanan vatandaşlarımıza yönelik kolluk güçleri tarafından yapılan müdahaleler ne yazık ki, olayları ve gerginliği arttırmış, vatandaşlarımız ile kolluk güçlerini karşı karşıya getirmiştir. Kocaeli Barosu olarak; Siyasi iktidarı, vatandaşlarımızın demokratik taleplerini dikkate almaya ve demokratik tepkilere karşı demokrasinin özünde olan hoşgörüyü hayata geçirmeye davet ediyoruz. Kolluk güçlerinin, vatandaşlarımızın kamu düzenini bozmayan barışçıl gösterilerine müdahale etmemeleri gerektiğini bir kez daha belirtiyoruz. Vatandaşlarımıza demokratik taleplerini barışçıl bir biçimde ifade etmelerinin meşru olduğunu telkin ederek, provakatif eylemlerden kaçınmalarını istiyor ve herkesi sağduyulu olmaya çağırıyoruz.

3 KOCAELİ BAROSU BÜLTENİ GEZİ NİN HATIRLATTIKLARI 3 GEZİ NİN HATIRLATTIĞI HAK: BARIŞÇIL TOPLANTI Kerem ALTIPARMAK* Anayasa da açıkça herkesin izin almaksızın toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı bulunmasına rağmen, Türkiye de sıklıkla izinsiz toplantı kavramının kullanıldığını gözlemlemek mümkündür. Yetkililerin, toplantının demokratik bir hak olduğunu ancak bunun gösterilen zaman ve yerde yapılması gerektiğini vurgulamaları bir yana, medyada da izinsiz toplantıların dağıtıldığını duymak şaşırtıcı değildir. Öyle ki, bu yaklaşım nedeniyle, on yıllardır ülkenin Güneydoğu sunda neredeyse bütün siyasal toplantılar şu veya bu şekilde yasaya aykırı bulunup dağıtılırken izinsiz toplantılar ın dağıtıldığı şeklinde haberleştirilmektedir. Gezi Parkı eylemleri sırasında, yüzbinlerce insan bu kez Batı daki büyük şehirlerin merkezlerine inince benzer bir dilin tedavüle sokulduğunu görebiliyoruz. Bu dil kısaca şöyle özetlenebilir: İzinsiz toplantıya tabii ki müdahale edilecekti, Parkta oturulmasına, paçavraların asılmasına ne kadar müsaade edilebilirdi?, Provokatörler vardı, artık bunlara barışçıl eylem denemezdi, Polis tabii ki kuvvet kullanarak yasadışı toplantıları dağıtacaktı, Toplanmak isteyen 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Yasasına göre toplanmalıydı. Oysa yasaklana yasaklana unutulan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının özü bu iddiaların tamamının yanlış olduğunu gösteriyor. Gezi olayları, birçok şey gibi toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını da tekrar düşünmemizi mümkün kılıyor. Barışçıl Toplantı İzin Gerektirir mi? Anayasa nın 34. maddesine göre Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Bu nedenle izin almanın bir koşul olamayacağı açık. Bununla birlikte, bu hüküm anıldığında, hemen aynı maddenin 3. fıkrası hatırlatılıyor. 3. fıkraya göre: Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir. Burada bahsedilenin 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası olduğu, bu yasadaki usullere uyulmasının gerekli olduğu sıklıkla ifade ediliyor sayılı Yasa ve barışçıl toplantı üzerinde etkisine ilişkin bir kaç hususu açıklamak gerekir sayılı Yasa, Anayasadaki izinsiz toplantı hakkını ortadan kaldıramaz. Nitekim, Yasa izin değil bildirim koşulu getirmektedir (Bkz. md. 10). İkincisi, bu Yasa, 12 Eylül müdahalesinin hemen ardından çıkarılmış bir darbe yasasıdır ve demokratik değerleri koruduğunu söylemek zordur. Üçüncü olarak, 2911 sayılı Yasaya dayalı toplantı ve gösteri yürüyüşü engellemeleri defalarca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ne (AİHS) aykırı bulunmuştur. Bu nedenle, bu yasanın Anayasa nın 90. maddesi uyarınca insan hakları sözleşmelerine ve AİHM içtihadına uyumlu bir şekilde yorumlanması zorunludur. Bu açıdan insan hakları hukuku bakımından barışçıl gösteriye ilişkin aşağıdaki ölçütlerin mutlaka gözetilmesi gerekir. Anayasa 34/3 Düzenleme Gerektiriyor, Kısıtlama Değil Anayasanın 34. maddesinden anlaşılabileceği gibi yasal düzenlemenin amacı sadece Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller i düzenlemek olabilir. Bir başka deyişle bu yasanın asli amacı, yasaya aykırı davrananların cezalandırılması değil, Anayasa da koruma altına alınan bir hakkın başka ve hak ve özgürlüklerle uyumlu bir şekilde kullanılmasını sağlayacak güvenceleri düzenleme altına almaktır. Her ne kadar bu düzenleme içinde yasal koşulları ihlal edenlere bazı yaptırımlar öngörülebilirse de, kural barışçıl toplantının yapılması, istisnası bunun sınırlandırılmasıdır. Bu nedenle, koşullara her uymayan toplantıyı, sırf yasaya aykırı diye şiddet kullanarak dağıtmak izinsiz toplantı hakkını anlamsız bırakacaktır sayılı Yasanın da bu şekilde yorumlanması mümkün değildir. AİHM, toplantı ve gösteri yürüyüşünün bildirime ve hatta izne tabi olmasızın toplantı hakkını düzenleyen 11. maddenin ruhuna aykırı olmadığını düşünmektedir. Bu yükümlülük, bir yandan başkalarının hakkını korumayı hedeflerken bir yandan da barışçıl gösteri yapacakların haklarını güvence almayı mümkün kılar. Örneğin, önceden bildirilmiş bir toplantı için trafik düzenlemesi yapılması mümkün olurken, diğer yandan göstericilerin zarar görmesi halinde acil müdahale etmek için ambülans bulundurmayı da olanaklı kılar. Ancak yukarıda belirtildiği gibi yapılacak düzenlemenin amacı yasadışı toplantıları dağıtmak değil, barışçıl toplantıları başka hak ve özgürlüklerle birlikte mümkün kılmaktır. Bu nedenle, Devletler toplantı ve gösteri yürüyüşünü düzenleme görüntüsü altında, bu hakka yönelik makul olmayan dolaylı sınırlandırmalardan da kaçınmak zorundadır[1] sayılı Yasa, AİHS e aykırı olarak sözleşmede korunan barışçıl toplanma özgürlüğünü kısıtlayan gizli engellerle[2] doludur. Gerek idare, gerekse mahkemeler bu engelleri Sözleşme ile uyumlu bir şekilde yorumlamak yükümlülüğü altındadır. Gezi Parkı eylemleri, bu gizli engellerin tipik örneklerini sergilemektedir Sayılı Yasa nın 10. maddesi toplantı yapılabilmesi için 48 saat önceden bildirim yapılması gerekliliği getirmekte, 22. maddesi ise parklarda toplantı yapılmasını yasaklamaktadır. Aynı şekilde, 7. madde açık yerlerdeki toplantılar ile yürüyüşler güneşin batışından bir saat önceye, kapalı yerlerdeki toplantılar saat e kadar sürebileceğini düzenlemektedir. Eğer bu hükümler lafzi olarak yorumlanırsa, bir parkın yıkımına karşı çıkanların, o parkta değil ve fakat örneğin Çağlayan da eylem yapması gerekir. Aynı şekilde, 48 saat önce bildirim verilmesi gerektiği için tüm ağaçlar sökülünceye kadar toplantı ve gösteri * Kerem Altıparmak, AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi, İnsan Hakları Merkezi Bu yazı tarihinde Bianet te yayımlanmıstır.

4 4 GEZİ NİN HATIRLATTIKLARI KOCAELİ BAROSU BÜLTENİ yapılması mümkün olmayacaktır. Saat kuralı uygulanırsa, Başbakan ın yurtdışından dönüşünde yaptığı Havaalanı toplantısı otomatik olarak yasadışı hale gelecektir sayılı Yasa örneklerinin gösterdiği gibi ilk başta yasak değil düzenleme gibi gözüken kurallar toplantı ve gösteri yürüyüşünü anlamsız hale getirebilir. Bu gibi durumlarda, düzenlemeyi yapan yasa değil, doğrudan temel hakkı güvenceye alan Anayasa/insan hakları sözleşmesi uygulama alanı bulur. AİHM, mevcut olaya anında cevap verme gereğinin doğduğu bazı özel durumlarda, anında toplanma hakkının bildirim ödevinin önüne geçebileceğini kabul etmektedir.[3] Özellikle, o an yapılmayan eylem daha sonra anlamsız hale gelecekse, bildirim yükümlülüğe uyulmaması toplantı özgürlüğünün doğal sonucudur[4]. Gezi Parkında başlatılan eylem de tam bu niteliktedir. Parkın yıkılmasından sonra eylemin bir anlamı kalmayacaktır. Benzer bir durumu yer bakımından da vurgulamak gerekir. 1 Mayıs tarihsel önemi nedeniyle Taksim de kutlanmalıdır. Yasal yer olarak gösterilen Çağlayan, Kadıköy gibi yerler verilmek istenen mesajın engellenmesi anlamına gelir.[5] Yasadışı Olsa da Barışçıl Toplantı Engellenemez Bir toplantı, yasada öngörülen koşulları yerine getirmese bile, şiddet içermediği sürece salt bu nedenle müdahale edilemez. Bazı toplantı ve gösteriler hiçbir şekilde kamu düzenini bozmayabilir, kamu düzenine zarar vermeyebilir. Halka açık bir alanda gerçekleştirilen çoğu toplantı ise günlük yaşamın akışını belirli bir ölçüde bozacak bir karışıklığa ve düşmanca tepkilere yol açabilir. Ancak AİHM, söz konusu düzeni bozan durumun bile, tek başına, toplanma özgürlüğü hakkına yönelik müdahaleyi haklı kılamayacağı kanaatindedir. Mahkemeye göre, yasadışı hale gelmişse bile şiddet kullanılmayan bir toplantıya, 11. maddede korunan toplanma hakkı anlamını tamamen yitirmemesi için belirli bir ölçüde hoşgörü gösterilmelidir.[6] Bu söylenenlerden şu alt sonuçları çıkarmak mümkündür: i. Yasadışı olsa bile şiddet içermeyen toplantıya hoşgörü gösterilmeli, hemen müdahale edilmemelidir. ii. Belirli bir hoşgörü kavramı, birden fazla ölçütü dikkate almayı gerektirir. Toplantının kamusal tartışmaya katkısı ve önemi, verilen süre içerisinde mesajın verilip verilmediği, toplantının devamının başka kişilerin hak ve özgürlüklerine etkisi gibi. Gezi Olayları bu açıdan da ilginçtir. Onbinlerce kişinin katıldığı ve toplumu yakından ilgilendiren gösterilerin gerçekleştiği sırada, salt trafiğin tıkandığı gerekçesiyle güç kullanarak toplantının dağıtılması toplantı hakkını ihlal edecektir. Dahası, eylemin başkalarının hak ve özgürlüklerini kısıtlama düzeyi düştükçe, hoşgörü yükümlülüğü arttığı için ilk günlerde parkta oturan eylemcilere karşı gerçekleştirilen ağır müdahalelerin, toplantı hakkının özüne dokunduğunu söylemek mümkündür. Barışçıl Toplantının Süresi Barışçıl bir toplantının ilelebet devam ettirilip ettirilemeyeceği de önemli bir sorundur. Teorik olarak, başkalarının hakkını ve kamu düzenini etkilemediği sürece barışçıl toplantı hakkı sınırsız süreyle yürütülebilir. Cisse/Fransa davasında yasadışı 200 göçmen, iki ay süreyle Paris Aziz Bernard Kilisesini işgal etmiştir. Eylem barışçıl olduğu için Kiliseye gidenlere zarar vermemiş ve kamu düzenini bozmamıştır. AİHM 2. ayın sonunda yapılan müdahaleyi, açlık grevine girenlerin sağlık durumlarının bozulmuş olması ve sıhhiye koşullarının tamamen yetersiz kalması nedeniyle zorunlu görmüştür.[7] Çiloğlu ve Diğerleri/Türkiye davasında ise Cumartesi annelerinin 176. kez Galatasaray Lisesi önünde gerçekleştirdiği toplantıya yapılan müdahale istenen mesajın verilmiş olması ve bu eylemin trafiği ve kamu düzenini etkilediği gerekçesiyle sözleşmeye uygun bulunmuştur.[8] Karşıoy yazan yargıçların da saptadığı gibi Mahkeme kendi içtihadı ile çelişkili bir şekilde sınırlandırma gerekçelerini geniş yorumladığı bu kararda, önemli bir noktanın altını çizmiştir. Kamu düzenini bozduğu iddia edilen bir toplantı, barışçıl olduğu sürece mesaj verilinceye kadar sürdürülebilir. Gezi Parkında yapılan eylem için başkalarının veya bizzat eylemcilerin hakkının çiğnendiği iddiasını ileri sürmek mümkün değildir. Parkın başkalarının da hizmetine açılması iddiası ise zaten eylemin parkın yıkılmasına ilişkin iddialar nedeniyle gerçekçi gözükmemektedir. Ülke çapında yapılan eylemler söz konusu olduğunda ise gösterilerin süresi ile taleplerin önemi arasındaki ilişkiye dikkat çekmek gerekir. Burada makul bir süre vermek zor olsa da, kolluğun ilk günden itibaren yoğun kuvvet kullandığı düşünüldüğünde toplantı hakkının süreç boyunca ağır bir şekilde ihlal edildiğini tespit etmek mümkündür. Müdahalenin Yöntemleri Sınırsız Olamaz Hak ve özgürlüklerin bazı istisnai hallerde sınırlandırılabilir olması, bu sınırlandırmanın dilendiği şekilde yapılabileceği anlamına gelmez. Bir toplantıya kuvvetle müdahale edildiğinde müdahaleden etkilenebilecek insanları üç gruba ayırmak mümkündür: Barışçıl gösteri ve toplantı yapanlar, barışçıl gösteriye şiddet karıştıranlar ve olaya dışarıdan katılanlar. Türkiye de, kolluk güçlerinin toplantıları dağıtmasının rutin iki gerekçesi bulunmaktadır. Bunlardan biri, toplantının yasa dışı olmasıdır. Yukarıda açıklandığı gibi barışçıl bir toplantının salt yasadışı olduğu için şiddet kullanılarak dağıtılması insan haklarına aykırıdır. İkinci rutin gerekçe, provokatörlerin göstericilerin içine karışarak şiddete yöneldikleridir. AİHM, konuya ilişkin ilk içtihatlarından itibaren, hak sahibi kişi kendi davranışları ile hukuka aykırı bir eylemde bulunmadıysa, çok önemli olan toplantı hakkının başkalarının eylemleri nedeniyle kısıtlanamayacağını belirtmektedir.[9] Genel olarak barışçıl niteliğini kaybetmeyen bir toplantıda yer yer şiddet olayları gerçekleşmişse, kendi şiddet olaylarına karışmayan kişi, toplantıyı terk etmediği için cezalandırılamaz. Kolluk güçlerinin, barışçıl gösteri yapanlarla şiddete başvuranları ayrıştırma ödevi vardır.[10] Mahkeme, bir kişinin, kendisi davranış ve niyetlerinde barışçıl kaldığı bir gösteri sırasında başkalarının arazi şiddet eylemleri veya cezalandırılabilir davranışları nedeniyle toplantı hakkını kullanmaktan mahrum bırakılamayacağını belirtmektedir.[11] Bu içtihat şu şekilde açıklığa kavuşturulabilir. Devletler, sadece kamu malını ve düzenini değil ve fakat barışçıl gösteride bulunanları da şiddete başvuranlardan korumak zorundadır. Kamu düzeni, Devletin vatandaşlardan korunduğu değil insanların temel hak ve özgürlüklerini maksimum düzeyde kullanabildiği bir düzeni ifade eder. Bu nedenle, barışçıl bir şekilde başlayan bir eyleme bir şekilde şiddet bulaştıysa, alınacak önlem tüm gösteriyi sonlandırmak değil ve fakat mümkünse şiddete başvuranları, barışçıl eylemcilerden ayıracak kolluk önlemleri almaktır. Gün ve Diğerleri davasında belirtildiği gibi barışçıl bir gösterinin sonunda bazı kimselerin bu fırsatı kullanarak şiddete başvurmaları, niyeti barışçıl olan bir toplantıya katılanların toplanma hakkına müdahaleyi haklı kılmaz.[12] Gezi olaylarında bir kez daha görülen, kolluk kuvvetlerinin genel yaklaşımı bu ilkelerle tamamen çatışma halindedir. Olaylar boyunca, kolluk hedef gözetmeksizin, şiddete başvuran başvurmayan ayrımı yapmaksızın, yoğun bir şekilde gaz ve tazyikli su kullanmıştır. Bu araçların gerçek amacının şiddete başvuranları caydırmak olduğunu söylemek mümkün değildir. Çünkü kulla-

