ÇOCUK GELİŞİMİ-I DERS NOTLARI

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ÇOCUK GELİŞİMİ-I DERS NOTLARI"

Transkript

1 ÇOCUK GELİŞİMİ-I DERS NOTLARI (DERLEME) Öğr. Gör. Metin KADİM ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ VEZİRKÖPRÜ MESLEK YÜKSEKOKULU ÇOCUK GELİŞİMİ PROGRAMI

2 İÇİNDEKİLER Bölüm-1. Gelişimle İlgili Temel Kavramlar.. 3 Bölüm-2. Fiziksel (Bedensel) Gelişim.. 27 Bölüm-3. Psikomotor (Hareket) Gelişim Bölüm-4. Bilişsel Gelişim.. 64 Bölüm-5. Dil Gelişimi Kaynakça

3 BÖLÜM-1 GELİŞİMLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR 1.1. Gelişimle İlgili Temel Kavramlar... 4 Büyüme Olgunlaşma Öğrenme Hazır Bulunuşluk.. 7 Kritik Dönem Gelişimde Kritik Dönemler Gelişim Gelişimin İlkeleri Gelişimi Etkileyen Faktörler Doğum Öncesi Faktörler Doğum Sırası Faktörler Doğum Sonrası Faktörler Genel Gelişim Dönemleri Gelişim Alanları

4 BÖLÜM GELİŞİMLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR Büyüme Büyüme, hücrelerin büyümesi ve çoğalmasının neden olduğu beden ölçülerindeki artış, vücut kitlesinin artması, hacim olarak genişleme anlamına gelir. Büyüme, döllenmeden fiziksel olgunluğa kadar çocuğu dinamik olarak etkileyen genetik, beslenme, travmatik, sosyal ve kültürel etmenler altında oluşan sürekli değişimleri kapsar (Özer ve Özer, 2005). Büyüme, bireyin fiziki yapısında zamana bağlı olarak meydana gelen nicelik boyutundaki değişikliklerdir. Doğum öncesi dönemde hücre çoğalması ve doğum sonrasında da aylara ve yıllara göre fizik yapıda meydana gelen değişikler büyümenin sonucudur. Büyüme yaşa bağlı olarak gözlenebilen değişiklerdir (Yücel, 2004). Büyüme, organizmanın boy, ağırlık ve hacim olarak artmasıdır. Bireydeki yapısal artış, bedensel değişim olarak ifade edilen büyüme; değişik oran ve hızda olur. Örneğin; bir bebeğin doğduğunda boy uzunluğu ortalama 50cm ise altı aylık olduğunda bu bebeğin boy artışı ortalama 16cm olur. Yani büyüme bedende gerçekleşen sayısal değişimleri ifade eder (Şahin, 2015). Büyüme, gelişmeye oranla daha dar kapsamlı bir kavramdır ve biyolojik, kalıtsal ve çevresel faktörlere bağlı olarak değişik hız ve yoğunlukta gerçekleşir (Aydın, 2014). Büyümenin göstergeleri beden ölçülerindeki ve ağırlığındaki artıştır. Vücudun büyümesi metre, kilogram, vb. ölçülebilir birimlerle ifade edilebilmesidir. Boy ve kilo bilinen en temel ölçümlerin başında gelir fakat büyüme sadece boy ve kiloda gözlenebilen değil, aynı zamanda iç ve dış organlarda, dişlerde ve kemik yapısında da gözlenebilen değişimleri kapsamaktadır (Acun ve Erten, 1999; Tuzcuoğlu, 2005). Büyüme yaşa göre farklılık gösteren bir süreçtir. Her yaşta büyüme gerçekleşmez. Büyüme bazı dönemlerde hızlı, bazı dönemler yavaş bir seyir takip eder. En hızlı büyüme doğum öncesi dönemde gerçekleşir. Büyümenin hızlı olduğu diğer bir dönem de ergenlik dönemidir. Ergenlik dönemini takiben büyüme yok denecek kadar azalır ve bir süre sonra da durur (Tuzcuoğlu, 2005; Bayhan ve Artan, 2004). Büyüme canlının bedensel yönü ile ilgilidir. Büyüme, bedenin ya da herhangi bir organın bir durumdan başka bir duruma geçişinde görülen bir dizi değişiklikler anlamına gelir (Binbaşıoğlu, 1992) Olgunlaşma Olgunlaşma, insanın ya da bir organının daha önceden belirlenmiş bir yaşta belli bir hareketi yapabilecek yetkinliğe ulaşmasıdır. Olgunlaşma büyümeyi içine alan bir kavramdır, büyüme olmadan olgunlaşma olmaz. Örneğin yeterli bacak boyutuna ulaşmadan çocuktan 4

5 beklenen yürüme davranışı gerçekleşmez (Başaran, 2000). Olgunlaşma gelişimsel faktörlerin karşılıklı etkileşimi sonucu meydana gelen bir durumdur, öğrenme söz konusu değildir (Acun ve Erten, 1999). Çocuk bir gelişim döneminden diğerine bireysel hızıyla, aşamalı olarak ilerler. Meydana gelen bazı değişmeler öncelikle olgunlaşmaya bağlıdır. Olgunlaşma; vücut organlarının kendilerinden beklenen fonksiyonu yerine getirebilecek düzeye gelmesi için, öğrenme yaşantılarından bağımsız olarak, kalıtımın etkisiyle geçirdiği biyolojik bir değişmedir (Senemoğlu, 2009). McGraw (1994) a göre olgunlaşma, organların yaşa uygun olarak üstüne düşen görevi yapabilecek düzeyde olmasıdır. Yeterli büyüklüğe ulaşan her organ olgun olmayabilir ancak belli büyüklüğe ulaşmadan da bir organ olgunlaşamaz. Bu sebeple büyüme daha çok niceliksel değişikliklerle ifade edilirken olgunlaşma niteliksel değişimleri kapsar. Olgunlaşma, öğrenme yaşantıları ve çevresel değişkenlerden bağımsız olarak organizmanın belli bir biyofizyolojik yetkinliğe ulaşmasını tanımlamaktadır. Buna göre olgunlaşma ağırlıklı olarak, kalıtsal yapı tarafından biçimlendirilen, fiziksel gelişimin ürünüdür. Dolayısıyla birçok devinsel beceriyi gösterme, olgunlaşma düzeyine bağlıdır. Örneğin; bebeğin başını kontrol eden kaslar yeterli bir gelişme aşamasına ulaşmadan başını dik tutması ya da çocuğun parmak kasları gelişmeden yazı yazması beklenemez (Aydın, 2014). Başka bir ifadeyle olgunlaşma, organizmada var olan türe özgü yetilerin ortaya çıkışı olarak tanımlanır ve üst düzeydeki işlevlere doğru ilerlemeye imkân veren niteliksel değişmeleri ifade eder. Olgunlaşma gelişimin sırasını belirler ve biyolojik açıdan bakıldığı zaman, öncelikle doğuştan olduğu ve dış etkenlere karşı dirençli olduğu dikkat çekmektedir. Örneğin, insanoğlunda yürüme ve konuşma yetileri doğuştan bir gizil güç olarak vardır. Bunlar belirli bir sürede öğrenmenin katkısı olmaksızın belirirler (Gallahue, 1982; Özer ve Özer, 2005). Kuşlarda uçma, balıklarda yüzme, sürüngenlerde sürünme gibi olgunlaşma süreci ile beliren bu yetenekler, organizmanın kalıtımsal donanımında vardır ve öğrenmenin hammaddesini oluştururlar. Belirli zamanlarda beliren bu yetiler, öğrenme veya eğitimle çabuklaştırılamazlar. Örneğin, alıştırma ve destekle bir çocuğu beş aylıkken konuşturmak ve yürütmek mümkün değildir (Özer ve Özer, 2005). Organizma fizyolojik olarak bir işi yapabilecek hale geldiğinde olgunlaşma gerçekleşmiştir. Bir çocuk konuşma olgunluğuna ulaşmadan, ne kadar alıştırma yaptırılırsa yaptırılsın gereği gibi konuşamaz. Aynı şekilde bir öğrenciye okuma yazma olgunluğuna erişmeden okuma yazma öğretmeye çalışmak, sesleri ayırt etmeyi öğretmeden nota öğretmeye uğraşmak olgunlaşma gerçekleşmediği için imkansızdır. Bir çok öğrenme sorunu yeterince olgunlaşmanın olmadığı konularda çocuklara baskı yapılması ve buna bağlı olarak onların başarısızlık yaşamaktan korkmalarına neden olabilmektedir (Selçuk, 2001). 5

6 Öğrenme Bireyin çevresi ile etkileşimi sonucu oluşan kalıcı davranış değişiklikleridir. Bu davranış değişiklikleri hareketlerde olduğu gibi gözlenebilen ya da gözlenemeyen inanç, düşünce gibi zihinsel davranış değişiklikleri de olabilir. Olgunlaşma öğrenmenin temelini oluşturur. Örneğin; çocuğun düzgün bir şekilde kalem tutabilmesi için el ve parmak kaslarının, kemiklerinin yeterli büyüklüğe ve olgunluğa erişmesi yetmez. Çocuğun kalemin nasıl tutulduğunu görmesi, kalem tutma denemelerini yapması, düzgün tuttuğunda bundan haberdar edilmesi, pekiştirilmesi gerekir. Demek ki gelişimin sağlanabilmesi için, çocuğun çevresiyle belli düzeyde etkileşimde bulunmasına yani öğrenmesine ihtiyaç vardır (Senemoğlu, 2009). Öğrenme ve eğitme olmadan gelişme belli bir düzeyin üstüne çıkamaz. Çevrenin sağladığı modeller, alıştırma, deneme, destekleme ile kişiye yeni davranışlar kazandırılabilir. Öğrenme olgunlaşma sürecine eklenerek, gelişmeyi daha üst düzeylere çıkarır (Özer ve Özer, 2005). Öğrenme bir anlamda mevcut kalıtsal potansiyelin uygun çevre koşullarında geliştirilerek yaşantılarla kalıcı hale getirilmesi, zenginleştirilmesi işidir. Kalıtsal olarak müzik yeteneğine sahip bir çocuğa ailesi tarafından alınan bir piyano ve oluşturulan müzik çevresi tek başına yeterli değildir. Bu çocuğun notaları ve piyano çalmayı öğrenmesi gerekir (Tuzcuoğlu, 2005). Öğrenme genel olarak, yaşantı yoluyla kazanılan kalıcı davranış değişiklikleri olarak tanımlanmaktadır. Ancak davranış değişikliğinin sadece olumlu yönde değil, olumsuz yönde de oluşabileceği unutulmamalıdır. Başka bir deyişle öğrenme, tekrar ve yaşantısal deneyimler yoluyla edinilen her tür davranış değişimini kapsadığına göre, öğrenmenin istendik ve istenmeyen iki temel boyutu olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Gerçekte öğrenme, daha çok gereksinim, güdü etkileşimine bağlıdır. Örneğin labirentte aç bırakılan farenin, açlık güdüsüyle harekete geçerek, deneme yanılma yoluyla yiyeceği bulmaya çalışması, kurgulanmış bir problem durumu içinde öğrenmenin doğasını bir ölçüde aydınlatmaktadır. Ne var ki öğrenme kavramı, salt güdülerle açıklanamayacak ölçüde karmaşıktır. Çünkü güdünün öğrenmeye yol açması için, problem durumunun ve çözüm yollarının açık olması gerekmektedir. Öte yandan öğrenmenin, bireyin sadece biyo-fızyolojik güdülerine dayalı bir süreç olmadığı, aynı zamanda onun sosyal ve kültürel koşul ve beklentileri nedeniyle de öğrenme gereksinimi içinde bulunduğu açıktır. Şu halde öğrenme, davranışı anlamada temel bir etkendir (Aydın, 2014). Davranış, çocuğun basit bedensel edimlerden, uygun cinsiyetle özdeşleşme ve yetişkin standartlarına göre hareketlerini denetlemeye dek uzanan kompleks bir süreçtir. Bu amaçla öğrenme yaşantılarının seçilmesi, hedef davranışlarının belirlenmesi, uygun yöntemlerle işaret ve ipuçlarının verilmesi, dönüt alınması ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla, sistematik bir öğrenme etkinliği, kurgulanmış bir yaşantı kesiti içinde bireyin 6

7 çevreyle etkileşimde bulunmasına bağlıdır. Kuşkusuz bu etkileşim süreci, rastlantılar yoluyla kendiliğinden oluşan bir düzensizlik içinde yeterince gerçekleşemez. Bu nedenle belli bir problem durumu yaratılmalı ve bu durum bireyin önyaşantıları, zihinsel gelişme ve olgunlaşma düzeyleri gibi gelişim özellikleri ile ilişkilendirilmelidir. Sonuç olarak, seçilmiş ve kurgulanmış yaşantılar yoluyla öğrenmenin gerçekleşmesi, bu amaçla kurulmuş okul sisteminin ve öğretme-öğrenme sürecini yöneten öğretmenlerin sorumluluğundadır (Aydın, 2014). Bireyin çevresiyle belli düzeydeki etkileşimleri sonucunda davranışlarında meydana gelen değişmeler olarak tanımlanan öğrenme, gelişimin olabilmesi için büyüme ve olgunlaşmanın yanında gerekli olan üçüncü bir kavramdır (Uzman, 2007). Büyüme ve olgunlaşma öğrenmede gereklidir ancak öğrenme büyüme ve olgunlaşmaya yardımcı olan bir faktör değildir (Tuzcuoğlu, 2005). Örneğin; çocuğun parmak kasları kendi başına kaşıkla yemek yiyebileceği olgunluğa ulaşırken, büyüklerin kaşığı nasıl tutuğunu gözler, kaşığı tutmaya ve kaşıkla yemek yemeye çalışır, kaşığı düşürür, yemeği döker. Bu davranışları ile kaşıkla yemek yemeyi öğrenmeye çalışır. Fakat bu davranışları parmak kaslarının büyümesi ve olgunlaşmasını etkilemez Hazır Bulunuşluk Olgunlaşma ve öğrenme sonucu kişinin belli davranışları yapabilecek düzeye gelmesidir. Biyolojik olgunlaşmanın yanı sıra, öğrenmeyi gerçekleştirmek ve desteklemek için uygun şekilde düzenlenmiş çevresel faktörleri de içerir. Bu, çocukların bir davranışı öğrenmesi için gereken olgunluğa ulaşmasının yanı sıra yapılacak davranışla ilgili gerekli bilgi ve becerileri de kazanmış olmasını ifade eder. Herhangi bir aracı kullanabilmek için (bisiklet, makas, vb.), gerekli kasların olgunlaşması ve ilgili organlar arasında koordinasyonun sağlanmasının yanında aracın yapısı, nasıl kullanılacağı ve yapılacak işlemler hakkında bilgiye ihtiyaç vardır (Özer ve Özer, 2005). Hazırbulunuşluk, bir ölçüde olgunlaşma ve yaşla ilgili bir kavramdır. Ancak esasen bireyin sosyal ilgileri, öğrenmeye ilişkin tutumu, güdülenme ve zekâ düzeyi ve genel uyarılmışlık hali gibi boyutlarda kavramlaştırılabilir. Buna göre, hazırbulunuşluk yeni bir öğrenme yaşantısının gereklerine uygun kişisel yeterlik ve özelliklerin tümüdür. Örneğin; bir çocuğun yüzmeyi öğrenmesi için bedensel, bilişsel ve duyuşsal gelişiminin yeterli bir düzeye ulaşması gerekir. Başka bir anlatımla, çocuğun yüzme ile ilgili önyaşantı deneyimlerinin olumlu olması, suda bulunmaktan haz duyması ve yeterli bir kas gelişimine sahip olması, eylemin ortaya çıkmasının önkoşuludur. Öğrenme yaşantılarının, öğrencilerin düzeyine uygun olman, kalıcı ve etkin bir öğrenmenin sağlanması açısından zorunludur (Aydın, 2014). Büyüme ve olgunlaşma öğrenmede önemlidir ancak tek başına yeterli değildir. Bireyin bunu istemesi ve hazır olması gerekir. Hazırlık kelimesi olgunlaşmayı da kapsar ancak olgunlaşma büyük oranda büyümeyi, hazır oluş duygusal istemeyi içerir. Asıl öğrenme, çocuk öğrenmeye hazır hale geldikten sonra başlar. Okuma-yazmayı öğrenmek için, çocuğun bir kısım organlarının olgunlaşması yanında, çocuğu buna heveslendirmek ve okuma-yazma 7

8 alıştırmaları yaptırmak gibi hazırlık çalışmaları da gereklidir. Bütün öğrenme durumları için aynı şey söylenebilir (Başaran, 2000). Olgunlaşma, bireye yaşla birlikte artan yeterlikler sağladığı gibi, öğrenme fırsatları verildiği takdirde bireyin yeni ve daha karmaşık davranışları kazanması için gerekli olan hazırbulunuşluğu da beraberinde getirir. Ancak hazırbulunuşluk, bireyin sadece olgunlaşma düzeyini değil, aynı zamanda, bireyin önceki öğrenmelerini, ilgilerini, tutumlarını, güdülenmişlik düzeyini, yeteneklerini, genel sağlık durumunu da kapsar. Örneğin; bisiklet kullanmak için yeterli hazırbulunuşluk düzeyinde olan bir çocuk; bisiklet kullanmaya isteklidir, bisikleti kullanmak için gerekli olan kaslar ve diğer organları yeterli olgunluğa erişmiştir, bisikletin nasıl kullanılacağı ile ilgili önkoşul öğrenmelere sahiptir, genel sağlık durumu bisiklete binmesine uygundur (Senemoğlu, 2009). Çocukta her yetenek için olgunlaşma zamanı farklıdır. Örneğin, yürüme, konuşma, müzik, resim, matematik gibi. Öğrenmeye hazır oluş dönemlerinin iyi bilinmesi eğitimde başarı için önemlidir. Çok erken başlanan eğitim verimli olmadığı gibi, köstekleyici de olabilir. Geç kalınmış bir eğitimle de açık hiçbir zaman kapanmayabilir (Yörükoğlu, 1981) Kritik Dönem Çocuklar, bazı gelişim dönemlerinde ve yaşlarda belli tür öğrenmelere karşı yüksek duyarlık gösterme eğilimindedirler. Çevre etkilerine karşı daha duyarlıdırlar ve çevrede düzenlenen öğrenme yaşantılarını diğer dönemlerden daha hızla kazanabilirler. Psikologlar bu dönemlere kritik gelişim dönemleri adı vermektedirler. Ana-baba ve öğretmenler, çocukların üst düzeyde gelişimlerini sağlamak istiyorlarsa, bu kritik gelişim dönemlerinde, çocukların belirli yaşantıları geçirmeleri için olanaklar hazırlamalıdırlar. Örneğin; çocukların başkalarıyla yakın ilişkiler kurabilmesi için, bebeklere yakın, sevecen, sıcak davranılmalıdır. Bu şansı, bebeklere sağlamadaki gecikme, en fazla altı ayı geçtiği taktirde, okul yıllarında sosyal ilişkiler geliştirme yeteneği zayıflayabilir (Senemoğlu, 2009) Kritik dönem bireylerin yaş ile doğru orantılı olarak belli becerileri kazanma ve öğrenme konusunda avantajlı olduğu dönemdir. Yaşa ve kazanılacak beceriye göre değişik öğrenme durumları için farklı kritik dönemler vardır ve her bir kritik dönem bir önceki evreye göre daha üst düzey bir öğrenmeye hazırlık aşamasıdır (Aydın, 2000). Kazanılması gereken davranışlar ve öğrenmeler ancak o dönemde alınırsa tam yerine oturur. Başka zamanlarda kazanılmaya çalışılırsa aynı hız ve kalitede olmayacaktır. Erken yaşlarda müzik aleti çalmaya başlamak önemlidir. İleriki yaşlarda bu beceri kazanılmaya çalışılırsa zor hatta bazen imkânsız olabilmektedir. Kritik dönem denildiğinde anlaşılması gereken şey, o döneme has bazı özelliklerin öğrenilmesi ya da kazanılması daha kolay olan ve bireyin tam kıvamında olduğu yaş dilimleri anlaşılmalıdır (Tuzcuoğlu, 2005). Gelişim, biyo-fizyolojik ve sosyo-psikolojik süreçlerin karşılıklı olarak etkileşiminin ürünüdür. Buna göre bireyin belli bir yaşantı deneyimini edinebilmesi için belli bir yeterlik düzeyine ulaşması gerekmektedir. Burada belirleyici etken, zamandır. Gelişim sürecinde 8

9 bireyler göreli olarak farklı özellikler göstermekle birlikte, zaman değişkenine göre, belli yaş gruplarında ortak kişilik özellikleri de bulunmaktadır. Örneğin bireyin bilişsel, dil ya da ahlâkî gelişiminin kalıtsal ve çevresel değişkenlere göre, bir ölçüde farklı olması doğaldır. Ancak kategorik olarak, normal koşullarda her bireyin yaş değişkenine göre, belli bir gelişme evresine ulaştığı kabul edilmektedir. Gelişimin kritik dönemi olarak tanımlanan bu evrelerde, bireyler belli öğrenme yaşantılarına, bir önceki evreye oranla daha uygun ve hazır konumda bulunurlar. Öğrenme yaşantılarının desenlenmesi ve standardize edilmiş programların hazırlanması, gelişimin kritik dönemleri kavramı ile ilişkilidir. Bu nedenle öğretmenler ve anne babalar çocukların eğitiminde her kritik dönemin özelliklerine uygun bir öğretmeöğrenme stratejisi benimsemelidir. Örneğin; kas ve kemik gelişiminin yanı sıra, zihinsel açıdan belli bir gelişmişlik düzeyine ulaşamayan çocuğun yürümeyi öğrenemeyeceği bilinmelidir. Aynı şekilde, zihinsel ve sosyal gelişim açısından belli yoksunluklar içinde bulunan çocukların, öğrenmede bazı güçlüklerle karşılaşabilecekleri gözden uzak tutulmamalıdır (Aydın, 2014). Kritik dönemde, öğrenmenin gerçekleşmesi önemlidir. Kritik dönem atlatıldıktan sonra, uyarıcılara maruz kalma etkili bir öğrenmenin gerçekleşmesini mümkün kılmaz. Örneğin; ilköğretim çağında okula gitme fırsatı olmayan erişkinin daha sonra öğrenme süresi daha uzun olmakta ve daha zor öğrenmektedir. Kritik dönemin en belirleyici etkeni zamandır. Bireye belirli zamanlarda belirli davranışları kazandırabilme anne, baba ve öğretmenlerin göstereceği çabaya bağlıdır. Anne, baba ve öğretmenler çocukların eğitimindeki kritik dönemleri bilmek belirli yaşantıları ve öğrenme yaşantılarını ona göre sürdürmek zorundadır. Gelişimde Kritik Dönemler: Bilindiği üzere yaşamın ilk yılları gelişim açısından oldukça önemlidir. Bu dönemdeki kritik yaş ve durumların neler olduğunun bilinmesi ise gelişimin olumlu gerçekleşmesine yardımcı olacaktır. Knobloch ve Pasamanich, Arnold Gesell in çalışma ve ölçümlerini geliştirerek, gelişimin ilk beş yılında bazı kritik yaşların varlığını savunmuşlardır. Bu kritik ay ve yaşlar şöyle özetlenebilir: Birinci yılın ilk üç ayında, bebekler göz kürelerinin hareketini sağlayan oculomotor kaslarının kontrolünü kazanırlar. Dört haftalık yeni doğan, başının üstünde asılı duran bir objeyi hemen fark etmez ama obje, çocuğun görme çizgisi üzerinde hareket ettirilirse çocuk onu sınırlı bir alan içinde baş ve göz hareketleriyle izler. İlk yılın ikinci çeyreğini oluşturan 18. ve 28. haftalarda, başı ve bedenin üst kısmını destekleyen kaslarla, el ve kolların hareketini sağlayan kasların kontrolü kazanılır. Bebek, yastıklarla desteklenmiş olarak oturmaktan hoşlanır ve başını destek olmadan dik tutabilir, bir objeye uzatabilir. 9

