T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ ANABİLİM DALI 1990 SONRASI TÜRKİYE ROMANYA İLİŞKİLERİ Yü

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ ANABİLİM DALI 1990 SONRASI TÜRKİYE ROMANYA İLİŞKİLERİ Yü"

Transkript

1 T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ ANABİLİM DALI 1990 SONRASI TÜRKİYE ROMANYA İLİŞKİLERİ Yüksek Lisans Tezi KADİR ERHAN ARKEŞ İstanbul 2005

2 T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ ANABİLİM DALI 1990 SONRASI TÜRKİYE ROMANYA İLİŞKİLERİ Yüksek Lisans Tezi KADİR ERHAN ARKEŞ Danışman : YRD. DOÇ. DR. ALİ KARACA İstanbul 2005

3 İÇİNDEKİLER TABLO LİSTESİ... HARİTA LİSTESİ... KISALTMALAR... ÖZET... ÖNSÖZ... Sayfa no. ııı ıv v-vı vii-viii xı-x 1. GİRİŞ 1.1 Romanya Hakkında Genel Bilgiler Coğrafi Konumu, Komşuları ve Yönetim Şekli Demografik Yapı Osmanlı Devletine Kadar Kısa Tarihçesi Osmanlı Döneminde Türk Romen İlişkileri Askeri ve Siyasi Gelişmeler Osmanlı Devletinin Prensliklere Genel Yaklaşımı T.C. İLE 1990 A KADAR İLİŞKİLER 2.1 İki Savaş Arası Dönem Türk Şehitlikleri Birinci Balkan Antantı Montrö Boğazlar Sözleşmesi Savaş Dönemi Diplomasisi Romanya nın Komünist Dönemi Boyunca İlişkiler SONRASI İLİŞKİLER 3.1 Siyasi İlişkiler Karşılıklı Ziyaretler ve Temaslar İşbirliği Yapılan Kurum ve Kuruluşlar Vize Uygulaması Ekonomik İlişkiler Romanya nın 1990 Sonrası Ekonomik Gelişimi Ekonomik İlişkilerin Ticari Boyutu Ekonomik İlişkilerin Sosyal Boyutu İki ülke Arasında Yapılan Ticari ve Ekonomik Anlaşmalar Askeri İlişkiler Romanya nın NATO ya Giriş Süreci Türkiye nin Verdiği Destek Kültürel ve Sosyal İlişkiler i

4 4. İKİ ÜLKE İLİŞKİLERİNE ETKİ EDEN VE BELİRLEYEN FAKTÖRLER 4.1 Karadeniz in ve Boğazların Önemi Türkiye nin Bölgedeki Hedefleri Güvenlik ve İstikrar Karadeniz deki Meseleler Diğer Devletlerin Yaklaşımı Türkiye nin Yaklaşımı Enerji Ve Ticaret Yollarında Etkinlik Enerji Hatları Türk Boğazlarının Etkisi ABD nin Yaklaşımı AB Ve Rusya nın Yaklaşımı Romanya nın NATO ya Girişinin Türkiye ye Etkileri Sınır Aşan Suçlar ve Terörist Örgütlerin Faaliyetlerinin Durdurulması... SONUÇ KAYNAKÇA ÖZGEÇMİŞ ii

5 TABLO LİSTESİ Sayfa no Tablo 1 : Romanya Ekonomik Durumu 52 Tablo 2 : Başlıca Mal Grupları İtibariyle Romanya'nın İhracatı Ve İthalatı Tablo 3 : Türkiye'nin Romanya İle Dış Ticareti 55 Tablo 4 : Romanya'nın Ülkeler İtibariyle 2004 (Ocak-Ekim) Dönemi Dış Ticareti 56 Tablo 5 : Romanya nın Türkiye den İthal ve İhraç Ettiği Mal Grupları 56 Tablo 6 : Romanya nın Dış Ticaretindeki 5 Ana Ülke İle Olan İhracat Ve İthalatı 57 Tablo 7 : Romanya da Kayıtlı Yabancı Sermaye ve Sektörel Dağılımı 58 Tablo 8 : KEİ Ülkeleri Denizyolu Dış Ticaret Taşımaları 120 Tablo 9 : İstanbul ve Çanakkale Boğazından 2003 Yılında En Fazla Geçiş Yapan Ülkeler 121 iii

6 HARİTA LİSTESİ Sayfa no Harita-1 : Romanya ve Bölge Haritası 2 Harita-2 : Türkiye Üzerinden Geçerek Avrupa Ülkelerine Gidecek Muhtemel Doğal Gaz Hattı Projeleri 92 Harita-3 : Güney Doğu Avrupa Doğal Gaz Şebekesi 93 Harita-4 : Balkan Ülkeleri Üzerinden Avrupa Ülkelerine Petrol Aktarmakta Kullanılabilecek Muhtemel Boru Hatları 94 Harita-5 : ABD Tarafından İstikrarsız (Instable) Görülen Bölgeler 108 Harita-6 : ABD nin Romanya da İlgilendiği Askeri Üslerin Mevkileri 109 iv

7 KISALTMALAR AB Avrupa Birliği ABD Amerika Birleşik Devletleri AGİT Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGSP Avrupa Güvenlik Savunma Politikası BLACKSEAFOR Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu BM Birleşmiş Milletler BTE Bakü Tiflis Erzurum (Doğalgaz Boru Hattı) BAB Batı Avrupa Birliği BİO Barış İçin Ortaklık BİOEM Barış İçin Ortaklık Eğitim Merkezi BOTAŞ Boru Hatları İle Petrol Taşımacılığı Anonim Şirketi C Cilt CENTO Merkezi Anlaşma Teşkilatı (Central Treaty Organization) CİF Malın Bedeli, Sigortası ve Nakliyesi Dahil (Cost, Insurance and Freight) COMECON Karşılıklı Ekonomik Yardımlaşma Konseyi (The Council for Mutual Economic Assistance) ÇVÖ Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi FOB Gemiye Teslim (Free On Board) GSMH Gayri Safi Milli Hasıla GUUAM Gürcistan, Ukrayna, Özbekistan (İngilizce olarak Uzbekhistan), Azerbaycan ve Moldova nın baş harfleri ile temsil edilen topluluk. KEİ Karadeniz Ekonomik İşbirliği KFOR Kosova Barış Gücü KONGRA-GEL Kürdistan Halk Kongresi MPFSEE Güney Doğu Avrupa Çok Uluslu Barış Kuvveti (Multinational Peace Force Southeast Europe) NATO Kuzey Atlantik İttifakı (North Atlantic Treaty Organisation) NSF Milli Kurtuluş Örgütü (National Salvation Front) PfP Barış İçin Ortaklık (Partnership for Peace) PMSC Politik-Askeri Yönlendirme Komitesi (Politico-Military Steering Committee) PD Romanya Demokrat Partisi PKK Kürdistan İşçi Partisi (Partiya Karkeran Kurdistan) PNL Milli Demokrat Parti PSD Romanya Sosyalist Demokrat Partisi PUR Romanya Humanist Partisi RG Resmi Gazete s Sayfa SACEUR NATO Avrupa Kuvvetler Komutanlığı SEATO Güney Doğu Asya Anlaşma Teşkilatı (South East Asia Treaty Organization) v

8 KISALTMALAR (Devam) SECI SEDM SEEBRİG SRI STA T.C. TIR TİAD TSK UDMR UEFA UNESCO YKTK Güneydoğu Avrupa İşbirliği Girişimi (Southeast Europe Cooperative Initiative) Güneydoğu Avrupa Ülkeleri Savunma Bakanları (South Eastern Defence Ministerial) Güneydoğu Avrupa Tugayı (South Eastern Europe Brigade) Romanya İstihbarat Servisi Serbest Ticaret Anlaşması Türkiye Cumhuriyeti Transit International Road Türk İşadamları Derneği Türk Silahlı Kuvvetleri Romanya Demokratik Macar Birliği Union of European Football Associations United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması vi

9 ÖZET Tezde, 1990 sonrasında Türkiye ile Romanya arasında, Romanya da komünist rejimin çökmesi sonrasındaki süreçte tesis edilen ve çok hızlı bir ivme ile gelişen ikili ilişkiler ile bunlara etki ederek belirleyen faktörlerin incelenmesi hedeflenmiştir. Genel olarak iki ülke arasındaki tarihi bağların ve ilişkilerin alt yapısının irdelendiği giriş bölümünden sonra, ikinci bölümde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulmasından 1990 yılına kadar olan süreçteki belli başlı gelişmeler fazla detaya inilmeden irdelenmeye çalışılmıştır. Tezin üçüncü bölümünde iki ülke arasındaki siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel, sosyal ilişkiler derlenerek bir bütün halinde sunulmaya gayret edilmiştir. Bu bölümde daha çok Türkiye nin Romanya ya yönelik faaliyetleri üzerinde durulmuştur. En son bölümde ise söz konusu ilişkilerin arkasında yatan gerekçeler, içinde bulunulan uluslar arası ortam ve diğer devletlerin bölgeye tesirleri ve etkileme çabaları da dikkate alınarak ortaya konulmaya çalışılmıştır. Tezde, ekonomik veriler mümkün olduğunca tablolar halinde sunulmuş, enerji hatlarına veya ülkelerin bölgesel politikalarına yönelik yorumlar ise haritalar ile desteklenmeye çaba sarf edilmiştir. vii

10 ABSTRACT The aim of this thesis is to look over the relations between Turkey and Romania which were established righ after the collapse of Comunnist regime in Romania and developed with an incredible acceleration since than. The reasons and the factors determining the path of the policies of the two countries were also taken into account. After the introduction section where some information about Romania is introduced and the historical aspects and understructure of the relations between two countries are tried to be given, some basic events in the period between the establishment of The Republic of Turkey and 1990 were covered without detail in the second chapter. The social, cultural, military and political relations after 1990 are examined in the third chapter. And in the final chapter, It was targeted to indicate the reasons lying behind the policies of the two countries, the input from the international environment and the effects of the other countries into these relations. In the thesis, the economical datas are given with tables and also the maps are used as much as possible when showing the strategical interests of the countries conserning the area. viii

11 ÖNSÖZ Tezde, Romanya da Komünist rejimin çökmesi üzerine, 1990 sonrasında Türkiye ve Romanya arasında başlayan ilişkiler ele alınmıştır. Bu çalışmanın maksadı, Romanya ile Türkiye arasında son 15 yılda yaşanan olayları ve ilişkileri derleyerek, Karadeniz bölgesindeki gelişmeler karşısındaki seçenekler ve bunların olası sonuçlarını ortaya koymaktır. Romanya da iki yıl boyunca görev yapılacak olması ve son yıllara yönelik olarak iki ülke ilişkilerine ait detaylı bir çalışma olmadığının tespit edilmesi nedeniyle bu tez konusu seçilmiştir. Aynı zamanda tezle, Balkanlar ve özellikle Karadeniz üzerinde çalışma yapacak araştırmacılar ile çeşitli vesilelerle bölgede faaliyet gösteren uluslar arası kurumlarda çalışacak kamu personeline (öğretmen, diplomat, polis veya asker) ve bölgede ticaret yapabilecek işadamlarına, döneme yönelik aydınlatıcı veriler ve hal tarzları sunulmaya çalışılmıştır. Bu nedenle, içerik olarak özellikle 1990 sonrası ilişkilerin incelenmesi kısmı, daha çok Türkiye nin Romanya ya yönelik faaliyetlerini kapsamaktadır. Dolayısıyla Romanya nın Türkiye yi algılayış biçimi ile Türkiye deki ekonomik, kültürel faaliyetleri üzerinde fazla durulmamıştır. İşlenen zaman dilimi yakın dönem olduğundan, Romanya da Türkiye ye yönelik güncel ilişkiler hakkında kaynak sıkıntısı mevcuttur. Türkoloji çalışmış olan Romenlerle yapılan görüşmelerde bu dönemin çok yakın olduğu ve Dışişleri Bakanlığına müracaat edilmesi gerektiği dile getirilmiştir. İlişkilere etki eden ve belirleyen etkenler tespit edilmeye çalışılırken dış politika üzerine yazılmış eserlerden ve güncel basın yayın organlarından bilgiler derlenmeye çalışılmıştır. Ancak özellikle Romanya da geçirilen çalışma süreci esnasında Romence diline tam anlamıyla hakim olunamaması nedeniyle daha çok İngilizce yayın yapan yerel basın yayın organları takip edilerek arşivlerinden faydalanılmıştır. Bunun haricinde özellikle Romanya nın stratejik önemi konusunda dış politika üzerine olan yayınlar takip edilmeye ve taranmaya gayret edilmiş, ileri sürülen görüşlerin Türkiye ye etkilerinin neler olabileceği değerlendirilmeye çalışılmıştır. Araştırma yapılırken Romanya da T.C. Bükreş Büyükelçiliği bünyesinde görevli bulunulduğundan kamuoyu gözlemlenebilmiş, T.C. Büyükelçilik personelinin yanı sıra Romanya Silahlı Kuvvetler mensubu şahıslar, Türk ix

12 işadamları ve azınlıklar ile temas kurularak arası döneme yönelik çeşitli konularda görüşleri alınabilmiştir. Bu süreç içinde hemen hemen her alanda ortaya çıkan müspet canlanmanın nedenleri, karşılıklı beklentiler ve bunların gelecekteki yansımalarının neler olabileceği üzerinde durulmaya çalışılmıştır. Tezimizin giriş bölümü bu boyutta bir çalışma için biraz uzun sayılabilirse de, bu durum, iki ülke arasındaki ilişkiler ortaya konulurken, bunların tarihi altyapısı ve günümüze yansıyan tarihsel gerekçelerinin de incelenmeye çalışılmasından kaynaklanmıştır. Birinci bölümde ise, arası dönemde ortaya çıkan Balkan Antantı, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve II. Dünya savaşı sırasındaki diplomasi ile Lozan Antlaşmasından sonrası bazı gelişmeler ele alındı. Üçüncü bölümün konusunu ise siyasi, ekonomik, askeri ve kültürel ilişkiler teşkil etmiştir. Son bölümde ise iki ülkenin birbirleri ile olan ilişkileri, içinde bulundukları uluslar arası ortamda, bölgedeki diğer ülkelerin bu gelişmelere olan yaklaşımları ve etkileme çabaları ile birlikte incelenmiştir. Gelişmeler ve ilişkiler değerlendirilirken, ülkeler arasında dostluk ilişkilerinin daimi olmadığı ve karşılıklı çıkarların ilişkileri yönlendirdiği noktasından hareketle, mevcut ilişkilerin arkasında yatan gerekçeler tarihi geçmişiyle birlikte ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmalarım esnasında yoğun mesai ortamımız içerisinde dahi beni kendimi geliştirmem konusunda destekleyen ve teşvik eden, araştırmalarımda ulaşabileceğim kaynaklar konusunda yol gösteren dönemin Bükreş Askeri Ataşesi P.Kur.Alb. Sedat Gezay a, Fransızca dokümanların tercümesinde yardımcı olan J.Yzb. Taner Yurtsever e, özellikle ekonomik ilişkilerde kısa zamanda gerekli verileri toplamama yardımcı olan Ticaret Baş Müsaviri Adnan Hüsrevoğlu na, son iki yıldır aileme karşı sorumluluklarımın büyük bir kısmını yüklenerek bana her zaman destek vermiş olan sevgili eşime ve aradaki uzak mesafeye rağmen sürekli bana yardımcı olan, Türkiye ye gelebildiğim kısıtlı zamanlarda büyük bir fedakarlık ve öğretmenlik örneği göstererek gece geç vakitlere kadar gerekli girdileri yapan değerli öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Ali Karaca ya sonsuz teşekkür ederim. x

13 1. GİRİŞ 1.1 Romanya Hakkında Genel Bilgiler Coğrafi Konumu, Komşuları Ve Yönetim Şekli Günümüzde Romanya, Kuzey enlem ile Doğu boylamlar arasında kalan bir Güney Doğu Avrupa ülkesidir. 5 komşusu vardır. Bunlar, kuzeydoğu ve kuzeyde Moldova Cumhuriyeti (681.3 km.), kuzeyde ve doğuda Ukrayna (649.4 km.), güneyde Bulgaristan (631.3 km.), güneybatıda Sırbistan Karadağ (546.4 km.) ve Batıda Macaristan dır (448 km.). Romanya nın doğu tarafında uzanan Karadeniz e 244 km.lik bir sahil şeridi bulunmaktadır. 1 Yüzölçümü olarak km 2 ile Avrupa da 12 nci sırada gelmektedir. Topraklarının % 31 lik kısmı dağlık, % 33 lük kısmı tepelik, geri kalan % 36 lık kısmı ise ova, düzlük ve Tuna Deltasından müteşekkildir. Ülke yer altı maden kaynakları ve doğal enerji kaynakları açısından zengindir. Güney Dobruca bölgesinde bugünkü teknoloji imkanları ile işlenememekle birlikte 155 milyon ton demir, Doğu Karpatlarda 126 milyon ton civarında demir, manganez, çinko ve bakır, Güney Karpatlarda 78 milyon ton demir, manganez ve kurşun-çinko ve batı dağlarında 32 milyon ton bakır, altın-gümüş ve kurşun-çinko madenlerinin olduğu bilinmektedir. Ülke hidrocarbon enerji kaynakları açısından zengin olmakla birlikte son 20 yıldır kullanılabilir hidrokarbon rezervlerinde bir azalma olmuştur yılı verilerine göre petrol tüketiminin % 43.6 sını ithal etmek durumunda kalmıştır. Ancak halen Karadeniz deki karasularında ve karada yaklaşık 200 milyon ton ham petrol ve 40 milyar m 3 doğal gaz rezervine sahip olduğu değerlendirilmektedir. 2 Ülke, Cumhuriyet rejimi ile yönetilmektedir. Yasama organı 485 üyeli Romanya Parlamentosudur ve birisi Senato diğeri Milletvekili Meclisi olmak üzere çift meclisten oluşmaktadır. Senatoda 140 senatör, milletvekilleri Meclisinde ise Public Information Department, Romania Directory 2000, Bükreş, 2000, s.15 2 The Agency for Governmental Strategies, Explore Romania 2004, Bükreş, 2004, s.129 1

14 temsilci bulunmaktadır. Yürütme makamı olan Hükümet 15 Bakanlığa sahiptir ve 25 kişiden teşekkül edilmektedir. 3 Harita-1 Romanya ve Bölge Haritası Kaynak: Demografik Yapı Nüfusu 1 Temmuz 2003 tarihi itibariyle kişidir. 4 Ülkenin 1918 yılında Transilvanya ile birleşmesinin ardından 1930 yılında ilk kez yapılan sayımda nüfusunun % 72 lik kısmını teşkil eden Romenlerin yanı sıra Macar, Alman, Yahudi ve daha az miktarlarda Rus, Ruthenya, Ukrayna, Çingene, Bulgar, Sırp, Polonya, Türk ve Tatar etnik kökenli vatandaş olduğu belirtilmektedir. 5 3 Explore Romania 2004, s Explore Romania 2004, s.10 5 Romania Directory 2000, s.20. 2

15 1992 sayımlarına göre ülkede Türk etnik kökenli vatandaş bulunmaktadır. Bunun ü Anadolu Türkü, u Kırım Tatar Türküdür. 6 1 Temmuz 2003 tarihindeki sayımlardan sonra resmi makamlar tarafından etnik dağılım şöyle verilmektedir: % 89.5 Romen, % 6.6 Macar, % 2.5 İtalyan ve % 1.4 diğer etnik azınlıklar. Dini yapı açısından nüfusun % 86.7 si Ortodoks Hıristiyan, % 4.7 si Katolik Hıristiyan % 3.2 si reformed, % 0.9 Yunan Katolik, % 0.2 Evangelik Hıristiyan, % 0.3 Unitaryan, % 4 Müslümanlık ve diğer dinlere mensup olduğu görülmektedir. 7 Bugün Romanya da resmi makamlar tarafından Türk mevcudu Bin civarında gösterilmekle birlikte, gerçek rakamın civarında olduğu Türkler tarafından iddia edilmektedir Osmanlı Devletine Kadar Kısa Tarihçesi Romanya toprakları üzerindeki yerleşim ve kültürler çok eski çağlara kadar uzanmaktadır. Milattan önce 3500 yıllarında Güneydoğu ve Ortadoğu Avrupa da en çok görülen kavim olan Traklardan (Tracian) günümüze kadar ulaşan kalıntıları tespit edilebilmiştir. M.Ö ile 1200 yılları arasındaki Bronz Çağ döneminde bölge bir ticaret merkezi haline gelmiş, Traklar zengin topluluklar ve şehirler kurmuşlardır. 8 M.Ö lü yıllarda Karpatlar ile Tuna Deltası arasındaki bölge önemli sosyal-kültürel gelişmelere sahne olmuştur. Bu dönemde doğudan gelen göçmen kabileler ile Orta Avrupa daki toprak yığınlı (mound tomb) mezar kültürünün yaratıcılarının doğu ve güneydoğu Avrupa ya hareketleri, bu bölgelerdeki Trakların daha güneylere ve hatta Kuzey Anadolu ya, Mısır a, Filistin e ve Suriye ye kadar geniş kitleler halinde göçmelerine sebep olmuştur. M.Ö ile 650 yılları arasında yaşanan etnik karışımların neticesinde kuzey ve güney Traklar bölünmelere uğramış ve birbirlerine yabancılaşmışlardır. 9 M.Ö arasında artık Trakların iki alt kolu olan Getae ve Dacian (Daklar) kabilelerinin ortaya çıktıkları görülmektedir. Bu dönemde Dakya, İskitlerin 6 Bilgehan A. Gökdağ, Balkan Türklüğün Dil ve Eğitim Sorunları Balkan Türkleri, Ankara, 2003, s Explore Romania 2004, s.10 8 Kurt W. Treptow, A History of Romania, Yaş, 1996, s.8 9 Treptow, s.9 3

16 istilasına uğramış ve birkaç yüzyıl İskitlerin siyasi baskısı altında kalmıştır. İskitler bir süre sonra Dakların ve daha sonra gelen Romalıların çoğunluğu altında asimile olmuşladır. 10 M.Ö. 340 ile 323 arasında II.Philip ve oğlu Büyük İskender tarafından kontrol altına alınan Tuna bölgesindeki Getae kavmi, onların ölümü üzerine tekrar politik güçlerine kavuşmuştur. M.Ö. birinci yüzyılda Kral Burebista, Dak kavimlerini bir araya getirerek bir krallık kurmayı ilk başaran kişi olmuştur. M.S. birinci yüzyılda Kral Decebal, Transilvanya bölgesindeki Geto-Dakların lideri olmuş ve güçlü, iyi organize bir devlet meydana getirmesi, o dönemde Tuna ve Karadeniz bölgesine kadar ayılmış olan Roma devleti tarafından tehdit olarak algılanmaya başlanmıştır. Romalı Kral Trajan, M.S ve yılları arasında süren iki uzun savaş sonucunda Kral Decebal ı yenmeyi başarmış ve bölge tamamen Roma egemenliği altına girmiştir. Latince konuşan Romalıların bölgeye akın etmesi ve Romalı yöneticilerin o dönemde tüm ele geçirdikleri yerlerdeki halkı asimile etmeye yönelik politikaları neticesinde M.S. 3 üncü yüzyılda Geto-Dakların çoğunlukla Romalılaştıklarını söylemek mümkündür. Hristiyanlığında Roma İmparatorluğunun resmi dini olarak kabul edilmesiyle birlikte Dacia-Moesia bölgelerindeki halk da bu dini yavaş yavaş kabul etmişlerdir. M.S. 6 ncı yüzyılda bölgenin dili tamamen Roma Latin dili haline gelmiş ve bu süreç tamamlanmıştır. Ancak bu tarihten itibaren bölge halkı Slav etkisine de maruz kalmıştır. Romanya da Latin dili konuşuluyor olmakla birlikte, Slav halkları ile çevrilerek diğer Latince konuşulan ülkelerden bağlantısının kesilmiş olması ve bunlardan etkilenerek kelime alması, neden güneydeki Latin kökenli dillere nazaran farklı bir gelişim gösterdiğini açıklamaktadır. Netice itibariyle Romenlerin, Roma 10 İskitlerin bu dönemdeki hakimiyetine yönelik olarak değişik iddialar mevcuttur. Avrupa daki çoğu tarih bilimcide İskitlerin İran kökenli oldukları inancı yer almaktadır. Kurt W. Treptop, Karadeniz e yakın kesimlerde yerleşen Cet ve Dak ların, bu bölgelerde koloniler kuran ve nispeten daha üstün bir kültüre sahip olan Yunanlıların etkisinde kalmış ve daha iyi gelişmiş olduklarını, buna karşılık Keltlerin, Almanların ve İskitlerin etkisinde kalan iç kesimlerdeki (Transilvanya platosu ile orta Tuna ve Batı Karpatlar arasındaki bölgede yaşayan) kavimler nispeten geri kaldıklarını iddia ederken İskitlerin Pers kökenli olduklarını vurgulamaktadır. Buna karşılık Mihail Guboğlu, İskitlerin güneydoğu ve doğu Avrupa ya gelerek Cet ve Dak kavimleri ile temasa geçen ilk proto Türkler olduklarını savunmakta ve bu tezini İskitlerin eski Türkler gibi iyi demir ve çelik işlemelerini, hayvancılık yaparak göçebe yaşamalarını, bir Türk icadı olduğu bilinen Ok ve yay kullanmalarını, kısrak sütünden hazırlanan kımız içmelerini, İran kralı Dara ya karşı verdikleri mücadeleyi ve İranlılarla ancak elçi kullanmak suretiyle anlaşabilmelerini örnek göstererek güçlendirmektedir. (bk. Mihail Guboğlu, Romen Ulusunun Eski Türk Kavimleri ile İlişkileri Hakkında, XI. Türk Tarih Kongresi (Ankara:5-9 Eylül 1990), Kongreye Sunulan Bildiriler, C IV. Türk Tarih Kurumu yayınevi, Ankara, 1994, s. 753.) 4

17 İmparatorluğunun daha üstün bir kültür olduğunu kabul ederek asimile edilmiş Geto- Dak kavimleri oldukları söylenebilir. 11 Bölgede Türklerin görülmesi ve çeşitli göç dalgalarına maruz kalması ise çok eski dönemlere dayanmaktadır. 5 nci yüzyılda Hunlar, Attilla nın önderliğinde bu bölgede de hakimiyet kurmayı başarmışlardır. Yaklaşık seksen yıl süren bu hakimiyetin nihayet bulmasından sonra bölgede görülen bir diğer Türk kavmi Avarlardır. Göçebe anlamına gelen Avare kelimesinden türeyen bu isim altında Avarlar, VI. yüzyılda, selefleri İskitler ve Hunlar gibi Orta Asya dan gelerek Bucak ve Dobruca ya yerleşmişlerdir. VII. yüzyılda Tuna Ağzı ve Dobruca dan geçerek Asparuh Han zamanında Varna ve Şumnu arasında bir Hanlık kuran ve daha sonra Balkanlardaki Slavların etkisinde kalarak Hıristiyanlaşan Bulgarlar da Türk kavimlerine bir diğer örnektir. IX. Yüzyılın ilk yarısında Macar Türkleri ile de temasa geçen Romenler, IX. Yüzyılın ikinci yarısında çok kalabalık kitleler halinde gelen Peçeneklerin istilasına uğramışlardır. Bunlar da Tuna nın batısında yerleşip uzun zaman kalmışlardır. Peçenek ya da Oğuz Türklerinden kalan Baragan, Teleorman, Bucak gibi pek çok Türkçe yer isimlerine rastlanmaktadır. Bu bölgede yaşayan Peçeneklerin ve Oğuz Türklerinin, Anadolu ya giren Alpaslan a karşı Bizans ın yanında savaşırken karşılarındakinin Türk olduklarını fark edip saf değiştirdikleri de bilinmektedir. Peçenek veya Oğuzların yerini XI. Yüzyıl ikinci yarısında yine bir Türk kavmi olan Kumanlar almışlardır. Bunların hakimiyeti 1241 yılındaki Moğol Tatar istilasına kadar yaklaşık iki yüzyıl sürmüştür. Zamanla Hıristiyanlaşan Kumanlar eski Türk adetlerini devam ettirmişlerdir. Bölgede bulunan Kurgan tipi mezarlar (Ölenin dirileceği inancıyla değerli eşyalarıyla beraber gömüldüğü ve üzerine büyük toprak yığınları örtülen mezarlar) ın Kumanlardan ve selefleri İskitlerden kaldığı ileri sürülmektedir. Tüm bu Türk kavimleri, egemenliklerini kabul ettirmiş olmakla birlikte kendilerinden sayıca çok üstün olan bölge halkı içinde zamanla erimişler fakat hem dilde hem de kültürel hayatta izlerini bırakmışlardır. Tüm bu göçebe Türk kavimleri, hayvanlarını otlatmak üzere ovalık ve sulak bölgeleri yerleşim yeri olarak tercih etmişlerdir. Nihayet Osmanlılardan önce M.S te Sultan İzzeddin Keykavus ile Sarı Saltuk Babanın idaresinde Anadolu Selçuklu Türklerinin Dobruca bölgesine akınları ve yerleşmeleri söz konusudur. Bugün Babadağ 11 Treptow, s

18 denilen bölge Selçuklu Türklerinin başlıca yerleşim alanı olmuştur ve Sarı Saltuk Babanın mezarı bugün de bu şehirde yer almaktadır. 12 Batı ve Orta Avrupa daki feodal devletlerin oluşumu ile kıyaslandığında Romen derebeylerinin veya voyvodalarının bir araya gelebilerek bir devlet oluşturmasının çok gecikmiş olduğunu söylemek mümkündür. Haçlı Seferlerinin 1291 de sona ermesinden sonraki asırda, İngiltere ve Fransa nın 100 yıl savaşlarına tutuşup (1337) Londra da House of Commons un oluşturulduğu, Fransa da Papalık ile İmparatorluğun tamamen birbirinden ayrıldığı (1338) bir dönemde Basarab I ve Boğdan I, Eflak ve Boğdan ı özgür devletler haline getirebilmişlerdir Osmanlı Döneminde Türk Romen İlişkileri Askeri Ve Siyasi Gelişmeler Osmanlı Devleti nin Güneydoğu Avrupa ya ayak basarak fütuhat yaptıkları sırada Tuna nın kuzeyinde Eflak 14 ve Boğdan 15 prenslikleri bulunmaktadır nci Murat, Edirne yi alarak muhtemel Hıristiyan saldırılarına karşı Trakya da tutunabileceği stratejik bir alan elde etmiş olması, Büyük Louis (Layoş, Lui, Ludvig) in egemenliği 12 Romanya daki eski Türk kavimlerinin etkileri için bk. Guboğlu, a.g.e.; Victor Spinei, The Turkish Nomadic Populations in the Roanian Countries in the 10th 14th Centuries, X. Türk Tarih Kongresi, Ankara, Eylül 1986, Kongreye Sunulan Bildiriler, C.III, Türk Tarih Kurumu yayınevi, Ankara, Virgil Candea, An Outline of Romanian History, Bükreş, 1977, s 27. (Aurel Decel,. Densusianu ve L.Rasonyi-Nagy nin eserlerini referans göstererek Basarab adının muhtemelen Kumanca kökenli Türkçe bir kelime olduğunu belirtmektedir. Ayrıca, ailesinin çok önceden Romenleştiğini, babasının adının Thocomerius olduğunu ve Tok-temir olabileceğini ifade etmektedir. Bk. Aurel Decel, Eflak İslam Ansiklopedisi, Milli Eğitim Bakanlığı, C.IV., İstanbul, 1964, s.180) 14 Osmanlılar tarafından bölge için Eflâk, Ulahya tabirleri kullanılmaktadır. Eflâk kelimesi, Arabça bir kelimedir ve sema, gök anlamına gelmektedir.(bk. Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C. I, II. Baskı, İstanbul, 1971, s.507) Türklerin kullandıkları bu ismin Bizans ve Slav menşeinden geldiği ve asıl kökenlerinin w-l-h şeklinde Cermence olduğu ve Romenler tarafından kendileri için kullanılan Tara Romaneasca tabirinin bugünkü Avrupa dillerindeki (İngilizce Wallachia, Fransızca Valachie, Almanca Walachie.) karşılığının aynı kökten geldiği belirtilmektedir. (Detaylı bilgi için bk. Decel, s.178) 15 Boğdan eyaletinin asıl adı Moldova dır. Buraya Türkler tarafından verilen isim Prensliği kuran kuzey Transilvanya lı Boğdan ın adıdır. (bk. Aurel Decel, Boğdan, İslam Ansiklopedisi, Cilt II, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1988, s.697) 16 İsmail Hakkı Uzunçarşılı bu dönemde Eflak ve Boğdan Prensliklerinin silsilesini C.C. Giurescu ve Iorga nın eserlerine dayanarak kıyaslamakta ve voyvodalık tarihlerinin tutmayarak karışık olduğunu ifade etmektedir. Detaylı bilgi için bk. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.I, Anadolu Selçukluları ve Anadolu Beylikleri Hakkında Bir Mukaddime ile Osmanlı Devleti nin Kuruluşundan İstanbul un Fethine Kadar, 5 Baskı, Ankara, s

19 altında toprakları Transilvanya, Eflak ve Boğdan ı da kapsayan Macaristan ın Sırbistan ve Bosna ile oluşturduğu ittifakı Sırp Sındığı adı verilen savaşta ağır bir yenilgiye uğratması nedeniyle Avrupa da Osmanlı Devletinin yerleşmesine ilk kapıyı açan kişi olmuştur. Bu dönemde, Osmanlı Eflak münasebetlerinin düşmanca bir tarzda başladığını söylemek mümkündür. Eflak voyvodaları genellikle kendi beyliklerini ve egemenliklerini korumak maksadıyla Osmanlılara karşı oluşturulan ittifaklarda yer almayı tercih etmişlerdir. 17 Sultan Murat ın Bulgaristan ı ele geçirmesi ve Şişman ın Osmanlı egemenliğini tanıması, Orta Sınır Ordusu Komutanı Timurtaş Paşa nın Sırp Prensi Lazar karşısındaki başarıları son derece göz kamaştırıcı olmuştur. Ancak Prens Lazar, Osmanlıların onu ortadan kaldıracağı korkusuyla Osmanlı Devletinin Anadolu da Karamanoğulları yla uğraşmak zorunda kalmaları ve stratejik üslerinden çok uzaklaşmış olmaları nedeniyle Sırplar, Bulgarlar, Eflaklıları Osmanlı Devletine karşı birleştirmeyi başarmış ve Timurttaş Paşa yı 1387 de Morova kıyılarında Ploşnik te yenilgiye uğratmıştır. 18 Sultan Murat Anadolu da güvenliğini sağladıktan sonra tekrar Avrupa ya yönelmiştir. Eflak Prensi Büyük Mircea, Balkanlarda Osmanlı Devletine karşı bir araya gelen birlikte Sırp Prensi Lazar ın yanında yer almıştır. Kaçınılmaz olan savaş Kosova da 1389 yılında gerçekleşmiş ve Osmanlıların kesin galibiyeti ile sonuçlanmıştır. 19 Sultan Murat tan sonra tahta Sultan Bayezid geçtiğinde Bizans, Sırbistan ve Bulgaristan Osmanlı egemenliğini kabul etmiş durumdadır. Ancak Eflak ve Boğdan halen Osmanlının ilerlemesine direnç gösterebilen Macaristan ın egemenliğini tanımaktadır. Sultan Bayezid de Anadolu da hasımları ile uğraşırken Eflak a akıncı baskınları düzenlemiş ve gücünü toplayarak Avrupa da fetihlere devam edecek duruma gelene kadar sürekli bir karışıklık içinde tutulmalarını sağlamıştır. Sultan Bayezid in Karaman seferinde iken Eflak prensi Mircea nın Osmanlı topraklarına taarruz etmesi neticesinde Sultan Bayezid Mircea ya karşı bir sefer düzenlemiş ve Arkuş ovasında 17 Stanford Shaw Sırp Sındığı nda Eflak ın asker verdiğini söylemektedir. Ancak Uzunçarşılı, bu savaşta Eflak Prensi tarafından asker verildiğinin muahhar kaynaklarda yer aldığını ancak eski ve yeni kaynaklarla, bu rivayetin kesin olarak ispatlanamamış olduğunu ortaya koymaktadır. (bk. Stanford Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, C.I, İstanbul, 1982,s. 44; Uzunçarşılı, s.211) 18 Söz konusu savaşta da Stanford Shaw Eflak prensinin de asker verdiğini belirtmekte, tarihi 1388 olarak göstermekte, ancak İsmail Hakkı Uzunçarşılı yalnızca Sırp Despotu ile Bosna kralının kişilik bir kuvvetinin olduğunu belirtmektedir. 19 Uzunçarşılı, s.255; Shaw, s.45 7

20 yapılan muharebede yenilerek Osmanlı Devletine aldığı esirlerle malları vermeye, her yıl Osmanlı Hazinesine 3 bin duka altın ve padişaha 30 at, 20 av kuşu şahin vermek ve Macarlara karşı yapılacak harekatta Osmanlılara yardım etmek koşullarını kabul ederek boyun eğmiştir. Bunun karşılığında Osmanlı Devleti, Eflak topraklarına Müslüman yerleştirmeme ve cami yapmama taahhüdü altına girmiştir. 20 Macar Kralı Sigismund un Niğbolu yu alarak Bulgaristan a yürümesi üzerine Sultan Bayezid Anadolu seferini bırakmış, Avrupa ya dönmüş, Niğbolu yu 1392 de yeniden almıştır. Ancak Anadolu da Kadı Burhaneddin ayaklanması ve Timur un doğudan Anadolu yu işgal etme ihtimali nedeniyle yine Anadolu ya dönmesi üzerine Avrupa da Osmanlı tehlikesini hisseden ülkeler bir Haçlı seferi düzenleme imkanını yakalamışlardır. 21 Macar Kralı Sigismund tarafından oluşturulan bu Haçlı Seferine tehlikeyi gören Alman, Fransız ve İngiliz şövalyeleri ile Venedik ve Bizans donanmaları yanı sıra Osmanlılarla yaptığı anlaşmaya sadık kalmayan Eflak Prensi Mircea ve Boğdan da katılmışlardır. Sigismund komutasındaki bu ordu Niğbolu da hezimete uğratılmıştır. 22 Osmanlı Devletinde Yıldırım Bayezid in Timur a yenilerek tutsak düşmesi ve 1403 de ölümüyle kardeşler arasında iktidar kavgası çıkmış ve Fetret dönemi başlamıştır. Bu dönemde Eflak voyvodası 23 Yaşlı Mircea ( ) Musa Çelebi nin tarafını tutmuştur. 24 Kardeşlerini yenerek birliği sağlayan ve Osmanlı Devletini yeniden eski durumuna döndürmeyi başaran Mehmet Çelebi (1nci Mehmet) döneminde, Macarların desteğini alan Mircea ya karşı Osmanlılar kendilerine müracaat eden ve Mircea ya rakip olan Dan ı himaye etmişlerdir. Dan ve Mircea arasındaki muharebe Dan ın galibiyeti ile sonuçlanmış, Mircea, Osmanlılara oğlunu rehin vererek üç yıldır vermediği vergiyi ödemiş, ayrıca her yıl vermeye devam etmeyi kabul etmiştir. Böylece 20 Uzunçarşılı, s Shaw, s Candea, s Mehmet Pakalın, Voyvoda kelimesinin Slav kökenli olduğunu ve reis, subaşı, ağa gibi anlamlara geldiğini, Aurel Decel ise yine slav kökenli olduğunu ancak ordu komutanı anlamına geldiğini ifade etmektedir. (Detaylı bilgi için bk. Mehmet Pakalın, Voyvoda, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Cilt III, İstanbul, 1951, S.598 ve Aurel Decel, Eflak, İslam Ansiklopedisi, Milli Eğitim Bakanlığı, İstanbul, 1964, S.180) 24 Candea, s.30 8

21 Eflak üzerinde Osmanlı egemenliği kurulmuş, daha sonra da bugünkü Romanya nın Bulgaristan ile sınır teşkil eden güney kapısı Girgiu (Yerköy) ele geçirilmiştir. 25 Mehmet Çelebi, ayrıca, Ankara Savaşı sırasındaki karışıklıklardan faydalanarak Dobruca ya giren Yaşlı Mircea yı oradan atmış, kaleleri fethederek Dobruca yı ele geçirmiştir. Rusya ve Ukrayna steplerinden İstanbul ve Ege ye en kısa yolu teşkil eden ve ayrıca Karadeniz e sahili olan bu stratejik bölge Osmanlılar için önemli olmuş, iskan politikaları doğrultusunda Türk nüfusu özellikle Dobruca ya yerleştirilmişlerdir. 460 yıl Türk egemenliğinde kalan Dobruca, askeri, idari bir üs ve geçit olarak kullanılmış, bu bölgenin Müslüman halkında serhad felsefesi ve kültürü yerleşmiştir. 26 I. Mehmet ten sonra başa geçen II. Murat döneminde Eflak, Macar Kralı Sigismund tarafından kışkırtılmış ve II. Murat İstanbul şehrini kuşatmasının yanı sıra buraya da akıncılarını göndererek baskı altında tutmuştur. II. Murat, Venedik ve Selanik i Bizanslılardan alıp büyük bir vergi ödemeyi kabul edinceye kadar İstanbul u kuşatınca Bizans, Tesalya ve Makedonya yı vermeyi kabul etmiştir. Sırbistan Bulgaristan ve Macaristan ın yanı sıra Eflak da Osmanlı egemenliğine boyun eğmiş ve vergi ödemeye başlamıştır. (1424) 27 Macarlar, sürekli olarak Osmanlı devletine karşı Eflak ve Sırbistan ı kullanma siyasetini gütmüşlerdir. Bu dönemde Eflak da Prens belli bir hanedan içinden gelmektedir. Ancak Prensin seçimi babadan oğula geçecek şekilde değil, söz konusu hanedan içindeki muhtemel kişilerden birisinin soylular tarafından seçilmesiyle gerçekleşmektedir. Dolayısıyla rakipler arasında her türlü kanlı ortadan kaldırma veya entrika yöntemi kullanılmaktadır. Hanedanda kıyasıya yarış halinde olan iki aile Yaşlı Mircea soyundan gelenlerle Danesti ailesinden gelenlerdir.yaşlı Mircea dan sonra tahta geçen Dan, Mircea nın torunu Vlad tarafından tahtan indirilmiştir. Macarların himayesi altında olan ve hatta Macar kralı tarafından Dragon nişanı ile onurlandırılan Vlad, Osmanlılara karşı Macaristan ın kendisini kurtaramayacağını bildiğinden ikiyüzlü siyaset gütmüş ve Bursa ya kadar gelerek Osmanlı Devletinin de güvenini sağlamayı 25 Uzunçarşılı, s.356, Shaw, s Zekeriya Kurşun, Dobruca, İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı, 1994, s Shaw, s. 79 9

22 başarmıştır. Ancak Osmanlı Devleti onun bu yöntemini anladığından Vlad Drakul u Macarlara karşı akın yapmakla görevlendirerek kullanmıştır. 28 Eflak Prensi Vlad Drakul, deki Haçlı Seferlerinde de Osmanlı ya karşı yer almıştır. Bu Haçlı Seferinde Anadolu da Karamanoğulları nın da isyana kalkışması, Arnavutluk ta karışıklıklar çıkması ve Sultan Murat ın en sevdiği oğlu Alaattin in ölmesi nedeniyle düştüğü bunalım, 1444 yılında Eflak ın bağımsızlığını kazanmasıyla sonuçlanmıştır. II. Murat ın tahtı kendi isteğiyle genç II. Mehmet e bırakması devlet yönetiminde çıkar kavgalarının yeniden ortaya çıkmasına yol açmış, II. Murat tekrar iktidarı almak zorunda kalmıştır de Kosova da Hunyadi kumandasında oluşan Haçlı Birliğini yenen II.Murat Eflak devletini yeniden vasal duruma getirmiştir. 29 Osmanlı Devletinin desteğini sağlamayı başaran Yaşlı Mircea nın torunu Vlad Tepeş (Kazıklı Voyvoda, Vlad Drakula nın oğlu), hanedan kavgasını kazanarak liderliğini ilan etmiştir yılında 2 ay (Kasım-Aralık) süren bu Prensliği, Danesti ailesinden Vladislav II nin tahtı ele geçirmesiyle son bulmuştur. Bu durum üzerine Vlad Tepeş Transilvanya ya sürgüne kaçmıştır.bu dönemde Macaristan gücünün doruğuna ulaşmış olup Osmanlı egemenliği altında genişleyen İslam a karşı Hıristiyanlığı koruma işlevini yüklenmiş durumdadır. 30 Fatih Sultan Mehmet 1451 de yeniden tahta geçtiğinde tüm dikkatini İstanbul üzerinde toplamak için Sırbistan ve Eflak ile barış anlaşmalarını yenilemiştir arasında Büyük Stefan ın yönetimindeki Boğdan, Karadeniz ve Kırım ı fethetmek amacını gütmüş ve bu maksatla Eflak üzerinde baskı kurmaya başlamıştır. Fatih Sultan Mehmet ise Karadeniz de Altınordu devletinin 15. yüzyılda gücünü yitirmesi üzerine çıkan boşluğun doldurulması gerektiğini bildiğinden ve bu bölgenin ekonomik değerini anladığından Eflak üzerinde denetim kurmaya çalışmıştır. 28 Uzunçarşılı, s Shaw, s II.Vladislav ın kimler tarafından desteklendiği yönünde farklı görüşler vardır. Ray Porter, Macarlar tarafından desteklendiğini, İ.H.Uzunçarşılı ise Osmanlılar tarafından desteklendiğini savunmaktadır. Dan ailesinin Osmanlılar tarafından himaye altında olması nedeniyle Uzunçarşılı nın haklı olduğu düşünülmektedir. (Bk.Ray Porter, Vlad Tepeş, www. Brasov.edu, (30 EKİM 2004); İ.H.Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.II, İstanbul un Fethinden Kanun Sultan Süleyman ın Ölümüne Kadar, Ankara, 5. Baskı, s Shaw, s.90 10

