MÜSİAD Gelecek Senin, Sahip Çık MERSİN, Siyasi Partilerimizin Başkan ve Temsilcileri, Mersin MÜSİAD'ın Değerli Başkanı ve Kadim Başkanları,

Transkript

1 MÜSİAD Gelecek Senin, Sahip Çık MERSİN, Sayın Bakanım, Sayın Valim, Büyükşehir Belediye Başkanım, Siyasi Partilerimizin Başkan ve Temsilcileri, Mersin MÜSİAD'ın Değerli Başkanı ve Kadim Başkanları, Mersin İş Dünyasının ve STK Başkan ve Temsilcileri, Kamu Kurum ve Kuruşlarının, Sendikalarımızın Başkan ve Temsilcileri, Değerli MÜSİAD Üyeleri ve MÜSİAD Dostları, Değerli Basın mensupları, Dünya ve Türkiye ekonomisindeki gidişatı yorumlamak ve ülkemizin içinde bulunduğu referandum sürecini değerlendirmek amacıyla düzenlenen "Gelecek Senin, Sahip Çık" toplantısına davetiniz sebebiyle teşekkür ediyor ve sizleri saygıyla selamlıyorum; hoş geldiniz, şeref verdiniz. Öncelikle, böylesi önemli bir toplantıda, farklı siyasi görüşe sahip Başkan ve Temsilcilerin, STK'larının, farklı Sendika Başkan ve temsilcilerimizin bir arada bulunması, ülkemizin geçtiği bu zor günlerde, birlik ve beraberliğimiz adına, son derece önemli bir duruş. Katılan herkese, ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

2 Sözlerime başında, geçen hafta Almanya tarafından Cumhurbaşkanımıza karşı kullanılan ifadeler, sonra Ekonomi Bakanımıza ve Dışişleri Bakanımıza gösterilen tavır, devamında Hollanda makamları tarafından Dışişleri Bakanımız ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlarımıza gösterilen anlamsız tutumu, tekrar, şiddetle kınıyorum. Ne, Avrupa nın her fırsatta referans gösterdiği demokratik değerlere, ne de diplomatik teamüllerle bağdaşan bu tavırlar, ne yazık ki, son yıllarda Avrupa da giderek yükselen ırkçılık ve İslam karşıtlığının, yalnızca radikal gruplarla sınırlı olmadığını gösteriyor. Gerek Almanya yla, gerekse Hollanda yla, yüzyıllardır devam eden siyasi ve ekonomik ilişkilerimizi göz önüne aldığımızda, bu kabul edilemez ve tehlikeli uygulamaların, izah edilebilir bir yanını görmüyoruz. Şimdiye kadar Avrupa da yaptığım konuşmalarda, Berlin duvarının 90 da yıkıldığını, ama artık Avrupa nın psikolojik duvarlarının da yıkılması gerektiğini söyledim. Görünen o ki, bazı duvarlar hala duruyor. Unutmayalım: Duvar örenler, duvarın arkasında kalırlar. Bu garabetin, bir an evvel düzelmesini temenni ediyorum. Sayın Bakanım Değerli Misafirler, Tilkinin bildiği 10 hikayesi varmış, 9'u tavuk üstüne. Türkiye'nin bugünlerdeki en önemli gündemi de Referandum.

3 Biz de bu gündem içinde yoğunuz. Gelecek Senin, Sahip Çık temasıyla, bir toplantı serisi başlattık. İnegöl'den başladık. Kayseri de devam ettik. Ekonomi Bakanımız Sn. Nihat Zeybekci nin katılımıyla, İstanbul da, Ekonomi Basını Başarı Ödülleri'mizin 17.sini gerçekleştirdik. Başarı ödülleri verdik ama, gündem yine Referandum'du. Bir şeyi başlatmak önemli. Ama, sürdürebilmek, istikrar da önemli. "Amellerin, az da olsa devamlı olanı makbuldür" biliyorsunuz. Antep te, dostlarımızla buluştuk, Gelecek Senin Sahip Çık dedik. Cuma-Cumartesi günleri, Tekirdağ da 95. Genel İdare Kurulu toplantımızı yaptık. Maliye Bakanımız Sn. Naci Ağbal ile, Maliye Politikaları ve Vergi Mevzuatı Sorunlar ve Çözüm Önerilerimizi değerlendirdik. Elbette Referandum konuştuk. Bugün Mersin e, Baharla birlikte, yeniden geldik. İnşallah, baharın kendisi gibi, anlamını da yaşamak; milletçe bir tazelenme yaşamak da nasip olur. Değerli Misafirler, Hayatımızda, göstergeleri amaçlarımız için kullanıyoruz.