10 İlk yılın üçüncü çeyreği olan 28. ve 40. haftalar arasında, gövde ve parmaklardaki kontrolün geliştiği görülür. Çocuğun bu evrede başparmağını kullanabilmesi yakalama becerisini geliştirir. 40. ve 52. haftalar arasında, çocukların bacaklarıyla ayaklarını kontrol edebildikleri ve bu evrede destekle ayakta durup yürüyebildikleri görülür. Bacaklar gövdeyi taşıyacak kadar kuvvetlidir ama vücuttaki denge zayıftır. Çocuk rahatça oturabilir, vücudunu döndürebilir ve düşmeden bir yana eğilebilir. Yüzükoyun yatarken oturabilir, yerde sürünerek ilerleyebilir ya da emekleyebilir. İkinci yılda koşma ve yürüme gelişir, çocuklar küçük ve büyük tuvaletlerini kontrol etmeyi başarırlar. Konuşmaya başlarlar ve kişisel kimliğe sahip olmak isterler. İki ve üç yaşlarında çocuklar, dili bir düşünce aracı olarak kullanabilirler. Dördüncü yılda çocuklar gerek kişisel yaşamlarında, gerekse ev ortamlarında daha bağımsız olmaya başlarlar. Dört yaş çocuğunun motor davranışı daha mükemmelleşmiş, her hareket tek başına yapılabilir hale gelmiştir. Beşinci yılda motor kontrolü olgunlaşmış dil oldukça yeterli bir biçimde ifade edilebilir hale gelmiş ve sosyal uyum görülmeye başlamıştır. Çocuğun hareketleri gelişmiş, dengesi kusursuz hale gelmiştir (Yavuzer, 2001). Ayrıca ilk çocuklukta iki buçuk ve beş yaş kritik dönemlerdir. İki buçuk yaş dönemi bir geçiş dönemidir. 2,5 yaş dönemi bir dönüm noktası ve sinir döneminin gelişiminde bir ara dönemidir. 2,5 yaş dönemi çocuğunun dengesi tam değildir. En önemli özellik farklı kutuplar arasında yalpalamadır. Sonuç olarak bu yaş bir aykırılık ve dengesizlik yaşıdır. 5 yaş çocuğunun dönemi bir olgunluk dönemidir. 5 yaş çocuğu 4 yaş çocuğundan değişiktir. 4 yaş çocuğu değişkenlere kaypaktır. 5 yaş çocuğu ise olgun bir yapıdadır. Kısaca 5 yaş çocuğu kendi kendine yeter, sosyaldir, kendinden emindir, şekilci ve uyumludur, rahat ve ciddidir, dikkatli ve kararlıdır. Nazik bir dosttur. 3 yaş çocuğunun gelişmiş biçimidir. Son çocuklukta ise 6 ve 10 yaştır. 6 yaşında çocuk 2,5 yaşının olumsuzluklarını gösterir. Değişken yaştır. Bedensel ve patolojik değişmeler dikkat çeker. 10 yaşında düzenli huzurlu ve elde edilen bilgilerin özümlendiği toplandığı, dengelendiği ara evredir. 10 yaş çocuğunun günlük gereksimine duygusal yaşamına sosyal gelişimine dikkat edilmelidir (Senemoğlu, 2009; Yavuzer, 2001) Gelişim Gelişim, zaman içinde yapıda, düşüncede veya biyolojik ve çevresel etkilere bağlı olarak insan davranışlarındaki değişimler ve süreklilik olarak tanımlanır. Değişimler genellikle artarak ilerleyen ve birikimsel bir yapıya sahiptir. Örnek olarak motor gelişim, çocuğun ulaşma, tutma, emekleme ve yürümesine kadar ilerleyen bir yapıda oluşur. Bilişsel gelişimde de çocukluk çağında belirli nesneleri tanımaktan başlayan süreç, ergenlik çağında daha çok 10

11 karmaşık kavramları ve soyut düşünceleri şekillendirme ile devam eder (Bayhan ve Artan, 2004). Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal, sosyal yönden, belli koşulları olan, en son aşamasına ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden değişimidir. Gelişme; olgunlaşma ve öğrenme etkileşimlerinin bir ürünüdür. Gelişim ise süreçtir. Olgunlaşma ve öğrenme olmadan gelişim sağlanamaz. Örneğin; bir çocuğun ağaca tırmanması devinimsel bir gelişmedir. Çocuk kas ve kemikleri yeterli büyüklüğe olgunluğa erişmeden ağaca tırmanmayı öğrenemez. Kas ve kemikleri yeterli olgunluğa eriştikten sonra ağaca tırmanmayı öğrenmemişse de ağaca tırmanma davranışını gösteremez. Demek ki gelişme, olgunlaşma ve öğrenmeyi kapsayan temel bir kavramdır (Senemoğlu, 2009). Gelişim salt ölçümle ifade edilemeyecek kadar karmaşık ve birçok yapıyı içinde barındıran ve daha önceki oluşumları da içeren bir olgudur. Bundan dolayı gelişim aşamalarını birbirinden bağımsız düşünmek mümkün değildir. Gelişimi; büyüme, olgunlaşma, öğrenme ve yaşantı sonucunda bireyde görülen düzenli ve sürekli değişiklikler olarak da tanımlamak mümkündür. Ancak bu etkenlerin birbirleriyle etkileşimi sonucunda gelişim meydana gelmektedir (Selçuk, 2001; Tuzcuoğlu, 2005). Çocuk gelişiminde iki çeşit gelişimsel değişim vardır. -Nicel değişim (büyüme), boy, ağırlık, sözcük dağarcığı gibi miktar bakımından olan değişikliklerdir. Organizmanın fiziksel gelişimindeki bu sayısal artış büyüme olarak adlandırılır. -Nitel değişim (olgunlaşma) ise, tıpkı zekânın yapısında meydana gelen değişiklik gibi biraz daha karmaşıktır. Doğal bir sürecin neden olduğu fizyolojik değişiklikler ve yeteneklerdeki niteliksel artış ise olgunlaşma olarak adlandırılır (Bayhan ve Artan, 2004). Gelişim genel anlamda üç alanda oluşur: 1. Fiziksel gelişim alanı, 2. Bilişsel gelişim alanı ve 3. Psikososyal gelişim alanı. Fiziksel Gelişim Alanı, duyusal kapasiteler, motor beceriler, fiziksel özelliklerle ilgilidir. Bireyin vücudundaki temel gelişim ve değişimi kapsar. Bu değişimler, uzunluk, ağırlık gibi dış değişimler, kaslardaki değişimlerdir. Motor beceriler de bu alanın kapsamı içindedir. Bilişsel Gelişim Alanı, tüm zihin yetenekleri ve aktiviteleri hatta düşünce organizasyonunu kapsar. Algılama, yaratıcılık, nedensellik, hafıza, problem çözme ve dil gibi aktiviteleri içerir. Psikososyal Gelişim Alanı, kişisel özellikler ve sosyal becerilerle ilgilidir. Sosyal koşullara karşı çocuğun kendine özgü davranışlarını, duygularını ve tepkilerini içerir. Bu alan kişilik ve kişiler arası gelişim becerilerini kapsar; sosyal beceriler ve davranışlar gibi kişisel kavramları ve duyguları içerir (Bayhan ve Artan, 2004; Er-Sabuncuoğlu, 2015; Ömeroğlu ve Ulutaş, 2007). 11

12 1.2.GELİŞİMİN İLKELERİ Çocuk gelişimini anlayabilmek için insan türünün kendine özgü olan gelişim ilkelerini anlamak ve doğru yorumlamak gerekir. Bu ilkeler: 1. Gelişim hem biyolojik faktörlerden hem de çevresel faktörlerden etkilenir. Biyolojik faktörlerin içinde kalıtım önemli yer tutar. Tüm çevresel uyarıcılar da gelişimi etkilemektedir. Bunlardan birisi diğerine göre daha etkili denemez. 2. Gelişimde çevresel faktörlerin etkisi, gelişimin hızlı olduğu zaman çok, yavaş olduğu zaman ise azdır. Beslenme ve çevresel değişikliklerin etkisi 22 yaşında bir gencin boy uzunluğunu etkilemez ama 2 yaşında etkiler. 3. Gelişimde bireysel farklılıklar söz konusudur. Gelişimin belirli aşamalarının aynı yaş dönemi çocuklarında aynı anda gerçekleşmesi beklenemez. Bireyin gelişimi sırasında hem olgunlaşması hem de öğrenmeyi gerçekleştirmesi söz konusudur. Bu yüzden gelişimleri boyunca benzer süreç ve aşamalardan geçilse de bireylerin tek ve kendine özgü olduğu unutulmamalı ve bireysel farklar göz önüne alınmalıdır. 4. Gelişim devamlılık gösterir. Gelişim aşamalarını kesin hatlarıyla birbirinden ayırmak zor olsa da her bir aşama diğeri ile ilişkilidir. 5. Gelişim tüm alanlarıyla bir bütündür. Fiziksel, bilişsel ve psikososyal gelişim birbirleriyle ilişkilidir. Her bir gelişim alanındaki aksama diğer alanı da olumsuz etkiler. 6. Gelişim farklı alanlarda farklı hızla meydana gelir. Dil, bilişsel ve fiziksel gelişim alanlarında farklı hızla gelişim söz konusudur. 7. Gelişimin hızı her yaşta aynı değildir. Yaşa göre büyüme ve gelişme aynı oranda olmaz ve aynı hızla ilerlemez. İnsanın sistem bütünlüğü vardır ve sistemi oluşturan her bir alt sistemin kendine özgü büyüme hızı vardır. Baş, doğundan önce hızla büyür, bedenin dörtte biri kadardır ama doğundan sonra büyümesi yavaşlar ve yetişkinlikte bedenin yedide biri oranına iner. 8. Gelişimde bir sıra vardır: a. Gelişim baştan ayağa doğrudur. Anne karnında ilk önce kalp oluşur, sonra kollar ve bacaklar şekil alır. Çocuk 6 aylık civarında önce oturur sonra ayakta durur. b. Gelişim içten dışa doğrudur. Bebek önce elleriyle bir şeyi kavrar, sonra parmaklarını kullanarak bir şeyi alabilir. c. Gelişim genelden özele doğrudur. Bebek ilk önce büyük kas kontrolünü sonra küçük kas kontrolünü kazanır (Acun ve Erten, 1999; Bayhan ve Artan, 2004; Selçuk, 2004; Aydın, 2005; Ömeroğlu ve Ulutaş, 2007). 12

13 1.3.GELİŞİMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Gelişim, çevresel ve kalıtsal etmenler tarafından hem doğum öncesi dönemde hem de doğum sonrası dönemde etkilenebilmektedir. Doğum öncesinde sağlıklı olarak gelişen bebeğin, doğum sonrasında geçirdiği kaza veya hastalıklar sonucu gelişim süreci bozulabilir. Bu bölümde fiziksel gelişimi etkileyen etmenler doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrası olmak üzere üç başlık altında sınıflandırılarak verilmiştir Doğum Öncesi Faktörler Fetüs, döllenmeden itibaren doğuma kadar olan süreçte, büyüme ve gelişimine etki eden bazı faktörlerle karşı karşıyadır. Annenin maruz kaldığı söz konusu bu etkenler, doğrudan bebeğin anne karnındaki büyüme ve gelişimini belirler. Gebelik süresince, anne adayının bilinçli bir şekilde kendini koruması gereken, dolayısıyla fetüsü koruması gereken durumlar vardır. Annenin yaşı, annenin beslenmesi, annenin kullandığı ilaçlar, annenin sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanması, radyasyon, annenin hamilelik sırasında geçirdiği hastalıklar, annenin hamilelik sırasındaki duygusal durumu, Rh faktörü, çevre kirliliği ve kimyasal maddeler, çoklu gebelik, gebelik toksemisi, kromozomal ve genetik etmenleri, kalıtım ve ırk gibi etkenler doğrudan fetüsün büyüme ve gelişimine etki eder (Erikson, 1963; Freud, 1961 Huizinga, 1995; Nutku, 1998; Piaget, 1962). Annenin Yaşı: Ana babanın yaşı gebe kalmada ve doğum öncesi gelişimde bir etken olabilir. Örneğin, düşüklerin, ölü doğumların, doğum kusurlarının, gebelik ve doğum sırasındaki sorunların yüzdesi, özellikle ilk doğumlarda, yirmi yaşın altındaki ve otuz beş yaşın üstündeki kadınlarda biraz daha yüksektir. Bunun nedenleri üzerinde fikir yürütebiliriz. Büyük olasılıkla, ergen kızın üretim sistemleri henüz tam olarak gelişmemiştir; birçok ergen gebeliklerinde bulunan duygusal baskılar da rol oynayabilir. Otuz beş yaşın üstündeki kadınların fiziksel durumu (belki bugün eskisi kadar doğru olmamakla birlikte) daha genç kadınların durumu kadar iyi olmayabilir. Down sendromlu çocukların önemli bir yüzdesi yaşlı kadınlardan doğmadır. Yirmi-otuz yaşlar arasındaki bir kadının Down sendromlu bir bebek doğurma olasılığı yaklaşık 1500'de bir, otuz-otuz beş arasındakilerin 300'de bir, kırkın üstündekilerin 70'de birdir. Yaş ile Down sendromu arasındaki korelasyon bir neden-sonuç ilişkisi kurmayı garanti etmez. Çoğu zaman yaşa eşlik eden başka etkenlerin Down sendromuna yol açtığı büyük olasılıkla doğrudur. Bununla birlikte, kalıtım gibi, her bir kadın için çevresel farklılıklar da işe karışabilir. 13

14 Annenin Beslenmesi: Anne adayının gebelik süreci boyunca yeterli ve dengeli beslenmesi çok önemlidir. Yetersiz beslenen gebelerin prematüre doğum, ölü doğum, düşük doğum ağırlığı ve malnutrisyon gibi problemlerle karşılaştıkları görülmektedir. Benzer şekilde, yetersiz beslenen annelerin bebeklerinde, beyin gelişimine ilişkin problemlere de rastlanmaktadır. Araştırmalar beslenmenin doğum öncesi gelişim üzerinde yaratabileceği dramatik etkiyi ortaya çıkarmaktadır. Hem hayvan hem de insan araştırmaları, eğer kötü beslenme birçok organın hücrelerinin ilk kez bölündüğü ve sayısının arttığı embriyo evresi sırasında ortaya çıkarsa, bir ya da daha fazla organın büyümesinin geriye dönülmez biçimde gecikebileceğini göstermektedir. Daha sonraki fetüs evresindeki kötü beslenme de büyümeyi yavaşlatacaktır, ama beslenme daha sonra uygun hale gelirse bu etki düzeltilebilmektedir. Annenin Kullandığı İlaçlar: Bir ilacın doğum öncesi gelişimi etkileme yolları hayvan türleri arasında farklılık gösterdiği gibi, ayrıca birçok bireysel farklılık da ortaya çıkmaktadır. Bir ilaç bir insan embriyosunda kusur yaratabilir, bir diğerinde yaratmayabilir. Örneğin, gebeliğin ilk üç ayı sırasında talidomit (hafif güçte yatıştırıcı) almış kadınların yaklaşık yüzde 25'lnln kusurlu bebekleri olmuştur. Neden hepsinin değil? Olasılıkla, metabolizmadaki kalıtsal farklılıklar ya da fiziksel ödünleme gibi çok çeşitli nedenlerle. Belki Haç bazı embriyolarda ya da bazı annelerde kendi bireysel metabolizmaları yoluyla zararsız kimyasal maddelere bölünüyordun Aynı rahimde gelişen çift yumurta ikizlerinden biri tokslk bir İlaçtan zarar görebilir, diğeri görmeyebilir; çünkü yalnızca biri ilaca duyarlılığı miras almıştır. Zihinsel, fiziksel ya da her ikisinin bileşimi biçiminde olan doğum kusurlarının çoğu genetik yatkınlık ile çevresel etkenler arasındaki karmaşık etkileşimden doğmaktadır, yani nedenler çok etkenlidir. Bir ilacın doğum öncesi gelişim üzerindeki etkileri büyük ölçüde gebe kadının o ilacı ne zaman aldığına bağlıdır, tik üç ayda temel yapı hasarı daha fazladır. Daha sonra ki fetüs evresinde ilaç sürekli ama daha az kapsamlı zararlar verebilir, çünkü bu etki organların temel yapısına yaptığı etkiye benzemez. Embriyo evresinde birçok organın kritik dönemleri çakışabilir. Böylece hepsi etkilenebilir. Özetle, gebelikte alınan bir ilacın doğum Öncesi gelişimi etkileyip etkilememesi ve eğer etkiliyorsa etkinin türü birçok etkene bağlıdır: Annedeki ve bebekteki genetik duyarlılık, ilacın alındığı zaman, miktar, annenin fiziksel durumu, ilacın etkisini arttırabilecek diğer maddelerin varlığı. Trankilizanlar ve Hipnotikler, az önce okuduğunuz gibi, talidomit yetişkinleri yalnızca hafifçe yatıştırdığı halde bir embriyo üzerinde yıkıcı etkiler yapabilmektedir; böylece, bir ilacın yetişkin üzerinde ne yaptığını gözleyerek bir embriyoya ne yapacağını kestiremeyiz. Barbitüratların plasentaya çabucak ulaştığı, karaciğerde ve beyinde biriktiği bilinmektedir. 14

15 İlkel böbrekler Süzemediği için barbitüratların fetüsteki birikiminin annedekinden daha fazla olduğu da bilinmektedir. Bağımlı annelerin bebeklerinde de bunlara bağımlılık gözlenmektedir; bu bebekler titremelerden acı çekmekte, hiperaktivite göstermekte ve çığlık patlamaları sergilemektedirler. Halüsinojenler, özellikle LSD (Liserjik asit diyetilamit) son on yılda çok dikkat çekmiştir. Hayvan araştırmaları, gebelik sırasında LSD alındığında ölü doğum, büyüme gecikmesi, biçim bozukluğu ve dölde kromozom anormallikleri olduğunu haber vermektedir. Birçok araştırma gebelik sırasında LSD alan annelerin bebeklerinde omurilik ve kemik anormallikleri olduğunu bildirmektedir. Anestezi ilaçları, plasentaya hızla geçer ve embriyoda ya da fetüste uzun bir süre kalırlar. Bunlar da yüksek oranda düşük riski ve doğum kusurlarıyla bağlantılıdır. Ağrı kesiciler, aspirin gibi ağrı kesicilerin, insan embriyosunda hasara neden olduğu konusunda kesin bir kanıt yoktur. Bununla birlikte, hayvan araştırmaları diğer bazı maddeler de yanında olduğunda aspirinin tehlikeli olabileceğini düşündürmektedir. Örneğin, sıçanlar üzerinde yapılan araştırmalarda, yaygın bir besin koruma maddesi olan benzoik asitle birlikte verildiğinde aspirinin toksik gizilgücü artmaktadır. Antibiyotiklerin de, difüzyon yoluyla plasentadan fetüse geçmesi sonucunda, anomalilere yol açtığı araştırmalarda ortaya çıkmaktadır. Ağızdan Alman Gebelik Önleyici ve Hormonlar, gebeliği önleyici steroitler (doğum kontrol hapları) üzerinde çok yaygın araştırmalar yürütülmektedir. Kadınlar ağızdan alınan gebelik önleyici ilaçları kestiklerinde ve daha sonra gebe kaldıklarında dölde artan bir anormallik riski olmadığı belirlenmiştir. Kadınların ilaç almayı unuttuktan sonra kazara gebe kaldıkları ve hap almayı, gebe olduklarını fark edinceye kadar sürdürdükleri durumlarda doğacak çocukta kusur olacağı kesin değildir. Annenin Sigara, Alkol ve Uyuşturucu Madde Kullanması: Eroin gibi narkotikler doğum öncesi büyümenin gecikmesiyle, doğum sancısı ve doğum sırasındaki artan komplikasyonlarla bağlantılıdır. Eroin bağımlılarının doğurduğu bebeklerin yüzde yetmişi çekilme semptomları gösterir. Bu semptomlar (ishal, aşırı uyanlabilirlik, çığlık atma) tedavi edilmezlerse, bayılmalara, komaya ve ölüme yol açarlar. Gebeliği sırasında çok fazla içki içen kadınların bebeklerinde gözlemlenen zihinsel, fiziksel ve davranışsal anormallik örüntüsüne 1973'te Fetal Alkol Sendromu (FAS) adı verilmiştir. Ciddi biçimde etkilenen bebeklerde, doğumdan önce ve sonra büyüme yetersizlikleri, yüzde düzensizlikler, küçük baş, kalp, eklem ve kol-bacak kusurları, zihinsel gerilik görülür. Alkol plasentayı hızla geçer ve fetüste annede olduğundan daha fazla kalır, çünkü fetüsün gelişmemiş karaciğeri alkolü çözmede ancak yan yarıya etkilidir. Uyarıcılar, anfetaminlerin ve diğer uyarıcıların, kalp-damar ve merkezi sinir sisteminin bozuk oluşumları gibi doğum kusurlarıyla bağlantısı kurulmuştur. Bilindiği gibi, kahvede, 15

16 çayda, bazı hafif içeceklerde ve bazı baş ağrısı ilaçlarında bulunan kafeinin, yaygın kullanımına karşın, gebe kadın tarafından alındığındaki olası etkileri konusunda çok az şey bilinmektedir. Gebelik sırasında nikotinin ve sigara içmeye bağlı gazların zararlı etkileri çok iyi saptanmıştır. Bunların içinde, gecikmiş doğum öncesi büyüme, düşük doğum ağırlığı, yüksek ölü doğum riski, kalp-damar kusurları bulunmaktadır. Radyasyon: X ışınlarının fetüs üzerindeki zararlı etkileri uzun zamandan beri bilinmektedir. Gebelik döneminde radium ve röntgen ışınlarından etkilenen annelerin bebeklerinde spinabifida, görme kaybı, mikrosefalı, kafa kemikleri deformasyonları, yarık damak ve extremite kusurları oluşabilmektedir. Hiroshima ve Nagasaki'ye atom bombası atıldıktan sonra kişi yaşamını kaybetmiştir. Hayatta kalan gebe anneler üzerinde yapılan araştırmalar sonunda %28 düşük, %25 ilk 1 yılda bebek ölümü, %25 mikrosefali ve zihinsel gerilik ortaya çıkmıştır. Lösemi vakalarının artmasının nedeni olarak da röntgen ışınlarının etkili olduğu, yapılan araştırmalarla ortaya çıkmıştır. Annenin Hamilelik Sırasında Geçirdiği Hastalıklar: Gebeliğin özellikle ilk 4 haftasında, annenin hastalanması doğrudan fetüsü etkiler. Örneğin; gebeliğin ilk 3 ayında annenin geçirdiği Kızamıkçık bebekte doğumdan itibaren kalp hastalığı, katarakt, işitme kaybı, fiziksel gelişim geriliği, zihinsel yetersizlik gibi sonuçları ortaya çıkarabilir. Gebeliğin ilk 8 haftasında geçirilen enfeksiyonlar, fetüsün ölümüne ya da prematüre doğumuna yol açabilir. Anne adayının geçirdiği kızamıkçık, kabakulak, hepatit, suçiçeği gibi enfeksiyon hastalıklarının fetüsü etkileme riski oldukça fazladır. Benzer şekilde, gebelikte geçirilen toksoplasmosis hastalığı, fetüsün santral sinir sistemini tuttuğu için, zihinsel geriliğe neden olabilmektedir. Annenin Hamilelik Sırasındaki Duygusal Durumu: Anne ile fetüsün sinir sistemleri bağlantılı değilse de, annenin duygularının fetüsü etkilediği düşünülmektedir. Anne kaygı yaşadığında kan dolaşımına çeşitli maddeler salgılanmaktadır. Bu maddeler plasentadan geçerek fetüse ulaşmaktadır. Sonuçta fetüsün aynı duygulan hissedip hissetmediği bilinmemektedir. Ancak gebelik sırasında uzun süreli 16

17 stres durumlarının bebekte düşük doğum ağırlığı, sinirlilik ve sindirim sorunlarına neden olduğu bilinmektedir. Rh Faktörü: Eğer bir anne Rh negatif, baba da Rh pozitif ise fetüsün kanı Rh pozitif olabilir. Normal olarak annenin ve fetüsün kanı plasentanın yapısı nedeniyle birbirine karışmaz, ama kılcal damarlardaki küçük çatlaklar bu karışmaya yol açabilir. Sonra annenin sistemi yabancı organizmalar olarak fetüsün kanına tepki gösterir. Bunu Rh pozitif kan hücrelerine saldıran ve onları öldüren antikorlar üreterek yapar. Antikorlar plasentaya geçince karışıklık başlar. Bu antikorlar fetüse oksijen taşınmasında çok önemli olan kırmızı kan hücrelerine saldırırlar. Sonuçta düşük ortaya çıkar, düşük olmasa da yavru anemik ve geri olabilir. Henüz anlaşılamayan nedenlerle kan uyuşmazlığı her zaman böyle kötü sonuçlar vermemektedir. Annenin bedeni antikorları yavaş ürettiği için, ilk gebelikte tehlike çoğu zaman ortaya çıkmamakta, ancak sonraki gebeliklerde tehlike yaratabilmektedir. Önlem olarak; gebelik öncesi anne ve babanın kan testleri, antikorların üretimini engelleyen iğneler ve fetüsün tehlikede olduğu durumlarda doğum öncesinde kanın değiştirilmesi önerilmektedir. ABO kan uyuşmazlığında ise, anne 0 grubu, bebek ise A veya B grubu kan taşımaktadır. Bu durumda doğumdan hemen sonra, bebeğe, 0 grubu Rh (-) kan transfizyonu yapılmalıdır. Çevre Kirliliği ve Kimyasal Maddeler: Her gün sanayi artıklarına, böcek öldürücü, ot öldürücü, mantar öldürücü ilaçlara, arabalardan ve kamyonlardan çıkan hidrokarbonlara ve diğer bava ve su kirliliği türlerine maruz kalıyoruz; temizlik sıvılarının, boya ürünlerinin, havaya tazelik veren ilaçların gazlarını soluyoruz; bedenimize kozmetikler ve deodorantlar sürüyoruz; besinlerimizde ek maddeler ve koruyucular kullanıyoruz. Bu tür kimyasal maddelerin insan embriyosu üzerindeki gizil tehlikeleri hakkında çok az araştırma bulunmaktadır. Bununla birlikte, doğum kusurları bazı kimyasal maddelerle doğrudan ilişkili bulundu, örneğin, gebe kadınlar tarafından sindirilen cıva, bebeklerinde merkezi sinir sistemi hasarına, bazen de beyin felcine yol açmıştır. Merkezi sinir sistemini etkileyen diğer kirleticiler içinde asbest ve kurşun da vardır. Ne yazık ki, bazı kimyasal maddelerin yarattığı etkiler, çoğu zaman, maruz kalındıktan aylarca, bazen yıllarca sonrasına kadar fark edilmemekte ve kadınlar gibi erkekler de bundan zarar görmektedir, örneğin, Vietnam savaşı sırasında kullanılan yaprak dökücü bir kimyasal madde olan "agent orange"in çeşitli doğum kusurlarına yol açtığı yeni yeni saptanmaktadır. 17