23 Bölgedeki büyük güçlerin durumundan faydalanan Vlad Tepeş 1456 yılında sürgünden dönerek Vladislav II yi öldürmeyi başarmış, hem Osmanlı hem de Macar egemenliğini kabul ederek Eflak prensi olarak tanınmıştır. 32 Boğdan prensi Büyük Stefan dan Eflak a girmeme sözü alınarak buraya Osmanlı akıncılarının gönderilmemesi üzerine mutabık kalınmıştır. 33 Vlad Tepeş, İstanbul un Fatih Sultan Mehmet tarafından ele geçirilişinden altı yıl sonra Padişaha vergi ödemeyi reddetmiş ve 1461 yılında Giurgiu yu (Yerköy) alarak Tuna Nehrini geçmiş ve Müslüman Türk ü katletmiştir. 34 Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet Anadolu seferlerini bırakmış ve Eflak ı ilhak ederek imparatorluğuna katmış ve ayrı bir preslik olmaktan çıkarmıştır. Bu sırada Vlad Tepeş Macaristan a destek göreceği umuduyla kaçmış ancak tam tersine Osmanlılar ile barış yapmış olan Macar Kralı Mathias Corvinus (Matyas Korven) tarafından hapsedilmiştir. 35 Söz konusu dönemde Kazıklı Voyvodanın kardeşi Yakışıklı Radu ya Osmanlı sarayında yetişmiş olması, Osmanlı egemenliğini tanımaya gönülden razı olması ve yılda oniki bin duka altın vermeyi kabul etmesi nedeniyle Eflak prensliği ve dolayısıyla imtiyazlı özerkliği verilmiştir. ( ) Boğdan Prensi ile ilk temaslar XV. asrın ortalarında başlamıştır. Osmanlıların Tuna deltalarına kadar yayılmaları üzerine Boğdan Prensi Petru Aron 1455 tarihinde 2000 altın vergi vermeyi kabul ederek Osmanlı egemenliği altına girmiştir. Ancak bir süre sonra 1457 den itibaren Boğdan Prensi Büyük Stefan batıda Macaristan ın toprakları üzerinde emellerinin güçlenmesi üzerine Macarlarla savaşmış ve onları yenerek Eflak ı da topraklarına katma hesabı gütmeye başlamıştır. Bu maksatla Eflak üzerine yürüyerek Osmanlıların egemenliğini tanıyan Radu yu tahtından devirmiş ve memleketten kaçırmıştır. Büyük Stefan üzerine Rumeli Beylerbeyi Hadım Süleyman Paşa gönderilmiş, ancak yenilmiştir. Bu yenilgiden Papa çok memnun kalmış ve Büyük Stefan için İsa nın Pehlivanı unvanını vermiştir. 36 Buna karşılık Fatih Sultan Mehmet 32 Porter, Vlad Tepeş, Brasov.edu (30 EKİM 2004) 33 Shaw, s Candea, s. 32. Zekeriya Kurşun tarafından a.g.e. de kadar Müslüman ın öldürüldüğü belirtilmektedir. 35 Porter, Vlad Tepeş, Brasov.edu (30 EKİM 2004) 36 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.II., s

24 Karadeniz in kuzeyinde Rusların tehdidi altında kalan Kırım Tatarlarını koruması ve denetimi altına alması üzerine Boğdan Prensi Büyük Stefan a karşı stratejik bir üstünlük kazanmayı başarmıştır. Böylece Osmanlı tarafından hem kuzeyden hem de güneyden sarılmış olan Stefan, Eflaklıların da Osmanlılara yardım etmesiyle (Eflak prensi Radu, Stefan tarafından ülkesinden kaçırılmasını müteakip Osmanlı Ordusunda yer almıştır.) 17 Temmuz 1476 da Akdere de (Valea Alba) gerçekleşen savaşta yenilgiye uğratılmıştır. Yeniçeriler arasında Veba hastalığı çıkması ve Macarların hazırlandığının duyulması üzerine iki aydır Boğdan da olan ordu geri dönmek zorunda kalmış ve Stefan tahtını korumayı başarmıştır. 37 Prensliğine Basarab ı atamıştır. Yakışıklı Radu nun ölümüyle Osmanlı Sultanı Eflak Bu arada Vlad Tepeş, esiri olduğu Macar Kralının güvenini sonunda kazanmayı başararak 12 yıl sonra 1476 da ülkesine dönmüş ve Boğdan Prensi olan kuzeni Büyük Stefan ın, bazı Eflaklıların, Transilvanya Prensi Stephan Bathory nin ve Macar Kralının verdiği destekle Basarab ı devirip Kasım 1476 da Eflak tahtını ele geçirmiştir. Ancak, Eflak ın kontrolünü ele geçirmesini müteakip Stephan Bathory nin kendi kuvvetleri ile ülkesine dönmesi üzerine Türkler büyük bir güçle Eflak a saldırmışlardır. Vlad Tepeş, Aralık 1476 da Bükreş te yakalanarak öldürülmüş ve gerçekten öldüğünü ispat etmek üzere kafası bir kazığa geçirilip İstanbul da sergilenmiştir. 38 Karadeniz in önemli sahillerini ele geçirmiş olan Osmanlı Devletinin Orta Avrupa dan gelen ticaret yollarından birisini tutan Moldova nın sahil şeridini ele geçirmesi yine stratejik açıdan önemli bir ihtiyaçtı. Bu nedenle Fatih Sultan Mehmet den sonra tahta geçen Sultan II. Bayezid da Boğdan prensi Stefan ın saldırgan tutumları karşısında artık Osmanlıların mümtaz bir devleti haline gelmiş olan ve Osmanlıların tarafını tutan Eflak ı kullanarak 1484 yılında Kili ve Akkirman ı ele geçirmiş böylece Kırım a olan kara yolunu oluşturmuştur. Kırım ve Akkirman ın ele geçirilmesinde Kırım Hanı da kuvvet yardımı yapmıştır. Macaristan ve Boğdan ticaret hatlarındaki tüm bağlantılarını yitirince Büyük Stefan batılılardan yardım istemiş ancak girişimleri ve başkaldırıları sonuçsuz kalarak boyun eğmiş ve her yıl 4000 altın vermeyi 37 Uzunçarşılı, s.80; Shaw, s Porter, Vlad Tepeş, www. Brasov.edu (30 EKİM 2004) 12

25 kabul etmiştir. Böylece Yıldırım Bayezid zamanından beri vergi ödeyen ve 1462 deki Eflak seferinden sonra artık tamamen boyun eğen Eflak dan sonra Boğdan da kendi prenslikleri tarafından yönetilme imtiyazına sahip olan ancak Osmanlı ya vergi ödeyen vasal devlet haline gelmiştir. 39 Boğdan Prensi Petru Rareş in, Sultan Süleyman ın Viyana yı ele geçirmek üzere başlattığı sefere karşı Romanya Prensliklerinin desteğini almak üzere kendisine ziyarette bulunacak Doge Andrea Gritti ye, Osmanlı Devletine o sırada arkasını dönmesinin kendi bağımsızlığını veya özerkliğini yitirmesine sebep olabileceği düşüncesiyle karşı koyması, Romen prenslerinin güç dengelerini nasıl değerlendirdiklerini ve şartların değişmesiyle birlikte kolayca saf değiştirebildiklerini göstermesi açısından güzel bir örnektir. 40 Nitekim, Petro Rareş in bir süre sonra Osmanlı-Pers düşmanlığından yararlanarak vasallık bağlarından kurtulmak için çabalaması üzerine Boğdan, 1538 yılında yeniden işgal edilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman Boğdan ın başkenti Yaş a kadar girmiş, soyluların seçiminde Osmanlıların denetimini getirmiş, Güney Besarabya ilhak edilmiştir. Yeni topraklara Bucak Sancağı adı verilmiş ve Boğdanlılara bu sancak sınırları boyunca kale inşa etmemeleri ve asker bulundurmamaları kabul ettirilmiştir. 41 Erdel in Habsburglar tarafından işgal edilmesi Osmanlı Devletini yine Avusturya ile karşı karşıya getirmiştir yılı yazında Sokullu Mehmet Paşa nın yönetimi altındaki Osmanlı ordusunun başarısız Temeşvar seferine rağmen 39 İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. I., İstanbul, 1947, s ; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, II. Cilt, s , Shaw, s.113. Büyük Stefan ın ömrünün sonunda hasta döşeğinde oğluna Osmanlı Devletine bağlı kalmayı, Avrupa devletlerinden kendisine bir fayda gelmeyeceğini, buna karşılık Osmanlıların güvenilir olduklarını ve başı sıkıştığında ona yardım edeceklerini nasihat ettiği rivayet edilmektedir. ( 19 Mart 2005) 16 yy. boyunca Eflak ve Boğdan prenslikleri kendi prenslerini seçme imtiyazına sahip olmuşlardır. Ancak seçilen voyvodaların Osmanlı Devleti tarafından onaylanması şartı koşulmuştur. Osmanlı ileri gelenleri zaman zaman bu seçimlere müdahale ederek kendi istedikleri kişiyi seçtirmiş veya direk tayin etmiştir. Tayin edilen voyvodaya boyarlardan çok muhalefet gelmesi halinde geri adım atıldığı olmakla birlikte bu durumlarda gelen kişiye ilave yükümlülükler getirilmekten geri kalınmamıştır. (Uzunçarşılı, s ) 40 Tudor Bucur ve Diğerleri, Romania Foreign Sources on the Romanians, Bucharest, 1992, s.59. (Söz konusu derleme dokümanda Andrea Gritti nin sekreteri Paduan Francesco Della Valle tarafından kaleme alınan notlardan aktarılmaktadır. Orijinal metnin Latince olduğu ifade edilmektedir. (Magyar Törtenelmi Tar, III, 1857, pp )) 41 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Gritti nin Osmanlılar tarafından Budin de bırakılıp ora ahvaline dair devlete haber verdiğini, öldürülmesinde Petro Rareş in parmağının olduğunu, Petro Rareş in Kral Ferdinand ile görüşmelere başlamış olması nedeniyle üzerine sefer düzenlendiğini ifade etmektedir. (bk.uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.II. s.342; Shaw, s. 150) 13

26 Habsburgların kötü yönetimi nedeniyle yerel soylular, Osmanlı Devletinin egemenliği altındaki özerk hallerini tercih etmişlerdir. Bunun neticesi olarak 1552 yılı yazında Osmanlılar Temeşvar ve Erdel in büyük kısmını ele geçirmişlerdir ve Erdel Osmanlı Devletine bağlı olan Janos tarafından yönetilmeye devam etmiştir. 42 Osmanlı ve Habsburg İmparatorlukları arasında Macar Krallığına kimin geçeceğine yönelik olarak süren çekişme yıllarında Macaristan ın iki İmparatorluk arasında paylaşılmasıyla sona ermiştir. Bu dönemde Transilvanya da Eflak ve Boğdan gibi Osmanlı Padişahına bağlı olarak özerkliğini kazanmıştır. Padişah, vergi karşılığında bu prensliklerin sınırlarını düşman taarruzlarına karşı korumayı yüklenmiştir. 43 Kanuni Sultan Süleyman ın ölümüyle birlikte tahta geçen Sultan II. Selim zamanında Osmanlı Devleti nin çöküş döneminin başladığını söylemek mümkündür. Bu sırada Sadrazam olan Sokullu Mehmet Paşa nın başarılı müdahaleleri ile Eflak, Boğdan ve Erdel de Osmanlı egemenliği devam ettirilebilmiş, böylece artık yavaş yavaş bir tehdit haline geleceği değerlendirilen Rusların Karadeniz in doğusunda ve batısına ilerlemelerinin önüne geçilebilmiştir. 44 Osmanlı Padişahı Transilvanya Prensi Johannes Sigismund a yolladığı bir mektupta özerkliğini kazanan Transilvanya nın sınırlarını aşmayacağını ve karşılıklı olarak sınırlara riayet edilmesi gerektiği hususu yer almaktadır. Bu mektup aynı zamanda Osmanlı yetkililerine Transilvanya sınırlarını aşma izni verilmediğini vurgulamaktadır. 45 II.Selim in ölümüyle tahta geçen ve tüm kardeşlerini öldüren III. Murat döneminde ( ) Erdel e müdahale söz konusu olmuştur. Osmanlı ileri gelenleri, Rusya ve Avusturya nın etkisi altında kalacak bir Erdel in, bu iki devletin ordularının Osmanlı topraklarına kuzeyden saldırıları için stratejik bir üs haline gelebileceğini görmüşlerdir. Osmanlı için tehlike arz edecek bu duruma karşı, Fransa ile birleşerek Transilvanya prensi olan Sigismund Janos un halefi olan Stefan Bathory lehine 42 Shaw, s Romania Foreign Sources on the Romanians, s Shaw, s Romania Foreign Sources on the Romanians, s.72. (Bu mektubun orijinal metni söz konusu kaynakta Başbakanlık Arşivi-İstanbul, Mühimme Defterleri, No:7, Belge 2765 olarak verilmektedir.) 14

27 çoğunluğun desteğini kazanmayı başarmışlardır. Böylece Erdel bir süre daha Osmanlı aleyhine faaliyetler içine girmemiştir. 46 Ancak Habsburglarla arasında 13 yıl süren ve III. Murat, III. Mehmet ( ) ve I. Ahmet ( ) döneminde devam eden savaş süresince Habsburglular, Erdel, Eflak ve Boğdan ı Osmanlı aleyhine karşı kışkırtmanın yollarını aramışlar ve her üç voyvodanın da ayaklanmasını sağlamışlardır. Bu dönemde her yeni voyvoda değişiminde kanunen hazineye, vezir-i azam ve diğer vezirlere muayyen para ve hediyeler gönderme zorunluluğu olması, bu nedenle sık sık değişen Voyvodaların halkı sıkıştırması isyanı tetikleyen ikinci bir gerçektir. Nihayet, Osmanlı Devletine ödediği vergilerden hoşlanmayan Eflak Prensi Cesur Mihail (Mihai Viteazul), Osmanlı Devletine karşı Papa VIII. Clemente ve Habsburg kralı II. Rudolf tarafından kurulan kutsal ittifaka katılmış, 1594 yılında isyan etmiş ve binlerce Müslüman ı öldürmüştür. Eflak ın zengin tuz madenleri, verimli toprakları İmparatorluk için bir kiler vazifesi görmekte olduğundan önemli bir ekonomik katkı da sağlamaktaydı. Mihail in isyanı, Eflak ın İstanbul için önemli bir tahıl ve et kaynağı olması nedeniyle kötü sonuçlar doğurmuştur. Cesur Mihail in Romanya için belki de en önemli faaliyeti, bölgedeki güçlü ülkelerin baskısına karşı sürdürdüğü hırslı politikalarına bağlı olarak kendisini korumak maksadıyla 1600 yılında Eflak, Boğdan ve Transilvanya nın birleşerek tek bir üniter devlet olması yönünde çabalamasıdır. 47 Onun bu yolda gösterdiği irade, Romanya nın birleşmesi yolunda önemli bir atılım olarak kabul edilmektedir. Ancak onun bu çabaları, bölge üzerinde söz sahibi olmak isteyen dönemin güçlü devletleri olan Lehistan, Habsburg ve Osmanlı İmparatorlukları tarafından engellenmiştir Shaw, s Romania Foreign Sources on the Romanians, s.90. (1600 yılında Cesur Mihail tarafından Tuscany Grand Düküne yazılan bir mektuptan alıntı yapılarak verilmiştir. Orijinal Metin Firenze Devlet Arşivi, Mediceo, Dosya 4469) 48 İsyancıları cezalandırmak üzere 1595 te Sadrazam Sinan Paşa komutasındaki ordu Tuna yı geçmiş, önce dirençle karşılaşmış ancak sonra baskın çıkmıştır Eylül ayında Bükreş i işgal ederek Eflak ı ele geçirmesine rağmen 1596 yılında ağır geçen kış şartlarının ve Eflaklıların gerilla taktiklerinin sonucunda durum bozulmuştur. Ancak Kırım Tatarlarından gelen takviye kuvvetlerle birlikte Osmanlı Devletine karşı duramayacağını anlayan Mihail 1597 yılında Eflak, Erdel ve Boğdan ın prensliklerinin kendisine verilmesi için Osmanlı Devletine yüksek vergiler vermeyi kabul ederek müracaatta bulunmuş fakat bu isteği kabul edilmemiştir. Bu defa 1599 da Avusturya lıların yardımı ile Erdel e girmiş ve Boğdan ı da işgal ederek egemenliğini ilan etmiştir. Ancak onun bu şekilde güçlenmesi Habsburglarla arasının açılmasına sebep olmuş, güttüğü hırslı politika Avusturya İmparatoru II.Rudolf un komutanı tarafından yakalanarak 1601 de öldürülmesi ile sonuçlanmıştır. Bundan yararlanan Osmanlı-Lehistan 15

28 I.Ahmet döneminde ( ) Avusturya nın Katolik hoşgörüsüzlüğü Erdel bölgesinde halkın yeniden Osmanlı yönetimine taraftar olmasını ve Transilvanya beyzadelerinden Bocksay liderliğinde isyan etmesini sağlamıştır. Bocksay, Osmanlı Hükümetine başvurarak kendisine yardım edilmesini istemiştir yılı Haziranında Osmanlı ordularının Bosna da Vişegrad ı alarak Avusturya yı zor bir duruma sokması üzerine Avusturya Erdel i boşaltmış ve 1605 Temmuz ayında Erdel bölgesinin de prensi olmuştur. Bocksay, Osmanlı Devleti vasıtasıyla elde ettiği bu durumu, Eflak prensi ile anlaşma yaparak güçlendirmiş ve böylece Prensliklerin Osmanlı denetimi altına alınmaları bir kez daha sağlanmıştır. Erdel Kralı olan Bocksay, 10 yıl vergiden muaf olduktan sonra Osmanlı Devletine yılda altın vermeyi kabul etmiştir. 49 XVII. Yüzyıl başlarında Erdel in Osmanlı denetimine girmesi, Avusturya nın Eflak ve Boğdan üzerindeki baskılarına bir set çekmiştir. Bu yüzyıl ortalarına kadar Boğdan üzerinde devam eden Lehistan tehlikesi Kırım Hanları ile dengelenmiştir. Eflak voyvodalarının Avusturya İmparatoruna temayülleri Köprülü Mehmed Paşa nın başarıları sayesinde durdurulmuş ve Karlofça Anlaşmasına kadar bu iki voyvodalık işgalden uzak tutulabilmiştir. 50 Eflak ve Boğdan Prensleri, 1656 yılında, ülkesini Orta Avrupa nın güçlü devletlerinden biri haline getirme hırsına kapılan Erdel Prensi György Racoczy ile birleşerek Macaristan ve Lehistan ı işgal etmişlerdir. Lehistan Osmanlı Devletinden yardım isteyince Köprülü Mehmet Paşa, Osmanlı Devleti nin Erdel i tüm Güneydoğu Avrupa yı işgal etmesinin tehlikeli olacağını düşünerek Padişahı ikna etmiş ve Osmanlı Devleti Lehistan ın yanında harbe girmiştir. Savaştan galip çıkan Lehistan ve Osmanlı Devleti olunca, Eflak ve Boğdan prensleri değiştirilmiştir. ordusu Eflak ile Boğdan ı yeniden işgal ederek buralara Osmanlı Devletinin egemenliğini kabul eden yerli prenslerin atandırılmasını sağlamıştır (bk. Decel, Eflak, İslam Ansiklopedisi, s.180; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, III.Cilt, II. Kısım, XVI ini Yüzyıl Ortalarından XVII. Yüzyıl Sonuna Kadar, 4. Baskı, Ankara, 1988, s.79-82; Shaw, s ; Treptow, s İ.H.Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.III., I. Kısım, II. Selim in Tahta Çıkışından 1699 Karlofça Anlaşmasına Kadar, 4. Baskı, Ankara, 1988, s İ.H.Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.IV., II. Kısım, 3.Baskı, Ankara, 1988, s

29 Dobruca bölgesi ise sürekli Eflak ve Boğdan voyvodalarının fırsat buldukça saldırılarına ve kuzeyden gelen Kazak hücumlarına maruz kalmıştır. II. Osman zamanında ( ) kaleleri tahkim edilerek bölge halkının emniyeti sağlanmıştır yıllarında Habsburglarla Osmanlılar arasında savaşlar sürekli devam etmiştir. Bu dönemde Eflak ve Boğdan Prenslikleri Osmanlı Devleti nin iç karışıklıklarının arttığı dönemlerde Avusturya ile, Habsburgların egemenliğindeki dönemde ise Katolik papazlarının şiddetli baskısı ile karşılaştıkları anda özgürlüklerini elde etmek için Osmanlılar ile birlikte olma yolunu seçmişlerdir yılındaki Karlofça Anlaşması ile Osmanlı Devleti artık Avrupa devletlerinin kendisine karşı oluşturduğu ittifakın karşısında savunma durumuna geçtiğini kabul etmek durumunda kalmıştır. Transilvanya da ise özerk durumu devam etmekle birlikte artık Osmanlı Devletinin politik hakimiyetinin yerini Habsburg egemenliği almıştır. Bunun gerçekleşmesinde söz konusu bölgede yaşayan Romenlerin Katolik dinine geçmeye ve Roma Kilisesi ile birleşmeye ikna edilmelerinin büyük payı vardır. Transilvanya nın Roma Kilisesi ile birleşerek Katolik olması, Eflak ve Boğdan ile olan bağlarının da zayıflamasına sebep olmuştur. Karlofça Muahedesinden sonra Osmanlı Devletinin eski gücünden uzaklaşmış olduğu kesinlik kazanmış, Erdel deki Avusturya nüfuzu yavaş yavaş Eflak da da hissedilmeye başlanmıştır. Ayrıca XVII. asırdan itibaren Rusya Karadeniz de yükselen güç durumuna gelmiş ve ciddi bir tehdit oluşturmaya başlamıştır. Yükselen Habsburg İmparatorluğu ve Rusya arasında Osmanlı İmparatorluğunun paylaşılmasına yönelik kavga bu dönemde başlamıştır. Söz konusu kavganın odak noktası ise Eflak ve Boğdan olmuştur. 52 Nitekim Çar Petro, Osmanlı Devletinin tebaası durumundaki Ortodoks Hıristiyanları kullanma fikrini benimseyerek bunları kışkırtma yoluna gitmiştir. Genellikle kendi özerkliklerini korumak maksadıyla güçlenen ülkenin tarafını tutan Eflak ve Boğdan Prensleri bu konuda da aynı prensibi takip etmişler ve Çar Petro ya destek sözü vermişlerdir. Rusya gördüğü bu desteğe güvenerek ve Osmanlı Devleti 51 Kurşun, s Treptow, s

30 içindeki karışıklıklardan yararlanmak isteğiyle Osmanlı Devletine 1710 yılında savaş ilan etmiş ve böylece 2 yüzyıl boyunca bu iki devlet arasında sürecek olan mücadele başlamıştır. Ruslar, Dimitri Cantemir in Türklere ihanet etmesi nedeniyle kolaylıkla Boğdan a girmiş ancak burada bol miktarda yiyecek bulma umudu boş çıktığından orduda kıtlık çıkarak zorluk çekmeye başlamıştır. Bir süre sonra çekilme zorunda kalan Rus ordusu Prut boyundaki bataklık bir bölgede kıstırılmış, tamamen yok edilme imkanı olmasına rağmen Baltacı Mehmet Paşa nın kabul etmesiyle barış anlaşması imzalanmıştır. 53 Prut Anlaşması ile Ruslar aldıkları toprakları geri iade etmişlerdir. Osmanlılar, Eflak ve Boğdan Prenslerinin Ruslara destek sözü vermiş olmaları nedeniyle derhal bu prensleri (Dimitri Cantemir ve Constantin Brancoveanu) değiştirmişlerdir yılları arasında süren bu dönem, Osmanlılar tarafından söz konusu prensler yerine İstanbul daki Fener bölgesinde oturan zengin, seçkin tüccar Rum ailelerinden yöneticiler atanması nedeniyle Fener rejimi (Phanariot regime) olarak adlandırılmaktadır. 54 Böylece, Eflak ve Boğdan, kendi içlerinden yöneticiler ile idare edilmeleri imtiyazını yaklaşık bir yüzyıl boyunca kaybetmişlerdir. Rum yöneticiler bölgedeki kiliselere de Rum patrik ve papazlar atadıkları ve Rum ticaret adamları ticarette önemli bir yer tuttukları için bölge bir Rum dili ve kültürü etkisi altında kalmıştır da Rusların Lehistan üzerindeki nüfuzu artmış, Avusturya ve Rusya birbirleri ile anlaşarak Osmanlı Devletine karşı savaş açmıştır. Eflak, Avusturya tarafından işgal edilmiştir. Yaz sonunda kendilerini toparlayan Osmanlılar Bükreş yakınlarında Avusturya ordusunu yenip Transilvanya ya çekilmeye zorlamışlardır. Osmanlılar 1738 ve 1739 da Avusturya ya karşı başarılı olmuşlardır. Rus Generali Münnich, 1738 de Lehistan ile anlaşarak Boğdan a girmiş, Yaş ı alarak Eflak üzerine 53 Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi, Ankara,1948, s.260. Stanford Shaw, söz konusu savaş sırasında Rusların aradığı lojistik desteği görememesinin sebebini köylülerin dağa kaçması olarak göstermektedir. Diğer taraftan Baltacı Mehmet Paşa nın barışı kabul etmesindeki gerekçenin ise Osmanlı Devletinin de ikmal imkanlarının artık tükenmiş olması, çarpışacak malzemesinin kalmaması, Tatarların ne şekilde davranacaklarının kestirilememesi ve Rusların arkadan başka takviye Kuvvetlerinin getirtilebileceği çekinceleriyle olduğunu ileri sürmektedir. (bk. Shaw, s. 314) 54 Gheorghe Iscru, The Romanian Revolition of 1821 led by Tudor Vladimirescu Romania Foreign Sources on the Romanians, Bucharest, 1992, s Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.IV,s

31 yürümeye hazırlanmıştır. Ancak Boğdan da arzu ettiği yardımı göremeyince ve baharda Osmanlıların karşı saldırısından korkunca vazgeçmiş ve Fransızların arabuluculuğuyla anlaşmayı kabul etmiştir. Avusturya ile 1739 da Belgrad Barış Anlaşması imzalanmış ve Avusturya, Pasarofça Anlaşması ile elde ettiklerini kaybetmiştir. 56 Çar Petro nun politikasını daha hırslı bir şekilde devralan Katerina döneminde ( ) Rusya, Eflak ve Boğdan Prensliklerinde sürekli ajanları vasıtasıyla ayaklanmalar örgütlemiş ve kışkırtmaya çalışmıştır. Osmanlı idarecileri tarafından yerel voyvodaların tekrar hıyaneti ile karşılaşmamak için Eflak ve Boğdan a Fenerli zengin Rumlardan yönetici atama tedbiri arzu edilen neticeyi vermemiştir. Voyvodalıkların istikrarı için üç yılda bir değiştirilmeleri prensip olarak kararlaştırılmasına rağmen vükela ve devlet ricalinin sık sık değiştirilmesine bağlı olarak Voyvodaların da sürekli değişmesi söz konusu olmuştur. Osmanlı Devlet yönetimindeki kanun gereği her yeni başa geçen Voyvodanın hazine ve vekillere vergi vermesi gerektiğinden bu vergileri çıkarmak üzere halka yüklenmeleri neticesinde halktaki hoşnutsuzluk hep artmıştır. Rum yöneticilerinin bu tavrı sonucunda, halk, başlarında kendilerinden olmayan Rum yöneticilerden kurtulma ve kendi dinsel özerkliklerini elde etme amacıyla Rus kışkırtmalarına açık hale gelmiştir. 57 Ruslarla arasında yapılan savaşta Osmanlı ordusuna karşı Rusların artık daha iyi olduğu iyice ortaya çıkmıştır. Eflak ve Boğdan işgal edilmiştir. Savaş, 1774 yılında Küçük Kaynarca anlaşması ile noktalanmıştır. Çariçe Katerina ya İstanbul da bir Ortodoks Kilisesi kurma hakkı tanınmıştır. Rusya bunu gelecek yıllarda Osmanlı Devleti nin Balkanlardaki (özellikle Prensliklerdeki) Ortodoks tebaası üzerinde himaye olarak algılayacak ve Osmanlı Devletinin içişlerine karışmaya başlayacaktır Shaw, s Treptow, s.205; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.IV., II. Kısım, 3.Baskı, Ankara, 1988, s Rusların işgal etmiş olmalarına rağmen Eflak ve Boğdan dan çıkmalarına iki sebep gösterilmektedir. Bunlardan birisi Rusların Eflak ve Boğdan ı ele geçirmesine bölgede nüfuz kavgası sürdüren Habsburg İmparatorluğunun şiddetli tepkisidir. Aradaki gerginliğin tırmanarak Prusya toprakları üzerine yayılıp silahlı çatışmaya dönüşmesi ihtimali üzerine Prusya Kralı Frederick II, Rusya ile arasındaki ittifaka güvenerek Rusya, Avusturya ve Prusya nın Eflak Boğdan Prenslikleri yerine Polonya yı paylaşmasını teklif etmiştir. Bunun üzerine Ruslar ele geçirmiş olmalarına rağmen Prensliklerden çekilmeyi kabul etmişlerdir.(treptow, s.212) Diğer neden ise II. Katerina nın ölen kocası III. Petro olduğu iddiasıyla Batı Sibirya da ortaya çıkan Pugaçev in isyanıdır. (Bk. İsabel de Madariaga, Çariçe Katerina Çağının Sınırlarını Zorlayan Kadın, Mehmet Harmancı (Çev.), İstanbul, 1997, s.38) 19

32 Transilvanya açısından ise 18. yüzyılın Habsburg egemenliği altında bir süre sonra ortaya çıkan Katolik baskısından kurtulma çabaları ile geçtiğini söylemek mümkündür. Bu yüzyıl boyunca Katolik Papazların hoşgörüsüzlüğü ve Kralın baskısı Romanyalıların bölgede yaşayan çoğunluk olmalarına rağmen Saksonlar, Szeckler ve Macarlar yanında sanki hakları tolere edilen ve lütfen verilen bir halk durumunda kaldıklarını görmüşlerdir. Bu dönem boyunca Romen köylüler ve bazı elit tabakadan olan Romenler (çoğunlukla Yunan-Katolik kökenli) politik ve ekonomik haklarını elde etmek üzere mücadele içinde olmuşlardır. 59 Rusya nın Karadeniz de güçlenen bir devlet olarak ortaya çıkması artık Eflak, Boğdan ve Transilvanya Prensliklerinin stratejik önemini değiştirmiştir. Osmanlı Devleti için daha çok Avrupa ya saldırı ve Rusların Karadeniz e erişmelerini engelleme üssü olarak gördükleri bu topraklar artık bir Türk gölü olmaktan çıkmaya başlayan Karadeniz de şartların değişmesi ve Boğazlara alternatif olarak Rusların sıcak denizlere inme yollarından birini teşkil etmesi itibariyle daha çok savunma hattı haline gelmeye başlamıştır. 18 nci yüzyıl boyunca Osmanlı Devleti, Eflak ve Boğdan ı Rusların önünde bir tampon olarak görmeye başlamıştır.bu nedenle Eflak ve Boğdan ın Rus ilerlemesine karşı Prensliklerin toprak bütünlüğünü ve siyasi ya da kültürel sürekliliğini gözeten Osmanlılar ile Romenler arasında bu iki yüzyıl içersinde yavaş yavaş bir ittifak ilişkisi doğmaya başlamıştır. 60 Avusturya ve Rusya nın ittifak ederek Osmanlı Devletine karşı açtığı savaşı esnasında Gazi Hasan Paşa nın isteğiyle Eflak Voyvodalığına getirilmiş olan Nikola Mavroyani, başarılar elde etmiş, canla başla hizmet etmiş ve Sultan Abdülhamid onun için Nan-ı nimet bilir bir sadık voyvoda imiş demiştir. 61 Söz konusu savaş, Avrupa daki dengeler nedeniyle Katerina ve Avusturya İmparatoru Franz Joseph in arzu ettiği şekilde Osmanlı İmparatorluğunun paylaşılması halinde sonuçlanmamıştır. Fransa daki ihtilal dalgası tüm Avrupa yı sarsmaya başlamış, kendilerini tehdit altında gören Avusturya 1791 de Sistova da, Rusya ise 1792 yılında 59 Treptow, s Kemal H. Karpat, Balkanlar da Osmanlı Mirası ve Ulusçuluk, Ankara, 2004, s Fikret Sarıcaoğlu, Kendi Kaleminden Bir Padişahın Portresi Sultan I.Abdülhamid ( ), İstanbul, 2001, S. 133; 20

33 imzalanan Yaş anlaşması ile Prensliklerden çekilmeyi kabul etmişlerdir. 62 Fakat bu dönemde ve hemen 19. yüzyıl başında Prensliklerde de ortaya çıkan milliyetçi dalgalanmalar artık direnme gücü kalmayan III. Selim in Prensliklere ilave özerklik hakları tanımasıyla sonuçlanmıştır yüzyılın büyük bir kısmı Rusya ile Osmanlı Devletinin sürekli karşı karşıya gelmesiyle geçmiştir. Ruslar, Osmanlı Devletine karşı olan çıkarlarını korumak üzere sürekli Prenslikleri ve Yunan ayaklanmalarını kullanmışlardır. Rusya nın Eflak ve Boğdan ı işgal etmesiyle 1806 yılında başlayan ve Fransa, İngiltere gibi Avrupalı devletlerin durumlarına bağlı olarak bir parlayıp bir sönen harp 1812 yılında Bükreş Anlaşması ile sona ermiştir. Rusya yine Osmanlı Devletini dize getirmiş olmakla birlikte bu yıl Napolyon Bonapart ın Rusya seferi nedeniyle Osmanlı Sultanı ile anlaşmaya razı olmuş, Eflak ve Boğdan ı Osmanlılara geri iade etmiş, ancak Prut ile Dinyester arasında artık Besarabya olarak adlandırılan bölgeyi kendisine almıştır. 64 Bu dönemde Eflak ve Boğdan da Rusya nın propagandaları yavaş yavaş meyvelerini vermeye başlamıştır. Transilvanya da Habsburg İmparatorluğu nun despotik yönetimi altında kendi kültürel ve politik haklarını elde etmeye çabalayan Transilvanya Ekolünün çalışmalarından etkilenen Eflak ve Boğdan daki entellektüellerin de eserleri ve yönlendirmeleri de halkta tek bir millet oldukları 62 Romania Foreign Sources on the Romanians, Bucharest, 1992, s.128. (Söz konusu eserde, Türkçe Orijinal Kanunname için Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, Evrak 6282 referans olarak verilmektedir.) tarihli Kanunname, Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, Evrak 6282 ve III.Selim tarafından Eylül 1802 tarihlerinde yayınlanan Hatt-ı Şerif, Bükreş Devlet Arşivi, Türkçe Doküman, XXXII/2440 (Her iki belgenin İngilizce metinleri Romania Foreign Sources on the Romanians adlı dokümandan alınmıştır.) 64 Bu savaşta Eflak ve Boğdan boyarları ve voyvodaları özerkliklerinin daha da artacağı inancıyla Rusya nın tarafını tutmuşlardır. Bunun sebebi, Rusya ile yaptıkları anlaşma gereği Rusların onların dini inanışlarını, imtiyazlarını ve geleneklerini koruyacağına dair söz vermesidir. Oysa kısa bir süre sonra Romenler, Rusların bu politikasının altında yalnızca Karadeniz de Osmanlılara üstünlük kazanmalarını ve Osmanlı başkentine biraz daha yaklaşmalarını sağlayacak ekonomik açıdan son derece zengin Tuna kıyılarının ele geçirilmesi olduğunu, Eflak ve Boğdan halkının ihtiyaçlarının veya çıkarlarının onlar için hiç de önemli olmadığını anlamışlardır. Nitekim Ruslar Erfurt ta Fransızlar ile yaptıkları görüşmelerde Eflak ve Boğdan ı kendi hisseleri olarak görmüşlerdir. Ruslar 1810 da Osmanlılara Prenslikleri kendilerine bırakmalarını ve Tuna nehrinin iki devlet arasında sınır olmasını teklif etmişler, ancak 1811 de gördükleri direnç üzerine taleplerini yalnızca Moldova ya indirgemişler, en nihayet 1812 yılında Fransızların saldırısı üzerine Bükreş Anlaşmasıyla Boğdan ın Besarabya bölgesiyle yetinmişlerdir. (Bk. Mircea Muşat, Ion Ardeleanu, From Ancient Dacia to Modern Romania, Bucharest, 1985, s ) 21

34 yönünde kültürel uyanışa sebep olmuştur. Fransız İhtilalinin de etkileriyle Eflak ve Boğdan da ileri gelenler, Osmanlı İmparatorluğuna ve onların atadıkları kendi içlerinden olmayan Rum Yöneticilere karşı politik olarak da eski durumlarını elde etme arzusuna kapılmışlardır. Aynı dönemde Osmanlı İmparatorluğundaki Yunan topraklarına bağımsızlığını kazandırmak üzere Odessa da kurulmuş olan Etniki Eterya adlı bir Yunan örgütü bulunmaktadır. Etniki Eterya cemiyetinin üyeleri bağımsızlık için isyan hareketinin Mora yarımadasında başlaması gerektiğini düşünmektedirler. Ancak, bu teşkilata üye olan Rus Ordusuna mensup Yunanlı general Alexandri İpsilanti nin liderliğindeki Yunanlılar, Eflak ve Boğdan da isyanı başlatmanın daha uygun olacağını böylece Eflak, Boğdan ve Bulgarların da yardımını alacaklarını düşünmüşlerdir. Oysa, Eflak ve Boğdan halkı Mora Rumları gibi değil de bir derece muhtariyet idaresine sahip olmaları nedeniyle ve başlarındaki Rum kökenli boyarlarla 65 menfaat birliğine sahip olmadıkları için hareket Eflak ve Boğdan da sonuçsuz kalmıştır yılında imzalanan Akkerman Anlaşması ile Rusya ve Osmanlı Devletinin onaylaması şartıyla Prensliklerin kendi boyarlarını seçme hakkı tanınmıştır. Akkerman Anlaşması kısa süreli olmuş, tekrar savaşa tutuşan Rusya ile Osmanlı Devleti arasında 1829 yılında imzalanan Edirne Anlaşması nda ise Padişah Prensliklere idari ve hukuki özerkliklerini de tanımanın yanı sıra ekonomik gelirlerinden vazgeçmek zorunda 65 Romen asilzadelerinin unvanıdır. (Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri, C.I, İstanbul, 1976, II. Baskı, s ) Mihail Guboğlu na göre, Romenlerin Bulgarlardan ve diğer daha eski Türk kavimlerinden aldığı boyar sözcüğü, beylik müessesinin bir adıdır. (bk. Guboğlu, s.763) 66 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C.V., Nizam-ı Cedid ve Tanzimat Devirleri ( ), 5. Baskı, Ankara, Kurt W. Treptow a göre Eflak ve Boğdan da Osmanlı-Fener yönetiminden kurtulmayı amaçlayan boyarlar, gizli gizli bu dernek ile ilişki içine girmişlerdir. Ancak, maksatları Moldova topraklarına Yunan yönetimini sokmak değil, Osmanlı Devletini zayıflatarak kendi hak ve çıkarlarını korumaktır. Eflak Prensi Alexandr Sutu nun Ocak 1821 de ölümüyle birlikte boyarlar Tudor Vladimirescu liderliğinde Bükreş te geçici bir hükümet kurmayı başarırlar. Tudor Vladimirescu, Rusya da eğitim görmüş, Osmanlı Rus savaşına katılarak Rusya dan cesareti ve gösterdiği başarıları nedeniyle madalyalar almış ve ayrıca Sırp ayaklanmasına aktif olarak katılmış bir köylüdür. Nitekim Şubat ta Padeş Bildirisi ile Osmanlı İmparatorluğuna isyan bayrağını açar. Başlangıçta Hetaeria Filiki hareketini desteklemekle birlikte Çarın siyasi ortam nedeniyle Yunan hareketinin başındaki Alexandr İpsilanti ye arkasını dönmesi nedeniyle o da desteğini çeker. Sonuçta, iki komutan birbirlerine düşman haline gelir ve Alexandr İpsilanti, tuzağa düşürmek suretiyle Tudor Vladimirescu yu öldürmeyi başarır. Kısa süre sonra Rusya nın da destek vermesinden faydalanan Osmanlılar Eflak a girerek disiplinsiz askerlerden oluşan Hetareia hareketini bastırırlar. Ancak, Tudor Vladimirescu nun başlattığı hareket liderini kaybetmesine rağmen amacına ulaşır ve padişah Prenslikleri kendi halkından liderlerin eline bırakır.(bk. Treptow, s ; Candea, s.53) 22

35 kalmıştır. Braila, Giurgiu ve Turnu daki Türk reayaları dağıtılmış, Osmanlı Devleti ile olan sınır Tuna nehri olarak belirlenmiştir. 67 Ayrıca Romen gemilerine Tuna da serbestçe seyir yapma hakkı garanti edilmiştir. Rusya, Osmanlıların savaş borçlarını ödemediği gerekçesiyle Prenslikleri 5 yıl süre ile (1834 yılına kadar) işgal etmiştir. Aynı anlaşma ile her Prenslik için birer komite kurulmuş ve bu komitelerin önerilerine bağlı olarak Organik Yönetmelik (Reglement Organique) adı verilen Yönetmelikler oluşturulmuştur. Bu husus, Osmanlı egemenliğini yalnızca ismen tanımış, asıl hakimiyeti Rusların kontrolü altındaki boyarlara bırakmıştır. Bu boyarların çoğunluğunu oluşturduğu meclisler tarafından Prensler seçilmeye başlanmıştır yüzyılın ikinci yarısından 19. yüzyılın ilk çeyreğine kadar geçen dönemde yavaş yavaş kendisini göstermeye başlayan aydınlanma ve tek bir ülke kurma yönündeki irade ortaya çıkmıştır. Bu dönem boyunca çeşitli Romen entellektüellerinin ve devlet adamlarının halkı şekillendirmesi, Avrupa da ve özellikle Fransa daki ayaklanma, köylülerin feodal derebeylerine karşı haklarını aramaya başlaması gibi sosyal etkenler nedeniyle, Avusturya, Rusya ve Osmanlı Devletinin çeşitli sorunlarına bağlı olarak Prensliklere eğilemediği bir anda 1848 yılında Romanya da devrim mücadelesi başlamıştır. Bu ihtilalde, Organik Yönetmelik te boyarlara verilen hakların köylülere nazaran daha fazla olması ve köylüleri daha zor durumlara düşürmesi nedeniyle çiftçi ve köylülerin de büyük bir çoğunluğu katılmıştır. Tek bir Romanya kurmayı amaçlayan bu hareket Avrupa daki halk hareketlerini ve milliyetçilik akımlarını İmparatorluklarına tehdit olarak algılayan Avusturya, Rusya ve Osmanlı İmparatorluklarının güçlerini birleştirmeleri nedeniyle bastırılabilmiştir. Ancak, hakim güçlere karşı Romen halkının bir araya gelerek milli bir birlik oluşturma, bağımsız bir devlet kurma ve feodal derebeylerini ortadan kaldırma iradesini göstermesi açısından önemli bir politik gelişme olmuştur. Diğer bir etkisi de Avrupa da, demokrasiye adım atmış olan devletlerin kamuoylarının bu bölgeye dikkatlerinin çekilmesi ve davalarında desteklemesini sağlamasıdır yılında ihtilali gerçekleştirmek isteyen liderlerin büyük çoğunluğu Avrupa da fikir olarak kendilerine yakın gördükleri bu ülkelere kaçmış ve orada 67 Treptow, s Shaw, s

36 birleşmiş bir Romanya fikrini yaymaya çalışmışlardır yıllarındaki Kırım Savaşında İngiltere, Fransa ve Osmanlı Ordularının Rusya yı yenilgiye uğratması üzerine aradıkları desteği bulabilmişlerdir. Nitekim, Paris te yapılan anlaşmada Eflak ve Boğdan ın durumu da değerlendirilmiştir. Her iki Prenslik, iç işlerinde özerklik sağlayan meclisler tarafından yönetilme hakkına sahip olabilmişlerdir. 69 Eflak ve Boğdan Prenslikleri, Osmanlı egemenliği altında kalmış ancak politik özerklikleri Avrupa devletlerinin garantisi altına alınmıştır. Söz konusu meclislere (Ad Hoc Divans), 1848 ayaklanmasına liderlik eden kişilerin çoğunluğu seçilmiştir. Bu mecliste köylüler de yer almış ve ihtilaldeki birleşmiş Romanya fikrini yine dile getirmeye başlamışlardır. Böyle bir fikrin yayılarak muhtemelen Transilvanya yı da içine almasından korkan Avusturya ile bölgeye yönelik başka planları olan ve birbirine kenetlenmiş bir Romanya istemeyen Çarist Rusya ve topraklarında başka ayrılıkçı milliyetçi hareketlere örnek olmasından çekinen Osmanlı İmparatorluğu anılan meclislerin taleplerini dikkate almamış, Eflak ve Boğdan ın yalnızca Merkezi Komisyon tarafından yönetilen ortak yasalara sahip olmalarını kararlaştırmıştır. 70 Fakat bu Meclisler, Avrupa devletlerinin arzu ettiğinin aksine her ikisi de Alexandr Cuza yı Meclis başkanı olarak seçmek suretiyle onun önderliğinde birliği sağlamakta muvaffak olmuşlardır. Bir kişinin önderliğinde tek bir devlet haline gelen Romanya nın bu oldu bittisi karşısında Osmanlı İmparatorluğu itiraz etmiş ve Avusturya onu desteklemiş, ancak İngiltere, Fransa, Rusya ve Prusya bölgede yeni karışıklıklara yol açabileceği görüşüyle bu seçimi kabul ettiklerinden yalnız kalmışlardır. Eflak ve Boğdan ın ayrı 69 Bu dönemde Eflak ve Boğdan ile en çok ilgilenen devlet Fransa olmuştur. Katolik Fransız kamuoyu Müslüman olan Osmanlı ve Ortodoks olan Ruslara düşmandırlar. Dolayısıyla Fransa İmparatoru Napolyon III.,milliyet fikirlerinin hamisi kesilerek Eflak ve Boğdan ı birleştirip tek bir millet haline getirmeye çalışmakta, böylece Avusturya-Macaristan ı zayıflatarak Rusya nın batı istikameti üzerinde ilerleme yollarını durdurmak niyetindedir. İngiltere ise temel olarak Avrupa daki hiçbir devletin bir diğerine üstün hale gelmesine izin vermemeye yönelik denge politikasını devam ettirmektedir. Ancak, Fransa İmparatorunun Rusya yı engellemek için Eflak ve Boğdan ı birleştirme fikrine karşı, Osmanlı nın toprak bütünlüğünün korunmasından yanadır. Rusya ise Fransa ile husumetini çözümlemiş, siyasi olarak Asya da İngiltere, Balkanlarda ise Avusturya ile uğraşmaya başlamıştır. Bu nedenle Balkanları istila etmek veya himayesi altına almak mümkün olmadığı taktirde küçük müstakil devletlere ayrılması fikrine sıcak bakmaya başlamıştır. Osmanlı Devleti ve Avusturya ise kendi topraklarında kötü bir örnek teşkil edecek olması nedeniyle bu birliğe sıcak bakmamaktaydılar. Sonuç olarak Eflak ve Boğdan birleşerek tek bir ülke haline gelememiş, ancak Paris anlaşması ile Eflak ve Boğdan a eski özerk statüleri verilmiş ve bu husus Avrupa Devletlerinin garantisi altına sokulmuştur. (bk. Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C.VI., İslahat Fermanı Devri , Ankara, Candea, s