4 Göstergeleri kullanarak, bir ölçümleme yapıyoruz. Oradan hareketle de, yorumda bulunuyoruz. İyi, diyoruz. Kötü, diyoruz. İyiye gidiyor, diyoruz. Gidişatı iyi değil, diyoruz. İş Dünyası temsilcileri olarak, doğru sonuç veren ölçümlemelere önem veririz. Çünkü, önümüzü görmek isteriz. Yanlış zamanda, yanlış yatırım yapmak istemeyiz. İstikrar sürecek mi, emin olmak isteriz. Bu noktada, ekonominin bir başka önemli ayağı da Döviz Kurları. Bana, döviz tahmini soruyorlar. Bugüne kadar, hiç döviz tahmininde bulunmadım. ABD'de, 18 yıl görev bir FED Başkanı vardı, Alan Greenspan. "Bir Merkez Bankacıya hata yaptırmak isterseniz, Döviz Tahmini yaptırın" demişti. Adam, FED Başkanı. Dövize yön veren, Dövizle oynayan adam. O bile, böyle söylüyor.

5 Ben, hiç döviz tahmininde bulunmadım ama, bir yorumda da bulundum. Dedim ki: İş Dünyası için, Dövizin değeri önemlidir. Aşırı değerli veya aşırı değersiz TL'nın doğurduğu sorunlar vardır. Ama, İş Dünyası için, Dövizin değerinden çok, ani değişimleri önemlidir. Önünü görememek, çok daha önemlidir. USD, geçtiğimiz günlerde bir ara 4-TL oldu. Bir miktar ateşi düşse bile, hala da etkileniyoruz. İnanıyorum ki, bir süre sonra, yüksek veya düşük döviz değerine göre de kendimizi ayarlayabiliriz. Ama, nereye gideceğini bilemezsek, işte İş Dünyasının asıl sorunu o zaman başlar. USD/TL Paritesi, 5'e 6'ya doğru mu gidecek, 3'e 2'ye doğru mu inecek? Bu noktada belirsizlik varsa, bu, belimizi daha çok büker. MÜSİAD olarak da, çalışmalarımızda, belirsizlikleri ortadan kaldırmayı hedefliyoruz. Bu çalışmalarımızdan biri de, iş dünyasının nabzını tutmak için tasarladığımız, Satın Alma Müdürleri Endeksi, SAMEKS. Nabız tutmaktan gayemiz, durum tespiti yapmak değil.

6 bulunuyor. Geçmişe ait istatistik yapmak da değil. SAMEKS, İş Hayatının geleceğine yönelik, sağlam tahminlerde Mart ayının ortasındayız. Geçen gün, Ocak Sanayi Üretim verileri açıklandı. Tamam ama, 2 ay öncesinin bilgisi. Ben, bugüne ve yarına bakmak isterim. Yarına bakarım derken, lafın gelişi söyledim. Aslında, Nisan nasıl geçebilir, Mayıs neler getirebilir, bilmek isterim. İşte, SAMEKS ile bunu yapıyoruz. Şirketlerimizde, geleceğin takipçisi kimlerdir? Satın Alma Müdürleri. Müşterilerden gelen siparişlere bakarlar, stoklara bakarlar, üretim ya da hizmet verebilme kapasitesine bakarlar ve yeni mal siparişlerini verirler. Yani, geleceği, en yakından, onlar takip eder. İşte, biz de onlara, sizlerin Satın Alma Müdürlerine soruyoruz. Sonra, bu sonuçları, her ayın son iş gününde, farklı bir şehirde, kamuoyu ile paylaşıyoruz. Tam 50 aydır, bunu yapıyoruz. Hem bedava bilgi, hem de doğru bilgi veriyoruz.