18 Çoklu Gebelik: Yumurtlama sırasında rastlantısal olarak bir yerine iki ovum salınır. Eğer her ikisi de döllenirse kardeş yumurta ikizleri ya da çift yumurta ikizleri ortaya çıkar. Rastlantısal olarak, döllenmiş bir yumurta uzunluğuna bölünür ve iki ayrı embriyo gelişir. Bunlar kökenlerini aynı zigottan aldıkları için aynı genetik yapıya sahiptirler ve özdeş ya da tek yumurta ikizleri olarak adlandırılırlar. Çoklu gebelikte prematüre olma, fetüs ölümü, gelişim anormallikleri riskleri artmaktadır. Kuskusuz, rahim içi kalabalıklaşmakta ve ikizlerden biri diğerine göre rahimde daha iyi bir konuma sahip olmakta ya da besin stoklarını daha iyi almaktadır. Gebelik Toksemisi: Gebeliğin ikinci ve üçüncü trimesterinde ortaya çıkabilir. Nedeni, tam olarak bilinememektedir. Gebelik toksemisi; preeklampsi ve eklampsi olarak 2'e ayrılır. Preeklampsi, eklampsiye dönüşebilir. Preeklampsi; gebenin kan basmanın yükselmesi, ayaklarda ve göz kapaklarında ödem, bulanık görme, kulaklarda uğultu ve çınlama, baş ağrısı, bulantı ve kusma gibi belirtiler ile ortaya akabilir. Anne adayı sessiz ve az ışıklı odalarda dinlendirilir, tansiyonu kontrol edilir. Tedavi edilmezse; plasentanın ayrılması ile fetüs ölür. Eklampside; preeklampsideki şikayetlerin yanında kasılmalar görülür. Fetüs ölebilir. Annenin sağlığı için sezaryen yapılabilir. Kromozomal ve Genetik Etmenler: Otosomal (Büyüme) ve cinsiyet kromozomlarına bağlı olarak, anomali ve malformasyonlar oluşabilir. Otosomal Kromozom Anomalisi'nde genellikle bir fazla kromozom bulunur. Buna TRİSOMİ denir. Down Sendromunun nedeni TRİSOMİ 21 din Döllenmeden sonra, spermden gelen 21 kromozom üe 3 tane 21 numaralı kromozom, toplam olarak 47 kromozoma sahip bebeğin doğmasına neden olur. Trisomi de sık rastlanan bir anomali oluş, çocuklarda kalp hastalıkları ve zihinsel geriliğe neden olmaktadır. Cinsiyet Kromozomu Anomalileri, kromozomların hücre bölünmesi sırasında, hatalı dağılım sonucunda oluşmaktadır. Turner Sendromu (XO) sadece kadınlarda görülür. Her hücrede 45 kromozom vardır. Belirgin fiziksel özellikleri, buruşuk boyun, kısa beden yapısı ve az gelişmiş cinsel organlardır. Yalnızca erkeklerde görülen Klinifelter Sendromu'nda 47 kromozom vardır. XXY şeklinde, fazla bir X kromozomu vardır. Çoğu zaman zihinsel gerilik gösterseler de normal zekaya sahip 18

19 olanlarda vardır. Genellikle sperm üretmeyen küçük testisler, iri göğüsler ve az gelişmiş ikincil cinsiyet özelliklerine sahiptirler. Kalıtım: Kalıtım, anne babadaki özelliklerin doğan çocuğa geçmesidir. Bir başka deyimle soya çekimdir. Bu etmenin büyüme üzerindeki önemi çok büyüktür. Genetik büyüme planı, bir bakıma tüm büyüme olgusunu içerdiği fonksiyon ve kavramlar biçiminde formüle edilebilir. Her çocuğun büyüme örneği, büyüme oranı, boyunun maksimum düzeye ulaşma zamanı ve hızı, kemik ve cinsiyet yönünden olgunlaşması, genlerle tayin edilmektedir. Kan grubu, göz rengi, saç rengi de yine genlerle transfer olur. Tek yumurta ikizleri, çift yumurta ikizlerine ya da ikiz olmayan kardeşlere kıyasla birbirlerine daha çok benzer özellik gösterirler. Bununla beraber genetik yönden her şeyi sınıflamak ve önceden söyleyebilmek olanağımız yoktur. Bir çocuğun normalin üstünde giden büyüme örneğini incelerken bunu anne ve babasınınkiyle kıyaslamalıdır. Çocuğun ilk yıllarında bu tip araştırmalar oldukça zordur. Doğum ağırlığı çocuğun ilerdeki vücut ölçüleri hakkında bir fikir vermez. Irk: Irk etmeni de çocuğun büyümesini etkilemektedir. Doğumla birlikte siyahların beyazlara oranla iskelet gelişimi açısından daha üstün oldukları görülür. Bu farklılık zenci çocuklardaki diş gelişiminin daha önce başlamasıyla da ortaya çıkar. Beslenme ve diğer çevresel koşulların yeterli olması halinde, zenci çocuklar bu davranışlarını 2-3 yıl sürdürürler. Bazı küçük yapılı ırklardan çocuklar farklı çevrelerde büyütüldüklerinde büyüme hızlanmaktadır. Örneğin, Kalifornia'daki Japon çocukları Japonya'dakilere kıyasla daha iridir. Bu bize aynı ırktan gelen insanların ayrı çevrede yaşamaları sonucu ırk faktörünün etkisinin azalabileceğini göstermektedir Doğum Sırası Faktörler Yenidoğanın, doğum travmasına karşı son derece dirençli olmasına karşılık, bir komplikasyon zarar görmesine neden olabilmektedir. Yetersiz oksijen ve bebeğin başı üzerine beklenmedik bir basınç doğumun iki temel komplikasyonunu oluşturmaktadır. Doğduğunda bebeğin kafatası kemikleri yumuşaktır ve tam olarak büyümemiştir. Bu nedenle baş doğum sırasında biraz uzasa da bundan zarar görmez ve hemen normal biçimini alır. Ancak bebek dışarıya çok hızla çekilirse, annenin kemikleri başın uygun biçimde geçmesi için çok darsa, serviks yeterince genişlememişse bebeğin başı çok fazla basınca maruz kalabilir. Böyle ani basınç durumunda, kafatası içi kanamanın sonucu olarak beyin hasarı ortaya çıkabilir. 19

20 Doğum süreci sırasında bebeğin yeterli oksijen alamaması, "perinatal anoksiya" olarak adlandırılır. Bu durum, plasentanın erken ayrılması, umbilikal kord'un bebeğin boynuna dolanması, bebeğin başının en son çıkması, uzamış doğum gibi çeşitli nedenlerden dolayı ortaya çıkabilir. Birçok araştırma, oksijen yetersizliğinin beyin hücrelerinin tahrip olmasına bağlı beyin felcine, epilepsiye ya da zihinsel geriliğe yol açtığını göstermektedir. Graham ve arkadaşları oksijen yetersizliğinin büyük dalgınlık, gizli öğrenme güçlükleri, engellenmeye karşı eşik düşüklüğü, zayıf eş güdüm gibi hafif sorunlardan, zihinsel gerilik, nöbetler ve beyin felci gibi ciddi sorunlara kadar yayılabileceğini ileri sürmekteler (Erikson, 1963) Doğum Sonrası Faktörler Doğum sonrası etmenleri de; cinsiyet, iç salgı bezleri, beslenme, hastalıklar, sosyoekonomik etmenler, aile tipi, iklim ve mevsimler, psikolojik etmenler, yorgunluk olarak sayabiliriz (Bruner, 1972; Sevinç, 2004; Sutton-Smith, 1967; Yalçınkaya, 1996). Cinsiyet: Bebeklik döneminde kızlar çok fazla olmamakla birlikte erkeklerden daha hafif ve kısadır. Fakat genellikle oyun çocukluğu çağında büyüme örneklerinde kız ve erkek arasında büyük farklılık yoktur. Ergenlik çağında büyüme ve gelişme kızlarda erkeklerden 2 yıl önce hızlanır ve aradaki fark belirgin hale gelir. Fakat 2 yıl sonra erginlik döneminde erkeklerde büyüme birden hızlanır ve yaşıtları olan kızları geçerler. İç Salgı Bezleri: Çocukluk ve gençlik çağında, gelişimi etkileyen en önemli etkenlerden biri de iç salgı bezleridir. Salgı bezleri, doğrudan doğruya kana gönderdikleri salgılarla, bedenin büyümesini ve sağlığını etkileri altında bulundururlar. Bu bezlerin gelişmesi, doğumdan önce birbirine yakın olmasına rağmen, doğumdan sonra, birbirlerinden çok ayrılık gösterirler. Örneğin, büyümeyi sağlayan timüs bezi, çocukluk yıllarda hızla gelişirken 13. yaşta doğuştaki ağırlığın % 220 katını bulur. Metabolizma etkinlikleri, yani hücre çalışması da erginlik öncesi yıllarda artar. Troid bezi, bu etkinlikleri düzenlemekle görevlidir. Erginlik öncesi yıllarda, bu bez çok hızlı bir çalışma göstererek, cinsel bezlerin de etkinliğini arttırır ve olgunlaştırır. İç salgı bezlerinin herhangi birinin salgısını diğerlerine oranla fazlalaştırması ya da azaltması gelişmenin dengesine olumsuz etkilerde bulunmaktadır. İç salgı bezleri; hipofiz, troid, paratroid, pankreas (yarı iç salgı bezidir), böbrek üstü, pitüvi-ter ve cinsiyet salgı bezleridir. 20

21 Hipofiz, kafatasında bulunur; tüm salgı bezlerinin çalışmasını düzenler. Hemen bütün organların çalışmasını etkiler. Fazla salgı salgılaması devliğe, yetersizliği cüceliğe neden olur. Vücudun düzenli olarak çalışması ve büyümesinde önemli rol oynar. Troid salgı bezi, boğazın ön kısmında gırtlağın iki yanındadır. Salgıladığı hormona troksin adı verilir. Troksin, kemiklerin, kasların büyümesine, sinir sisteminin, kan dolaşımının çalışmasına etki eder. Hipofiz ve cinsiyet bezlerinin salgılarıyla birlikte cinsiyet organlarının çalışmasına etki eder. Troksinin fazlalığı vücudun etkinliğini artırır, azlığı ise vücudun etkinliğini yavaşlatır. Kretenizm adı verilen beden ve zihin gelişimi geriliğine neden olur. Paratroid salgı bezi, troid salgı bezine bitişik dört küçük bezden oluşur. Bu bezin salgısı vücudun kalsiyum ve fosfor dengesini sağlar. Kemiklerin gelişimini, sinir sistemini, kasların çalışmasını, kalp atışlarını ve kanın pıhtılaşmasını etkiler. Bu bezin az çalışması, kas ağrılarına, kemiklerin bozulmasına; fazla çalışması ise, sinirlerin körleşmesine neden olur. Pankreas bezi, iki türlü salgı salgılar. Birisi mideye gönderilir. Diğeri insulindir ve kana gönderilir. Kandaki şeker miktarını ayarlar. Dolayısıyla gelişime etkide bulunur. Böbrek üstü bezleri, her iki böbreğin üstünde bulunur. Salgıları, büyümeye, cinsiyete etki eder ve vücudun duyguların yoğunluğundan korunmasını sağlar. Duygusal gelişimle yakından ilişkilidir. Pitüviter salgı bezi, kafatasında bulunur ve bir fasulye büyüklüğünde iki parçadan oluşur. Bu salgı bezi hemen bütün organlara etkide bulunur. Altı çeşit salgı çıkarır. Bu salgıların biri kemiklerin ve yumuşak dokuların büyümesine etki yapar, azlığı cüceliğe, çokluğu ise devliğe neden olur. Diğeri (prolactin) kadınlarda gebelik sırasında görülür. Sütün çıkmasına ve annelik tavrının görülmesini sağlar. Diğerleri ise öbür salgı bezlerinin büyümesini ve görevlerini yerine getirmesini düzenler. Cinsiyet salgı bezleri, kadın ve erkekte cinsel gelişimi sağlar ve cinsel yaşamı sürdürmeye etkide bulunur. Beslenme: Beslenmenin büyüme ve gelişme üzerindeki etkisi çok eskiden beri bilinmektedir. Beslenmenin nicelik ve nitelik bakımından eksikliği gelişmeyi şiddetle etkiler. Çocuk sağlığı ve gelişimi üzerinde yapılan birçok çalışma protein alımı ile büyüme arasında bir bağlılık olduğunu ortaya koymuştur. Proteinli, besinler kemiklerin uzaması ve iskeletin olgunlaşması yönünden çok önemlidir. Yetersiz beslenme, büyümeyi geciktirir. Yetersiz beslenmenin sürekliliği büyük bedensel zararlara neden olur. Yapılan araştırmalarda özellikle savaş sonrası yıllarda besinin azalmasına bağlı olarak boy gelişmesinde belirgin bir düşme tespit edilmiştir. 21

22 Hastalıklar: Geçirilen hastalıklar büyümeyi olumsuz etkiler. Özellikle kronik hastalıklar büyümeyi duraklatır. Kısa süreli hastalıklar büyümede kalıcı bir gerilemeye neden olmamakla birlikte, hastalıkta izlenmesi gereken beslenme rejiminin (diyet) uzun süre aksaması ya da yetersiz olarak devam etmesi, çocuklukta birtakım gelişim bozukluklarına yol açabilir. Geçirilen büyük bir hastalık çoğu kez büyümenin yavaşlamasına neden olur. Böyle durumlarda çocuğun sağlığına kavuşmasıyla birlikte yani uzun süreli hastalığın ya da beslenme bozukluluğunun ortadan kalkmasıyla çocuklarda sabit kalan bu duraklama periyodundan sonra büyüme birden hızlanır. Koşullar iyi olursa çocuk yine kendi büyüme örneğine dönebilir. Sosyo-Ekonomik Etmenler: Farklı toplumsal yapılardan gelen çocuklar, her yaş grubunda farklı beden ölçüsüne sahiptirler. Yapılan araştırmalar, ekonomik açıdan üstün ve sağlıklı koşullarda büyüyen çocukların, ekonomik açıdan düşük düzeydeki çocuklara oranla daha gelişmiş olduklarını göstermiştir. Aynı yaştaki işçi çocukları ile kazancı daha iyi aile çocuklarının büyüme ve gelişmeleri arasında büyük farklar bulunmuştur. Büyüme ve gelişme için beslenme kadar sağlık koşulları, sıcak ve iyi bir evde yaşamanın yani aylık gelir ve kültür düzeyinin, uyku ve dinlenmenin, egzersiz ve boş zamanların değerlendirilmesi gibi etkinliklerin rolü büyüktür. Aile Tipi: Geniş aile tipinde beslenme fazla bölünme nedeni ile yetersiz kalmaktadır. Birçok ülkelerde çok çocuklu ailelerde çocukların büyüme hızlarının yavaş olduğu rapor edilmiştir. Geliri fazla fakat aile tipi geniş olan topluluklarda da durum aynıdır. İklim ve Mevsimler: Araştırmalar büyümede mevsimlerinde etkili olduğu görüşünü getirmiştir. İlkbahar ve yaz aylarında ağırlık artması en az, yaz sonu ve sonbaharda ise en fazladır. Buna karşılık ilkbahar ve yaz başında boy en fazla uzar. Sonbaharda en azdır. Yaz mevsiminde güneşin deriye tesiri ile boy uzamasının arttığı görülmektedir. Zira güneşin ultraviyola ışınları deri altında depolanmış D vitaminin vücut tarafından kullanılmasını sağlar. Bu nedenle değişik iklim kuşakları üzerinde yaşayan insanların büyümelerinde değişmeler görülür. Örneğin ekvatorda buluğa erme yaşı 7-10 iken kutuplarda dir. 22

23 Psikolojik Etmenler: Küçük yaştan başlayarak sevilen ve güven duygusu içinde bulunarak kendini emniyette hisseden çocuk normal olarak büyür ve gelişir. Sevgi ve şefkat fiziksel gelişimini ve ruh sağlığının temel dayanağıdır. Anne ve baba baskılan, anlayışsızlıkları, kardeşler arasında çekememezlik, aile geçimsizlikleri ve eşit ilgi görememek normal fiziksel gelişimi aksatır. Yorgunluk: Büyümeyi etkileyen diğer bir çevre etmeni yorgunluktur. İlk çocukluk döneminde (2-6 yaş), çocuk özellikle yürümeye başladıktan sonra sürekli hareketlilik halindedir. Bu hareketlilik çocuğun hem fazla olan enerjisinin harcanmasını, hem de bol besin ve oksijen alarak büyümesini sağlar, fakat yorgunluğa neden olur. Yetişkinlere kıyasla çocuklarda enerji depolanmadığından çocuklar çabuk yorulurlar. Doğal olarak aşın yorgunluk çocukta büyümeyi yavaşlatabileceği gibi, hastalıklara karşı dayanıklılığı da azaltır. Yorgunluğun giderilmesi için çocukların yeterince dinlenmeye ve uykuya gereksinmeleri vardır. 23

24 1.4.GENEL GELİŞİM DÖNEMLERİ Gelişim dönemlerindeki yaşlar farklı kaynaklara göre farklılık göstermektedir. Aynı zamanda bu dönemlerin adlandırılmasında da farklılıklara rastlanmaktadır. Onun için farklı kaynaklarda görülen farklı yaş ve adlandırmalar genel olarak taranmış ve en yaygın kullanım şekliyle aşağıda verilmiştir (Acun ve Erten, 1999; Bayhan ve Artan, 2004; Selçuk, 2001; Aydın, 2005; Özer ve Özer, 2005; Ömeroğlu ve Ulutaş, 2007). YAŞ PERİYODU 1.Doğum Öncesi Dönem (Gebelikten doğuma kadar) 2.Doğum Sonrası Dönem (Doğumdan 1.aya kadar) 3.Bebeklik Dönemi (1.ay- 2 yaş kadar) 4.İlk Çocukluk Dönemi (2-6 yaş) 5.Son Çocukluk Dönemi (6-12 yaş) GENEL GELİŞİM DÖNEMLERİ TEMEL GELİŞMELER -Temel vücut yapısı ve organlar oluşur. -Fiziksel büyümenin en hızlı olduğu dönemdir. -Çevresel etmenlere karşı duyarlılık çok fazladır. -Gerek çocuk gerekse de anne için oldukça kritik bir dönemdir. -Doğan bebeğin kafası vücuduna oranla çok büyüktür. Boynu çok kısadır, çenesi hemen hemen hiç yok gibidir, burnu yassı bir görünümdedir. -Yenidoğan reflekslerinin görüldüğü dönemdir. -Bağımlı ama yeteneklidir. -Tüm duyular doğumla işler hale gelir. -Fiziksel motor becerilerin büyüme ve gelişmesi hızlıdır. -Öğrenme ve hatırlama becerisi yaşamın ilk haftalarından itibaren mevcuttur. Ebeveynlere ve diğerlerine bağlılık, ilk yılın sonuna doğru oluşur. -Kişisel farkındalık ikinci yılda gelişir. -Kavrama ve konuşma hızla gelişir. -Diğer çocuklara karşı ilgi artar. -Diğer çocuklara karşı ilginin artmasına rağmen, aile halen yaşamın odağıdır. -İnce ve kaba motor beceriler ve kuvvet gelişir. -Bağımsızlık, kişisel kontrol ve özbakım artar. -Oyun, yaratıcılık ve hayal etme daha detaylı hale gelir. -Bilişsel olgunlaşma, mantık dışı fikirler oluşmasına neden olur. -Davranış büyük ölçüde egosantriktir (benmerkezcil) ancak diğer insanların bakış açısını anlama gelişir. -Yaşıtları önem kazanır. -Mantıklı düşünme başlar. -Benmerkezcilik azalır. -Bellek ve dil becerileri artar. -Bilişsel becerilerin artması, okuldan yararlanmayı arttırır. -Fiziksel gelişme durağandır. -Benlik kavramının gelişimi, benlik yapısını geliştirir. -Güç ve sportif beceriler artar. 24

25 6.Ergenlik Dönemi (12-18 yaş) 7.Genç Yetişkinlik Dönemi (18-25 yaş) 8.Orta Yetişkinlik Dönemi (25-40 yaş) 9.Son Yetişkinlik Dönemi (40-60 yaş) 10.Yaşlılık Dönemi (60 yaş ve üzeri) -Fiziksel değişimler hızlıdır. -Üreme olgunluğu oluşmaya başlar. -Kimlik arayışına odaklanmıştır. -Yaşıtları, benliğinin gelişmesine ve onu test etmesine yardımcı olur. -Soyut düşünme ve bilimsel sorgulama gelişir. -Ergen benmerkezciliği bazı davranışlarda sürdürülür. -Ergenliğin bitişiyle başlayan dönemdir. -Büyüme çok yavaş seyreder. -Bugüne kadar kazanılanların yerleşmeye başladığı dönemdir. 25

26 1.5.GELİŞİM ALANLARI ALANLAR 1.Bedensel (Fiziksel) Gelişim 2.Hareket (Psikomotor) Gelişimi 3.Zihinsel (Bilişsel) Gelişim 4.Dil Gelişimi 5.Sosyal Gelişim 6.Duygusal Gelişim 7.Ahlaki Gelişim 8.Cinsel Gelişim *Tuzcuoğlu, 2005 GELİŞİM ALANLARI TEMEL GELİŞMELER -Bireyin fizyolojik yapısında gözlenen ve ölçümü daha kolay olan değişimlerdir. Örneğin; boyun uzaması, kilonun artması, el ve ayaklardaki büyüme, organların büyümesi, kol ve bacak kaslarının yapısı bedensel gelişim içerisinde yer alır. -Çocuğun hareket edebilmesi, hareketlerini kontrol altına alabilmesi, bedensel ve zihinsel gelişimle orantılı olarak hareket edebilmesi bu alanda incelenir. El, göz ve zihin koordinasyonunu kazanmaya ilişkin davranışların gelişimidir. Hareket gelişimiyle kastedilen rastgele ve istem dışı hareketler değildir. -Bireyin zihninde oluşan faaliyetler bu gelişim alanında incelenir. Bedensel gelişim ile paralel olarak ilerleme göstermekle birlikte her çocukta durum aynı değildir. Olayları algılayabilme, olaylar arasında ilişki kurabilme, analiz ve sentez yapabilme, yeni öğrenmeler ve bunları kullanma becerisi bu alanda incelenir. -Zihinsel gelişim ile yakından ilgili bir alandır. Bireyin zihninde oluşanları etrafına aktarabilmesi, ilgili soruları sorarak yeni öğrenmeleri gerçekleştirebilmesi, etrafındaki insanlara kendini dil yoluyla anlatabilmesi bu alanda incelenir. -Çocuğun zihinsel, bedensel, hareket ve dil gelişimi ile orantılı olarak içinde yaşadığı çevrenin kurallarına ayak uydurabilmesi, insanlarla iletişim kurabilmesi ve bu çerçevede görev ve sorumluluk alabilmesi bu alanda incelenir. -Çocuğun yaş özellikleri ile paralel olarak; kendine güveni, kendini ifade edebilmesi, kendini algılayabilmesi ve benlik gelişimi, duygularının kontrolü gibi özellikler bu alanda incelenir. -Çocuğun içinde yaşadığı toplumun beklenti ve değer yargılarını öğrenmesi, insan olmanın özüne ilişkin değer yargılarını kavradığı bir gelişim alanıdır. Zihinsel gelişim ve sosyal gelişim ile yakından ilişkilidir. -Çocuğun kendi cinsine özgü rol ve sorumlulukları alabilmesi, cinsiyetine uygun davranabilme becerisinin kazanılması, karşı cinsi tanıması ve karşı cins ile birlikte bu farklılıkların bilincinde olarak yaşaması bu gelişim alanıyla ilgilidir. 26

27 BÖLÜM-2 FİZİKSEL GELİŞİM 2.1.Doğum Öncesi Dönemde Fiziksel Gelişim Dölüt Dönem Embriyo Dönemi Fetus Dönemi Doğum Sonrası Döneminde Fiziksel Gelişim Yenidoğanın Boy ve Ağırlığı Yenidoğanın Baş ve Yüz Özellikleri Yenidoğanın Vücut Özellikleri Yenidoğanın Kemik ve Dişleri Yenidoğanın Fizyolojik Özellikleri Yenidoğanın Duyuları Yenidoğanın Refleksleri Yenidoğanı Değerlendirme-Apgar Ölçeği Bebeklik Döneminde Fiziksel Gelişim Bebeğin Boy ve Vücut Ağırlığı Bebeğin Baş Çevresi Bebeğin Beyin ve Sinir Sisteminin Gelişimi Bebeğin Kemik Gelişimi Bebeğin Diş Gelişimi İlk Çocukluk Döneminde Fiziksel Gelişim Boy ve Ağırlık Artışı Kasların Gelişimi Son Çocukluk Döneminde Fiziksel Gelişim Boy ve Ağırlık Artışı Kemiklerin Büyümesi Kalıcı Dişler Ergenlik Döneminde Fiziksel Gelişim Yaş Ortalama Fiziksel Gelişimin Ölçüm Formülleri. 48 Kız-Erkek Gelişim Tablosu