37 ayrı meclisler tarafından idare edilmesi ancak bunların ikisinin de başında tek bir kişinin bulunması devlet idaresini mümkün kılmayan melez bir durum yarattığından Albay Cuza itiraz etmiştir. Babıali önce meclislerin birleştirilmesi talebine soğuk bakmış ancak uluslar arası durumun aleyhinde olduğunu görünce Eflak ve Boğdan ı büsbütün kaybetmemek için padişah 2 Kasım 1861 tarihli bir ferman ile istekleri kabul etmiştir. Bu şekilde Eflak ve Boğdan müşterek bir voyvodanın idaresi altında idari birliğe kavuşmuştur. İlk müşterek meclis 5 Şubat 1862 yılında toplanarak Romanya birliğini fiilen sağlamıştır. 71 Osmanlı Devletinin söz konusu prensliklerin tek bir voyvoda idaresi altında birleşerek Rus tehdidine karşı toprak bütünlüğü olan bir devlete dönüşmesini aslında desteklediği ve güçlü bir Romanya görme arzusu içinde olduğu da ileri sürülmektedir. 72 Curza ve ondan sonra iktidara gelen Carol I zamanında Romanya, bağımsız bir devlet olmak üzere gerekli tüm politik ve diplomatik çabaları göstermiş ayrıca diğer taraftan bunu gerektiğinde güç kullanarak elde etmesini sağlayacak bir ordu oluşturma gayreti içine girmiştir. Bu dönemde Rusya, iki strateji takip etmekteydi. Öncelikle Balkanlardaki Slav halkı Osmanlılara karşı kışkırtarak zayıflatmak ve Balkan dağlarını geçip İstanbul ile Boğazlara yaklaşmak, diğer yandan da kuzeydoğu Anadolu dan aşağıya İskenderun a inmek. Böylece hem sıcak denizlere ulaşacak hem de Balkanlardaki Slav devletler üzerindeki etkisini artırarak Avrupa daki gücünü perçinleyecekti. 73 Nitekim Ruslar Kırım Harbi esnasında bu yol üzerindeki en kestirme yol olan Dobruca yı işgal etmişler, ancak Paris Anlaşması hükümleriyle geriye çekilmek zorunda kalmışlardır. Bu dönemde Kırım halkından göçen yüz binlerce kişi Dobruca bölgesine iskan edilmişlerdir. Göçmenlerin yerleşim merkezi, Mecidiye kenti olmuştur. 74 Adını Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C.V, Nizam-ı Cedid ve Tanzimat Devirleri ( ), 5.Baskı, Ankara, 1988, s Kemal H. Karpat, s Shaw, s Kurşun, s

38 yılında tahta çıkan ve 1861 de ölen Sultan Abdülmecid den alan Mecidiye şehrinin planları İstanbul da çizilmiştir. 75 Buna karşılık Romanya nın bağımsızlığını kazanmak için liderlerinin önünde iki seçenek bulunmaktaydı. Bunlardan bir tanesi güney Avrupa ülkelerinde ortaya çıkan Osmanlı karşıtı hareketlere katılarak bağımsızlığını kendi kazanmaktı. Diğeri ise önce bağımsızlığını ilan edip sonra ya Avrupa güçlerinden birisinin Osmanlı ile savaşa giriştiği anda onunla birleşerek ya da Tuna da bağımsız bir Romanya devletinin kurulmasını isteyen güçlü Avrupa Devletlerinin desteğini alarak sağlamaktı. 76 Romanya Dışişleri Bakanı Mihail Kogalniceanu, 9 Mayıs 1877 de Balkanlarda Osmanlı Devletine karşı patlak veren isyan hareketlerini desteklediğini açıklamış ve 21 Mayıs 1877 de parlamento resmen bağımsızlığını ilan etmiştir. Rusya, Romanya topraklarından geçerek Haziran 1877 de Osmanlı Devletine savaş açmış ancak Plevne de Osman Paşa nın direnişini kıramayınca Romanya dan asker ve yardım talep etmiştir. Bu talebi zaten bir fırsat olarak bekleyen Romanya kralı 1877 sonbaharında Osmanlı Devletine harp ilan etmiş, Plevne nin ele geçirilmesinde ve harbinin kazanılmasında önemli rol oynamışlardır. Romanya, imzalanan Berlin Anlaşması ile bağımsızlığını kazanmıştır. Ancak Besarabya nın bu anlaşma esnasında Rusya ya bırakılması Romanya nın hayal kırıklığına sebep olmuştur. Bununla birlikte hem topraklarındaki Rus birliklerinin mevcudiyeti hem de Dobruca bölgesinde ekonomik ve stratejik açıdan Besarabya dan daha önemli olan Köstence Limanının ele geçirilmesi nedeniyle durumu kabullenmişlerdir. 77 Bu savaş sırasında Kuzey Dobruca nın nüfusunun % 65 ini, Güney Dobruca nın ise % 80 ini Müslüman Türkler oluşturmaktadır. Bu savaş ve sonrasında kadar Kırım Türkü ve Tatar Türkiye ve Bulgaristan a göç etmiştir Nihat Kaşıkçı ve Hasan Yılmaz Batum dan Burgaz a Karadeniz in Öte Yakası, Türk Metal Sendikası Araştırma Bürosu, Ağustos 2000, s Dan Berindei, The winning of Romania s Independence, Romania Foreign Sources on The Romanians, s Treptow, s Kurşun, s

39 Berlin Anlaşması Osmanlı Devleti için Avrupa siyaset sahnesinde bir dönüm noktasını teşkil etmektedir. Zira 19 yüzyılda Almanya, birliğini sağlamış ve hızla sanayileşen bir ülke olarak çıkmış ve İngiltere gibi ticaret sahnesinde pay almak istemiştir. Alman iktisadi girişim ve çalışmalarının en doğal ve en yakın gelişme zemini, tarıma elverişliliği daha yeni anlaşılan ve halkının gereksinimleri henüz artış göstermeye başlayan Balkan Yarımadası ile Osmanlı yönetimi altında bulunan Asya bölgesi olarak algılanmıştır. Önceleri İngiltere nin kontrolü altında olan Gotland adasını ele geçirmekle kuzeydeki İngiliz baskısını önlemeyi başaran Almanya, ticaret yolları üzerinde iktisadi olarak söz sahibi olmak için Osmanlı toprakları üzerinden geçecek ve Bağdat a kadar uzanacak demiryolu hattını oluşturma çabası içine girmişlerdir. Gotland-Bağdat hattı bağlantısının canlandırılması, Alman, Avusturya Osmanlı girişimi olan Viyana-Der-Saadet ve Alman Osmanlı girişimi olan Der-Saadet-Bağdat demiryolu ile eski ticaret hattının yeniden kullanımı sayesinde gerçekleşmiştir. 79 Söz konusu demiryolu hattı, Osmanlı nın hem askeri intikal vasıtası olarak hem de iktisadi gelişiminde büyük yarar sağlayacağı için Osmanlı Sultanının da desteklediği bir proje olmuştur. Almanya nın bu politikalarıyla Osmanlı İmparatorluğu ile ortak bir harekete girişmesi ve söz konusu faaliyetin her iki ülkenin de güçlenmeye başlamasına sebep olması hem İngiltere, hem Fransa ve hem de Rusya yı tedirgin etmiştir. Bu husus, 19 yüzyıla kadar, Rusya nın Karadeniz de ve Balkanlarda giriştiği her harekete karşı Osmanlı Devleti nin tarafını tutan ve toprak bütünlüğünü korumak gayesini güden İngiltere nin politikasını değiştirmesine sebep olmuştur. İngilizlerin bu andan itibaren değişen politikasını Balkanlarda bir birlik sağlamak ve bunu hem Almanya hem de Osmanlı İmparatorluğuna karşı kullanmak olarak özetleyebiliriz. Bu husus Lord Salisbury tarafından şöyle dile getirilmiştir: Biz İngilizler için tek doğal ve mantıklı politika varsa, o da, Gladston un Türkleri pılı pırtılarıyla birlikte Avrupa dan kovmak ilkesiyle özetlediği politikadır...idealimizdeki Balkanlar için en uygun olan, Balkanların anlaşma ve birliğiyle ortaya çıkacak şeklidir. Ne var ki, siz Balkanlılar kendiniz bunu engellediniz. 79 Boynar Waylet-Ernst Jackh, İmparatorluk Stratejileri ve Ortadoğu, İstanbul, 2004, s

40 Çünkü birbirinizle didiştiniz. Madem ki aranızda anlaşma ve birlik yok, o halde, Balkan yarımadası komşu devletlerden birine av olmaktan kurtulamayacaktır. 80 Avrupa devletlerinin ve bilhassa İngiltere nin Rusya ya karşı Osmanlı Devletinin varlığını devam ettirmek prensibinden vazgeçmesi ve güçlenen Almanya ya karşı artık devam edemeyeceğini değerlendirdiği Osmanlı Devletinin yıkılarak paylaşılması, nüfuz sahalarına bölünmesi politikasına dönmesidir arasında Transilvanya Avusturya egemenliği altında kalmıştır. Ancak burada yaşayan ve çoğunluğu oluşturan Romenler, Eflak ve Boğdan ın birleşerek Romanya yı teşkil etmelerinden etkilenmişlerdir. Kendi milli kimliklerinin farkına varan Romenler, Avusturya aristokrasisi ve burjuvası ile Macar derebeyleri ve burjuvasının baskısı altında kalmışlardır. Nitekim 1867 yılında Avusturya ve Macaristan monarşilerinin birleşmesiyle ortaya çıkan Avusturya Macaristan İmparatorluğu Transilvanya nın elde etmiş olduğu özerkliği almasının yanı sıra sosyal baskılara da sebep olmuştur. Romanya daki fikir adamları, burjuva ve ileri gelenler, Avusturya-Macaristan İmparatorluğunda gelişmekte olan olaylara karşı sürekli Transilvanya daki Romenlerin haklarını destekleyen bir tutum tavır takınmışlardır. Avusturya-Macaristan ın Transilvanya daki Romenlere karşı asimile etmeye yönelik baskısı ve Romanya nın bu tavra karşı tutumu, Avrupalı devletler tarafından sempatiyle karşılanmıştır. 82 Balkanlarda büyük devletlerin birbirlerine karşı duydukları kaygılar, Balkan ülkelerinin bir şekilde birleştirilerek bir diğer büyük ülkeye karşı kullanılması savına ortak olmalarını sağlamıştır. Milliyetçilik duyguları altında genişleme arzusuna kapılan 80 Boynar Waylet-Ernst Jackh, s Hakan Emanet, Deniz Hakimiyetinden Dünya Hakimiyetine Giden Yolda Türk Boğazları, İstanbul, 2003, s İtalya nın Bükreş teki Minister Plenipotentiary si Curtopassi tarafından yazılan 27 Temmuz 1893 tarihli mektup. (Ministero degli Affari Esteri, Roma, Arcivio Storico, S.38, Romania, Orijinal İtalyanca.) ile Viyana daki Belçika Büyükelçisi Van den Steen tarafından Belçika Dışişleri Bakanı na gönderilen 16 Eylül 1893 tarihli mektup (Dışişleri ve Dış Ticaret Bakanlığı, Brüksel, Politik Yazışmalar, Legations, Autriche, C.59, Belge 14, Orijinali Fransızca) bu durumu yansıtmaktadır. Söz konusu mektupların İngilizce çevirileri Romania Foreign Sources on the Romanians adlı dokümandan alınmıştır. 28

41 Balkan Devletlerine Rusya nın ve İngiltere nin kışkırtmaları ile Almanya ve Avusturya nın Akdeniz e inme politikaları eklenince Balkan Harbi patlamıştır. 83 Eflak ve Boğdan ın birleşerek Romanya yı oluşturmasından sonra Osmanlı Devletine karşı yaşanan bir diğer gelişme 1913 yılında Romanya nın Bulgaristan ın yayılmacı politikasına karşı Yunanistan ve Sırbistan a katılmasıyla gerçekleşmiştir. II. Balkan savaşının sona ermesinde önemli yeri olan bu birleşme neticesinde Bulgarlar geri çekilmek zorunda kalmış, Osmanlı İmparatorluğu Enver Paşa ve Talat Paşaların meclisteki tartışmalarda üstün gelmesi sonucu Trakya ya girerek Edirne yi geri alabilmişlerdir. 10 Ağustos 1913 te Bükreş te imzalanan anlaşma ile Romanya Dobruca nın güney kısmını da topraklarına katmayı başarmıştır. Dolayısıyla Romanya Birinci Dünya Harbinin başlangıcında Eflak, Boğdan ve Dobruca adındaki üç bölgeden teşkil edilmiş durumdadır. Coğrafi olarak enlem ve boylam arasında, doğu yönünden Karadeniz ve Besarabya, kuzeyde Rusya, Avusturya-Macaristan, batısında Sırbistan ve güneyinde de Tuna nehri ile Bulgaristan dan ayrılmış durumdadır. Yüzölçümü km 2, nüfusu ise 7.5 Milyon civarındadır. Müslüman Türk nüfus özellikle Dobruca bölgesinde yerleşmiş durumdadır ve yaklaşık kişilik nüfusun % 30 luk kısmını teşkil etmektedir. Romanya birliğini sağladıktan sonra ağır sanayii ve çelik üretimi gibi unsurlarda dışa bağlı bir devlet olmakla birlikte, tarım ürünleri, tekstil ve hayvancılık açısından kendisine yeterli olan bir ülke olmuş, halkının temel ihtiyaçlarını karşılayabilmiş ve sosyal-kültürel açıdan gelişme göstermiştir. Ayrıca kişilik bir ordu çıkarabilecek duruma gelmiştir. Bu nedenle Balkanların en kuvvetli devleti sayılmaktadır. Romanya, Bulgaristan dan ele geçirdiği toprakları elinde tutabilmek için Bükreş anlaşmasından sonra Yunanistan ve Sırbistan ile iyi ilişkilerini sürdürmeye gayret etmiştir. Aynı zamanda Fransa ve Rusya ile de gizli görüşmelerine devam etmektedir. Birinci Dünya Savaşı patlak verdiği zaman gerek Müttefikler gerekse İtilaf Devletleri Romanya yı kendi taraflarına çekmek için büyük çaba harcamışlardır. Müttefiklerin maksadı Romanya üzerinden Türkiye ye silah ve malzeme yardımı yapılmasını sağlamaktır. Ancak tarafsızlığını korumakta elinden geleni 83 Balkan Harbinden Günümüze Bakış, Harp Akademileri Yayını, İstanbul, Mayıs 1995, s.50 29

42 yapmakta olan Romanya bunu kabul etmemiştir. Bunun üzerine Avusturya sınırlarını Romanya ya kapayarak sınır gerisinde büyük ölçüde yığınak yapmaya başlamıştır. Romanya ise bu tehlikeye karşı bütün ordusunu Karpatlara toplamaya başlamıştır. İtilaf Devletleri ise başlangıçta Romanya nın tarafsız kalmasını arzu etmişlerdir. Bu çabalarında başarıya ulaştıktan sonra müttefiklerin sert politikaları sayesinde Romanya yı kendi taraflarına çekmek üzere görüşmelere başlamışlardır. İtilaf Devletlerinin maksadı ise Romanya yı kendi taraflarında harbe sokup Avusturya nın güney kanadında ciddi bir cephe açılmasını sağlamak, Müttefiklerin Bulgaristan ve Osmanlı Devletinden ayrılmalarını temin ederek lojistik imkanlarını kesmektir. Böylece Rusya da Sırbistan ı kolayca destekleyebilecektir. Romanya, her iki tarafında da durumunu çok iyi bildiğinden bundan faydalanmaya çalışmış, az özveriyle çok kazanç elde etmeye çalışmış, Romenlerle meskun olan bölgeleri ele geçirmeyi ve mümkün olduğunca çok maddi yardım kazanmayı amaçlamıştır. 84 Romanya bu tarafsızlığını 2 yıl süre ile 1916 yılına kadar sürdürebilmiştir. Ancak İtilaf Devletleri Romanya nın bu tutumuna karşı 1916 yazında kesin bir dille ya savaşa girmesi ya da toprak kazanma düşüncesinden vazgeçmesi gerektiğini belirten bir ültimatom vermişlerdir. Romanya, savaşa girmelerinden bir hafta sonra Rusların Selanik üzerinden Bulgarlara karşı taarruza geçmesi ve İngilizlerle Fransızların malzeme ve silah yardımı yapması garantisiyle 17 Ağustos 1917 tarihinde ittifak anlaşmasını imzalamıştır. Ayrıca bu anlaşma ile İtilaf Devletleri Romanya nın harpten sonraki barış görüşmelerinde Transilvanya, Banat ve Bukovina üzerindeki haklarını tanıyacaklarını beyan etmişlerdir. Karşılığında 10 gün sonra 27 Ağustos 1916 da savaşa girmiştir. 85 Her iki tarafın harekat planı kısaca şöyleydi: Romen ordusu Transilvanya üzerinden Budapeşte ye yürüyecek, dolayısıyla Avusturya Ordusu Rus Cephesinde tespit edilmiş olacaktı. Bununla aynı zamanda Bulgaristan a karşı Dobruca üzerinden Tırnova genel istikametinde bir taarruz daha düşünülüyordu. Buna karşılık Almanlar ve Avusturyalılar kuzeyden taarruz ederek mümkün olan Romen kuvvetlerini üzerlerine 84 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi Avrupa Cepheleri (Özet), Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1996, s Treptow, s.375; ayrıca bk. M. Neşet, Büyük Harpte Romanya Cephesi nde 6 ncı Türk Kolordusu, İstanbul, Askeri Matbaa, 1930, s

43 çekmeyi, Bulgar Ordusu ise Dobruca ya taarruz ederek Totrakan ve Silistre kalelerini ele geçirmeyi ve ayrıca Niğbolu civarında toplayacağı kuvvetleriyle Tuna yı geçip Bükreş e yürümeyi planlıyordu. Osmanlı Devleti ise bir kısım kuvvet ile Edirne ve civarında toplanarak Bulgar Ordusuna yardım edecekti. Bu maksatla 20 Temmuz 1916 da Başkomutanlık Vekaleti Bandırma da bulunan 5 nci Ordu Komutanlığı na verdiği bir emirle; bir kolordu ve iki ayrı tümenini genel karargah ihtiyatı olarak geri çekmesini bildirmiştir. 5 nci Ordu tarafından Romanya cephesi için 15 inci ve 25 inci Tümen ile 6 ncı Kolordu Karargahı görevlendirilmiştir ncı Kolordu Karargahı ve 25 nci Tümen 19 Eylül 1916, 15 nci Tümen ise 06 Ekim 1916 da intikal edebildiler. Harbin ilerleyen safhalarında 26 ncı Tümen de Romanya daki harekata katılmış ve 9 Kasım 1916 dan itibaren Mareşal Mackenzen emrine girmiştir. 87 Bükreş ele geçirildiğinde Mareşal Mackenzen ile birlikte 26 ncı Tümen den de bir kıta ona eşlik etmiştir. 88 Romanya cephesinde yaklaşık 2 yıl muharebelere iştirak eden Türk birliklerinden 26 ncı Tümen Nisan 1917 içinde İstanbul a, 25 Tümen Aralık 1917 de İstanbul a nakledilmişlerdir. 6ncı Kolordu karargahı 9 Mayıs 1918 tarihinde Köstence den vapurlarla hareket ederek 12 Mayıs 1918 de Batum a intikal etmiştir. 15 nci Tümen ise 13 Mayıs 1918 tarihinde kademe kademe Batum a aktarılmış, tümen karargahı 29 Haziran 1918 tarihinde Batum a varmıştır. 89 Birici Dünya Harbinin İtilaf Devletleri tarafından kazanılması üzerine Romanya arzu ettiği sonuçlara ulaşabilmiştir. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dağılmıştır. Bu İmparatorluğun 1775 yılında işgal ettiği Bucovina bölgesindeki Romanya Milli Kongresi 28 Kasım 1918 de Romanya ile birleştiklerini ilan etmiştir. 1 Aralık 1918 tarihinde ise Transilvanya ve Banat bölgesinden e yakın Romen Alba Iulia da toplanarak Mihai Viteazul liderliğinde Romanya ile birleştiklerini açılamışlardır. Günümüzde 1 Aralık tarihi, Romanya nın Milli Günü olarak 86 M. Neşet, s Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi Avrupa Cepheleri (Özet), s a.g.e. s a.g.e. s

44 kutlanmaktadır. Romanya nın bu kazanımları yıllarında imzalanan Versailles Barış Anlaşmaları ile uluslar arasında tanınmıştır Osmanlı Devletinin Prensliklere Genel Yaklaşımı Genel bir strateji olarak Osmanlıların Tuna Nehrini İmparatorluğun kuzey sınırı olarak kabul ettikleri ve Türklerin bu nehrin güneyinde yerleştirildikleri, Fatih Sultan Mehmet in politikasının Tuna nın güneyinde başka bir Devletin yerleşmesini engellemek ve daha önce buraya yerleşmiş olanları çıkarmak olduğu ileri sürülmektedir. 91 Yukarıdaki anlatımlardan sonra Osmanlı Devletinin tüm Karadeniz de etkili olduğu ancak bu bölgelerde demografik yapıyı kendi lehine çeviremediği ve özellikle Rusya ya karşı gerileme ve savunma durumuna geçtikten sonra göçmek zorunda kalan kitleleri Tuna nın güneyine yerleştirdiği doğrudur. Osmanlı İmparatorluğunun genişleme döneminde bugünkü Romanya toprakları, Avrupa kıtasına açılan koridor olarak stratejik bir önem kazanmıştır. Bu nedenle bazı yazarlar tarafından söz konusu bölge Avrupa nın Kapısı olarak görülmüş ve Romanyalıların Osmanlı İmparatorluğuna karşı Hıristiyanlığı ve Avrupa kıtasını savunma görevini üstlendiklerini ifade edilmiştir. Hatta Osmanlı İmparatorluğunun Romanya daki prenslikleri ülkelerine katmayarak vasal devlet halinde her zaman kendi kurumlarını, özerkliklerini ve özgürlüklerini tanımalarının sebebinin Romenlerin güçlü Osmanlı Orduları karşısında zaman zaman Avrupa Devletlerinin de desteğini sağlayarak gösterdikleri direniş ve sürekli başkaldırma olduğu ileri sürülmektedir. 92 Gerçekten de Eflak, Boğdan ve Transilvanya voyvodalarının mümkün olan her fırsatta Osmanlı Devletinin Avrupa dan çıkartılması veya İslam ın Avrupa da yayılmasının önüne geçilebilmesi için diğer Avrupalı devletlerin oluşturduğu kuvvetlere katıldıkları söylenebilir. Hatta kimi yazarlar tarafından Romenler çıkarcı ve sürekli taraf değiştiren bir dış politika izlemekle suçlanmışlardır. Ancak küçük ve zayıf bir devletin yanı başındaki devasa bir güç karşısında diplomatik becerilerini ve kısıtlı imkanlarını etkili bir şekilde kullanarak göreceli iç özerkliklerinin, kültürel ve siyasi kurumlarının 90 Candea, s Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ, 5. Baskı, İstanbul, 2004, s Candea, s

45 devamlılığını korumayı başardıklarını söylemek daha insaflıdır. Romen prenslikleri Tuna nın güneyinde yaşayanlara nazaran içişlerinde siyasal özerkliğe sahip olmuşlar, belli bir dönem hariç Osmanlıların onayıyla olsa da ileri gelen aileler arasından kendi yöneticilerini seçmişlerdir. 93 Bu mücadelenin, söz konusu Prensliklere yukarıda belirtilen özelliklerini korumalarında faydası olduğu görülmektedir. Ancak diğer taraftan Osmanlı Devletinin Eflak, Boğdan ve Transilvanya yı işgal edecek güçten yoksun olduğu ve bu nedenle bölgeyi ilhak edemeyerek bir çeşit kapitülasyon olan vasallık bağı ile kendisine bağlı kılmaya çabaladığını iddia etmenin de doğru olmadığı ortadadır. Osmanlı vesikalarında Eflak ve Boğdan voyvodalıklarının Mefruz-ül Kalem ve maktu-ül kadem min-küllü-l vücuh serbest oldukları hatırlatılarak voyvodaların serbestiyet ve istiklaliyet üzere tayin edildikleri belirtilmektedir. Ancak aynı zamanda dışişlerinde hiçbir şekilde serbest olamayacakları da ifade edilmekte, diğer devletlerle temas kurarak ittifak yapmalarının yasak olduğu, kendi başlarına savaş veya barış yapma iznine sahip olmadıkları vurgulanmaktadır. Nitekim bu tür maddelerin ihlali halinde Eflak, Boğdan ve Erdel e seferler düzenlenmiş, voyvodalar değiştirilmiş veya direnmeleri halinde öldürülmüş ya da ülkeden kaçmak zorunda kalmışlardır. 94 Romanya ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişkinin her iki tarafın da yöneticilerinin o dönemdeki uluslar arası ilişkiler dikkate alındığında en az zararla yürütülecek şekilde geliştiğini söylemek mümkündür. Osmanlılar, stratejik çıkarları doğrultusunda Romenlerle onları çok fazla sıkıştırmayan vergiler almayı ve ekonomik ilişkiler geliştirmeyi tercih etmişlerdir Kemal H. Karpat, s Mustafa Ali Mehmet, Romanya da Yayınlanan Belgeler Külliyatında Osmanlı Tarihine ve Türk Romen Münasebetlerine Dair Malumat Hakkında Bazı Mülahazalar, XI. Türk Tarih Kongresi, Ankara:5-9 Eylül 1990, Kongreye Sunulan Bildiriler, C.III., Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1994, s Kemal H. Karpat, Prenslikler tarafından İstanbul a yıllık olarak gönderilen gıda ürünlerinin vasallık ilişkisi sonucu ortaya çıkan bir tür vergi olduğu savını kabul etmemekte, bu ilişkinin daha çok görüşmeler sonucu belirlenen özel anlaşmalara ve mal değişimi geleneğine dayalı ticari işlemler olduğunu ileri sürmektedir. Ayrıca, Osmanlıların Romen prenslikleri ile ilişkisinde başlıca amacının yalnızca bu vergiyi almak olsaydı, Tuna nın güneyindeki bölgelerde yaptığı gibi Romanya yı da doğrudan vergilendirmeye tabi tutmak gibi çok daha karlı yöntemlere başvurabileceğini vurgulamaktadır. (bk. Kemal H. Karpat, s ) 33

46 Diğer taraftan Osmanlıların Eflak ve Boğdan Prensliklerine belgelerle kapitülasyonlar tanıdıkları meselesi halen tartışmalıdır. 96 Osmanlı Devleti, gücünün zirvesinde dahi bu bölgeyi ilhak etmek yerine Avrupa daki güç dengelerini ve diğer ülkelerin veya feodal yöneticilerin kötü yönetimlerinden faydalanarak bölgeden yıllık haraç almayı ve kendi kontrolü altındaki yöneticileri seçtirmeyi tercih etmiştir. Osmanlıların Balkanlardaki fetihlerinin nispeten kolay olmasının altında bu feodal derebeylerinin kendi aralarındaki çekişmelerinin ve halka karşı despotik davranışlarının büyük etkisi vardır. Osmanlı yöneticileri, feodal derebeylerinin birbirleri aralarındaki çekişmelerde dış yardım aramalarından faydalanmışlardır. Ayrıca, derebeylerinin yetersiz ordularına karşı Osmanlıların merkezi bir yetkiye bağlı askeri güçleri de onlara avantaj sağlamaktaydı. Son olarak da her bir Balkan devletinin içinde biri Macar ya da Latin Hıristiyanlarıyla diğeri de Osmanlılarla işbirliğine hazır iki hizip grup bulunmaktaydı. 97 Osmanlı ileri gelenlerinin özellikle genişleme döneminde tüm bu unsurları başarıyla kullanmalarına karşılık Romen yöneticilerin ise, özellikle duraklama ve gerileme devirlerinden itibaren olmak üzere yine aynı uluslar arası ilişkileri ve güç dengelerini kullanmak suretiyle kendi özerkliklerini ve kurumlarını, kültürlerini koruyacak şekilde, çoğunlukla da güçlüden ve Batı dünyasından yana başarılı bir dış politika yürüttükleri söylenebilir. Eflak, Boğdan ve Transilvanya nın Fatih Sultan Mehmet dönemindeki kısa bir süre hariç Osmanlı Devleti tarafından hiçbir zaman ilhak edilmemiş, her zaman özerk bir devlet statüsünde kalmıştır. Bugünkü Romanya nın temellerini oluşturan bu üç devlet yöneticilerinin, bölgede nüfuz sahibi olan büyük devletlerden birine, diğerine karşı gerekli desteği vermek suretiyle kendi özerkliklerini ellerinde tutmayı ve Avrupa da meydana gelen Milliyetçilik akımlarından da etkilenerek bir süre sonra inisiyatifi ele geçirip bağımsızlıklarını kazanmayı başardıkları 96 Osmanlı İmparatorluğunun diğer devletlerle veya nüfuzu altındaki ülkelerle ilişkisinin özünü teşkil eden Ahidname adı altındaki belgelerin ve kapitülasyonların Eflak ve Boğdan Prensliklerine verilip verilmediği tartışma konusudur. Eflak ve Boğdan a ait tek bir ahitname niteliğindeki belge tespit edilerek yayımlanabilmiştir. Bu belge Fatih Sultan Mehmed tarafından 1481 yılı başlarında Büyük Stefan a verilen bir Ahidname kopyasıdır ve aslı ele geçirilememiştir yılında Türk-Rus savaşı sırasında Boğdan ın Fokşan kasabasında anlaşma görüşmeleri devam ederken Boğdan boyarları eski Ahidnamelerden hatırda kalan maddeleri ileri sürmüşler ve Yıldırım Bayezid in Eflak Voyvodası Yaşlı Mircea ya 1391 yılında bir Ahidname verdiğini iddia etmişlerdir. Bu Ahidnamede Osmanlı tebaasının voyvodanın sultanla dostluğu devam ettiği sürece Boğdan topraklarına ve halkına zarar vermeyeceği, verginin miktarı ve alınma usulü, Eflak ve Boğdan topraklarına ayak basma şartları, Osmanlı tebaasının ve Müslüman halkın buralarda mülkiyet edinme hakkı, mescid veya cami yapma gibi maddeler içermektedir. (Mustafa Ali Mehmet, s ) 97 İnalcık, s.17 34

47 görülmektedir. Ancak, Prensliklerin Osmanlı Devletinin kendilerine özerkliklerini tanıyan egemenliğine karşı diğer Avrupalı güçlerle ittifaka geçip isyan ettikleri dönemlerde daha zor koşullarla karşı karşıya kaldıklarını da söylemek mümkündür. Nitekim Büyük Stefan ın halkına vasiyetinde, Osmanlılarla sayısız savaşa tutuşulmuş ve arada bir çok sıkıntı yaşanmış olsa da, dürüstlükleri nedeniyle gelecekte diğer komşularından daha çok Türklerin desteğine güvenmeleri gerektiğini söylediği resmi Romen kaynaklarında da yer almaktadır. 98 Belki de bu yüzden günümüzde Osmanlı Devletine ve onun devamı olan Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı genel olarak halk arasında düşmanca duygular beslenmeyen, Türk azınlıklara yönelik hiçbir sorunun yaşanmadığı bir ülke durumundadır. Nüfus yapısı açısından Osmanlı Türklerinin ve Kırım dan gelerek Romanya da yerleşen Tatar Türklerinin daha çok Tuna Nehrinin alt tarafında ve Dobruca bölgesinde yerleştiği görülmektedir. Bunun sebebinin Osmanlı yöneticilerinin gerek Karadeniz e ve gerektiğinde Avrupa içlerine geçiş sağlayabilecek stratejik bir bölge olan ve ayrıca ekonomik olarak da ticareti elinde tutan bir Dobruca da demografik yapıyı ellerinde tutmak istemeleri olduğu mütalaa edilmektedir. Eflak, Boğdan ve Dobruca Osmanlı İmparatorluğu için ekonomik olarak da önemli bir stratejik bölge olmuştur. Fatih Sultan Mehmet, Boğdan Voyvodası III. Aron un Osmanlı hakimiyetini kabul etmesinden iki yıl sonra 1456 yılında, Boğdan lı tüccarlara İstanbul da serbestçe ticaret yapma imtiyazını tanımıştır. Böylece doğu Avrupa nın Karadeniz e açılan ticareti Suceava daki limandan İstanbul, Edirne ve Bursa gibi İmparatorluğun ticaret merkezlerine akmış, bu bölge refaha kavuşturularak İmparatorluk için ekonomik kazanç elde edilebilmiştir. Eflak da ise özelikle Yerköy (Giurgiu) Eflak ve Osmanlı toprakları arasında bir ambar görevini üstlenmiştir. Eflak ın verimli ovalarında yetişen gıda ürünleri nüfusu sürekli artan İstanbul a deniz yoluyla aktarılabilmiştir (19 Mart 2005) 99 İnalcık, s

48 İKİNCİ BÖLÜM 2. T.C. İLE 1990 A KADAR İLİŞKİLER 2.1 İki Savaş Arası Dönem Lozan Anlaşmasının imzalanmasından sonra iki ülke arasındaki ilişkilerde zaman zaman uluslar arası güç dengelerinde farklı taraflarda yer alınmasına rağmen, kalıcı izler bırakacak seviyelere gelen hasmane bir tutum veya siyasi irade sergilenen gelişmeler yaşanmamıştır. Bunun aksine olarak, iki ülke arasında çıkar ilişkilerinin daha çok aynı yönde geliştiğini söylemek mümkündür. Özellikle, her iki ülkenin de çok kutuplu dünya düzeninde göreli özerklik sahibi olduğu dönemlerde birbirlerine yakınlaştıkları ve destek oldukları görülmüştür. Türkiye genel olarak mevcut statükoyu devam ettirme gayreti içinde bir dış politika izlemiş ve güç dengelerini çıkarları doğrultusunda kullanabilmiştir. 100 Bu dönemde Romanya da aynı gayret içinde olmuş ancak baskılara dayanamayarak gerek İkinci Dünya Savaşında gerekse İkinci Dünya Savaşı sonrasında şekillenen iki kutuplu dünya düzeninde Türkiye kadar başarılı olamamıştır Türk Şehitlikleri İki ülke arasında Lozan sonrası ilk dönemde Birinci Dünya Harbinde hayatını kaybetmiş olan şehitler gündeme gelmiş ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin Romanya Büyükelçisi Hamdullah Suphi Tanrıöver in girişimleri neticesinde ilk adımlar atılmıştır. Lozan Antlaşmasının 126 ncı maddesi ile ilgili olarak, 18 Eylül 1930 da Türk-Romen Hükümetleri arasında imzalanan, her iki ülkenin muharebe meydanlarında ölmüş veya hastalık sebebiyle vefat etmiş askerleri ile harp esirleri ve diğer şahısların mezarlarının idare ve muhafazasını temin hususundaki anlaşma ya uygun olarak Türkiye, dış politikada statükonun devamına aykırı görünen Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Hatay Meselesi, Kıbrıs Müdahalesi veya Kore ye, Afganistan a, Bosna-Hersek e asker gönderme gibi olaylar da yaşamıştır. Ancak bu olayların hepsi uluslar arası hukuka uygun olarak ve barışçıl yöntemlerle atılan adımlar olmuştur. Söz konusu olaylarda kazanımlar, ya uluslar arası anlaşmalardan kaynaklanan haklarının kullanılması, ya BM ler kararları çerçevesinde ya da Türkiye nin güvenliğini tehdit eden olayların gelişmeye başlaması sonucunda uluslar arası dengelerin gözetildiği bir inisiyatif sergilemek suretiyle elde edilmiştir. (Baskın Oran, Türk Dış Politikasının Temel İlkeleri, Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar C.I, Baskın Oran (drl.), İstanbul, İletişim yayınları, 2003, s.48-49) 36

49 yıllarında Romanya daki Türk Şehitlikleri 3 ayrı şehirde inşa edilmişlerdir. Bükreş Türk Şehitliği 1932 yılında kurulmuş olup, şehitlikte Birinci Dünya Savaşı nda Romanya da şehit düşen isimleri bilinen 400 şehit tek kabirlerde ve isimleri belirlenemeyen 535 şehit de toplu bir kabirde yatmaktadır. Şehitlikte 4 adet de gayri Müslim şehit bulunmaktadır. Şehitlik içerisinde Aralık 2000 içerisinde inşa edilen Üç Sütunlu Anıt üç kıtada Türk şehitlerinin varlığını sembolize etmektedir. Braila Türk Şehitliği, 1970 yılında Focşani Caddesi üzerinde halen bulunduğu yere nakledilmiştir. Şehitlikte, Birinci Dünya Savaşı esnasında Romanya da şehit düşen askerlerimizden ismi tespit edilebilen 12 şehit ayrı kabirlerde, ismi tespit edilemeyen 742 şehit ise toplu kabirde yatmaktadır. Slobozia Şehitliği, 1932 yılında Slobozia Belediyesince yaptırılmış olup, İngiliz, Fransız (Hint, Cezayir, Arap) ve Romen Şehitlerine ait mezarların da bulunduğu müşterek bir şehitliktir. Şehitlikte, Birinci Dünya Savaşı esnasında Romanya da şehit düşen 1461 şehidimizin yattığı toplu bir mezar, 32 tek mezar ve bir anıt bulunmaktadır Birinci Balkan Antantı Atatürk dönemi dış politikasında iki ülkenin de müdahil olduğu en göze batan olay, gelişen şartlara bağlı olarak kurulan Balkan Antantı dır. Bu dönemde uluslar arası ortamda Avrupa içi dinamikler arasındaki mücadele yeniden alevlenmiş, statükocu ve revizyonist devletler gruplaşmaları oluşmaya başlamıştır. Almanya yavaş yavaş eski gücüne kavuşmaya başladıkça çok katı hükümler içeren Versailles anlaşması karşısında İngiltere ve Fransa ya karşı revizyonist tutum içine girmiş, ona kayıplarını karşılama derdinde olan Bulgaristan ve Macaristan ile ekonomik gerekçeler nedeniyle Almanya yla birleşme arzusu güden Avusturya da ilave olmuştur. Romanya ise Birinci Dünya Savaşından en kazançlı çıkan devletlerden biri olduğu için (Avusturya dan Bukovina yı, Bulgaristan dan bir kısım Dobruca yı, Rusya dan Besarabya yı, Macaristan dan ise Banat ı almayı başarmıştır.) statükonun devamını arzu etmiştir. 101 Her iki taraf da stratejik konumu nedeniyle Türkiye ye yaklaşma ihtiyacı duymuş, diğer taraftan kuzeyde tarih boyunca tehdit oluşturan Rusya nın baskısı azalmış hatta dost haline gelmiştir. Bu iki gelişme, Türkiye nin nefes almasını ve güç dengelerinde egemenliğin yavaş yavaş Avrupa içinden çıkarak ABD ve Rusya gibi 101 Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi , 14. Baskı, Alkım Yayınları, Ankara, s

50 çevre ülkelerin eline geçtiği dönemde göreceli bir özerklik kazanmasına neden olmuştur. Türkiye, Avrupa daki güç dengelerinin değişimini iyi gözlemlemiş, mücadelenin eninde sonunda Balkanlarda ve kendi üzerinde odaklanabileceği endişesiyle tüm Balkan devletlerinin imkan ve kabiliyetlerini birleştirerek büyük güçlere yem olmamasını sağlayabilecek bölgesel dengeler arayışına girmiştir. Bu dönemde Türkiye nin, Yunanistan ile Lozan dan kalan anlaşmazlıklarını çözümlemiş olması büyük avantaj sağlamıştır. İki ülke arasındaki olumlu ortam içinde, 6-10 Ekim 1929 da Atina da düzenlenen Evrensel Barış Kongresinde Yunan eski başbakanı Papanastasiu nun Bir Balkan Birliği Enstitüsü kurulması teklifi ile ilk adım atılmıştır. Balkan devletleri kendi aralarında gayri resmi görüşmeler yapma kararı almışlar ve bu doğrultuda ilk kez 5 Ekim 1930 yılında Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya, Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya nın katılımı ile Atina da Birinci Balkan Konferansını icra etmişlerdir. İkinci Balkan Konferansı Ekim 1931 de İstanbul da, Üçüncü Balkan Konferansı Ekim 1932 de Bükreş te, Dördüncü Balkan Konferansı ise 5-11 Kasım 1933 te Selanik te toplanmıştır. 102 Diğer taraftan, daha konferanslar esnasında tüm Balkan Devletlerinin bu Paktı desteklemeyecekleri anlaşılmıştır. Bu nedenle Türkiye, Romanya ve Yunanistan samimi ilişkileri içerisinde paktın sıkı savunucuları olmuşlar ve bir yandan komşularıyla sınır ve azınlık anlaşmazlıkları yaşayan Bulgaristan ı ikna etmeye çalışırlarken diğer taraftan ikili ilişkileri daha da artırmaya çalışmışlardır. Bu kapsamda, Ekim 1933 ayında Romanya Dışişleri Bakanı Nicolae Titulescu Ankara ya gelmiş ve Türkiye ile Romanya arasında 17 Ekim 1933 tarihinde Ankara da karşılıklı olarak Dostluk, Ademi Tecavüz, Hakem ve Uzlaşma Muahedesi imzalanmıştır. 103 Bu dizi halindeki konferanslardan sonra 9 Şubat 1934 de Balkan Antantı Paktı Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya nın katılımı ile imzalanmıştır. Bu Pakta, 102 Melek Fırat, Yunanistan la İlişkiler, Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar C.I, Baskın Oran (drl.) İletişim Yayınları, İstanbul, 2003, s Sevim Ünsal, Atatürk ün Balkanlar daki Barışçıl Politikası, IX. Türk Tarih Kongresi, Ankara:21-25 Eylül 1981, Kongreye Sunulan Bildiriler, C. III., Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,

51 İtalya nın etkisi altındaki Arnavutluk ile daha ikinci konferansta istediklerini elde edemeyeceğini değerlendiren Bulgaristan imza koymamışlardır. Türkiye, tüm Balkan ülkelerinin desteğini almayacak bir Balkan Antantı nın güvenliği tam anlamıyla sağlamayacağının bilinciyle bu iki ülkeyi ikna etmek üzere çaba sarf etmiştir. Ancak sonuç olumsuz olmuştur. Balkan paktı, özünde Pakta imza koyan Balkan Devletlerinin Balkanlardaki sınırlarının bir başka Balkan Devletinin saldırısına karşı güvence altına almayı amaçlayan savunma anlaşmasıdır. Başka bir deyişle, söz konusu devletlerden birisinin Balkanlar haricindeki sınırlarına saldırı gelirse veya saldırı Balkan ülkeleri dışındaki bir ülkeden gelirse bu Paktın işlemesi söz konusu değildir. 104 Balkan paktı, ülkelerin çekingenlikleri ve ikili ilişkileri olduğu büyük güçleri kışkırtmak istememeleri ve bu yöndeki çekinceleri yüzünden gerekli savunma mekanizmasını oluşturmaktan uzak kalmıştır. Bazı Balkan ülkelerinin daha konferanslar sırasında çekilmesi veya olumsuz tavrını ortaya koyması da bölgesel işbirliğinin ve dolayısıyla güvenliğin oluşmasına engel olan diğer etkendir. Romanya Dışişleri Bakanı Nicolae Titulescu, Balkan Paktı nın zayıflamasına neden olan hususlardan birisini Romanya nın durumunu ortaya koyarak güzel özetlemektedir. Romanya, Yugoslavya nın Balkan Antantı imzalandıktan sonra diğer Balkan ülkelerinin onayını almadan Bulgaristan ile bir dostluk ve saldırmazlık anlaşması imzalamasını, Balkan Antantı nın temel savunma mantığının ihlali olarak algılamıştır. Zira Paktın 2 nci maddesine göre, tarafların paktı imzalamamış olan herhangi bir balkan ülkesine karşı, diğer tarafların izni olmaksızın herhangi bir siyasi yükümlülük üstlenmesi mümkün değildir. Romanya Dışişleri Bakanı Titulescu, bu durumu ortaya koyarken, Türkiye nin de Bulgaristan ile benzer bir anlaşma yapmış olduğunu, ancak söz konusu ikili anlaşmanın Balkan Antantı imzalanmadan önce akdedilmiş olması nedeniyle Türkiye nin paktı ihlal eden bir tavır sergilemediğini ve bir sorumluluk altında tutulamayacağını vurgulamaktadır. Diğer taraftan Türkiye nin Balkanlarda gerçekten güvenliği ve statükonun devamını sağlamak üzere paktın 104 Melek Fırat, s