5 KOCAELİ BAROSU BÜLTENİ GEZİ NİN HATIRLATTIKLARI 5 nıldığı ifade edilen i aşkın gaz bombası onbinlerce barışçıl göstericiyi etkilemiş, bazı kişiler doğrudan gaz kapsülünden yaralanmış, toplam yaralı sayısı 8000 leri bulmuştur. Böylesi bir müdahalenin yukarıda ilkeleri ortaya koyulan, barışçıl gösterici-şiddete başvuran gösterici ayrımını yapmadığı açıktır. O nedenle, şiddete başvuranlar vardı, gaz kullanmaktan başka çaremiz yoktu açıklamasının da bir geçerliliği yoktur. Gösteriye katılmayan ama dışarıda olmasına rağmen etkilenen kişilerin durumu da dikkate alınmalıdır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılması şüphesiz başkalarının hak ve özgürlükleri ile çatışabilir. Bununla birlikte, salt başkalarının rahatsız olması, bu hakkın sınırlanması meşru kılmaz[13]. Ne var ki, kolluk güçleri, toplantıya katılmayanların toplantıya yapılacak müdahaleden zarar görmemesi için gerekli organizasyonel önlemleri almak zorundadır. DİSK ve KESK davasında Hükümet, bazı göstericilerin Şişli Etfal Hastanesine gizlendiğini, bu nedenle Hastaneye yönelik gaz bombası kullanıldığını iddia etmiştir. AİHM, bu müdahalenin zorunlu ve orantılı olduğunu söylemenin imkansız olduğunu belirtmiştir.[14] Gezi Olayları sırasında, başta Divan Oteli olmak üzere, kapalı alanlara yönelik saldırıların tamamında aynı durum geçerlidir. İçeride bulunan kişilerin sağlık durumları gözetilmeksizin, kapalı alanlara yönelik gaz atılması hem toplantı ve gösteri yürüyüşünün hem de kötü muamele görmeme yasağının ihlali anlamına gelir.[15] Gazın keyfi ve yoğun kullanımı başka sorunlara da yol açmaktadır. Herkes evden çıkarken gideceği merkezi yerde polisin gaz kullanabileceğini hesaba katmak zorunda değildir. Yaşlılar, çocuklar, sağlık sorunları olanlar toplantıya katılmasalar bile keyfi gaz kullanımından yoğun bir şekilde etkilenmektedir. Polisin, akrep ismi verilen araçlarla ara sokaklara gaz atması ile bırakınız dışarı çıkıp olaylardan etkilenenleri, yaz sıcağında camını açan birçok insan gaz kullanımından olumsuz etkilenmiştir. Nihayet, müdahalenin meşru olduğu, şiddete başvuranlara yönelik kuvvet kullanılması durumunda bile kullanılacak gücün sınırları iyi çizilmelidir. Sinek öldürmek için balyoz kullanılması ifadesi, Türkiye deki toplantılara yapılan müdahaleler için kullanılabilir. Bir kişinin bedensel bütünlüğüne yapılan saldırı ile kamu düzenin sağlanması arasında bir tartı işlemi yapılamaz. Kolluk, yapacağı müdahalede kötü muameleye başvurmamak zorundadır. [16] Dahası, Türkiye deki cezasızlık sorununun bir uzantısı toplantılara yapılan müdahalelerdeki şikayetlerde görülmektedir. Toplantı sonrasında gerçekleşen gözaltı işlemlerinde kötü muamele gördüğünü söyleyen kişilerin yaptıkları başvurular, savcılar tarafından toplantının illegal olması gerekçesiyle reddedilmektedir.[17] Oysa bu gibi davalarda incelenmesi gereken tek şey toplantının illegal olup olmaması değildir. Evet yasal bir toplantıya müdahale eden polis suç işlemiş olacaktır. Ancak, yasaya aykırı olan bir toplantıya müdahale eden polisin de, yakalanan kişi şiddete başvurmuş olsa bile, dilediği gibi davranma imkanı yoktur. Her bir vakada, somut olarak kullanılan şiddetin müdahalenin gerektiği sınırlar içerisinde kalıp kalmadığı incelenmelidir. Gezi olayları sırasında, yapılan gözaltılar da orantısız güç kullanıldığı sıklıkla ifade edilmiştir. Bunun kanıtlandığı durumlarda Türk Ceza Kanununun 256. maddesinde düzenlenen zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu işlenmiş olacaktır. Bununla birlikte, olaylara ilişkin bazı iddia ve görüntülerin işkence suçundan incelenmesi gerekir. Adından da anlaşılabileceği gibi 256. maddenin uygulanabilmesi için kolluğun zor kullanma yetkisine sahip olması gereklidir. Kolluğun zor kullanma yetkisi yoksa ve insanlar üzerinde şiddet kullanıyorsa, diğer koşulları da taşıması koşuluyla burada artık işkence suçundan bahsetmek gerekir.[18] Antalya da bir otoparkta yakalanan ve hiçbir direniş göstermeyen iki gencin dayak görüntülerinin 256. madde kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu durumda polisin zor kullanma yetkisi yoktur, eylem tipik bir işkence suçudur. Toplantı ve gösteri yürüyüşüne müdahale somut gerekçe gerektirir Barışçıl toplantıyı dağıtmak için göstericiler taş attı vs. gibi genel ifadelerin kullanılması yeterli değildir. Hükümet bunu iddia ettiği takdirde, kimin nasıl bir şekilde şiddet kullandığını göstermelidir.[19] DİSK ve KESK davasında, 1 Mayıs 2008 de izinsiz olarak İşçi Bayramı nı Taksim de kutlamak isteyen gruplara polis müdahale etmiş, Hükümet bu müdahalenin nedenlerinden biri olarak göstericilerin taş atmasını göstermiş ancak bu iddiasını destekleyecek hiçbir veri sunamamıştır.[20] Benzer bir şekilde, Gün vd./türkiye davasında Hükümet, yılları arasında gerçekleşen olaylara ilişkin istatistikler sunarak toplantı hakkını kısıtlamanın neden gerekli olduğunu göstermeye çalışmıştır. AİHM, somut vakada nasıl bir zorunluluk olduğunun araştırılmadığı durumda genel istatistiklere dayanarak sınırlamaya gitmenin kabul edilemeyeceğini belirtmiştir.[21] Gezi olayları açısından bakıldığında da, bir yerde bir tarihte taş atılması nedeniyle her toplanmaya şiddetle cevap verilebileceği anlamına gelmez. Her bir şiddet kullanımının, genel ve muğlak sözlerden bağımsız olarak, neden gerekli olduğunun delilleri ile gerekçelendirilmesi gerekir. Elimizde şiddet görüntüleri var, provokatörler var, yine benzer oyunlar oynanacak şeklinde gerekçelere dayanarak toplantı hakkının kısıtlanması mümkün değildir. Genel Nitelikli Toplantı Yasağı Koyulamaz Gösterileri yasaklayan genel kararlar alınması kural olarak mümkün değildir. Böyle bir kısıtlama, ancak ve ancak daha hafif önlemlerle giderilemeyecek derecede ağır risklerin var olması halinde kabul edilebilir. Şiddete teşvik ve demokratik ilkelerin reddi durumları hariç, yetkililer açısından şoke edici ve kabul edilemez görüş ve kelimeler kullanılması, meşru kabul edilemeyecek taleplerin ileri sürülmesi nedeniyle toplantı özgürlüğünü kısıtlayan genel önlemler alınması demokrasiyi tehlikeye düşürecektir.[22] AİHM, Cizre de Abdullah Öcalan ın gözaltına alınmasının yıldönümü nedeniyle tüm toplantıların ertelenmesine ilişkin kararı, böyle bir riskin bulunmaması nedeniyle Sözleşme ye aykırı bulmuştur.[23] Benzer bir durumun, belki fazlasıyla, Gezi olaylarına ilişkin bir daha toplantı yapılmasına izin verilmeyeceği gibi beyanlar açısından da bulunduğunu söylemek mümkündür. Bu tür genel kısıtlamalar, toplantı hakkının özüne aykırıdır. Sonuç Gezi olayları, yukarıda örneklediğimiz insan hakları içtihadından daha geniş bir kitleyi ve talepleri ilgilendirmektedir. Süreç boyunca dile getirilen taleplerin çok geniş bir kitlenin siyasi talepleri olduğu çok açıktır. Tamamen spontane bir şekilde birleşen toplulukların, 2911 Yasada öngörülen düzenleme kurulu oluşturma ve diğer koşulları yerine getirmemiş olması çok doğaldır. Bununla birlikte, bu durum, insanların toplantı ve gösteri yürüyüşü haklarını elinden almaya gerekçe olamaz. Gezi sonrasında yapılması gereken, yeni sosyal medya yasaları çıkarak ifade özgürlüğünü daha da boğmak değil, çoğulcu bir demokrasinin doğal gereği olan toplantı ve gösteri hakkını yeniden tanımak ve genişletmektir. (KA/EKN)

6 6 GEZİ NİN HATIRLATTIKLARI KOCAELİ BAROSU BÜLTENİ İYİMSER BİR GEZİ YAZISI Av. Hakan LAMPER On yıldan uzun süredir daha çok öğlen yemeklerinde bir araya geldiğimiz, yaklaşık on kişilik bir meslektaş grubumuz var. Bir saatten fazla süren öğlen yemeklerimizde genellikle günlük siyasi gündeme ilişkin konuları konuşuyoruz. Bu grupta AKP li, CHP li, BDP li, MHP li si ile siyasi yelpazenin hemen her kesiminden arkadaşımız var. Zaman zaman tansiyon ve sesimizin tonu yükselse de kalp kırmamaya, telafisi mümkün olmayacak kırılganlıklara sebep olmamaya özen göstererek birlikteliğimizi sürdürüyoruz. Ülke genelinde asla bir araya gelemeyen siyasi düşünceleri yıllardır en azından öğlen yemeklerinde bir araya getiriyor, karşılıklı olarak birbirimizden öğreniyor, etkileşiyor ve farkında olmadan birbirimizi dönüştürüyoruz. Aynı geminin içinde, aynı yöne gitmek zorunda olan insanlarız. Kuşkusuz bu birlikteliği sağlamanın yolunun karşılıklı saygı ve tahammül olduğunun bilinci ile yalnız ve güzel ülkem insanının da buna çok ihtiyacı olduğunu da arada sırada içtenlikle ve özlemle dile getiriyoruz. Bir aydan uzun süredir devam eden Gezi gündemi ister istemez masamızın birincil konusunu oluşturunca konu özelindeki toplumsal ayrışma masamızı da etkiledi. Asla toplumda görüldüğü gibi sert bir ayrışma yaşanmadı, aradaki çizgi bir nebze kalınlaşsa da kalıcı olmadı. Ancak kaçınılmaz olarak ton sertleşti, hararet yükseldi. Sorumlu konumda olan ve gündelik çıkarlar doğrultusundaki siyaseti her şeyin üstünde tutan siyasetçiler safları sıklaştırmak, kitlelerini kemikleştirmek uğruna soğuk savaş dönemi siyasetine devam ederken öne çıkarılan malzemeler ister istemez farklılıkları derinleştirip kitleleri birbirinden uzaklaştırıyor. Son derece sağduyulu ve temkinli yaklaşsak da masamız bu gerginlikten nasibini alıyor. Olayların tahlilini yaparken insanlar içinde ya da yakınında olduğu siyasi grubun olayları ele alış şekline sahip çıkmaya çalışsa da, çağın gerisinde kalmış siyasi anlayışlar taraftarlarını uzun süre peşinden sürükleyemiyor. Bu anlamda ne iktidarın dış mihrak senaryoları, ne de muhalefetin 80 öncesinde kalmış sloganları gelişen bir toplumun geleceğinde liderlik yapacak güce sahip değil. Seksen öncesinde adeta dondurulmuş olan solcular hala faşizme karşı omuz omuza sloganı ile kitleleri heyecanlandırmaya çalışsa da etkileri en fazla halay ve davul-zurnadan ibaret sendika eylemleri kadar oluyor. O nedenle yıllardır süregelen eski tip siyasi eylemlerden farklı olan gezi eylemleri dikkat çekiyor, etkili oluyor ve iktidarda tedirginlik yaratıyor. Günümüzdeki olaylar üzerinden kitlelere hitap ederken bir siyasi grubun diğerine karşı haklılığını ispatlama çabasının argümanları ne 27 Mayıs darbesi, ne de Sivas katliamı olmamalı. Hala bu argümanlara başvuruyor olmak en azından ulaşılmak istenen kitleyi fazlasıyla hafife almaktır. Bu toprakların tarihinde kuşkusuz çok haksızlık, çok adaletsizlik yaşandı. Gündelik siyaset yaparken kabuk bağlamaya yüz tutmuş yaraları kanatmak belki siyaseten tırnak içinde bir başarı sağlayabilir, ancak yaralar kabuk bağlamadıkça bir arada huzurlu bir gelecek hayal etmek pek mümkün değildir. Toplumun gerisinde kalmış siyasi anlayışlar ve bunların temsilcileri ile yapılacak siyasetin bu toplumda fayda olarak karşılığının olmadığını, bu tarzın özellikle bizim gibi çok parçalı toplumlarda onarılmaz hasarlara yol açabileceğini anlamak için daha fazla acıya ihtiyaç olduğunu hiç sanmıyorum. Yıllardır kalıplaşmış sloganların dışına çıkamayan siyasi literatürümüz Gezi Eylemcileri sayesinde renkli ve eğlenceli bir hale büründü. Siyasi arenada bol miktarda bulunan derinliksiz zekadan, anlamakta zorlandığı ve anlayamadığı için de küçümsediği kuşağın zeka ve espri dolu Mustafa Keser in askerleriyiz sloganını tahlil etmesini beklemiyoruz elbet. Ancak farklı kesimleri birbirine düşman etmenin bu topluma fayda sağlamayacağını anlamak için de fazla zeki olmaya gerek olduğunu sanmıyorum. Ortalık duruldukça, yaşanan siyasi atmosferi öğlen yemeklerinde tartışırken bazen fazla gerilen ve kırıcı olabilen arkadaşlarımın bir arada olabilmek ve gönül almak için gösterdiği çaba umut verirken, aynı naiflikten yoksun siyasilerin geçmişe ait ilkelliklerinden bir mahcubiyet hissetmemesi tabi ki insanın moralini bozuyor. Ancak her şeye rağmen toplumun sığ siyasi anlayışları aşabileceğine olan inancı yitirmemek, bu doğrultuda umudu diri tutmak gerekiyor. Bizim öğlen yemeği gurubu gezi eylemlerinin en hararetli döneminde dağılmadı. Zaman zaman yaşanan gerginlikler siyasi arenada ne yazık ki pek rastlanmayan medeni bir tartışma üslubu ile her seferinde aşıldı. Dilerim ki toplum da bir gün ortaçağda kalmış siyasetçileri ve anlayışlarını aşarak geleceği mutlu bir şekilde paylaşacaktır. Farklı kesimlerin bir arada barış ve huzur içinde yaşadığı günler siyasi arenada yaratılan dalgalar nedeni ile şimdilik uzak görünse de umutlu olmak, geminin rotasını bu doğrultudan hiç saptırmamak gerekiyor. Ne diyelim? Diren masa, çare Drogba

7 KOCAELİ BAROSU BÜLTENİ GEZİ NİN HATIRLATTIKLARI 7 KANADA BASININDA GEZİ PARKI Serbülent TURAN* Türkiye ile arasındaki ciddi mesafeye rağmen Kanada basını da 31 Mayısta Gezi Parkı nda başlayıp tum yurda yayılan protestolara duyarsız kalmadı. Haberlerin genel tonu Almanya nın ünlü dergisi Der Spiegel in 17 Haziran haberinin sertliğinde değilse de (Der Spiegel Istanbul da Nefret Söylemi: Erdoğan Ateşe Benzin Döküyor 1 başlıklı haberinde Başbakan Erdoğan ı son iki haftanın despotu ve delirmiş bir despot görüntüsü çiziyor diye tarif etmişti) yine de güçlü bir eleştirel ton gözden kaçacak gibi değildi. Eleştirilerin özellikle, Erdoğan in gösteriler karşısında takindigi anti-demokratik tutum ve polisin göstericilere orantısız güç kullanması konularına odaklandığı görüldü. Kanada nın devlet televizyonu CBC (Canadian Broadcasting Corporation) Haziran ayı sonunda gösterilerin bilançosunu 78 şehirde 9000den fazla yaralı ve 4 ölü olarak verirken Kanada genelinde neredeyse bütün haberler olaylardan hükümeti ya da daha sıklıkla Başbakan ı sorumlu tuttular. Gösterilerin ilk günü olan 31 Mayısta ülke nin en çok satan gazetesi (yaklasik 1 milyon) Globe and Mail de çıkan kısa bir haber ağaçları korumak için yapılan barışçı gösterilerin polis tarafindan şiddetle dağıtılmasının Türkiye çapında hükümet karşıtı öfkeli gösterileri tetikledi ğini yazdı. Protestoların hız kesmeden devam etmesi ve polis şiddetinin artması üzerine Kanada daki haber kanallarının da ilgisi artmaya başladı. CBC hem televizyonda hem de radyoda yayımlanan 5 Haziran tarihli haberini Erdoğan: Sultan mı Demokrat mı? başlığıyla verdi ve Başbakan ı yeminli düşmanı Beşar Esat a benzemek le suçladı. Ülkenin en yüksek satışlı ikinci gazetesi Toronto Star 11 Haziran da Istanbul daki yabancı gazeteci ve Insan Hakları Orgutleri nden topladıkları bilgilerle polisin kalabalığa hedef gözeterek gaz bombası attığını ve hastanelere dahi saldırıldığını yazdı. 72 avukatın da tutuklandığını yazan gazete Adeta Savaş ibaresini kullandı. Kanada nın internet teki haber kanallarından CJ News ise 14 Haziran daki haberinde Türk basınının sessizliğine dikkat çekerek şunları yazdı: gazetecilerin hükümetten aldıkları emirle mi sustuğu yoksa haberlerini tam bir itaat içerisinde kendilerinin mi sansürlediği hala belli değil. 15 Haziran da Calgary Herald Gazetesi hem CNN Türk teki penguen belgeselinden hem de BBC muhabirinin hükümet tarafından ajanlıkla suçlanmasından bahsederek Erdoğan hükümeti protestoların boyutunu ve ne hakkında olduğunu saklamak için elinden gelen her şeyi yapıyor dedi. 18 Haziran da CBC protestolara dair haberinde BM Insan Hakları Komisyonu Başkanı Navi Pillay dan şu sözlere yer verdi: kolluk kuvvetleri sorumlu tutulmalıdır ve hükümet polis tarafından uygulanan aşırı şiddet kullanımı ve diğer insan hakları ihlalleri mağdurlarına tazminat vermelidir. Son olarak 4 Temmuz tarihli hayli uzun haberinde Globe and Mail Gazetesi son ayda Istanbul da meydana gelen şiddet ve baskı yı senelerdir Türkiye nin Güneydoğu sunda Türklerin haberi olmadan yaşananlara benzetti ve Kürtler ve Aleviler şimdi bizi anladınız mı? diye soruyor diye yazdı. Polis şiddetinden, sindirilmiş medyanin oto-sansüründen, protestocuların, gazetecilerin, avukat ve doktorların tutuklanmasından da uzun uzun bahseden gazete olayların Başbakan ın kontrolünden çıktığını ve tüm saklama çabalarına rağmen Erdoğan hükümetinin karanlık yanını gösterdiğini yazdı. Basında yer alan bu haberlerin yanı sıra, sosyal medyada da Gezi Parkı na kayda değer bir ilgi vardı. Kanada nın önde gelen bazı Üniversitelerinde (York University, McGill University, University of British Columbia) öğrenciler video klipler hazirlayarak Gezi Parkı direnişine destek verdiler. Genel olarak bakıldığında Kanada basınının ve kamuoyunun Gezi Parkı olaylarını ilgiyle izlediği, polisin ve hükümetin sert tutumunun ise eleştirildiği söylenebilir. * UBC, Siyaset Bilimi, Doktora 1 Hateful Speech in Istanbul: Erdoğan Throws Fuel on Flames, Der Spiegel, 17 June 2013;

8 8 GEZİ NİN HATIRLATTIKLARI KOCAELİ BAROSU BÜLTENİ GEZİ YE DAİR Stj. Av. Yiğit TİMUR tekerleği dönüyordu çağların yaklaşıyordu bize doğru bir yaratılmamış yarın Dünyamıza hoş geldiniz. Hoş geldiniz, çünkü bu yeni dünyayı tanımıyordunuz. Yarattığınız başka bir evrenin içindeydiniz. Bu nedenle görmediklerinizi, göstermediniz de. Ama penguenlerin dünyasından başka hayatlar da vardı. Ve insanlar, yalnız olmadıklarını keşfettiler. Vay be benim gibi binlercesi varmış diyecekler, yalnızlaştırıldıkları için kapıldıkları teklik hissinden sıyrılacaklardı. Çünkü insanlar artık hiç olmadıkları kadar iletişim halinde, eğitimli ve özgürlükçüydüler. Sandığınız gibi politikadan anlamıyorlardı, umduğunuz gibi gizli ajandaları da yoktu. Bir kişi için değil, herkes için sokağa dökülmüşlerdi. Bir çatıları olmadığından seçmişlerdi sokakları belki de. Bir düşünceye sokamadıkça, bir kalıba girdiremedikçe, bir çatıya hapsedemedikçe velhasıl somut bir düşman yaratamadıkça öfkelendiniz üstadım. Üstelik öfkenizden toplumun tüm katmanları; sanatçılar, aydınlar, yazanlar, çizenler, vekiller, hekimler, yargıçlar, avukatlar üzerlerine düşen payı alacaklardı. Bunca insanın söylemine kulak vermek bir büyüklüktü, bir erdemlikti, bir demokrasi gereğiydi oysa. Salt seçime indirgenemeyecek olduğunu Irak ve Afganistan modelleriyle kolaylıkla kanıtlayacağımız demokrasi, her bireyin eşit oy hakkına sahip olduğu, bu yolla özünde eşitliğe dayanan, özgürlükçü bir yaşam biçimi, bir zihniyet meselesiydi. Ne var ki çağlayan savunmanın cüppeleriyle yerlerde sürüklenmesi, Hipokrat a kelepçe geçirilmesi demokrasiye yeğ tutulacaktı. Mahkeme kararını bekleyeceğiz açıklaması olağan bir durum değilmiş gibi alkışlanacaktı. Güçler ayrılığı size engeldi nasıl olsa. Yedi manşetin kiri, sabunlu ılık suyla çıkamayacak kadar çok olacak, demokratik talepler arzını yaratamayacaktı. Vaat ettiğiniz ekonomik ve siyasal liberalizme rağmen çoktan ikincisini ilkine tercih ettiğiniz anlaşılacak, siyasal liberalizmi bir ayak bağı olarak gördüğünüz ortaya çıkacaktı. Askeri vesayetten kurtulduğumuza dair naralar atılırken siyasi vesayet altında kaldığımız su yüzüne çıkacak, yetmez ama evetler İzmir marşıyla uğurlanacaktı. Mini mini birlerimiz okuma yazma öğrenemeden birinci sınıfı bitirecek, gazetecilerimiz basın özgürlüğünde Çin ve İran la yarışacaktı. Devlet büyüklerimiz sigaradan ekmeğin tuz oranına, çoluktan çocuğun sayısına, hosteslerin ruj rengine kadar hayatımıza müdahale edecek, bir vatman dahi ahlak dersi verir olucaktı. Ne var ki, güneşin kavuruşundan ağacın gölgesine sığınanlar, ulu bir çınarın köklerini yeşertti. Öyle ki bencileyin fidanlar can verdi de, öbek öbek sürü sürü çığlık çığlık kır çiçekleri, kilim kilim yayıldılar vatanın yaşla sulanmış topraklarına. Umut ve inanç yüklü yüreklerin önünü ne sis perdeleri durdurabilecekti ne de yaban biber tarlaları. Zira gelmişti kavurucu güneşin süpernovası.