28 2.1.Doğum Öncesi Dönemde Fiziksel Gelişim BÖLÜM FİZİKSEL (BEDENSEL) GELİŞİM Her insanın gelişimi, babadan gelen spermlerden biriyle, anneden gelen yumurtanın buluşması ve babadan gelen spermin annenin yumurtasının içine girmesiyle başlar. Buna döllenme adı verilir. Bu andan itibaren heyecanlı, bazen hızlı, bazen daha yavaş bir yaşam ve gelişim öyküsü başlamaktadır. Normal koşullarda bir hamilelik dönemi 280 gün yani yaklaşık 40 haftadır. Döllenmeden doğum anına kadar geçen süre bazı kaynaklarda iki döneme ayrılarak incelenmektedir. Bu dönemler embriyonal ve fetal dönemlerdir (Aydın, 2014; Özer ve Özer, 2005). Bazı kaynaklarda ise üç döneme ayrılarak incelenir. Bunlar; dölüt, embriyon ve fetus dönemleridir (Aydın, 2005; Bayhan ve Artan, 2004; Bruner, 1972; Tepeli, 2012; Freud, 1961; Senemoğlu, 2009; Yalçınkaya, 1996) Dölüt Dönemi Döllenmeden sonraki ilk gündür. Döllenmiş yumurta zigot adını almaktadır. Zigotta geleceğin insanının olgunlaşma ve büyümesiyle ilgili tüm bilgiler kodlanmış durumdadır. Bu bilgiler, annenin yumurtasından gelen 23 adet kromozom ile babanın sperminden gelen 23 kromozomun birleşmesiyle oluşan 23 çift kromozomda bulunur (Tepeli, 2012). Zigot döllenmeden çok kısa süre sonra büyük bir hızla bölünmeye başlar. Okadar ki döllenmeden 72 saat sonra 32 hücreye ulaşmıştır. Bu bölünme milyarlarca hücreye ulaşana dek sürer. Zigot bir yandan bölünürken diğer yandan da yerleşecek bir yer bulmak üzere fallop kanalında aşağıya doğru hareket eder. Birkaç gün içinde uterus yani rahim duvarına yerleşerek yapışır. Zogotun rahim duvarına yuvalanması ile ilk dönem olan dölüt dönem son bulur (Ağır, 2005; Bayhan ve Artan, 2004; Senemoğlu, 2009) Embriyon Dönemi 2-8 haftalar arasıdır. Bu evrede çocuğun temel yapısı oluşur. Embriyon döneminin ilk günlerinde plasenta, amnion sıvısı ve göbek kordonu olgunlaşır ve işlevini yerine getirmeye başlar. Plasenta; fetusun beslenme ve korunması için anneyle fetus arasındaki metabolik değişiklikleri idare eden önemli bir organdır. Fetus için akciğer, beslenme, zararlı maddeleri boşaltım organı ve iç salgı bezi gibidir. Yani fetus için bu organların görevini yapar. Doğumda plasenta yaklaşık 500 gr ağırlığında, 20 cm çapında ve 2 cm kalınlığındadır. Amnion sıvısı; yaklaşık ikinci haftada embriyonun etrafında amnion adı verilen bir zar oluşur. Amnion zarının içindeki boşluk bir sıvıyla doludur, bu sıvı amniotik sıvı olarak adlandırılır. Berrak görünümlü bir sıvıdır. Embriyoyu olası incinmelere karşı korur, bunun yanında uygun bir ısıda korunmasını sağlar ve fetus bu sıvı içinde hareket eder, bu sıvıyı içer ve idrarını sıvıya yapar. Anne karnında 16. haftada bu sıvıdan örnek alınarak amniosentez denen işlem uygulanır ve fetusta bazı kromozomal hastalıkların olup olmadığı tespit edilebilir. Göbek kordonu; 28

29 plasentayı fetusa bağlayan kordondur. Anneden fetusa oksijen, su, bazı hormonlar, antikorlar, bazı vitaminler, bazı mineraller gibi gerekli maddeleri göbek kordonu aracılığıyla iletir. Göbek kordonunun uzunluğu fetustan fetusa değişiklik gösterebilmektedir. Ancak ortalama olarak cm uzunluğunda ve 1.5 cm çapındadır (Bayhan ve Artan, 2004; Tepeli, 2012). Embriyon döneminde sinir sistemi, solunum sistemi, sindirim sistemi gibi vücut sistemleri ve organlar gelişmeye başlar. Bu hızlı büyüme ve gelişmeden dolayı embriyo, dış etkenlere karşı hassastır. Bu nedenle kusurlu ya da özürlü olan embriyolar bu dönemi atlatamayabilir ve hamilelik düşükle sonlanabilir. 3 haftalık iken kalp atmaya başlar. 4. haftada ağız bölgesi, karaciğer görünür, kalp hızla gelişmektedir, baş ve beyin daha ayırt edilebilir hale gelir. Kol ve bacaklar oluşmaya başlar. 6. haftada kulaklar ve süt dişlerinin yerleri ve gözler oluşmaya başlar haftalar arasında cinsiyet ayrımı oluşur ve buna bağlı olarak üreme organları oluşmaya başlar. 8 haftalık iken yaklaşık 1 gr ağırlığında ve 2.5 cm boyundadır ve bebek yavaş yavaş insan görünümünü almıştır (Aydın, 2014; Bayhan ve Artan, 2004; Tepeli, 2012). Ayrıca embriyo döneminde hücreler farklılaşmaya ve ilerde vücudun değişik organlarını meydana getirecek şekilde farklı tabakalar meydana getirmeye başlar. Bu evrede üç ayrı hücre tabakası gelişir. En dıştaki tabakaya ektoderm, ortadaki tabakaya mezoderm ve en içteki tabakaya da endoderm denir. Ektodermden duyu organları, sinir sistemi, saçlar, dişler, tırnaklar ve deri; mezodermden algı ve dolaşım sistemleri ile iskelet ve kaslar; endodermden de sindirim sistemi ile solunum sisteminin önemli organları (akciğer, karaciğer, vb.) meydana gelir (Senemoğlu, 2009; Tepeli, 2012). Hücre Tabakaları Ektoderm Mezoderm Endoderm Fetus Dönemi 8. haftadan (3. aydan itibaren) doğuma kadar olan doğum öncesi gelişimin en uzun dönemidir. İlk kemik hücrelerinin görülmesi yaklaşık 3. aya rastlar, böylece embriyo artık fetus olmaktadır ve fetal dönem başlamıştır. Bu dönemde beyinde elektriksel etkinlikler 29

30 meydana gelir. Birçok refkleks gelişir. Kalp atışı düzenlidir ve yetişkinler tarafından duyulabilir. Anne karnındaki fetus gittikçe hareketlenir. Birçok refleksi gelişir, tekme atar, döner, parmağını emer, ellerini yumruk yapar ve hıçkırır. Dördüncü ayda fetüs, daha da bebek şeklini alır. Dört ve beşinci aylarda organizmanın temel vücut yapısı tamamlanır. Yüz daha belirginleşir. Dış genital organlarından fetüsün cinsiyeti tanınabilir hale gelir. Deri uyarıcılara karşı duyarlıdır. Kemikler uygun biçimlerini alır. Beşinci ayın sonunda fetüs, artık, insan organizmasının temel yapısını olduğu kadar birçok davranış biçimini de kazanmıştır. Beynin değişik bölgelerine giden uyarıcılara vücudun uygun organları tepkide bulunur. Örneğin göz kırpma, ağız hareketleri ve parmak hareketleri gözlenir. Fetüs, yeni doğan bebekte gözlenen bazı fiziksel ve davranışsal özellikleri kazanmasına rağmen, beşinci ayı tamamlamadan doğan bebekler nadiren yaşayabilirler. Erken doğan bebeğin yaşayabilmesi için en az altı-yedi aylık olması gerekmektedir. Altı aylığa kadar solunum sistemi, özellikle burun delikleri ve akciğerler güçlenir ve koordineli hale gelir. Salgıları organizmanın çalışmasında önemli olan birçok içsalgı bezi aktif hale gelir. Beyin gelişimini sürdürür. Fetüsün beyninin haftalarda ya da 7-8. aylarda çalışmaya başladığı iddia edilmektedir. 7. ay önemli bir dönemdir. Bu dönemde dünyaya gelirse prematüre olarak yaşama şansı vardır. Ancak emme ve yutma güçsüzdür, solunum düzensiz ve yüzeyseldir. 7. aydan sonra, kas dokusu güçlenir, hareketleri daha güçlüdür, solunum, yutma ve emme güçlüdür. Bunların yanı sıra görsel ve işitsel tepkilerin de güçlendiği tespit edilmiştir. Deri altı dokusu ve kas kitlesi hızla artmaktadır. Yani bu aydan sonra dünyaya geldiği zaman bağımsız bir şekilde yaşayabilmesi için gittikçe daha hazır hale gelir. 7 aylık fetus 1200 gr ağırlığa ve 37.5 cm boya ulaşmıştır. Beyin geliştiği zaman dikkate alınması gereken önemli bir nokta; organizmanın biyolojik bir varlık olduğu kadar, psikolojik bir varlık da olmasıdır. Bu durumda, fetüs hareket etmeye ek olarak algılamakta ve hissetmektedir. Henüz fetüsün, ne tür bilgiyi, nasıl algıladığı (eğer algılıyorsa) ya da hissetiğini (eğer hissediyorsa) belirlemek çok güçtür. Ancak fetüsün duyu organları doğum öncesi dönemde oldukça gelişmiştir. Yaşamın ikinci üçüncü haftasında göz gelişmeye başlar. Altıncı aya kadar, göz kapaklarının açılıp kapanmasıyla birlikte kadar göz etkinlikleri de meydana gelir. Ancak fetüsün retinası normal ışığa duyarlı değildir. Altıncı aya kadar işitme organları da gelişmiştir. Örneğin; fetüs son aylarında, fetüs gürültüye ya da klasik müziğe maruz bırakıldığında, kalp atışları değişmektedir. Sonuç olarak, embriyonun sergilediği birtakım yüz ifadeleri ile organizmanın durumu hissetmesi arasında bir ilişki olup olmadığını belirleyecek bir yolumuz olmamakla birlikte, hamile anne çok parlak ışık ve yüksek gürültülü bir odaya girdiğinde altı aylık fetüsün irkildiği, hafif ışık ve sesin de fetüsü rahatlattığı gözlenmiştir. Özellikle bu tepkilerin, annenin tepkilerinden bağımsız olarak meydana geldiği görülmektedir. Örneğin anne gürültülü müzikten ve ortamdan hoşlanabilir. Ancak, fetüs irkilmektedir. Ayrıca, otuz sekizinci haftada sinir sisteminin ağrıyı hissedecek kadar geliştiği gözlenmektedir. 30

31 Doğum öncesi gelişim dönemi, yaşam süresindeki en hızlı gelişim dönemidir. Fetüs doğduğunda boyu ortalama cm., ağırlığı ise gr arasındadır (Ağır, 2005; Bayhan ve Artan, 2004; Senemoğlu, 2009). DÖNEM ZAMAN GELİŞİM ÖZELLİKLERİ Dölüt Embriyon Fetus 0-4.Günler Döllenme; hücre bölünmesi; zigot fallop borularından rahim duvarına doğru hareket eder. 4-8.Günler Zigot rahim duvarına yerleşmeye başlar Günler Zigot rahim duvarına yerleşmesi tamamlanır. - Ektoderm, mezoderm ve endoderm tabakaları oluşur. 2.Hafta Plasenta oluşmaya başlar. 3.Hafta Kalp atmaya başlar. 4.Hafta Ağız bölgesi, karaciğer görünür, kalp hızla gelişmektedir; baş ve beyin daha ayırt edilebilir hale gelir. 5.Hafta Kollar ve bacaklar oluşmaya başlar 6.Hafta Kulaklar ve süt dişlerinin yerleri; gözler oluşmaya başlar. 6-8.Haftalar Cinsiyet ayrımı oluşur ve buna bağlı olarak üreme organları oluşmaya başlar. 3.Ay Birçok refkleks gelişir; kalp atışı düzenlidir. 4-5.Aylar Temel vücut yapısı tamamlanır; yüz daha belirginleşir; dış genital organlarından fetüsün cinsiyeti dışarıdan tanınabilir hale gelir. 6.Ay Solunum sistemi, özellikle burun delikleri ve akciğerler güçlenir ve koordineli hale gelir; birçok içsalgı bezi aktif hale gelir. Prematüre olarak yaşama şansı vardır. Kas dokusu güçlenir, hareketleri 7-8.Aylar daha güçlüdür, solunum, yutma ve emme güçlüdür. Bunların yanı sıra görsel ve işitsel tepkilerin de güçlendiği tespit edilmiştir. Deri altı dokusu ve kas kitlesi hızla artmaktadır. 9.Ay Normal doğum. 31

32 2.2.Doğum Sonrası Dönemde Fiziksel Gelişim Doğumdan sonraki ilk 4 hafta yenidoğan (neonatal) dönemi olarak adlandırılır. Yenidoğanın fiziksel özellikleri aşağıda verilmiştir (Bayhan ve Artan, 2004; Bilir, 1994; Tepeli, 2012; Ülgen ve Fidan, 1991; Yalbır, 1986): Yenidoğanın Boy ve Ağırlığı: Yeni doğan bir bebeğin boyu ortalama 50 cm. dir. Kızlar biraz daha kısa olabilir Alt sınır 46 cm. kabul edilmiştir. Bunun altında prematürelik düşünülür. Uzun boylu bebeklerde nadiren 55-57,5 cm görülebilir. Ayrıca annenin ilk bebeği doğuşta son bebeğine oranla daha kısa olmaktadır. Yeni doğan bir bebeğin ortalama ağırlığı gramdır. Erkekler kızlara kıyasla biraz daha ağırdırlar. Normalin en alt sınırı gram kabul edilmiştir gramın altında doğan bebeklerde prematürelik, plasental yetmezlik veya bir hastalık ihtimali düşünülür. 32

33 Normalin üst sınırı kesin olarak saptanmamakla birlikte 5-7 kg. olarak literatüre geçen vakalar vardır. Ayrıca annenin ilk bebeği doğuşta son bebeğine oranla daha kısa ve iridir Yenidoğanın Baş ve Yüz Özellikleri: Yenidoğanın baş çevresi ortalama 35 cm. dir. Baş vücudun 1/4 ü oranındadır. Bu oran yetişkinlerde 1/8 dir. Kafatasında kemikler arasında frontel veya halk arasında bıngıldak denen açıklıklar vardır. Doğumda 6 adet frontel mevcuttur. Bıngıldaklar bebeğin doğumunu kolaylaştırır, ayrıca beynin büyümesine olanak sağlar. Doğumdan bir süre sonra bıngıldak kapanır. Sadece tam tepe eşkenar dörtgen biçimde olan ön bıngıldak kalır. Bu bıngıldak normal olarak doğumdan ay sonra kapanır. Sağlıklı bir çocukta bıngıldağın çökük veya kabarık olmaması gerekir. Sınırı da 4x4 cm. olmalıdır. Yeterli besin alamayan ve kuvvetli ishale tutulan çocuklarda bıngıldak içeri doğru çöker. Beynin etrafındaki suyun fazlalaşmasında ise kabarık bir görünüm alır. Böyle durumlarda çocuk, hemen bir doktora gösterilmelidir. Bıngıldağın erken veya geç kapanması beynin gelişimi için önemli bir etkendir. Erken kapanması sonucu beyin yeterince gelişemez ve mikrosefali denen geri zekalılık meydana gelir. Eğer beyinde fazla su toplanırsa, kafatası da büyür, bıngıldaklar kapanmaz. Bu durumda da hidrosefali meydana gelir. Boynu çok kısadır, çenesi hemen hemen hiç yok gibidir, burnu nispeten yassı bir görünümdedir. Yüzü ve vücudu buruşuk bir görünümdedir. Doğumda saçlar az ve seyrek olabilir. Zamanla saçlar dökülür ve yenisi çıkar. Sonradan çıkan saçlar daha sık ve gür olur. Doğumda üst ve alt çene kemikleri daha küçüktür. Süt dişleri, dişetleri altında oluşmuş durumdadır. Doğumda ağız boşluğunda dişler mevcut değildir. Dudaklarda emme kabarcıkları vardır. Tükrük mevcuttur. Çiğneme hareketleri gelişmemiştir. Boyun yetişkinlere oranla daha kısadır. 33

34 2.2.3.Yenidoğanın Vücut Özellikleri: Yenidoğanda deri çok yumuşak, ince ve pembedir. Deri değişik miktarda peynirimsi, yağlı bir madde (Verniks Kazeoza) ile kaplıdır. Bu yağlı madde doğumdan sonra 48 saat içinde deri tarafından emilir ve banyo ile temizlenir. Veniks kazeoza denilen bu madde yenidoğanın derisini mikroplara karşı korur ve ısı kaybını önler. Vücut, Lanuga denilen ince kıllarla örtülüdür. Lanuga, prematürelerde daha fazladır. Yüzeysel damarlar daha belirgindir. Bu deriye canlı bir pembelik verir. Yağ bezlerinin tıkanmasından beyaz kabarcıklar, ter bezlerinin tıkanmasından içi su dolu kabarcıklar oluşur. Bunlar en çok yanak ve burun çevresinde bulunur. Kuyruk sokumu ve sırt derisinde, sonradan kaybolan, morumtrak lekeler (Mongol Lekeleri) görülür. Halk arasında gül denilen kılcal damar ağları mevcut olabilir. Tırnaklar iyi oluşmuş ve yumuşaktır. Ter ve yağ bezleri, doğumda mevcuttur. Fakat fonksiyonları iyi gelişmemiştir. Bu nedenle yenidoğanda vücut ısısı iyi kontrol edilemez. Isı kaybı yetişkinin 4 katıdır. Yeni doğan bebeğin kol ve bacakları gövdeye göre daha uzundur. Doğuşta vücudun 1/3 ü olan bacaklar, yetişkinlikte 1/2 si kadardır. Yeni doğan bebekte göğüs yuvarlaktır. Göğüs çevresi bebeğin iriliğine bağlı olarak değişmekle birlikte ortalama 33 cm. dir. Yenidoğanın muayenesinde göğüs ve baş çevresi ölçülmelidir. Doğumda göğüs çevresinden küçük kafalarda veya farkın 2,5 cm'den daha fazla olduğu vakalarda herhangi bir anormallik durumuna karşı uyanık olunmalıdır. Yenidoğanın göbek kordonu kesildiğinde, geride 2-3 cm. lik bir kısım kalır ve bu kısım ilk 3 hafta içinde kurur ve kendiliğinden düşer. 34

35 Yeni doğan bebeğin solunumu, doğumdan sonraki saniyede başlar. 2. ve 4. günlerde tüm akciğerler normal solunuma katılır. Dakikadaki solunum sayısı arasındadır. Yetişkinlerin dakikadaki solunum sayısı ise dir. Yeni doğmuş bir bebeğin kalbi dakikada arasında atar. Dakikadaki kalp atışının sayısı yavaş yavaş azalır ve yetişkinler düzeyine gelir. Merkezi sinir sisteminin gelişimi yenidoğanda çok hızlıdır. Doğuşta beynin ağırlığı gr. arasında değişir. Sindirim sistemi çok iyi gelişmeyen yenidoğan bebeklerin en rahat sindirebileceği besin anne sütüdür. Yeni doğan bebeklerin böbrekleri ve idrar organlarının çalışması büyük ölçüde beslenme ile ilişkilidir. Önceleri böbreklerin çalışması ve idrar yapımı düzensizdir. Yenidoğanın idrarında ilk hafta az miktarda protein vardır Yenidoğanın Kemik ve Dişleri: Yenidoğan bebekte kemikler kıkırdak halindedir. Zamanla kıkırdak dokusu kemikleşir ve sertleşir. Kemikler uzunluğuna ve genişliğine büyürler, eklemler olgunlaşır. Yenidoğanın kambur bir duruşu vardır. Yaş ilerledikçe kamburluğu azalır. Süt dişleri hamileliğin 12. haftasından itibaren kireçlenmeye başlar. Bebeklerde ilk olarak alt kesici dişler çıkar Yenidoğanın Fizyolojik Özellikleri: Yenidoğan aşağıdaki fizyolojik özellikleri göstermektedir: Kilo kaybı: Yeni doğan bebekler ilk 2-3 gün içinde normal olarak kilo kaybederler. Bebeğin ilk günlerde az gıda, sıvı alması, buna karşılık idrar, terleme ve dışkı yoluyla çok su kaybetmesi kilo kaybına neden olmaktadır. Dışkı yoluyla kaybedilen sıvı miktarı da bebeklerde daha fazladır. Verilen kilo çok fazla olursa (vücut ağırlığının % 10'undan fazla) vücut ısısı bozulur ve çocukta ateş yükselir. Bu ateşe susuzluk ateşi de denir. Bebeğe bol sıvı verilir ise ateşlenme geçer ve bebek normale döner. Göğüslerin şişmesi: Kız ve erkek çocuklarda doğumun gününde göğüslerde şişlikler görülebilir. Bu şişlikler çok küçük olduğu gibi bazen bir ceviz büyüklüğünde de olabilir. Bunun nedeni, anneden çocuğa geçen hormonlardır. Bu şişlikler kesinlikle sıkılmamalıdır, kendiliğinden geçer. Temizliğe dikkat edilmelidir. Sıkma, mikrop kapmasına ve iltihaplara neden olur. Genital organlarda kanamalar: Özellikle kız çocuklarında, doğumdan sonra 4-5 gün devam eden kanlı bir akıntı olabilir. Erkek çocuklarda da yumurta yatağında (torbada) su toplaması sonucu şişlikler görülebilir. Bunların da nedeni anneden geçen hormonlardır. Cilt üzerinde görülen kırmızı lekeler ve düğümcükler halindeki sivilceler de geçicidir. 35

36 Mekonyum: Yutulan amniyon sıvısı ile bağırsak bezleri salgılarının karışımından meydana gelen koyu yeşil, zamk gibi yapışkan bir maddedir. Yenidoğanda 3-4 gün devam eden bu dışkıya mekonyum denir. İlk dışkı 24 saat içinde görülür. Bebek süt almaya başladıktan sonra 3-4 gün içinde dışkının rengi değişir ve normal süt çocuğu dışkısına dönüşür. Sarılık: Doğumun 3-4. günü bebeğin kırmızı rengi yavaş yavaş solar ve sararır. Erken ve cılız doğanlarda sarılık, daha erken ve daha şiddetli olabilir. Doğumdan sonra bir kısım alyuvarların harap olması, parçalanması sonucu bol miktarda sarı renkli safra maddesinin oluşması ve tam gelişmemiş olan karaciğerin bu maddeyi hemen değiştirememesi ve böbreklerden dışarı atılamaması sonucu fizyolojik sarılık meydana gelir. Fizyolojik sarılıkta, bebeğin genel durumu iyidir, kaka ve idrar renginde bir değişiklik görülmez. Ancak bilirubin belli bir oranı aşarsa tıbbi müdahaleye ihtiyaç vardır. Fizyolojik sarılık yenidoğanların 1/3 ünde belirgindir. Normalde bilirubin kanda '0,1 -%0,5 mg. dır. Fizyolojik sarılıkta % mg. a kadar çıkabilir. Bilirubin % 8 mg.ı geçerse kan değişimi gerektirebilir Yenidoğanın Duyuları Dokunma Duyusu: Yenidoğanlar dokunma duyusu doğar doğmaz ya da hemen sonra tümüyle çalışır, fakat dokunma duyusunun ilk 5 ayda dudaklar ve dil dışında tam gelişmemiş olduğu belirtilmektedir. Bebeğin derisi çok hassastır. Anne ile fiziksel temas bebeğe güven ve huzur verir. Dokunulan ve kucağa alınan yenidoğan, bu etkileşimden keyif alır ve sıkça kucağa alınmak ister. Dış etkilerden kolayca etkilenebilir. Bebeklik çağında vücudun sıcaklığı ayarlama yeteneği tam gelişmediğinden, deri sıcak ve soğuk etkilerden korunmalıdır. Bebeklere iğne ucu ile dokunulduğunda fazla tepkide bulunmadıkları görülmüştür. Bu durdum acı duyusunun ilk haftalarda iyi gelişmemiş olduğunu gösterir. Tat Alma: Yenidoğanlar çeşitli tatları ayırabilirler. Tuzlu, ekşi ve acılara olumsuz tepkiler gösterirler. Bunu mimik ve emme tepkileriyle belli ederler. Tatlılara karşı yüz ifadeleri çok olumludur. Bunun için bebeklerin ilk mamaları tatlı mamalardır. Tuzlulara daha sonra başlanır. Bebeklerde yapılan araştırmalar bazı bebeklerin, içme sularına tuz karıştırıldığında emmeyi kısa kestiklerini, su yerine tatlı bir içecek verildiğinde ise emme süresini uzattıklarını ortaya koymuştur. Koku Alma: Yenidoğanların burnu batık, dar ve küçüktür. Bebek doğduğunda güçlü bir koku alma duyusuna sahiptir. Yenidoğan görme duyusu olgunluk kazanana kadar koku alma ve dokunma ile çevresiyle etkileşime girer. Doğumdan sonraki birkaç gün içinde, anne ve babanın kokusunu ayırt eder. Yenidoğan bebeklerin kokulara verdikleri tepkilerin yetişkinlerinkine çok benzediği görülmektedir. Örneğin; muz veya çikolata kokusunun rahatlattığı, çürük yumurta kokusunun ise kaşlarını çatmasına yol açtığı araştırmalar sonucunda bulunmuştur. Bebeklerin burun deliklerine hafif bir amonyak kokusu verildiğinde 6 günlükten küçük bebeklerin bile başlarını diğer yöne çevirdikleri görülmüştür. Memeli canlıların çoğu için koku duyusunun ayrı bir önemi vardır. Çünkü bu yolla anne be bebek birbirlerini tanımaktadırlar. 36