52 imzalanması öncesinde Rusya ile daha önce yapmış olduğu anlaşma 105 doğrultusunda rızasını ve onayını almasını da doğru bulmuş ve hukuki davrandığını ortaya koymuştur. 106 Balkan Antantı na taraf olan bazı ülkelerin, Antantın ruhuna aykırı davranışlar içine girmesi, savunma mekanizmasını çökertmiş ve arzu edilen birlik beraberlik bozularak kaçınılmaz sonuç ortaya çıkmıştır. Türkiye ve Romanya nın Balkanlarda Paktın sadık savunucuları olmaları ile İngiltere ve Fransa nın Paktı destekleyecek olduklarını en başında açıklamaları, İtalya nın yanı sıra burada emelleri olan Almanya yı da tedirgin etmiştir. İtalya Paktı soğuk karşılamış, Almanya ise İngiltere ve Fransa nın kendisinin Balkanlardaki etkisini azaltmaya çalıştığını düşünmüş ve Türkiye nin bu yöndeki tutumundan rahatsızlık duymuştur. Türkiye diğer imza koyan taraflardan farklı olarak (Romanya, Yunanistan ve Yugoslavya öncelikle Bulgaristan a karşı tehdit algılamaktadırlar.) bu Paktı büyük devletlerin Balkanlardaki emellerine karşı koyabilecek ve kendisine en büyük tehdit olarak algıladığı İtalya yı durdurabilecek bir Pakt haline getirmek arzusunu gütmüştür. Ancak, Yugoslavya nın yukarıda belirtildiği gibi Bulgaristan ile ikili anlaşma imzalaması, İtalya nın siyasi manevraları, Milletler Cemiyetinin etkisiz kalması, İngiltere ve Fransa nın mütecaviz hareketlere karşı yatıştırma politikası gütmesi, Almanya nın Balkan ülkelerini yavaş yavaş ekonomik nüfuzu altına alması Balkan devletlerinin teker teker Almanya ve İtalya ya yaklaşmasına neden olmuştur. 107 Almanya Çekoslavakya yı işgal edip Skoda silah fabrikalarını ve ekonomisini ele geçirdikten sonra Romanya nın petrol kaynaklarına gözünü dikmiştir. 108 Sonuçta kaçınılmaz olan ortaya çıkmış ve bu devletlerin hepsi İkinci Dünya Savaşı esnasında ya da sonunda işgal edilmiş veya başka devletlerin nüfuzu altına girmiştir. 105 Türkiye ile Rusya arasında Dışişleri Bakanları Tevfik Rüştü Aras ve Çiçerin tarafından 17 Aralık 1925 tarihinde Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma kapsamında taraflar birbirlerinin güvenliğine tehlike oluşturabilecek hiçbir ittifaka ya da anlaşmaya katılmayacaklarını yükümlenmişlerdir. 106 Nicolae Titulescu, Romania s Foreign Policy (1937), Bükreş, 1994, S Mehmet Gönlübol, Cem Sar, Atatürk ve Türkiye nin Dış Politikası ( ), Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1990, s Nicolae Ciachir, Contributions Al Historie Des Relations RoumanoTurques Fondees Sur Les Documents Existans DansLes Archives Roumaines ( ), XII. Türk Tarih Kurultayı, Ankara Eylül 1994, Kongreye Sunulan Bildiriler, C.IV.. Türk tarih Kurumu Basımevi, Ankara,

53 2.1.3 Montrö Boğazlar Sözleşmesi Türkiye ile Romanya arasında bu dönemde yaşanan karşılıklı çıkar ilişkilerinden bir tanesi de 20 Temmuz 1936 tarihinde imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi sırasındadır. Türkiye, Lozan Anlaşması imzalanırken Boğazlar konusunda tam bağımsızlık ilkesine gölge düşüren bazı hususları kabul etmiştir. (Denetimin uluslar arası bir komisyonda olması, Boğazların etrafının askersizleştirilmesi gibi.) Milletler Cemiyeti nin işlevini görebileceği düşüncesi ve o günkü şartları nedeniyle bu durumu kabullenen Türkiye, İtalya nın saldırgan ve tehditkar tutumları karşısında İngiltere ve Fransa nın gereken sertlikte yanıt verememesi, Milletler Cemiyeti nin İtalya nın Habeşistan ı işgali karşısında bir şey yapamaması üzerine durumu uluslar arası gündeme taşımış ve Türkiye nin bu kritik sularda kendi güvenliğini sağlayabilmesi için gerekli değişikliklerin yapılmasını talep etmiştir. Bu çabasında Türkiye ye en fazla destek Romanya dan gelmiştir. Bunun nedeni, Romanya nın da Tuna dan yapılacak geçişleri denetleyecek iki farklı komisyonu dışarıdan baskılar sonucunda kabul etmek zorunda kalması ve bu hususu ulusal egemenliğine bir engel olarak görmesiydi. Diğer taraftan bir Balkan Paktı üyesi olması nedeniyle de Türkiye ye karşı desteğini vermiştir Savaş Dönemi Diplomasisi. Savaşın yaklaştığı dönemde Türkiye ile Romanya arasındaki diplomasi iyice yoğunlaşmıştır. Romanya nın Ankara Büyükelçisi V.Stoyka Dışişleri Bakanlığı na gönderdiği 12 Mart 1939 tarihli raporunda Balkan Antantı ve bölgesel işbirliğine yönelik olarak Türk Hükümeti ile tam bir görüş birliği içinde olduğunu rapor etmiştir yılında Romanya, Almanya nın giderek artan iktisadi baskısı ve saldırgan tutumu karşısında Türkiye nin tavrının ne olacağını açıklığa kavuşturma arzusunda olmuş ve Türk Hükümetinden Romanya nın Almanya tarafından bir saldırıya uğraması halinde tereddütsüz yanında yer alacağı yönünde cevap almıştır. Aynı dönemde Bulgaristan da Almanya ve Macaristan ın Romanya yı işgal etmesi halinde durumdan faydalanarak Dobruca nın Romanya kesimine gireceğini ve Türkiye nin böyle bir durumda ne şekilde 109 Kudret Özersay, Montreux Boğazlar Sözleşmesi, Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar C.I, Baskın Oran (Drl.), İletişim yayınları, İstanbul, 2003, s

54 davranacağını öğrenmeye çalışmıştır. Türkiye, diğer hiçbir Balkan Antantı na taraf devlet tepki göstermese de böyle bir durumda anlaşmadan doğan görevlerini yerine getirmekte tereddüt etmeyeceği ve Bulgaristan a savaş açacağını kesin bir dille ifade ederek ne kadar güvenilir bir müttefik olduğunu ortaya koymuştur. 110 Ancak Romanya kralının Nazizm yanlısı siyaset gütmeye başlamasından faydalanan Hitler Almanya sı Romanya ile 23 Mart 1939 da Ekonomik anlaşması imzalamış ve Romanya yı da yavaş yavaş nüfuz altına almaya başlamıştır. 111 Savaş başladıktan sonra Saraçoğlu nu Moskova daki diplomatik girişimlerinin Rusların Boğazlardaki talepleri yüzünden tıkanması ve sonuçsuz kalması neticesinde, Türkiye-İngiltere ve Fransa arasında Üçlü İttifak (Türkiye, İngiltere ve Fransa Arasında Karşılıklı Yardım Anlaşması) 19 Ekim 1939 tarihinde imzalanır. Bu anlaşmanın Türkiye-Romanya arasındaki ilişkiler açısından önemi, 3. maddede yatmaktadır. Söz konusu maddeye göre, İngiltere ve Fransa nın Romanya ya 13 Nisan 1939 da verdikleri güvenceler nedeniyle savaşa girmeleri halinde Türkiye onlara yardımcı olmayı, dolayısıyla Romanya ya yardımcı olmayı yükümlenmiştir. 112 İkinci Dünya Savaşının başlamasından sonra özellikle 1940 yılında Romanya da önemli siyasi değişiklikler olur ve başa gelen Ion Antonescu Hükümeti, Almanya nın nüfuzu altına girerek Balkan Antantından ayrılmayı tercih eder. Ancak bu dönemde dahi iki ülke arasındaki ilişkiler tamamen soğumamış ve devam ettirilmiştir. İon Antenesku, 1941 yılında Almanya nın talepleri ile Romanya ile Türkiye limanları arasındaki nakliyatı keser ve o dönemde Türkiye nin Romanya Büyükelçisi olan 110 Mehmet Ali Ekrem, Yıllarında Türk Romen İlişkileri, VIII. Türk Tarih Kongresi, Ankara:11-15 Ekim 1976, Kongreye Sunulan Bildiriler, C. III., Türk tarih Kurumu Basımevi, Ankara, Fahir Armaoğlu, s Nisan ayında İngiltere ve Fransa nın Yunanistan ve Romanya ya bu güvenceyi vermesinden sonra, dönemin Romanya Dışişleri Bakanı Grigore Gafenku dinlenme amacıyla İstanbul a gelmiş ve Şükrü Saraçoğlu ile görüşmüştür. Ziyaretin amacının; Romanya yı destekleyecek olan İngiliz ve Fransız gemilerine Türkiye nin Boğazlardan geçiş izni verip vermeyeceğinin belirlenmesi olduğu basında ileri sürülmüştür. O dönemde Sovyetleri dışlayacak bir tutum içinde olmak istemeyen Türkiye, İngiltere, Fransa ve Sovyetler Birliği arasında bir birlik sağlamanın yolunu aramış, Sovyetlerle karşı karşıya gelebileceği düşüncesiyle başlangıçta bu desteği vermeyi reddetmiştir. (William Hale, Türk Dış Politikası , İstanbul 2003, s. 62; Mustafa Aydın, İkinci Dünya Savaşı ve Türkiye, Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar C.I, Baskın Oran (drl.) İletişim yayınevi, İstanbul, 2003, s.417; Mehmet Ali Ekrem, Yıllarında Türk-Romen İlişkileri, VIII. Türk Tarih Kongresi, Ankara:11-15 Ekim 1976, Kongreye Sunulan Bildiriler, C. III., Türk tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1983 ) 42

55 Hamdullah Suphi Tanrıöver in söz konusu tedbirin her iki ülkenin ekonomisi için zararlı olacağı yönündeki telkinlerine rağmen kararından dönmez. Bu kararına gösterdiği gerekçe, İngiltere nin Türkiye de hava üsleri kurduğu ve bu uçaklara kendi elleriyle petrol getirmeyecekleridir. Almanya nın Balkan ülkelerini ele geçirerek Türkiye sınırına 60 km. mesafede durmaları üzerine Antonescu Türkiye yi Mihver tarafına çekmek için bir denemeye girişir. Büyükelçi Hamdullah Suphi Tanrıöver i çağırarak Almanya ile birlikte savaşa katılması yönünde telkinde bulunur. Ancak, Büyükelçiden Türkiye nin Almanya ya karşı bir savaşa girmek niyetinde olmadığını, Almanya nın saldırması halinde ise tüm gücüyle buna karşı koyacağı yönünde kati cevabını alır. Hitler, Sovyetlere saldırmak üzere hazırlıklarını tamamlamış durumdadır. Türkiye nin de Trakya sınırına asker yığdığını ve Almanya ile Almanya saldırmadıkça savaşa girmeyeceğini öğrenince Türkiye ile saldırmazlık paktı imzalar ve Sovyetlere saldırır. Bu husus, Türk Hükümetinin biraz nefes almasını sağlar. Romanya nın Türkiye yi Mihver tarafında savaşa çekmek için son teşebbüsü, Kafkasları Türkiye ye teklif etmesi şeklinde olur. Ancak, Büyükelçi Hamdullah Suphi Tanrıöver, Türkiye nin başka ülkelerin toraklarında gözü olmadığını ve Türkiye nin harp dışı kalmak siyasetine devam edeceğini belirtmiştir. Türkiye nin Romanya Büyükelçisi Hamdullah Suphi Tanrıöver in yılları arasındaki diplomatik temasları genel olarak şu şekilde özetlenmektedir: Romen tarafı Türkiye nin Mihver Devletleri tarafında savaşa girmesi için başlangıçta sert baskılarda ve hatta tehditlerde bulunmuş, ancak aynı kararlılıkta yanıtlar almıştır. Ancak bir süre sonra bu telkinler yumuşamış ve hatta zaman zaman iki devletin milli güvenlikleriyle ilgili bilgi alış verişi de olmuştur. Görüşmeler, genellikle dostça bir havada geçmiş, İkinci Dünya Savaşı nın Mihver Devletlerinin aleyhine sonuçlanacağı yavaş yavaş belirmeye başlayınca Büyükelçi H.Suphi Tanrıöver, Türk tarafının Romanya nın çıkarlarını kendi çıkarları gibi savunacağı mesajını Romen tarafına iletmiştir Mehmet Ali Ekrem, Hamdullah Suphi Tanrıöver in İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Bükreş teki Diplomatik Faaliyeti, XI. Türk Tarih Kongresi, Ankara:5-9 Eylül 1990, Kongreye Sunulan Bildiriler, C. VI, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,

56 Türkiye nin söz konusu siyasetinin arkasında muhtemelen Sovyetlerin savaş sonrasında Balkanlarda nüfuzunun artması ve Türkiye ye yönelik emellerinin daha güçlü bir şekilde ortaya çıkması kaygısı yatmaktadır. Nitekim Mustafa Kemal Atatürk ün daha savaş başlamadan önce 1932 yılında ABD Generali MacArthur ile yaptığı görüşmede İkinci Dünya Savaşının yılları arasında çıkacağını, ABD nin bu savaşa çekilmesi sonucu Almanya nın yenilgiye uğratılacağını, savaşın gerçek galiplerinin Avrupa devletleri değil, ABD ve Rusya olacağını, Rusya nın Balkanlarda ve doğu Avrupa da egemen güç haline geleceğini söylediği rivayet edilmektedir. 114 Bu kehanet gerçekleşmiş, Almanya, Fransa, İngiltere gibi Avrupa devletleri savaşın yıkımı altında eski güçlerini kaybetmişlerdir. Buna karşılık ABD ve Rusya gibi çevre ülkeler egemen güçler olarak sahneye çıkmışlardır. 2.4 Romanya nın Komünist Dönemi Boyunca İlişkiler Romanya İkinci Dünya Savaşının sonunda, Balkanlarda Sovyet nüfuz altına girmekten kendisini kurtaramamıştır. Stalin, kendi iç özerklikleri olan ama Rus Askeri ve polis gücü, eşitsiz ekonomik anlaşmalar ve Komünist partinin etkili noktalardaki adamları sayesinde Rusya ya bağlı uydu devletler yaratmayı başarmıştır. Macaristan, Polonya, Çekoslovakya, Bulgaristan gibi Romanya da bu durumdadır yılındaki barış anlaşmaları ile Romanya Besarabya ve kuzey Bukovina yı Rusya ya kaptırmıştır. Ülkenin başına 1946 yılında Köylü Partisi (Peasant Party) liderleri geçmiştir. Bu parti lideri İon Maniu, 1947 yılında ABD ve İngiliz ajanları ile işbirliği içinde olduğu iddiasıyla yargılanmış, Köylü Partisi dağıtılmıştır. Kral, saltanatı terk etmek zorunda kalmış, gelen Şubat ayında Sosyal Demokrat Parti Komünist Parti ile birleşerek parlamentoda 414 sandalyenin 405 ini almayı başarmıştır. Böylece Romanya da Komünist Parti iktidarı iyice ele geçirmiş ve Komünizm kök salarak Rusya nın nüfuz altına girmiştir. Romanya 1949 yılında Marshall Planına karşı oluşturulan COMECON (The Council for Mutual Economic Assistance) a üye olmuştur. Yine, Batı Almanya nın 114 Nimet Arsan, Atatürk ün Söylev Demeçleri, C. III, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 5. Baskı, 1997, s.133; William Hale, s.55 ve s71 de söz konusu görüşmenin yer aldığı dokümanları ortaya koymakta, ancak görüşmenin bir tutanağının elde edilememiş olması nedeniyle rivayet olabileceğini belirtmektedir. 44

57 NATO ya üye olması üzerine 1955 Mayıs ayında oluşturulan Savunma Paktı Varşova Paktı na üye olmuştur. Bu dönemde Türkiye ile Romanya arasında bahsedilmesi gereken bir husus Stoica Planı dır. 17 Eylül 1957 yılında dönemin Romanya Başbakanı Chivu Stoica tarafından ortaya atılan ve Arnavutluk, Bulgaristan, Türkiye ve Yugoslavya ya teklif edilen bu plan Bakan ülkeleri arasında ekonomik ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesini, uyuşmazlıkların çözümlenmesi veya işbirliğini engellememesi gibi hükümler içermiştir. Ancak söz konusu dönemde bahse konu plan, Romanya nın karşı blok içinde yer alıyor olması nedeniyle Türkiye yi NATO dan koparma girişimi olarak algılanmış ve Yunanistan ile birlikte reddedilmiştir. 115 Romanya, 1960 lardan itibaren COMECON da ülkelerine verilen ham madde üreticisi olma rolünü beğenmeyerek (Romen liderler daha sanayileşmiş bir ülke olmak istemiş ve bu durumu milli egemenlik haklarına bir saldırı saymışlardır.) yavaş yavaş Rus nüfuzunun aksine tavırlar almaya başlamışlardır. Bu dönemde Yugoslavya ile ikili hidroelektrik enerjisi anlaşması yapmışlar, Çin in Rusya nın karşı yöndeki görüşüne rağmen COMECON un tam üyesi olmasını önermişler ve Rusya yı COMECON dan ayrılmakla tehdit etmişlerdir. Gheorghiu-Dej in 1965 yılındaki ölümünden sonra başa geçen Nicolae Çavuşescu da benzer politikayı sürdürmüş, Batı Almanya ile 1967 yılında diplomatik ilişkilere girişmiş, 1971 yılında Pekin i ziyaret etmiş, 1972 yılında ABD ile Batı Almanya Devlet Başkanlarını Bükreş te kabul etmiştir. 116 Bu dönemden itibaren Romanya nın bağlantısızlar kanadında yer almaya başladığını söylemek mümkündür. Karşı paktlarda yer alınan söz konusu yıllar boyunca Türkiye-Romanya arasındaki ilişkiler çok yoğun değildir. Ancak, diğer taraftan herhangi bir hasmane tutum yaşandığını söylemek de mümkün değildir. Nitekim karşıt bloklarda yer alınmasına rağmen Çavuşescu, 26 Mart 1969 yılında Ankara ya resmi bir 115 İlhan UZGEL, Balkanlarla İlişkiler, Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar C. II, Baskın Oran (Drl.), İletişim yayınları, İstanbul, 2003, s Peter Calvocoressi, World Politics , 8 nci baskı, 2001, s (Aslında Romanya da 1950 lerden itibaren başlayan bu negatif tavrın nedeni bir ölçüde Slav değil Latin ırkından olmaları ve İkinci Dünya Savaşı öncesinde zaten kötü olan ilişkilerine ilave olarak savaştan sonra Besarabya ve Bukovina yı Sovyetlere bırakmak zorunda kalmalarıdır. Bk. Armaoğlu,s.481) 45

58 ziyaret gerçekleştirmiştir. 117 Türkiye de özellikle Ecevit iktidarları sırasında Balkanlara ilgi göstermiştir teki Ecevit Hükümetinin Dışişleri Bakanı Turan Güneş ilk dış gezisini Romanya ya yapmış, Ecevit ikinci kez başbakan olduğu 1978 yılında ABD ile yaşadığı Kıbrıs, afyon ekimi ve silah ambargosu gibi sorunlar yüzünden geliştirdiği silahlanmaya ağırlık vermek yerine komşu ülkelerle iyi ilişkiler kurarak güvenliği sağlama politikası doğrultusunda Romanya yı da ziyaret etmiştir. 118 Romanya, Çavuşescu döneminde Rusya ya karşı ulusal egemenliğini öne çıkartan bir politika gütmekle birlikte, içte liderinin aşırı baskısı nedeniyle sıkıntılar yaşanmaya başlamıştır. Çavuşescu nun gücü kendi elinde tutmasını sağlayacak şekilde aile içindeki kişileri önemli mevkilere getirmesi (eşi Elena Çavuşescu en etkili kişilerden bir olmuş, oğlu ve yaklaşık 50 yakını yüksek makamlara atandırılmıştır.), Bükreş teki yüzlerce hektarlık alandaki evlerin yıkılarak son derece gösterişli bir Cumhuriyet Sarayı yapımına başlanması (Bugün Parlamento Sarayı olarak adlandırılan bu bina dünyada en büyük kapalı alana sahip ikinci binadır.), dış borcu ne pahasına olursa olsun ödeme saplantısı içerisine girilerek halka büyük sıkıntılar yaşatılmaya başlanması (Bu politika evlerde ısıtma sistemlerinin kapatılması, tek bir 40 Wattlık lambayla aydınlatma sağlanması gibi boyutlara varmıştır.) sonunda halkın ayaklanması ile sonuçlanmıştır yılı sonunda öncelikle Transilvanya da zaten kültürel kimliklerini elde etmeye çalışan Macar azınlığın hareketleri ile başlayan isyan kısa zamanda Bükreş e kadar yayılmış, ordunun halk tarafında yer alması nedeniyle Çavuşescu ve eşi yakalanarak idam edilmişlerdir. Komünist Parti, sosyalist reform partisine dönüşmüş ve Milli Kurtuluş Örgütü (National Salvation Front, NSF) adını almıştır. Bu örgütün başına Çavuşescu nun rakibi olan İon İliescu geçmiştir. Örgüt ve lideri İon İliescu, yapılan seçimler sonucunda, eski Komünist Partisini, basın yayın organlarını, yerel makamları ve gizli servisi kullanarak NSF nin gücünü korumaya çalışmakla suçlanmış, ancak % 66 oy oranını almayı başarmış ve Devlet Başkanı olarak seçilmiştir. Ülke bir süre daha iç karışıklıklar ve çalkalanmalar yaşamış, Bükreş te çıkan gösterilerin sertlikle bastırılma biçimi Batılı ülkelerin desteklerini ve yardımlarını çekmesine neden olmuş ancak daha sonra İon İliescu, serbest Pazar ilkesiyle liberal Haziran Uzgel, s

59 ekonomiye yönelerek ve demokratik reformlar yaparak ülkede güvenliği tesis etmeyi başarmıştır. 119 İliescu, Türkiye ile de iyi ilişkiler kurmuş ve Türk iş adamlarının Romanya da etkinliği başlamıştır. Başka bir deyişle Türkiye, uluslar arası kamuoyu tarafından bütün desteğin çekildiği, Romen devlet adamlarının yalnızlığa itildiği bu dönemde Romanya nın yanında olmuştur. 119 D.Gowland, B.O Neill, R. Dunphy, The European Mosaic Contemporary Politics, Economics and Culture, İkinci baskı, 2000, s

60 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM SONRASI İLİŞKİLER Türkiye nin son on yılda Romanya olan ilişkileri başlıca üç konu üzerinde yoğunlaşmıştır. Bunlar, Romanya nın NATO ya girişi sürecinde Türkiye nin verdiği destek, iki ülke arasında giderek artan ekonomik işbirliği ve Türkiye nin PKK nın Romanya topraklarında yürüttüğü faaliyetlere karşı duyduğu sıkıntıyı ileterek bu terörist örgüt üzerine gidilmesidir. 3.1 Siyasi İlişkiler İki ülke arasındaki siyasi ilişkiler 1990 yılından itibaren ciddi bir atılım göstererek son derece hızlı bir şekilde gelişmiştir. Ülkenin bir kaos ortamı içinde bulunduğu bu dönemde uluslar arası toplumdan yardım elini uzatan ve ülkeye ziyarette bulunan ikinci ülke Cumhurbaşkanı Turgut Özal olmuştur. Onun tarafından Eylül 1991 tarihleri arasında icra edilerek başlatılan üst düzey lider ziyaretleri sonraki yıllarda artan bir ivme ile devam etmiştir. Son 14 yılda üst düzey siyasi temaslar aşağıdaki şekilde sıralanmaktadır Karşılıklı Ziyaretler ve Temaslar Turgut Özal ın ziyaretinde iki ülke arasında Dostluk, İyi Komşuluk ve İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır. Ondan sonra devlet başkanları düzeyinde ziyaretler; Türk tarafında Mart 1994, 7 Mart 1995, 18 Nisan 1996, 24 Kasım 1997, 3-4 Aralık 1998 tarihlerindeki Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in ziyaretleri ardından Haziran 2001 ve 8-9 Temmuz 2004 tarihlerinde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Romanya ziyaretleri ile devam etmiştir Eylül 1993, 17 Eylül 1994, 23 Kasım 1995, Mayıs 2002 ve Aralık 2003 tarihleri arasında, Romanya Cumhurbaşkanı Ion Iliescu ve Nisan 1997, Nisan ve 28 Temmuz 1998, 6-7 Temmuz ve 17 Kasım 1999 tarihlerinde Cumhurbaşkanı Sn. Emil Constantinescu Türkiye'de resmi ziyaretlerde bulunmuştur. Ayrıca Haziran 2004 tarihinde de Cumhurbaşkanı Ion Iliescu İstanbul'daki NATO Zirvesine katılmıştır (19 Mart 2005) 48

61 1990 sonrasında, Başbakan düzeyinde Bükreş'e Haziran 1998 tarihinde Mesut Yılmaz, 12 Şubat 2000'de Bülent Ecevit ve Mayıs 2004'te Recep Tayyip Erdoğan tarafından ziyaretler düzenlenmiştir. Romen tarafından ise Ankara ya Ocak 1991'de Petre Roman, 19 Şubat 2002 ve 7 Mayıs 2003'te Adrian Nastase ziyarette bulunmuş, ayrıca Adrian Nastase, Haziran 2004 tarihinde İstanbul'daki NATO Zirvesine ve Temmuz 2004'te Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kızının evlilik törenine katılmıştır. Devlet Başkanı ve Başbakan düzeyindeki ziyaretlerin haricinde iki ülkenin Bakanları da karşılıklı temaslarda bulunmuşlardır. Özellikle Dışişleri Bakanları arasında 1990, 1991, 1992, 1993, 1995, 1998'de karşılıklı ziyaretler gerçekleşmiş, 2000 yılından sonra Romanya Dışişleri Bakanı Mircea Geoana 28 Subat 2001 ve 4 Nisan 2003 tarihlerinde Türkiye'yi iki defa ziyaret ederek Haziran 2004'te İstanbul'daki NATO Zirvesine katılmıştır. 8-9 Temmuz 2004 tarihlerinde ise Türkiye nin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül Romanya'yı ziyaret etmiştir İşbirliği Yapılan Kurum ve Kuruluşlar Tüm Devlet Başkanları, Başbakan ve Bakanlar düzeyinde icra dilen bu ziyaret ve temaslarda, liderler her türlü ikili meselenin yanı sıra bölgesel meseleleri de karşılıklı olarak irdeleme ve çözüm arama imkanı bulmaktadırlar. Bölgede sosyal ve kültürel alanlarda, yatırımların teşviki, ulaşım, enerji nakli, haberleşme gibi ekonomik ve ticari konularda, organize ve sınır aşan suçlara karşı mücadele gibi konularda siyasi liderler işbirliği içindedirler. Bu maksatla her iki ülke de AGİT üyesidir ve ayrıca Güney-Doğu Avrupa Ülkeleri İşbirliği Süreci'ne, Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ), Güneydoğu Avrupa İstikrar Paktı, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Girişimi (SECİ), Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubuna (BLACKSEAFOR) ve diğer bölgesel işbirliği kuruluşlara katılmışlardır (19 Mart 2005). Bu kurum ve örgütlerin detayları ve kurulma gerekçeleri igili oldukları bölümlerde işlenmiştir. 49

62 3.1.3 Vize Uygulaması Romanya, AB ye giriş süreci içerisinde, uyum yasaları doğrultusunda T.C. vatandaşlarına Mayıs 2004 tarihinden itibaren vize uygulamasına başlamıştır. Türkiye de başlangıçta Romen vatandaşlarına vize uygulamış ancak daha sonra uluslar arası ilişkilerde esas olan mütekabiliyet ilkesine ters olarak tek taraflı yumuşatma kararı almıştır. Buna göre, Romen vatandaşlarına turistik maksatlarla Türkiye yi ziyaret etmek istemeleri halinde ülkeye giriş noktalarında (Tüm deniz, kara veya hava yolu ile giriş noktalarında) 10 ABD Doları karşılığında vize alma kolaylığı tanınmıştır. 122 Bu kararın arkasında, Türkiye nin Bükreş Büyükelçiliği nin bir anda karşı karşıya kaldığı yoğun vize taleplerine karşı kadro ve mevcut açısından donanımlı olmamasının yanı sıra Romanya dan Türkiye ye giden turistlerin sayısındaki keskin düşüş nedeniyle Turizm şirketlerinin talepleri yatmaktadır. Bükreş Büyükelçiliği, yer ve donanım açısından yetersiz kalan Konsolosluk bölümünü kısa bir sürede yenilemiş ve son derece iyi şartlara sahip bir Konsolosluk bölümünü hizmete sokabilmiştir. Fakat, gerçekçi ve uygulanabilir bir vize programı için halen yeterli miktarda kadro ve bu kadroları donatacak personel ihtiyacı devam etmektedir. Romanya nın Türk vatandaşlarına vize uygulaması, Türkiye den Romanya ya yoğun bir turizm trafiği olmadığından daha çok bu ülkede aktif faaliyette bulunan çok miktardaki iş adamlarını ve çalışanlarını etkilemektedir. Ancak Romanya, iki ülke arasındaki iyi ilişkilere bağlı olarak Türk işadamlarına vize alımında bir takım kolaylıklar getirecek girişimleri başlatmak üzeredir Ekonomik İlişkiler Romanya nın 1990 Sonrası Ekonomik Gelişimi Romanya da geçiş sürecinin diğer sosyalist bloğa dahil Orta Avrupa ülkelerine nazaran daha zor gerçekleştiği iddia edilmektedir. Resmi makamlarca 1989 yılından 122 Romanian tourists may obtain visas at Turkey s borders for USD 10 Mediafax, 31 Mayıs Laura Lica, Romania and Turkey make plans for energy trade and EU support Bucharest Daily News, 28 Mart

63 önce özel sektörün GSMH ya katkısı % 12.8 olarak verilmektedir. 124 Buradan görüldüğü gibi ülkenin ekonomisinin çok büyük bir kısmı devletin elindedir. Komünist dönem boyunca, Romen halkı temel ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanması fikrine alıştırılmıştır. Halen Romanya da mevcut olan sosyal konutların büyük çoğunluğu özellikle Nicolae Çavuşescu döneminde üretilmiştir. O dönemde her yeni evlenen çifte devlet tarafından bir ev verildiği ve bunların kiralarının son derece sembolik rakamlarda tutulduğu, yaklaşık 30 ila 110 metrekare arasında değişen bu konutların tahsisinin çocuk sayısının esas alınmasıyla gerçekleştirildiği, herkesin sağlık sigortasının bulunduğu ve eğitim imkanının devlet tarafından öğrencinin gösterdiği performansa ve sınava göre sağlanabildiği ifade edilmektedir. Ancak Çavuşescu nun tüm ülke borçlarını ödeme saplantısı, ekonomide enerji tüketimi çok olan ağır sanayii yatırımlarının artırılması, batı teknolojisinin ülkeye girişinin devam etmemesi, herkese iş verileceği yönündeki gerçekçi olmayan hükümet politikasının getirdiği motivasyonsuzluk ve halkın son derece ağır şartlarda çalıştırılarak inanılmaz kısıtlamalara gidilmesi devrimi tetikleyen ekonomik gerekçelerden en belli başlısını teşkil etmiştir. Aylık yaklaşık 60 ABD Doları gibi bir gelir ile geçinebilen ve sağlık, eğitim, yaşam yeri, tatil gibi temel ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılayabilen geniş halk kitleleri, bu ihtilalden sonra serbest piyasa ekonomisi ile birlikte nasıl bir hayat süreceklerinin telaşına düşmüştür. Geçiş dönemi için belirgin politikaları olmayan hazırlıklı bir siyasi otoritenin tesis edilemediği veya ülkenin çizgisinin ne şekilde yönleneceğinin tam olarak kesin olmadığı bu dönemde halk, ekonomik sistem açısından da bir boşluk yaşamıştır sonrasındaki Tablo-1 de sunulan ekonomik veriler, Romanya nın inişlerle ve çıkışlarla dolu bir süreçten geçtiğini göstermektedir yılları arasında ülkenin Gayri Safi Milli Hasılası keskin düşüşler göstermiştir. Daha sonra bir toparlanma sürecine giren ülke, üretebilmeye başlamış, ancak bu süreç yılları arasındaki ikinci bir gerilemeyle sarsılmıştır. GSMH daki % 6-7 lik bir gerileme ülkenin dengelerini bozmuş ve hem dış borç hem de döviz rezervlerindeki erime ülkeyi 1999 başında ciddi bir ödeme krizinin eşiğine getirmiştir da alınan sert kemer sıkma önlemleri ile bütçe açığı GSMH nin % 4 üne indirilebilmiş, aynı yıl IMF ile standby anlaşması imzalanmıştır. 124 Explore Romania 2004, s

64 Tablo-1 ROMANYA EKONOMİK DURUMU Yıllar Konular Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) (Bir önceki yıla oranla değişim) - endüstri - 12,8-13,7 1,0 3,4 5,6 6,9-8,0-5,3-1,5 5,9 4,4 6,0 4,6 - tarım - 12,3-12,0 13,9 2,9 4,6-4,2-1,3-10,4 3,3-18,1 28,0-7,0 3,0 - inşaat - 19,4-5,6 24,7 27,4 6,8 0,8-19,3-4,5-2,3 6,3 11,1 7,6 7,0 - hizmet - 7,6 1,6-2,3-2,2 8,2 5,5-10,2-0,7-0,6 5,5 3,6 6,4 5,2 Dış Ticaret (Milyar $): Milyar Dolar Milyar Euro İthalat (CİF) 5,793 6,260 6,522 7,109 10,278 11,435 11,280 11,838 10,557 13,055 17,383 18,881 21,201 İhracat (FOB) 4,266 4,364 4,892 6,151 7,910 8,084 8,431 8,302 8,487 10,367 12,722 14,675 15,614 Denge - 1,527-1,896-1,630-0,958-2,368-3,351-2,849-3,536-2,070-2,688-4,661 `- 4,206-5,587 Tüketici Fiyatları Endeksi - Aralık - önceki yıl Aralık , ,8 40,7 30,3 17,8 14,1 Kaynak: Explore Romania, s.155, 158, 172 (Romanya Milli İstatistik Enstitüsü verilerinden derlenmiştir.) 52

65 Romanya nın dış ticareti sürekli açık vermektedir. Buna bağlı olarak dış borç seviyesi her geçen yıl artış göstermektedir. Romanya nın belli başlı ihracat ve ithalat mallarına yönelik verileri Tablo-2 de sunulmuştur. Tablo-2 BAŞLICA MAL GRUPLARI İTİBARİYLE ROMANYA'NIN İHRACATI (milyon ) 2003 (Ocak- Ekim) 2004 (Ocak- Ekim) Değişim (%) Mal Grupları ve Fasıllar 2003 Pay (%) Tekstil ve Konfeksiyon (50-63) 3.962,9 22,7 3332, ,2 6,4 Makina ve elektirikli ev aletleri (84-85) 2.504,6 17,6 2066, ,9 33,6 Demir-çelik ve diğer metallar (72-76,83) 2.016,9 15,2 1646, ,2 44,8 Ayakkabı, şapka,şemsiye (64) 1.272,2 6,7 1094, ,1-4,0 Ham petrol ve mineral yağlar (25-27) 1.098,0 7,5 974, ,0 19,6 Ulaşım Araçları (86-87) 893,6 6,1 713,4 960,3 34,6 Mobilya ve aydınlatma cihazları (94) 875,8 5,4 723,6 843,7 16,6 Ağaç ürünleri - mobilya hariç (44) 708,6 4,0 601,8 696,9 15,8 Kimyasal ürünler (28-38) 580,6 4,0 472,4 631,1 33,6 Plastik ve kauçuk ürünler (39-40) 508,4 3,8 423,1 594,1 40,4 Seramik ve cam ürünler (69-70) 213,0 1,1 180,0 177,5-1,4 Canlı hayvan ve hayvansal ürünler (01-04) 188,7 1,0 155,0 160,7 3,7 Ham deri (41-42) 188,3 1,0 156,2 164,2 5,1 Meyve ve Sebze (07-12) 170,9 1,0 110,7 159,7 44,2 Kağıt hamuru, kağıt ve basılı yayınlar (48-49) 134,5 0,8 113,8 123,9 8,9 Gıda, içki ve tütün (16-24) 110,9 0,6 86,1 93,5 8,6 Müzik cihaz.,saat, medikal ve optik cihaz(90) 72,9 0,5 59,5 80,8 35,9 Hayvansal ve bitkisel yağlar (15) 27,5 0,3 48,0 53,9 12,2 Diğerleri 85,4 0,4 74,1 60,1-18,9 Toplam ,3 100, , ,7 20,8 Kaynak: Romanya İstatistik Enstitüsü Dış Ticaret İstatistikleri 2004 Ekim Aylık Bülteni 53

66 Tablo-2 (Devam) BASLICA MAL GRUPLARIYLA ROMANYA'NIN İTHALATI (milyon ) 2003 (Ocak- Ekim) 2004 (Ocak- Ekim) Mal Grupları ve Fasıllar 2003 Pay (%) Makina ve elektrikli ev aletleri (84-85) 5.079,0 24,0 4100, ,6 20,9 Tekstil ve Konfeksiyon (50-63) 3.152,8 14,9 2599, ,3 5,1 Ham petrol ve mineral yağlar (25-27) 2.621,2 12,4 2122, ,8 30,2 Kimyasal ürünler (28-38) 1.686,6 8,0 1388, ,0 20,1 Demir-çelik ve diğer metallar (72-76,83) 1.629,4 7,7 1335, ,8 31,0 Ulaşım Araçları (86-87) 1.311,1 6,2 1058, ,5 77,3 Plastik ve kauçuk ürünler (39-40) 1.255,5 5,9 1047, ,1 19,3 Ham deri (41-42) 667,3 3,1 550,3 536,5-2,5 Gıda, içki ve tütün (16-24) 622,8 2,9 521,9 580,4 11,2 Meyve ve Sebze (07-12) 596,1 2,8 461,8 470,1 1,8 Kağıt hamuru, kağıt ve basılı yayınlar (48-49) 499,8 2,4 413,3 453,8 9,8 Müzik cihaz.,saat,medical ve optik cihaz.(90) 472,1 2,2 383,8 386,5 0,7 Mobilya ve aydınlatma cihazları (94) 403,5 1,9 328,1 368,5 12,3 Taş,alçı, seramik ve cam ürünler (69-70) 357,4 1,7 298,2 382,3 28,2 Ayakkabı, şapka,şemsiye (64) 316,4 1,5 266,3 271,1 1,8 Canlı hayvan ve hayvansal ürünler (01-04) 261,2 1,2 207,1 302,6 46,1 Ağaç ürünleri - mobilya hariç (44) 180,3 0,9 149,5 196,1 31,2 Hayvansal ve bitkisel yağlar (15) 55,2 0,3 46,6 39,6-15,1 Diğerleri 33,6 0,2 27,4 36,5 33,0 Toplam ,3 100, , ,1 21,4 Değişim (%) Kaynak: Romanya İstatistik Enstitüsü Dış Ticaret İstatistikleri 2004 Ekim Aylık Bülteni Ekonomik İlişkilerin Ticari Boyutu Romanya nın Türkiye ile ekonomik ilişkilerinin ticari ve sosyal iki boyutu olduğunu söylemek mümkündür. İki ülke arasındaki ticaret ilişkisi devrimden sonraki yıllarda genellikle Romanya nın lehine olacak şekilde gerçekleşmiş ve Romanya ile icra edilen dış ticarette ithalat oranı fazla vermiştir. Ticaret dengesi yalnız 1998 yılında Türkiye lehine bakiye vermiştir. 125 Türkiye ile Romanya arasındaki ticaret miktarı yıllara bağlı olarak Tablo-3 te sunulmuştur. Bu tablodaki verilerden de anlaşılacağı üzere, iki ülke arasındaki ithalat ve ihracat oranları yıllara ve çeşitli etkenlere bağlı 125 Mustafa Kerimoğlu, 54

67 olarak değişmekle birlikte (Denge çoğunlukla Romanya lehine bakiye verecek şekilde olmasına rağmen) Türkiye ile Romanya arasındaki ticaret hacmi sürekli artarak ilerlemiştir te milyar dolar olan ticaret hacminin 2004 yılı sonu itibariyle 2.5 milyar ABD Doları civarında gerçekleşmesi beklenmektedir. (2004 Ekim ayı itibariyle bu rakam yaklaşık 2 milyar dolar olarak gerçekleşmiş durumdadır. Bakınız Tablo-4) Tablo-3 Türkiye'nin Romanya İle Dış Ticareti (Milyon ABD Doları) YILLAR İHRACATI İTHALATI DENGE HACİM , ,107-83, , , , , , , ,087-35, , , , , , , , , , , , , , , ,140-89, , , ,765-95,267 1,228, , ,971-82,425 1,829,318 Kaynak : T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İstatistikleri ( 04 Haziran 2005) Türkiye nin Romanya ya ihraç ettiği mallar genellikle gıda ve kimya sanayii, dokumacılık, tarım ürünleri, makine ve sanayii ürünleri, elektrikli mamuller iken, Romanya nın Türkiye ye ihraç ettiği mallar gıda ve kimya sanayii, işlenmiş petrol ürünleri, demir dışı metal sanayii, demir-çelik sanayii ürünleri ve traktör olmuştur. Bunların 2003 yılı verileri ile hazırlanmış olan miktarları ve oranları Tablo-5 te verilmiştir. Türkiye, Romanya ile olan ticaret ilişkisinde bugün ilk 5 aktör içerisinde gösterilmektedir. (Bk. Tablo-4 ve Tablo-6) 55

68 Tablo-4 Romanya'nın Ülkeler İtibariyle 2004 (Ocak-Ekim) Dönemi Dış Ticareti (Milyon ) İHRACAT İTHALAT Ülke Değer Pay (%) Ülke Değer Pay (%) 1. İtalya 3.357,1 21,4 1. İtalya 3.654,5 17,4 2. Almanya 2.353,7 15,0 2. Almanya 3.146,4 15,0 3. Fransa 1.330,4 8,5 3. Rusya Fed ,4 7,0 4. Türkiye 1.084,0 6,9 4. Fransa 1.508,1 7,2 5. İngiltere ve İrl ,2 6,7 5. Türkiye 872,8 4,2 6. Macaristan 593,3 3,8 6. Avusturya 731,9 3,5 7. Hollanda 507,7 3,2 7. İngiltere Ve İrl. 686,7 3,3 8. Avusturya 489,3 3,1 8. Çin 664,4 3,2 9. Yunanistan 436,5 2,8 9. Macaristan 661,3 3,1 10. A.B.D. 455,5 2,9 10. Ukrayna 598,8 2,8 11. İspanya 306,2 1,9 11. A.B.D. 595,9 2,8 12. Belçika 298,0 1,9 12. Polonya 482,7 2,3 13. Bulgaristan 284,3 1,8 13. Çek Cum. 453,1 2,2 Genel Toplam : ,8 79,9 Genel Toplam : ,1 71,8 Kaynak: Romanya İstatistik Enstitüsü Dış Ticaret İstatistikleri 2004 yılı Ekim Aylık Bülteni Tablo 5 Romanya nın Türkiye den İthal Ve İhraç Ettiği Mal Grupları ROMANYA NIN TÜRKİYE DEN İTHALATI Tekstil % 29.1 (268.9 Milyon Dolar) Makine ve Ekipman % 27.8 (256.9 Milyon Dolar) Metal Ürünler % 14.2 (130.7 Milyon Dolar) Kimyasal Ürünler % 6.9 (63.7 Milyon Dolar) Plastik Ürünler % 5.7 (53 Milyon Dolar) ROMANYA NIN TÜRKİYE YE İHRACATI Metal Ürünleri % 49 (415.6 Milyon Dolar) Kimyasal Ürünler % 14.8 (133.7 Milyon Dolar) Madensel Ürünler % 14.1 (127.5 Milyon Dolar) Plastik Ürünler % 8 (72 Milyon Dolar) Makine ve Ekipman % 5.1 (45.9 Milyon Dolar) Orman Ürünleri % 3 (27 Milyon Dolar) Tekstil % 3 (27 Milyon Dolar) Kaynak: Romanya İşadamları ve Yatırımcılar Rehberi , s.33 56

69 Türk işadamlarına ait şirketlerin ve sermayenin ulaştığı değer ülke ekonomisi içerisindeki yabancı sermayenin içinde %3,74 payla onuncu sırada yer almaktadır. (Tablo-7) Bu yatırımların %52,2'si Bükreş'te, %15,7 si Köstence'de ve %4,9'u Ilfov bölgesinde gerçekleştirilmiştir. Söz konusu istatistiklere, Avrupa üzerinden Romanya ya yatırım yapan pek çok Türk firması dahil değildir. Bu şirketler, transfer yapılan Avrupa ülkesinin yatırımı olarak görünmektedir. Ayrıca yine Avrupa ülkelerinde yerleşik olan ve Romanya da iş yeri sahibi olan ok sayıda işadamı, geldikleri Avrupa ülkesi adına kayıt olduklarından bu rakamlara dahil değildirler. Resmi kayıtlarda 2003 yılı itibariyle 450 Milyon Dolar civarında görünen Türk yatırımlarının, anılan etkenler dikkate alındığında 1 Milyar Doları aşkın olduğu iddia edilmektedir. 126 Örneğin Finansbank bir Türk firması olmasına rağmen Hollanda üzerinde kayıtlıdır ve bu ülkenin istatistiklerine yansımaktadır. Tablo-6 Romanya nın Dış Ticaretindeki 5 Ana Ülke İle Olan İhracat Ve İthalatı (%) YILLAR ÜLKE İHR. İTH. İHR. İTH. İHR. İTH. İHR. İTH. İtalya Almanya Fransa İngiltere Türkiye Kaynak: The Agency for Governmental Strategies, Explore Romania 2004, s Türk sermayeli firmalar, Romanya da özellikle bankacılık, sigortacılık, inşaat, menkul kıymetler, gıda işleme ve üretimi, plastik maddeler üretimi, ambalaj sanayi, elektrikli malzeme üretimi, restoran ve gazino işletmeciliği, nakliye, turizm, iç ve dış ticaret alanlarında faaliyet göstermektedir yılında AB ye üye olacak Romanya, Avrupa ya açılmak isteyen Türk işadamları için cazip bir üs haline gelmiş durumdadır. 126 Türk İşadamları Derneği Romanya İşadamları ve Yatırımcılar Rehberi , Bükreş, 2005, s.35 57