9 KOCAELİ BAROSU BÜLTENİ FAALİYETLER 9 YARGIYA MÜDAHALE EDİLEMEZ BASIN AÇIKLAMASI 22 Nisan 2013 tarihli Bizim Kocaeli Gazetesi nde, Kocaeli Adliyesi Hakimi Mesut ERBAŞ ın Halkevleri üyelerinin 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu na muhalefet nedeniyle gözaltına alınması sonrasında yapılan sorguları sonucunda tutuklamayarak serbest bırakması sonrasında, polis memurlarınca tutulan tutanağın Kocaeli Valiliği nce Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu na gönderilerek, Hakim Mesut ERBAŞ tan şikayetçi olunduğu haberi yer almıştır. Belirtmek isteriz ki, 2911 Sayılı Kanuna muhalefet suçundan şimdiye kadar gözaltına alınan tüm şüpheliler haklarında başkaca suç isnadı bulunmadığı takdirde kanunda öngörülen hükümler çerçevesinde tutuksuz yargılanmaktadırlar. Her şeyden önce tutuklama kararı bir ceza değil, önlemdir. Kural değil, istisnadır. Tutuklama kararı insanların özgürlük hakkını kısıtladığı için, mahkemelerce son derece dikkatli verilmesi gereken kararlardandır. Bu sebeple, uluslararası hukukta, tutuklama kararı verilebilmesi için, kuvvetli suç işleme şüphesinin varlığını gösteren olgular ile birlikte, şüphelinin kaçma ve delilleri karartmasına yönelik kuvvetli şüphe hallerinin varlığının gerekli olduğu kabul edilmektedir. Ülkemizde ceza yargılaması sırasında keyfi ve gereksiz tutuklamaların önemli bir sorun teşkil ettiği, infaza dönüşmeye başlayan uzun tutukluluk süreleri sebebiyle kişilerin adil yargılama hakkının ihlal edildiği, yüksek sesle dile getirilmekte, bu sebeple yargı reformu kapsamında çıkartılan yargı paketleri ile tutuklama konusunda yeni düzenlemeler getirilmektedir. Halkevleri üyelerinin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmaları sonrasında, mahkeme hakimi hakkında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu na yapılan şikayet, yargıyı etkileme ve müdahale anlamına gelmektedir. Yargı bağımsızlığına saygı duymak ve yargı bağımsızlığına gölge düşürecek tutum ve davranışlardan özenle kaçınmak öncelikle kamu görevi yapan kişi ve kurumların titizlikle uyması gereken bir kuraldır. Yargının bağımsız ve tarafsız olması gerektiği her türlü tartışmanın dışındadır. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının gerekçesi yargının işlevini yerine getirirken her türlü egemen güce karşı korunmasıdır. Bu demokratik hukuk devleti anlayışının gereğidir. Çünkü herhangi bir harici etki ve baskıya karşı korunamadığı sürece hakim adaleti hukuka uygun olarak dağıtamaz. Hakimi tek bağlayıcı güç adalet anlayışı, hukuk ve vicdanı olmalıdır. Anayasamızın 138. maddesinde Hakimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler denilerek yargı bağımsızlığı güvence altına alınmıştır. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu na yapılan şikayet sonrasında, yüksek kurulca Hakim Mesut ERBAŞ hakkında soruşturma açılması halinde bile, ilimizde yaşanabilecek benzer olaylarda Kocaeli Adliyesi ndeki tüm hakimlerin bundan etkilenerek farklı kararlar verebilecekleri açıktır. Bu anlamıyla, yüksek kurula yapılan şikayet, hakimlerin verecekleri tutuklama kararlarını etkilemeye yönelik açık bir müdahaledir. Kocaeli Barosu olarak, bağımsız yargıyı etkileme çabasını kınıyor, hukukun üstünlüğüne ve yargı bağımsızlığına her zaman sahip çıkacağımızı bir kez daha belirtiyoruz.

10 10 FAALİYETLER KOCAELİ BAROSU BÜLTENİ YENİ TÜRK TİCARET KANUNU KONULU SEMİNER YAPILDI KOCAELİ BAROSU 75. YIL KÜTÜPHANESİ AÇILIŞ TÖRENİ YAPILDI Baromuzun düzenlediği YENİ TÜRK TİCARET KANUNU konulu seminer 11 Mayıs 2013 Cumartesi günü Gebze Ticaret Odası Konferans Salonu nda yapıldı. Sempozyuma konuşmacı olarak Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Özel Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet BAHTİYAR, Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Levent BİÇER, Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Aytaç KÖKSAL ve Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esra HAMAMCIOĞLU katıldılar. Meslektaşlarımız YENİ TÜRK TİCARET KANUNU konulu semineri ilgiyle izlediler. Baromuzun 75. Kuruluş Yıldönümü sebebiyle, meslektaşlarımızın katkılarıyla Yuvacık Levent Kırca - Oya Başar İlkokulu na yaptırılan KOCAELİ BAROSU 75. YIL KÜTÜPHANESİ nin açılış töreni 26 Nisan 2013 Cuma günü saat da Yuvacık Levent Kırca - Oya Başar İlkokulu nda yapıldı. Kocaeli Barosu 75. Yıl Kütüphanesi nin açılış törenine Baro Başkanımız Av. M. Tamer SOLAKOĞLU, Başiskele Kaymakamı Ali PAR- TAL, Başiskele İlçe Milli Eğitim Müdürü Cemil AKKAYA, Başiskele İlçe Emniyet Müdürü Adil ÖZTIRAK, Başiskele Belediye Başkan Yardımcısı Köksal AYABAKAN, Önceki Dönem Baro Başkanlarımızdan Av. Tacettin DEĞER, Av. M. Bora ULUÇ, Av. Ersayın IŞIK, Baro Yönetim Kurulu Üyelerimiz ve Baro Çocuk Hakları Merkezi Üyesi meslektaşlarımız katıldılar. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan açılış töreninde Yuvacık Levent Kırca Oya Başar İlkokulu öğrencileri Kütahya ve Trabzon yöresi halk oyunları gösterisi sergilediler. Oyunların ardından protokol konuşmalarına geçildi. Yuvacık Levent Kırca Oya Başar İlkokulu Müdür Vekili Halil Kocatürk konuşmasında, okullarına kazandırdığımız kütüphane sebebiyle Baromuza teşekkür etti. Baro Başkanımız Av. M. Tamer Solakoğlu da konuşmasında, 1938 yılında kurulan Baromuzun bu yıl 75. yıl kuruluş yıldönmünü kutladığımızı, Baromuzun kuruluşundan bugüne geçen süre içerisinde çağdaş demokratik hukuk devleti ve demokrasi hedefine ulaşmak için çalıştığını, ancak bu hedefe varabilmek için öncelikle çocuklarımızın iyi eğitim almaları gerektiğine inandıklarını, bu anlamda da bir sosyal sorumluluk olarak kuruluşumuzun 75. yılında bir kütüphane yaparak eğitime az da olsa katkıda bulunmak istediğimizi belirtti ve Kocaeli Barosu 75. Yıl Kütüphanesi nin çocuklatımıza yararlı olmasını diledi. Konuşmaların ardından Başiskele Kaymakamı Ali Partal, Baro Başkanımız Av. M. Tamer Solakoğlu na kütüphanenin yapılmasına sağladığı katkı için plaket takdim etti. Daha sonra törene katılan protokol üyeleri ve meslektaşlarımızca Kocaeli Barosu 75. Yıl Kütüphanesi nin kurdelesini kesilerek kullanıma açıldı.

11 KOCAELİ BAROSU BÜLTENİ FAALİYETLER 11 ÇALIŞMA YAŞAMININ GÜNCEL SORUNLARI SEMPOZYUM V YAPILDI DÖNEMİ STAJ EĞİTİM PROGRAMI SERTİFİKA TÖRENİ YAPILDI Türkiye Barolar Birliği, Baromuz ve Kocaeli Üniversitesi tarafından düzenlenen ve bu yıl beşincisi gerçekleştirilen ÇALIŞMA YAŞAMININ GÜNCEL SORUNLARI konulu Sempozyum, 04 Mayıs 2013 Cumartesi günü Kocaeli Ticaret Odası Meclis Salonu nda yapıldı. Kocaeli Barosu Çalışma Hukuku Komisyonu Başkanı Av. Dr. Murat ÖZVERİ, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. N. İlker ÇOLAK ve Kocaeli Barosu Başkanı Av. M. Tamer SOLAKOĞLU nun açılış konuşmalarıyla başlayan sempozyumda; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Tetkik Hakimi Bektaş KAR ve Melikşah Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat ŞEN Atipik İstihdam Sözleşmelerinin Geçerliliği konusunda, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Tetkik Hakimi Şahin ÇİL Atipik İstihdam Biçimlerinde Çalışanların Özlük Hakları konusunda, Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet SEVİMLİ Kısmi Süreli Çalışanların Özlük Hakları konusunda, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurşen CANİKLİOĞLU Atipik İstihdam Biçimlerinde Çalışanların Sosyal Güvenlik Hakkı konusunda, Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ufuk AYDIN Atipik İstihdam Biçimlerinde Çalışanların Sendika ve Toplu Sözleşme Hakkı (Profesyonel Futbolcuların Örgütlenme Deneyimleri Işığında) konusunda tebliğler sundular. Sempozyuma Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Osman Güven ÇANKAYA, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Necdet OKAY, Yargıtay ımızın İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Daireleri nin Başkan, Üye ve Tetkik Hakimleri, Akademisyenler, Hakimlerimiz, Baromuz ve diğer kentlerden gelen meslektaşlarımız ile öğrenciler katıldılar. Baromuzun Dönemi Staj Eğitim Programı Sertifika Töreni 24 Haziran 2013 Pazartesi günü KYÖD Sosyal Tesisleri nde yapıldı. Baro Başkanımız Av.M.Tamer SOLAKOĞLU nun ev sahipliğinde gerçekleşen sertifika törenine, Geçmiş Dönem Baro Başkanlarımız, yönetim kurulu üyelerimiz, staj eğitim programında eğitim veren meslektaşlarımız ve stajyer avukatlarımız katıldı. Törende staj eğitiminde görev alan eğitimci meslektaşlarımıza teşekkür belgeleri ile, staj eğitim programını tamamlayan stajyer avukatlara sertifikaları verildi. Tören yapılan kokteyl ile sona erdi.

12 12 GEZİ NİN HATIRLATTIKLARI KOCAELİ BAROSU BÜLTENİ DEMOKRATİKLEŞME VE BARIŞ SÜRECİ Av. Kezban HATEMİ Bir Devletin Anayasasının, yasalarının, yargı kurumlarının olması o devleti hukuk devleti yapmaz ve o ülkede hukukun üstünlüğünü de sağlamaya yetmez. Nitekim Uluslararası İnsan Hakları Hukuku bu konuyu özel olarak ele almıştır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi insanın zulum ve baskıya karşı son çare olarak ayaklanmak zorunda kalmaması için İnsan Haklarının Hukuk Düzeni ile korunmasının temel bir gereklilik olduğunu vurgulamaktadır. Bu ve buna benzer düzenlemeler İnsan Haklarını güvence altına alma konusunda devletlere önemli sorunlar yüklemektedir. Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi 12 Eylül 1980 sonrası büyük mağduriyetlerin yaşandığı ülkemizde bu mağduriyetlerin 1402 sy Kanun nedeni ile mağduru olan eşim Hüseyin Hatemi nin büyük bir haksızlığa uğraması yargı kararı ile yeniden diğer meslektaşları ile üniversiteye dönmesi aşamasında bizim mağduriyetimizin Diyarbakır Cezaevinde yaşanan mağduriyetlerle mukayese dahi edilemeyeceğini idrak ettim. O zamandan beri genç bir hukukçu olarak her zaman mazlumun yanında yer almaya çalıştım bu güne kadar da, haksızlığa karşı mücadele verdim. Ülkemizdeki Kürk sorunu ile ilgili olarak bölgede yaşanan ve maliyeti insan olan hukuka aykırılıklar ve haksızlıklar ve cinayetler karşısında tavır aldım. Dolayısı ile bu konu bölgeyi de yakinen tanıyan bir hukukçu olarak hiç gündemimden düşmedi. Bugün içinde bulunduğumuz süreçte özellikle Uluslararası düzeyde Kürt sorunu çok tehlikeli yeni bir gelişmeyi potansiyel olarak bünyesinde barındırmaktadır. Kürt sorunu kürtler ile devlet arasıda bir siyasi sorun iken son dönemde sorun hızla bir Türk-Kürt gerilimine, çatışmasına ve toplumsal şiddet olaylarına dönüşme tehlikesi göstermektedir. Bu bağlamda toplumsal barışın tesis edilmesi ve sorunun taraflarının birbirleri ile konuşmalarının sağlanması amacı ile çözümün oluşturulmasında şüphesiz hükümete, medyaya, Kürt ve Türk siyasilerine, aydınlara ve Sivil Toplum Örgütlerine önemli roller düşmektedir. Ancak, hepimizin çok iyi bildiği gibi Türkiye de gerçek anlamda Sivil Toplum Örgütü yoktur. Asıl olan kendiliğinden oluşan sivil insiyatiflerin bölgede kalıcı çözüm sürecini desteklemesi ve barış sürecine katkıda bulunmasıdır. Dolayısı ile Akil Adamların görevi ve işlevi hiçbir talimat almadan bölge halkının beklentilerini ve endişelerini hükümete aktarmak ve köprü olmakdan ibarettir. Geçtiğimiz yüzyılın sonlarında beliren ve sadece ekonomik ve kültürel alanı etkilemekle kalmayıp doğrudan siyaset yapma biçimini de değiştiren yeni küresel ortam ülkeleri çok yönlü bir adaptasyon zorunluğuyla karşı karşıya bıraktı. Bu yeni oluşum barışçı ve uzlaşmacı bir yaklaşımı da siyasetin kurallarını da demokrat bir çerçeve içinde yeniden oluşturdu. Türkiye bu yapılanmaya Uluslararası ilişkiler açından hızlı biçimde uymakla birlikte aynı başarı iç siyasette gerçekleştirilemedi. Uygulanması gereken Uluslararası normlar Türkiye Cumhuriyet projesi ve yönetim geleneği açısından bir tehdit olarak algılandı. Böylece kuramsal olarak bilinen ancak nasıl yapacağını bilemeyen, bunları yapmaktan da idolojik olarak ürken bir devlet yaklaşımı ortaya çıktı ve devletin sıkıştığı en yoğun alan Kürt meselesi idi. Uzun yıllar süren şiddet ortamının yarattığı baskı ve şiddet dili Kürt siyasetini de tek düze hale getirdi. Kürt sorununu görmezden gelen bir devlet tavrı ile terör sorununa indirgedi. Anayasa nın başlangıç bölümü, Vatandaşlığın Türklük üzerine inşa edilmesi, Türkiye Cumhuriyeti kavramını Türk devletine indirgemişdi. Devletin Bölünmezliği anlayışı ise Türklüğün dışında kalan hiçbir kültürel kimliğin devlet tarafından eşitlik temelinde görülmemesi ile sonuçlandı. Bu zihniyetin altında oluşan Hukuk Sistemi Kürt Vatandaşlar açısından kötü niyet ve dışlanma olarak algılandı. Terör ve şiddet sebebi ile 40 bine yakın insanımız toprağa verildi. İşte bu siyaset yapma biçiminin sürdürülebilirliğinin imkansız olduğunu anlayan Hükümet SOSYAL RESTORASYON adını verdiği bir dönemi başlattığını söylemektedir. Doğrusu Güneydoğu bölgesinde çalışan biri olarak ciddi bir eleştiri almadığımız gibi son derece çoşku ve sevgi ile karşılaştık.