37 İşitme Duyusu: Doğumda dış kulak ve kemiksel yapı tamdır. Dış kulak kanalı çok kısadır ve kulak zarı, kanala yan olarak yerleşmiştir. İç kulak, duyumları alıp beyne nakledebilecek olgunluktadır. Yenidoğanlar pek çok sesi işitebilmektedirler. Ancak bazı seslere karşı diğerlerinden daha duyarlı oldukları bilinmektedir. Ani ve kuvvetli seslere irkilmeyle yanıt verirler. Karmaşık ses ve gürültülere daha fazla tepki vermektedirler. Bunun yanında, insan konuşma seslerine karşı duyarlı oldukları da bilinmektedir. Kendi annelerinin sesini yabancı bir kadının sesinden ve kendi ana dillerindeki bir konuşmayı yabancı bir dildeki konuşmadan ayırt edebildikleri de bulunmuştur. Yapılan bazı deneylerde de, bebeğin anne karnındayken bazı sesleri işittiğini savunanlar vardır. Sürekli olan seslere karşı, bebeğin tepkilerinde bir azalma, uyum ve alışkanlık meydana gelmektedir. Görme Duyusu: Yenidoğanların duyuları arasında en az gelişmiş olandır. Yenidoğanların göz renkleri gri mavidir. Göz kasları ve hücreleri, optik sinirler ve görmeyle ilgili diğer yapıların gelişimi doğumdan sonra da sürmektedir bu nedenle gözlerin tam olarak eşgüdümlü kullanımı birkaç sonra olmaktadır. Bu nedenle yenidoğanların gözleri çok iyi odaklama yapamaz. Ancak yenidoğanlar yine de sahip oldukları görme becerilerini kullanarak çevreye tanımaya çalışmaktadırlar. Doğumdan biraz sonra bebeğin gözleri (eğer görüş alanının tam merkezinde ise) bir objeyi yada ışığı izleyebilir. Yenidoğan parlak ışıkta gözlerini kapar, karanlık ve aydınlığı fark eder (Tepeli, 2012; Bayhan ve Artan, 2004) Yenidoğanın Refleksleri Yenidoğan dünyaya pek çok refleksle gelir. Refleks, belli bir uyarıcıya karşı verilen istem dışı fiziksel yanıttır. Yani reflekslerin başlangıç ve bitişini bebek isteyerek yapmamakta, henüz hareketlerini kontrol edememektedir. Reflekslerin bir kısmı bebek büyüdükçe ve istemli hareketler yapabildikçe ortadan kalkar. Çoğu, doğumu takip eden aylar içinde yavaş yavaş ortadan kaybolur. Bir kısmı ise yetişkinlik döneminde de görülür. Örneğin; doktor muayenesinde dizimize vurulduğunda dizimizin tepkisi gibi ya da ışığın şiddetine göre göz bebeğimizin açılıp kapanması gibi. Yenidoğanın en bilinen ve en sık gözlenen bazı refleksleri şunlardır: Moro Refleksi: Bebeği ani olarak sarstığımızda veya kollarından tutup kaldırıp tekrar yatağa bırakdığımızda bebek elleriyle birlikte kollarını açar ve sonra kucaklama hareketi yapar gibi kollarını kapar. Bu refleks 3-6. aylarda kaybolur. 37

38 Tonik Boyun Refleksi: Bebek ağlamadığı zamanda, sırt üstü pozisyonda yatarken başını aniden sağa sola çevirdiğimizde, başının çevildiği yöndeki kolunu va bacağını düz olarak uzatır. Diğer taraftaki kolu ve dizini büker. Bu refleks 3-4 aydan sonra kaybolur. Babinski (Ayak) Refleksi: Bebeğin ayak tabanına ayak parmaklarından topuğa doğru tırnak veya benzeri bir nesneyle hafifçe dokunduğumuzda, ayak parmaklarını yelpaze gibi açar, baş parmak bükülüdür. Bu refleks aylarda kaybolur. Yakalama-Kavrama Refleksi: Bebeğin avuç içine parmak veya herhangi bir nesneyle dokunduğumuzda parmaklarını kapar. Parmağı yada çubuğu yakalayarak kavrar. Bu refleks 3-4. ayda kaybolur. 38

39 Arama Refleksi: Bebeğin yanağı ya da dudağına dokunduğumuzda başını uyarıldığı yöne çevirir ve ağzını açarak meme arar. Bu refleks 3. ayda kaybolur. Adımlama Refleksi: Yenidoğanı koltukaltlarından kavrayıp ayakta tuttuğumuzda yürüyormuş gibi adım atar. Bu refleks 3-4. haftada kaybolur. Yüzme Refleksi: Yenidoğanı yüzükoyun pozisyonda su içinde tuttuğumuzda kol ve bacaklarını ritmik olarak uzatıp çekme hareketi yapar. Bu refleks sadece ilk birkaç gün gözlenir. Emme Refleksi: Parmağımızı yenidoğanın ağzına soktuğumuzda ya da dudaklarına dokundurduğumuzda ritmik bir şekilde emer. 1.günden sonra emmiyorsa sorun vardır demektir. Bu refleks bebek uyanıkken 4. aya, uykuda 7. aya kadar sürer. Göz Kırpma Refleksi: Yenidoğanın gözlerine parlak ışık tuttuğumuzda hemen gözlerini kapatır. Bu refleks kalıcıdır. Yenidoğanın reflekslerinin bir kısmı yaşama uyum sağlamasını kolaylaştıran reflekslerdir, yani hayatta kalmasını sağlayan reflekslerdir. Bunlara emme, yutma ve arama refleksleri örnek verilebilir. 39

40 Her yenidoğanın refleksleri dikkatle gözlenmelidir. Çünkü reflekslerden bazılarının gözlenememesi veya tam tersine kaybolması gereken dönemde hala sürüyor olması, yenidoğanda herhangi bir nörolojik veya benzeri bir sorun olup olmadığına dair ipuçları verilebilir Yenidoğanı Değerlendirme Apgar Ölçeği: Pek çok hastanede Apgar Ölçeği adı verilen bir ölçek kullanılarak bebeğin acil veya özel bir yardıma gereksinimi olup olmadığı tespit edilir. Ölçek, bebekler doğar doğmaz ve 5 dk sonra olmak üzere iki kez uygulanır. Bazen 10.dakikada da tekrarlanır. Bu ölçek, Virginia Apgar adında bir doktor tarafından 1953 yılında geliştirilmiştir ve günümüzde pek çok ülkede kullanılmaktadır. Bu ölçekte bebeğin beş özelliği ölçülür ve her biri 0, 1, 2 puan olmak üzere puanlanır. En yüksek puan 10 dur. Bazen doğar doğmaz yapılan ilk ölçümde 10 puan olmayabilir ancak 5 dk sonraki ölçümde bebeklerin %85-90 ının 9 veya 10 puan aldıkları görülmektedir. Eğer aldığı puan 4, 5, 6 ise bebeğin yardıma gereksinimi olduğu, eğer 3 ve daha az ise kritik durumda olduğu düşünülür ve gerekli yardım yapılır. 40

41 2.3.Bebeklik Döneminde Fiziksel Gelişim Doğumu takip eden ilk iki yıl boyunca büyüme ve gelişme, doğum sonrası gelişim dönemleri içerisinde en hızlı olanıdır. Bu dönemde bebeğin boy ve ağırlık artışı, baş çevresi, beyin, kemik ve süt dişlerinin gelişimi aşağıdaki gibidir: Bebeğin Boy ve Vücut Ağırlığı: Doğduğu anda bebeğin boyu ortalama olarak cm. arasındadır. Doğumdan sonra bebeğin boyu hızla uzamaya başlar. Ancak yaşı ilerledikçe bu hızda yavaşlama görülür. Bebek ilk 6 ay boyunca ortalama 16 cm.; ikinci 6 ay boyunca ortalama 8 cm. uzar. 1-2 yaş arasında boy uzunluğu cm. daha artar. Bebek doğumdaki boy uzunluğunu; üçüncü ayın sonunda %20'sini, bir yaşına dek %50, iki yaşına kadar ise %75 oranında geliştirir. Doğumda bebek genel olarak gr. ağırlığındadır. Doğuşta erkekler kızlardan daha ağırdır. Boyca büyümede olduğu gibi, doğumdan sonra bebeğin ağırlığı hızla artmaya başlar. Fakat iki yaşına doğru bu hız, yavaş yavaş azalma gösterir. Bebek yaklaşık altı aylık olduğunda doğumdaki ağırlığının iki katına, 12 aylıkken (1 yaşında) üç katına ulaşır. 2 yaşında ise doğumdaki ağırlığının dört katı ağırlığına ulaşır. İlk 6 ayda normal bir çocuk günde gr. (veya haftada gr.) ağırlık kazanır. İkinci altı ayda büyüme kısmen yavaşlar ve çocuk günde gr. (haftada gr.) alır ay arasında normal gelişim gösteren bir çocuk ortalama haftada 50 gr. kadar alır. Yaşa göre ortalama ağırlık bazı formüllerle de kabaca hesaplanabilir: 1-12 aylıkta kg= yaş (ay olarak) yaşta kg= yaş (yıl olarak)x Bebeğin Baş Çevresi: Çocuk doğduğu zaman, baş son büyüklüğünün %60'tan biraz fazlasına ulaşmıştır. Başın büyüklüğü iki yaşında iken en son büyüklüğünün % 87'sine ulaşır. 20 yaş civarında ise başın büyümesi kısmen durur. Baş çevresi doğumda 35 cm. dir. 3. ayda 40.5 cm., 6. ayda 43 cm., 1 yaşında ise 46 cm. dir. Üç yıl sonra 49 cm, ergenlikte ise cm'ye ulaşır. Başın büyümesi, beynin büyümesini yansıttığı için tüm çocuklarda dikkatlice izlenmelidir Bebeğin Beyin ve Sinir Sisteminin Gelişimi: Beyin, beyincik ve omurilikten oluşur. Beynin büyümesi doğum öncesi dönemde başlar ve doğum öncesi dönem de gelişiminin büyük bir kısmını tamamlar. Beynin doğum öncesi ve 41

42 sonrası hızlı gelişimi 4 yaşa kadar devam eder. 18. aya kadar glia hücreleri (nöronları oluşturan hücreler) hızla artar. 18. aydan 4 yaşına kadar myelinizasyon (beyin ve sinirlerin etrafının yağ dokusu ile kaplanması süreci) gerçekleşir. Bu nedenle 0-6 yaş beyin gelişimi açısından kritik bir önem taşır. Bebek doğduğunda yaşamı boyunca kullanacağı nöronlara sahiptir. Bir nöron öldüğü zaman yerine yenisi gelmez. Beyinin ağırlık kazanması yeni nöronların eklenmesinden değil; glia hücrelerinin büyümesi ve bunlar arasındaki bağlantıların artmasındandır. Yapılan araştırmaların sonuçlarına göre beynin ağırlığı ile zeka arasında hiçbir orantı bulunmamıştır. Beyindeki girinti ve çıkıntıların önemi büyüktür. Bu takdirde yüzey artar; sinirlerin çalışması ve eşgüdümü birlikte çalışarak, işbirliği yapması kolaylaşabilir. Doğuşta 350 gr. kadar olan beyin, yetişkinlikte gr arasındadır. Sinir sistemi merkezden uçlara, içerden dışarı doğru bir gelişim gösterir. Doğumda baştaki sinirler ayaktaki sinirlere oranla daha gelişmiş durumdadır. Sinir hücrelerinin doğumdan sonraki büyümesi çok hızlı, merkezi sinir sisteminin büyümesi ise daha da hızlıdır. Birinci yaşın sonunda merkezi sinir sisteminin ağırlığı yetişkinlik çağındaki ağırlığın yüzde 60'ı, beşinci yaşta ise yüzde 90'ı kadardır. Sinir sistemi ilk çocukluk çağında gelişimini oldukça tamamlar. Orta çocukluk ve ergenlik çağında sinir sistemindeki gelişme, daha çok büyüyen bedene göre sinir liflerinin uzaması ve kalınlaşması biçimindedir Bebeğin Kemik Gelişimi: Yeni doğanın kemik yapısı önceleri yumuşak kıkırdaktan oluşmaktadır. Zamanla kıkırdakta kalsiyum fosfat ve diğer minerallerin depolanmasıyla kemik materyali haline dönüşür. Kemikleşme olgusu doğum öncesi evreden başlayıp, gelişim boyunca süregelir. Bazı kemikler için bu gelişim ergenlik sonlarına kadar devam eder. Bebeklerin iskelet yapıları büyük çapta kemikleşmemiş olduğundan, yumuşaktır ve kolayca bükülebilir. Bu nedenle basınca karşı daha dirençlidirler. Kemikleşme olgusunun hızı ve zamanı bireyden bireye değişebildiği gibi, bu değişim bedenin çeşitli kemiklerinde farklı olabilir. El ve bilekteki bazı kemiklerin yaşamın hemen ilk yıllarında oluştuğu ve birinci yılın sonunda çocukların büyük bir bölümünde, erişkindeki toplam sayısı 28 olan el ve bilek kemiklerinden üçünün gelişimini tamamladığı görülür. Doğuşunda bebekte 270 tane kemik vardır. Bunlar incedir, bükülebilir ve birbirine gevşek bir biçimde bağlıdır. Ergenlikte kemiklerin sayısı 350'e çıkar. Erişkinlikte ise bazı kemikler birleşir ve kemik sayısı 206'a düşer Bebeğin Diş Gelişimi: Diş tabakalarının gelişmesi embriyonal dönemde başlar. Olgunlaşmasını tamamlayan dişler, doğumdan sonra belirli bir sırayla diş etlerini delerek çıkar. İlk dişler yaklaşık 5-10 ay civarında çıkabilmektedir. Ancak değişik ülkelerdeki çocuklarda dişlerin gelişimi açısından farklılıklar olabilmektedir. Bazen bebeklerde ilk dişin çıkışı 12. aya kadar olabilmektedir. 42

43 Bunun yanında bazı bebeklerin doğduklarında bir veya birkaç dişi de olabilmektedir. İki yaşında yaklaşık olarak çocuğun ağzında 20 adet dişi olması beklenmektedir. Bunlar süt dişleri veya geçici dişler olarak adlandırılmaktadır İlk Çocukluk Döneminde Fiziksel Gelişim Bu yaşlar (2-6 yaş) okul öncesi eğitim dönemine denk gelir. Bu dönemde fiziksel gelişim hızı bebeklik dönemine oranla yavaşlamasına karşın gelişimin hızlı olduğu yaşlardır. Bu yaşlarda görülen fiziksel gelişim özellikleri şöyle özetlenebilir: Boy ve Ağırlık Artışı: Boyun uzama hızı 2-6 yaş arasında genel olarak düşer. Birinci yaşta cm olan boy artışı; 2-3 yaşta 10 cm., 3-4 yaşta 7 cm., 4-5 yaşta 6 cm., 5-6 yaşta 5-6 cm. kadardır. Çocuğun olması beklenen boy uzunluğu aşağıdaki formül ile kabaca hesaplanabilir: Boy = yaş x yaş arasında ağırlaşma hızı oldukça azdır; okul çağma doğru yeniden bir hızlanma görülür. 2-6 yaş arasındaki çocuğun ağırlığı, senede 2 kg. artarak yaklaşık olarak kg.'a ulaşır. 4 yaşındaki çocuk, doğum ağırlığının iki katına ulaşır. Oyun döneminde büyüme daha çok kol ve bacakların uzamaları ile oluşur. Çocukların boyunun uzaması ve büyümeleri ile beşinci yaşta karın ve bel yapısı değişerek yetişkinlikteki özellikleri almaya başlar. 4-6 yaşları arasında 43

44 bacaklar uzar, doğrulur ve kaslar gelişir. 3 yaşında birbirine bitişik olan dizler, 6 yaşına kadar tamamen düzelir. Dengenin gelişmesi sonucu, çocuk ayaklarını daha düz basar ve kollar bedene paralel ve bitişik tutulur. 1-6 yaş çocuklarının ağırlıkça artmanın hesaplanması şu formülle yapılabilir: 1-6 yaşta kg = [yaş (yıl olarak) x 2] +8 Çok belirgin olmasa da kız ve erkek çocukları arasında, boy ve ağırlık değişiminde farklılıklar görülür. Okul öncesi dönemde, erkek çocukları biraz daha fazladır. Erkek çocuklarının kemik ve kas kütlesi, kızlara göre daha fazladır Kasların Gelişimi: Kemiklerin hareketini sağlayan kaslardır. Kaslar özel dokuların meydana getirdiği liflerin birleşmesinden meydana gelmiştir. Sinirler yoluyla gelen uyarıcılara göre uzayıp kısalarak organların hareket etmesini sağlar. Çevreyi etkilememizi mümkün kılan el kol hareketleri ve yürüme gibi fiziksel davranışlar, bedendeki çizgili kasların çalışmasıyla meydana gelir. Bu kaslar iskeletin muhtelif kısımlarını hareket ettirir. Örneğin, yürürken, konuşurken, eğilip kalkerken, yazı yazarken... gibi. İç organlardaki fizyolojik eylemleri sağlayan düz kaslardır. Düz kaslar büzülüp gevşeme yoluyla iç organların boyutlarını değiştirir, böylece birtakım fizyolojik hareketler meydana gelir. Örneğin, kusmada mide duvarlarındaki düz kaslar şiddetle büzülür, mide küçülür ve böylece mide içindekiler dışarı çıkar. Yine göz bebeğinin küçülüp büyümesi düz kaslarla meydana gelir. Çocuğun doğumunda kaslarının ağırlığı beden ağırlığının yaklaşık 1/5'i kadardır. Yetişkinlik çağında ise 2/5'i kadardır. Kasların büyümesi genel olarak beden büyümesiyle orantılıdır. İlk çocukluk yıllarında büyük kaslar küçük kaslara oranla daha iyi çalışır. Bu yüzden çocuklar geniş ve büyük hareketleri yapmada, küçük ve ince hareketleri yapmadan daha beceriklidirler. Kasların büyümesinde bireysel farklılıklar oldukça büyüktür. 2.5.Son Çocukluk Döneminde Fiziksel Gelişim Bu gelişim dönemi (6-12 yaş) yaşamın daha önceki dönemleriyle karşılaştırıldığında, o kadar hızlı olmamakla beraber büyüme ve gelişme devam etmektedir. 44

45 2.5.1.Boy ve Ağırlık Artışı: İlkokul çağında, öğrencinin büyüme hızında önemli yükselmeler görülmez. Boy artışı 6. ve 7. senelerde 10 cm. civarındadır. 6 yaşında iken yaklaşık 20 kg. ağırlığında cm. uzunluğundadır. Daha önceki yıllarda erkekler kızlardan daha ağır ve uzun iken 9 yaştan sonra bu durumun tersine döndüğü görülür. 6-9 yaş çocuklarında ağırlık artması gittikçe yavaşlar yaşları arasında ortalama yılda 3-3,5 kg. artar. İlkokul çağındaki çocuklar ağırlıkça fazla artamazlar. İlkokulun son yılına doğru kızların kiloları yaşıtları erkeklere oranla daha hızlı artmaya başlar. Kızların ağırlığının fazla artmasının nedeni, erkeklerden önce ergenlik devresine girmeleridir. Bu dönem çocuklarının boy ve kilo artışı şu formüllerle kabaca hesaplanabilir Boy = yaş x yaşta kg. = [yaş (yıl olarak) x 7]: Kemiklerin Büyümesi: Doğuşta 270 kemik vardır. Bunlar; ince, gevşek ve bükülebilir bir özellik gösterir. Birbirlerine gevşek bir biçimde bağlıdır, İlk çocukluk çağında, kemikler henüz gelişmediğinden yanlış duruşlarla ya da sıkıştırmalarla bozulabilir. Buna karşılık esnek olduğu için daha zor kırılırlar. Kemiklerin biçiminin bozulma tehlikesi ilköğretimin sonlarına kadar kendini gösterir. İlkokul çağına gelen çocukların henüz daha bilek ve parmak kemikleri ince işleri yapacak olgunluğa ulaşmamıştır. El, kol ve bacak kemikleri ağır işleri yapacak durumda değildir. Bu yüzden ilkokulun ilk yılındaki öğrencileri küçük el işlerini ve incelik isteyen ödevleri yapmada güçlük çekerler. Kemiklerin büyümesindeki bireysel farklar boyca büyümede olduğu gibi oldukça fazladır Kalıcı Dişler: 6 yaş sonrasında tüm süt dişleri dökülerek kalıcı dişler çıkmaktadır yaş arasında süt dişlerin yerini kalıcı dişler alır. 12 yaşına gelen çocukta, toplam 28 adet kalıcı diş vardır. Süt ve kalıcı dişlerin zamanında ve sağlam çıkmasında kalıtımın, çocuğun yeterli ve iyi beslenmesi ile aldığı vitaminlerin büyük rolü vardır. Çocuğa diş sağlığı konusunda ana-baba rehber olmalıdır. Kalıcı dişlerin çıkma zamanı aşağıda görülmektedir. 45

46 Çocukların hastalanması ya da besinsizliği boy artmasında duraklamalar oluşturmaktadır. Diğer yandan, duygusal bozuklukların da boy artmaya olumsuz etkilerde bulunduğu bilinmektedir. Çocuğun boyca büyümesinin izlenmesi sırasında görülecek önemli duraklamalar, çocuğun sağlık, beslenme ve duygusal bozukluklarının, önemli ipuçları olarak görülür. Ancak çocuğun boy artma hızında görülecek küçük zik zaklar, ilgilileri korkutmamalıdır. Çocukluk ve ergenlik devresinde öğrencilerin daha çok solunum yolu hastalıklarına yakalandıkları görülmektedir. Erken yaşlarda kızamık, kabakulak gibi hastalıklara yakalanma daha yüksektir. Sindirim bozuklukları ve bağırsak kurtlarının yaptığı rahatsızlık da oldukça yüksektir. Öğrencilerin etkinliklerinde solunum ile dolaşım sisteminin önemi büyüktür. Bu iki sistemin gelişme halinde olması bunun yanında öğrencilerin de çok etkin olması nedeniyle, onların çabuk yorulmasına yol açmaktadır. Diş bakımı dişlerin çürüyerek erken dökülmesine engel olmaktadır. Yine beslenmenin ve sağlık koşullarının kemiklerin büyümesine etki yaptığını da unutmamak gerekir. Dişler koruma alışkanlığının, küçük yaşlardan çocuklarda yerleşmesi gereklidir. Kemiklerin çarpılması ya da biçimin bozması, bedenin eğri, çarpık durmasına neden olur. Bu yüzden dik duramayan gövde dengesini sağlamakta zorluk çeker. Beden duruşunun bozulmasının nedenleri: 1. Kötü beslenme ve kötü duruşlara alıştırma. 2. Küçük yaşlarda çocuğun çarpık ya da çok yumuşak yataklarda yatırılması. 46

47 3. İlkokul öğrencisinin sürekli sırada oturmaya zorlanması. 4. Kemiklerin henüz daha sertleşmediği ilk çocukluk ve orta çocukluk çağında dar ayakkabıların, elbiselerin giydirilmesi Ergenlik Döneminde Fiziksel Gelişim Ergenlik (püberte), çocukluktan erişkinliğe geçiş sürecidir. Bu süreç hormonal etkiyle ortaya çıkar. İlk klinik belirtiler yaklaşık olarak kızlarda 10, erkeklerde 12 yaşlarında ortaya çıkar. Biyolojik değişikliklerin tamamlanması 3-5 yıl sürer. Boy büyümesinde ve kemik olgunlaşmasında hızlanma, vücut ağırlığı, çeşitli organların ve vücut kısımlarının boylarında artma görülür. Vücut yapısında kız ve erkek farlılığı belirginleşir. Ergenlik döneminin sonunda (bu dönem kızlarda ortalama 16, erkeklerde ortalama 18 yaştır) bireyin büyüme ve gelişmesi büyük oranda tamamlanmıştır. Boy yılda 5-7 cm kadar uzar. Ergenliğin başlangıcında erişkin boyunun yaklaşık %80 i kadar olan boy, ergenlik sonunda erişkin boyun %99 una ulaşır. Bu dönemde ağırlık artışı yılda kg arasındadır. Ergenlik dönemi boyunca vücut ağırlığı kızlarda 16 kg, erkeklerde 20 kg kadar artar. Bu ağırlık artışının nedeni iç organlardaki büyüme, iskeletin büyümesi ve kütlenin artması, kas dokusundaki gelişme ve yağ dokusundaki artmadır. Bu dönemde kızlarda ve erkeklerde en sık görülen fizyolojik değişiklikler ve bunların ilk olarak görülme yaşları yaklaşık olarak aşağıda verilmiştir: Kızlarda Göğüslerin büyümesi yaş Pubik bölgede kıllanma.8-14 yaş Koltuk altında kıllanma..pubik kıllanmadan yaklaşık 2 yıl sonra Ciltte yağlanma Koltuk altı kıllanmasıyla aynı dönem İlk menstruasyon yaş Erkeklerde Testislerin büyümesi yaş Pubik bölgede kıllanma yaş Penis ve prostat bezinin büyümesi yaş Ses değişmesi.. Penisin büyümesiyle aynı dönem Yüzde ve koltuk altında kıllanma...pubik kıllanmadan yaklaşık 2 yıl sonra Ciltte yağlanma..koltuk altı kıllanmasıyla aynı dönem İlk meninin atılması Penisin büyümeye başlamasından yaklaşık 1 yıl sonra 47

48 0-12 YAŞ ORTALAMA FİZİKSEL GELİŞİMİN ÖLÇÜM FORMÜLLERİ DÖNEMLER DOĞUM SONRASI DÖNEM (Doğum-1.Ay) BEBEKLİK DÖNEMİ (1.Ay-2 Yaş) İLK ÇOCUKLUK DÖNEMİ (2-6 Yaş) SON ÇOCUKLUK DÖNEMİ (6-12 Yaş) BOY 50 cm İlk 6 ayda (+16 cm) uzar İkinci 6 ayda (+8 cm) uzar 1-2 yaşta ( cm) uzar yaş x yaş x ÖRNEK: 52 cm doğan bir çocuk; İlk 6 ayda 68 cm olur. İkinci 6 ayda 76 cm olur. 1-2 yaşta cm olur. 3 yaşına geldiğinde; 3 x = 95 cm olur. 8 yaşına geldiğinde; 8 x = 120 cm olur. KİLO 3,250-3,500 kg 1-12 aylıkta = yaş (ay olarak) yaşta = yaş (yıl olarak) x yaş x yaş x 7 2 ÖRNEK: 3 kg doğan bir çocuk; 3 aylıkken = = 6 kg olur. 2 yaşındayken = 2 x = 12 kg olur. 3 yaşına geldiğinde; 3 x = 14 kg olur. 8 yaşına geldiğinde; 8 x 7 2 = 28 kg olur. BAŞ ÇEVRESİ 35 cm 3.ayda = 40 cm 6.ayda = 43 cm 12.ayda = 46 cm cm cm