70 Tablo-7 Romanya da Kayıtlı Yabancı Sermaye Ve Sektörel Dağılımı (30 Ekim 2004 itibariyle) Ülke Şirket Sayısı Sermaye Sermaye Milyon $ Pay (%) Sektör Şirket Sayısı Pay (%) Sermaye Pay (%) Hollanda ,5 16,5 Sanayi 36,6 64,3 Fransa ,8 12,4 Hizmetler 3,9 2,0 Almanya ,2 8,1 Toptan Tic. 2,1 0,4 A.B.D ,2 7,3 Perakende 5,2 0,7 İtalya ,1 5,4 Ulaştırma 3,5 1,5 Hol.Antil 9 649,8 5,4 İnşaat 21,5 13,5 Avusturya ,1 5,2 Tarım 6,3 12,1 B. Britanya ,0 4,9 Turizm 20,9 5,6 Kıbrıs Rum K ,1 4,3 Türkiye ,5 3,7 Liste Toplamı ,3 73,1 Genel Toplam : ,1 100 Toplam: Kaynak: Romanya Ticaret Sicil Kurumu Ekonomik İlişkilerin Sosyal Boyutu Türkiye Romanya arasındaki ticari ilişkilerin ikinci boyutu, Romen kamuoyunda Türk işadamlarına karşı edinilen imajları da içeren yabancı sermaye ve yatırım boyutudur. Ülkeye, devrimden sonra yaşanan kargaşa ve belirsizlik ortamı içinde ilk giden yabancı sermayelerden birisi Türk işadamları olmuştur. Ancak bu dönemde Romanya ya gelmeye karar veren işadamlarının daha çok gözü kara, kaybedeceği fazla bir şey olmayan ve ülkenin içinde bulunduğu durumdan istifade edip kısa zamanda çok para kazanmayı uman küçük yatırımcılar olduğu söylenmektedir. Bu durum ilk başlarda olumlu hava yaratmakla birlikte bir süre sonra Romen kamuoyunda ters etki yaratmış ve Türk mallarına ya da işadamlarına olan güvenin sarsıldığı görülmüştür. Söz konusu etki en yoğun olarak Bayındır Holding in Romanya daki bankası olan Turkish Romanian Bank ın iflas etmesi sürecinde yaşanmıştır. Bu banka, Bayındır 58

71 Holdingin Türkiye de zor anlar yaşadığı dönemde Romanya da durumunun iyi olmasına ve herhangi bir sorunla karşı karşıya bulunmamasına rağmen mevduat sahipleri, 2000 yılının sonlarına doğru kurumun finanssal problemleri olduğuna ilişkin çıkan dedikodular nedeniyle mevduatlarını çekmeye başlayınca zor duruma düşmüştür. Romanya Merkez Bankası 13 Mayıs 2002 tarihinde açıkladığı bir kararla Bayındır Holding in Romanya daki bankası Turkish Romanian Bank ın işlemlerine son verildiğini ve mahkemeye iflas istemiyle başvurulduğunu duyurmuştur. Romen yetkililerince Turkish Romanian Bank ın sahiplerinin işlemlerin sürdürülebilmesi için yapmaları gereken 40 milyon dolarlık sermaye artırımı işlemini yapmadıklarını ve bu nedenle de kararın alındığı ifade edilmiştir. Mahkemenin kararından sonra mevduat sahipleri 100 milyon lei ye kadar (yaklaşık 3 bin dolar) paralarını alabilmişlerdir. Bu olay, Türk firmalarına olan güvenin ciddi biçimde sarsılmasına yol açmıştır. 127 Ancak özellikle 1996 yılından sonra Romanya ya giriş yapmaya başlayan büyük ölçekli ve ciddi sermayeye sahip Türk firmaları, genel kanıyı tersine çevirmeye başlamışlardır. Yatırımların Karşılıklı Teşvikine İlişkin Anlaşmanın 1996 yılından bu yana yürürlükte olması Türk-Romen ekonomik ilişkilerinin gelişmesi için uygun zemini oluşturmuştur. Son yıllarda özellikle Finansbank, Garantibank, Arçelik, Ülker, Enka gibi büyük şirketlerin ve sermaye gruplarının Romanya da açtıkları şubeler, kurdukları fabrikalar ve yatırımlar, kamuoyundaki imajı büyük ölçüde değiştirmiş durumdadır. Bugün, Bükreş te inşa edilmiş olan Buchurest Mall, Plaza Romana gibi büyük alışveriş merkezlerinin büyük çoğunluğu Türk firmaları tarafından inşa edilmiş durumdadır ve buralarda hizmet veren firmaların hemen hemen yarısında Türk işadamlarının sermayesi bulunmaktadır. Romanya daki Türk İşadamları birbirinden farklı oluşumlara sahip üç dernek altında toplanmış durumdadırlar. Bunlar, Türk İşadamları Derneği (TİAD), Türk Yatırımcılar Birliği ve Türkiye-Romanya Ticaret ve Sanayii Odasıdır. Söz konusu kurumlardan en köklü olanı TİAD dır ve 21 Mayıs 2004 tarihinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından fiilen hizmete açılan merkez binasında oluşturulan kurumsal altyapı ile bölgede iş kurmak isteyen Türk işadamlarına ciddi bir rehberlik 127 Romanya Bayındır ın Bankasını Kapattı, Milliyet, 14 Mayıs

72 hizmeti sunmaktadır. Söz konusu derneğin Dobruca ve Transilvanya bölgelerinde de şubeleri bulunmaktadır İki ülke Arasında Yapılan Ticari ve Ekonomik anlaşmalar: 128 Anlaşma Adı İmza Tarihi ve Yeri RG tarihi ve No Ticaret Anlaşması Bükreş Uzun Vadeli Ekonomik Sınai ve Teknik İşbirliği Anlaşması Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşması Uzun Vadeli Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşması Türk-Romen Karma Ekonomik Komisyonu 19.Dönem Toplantısı Protokolü Bükreş Ankara Ankara ÇVÖ Anlaşması Bükreş YKTK Anlaşması Ankara STA Anlaşması Ankara Mutabakat Zaptı Bükreş Türkiye ve Romanya bu ikili ilişkilerinin yanı sıra Karadeniz Ekonomik İşbirliği örgütüne de üyedir. Türkiye nin önayak olmasıyla 25 Şubat 1992 de imzalanan İstanbul Deklarasyonu ile kurulan örgüte Arnavutluk, Azerbaycan, Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, Moldova, Romanya, Rusya Federasyonu, Türkiye, Ukrayna ve Yunanistan da üyedirler. KEİ, üye ülkeler arasında ticari, ekonomik, çevresel, bilimsel ve teknolojik işbirliğini geliştirmeyi, aradaki sorunların çözümlenmesi için bir platform oluşturmayı öngörmüştür. Hatta bu maksatla, yalnızca Karadeniz bölgesinde yer alan ülkeleri kapsamamış daha geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Türkiye nin, Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte kaos içine yuvarlanma riski yaşayan ülkeler arasında, 128 Kerimoğlu, s.9 60

73 ekonomik eşitsizlikler nedeniyle çıkabilecek krizlerin, işbirliği ortamı içinde aşılmasını amaçlayan bu girişimi zamanında ve yerinde bir atılım olmuştur. Ancak bazı üye ülkelerin kendi iç dinamikleri ve birbirlerine karşı hasmane tutumları sonucunda gerekli siyasi iradeyi gösterememesi, KEİ nin üye ülkelerin parlamentoları tarafından onaylanmaması nedeniyle BM ye tescil ettirilememesi ve buna bağlı olarak Dünya Bankası ile Avrupa İmar ve kalkınma Bankasından gerekli fonu alamaması, örgütün beklentilere cevap vermesini engellemiş ve başarısını gölgelemiştir. 129 Ayrıca ABD tarafından desteklenen bu proje, Rusya da 1998 yılında meydana gelen mali kriz gibi unsurlardan etkilenerek bölgedeki ticaret hacmi düzenli bir gelişme gösterememiştir Askeri İlişkiler Romanya nın NATO ya Giriş Süreci Romanya, tarihi kökenleri, dil ve kültürel yapı itibariyle kendisini daima Batı Avrupa uygarlığı içinde algılamıştır. Slav ırk ile din açısından aynı mezhebe sahip olmakla birlikte söz konusu kültür ve etnik köken farklılığı ciddi bir ayrım yaratmaktadır. Bu nedenle, Rusya nın Balkanlar üzerinden Slav halklar ile birleşerek Adriyatik ya da sıcak denizlere inme politikası üzerinde bir engel teşkil etmiş, bu koridorun tarih boyunca oluşturulması kendiliğinden değil ya askeri güce bağlı nüfuz alanı oluşturmak suretiyle ya da Rusya nın verdiği sözlerin Romen ileri gelenlerinin çıkarlarıyla örtüşmesi halinde gerçekleşmiştir. Romanya Batı Bloku içinde yer almak istemesine rağmen II. Dünya Savaşı neticesinde Rusya nın etki alanı içine girmekten kurtulamamıştır. Bunda, ABD de Rusya ya karşı o sıralarda duyulmakta olan büyük sempatinin ve ABD Başkanlarının geleceğe yönelik umutlarının büyük tesiri vardır. Nitekim İngiliz Başbakanı Churcill, 129 İlhan Uzgel, Karadeniz Ekonomik İşbirliği, Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, C. II, Baskın Oran (Drl.) İletisim Yayınları, 6. Baskı, İstanbul, 2003, s Mine Eder, Küreselleşme ve Türkiye nin Değişen Ekonomi Politiği, Günümüzde Türkiye nin Dış Politikası, Barry Rubin ve Kemal Kirişçi (drl.), Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, 2002, s ; Kemal Kirişçi, ABD-Türkiye İlişkileri:Yenilenen Ortaklıkta yeni Belirsizlikler, Günümüzde Türkiye nin Dış Politikası, Barry Rubin ve Kemal Kirişçi (drl.), Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, 2002, s.208; Ali Şen, Türkiye nin Ekonomik Entegrasyon Politikası, Türkiye nin Dş Ekonomik, Sosyal ve İdari Politikaları, Tugut Göksu ve diğerleri (Drl.), Siyasal Kitapevi, Nisan 2003, s

74 Rusya nın emellerini doğru değerlendirmiş ve ABD Başkanlarını ikaz etmiştir ancak bu ikazların yeterli gelmediği ortadadır. 131 Romanya 23 Ağustos 1944 yılında taraf değiştirerek Almanya nın yanından Müttefiklerin yanına geçişini 60 yıl sonra, 23 Ağustos 2004 tarihinde kutlamaya başlamıştır. Romen kamuoyunda söz konusu taraf değiştirmeye yönelik farklı görüşler mevcuttur. Taraf değiştirmeye karşı olan ve kutlanmasına karşı çıkan kesim Kral Mihai nin Mareşal Antonescu yu kanunsuz bir şekilde görevden alarak idama mahkum ettirdiğini ve böylece Romanya nın kendi eliyle Sovyet Ordularının Romanya yı rahatlıkla işgal ederek komünizmi yerleştirmesine kapıları açtığını ileri sürmektedirler. Bir diğer gerçek, 23 Ağustos 1944 tarihinden itibaren 1940 yılında Sovyet orduları tarafından işgal edilen ve 1941 yılında Romen-Alman orduları tarafından kurtarılan Romanya ya ait Besarabya ve Kuzey Bukovina dan kendi isteğiyle vazgeçmesidir. Bu tarafın ortaya koyduğu bir diğer husus ise, Romanya nın 1940 Kasım ayında Almanya ile imzaladığı üçlü ittifak (tripartite treaty) anlaşmasına ihanet etmiş olmasıdır. Anılan günün kutlanmasının ve taraf değiştirmenin doğru olduğunu savunan taraf ise; kralın, harbin gidişatını görerek ülkenin çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini ve doğru yaptığını, Sovyetlerin Romanya üzerindeki tesirinin savaşta taraf değiştirmekten değil büyük güçlerin aralarındaki siyasetten dolayı ortaya çıktığını ve Almanya tarafında kalınması halinde Romanya nın harbi kaybeden taraf olacağını, Almanya nın Romanya yı koruyabilecek durumda olmadığını ve sonuçta tüm ülkenin işgal edileceğini ileri sürmektedir. 132 Ancak tüm bu tartışmalardan görüldüğü gibi, söz konusu taraf değiştirmeye karşı çıkma veya savunma gerekçelerinin altında Rusya nın egemenliğine karşı olma yatmaktadır. Bu husus, bugün Romanya nın neden lokomotif üyesi ABD olan NATO ya ve diğer yandan lokomotif üyesi Almanya olan AB ye girmek istediğinin de güzel bir göstergesidir. 131 Onur Öymen, Silahsız Savaş, 3. Basım, İstanbul, 2002, S Mihai Hareshan, A controversial historic act, Nine O Clock, 23 Ağustos

75 Soğuk savaşın 1989 yılında sona ermesinden sonra 1990 Londra zirvesinde hükümet ve devlet başkanları NATO nun doğu ve batı arasındaki çekişmeyi azaltacak bir yapıya dönüştürülmesi kararını almışlar, 1991 yılı Kasım ayında Roma da icra edilen zirvede ise eski düşmanlıkların bir yana bırakılarak çatışma yerine işbirliğine gidilmesinin önemi vurgulanmış, güvenliği tüm Avrupa yı kapsayacak şekilde genişletme ve geliştirme stratejisi kabul edilmiştir. Nitekim, 20 Aralık 1991 tarihinde gerek eski Varşova paktı üyelerinin güvenlik arayışı gerekse NATO nun yaklaşımı neticesinde içinde Romanya nın da bulunduğu 25 ülke tarafından Kuzey Atlantik İşbirliği Konseyi ilk toplantısını yapmıştır. Roma zirvesinden kısa bir süre sonra Sovyetler Birliği nin dağılması sonucunda NATO nun varlık sebebi kısa bir sorgulama sürecinden geçmiştir. Ancak, 1990 sonrasında Avrupa nın güvenliğini sağlamak için ne AB nin, ne BAB ın ve ne de AGİT in NATO gibi caydırıcı ve aynı kapasitede örgütler olmadığı belirlenmiştir. Gerçekten Bosna-Hersek ve Kosova da, Avrupa nın göbeğinde yaşanan gelişmeler bu durumu haklı çıkartmıştır. Fakat diğer taraftan Genişleyen Avrupa yı bekleyen sorunlara tek bir kurumun cevap veremeyeceği gerçeği, AB yi de NATO yu da birbiriyle eşgüdümlü olarak çalışabilecek kurumları kullanma seçeneğine götürmüştür. NATO eski Genel Sekreteri Willy Claes, Avrupa güvenliği, ancak, özerk ama birbirine kenetlenmiş ve her biri kendine özgü kaynak ve ekspertizini ortaya koyacak bir kurumlar sistemi ile garanti edilebilir diyerek bunu ifade etmiştir. Ancak Bosna-Hersek, Kosova gibi Avrupa nın göbeğinde görülen örnekleriyle ortaya çıkan ekonomik eşitsizlikler, aşırı milliyetçilik, yerel tehditler, vb. nedenlerden doğabilecek bölünme ve istikrarsızlığın önlenmesinin, bu gibi örgütler arasında kurulacak sağlam bir etkileşime bağlı olacağı anlaşılmıştır Yılındaki Brüksel Zirvesinde, NATO nun yeni stratejik ortama adapte edebilmek üzere yeni önlemler paketi üzerinde anlaşmaya varılmıştır. Bunlardan bir tanesi Barış İçin Ortaklık (BİO) projesinin başlatılarak ortakların ittifak ile birlikte yeni askeri ve politik çabalar sarf etmeye davet etmektir. Romanya, BİO faaliyetlerine en etkin katılan ülkelerden birisi olmakta hiç tereddüt etmemiştir. NATO ittifakının 50. yıl zirvesi olan Vaşington Zirvesinde genişleme, önemli gündem maddelerinden biri olmuştur. Yeni üyeler olan Polonya, Çek Cumhuriyeti ve 63

76 Macaristan ın ilk kez katıldığı bu zirvede Avrupa-Atlantik alanında istikrarın ve güvenliğin sağlanmasına katkıda bulunabilecek tüm ülkelere geleneksel çağrı tekrarlanmış, Slovenya, Estonya, Latviya, Litvanya, Bulgaristan, Slovakya, Makedonya ve Arnavutluk ile birlikte Romanya nın da adı ilk defa zikredilmiştir. Bu süreç içinde ortaya çıkan krizler (Bosna-Hersek, Kosova, Makedonya vs.) ABD nin katkısı ve iradesi olmadan AB nin gerekli adımları atabilecek kapasiteye ve askeri güce sahip olmadığını ortaya koymuştur. Bunun sakıncalarını gören ve ABD ile dünya çapındaki bir krizde çıkar çatışması içine girebileceklerini sezinleyen Avrupa nın ileri gelen ülkeleri AB nin dünya çapındaki krizlerde gösterdiği güçsüzlüğü ve dış politika konularındaki kargaşa halini ortadan kaldırmaya ağırlık vermeye başlamışlardır de St.Malo da yapılan İngiliz-Fransız zirvesinde, AB nin NATO dan bağımsız bir güvenlik boyutu kazanması düşüncesiyle Avrupa Güvenlik Savunma Politikası (AGSP) oluşturulmasına yönelik girişimler başlatılmıştır. Nitekim 10 Aralık 1999 tarihinde icra edilen Helsinki Zirvesinde AB, böyle bir kriz durumunda müdahale edebilecek acil reaksiyon kuvveti kurulmasını kararlaştırmıştır. (Temel Hedef) 133 Romanya, Kasım 2002 ayında Prag zirvesiyle NATO ya üyelik için resmen davet edilmiş ve 02 NİSAN 2004 tarihinde üye olmuştur. NATO ya her yeni katılan ülke sorunları ve bu sorunları çözmek üzere işbirliği içinde olduğu organizasyonlar, bağlantılar ile birlikte gelmektedir. Nitekim Romanya nın NATO ya üye olmasından 2 hafta sonra Romanya yı ziyarete gelen NATO Genel Sekreteri Jaap De Hoop Scheffer, Romanya nın Balkanlarda bir istikrar unsuru olduğunu, Ukrayna, Moldova ve Beyaz Rusya ya yakınlığı nedeniyle bu ülkelerin perspektifini değiştireceğini, Romanya nın çok çeşitli siyasi ve askeri angajmanları nedeni ile NATO ya büyük bir katkıda bulunacağını vurgulamıştır Türkiye nin Verdiği Destek Türkiye Romanya nın NATO ya girişine destek veren ülkelerin başında gelmiştir. Türkiye nin bu politikasının ardında, bölgede ortak politika oluşturabileceği 133 Hikmet Erdoğdu, Avrupa nın Geleceğinde Türkiye nin Önemi ve NATO İttifakı, İstanbul, 2004, S Romania Libera, 14 Mayıs

77 dost ve müttefikler edinme arzusunun yanı sıra, çeşitli avantajları nedeniyle Türkiye den daha önce AB ye girmesi öngörülen Romanya nın desteğini sağlamak olduğu ileri sürülebilir. Diğer taraftan, ileride Kuzeyinde Türkiye ye karşı hasmane duygular besleyebilecek bir Rusya ya karşı, kendisinin de içinde bulunduğu bir bloğun içinde Romanya nın yer almasının, en azından Balkanlar üzerinden gelebilecek bir askeri tehlikeyi azaltacağı açıktır. İki ülke arasında karşılıklı çıkarların örtüşmesi nedeniyle özellikle 1990 yılından itibaren siyasi ve askeri alanda işbirliği giderek artan bir ivme ile hızlanmıştır. Romanya da sosyalist rejim yıkıldıktan sonra bu ülkeyi ilk ziyaret eden ikinci cumhurbaşkanı Eylül 1991 tarihinde Turgut Özal olmuştur ve bu ziyaret esnasında bir Dostluk ve İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır. 135 Bu maksatla iki ülke arasında Genelkurmay Başkanları seviyesinde olduğu gibi daha alt düzeylerde de karşılıklı ilişkiler tesis edilmiştir. Her yıl Genelkurmay Başkanları karşılıklı olarak birbirlerine ziyaretler icra etmişler ve iki ülkeyi yakından ilgilendiren askeri ya da siyasi gelişmeleri doğrudan tartışma imkanı bulabilmişlerdir. Türkiye NATO ya yönelik edinmiş olduğu tecrübeleri Romen personeline aktarmakta, bu çabaları, Romanya tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır. Bu maksatla icra edilen eğitimler ve kurslar kapsamında, öncelikli olarak Türkiye de oluşturulmuş olan Barış İçin Ortaklık Eğitim Merkezi (BİOEM) nden bahsedilmesi gerekmektedir. Söz konusu merkezde açılan kurslardan 2004 yılı sonuna kadar toplam 295 Romen Silahlı Kuvvetler personeli tam destekle ve ücretsiz olarak faydalanabilmiştir İlhan UZGEL, Balkanlarla İlişkiler, Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar C.II, İstanbul, 2003, S BİOEM, Brüksel de yapılan Ocak 1994 NATO Zirvesinde alınan kararların ışığında, 30 Mayıs 1997 tarihinde SİNTRA-Portekiz deki Avrupa Atlantik Konseyi Toplantısında ilan edilmiştir. Kuruluşundan 13 ay sonra 29 Haziran 1998 de uluslar arası bir açılış töreni ile göreve başlamış ve 12 Şubat 1999 da NATO tarafından tanınmıştır. BİOEM, NATO tarafından tanınan ilk BİO eğitim merkezi olarak 1998 yılından bu yana kurslar, seminerler ve eğitim faaliyetleri icra etmek suretiyle Barış İçin Ortaklık sürecine hizmet etmektedir. Kaynak: 65

78 Barış İçin Ortaklık Eğitim Merkezinin haricinde de hem Türkiye de hem de Romanya da çeşitli askeri eğitim kurumlarında (Harp Okulları, Harp Akademileri, Sınıf Okulları, Kurs ve Eğitim Merkezlerinde) karşılıklı eğitimler alınıp verilmektedir. Ancak bunların oranı açısından, köklü askeri eğitim kurumları ve sistemi nedeniyle Türkiye nin çok önde olduğunu söylemek gereklidir. İki ülke arasında imzalanan askeri anlaşmalar ile her iki ülkenin de taraf olduğu çok taraflı askeri maksatlı anlaşmalar aşağıda özetlenmişlerdir. 137 Anlaşmanın Adı Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Romanya Milli Savunma Bakanlığı Arasında Askeri Tarih, Müzecilik ve Arşivler Alanında İşbirliği Protokolu Kuzey Atlantik Konseyi'ne Taraf Devletler ve Barış İçin Ortaklık Programına Katılan Diğer Devletler Arasında Kuvvetlerin Statüsüne İlişkin Anlaşma Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Romanya Milli Savunma Bakanlığı Arasında Silahlı Kuvvetler Sağlık Personelinin Eğitim İşbirliği Protokolü Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Romanya Milli Savunma Bakanlığı Arasında Silahlı Kuvvetler Personelinin Karşılıklı Olarak Tatillerini Diğer Ülkede Geçirmesine İlişkin Protokol Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı ile Romanya İçişleri Bakanlığı Arasında Sahil Güvenlik Alanındaki İşbirliğine İlişkin Sözleşme Anlaşmanın Türü Tarihi İki Taraflı Çok Taraflı İki Taraflı İki Taraflı İki Taraflı Ayrıca Türk Deniz Kuvvetlerinden bir personel Romanya Deniz Kuvvetleri karargahında danışmanlık hizmeti vermektedir. Bu personelden Romanya Deniz Kuvvetleri, NATO ittifakına aktif olarak katılabilmek ve birlikte çalışabilmek üzere gerekli teknik ve taktik hususları öğrenmek, mevcut sistemleri ile NATO içerisindeki sistemleri kıyaslamak ve farklılıkları gidermek açısından faydalanmaktadır. Kurmay (07 Mart 2005) 66

79 Albay rütbesindeki söz konusu danışman irtibat personeli sayesinde Romen Deniz Kuvvetleri, aşama aşama yapılması gereken değişiklikleri tespit etme, temin edilmesi gereken deniz harp silah ve araçlarının önceliklerini belirleme, yeni NATO kavram ve taktiklerine personelin ünsiyet sağlaması için gerekli eğitim kıstaslarını ortaya koyma faaliyetlerini ve sürecini hızlandırmıştır. Türk Deniz Kuvvetlerinden görevlendirilen tüm personel uzmanlıkları ve verdikleri destek nedeniyle, Romen makamlarından en üst seviyede takdir kazanmıştır. 138 Romanya Silahlı Kuvvetleri ile Türk Silahlı Kuvvetleri personeli yalnızca eğitimler, tatbikatlar ve karşılıklı liman ziyaretleri vasıtasıyla bir araya gelmemektedir. Bu tür faaliyetlerin yanı sıra, personelin ailesi ile birlikte diğer ülkeyi tanıması ve ilişkilerin kuvvetlendirilmesi maksadıyla kültürel gezi programları karşılıklı olarak uygulanmakta, personel mübadeleleri icra edilmekte ve sosyal faaliyetlerde bulunulmaktadır. İki ülke arasındaki askeri ilişkiler yalnızca ikili bazda gerçekleşmemektedir. Bugün, hem Romanya nın hem de Türkiye nin bölgesel olarak birlikte çalıştıkları Askeri Mekanizmalar da söz konusudur. Afganistan, Kosova ve Bosna Hersek te birlikte çalışma imkanı bulmuş olan iki ülkenin askerlerinin bir araya geldikleri en önemli bölgesel askeri faaliyetin SEEBRIG (South Eastern Europe Brigade) olduğunu söylemek mümkündür lı yıllarda Balkanlarda yaşanan ve Avrupa nın güvenliğini tehdit eden kanlı olaylara NATO nun müdahalesi ile son verilebilmesi neticesinde Güney Doğu Avrupa da güvenliğin ve barışın devam ettirilebilmesinin yolunun, aktif ve güçlü bir bölgesel işbirliği projesinin hayata geçirilebilmesi olacağı fikri doğmuştur. İlk kez 1996 yılında Tiran da toplanan bölge ülkelerinin Savunma Bakanları SEDM (South Eastern Defence Ministerial) Prosesini başlatmışlardır. SEDM tarafından ortaya konulan güvenliği sağlama mekanizmalarından bir tanesi Güney Doğu Avrupa da Çok Uluslu Barış Kuvveti oluşturmak olmuştur (Multinational Peace Force Southeast Europe (MPFSEE)) ve SEEBRİG adıyla bilinen bu aktif tugay, 26 Eylül 1998 tarihinde 138 Org. Eugene Badalan, dönemin Romanya Genelkurmay Başkanı, Romanian-Turkish military partnership has embarked upon an upward road. Nine O Clock, 29 Ekim

80 kurulmuştur. Tugaya asker vererek katılan ülkeler Türkiye ve Romanya nın yanı sıra Arnavutluk, Makedonya, Yunanistan, Bulgaristan, İtalya dır. ABD, Slovenya ve Hırvatistan gözlemci statüsünde katılmaktadırlar. Bu organizasyonun önemli kararları Politik-Askeri Yönlendirme Komitesi (Politico-Military Steering Committee (PMSC)) tarafından görüşmeler icra edilmek suretiyle alınmaktadır. Tugay ilk kez Bulgaristan da bir Türk Generalinin (Tuğgeneral Hilmi Akın Zorlu) komutası altında yılları arasında aktive edilmiştir yılları arasında bir İtalyan generali komutası altında Romanya nın Köstence şehrinde faaliyetlerine devam etmekte olan Tugay, Türkiye ve Romanya askeri personeli arasında ciddi anlamda bir işbirliği ve çalışma ortamı yaratmıştır. Bu tugayın NATO tarafından gerekli kriterleri karşıladığının kabul edilmesi halinde BM veya AGİT kararlarıyla NATO veya AB tarafından yürütülen çeşitli barışı koruma, destekleme ya da insani yardım maksatlı harekatlara katılması mümkün olacaktır. SEDM in şu anki başkanı Büyükelçi Uğur Ergun dur. İlk iki Başkanlar, Yunanistan dan Büyükelçi Nicolaos Dimadis ve Romanya dan Büyükelçi Ovidiu Dranga olmuştur. 139 Söz konusu girişimin ve tek bir askeri tugayın bölgede güvenliği ve barışı korumakta ya da sürdürmekte tek başına yeterli olmayacağı herkes tarafından gayet iyi bilinmektedir. Ancak bölgede 7 ayrı ülkenin aynı gerekçe ve amaç altında bir araya toplanmasına sebep olması ve irade göstermelerini sağlaması açısından tarihi bir olay teşkil etmektedir. 140 Ayrıca Romanya, Türkiye tarafından öncü olunarak başlatılan ve Karadeniz in güvenli bir deniz olma durumunun devamını sağlamayı hedefleyen Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu (BLACKSEAFOR) oluşumunda da yer almaktadır. Bölgesel işbirliği faaliyetlerinin artırılması ve iyi komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesine yönelik olarak sahildar devletlerin katılımı ile çok uluslu bir deniz kuvvetinin oluşturulması fikri ilk olarak 1998 yılında Varna/Bulgaristan da yapılan ikinci Karadeniz Deniz Kuvvetleri Komutanları Toplantısında Türkiye tarafından gündeme getirilmiş, daha sonra bir dizi 139 SEDM, MPFSEE ve SEEBRIG hakkında detaylı bilgi için bk. (13 Mart 2005.) 140 Hilmi Akın Zorlu, PFP PLANNING SYMPOSIUM 2000, PARTNERSHIP, AN ALLIANCE FUNDAMENTAL SECURITY TASK, Germany, Oberammergau - 20/21 January Kaynak: (13 Mart 2005) 68

81 uzmanlar toplantısı icra edilmiş ve kuruluş anlaşması Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Gürcistan, Rusya Federasyonu ve Ukrayna arasında 2 Nisan 2001 tarihinde İstanbul da imzalanmıştır. Görev sahası Arama Kurtarma, Mayın Karşı Tedbirleri Harekatı, Çevre Koruma Harekatı ve taraflarca kararlaştırılan diğer görevler olarak belirlenen bu güç, bugün Karadeniz de güvenliği tehdit eden hususlara karşı etkin bir şekilde faaliyet göstermektedir. 141 İki ülkenin Silahlı Kuvvetleri arasında çeşitli sahalarda karşılıklı eğitim, tatbikat, tecrübe aktarımı, personel mübadelesi, gemi ziyaretleri gibi faaliyetlerle her seviyede temas sağlanmaktadır. 3.4 Kültürel ve Sosyal İlişkiler İki ülke halkı arasında sosyal ve kültürel ilişkilerin canlı ve son derece iyi bir düzeyde olduğunu söylemek mümkündür. Arada her hangi bir husumet yaşanmadığı gibi, Romanya da Türklere ya da Osmanlı İmparatorluğuna, Türkiye de de Romenlere karşı bir nefret ya da önyargı da mevcut değildir. Bunun arkasında, Romen topraklarında yerleşmiş, zaman zaman egemenlik kurmuş olan çeşitli Türk kavimlerinin Romen ulusu ile uyum içinde yaşamış olmalarının yattığı anlaşılmaktadır. İki toplum birbirine kültürel olarak kazançlar sağlamıştır. Romanya da büyük bir çoğunluğu zaman içinde değişmiş olmakla birlikte pek çok Türkçe kökenli yer ismi bulunmaktadır. 142 Bir Türk kelimesi olan Balkan ismini Romenler pek kabul etmemişler ve kendilerini Balkanlar yerine Batı nın ve Avrupa nın bir parçası saydıkları konusunda ısrarlı davranarak Latin olduklarını vurgulamışlardır. 143 Ancak diğer taraftan Slav ırkı ile sarılmış olduklarından Latin kültür ve kimliklerini korumalarında kendilerine Osmanlıların yardımcı oldukları ve dolayısıyla bir husumetin olmadığı da dile getirilmektedir Detaylı bilgi için bk. (2 Mayıs 2005) 142 Mehmet Ali Ekrem, Türk Medeniyetinin Romen Ülkelerindeki İzlerine Dair Bazı Mülahazalar, VIII. Türk Tarih Kongresi, Ankara:11-15 Ekim 1976, Kongreye Sunulan Bildiriler, C.III, Ankara 1983, s ; Osman Horata, Kuzey ve Batı Türklüğünün Kesişme Noktasında Küçük Bir Türk Topluluğu:Romanya Türkleri, Balkan Türkleri, ASAM Yayınları, Ankara, 2003, s Maria Todorova, Balkanları Tahayyül Etmek, İstanbul,

82 Bugün de Romanya içinde giriş bölümünde belirtildiği gibi Türk azınlıklar bulunmakta ve bunlar Türkiye ile Romanya arasında doğal bir yakınlaşma vesilesi olmaktadırlar. Romanya daki Türkler çoğunlukla Dobruca bölgesinde Köstence, Tulça, Mecidiye şehirlerinde yoğunluktadır. Türklerin % 85 i Köstence, % 12 si Tulça da yerleşmiştir. Ayrıca Kılıraş (Calaraşi), Oltenie, Braile (İbrail), Galats, ve Bükreş te de Türk azınlıklara rastlanmaktadır. Bunlar ise % 3 gibi küçük bir oran temsil etmektedirler. Bunlar, Romanya ya sadık ve problemsiz azınlıklar halinde, anayasal olarak tüm azınlıklara sağlanan haklar sayesinde kültürel ve sosyal kimliklerini korumaktadırlar. Türkler; sosyalist rejimin devrilmesinden sonra 'da, Romanya Demokrat Türk Müslüman Birliği 'ni kurmuşlardır. Bu birlik bir süre sonra; Romanya Türkleri'nin Demokratik Birliği ve Romanya Müslüman Tatar- Türklerinin Demokrat Birliği olarak ikiye ayrılarak faaliyetlerini sürdürmeye başlamışlardır. 30 Temmuz 1994 yılında bir Federasyon altında (Türk Tatar Birlikleri Federasyonu) birleşmiş olmakla birlikte bu Federasyon tam anlamıyla birleştirici rol oynamamaktadır. Halen her iki cemiyet de aktif durumda ayrı ayrı faaliyet göstermektedir. 145 Türkiye Cumhuriyeti tarafından Bükreş ve Romanya da düzenlenen etkinliklere her iki cemiyetten de aktif katılımlar olmakta ve 18 Mart Şehitleri Anma günü, 10 Kasım Atatürk ü Anma Günü, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gibi T.C. için önemli özel günlerde bu Birlikler de gelmekte ve sosyal ilişkiler son derece sıcak bir şekilde devam ettirilebilmektedir. Bu şekilde söz konusu birlikler Türkiye Romanya arasında bir köprü vazifesi de görmektedirler. Romanya'da, mevcut anayasa doğrultusunda yeterli oy alabilen milli azınlık birlikleri bir siyasi parti statüsünde kabul edilerek milletvekili meclisinde temsil edilmektedirler. (Senatoda temsil edilmeleri mümkün değildir.) Türk azınlık bu birlikler aracılığı ile Romen Meclisi'nde temsil edilmektedir. Dillerini ve dinlerini öğrenmeye çalışan, Türk televizyonlarını seyreden, sık sık Türkiye'ye gelip gidebilen Türk soydaşlarda canlı bir Türkiye sevgisi izlenmektedir. 145 Horata, s

83 Bükreş teki Müslümanların ve Türklerin dini işleri Romanya tarafından atanan bir müftü tarafından idare edilmektedir. Müslüman Mezarlığı, bakım tutumu ve sorumluluğu Bükreş teki T.C. Askeri Ataşeliği ne ait olan Şehitliğin yan tarafındadır. Ancak söz konusu Müslüman Mezarlığı artık yetersiz kalmakta ve genişletilmesi için talepler her geçen gün artmaktadır. Cami ve ibadethanelerde Türk azınlığın din adamı ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla Türkiye tarafından son yıllarda Diyanet Vakfı tarafından din görevlileri de gönderilmektedir. Ayrıca Osmanlı kültürel değerlerinin korunması ve dini ihtiyaçların karşılanabilmesi maksadıyla 15. yüzyıldan kalma Babadağ Gazi Ali Paşa Türbesi ve Camii, Türkiye tarafından restore edilerek 4 Aralık 1998 de ibadete açılmıştır. Bölgede yaşayan Türk azınlığın iki gazetesi vardır. Bunlardan biri, yeni dönemde çıkmaya başlayan Karadeniz; diğeri de 1995 yılında yayın hayatına atılan ve Türk Birliği'nin yayın organı olan Hakses'tir. Ayrıca düzenli olmamakla birlikte Renkler adlı bir dergi yayınlanmaktadır. Bunun haricinde Romen Devlet kanalı Romania 1 ve TVR 1 de tüm azınlıkların faaliyetlerinin tanıtıldığı Convietuiri adlı programda Türk azınlıkların da etkinlikleri ve kültürleri aktarılmaktadır. Bu gazete ve dergilere ilave olarak Türk işadamları tarafından çıkarılan Hayat ve Zaman gazeteleri de bulunmaktadır. Tüm bu basın yayın organları vasıtasıyla, Türk azınlığı ve ülkedeki T.C. vatandaşlarını yakından ilgilendiren 1990 sonrası siyasi, ekonomik ve kültürel alandaki gelişmeler aktarılabilmekte, kültürel faaliyetler canlı tutulmaktadır. Romanya da devrimden sonra azınlıklara geniş eğitim ve öğretim yapabilme hakları tanınmıştır. Bugün Romanya da Türk dilini ve kültürünü veren, bu konuda araştırmalar yapan eğitim merkezleri bulunmaktadır. Bükreş ve Köstence de Üniversitelerde Türk dili ve edebiyatını öğreten bölümler açılmıştır. Bunlardan bir tanesi Bükreş Üniversitesi Yabancı Diller Fakültesi bünyesindeki Türkoloji bölümüdür. Bu bölümde, Türkiye den gelen okutmanlar da görev yapmaktadırlar. Bunların yanı sıra, Bükreş Tarih Fakültesi bünyesinde bir Osmanlı Araştırmaları merkezi yer almaktadır. Buralarda yetişen kişiler T.C. Büyükelçiliği ile işbirliği içinde bulunmakta ve karşılıklı temaslar sürdürülmektedir. 71

84 Bunların yanı sıra Köstence Ovidius Üniversitesi ile T.C. Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi arasında 5 Aralık 1999 tarihinde imzalanan Protokol ile Köstence Ovidius Üniversitesi Uluslar Arası Atatürk Romen-Türk Araştırma Merkezi kurulmuş ve çeşitli panellerle etkinliklerde bulunmaya başlamıştır. 146 Bu okulların ilk açılıp eğitim vermeye başladıkları dönemde, T.C. tarafından, Romanya daki Türk azınlıkların eğitimlerine ve kültürel gelişimlerini sürdürebilmelerine yardımcı olabilmek üzere soydaşlardan 40 kişilik bir öğretmen grubu Türkiye de bir ay süre ile eğitime alınmıştır. 17 Eylül 1990 tarihinden itibaren, devrim sonrasında azınlıklara tanınan geniş haklar doğrultusunda Türk azınlıkların da çocuklarına Türkçe dil eğitimi verilebilmeye başlanmıştır. 147 Daha sonra Başbakanlık Türk İşbirliği Ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) tarafından Romanya Türk Öğrenci Temsilcisi Dr. Neriman Molali nin talebi üzerine, Romanya da Türkçe ve din dersleri veren 25 Türk asıllı gruba 2-10 Eylül 2002 tarihleri arasında Ankara da eğitim verilmiştir. 148 Ayrıca iki ülke Milli Eğitim Bakanlıkları arasında 1995 yılında imzalanan bir protokol ile Mecidiye şehrinde Kemal Atatürk İlahiyat ve Pedagoji lisesi açılmıştır. Okulun ilahiyat bölümünden mezun olanlar din adamı ihtiyaçlarını karşılamakta, pedagoji bölümünden mezun olanlar ise öğretmen olarak görevlendirilmektedirler. Okulun Müdürü Türk asıllıdır, müdür yardımcısı ve 5 öğretmen Türkiye den gönderilmiştir. 149 Romanya Türk mimari eserleri açısından Balkanlardaki diğer ülkeler kadar zenginlik göstermemektedir. Eflak ve Boğdan Beylikleri Osmanlı eyaleti değil daha çok iç işlerinde muhtar voyvodalıklar, Transilvanya ise Osmanlı Devletine tabi Macar Krallığı olduğundan bu bölgelerde pek bir Osmanlı mimari eseri veya binası inşa edilmemiştir. Eflak ın en batı bölgesi olan Temeşvar bölgesinde Türk eserleri mevcut 146 Romanya Köstence Ovidius Üniversitesi Uluslar arası Atatürk Romen-Türk Araştırma Merkezi Faaliyetleri ve Panel Bildirileri, Ankara, Horata, s Kerimoğlu, s Kerimoğlu, s

85 olmakla birlikte bu bölge Avusturya nın egemenliğine geçtiğinde Habsburglar tarafından imha edilmişlerdir. Bugünkü Romanya sınırları içinde yalnızca Türklerin çoğunlukla yerleştikleri Dobruca bölgesinde mimari eser kaldığını söylemek mümkündür. 20. yüzyıl başında Dobruca da 238 olan cami sayısı 40 yılda % 40 lık bir azalmayla 1939 yılında 151 e, 1976 da ise 85 e kadar inmiştir. Günümüze ulaşabilen en önemli camiler, Köstence deki 1869 yılında inşa edilen Hünkar Camii, bir camii üzerine Romanya Kralının talimatıyla 1910 yılında kilise mimarisi ile inşa edilen Kral Camii, Mecidiye de 1860 yılında yapılan Mecidiye Camii, Babadağ da Gazi Ali Paşa Camii olarak sayılabilir. Mimari eserlerdeki kayıpların yanı sıra, zaman içerisinde Türkçe isimli yerleşim yerlerinin adları da aslına hiç benzemeyen isimlerle değiştirilmiştir. Günümüzde yukarıda sayılan camilere ilave olarak eski Türk ve Osmanlı mimari eserlerinden kalanların belli başlılarını şöyle sıralamak mümkündür 150 : Babadağ Sarı Saltuk Türbesi, Gazi Ali Paşa Türbesi, Bükreş Manuk Hanı, Bükreş Ihlamur Hanı, Galati Şehir Kapısı, Arad Hanı, Arad Hamamı, Babadağ Çeşmesi, Beşova Hamamı, İsakça Kalesi, İshak Baba Türbesi, Hasan Paşa Hamamı, Karaharman Kalesi, Karasu Hamamı. Kültürel ilişkiler kapsamında 1990 sonrası dönemde hemen hemen her Devlet Başkanı veya Başbakan ziyaretinde gündeme getirilen konulardan bir tanesi Boğdan Prensi Büyük Stefan'ın kılıcıdır. Stefan'ın 1500'lü yıllarda Yavuz Sultan Selim'e hediye ettiği (Bir diğer görüşe göre ise savaş esnasında yeniçeriler tarafından aşağılanmak üzere elinden alındığı iddia edilen) kılıcı Romenler, Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanlığı döneminden beri geri istemektedirler. Dönemin Romanya Başbakanı Adrian Nastase, 2002 yılındaki resmi ziyaretinde dönemin Başbakanı Bülent Ecevit e Topkapı Sarayı nda sergilenen "Prens Stefan ın Kılıcı"nı geri almak isteğini yinelemiş, Türkiye tüm taleplere rağmen geri vermeyince, kılıcın bir kopyasının hediye edilmesi gündeme gelmiştir. Ancak Kültür ve 150 Osmanlı Mimari eserleri için detaylı çalışma için bk. Dr. Ekrem Hakkı Ayverdi, Avrupa da Osmanlı Mimari Eserleri, Romanya Macaristan, I. Cilt (1nci ve 2 nci Kitap), 2 nci Baskı, İstanbul 2000; Nihat Kaşıkçı, Batum dan Burgaz a Karadeniz in Öte Yakası, Ağustos 2000; Romanya dokümanı. 73

86 Turizm Bakanlığı, bir kılıç ustasının kopya için 50 milyar lira istemesi üzerine, projeyi iptal etmiştir. 151 Kılıç, Romanya Cumhurbaşkanı İon İliescu nun 2003 yılındaki Türkiye ziyaretinde yeniden gündeme gelmiştir. Bu defa Türkiye Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'den kılıcın kopyası istenince, Kültür ve Turizm Bakanlığı aylarca kılıcın kopyasını aslına uygun yapabilecek birini aramaya başlamıştır. Sonuç olarak bir Ermeni asıllı usta Kirkor Büyüktaşçıyan, 3 milyar lira gibi sembolik bir ücret karşılığı kılıcı iki ülke arasındaki diyalogu düzeltmesi açısından milli bir görev saydığını ifade ederek yapmıştır. Kılıç Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın 2004 yılı içinde Romanya ya icra ettiği resmi ziyaret esnasında hediye edilmiştir. 152 Spor faaliyetleri de iki ülke halkı arasında köprü vazifesini gören en etkili unsurlardan birisi durumundadır. Bu konuda başı çeken şüphesiz futboldur. Romanya nın yetiştirmiş olduğu en büyük futbolculardan biri olan George Hagi, Galatasaray futbol takımındaki başarılı futboluyla da tüm Türk kamuoyunun sevgisini kazanmış, Galatasaray onun futbol oynadığı dönemde elde ettiği UEFA kupasıyla dünyada adından söz ettirmiştir. Ayrıca, Popescu, Lucescu, gibi diğer ünlü futbolcu ve teknik adamlar da Türkiye ve Romanya kamuoyu arasında ciddi bir yakınlaşmanın doğmasını sağlamıştır. Halen, George Hagi nin teknik adamlığını yürüttüğü Galatasaray futbol takımına yönelik haberler sıklıkla Romen basın yayın organlarında yer almakta, kamuoyu Türk takımlarının durumunu yakından takip etmektedir. Romanya'nın devrik diktatörü Çavuşesku'nun Bükreş'teki yazlık evi, G.Saray Müzesi'ne dönüştürülmüştür. Özel devlet izniyle evin büyük bir odası Romanya Galatasaraylılar Derneği Başkanı Ata Dilmen tarafından müze haline getirilmiştir. Ayrıca Romanya Fenerbahçeliler Derneği ile Beşiktaşlılar Derneği de kurumsallaşmış durumdadırlar. Tarihte, Boğdan voyvodalığının yanı sıra, İstanbul da yetiştirildiği dönemde aldığı müzik eğitimi sonrasında büyük bir müzisyen olan besteci, tarihçi ve dil bilimci Dimitrie Cantemir in 153 İstanbul'da bulunan evinin müzeye dönüştürülmesi yönünde 151 Şükran Pakkan, Prens kılıcı krizini Kirkor Usta çözdü, Milliyet, 22 Ocak Okan Müderrisoğlu, Erdoğan'dan 'kılıç' jesti, Sabah, 21 Mayıs Devlet adamı, tarihçi ve mütefekkir olan Boğdan Voyvodası Dimitrie Cantemir, XVIII. yüzyılda Avrupa historiografyasında özel bir yere sahiptir. Osmanlı İmparatorluğu tarihi ilk defa onun tarafından 74