13 KOCAELİ BAROSU BÜLTENİ GEZİ NİN HATIRLATTIKLARI 13 Ancak eleştiri Demokratik toplumlarda ve hukuk devletinde demokratik bir reflekstir. Hakaret boyutuna geçmeyen her eleştiri şüphesiz sürece faydalıdır. Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi hükümetin karşısında maalesef güçlü bir muhalefet yoktur. Hemen her konuda siyasiler sorunlara çözüm bulmak yerine sorun üretmektedir. Maalesef akil adamlar üzerinden muhalefet yapılmakta dolayısı ile bundan süreç zarar görmektedir. Böyle bir dönemde sorunu siyasetin kısır çekişmelerin konusu olmaktan çıkartmak ve demokratikleşme sürecinde Kürt sorununun Demokratik çözümüne yönelik somut öneriler üretmek büyük önem taşımaktadır. Akil insanların sürece katkısına gelince: Her bölgenin hassasiyetleri ve beklentileri dikkate alınmakta özellikle toplumu temsil eden çeşitli uzman, akademisyen, bölgede etkin kanaat önderleri, siyasi partiler, sivil toplum temsilcileri, vatandaş, esnaf, kadın kuruluşları ile derinlikli görüşmeler yapılarak bölgenin kronikleşmiş sorunları için konunun mağdurları ve aktörleri ile bilgi ve görüş alınmaktadır. Yapılan görüşmelerde toplumun hemen her kesimini kapsayıcı bir yöntem izlenmiş radikal ve marjinal addedilen guruplar ve görüşler dahi dikkate alınmıştır. Var olan farklı kesim ve kültürler arasında yapılan görüşmeler sonucunda farklı taleplere rağmen hemen hepsinin ortak talebi barıştan ve sürencin hızlanmasından yana olduğu gözlemlenmiştir. Bölgede Akil İnsanların görevlendirilmesi, beklentilerin ve endişelerin aktarılması ve böyle bir sivil insiyatifin ve araştırmanın başlatılması halkda ciddi beklentiler yarattığı gözlemlenmiştir. Şüphesiz hazırlanacak rapor Kamuoyu ile paylaşılacaktır. Tüm bölgelerde çalışan heyetler son derece şeffaf çalışmakta ve yazılı ve görsel medya tarafından da yakinen takip edilmektedir. Barış süreci zor bir süreç olup sürecin doğası gereği gizli bazı hususlar gizli olabilir. Hukukçu kimliğimle Demokratik Sosyal Hukuk Devletinde ifade özgürlüğü ve temel hak ve hürriyetler karşı her türlü engellemeyi ve şiddeti kabul etmem mümkün değildir. Toplumsal barışı sağlamak için herşeyden önce Sivil Anayasa nın ve buna bağlı hukuksal reformun yapılması sürecin doğasından kaynaklanan bir gerekliliktir. Şüphesiz heyetlerin bazı tavsiye ve öneriler raporda yer alacaktır. Süreç tahmin edilenin ötesinde son derece iyi ve verimli bir şekilde ilerlemektedir. Bu süreç içinde kamuoyunun endişelerinin azaldığı çok açık bir şekilde gözlemlenmektedir. Teşekkürler. SENDİKA HAKKI TEMEL BİR SOSYAL HAKTIR BASIN AÇIKLAMASI Sanayiye doğasını, havasını, yaşam biçimini feda eden kentimize, bu fedakarlığı karşısında vaat edilen tek şey istihdam ve istihdama bağlı gelir artışı olmuştur. Kocaeli halkı, insana yakışan bir işte alın terini dökerek insanca yaşayabilme umudu ile sanayi için bedel ödemeyi göze almıştır. Ancak, kentimizde bugüne kadar çalışma hayatında yaşanan olumsuzluklar göze alınan bu bedelin karşılığı olmamıştır. Uluslararası Çalışma Örgütü ILO tarafından uygun iş; insanların yeteneklerine uygun bir işte kendileri ve aileleriyle birlikte insan onuruna yakışır bir ücretle çalıştıkları ve örgütlenme hakkını kullanabildikleri iş olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma uygun çalışma yaşamını şekillendirme gayretleri dünyada olanca hızı ile gelişmektedir. Dünyadaki bu gelişmeye rağmen üzülerek görüyoruz ki, gerek ülkemiz genelinde, gerekse kentimizdeki yaygın anlayışa göre insanca bir iş, işverenlerin keyiflerine göre ücretleri belirledikleri, çalışma koşullarını şekillendirdikleri bir iş olarak tanımlanmaktadır. İşçilerin örgütlenme hakkına saygı duymayan, örgütlenme hakkını kullandığı için işçileri işten çıkartan, işçilerin sendika seçme özgürlüğünü ayaklar altına alıp, işçileri kendi istediği sendikaya üye olmaya zorlayan bir işveren anlayışını hukuken de, sosyal olarak da kabul etmek, anlayışla karşılamak bu günün dünyasında ve evrensel hukuk ilkeleri kapsamında olanaklı değildir. Ne yazık ki, geçmişte benzer örneklerine rastladığımız ve son birkaç ay içerisinde kentimizde de çağ dışı bu anlayışın kendisini kurumsal işyeri olarak tanımlayan işyerlerinde de uygulanmaya başladığını görmekteyiz. Bir işyerinde işçilerin sendika seçme özgürlüğüne müdahale edilerek, sendika üyesi işçiler işten çıkartılarak, işçiler işverenin desteklediği bir sendikaya üye olmaya zorlanmakta, diğer bir işyerinde ise sadece sendikaya üye oldukları için işçiler işten çıkartılmaktadırlar. Bu uygulamalar kabul edilebilir tutum ve davranışlar değildir. Belirtmek isteriz ki, örgütlenme ve sendika hakkı temel bir insan hakkıdır. Sendika özgürlüğü olmadan sendika hakkı olmaz. İşverenden, devletten bağımsız olmayan bir sendikaya da sendika denilemez. İşçiler sendikalı olma ya da olmama haklarını işverenden bağımsız olarak kullanma hakkına sahiptirler. Bu hakkın engellenmesi ise suç teşkil eder. Kocaeli Barosu olarak, tüm işverenleri işçilerin örgütlenme ve sendika hakkına saygılı olmaya çağırıyor, Anayasa dan ve evrensel hukuk ilkelerinden kaynaklanan temel hak ve özgürlüklerini kullanan emekçi kardeşlerimizin yanında olduğumuzun bilinmesini istiyoruz.

14 14 GEZİ NİN HATIRLATTIKLARI KOCAELİ BAROSU BÜLTENİ Meslektaşlarımıza Gezi Eylemlerini ve Sonrasını Sorduk Av. Kağan ÖZDEM Gezi Parkı Eylemlerinin demokratikleşme sürecine katkısı ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Gezi Parkı eylemleri, parktaki ağaçların kesilmesine engel olmak için sivil ve pasif olarak direnen bir avuç gencin çadırlarının yakılması üzerine ve buna tepki olarak gelişen sivil protestoya son derece aşırı ve her türlü sınırları aşan polis müdahalesi ile patlak veren ve ülke çapında yayılan toplumsal protesto ve eylemlerdir. Gezi Parkı eylemleri, özellikle genç kesimin her türlü siyasi ögeden bağımsız olarak tepki vermesi noktasında önemsenmesi ve tüm siyasi aktörlerin ders çıkarması gereken eylemlerdir. Öte yandan hükümetin, yerel idarecilerin ve özellikle emniyet güçlerinin olayların büyümesini engellemek bir yana büyüten tavır ve davranışları Türkiye de idarelerin sivil protestolara karşı ne kadar duyarsız ve tepkisel olduklarını da göstermektedir. Kuşkusuz ki demokrasilerde protestolar olacaktır, olmalıdır. Demokratik gelişmişliği gösteren de devletlerin sivil protestolara karşı gösterdikleri tahammül sınırlarıdır. Bu yönden gezi parkı eylemlerinin Türkiye deki demokratikleşme sürecine olumlu katkı sağladığı kanaatindeyim. Eylemler sırasında devletin eylemcilere olan müdahalesini anayasal haklar bakımından nasıl değerlendiriyorsunuz? Şiddet içermeyen her türlü protesto doğal ve anayasal bir haktır. Gezi Parkı protestolarında Devletin son derece aşırı ve anlamsız müdahalelerde bulunduğu tartışılmayacak derecede gözler önündedir. Olayları sakinleştirmesi beklenen yöneticilerin olayları kışkırtıcı ve açıkça provakatif söylemleri tepkinin artmasına olayların büyümesine yol açmıştır. Kişilerin protesto da dahil anayasal haklarının kullanılmasının engellenmesi Demokratik bir Hukuk Devletinde kabul edilebilecek bir durum değildir. İstanbul Adalet Sarayı nda Gezi Direnişine destek eylemleri esnasında 44 avukatın gözaltına alınması ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Açıkça Türkiye de siyasetin Hukuk un üstüne çıktığının ve yok saydığının çok acı ama açık bir göstergesidir. Şiddetle kınıyorum. Gezi ile başlayan bu sürecin demokratik çözüm sürecine ve yeni anayasa yapım çalışmalarına olası etkileri ile ilgili neler diyebilirsiniz? Türkiye de belirli bir kesimin sorunlarının çözülmeye (!!!) çalışıldığı süreç Demokratik çözüm süreci olarak adlandırılmakta. Ancak ülkemizde değişik kesimlerin farklı sorunları olduğu ve her kesim için ayrı demokratik çözüm süreçleri aramanın ve yaratmanın da anlamsız olduğu kanaatindeyim. Gezi Parkı Protestoları ülkedeki demokrasi ve hukuk sorununun tüm kesimler için ortak sorun olduğunu ortaya koyan gösteren çok önemli bir süreç bir gösterge olmuştur. Bu nedenle ortak çabanın Ülkemizdeki Demokrasi çıtasının yükseltilmesi yönünde olması bir gereklilik bir zorunluluktur. Ve bunun yolunun ülkedeki tüm kesimleri kapsayan ve gözeten sivil, demokratik ve çağdaş bir anayasadan geçtiği de muhakkaktır. Aksi halde ikinci sınıf demokrasimizle yarınlarımızı da kaybedeceğiz ve tüm siyasi aktörler de bu vebali taşıyacaklardır. Av. Erol PEKCAN Gezi Parkı Eylemlerinin demokratikleşme sürecine katkısı ile ilgili ne düşünüyorsunuz.? Niyet okumak gibi bir huyum yok ama soruların bir kısmının eksik ve maksatlı olduğunu ifade ederek sözlerime başlarsam kendime haksızlık etmemiş olurum. Genel olarak toplantı ve gösteri haklarının ve kullanılmasının demokratik mekanizmanın gelişmesi ve kurumsallaşmasına katkı sağlayacağını düşünüyorum. Toplumun her kesiminin düşüncesini, kaygılarını ifade etmesinin zemini her açıdan güvenlikli olmalıdır. Hakların ve düşüncelerin kullanılmadığı ve ifade edilmediği zeminler, herkes için kaygı vericidir. Çoğunluğun yönetimine herkes saygı göstermelidir. Buna mukabil azınlık hakları en az çoğunluk hakları kadar teminat altında olmalıdır. Haklar kullanılırken başkalarının ve kamunun hakları ihlal edilmemeli, devletin sınırlandırmaları ise keyfi değil hukuk kuralları içerisinde olmalıdır. Hakların kullanımında özgürlük esas, sınırlama istisna olmalıdır. Toplum kesimleri olarak ta her hak kullanımı varlığımıza bir tehdit olarak görmeyip özgüven, sabır ve tahammülle karşılayabilmeliyiz. Bu meyanda gezi parkı eylemlerinin başta yöneticiler olmak üzere herkes tarafından bütün yönleriyle sağlıklı bir şekilde okunmasında ve geleceğe dönük sonuçlar çıkarılmasında fayda görüyorum. Zaten yeterince kamplaşmış bir ülkeyiz. Gezi parkı eylemleri üzerinden toplumun yeni bir bölünmeler yaşaması hiç kimseye yarar sağlamaz. Bu toraklarda birlikte yaşama iradesi olan kişiler olarak kendimiz için istediğimizi başkaları için istemeli ve buna göre davranmalıyız. Mutlaka Gezi parkı eylemlerinin iç ve dış faktörlerini birlikte ve eşzamanlı değerlendirmemizde yarar vardır. Gezi eylemlerini ne salt komploya bağlamak nede tamamen masum ve demokratik eylemler olarak okumak yanlış ve eksik olur. Eylemlerin sebeplerini, gelişimini, amaçlarını, katılanlarını, yönlendirenlerini, fırsata dönüştürüp kullananları, bunun üzerinden hükümetle ve egemenlerle hesaplaşanları, siyasi yankılarını iyi analiz edersek ülke barışına, demokratikleşmeye katkı sağlayacak sonuçlar çıkarabiliriz. Bu olayları bütün yönleriyle en iyi şekilde okuması ve sonuçlar çıkarması gerekenin başında da iktidar partisinin geldiğini düşünüyorum. Çünkü tarihten gelen ana sorunlar başta olmak üzere ülkenin her ferdinin özgür, eşit, refah içinde onurluca yaşamasını sağlama görevi ona aittir. Diğer bir ifade küfe onun sırtındadır. Başkalarının sorumsuzluğu, iktidarın yükünü ve sorumluluğunu daha artırmaktadır. Korkuların gerçek olmaması algıların gerçek olmadığını göstermez. Yersiz ve haksız algıları bertaraf etmek devlete düşüyor. Bu olaylar sebebiyle hükümetin otoriterleşeceğinden korkanlar ve hatta ümit edenler İnşallah yanılacaklardır. Eylemler sırasında devletin eylemcilere olan müdahalesini anayasal haklar bakımından nasıl değerlendiriyorsunuz? Aslolan devlet değil insandır. Kutsal olan da devlet değil insandır. Şeyh Edebalinin Osmangazi Nasihati olan Ey Oğul İnşanı Yaşat ki Devlet Yaşasın sözünü önemli buluyorum. Bu çerçevede insan hayatının önemini bilen kişiler olarak en şerefli varlık olan insana en başta hazreti insan gözüyle bakıyorum. İnsan insanın kurdu olmamalı. Bunun yanında devlet kötüdür, anlayışı ile hareket edip soyut bir mekanizma üzerinden farklı kesimlerle hesaplaşma içine girilmesini de doğru bulmuyorum. Gücü temsil eden devletin hukuk ve demokratik mekanizmalarca sınırlandırılmasının bireyin menfaatine olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Devlet yönetiminde bulunanlar bu gücü rakiplerini ezme ve sindirme amaçlı kul-

15 KOCAELİ BAROSU BÜLTENİ GEZİ NİN HATIRLATTIKLARI 15 lanmamalıdır. Bu anlamda devlet yöneticilerinin eylemcilere karşı kullanılan dile ve yöntemlere azami derecede dikkat etmesi gerekir. Dostun gülü düşmanın taşından ağır olduğu gibi Dil yarası Kurşun yarasından ağırdır. Zafiyet içinde olmadan, suhuletle, kötülükleri dahi en güzel şekilde bertaraf etmek devlet yöneticileri, sorumluluk makamındaki diğer kişilere ve hatta toplumun her ferdine düşen bir görevdir. Bu çerçevede Gezi Parkı eylemlerinin başlangıcında polisin orantısız güç kullanması vicdan sahibi hiç kimse kabul edilemez bir durumdur. Hukuk dışına çıkan devlet memurlarının şeffaf bir şekilde cezalandırılması devleti yönetenlerin topluma karşı borcu ve ödevidir. Bu meyanda Eskişehirdeki olayda geç olsa hukuki sürecin şeffaf bir şekilde işlemesini önemsiyorum.bilindiği üzere Hukuk devletinde ihkakı hak yasaktır. Hukuk devleti görevini yapmazsa meydan, Mısırda Baltacılara kaldığı ülkemizde de Palacılara kalır. Kaybeden ise hepimiz oluruz. Göstericilerin şiddete başvurmaları ise kendi masumiyetleri ve demokratik meşruiyetlerine gölge düşürmüştür. Eylemleri kendi meşruiyetinden çıkarıp AK Parti ve özellikle Başbakanı devirme isyanına çevirmek, Ankara ve Dolmabahçede eşzamanlı ve planlı şekilde Başbabanlık Ofisini ele geçirme eylemine dönüştürmek Devletin orantısız güç kullanımından daha fazla eylemlere zarar vermiş ve eylemlerin toplumsal ve demokratik meşruiyetini yok etmiştir. Esnafın zarara uğratılması, yerli ve yabancı turistlerinin seyahat özgürlüğü başta olmak üzere diğer anayasal haklarını kullanamamaları, orada yaşayanların rahatsı edilmeleri, kamu alan ve araçlarına zarar verilmesini kabul etmek mümkün değildir. Ayrıca Gezi Parkı eylemlerine destek olmayanların siyasi linçe uğraması, aşağılanması, katılanlardan farlı düşünlerei de demokratik bir olup buna da eylemcilerin saygı göstermesi gerekmez mi? Eylemi desteklemek nasıl bir hak ise karşı olmakta bir haktır. Buradan hareketle her eylemi güvenlikçi bir anlayışla yasaklamak da doğru değildir. Barışçıl ve demokratik eylemlere müdahale edilememelidir. İstanbul Adalet Sarayı nda Gezi Direnişine destek eylemleri esnasında 44 avukatın gözaltına alınması ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Avukatlık Mesleğinin toplumsal adaletin sağlanmasında ve hukuk devletinin yaşama geçirilmesinde önemi tartışma götürmez. Biz avukatlar şahsımız için ayrıcalık istemiyoruz. Mesleğimiz toplumsal saygınlığı bize ne kadar sorumluluk yüklüyorsa devlet yöneticilerine de o kadar sorumluluk yüklemektedir. Avukatlarda suç işleyebilir. Avukatlar içerisinde suç işeyenler olduğunda nasıl davranılacağı bellidir. Bu gibi durumlarda bu usullere titizlikle riayet edilmesi gerekir. Bu avukatlara sert biçimde müdahele edilerek Avukatın yaka paça götürülmesi hem devletin imajına hemde hukuk devletine zarar vermektedir. Bununla birlikte Gezi Eylemlerine destek amacıyla Adalet Hizmeti görülen Adliye içerisinde adalet hizmetine engelleyecek tarzda eylem yapmak ta bu eylemlere öncülük eden ve katılan Avukatlara yakışmamıştır. Kanaatime göre Avukatlar Cüppeleriyle eylemleri ancak kendi meslekleri ile ilgili sorunların çözümündeki eylemlerde kullanabilmeliler bunun dışındakilere ise cüppeleriyle katılmalarının doğru bulmuyorum. Gezi ile başlayan bu sürecin demokratik çözüm sürecine ve yeni anayasa yapım çalışmalarına olası ile etkileri ile ilgili neler diyebilirsiniz? Yaşanan bu olayları aşabilmenin yolu geriye gitmek değil daha ileriye doğru bir hamle yapmaktır. Hiç gerekçe hele ki gezi olayları Türkiye nin ayağındaki prangayı kıracak olan barış ve kardeşlik için birlikte çözüm sürecine ve Yeni ve yaşanabilir bir ülkeyi inşa sürecinin temeli olan demokratik ve katılımcı Yeni Anayasa sürecini engelleme bahanesi olmamalıdır. Aksi halde sorumlular tarih ve tolum vicdanında mahkum olurlar. Bu tür olaylar gerekçe gösterilerek çözümü zamana bırakılmamalıdır. Aksine bu olaylar göstermiştir ki yukarıda bahsedilen konular dahil diğer ana sorunlarımızı hep beraber acilen çözmeliyiz. Bu yapamazsak bu topraklarda birlikte yaşamımız daha zorlaşır ve gelecek nesillere karşı da görevimizi yapmamış oluruz. Heleki her şeyin bize emanet olduğunu düşünen bizler bu konuda gövdemizi taşın altına koymalıyız. Herkes bizim gibi zorunda değilse de toplum genel vicdanı bu iki ana meselede çözüm makamımda olanların yanındadır. Bu büyük fırsatın kaçırılmayacağına inanıyor ve bu gibi ana meselelerin çözümüne öncülük eden başta Sayın Başbakan ve Hükümet ile BDP yetkilileri ve diğer STK ve kesimlere teşekkür ediyor, başarılar diliyorum. Ayrıca ülkenin önemli sorunları konusunda düşüncelerimizi paylaşmamıza vesile olan başta Baro Başkanımız ve yönetimi olmak üzere Dergiyi hazırlayan Yayın Komisyonu üyelerine teşekkür ediyor saygılar sunuyorum. Av. Bahar Gültekin CANDEMİR Gezi Parkı Eylemlerinin demokratikleşme sürecine katkısı ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Gezi Parkı eylemleri ilk bakışta park ile ilgili hukuki sürece karşı hükümetin vaki mukavemetine bir tepki olarak gözükse de aslında halkın önemli bir kesiminin süreç içerisinde yaşanan anti demokratik yaklaşım ve uygulamalara duyduğu tepkinin bir tezahürüdür. Demokratikleşme sürecine bir katkısı olur mu bilememekle birlikte bu toplumsal hareket demokrasi özleminin bir sonucudur.maalesef muhataplarınca doğru algılanmadığı sürece bu hareketin topluma yansıyan bir tezahürü olamayacağı kanaatindeyim.ancak olumlu sonuçları önümüzdeki yıllarda muhakkak topluma yansıyacak ve 90 kuşağının başlattığı ve hepimizi içine çeken bu hareket olgunlaşacak,organize olacak ve ülke yönetiminde söz sahibi hale gelecektir. Eylemler sırasında devletin eylemcilere olan müdahalesini anayasal haklar bakımından nasıl değerlendiriyorsunuz? Devletin eylemcilere karşı müdahalesinin, orantısız ve hukuka aykırı, evrensel tüm hukuki kuralları ihlal eden nitelikte olduğu ortadadır. Bununla birlikte Anayasa Madde 34. Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. hükmü gereğince mevcut hükümet vatandaşın gezi parkı olaylarındaki toplantı ve yürüyüş hakkına müdahale de bulunmuştur. Yine gezi olayları ve diğer anti demokratik uygulamalar hakkında düşüncelerini açıklayan ve toplantılara katılan kimselere orantısız güç uygulayarak, Anayasa Madde 25. Düşünce ve kanaat hürriyeti ve Madde 26 Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti hükümlerini ihlal etmiştir Ayrıca bu hükümleri ihlal etmek sureti ile Anayasa Madde 15 de düzenlenen Temel Hak ve Özgürlüklerin istisnai olarak durdurulmasını öngören hükmüne aykırı davranmıştır. Bununla birlikte Anayasa 17 maddesine aykırı davranarak kişi dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığına hukuka aykırı bir şekilde müdahale etmiştir. Yine Anayasa Gezi Parkı ile ilgili açılan davada verilen Yürütmeyi Durdurma kararına rağmen Topçu Kışlasının yapılacağı ısrarla ifade edilerek, İdarenin Yargısal Denetimini düzenleyen Anayasanın 125. Maddesine aykırı hareket etmiştir. İstanbul Adalet Sarayı nda Gezi Direnişine destek eylemleri esnasında 44 avukatın gözaltına alınması ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Bu husus mevcut iktidarın hukuka, Yargıya ve Yargının unsurlarına bakış açısını ortaya koymaktadır. Bir süredir Avukatlara karşı devam eden hukuka aykırı politikanın devamı niteliğinde olan bu hareket çok üzücü ve düşündürücüdür. Hak arama özgürlüğünün garantörü durumundaki Avukatlar Adliyenin içerisinde darp edilmiş, ellerine kelepçe takılarak Adliye dışına çıkarılmıştır.bu hareket ile Adalet darbe almış ve yaralanmıştır.dolayısı ile konu ile ilgili olarak gerekli İdari ve Cezai takibatın ivedilikle yapılması ve sorumlular hakkında gerekli yaptırımların uygulanması sadece meslek onuru ve menfaati gereği değil Adaletin gereğidir Gezi ile başlayan bu sürecin demokratik çözüm sürecine ve yeni anayasa yapım çalışmalarına olası ile etkileri ile ilgili neler diyebilirsiniz? Gezi olayları ile başlayan süreçte sergilenen tavır, toplumun önemli bir kesimi tarafından eleştirilen ve hükümet tarafından da anti demokratik, darbe Anayasası olarak nitelenen mevcut Anayasadaki Temel Hak ve Özgürlüklere ilişkin hükümlere dahi açıkça aykırı hareket edilmiş olması gerçekliği karşısında, mevcut hükümetin demokratik Anayasa söyleminin samimiyetinin tartışılması gerekliliğini ortaya koymuştur. Bu anlamda güven bunalımı yaratıldığı ortadadır. Söylem ve eylem paralelliğinin olmayışı, yakın zamanda sergilenen ve sergilenmeye devam eden anti demokratik ve hukuka aykırı müdahaleler bu konudaki toplumsal iyimserliğe darbe vurmuştur.