7 Şubat verilerini, İnegöl de açıkladık. Buna göre, SAMEKS Bileşik Endeksi 5,0 puan artttı. Hem sanayi, hem de Hizmetler sektöründe, girdi alımlarında artış sürüyor. Bu, firmaların Türkiye ekonomisine duyduğu güvenin işaretidir. Bu nedenle, endekste artışın sürmesini bekliyoruz nin ilk çeyreğinin sonuna yaklaşırken; ABD deki seçimler, İngiltere'nin AB'den çıkış kararı Brexit ve küresel talep yavaşlaması nedeniyle yavaşlayan ekonomik hareketliliğimizin, yeniden hızlanmaya başladığını söyleyebiliriz. Dünyaya baktığımızda ise; Küresel piyasalar, FED in para politikalarına yoğunlaşmış durumda. Diğer taraftan, Başkan Trump ın, üretimi yeniden ABD ye çekme ve istihdamı arttırma, US Dolarının da kendi ihracatını etkileyecek seviyede değer kazanmasına engel olacak bir politika izlemek istediğini görüyoruz. Avro bölgesinde ise, nispeten toparlanma devam ediyor. Değerli Misafirler, Şubat SAMEKS verileri olumlu. Temennimiz, bu canlılığın daha da iyileşerek devam etmesi. Çünkü, "Tek çiçekle bahar olmaz." Başarı, devamlılık ister.

8 Bu da, çalışmaların sürdürülebilir olmasını lüzumlu kılar. Bireysel ve toplumsal meselelerde, bir hedefe ulaşmak istiyorsak, işler dönüp dolaşıp sürdürülebilirlik kavramında düğümleniyor. Sürdürülebilirlik demek, istikrar demektir. İstikrar olmadan; yeni hedefler belirlemek, yeni başarılar elde etmek şöyle dursun, mevcut kazanımları korumak bile mümkün değildir. Tarihimiz, ne yazık ki bunun örnekleriyle dolu. Çok uzağa gitmeye de gerek yok. 2 hafta önce, 28 Şubat ın yıldönümüydü. 8 ay önce de, 15 Temmuz idi. 28 Şubat post modern darbesinin mağdurlarından birisi olan, merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızı, rahmet ve saygıyla anıyorum. Bu milletin üzerinde çok emeği var. Mekanı cennet olsun. Evet, 28 Şubat. Hatırlamak bile istemediğimiz, üzücü olayların yaşandığı bir tarih. Bir öç alma peşinde değiliz. Ama, şirketlerin fişlendiği, ev ve işyerlerinin geceyarıları çilingirlerle açılıp zorla içeri girildiği günleri de unutmadık. Evlatlarımıza ve ailelerimize yaşatılanları da unutmadık.

9 Tarih de unutmayacak. Hamdolsun MÜSİAD, 28 Şubat'ta nerede durduysa, e-muhtırada da, Gezi Olaylarında da, Aralık sürecinde de ve elbette 15 Temmuz FETÖ'nün hain darbe girişiminde de, tam zamanında ve olması gereken netlikte, olması gereken aynı yerde durdu. Bugün de, aynı yerdeyiz. Ülkesini seven işadamları olarak, milletimizin tarafındayız. Bosna Hersek'in Bilge Kralı Merhum Aliya İzzetbegoviç diyor ki: "Tarihi, yani Kaderi, Allah yazar. İnsanlar, tavırlarıyla nerede durduklarını belli ederler." İşte, biz de bunu yapıyoruz. Tavrımızı gösteriyoruz. Ama, Sadece tavrımızı gösterip, sonra da kenara da çekilmiyoruz. O tavır doğrultusunda, çalışıyoruz. Sonuç mu? İşte, biz o sonuca, Kader diyoruz. Kaderi, Allah belirler.

10 Millet olarak, bugüne kadar; Siyasette vesayete, toplumda düşmanlığa, ekonomide gerilemeye, hukukta adaletsizliğe ve uluslararası kamuoyunda itibarsızlığa neden olan darbelerden, muhtıralardan ve müdahalelerden çok çektik. Artık, başka darbe süreçlerinin yeniden yaşanması bir tarafa, ihtimalini bile aklımızdan geçirmek istemiyoruz. Milletimizin, böyle gürültülere pabuç bırakmaya da hiç niyeti yok. 15 Temmuz da bunu bütün dünyaya gösterdi. Fakat, köklü çözümlere ihtiyacımız var. Bunun gibi sorunların ortaya çıkmasına meydan vermeyen yapısal çözümler gerekiyor. Ülkemiz, önemli bir Anayasa değişikliği Referandumu sürecinde. Bazıları soruyor! Anayasa değişikliği ile, iş dünyasının ne derdi var ki? Size ne Anayasadan? Anayasanın hangi maddesi iş yapmanıza engel oluyor ki, siz de kalkıp fikir söylüyorsunuz? Bırakın, o yorumları akademisyenler yapsın. Siyasetçiler yapsın, diyorlar.