87 Romen Başbakan Adrian Nastase T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan a Romanya ziyareti sırasında talepte bulunmuştur. 154 Romen-Türk işbirliği ile restore edildikten sonra binanın bir bölümü, müzeye dönüştürülmek üzere tahsis edilmiş ve bu husus da iki ülke arasındaki iyi ilişkilerin bir diğer göstergesi olmuştur. Ayrıca, Türk Hükümetinin onayıyla, İstanbul'daki Romen Ortodoks cemaatine, İstanbul Yunan cemaati tarafından Romen Constantin Brancovaenu nun yaptırdığı Azize Parascheva Kilisesi tahsis edilmiştir. 155 Başkent Bükreş te şehrin en işlek caddelerinden biri olan Calea Victoria üzerinde Mustafa Kemal Atatürk Meydanı yer almaktadır. Romanya tarafından tahsis edilen bu meydanda yer alan Atatürk büstünün açılışı 04 Aralık 1998 tarihinde dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel in Romanya ziyareti esnasında yapılmıştır. 156 Mustafa Kemal Atatürk Büstü önünde, her yıl 10 Kasım ve 29 Ekim törenleri düzenlenmekte, söz konusu törenlere hem Romanya da faaliyet gösteren Türk işadamları kurum ve dernekleri hem de Türk azınlıktan soydaşlar katılmaktadırlar. Türkiye de ise, Ankara üniversitesi tarafından Romanya Büyükelçiliği işbirliği ile Romanya nın Yunus Emre si olarak algılanan milli şair Eminescu yu anma törenleri düzenlenmektedir. Pek çok yazısında Türk ulusuna, kültürüne, tarihine ve folkloruna olumlu yorumlarla değinen, Türk-Romen ilişkilerini konu alan makalelerin yanı sıra yine destan şiiri denebilecek ünlü Mektup şiirlerinin üçüncüsü Osmanlı kaleme alınmış ve bilimsel anlamda öğretimin fiilen kuruculuğunu yapmıştır. Osmanlı tarihi ile ilgili kaleme aldığı Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, Kitap-Sistem veya Muhammed'in Dininin Durumu yayınladıktan sonra birkaç yüzyıl tarih araştırmacıları tarafından en çok okunan ve aranılan eserler olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu nun başkentinde yetiştiği ve 20 yıl kaldığı için Türk ananelerini ve yaşananları çok iyi görmüş, analiz etmiş ve bunları gerçekçi bir biçimde Avrupa kamuoyuna aktarmıştır. (detaylı bilgi için bk. VICTOR TVIRKUN: Dimitri Kantemir ve XVIII. Yüzyılda Avrupa Historiografisinde Osmanlı İmparatorluğu Tarihi Öğrenimi, 19 Mart 2005) Ayrıca Romanya nın tarihini ilk yazan kişi olmuş ve Romen dilinde ilk eseri yine o vermiştir. İstanbul da aldığı müzik eğitimi neticesinde dönemin en büyük Türk Müziği bestecilerinden birisi olmuştur. (Detaylı bilgi için bk. Yalçın Tura, Kantemiroğlu, Kitâbu 'İlmi'l-Mûsiki alâ Vechi'l-Hurûfât, Mûsikiyi Harflerle Tesbit ve İcrâ İlminin Kitabı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2001; Eugenia Popescu-Judetz, Prince Dimitrie Cantemir, Theorist and Composer of Turkish Music, Pan Yayıncılık, Istanbul 1999) 154 Kılıcı aldılar, şimdi müze istiyorlar, Akşam, 21 Mayıs (19 Mart 2005); Türk Yatırımcılar Romanya da 4üncü sıraya yükselecek, Hayat, Eylül T.C. Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, (01 Haziran 2005) 75

88 İmparatorluğu nun Kuruluş Öyküsü olan Mihai Eminescu, en son 11 Şubat 2005 tarihinde Ankara Üniversitesi nde düzenlenen bir törenle anılmıştır. 157 İki ülke arasında zaman zaman halk oyunları gruplarının da etkinlikleri gerçekleşmektedir. Bu maksatla her iki ülkede de gerçekleştirilen halk oyunu yarışmalarına ya da festivallerine karşılıklı katılımlar olmaktadır. Türkiye de kurulduktan sonra pek çok ülkede performansını sergileme imkanı bulan Fire Of Anatolia adlı folklor dans grubu 28 Ocak 2005 tarihinde Bükreş in en ünlü gösteri salonlarından birisinde sahne almış, yoğun ilgi ile karşılanmıştır. 157 Romanya nın Milli Şairi Mihai Eminescu nun Doğumunun 155. Yılı, yad=2694, (20 Mart 2005). 76

89 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 4. İKİ ÜLKE İLİŞKİLERİNE ETKİ EDEN VE BELİRLEYEN FAKTÖRLER Türkiye nin Romanya ile olan ilişkilerinin sağlıklı olarak çözümlenebilmesi için iki ülke arasındaki çıkar noktalarının, bulundukları coğrafyada kendilerine biçtikleri rollerin, başta küresel güçler olma üzere diğer ülkelerle olan ilişkilerinin de değerlendirilmesi gereklidir. Bu kapsamda öncelikle her iki ülkenin de yer aldığı Karadeniz bölgesinin öneminin ve Türkiye nin bölgedeki stratejik hedeflerinin ortaya konulması gerekmektedir. 4.1 Karadeniz in Ve Boğazların Önemi Karadeniz, güneydoğu Avrupa ve Asya arasında uzanan bir iç denizdir. İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı vasıtasıyla Ege Denizine bağlanmaktadır. Batı kıyıları, Romanya, Bulgaristan ve Türkiye nin Trakya kesimi ile, kuzey ve doğu kıyıları Ukrayna, Rusya ve Gürcistan, tüm güney kıyıları ise Türkiye tarafından kuşatılmıştır. Karadeniz in doğudan batıya azami uzunluğu 1200 km., genişliği 610 km. olup km 2 dir. Kuzey de Karadeniz içine uzanan Kırım yarımadası doğu tarafında Azak Denizini, batı tarafında ise Katkinitskiy Körfezini oluşturmaktadır.en derin yeri 2210 m. olan Karadeniz e orta ve doğu Avrupa dan Dinyeper, Dinyester ve Tuna Nehirleri, Anadolu dan ise Çoruh, Yeşilırmak, Kızılırmak ve Sakarya nehirleri dökülmektedir. Ayrıca Azak denizine Rusya nın Avrupa tarafından Don nehri, Batı Kafkasya dan Kuban nehri boşalmaktadır. Karadeniz balık açısından son derece zengin bir denizdir. Bölgedeki ülkelerin ürünlerinin komşu devletler arasında aktarılabilmesi için bir ulaşım platformu olması nedeniyle büyük öneme haizdir. Karadeniz e kıyısı olan ülkelerin bu maksatla kullandıkları başlıca limanları olarak Ukrayna nın Odessa, Kherson ve Sivastopol, Gürcistan ın Poti ve Batum, Rusya nın Novorossisk, Romanya nın Köstence, Bulgaristan ın Varna ve Burgaz, Türkiye nin ise Ereğli, Samsun, Sinop ve Trabzon u sayılabilir. 77

90 Karadeniz, Ortadoğu daki petrol rezervlerine karşı bir alternatif olarak yükselen Hazar Denizi ile etrafındaki havzanın sunduğu doğal enerji kaynaklarının batı ülkelerine ulaştırılabileceği bir bölge durumuna gelmektedir. Romanya ve Bulgaristan ın Avrupa Birliğine 2007 yılında girmesiyle birlikte, modern Avrupa nın yeni sınırı Karadeniz e uzanmış olacaktır ve Avrupa Birliği bir anda dağılan Sovyetler Birliğinin eski nüfuz sahası ile karşı karşıya kalacaktır. Romanya, Bulgaristan ve kısmen Ukrayna, batı yanlısı bir tutuma bürünmüş durumdadırlar. Ancak Karadeniz de büyük devletlerin çıkar ilişkilerini yakından ilgilendiren ve askıda kalan donmuş meseleler bulunmaktadır. Bu nedenle, söz konusu bölge üzerinde geleceğin güç savaşlarının yeniden canlanması kaçınılmaz görülmektedir. Bu husus ise başta Türkiye olmak üzere bölgede söz sahibi olmak isteyecek ülkelerin takip edeceği siyaseti riskli dengeler üzerine oturtmalarına sebep olacaktır. Bu hususun gayet iyi farkında olan stratejistler, Kuzeydoğu Afrika ve Akdeniz den Ortadoğu ve Güney Batı Asya yı içine alan güneydoğu hattı na ilave olarak Kuzeydoğu Avrupa dan Balkanları da kapsayacak şekilde Almanya ve Rusya arasında güneye doğru uzanan ve Karadeniz i en önemli su yolu haline getiren doğu hattı nı da stratejik tehdit alanları içine sokmaktadırlar. 158 Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği nin dağılmasıyla Karadeniz e kıyısı olan devletler Türkiye ile birlikte altıya çıkmıştır. (Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Rusya Federasyonu, ve Gürcistan) Bunlardan Rusya Federasyonu hariç olmak üzere tamamının deniz yolu çıkışı Türk Boğazlarıdır. RF nin ise en az üçte bir deniz trafiği Boğazları kullanmak zorundadır. Öte yandan Karadeniz e kıyısı olmamakla birlikte, deniz yolu ile dünyaya açılmaları ancak Boğazlardan mümkün olan diğer yeni devletler ile Tuna nehrini kullanan Orta Avrupa Devletleri de eklenince bu sayı yaklaşık on beşe yükselmektedir Ronald D. Asmus, F.Stephan Larrabee ve Ian O. Lesser (Rand Analistleri) Mediterannian Security:New Challenges, New Tasks, Nato Review, 1996/3, S Emanet, s.39 78

91 Bu ortamda Romanya, Rusya ve Hazar bölgesinden uzanan doğalgaz ve petrol boru hatlarının Batı pazarlarına intikal ettirilmesi noktasında stratejik öneme sahip bir ülke olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca son yirmi yılda düşüş göstermekle birlikte bölgedeki petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip ülkelerden birisi konumundadır. 160 Romanya, çoğunluğu Rusya dan olmak üzere bir petrol ithalatçısıdır. Orta ve Doğu Avrupa da 956 milyon varillik rezervleri ile birlikte en büyük petrol üreticisi olmasına karşılık, 1980 yılında günde varil olan üretimi 2004 yılında varile düşmüş durumdadır Türkiye nin Bölgedeki Hedefleri Türkiye nin bölgedeki siyasetinin ve hedeflerinin, a. Kuzey komşuları ile güvenli ve istikrarlı bir ticaret ilişkisi içinde olmak, b. Bölgenin ekonomik kaynaklarının batı ülkelerine ulaşımında aktif rol oynayabilmek ve bu amaçla Karadeniz de güvenli, istikrarlı, refah seviyesi yüksek bir devlet olarak ortaklık ve işbirliği ortamı yaratılmasını sağlamak, c. Bu kapsamda enerji ve deniz ticaret yollarının kesişme noktası olan Boğazlar üzerinde hakimiyetini devam ettirmek, d. Türkiye ve tüm bölge için tehdit arz eden uluslar arası insan ve uyuşturucu kaçakçılığının önlenmesi ve terörizme karşı mücadele etmek, e. AB ye giriş sürecinde kendisine giriş için destek verecek ülke sayısını artırmak olduğu söylenebilir Erhan Türbedar, Balkanlar ve Enerji, Türkiye Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi - www_turksam_org.htm (23 Nisan 2005) 161 Southeastern Europe Regional Country Analysis Brief, U.S. Energy Information Administration, (24 Nisan 2005) Mart 2005, Dış politika, Genel Görünüm. 79

92 4.2.1 Güvenlik ve İstikrar Türkiye nin yukarıda belirtilen stratejik hedeflerine ulaşabilmesi için öncelikle Karadeniz deki güvenlik ortamının devam etmesi önem arz etmektedir. Sürdürülebilir ticari ilişkilerin mevcut olmadığı, etnik ayrımların ve küresel terörizmin körüklendiği, enerji kaynaklarının getirebileceği refahın barışçıl bir şekilde paylaşılması ve dış pazarlara aktarılması ortamının yaratılamadığı bir Karadeniz, istikrar merkezi olmaktan çıkacak, diğer kıyıdaş devletlerle birlikte Türkiye yi de olumsuz yönde etkileyecektir. Halihazırda, Kafkaslar daki Azerbaycan-Ermenistan arasındaki kemikleşmiş Nahcıvan-Karabağ sorunu ile Gürcistan daki etnik ayrımcılıktan kaynaklanan sorunlar bölgede istikrarı tehdit eden unsurlardır. Ancak bunların dışında, özellikle Romanya nın da dahil olma ihtimalinin bulunduğu Karadeniz deki istikrarlı ortamı tehdit edebilecek diğer meselelerin de ortaya konulması gerekmektedir Karadeniz deki Meseleler Bu meselelerden bir tanesi Ukrayna ile Romanya arasında yaşanan Kıta sahanlığı ve Karadeniz deki münhasır ekonomik bölgelere ilişkin meseledir. 163 Söz konusu problemin çözümü için taraflar Uluslar arası Adalet Divanına gitmeye karar vermişlerdir. Ancak buna ilave olarak son zamanlarda Ukrayna tarafından kendi topraklarında kalan Tuna Deltası üzerine bir kanal inşa etme projesi eklenmiş durumdadır. Ukrayna, Romanya ile herhangi bir ikili görüşme yapmadan ve danışmadan 11 Mayıs 2004 tarihinde dünyadaki en önemli kuş barınaklarından biri olan ve UNESCO 163 Ukrayna ve Romanya nın Karadeniz deki Kıta Sahanlığının ve Münhasır Ekonomik Bölgelerin kısıtlanması konusundaki yaklaşımları birbirine zıt görüşler içermektedir. Ukrayna sınırların belirlenmesi için Karadeniz deki tüm sahillerinin dikkate alınmasının ve bu sürece Yılan Adasının da dahil edilmesinin gerekli olduğunu ileri sürmektedir. Romen tarafı ise Yılan adasında kendi kendisine yeterli bir ekonomik yaşamın mevcut olmadığını söyleyerek bu adanın bir münhasır ekonomik bölgeye sahip olmadığını, dolayısıyla dikkate alınmaması gerektiğini ifade etmektedir. Her iki taraf, aralarındaki bu sorunu çözmek üzere aralarındaki sınır rejimini düzenleyen bir anlaşma imzalamışlardır. Ancak bölgede petrol kaynaklarına nüfuz mücadelesini etkileyecek olan sorunun, 24 adet ikili toplantı düzenlenmesine rağmen 1998 den beri 6 yıldır çözümlenememesi nedeniyle Romen tarafı konuyu tek taraflı olarak Uluslararası Adalet Divanına götürmeyi güdeme getirmektedir. (Bkz. Adriana Vada, Romania-Ukraine in front of the ICJ oer the continental shelf Nine O Clock, 07 Eylül 2004; Romania files case against Ukraine at the Hague Court Nine O Clock, 17 Eylül 2004.) 80

93 tarafından koruma altına alınan Tuna Deltasında Kanal inşa faaliyetlerine başlamıştır. Proje km. uzunluğunda olup tamamının bitişi 2008 yılına planlanmıştır ve bir Alman firması olan Josef Mobius Bau AG tarafından Ukrayna lı taşeronlar kullanılarak yürütülmektedir. Romanya, bu kanalın inşasına Tuna Deltasının ekosistemini bozacağı ve dolayısıyla bölgedeki tüm ülkelerin bundan negatif etkileneceği gerekçesiyle karşı çıkmaktadır. Dönemin Romanya Başbakanı Adrian Nastase Mayıs ayında, Ukrayna Başbakanı na karşılıklı görüşme ve diyalog kurma maksadıyla bir mektup göndermiş, mektubunda Bastroe Kanalının Tuna nın Chilia kolu üzerinde seyir yapmaya imkan tanıyacak şekilde açılmasının iki ülke açısından çok daha faydalı olacağını ve Ukrayna ile Romanya arasındaki ikili ilişkilerde ulaşılan seviyeyi ortaya koyacağını belirtmiş, ancak Ukrayna dan pozitif bir yanıt alamamıştır Temmuz 2004 tarihinde Bükreş te icra edilen Tuna İşbirliği Konferansında Ukrayna Dışişleri Bakan Yardımcısı Alexandr Motsyk, Bastroe kanalını inşa edeceği bölgenin ülkenin en fakir bölgelerinden birisi olduğunu, bu bölgeyi kalkındırmak için Ukrayna içlerine ulaşım sağlayacak bir seyir kanalını inşa etmek mecburiyetinde olduğunu ve projenin ekolojik sisteme zarar vermediğini, bu konuda uluslar arası organizasyonların ve Avrupa delegelerinin ziyaret ve incelemelerine her zaman açık olduklarını açıklamıştır. 165 Ukrayna Avrupa Birliği ve Romanya dan gelen tüm baskılara ve uluslar arası hükümleri çiğnediği yönündeki suçlamalara rağmen 17 Ağustos 2004 tarihinde kanal çalışmalarını sürdüreceğini bildirmiştir. Almanya Başbakanı Romanya ya gerçekleştirdiği ziyaretinde Ukrayna nın böylesine önemli bir inşaat projesini yeterli çevre araştırması olmaksızın uygulamaya koymasını eleştirmiş ancak Alman hükümetinin bir Alman firması olan Mobius un söz konusu inşaat faaliyetinde yer almasını engelleyemeyeceğini söylemiştir Bastroe Channel-negative impact on Danubian ecosystem Nine O Clock, 04 Haziran EC asks Ukraine to cease Bastroe Canal building Nine O Clock, 15 Temmuz Bastroe to be ready in two weeks Nine O Clock, 17 Ağustos

94 22 Ağustos 2004 tarihinde Ukrayna, yürütülen projenin bir zararının olmadığını ileri sürmüş ve Romanya yı uluslar arası kamuoyunu yanıltıcı bilgiler vererek Ukrayna ya karşı haksız bir karalama kampanyası başlatmakla suçlamıştır. Diğer taraftan Romanya ya talep ettiği tüm teknik bilgileri vereceğini taahhüt etmiştir. Ukrayna nın Milli Günü olan 24 Ağustos 2004 tarihinde kanalın bir kısmını açacağını ortaya koyması üzerine aynı tarihte Romanya daki sivil toplum örgütleri tarafından Ukrayna nın Bükreş Büyükelçiliği önünde sona eren bir protesto yürüyüşü ve gösterileri düzenlenmiştir. Anılan gösterilere üniversitelerden, Tuna Deltası balıkçılarından, sendikalardan 500 den fazla kişi iştirak etmiştir. Protestocular elçilik önünde projenin en azından uluslar arası bir komisyon tarafından çevreye etkilerinin incelenerek onay verilmesine kadar durdurulması yönünde sloganlar atmışlardır. Gösterilerin baskısı altında Ukrayna, Kanalın açılışını 26 Ağustos tarihine ertelediğini açıklamıştır. Ancak Ukrayna nın geri adım atmadan inşaat faaliyetlerini sürdürmesi, bir seçim sürecinde olan Romanya da muhalefetin hükümete yüklenmesi için bir gerekçe oluşturmuş ve diplomatik başarısızlıkla suçlamışlardır. Romanya diplomatik çözüm arayışları arasında Espoo Konvansiyonu altında Bastroe Kanalının çevreye etkilerinin sınır aşan sular kapsamında ele alınarak araştırılması için bir soruşturma komisyonunun kurulmasını talep etmiştir. Romanya, söz konusu komisyonun Bastroe kanalı nı sınır aşan sular seviyesinde olduğu yönünde bir karar alması durumunda, Ukrayna tarafından göz ardı edilen Espoo Konvansiyonu ilkelerinin uygulanabilir hale geleceğini ve bu durumda Ukrayna nın Romanya ile projenin tüm safhalarını görüşerek bütün kararları ortak almak zorunda kalacağını ileri sürmektedir. 167 Romanya söz konusu kanalın açılışını engellemek üzere diplomatik tüm yöntemleri denemekte ve alternatif baskı yöntemleri ileri sürmektedir. Bunlardan birisi de inşaatı yürüten Alman firmasının ekolojik sistemi tehlikeye uğratıyor olması nedeniyle mahkemeye verilmesidir. Romanya başbakanı Adrian Nastase 27 Ağustos ta bu konunun incelenmesi maksadıyla bir Alman Hukuk Firmasının kiralanacağını açıklamıştır. 167 Civil Society protests before Ukraine s Embassy in Bucharest Nine O Clock, 25 Ağustos

95 Basında yer alan haberlere göre Romanya tarafından uygulanabilecek bir diğer şok çözüm ise Tuna Deltasının Romanya tarafında bir kanal açılması ve böylece Bastroe kanalından akan suyun debisinin düşürülerek kanalın kullanılmaz hale getirilmesidir. Ancak söz konusu çözüm yolunun gayri ekonomik olacağı, başka sorunlara yol açabileceği ve bu nedenle Romanya tarafından takip edilmeyeceği ifade edilmektedir. 168 Ukrayna nın kanal inşası projesinin arkasında ekonomik ihtiyaçlarının yanı sıra NATO ya girmiş ve AB ye katılacak bir Romanya nın tüm Tuna Nehri gemi trafiğini düzenliyor olmasından kaynaklanan sıkıntılarının da olduğu ileri sürülmektedir. Basında yer alan bir habere göre Ukrayna, Romanya yerine artık AB ile sınırdaş olacağından Tuna üzerinde Rusya ya yürüttüğü tüm illegal trafiğin AB tarafından monitör edileceğinden çekinmekte ve bu nedenle kendi topraklarından geçen bir kanal arzulamaktadır. Romanya nın kanalın inşaatına yönelik ileri sürdüğü çevreye zarar vereceği tezinin arkasında ise yine ekonomik nedenler bulunmaktadır. Söz konusu kanalın açılması halinde Ukrayna Karadeniz e Tuna üzerinden akan gemi trafiğinin % 65 ini alacak ve halihazırda Romanya Sulina limanına gelen söz konusu trafikteki azalma nedeniyle yılda yaklaşık 1.5 Milyon ABD Doları kaybedecektir. 169 Romanya, kıta sahanlığı konusunda Ukrayna ile tüm diplomatik kanalların tıkanmış olduğu gerekçesiyle Eylül 2004 sonunda meseleyi tek taraflı olarak Hague Uluslar arası Adalet Divanı na götürmeye karar vermiştir. Adalet Divanının vereceği karar kesin ve bağlayıcı durumdadır ve karara uyulmaması halinde tarafların BM Güvenlik Konseyine başvurma hakkı bulunmaktadır. Romanya tarafı, Ukrayna ile ikili görüşmelerde elde edebileceklerinden fazlasına söz konusu Adalet Divanında kavuşabileceğini değerlendirmektedir. Bastroe kanalı konusunda ise meseleyi Uluslar 168 Romania to Build Counter-Canal in Danube s Delta Nine O Clock 17 Ağustos Romania loses supremacy over Danube mouths Nine O Clock 24 Ağustos

96 arası Adalet Divanına götürmeden önce, uluslar arası uzmanların söz konusu projenin çevreye etkilerini ortaya koyacak raporu açıklanana kadar bekleme kararı almışlardır yılı itibariyle her iki ülkedeki liderler de değişmiş durumdadır. Romanya kıta sahanlığı, ekonomik münhasır bölgelerin kullanımı ve Bastroe Kanalı gibi konular üzerinde aynı tezlerinde ısrar etmektedir ve konu çözümlenmesi maksadıyla Uluslar arası Adalet Divanına intikal ettirilmiştir. Ancak diğer taraftan Ukrayna da batı yanlısı yeni hükümetin, Bastroe kanalına yönelik önceki hükümetin uygulamalarını Ukrayna nın taraf olduğu ikili ve uluslar arası anlaşmalarda yüklendiği sorumluluklar kapsamında yeniden gözden geçireceği ve değerlendireceği yönündeki ifadeleri sonrasında, iki ülke arasında konu üzerinde temaslar tekrar başlamıştır. Nitekim Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yushchenko nun Nisan 2005 ayı içindeki Romanya ziyareti esnasında iki ülke lideri konuyu ikili bazda çözümlemek üzere bir karar birliğine varmışlardır. 171 Karadeniz de ülkeler arasındaki istikrar ve işbirliği ortamını suni olarak gerginliğe sokan ve Romanya nın tarihten gelen bağları ile müdahil olma riskinin bulunduğu bir diğer mesele ise Moldova nın Transdinyester bölgesinde yaşanmaktadır. Söz konusu bölge, Moldova Cumhuriyetine ait olmakla birlikte bu devlet tarafından kontrol altına alınamamaktadır. Halk çoğunlukla Rus etnik kökenli vatandaşlardan oluşmaktadır ve yönetim kademesindeki kişiler Rus otoritelerinin etkisi altındadır. Bölge, 1991 yılında Transdinyester Moldova Cumhuriyeti adı altında bağımsızlık ilan eden eski fabrika yöneticileri ile Yüksek Sovyet vekillerinden oluşan bir grup tarafından yönetilmektedir. Moldova nın Romanya ile birleşme olasılığına karşı buradaki Rus azınlıkların haklarını korumak bahanesiyle oluşturulan TMR, yerel milis kuvvetleri oluşturmuş ve Moldova makamlarından kamu binalarını ele geçirmiştir. Çıkan sivil savaş, Rus birliklerinin baskısıyla imzalanan bir ateşkes anlaşması ile önlenmiştir ve bugün hiçbir devlet tarafından tanınmamakla birlikte Rusya ile Ukrayna nın bir miktar 170 Adriana Vaida, Romania-Ukrania in front of the ICJ over the continental shelf Nine O Clock 07 Eylül (Romanya, kıta sahanlığı konusunda 16 Eylül tarihinde Uluslar arası Adalet Divanına resmi başvuruyu yaparak süreci başlatmıştır. Bk. 17 Eylül 2004 tarihli Nine O Clock gazetesi, Romania files case against Ukraine at the Hague Court başlıklı haber.) 171 Ioana Zamfirescu, Romania, Ukrania to solve their litigation on a bilateral level and not at the Hague Court. Nine O Clock, 24 Nisan

97 sempatisi söz konusudur. Moldova nın Romanya ile birleşme olasılığının ise gerçekçi olmadığı, 1994 yılında yapılan bir referandumda ortaya çıkmış, Moldova halkının % 75 i kendisi de yoksulluk içinde kıvranan ve hiçbir şey vaat etmeyen Romanya ile birleşmeye hayır demiştir. Rusya, birlikleri çekeceğini beyan etmekle birlikte bu gerçekleşmemiştir. 172 Özerklik talebinde bulunan yönetim, zaman zaman olayı tırmandıracak girişimlerde bulunmaktadır. Bunlardan yakın zamanda gerçekleşen bir örneği, 26, 27 ve 29 Temmuz 2004 tarihlerinde Moldova Milli Eğitim Bakanlığı na bağlı olarak Moldovence dilinde ve Latin alfabesiyle eğitim veren toplam 8 okulun üçünü kapatması olmuştur. 173 Transdinyester bölgesinde yaşayan Moldovan çocukların %32 (yaklaşık öğrenci) sine eğitim veren bu okulların okul öğrencileri, velileri, öğretmen ve müdürlerinin bu durum üzerine okuldan dışarı çıkmamakta direnmiş, duruma müdahale eden Transdinyester polisi, velileri tutuklayarak öğrencileri okuldan kovmuştur. Durumun eski haline kavuşturulması maksadıyla; Moldova Milli Eğitim Bakanlığı; Avrupa Konseyi ile AGİT e başvuruda bulunmuş ve Rusya Federasyonuna bir temsilci göndermiş, ayrıca, Moldova Dışişleri Bakanı Andrei Stratan, Viyana da düzenlenen AGİT devamlı konseyi toplantısında, Transdinyester deki durum hakkında bilgi vererek çözüm için yardım talep etmiştir. 172 Tarihte Besarabya adı ile bilinen bölgenin büyük kısmı bugün Moldova Cumhuriyetinin elindedir arasındaki Türk-Rus savaşından sonra Besarabya Rusya ya bırakılmış, ancak Prut nehrinin batı yakası (Bugün Romanya nın Moldova adlı bölgesi) Osmanlı Devletinin elinde kalmıştır. Romanya 1878 de bağımsızlığını kazandıktan sonra 1918 yılında Wilson Prensiplerinden faydalanarak icra edilen plebisit ile Rusya kontrolündeki Moldova yı da topraklarına katabilmiştir. Ancak, bu ilhak Rusya tarafından hiçbir zaman kabul edilmemiş ve 1924 yılında Rusya Dinyester nehrinin doğu tarafında otonom Moldova Cumhuriyetini kurmayı başarmıştır yıında Ribbentrop-Molotov Paktı ile Sovyetler Birliği Moldova yı ilhak etmiştir yılı yazında, Moldova Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Sovyetler Birliğinden ayrılarak bağımsızlığını ilan etmiştir. (Rubin Meyer Doru ve Trandafir, The Perils of Transdniestra, The Romanian Digest, 08 Kasım 2004 ( (09 Kasım 2004.)) 173 Ribnita Authorities Trying to Seal Up Local Moldovan School, Moldova Azi, 27 Temmuz 2004, (01 Haziran 2005) ; Orphan Students Storm Own School in Tighina to Seize Foodstore, Moldova Azi, 27 Temmuz 2004, (01 Haziran 2005); transdniester militia force their way into one more school, RFE/RL Newsline, 30 Temmuz 2004,Volume 8,Number 144,, moldova, (1 Haziran 2005) 85

98 29 Temmuz 2004 günü Moldova hükümeti tarafından alınan bir karar ile, Transdinyester deki Moldovan okullarının durumunun çözümlenmemesi halinde, 01 Ağustos 2004 tarihinden itibaren Transdinyester e karşı ekonomik kısıtlamalar uygulanacağı, bu kapsamda, Moldova Maliye Bakanlığı ile irtibatı olmayan şirketlerin Transdinyester den mal ihraçlarının yasaklanacağı, Moldova Gümrük Müdürlüğü nün gümrük işlemlerini yapmayacağı, Moldova demir yolları şirketinin ise, mal nakliyesi yapmayacağı açıklanmıştır. Dönemin Romanya Cumhurbaşkanı İon İliescu tarafından yapılan bir açıklamada, Romanya nın Moldova Cumhuriyetinin bölgedeki hükümdarlığını sürdürmesine imkan sağlayan her türlü insiyatifi desteklemeye hazır olduğu vurgulanmıştır. Romanya Başbakanı Adrian Nastase ise sözde Transdinyester yönetiminin Romen dilinde eğitim veren okulları kapatmasının etnik temizlik olduğunu iddia etmiş, Avrupa Birliği nin bir elçi göndererek durumu yerinde incelemesi ve müdahale etmesi gerektiğini söylemiştir. Yapılan bir kamuoyu araştırması Romanya da halkın büyük bir kesiminin Romen devlet adamlarının diplomatik yollardan girişimde bulunması gerektiği kanaatinde olduğunu, % 10 luk bir kesimin ise daha sert önlemler alması gerektiğini göstermiştir. 174 Rusya da bulunan Transdinyester sözde Dışişleri Bakanı Valeri Litkai tarafından yapılan açıklamalarda ise 2004 yılı içerisinde, Transdinyester in Rusya Federasyonuna bağlanması konusunda bir referandum düzenlenmesi hususunun planlanmakta olduğu ifade edilmiştir. 175 Moldova Cumhuriyetindeki sözde özerk Transdinyester bölgesinin; yarattığı okul sorunu, tren yollarının bloke edilmesi, gaz ve elektrik güç kaynaklarının kapatılması gibi aktivitelerle kendisini uluslar arası politikanın gündeminde tutmaya çalıştığı, bu şekilde bir süre sonra devlet statüsünü kazanmaya çalıştığı, söz konusu gerginlikleri başka bölgelerdeki olaylarla eş zamanlı olarak çıkardığı (Gürcistan daki) ve böylece uluslar arası güvenlik örgütlerinin imkan ve kaynaklarını seferber etme olanaklarının azaldığı dönemleri kolladığı ileri sürülebilir. 174 Romanian PM blasts Etnic Cleansing in Transdniestr, Nine O Clock, 20 Ağustos Transnistria Plans Referendum to Become Russian Province, Moldova Azi, 29 Temmuz 2004, (01 Haziran 2005) 86

99 2005 yılı itibariyle AB için bölgede bir Rusya fobisi oluşturan konunun çözümlenmesi için 5 li format adı altında (AGİT, Rusya, Ukrayna, Moldova ve Transdinyester Yönetimi) görüşmeler sürdürülmektedir yılı sonundaki seçimlerle başa gelen Romanya Cumhurbaşkanı Traian Basescu, Karadeniz de etkinliğini artırmak amacıyla Şubat 2005 tarihinde Rusya Federasyonuna yaptığı ziyaret esnasında, bu formata katılmak istediğini beyan etmiştir Diğer Devletlerin Yaklaşımı Rusya nın günümüzde de Kalpgah politikasına yatkınlığı Duma nın jeopolitik ve stratejik danışmanı olan ve çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yapan Avrasya Partisinin kurucusu Aleksandr Dugin in şu görüşlerinden anlaşılabilir: Balkan yarımadasının küçük modeli çerçevesinde Sırplar (ve kısmen de, Bulgarlar) Avrasya nın itici gücü sayılırlar. Onlar kalpgah ideallerinin taşıyıcısı rolündedirler.... Eğer uzak gelecekte Avrasya eğilimli genel Balkan Federasyonu tasavvur edilebilirse, bunun jeopolitik programı asgari olarak, Sofya-Moskova-Belgrat- Atina (ve yeniden Sofya) olarak doğru olmayan bir eşkenar dörtgenin oluşturulması şeklinde formüle edilebilir. Burada merkezden iki hat-rus-sırp ve Rus-Bulgar- çıkar ve Atina da buluşurlar. Makedonya meselesi, tüm üç Ortodoks Balkan ve çeşitli düzeylerde potansiyel Avrasyacı devletler arasında engeli kaldırmak amacıyla bu ülkeye özel statü verilmesi sayesinde çözülebilir. Buradan Makedonya problemine Moskova nın hayati ilgisi mantıken ortaya çıkmaktadır. 177 Rusya ya, Slav halklarının doğal sempatisine karşılık Atlantikçi kanat olan ABD ve İngiltere nin bölgede kendisine karşı bir tampon bölge oluşturmaya çalışacağını değerlendirmektedir. Bu bölge hem ileride muhtemel bir Rus-Alman ittifakının oluşmasını engelleyecek, hem de Rusya nın Karadeniz bölgesinde eski konumuna kavuşmasına engel olacaktır. Söz konusu tampon bölge Baltık Denizi ile Karadeniz arasında, Avrupa ya tam unsur olarak giremeyen, fakat Moskova ve 176 Alina Grigoras, Russia, Romania discussed future, not the past, Nine O clock, 15 Şubat Aleksandr Dugin, Rus Jeopolitiği, Küre Yayınları, Temmuz 2003, s

100 Avrasya dan şiddetle uzaklaşan Baltık halkları, Polonya, Ukrayna, Romanya, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya dır. 178 Rusya ekonomik olarak bir zayıflığın içine düşmüş olması ve artık silahlı gücüne kendisine süper güç imajı verdirecek seviyede yatırım yapamaması nedeniyle şimdilik Karadeniz de çok etkin bir rol alamamaktadır. Ancak iç dinamiklerini yeniden çalıştırabilecek bir Rusya Federasyonu nun orta vadede kendi lehine olacak şekilde dengeyi bozacak bir politika gütmesi muhtemeldir. Halihazırdaki durumda ekonomik çıkar gerekçeleri nedeniyle AB nin bölgedeki etkilerine karşı sesini çıkaramayan Rusya nın ABD ye karşılık etkisini yitirmemek üzere Karadeniz de ortaya çıkarılan ve yukarıda ortaya konulan Ukrayna daki Bastroe kanalı, Moldova daki Transdinyester bölgesi gibi çeşitli meselelerin arkasında yer aldığı söylenebilir. Nitekim Rusya nın Kiev Büyükelçisi tarafından 3 Eylül günü basına yansıyan bir açıklamasında; Ukrayna nın yapılması gerekeni yaptığı, bu projenin sadece Ukrayna ya değil, Rusya ve nehir üzerinde yük taşıyan diğer ülkelere de ekonomik faydalar sağlayacağı ifade edilmiştir. 179 Rusya nın Kiev Büyükelçisinin Romen tarafında büyük rahatsızlık yaratan ve Ukrayna yı davasında haklı gördüğünü ifade eden 03 Eylül 2004 tarihinde basına yansıyan bu açıklamalarından sonra, söz konusu Kanalın Rusya nın da çıkarlarına uygun olduğu ve Rusya nın bölgede gerek AB, gerekse NATO ya karşı stratejik noktalar elde etmeye çalıştığı söylenebilir. Diğer taraftan sözde Transdinyester özerk bölgesinin kendi uydusu konumundaki bir devlet haline dönüşmesi halinde Rusya nın karlı çıkacağı açıktır. Rusya nın Karadeniz de 2007 yılından itibaren komşu olacağı bir AB ye karşı nüfuzunu arttırma ve tampon bir bölge elde etmeye çabası içinde anılan gerginliklerin arkasında bulunması muhtemeldir. 178 Dugin, s İoana Dragan, Romanian authorities unhappy with the statements of Russian Ambassador to Kiev, Nine O Clock, 3 Eylül

101 Ancak, 2004 yılı sonunda Ukrayna da batı yanlısı bir hükümetin iktidara gelmiş olması ve Moldova lı makamların Transdinyester meselesi nedeniyle Rusya Federasyonu na karşı Batı Avrupa nın desteğini aramaya başlaması nedeniyle Rusya nın Karadeniz de zemin kaybettiği ortadadır. Bastroe kanalı ve Transdinyester bölgesindeki sorunlara karşı gerek ABD, gerekse AB benzer tepkiler göstermektedir. 18 Mayıs 2004 tarihinde ABD, projenin çevreye etkileri üzerinde derin şüphelerinin olduğunu açıklamıştır. 180 AB nin söz konusu projenin ekolojik sisteme zarar verebileceği yönünde duyduğu rahatsızlık Temmuz başında icra edilen AB-Ukrayna zirvesinde Avrupa Birliği Komisyon Başkanı Romano Prodi ve Avrupa Birliği Dışişleri Komiseri Chris Patten tarafından ifade edilmiş, ayrıca Temmuz 2004 tarihinde Bükreş te icra edilen Tuna İşbirliği Konferansında Avrupa Komisyonu Çevrecilik Genel Direktörü Catherine Day tarafından da dile getirilmiştir. AB, Ukrayna nın Tuna Deltasındaki yapısal gelişmelere karşı olmadığını ancak bu tür inşaatların ekolojik sisteme etkilerinin dikkatlice incelenmesini müteakip başlatılmasının gerekli olduğunu ve şu aşamada durdurulması gerektiğini vurgulamıştır. 181 Transdinyester meselesinde ise 30 Temmuz 2004 tarihinde ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell tarafından Moldova makamlarına gönderilen mektupta, Transdinyester makamlarının uluslararası çağrılara cevap vermemeleri durumunda, uluslararası muhalefette yer alacakları ve ABD nin ayrılıkçıların Latin dilinde eğitim veren Moldovan okullarını kapatmak da dahil olmak üzere gerginliği artıran tutumlarından endişe duyduğu vurgulanmış, ayrıca Rusya nın 1999 yılındaki İstanbul Zirvesinde kararlaştırılan yükümlülüklerine uyması için ABD nin çağrılarını sürdüreceği ifade edilmiştir. 182 Her iki tarafın da sergiledikleri bu ortak davranışta kendi çıkarları söz konusudur. AB, gelecekte, sınırdaş olacağı bu ülkeler vasıtasıyla zaten yaşamakta 180 US worried about construction of Ukranian canal in the Delta, Nine O Clock, 19 Mayıs EC asks Ukraine to cease Bastroe Canal Building, Nine O Clock, 15 Temmuz Powell Says Transdnıester Rısks Internatıonal Isolatıon RFE/RL Newsline, 2 Ağustos 2004, Volume 8 Number 145, Part II, (01 Haziran 2005) 89

102 olduğu Rusya fobisinin daha da artmasını istememekte, konunun mümkün olduğunca demokratik yollardan bir çözüme kavuşturulmasını arzulamaktadır. ABD açısından ise, bu tür sorunlar ve bunlara ilave olarak terörizm, Kitle İmha Silahları ya da uyuşturucu ticareti gibi meseleler, bir dünya gücü olarak bölgedeki varlığına ya da nüfuz etme mücadelesine bir gerekçe teşkil edecektir Türkiye nin Romanya nın Stratejik Meselelerine Yaklaşımı. Karadeniz bölgesinde ortaya çıkan ya da potansiyel tehlike arz eden yukarıdaki sorunların karşısında Türkiye, ortaya çıkabilecek krizlerin bölge ülkeleri tarafından çözülmesi maksadıyla siyasi ve askeri bölgesel oluşumlara katılmaktan veya öncü vaziyetinde rol almaktan çekinmemektedir. Bu maksatla, bölge ülkelerinin kendi aralarındaki iş birliğini geliştirme ve Güneydoğu Avrupa ya kalıcı istikrar getirme amacıyla kurulmuş olan Türkiye, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Makedonya Cumhuriyeti, Romanya, Yugoslavya Federal Cumhuriyeti ve Yunanistan ın tam, Hırvatistan ın da gözlemci üye olarak katıldığı Güneydoğu Avrupa Ülkeleri (GDAÜ) İş Birliği Sürecinde yer almıştır. 183 Ayrıca, uluslar arası toplumun Balkanlar daki sorunları çözmek için geliştirdiği Güneydoğu Avrupa İstikrar Paktı (GAİP) da Türkiye tarafndan güçlü bir şekilde desteklenmektedir. 184 Diğer taraftan, Soğuk Savaş sonrası dönemde, bölgesel işbirliği projelerine ilk başarılı örneği teşkil eden Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı nın (KEİ) kurulmasına öncülük etmiş, ayrıca, Karadeniz in güvenli bir deniz olma durumunun devamını sağlamak için Karadeniz e kıyısı olan devletlerce tasarlanan Karadeniz Görev Gücü nün (BLACKSEAFOR) oluşumunda yine öncü rol oynamıştır. Karadeniz deki güvenlik ortamının ve istikrarın sarsılmaması, sahildar devletler arasında kurulacak diyalog ve ortak mekanizmalarla halledilmesi gereken bir (02 Mayıs 2005) 184 İstikrar Paktına yönelik olarak ilk önceleri bölge ülkelerinde ekonomik yardım geleceğine ve refah seviyesinin artacağına dair bir beklenti oluşmuştur. Ancak kısa süre sonra bunun böyle olmayacağı anlaşılmıştır. İstikrar Paktı, Güneydoğu Avrupa daki çatışmalarda uluslar arası toplumun uyguladığı tepkisel ve krize müdahale ile cevap veren politikanın yerine daha geniş kapsamlı ve uzun vadeli bir çatışma önleme stratejisi oluşturmayı amaçlamaktadır. İstikrar Paktı, kırk ülke ve birçok uluslar arası örgütten oluşan ve Güneydoğu Avrupa yı etkileyen sorunları ele alacak bir platform oluşturmayı; sorunları diyalog yoluyla çözebilecek bir ortam tesis etmeyi hedeflemektedir. Bu bağlamda, güvenlik konuları, ekonomik yeniden yapılanma ve demokratikleşme, insan hakları olmak üzere üç çalışma grubu kurulmuştur. (Stewart Henderson, (02 Mayıs 2005) ; İstikrar Paktı ile ilgili detaylı bilgi için bk 90

103 husustur. Aksi takdirde, Karadeniz güvenli bir deniz olmaktan çıkarak sahildar ülkeler arasında karşılıklı sorunlara sebep olabileceği gibi, dünyada hakimiyet peşinde emelleri olan büyük devletlerin de bölgeye iştahının kabarmasına sebep olabilecektir. Bu ise, bölgede gereksiz bir silahlanmaya sebep olabilecek, konu bölgedeki en kritik unsur olan enerji nakil hatları ya da stratejik öneme haiz Türk Boğazları üzerinde kilitlenebilecektir Enerji Ve Ticaret Yollarında Etkinlik Enerji Hatları Türkiye nin bölgedeki hedeflerinden biri olan ekonomik kaynakların batı ülkelerine ulaşımında aktif rol oynayabilmektir. Türkiye, tam da bu enerji hatlarının Batı pazarlarına aktarım yollarının göbeğinde yer almaktadır. Bu konumu nedeniyle özellikle Hazar Denizi petrol ve doğalgaz rezervlerinin taşınması açısından, Türkiye nin doğusundan geçerek Akdeniz e ulaşan güzergahın, en kısa, maliyeti düşük, teknolojik ve çevresel açıdan uygun ve güvenilir seçeneği oluşturması nedeniyle en aktif rolü oynama imkanına sahiptir. Bakü-Tiflis-Ceyhan üzerinden geçecek olan ve 2005 yılı ikinci yarısında fiilen devreye girmesi beklenen bu hat, etnik sorunların yaşandığı, demokratik değerlerin yerleşmesine çaba sağlanan bölgede halkın refah seviyesinin de yükselmesine ve dolayısıyla istikrara kavuşmasına yardımcı olacaktır. Bu proje, petrolün boğazlar üzerinden tankerlerle geçirilmesini projesinin geçerliliğini yitirmesi, Türkiye nin ve İstanbul un güvenliği açısından önemli bir riski ortadan kaldırması açısından avantaj sağlamaktadır. Enerji nakil hatları açısından bir diğer önemli proje, Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) Doğalgaz Boru Hattı dır. Azeri doğalgazını Gürcistan üzerinden Türkiye ye taşıyacak olan bu hat aynı zamanda, Türkmen doğalgazını Avrupa ya ulaştıracak Hazar geçişli Boru Hattı Projesi nin ilk ayağını oluşturmaktadır. Projenin, Gürcistan ve Azerbaycan daki inşa çalışmaları başlatılmıştır ve Azeri doğal gazının dağıtımına 2006 yılı içinde başlanması planlanmaktadır. 91