16 16 GEZİ NİN HATIRLATTIKLARI KOCAELİ BAROSU BÜLTENİ Av. Mehmet Ali KARAASLAN Gezi Parkı Eylemlerinin demokratikleşme sürecine katkısı ile ilgili ne düşünüyorsunuz? 27 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Taksim Yayalaştırma Projesi kapsamında yürütülen çalışmalara karşı görünürde Taksim Dayanışması isimli organizasyonun öncülüğünde başlatılan ve yaklaşık bir aylık periyotta başta İstanbul ve Ankara olmak üzere ülkenin birçok bölgesinde muhtelif ölçeklerde sürdürülen sokak gösterilerinden geriye şimdilik, biri güvenlik görevlisi altı yurttaşın trajik ölümünün yanında yarım yüzyılı aşan demokratikleşme sürecine ilişkin fevkalade karamsar bir tablo kaldığı düşüncesindeyim. Sorunuzun bağlamından kopmamak adına olayların çıkış sebeplerine ilişkin değerlendirmede bulunmaksızın belirtmek gerekir ki Gezi Parkı dolayısıyla yaşanan sürecin sonunda toplumda uzun süredir yumuşak bir şekilde varlığını sürdüren kutuplaşmalar bir anda keskinleşti. Bireysel demokratik taleplerin dışavurumu olarak başlayan gösterilerin çok kısa bir süre içerisinde yerini demokratik süreçleri yok sayan ve muhtelif renk ve tonlarda totaliter rejimler kurgulayan marjinal parti ve örgütlerin önderlik ettiği mini bir ihtilal provası görüntüsüne bürünmesi, sıradan işinde gücünde insanların mesai saatlerinden sonra ciddi bir asayiş problemi haline gelmesi ülke tarihinde yeni bir sayfa olarak yerini aldı. Olayların meydana getirdiği gerginlik sonucu aileler, akrabalar, dostlar-arkadaşlar birbirleriyle ciddi iletişim problemleri yaşar hale geldiler. Tabiri caizse hayli uzun süren tek parti iktidarının yol açtığı görece politik istikrar sebebiyle ülkede sıkışan fay hatları bir depremle yeni yerlerine oturdu. Yaşananlar bir ülkenin ne kadar kısa sürede savaşa müsait bir ortama dönüşebileceğinin, birlikte yaşayan insanların bir anda nasıl kolayca birbirlerini yok etmek isteyebileceğinin mini bir ön gösterimi oldu. Yaşananlar, ülkemizde kahir ekseriyetle hadiselerin kendi bağlamından ziyade mensubiyetler üzerinden değerlendirildiği gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi. Yine sosyolojik olarak grup çıkarları uğruna feda edilemeyecek neredeyse hiçbir değer in olmadığı da kendini gösteren bir başka gerçeklik oldu. Bu çerçevede Taksim Dayanışması isimli organizasyon tarafından eylemlerin görünür gerekçesi olan Taksim Yayalaştırma Projesinin iptaline ilişkin açılan davada Mahkemece 6 Haziran 2013 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı verildiğinin bilinmesine rağmen günlerce bu konuda hiçbir açıklama yapılmaması, aynı şekilde Mahkemenin de gerekçeli yürütmeyi durdurma kararını resmen tebliğ etmek için yaklaşık 1 ay beklemesi, bu süreç içerisinde yaşananlar dikkate alındığında cevabı aranması gereken son derece manidar tutumlar olarak not edilmelidir. Bu minvalde hadiseler ve ortaya çıkardıkları sonuçların demokratikleşme süreçleriyle olumlu bir ilişkisinin olamayacağı açıktır. Çok kısa sürede çığırından çıkabilecek bir ülke görüntüsü ancak demokratik süreçlere tahammülsüzlüğün ve olgunluktan yoksunluğun ifadesi olabilir. 27 Mayıs ta başlayıp Ramazan ayının ilk günlerine kadar devam eden ve şimdilik sona ermiş gibi görünen bu sürecin Türkiye nin yarım asırlık demokratikleşme süreciyle olumlu bir etkileşim içerisinde olabilmesi sorumluluk sahibi tüm kişi ve kurumların nasıl bir ülke tasavvuruna sahip olduğu hususunda ivedilikle değerlendirmelerini yaparak yaşananlardan gerekli dersleri çıkarmaları ve demokratikleşmenin kendinden ziyade ötekiyle ilgili bir süreç olduğu hususunu bu kez altını daha da kalınca çizerek hatırda tutmalarıyla mümkün olabilecektir. Eylemler sırasında devletin eylemcilere olan müdahalesini anayasal haklar bakımından nasıl değerlendiriyorsunuz? Yaklaşık bir aylık süreçte yaşanan eylemleri bütünüyle tek bir kategoride değerlendirmek doğru olmayacağı gibi kolluk kuvvetlerinin farklı zaman ve zeminlerde gerçekleştirdikleri müdahaleleri de tek bir kategoride değerlendirmek de doğru olmayacaktır. Yer yer çok kritik ve yerinde müdahalelerin kamu düzeninin sağlanmasında çok önemli işlev gördüğü gerçeği, çoklukla hiçbir şekilde izahı mümkün olmayan, şiddet gösterisi şeklinde kendini gösteren orantısız kolluk müdahalelerinin gölgesinde kalmıştır. Özellikle bir müdahale aracı olarak gaz kullanımında ortaya çıkan fütursuzluk, yol açtığı sonuçlar itibariyle gösterilere ilişkin doğru-yanlış, haklı-haksız ayrımı yapmayı imkansız hale getiren ciddi bir sorun haline gelmiştir. İstanbul Adalet Sarayı nda Gezi Direnişine destek eylemleri esnasında 44 avukatın gözaltına alınması ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Avukatların adliye binasından zorla alınarak emniyet müdürlüğüne götürülmesi, sorunuzda gezi direnişi olarak tavsif edilen sokak gösterilerinden bağımsız olarak değerlendirilmesi gereken ve başlı başına suç teşkil eden bir adli ve idari eylemdir. En yüksek perdeden itiraz edilmesi ve sorumlularının hukuk önünde hesap vermeleri için gerekli tüm girişimlerin yapılması gereken bu uygulamanın tekrarının engellenmesi topyekün bir karşı koyuşla mümkündür. Bunun için de avukatlara yönelik bireysel ve idari hak ihlallerinde meseleyi hakkı ihlal edilen avukat/ların içinde bulunduğu durumu - sorunuzda olduğu gibi - olumlayarak veya başka mecralarda yapıldığı gibi olumsuzlayarak değil, bağlamından bağımsız olarak değerlendirmek ve bizatihi yasaların avukatlara tanıdığı hukuki korumanın ve dolayısıyla hukukun savunulması şeklinde ele almak ve bu doğrultuda tavır geliştirmek gerektiği düşüncesindeyim. Gezi ile başlayan bu sürecin demokratik çözüm sürecine ve yeni anayasa yapım çalışmalarına olası ile etkileri ile ilgili neler diyebilirsiniz? İlk sorunuza ilişkin olarak ifade etmeye çalıştığım gibi her ne kadar yaşananların, katılımcıları tarafından mevcut kitle partilerinin dışarıda tutulduğu, yeni ve muhalif bir hareketin eseri gösteriler gibi görünse de esas itibariyle çoğunlukla marjinal parti ve örgütlerin önderlik ettiği sürdürülebilir politik bir hareket potansiyeli taşımaktan ziyade kutuplaşmaların ortaya çıkardığı, duygusal yönü önde marazi bir eylemsellik olduğu kolayca anlaşılmaktadır. Bu nitelikteki bir hareketliliğin şimdi ya da tekrarı halinde demokratik çözüm sürecine veya yeni anayasa yapım çalışmalarına olumlu ya da olumsuz bir etkisi olacağını düşünmüyorum. Eylemleri ortaya çıkaran motivasyon Kürt sorununa veya gerçekleştirilmesi hedeflenen yeni toplumsal sözleşmeye dair herhangi bir ilgi/bağ içermemekte veya bunu dillendirmemektedir. Somut bir örnek olarak eylemlerin sözcülüğünü üstlenen Taksim Dayanışması isimli organizasyonun hiçbir açıklamasında demokratik çözüm süreci veya yeni anayasa yapım çalışmaları kendisine yer bulabilmiş değildir. Esasen sosyal, siyasal, ekonomik veya bir başka düzlemde sınıfsal veya türdeş bir nitelik taşımayan kalabalıkların eylemsel birlikteliğinin söz konusu süreçlere etki edebilecek kararlı bir politik mecra haline gelmesi mümkün değildir. Bilakis demokratik çözüm sürecinde ve yeni anayasa çalışmalarında kaydedilecek her aşamanın hangi saikle olursa olsun yaşananların tekrar etmesine mani olacağı kanaatindeyim. Av. Şinasi SARI Gezi Parkı Eylemlerinin demokratikleşme sürecine katkısı ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Elbette demokrasi testi yapılmıştır zannımca. İktidar gücünüz ne olursa olsun, demokrasi nin çoğunluğun diktası olarak kullanılmayacağına dair bir işaret olmuştur bu eylemler.ancak; süreç demokratik zeminde iyi yönetilemediği ve çok başlılık olduğu için sonu başını nötrlemiştir bence.zira, bu zeminden pay devşirmeye çalışan suiniyetli zihniyetlere fazlaca prim verilmiştir kanımca. Eylemler sırasında devletin eylemcilere olan müdahalesini anayasal haklar bakımından nasıl değerlendiriyorsunuz? Orantısız güç kullanımı ve her zamanki gibi polisin bir noktadan sonra kontrolden çıkması söz konusu olmuştur. Bu durum anayasal zeminde meşruiyetini kaybetmiştir elbet.her ne kadar ilk gün yapılan müdahaleler haksızlık teşkil etmiş ise de ( zaten eylemleri birden çığ gibi büyüten de bu olmuştur!); daha sonraki müdahalelerde sürecin kötü yönetilmesinden kaynaklı sabote edici tavırların da büyük katkısı olmuştur bu sertliğe.

17 KOCAELİ BAROSU BÜLTENİ GEZİ NİN HATIRLATTIKLARI 17 İstanbul Adalet Sarayı nda Gezi Direnişine destek eylemleri esnasında 44 avukatın gözaltına alınması ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Avukatların hele ki adliye içinde gözaltına alınmasına elbette makul yaklaşamam, büyük saygısızlıktır ve sahipsizliktir bence. Ancak; avukatların da, hukuk rehberi olarak demokrasi ve insan hakları anlamında yapacakları eylem ve protestolarını daha demokratik,daha alt yapılı ve daha cübbelerine yakışır şekilde yapmaları lazım kanımca!sadece bir grubun hamiliğinde ve militan edasıyla yapılan eylemlerde avukatlık mesleğine yakışmamakta, hepimizin ortak paydası olan saygınlığımıza gölge düşürmektedir!ancak, tüm bunlara rağmen avukatların karga tulumba gözaltına alınması gibi yaklaşımlara asla tasvip etmem! Gezi ile başlayan bu sürecin demokratik çözüm sürecine ve yeni anayasa yapım çalışmalarına olası ile etkileri ile ilgili neler diyebilirsiniz? Aslında her iki sürece de olumlu yansıması gereken bir süreç olması gerekir. Şöyle ki; bu süreçte okunması gereken dipnot; demokrasilerde taleplere, azınlık talebi diye sırt çevrilemez mesajıdır. Ancak, tüm taraflar anlamında hala demokrasiyi sindirememiş bir toplum ve bu toplumu temsil eden siyasi aktörler mevcudiyetini en üst noktada hissettirdiğinden; toplum kutuplaşma anlamında daha ileri bir noktaya, biraz küllenmişken yeniden ayrılıkçı yapıya büründürülmüştür kanımca. Temennim her iki sürece katkı yapmasıdır ( olabilir de tabi, çünkü global durumu da göz ardı etmemek lazım. Zira; artık uluslar arası toplum yeni bir kimlik arayışında ve her coğrafyada bir demokrasi dirilişi var sanki). Ancak, ülkemiz anlamında maalesef siyasi oy ve koltuk kaygısıyla, bu gelişime toplum-taban yanıt vermeye çalışsa da siyasilerin buna müsaade edeceklerini pek zannetmiyorum! Av. Ferit KUNT Gezi Parkı Eylemlerinin demokratikleşme sürecine katkısı ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Gezi eylemleri sırasında farklı kültür ve siyasi görüşten olan birçok insan birlikte hareket etmiştir. Bu durum, ülkemizdeki sorunların çözümünde farklı kesimlerin ortak hareket edebileceğini göstermekle birlikte; bu eylemlere katılan bazı kesimlerin, bu süreci genel anlamda demokratik kaygıların dile getirilmesinden çok, Cumhuriyet Mitingleri benzeri bir eylem tarzına dönüştürme çabaları ayrıca bir çelişkidir. Eylemler sırasında devletin eylemcilere olan müdahalesini anayasal haklar bakımından nasıl değerlendiriyorsunuz? Her ne kadar Anayasa barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını güvence altına almış ise de; ülkemizde bu hakkın kullanılmasında devlet, 2911 sayılı yasada bulunan düzenlemeler ile sürekli fiili ve hukuki engeller çıkarmaktadır. Gezi parkı eylemleri de bu engellemelerin somut bir örneği olmuştur. İstanbul Adalet Sarayı nda Gezi Direnişine destek eylemleri esnasında 44 avukatın gözaltına alınması ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Bilindiği gibi 2011 yılında Abdullah Öcalan ın avukatlığını yapan meslektaşlarımız, yine 2013 yılının Şubat ayında, ÇHD Genel Başkanı ve ÇHD üyesi avukatlar gözaltına alınarak tutuklanmıştır. Ancak bu uygulamalar, avukatlar arasında yeterince gündem oluşturmamıştı. Çağlayan Adliyesinde yapılan bu hukuksuz uygulama da, bu uygulamaların bir devamıdır. Avukatlara yönelik bu tür uygulamalar, aslında genel anlamda hak arama mücadelesine yönelik bir saldırıdır. Gezi ile başlayan bu sürecin demokratik çözüm sürecine ve yeni anayasa yapım çalışmalarına olası ile etkileri ile ilgili neler diyebilirsiniz? Ülkemizde hukuk dışı uygulamalar yeni değildir. Onlarca yıldır, ülkemizin bir kesiminde polis ve asker her türlü gösteriye çok sert şekilde müdahale ederek çok sayıda insanın ölümüne neden olmuştur. Ancak bu ölümler ülkenin diğer kesiminde hiçbir şekilde gündem yaratmamıştır. Gezi Parkı eylemlerinin belki de en önemli sonucu, insanların empati yapmaya başlamış olmasıdır. Bu durum çözüm süreci ve anayasa çalışmaları önündeki psikolojik engellerin kalkmasına yardımcı olacaktır. Av. Aysun KILIÇ Gezi Parkı Eylemlerinin demokratikleşme sürecine katkısı ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Kanaatimce; ülkemizde demokratikleşme süreci değil; otokratikleşme süreci yaşanmaktadır. Bu süreç, vatandaşları demokratik haklarının kısıtlanacağı yönünde bir endişeye sevk etmiştir. Gezi Parkı Toplumsal Olayları bu farkındalığın da bir patlamasıdır. İktidarı elinde tutan siyasi güç, sanki anayasamızda kuvvetler ayrılığı ilkesi yokmuş gibi her fırsatta %50 çoğunluktan söz etmektedir. Gezi Parkı sürecinde yargının da anayasamızın eşitlik ilkesine aykırı olarak verdiği bazı keyfi kararlar; yargının tarafsızlığını yitirdiğini yürütmenin emrine girdiği algısını kuvvetlendirmektedir. Zaten antidemokratik olarak seçim barajlarının yüksekliği nedeniyle TBMM de oransız çoğunluğa sahip olan iktidar; yasama erkini torba yasalarla; siyasi çıkarlar uğruna mevzuatı değiştirerek kötüye kullanmaktadır. Devlet yetkileri farklı görüşte olanları cezalandırmak; sindirmek; korkutmak için kullanılmaktadır. Kolluk güçlerinin özel güvenlik personeliyle organize olarak avukatlara yönelttiği keyfi, hukuksuz gözaltına alma ve şiddet ; devlet yetkisinin bir silah gibi kullanıldığını kanıtlamıştır. Ülkemizde artık anayasaya aykırı olarak kuvvetler birliği ilkesi fiili olarak uygulanmaktadır. Kuvvetler birliği ile yönetilen bir ülkenin demokratik olma olanağı yoktur. Gezi Parkı sürecinde yaşananlar ülkemizde Cumhurbaşkanının, bakanların, valinin yetkilerini kullamadıkları bir devlet yönetimi olduğunu kanıtlamıştır. Bu yönetim fiilen otokrasidir, diktatörlüktür. Gezi Parkı toplumsal olayı; ülkemizde demokrasinin kağıt üzerinde uygulandığını kanıtlamıştır. Eylemler sırasında devletin eylemcilere olan müdahalesini anayasal haklar bakımından nasıl değerlendiriyorsunuz? Demokrasi; her görüşten, inançtan, etnik kimlikten vb yurttaşların haklar ve yükümlülükler doğrultusunda; hukuk devleti ilkeleri içinde bir arada yaşamasını hedefler. Demokratik sistem; tam uygulanması halinde kullanmayı bile düşünmeyecekleri pek çok hakkı yurttaşlara tanınmıştır. Bunlardan birisi de herkesin önceden haber vermeden ve izin almadan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkıdır. Bu hak evrenseldir ve Türkiye nin de taraf olduğu ve imzaladığı uluslararası belgelerle de pekişmiştir. Temel insal hakları arasında yer alır. Bu hak kısıtlanamaz, daraltılamaz, izne bağlanamaz. Yasalardaki bildirim yükümlülüğü izin anlamına gelmez. Bu nedenle güvenlik güçlerinin barışçıl gösterilere müdahalesi yasal değildir. Yurttaşların anayasal haklarının ihlalidir. Orantısız güç kullanması; müdahale araçlarının kullanım talimatları dışına çıkılarak bir silah gibi kullanılması; intikam hisleriyle kullanılması; kendilerine verilen devlet yetkisinin ideolojik amaçlarla kendi yurttaşına karşı zarar vererek cezalandırma amacını taşıyarak kullanılması da suçtur. Suç işleyenler kovuşturulmalı ve gereği yapılmalıdır. İstanbul Adalet Sarayı nda Gezi Direnişine destek eylemleri esnasında 44 avukatın gözaltına alınması ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Barolar yasaların yurttaşlara tanıdığı hakların savunucu olunca avukatlar diktatörleşen siyasi iktidarın hedefi haline geldi. Görselliğin her şey olduğu günümüzde kameralarının önünde ; topluma avukatlar üzerinden korku salmak amacıyla kişisel görüşüme göre avukatlık mesleğine devlet yetkisi kullanılarak bir saldırı düzenlendi. Saldırı eşi görülmedik bir şekilde bir mesleğe ve sembollerine karşı gerçekleştirildi. Rastgele ve daha çok cüppeli avukatlara yöneltilerek göz dağı verildi. Üstelik bu saldırı yetkisiz özel güvenlik görevlileri ile eşgüdümlü olarak gerçekleştirildi. Diktatörlerin öncelikle avukatları susturmaya çalıştıkları tarihsel bir gerçektir. Ancak Avukatlar tarih boyunca köle kullanmadılar ama hiç bir zaman da efendileri olmadı. İktidarın bu gerçeği göz önünde tutması gerekir. Gezi ile başlayan bu sürecin demokratik çözüm sürecine ve yeni anayasa yapım çalışmalarına olası ile etkileri ile ilgili neler diyebilirsiniz? Gezi Parkı Toplumsal olaylarının; yeni anayasa çalışmaları sürecindeki gelişmelere dikkatleri daha çok yoğunlaştırcağına; anayasamızdaki demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinin niteliklerine yönelik değiştirme çabalarına karşı toplumsal bir direnç oluşturacağına inanıyorum.

