Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download ""

Transkript

1 SONSUZA DEK Gülbahar teyze, kapının yavaşça çalındığını duyduğunda oldukça heyecanlanmış, kırışmış yüzünde minik bir tebessüm oluşmuştu. Yerinden yavaşça kalkarak gidip kapıyı açtı. Şu an karşısında durmuş kendisine gülümseyerek bakan bu minik kız, altı yaşında ki torunu Buse ydi. Zaten yaşlı kadının kızı Melek de bir üst katta oturuyordu. Bugün torunun doğum günüydü. Bu yüzden sabahtan beri anneannesiyle dışarı çıkıp gezmenin hayalini kuran Buse, ananesinin daha hazır olmadığını görünce : - Hadi anneanne sen daha giyinmedin mi? Bak, ben çoktan giyindim bile diyerek dedesinin ona aldığı elbisenin etek kısmını şöyle havalı bir şekilde hafifçe savurdu. Anneannesi gülümseyerek: - Gel bakalım buraya dedi. Minik torununu kucağına alarak içeri soktu. Sonra da O nu sandalyeye oturtarak akşamdan hazırladığı kek ve bir bardak sütü masaya koydu. Yaşlı kadın, odasına gidip giyinmek için gardroptan bir şeyler seçerken, gözü bir anda içi yıllardır boş bir halde duvarda asılı duran, kenarları oymalı ve sedeften yapılmış resim çerçevesine takıldı. İşte o an içi cız etti! Çerçevenin yanına giderek, o nu hüzünlü bir şekilde eline aldı ve gelip yatağının bir köşesine yavaşça oturdu. Gözleri dolmuştu. Halbuki, yıllar önce bu çerçeveye öyle bir mutluluk anının resmini koymayı hayal etmişti ki. Fakat, kader hayal ettiği resmin gerçeğe dönüşmesine ne yazık ki izin vermemişti. Titreyen elleriyle derin derin baktı boş çerçeveye. Şu an gözleri o çerçevenin içinde bir şey görmese de yüreğinin bitmek tükenmek bitmeyen acısı ve anıları bir olup, o na bir sürü hasret dolu resimler göstermeye başlamışlardı.. Öylesine özlemişti ki şu an bu boş çerçevede hayal ettiği kişiyi. Yaşlı kalbi hızla atmaya başlamış, gözünden süzülen yaşlar çerçevenin içine damlayıp, sanki şu an tekrar yaşamaya başlamış olduğu anıların bitmemesi için can suyu olmuştu. Ne çok isterdi şimdi o nun sesini duymayı.. Her sabah işittiğinde içini yaşam sevinciyle dolduran biricik oğlu Mehmet inin sesini. Geçmişe gitmişti gene. Bir sonbahar gününün pırıl pırıl sabahıydı ve gene o sesti kendisine seslenen - Günaydın anneciğim dedi Mehmet. Her sabah yaptığı gibi bu sabah da erkenden kalkıp kahvaltısını yapacak ve ardındanda babasının çiçekçi dükkanını açmaya gidecekti. Annesi, şu an masada çayını içip, büyük bir keyifle kahvaltısını yapan oğlu Mehmet e iftiharla bakıyordu. Her zaman gurur duymuştu bu dürüst ve terbiyeli evladıyla. Mehmet gelip annesinin yanına oturdu. Bir yandan çay içiyorlar bir yandan da ana oğul sohbet ediyorlardı. Annesi oğlunun gözlerine mahzunca baktı. - Eee oğlum, kısmetse üç ay sonra askersin. Şimdiden yüreğim sızlamaya başladı. Nasıl dayanacağım ben senin yokluğuna? dedi. Annesinin bu sözleri Mehmet i oldukça duygulandırmıştı. İçtiği çayı elinden masaya bırakarak, gelip annesinin boynuna sarıldı ve başını sevgiyle öptü. - Benim canım anacığım sen merak etme, ben de herkes gibi gider gelirim. Hem biran önce askere gidip geleyim ki, hem işimin başına geçeyim hem de sana şöyle güzel bir gelin getireyim dedi hafifçe gülerek. - Ah oğlum dedi annesi. Yüce Allah tan başka ne isterim ki? Zaten babanla da konuştuk. Sen askerden geldikten sonra dükkanı tamamen sana bırakacakmış. İster okula devam etsin, ister dükkanı işletsin dedi Mehmet, üniversite sınavlarına girip yüksek puan almasına rağmen istediği yerleri tutturamayınca askere gitmeye ve geldikten da sonra sınavlara yeniden girmeye karar 1