11 İşlerine öyle geldiği için, böyle konuşuyorlar. İzninizle, işin siyasetçilere ve akademisyenlere ait kısmını onlara bırakarak, bazı açıklamalarda bulunmak istiyorum. Evet, biz iş dünyası olarak, Anayasadan etkileniyoruz. İş yapmamız, Anayasanın yanlış yorumları, garip maddeleri, acayip uygulamalarıyla, açıkça engelleniyor. Nasıl mı? Öncelikle, "mevcut sistem arızalı." Anayasalar, bireylerin hak ve özgürlüklerini devlete karşı güvence altına alır ve devletin yönetme sürecinde bağlı olduğu kuralları belirler. Fakat bu kurallar, millet tarafından seçilmiş meşru iktidarı köşeye sıkıştırmak ve iş yapamaz hale getirmek anlamına gelmemelidir. Aksi halde, hak ve özgürlükleri güvence altına alma çabaları, devlet üzerinde hegemonya kurmaya çalışan vesayetçi güçlerin, iktidarlarını pekiştirmesi ve yönetimi ele geçirmesi sonucunu doğurur. Türkiye Cumhuriyeti nin son anayasalarının yapım süreçleri incelendiğinde, karşımıza, milletin iradesini yok sayan, meşru olmayan güçler, silahlı kuvvetler ve darbeler çıkıyor.

12 1961 anayasasında öngörülen Cumhuriyet Senatosu ve 1982 anayasasını hazırlayan Milli Güvenlik Konseyi, vesayet yönetiminin bariz örnekleridir. Milletin iradesini hiçe sayarak, darbelerle devlet düzeni kuran vesayetçi zihniyet, milletin söz sahibi olmaya çalıştığı her dönemde, milletin seçtiği iktidara müdahalede bulunmuş, kendini daima iktidarın asıl sahibi olarak görmüştür. Bu darbe girişimlerinin nereye varabileceğini 15 Temmuz da gördük. Başka örnekleri, tarihimizde maalesef çok. Ama, fazla geriye gitmeye de gerek yok. 10 yıl öncesine gidelim yılında, bu ülkenin seçimle göreve gelmiş hükümetine, bir e- muhtıra verilmişti. Devamında, zoraki icat edilen bir bakış ile Anayasa yorumlandı ve 367 saçmalığı üretildi. Cumhurbaşkanı seçtirilmiyordu bu milletin meclisine. O süreç devam etseydi ne olacaktı? Mevcut Anayasanın dayatılan o garip yorumu sonucu, Cumhurbaşkanı seçememiş bir meclisimiz olacaktı. Bir, Kaos Ortamı yani. Biz bunlarla uğraştırılırken, 2008 yılına girdik.

13 2008 niçin önemli? 2008, etkileri bütün dünyada hala devam eden Dünya Ekonomik Krizinin baş gösterdiği yıl. Bizim gibi, darbe sorunu olmayan, ekonomik olarak çok gelişmiş ülkelerin bile, hala baş edemediği 2008 krizinden söz ediyorum. Tam da o yıl, bir de baktık ki, iktidar partisine karşı, bir de kapatma davası açıldı. Aslında, bir anlamda, Anayasa Mahkemesinden kapatma kararı çıkar gibi de oldu. Anayasa Mahkemesinde 6'ya 5 bir oy sonucu çıktı. 7'ye 4 olsa, İktidar Partisi kapatılmıştı. O günler atlatıldığı için, daha rahat konuşuyorum. Bir an için, seçilerek hükümet görevini yürüten iktidar partisinin, kapatıldığını düşünelim. Cumhurbaşkanı da seçilememiş. Dünyadaysa, 1930 yılında yaşanan Ekonomik Buhrandan sonraki en büyük Ekonomik Kriz hüküm sürüyor. Hiçbir ülke, ne yapacağını bilmiyor. Kaos var.