104 Güney Avrupa Gaz Ringi projesi çerçevesinde Türkiye ve Yunanistan doğal gaz boru hatlarının enterkonneksiyonu, gelecekte Avrupa nın enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi çabalarının önemli bir parçasını oluşturacaktır. Türkiye ve Yunanistan arasında bu konuya ilişkin Hükümetler arası Anlaşma nın Şubat 2003 de; BOTAŞ ile DEPA arasındaki Doğal Gaz Alım-Satım Anlaşması nın da Aralık 2003 de imzalanmasıyla, Türkiye nin enerji şebekesinin AB ile birleştirilmesi sağlanmıştır. Türkiye nin BOTAŞ firması, son dönemde, Bulgaristan ın Bulgargaz, Romanya nın Transgaz, Macaristan ın MOL ve Avusturya nın OMV şirketleriyle, Türkiye den geçecek doğal gazın Bulgaristan, Romanya ve Macaristan üzerinden Avusturya ya naklini öngören Nabucco Projesi ne ilişkin bir protokol imzalamıştır. 185 Türkiye üzerinden geçerek Avrupa ülkelerine gidecek muhtemel doğal gaz hattı projeleri Harita- 2 de, tüm Güney Doğu Avrupa doğal gaz şebekesi Harita-3 de gösterilmiştir. Harita-2 Türkiye üzerinden geçerek Avrupa ülkelerine gidecek muhtemel doğal gaz hatları Kaynak: Bu gelişmelerin de ortaya koyduğu üzere, dünyanın ekonomik merkezleri ve enerji kaynakları arasındaki stratejik kesişim noktasında bulunan Türkiye Avrupa için 185 BOTAŞ, (28 Nisan 2005) 92

105 önemli bir enerji ortağı konumunda bulunmakta ve enerji stratejisi AB enerji güvenliği politikasıyla paralellik arz etmektedir. Türkiye nin, Norveç, Rusya ve Cezayir in ardından Avrupa nın dördüncü ana enerji ikmal kanalı olma hedefi AB nin enerji ikmal güvenliği politikasıyla örtüşmekte ve Türkiye-AB işbirliği açısından yeni ufuk açmaktadır. 186 Harita-3 Güney Doğu Avrupa doğal gaz şebekesi Kaynak: :// Yakın bölgesine kimsenin nüfuz etmemesini bir politika olarak benimseyen Rusya ise Çeçen milislerle olan mücadelesine ilave olarak petrol ve diğer yer altı kaynakları üzerine güç mücadelelerini sürdürmektedir. Rusya, kendisine ve Hazar Denizi havzasına ait petrolleri Batı piyasalarına aktarmak üzere, batı taraftarı olan Türkiye nin kontrolündeki Bakü-Ceyhan petrol boru hattını by-pass edecek alternatif bir hat peşindedir. Sovyet dönemi boyunca Novorossisk Limanına ördüğü petrol boru hatları vasıtasıyla avantajlı konuma sahiptir. 187 Türkiye haricinde Balkan ülkeleri Mart 2005, Dış politika, Genel Görünüm. 187 Erhan Büyükakıncı, Soğuk Savaş Sonrasında Türkiye-Rusya İlişkileri, Türk Dış Politikasının Analizi, Faruk Sönmezoğlu (drl.), Der Yayınları, İstanbul, 2004, s

106 üzerinden Avrupa ülkelerine petrol aktarmakta kullanılabilecek muhtemel boru hatları Harita-4 de gösterilmiş olup şöyle özetlenebilir 188 : Harita-4 Karadeniz ve Balkan Ülkeleri üzerinden Batı Avrupa ya muhtemel Petrol Boru Hatları Kaynak: Bulgaristan ile Yunanistan üzerinden Adriyatik Denizine inen ve Slav ve Ortodoks karakterli olması nedeniyle muhtemelen Rusya nın en çok taraftar olacağı hat, Balkanlar için yeni bir mücadele ve kavga kaynağı olabilecek olan Bulgaristan- Makedonya ve Arnavutluk üzerinden giden hat, Romanya nın Köstence limanı, Sırbistan Karadağ, Slovenya dan geçerek, Hırvatistan ın Omisalij limanı üzerinden İtalya nın Trieste limanına uzanacak hat. Romanya nın Köstence limanını Adriyatik denizine bağlayacak bu hat için çalışan beş ülke İtalya, Romanya, Slovenya ve Hırvatistan, bir fizibilite çalışmasından sonra söz konusu Omisalj limanındaki bağlantıdan çevre etkileri sebebiyle vazgeçmişlerdir. Bu noktada, boru hattının ikiye ayrılarak bir kolun Avusturya ve 188 Simon Tisdall, Interests and aspirations clash in region of frozen conflicts The Guardian, 8 Şubat

107 Almanya yı besleyen Trans Alpine Pipeline hattına irtibatlanması, diğer kolun ise İtalya nın biraz daha kuzeyinde olan Venedik (muhtemelen Marghera limanına) uzanması öngörülmektedir. Pan European Pipeline adını alan ve 1360 km. uzunluğa sahip olacak bu hat, Hazar Denizi Petrollerinin batı pazarlarına ulaşımı için en kısa yol olarak görülmektedir. Projenin toplam maliyeti 1 Milyar ABD Doları tutmaktadır ve Avrupa Birliği, projenin fizibilite çalışmasının yapılması için Romanya ya 2.1 Milyon Euro luk bir kredi vermiş durumdadır. 189 Avrupa ülkeleri doğal olarak Hazar petrolü ve doğal gaz kaynaklarının birden fazla boru hattıyla taşınmasını, enerji arzını çeşitlendirmeleri ve güvence altına almaları için gerekli görmektedirler. Alternatif bu hatlar, Türkiye nin bölgedeki üstlendiği kritik role bir çeşitlilik getirecek olmaları nedeniyle öneminin azalmasına sebep olacağı şeklinde yorumlanabilirler. Ancak tam aksine Türkiye, tüm bu hatların tam merkezinde yer alacak olması, laik bir hukuk devleti olarak bölgeye sağladığı istikrar ve savunduğu demokratik değerler nedeniyle hem Batı hem de enerji kaynağı durumundaki ülkeler için daha da vaz geçilmez bir unsur haline gelecektir. Bu nedenle söz konusu projelerin Türkiye üzerinden geçecek ya da etkin bir şekilde müdahil olmasını sağlayacak biçimde şekillendirilmesi Batı dünyasının çıkarınadır. Diğer taraftan Boğazlardan geçen tehlikeli maddelerin azalması şeklinde Türkiye tarafından arzu edilen bir başka sonuç yaratacaklardır. Türkiye, Türk Boğazlarındaki trafik yoğunluğunun her geçen gün gittikçe artmasından tedirginlik duymaktadır. Montrö sözleşmesinin imzalandığı 1936 yılında yılda ortalama 4500 gemi geçerken, günümüz itibariyle toplam geçiş sayısı 50 bin rakamına ulaşmıştır. Özellikle İstanbul Boğazı nda günde 2500 civarında, yani yılda 700 binin üzerinde deniz aracı tarifeli ve tarifesiz lokal sefer yapmakta ve günde 2 milyona yakın insan iki yaka arasında taşınmaktadır. Son yıllarda Türk Boğazlar ından geçen gemilerin boyutları, tonajları ve taşınan tehlikeli yüklerin çeşitlerinde ve miktarlarında önemli artışlar meydana gelmiştir. Önceki yıllarda tehlikeli yük taşıyan gemilerin oranları % 10 lar civarında iken 2003 yılı sonunda bu oran % 19 lara çıkmıştır. Daha dört yıl önceye kadar İstanbul Boğazı ndan taşınan petrol ve petrol 189 Planned Black Sea-Adriatic Oil Pipeline Route Changed, Capacity Increased Invest Romania, 9 Kasım

108 ürünleri miktarı yılda 65 milyon ton iken 2003 yıl sonunda bu miktar 135 milyon tona çıkmıştır. 190 Dolayısıyla, söz konusu alternatif hatların, stratejik açıdan bir alternatif getiriyor olmaları nedeniyle Türkiye nin jeopolitik önemini azaltmaları şeklinde olumsuz, diğer yandan Boğazlardan geçen tehlikeli madde trafiğini azaltarak özellikle İstanbul şehrindeki tehlikenin kısıtlanması gibi olumlu sonuçları olacaktır. Türkiye nin enerji ve deniz ticaret yollarının kesişme noktası olan Boğazlar üzerinde hakimiyetini devam ettirmek yönündeki stratejisi hayati öneme sahiptir. Bu hususun daha iyi incelenmesi için Türk Boğazlarının öneminin ve Montrö Anlaşmasına götüren sürecin ortaya konulması gereklidir Türk Boğazlarının Enerji ve Ticaret Yollarına Etkisi Bu bağlamda Karadeniz deki güvenlik ortamının ve istikrarının bölgedeki en kritik unsur olan Boğazlar ve Karadeniz deki hakimiyet teorileri açısından incelenmesi gereklidir. Bu maksatla bölgede etkin olan güçlü devletlerin arasındaki stratejik çekişmelerin Karadeniz ve Türk Boğazları ekseninde ortaya konulması faydalı olacaktır. Tarihin akışı üzerinde deniz hakimiyetinin etkisini en iyi inceleyen stratejistlerin başında Amerikan Amirali Alfred T. Mahan ( ) gelir. Alfred Thayer Mahan ın deniz gücünün üstünlüğüne yönelik düşünceleri şöyle özetlenebilir: Çok büyük bir gücün ekonomik başarısı için deniz ticareti gereklidir. Kendi deniz ticaretini koruyup düşmanınkini engellemek ise güçlü bir savaş gemilerinden oluşan filo ile mümkündür. Deniz hakimiyetini savaş gemileri ve ticaret gemileri ile sağlamış bir ülke ise karadan askeri olarak üstün bir ülkeyi yenebilir. 191 İngiltere nin deniz gücü ile elde ettikleri ve yürüttüğü politika bu teorinin ışığı altında anlam kazanmaktadır. 190 Türkiye Denizcilik Odası 2003 yılı Sektör Raporu, sekrap% zip, (01 Mayıs 2005) 191 Jon Sumida, Alfred Thayer Mahan, Jeopolitisyen, Jeopolitik, Strateji ve Coğrafya, ASAM, Ankara, 2003; Margaret Tutle Sprout, Mahan, Modern Stratejinin Yaratıcıları, Edward Mead Earle (drl.), ASAM Yayınları, Ankara, (Alfred T. Mahan ın deniz gücüne ilişkin düşünceleri için bk. The Influence of Sea Power upon History , Boston, 1890; The Influence of Sea Power upon The French Revolution and Empire, , Boston, 1892; Sea Power in its Relation to the War of 1812 Boston, ) 96

109 Konuya bu açıdan yaklaşıldığında Türk Boğazlarının ve Marmara Denizinin Karadeniz havzasındaki ticaret yollarına ve enerji hatlarına olan etkisi ortaya çıkmaktadır. Nitekim eski çağlardan beri bu husus önemini korumuştur. Hatta Karadeniz in tarihinin Boğazlar üzerine sürdürülen bir hakimiyet kavgası olduğunu ileri sürmek abartılı olmayacaktır. Çanakkale ve İstanbul Boğazı, tarihin derinliklerinde ve Bizans imparatorluğu döneminde sonraki yüzyıllarda da takip edilecek siyasetin benzerine sahne olmuştur. 192 Bizans İmparatorluğunun ömrünü tamamlayarak Osmanlı İmparatorluğu nun Bizans başkenti üzerinde yükselmeye ve Karadeniz ile birlikte tüm Avrupa ya yayılmaya başlamasıyla yine aynı sahne tekrarlanmaya başlamıştır. Yıldırım Beyazit tarafından başlatılan ve Fatih Sultan Mehmet tarafından tamamlanan boğazların ve Rumeli nin ele geçirilme siyasetinin başarıya ulaşmasından sonra Karadeniz in bir Türk gölü haline getirilmesi sağlanmıştır. Osmanlı Devleti, Karadeniz i bir Türk gölü haline getirmeyi müteakip, bu denizde ticaret yapma hakkını yalnızca Türk bandıralı gemilere tanımıştır. Bu durum, Rusya nın Azak kalesini ele geçirip Karadeniz ve boğazlarla ilgilenmeye başladığı döneme kadar sürdürülebilmiştir. Rusya sıcak denizlere inme ve bu ekonomik yarışta yer alabilme amacını güttüğünden iki çıkar yol görmüştür. Bunlardan bir tanesi Balkanlar üzerinden Akdeniz e inmek, diğeri ise Kafkaslardan ve Orta Asya dan Basra Körfezine ve Hindistan a inmek. Rusya bu nedenle Osmanlı Devleti üzerinde ya boğazlara kendi hükmedecek ya da Balkanlarda kendisine yakın gördüğü Slav milletinin elinde 192 Tarihin derinliklerinde, Çanakkale boğazı üzerinde egemenlik sahibi olan Truva nın efsanesi dikkate alındığında, savaşın gerçek sebebinin Helen in Paris tarafından kaçırılması değil, Yunanlıların Karadeniz deki zenginliklere geçit vermeyen bu kapıyı zorla ele geçirmek istemesi olduğu söylenebilir. Daha sonraları Bizans Devleti döneminde, Bizans güçlü olduğu sürece, egemenlik açısından pek sorunu olmamış ve istediği ülkelere boğazlardan geçiş hakkını vermiş, istediklerine engeller çıkartmıştır. Bu politikasına bağlı olarak Venedikliler, Cenevizliler ve Pisa Cumhuriyeti gibi rakip devletler arasında çıkan gerginlikler ve entrikalar nedeniyle oluşan mücadelelerde müdahil olmak zorunda kalmıştır. Nitekim, bir süre sonra zayıf düşmüş, çıkan saray ayaklanmalarını fırsat bilen dönemin güçlü devleti Venedik, 12. asrın sonunda boğazları ele geçirerek Karadeniz ticaretini kendisine bağlamayı başarmıştır. 13. asrın ikinci yarısında Bizanslı Mihail Paleologos, Cenevizlilerin yardımıyla Venedik egemenliğini kırmaya ve tekrar kendi hanedanını kurmaya muvaffak olmuş, ancak bu sefer bu iki güçlü devleti birbirine düşürmek yerine, boğazlardan geçerek Karadeniz de ticaret yapmalarına müsaade etmiştir. 97

110 kalmasına yol açacak siyaset gütmüştür. 193 Söz konusu politika, o dönemde kendi özerkliklerinin peşinde olan Eflak ve Boğdan Prensliklerinde Rusya nın verdiği taahhütler nedeniyle cazip görülmüştür. Dönemin denizlerde güçlü ülkesi İngiltere için yüz yıllarca geçerli olan ve bugün Amerika tarafından üstlenilmiş olan temel politika Frederick List tarafından söylenmiştir. Cebel-i Tarık, Malta, Girit ve Kıbrıs üzerinden geçip, Kahire-Süveyş e ve oradan da Şam ve Bağdat a kadar uzanacak büyük bir köprünün İngiltere tarafından ne zaman kurulacağını bugün hayatta olan hiç kimse bilemez. Ancak şunu söyleyebiliriz: Günün birinde, insanoğlu bu büyük düşün gerçekleşeceğini görecektir. 194 Bu dönemde İngiltere, Amerika daki nüfuz alanlarını kaybettiğinden Hint Denizindeki sömürgelerine yönelmiştir. İngiltere, gelirlerinin büyük bir kısmını elde ettiği Hindistan ticaret yolunda hakimiyetini devam ettirebilmesi için bu hat üzerinde söz konusu köprüyü devam ettirmek zorunda kalmıştır ve politikalarını sürekli buna göre ayarlamıştır. İngiliz devlet adamlarının Mısır ve Hindistan arasındaki Ortadoğu topraklarındaki mücadelesi öncelikle bu stratejik ihtiyaçtan kaynaklanmıştır. Rusya nın sıcak denizlere inme girişiminin kendi çıkarları ile bağdaşmayacağını anladığından Osmanlı devletinin bekası ve boğazların tüm devletlere kapalı kalması gerektiği prensibini savunmaya başlamıştır. 195 Napolyon Bonapart ın yayılmacı politikasını tehdit olarak algılayan Rusya ile Osmanlı devletinin 1798 de imzaladığı ve 1805 de yenilediği anlaşmalar ile Rusya, 193 Nitekim, Azak kalesini ele geçirdikten sonra güney sahillerinin ekonomik gelişimini sağlayabilmek için Karadeniz de ticaret gemilerinin dolaşabilmesini sağlamak istemiş ancak hem Osmanlı Devletinin hem de Türk gemilerini kullanmak şartıyla Karadeniz de ticaret yapma hakkını elde etmiş olan İngiltere nin etkisiyle bir süre bundan vazgeçmek durumunda kalmıştır. (Cemal Tukin, Boğazlar Meselesi, İstanbul, 1999, s.51). Osmanlı nın Polonya üzerinde Rusya ve Avusturya ya karşı sürdürdüğü nüfuz mücadelesi ve Rusya nın Balkanlardaki Hıristiyan tebaayı kullanarak Osmanlı aleyhine etkisini artırma çabaları sonucunda çıkan savaş, Osmanlı nın yenilgisi ve 1774 yılında imzalanan Kaynarca Barış anlaşması ile neticelenmiş, bu anlaşma ile Karadeniz in bir Türk gölü olma vasfı ortadan kalkmış, Rusya bir yüzyıla yakın süren Karadeniz de gemilerini serbestçe dolaştırabilme ve boğazlardan geçerek sıcak denizlere inme emelini gerçekleştirebilmiştir. 194 Boynar Waylet-Ernst Jackh s Cemal Tukin, Boğazlar Meselesi, İstanbul, 1999, s.91 98

111 Osmanlı Devletine yardım sağlamak koşuluyla Boğazların kendi harp gemilerine açık, başka ülkelerin harp gemilerine ise kapalı olması ilkesini kabul ettirebilmiştir senesinde İngiltere, Fransa-Rusya, Rusya-Osmanlı Devleti arasında meydana gelen gelişmelere göre çıkarlarını koruyabilmek için boğazların kontrolünü elinde tutma politikasını uygulamaya başlamıştır. Bu maksatla, İstanbul daki Büyükelçisine Osmanlı Hükümetine iletilmek üzere bir talimat yollamıştır. Bu talimatta, İngiltere ile Osmanlı Hükümeti arasında 1798 de imzalanan anlaşmanın yenilenmesi, Fransa elçisi Sebastiyan ın İstanbul dan çıkarılması, Çanakkale İstihkamatı ile Osmanlı Donanmasının İngiltere ye terk ve teslimi, Moldovya nın Rusya ya bırakılması kesin bir dille istenmiştir yıllığına imzalanan bu anlaşma Osmanlı Devletinin arzu etmediği hükümler ihtiva ettiğinden Osmanlı Devleti Fransa ile ilişkilerini düzeltir düzeltmez Rus harp gemilerinin geçişine müsaade etmemeye başlamıştır. Ancak Fransa nın, harp halinde olduğu İngiltere ye karşı Osmanlı Devletinin ittifakı yerine Rusya nın ittifakını tercih etmesi, hem Rusya hem de Fransa nın gerek İngiltere nin çıkarlarını gerekse Osmanlı Devleti nin topraklarını tehdit etmeye başlaması üzerine İngiltere ile Osmanlı Devleti arasında bir yakınlaşma olmuştur. 5 Ocak 1809 da imzalanan 12 maddeli Kale-i Sultaniye barış anlaşması Boğazlardaki hükümranlık hakkı açısından önemli bir aşamaya işaret etmektedir. Bu anlaşmayla Osmanlı Devleti uzun süredir güttüğü kapalılık ilkesini dönemin güçlü ülkesi İngiltere ye de kabul ettirmiştir. Fakat diğer 196 Fransa nın Adriyatik kıyıları ve Mora yarımadasını aşıp Mısır a göz dikmesi, Osmanlı ileri gelenlerinde Fransa ya karşı uzun süredir duyulan sempatiyi azaltmış ve bir tehdit halinde algılamalarına sebep olmuştur. Diğer taraftan Rusya, Fransa nın Akdeniz de güçlü bir devlet olarak bölgeyi denetimi altına alma girişiminden büyük rahatsızlık duymuştur. Akdeniz in güçlü bir devlet yerine güçsüz bir devletin elinde durması gerektiğine inanan Rusya ile topraklarını tehdit eden Fransa ya karşı koyamayacak durumda olan Osmanlı Devleti istemeye istemeye birbirlerine yaklaşmışlardır yılında imzalanan bir gizli anlaşma ile Osmanlı devleti Rusların harp gemilerinin ve askerlerinin boğazlardan geçerek Akdeniz e inme ve Osmanlı Devletine yardım sağlama talebini kabul etmek zorunda kalmıştır. Söz konusu anlaşmanın gizli hükümlerine göre boğazlar müttefik olduğu gerekçesiyle yalnızca Rus harp gemilerine açık olacak, başka ülkelerin harp gemilerine kapalı kalacaktır. Rusya bu gizli anlaşma ile harp gemileri için elde ettiği geçiş hakkını, Osmanlı Devleti ile Fransa arasındaki husumet kalktıktan sonra da devamlı kullanmaya çalışmış ve 1841 Londra Anlaşmasına kadar hep bu imkanı kullanmak arzusunda olmuşlardır. Rusya ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan ve Karadeniz e Rusların harp gemileri haricinde harp gemisi sokulmasını engelleyen gizli anlaşma 1805 yılında İstanbul da yenilenmiştir.(cemal Tukin, s.138) 197 Ali Karaca, Savunma Sisteminin Ana Unsuru İstihkamlar tarafından Çanakkale Boğazının Tahkimi , Yedinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri I, Genelkurmay Basımevi, Ankara 2000, s

112 yandan mesele yalnız Osmanlı Devleti ve Karadeniz de sahildar olan Rusya arasında olmaktan çıkmış ve üçüncü bir devlete karşı bu yükümlülük altına girilmiştir. Başka bir deyişle, meseleyi uluslar arası bir sorun haline koymak üzere ilk örnek teşkil edilmiştir yüzyıl boyunca karşı karşıya gelen Rusya ve Osmanlı Devletinin mücadelesinin ardında yine Karadeniz bölgesine ve boğazlara hakimiyet çabası yatmaktadır. Rusya Balkanlardaki hakimiyetini artırmak maksadıyla Eflak ve Boğdan a özerklik verilmesini talep etmiş ve Yunanistan a yardımda bulunmaya başlamıştır Eylül 1829 da imzalanan Edirne Barış Anlaşması ile Karadeniz in artık tüm devletlerin ticaret gemilerine açık olacağı kaidesi kabul edilmiştir. Daha sonra Rusya nın Hünkar İskelesi Anlaşması ile elde ettiği avantajlı durumu sınırlandırma derdine düşen büyük Avrupa Devletlerinin baskısıyla imzalanan Londra Anlaşması ile Boğazların Türk Devletinin egemenliğinin altında ve başka tüm devletlere kapalı olması kaidesi kabul ettirilebilmiştir Cemal Tukin, s Osmanlı Devleti Rusya nın Eflak ve Boğdan a özerklik verilmesini talep etmesi üzerine kendi iç şartlarının ve biraz da İngiltere ve Avusturya nın baskısıyla 7 Ekim 1826 da Akkerman Anlaşması nı imzalamıştır. Ertesi yıl, İngiltere, Rusya ve Fransa, Yunanistan a bağımsızlık verilmesi için Osmanlı Devletine baskı yapmaya devam etmiş ve Navarin de Osmanlı Donanmasını yakmışlardır. Rusya, Osmanlı Devletine Yunan meselesinde verilen karara uymadığı gerekçesiyle Osmanlı sınırlarına saldırarak harp ilan etmiş, 2-14 Eylül 1829 da imzalanan Edirne Barış Anlaşması ile Karadeniz in artık tüm devletlerin ticaret gemilerine açık olacağı kaidesi yerleşmiştir. Başka bir deyişle, Karadeniz bir Türk- Rus gölü olmaktan da çıkarak ticaretle uğraşan tüm büyük ülkelerin ticaret gemilerine açık hale gelmiştir. Bu husus ise, Rusların Karadeniz deki limanlarının iktisadi olarak gelişmesini ve kalkınmasını temin etmiştir. Rusya nın bu dönemde güttüğü siyaset, Osmanlı Devletinin güçsüz haliyle ve kendisine muhtaç kalmasını temin etmek, İstanbul ve Boğazlarda başka bir devletin yerleşmesini engellemek şeklinde özetlenebilir. Nitekim bu durumlarını, Mısır Hıdivi Mehmet Ali nin ayaklanması esnasında pekiştirme imkanını bulmuştur. Navarin baskınında donanmasını yitiren ve henüz ordusunda reform hareketlerini oturtamamış durumda bulunan Osmanlı Devleti, Valisinin isyanını bastıramayınca, İngiltere ve Fransa dan yardım talebinde bulunmuş, ancak bu devletlerin Mısır valisinin arkasında olduğunu fark edince Rusya ya yönelmek zorunda kalmıştır. Yanı başında güçsüz bir Müslüman devlet yerine güçlü bir Müslüman devletin yerleşmesinden korkan Rusya fırsatı değerlendirmiş ve Amiral Lazarew komutasında 9 gemiden oluşan donanmasını İstanbul boğazına göndermiştir. İngiltere ve Fransa yaptıkları hatanın farkına çok geç varmışlar ve Rusya nın Osmanlı Devleti ile Hünkar İskelesi Anlaşmasını imzalamasının önüne geçememişlerdir. Bu anlaşma ile Ruslar, Osmanlı Devleti topraklarına başka bir devlet tarafından vuku bulacak saldırı anında karadan ve denizden yardıma geleceklerini taahhüt etmektedirler. Buna karşılık Osmanlı Devleti, gizli madde ile Rusya nın emniyetini tehdit eden herhangi bir devletin donanmasına Çanakkale Boğazını kapatmayı taahhüt etmiştir yılındaki Kale-i Sultaniye anlaşması, Karadeniz de Rusları tehdit edecek bir donanmanın geçişini zaten önlemekteydi. Bu anlaşma Rusya için harp gemilerini boğazlardan geçirebilme imkanına kavuşmuş olması açısından önemlidir. 100

113 Bu dönemde Boğazların tüm ülkelere kapalı tutulmasına diğer devletlerin rıza göstermesinin başlıca nedeni şu şekilde özetlenebilir: Dönemin denizlerdeki en güçlü devleti İngiltere, donanması ile kendi üslerinden çok uzakta olduğu gerekçesi ile Karadeniz de güçlü bir Rusya ya karşı koyamayacağını, bu nedenle de Rusya nın dışarı çıkamayacak şekilde Karadeniz de hapis tutulmasının faydalı olacağını düşünüyordu. Rusya ise Boğazların açık hale getirilmesi halinde daha güçlü bir devletin donanmasının boğazları geçip Karadeniz de kendisine büyük hasar verdirebileceğini, bunu engellemek için tek çaresinin, Eflak ve Boğdan dan geçerek Çanakkale ve İstanbul üzerine yürümek ve boğazları ele geçirmek olduğunu, bunun da Osmanlı Devleti nin yıkılması anlamına gelerek Avrupa siyasi dengesini bozacağını ve karşısına tüm güçlü devletleri almak zorunda kalacağını değerlendirmekteydi. Rusya sıcak denizlere inebilmek üzere Balkanlardaki politikasını sürdürmeye devam etmiş ve Kudüs teki Kutsal Yerler meselesini bahane ederek Eflak ve Boğdan ı işgal etmiştir. İngiltere ve Fransız donanmalarının da yardımıyla Rusya ya karşı zafer kazanılarak imzalanan 1856 Paris Anlaşması, 1841 Londra Anlaşmasının teyidine ilave olarak Rusya nın Karadeniz deki donanmasının tahdit edilmesini sağlamıştır. 30 yıllık bir aradan sonra Rusya nın konuyu yeniden gündeme getirmesi sonucunda 1871 Londra Boğazlar Sözleşmesi imzalanmıştır. 200 İngiltere, Fransa ve Avusturya, Mısır Hıdivi nin Osmanlı Devleti ile arasındaki husumetin devam etmesi ve çıkan harpte Osmanlı Devleti nin yeniden yenilmesi üzerine Rusya nın müdahil olacağı ve Osmanlı Devleti topraklarına iyice yerleşip bir daha çıkmamak üzere kalacağı düşüncesiyle rahatsızlık duymuşlar ve ortaklaşa hareket ederek Rusların Hünkar İskelesi Anlaşması ile elde ettiği üstünlüğü sınırlamaya çalışmışlardır. Nitekim 5 büyük devletin zorlamasıyla 1841 yılında Londra Anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma ile ilk defa boğazlardaki Türk egemenliği ve kapalılık ilkesi çok taraflı anlaşmalarla düzenlenir hale gelmiştir.(cemal Tukin, s.278) 200 Menfaatleri ciddi şekilde yara alan Rusya, Paris Anlaşmasının yalnızca barış zamanında devletlerin harp gemilerini geçirmelerine imkan vermediğini, buna karşılık Osmanlı Devleti nin harp halinde diğer devletlerin yardımını alarak boğazlardan donanma geçirebileceğini, oysa tarafsız hale getirilen Karadeniz de Rus harp gemilerine müsaade edilmediği için haksız bir durumla karşı karşıya kaldığını ve artık Paris Anlaşmasının bu hükümlerine riayet edemeyeceğini 31 Ekim 1871 tarihli bir tamimle Paris Anlaşmasını imzalayan devletlere bildirmiştir. Devletler, Rusya nın tek taraflı olarak çok taraflı bir anlaşmanın hükümlerini fesh edemeyeceğini söyleyerek protesto etmişlerdir ancak askeri ve ekonomik şartları müsait olmadığından ciddi bir karşılık verememişlerdir. Fakat durum, Prusya nın teklifi ile konferansa götürülmüş ve Londra da toplanan konferansa Osmanlı Devleti kapalılık ilkesinin değil, yalnızca Rusya nın Karadeniz deki donanmasının tahdit edilmesi meselesinin görüşülmesi şartıyla katılmıştır Londra Boğazlar Sözleşmesine göre Rusya Karadeniz deki sınırlamadan kurtulmuş, Osmanlı Devleti ise 1841 de kaybettiği dost ve müttefik devletlerin harp gemilerine ihtiyaç halinde boğazları açabilme hak ve salahiyetine yeniden kavuşmuştur. 101

114 Rusya nın Balkanlardaki ulusları kışkırtması sonucunda patlak veren savaşını Osmanlı Devletinin yitirmesi Ayastefanos Anlaşması ile sonuçlanmıştır. Bu anlaşma ile Rusya nın elde ettiği kazanımlar Avrupa Devletlerinin çıkarlarını tehlikeye attığından Rusya ya baskı yapmışlar ve Berlin Anlaşması ile boğazlarda 1841 yılında kurulan rejimin devam edeceğini kabul ettirmişlerdir. Balkan Savaşlarından sonra I. Dünya Savaşı döneminde Osmanlı Devleti nin savaşa giriş şekli yine Boğazlarda meydana gelen bir gelişmenin bahane edilmesiyle olmuştur. 201 Kurtuluş Savaşının kazanılması ile birlikte Lozan da sürdürülen diplomatik savaşta Boğazlar meselesi yeniden masaya yatırılmıştır. Rusya nın boğazların Türk egemenliğinde kalması ve Karadeniz de sahildar olmayan devletlerin harp gemilerine kapalı tutulması prensibinde ısrar etmesine karşılık Türk delegasyonu İngiltere nin daha gerçekçi ve günün şartlarına uygun olan boğazlardan serbest geçiş ilkesini benimsemiştir. Ancak bu prensip, Karadeniz de sahildar devletlerin diğer devletlerin tehdidine maruz kalmasını engelleyecek bir takım kısıtlamalarla kabul edilmiş ve böylece bir ara yol bulunmuştur Boğazlardan giriş yapan iki Alman gemisini savaşta olmadığı halde kabul etmesi, 1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi ile bunu teyid eden Paris ve 1871 Anlaşmalarına aykırı olduğundan protestolarla karşılaşılmış ve Osmanlı Devleti söz konusu durumdan kurtulmak amacıyla anılan gemilerinin satışı durdurulan iki İngiliz gemisinin yerine Almanya dan satın alındığını duyurmuştur. Ancak bu gemilerin Karadeniz e açılarak Rus şehirlerini topa tutması sonucunda harbe girmiştir. Savaş esnasında İngiltere, Fransa ve beraberindeki devletlerin boğazları zorlayarak geçme ve Rusya ya yardım ulaştırma çabaları Çanakkale de durdurulmuş, büyük kayıplar neticesinde elde edilen bu başarı Rusya da Çar rejiminin yıkılması gibi siyasi neticelerin yanı sıra harbin uzun süre devam etmesine de sebep olmuştur. Ancak, Osmanlı Devleti nin yenilmesi üzerine imzalanan Mondros Mütarekesinde Boğazlar ve İstanbul İtilaf Devletlerinin eline geçmiştir. Ancak, boğazlar ve İstanbul un kontrolü konusunda hiçbir devlet bir diğerinin hakimiyetine güvenemediğinden ve kabul edemeyeceğinden genel anlayış, boğazların geçiş serbestisine açık olması ve bir komisyon tarafından yönetilmesi şeklinde oluşmuştur. Nitekim Mondros Mütarekesi esnasında oluşturulan fiili durumun Osmanlı Devletine resmen kabul ettirilmesi için hazırlanan Sevr Anlaşmasına göre Boğazların kontrolü Osmanlı Devletinin elinden tamamen alınarak yabancı devlet temsilcilerinden oluşan bir Boğazlar Komisyonuna verilmiştir. Kendi özel Bayrağı olacak bu komisyon Boğazlarla ilgili tüm hususları denetleyecek olup Boğazlarda 468 yıl süren Türk egemenliğini kaldırmış ve boğazların kapalılığı yerine tüm ticaret ve savaş gemilerinin serbest geçişine müsaade eden yeni bir dönemi başlatmıştır. (Erhan Başyurt, Ateş Yolu-Boğazlarda Bitmeyen Kavga, İstanbul, 1998.) 202 Lozan da İngiltere tarafından Boğazların km. etrafının ve Marmara Denizindeki adaların askerden arındırılması ilkesi yabancı devletler tarafından ileri sürülmüş, Türk delegasyonu buna karşı koymasına rağmen Marmara ve İstanbul un güvenliğinin Milletler Cemiyeti tarafından güvence altına alınması gerekçesiyle vazgeçmek zorunda kalmıştır. Ayrıca oluşturulan statünün yürütülmesi için Türk 102

115 Rusya gibi Türkiye de Lozan da ortaya çıkan tablodan tam anlamıyla memnuniyet duymamışlardır. II.Dünya Savaşı öncesinde meydana gelen gelişmeler ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin başındaki devlet adamlarının dirayetli dış politikası neticesinde Türkiye kendi güvenliği açısından çok önemli olan Boğazlar üzerinde eski hakimiyetini elde edebilmiştir. 203 Almanya nın bilinen hırsı ve sömürgelerden pay alamamış olması, Bulgaristan ın kayıplarından dolayı tutunduğu revizyonist tavır II. Dünya savaşının çıkmasına neden olur ve Balkanlarda benzeri bir oyun döner. II. Dünya Savaşının galibi olan Rusya, Romanya ve Bulgaristan ı kendi uydusu haline getirir. Rusya nın saldırgan tutumları bir süre sonra Türkiye ye yönelmiş ve Boğazlarda geçişi kontrol altında tutmalarını sağlayacak şekilde resmen üs isteyecek kadar ileri gitmiştir. Türkiye nin Batı bloğunun henüz çatlak ve NATO nun oluşturulmadığı dönemde bile kararlılıkla direndiği bu tutum, Rusya nın emellerinin ABD, İngiltere ve diğer Avrupa devletleri temsilci başkanlığında bir Boğazlar Komisyonu kurulmuştur. (Cemil Bilsel, Lozan, C.II, Sosyal Yayınlar, İstanbul, 1998, s ) 203 Türkiye nin kaygılarının, Almanya nın yavaş yavaş güçlenmeye başlayarak Avrupa da silahlanmanın artmaya başlaması, İtalya nın Habeşistan a saldırması ve Milletler Cemiyeti nin bunları engelleyememesi nedeniyle ne kadar doğru olduğu ortaya çıkmıştır. Nitekim Türkiye Milletler Cemiyeti ne şartların değişmiş olduğu gerekçesiyle başvurmuş ve ortaya sürdüğü gerekçelerin Lozan Barış Sözleşmesinin İtalya dışında kalan akit devletlerince kabul edilmiştir. Böylece Türkiye, Bulgaristan, Fransa, Yunanistan, Japonya, Romanya, Sovyetler Birliği, Yugoslavya, İngiltere ve İngiliz Commonwealth ine dahil Avustralya temsilcileri tarafından 20 Temmuz 1936 tarihinde imzalanan Montreux Boğazlar Şözleşmesine göre Boğazların etrafı askersizleştirme kapsamından çıkarılmış ve Türkiye kendi egemenliği altında olan bu bölgelerde istediği ve uygun gördüğü tahkimatı yapma imkanına kavuşmuştur. Diğer taraftan Boğazlar Komisyonu da kaldırılarak tamamen Türk tarafının kontrolü altına girmiştir. Montrö Anlaşmasında genel ilke yine serbestliktir. Ticaret gemileri barış zamanında ve Türkiye nin taraf olmadığı savaş durumunda tam geçiş serbestisine sahiptir. Diğer durumlarda geçişe Türkiye lehine bazı kısıtlamalar getirilmiştir. Savaş gemilerinin barış zamanında geçişi Türkiye ve Karadeniz Devletleri lehine olacak şekilde ve sınıflarına bağlı olarak düzenlenmiştir. Savaş zamanında ise Türkiye tarafsız ve savaş dışı ise savaşan tarafların savaş gemileri boğazlardan geçemeyecektir. Türkiye savaşa girerse veya yakın savaş tehlikesi altında olduğunu değerlendirirse, diğer devletlerin savaş gemilerinin geçişi Türkiye nin takdirine kalacaktır. Montrö anlaşması, Türkiye nin boğazlardaki egemenliğini yalnızca geçiş ve ulaştırma konusunda sınırlandırır, anlaşmanın belirlemediği durumlarda, örneğin zabıta ve yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili yetkileri saklıdır. Sözleşme 20 yıllık bir süre ile yapılmış olup bu sürenin dolmasından 2 yıl önce taraflardan birisinin ön bildirimde bulunması halinde iki yılın sonunda tüm taraflar için hükmünün sona ermesi gerekmekteydi. Ancak bugüne kadar bir talep gelmediğinden Montrö sözleşmesi geçerliliğini sürdürmektedir. Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden itibaren her beş yılda bir taraflardan herhangi biri sözleşmenin bir ya da birkaç maddesinin değiştirilmesini isteme hakkına sahiptir. Bu amaçla bir taraf devletin her beş yıllık sürenin bitiminden üç ay önce bu isteğini ve ilgili değişiklik önerisini bildirmesi ve sözleşmenin 14. ve 18. maddelerinin değiştirilmesi için bir, diğer maddelerinin değiştirilmesi için iki taraf devletçe desteklenmesi gerekmektedir. (Hakan Emanet, a.g.e., s ) 103

116 tarafından anlaşılarak NATO nun oluşturulması ve Türkiye nin de bu blokta yerini almasıyla dengelenmiştir. II.Dünya Savaşından sonra İngiltere dünyanın borç verme ve finansal ihtiyaçlarını çeviren ülke olmak durumundan çıkmasından sonra bu sorumluluğu ABD üstlenmiştir. 204 Ancak artık Cebel-i Tarık, Malta, Girit, Mısır, Basra Körfezi ve Hindistan a ulaşan ticaret yolu yerine Cebel-i Tarık tan başlayarak Afrika nın batı sahillerinden Avustralya nın güneyine dek uzanan ve oradan da kuzeydoğuya yönelerek Japonya ya ulaşan bir çizginin içinde kalan alanların güvenli hale getirilmesi gerekmektedir. Ve bu güvenlik hattı ticaret yolu değil petrol ve dünyanın doğal kaynakları için sürdürülmektedir. Montrö Sözleşmesinin 50 yıllık bir anlaşma olması ve artık Boğazlarda Türkiye nin güvenliğini istediği şekilde sağlayamıyor olması nedeniyle 1 Ocak 1994 ve 30 Haziran 1994 tarihlerinde gerçekleşen ciddi boyutlardaki kazalar da dikkate alınarak Türk Hükümeti tarafından Marmara Denizi ve Türk Boğazları için Deniz Trafiği Düzenlemeleri çıkartılarak 1 Temmuz 1994 ten itibaren yürürlüğe sokulmuştur. 24 Kasım 1994 tarihinden itibaren uluslar arası olarak da yürürlüğe giren söz konusu Tüzük, dünyadaki değişim ve gelişmeler nedeniyle artan Boğaz trafiğinin ortaya çıkardığı ulaşım ve çevreye yönelik tehdit ve tehlikeleri en düşük seviyeye düşürmeyi hedeflemektedir. Anılan Tüzük de yer alan ve Türkiye nin bazı haklarını kısıtladığı fark edilen Transit Geçiş Hakkı ifadesi yerine Montrö Sözleşmesindeki zararsız geçiş kavramına daha yakın olan Uğraksız Geçiş tanımına yer veren yeni bir tüzük 6 Kasım 1998 tarihinde yürürlüğe sokulmuştur. Tüm bu gelişimden çıkarılabilecek sonuçlar şöyle özetlenebilir: Karadeniz e komşu olan devletlerin olduğu kadar bu bölgede ticaret yapmak ya da bölgenin imkan ve kaynaklarını kullanmak isteyen süper devletler için tarihin her döneminde aynı cazibeye sahip olmuştur. Boğazları elinde tutmayan Karadeniz e sahildar bir devlet, genel olarak Boğazların hakimiyetini elinde bulunduran devletin elinden bu imkanı almak isteyecek, egemen devletin güçlü olduğu dönemlerde ya da dünyada siyasi ve 204 Paul Kennedy, Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri, İş Bankası Yayınları, 9. Basım, İstanbul, Aralık

117 askeri şartların buna müsaade etmeyeceği dönemlerde bunu başaramayacağından Boğazların kendisini tehdit edebilecek diğer güçlü devletlerin donanmalarına kapalı tutulmasına çalışacaktır. Diğer taraftan denizlerde hakimiyetini sürdürmek, ticaret yollarını kullanmak ve Karadeniz deki enerji havzalarına ulaşarak kontrol altında tutmak isteyecek başka küresel güçler, Boğazlarda egemen devletin güçlü olduğu dönemde boğazlardan kendilerine hiçbir kısıtlama getirmeyecek şekilde geçiş konusunda ısrar edecek, girişimlerde bulunacak, ya da bu devletin güçsüz düşmesi halinde üzerinde baskı kurarak tek taraflı olarak kendisine bir takım çıkarlar sağlamaya çalışacaktır. Türkiye açısından Romanya bu noktada önem kazanmaktadır. Karadeniz in batı sahillerinde 244 km.lik bir kıyı şeridine sahip olan Romanya nın, Balkanların bir parçası olarak jeopolitik hakimiyet teorileri açısından ele alındığında, hem kalpgah (heartland) 205 hem kenar ülke (Rimland) 206 olarak önem kazandığı görülür. Balkanlar, deniz yollarını kontrol ediyor olması nedeniyle de önemlidir. Bu jeopolitik durumu nedeniyle, Türkiye nin Montrö Boğazlar Sözleşmesinin devam ettirilebilmesi ve Karadeniz deki sorunların sahildar devletlerle çözümlenebilmesi tezinde Romanya yı yanına çekebilmesi bir avantaj sağlayacaktır. Genel olarak Rusya nın bu görüşe sıcak bakacağı ve Karadeniz de AB ya da Atlantik kanadına karşı kendisine yakın politikalar izleyecek tampon bölgeler oluşturmaya çalışacağı, dışarıdaki güçlü devletlerin ise kendi ihtiyaçları doğrultusunda farklı politikalar gütmeleri, sorunları uluslar arası boyutlara yılında İngiliz Devlet adamı ve akademisyen Sir Halford Mackinder Avrasya daki politik güçler hakkında bir teori yayınladı. Bu teorisinde çeşitli bölgelerin güçlü ve zayıf yönlerini analiz ettikten sonra Merkezi Rusya nın ve bunun doğusundaki alanların dünya gücü haline gelmesi için bir potansiyele sahip olduğu sonucuna vardı yılında bu görüşünü Doğu Avrupa yı da içerecek şekilde revize etti ve teori Mackinder in Kalpgah (HEARTLAND) Teorisi olarak ün yaptı. Teorisinde özet olarak şu görüş ortaya konulmuştur: Doğu Avrupa yı yöneten kalpgahı yönetir. Kalpgahı yöneten dünya adasını (Avrasya ve Afrika) yönetir. Dünya adasını yöneten ise dünyaya hükmeder. Bu teori Rusya nın uyguladığı yöntem ve politikalara anlam kazandırmıştır. (Derwent Whittlesey, Jeopolitik:Haushofer, Modern Stratejinin Yaratıcıları, Edward Mead Earle (drl.), ASAM Yayınları, Ankara, 2003; ayrıca detaylı bilgi için bk. H.J.Mackinder, The Geographical Pivot of History, Geographical Journal, C.23, Nisan 1904, Democratic Ideals and Reality, New York, 1919) yılında ABD akademisyeni Prof.Dr. N.J.Spykman kalpgah teorisine karşı RIMLAND (kenar kuşak) teorisini ortaya atar. Bu teori deniz gücü ile kara gücü teorilerini Amerikan pragmatizmine uygun şekilde birleştiren ve yaşanan zaman diliminde Amerika ya hasım olacak büyük güce karşı oluşturulması mümkün koalisyonları öneren bir yaklaşımdır. ABD tarafından öncülük edilen ve kalpgaha hükmedecek ülkeyi (Sovyetler Birliği) çevrelemeye yönelik NATO, CENTO, SEATO gibi oluşumlar bu teorinin ışığı altında anlam kazanmaktadırlar. 105