18 18 GEZİ NİN HATIRLATTIKLARI KOCAELİ BAROSU BÜLTENİ Stj. Av. Ali BEYAZ Gezi Parkı Eylemlerinin demokratikleşme sürecine katkısı ile ilgili ne düşünüyorsunuz? İktidarı, icraatlarını ve yönetim anlayışını eleştirmek daha doğrusu eleştirebilmek demokrasinin olmazsa olmazlarındandır. Bunun temsili demokrasilerde sağlanabilmesi için gerekli en önemli vasıtalardan/haklardan biri şüphesiz toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenebilmesi olduğunu düşünmekteyim. Bu sayede yönetilenler yönetenleri ilk ağızdan uyarabilecekleri gibi yönetenler de olumlu-olumsuz geri bildirimler alabilecek, bu sayede mevcut durumlarını başka gözlerden görebilme şansını elde edebileceklerdir. Gezi direnişini gerçekleştiren çoğunluk olan benim de içinde bulunduğum 90 lı nesil; 80 darbesini öncesindeki keşmekeşi ve sonrasındaki baskıcı dönemi yaşayan ebeveynlerin çocukları olduğumuz için oldukça apolitik yetiştirildik. Bu eylem sayesinde siyasete bir şekilde müdahil olmaktan çekinen yaşıtlarım bu korkularını yendiği gibi, bu kadar güçlü ve dirençli muhalifleri olduğundan bihaber olan mevcut hükümet de halka rağmen halkın istemediği şeylerin yapılamayacağını yaşayarak görmüş oldu. Gezi direnişin ülkemizin demokrasisini en büyük katkısı bu olmuştur diye düşünüyorum. Eylemler sırasında devletin eylemcilere olan müdahalesini anayasal haklar bakımından nasıl değerlendiriyorsunuz? Gerek İzmit te dahil olduğum gösterilerde, gerekse medyadan takip edebildiğim diğer yerlerdeki gösterilerde polisin eylemcileri dağıtmaya yönelik kullandığı ilk argüman kanunsuz/izinsiz gösteri yapıyorsunuz olmuştu. Oysa normlar hiyerarşisinin en üst kademesinde bulunan Anayasanın 34. maddesi açıkça izin almaksızın demek suretiyle izinsiz yürüyüşün mümkün olduğunu işaret ettiği halde, hiyerarşik olarak Anayasadan daha aşağıda bulunan Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun bu izinsizlik ilkesine aykırı hükümlerine dayanılarak bu yürüyüşler ilgili idari birimler ve kolluk güçlerince anayasaya aykırı olarak kanunsuz ilan edilmiş, adeta yapılabilecek müdahaleler için biz söylemiştik, siz kaşındınız mesajı verilmek istenmiştir. Bu hataya düşen ya da bunu kasten gerçekleştiren sözde halka hizmet için didinen, hizmet sektöründe çalışan ve ücretleri halktan alınan vergilerle ödenen bu idari kurumlar ve kolluk güçleri, Anayasadaki bu düzenlemenin kanundan üstün olduğundan, Anayasanın 90. ve 13. maddelerinden haberdar dahi olmayan ya da suistimal edip kanunsuz davranan kalifiye olmayan, niteliksiz elemanlar olduklarını göstermiş oldular. Yine aynı kimseler yine hükümeti protesto edebilmek için hükümetten izin almamız gerektiğini düşünecek ve bunu dayatacak kadar trajikomik demokrasi anlayışına sahiptirler. Kısacası en sıradan insanlar dahi bu haklarını kullanabilmek için bu düzenlemelerin varlığının bilincindeyken, sırf bunları bilmeyen ya da görmezden gelen ve halkın üzerine sürülen kişi ve kuruluşlarca hak kaybına uğratılmaktadırlar. İstanbul Adalet Sarayı nda Gezi Direnişine destek eylemleri esnasında 44 avukatın gözaltına alınması ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Bu süreç boyunca yıllardır çevreden olumsuz geri bildirimler almış olduğum mesleğimle defalarca yeniden gurur duydum. Gerek yeni birlik başkanımızın gerekse olayların yaşandığı illerdeki baro başkanlarımızın anti-demokratik uygulamalara karşı olunduğu, orantısız güç kullanılması hususunda eylemcilere adli destekte bulunulacağı, gerekirse Uluslararası hukuk yollarına başvurulacağı beyanları; eylemlere katılan her yaştan ve her görüşten insanımız için ayrı bir cesaret ve güven kaynağı oldu. İlimizde de Gönüllü Avukatlar sayesinde karakollarda yaşanabilecek olası hukukdışı uygulamaların önüne geçilmiş oldu. Yani bu süreç boyunca sahaya pek fazla inmemiş olsalar da avukatlar ve barolar oldukça etkin rol aldılar. Bu nedenle aslında hiç olmaması gereken avukat göz altıları, oldukça demokratik ve çok sesli bir hareket olan gezi direnişinin bastırılması ve önüne geçilmesi için ne yazık ki iktidar tarafında atılması gerekli bir adımdı. Bu aynı zamanda kolluğun güç gösterisi yapıp halkı harekete katılmaktan korkutmak amacı da güdüyordu. Adeta eylemcilere bakın sizi savunacak olanlar bile ne haldeler ve hiçbir devlet otoritesinin buna karşı olumsuz bir tutumu yok, avukatlara güvenmeyin mesajı verilmişti. Ama şundan da eminim ki bu gözaltılar, baroların ve avukatların görevlerinin yaptıklarını gösterir emareler oldukları için benim adıma gurur vericidir, aynı zamanda anti-demokratik uygulamalara sessiz kalarak aslında haksızdan yana taraf olmadığımızın halkımız tarafından fark edildiğini düşünmekteyim. Gezi ile başlayan bu sürecin demokratik çözüm sürecine ve yeni anayasa yapım çalışmalarına olası ile etkileri ile ilgili neler diyebilirsiniz? Bireysel olarak gerek demokratik çözüm sürecinin gerekse yeni sivil anayasa sözünün seçimlerden seçimlere beklenti içerisindeki kesimleri oylarını elde etmek için ortaya atılan konular olduğunu düşünmekteyim. Çünkü her iki konu da hemen hemen her akşam ana-akım medyanın ana haberleri ve tartışma programlarında dakikalarca yer edinebilecek kadar medyatik oldukları halde her ikisi hakkında da elle tutulur bir adım atılmış değildir. Gezi olaylarının da her zaman yapıldığı gibi mevcut iktidarca mağduriyet kisvesi altında suiistimali gerçekleşeceğinden bu iki süreçten bağımsız olarak Gezi Parkı eylemlerini desteklemeyenlerin oylarını sahip olmak adına kullanılacağını düşünmekteyim. Ayrıca uzun vadede yeni anayasayı hazırlayacak kurucu iktidar, bu tür halk hareketlerinin önünü almak ve daha sert bir biçimde bastırabilmek adına anayasa ve ilgili kanunlarda anti-demokratik düzenlemelere yer verebilme olasılığı da mevcuttur. Sanıyorum ki Gezi olaylarının doğrudan etkilerini ve bu iki süreç üzerindeki izlerini ancak uzun vadede görebileceğiz.

19 KOCAELİ BAROSU BÜLTENİ FAALİYETLER 19 ÇAĞLAYAN ADLİYESİ NDEKİ AVUKAT GÖZALTILARI BASIN AÇIKLAMASI 11 Haziran 2013 günü İstanbul Çağlayan Adliyesi nde, İstanbul Barosu üyesi meslektaşlarımıza çevik kuvvet tarafından açıkça hukuka aykırı müdahale yapılarak, 50 den fazla meslektaşımız yerde sürüklenerek, yaka paça gözaltına alınmışlardır. Avukatların Rolüne Dair Havana Kuralları nın 14. maddesine göre, Avukatlar müvekkillerinin haklarını korurken ve adaletin gerçekleşmesine çalışırken ulusal ve uluslararası hukukun tanıdığı insan haklarını ve temel özgürlükleri yüceltmeye çalışırlar. 23. maddesine göre de, Avukatlar özellikle hukukla adalet sistemiyle ve insan haklarının geliştirilmesi ve korunması ile ilgili konularda tartışmalara katılma hakkına sahiptirler. Bu ülkede yaşayan, bu toplumun içinden yetişen avukatların, ülkemizde veya kentimizde yaşanan olay ve gelişmeler ile ilgili olarak görüş açıklamaları, yapılan eylemlere katılmaları veya desteklemeleri avukatlık mesleğinin içeriğinde bulunmaktadır. Bu anlamıyla; İstanbul Barosu üyesi meslektaşlarımızın Çağlayan Adliyesi nde yapmak istedikleri tam da budur. Savunma, gerek bireyler gerekse toplumun bütünü için ortak ve vazgeçilmez nitelikte bir güvencedir ve yargılama faaliyetini demokratikleştiren hukuk güvenliğini sağlayan asli bir unsurdur. Bu nedenle savunma hakkı ulusal düzenlemeler ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmıştır. Ayrıca da Avukatlık Kanunu gereği avukatların suçüstü hali dışında gözaltına alınması aranması özel usul ve esaslara tabidir. Tüm bu yasal düzenlemelere aykırı hareket ederek hukuku ayaklar altına alma çabasını şiddetle kınıyoruz. Muhalif eylemlere destek veren avukatların, siyasi dava ve dosyaları takip eden meslektaşların hukuk dışı yollarla gözaltına alınması sindirilmeye çalışılması son yıllarda rutin uygulama haline gelmiştir. Bu anlayış geçmişten günümüze üstünlerin hukukunu devam ettirme anlayışıdır. Bizim tüm kesimlerden tek dileğimiz ve talebimiz demokratik hukuk devletini hep birlikte kurmak ve yaşatmaktır. Herkesi ve her kesimi demokratik hukuk devletini tesis etmek için birlikte çalışmaya davet ediyoruz. Önemli olan Çağlayan Adliyesi gibi Avrupa nın en büyük adliye binasını kurmak değil, dünyanın gıptayla bakacağı özgürlükçü hukuk devletini tesis etmektir. Son yıllarda savunma mesleğine yönelik müdahalelerin giderek arttığını görmekteyiz. Özellikle siyasi nitelikteki davalarda savunma hakkının kısıtlanması, celse cezaları, avukatların duruşma salonlarından çıkarılmaları ile başlayan süreç, avukatların gözaltına alınmaları ve tutuklanmaları ile devam etmiştir. Dün yaşanan olay ise son noktadır. Bilinmelidir ki, avukatlık mesleğine yönelik bu tür müdahaleleri kabul etmemiz mümkün değildir. Bu tür müdahaleler bir kez daha yaşanmamalıdır, bu olayların sonuna kadar takipçisi olacağımızı kararlılıkla belirtiyor, İstanbul Barosu üyesi meslektaşlarımıza geçmiş olsun diyerek, sorumlular hakkında yasal işlem yapılmasını beklediğimizi kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.

20 20 FAALİYETLER KOCAELİ BAROSU BÜLTENİ AV. NESRİN AKTAŞ Sinema Rehberi PEKİ ŞİMDİ NEREYE? Nadiana Labaki nin yönetmenliğini ve oyunculuğunu yaptığı peki şimdi nereye orta doğu dramını annelerin gözüyle anlatan harika bir film yapımı ve Toronto film festivalinde halk ödülü almış. Sabahı ezan ve çan sesleri ile uyanan Lübnan ın ücra bir köyünde geçer olaylar. Müslüman ve Hıristiyan çatışmalarından çok gözyaşı dökmüş, acı çekmiş anaların bir daha aynı olayların yaşanmaması için gösterdikleri çabayı anlatıyor. Köy halkı vizontele filmi gibi televizyonu ortak seyretmekteler. Tek fark farklı kanalları olması. Hıristiyan ve Müslüman çatışmaları yeniden alevlenmeye başlamıştır. Köyün kadınları, gelişmelerden habersiz köy erkeklerini çatışmaya sürüklememesi için, bir gece yarıısı uluyan kurtların seslerine rağmen, gizlice TV ve radyo vericilerini parçalarlar. Ukraynalı dansçı kızlar köye getirmek gibi daha birçok trajikomik önlemlere başvururlar. Ancak bu tür çözümlerin yetersiz kaldığını anlayan kadınların, son buldukları çare ibret verici. Erkekler bir sabah uyandıkların da annelerinin, eşlerinin din değiştirdiklerini görürler. Müslüman kadınlar başlarındaki başörtüyü çıkarmış, ellerinde Hıristiyan haçı ile istavroz çıkarırken, Hıristiyan kadınlar başörtüleri ile sabah namazı kılmaktadır. Erkekler şaşkındır ama durumu kabullenmekten başka çıkar yol bulamazlar. Bu arada çatışmada serseri bir kurşuna kurban gitmiş Hıristiyan genç köy halkının sırtında tabutla mezarlığa getirilir. Mezarlık yolunun bir tarafı Müslümanlara diğer tarafı Hıristiyanlara ait. Ellerinde tabut taşıyan halk şaşkındır, annelere dönüp sorarlar peki şimdi nereye. Traji komik işlenmiş olaylar, aslında ülkemiz coğrafyasına hiç de uzak bir konu değil. Ama her şey dışardan bir gözle bakınca daha iyi anlaşılıyor herhalde. Ülkemizde terör belasından anneler çocuklarının askere gitmesindense varını yoğunu vermeye hazır. Askerde çocuğu olan anneler çocuğunun terhis gününü yüreği elinde bekliyor. Hele çocuğunu yitirmiş annenin yüreğine düşen acının tarifini bile yapmak imkansız. Tabi bir da çatışmanın diğer tarafındaki annelerin yüreğini de insansak hissetmek gerekmez mi? Biliyoruz çok zor, kangren olmuş bu kanlı ve kirli davayı bitirebilmek. Ama imkansız değil. Örnekleri var İrlanda, İspanya yıllar süren uzlaşma çabalarıyla bu sorunu çözebilmişler. Neden biz de de olmasın. Hele ki 1000 yıllık ortak geçmiş, ortak gelenekler ve artık kimin hangi etnik kökenden geldiği anlaşılamayan soy silsileleri gibi birçok duygusal ve fiziksel konjonktüre rağmen.öncelikle ; bu beceriksizliğin ve çözümsüzlüğün vebali siyasilerin ve aydınların üzerinde olacaktır. Ama çözümsüzlüğün günahını ve bedelini yine genç canlar ve gözü yaşlı geride kalanlar ödeyecektir. Acılar acılarla katılaşacaktır. Tarih yazarı Homeros tarih yaşayanların geçmişlerini bilerek aynı hatayı yapmamaları için bilinmelidir der. Kürt Türk olgusuna resmi ve kurgusal tarih penceresinden yıllarca bakmak ve hala da slogan ideolojilerle bu bilgisizliğimizde diretmek, çatışmaları beslemekten başka bir şey değil. Nadia Labaki nin annelerin yüreğine gözleri çeviren filmini seyretmenizi tavsiye ederim.