14 Şimdi soruyorum? Hangi işadamı, böyle bir ülkede iş yapmak ister? Hangi iş adamı, önünü göremediği bir ortamda, Yatırım yapmaya uğraşır? Şimdi de, şu soruyu soralım: Bir ülke, iş dünyasından ne bekler? Daha fazla yatırım, Daha fazla, istihdam, Daha fazla katma değer. Peki, iş dünyası, bunları yapabilmek için neler bekler? Çok basit. 3 kelime. Huzur, Güven, İstikrar. SAMEKS'i açıklarken söylediğim gibi, "önünü görmek ister." Belirsizlik istemez. Peki, 2007 ve 2008'deki o kaos ortamını, hazırlayan neydi? Biz, İş Dünyası mı sebep olduk? Hayır, sebep, Darbe Anayasası idi.

15 Demek ki, bizim iş yapmamız, Anayasa kaynaklı olaylar zinciriyle engellenebiliyormuş. Bereket versin ki, bu süreçler atlatıldı. Ve sonrasında, kısmi bir anayasa değişikliği yapıldı. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi benimsendi. Darbe Anayasasıyla müthiş yetkilerle donatılmış ama bürokrat tipli cumhurbaşkanından; meşruiyetini halka dayandıran cumhurbaşkanına geçiş süreci başladı. Fakat, bu düzenlemeyle, hem cumhurbaşkanı, hem de Başbakan, halk tarafından seçildiği için, çift başlılık gibi bir sorunla karşılaşıldı. Zoraki süreçlerde çözüm arayışına gidilince, bu tip sonuçları da olabiliyor. Yine, iş dünyasının hoşlanmayacağı bir tablo daha ortaya çıktı. Belirsizlik. Biz, bu tabloyu arzu etmiyoruz. Bu nedenle, MÜSİAD olarak, Cumhurbaşkanının millet tarafından seçim sürecinin başında, daha adayların isimleri açıklanmamışken, "kuvvetler ayrılığı denilen, fakat kurgusunda kuvvetler karmaşası bulunan bu sistemin değişmesi gerektiğini söyledik."

16 O zamandan beridir de, aynı şeyi söylüyoruz. Bugün, tamamen yasal yetkilerini kullanan, bunları kullandığı için de kimilerince eleştirilen, fakat sorumluluk da taşımayan bir Cumhurbaşkanlığı var. Sistemin, hem fiili ve yasal durumu tarif edecek şekilde tanımlanması, hem de Türkiye'ye ayak bağı olan taraflarının düzenlenmesi gerekiyor. Meclis'te kabul edilen ve 16 Nisan da milletin oyuna sunulacak olan anayasa değişikliği, bir tercih değil, bir ihtiyaç. İş dünyası olarak, sürdürülebilir bir kalkınma için, Türkiye nin bu en temel ihtiyacının mutlaka karşılanması gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle, "geleceğimize sahip çıkalım", diyoruz. Sayın Bakanım, Değerli Misafirler, Sizlere bir istatistik aktarayım: Dünya Bankası nın, İş Yapma Kolaylığı diye bir Endeksi var Ekim raporuna göre, Türkiye, 190 ülke arasında; İşe Başlama Kolaylığında 79 uncu, İnşaat İzni Alma Kolaylığında 102 inci, Elektrik Bağlatmada 58 inci,

17 Kredi Alma Kolaylığında 82 inci, Liste uzunca devam ediyor. Bu rakamlar, hepimizin şikayet ettiği, işlerin yavaş yürümesine, yani atalete, yani bürokrasiye işaret ediyor. Allah aşkına, şu vatan sevgisi olmasa, böyle bir ortamda, iş adamları, sizler, yeni yatırım, ya da yeni istihdam için kendinizi paralar mısınız? Zaten, paralasanız da ne olacak? İşler yürümüyor ki! Biz bunu çok uzun zamandır dile getiriyoruz. Çünkü, yavaş ilerleyen bir sistemden en çok etkilenen kesimlerin başında, iş dünyası geliyor. Verimsizlik, iş dünyasını batırır. İşini zamanında ve doğru şekilde yapamamak, iş dünyasının rekabetçi niteliğini katleder. Kamu kurumlarının ve yönetim sisteminin, iş dünyasının dinamizmine ayak uydurabilecek şekilde yeniden kurgulanması gerekiyor. Devletimiz, İş Dünyasına, "ayakta kalabilmek ve büyümek için, Dünya ile Rekabet etmelisiniz" diyor.