49 KIZLARIN GELİŞİM TABLOSU ERKEKLERİN GELİŞİM TABLOSU Kilo Boy Yaş Kilo Boy Alt Sınır Ortalama Üst Sınır Alt Sınır Ortalama Üst Sınır Alt Sınır Ortalama Üst Sınır Alt Sınır Ortalama Üst Sınır 3,3 50,0 Doğum 2,8 3,4 4,0 47,0 50,0 52,0 4,0 5,4 7,0 54,0 58,5 64,5 3 Ay 4,1 5,9 7,5 54,5 60,5 66,0 5,4 7,4 9,2 58,0 64,5 78,3 6 Ay 5,6 7,8 9,7 59,5 66,5 72,5 6,4 8,6 10,3 61,5 69,5 75,5 9 Ay 6,5 9,0 11,3 64,0 71,0 77,5 7,1 9,9 12,1 64,5 73,0 80,0 1 Yaş 7,4 10,0 12,5 68,0 74,7 82,5 7,7 10,4 13,0 68,0 76,5 84,5 1 Yaş 3 Ay 8,1 10,8 13,5 71,5 78,0 86,5 8,3 11,0 13,7 71,0 79,5 82,5 1 Yaş 6 Ay 8,6 11,5 13,8 75,0 81,5 89,5 8,7 11,6 14,4 73,5 83,0 92,0 1 Yaş 9 Ay 9,1 12,1 15,0 77,0 84,0 92,5 9,2 12,2 15,1 76,5 85,5 93,0 2 Yaş 9,5 12,7 15,7 79,5 86,5 93,0 9,5 12,7 15,7 79,0 88,5 97,5 2 Yaş 3 Ay 9,9 13,1 16,3 81,5 89,0 97,5 9,9 13,1 16,3 81,5 90,5 100,0 2 Yaş 6 Ay 10,3 13,5 17,0 83,5 91,0 100,0 10,2 13,5 16,9 83,5 92,5 104,5 2 Yaş 9 Ay 10,7 14,1 17,7 85,3 93,5 102,5 10,6 14,0 17,5 85,5 95,0 104,5 3 Yaş 11,1 14,6 18,3 86,7 95,3 105,0 10,9 14,4 18,3 87,0 96,5 106,5 3 Yaş 3 Ay 11,4 15,1 18,9 88,3 97,4 107,3 11,2 15,0 19,0 89,0 98,5 107,0 3 Yaş 6 Ay 11,7 15,6 19,6 89,7 99,0 109,5 11,4 15,5 19,8 90,5 100,0 110,0 3 Yaş 9 Ay 12,0 16,2 20,8 91,0 101,0 111,5 11,6 16,0 20,6 92,0 102,0 112,0 4 Yaş 12,3 16,7 21,2 92,5 102,5 114,0 12,0 17,1 22,0 94,7 105,0 115,0 4 Yaş 6 Ay 12,7 17,7 22,6 95,5 106,4 118,0 12,6 18,2 23,8 97,5 108,0 118,5 5 Yaş 13,4 18,7 24,0 98,0 109,5 121,5 13,2 19,2 25,2 100,5 111,0 120,5 5 Yaş 6Ay 14,1 19,7 25,6 101,3 113,0 125,0 13,7 20,2 26,5 103,0 114,0 125,0 6 Yaş 14,8 20,0 26,8 104,0 116,0 127,5 14,4 21,3 28,3 105,5 117,0 128,0 6 Yaş 6Ay 15,6 22,0 28,4 106,7 119,0 130,5 15,3 22,5 30,0 108,0 120,0 131,0 7 Yaş 16,4 23,2 30,1 109,5 121,5 133,5 16,2 23,8 31,8 112,0 122,5 134,0 7 Yaş 6Ay 17,3 24,7 31,9 112,3 124,0 136,5 17,3 25,4 34,0 115,0 125,5 137,0 8 Yaş 18,1 26,1 33,8 115,0 127,0 139,5 18,6 27,4 36,5 117,0 128,0 140,0 8 Yaş 6Ay 19,0 27,8 36,1 117,5 129,5 142,5 20,0 29,4 39,0 120,5 130,5 143,0 9 Yaş 20,0 29,5 38,6 120,0 132,0 145,5 21,6 31,7 42,0 123,0 133,5 146,0 9 Yaş 6Ay 21,0 31,6 41,8 122,5 135,0 148,0 22,0 34,0 45,0 125,5 137,0 149,0 10 Yaş 22,0 33,7 45,7 125,0 137,5 151,5 24,8 37,0 49,3 129,5 141,0 153,0 10 Yaş 6Ay 22,9 36,1 49,5 127,5 140,6 153,0 26,5 40,0 53,5 133,5 145,0 157,0 11 Yaş 24,1 38,5 52,8 130,0 143,5 158,0 29,3 42,4 56,6 137,0 149,0 161,0 11 Yaş 6Ay 25,4 40,8 56,6 132,5 146,5 161,5 30,4 44,8 59,2 140,5 152,5 165,0 12 Yaş 26,7 43,1 60,1 135,0 150,0 165,0 32,5 46,8 61,5 143,0 154,5 167,0 12 Yaş 6Ay 28,3 45,6 64,0 137,5 153,0 168,5 34,6 48,8 63,3 144,5 156,0 169,0 13 Yaş 30,0 48,0 67,5 140,5 156,0 171,5 36,5 50,5 65,0 146,0 157,5 170,0 13 Yaş 6Ay 32,0 50,4 70,4 143,0 159,0 175,0 38,0 51,8 66,3 147,5 158,5 170,0 14 Yaş 34,2 52,8 72,8 146,5 162,0 178,5 39,3 52,5 67,5 148,0 159,0 170,0 14 Yaş 6Ay 36,8 55,6 75,5 149,0 165,0 181,0 40,3 53,0 68,4 148,5 159,5 171,0 15 Yaş 39,5 58,3 77,0 152,5 168,0 182,5 41,0 54,4 69,2 148,5 159,6 171,0 15 Yaş 6Ay 42,1 60,9 76,5 155,5 170,5 184,0 41,8 55,0 70,0 148,5 160,0 171,0 16 Yaş 44,9 63,3 80,8 158,0 172,5 185,0 42,5 55,5 70,5 148,5 160,0 171,0 16 Yaş 6Ay 47,4 65,0 82,0 160,0 173,5 185,0 43,0 56,0 71,0 148,5 160,0 171,0 17 Yaş 48,4 66,2 82,7 162,0 173,5 185,5 43,5 56,4 71,5 148,5 160,0 171,0 17 Yaş 6Ay 50,4 66,7 83,0 162,0 173,5 185,5 44,0 56,6 71,8 148,5 160,0 171,0 18 Yaş 50,7 67,0 83,3 162,0 173,5 185,5

50 BÖLÜM-3 PSİKOMOTOR (HAREKET) GELİŞİM 3.1.Psikomotor Gelişimle İlgili Temel Kavramlar Psikomotor Gelişimin Temel İlkeleri Psikomotor Gelişimi Etkileyen Faktörler Psikomotor Gelişimin Desteklenmesinde Önemli Olan Faktörler Motor Gelişimin Temel Alanları Büyük Kas Motor Gelişim (Bedeni Kullanma) Küçük Kas Motor Gelişim (Obje Kullanma) Motor Beceri Sınıflandırması Tek Yönlü Sınıflandırma Çok Yönlü Sınıflandırma Psikomotor Gelişim Dönemleri

51 BÖLÜM-3 3.PSİKOMOTOR (HAREKET) GELİŞİM Fiziksel gelişim, bedenin ağırlıkça artması ve boyca uzamasının yanı sıra bedeni oluşturan tüm alt sistemlerin de büyümesini ve olgunlaşmasını içerir. Bireyin sağlıklı gelişimi, tüm alt sistemler ile birlikte bedenin sağlıklı gelişmesine ve işlevlerini gereğince yapmasına bağlıdır. Fiziksel gelişim, bireyin, bedensel yapısı, sinir - kas işlevlerindeki değişim ve dengelenme süreci olarak da tanımlanır. Motor gelişim, yaşam boyu devam eden bir süreç olup yeni bir becerinin kazanılması ya da motor becerilerde azalma gibi tüm fiziksel değişmelerle ilgilenir. Motor gelişim, fiziki büyüme ve merkezi sinir sisteminin gelişimine paralel olarak organizmanın isteme bağlı hareketlilik kazanması olarak tanımlanabilir. Motor gelişim; bireyin, doğum öncesi dönemden itibaren yaşam boyu süren ve harekete ilişkin davranışlarda meydana gelen değişmeleri ve denge ile ilgili çalışmaları ifade eder. Çocukların motor gelişimi, hareket yeteneklerinin gelişimi ve fiziksel yeteneklerin gelişimini kapsar ve motor gelişim bireyin, organlarının işleyişini denetim altına alarak beceri artışını sağlar. Dolayısıyla motor gelişimde duyusal koordinasyon önem kazanır. Duyu gelişimi için duyu organlarının görme, işitme, dokunma, tat, koku gibi duyumların yeterli düzeyde algılama gücüne sahip olmasını gerektirir. Duyusal koordinasyon arttıkça motor beceri de paralel olarak artar. Böylece temel hareket becerilerini olgun düzeyde başarabilen ve olumlu benlik imajına sahip bireylerin yetişmesine katkıda bulunmak mümkün olur. Doğru ve yeterli duyumsamayı doğru algılamaya çeviren çocuklar için algısal motor aktiviteler çok önemlidir. Algısal motor gelişim, çocuğun duyu organları yolu ile çeşitli uyarıcıları algılaması, algılamalarına bağlı olarak da çeşitli hareketleri yapmaya başlaması olarak tanımlanır. Motor hareketlerin gerçekleşmesinde bedenin bazı kısımları birlikte ve eşgüdüm halinde çalışır. Bu eşgüdümün gelişimi, bedenin olgunluğuna ve yapılan tekrarlara bağlıdır. 51

52 Her motor hareket belirli bir güce gereksinim duyar. Gücün artması ise kemiklerin, kasların büyümesine ve bedensel gelişime bağlıdır. Dolayısıyla fiziksel gelişim ile motor gelişim birlikte ele alınır. Motor gelişime müdahale etmek, motor gelişimi hızlandırmakla birlikte olası gecikmeleri önler ve yetenek gelişimini sağlar. 3.1.Psikomotor Gelişimle İlgili Temel Kavramlar Motor gelişimin daha iyi anlaşılabilmesi için motor gelişimde geçen kavramalara bakmakta yarar vardır. Bunlar; Hareket: Vücudun tamamında ya da herhangi bir parçasında pozisyon değişimi, olarak ifade edilir ve harekette çeviklik önemlidir. Çeviklik ise hareket ederken vücudun pozisyonunu amaca uygun olarak hızlı bir şekilde değiştirebilmesi olarak tanımlanır. Örneğin üç dört yaş çocukların dans ederken iki farklı hareket geçişi esnasında hareketler arasındaki kesintilerin olması, çocukların henüz bu yeteneği kazanmadıklarının bir göstergesi olarak sayılabilir. Hareket gelişimi, farklı bir büyüme ve gelişme süreci değildir, süreçte ortaya çıkan her yeni durum hareket gelişimi ile ilişkilidir. Dolayısıyla hareket gelişimi fiziksel büyümeye bağlıdır. Form (hareketin şekli): İki ya da daha çok hareketin bir sıra içinde düzenlenmesiyle ortaya çıkan model olarak tanımlanır. Örneğin, tenis topu fırlatırken omuzların, kolların, gövdenin ve bacakların hareketlerinin düzenlenmesiyle ortaya çıkan fırlatma, form olarak ifade edilir. Performans: Yapılan bir hareketi ya da hareketin sonucunu belirtmek için "performans" ifadesi kullanılır. Performans hareketin ölçülebilen bir özelliğidir ve genellikle süre ya da mesafe olarak ifade edilir. Örneğin, durarak uzun atlama performansı mesafe, koşu hızı ise süre olarak belirtilir. Form ve performans arasında olumlu bir ilişki bulunmaktadır. Ayrıca bir hareketin olgun formunun o hareketle ilgili performansı arttırdığı düşünülür. Bunun yanı sıra çocukların aynı formu kullanmaları aynı performansı göstermeleri gerektiği anlamına gelmemelidir. Çünkü bir form, performansın gösteriminde tek etken değildir. 52

53 Motor performansta artışların olması, öğrenmenin gerçekleştiği anlamını taşır ve performans düzeyi hakkında bilgi almak için motor kontrol gerekir. Motor kontrol, hareketlerin altında yatan sinirsel, fiziksel ve davranışsal yönleri inceleyen bir alandır. Performansı etkileyen bazı etmenler bulunmaktadır. Bunlar; kuvvet, hız, esneklik, koordinasyon, dayanıklılıktır. Kuvvet: Kuvvet, bir direnci yenebilme, karşı koyabilme yeteneği olarak tanımlanabilir. Kas kuvveti, eklemlerin dengeli çalışması, verimli hareket edebilme ve kas iskelet sistemi, yaralanma riskini azaltması bakımından önem taşır. Çocuklarda kas kuvvetinin artışı yaşa, cinsiyete, olgunlaşma düzeyine, önceki fiziksel etkinlik düzeyine ve beden ölçülerine bağlıdır. Dayanıklılık: Uzun süreli bedensel etkinliklerde, organizmanın yorulmaya karşı gösterdiği direnç yeteneği olarak tanımlamak mümkündür. Motor beceri: Motor beceri, deneyim ve öğrenmenin etkisi ile doğru olarak yapılan bir ya da bir grup hareket olarak tanımlanmaktadır. Motor beceriler, motor yeteneklere göre değişiklik göztermektedir. Bir başka tanıma göre motor beceri, belirlenen hedefi başarmak için vücudun koordinasyonunu sağlamayı veya kol-bacağı kullanmayı gerektiren yeti olarak tanımlanır. Ayrıca sinir, kas sistemi motor becerilerin kazanımına zemin hazırlamaktadır. Bunlar; Çocukların motor becerileri öğrenmelerinde etkili olan dört temel öğe bulunmaktadır. Harekete uygun alan seçimi, Yeterli sayıda ve çocukların gelişim düzeylerine uygun nitelikte materyal seçimi, Çocuklara tanınan fırsat, motor becerilere olan teşvik, Motor beceriler için çocuğa uygun modelin sunulması. 3.2.Psikomotor Gelişimin Temel İlkeleri Gelişimin yönü önemlidir. Gelişimin merkezden dışa ve baştan ayağa doğru oluşu, motor gelişime yönelik becerilerde kendisini gösterir. Örneğin bir çocuk nesnelere önce tüm bedeni ile, sonra kolu ile sonra da eli ile uzanır. 53

54 Büyümenin hızı motor gelişimi etkileyen bir etmendir. Büyümede bazı küçük sapmalar (örneğin bir hastalık) sonucu çocuk, büyüme hızını yakalayabilir. Ancak bu sapmalar büyük çaplı ise (örneğin 1500 gr. altı doğan düşük doğum ağırlığı olan bebekler) bu çocukların motor becerilerinde desteğe gereksinim vardır. Motor becerilerde farklılaşma ve farklı motor becerilerin bütünleşmesi, motor gelişim için önemlidir. Çocuk, gelişime bağlı olarak vücudunu koordineli kullanmaya başlar ve hareketlerinde farklılaşmalar görülür. Farklı motor becerilerin bütünleşmesi sonucu oluşan el-göz koordinasyonunun kazanımı da çocuklar için gereklidir. Örneğin, dikkat kontrolü için el-göz koordinasyonu gerekir. Çocuklarda yeteneklerin çıkışı farklı zamanlarda olur. Dolayısıyla yeteneklerin ortaya çıkışı, bir bakıma çocuğun gelişimi için kritik yıllardır ve üzerinde özenle durulması gerektiğine işaret eder. Örneğin, yetersiz beslenme çocuk gelişiminde olumsuz bir etkidir ve çocuk beslenmeye bağlı olarak motor fonksiyonlarını yerine getirmekte zorlanabilmektedir. Çocukların gelişim hızlarında farklılıklar görülebilmektedir. Kalıtım ve çevrenin etkisi sonucu gelişimdeki bu farklılıklar, bireylerin motor gelişim becerileri açısından da farklılıklarının olabileceği sonucunu göstermektedir. Beden yapısı, motor yeterlilikle ilişkidir. Örneğin hidrosefalisi olan bir çocuk, yürüme becerisini kazanmak için çabalarken sık sık dengesini kaybedip düşebilmektedir. Başın vücuda oranla normalden büyük olması olarak kısaca ifade edilen hidrosefali, beden yapısının motor gelişimde ne derece önemli olduğunun bir göstergesidir. Motor gelişim, kalıtım ve çevrenin etkisindedir. 3.3.Psikomotor Gelişimi Etkileyen Faktörler Doğum Öncesi Etmenler: -Beslenme, İlaçlar, Enfeksiyonlar, -Kan uyuşmazlığı, Duygusal durum, Yaş, Radyasyon, -Kromozom ve gene bağlı özürler, Kalıtım, Irk 54

55 Doğum Sırası Etmenler: -Doğum travmaları, Solunum problemi Doğum Sonrası Etmenler: -Bağımlılık, Uyarıcı zenginliği ya da yoksunluğu, -Çocuk yetiştirme yöntemleri, -Hazırbulunuşluk, Motivasyon, -Hareketi yapma, Dikkat ve model olma, Geribildirim 3.4. Psikomotor Gelişimin Desteklenmesinde Önemli Olan Faktörler Hazırbulunuşluluk: Çocuğun herhangi bir beceriyi öğrenirken belirli olgunlaşma düzeyine gelmiş olması gerekir. Örneğin, çocuğun bağımsız olarak yürüyebilmesi için destekle ayakta durabilmesi ve destekle yürüyebilmesi, ön koşul becerilerdir. Kısacası her becerinin gerçekleşmesini sağlayan temel beceriler vardır. Temel motor beceriler, lokomotor ve nesne kontrol becerilerini kapsamaktadır. Temel motor beceriler, çocukların vücutlarını kontrol etmesine, çevresini manipule etmesine, karmaşık becerilerin oluşturulmasına, spor hareketleri ve diğer aktiviteleri gerçekleştirmesine yardımcı olmaktadır. Motivasyon: Çocuğun yapabileceğinden emin olunan bir beceriyi yapabilmesi için teşvik edilmesi, çocukta motor hareketlere olan ilgisini ve isteğini arttırabilecektir. Çocuklar bir motor beceriyi yapmaya hazır olduklarında o hareketi denemeye, taklit etmeye başlarlar. Çocuk yaptığı harekette başarılı oldukça kendine olan güven artar. Çocuk, heyecanlanır, mutlu olur ve hareketi tekrar tekrar yapmaya istekli olur. Uyaran: Hareket, motor bir beceriyi öğrenmek için gerekir ve bir hareketin yapılabilmesi için uygun çevre koşullarının sağlanması ve hareketin kısıtlanmaması önemlidir. Örneğin; yetişkin sandalyesine tırmanma becerisi için çocuğun yetişkin sandalyesine ihtiyacı vardır. Ayrıca sandalyeye çıkabilmesi için çocuğa fırsat verilmesi gerekir. Özellikle emekleme ve yürüme ile 55

56 birlikte küçük çocuklar çevre keşfine çıkarlar. Çocukların bu çevre keşfi esnasında "dur, yapma, çıkma, dökersin gibi." ifadeler çocukların harekete ilişkin çekincelerinin oluşmasına neden olabilir, önemli olan, çocuğun keşfi esnasında onun yanında olunması ve nesneye dokunarak incelemesine fırsat vererek; nesnenin fonksiyonunu keşfetmesi ve merakının giderilmesinin sağlanmasıdır. Dikkat: Motor beceri kazanımında dikkat oldukça önemlidir. Her ne kadar hareket öncesi "dikkatli bakın.., dikkatli olun..." gibi ifadeler çocuklar için kullanılıyor olsa da çocuklar özellikle sözel ifadelere dikkat ederken bazı yönergeleri unutabilirler. Bu nedenle çocuklara sunulan yönergelerin net, anlaşılır olması, basit ifadeleri içermesi ve çocukların kavram bilgisi çerçevesinde ifadelerin kullanılması oldukça önemlidir. Geri bildirimde bulunma: Bir hareketin öğrenilebilmesi için tekrarların sık yapılması gerektiği bir gerçektir. Bunun yanı sıra çocukların motivasyonlarının arttırılması, hareket başarısını sağlayabilmeleri için geri bildirimde bulunulması oldukça önemlidir. Geri bildirimler, dışsal (aferin, çok güzel oldu, gibi sözel ödüller ya da süt, meyve gibi maddi ödüller) olabileceği gibi ("ben yapabiliyorum" gibi çocuğun kendisine verdiği) içsel olabilmektedir. Geri bildirim, motor gelişim açısından özellikle üzerinde durulması gereken konular arasında ver almaktadır Motor Gelişimin Temel Alanları Motor gelişim iki temel alanda incelenmektedir: 1.Büyük kas motor gelişim/ Kaba motor gelişim 2.Küçük kas motor gelişim/ İnce motor gelişim Büyük Kas Motor Gelişim (Bedeni Kullanma) Çocukların hareketleri sürekli olarak tekrarlaması, kas gelişimini hızlandırır. Çocuğun yaşamına yön veren ve yaşamını etkileyen bu hareketlerin tümü, büyük kasların motor gelişimiyle ilgili becerilerin kazanılması sonucunda meydana gelir. Büyük kas motor gelişim, özelleşmiş ve karmaşık hareketler olup kaba motor beceriler ya da kaba devinsel beceriler olarak da adlandırılmaktadır. 56

57 Büyük kas motor gelişim becerileri; gövde, kol, bacak kasları gibi büyük kaslar tarafından oluşturulan beceriler olarak tanımlanmaktadır. Büyük kas becerilerinin gelişimi, çoğunlukla vücudu bir yerden bir yere hareket ettirmede kullanılan lokomotor hareketleri, dönme, eğilme gibi yer değiştirmeyi gerektirmeyen yani lokomotor olmayan hareketleri ve belirli bir vücut pozisyonunu sürdürebilmek için gerekli denge kontrolünü içermektedir. Bunun yanı sıra nesneleri yakalamayı, fırlatmayı içeren ince kas motor gelişimi gerektiren, nesne kontrol becerileri de büyük kas motor becerilerde ele alınması gereken önemli bir konudur. Örneğin basket potasına atılan bir top için çocuğun top ile birlikte koşması, topa yön vermesi, yükselmesi ve elindeki topu atması gerekir. Lokomotor hareketler: Örnek: Yürüme, koşma, atlama, yuvarlanma, tırmanma, sıçrama, sekme gibi. Lokomotor olmayan hareketler: Örnek: Oturma, ayakta durma, eğilme, diz çökme, gibi Denge hareketleri: Örnek: Topa ayakla vurma, denge tahtası üzerinde engellerin üzerinden geçerek yürüme gibi. Büyük kas motor gelişimini destekleyici yürüme, koşma, atlama, sıçrama, tırmanma, sürünme gibi fiziksel güç gerektiren etkinlikler, çocukların dolaşım, solunum, sindirim ve boşaltım sistemlerinin yanı sıra kan dolaşımı, dokulara besin taşınmasını da artırmaktadır Küçük Kas Motor Gelişim (Obje Kullanma) Küçük kas motor gelişim, manipülatif beceriler olarak eli ve ayağı kullanmayı bunun yanı sıra nesne kontrolünü gerektiren becerileri kapsar. Manipülatif beceriler: Elin becerikli hareketlerini ve bedenin farklı bölümlerinin koordinasyonunu gerektirmektedir. Temel manipülatif hareketler; uzanma, yakalama ve bırakma hareketleridir. Örneğin; yaşamın birinci yılından itibaren çocukların; koparma, kesme, tutma, bağlama, çözme, düğmeleme, yoğurma, delme, boyama, dikme, örme, geçirme gibi etkinlikleri yapması ve tekrarlaması, el-parmak kaslarının gelişimi için büyük öneme sahiptir. 57

58 Örnek: Yazı yazma, anahtarla kapıyı açma gibi. Nesne kontrol becerisi: Yakalama, fırlatma, tekmeleme, sektirme, çarpma, çevirme gibi nesne ile ilgili becerileri kapsayan temel motor becerilerdir. Örnek: Topu ayakla kontrol altına alma, topu havada elle tutma gibi. İnce motor becerileri kapsayan kas grupları özellikle istemli göz hareketlerini sağlayan bunun yanı sıra ellerin istemli ve koordineli bir biçimde çalışmasını sağlayan kas gruplarını kapsamaktadır. Bu beceriler el-göz koordinasyonu olarak ifade edilir. El-göz koordinasyonu küçük kas motor gelişim alanının en önemli yapı taşıdır. Her ne kadar küçük kas grupları ince motor gelişim alanı olarak görülse de bilişsel gelişimle ilintilidir Motor Beceri Sınıflandırması Motor beceri sınıflandırmasında genellikle kullanılan iki yöntem bulunmaktadır. Bunlar; Tek yönlü sınıflandırma Çok yönlü sınıflandırma Tek Yönlü Sınıflandırma Tek yönlü sınıflandırmanın kendi içinde dört alt boyutu bulunmaktadır. Bunlar; A.Kaslara Göre Motor Beceriler: 1.Büyük kas motor gelişim becerileri. Örnek: Koşma, atlama. 2.Küçük kas motor gelişim becerileri. Örnek: Bağcık bağlama, karalama yapma. B.Zamana Göre Motor Beceriler: 1.Kesikli motor beceriler: Genelde kısa süreli olup, başı ile sonu belli olan hareketleri içermektedir. Örnek: Duran topa tekme atma. 58