GEZİ'NİN HATIRLATTIĞI HAK: BARIŞÇIL TOPLANTI

GEZİ'NİN HATIRLATTIĞI HAK: BARIŞÇIL TOPLANTI GEZİ'NİN HATIRLATTIĞI HAK: BARIŞÇIL TOPLANTI Gezi sonrasında yapılması gereken, yeni sosyal medya yasaları çıkarak ifade özgürlüğünü daha da boğmak değil, çoğulcu bir demokrasinin doğal gereği olan toplantı

Detaylı

: İstanbul Barosu Başkanlığı

: İstanbul Barosu Başkanlığı 31.05.2013 815 İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA İHBARDA BULUNAN : İstanbul Barosu Başkanlığı İHBAR EDİLENLER : Şiddet ve zor kullanan kolluk görevlileri, onlara bu yönde emir ve talimat verenler, bu

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR 4.19.4 TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR 1) Dosya No : 2013/551 E. : Ankara 17. Asliye Ceza si : 1- TMMOB YK Başkanı Mehmet Soğancı 2- TMMOB Genel Sekreteri N. Hakan Genç :2911 sayılı Toplantı ve Gösteri

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...V ÖZET...VII ABSTRACT...VIII İÇİNDEKİLER...IX KISALTMALAR LİSTESİ...XV GİRİŞ...1

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...V ÖZET...VII ABSTRACT...VIII İÇİNDEKİLER...IX KISALTMALAR LİSTESİ...XV GİRİŞ...1 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...V ÖZET...VII ABSTRACT...VIII İÇİNDEKİLER...IX KISALTMALAR LİSTESİ...XV GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK HAKKINA İLİŞKİN KAVRAMSAL ÇERÇEVE I. HAK...5 İNSAN HAKLARI...7 I

Detaylı

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 1 Av.Dr. M. SEZGİN TANRIKULU İSTANBUL MİLLETVEKİLİ GİRİŞ 2015 yılı Ağustos ayından itibaren tekrar başlayan çatışmalar Türkiye tarihinde eşi az görülmüş bir yıkıma, sayısız

Detaylı

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi ÖĞRENME HEDEFLERİMİZ - ADLÎ YARGI MAHKEMELERİ, BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ, YARGITAY - İDARE MAHKEMELERİ, BÖLGE İDARE MAHKEMELERİ,

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Yorumluyorum. Ceza Hukuku Perspektifinden Güncel Olaylara Bakış

Yorumluyorum. Ceza Hukuku Perspektifinden Güncel Olaylara Bakış Yorumluyorum Ceza Hukuku Perspektifinden Güncel Olaylara Bakış Ceza Hukuku Perspektifinden Güncel Olaylara Bakış Ersan ŞEN Hukuk Kitapları Dizisi: 1062 ISBN 978 975 02 1394 6 Birinci Baskı: Ocak 2011

Detaylı

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR BALIKESİR - 30.09.2014 HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR Balıkesir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Hüseyin Gündoğdu, Ankara ve Hatay Tabip odaları üyelerinin Gezi Parkı olayları sürecinde hukuka aykırı

Detaylı

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ Haklarımız, Özgürlüklerimiz 15 temel maddeyi içeren T-şörtler Haklarımız, Özgürlüklerimiz Madde 2 Yaşama hakkı İnsan hakları herkese aittir: her erkeğe, kadına ve çocuğa

Detaylı

İNSAN HAKLARI CEVAP ANAHTARI GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI Ocak 2019 saat 11.00

İNSAN HAKLARI CEVAP ANAHTARI GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI Ocak 2019 saat 11.00 HİTİT ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ BÖLÜMÜ İNSAN HAKLARI CEVAP ANAHTARI 2018-2019 GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI --- 17 Ocak 2019 saat 11.00 1. 1982 Anayasasında

Detaylı

AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ın düzenlediği basın toplantısının tam metni:

AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ın düzenlediği basın toplantısının tam metni: AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ın düzenlediği basın toplantısının tam metni: Temmuz 03, 2008-12:00:00 AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat'ın düzenlediği basın toplantısının tam

Detaylı

Hazırlayan: TACETTİN ÇALIK. Tacettin Hoca İle KPSS Vatandaşlık

Hazırlayan: TACETTİN ÇALIK. Tacettin Hoca İle KPSS Vatandaşlık Kamu Hakları Negatif Statü Hakları (Kişi Hakları Koruyucu Haklar) Pozitif Statü Hakları (Sosyal ve Ekonomik Haklar/İsteme Hakları) Hazırlayan: TACETTİN ÇALIK - Bireyleri devlete karşı koruyan - Devlete,

Detaylı

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI Uluslararası Arka Plan Uluslararası Arka Plan Birleşmiş Milletler - CEDAW Avrupa Konseyi - Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Detaylı

ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM

ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM TEDBİRE İLİŞKİN ARA KARAR D. M. BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2015/4176) Karar Tarihi: 17/3/2015 İKİNCİ BÖLÜM ARA KARAR Başkan ler : Alparslan ALTAN :

Detaylı

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ 215 DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nun 25 Kasım 1981 tarihli ve 36/55 sayılı Kararıyla ilan edilmiştir.

Detaylı

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi ÖĞRENME HEDEFLERİMİZ - ADLİYE MAHKEMELERİ, YARGITAY - İDARE MAHKEMELERİ, DANIŞTAY - UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ - ANAYASA MAHKEMESİ

Detaylı

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ -AÇIKLAMA- Bu raporda yer alan veriler ve verilere

Detaylı

Avukatlar için Eğitici Eğitimler TASLAK PROGRAM. 28 Eylül 1 Ekim Birinci Aşama: Hak Temelli Eğitimler. Wyndham Hotel, İzmir.

Avukatlar için Eğitici Eğitimler TASLAK PROGRAM. 28 Eylül 1 Ekim Birinci Aşama: Hak Temelli Eğitimler. Wyndham Hotel, İzmir. Avukatlar için Eğitici Eğitimler Birinci Aşama: Hak Temelli Eğitimler Grup I TASLAK PROGRAM 28 Eylül 1 Ekim 2017 Wyndham Hotel, İzmir 28 Eylül 2017 Perşembe 08.30 Kayıt Toplantı açılışı 09.00 Açış Konuşmaları

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com Günlük Haber Bülteni 13.03.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com Tarih:12.03.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi: www.sabah.com.tr Tarih:12.03.2015 İNTERNET HABERLERİ

Detaylı

BİRİNCİ KİTAP DENETİM MEKANİZMASI (KURUMSAL HÜKÜMLER) BirinciBölüm GİRİŞ

BİRİNCİ KİTAP DENETİM MEKANİZMASI (KURUMSAL HÜKÜMLER) BirinciBölüm GİRİŞ BİRİNCİ KİTAP DENETİM MEKANİZMASI (KURUMSAL HÜKÜMLER) BirinciBölüm GİRİŞ I. İNSAN HAKLARI KAVRAMI 3 II. İNSAN HAKLARININ ULUSLARARASI DÜZEYDE KORUNMASI 4 1. Birleşmiş Milletler Örgütü 4 2. İkinci Dünya

Detaylı

1: İNSAN VE TOPLUM...

1: İNSAN VE TOPLUM... İÇİNDEKİLER Bölüm 1: İNSAN VE TOPLUM... 1 1.1. BİREYİN TOPLUMSAL HAYATI... 1 1.2. KÜLTÜR... 3 1.2.1. Gerçek Kültür ve İdeal Kültür... 5 1.2.2. Yüksek Kültür ve Yaygın Kültür... 5 1.2.3. Alt Kültür ve Karşıt

Detaylı

ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI

ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI GENEL OLARAK Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148. maddesinde yapılan değişiklik ile Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu açılmıştır. 23 Eylül 2012

Detaylı

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 21 TEMMUZ 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ -AÇIKLAMA- Bu raporda yer alan veriler ve verilere

Detaylı

OHAL KAPSAMINDAKİ SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMALARDA AVUKATLARIN SAVUNMA HAKLARININ KISITLANMASI KONULU ARAMA KONFERANSI SONUÇ RAPORU

OHAL KAPSAMINDAKİ SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMALARDA AVUKATLARIN SAVUNMA HAKLARININ KISITLANMASI KONULU ARAMA KONFERANSI SONUÇ RAPORU OHAL KAPSAMINDAKİ SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMALARDA AVUKATLARIN SAVUNMA HAKLARININ KISITLANMASI KONULU ARAMA KONFERANSI SONUÇ RAPORU GİRİŞ 1. Türkiye Barolar Birliği tarafından 11 Kasım 2017 tarihinde OHAL

Detaylı

C E D A W KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİ. Prof. Dr. Feride ACAR

C E D A W KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİ. Prof. Dr. Feride ACAR C E D A W KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİ CEDAW Nedir? CEDAW sekiz temel Birleşmiş Milletler insan hakları sözleşmesinden biridir. BM İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMELERİ Medeni ve Siyasi

Detaylı

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ. MEHMET MÜBAREK KÜÇÜK - TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no:7035/02) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRASBOURG.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ. MEHMET MÜBAREK KÜÇÜK - TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no:7035/02) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRASBOURG. CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ MEHMET MÜBAREK KÜÇÜK - TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no:7035/02) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRASBOURG 20 Ekim 2005 İşbu karar AİHS nin 44 2. maddesinde

Detaylı

Sayı: 32/2014. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:

Sayı: 32/2014. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi nin 24 Şubat 2014 tarihli Kırkaltıncı Birleşiminde Oybirliğiyle kabul olunan Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanının Korunması Yasası Anayasanın 94 üncü

Detaylı

İstinaf Kanun Yolu ve Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Konferansı İstanbul, 1 Haziran 2017

İstinaf Kanun Yolu ve Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Konferansı İstanbul, 1 Haziran 2017 İstinaf Kanun Yolu ve Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Konferansı İstanbul, 1 Haziran 2017 Christos Giakoumopoulos, İnsan Hakları Direktörü, Avrupa Konseyi Açış Konuşması Sayın Başkan Arslan, Sayın

Detaylı

Sayı: Ankara, 24 /03/2014 ANKARA İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI NA

Sayı: Ankara, 24 /03/2014 ANKARA İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI NA YÜRÜTMENİN DURDURULMASI TALEPLİDİR. DURUŞMA TALEPLİDİR. ANKARA İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI NA DAVACI VEKİLİ DAVALILAR : Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı : Oğuzlar Mah. Barış Manço Cad. Av. Özdemir Özok

Detaylı

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19 09/04/2010 BASIN BİLDİRİSİ Anayasa değişikliğinin Cumhuriyetin ve demokrasinin geleceği yönüyle neler getireceği neler götüreceği dikkatlice ve hassas bir şekilde toplumsal uzlaşmayla değerlendirilmelidir.

Detaylı

1. Ceza Hukukunun İşlevi, Kaynakları ve Temel İlkeleri. 2. Suçun Yapısal Unsurları. 3. Hukuka Aykırılık Unsuru

1. Ceza Hukukunun İşlevi, Kaynakları ve Temel İlkeleri. 2. Suçun Yapısal Unsurları. 3. Hukuka Aykırılık Unsuru 1. Ceza Hukukunun İşlevi, Kaynakları ve Temel İlkeleri 2. Suçun Yapısal Unsurları 3. Hukuka Aykırılık Unsuru 4. Ceza Sorumluluğunu Kaldıran ve Azaltan Nedenler 5. Suçun Özel Görünüm Biçimleri 1 6. Yatırım

Detaylı

Sayın Konuklar; Saygıdeğer konuklar,

Sayın Konuklar; Saygıdeğer konuklar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Sayın Başkanı; Yüksek Yargı Kurumlarının çok değerli Başkanları; Sayın Büyükelçiler; Avrupa Konseyinin çok değerli temsilcileri; Uluslararası Kuruluşların değerli temsilcileri

Detaylı

TÜRKİYE DE CEZA VE ADALET SİSTEMİ

TÜRKİYE DE CEZA VE ADALET SİSTEMİ TÜRKİYE DE CEZA VE ADALET SİSTEMİ TÜRK HUKUK SİSTEMİ İdari Yargı Adli Yargı Askeri Yargı Sayıştay Anayasa Mahkemesi İDARİ YARGI SİSTEMİ İdarenin eylem ve işlemlerine karşı açılan davaların görüşüldüğü,

Detaylı

İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU ARALIK 2012

İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU ARALIK 2012 İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 01 31 ARALIK 2012 M. SEZGİN TANRIKULU CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI İSTANBUL MİLLETVEKİLİ GİRİŞ: Bugün 10 Aralık İnsan Hakları

Detaylı

2 Kasım 2011. Sayın Bakan,

2 Kasım 2011. Sayın Bakan, SayınSadullahErgin AdaletBakanı Adres:06659Kızılay,Ankara,Türkiye Faks:+903124193370 E posta:sadullahergin@adalet.gov.tr,iydb@adalet.gov.tr 2Kasım2011 SayınBakan, Yedi uluslarası insan hakları örgütü 1

Detaylı

PROGRAM Eylül Avukatlar için Eğitici Eğitimler. Birinci Aşama: Hak Temelli Eğitimler. Point Hotel, Ankara

PROGRAM Eylül Avukatlar için Eğitici Eğitimler. Birinci Aşama: Hak Temelli Eğitimler. Point Hotel, Ankara Avukatlar için Eğitici Eğitimler Birinci Aşama: Hak Temelli Eğitimler PROGRAM 14-17 Eylül 2017 Point Hotel, Ankara 14 Eylül 2017 Perşembe 09.00 Kayıt Toplantı açılışı 09.30 Açış Konuşmaları Filiz Saraç,

Detaylı

ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM TEDBİRE İLİŞKİN ARA KARAR S. R. BAŞVURUSU

ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM TEDBİRE İLİŞKİN ARA KARAR S. R. BAŞVURUSU TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM TEDBİRE İLİŞKİN ARA KARAR S. R. BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2015/33) Karar Tarihi: 19/1/2015 BİRİNCİ BÖLÜM ARA KARAR Başkan ler : Serruh KALELİ : Burhan

Detaylı

KAMU DİPLOMASİSİNDE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ VE MEDYANIN ROLÜ

KAMU DİPLOMASİSİNDE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ VE MEDYANIN ROLÜ KAMU DİPLOMASİSİNDE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ VE MEDYANIN ROLÜ Doç. Dr. O. Can ÜNVER 15 Nisan 2017 BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ KAMU DİPLOMASİSİ SERTİFİKA PROGRAMI İletişim Nedir? İletişim, bireyler, insan grupları,

Detaylı

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 01 KASIM 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ -AÇIKLAMA- Bu raporda yer alan veriler ve verilere

Detaylı

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler 1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler 4. Birinci Kuşak Haklar: Kişi Özgürlükleri ve Siyasal Haklar

Detaylı

2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 19 EKİM 2016 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ YAŞAM HAKKI İHLALLERİ ÖLÜ YARALI YARGISIZ İNFAZ (Keyfi

Detaylı

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. GEÇGEL ve ÇELİK/TÜRKİYE (Başvuru no. 8747/02 ve 34509/03) KARAR STRAZBURG.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. GEÇGEL ve ÇELİK/TÜRKİYE (Başvuru no. 8747/02 ve 34509/03) KARAR STRAZBURG. COUNCIL OF EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE GEÇGEL ve ÇELİK/TÜRKİYE (Başvuru no. 8747/02 ve 34509/03) KARAR STRAZBURG 13 Ekim 2009 İşbu karar AİHS nin 44/2 maddesinde belirtilen

Detaylı

2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İ RAPORU -BİLANÇO- 21 TEMMUZ 2016 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ YAŞAM HAKKI İ ÖLÜ YARALI YARGISIZ İNFAZ (Keyfi Öldürme,

Detaylı

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 23 OCAK 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ YAŞAM HAKKI İHLALLERİ ÖLÜ YARALI YARGISIZ İNFAZ (Keyfi Öldürme,

Detaylı

7-10 ŞUBAT 2002 TARİHLERİ ARASINDA TRABZON DA YAPILAN İNCELEMELER HAKKINDAKİ ALT KOMİSYON RAPORU

7-10 ŞUBAT 2002 TARİHLERİ ARASINDA TRABZON DA YAPILAN İNCELEMELER HAKKINDAKİ ALT KOMİSYON RAPORU 7-10 ŞUBAT 2002 TARİHLERİ ARASINDA TRABZON DA YAPILAN İNCELEMELER HAKKINDAKİ ALT KOMİSYON RAPORU Alt Komisyon Raporu, 14 Mart 2002 Perşembe günü yapõlan Komisyon toplantõsõnda oy birliği ile kabul edilmiştir.

Detaylı

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI 1 Nasıl bir anayasa yapım süreci? Maddeleri değil ilkeleri temel alan Ayırıcı değil birleştirici Uzlaşmaya zorlamayan Uzlaşmazlık alanlarını ihmal etmeyen Mutabakatı değil ortak

Detaylı

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ COUNCIL OF EUROPE AVRUPA KONSEYİ EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE GÖLÜNÇ TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no. 47695/09) KARAR STRAZBURG 20 Eylül 2011 İşbu karar nihai olup

Detaylı

TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK

TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK TürkİYE KADIN DERNEKLERİ FEDERASYONU Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu 1976 Yılında kurulmuş ülke genelinde 50.500 üyesi

Detaylı

ANAYASA DERSĐ (41302150) (2010-2011 GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI

ANAYASA DERSĐ (41302150) (2010-2011 GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI ANAYASA DERSĐ (41302150) (2010-2011 GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI ANLATIM SORULARI 1- Bir siyasal düzende anayasanın işlevleri neler olabilir? Kısaca yazınız. (10 p) -------------------------------------------

Detaylı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM TEDBİRE İLİŞKİN ARA KARAR NIZAMI KURBANOV BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2015/17968) Karar Tarihi: 2/12/2015 BİRİNCİ BÖLÜM ARA KARAR Başkan ler : Burhan

Detaylı

TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ ÖZGÜRLÜĞÜNE DAİR BİLMESİ GEREKENLER 1

TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ ÖZGÜRLÜĞÜNE DAİR BİLMESİ GEREKENLER 1 TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ ÖZGÜRLÜĞÜNE DAİR BİLMESİ GEREKENLER 1 1. Kamu idarecilerinin yaptıkları açıklamalarda sık sık "izinsiz gösteri" tarzı ifadeler kullanıldığı görülüyor. Gösteri ya da yürüyüş

Detaylı

ARAŞTIRMA GRUBU. Prof. Dr. Özer SENCAR Prof. Dr. İhsan DAĞI Prof. Dr. Doğu ERGİL Dr. Sıtkı YILDIZ Dr. Vahap COŞKUN MAYIS - 2011

ARAŞTIRMA GRUBU. Prof. Dr. Özer SENCAR Prof. Dr. İhsan DAĞI Prof. Dr. Doğu ERGİL Dr. Sıtkı YILDIZ Dr. Vahap COŞKUN MAYIS - 2011 ARAŞTIRMA GRUBU Prof. Dr. Özer SENCAR Prof. Dr. İhsan DAĞI Prof. Dr. Doğu ERGİL Dr. Sıtkı YILDIZ Dr. Vahap COŞKUN MAYIS - 2011 Bu rapor Mayıs-2011 araştırmasının II. kısmıdır. Araştırmanın bu kısmında;

Detaylı

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ 209 ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nun 20 Aralık 1993 tarihli ve 47/135 sayılı Kararıyla ilan edilmiştir.