18 Doğru. Peki, hala çok büyük bir güce sahip olan devletin kendisi, Dünya ile rekabet edebiliyor mu? Devlet Yönetim sistemimiz buna uygun mu? Biz, iş yerlerimizde, performansa göre elemen çalıştırırken, performansımıza bağlı olarak teşviklerden faydalanmaya çalışırken, devletin kendisi, performans değerlendirme kriteri uyguluyor mu? At kapağı devlete, sonuna kadar sana kimse dokunamaz. Bu adil mi? Bu, rekabetçi mi? Bu mantıkla çalışan bir sistemden doğru iş çıkar mı? "Kem Alat ile, Kemalat olmaz" demiş atalarımız. Adeta, hızın kendisinin bile hızlandığı bir çağda, hantallığın telafisi olabilir mi? Bugün gidip yarın gelmemek için, işlerin daha çabuk yürümesi için; ekonomideki çarkların daha hızlı dönebilmesi için, referandum sürecini iyi anlamak gerekiyor. Günü birlik düşüncelerle, anlık hissiyat ile hareket edilecek zaman değil. Bu milletin, gelecek 50 yılı, 100 yılı oylanacak.

19 Ben, bir iş adamı olarak; Bir kriz yaşayıp, %100 %200 devalüasyonlarla karşılaşıp, bütün iş planlarımın alt üst olmasını istemiyorum. Kriz dönemlerinde bile kamuda çalışanlar her ayın sonunda düzenli olarak maaşlarını almaya devam ederken, o kriz sebebiyle iş yeri kapanan yüzlerce iş adamından birisi olmak istemiyorum. Niye isteyeyim ki? Kim, böyle bir ortamda yatırım yapmak ister? Kim, Cumhurbaşkanı ve Hükümeti olmadan, Dünya Ekonomik Krizinde, kaptansız bir gemide yol almak ister? 7 Haziran sonrası, bir süreliğine belirsizlik ortamı oldu. Hepimiz, çok tedirgin olduk. İş dünyası, belirsizlik istemez. İşte, bu temel gerekçelerden hareketle, bu referandumun, çok önemli bir ihtiyaç ve imkân olduğunu hatırda tutmalı ve bu imkânı iyi değerlendirmeliyiz. Geleceğimize sahip çıkmalıyız. Bu Anayasa değişikliği, tüm milletimiz için, ama özellikle iş dünyası için çok önemli.

20 Bugün, konuşmamın başında ifade ettiğim gibi, siyasi değerlendirmelere girmedim. Anayasa maddelerinin yorumlarına da girmedim. Konuya, iş dünyasının bakışı açısından ve temel yaklaşımlardan hareketle bakmaya gayret ettim. Küçük bir hatıramla sözlerimi bitireyim. Üniversite yıllarındaydık. Bir Ramazanda, iftar masamızda, biraz meczup halli, Ali isminde birisini de misafir etmiştik. İftar sonunda, Arkadaşlar, misafir olduğu için; "Ali kardeş, Yemek duasını sen yapar mısın?" dediler. Ali, "Amin" deyip, açtı ellerini ve dedi ki: "Ya Rab! Varsın, Birsin. Ne Diyeceğimi bilirsin. El Fatiha" Umarım, ben de size ne dediğimi anlatabilmişimdir. Siz, Arif insanlarsınız. Umarım, çoğu zaten bildikleriniz olan bazı gerçekleri, farklı bir bakış açısıyla yansıtabilmişimdir.

21 Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken, 16 Nisan daki referandumun öncelikle salimen tamamlanmasını, ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Başta katılımıyla bizleri onurlandıran Kalkınma Bakanımız Sn. Lütfi Elvan a; programa ev sahipliği yapan MÜSİAD Mersin Şubemize, şube başkanımız Hakan Kayacı kardeşime, değerli üyelerimize ve siz değerli dostlarımıza teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Nail OLPAK MÜSİAD Genel Başkanı