2 vermişti. Mehmet in babası İhsan bey, devlet kütüphanelerinde uzun yıllar çalıştıktan sonra buradan emekli olmuştu. En büyük hayali emekli olunca bahçeli, müstakil bir ev alıp, toprağında çeşit çeşit çiçekler ve bitkiler yetiştirmekti. Bu yüzden memuriyet yaptığı yerlerde o kadar çok çiçek beslemişti ki, O nun bu düşkünlüğünü bilen iş arkadaşları zamanla kendisine Gülistan amca demeye başlamışlardı. Fakat, İhsan bey in aldığı emeklilik parası hayalini kurduğu böyle bir evi almaya yetmemiş, üstüne de biraz borçlanarak şu an oturduğu daireyi alabilmişti ancak. Bu arada çiçeklere olan sevdasını da, şimdi çalıştırdıgı cadde üzerindeki bu küçük çiçekçi dükkanını açarakgidermeye çalışmış, ama memuriyet mantığıyla ticaret yapmanın zorluğunu ancak uzun zaman sonra aşabilmişti. Mehmet, kahvaltısını yaptıktan sonra merdivenlerden aşağı inerek apartmanlarının önüne gelmişti. Bu arada Hayırlı işler demek için, hemen oturdukları binanın altında küçük bir tesbih atölyesi bulunan, Yusuf amca ve Onun oğlu olan ve aynı zamanda da en iyi arkadaşı Sinan ın yanına uğramıştı. Yusuf amca, yıllarca tırlarda uzun yol şoförlüğü yapmış, tesbihe olan merakı da o gittiği bitmek bilmeyen yollarda başlamıştı. Daha sonra yaşlanıp şoförlüğü yapamayacak hale gelince de, emektar tırını satıp, bir zamanlar vakit geçirmek için çektiği tesbihi, şimdi kendisine geçim kapısı yapmış ve bu küçük tesbih atölyeysini açmıştı. Eşini yıllar önce kaybetmiş, oğlu Sinan la bir başına kalmışlardı. Yusuf bey in en büyük isteği daha hayattayken, askerliğini de yapıp gelmiş oğlunu bir an önce baş göz etmekti. - Günaydın Yusuf amca, günaydın Sinan dedi Mehmet, neşeli bir sesle. Mehmet in kapıdan girdiğini gördüğünde yüzünde bir gülümseme belirmişti Yusuf amca nın. Mehmet i oğlu gibi severdi. Yalnız bugünlerde bir şey dikkatini çekmişti! Mehmet son bir haftadır dükkana her zamankinden daha erken, daha bir neşeli gitmeye başlamıştı. Merakına dayanamayıp sordu: - Ne o Mehmet, bakıyorum bugünde erkencisin hayırdır! İşler çok yoğun galiba? Bu beklemediği soru Mehmet in yüzünü bir anda kızarttı! Demek, Yusuf amca da fark etti, dükkanı her zamankinden daha erken açtığımı. diye düşündü. Gerçekten de bir haftadır dükkanı normal saatinden yarım saat daha önce açmaya başlamıştı. Bunun nedenide, geçen hafta bir müşterisinin istediği çiçek siparişini hazırlamak için erkenden dükkana gelip, tam kapıyı açtığı sırada, vitrinin önünde durup, çiçeklere bakan öyle güzel bir kızla göz göze gelmişti ki. O an bu kıza adeta çarpılmıştı! Simsiyah düz saçların, kapkara kocaman ışıltılı gözlerin sahibi olan bu güzel kızla, bir an göz göze gelmişler ve bu bakışma Mehmet i adeta büyülemiş, içini titretmişti. Ertesi gün, gene kızı görebilmek umuduyla, içinde büyük bir heyecan, gelip dükkanı bu kez daha da erken açmıştı. Aceleyle içeride ki işlerini bitirdikten sonra, Onunla karşılaşabilmek için hemen dükkanın önüne çıkmış ve bu zayıf ihtimalli amacına ulaşmıştı. Belliki bu kız buralarda çalışıyor diye düşünmüştü. Çünkü, daha ilk görüşte güzelliği başını döndüren bu kızın, dükkanın önünden geçiş saatleri hep aynıydı. ilk günler sadece Mehmet, kıza ısrarla bakmış, ama kız, kendisine ısrarla bakan bu ela gözlerin farkına ancak birkaç sonra varmıştı. Daha sonraki günlerde de bu sabah karşılaşmaları artık daha sıcak bakışmalara ve karşılıklı masum tebessümlere dönüşmüştü. - Hanım dedi İhsan bey. Sen de farkettin mi bizim Mehmet teki değişikliği? Son bir haftadır dükkanı ben söylemediğim halde, daha bir erken açar oldu kereta. Görsen bir heyecanlı, bir mutlu ki! Acaba diyorum, yoksa bizim bu küçük oğlan büyüdü de kızın birine mi aşık oldu, gönlünü mü kaptırdı? Haberin var mı, sana bir şeylerden bahsetti mi hiç?. 2