118 çekerek Karadeniz e girmeye çalışacakları, ekonomik kaynaklardan istifade etmeye uğraşacakları beklenmelidir ABD nin Yaklaşımı ABD, 1999 yılında Yugoslavya Federal Cumhuriyeti (Sırbistan-Karadağ) tarafından başlatılan Kosova nın ele geçirilmesine yönelik hareketlere de göz yummamış ve Rusya nın tepkisine rağmen etkin bir rol oynayarak KFOR gücünün burada konuşlanmasını, Slobodan Miloseviç in yakalanarak savaş suçlusu olarak yargı önüne çıkartılmasını sağlamıştır. Bu olay da artık ABD nin aynen Orta Asya da olduğu gibi Balkanlarda da Rusya tarafından boşaltılan alanlardaki jeopolitik boşluğu doldurmakta tereddüt göstermeyeceğini ortaya koymuştur. Dolayısıyla, ABD nin NATO yu da kullanarak ve Avrupa Devletlerini de arkasına alarak Balkanlarda yürüttüğü politikanın yalnızca Samuel P.Huntington un öne sürdüğü Medeniyetler Çatışmasını engellemek olmadığı söylenebilir lardan beri üç büyük savaş cephesinin (Irak/Basra Körfezi, Batı Balkanlar ve Afganistan/Orta Asya) temelinde yatan kilit unsurun, petrol ve doğal gaz boru hattı projelerinde yoğunlaşan ve SSCB nin çöküşünün başlattığı yeni jeopolitik ortam olduğu açıktır. Bu jeopolitik boşluğu doldurmak üzere davranan ABD nin temel kaygısı, karşısına çıkabilecek diğer unsurların (Almanya öncülüğündeki AB, Çin ve Rusya) etkilerinin kontrol altına alınmasıdır. 207 Hatta, NATO nun ilk genişleme aşamasında Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan ın NATO ya alınmasında bu yönde bir çıkarının olacağı McKinder tarafından bir yüzyıl önce ortaya atılan Cordon Sanitaire kavramında özetlenmiştir: Avrupa da ve dünyada barışın korunması, Cermenler ile Slavların, Polonya, Macaristan ve Çekoslavakya tarafından oluşturulacak bir güvenlik kuşağıyla birbirlerinden ayrı tutulmasına bağlıdır. Bu şekilde Almanlarla Rusların çatışmaları veya aralarında bir ittifak yapmaları önlenmiş olur. 208 ABD, 11 Eylül 2001 deki saldırılardan sonra dünyada hegemonyasını nasıl kuracağını gösteren Bush Doktrini Afganistan ve Irak ta uygulamaya koydu. Tüm dünya tarafından kınanan ve saldırıdan önce saldırma, Hasmına ilk sen vur, Ben 207 Vassilis K. Fouskas, Balkanlar, Ortadoğu, Kafkasya, İstanbul, Şubat 2004, s Şükrü Elekdağ, NATO, ABD, AB ve Türkiye, Milliyet, 26 Nisan

119 yaptım oldu ya da Varsa yoksa ABD, başka hiçbir şeyin önemi yoktur şeklinde algılanan pre-emptive eylem adı altındaki bu doktrinde Dr.Yavuz Gökalp Yıldız tarafından aşağıdaki şekilde ortaya konulan 4 temel özellik söz konusudur. 1. Nükleer silah kullanmak ya da rejim değiştirme dahil olmak üzere ABD askeri gücünün saldırı kapsamında kullanılması. 2. Herhangi bir anlaşma ya da örgütün Washington un kararlarını sınırlandırmasının reddi. 3. Herhangi bir stratejik rakibin ortaya çıkmasını engelleme. 4. ABD nin global çıkarları bağlamında, askeri ve ekonomik siyaset bağıntısının açık bir biçimde ortaya konulması. 209 ABD, dünya petrol rezervlerinin büyük bir kısmını teşkil eden Ortadoğu dan petrolün dış pazarlara ulaştırılmasını sağlayan Basra Körfezinde tuttuğu askeri gücü vasıtasıyla, AB ve Japonya gibi büyük ülkeleri kontrol altında tutabilmektedir. Doğal olarak Hazar havzasındaki enerji kaynaklarının kontrolü altında olmaksızın Karadeniz ve Türkiye üzerinden direk Avrupa ülkelerine aktarılması çıkarlarını zedelemektedir. 210 Buna engel olabilmesi veya en azından kontrol altında tutabilmesi için ABD nin Karadeniz de ciddi anlamda askeri güç bulundurabilmesi gerekmektedir. ABD, Ortadoğu ve Orta Asya'daki terörist faaliyetler ve olası karışıklıklara karşı acil müdahalede bulunabilmek için Bulgaristan ve Romanya'da büyük üsler kuracağı yönünde açıklamalar 2003 başından itibaren basına yansımaya başlamıştır. ABD, Almanya dan çekilecek birliklerin bir kısmını geri götürmeyi, bir kısmını ise esnek ve süratli vuruş gücüne sahip olacak şekilde yeniden düzenleyerek çeşitli bölgelerde konuşlandırmayı planlamaktadır. ABD nin kriz bölgesi olarak algıladığı bölgeler Harita-5 de gösterilmiştir Yavuz Gökalp Yıldız, Oyun İçinde Oyun Büyük Ortadoğu, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2004, s Yıldız, s Peter Grier, Lighter Footprint, Longer Reach. A great redeployment of forces is reshaping the US network of overseas military facilities, Airforce Magazine, October 2003, Vol. 86, No. 10, (02 mart 2005.) 107

120 Zira ABD, tek süper güç durumunu devam ettirebilmek için idame ettirmek zorunda olduğu askeri gücünü tüm dünyada sürdürebilmesinin ekonomisi için son derece yıpratıcı olacağının farkındadır. Bu nedenle artık çok sayıda personelden oluşan kalıcı üsler yerine kriz bölgelerine yakın alanlarda az sayıda personelden oluşan daha esnek ve vurucu gücü yüksek birlikleri rotasyonel olarak konuşlandırma kavramına yönelmiştir. 212 Harita-5 ABD Tarafından İstikrarsız (Instable) Görülen Bölgeler (Kaynak: Peter Grier, Lighter Footprint, Longer Reach. A great redeployment of forces is reshaping the US network of overseas military facilities, Airforce Magazine, October 2003, Vol. 86, No. 10, 02 Mart 2005).) 212 Ekonomik güç ile askeri gücün sürdürülebilmesine yönelik detaylı çalışma için bk. Paul Kennedy, a.g.e.; David Isenberg, The Costs of Empire Part 1: Starting With a Solid Base, Asia Times, (12 Şubat 2004) 108

121 Bu üslerde özel birliklerini, piyade, topçu, hafif zırhlılar ve helikopterler gibi unsurları içeren askeri gücü bir yandan eğitme imkanına sahip olacak diğer taraftan bu üsleri, ABD'den ağır silahlarla donanmış takviye birlikleri gelene kadar Ortadoğu ve Orta Asya'da sorunlu yerlere hızla hareket ederek ilk müdahaleyi yapacak sıçrama tahtası olarak kullanabilecektir. ABD, Türkiye nin Irak Harekatında topraklarını ve üslerini ABD askerlerine kullandırmaktan son anda vazgeçmesi üzerine Karadeniz de öncelikle, Romanya'da Kogalniceanu Hava Üssü, Babadağ Askeri Eğitim Sahası ve Karadeniz'deki Mangalia Askeri Limanı'yla ilgilenmekte, Bulgaristan'la görüşmelerinde Sarafovo ve Graf Ignatievo askeri havaalanları ile Koren ve Novo Selo askeri eğitim sahalarının kullanımı konusunda yoğunlaşmaktadır. 213 Romanya daki söz konusu üsler Harita-6 da gösterilmiştir. Harita-6 ABD nin Romanya da İlgilendiği Askeri Üslerin Mevkileri 213 Jon R. Anderson, Opportunities in Eastern Europe, Stars and Stripes Dergisi, European edition, Monday, June 16, 2003, (2 mart 2005); Balkanlar, ABD nin Merkez Üssü Oluyor Milliyet, 05 Haziran 2003,.; U.S. expands military outposts worldwide Assosiated Press, (02 Mart 2005) 109

AVRUPA VE OSMANLI (18.YÜZYIL) GERİLEME DÖNEMİ

AVRUPA VE OSMANLI (18.YÜZYIL) GERİLEME DÖNEMİ AVRUPA VE OSMANLI (18.YÜZYIL) GERİLEME DÖNEMİ 1. Osmanlı İmparatorluğu nun Gerileme Devrindeki olaylar ve bu olayların sonuçları göz önüne alındığında, aşağıdaki ilişkilerden hangisi bu devir için geçerli

Detaylı

TÜRK-ROMEN İLİŞKİLERİ DERS NOTLARI

TÜRK-ROMEN İLİŞKİLERİ DERS NOTLARI TÜRK-ROMEN İLİŞKİLERİ DERS NOTLARI CEZMİ KARASU 1 BÖLÜM 1 ROMEN MEMLEKETLERİ COĞRAFYASI EFLAK-BOĞDAN-DOBRUCA-ERDEL-BANAT-BUCAK BİR OSMANLI HARİTASINDA EFLAK VE BOĞDAN BOA; HRT:0037 2 ROMEN MEMLEKETLERİNİN

Detaylı

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA)

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA) SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA) Osmanlı devletinde ülke sorunlarının görüşülüp karara bağlandığı bugünkü bakanlar kuruluna benzeyen kurumu: divan-ı hümayun Bugünkü şehir olarak

Detaylı

BALKAN AVASLARI. alkan Savaşları, I. Dünya. Harbinin ayak sesleri niteliğinde olan iki şiddetli silahlı çatışmadır. Birinci Balkan Savaşı nda

BALKAN AVASLARI. alkan Savaşları, I. Dünya. Harbinin ayak sesleri niteliğinde olan iki şiddetli silahlı çatışmadır. Birinci Balkan Savaşı nda BALKAN AVASLARI S. Yazan: ERHAN KANYILMAZ alkan Savaşları, I. Dünya B Harbinin ayak sesleri niteliğinde olan iki şiddetli silahlı çatışmadır. Birinci Balkan Savaşı nda Balkan Devletleri arasında oluşturulan

Detaylı

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı III. ÜNİTE TÜRKLERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞI VE İLK TÜRK DEVLETLERİ ( BAŞLANGIÇTAN X. YÜZYILA KADAR ) A- TÜRKLERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞI I-Türk Adının Anlamı

Detaylı

5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ. Prof. Dr. Atilla SANDIKLI

5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ. Prof. Dr. Atilla SANDIKLI 5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ Prof. Dr. Atilla SANDIKLI Karadeniz bölgesi; doğuda Kafkasya, güneyde Anadolu, batıda Balkanlar, kuzeyde Ukrayna ve Rusya bozkırları ile çevrili geniş bir havzadır.

Detaylı

Fevzi Karamuc;o TARIH 11 SHTEPIA BOTUESE LIBRI SHKOLLOR

Fevzi Karamuc;o TARIH 11 SHTEPIA BOTUESE LIBRI SHKOLLOR Fevzi Karamuc;o TARIH 11 SOSYAL BiLiMLER LiSESi DERS KiTABI SHTEPIA BOTUESE LIBRI SHKOLLOR Prishtine, 2012 ic;indekiler I ÜNiTE: BÜYÜK COGRAFYA KESiFLERi 3 1. BÜYÜK COGRAFYA KESiFLERi 3 A. COGRAFYA KESiFLERi

Detaylı

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak... 5 2. Üçlü İtilaf...

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak... 5 2. Üçlü İtilaf... İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak... 5 2. Üçlü İtilaf... 7 a. Fransız-Rus İttifakı (04 Ocak 1894)... 7 b. İngiliz-Fransız

Detaylı

I.DÜNYA SAVAŞI ve BALKANLAR

I.DÜNYA SAVAŞI ve BALKANLAR I.DÜNYA SAVAŞI ve BALKANLAR İKİNCİ WİLHELM İN DEĞİŞEN RUSYA POLİTİKASI 1890 Bismarck ın görevden alınması Rusya nıngüvence Antlaşması nın yenilenmesi talebinin reddedilmesi 1892 Rusya nın Fransa ile gizli

Detaylı

Balkanlarda Arnavutlar ve Arnavut Milliyetçiliği

Balkanlarda Arnavutlar ve Arnavut Milliyetçiliği Balkanlarda Arnavutlar ve Arnavut Milliyetçiliği Balkanlarda Arnavutlar ve Arnavut Milliyetçiliği Balkan Yarımadasın da en eski halklarından olan İllirya kökenli bir halk olarak kabul edilen Arnavutlar,

Detaylı

EĞİTİM- ÖĞRETİM YILI NUH MEHMET YAMANER ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ 10.SINIF OSMANLI TARİHİ I. DÖNEM I. YAZILI SORULARI A GURUBU

EĞİTİM- ÖĞRETİM YILI NUH MEHMET YAMANER ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ 10.SINIF OSMANLI TARİHİ I. DÖNEM I. YAZILI SORULARI A GURUBU Ertuğrul Gazi 1) * Orhan Bey tarafından fethedilmiş olup başkent buraya taşınmıştır. * İpek sanayisinin merkezi konumundaki bu bölgenin fethiyle Osmanlı gelirleri. Yukarıdaki özellikleri verilmiş bölge

Detaylı

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir? DÜNYA GÜCÜ OSMANLI 1. Anadolu Selçuklu Devleti zamanında ve Osmanlı İmparatorluğu nun Yükselme döneminde Anadolu daki zanaatkarlar lonca denilen zanaat gruplarına ayrılarak yöneticilerini kendileri seçmişlerdir.

Detaylı

ÖN SÖZ... XI KISALTMALAR... XIII KAYNAKLAR VE ARAŞTIRMALAR... XV GİRİŞ... 1 I. ARNAVUTLUK ADININ ANLAM VE KÖKENİ...

ÖN SÖZ... XI KISALTMALAR... XIII KAYNAKLAR VE ARAŞTIRMALAR... XV GİRİŞ... 1 I. ARNAVUTLUK ADININ ANLAM VE KÖKENİ... İçindekiler ÖN SÖZ... XI KISALTMALAR... XIII KAYNAKLAR VE ARAŞTIRMALAR... XV GİRİŞ... 1 I. ARNAVUTLUK ADININ ANLAM VE KÖKENİ... 5 I.1. Arnavutluk Adının Anlamı... 5 I.2. Arnavutluk Adının Kökeni... 7 I.3.

Detaylı

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH CEVAP 1: (TOPLAM 2 PUAN) Savaş 2450-50=2400 yılının başında sona ermiştir. (İşlem 1 puan) Çünkü miladi takvimde, MÖ tarihleri milat takviminin başlangıcına yaklaştıkça

Detaylı

1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ. Ömer Faruk GÖRÇÜN

1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ. Ömer Faruk GÖRÇÜN i 1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ Ömer Faruk GÖRÇÜN ii Yayın No : 2005 Politika Dizisi: 1 1. Bası Ağustos 2008 - İSTANBUL ISBN 978-975 - 295-901 - 9 Copyright Bu kitabın bu basısı

Detaylı

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK TARİHİ TEST

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK TARİHİ TEST İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK TARİHİ TEST TANER ÖZDEMİR DETAY TARİHÇİ TÜRK TELEKOM NURETTİN TOPÇU SOSYAL BİLİMLER LİSESİ TARİH ÖĞRETMENİ İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK TARİHİ TEST 1 1) Türklerin Anadolu ya gelmeden önce

Detaylı

Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Aralık 25, 2006 2 İçindekiler 0.1 Hadrianopolis ten Edrine ye : Bizans Dönemi.......... 4 0.2 Hadrianopolis Önce Edrine

Detaylı

Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV.

Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV. 339 GENEL LİSE Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV. Yeniçağ 3. Yeniçağda Avrupa 6. Eğitim, kültür, bilim ve

Detaylı

ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ

ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ 1215 yılında Magna Carta ile Kral,halkın onayını almadan vergi toplamayacağını, hiç kimseyi kanunsuz olarak hapse veya sürgüne mahkum etmeyeceğini bildirdi. 17.yüzyıla

Detaylı

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER Modern Siyaset Teorisi Dersin Kodu SBU 601 Siyaset, iktidar, otorite, meşruiyet, siyaset sosyolojisi, modernizm,

Detaylı

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ  Youtube Kanalı: tariheglencesi DURAKLAMA DEVRİ KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi 05.08.2017 OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU XVII.YÜZYILDA OSMANLI- AVUSTRYA VE OSMANLI- İRAN İLİŞKİLERİ a-avusturya ile İlişkiler

Detaylı

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiyenin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ V GİRİŞ 1 A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5 BİRİNCİ BÖLÜM: AVRUPA SİYASAL TARİHİ 1 2 I.

Detaylı

Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti) Orta Asya da bilinen ilk teşkilatlı Türk devleti Hunlar tarafından kurulmuştur. Hunların ilk oturdukları yer

Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti) Orta Asya da bilinen ilk teşkilatlı Türk devleti Hunlar tarafından kurulmuştur. Hunların ilk oturdukları yer Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti) Orta Asya da bilinen ilk teşkilatlı Türk devleti Hunlar tarafından kurulmuştur. Hunların ilk oturdukları yer Sarı Irmak ın kuzeyi idi. Daha sonra Orhun ve Selenga ırmakları

Detaylı

İstanbul u Fethinin Dahi Stratejisi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

İstanbul u Fethinin Dahi Stratejisi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Fetih 1453 gösterime girdi. Yönetmenliğini ve yapımcılığını Faruk Aksoy'un yaptığı, başrollerinde Devrim Evin, İbrahim Çelikkol ve Dilek Serbest'in yer aldığı İstanbul'un Fethi ni konu alan Türk film 17

Detaylı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Yakın Doğu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi ne aittir. Bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan

Detaylı

MİLLİ MÜCADELE TRENİ www.egitimhane.com

MİLLİ MÜCADELE TRENİ www.egitimhane.com MİLLİ MÜCADELE TRENİ TRABLUSGARP SAVAŞI Tarih: 1911 Savaşan Devletler: Osmanlı Devleti İtalya Mustafa Kemal in katıldığı ilk savaş Trablusgarp Savaşı dır. Trablusgarp Savaşı, Mustafa Kemal in ilk askeri

Detaylı

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ   Youtube Kanalı: tariheglencesi YÜKSELME DEVRİ KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ www.tariheglencesi.com Youtube Kanalı: tariheglencesi 02.03.2018 Youtube kanalıma abone olarak destek verebilirsiniz. ARİF ÖZBEYLİ Tahta Geçme Yaşı: 33.3 Saltanat

Detaylı

OCAK-EYLÜL 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ

OCAK-EYLÜL 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ 12.10.2017 OCAK-EYLÜL 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ Türk İhracat Taşımalarında Yoğunluk Haritası İHRACAT TAŞIMALARI Geçen yıl Ocak-Eylül toplamına bakıldığında 2016 yılında 849.247

Detaylı

AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ

AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ BULGARİSTAN ÜLKE RAPORU Şubat 2009 B.Ö. 2 I. GENEL BİLGİLER Resmi Adı : Bulgaristan Cumhuriyeti Yönetim Şekli : Parlamenter Cumhuriyet Coğrafi Konumu : Avrupa

Detaylı

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ  Youtube Kanalı: tariheglencesi YÜKSELME DEVRİ KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ www.tariheglencesi.com Youtube Kanalı: tariheglencesi 05.08.2017 II.Selim (1566-1574) Tahta Geçme Yaşı: 42.3 Saltanat Süresi:8.3 Saltanat Sonundaki Yaşı:50.7

Detaylı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Yakın Doğu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi ne aittir. Bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan

Detaylı

C D E C B A C B B D C A A E B D D B E B A A C B E E B A D B

C D E C B A C B B D C A A E B D D B E B A A C B E E B A D B 1- XIX. ve XX. yüzyılın başlarında. Osmanlı. Devleti her alanda çöküntü içinde olmasına karşılık, varlığını ve bağımsızlığını uzun süre korumuştur. Bu durumun en önemli nedeni, aşağıdakilerden hangisidir?

Detaylı

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU Osmanlı Devleti nin 19. yüzyılda uyguladığı denge siyaseti bekleneni vermemiş; üç kıtada sürekli toprak kaybetmiş ve yeni yeni önem kazanan petrol Osmanlı

Detaylı

AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI

AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI Avusturya da un üretimi sağlayan 180 civarında değirmen olduğu tahmin edilmektedir. Yüzde 80 kapasiteyle çalışan bu değirmenlerin ürettiği un miktarı 500 bin

Detaylı

OCAK-AĞUSTOS 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ

OCAK-AĞUSTOS 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ 14.09.2017 OCAK-AĞUSTOS 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ Türk Karayolu Taşımacılarının Gittiği Ülkelerin Tümü Türk İhracat Taşımalarında Yoğunluk Haritası İHRACAT TAŞIMALARI Geçen yıl Ocak-Ağustos

Detaylı

Osmanlı Devleti'nin kurucuları, Oğuzların Bozok koluna bağlı Kayı aşiretidir.

Osmanlı Devleti'nin kurucuları, Oğuzların Bozok koluna bağlı Kayı aşiretidir. Osmanlı Devleti'nin kurucuları, Oğuzların Bozok koluna bağlı Kayı aşiretidir. Kayı aşireti, Türkiye Selçuklu hükümdarı Alaaddin Keykubat döneminde Ankara yakınlarındaki Kara- cadağ bölgesine yerleştirilmiştir.

Detaylı

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders Dr. İsmail BAYTAK HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları Hristiyanlarca kutsal sayılan Hz. İsa nın doğum yeri Kudüs ve dolayları, VII. yüzyıldan beri Müslümanlar ın elinde

Detaylı

Devrim Öncesinde Yemen

Devrim Öncesinde Yemen Yemen Devrimi Devrim Öncesinde Yemen Kuzey de Zeydiliğe mensup Husiler hiçbir zaman Yemen içinde entegre olamaması Yemen bütünlüğü için ciddi bir sorun olmuştur. Buna ilaveten 2009 yılında El-Kaide örgütünün

Detaylı

2017 YILI TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

2017 YILI TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU Uzman - Berkalp Kaya 23.01.2017 berkalp.kaya@und.org.tr 2017 YILI TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU Türk araçlarının taşımacılık yaptığı ülkelerin harita üzerinde gösterimi. İHRACAT TAŞIMALARI

Detaylı

Doğu Akdeniz de, Türk Kıta Sahanlığı Ve Münhasır Ekonomik Bölgesi Derhal İlan Edilmelidir!

Doğu Akdeniz de, Türk Kıta Sahanlığı Ve Münhasır Ekonomik Bölgesi Derhal İlan Edilmelidir! Doğu Akdeniz de, Türk Kıta Sahanlığı Ve Münhasır Ekonomik Bölgesi Derhal İlan Edilmelidir! Yazan Ümit Yalım Türkiye, Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) gibi deniz yetki alanlarını belirleme

Detaylı

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı. MUSUL SORUNU VE ANKARA ANTLAŞMASI Musul, Mondros Ateşkes Anlaşması imzalanmadan önce Osmanlı Devleti'nin elinde idi. Ancak ateşkesin imzalanmasından dört gün sonra Musul İngilizler tarafından işgal edildi.

Detaylı

10. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

10. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ KASIM EKİM 0. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ AY HAFTA DERS SAATİ KONU ADI KAZANIMLAR TEST NO TEST ADI. OSMANLI DEVLETİ NİN KURULUŞU (00-5). XIV. yüzyıl başlarında Anadolu, Avrupa ve Yakın

Detaylı

KAYSERİ SANAYİ ODASI. SLOVAKYA ÜLKE RAPORU 27 Kasım 2018

KAYSERİ SANAYİ ODASI. SLOVAKYA ÜLKE RAPORU 27 Kasım 2018 KAYSERİ SANAYİ ODASI SLOVAKYA ÜLKE RAPORU 27 Kasım 2018 SLOVAKYA Ülke Raporu Resmi Adı : Slovakya Cumhuriyeti Yönetim Biçimi : Parlamenter Demokrasi. Başkent : Bratislava Nüfus : 5.445.040 (2018 verl.)

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ KASIM EKİM 017-018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı 1. 1. XIV. yüzyıl başlarında

Detaylı

OCAK-EKİM 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ

OCAK-EKİM 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ 17.11.2017 OCAK-EKİM 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ Türk İhracat Taşımalarında Yoğunluk Haritası İHRACAT TAŞIMALARI Geçen yıl Ocak-Ekim toplamına bakıldığında 2016 yılında 971.086

Detaylı

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler On5yirmi5.com Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler nelerdir? Yayın Tarihi : 12 Kasım 2012 Pazartesi (oluşturma : 12/22/2018) Cemiyetler-Zararlı ve Yararlı

Detaylı

OCAK-KASIM 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ

OCAK-KASIM 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ 20.12.2017 OCAK-KASIM 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ Türk İhracat Taşımalarında Yoğunluk Haritası İHRACAT TAŞIMALARI Geçen yıl Ocak-Kasım toplamına bakıldığında 2016 yılında 1.085.426

Detaylı

TARİH BOYUNCA ANADOLU

TARİH BOYUNCA ANADOLU TARİH BOYUNCA ANADOLU Anadolu, Asya yı Avrupa ya bağlayan bir köprü konumundadır. Üç tarafı denizlerle çevrili verimli topraklara sahiptir. Dört mevsimi yaşayan iklimi, akarsuları, ormanları, madenleriyle

Detaylı

Fevzi Karamw;o TARIH 10 SHTEPIA BOTUESE

Fevzi Karamw;o TARIH 10 SHTEPIA BOTUESE Fevzi Karamw;o TARIH 10 FEN LisESi DERS KiTABI SHTEPIA BOTUESE LIBRI SHKOLLOR Prishtine, 2012 i

Detaylı

EYLÜL 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

EYLÜL 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU EYLÜL 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU 2018 yılı içerisinde Türk araçlarının karayolu ile taşımacılık yaptığı ülkelerin harita üzerinde gösterimi İHRACAT TAŞIMALARI UND nin derlediği

Detaylı

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ 1908 II. Meşrutiyete Ortam Hazırlayan Gelişmeler İç Etken Dış Etken İttihat ve Terakki Cemiyetinin faaliyetleri 1908 Reval Görüşmesi İTTİHAT ve TERAKKÎ CEMİYETİ 1908 İhtilâli ni düzenleyen

Detaylı

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876) BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876) I. Meşrutiyete Ortam Hazırlayan Gelişmeler İç Etken Dış Etken Genç Osmanlıların faaliyetleri İstanbul (Tersane) Konferansı BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876) Osmanlı

Detaylı

Lozan Barış Antlaşması

Lozan Barış Antlaşması Lozan Barış Antlaşması Anlaşmanın Nedenleri Anlaşmanın Nedenleri Görüşme için İzmir de yapılmak istenmiş fakat uluslararası antlaşmalar gereğince tarafsız bir ülkede yapılma kararı alınmıştır. Lozan görüşme

Detaylı

TEMMUZ 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

TEMMUZ 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU TEMMUZ 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU 2018 yılı içerisinde Türk araçlarının karayolu ile taşımacılık yaptığı ülkelerin harita üzerinde gösterimi OCAK-HAZİRAN 2018 İHRACAT VERİLERİ

Detaylı

İSTANBUL TİCARET ODASI AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ

İSTANBUL TİCARET ODASI AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ İSTANBUL TİCARET ODASI AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ MAKEDONYA ÜLKE RAPORU Şubat-2009 Y.U. I. GENEL BİLGİLER Resmi Adı : Makedonya Cumhuriyeti Yönetim Şekli : Parlamenter Demokrasi Coğrafi

Detaylı

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi 2 de Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi AK Parti İstanbul İl Kadın Kolları nda AK Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadı. 8 de YIL: 2012 SAYI

Detaylı

Prof. Dr. İlhan F. AKIN SİYASÎ TARİH Beta

Prof. Dr. İlhan F. AKIN SİYASÎ TARİH Beta Prof. Dr. İlhan F. AKIN SİYASÎ TARİH 1870-1914 Beta Yayın No : 3472 Politika Dizisi : 08 1. Bası - Ocak 2017 - İstanbul (Beta A.Ş.) ISBN 978-605 - 333-801 - 7 Copyright Bu kitabın bu basısının Türkiye

Detaylı

ZİYARETÇİ ARAŞTIRMASI ÖZET SONUÇLARI 9 12 Ocak 2013

ZİYARETÇİ ARAŞTIRMASI ÖZET SONUÇLARI 9 12 Ocak 2013 ZİYARETÇİ ARAŞTIRMASI ÖZET SONUÇLARI 9 12 Ocak 2013 TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi Büyükçekmece İstanbul 1 İÇİNDEKİLER SAYFA 1. ARAŞTIRMA KONUSU 3 1.1. FUAR KÜNYESİ 3 1.2. ARAŞTIRMANIN AMACI 3 1.3. ARAŞTIRMANIN

Detaylı

Türk araçlarının taşıma yaptığı ülkelere göre yoğunlukları gösterilmektedir. Siyah: ilk 15 ülke

Türk araçlarının taşıma yaptığı ülkelere göre yoğunlukları gösterilmektedir. Siyah: ilk 15 ülke Türk araçlarının taşıma yaptığı ülkelere göre yoğunlukları gösterilmektedir. Siyah: ilk 15 ülke İHRACAT TAŞIMALARI UND nin derlediği verilere göre; Türk araçlarının geçen yılın Aralık ayında 111.953 adet

Detaylı

AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ

AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ İSTANBUL TİCARET ODASI AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ İTALYA ÜLKE RAPORU Mayıs 2009 İ.A. 2 I. GENEL BİLGİLER Resmi Adı : İtalya Cumhuriyeti Yönetim Şekli : Parlamenter Demokrasi Coğrafi

Detaylı

MAYIS 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

MAYIS 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU MAYIS 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU İhracat taşımalarımızın %55 i (~685.000) Ortadoğu ve Körfez Ülkelerine, %30 u (~380.000) Avrupa Ülkelerine, %15 i ise (~185.000) BDT ve Orta Asya

Detaylı

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE Yazar: Dr. A. Oğuz ÇELİKKOL İSTANBUL 2015 YAYINLARI Yazar: Dr. A. Oğuz ÇELİKKOL Kapak ve Dizgi: Sertaç DURMAZ ISBN: 978-605-9963-09-1 Mecidiyeköy Yolu Caddesi (Trump Towers Yanı)

Detaylı

T.C. BAKÜ BÜYÜKELÇİLİĞİ TİCARET MÜŞAVİRLİĞİ

T.C. BAKÜ BÜYÜKELÇİLİĞİ TİCARET MÜŞAVİRLİĞİ BİLGİLENDİRME TOPLANTISI (KARS, ARDAHAN, IĞDIR, AĞRI) T.C. BAKÜ BÜYÜKELÇİLİĞİ TİCARET MÜŞAVİRLİĞİ 14-15 MAYıS 2012 2 1. Azerbaycan Cumhuriyeti SUNUM PLANı Ekonomik ve Sosyal Göstergeler Enerji Kaynakları

Detaylı

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI HAFTALAR KONULAR 1. Hafta TÜRK DEVRİMİNE KAVRAMSAL YAKLAŞIM A-) Devlet (Toprak, İnsan Egemenlik) B-) Monarşi C-) Oligarşi D-) Cumhuriyet E-) Demokrasi F-) İhtilal G-) Devrim H-) Islahat 2. Hafta DEĞİŞEN

Detaylı

MART 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

MART 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU MART 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU İhracat taşımalarımızın %55 i (~685.000) Ortadoğu ve Körfez Ülkelerine, %30 u (~380.000) Avrupa Ülkelerine, %15 i ise (~185.000) BDT ve Orta Asya

Detaylı

İSLÂM ÖNCESİ İRAN DA DEVLET VE EKONOMİ -SÂSÂNÎ DÖNEMİ- (M.S )

İSLÂM ÖNCESİ İRAN DA DEVLET VE EKONOMİ -SÂSÂNÎ DÖNEMİ- (M.S ) İSLÂM ÖNCESİ İRAN DA DEVLET VE EKONOMİ -SÂSÂNÎ DÖNEMİ- (M.S. 226-652) Yrd. Doç. Dr. Ahmet ALTUNGÖK İSLÂM ÖNCESİ İRAN DA DEVLET VE EKONOMİ -SÂSÂNÎ DÖNEMİ- Yazar: Yrd. Doç. Dr. Ahmet Altungök Yayınevi Editörü:

Detaylı

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923)

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923) Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923) Lozan Antlaşması, Türk Kurtuluş Savaşı nı sona erdiren antlaşmadır. Bu antlaşma ile Misak-ı Milli büyük ölçüde gerçekleşmiştir. Şekil 1. Kasım 1922 de Lozan Konferansı

Detaylı

Sultan Abdulhamit in hayali gerçek oldu BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU B İ L G İ. NOTU BALKANLAR 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI

Sultan Abdulhamit in hayali gerçek oldu BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU B İ L G İ. NOTU BALKANLAR 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI 5 te 7 de AZİZ BABUŞCU AK PARTİ İL BAŞKANI AK 4 te YIL: 2012 SAYI : 167 17-24 ARALIK 2012 BÜLTEN İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI T E Ş K İ L A T İ Ç İ H A F T A L I K B Ü L T E N İ 3 te 6 da Sultan

Detaylı

Başkent Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. Doç. Dr. S. EKER

Başkent Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. Doç. Dr. S. EKER TÜRK DİLİ ÜZERİNE BİRKAÇ NOT Başkent Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Doç. Dr. S. EKER 1 Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir Dilin millî ve zengin olması millî

Detaylı

Türkiye-Meksika. Serbest Ticaret Anlaşması 2. Tur Müzakereleri. 15-16-17 Eylül 2014 Meksika

Türkiye-Meksika. Serbest Ticaret Anlaşması 2. Tur Müzakereleri. 15-16-17 Eylül 2014 Meksika Türkiye-Meksika Serbest Ticaret Anlaşması 2. Tur Müzakereleri 15-16-17 Eylül 2014 Meksika 24 Aralık 2014 Ozan ÖZDEMİR AB Uzman Yardımcısı (İstatistik) Ekonomik ve Teknik İlişkiler Dairesi Avrupa Birliği

Detaylı

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ 1 SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ Gürbüz MIZRAK Süleyman Şah Türbesi ve bulunduğu alan Suriye'nin Halep ilinin Karakozak Köyü sınırları içerisindeydi. Burası Türkiye'nin kendi sınırları dışında sahip olduğu tek toprak

Detaylı

EKİM 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

EKİM 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU EKİM 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU 2018 yılı içerisinde Türk araçlarının karayolu ile taşımacılık yaptığı ülkelerin harita üzerinde gösterimi İHRACAT TAŞIMALARI UND nin derlediği

Detaylı

Medikal Turizmde Tanıtım, Pazarlama Stratejileri ve Hedef Ülkeler

Medikal Turizmde Tanıtım, Pazarlama Stratejileri ve Hedef Ülkeler Medikal Turizmde Tanıtım, Pazarlama Stratejileri ve Hedef Ülkeler Oğuzhan KAYA TKHK Kaynak Geliştirme Daire Başkanlığı khk.kaynakgelistirme@saglik.gov.tr www.tkhk.gov.tr Slayt1/28 Bakanlığımızın 2013-2017

Detaylı

TARİH BÖLÜMÜ ÖĞRETİM YILI DERS PROGRAMI

TARİH BÖLÜMÜ ÖĞRETİM YILI DERS PROGRAMI TARİH BÖLÜMÜ 2014-2015 ÖĞRETİM YILI DERS PROGRAMI I. YARIYIL ECTS II. YARIYIL ECTS BİL 150 Temel Bilgi Teknolojisi 4+0 5,0 TAR 107 İlkçağ Tarihi I 3+0 5,0 TAR 108 İlkçağ Tarihi II 3+0 5,0 TAR 115 Osmanlıca

Detaylı

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak Hanlığı ve Kazakistan konulu bu toplantıda Kısaca Kazak

Detaylı

1 1. BÖLÜM ASKERLİKTE ÖZELLEŞTİRMENİN TARİHİ

1 1. BÖLÜM ASKERLİKTE ÖZELLEŞTİRMENİN TARİHİ İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ... iii KISALTMALAR...xiii TABLOLAR LİSTESİ... xv ŞEKİLLER LİSTESİ... xvii GİRİŞ... 1 1. BÖLÜM ASKERLİKTE ÖZELLEŞTİRMENİN TARİHİ 1.1. ANTİK VE ORTA ÇAĞ... 9 1.1.1. Antik Çağ... 9 1.1.2.

Detaylı

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ STRATEJİK VİZYON BELGESİ ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ Ekonomi, Enerji ve Güvenlik; Yeni Fırsatlar ( 20-22 Nisan 2016, Pullman İstanbul Otel, İstanbul ) Karadeniz - Kafkas coğrafyası, tarih boyunca

Detaylı

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir. Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir. Kuzeyde Sırbistan ve Kosova batıda Arnavutluk, güneyde Yunanistan,

Detaylı

ŞUBAT 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

ŞUBAT 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU ŞUBAT 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU İhracat taşımalarımızın %55 i (~685.000) Ortadoğu ve Körfez Ülkelerine, %30 u (~380.000) Avrupa Ülkelerine, %15 i ise (~185.000) BDT ve Orta Asya

Detaylı

Eylül 2013 B.H. AB VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ

Eylül 2013 B.H. AB VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ KUZEY KORE ÜLKE RAPORU Eylül 2013 B.H. AB VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ 2 I.GENEL BİLGİLER Resmi Adı Yönetim Şekli Coğrafi Konumu : Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti : Sosyalist Cumhuriyet : Kuzey Kore,

Detaylı

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ PDF

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ PDF ORTA ASYA TÜRK TARİHİ PDF Orta Asya Tarihi adlı eser Anadolu Üniversitesinin ders kitabıdır ve Ahmet Taşağıl gibi birçok değerli isim tarafından kaleme alınmıştır. PDF formatını bu adresten indirebilirsiniz.

Detaylı

Körfez'in petrol zengini ülkesi: Kuveyt

Körfez'in petrol zengini ülkesi: Kuveyt Körfez'in petrol zengini ülkesi: Kuveyt Kuveyt, dünyada bilinen ham petrol rezervlerinin yaklaşık yüzde 10 una sahip ve Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliğinin (OPEC) 5. büyük petrol üreticisi konumunda.

Detaylı

1. ABD Silahlı Kuvvetleri dünyanın en güçlü ordusu

1. ABD Silahlı Kuvvetleri dünyanın en güçlü ordusu 2016 yılında 126 ülkenin ordusu değerlendirilmiş ve dünyanın en güçlü orduları sıralaması yapılmıştır. Ülkenin sahip olduğu silahlı gücün yanında nüfusu, savaşabilecek ve askerlik çağına gelen insan sayısı,

Detaylı

AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ

AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ AVUSTURYA ÜLKE RAPORU Şubat 2009 B.Ö. AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ 1 I. GENEL BİLGİLER Resmi Adı : Avusturya Cumhuriyeti Yönetim Şekli

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Karşılaştırmalı Eğitim Nedir?... 1 Yabancı Ülkelerde Eğitim... 4 Uluslararası Eğitim... 5 Kaynakça... 12

İÇİNDEKİLER. Karşılaştırmalı Eğitim Nedir?... 1 Yabancı Ülkelerde Eğitim... 4 Uluslararası Eğitim... 5 Kaynakça... 12 İÇİNDEKİLER Karşılaştırmalı Eğitim Nedir?... 1 Yabancı Ülkelerde Eğitim... 4 Uluslararası Eğitim... 5 Kaynakça... 12 I. ALMANYA EĞİTİM SİSTEMİ 1. DOĞAL FAKTÖRLER (Coğrafi Yapı, İklim Koşulları)... 14 1.1.

Detaylı

İSTANBUL TİCARET ODASI EKOMOMİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR ŞUBESİ

İSTANBUL TİCARET ODASI EKOMOMİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR ŞUBESİ İSTANBUL TİCARET ODASI EKOMOMİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR ŞUBESİ K A N A D A ÜLKE RAPORU Güncelleme Tarihi: 15 Eylül 2008 Ülke No: 404 Şaban Oruç -45 I- GENEL BİLGİLER Resmi Adı : Kanada Yönetim Şekli : Parlamenter

Detaylı

Edirne Tarihi - Osmanlı Döneminde Edirne. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Edirne Tarihi - Osmanlı Döneminde Edirne. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Edirne Tarihi - Osmanlı Döneminde Edirne Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Aralık 25, 2006 2 İçindekiler 0.1 Osmanlı Dönemi Başlangıcı : Edirne nin Fethi......... 4 0.2 Padişahlar Döneminde

Detaylı

ŞANLIURFA YI GEZELİM

ŞANLIURFA YI GEZELİM ŞANLIURFA YI GEZELİM 3. Gün: URFA NIN KALBİNDEN GÜNEŞİN BATIŞINA GEZİ TÜRKİYE NİN GURURU ATATÜRK BARAJI Türkiye de ki elektrik üretimini artırmak ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi ndeki 9 ili kapsayan tarım

Detaylı

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi. Orta Asya Türk tarihinde devlet, kağan adı verilen hükümdar tarafından yönetiliyordu. Hükümdarlar kağan unvanının yanı sıra han, hakan, şanyü, idikut gibi unvanları da kullanmışlardır. Kağan kut a göre

Detaylı

Berkalp Kaya KASIM 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

Berkalp Kaya KASIM 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU KASIM 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU 15,5 Milyar Dolar İle Tüm Zamanların En Yüksek Kasım Ayı İhracatı Kasım ayı ihracat verilerine göre kasımda ihracat geçen yılın aynı dönemine

Detaylı

NİSAN 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

NİSAN 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU NİSAN 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU İhracat taşımalarımızın %55 i (~685.000) Ortadoğu ve Körfez Ülkelerine, %30 u (~380.000) Avrupa Ülkelerine, %15 i ise (~185.000) BDT ve Orta Asya

Detaylı

Kalem İşleri 60. Ağaç İşleri 61. Hünkar Kasrı 65. Medrese (Darülhadis Medresesi) 66. Sıbyan Mektebi 67. Sultan I. Ahmet Türbesi 69.

Kalem İşleri 60. Ağaç İşleri 61. Hünkar Kasrı 65. Medrese (Darülhadis Medresesi) 66. Sıbyan Mektebi 67. Sultan I. Ahmet Türbesi 69. İÇİNDEKİLER TARİHÇE 5 SULTANAHMET CAMİ YAPI TOPLULUĞU 8 SULTAN I. AHMET 12 SULTAN I. AHMET İN CAMİYİ YAPTIRMAYA KARAR VERMESİ 15 SEDEFKAR MEHMET AĞA 20 SULTANAHMET CAMİİ NİN YAPILMAYA BAŞLANMASI 24 SULTANAHMET

Detaylı

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI II. Mahmut ve Tanzimat dönemlerinde devlet yöneticileri, parçalanmayı önlemek için ortak haklara sahip Osmanlı toplumu oluşturmak için Osmanlıcılık fikrini

Detaylı

İZMİR TİCARET ODASI FAS KRALLIĞI ÜLKE RAPORU

İZMİR TİCARET ODASI FAS KRALLIĞI ÜLKE RAPORU İZMİR TİCARET ODASI FAS KRALLIĞI ÜLKE RAPORU ULUSLARARASI İLİŞKİLER MÜDÜRLÜĞÜ AĞUSTOS 2014 Hazırlayan: Zeynep Küheylan Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü Uzman Yardımcısı TEMEL BİLGİLER Ülke Adı: Fas Krallığı

Detaylı

OSMANLI İMPARATORLUĞUNU SARSAN SON SAVAŞLAR HANGİLERİDİR?

OSMANLI İMPARATORLUĞUNU SARSAN SON SAVAŞLAR HANGİLERİDİR? OSMANLI İMPARATORLUĞUNU SARSAN SON SAVAŞLAR HANGİLERİDİR? TRABLUSGARP BUGÜN HANGİ ÜLKEDİR? LİBYA İTALYA HARİTA DA OSMANLI DEVLETİNİ VE İTALYA TOPRAKLARINI GÖSTERİNİZ? Nurdan Gül Kökten İTAL YANIN TRABLUSGARP

Detaylı

HAZİRAN 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

HAZİRAN 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU HAZİRAN 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU Ocak-Haziran İhracat taşımalarımızın %49 u (~297.000) Ortadoğu ve Körfez Ülkelerine, %35 i (~208.000) Avrupa Ülkelerine, %16 sı ise (~100.000)

Detaylı

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 6.ders. Dr. İsmail BAYTAK. İlk Türk Devletleri KÖKTÜRK DEVLET

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 6.ders. Dr. İsmail BAYTAK. İlk Türk Devletleri KÖKTÜRK DEVLET ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 6.ders Dr. İsmail BAYTAK İlk Türk Devletleri KÖKTÜRK DEVLET I. GÖKTÜRK DEVLETİ (552-630) Asya Hun Devleti nden sonra Orta Asya da kurulan ikinci büyük Türk devletidir. Bumin Kağan

Detaylı

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI TARİH TEZLİ YÜKSEK LİSANS Tezli yüksek lisans programında eğitim dili Türkçedir. Programın öngörülen süresi 4

Detaylı

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders Dr. İsmail BAYTAK Orta Asya Tarihine Giriş Türk Adının Anlamı: Türklerin Tarih Sahnesine Çıkışı Türk adından ilk olarak Çin Yıllıklarında bahsedilmektedir. Çin kaynaklarında

Detaylı

CEZAYİR ÜLKE RAPORU 11.11.2015

CEZAYİR ÜLKE RAPORU 11.11.2015 CEZAYİR ÜLKE RAPORU 11.11.2015 YÖNETİCİ ÖZETİ Uludağ İhracatçı Birlikleri nin kayıtlarına göre, Bursa dan Cezayir e ihracat yapan 234 firma bulunmaktadır. 30.06.2015 tarihi itibariyle Ekonomi Bakanlığı

Detaylı