59 2.Seri motor beceriler: Birden fazla kesikli hareketin bir araya getirilmesi ile sonuca ulaşan karmaşık hareketlerdir. Örnek: Top zıplatma. 3.Devamlı motor beceriler: Başı ve sonu tam olarak belli olmayan rastgele bir zaman diliminde gerçekleştirilen devamlı olan hareketlerdir. Örnek: Yüzme. C.Çevresel Açıdan Motor Beceriler: 1.Çevresel şartlarda açık olan motor beceriler: Çevresel şartların değişkenliği söz konusu olup, kişi tarafından tahmini zor olan hareketlerdir. Örnek: Güreş. 2.Çevresel şartlarda kapalı motor beceriler: Çevresel şartların sabitliği söz konusu olup, kişi tarafından tahmin edilebilen hareketlerdir. Örnek: Bilgisayarda yazı yazma. D.Fonksiyonuna Göre Motor Beceriler: 1.Denge hareketleri: Vücudun kontrolünün sağlanmasını gerektiren hareketlerdir. Örnek: Dengede yürüme. 2.Lokomotor hareketler: Vücudun bulunduğu yerden farklı bir yere, yer değiştirmesidir. Örnek: Koşma. 3.Manipülatif hareketler: Bir objeye güç uygulamak veya objeden güç almak için yapılan becerilerdir. Örnek: Sopa ile topa vurma Çok Yönlü Sınıflandırma Gallahue'nun iki-yönlü beceri sınıflandırması: Bu sınıflandırma denge, lokomotor, manipülatif becerileri içeren hareket gereklilikleri ve refleksif, ilkel, temel ve sportif motor gelişim dönemlerini içermektedir. 59

60 MOTOR GELİŞİM DÖNEMLERİ 1.REFLEKS HAREKETLER DÖNEMİ 2.İLKEL HAREKETLER DÖNEMİ 3.TEMEL HAREKETLER DÖNEMİ 4.SPOR HAREKETLER DÖNEMİ HAREKET GEREKLİLİKLERİ DENGE LOKOMOTOR MANİPÜLATİF Örnek: Boyun çevirme refleksi Örnek: Baş ve boyunun kontrolü Örnek: Denge sırası üzerinde yürüme Örnek: Denge aleti üzerinde tek ayak üzerinde durma Örnek: Adımlama refleksi Örnek: Emekleme Örnek: Yürüme Örnek: Engeller arasından koşma Örnek: Yakalamakavrama refleksi Örnek: Uzanma Örnek: Tutma Örnek: Raket ile topa vurma 3.7.Psikomotor Gelişim Dönemleri Spor Hareketler Dönemi 7 yaş ve üzeri Temel Hareketler Dönemi 2-7 yaş İlkel Hareketler Dönemi 0-2 yaş Refleksif Hareketler Dönemi Doğum öncesi-1 yaş Gallahue nin piramit modeli NOT: Refleksif Hareketler Dönemi nde yer alan refleksler sayfa 37 de ayrıntılı olarak açıklanmıştır. 60

61 3.7.1.İlkel Hareketler Dönemi (0-2 Yaş) 0-2 yaşlar arasında gözlenen ilkel hareketler, istemli hareketlerin ilk biçimidir. Bebeğin oturması, emeklemesi, ayakta durabilmesi, gelişimde olgunlaşmanın önemini ortaya koymaktadır. Bu hareketler, yaşamın ilk iki yılında kemik, kas ve sinir sistemindeki gelişimin yanı sıra, bebeğe sağlanan alıştırma olanakları sonucu ortaya çıkarlar. İlkel hareketler olgunlaşmaya bağlıdır ve ortaya çıkışlarında önceden kestirilebilen bir sıra izlerler. Normal koşullarda bu sıra değişmez, ancak bunların ortaya çıkış zamanları, hızları çocuktan çocuğa farklılık gösterebilir. Doğumla başlayarak 1 yaş civarına kadar süren dönemde, sinir sisteminin olgunlaşması ile refleksler yerlerini istemli hareketlere bırakırlar. Bu dönemde istemli hareketlerdeki farklılaşma ve bütünleşme zayıftır. Hareketler amaçlı olmasına karşın, kontrolsüz ve kabadırlar. Birinci yaş ile ikinci yaş arası, ilk sene ortaya çıkan ilkel hareketler üzerinde alıştırmalar yapıldığı ve bunların kontrol edildiği evredir. Duyu ve motor sistemleri arasındaki farklılaşma süreci ve algısal motor bilgilerin daha anlamlı biçimde bütünleştirilmesi gerçekleştirilir. Zihinsel ve motor süreçlerdeki hızlı gelişme sonucu ilkel hareket yeteneklerinde hızlı bir artış gözlenir. 61

O Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal ve sosyal yönden en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme

O Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal ve sosyal yönden en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme BİREY GELİŞİMİ O Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal ve sosyal yönden en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden değişimidir. O Gelişim; organizmanın

Detaylı

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER A) BİYOLOJİK ETMENLER KALITIM İÇ SALGI BEZLERİ B) ÇEVRE A) BİYOLOJİK ETMENLER 1. KALITIM Anne ve babadan genler yoluyla bebeğe geçen özelliklerdir.

Detaylı

Gelişim Psikolojisinde Temel Kavramlar ve Gelişimi Etkileyen Faktörler

Gelişim Psikolojisinde Temel Kavramlar ve Gelişimi Etkileyen Faktörler Gelişim Psikolojisinde Temel Kavramlar ve Gelişimi Etkileyen Faktörler 1 1. Gelişim ve Değişim Gelişim, organizmanın doğum öncesi dönemden başlayarak (döllenme) bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal yönden

Detaylı

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I HEDEFLER İÇİNDEKİLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I Gelişim Psikolojisinin Alanı Gelişim Psikolojisinin Temel Kavramları Gelişimi Etkileyen Faktörler Gelişimin Temel İlkeleri Fiziksel Gelişim Alanı PSİKOLOJİ Bu

Detaylı

ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM

ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM 9.11.2015 ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM Konular Doğum öncesi gelişim aşamaları Zigot Doğum öncesi çevresel etkiler Teratojenler Doğum Öncesi G elişim Anneyle ilgili diğer faktörler Öğr. Gör. C an ÜNVERDİ Zigot

Detaylı

2.HAFTA FİZİKSEL GELİŞİM

2.HAFTA FİZİKSEL GELİŞİM 2.HAFTA FİZİKSEL GELİŞİM 1.5.GELİŞİME ETKİ EDEN FAKTÖRLER Gelişim, çevresel ve kalıtsal etmenler tarafından hem doğum öncesi dönemde hem de doğum sonrası dönemde etkilenebilmektedir. Doğum öncesinde sağlıklı

Detaylı

Motor Beceri Öğreniminin Seviyeleri

Motor Beceri Öğreniminin Seviyeleri Motor Beceri Öğreniminin Seviyeleri Bu iki nokta üzerine kurulan, Fitts ve Posner (1967), Gentile (1972) ve Lowther in (1977) modelleri ile desteklenen görüşe göre hareket; 1. Araştırma 2. Keşif 3. Birleştirme

Detaylı

GEBELİK VE LOHUSALIK

GEBELİK VE LOHUSALIK GEBELİK VE LOHUSALIK ANA SAĞLIĞI Sağlık hizmetleri açısından doğurganlık çağındaki (15-49 yaş arası) tüm kadınlara ana denir. 15-49 yaş doğurganlık çağındaki kadınlar nüfusumuzun % 27 sini oluşturmaktadır.

Detaylı

FİZİKSEL GELİŞİM I DOĞUM ÖNCESİ DÖNEM VE BEBEKLİK DÖNEMİ

FİZİKSEL GELİŞİM I DOĞUM ÖNCESİ DÖNEM VE BEBEKLİK DÖNEMİ Yrd. Doç. Dr. Emrah SONGUR Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD FİZİKSEL GELİŞİM I DOĞUM ÖNCESİ DÖNEM VE BEBEKLİK DÖNEMİ İnsan gelişimi bir bütün olarak seyreder. Fiziksel

Detaylı

Zihinsel Yetersizliği Olan Öğrenciler

Zihinsel Yetersizliği Olan Öğrenciler Zihinsel Yetersizliği Olan Öğrenciler Zihinsel yetersizlik üç ölçütte ele alınmaktadır 1. Zihinsel işlevlerde önemli derecede normalin altında olma 2. Uyumsal davranışlarda yetersizlik gösterme 3. Gelişim

Detaylı

Zihinsel Bozukluk Belirtileri ve Semptomları

Zihinsel Bozukluk Belirtileri ve Semptomları Zihinsel Bozukluk Belirtileri ve Semptomları Zihinsel Bozuklukları Kavrama Zihinsel bozukluklar hakkında daha fazla bilgi edinin Daha önce zihinsel gerilik olarak bilinen zihinsel bozukluk (ID), bireyin

Detaylı

Gelişimle ilgili Temel Kavramlar

Gelişimle ilgili Temel Kavramlar Gelişimle İlgili Temel Kavramlar İnsanın nasıl büyüyüp geliştiğini ve gelişimin nasıl oluştuğunu açıklayabilmek için gelişimle ilgili temel kavramlar bilinmelidir. Bu kavramlar aşağıda şu şekilde sıralanmıştır:

Detaylı

ÇOCUKLARDA BÜYÜME VE GELİŞMENİN İZLENMESİ

ÇOCUKLARDA BÜYÜME VE GELİŞMENİN İZLENMESİ ÇOCUKLARDA BÜYÜME VE GELİŞMENİN İZLENMESİ Çocuklarda Büyüme Ve Gelişmenin İzlenmesi Sağlıklı bir çocuk, Hastalık belirtileri göstermeyen, Takvim yaşına ve genetik özelliklerine uygun büyüme, Fizyolojik

Detaylı

Gelişim Psikolojisi Beden Gelişimi. Doç. Dr.Tülin Şener

Gelişim Psikolojisi Beden Gelişimi. Doç. Dr.Tülin Şener Gelişim Psikolojisi Beden Gelişimi Doç. Dr.Tülin Şener Gelişim döllenme ile başlar ve bireyin yaşam boyunca geçirdiği biyolojik, psikososyal ve bilişsel değişimleri içerir. Doğum ile dünyaya gelen bebek

Detaylı

fetüs bebek ölüm çocuk İleri yaş yeniyetme yetişkin

fetüs bebek ölüm çocuk İleri yaş yeniyetme yetişkin Döllenmiş yumurta fetüs bebek ölüm çocuk İleri yaş yeniyetme yetişkin Yaşam boyu devam eden biyolojik, bilişsel, sosyal gelişim ve kişilik gelişiminin bilimsel incelemesi Gelişim psikolojisinin başlıca

Detaylı

Gelişim Psikolojisi Ders Notları

Gelişim Psikolojisi Ders Notları Gelişim Psikolojisi Ders Notları Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL www.gunescocuk.com Tanımlar Büyüme: Organizmada meydana gelen sayısal (hacimsel) değişiklikler Olgunlaşma: Potansiyel olarak var olan işlevin

Detaylı

BEYİN GELİŞİMİNİN HİKAYESİ

BEYİN GELİŞİMİNİN HİKAYESİ BEYİN GELİŞİMİNİN HİKAYESİ Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları

Detaylı

AİLE HAYATI, PLANLAMASI VE ANA ÇOCUK SAĞLIĞI

AİLE HAYATI, PLANLAMASI VE ANA ÇOCUK SAĞLIĞI AİLE HAYATI, PLANLAMASI VE ANA ÇOCUK SAĞLIĞI Aile nedir? Toplum içindeki en küçük sosyal kurumdur. Çekirdek aile Ana, baba ve çocuklardan oluşur. Geniş aile ise çeşitli akrabalardan oluşur. Aile kurumunun

Detaylı

DENETLEYİCİ VE DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER

DENETLEYİCİ VE DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER Denetleyici ve Düzenleyici Sistemler Vücudumuzda aynı anda birçok karmaşık olayın birbirleriyle uyumlu bir şekilde gerçekleşmesi denetleyici ve düzenleyici sistemler tarafından sağlanır. Denetleyici ve

Detaylı

REHBERLİK VE İLETİŞİM 2

REHBERLİK VE İLETİŞİM 2 REHBERLİK VE İLETİŞİM 2 Yrd. Doç Dr. M. İsmail Bağdatlı mismailbagdatli@yahoo.com İletişim, Davranış değişikliği meydana getirmek üzere düşünce, bilgi, duygu, tutum ve becerilerin paylaşılması sürecidir.

Detaylı

BÜYÜME. Vücudun ya da vücut bölümlerinin boyut olarak artması Yaşamın ilk 20 yılında görülen en önemli biyolojik süreçtir.

BÜYÜME. Vücudun ya da vücut bölümlerinin boyut olarak artması Yaşamın ilk 20 yılında görülen en önemli biyolojik süreçtir. BÜYÜME Vücudun ya da vücut bölümlerinin boyut olarak artması Yaşamın ilk 20 yılında görülen en önemli biyolojik süreçtir. 2 BÜYÜME Örneğin doku büyümesi gerçekleşerek vücut ağırlığı ve boy uzunluğunda

Detaylı

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün; Epilepsi bir kişinin tekrar tekrar epileptik nöbetler geçirmesi ile niteli bir klinik durum yada sendromdur. Epileptik nöbet beyinde zaman zaman ortaya çıkan anormal elektriksel boşalımların sonucu olarak

Detaylı

KRONOLOJİK YAŞ NEDİR?

KRONOLOJİK YAŞ NEDİR? Yaşlılık YAŞ NEDİR? Yaş;Kronolojik ve Biyolojik yaş olarak iki biçimde açıklanmaktadır. İnsan yaşamının, doğumdan içinde bulunulan ana kadar olan bütün dönemlerini kapsayan süreci kronolojik yaş ; içinde

Detaylı

BUYUME VE GELISME. Yrd. Doc. Dr. Selcuk AKPINAR

BUYUME VE GELISME. Yrd. Doc. Dr. Selcuk AKPINAR BUYUME VE GELISME Yrd. Doc. Dr. Selcuk AKPINAR BUYUME VE GELISME Cocukluk cagi dollenme ile baslar ve ergenligin tamamlanmasina kadar devam eder. Diger butun canlilara kiyasla insanda cocukluk cagi cok

Detaylı

Dersin Bitiminde Öğrenciler:

Dersin Bitiminde Öğrenciler: İçerik: Ünite-1 I. Gelişim ile ilgili Temel Kavramlar II. III. IV. Gelişimin Kritik Dönemleri Gelişim ile ilgili Temel İlkeler Gelişimi Etkileyen Faktörler V. Anne Babanın Çocuk Yetiştirme Tarzları VI.

Detaylı

UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ. UDA nın Kökenleri

UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ. UDA nın Kökenleri UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ UDA nın Kökenleri İnsanlar neden davrandıkları gibi davranırlar? Neden bazı insanlar toplumun onayladığı gibi davranırken, bazıları toplum tarafından onay görmeyen davranışlar

Detaylı

Çocuklarda Antrenman Yaklaşımları Y.Doç.Dr.Sürhat Müniroğlu (3.sınıf seçmeli ders)

Çocuklarda Antrenman Yaklaşımları Y.Doç.Dr.Sürhat Müniroğlu (3.sınıf seçmeli ders) Çocuklarda Antrenman Yaklaşımları Y.Doç.Dr.Sürhat Müniroğlu (3.sınıf seçmeli ders) Büyüme ve Gelişme Çocuk organizmasını yetişkinden ayıran en önemli özellik, sürekli büyüme, gelişme ve değişme süreci

Detaylı

Vitaminlerin yararları nedendir?

Vitaminlerin yararları nedendir? Vitaminlerin yararları nedendir? Vitamin ve mineraller vücudun normal fonksiyonlarının yerine getirilmesinde, büyüme ve gelişiminde çok önemlidir. Az miktarlarda yeterlidirler. Gebelikte anne yanında bebeğin

Detaylı

Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı

Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı çeken sigara vücuda birçok zarar vermekte ve uzun süre

Detaylı

GELİŞİM İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

GELİŞİM İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR GELİŞİM İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR GELİŞİM Büyüme, olgunlaşma ve öğrenme ürünü olarak sürekli ilerlemeyi kapsayan bir değişmedir. BÜYÜME Vücudun sadece boy, kilo ve hacim olarak artmasıdır. OLGUNLAŞMA

Detaylı

Op Dr Aybala AKIL. ACIBADEM Bodrum Hastanesi

Op Dr Aybala AKIL. ACIBADEM Bodrum Hastanesi Sağlıklı bir anne için Sağlıklı beslenme Düzenli hekim kontrolü Gebelik öncesi hastalıkların sıkı takibi Sağlıklı bir yaşam tarzı Huzurlu bir gebelik süreci Sağlıklı beslenme = Dengeli beslenme Proteinler

Detaylı

GELİŞİM, KALITIM ÇEVRE ETKİLEŞİMİNİN BİR ÜRÜNÜDÜR.

GELİŞİM, KALITIM ÇEVRE ETKİLEŞİMİNİN BİR ÜRÜNÜDÜR. GELİŞİM İLKELERİ GELİŞİM, KALITIM ÇEVRE ETKİLEŞİMİNİN BİR ÜRÜNÜDÜR. Kalıtım bireyin anne babasından getirdiği gizil güçleri anlatır. Bu gizil güçlerin üst düzeyi kalıtsal olarak belirlenir. Bu düzeye ulaşma

Detaylı

Kansız kişilerde görülebilecek belirtileri

Kansız kişilerde görülebilecek belirtileri Kansızlık (anemi) kandaki hemoglobin miktarının yaş ve cinsiyete göre kabul edilen değerlerin altında olmasıdır. Bu değerler erişkin erkeklerde 13.5 g/dl, kadınlarda 12 g/dl nin altı kabul edilir. Kansızlığın

Detaylı

Adet döneminin gecikmesi ile beraber göğüslerde aşırı şişkinlik ve hassasiyet oluşur. Gebelik ilerledikçe göğüsler büyür ve göğüs uçları koyulaşmaya

Adet döneminin gecikmesi ile beraber göğüslerde aşırı şişkinlik ve hassasiyet oluşur. Gebelik ilerledikçe göğüsler büyür ve göğüs uçları koyulaşmaya Adet döneminin gecikmesi ile beraber göğüslerde aşırı şişkinlik ve hassasiyet oluşur. Gebelik ilerledikçe göğüsler büyür ve göğüs uçları koyulaşmaya başlar. Ayrıca esmerleşme göbekte ve karnın orta kısmında,

Detaylı

B unl a r ı B i l i yor mus unuz? MİTOZ. Canlının en küçük yapı biriminin hücre olduğunu 6. sınıfta öğrenmiştik. Hücreler; hücre zarı,

B unl a r ı B i l i yor mus unuz? MİTOZ. Canlının en küçük yapı biriminin hücre olduğunu 6. sınıfta öğrenmiştik. Hücreler; hücre zarı, MİTOZ Canlının en küçük yapı biriminin hücre olduğunu 6. sınıfta öğrenmiştik. Hücreler; hücre zarı, sitoplazma ve çekirdekten meydana gelmiştir. Hücreler büyüme ve gelişme sonucunda belli bir olgunluğa

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 18 Mayıs 2009 12:56 - Son Güncelleme Pazartesi, 18 Mayıs 2009 12:58

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 18 Mayıs 2009 12:56 - Son Güncelleme Pazartesi, 18 Mayıs 2009 12:58 Fiziksel Gelişim Bebeklik Döneminde - Fiziksel Gelişim 0-2 yaşlar arasını içeren bebeklik dönemi fiziksel açıdan pek çok temel becerinin kazanıldığı bir dönemdir. Bu dönem içerisinde bebeklerin hem beden

Detaylı

Program Geliştirme ve Öğretim. Yard. Doç. Dr. Çiğdem HÜRSEN

Program Geliştirme ve Öğretim. Yard. Doç. Dr. Çiğdem HÜRSEN Program Geliştirme ve Öğretim Yard. Doç. Dr. Çiğdem HÜRSEN Temel Kavramlar Eğitim: Eğitim, bireyin doğumundan ölümüne kadar süre gelen bir süreçtir. Bu süreçte bireylere çeşitli bilgi, beceri, tutum ve

Detaylı

YETENEK ÖLÇÜMÜ VE YÖNLENDİRME. Y. Doç.Dr. R. Sürhat MÜNİROĞLU

YETENEK ÖLÇÜMÜ VE YÖNLENDİRME. Y. Doç.Dr. R. Sürhat MÜNİROĞLU YETENEK ÖLÇÜMÜ VE YÖNLENDİRME Y. Doç.Dr. R. Sürhat MÜNİROĞLU Giriş Parklarda, sokak aralarında oyun oynayan çocuklar içerisinden hangi çocuklar sporcu olacak? Hangi çocuklar ay-yıldızlı formayı giyecek?

Detaylı

OKUL ÖNCESİ ÇOCUK BESLENMESİ. Dr. Hülya YARDIMCI

OKUL ÖNCESİ ÇOCUK BESLENMESİ. Dr. Hülya YARDIMCI OKUL ÖNCESİ ÇOCUK BESLENMESİ Dr. Hülya YARDIMCI Okul öncesi dönem yetişkinlik için temel oluşturan pek çok alışkanlığın geliştirildiği bir dönemdir. Bu dönemde yeterli ve dengeli beslenme kadar, iyi geliştirilmiş

Detaylı

BÜYÜME VE GELİŞMEDE DÖNEMLER

BÜYÜME VE GELİŞMEDE DÖNEMLER BÜYÜME VE GELİŞMEDE DÖNEMLER 0-2 Yaş Süt çocukluğu 2-5 Yaş Oyun çocukluğu veya okul öncesi 6-12,14 Yaş Okul çağı veya büyük çocukluk 4-5 yıl Ergenlik dönemi 23-26 Yaş Gençlik veya ergenlik sonu 2-5 YAŞ

Detaylı

İNSANDA ÜREME, BÜYÜME VE GELİŞME

İNSANDA ÜREME, BÜYÜME VE GELİŞME İNSANDA ÜREME, BÜYÜME VE GELİŞME Canlıların kendine benzer yavrular oluşturmasına üreme denir. Üreme tüm canlılar için ortak özellik olup canlının neslinin devamlılığını sağlar. Canlılar neslini devam

Detaylı

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... iii YAZARLAR HAKKINDA... iv 1. ÜNİTE EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1 Giriş... 2 Eğitim Psikolojisi ve Öğretmen... 3 Eğitim Psikolojisi... 3 Bilim... 6 Psikoloji... 8 Davranış... 9 Eğitim...

Detaylı

ZİHİNSEL ENGELLİ ÇOCUKLAR

ZİHİNSEL ENGELLİ ÇOCUKLAR ZİHİNSEL ENGELLİ ÇOCUKLAR 1)ÖZELLİKLERİ 2)KARŞILAŞMA SIKLIĞI 3)TÜRKİYE VE DÜNYADA YAPILAN FAALİYETLER 4)EĞİTİMLERİ 5)AİLEYE VE ÖĞRETMENLERE ÖNERİLER ÖZELLİKLERİ MOTOR GELİŞİM ÖZELLİKLERİ ZİHİNSEL GELİŞİM

Detaylı

ÇOCUKLARDA FİZİKSEL GELİŞİM

ÇOCUKLARDA FİZİKSEL GELİŞİM ÇOCUKLARDA FİZİKSEL GELİŞİM 1 2 Büyüme ve Gelişme Çocukluk ve ergenlik döneminde değişkenlik gösteren büyüme ve gelişme özellikleri, çocuk sporcuların fizyolojik standartlarının oluşturulmasında, performans

Detaylı

Çocuğunuzun ilk doğduğu günden itibaren gençlik çağlarına gelinceye kadar çeşitli kontroller ve sağlıklı çocuk izlemleri yapılması gerekiyor.

Çocuğunuzun ilk doğduğu günden itibaren gençlik çağlarına gelinceye kadar çeşitli kontroller ve sağlıklı çocuk izlemleri yapılması gerekiyor. Çocuğunuzun ilk doğduğu günden itibaren gençlik çağlarına gelinceye kadar çeşitli kontroller ve sağlıklı çocuk izlemleri yapılması gerekiyor. Sağlıklı çocuk izlemi: Çocuğun yaşına uygun ruhsal, fiziksel

Detaylı

BÜYÜME VE GELİŞMEDE DÖNEMLER

BÜYÜME VE GELİŞMEDE DÖNEMLER BÜYÜME VE GELİŞMEDE DÖNEMLER 0-2 Yaş Süt çocukluğu 2-5 Yaş Oyun çocukluğu veya okul öncesi 6-12,14 Yaş Okul çağı veya büyük çocukluk 4-5 yıl Ergenlik dönemi 23-26 Yaş Gençlik veya ergenlik sonu 2-5 YAŞ

Detaylı

ENERJİ METABOLİZMASI

ENERJİ METABOLİZMASI ENERJİ METABOLİZMASI Soluduğumuz hava, yediğimiz ve içtiğimiz besinler vücudumuz tarafından işlenir, kullanılır ve ihtiyaç duyduğumuz enerjiye dönüştürülür. Gün içinde yapılan fiziksel aktiviteler kalp

Detaylı

Öğrenme, Örgütsel Öğrenme

Öğrenme, Örgütsel Öğrenme Öğrenme, Örgütsel Öğrenme Öğrenme: Kişide istediği sonuca ulaşmak amacıyla hareket etmesini engelleyecek çeşitli eksiklikleri tamamlamasını sağlayacak bir süreç Hayatın her sürecinde öğrenme İşyerinde

Detaylı

PDR de Üç Gelişim Alanı (Kişisel-sosyal gelişim) Prof. Dr. Serap NAZLI

PDR de Üç Gelişim Alanı (Kişisel-sosyal gelişim) Prof. Dr. Serap NAZLI PDR de Üç Gelişim Alanı (Kişisel-sosyal gelişim) Prof. Dr. Serap NAZLI Üç Gelişim Alanı Gelişimsel rehberlik modelinin nihai amacı yaşam kariyeri gelişimini desteklemektir. Gelişimsel PDR nin ilkesi: Rehberlik

Detaylı

O Psiko-motor gelişim farklı değişikliklere uğrasa da bireyin tüm yaşamı boyunca devam eden bir süreçtir.