Detaylı

YILDIZ TEKNİKTE YENİ ANAYASA PANELİ

YILDIZ TEKNİKTE YENİ ANAYASA PANELİ YILDIZ TEKNİKTE YENİ ANAYASA PANELİ Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü, 24 Kasım 2011 Perşembe günü Üniversitemiz Merkez Kampüsü Hünkar Salonu nda, hem Üniversitemizin

Detaylı

Mesleki Deneyim. Eğitim Bilgileri. Prof. Dr. Nurşen CANİKLİOĞLU. Profesör Marmara Üniversitesi Doçent Marmara Üniversitesi

Mesleki Deneyim. Eğitim Bilgileri. Prof. Dr. Nurşen CANİKLİOĞLU. Profesör Marmara Üniversitesi Doçent Marmara Üniversitesi Prof. Dr. Nurşen CANİKLİOĞLU Mesleki Deneyim Profesör Marmara Üniversitesi - 2011 Doçent Marmara Üniversitesi - 2003 Eğitim Bilgileri Doktora Marmara Üniversitesi SBE - 1997 Yüksek Lisans Marmara Üniversitesi

Detaylı

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ COUNCIL OF EUROPE AVRUPA KONSEYİ EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE KARAARSLAN TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no. 4027/05) KARAR STRAZBURG 27 Temmuz 2010 İşbu karar AİHS

Detaylı

ÜYE ROBERT CAROLAN TARAFINDAN BİLDİRİLEN KARŞIOY VE MUTABIK GÖRÜŞ YAZISI

ÜYE ROBERT CAROLAN TARAFINDAN BİLDİRİLEN KARŞIOY VE MUTABIK GÖRÜŞ YAZISI Priştine, 31 Ekim 2012 Nr. Ref.: MMP 304/12 ÜYE ROBERT CAROLAN TARAFINDAN BİLDİRİLEN KARŞIOY VE MUTABIK GÖRÜŞ YAZISI Başvuru No: KO 61/12 Kosova Cumhuriyeti Meclis Başkanı tarafından 22 Haziran 2012 tarihinde

Detaylı

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO HBYS Programı. Yargı Örgütü Dersleri

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO HBYS Programı. Yargı Örgütü Dersleri Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO HBYS Programı Yargı Örgütü Dersleri YARGI, YARGIÇ, MAHKEME VE YARGILAMA KAVRAMLARI Kuvvetler ayrılığı ilkesi-1 Bir devlette, üç erk (kuvvet) vardır: Yasama,

Detaylı

HUKUK VE ADALET DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI (Ortaokul 6, 7 veya 8. Sınıf)

HUKUK VE ADALET DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI (Ortaokul 6, 7 veya 8. Sınıf) Temel Eğitim Genel Müdürlüğü HUKUK VE ADALET DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI (Ortaokul 6, 7 veya 8. Sınıf) Ankara - 2017 T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Temel Eğitim Genel Müdürlüğü HUKUK VE ADALET DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

Detaylı

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI. Resmi Gazete: Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı : 2009/59. Karar Sayısı : 2011/69

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI. Resmi Gazete: Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı : 2009/59. Karar Sayısı : 2011/69 ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Resmi Gazete:12.07.2011-27992 Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı : 2009/59 Karar Sayısı : 2011/69 Karar Günü : 28.4.2011 İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Ankara Dokuzuncu İdare

Detaylı

AVRAPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE

AVRAPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE COUNCİL OF EUROPE. AVRUPA KONSEYİ AVRAPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE KARAR VE KABULEDİLEBİLİRLİK OLARAK Başvuru no. 38841/07 Resul TAŞDEMİR tarafından Türkiye'ye karşı STRASBURG 23 Şubat 2010

Detaylı

OHAL Bilançosu, Hak İhlalleri Raporu

OHAL Bilançosu, Hak İhlalleri Raporu OHAL Bilançosu, Hak İhlalleri Raporu 15 Temmuz kanlı darbe girişimi sonucu 241 yurttaşımız şehit oldu, 2bin 194 yurttaşımız yaralandı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası 17 Ağustos 2016 tarihinde hükümetin

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : Tarih:

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi :  Tarih: Günlük Haber Bülteni 13.02.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi : www.urfanatik.com Tarih: 12.02.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi : www.sanliurfa.com Tarih:12.02.2015 İNTERNET HABERLERİ

Detaylı

KAMU YÖNETİMİ. 9.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

KAMU YÖNETİMİ. 9.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER KAMU YÖNETİMİ 9.Ders Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER 1 Kamu hizmetlerinin yürütülmesi birçok unsur yanında olmazsa olmaz unsur işgücü gereksinimidir. Kamu görevlileri, kamu hizmetinin işgücü unsurunu oluştururlar.

Detaylı

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi MTM Medya Takip Merkezi, 2010 yılında medyanın gündemini belirleyen konu ve olayları derledi. İki bini aşkın gazete, dergi, TV kanalı ve haber sitesinde periyodik olarak yapılan takip sonuçları, yıl boyunca

Detaylı

BODRUM, RES LERE KARŞI BİRLİK

BODRUM, RES LERE KARŞI BİRLİK BODRUM, RES LERE KARŞI BİRLİK OLDU KOCADON: HALKIN İSTEMEDİĞİ PROJE, BODRUM DA OLMAZ BODRUM BELEDİYE BAŞKANI KOCADON, RES KONUSUNDAKİ TAVRINI KOYDU: MÜCADELEYE DEVAM KOCADON, ŞİRKETİN BELEDİYE BİZİ BAĞLAMAZ

Detaylı

MADDELER T.C. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ GENÇLİK MECLİSİ YÖNETMELİĞİ

MADDELER T.C. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ GENÇLİK MECLİSİ YÖNETMELİĞİ MADDELER T.C. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ GENÇLİK MECLİSİ YÖNETMELİĞİ AMAÇ Madde 1 İstanbul Büyükşehir Belediyesi Gençlik Meclisi Yönetmeliği nin amacı; gençlerimizin demokratik katılımını sağlayarak

Detaylı

1982 Anayasası nın Cumhuriyetin Nitelikleri başlıklı 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti nin bir hukuk devleti olduğu kurala bağlanmıştır.

1982 Anayasası nın Cumhuriyetin Nitelikleri başlıklı 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti nin bir hukuk devleti olduğu kurala bağlanmıştır. Esas Sayısı : 2015/109 Karar Sayısı : 2016/28 1982 Anayasası nın Cumhuriyetin Nitelikleri başlıklı 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti nin bir hukuk devleti olduğu kurala bağlanmıştır. Anayasa nın 2. maddesinde

Detaylı

Adli Yadım Bürosu ADLİ YARDIM BÜROSU

Adli Yadım Bürosu ADLİ YARDIM BÜROSU Adli Yadım Bürosu 8 ADLİ YARDIM BÜROSU Adli Yardım Bürosu Adli Yadım Bürosu 8. BÖLÜM ADLİ YARDIM BÜROSU Bireylerin hak arama özgürlüklerinin önündeki engelleri aşmak ve hak arama özgürlüğünün kullanımda

Detaylı

İdari Yargının Geleceği

İdari Yargının Geleceği İdari Yargının Geleceği Av. Zühal SİRKECİOĞLU DÖNMEZ* * Ankara Barosu. İdari Yargının Geleceği / SİRKECİOĞLU DÖNMEZ Ülkemiz Hukuk Fakültelerinde iki Ana Bilim dalı vardır: Özel Hukuk ve Kamu Hukuku. Özel

Detaylı

VII. ULUSLARARASI BALKAN BÖLGESİ DÜZENLEYİCİ YARGI OTORİTELERİ KONFERANSI MAYIS 2012, İSTANBUL

VII. ULUSLARARASI BALKAN BÖLGESİ DÜZENLEYİCİ YARGI OTORİTELERİ KONFERANSI MAYIS 2012, İSTANBUL VII. ULUSLARARASI BALKAN BÖLGESİ DÜZENLEYİCİ YARGI OTORİTELERİ KONFERANSI 28-30 MAYIS 2012, İSTANBUL Yargının Bağımsızlığı ve Yasama ve Yürütme Güçleriyle İşbirliği Türkiye Cumhuriyeti Hâkimler ve Savcılar

Detaylı

FETHİYE. Tübakkom 10. Dönem Sözcüsü. Hatay Barosu.

FETHİYE. Tübakkom 10. Dönem Sözcüsü. Hatay Barosu. AVUKAT HATİCE CAN Av.haticecan@hotmail.com Atatürk cad. 18/1 Antakya 0.326.2157903-2134391 AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI NA FETHİYE DOSYA NO : 2011/ 28 KATILAN : B. S. KATILMA İSTEYEN Türkiye Barolar

Detaylı

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ COUNCIL OF EUROPE AVRUPA KONSEYİ EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE ELĞAY TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no. 18992/03) KARAR STRAZBURG 20 Ocak 2009 İşbu karar AİHS nin

Detaylı

DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ

DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ 07.11.2013 Halkla İlişkiler Başkanlığı TA K D İ M Değerli; Ana Kademe, Kadın Kolları, Gençlik Kolları MKYK üyemiz, Bakan Yardımcımız, Milletvekilimiz, Ana Kademe, Kadın Kolları,

Detaylı

Karar No : 2316 Karar Tarihi : 14/11/2015

Karar No : 2316 Karar Tarihi : 14/11/2015 Karar No : 2316 Karar Tarihi : 14/11/2015 Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun 05/11/2015 günlü, 17774 sayılı yazısında; A HABER logosuyla yayın yapan "TURKUVAZ MEDYA YAYIN HİZMETLERİ A.Ş." adlı kuruluşa

Detaylı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM TEDBİRE İLİŞKİN ARA KARAR AYCAN İRMEZ BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2016/9400) Karar Tarihi: 23/5/2016 BİRİNCİ BÖLÜM ARA KARAR Başkan ler : Burhan ÜSTÜN

Detaylı

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00 ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00 A. ANLATIM SORUSU (10 puan) Temsilde adalet yönetimde istikrar kavramlarını kısaca açıklayınız. Bu konuda

Detaylı

DEMOKRASİ VE SAYDAMLIK ENSTİTÜSÜ www.dse.org.tr

DEMOKRASİ VE SAYDAMLIK ENSTİTÜSÜ www.dse.org.tr DEMOKRASİ VE SAYDAMLIK ENSTİTÜSÜ www.dse.org.tr YENİ ANAYASA DEĞİŞİKLİK ÖNERİLERİMİZ (TCBMM Başkanlığı na iletilmek üzere hazırlanmıştır) 31.12.2011 İletişim: I. Anafartalar Mah. Vakıf İş Hanı Kat:3 No:

Detaylı

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ KADINLARA DESTEK MEKANİZMALARI ONLİNE KİTAPÇIĞI Akdeniz Üniversitesi Uluslararası Gençlik Topluluğu 2015-2016 İÇİNDEKİLER 1. Giriş 2. Kadın Dostu Akdeniz Projesi 3. Projenin

Detaylı

D.B. / Türkiye (33526/08) AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARI. Aşağıdaki metin kararın resmi olmayan özetidir. Özet

D.B. / Türkiye (33526/08) AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARI. Aşağıdaki metin kararın resmi olmayan özetidir. Özet D.B. / Türkiye (33526/08) AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARI Aşağıdaki metin kararın resmi olmayan özetidir. Özet Başvuru sahibi İran İşçi-Komünist Partisi ile İran daki İran Eşitlik ve Özgürlük İçin

Detaylı

GENEL ANALİZ. Konu: AİHM Demirtaş Kararı. A. Genel Olarak AİHM Kararlarının Niteliği:

GENEL ANALİZ. Konu: AİHM Demirtaş Kararı. A. Genel Olarak AİHM Kararlarının Niteliği: GENEL ANALİZ Konu: AİHM Demirtaş Kararı A. Genel Olarak AİHM Kararlarının Niteliği: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), uluslararası bir yargı merci statüsünde olup verdiği kararlar hiyerarşik denetime

Detaylı

İÇİNDEKİLER. A. Bülent Gürel (Üsküdar Hakimi) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları

İÇİNDEKİLER. A. Bülent Gürel (Üsküdar Hakimi) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları OLAYLAR TBB Olağan Genel Kurulu Toplandı Baro Genel Kurulu Toplantısı Başkanın Açış Konuşması ve Kararlar Anayasa Mahkemesi Madenler Hakkındaki Yasanın İptali İstemini Reddetti Vergiler Temyiz Komisyonu

Detaylı

KAMU PERSONEL HUKUKU KISA ÖZET HUK303U

KAMU PERSONEL HUKUKU KISA ÖZET HUK303U KAMU PERSONEL HUKUKU KISA ÖZET HUK303U 2 Sayfa 2 1.Ünite Temel Kavramlar ve Anayasal İlkeler KAMU GÖREVLİLERİ Türkiye de Kamu Görevlilerinin Soyağacı Kamu Görevlileri Kamu i Seçilmişler Yükümlüler Gönüllüler

Detaylı

ordumuhtarlarderneği tarafından yazıldı Pazartesi, 03 Kasım :00 - Son Güncelleme Perşembe, 06 Kasım :10

ordumuhtarlarderneği tarafından yazıldı Pazartesi, 03 Kasım :00 - Son Güncelleme Perşembe, 06 Kasım :10 Türkiye Muhtarlar Konfederasyonu, Başiskele'de ''Uluslararası Yerel Yönetimlerde Muhtarlığın Yeri ve Önemi'' çalıştayı düzenledi. Başiskele Belediyesi ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıya Türkiye'nin

Detaylı

Tanzimat tan Günümüze Anayasal Gelişmelerde Temel Hakları Sınırlayan Ceza Muhakemesine İlişkin Düzenlemeler

Tanzimat tan Günümüze Anayasal Gelişmelerde Temel Hakları Sınırlayan Ceza Muhakemesine İlişkin Düzenlemeler Tanzimat tan Günümüze Anayasal Gelişmelerde Temel Hakları Sınırlayan Ceza Muhakemesine İlişkin Düzenlemeler Yrd. Doç. Dr. Selman DURSUN İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku

Detaylı

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ COUNCIL OF EUROPE AVRUPA KONSEYİ EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE KARYAĞDI TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no. 22956/04) KARAR STRAZBURG 8 Ocak 2008 İşbu karar AİHS nin

Detaylı

BİREYSEL BAŞVURU KARARLARININ SONUÇLARI

BİREYSEL BAŞVURU KARARLARININ SONUÇLARI BİREYSEL BAŞVURU KARARLARININ SONUÇLARI 1-Anayasa Mahkemesinin İş Yükünün Artması Sonucu Adil Yargılanma Hakkının İhlali 2-Anayasa Mahkemesinin Yetkilerinin Artması Sonucu Otoritesinin Güçlenmesi 3-Avrupa

Detaylı

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ BASINA VE KAMUOYUNA Erkek egemen kapitalist sistemde kadınların en önemli sorunu 2011 yılında da kadına yönelik şiddet olarak yerini korudu. Toplumsal cinsiyetçi rolleri yeniden üreten kapitalist erkek

Detaylı

2007: Avrupa Birliği Herkes İçin Fırsat Eşitliği Yılı

2007: Avrupa Birliği Herkes İçin Fırsat Eşitliği Yılı 2007: Avrupa Birliği Herkes İçin Fırsat Eşitliği Yılı Doç.Dr.Kadriye BAKIRCI İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Öğretim Üyesi İTÜ İşletme Fakültesi, Hukuk Anabilim Dalı Email:bakirci@itu.edu.tr Avrupa Birliği

Detaylı

KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ GENÇLİK MECLİSİ YÖNETMELİĞİ

KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ GENÇLİK MECLİSİ YÖNETMELİĞİ KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ GENÇLİK MECLİSİ YÖNETMELİĞİ Amaç MADDE 1 Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Gençlik Meclisi Yönetmeliği nin amacı; Gençlerimizin yerelhizmetlere demokratik katılımını sağlayarak

Detaylı

MESLEK ÖRGÜTÜNÜN GöREV ÇAĞRISINA KATILMAK SUÇ MUDUR? BU NEDENLE HUKUKİ BİR YAPTIRIM UYGULANABİLİR Mİ?

MESLEK ÖRGÜTÜNÜN GöREV ÇAĞRISINA KATILMAK SUÇ MUDUR? BU NEDENLE HUKUKİ BİR YAPTIRIM UYGULANABİLİR Mİ? MESLEK ÖRGÜTÜNÜN GöREV ÇAĞRISINA KATILMAK SUÇ MUDUR? BU NEDENLE HUKUKİ BİR YAPTIRIM UYGULANABİLİR Mİ? Bilindiği gibi Dr. Ersin Aslan ın, bir hasta yakını tarafından öldürülmesinin birinci yılı yaklaşıyor.

Detaylı

ANAYASA MAHKEMESÝ KARARLARINDA SENDÝKA ÖZGÜRLÜÐÜ Dr.Mesut AYDIN*

ANAYASA MAHKEMESÝ KARARLARINDA SENDÝKA ÖZGÜRLÜÐÜ Dr.Mesut AYDIN* 1.Giriþ ANAYASA MAHKEMESÝ KARARLARINDA SENDÝKA ÖZGÜRLÜÐÜ Dr.Mesut AYDIN* Toplu olarak kullanýlmasýndan dolayý kolektif sosyal haklar arasýnda yer alan sendika hakký 1 ; bir devlete sosyal niteliðini veren

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. : Gazcılar Cad. Petek Bozkaya İşhanı A Blok K: D:316-BURSA. : (0224) : :

ÖZGEÇMİŞ. : Gazcılar Cad. Petek Bozkaya İşhanı A Blok K: D:316-BURSA. : (0224) : : ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Şaban Cankat TAŞKIN İletişim Bilgileri Adres Telefon Mail Web : Gazcılar Cad. Petek Bozkaya İşhanı A Blok K: D:316-BURSA : (0224) 256 66 33 : sctaskin@gmail.com : http://cankattaskin.av.tr/

Detaylı

GENEL BAŞKANIN MESAJI

GENEL BAŞKANIN MESAJI GENEL BAŞKANIN MESAJI Küresel ekonomik kriz, ekonomiyi kalıcı olarak küresel dünyanın birinci önceliği haline getirdi. İkibinli yılların ilk dönemine yıkıcı bir savaş olan ABD nin Irak işgali damgasını

Detaylı

ACR Group. NEDEN? neden?

ACR Group. NEDEN? neden? ACR Group NEDEN? neden? CİNSİYET YÜZDE % Kadın Erkek 46,8 53,2 YAŞ - - - - - - 18-25 26-35 20,1 27,6 36-45 46-60 29,4 15,2 60+ 7,7 I. AMAÇ Bu çalışmanın amacı, aylık periyotlar halinde düzenlediğimiz,

Detaylı

TUTUKLULUK TANIMI VE YASAMA DOKUNULMAZLIĞI HAKKINDA BİLGİ NOTU

TUTUKLULUK TANIMI VE YASAMA DOKUNULMAZLIĞI HAKKINDA BİLGİ NOTU TUTUKLULUK TANIMI VE YASAMA DOKUNULMAZLIĞI HAKKINDA BİLGİ NOTU TUTUKULULUK TANIMI 1. AİHM Uygulamalarına göre tutukluluk tanımı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi nin (Sözleşme) 5. maddesinde özgürlük ve

Detaylı

Irk veya Etnik Köken. Ayrımcılığı. Haklarınızı Bilin!

Irk veya Etnik Köken. Ayrımcılığı. Haklarınızı Bilin! Irk veya Etnik Köken Ayrımcılığı Haklarınızı Bilin! IRK VEYA ETNiK KÖKEN AYRIMCILIĞI NEDiR? Irk veya etnik köken ayrımcılığı, bir kişiye ırkı, rengi, etnik kökeni, göçmen statüsü veya milliyeti nedeniyle

Detaylı

COUNCIL OF EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. KILIÇ VE EREN/TÜRKİYE (Başvuru no /07) KARAR STRAZBURG

COUNCIL OF EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. KILIÇ VE EREN/TÜRKİYE (Başvuru no /07) KARAR STRAZBURG COUNCIL OF EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE KILIÇ VE EREN/TÜRKİYE (Başvuru no. 43807/07) KARAR STRAZBURG 29 Kasım 2011 İşbu karar AİHS nin 44/2 maddesinde belirtilen koşullar

Detaylı