O Psiko-motor gelişim farklı değişikliklere uğrasa da bireyin tüm yaşamı boyunca devam eden bir süreçtir. PSİKOMOTOR GELİŞİM O Psiko-motor gelişim, fiziksel büyüme ve merkezi sinir sisteminin gelişimine paralel olarak organizmanın isteme bağlı hareketlilik kazanması olarak tanımlanır. O Psiko-motor gelişim

Detaylı

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri Zeka Geriliği nedir? Zeka geriliğinin kişinin yaşına ve konumuna uygun işlevselliği gösterememesiyle belirlidir. Bunun yanı sıra motor gelişimi, dili kullanma yeteneği bozuk, anlama ve kavrama yaşıtlarından

Detaylı

Eğitim: İstendik davranış değiştirme ya da oluşturma. Öğrenme: Bireyin kendi yaşantısı yoluyla davranışlarında meydana gelen değişmeye denir.

Eğitim: İstendik davranış değiştirme ya da oluşturma. Öğrenme: Bireyin kendi yaşantısı yoluyla davranışlarında meydana gelen değişmeye denir. Eğitim: İstendik davranış değiştirme ya da oluşturma sürecidir. Formal eğitim: Eğitimin kasıtlı olarak okullarda yapılanına denir. İnformal eğitim: Gelişi güzel bir biçimde bireyin içinde yaşadığı çevre

Detaylı

ÇOCUKLARIN AKADEMİK BAŞARILARINDA YETERLİ VE DENGELİ BESLENME İLE HAREKETLİ YAŞAMIN ÖNEMİ VE ESASLARI

ÇOCUKLARIN AKADEMİK BAŞARILARINDA YETERLİ VE DENGELİ BESLENME İLE HAREKETLİ YAŞAMIN ÖNEMİ VE ESASLARI ÇOCUKLARIN AKADEMİK BAŞARILARINDA YETERLİ VE DENGELİ BESLENME İLE HAREKETLİ YAŞAMIN ÖNEMİ VE ESASLARI Beslenme yetersizlikleri ve yetersiz fiziksel aktivite çocuğun sosyal ve akademik başarısını etkileyen

Detaylı

BESLENME İLKELERİ BESLEME, BESİN ÖĞESİ VE SAĞLIK

BESLENME İLKELERİ BESLEME, BESİN ÖĞESİ VE SAĞLIK BESLENME İLKELERİ BESLEME, BESİN ÖĞESİ VE SAĞLIK Beslenme İle İlgili Temel Kavramlar Beslenme: İnsanın büyümesi, gelişmesi, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması, Yaşam kalitesini artırması için

Detaylı

GEBELİK SIRASINDA MATERNAL VE FETAL SAĞLIĞIN YÜKSELTİLMESİ

GEBELİK SIRASINDA MATERNAL VE FETAL SAĞLIĞIN YÜKSELTİLMESİ GEBELİK SIRASINDA MATERNAL VE FETAL SAĞLIĞIN YÜKSELTİLMESİ GEBELİK SIRASINDA MATERNAL VE FETAL SAĞLIĞIN YÜKSELTİLMESİ Doğuma Hazırlık Doğum Öncesi Eğitim Fetal Aktivitenin İzlenmesi Göğüs Bakımı Emzirmeye

Detaylı

10/16/2011. İnsan ve hayvan davranışlarını inceleyen bir bilimdir.

10/16/2011. İnsan ve hayvan davranışlarını inceleyen bir bilimdir. Psikoloji İnsan ve hayvan davranışlarını inceleyen bir bilimdir. Alt Dalları Klinik Psikoloji: Ağır duygusal bozuklukların tanı ve tedavisi Danışmanlık Psikolojisi :Hafif duygusal sorunlar Okul Psikolojisi:

Detaylı

MADDE BAĞIMLILIĞINDAN KORUNMA

MADDE BAĞIMLILIĞINDAN KORUNMA MADDE BAĞIMLILIĞINDAN KORUNMA Mersin Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Sunum İçeriği Madde Bağımlılığı Nedir? Madde Bağımlılığının Nedenleri Madde Bağımlılığında Risk Faktörleri Bağımlılık Nasıl Gelişir?

Detaylı

EMBRİYOLOJİ VE GENETİK DERSİNE GİRİŞ ARŞ. GÖR. KEVSER İLÇİOĞLU

EMBRİYOLOJİ VE GENETİK DERSİNE GİRİŞ ARŞ. GÖR. KEVSER İLÇİOĞLU EMBRİYOLOJİ VE GENETİK 1 DERSİNE GİRİŞ ARŞ. GÖR. KEVSER İLÇİOĞLU 2/16 EMBRİYOLOJİ NEDİR? Embriyoloji; zigottan, hücreler, dokular, organlar ile tüm vücudun oluşmasına kadar geçen ve doğuma kadar devam

Detaylı

07.11.2014. Ana Sağlığını Etkileyen Faktörler ve Alınacak Önlemler

07.11.2014. Ana Sağlığını Etkileyen Faktörler ve Alınacak Önlemler 10.Sınıf Kadın Sağlığı Hastalıkları ve Bakımı 2. Hafta ( 22 26 / 09 / 2014 ) 1.) KADIN ve ANASAĞLIĞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER ve ALINACAK ÖNLEMLER 2.) KADIN ve ANA SAĞLIĞI İLE İLGİLİ ÖLÇÜTLER Slayt No: 2

Detaylı

ogretiakademi 3240 SORU EĞİTİM BİLİMLERİ kpss TAMAMI ÇÖZÜMLÜ SORU BANKASI ÇÖZÜM KİTAPÇIĞI

ogretiakademi 3240 SORU EĞİTİM BİLİMLERİ kpss TAMAMI ÇÖZÜMLÜ SORU BANKASI ÇÖZÜM KİTAPÇIĞI kpss 2014 EĞİTİM BİLİMLERİ ogretiyoruz serisi TAMAMI ÇÖZÜMLÜ SORU BANKASI gelişim psikolojisi öğrenme psikolojisi rehberlik ve özel eğitim program geliştirme sınıf yönetimi öğretim teknolojileri ve materyal

Detaylı

BÜYÜMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Prof Dr Zehra AYCAN.

BÜYÜMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Prof Dr Zehra AYCAN. BÜYÜMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ Prof Dr Zehra AYCAN zehraaycan67@hotmail.com Büyüme Çocukluk çağı, döllenme anında başlar ve ergenliğin tamamlanmasına kadar devam eder Bu süreçte çocuk hem büyür hem de gelişir

Detaylı

DENETLEYİCİ VE DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER

DENETLEYİCİ VE DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER DENETLEYİCİ VE DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER Vücudumuzda, bir dakika içerisinde, sayamayacağımız kadar çok olay gerçekleşir. Duyuları algılamak, düşünmek, yürümek, konuşmak gibi birçok olay aynı anda gerçekleşir.

Detaylı

Psikoloji. İnsan ve hayvan davranışlarını inceleyen bir bilimdir.

Psikoloji. İnsan ve hayvan davranışlarını inceleyen bir bilimdir. Psikoloji İnsan ve hayvan davranışlarını inceleyen bir bilimdir. Alt Dalları Klinik Psikoloji: Ağır duygusal bozuklukların tanı ve tedavisi Danışmanlık Psikolojisi :Hafif duygusal sorunlar Okul Psikolojisi:

Detaylı

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR?

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR? YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR? Vücudun, büyümesi yenilenmesi çalışması için gerekli olan enerji ve besin öğelerinin yeterli miktarda alınmasıdır. Ş. İKİBUDAK BİYOLOJİ ÖĞRETMENİ SAĞLIKLI BİR Y AŞAMIN

Detaylı

EĞİTİMDE KAVRAMLAR, İLKELER, HİZMETLER VE SAYISAL BİLGİLER

EĞİTİMDE KAVRAMLAR, İLKELER, HİZMETLER VE SAYISAL BİLGİLER İÇİNDEKİLER 1. Bölüm ÖZEL EĞİTİMDE KAVRAMLAR, İLKELER, HİZMETLER VE SAYISAL BİLGİLER Giriş... 3 Türkiye de Özel Eğitim Gerektiren Bireylerle İlgili Sayısal Bilgiler...10 Özel Eğitimde İlkeler...11 Türkiye

Detaylı

TEMEL, İLK 3 YILDA ATILIYOR!

TEMEL, İLK 3 YILDA ATILIYOR! Acıbadem Hastanesi Büyüme ve Ergenlik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Atilla Büyükgebiz ile, çocuğun doğumundan itibaren vücudunda hangi hormonların ne gibi işlevleri olduğunu, ilk 3 yılın önemini ve ergenlik

Detaylı

Psikoloji. İnsan ve hayvan davranışlarını inceleyen bir bilimdir.

Psikoloji. İnsan ve hayvan davranışlarını inceleyen bir bilimdir. Psikoloji İnsan ve hayvan davranışlarını inceleyen bir bilimdir. Alt Dalları Klinik Psikoloji: Ağır duygusal bozuklukların tanı ve tedavisi Danışmanlık Psikolojisi :Hafif duygusal sorunlar Okul Psikolojisi:

Detaylı

YAŞLANMA /YAŞLANMA ÇEŞİTLERİ VE TEORİLERİ BEYZA KESKINKARDEŞLER 0341110024

YAŞLANMA /YAŞLANMA ÇEŞİTLERİ VE TEORİLERİ BEYZA KESKINKARDEŞLER 0341110024 YAŞLANMA /YAŞLANMA ÇEŞİTLERİ VE TEORİLERİ BEYZA KESKINKARDEŞLER 0341110024 YAŞLANMA Hücre yapısını ve organelleri oluşturan moleküler yapılarından başlayıp hücre organelleri,hücre,doku,organ ve organ sistemlerine

Detaylı

1. BÖLÜM ÇOCUK PSİKOLOJİSİNE GİRİŞ

1. BÖLÜM ÇOCUK PSİKOLOJİSİNE GİRİŞ İÇİNDEKİLER 1. BÖLÜM ÇOCUK PSİKOLOJİSİNE GİRİŞ ÇOCUK PSİKOLOJİSİNDE GELİŞİM MODELLERİ... 3 ÖĞRENME TEORİSİ MODELİ... 4 BİLİŞSEL GELİŞİM MODELİ... 5 İNSAN GELİŞİMİNİ VE PSİKOLOJİSİNİ AÇIKLAYAN TEMEL KURAMLAR...

Detaylı

YAŞAM BOYU GELİŞİM Ergenlik-Yetişkinlik

YAŞAM BOYU GELİŞİM Ergenlik-Yetişkinlik YAŞAM BOYU GELİŞİM Ergenlik-Yetişkinlik ERGENLİK ERGENLİK Çocukluk ile yetişkinlik arasındaki geçiş dönemidir. Bu geçiş dönemi cinsel olgunlaşmaya yönelik fiziksel değişimlerle başlar, bağımsız yetişkin

Detaylı

Demans ve Alzheimer Nedir?

Demans ve Alzheimer Nedir? DEMANS Halk arasında 'bunama' dedigimiz durumdur. Kişinin yaşından beklenen beyin performansını gösterememesidir. Özellikle etkilenen bölgeler; hafıza, dikkat, dil ve problem çözme alanlarıdır. Durumun

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI 1 DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI Örgütte faaliyette bulunan insan davranışlarının anlaşılması ve hatta önceden tahmin edilebilmesi her zaman üzerinde durulan bir konu olmuştur. Davranış bilimlerinin

Detaylı

içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 B Ö L Ü M 2 PUBERTE, SAĞLIK VE BİYOLOJİK TEMELLER 49 B Ö L Ü M 3 BEYİN VE BİLİŞSEL GELİŞİM 86

içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 B Ö L Ü M 2 PUBERTE, SAĞLIK VE BİYOLOJİK TEMELLER 49 B Ö L Ü M 3 BEYİN VE BİLİŞSEL GELİŞİM 86 içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 Tarihsel Bakış Açısı 3 Erken Tarih 3 Yirminci ve Yirmi Birinci Yüzyıllar 3 Ergenliğe İlişkin Kalıpyargılar 6 Ergenliğe Pozitif Bir Bakış Açısı 7 Amerika Birleşik Devletleri

Detaylı

Okul Dönemi Çocuklarda

Okul Dönemi Çocuklarda Okul Dönemi Çocuklarda Fiziksel ve motor gelişim Bilişsel açıdan gelişim Psikososyal gelişim Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül Hasan Kalyoncu Üniversitesi Okul Dönemi Çocuklarda (7-11 yaş) Gelişimin Görevleri

Detaylı

Obezite Nedir? Harun AKTAŞ - Trabzon

Obezite Nedir? Harun AKTAŞ - Trabzon Obezite Nedir? Obezite günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır. Obezite genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması

Detaylı

ALARM DURUMUNDA BEDENİMİZDE MEYDANA GELEN BAZI ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİKLER

ALARM DURUMUNDA BEDENİMİZDE MEYDANA GELEN BAZI ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİKLER STRES VE SAĞLIK 1 ALARM DURUMUNDA BEDENİMİZDE MEYDANA GELEN BAZI ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİKLER GÖZBEBEKLERİ BÜYÜR (Daha fazla ışık alınarak algıyı güçlendirmeye yardımcı olunur) SOLUNUM SAYISI ARTAR (Bedene daha

Detaylı

a. Segmentasyon Gelişimin başlangıcında hızlı ve birbirini takip eden mitoz bölünmeler gerçekleşir. Bu bölünmelere segmentasyon denir.

a. Segmentasyon Gelişimin başlangıcında hızlı ve birbirini takip eden mitoz bölünmeler gerçekleşir. Bu bölünmelere segmentasyon denir. BÜYÜME VE GELİŞME Zigot ile başlayıp yeni bir birey oluşması ile sonlanan olayların tamamına gelişme denir. Embriyonun gelişimi sırasında, segmentasyon (bölünme), gastrula (hücre göçü),farklılaşma ve organogenez

Detaylı

Sigaranın Vücudumuza Zararları

Sigaranın Vücudumuza Zararları Sigaranın Vücudumuza Zararları Sigaranın vücudumuza olan zararları ve sigarayı bıraktıktan sonra vücudumuzdaki değişimler burada anlatılmaktadır. Sırt ve Bel Ağrısı: Sigara içmek bel ile ilgili hastalıkların

Detaylı

EĞİTİM PSİKOLOJİSİ KISA ÖZET KOLAYAOF

EĞİTİM PSİKOLOJİSİ KISA ÖZET KOLAYAOF EĞİTİM PSİKOLOJİSİ KISA ÖZET KOLAYAOF 2 Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 2 İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE- EĞİTİM VE PSİKOLOJİ İLİŞKİSİ: EĞİTİM PSİKOLOJİSİ.... 4 2. ÜNİTE-GELİŞİMİN TEMELLERİ........7 3. ÜNİTE-FİZİKSEL

Detaylı

ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM

ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM Gelişimin Biyolojik Temelleri Öğr. Gör. Can ÜNVERDİ Konular kod kalıtım örüntüleri Down sendromu Fragile x sendromu Turner sendromu Klinefelter sendromu Prader willi sendromu danışma

Detaylı

ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA

ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA Çevresel Sinir Sistemi (ÇSS), Merkezi Sinir Sistemine (MSS) bilgi ileten ve bilgi alan sinir sistemi bölümüdür. Merkezi Sinir Sistemi nden çıkarak tüm vücuda dağılan sinirleri

Detaylı

TERAKKİ VAKFI ÖZEL ŞİŞLİ TERAKKİ ANAOKULU 2031-2014 EĞİTİM YILI Bilgi Bülteni Sayı:7 4 5 YAŞ ÇOCUKLARININ GELİŞİM BASAMAKLARI

TERAKKİ VAKFI ÖZEL ŞİŞLİ TERAKKİ ANAOKULU 2031-2014 EĞİTİM YILI Bilgi Bülteni Sayı:7 4 5 YAŞ ÇOCUKLARININ GELİŞİM BASAMAKLARI TERAKKİ VAKFI ÖZEL ŞİŞLİ TERAKKİ ANAOKULU 2031-2014 EĞİTİM YILI Bilgi Bülteni Sayı:7 4 5 YAŞ ÇOCUKLARININ GELİŞİM BASAMAKLARI Okul öncesi dönem genel anlamda tüm gelişim alanları açısından temellerin atıldığı

Detaylı

Risk Altındaki Çocuklara Yaklaşım

Risk Altındaki Çocuklara Yaklaşım Risk Altındaki Çocuklara Yaklaşım Prof. Dr. Betül Ulukol Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Sosyal Pediatri Bilim Dalı Risk Yüksek riskli gebeliklerin sonucu dünyaya gelenler Özel sağlık gereksinimi olan

Detaylı

DENETLEYİCİ VE DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER

DENETLEYİCİ VE DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER DENETLEYİCİ VE DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER Denetleyici ve Düzenleyici Sistemler, vücudumuzda gerçekleşen olayların düzenli, birbiriyle uyumlu ve sorunsuz olması, hücrelerin bir araya gelerek oluşturduğu doku,

Detaylı

ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE GELİŞİM

ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE GELİŞİM ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE GELİŞİM YRD. DOÇ. DR. MÜGE YURTSEVER KILIÇGÜN 2016-2017 Öğretim Yılı Ders Notları, Erzincan üniversitesi Gelişim, döllenme ile başlayan ve yaşam boyu devam eden ve hem niteliksel

Detaylı

İÇİNDEKİLER. GİRİŞ GELİŞİM PSİKOLOJİSİNE DAİR Prof. Dr. İrfan ERDOĞAN. I. Gelişim Psikolojisine Kuramsal Bakış...1

İÇİNDEKİLER. GİRİŞ GELİŞİM PSİKOLOJİSİNE DAİR Prof. Dr. İrfan ERDOĞAN. I. Gelişim Psikolojisine Kuramsal Bakış...1 İÇİNDEKİLER GİRİŞ GELİŞİM PSİKOLOJİSİNE DAİR Prof. Dr. İrfan ERDOĞAN I. Gelişim Psikolojisine Kuramsal Bakış...1 BÖLÜM 1 GELİŞİM PSİKOLOJİSİNDE KURAMLAR VE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Çare SERTELİN MERCAN I.

Detaylı

BİLİŞSEL AÇIDAN ÇOCUK GELİŞİMİNİN BASAMAKLARI

BİLİŞSEL AÇIDAN ÇOCUK GELİŞİMİNİN BASAMAKLARI BİLİŞSEL AÇIDAN ÇOCUK GELİŞİMİNİN BASAMAKLARI REYHAN SAĞLAM ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ ÖĞRETMENİ BILIŞ NE DEMEKTIR? Biliş; düşünme, öğrenme ve hatırlama süreçlerine denir. Bilişsel gelişim neleri kapsar?

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 25 İNSAN FİZYOLOJİSİ SİNİR SİSTEMİ-9 ÇEVRESEL (PERİFERİK) SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI

11. SINIF KONU ANLATIMI 25 İNSAN FİZYOLOJİSİ SİNİR SİSTEMİ-9 ÇEVRESEL (PERİFERİK) SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI 11. SINIF KONU ANLATIMI 25 İNSAN FİZYOLOJİSİ SİNİR SİSTEMİ-9 ÇEVRESEL (PERİFERİK) SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI B) ÇEVRESEL (PERİFERAL) SİNİR SİSTEMİ Çevresel Sinir Sistemi (ÇSS), Merkezi Sinir

Detaylı

Gelişim Gelişim Psikolojisi Büyüme Olgunlaşma Hazırbulunuşluk Düzeyi

Gelişim Gelişim Psikolojisi Büyüme Olgunlaşma Hazırbulunuşluk Düzeyi Uz. Didem İŞLEK Gelişim Gelişim Psikolojisi Büyüme Olgunlaşma Hazırbulunuşluk Düzeyi 2 şerli gruplar oluşturulur. Her bir grup görüşlerini tahtaya yazar. Tanımlamaları gereken kelimeler şunlardır: Gelişim

Detaylı

Çocuk ve Ergenlerde Ruhsal Psikopatolojiler DERS 1: MENTAL RETARDASYON. Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül

Çocuk ve Ergenlerde Ruhsal Psikopatolojiler DERS 1: MENTAL RETARDASYON. Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül Çocuk ve Ergenlerde Ruhsal Psikopatolojiler DERS 1: MENTAL RETARDASYON Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Hasan Kalyoncu Üniversitesi 2016 www.gunescocuk.com NÖROGELİŞİMSEL BOZUKLUKLAR

Detaylı

Eğer metabolizmanızda bir sorun varsa, başta kilo kontrolünüz olmak üzere vücudunuzdaki pek çok şey problemli hale gelir.

Eğer metabolizmanızda bir sorun varsa, başta kilo kontrolünüz olmak üzere vücudunuzdaki pek çok şey problemli hale gelir. Metabolizma, bedeninizdeki kimyasal tepkimelerin toplamını ifade eden sihirli bir sözcüktür. Özellikle orta yaşlar ve sonrasında görülen kilo artışlarının, çabuk yorulma, halsizlik ve yorgunlukların başlıca

Detaylı

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM Yaşlıların Psiko-Sosyal Özellikleri İnsanın yaşlılığında nasıl olacağı ya da nasıl yaşlanacağı; yaşadığı coğrafyaya, kalıtsal özelliklere, Psiko-sosyal ve Sosyo-ekonomik şartlara,

Detaylı

İNSANDA ÜREME, BÜYÜME VE GELİŞME

İNSANDA ÜREME, BÜYÜME VE GELİŞME Salgı bezleri Testis İnsanda Üremeyi Sağlayan Yapı ve Organlar Yumurta Büyük Hareketsiz Kuyruksuz Ayda bir defa üretilir. Dişi Üreme Yapı ve Organları Döl yatağı Yumurtalık Vajina Erkek Üreme Yapı ve Organları

Detaylı

Annenin Psikolojisi İle İlgili Distosi

Annenin Psikolojisi İle İlgili Distosi Annenin Psikolojisi İle İlgili Distosi Eylemin psikolojisi Kadının psikolojik olarak eyleme ve doğuma uyumu ile ilgilidir. Bu da doğrudan doğum sürecinin seyrini etkiler. Bu faktörlerden herhangi birinin

Detaylı

ELEKTROMANYETİK ALAN VE ETKİLERİ. Arş. Gör. Dr. Didem DAYMAZ Arş. Gör. Dr. Merve PARLAK Hacettepe Üniversitesi Tıp Fak. Halk Sağlığı ABD.

ELEKTROMANYETİK ALAN VE ETKİLERİ. Arş. Gör. Dr. Didem DAYMAZ Arş. Gör. Dr. Merve PARLAK Hacettepe Üniversitesi Tıp Fak. Halk Sağlığı ABD. ELEKTROMANYETİK ALAN VE ETKİLERİ Arş. Gör. Dr. Didem DAYMAZ Arş. Gör. Dr. Merve PARLAK Hacettepe Üniversitesi Tıp Fak. Halk Sağlığı ABD. Eylül 2016 ELEKTROMANYETİK ALAN NEDİR? Elektromanyetik alan, elektrik

Detaylı

Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri. Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi

Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri. Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri 1 Öğrenim Hedefleri Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının, yaşam dönemlerine göre kadın sağlığına olan etkilerini açıklar, Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı ile kadına

Detaylı

BÖLÜM I GELİŞİM İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE 2. ÜNİTE. ÖNSÖZ... v YAZARLAR HAKKINDA... vii

BÖLÜM I GELİŞİM İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE 2. ÜNİTE. ÖNSÖZ... v YAZARLAR HAKKINDA... vii İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... v YAZARLAR HAKKINDA... vii BÖLÜM I GELİŞİM 1. ÜNİTE GELİŞİMLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR, GELİŞİMİN TEMEL İLKELERİ VE GELİŞİMİ ETKİLEYEN ETMENLER... 1 GELİŞİM İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR...

Detaylı

Konu: Mitoz Bölünme ve Eşeysiz Üreme

Konu: Mitoz Bölünme ve Eşeysiz Üreme Konu: Mitoz Bölünme ve Eşeysiz Üreme Hücre bölünmesi tüm canlılarda görülen ortak bir özelliktir. Hücre büyüyüp gelişirken madde ve enerji gereksinimleri artar. Sitoplâzma hücre zarına oranla daha hızlı

Detaylı

GELİŞİM PSİKOLOJİSİ KONULARI. Yrd. Doç. Dr. Dilek SARITAŞ-ATALAR

GELİŞİM PSİKOLOJİSİ KONULARI. Yrd. Doç. Dr. Dilek SARITAŞ-ATALAR GELİŞİM PSİKOLOJİSİ KONULARI Yrd. Doç. Dr. Dilek SARITAŞ-ATALAR GELİŞİM Döllenme ile başlayıp yaşam boyu devam eden DEĞİŞME ve HAREKET örüntüsüdür. OLGUNLAŞMA; Genetik kodlamanın idare ettiği her bir bireye

Detaylı

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011 Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri Sena Aydın 0341110011 PATOFİZYOLOJİ Fizyoloji, hücre ve organların normal işleyişini incelerken patoloji ise bunların normalden sapmasını

Detaylı