3 İhsan beyin bu sözleri, Gülbahar hanımı bir anda heyecanlandırdı. Yoksa, evlenme sırası, şimdide gözünde hala küçük bir çocuk gibi gördüğü Mehmet ine mi gelmişti? Mehmet, onun iki kıymetli evladından birisiydi. Kızı Melek, Mehmet in büyüğüydü. Şu an oğlu gibi sevdiği damadı Murat la evlenip kendisininde oturduğu binaya taşınmışlardı. Murat matematik öğretmeniydi. Aslında kızı Melek de Türkçe öğretmeni olarak mezun olmuş fakat, devlet ataması Doğu Anadolu nun ücra bir yerine çıkınca eşinden ayrılmamak için, İstanbul da bir dershanede çalışmaya başlamıştı. Bu arada kısa bir süre sonra doğum yapacağı için de şimdilik dershanede ki çalışmasına ara vermişti. Gülbahar hanım, kendisinden cevap bekleyen eşine şaşkınca bakarak: - Valla ne bileyim bey! Bende farketmedim değil. Sabahları artık benden de erken kalkıyor. Banyoda saatlerce saçıyla uğraşıp, kendi kendine şarkılar söylüyor. E.. Ne yaparsın? O da büyüyüp kocaman adam oldu artık. Bak, yarın öbürgün askere gidecek. Sanki sen onun yaşındayken pek usluydun, pek yerinde duruyordun? Bizim oğlanın kime çektiği asıl şimdi belli oldu dedi. Eşinin, bu tatlı imalı sözleri İhsan bey in, bir anda geçmişe gidip oğlunun yaşındayken yaptığı çapkınlıkları hatırlamasına ve keyiflice gülmesine neden oldu. Mehmet, bu sabah da içinde büyük bir coşkuyla çiçekçi dükkanını erkenden açıp, aceleyle çiçeklerin bakımını yapmaya koyulmuştu. Birazdan, beş altı gündür gece, gündüz düşlerini süsleyen, hayali içini ürperten o kara gözlü kızın geçme saatiydi. İçerideki işlerini bitirdikten sonra aynada son kez saçını ve üstünü başını kontrol edip, kendini hemen kapının önüne attı. Sonbaharın kışla kolkola olduğu günler olmasına rağmen hava oldukça güzeldi. Bu sırada Alper de kapının önüne çıkmıştı. Alper in kuyumcu dükkanı Mehmet lerin dükkanıyla yan yanaydı. Mehmet, bu çocuktan çok fazla hoşlanmazdı, ama birbirlerine komşu oldukları için densiz hareketlerine rağmen mecburen konuşmak zorunda kalırdı. Alper kendisinden altı yaş daha büyüktü. Babası köyde çiftçilikle uğraşırken, tarlalarından otoban yol geçmiş ve devletten yüklüce bir istimlak parası almışlardı. Bir anda ellerinde bu kadar büyük bir parayı bulan aile parayı çarçur etmiş, özellikle de Alper İstanbul a gelerek paranın çoğunu,pavyonlarda ve kumarda eritmişti. Bu duruma Bir dur demek isteyen garip babası, son çare olarak avuçlarında kalan son parayla da, oğlunun şu anda çalıştırdığı kuyumcu dükkanını açmıştı. Alper, kendisi gibi kapının önüne çıkan Mehmet i görünce: - Ne o Mehmet? Bakıyorum da erkenden damlıyorsun dükkana, paraya çok ihtiyacın var galiba? dedi sırıtarak. Mehmet, hep gıcık olurdu zaten, bu çocuğun konuşmalarına. Bir yandan Alper e cevap veriyor, bir yandan da, çaktırmadan sabırsızlıkla içini yakan kara gözlü o kızın geleceği yöne doğru bakıyordu ki, bir anda gözlerinin içi parladı! Üzerinde kırmızı boğazlı kazağı, krem rengi pardösüsüyle gelen o ydu. Yüreği deli gibi atmaya başladı. Hemen birkaç adım öne çıkarak, yüzünü o nun geleceğe yöne doğru çevirdi. An ve an kendisine yaklaşan o kapkara kocaman gözlere, kendisiyle ilgilendiğini iyice belli etmek için ısrarla bakmaya başladı. Birkaç gündür, sabahları işe gitmek için buradan geçerken, kendisine sempatiyle ve inatla bakan bu ela gözlü çiçekçi çocuk, Hamiyet in de dikkatini çekmişti. Açıkçası, ilk günlerde bu bakışların sahibiyle pek alakadar olmamış pek ilgisini çekmemişti. Ama, iki gün önce bu ela gözlere gelişi güzel öylesine baktığında, içinde bir anda farklı duygu- 3

4 lar hissetmiş, vücudunu ateş basmıştı. Az ileride çalıştığı konfeksiyon mağazasına gittiğinde, içinde ki bu farklı duygular, o ela gözlerle bir olup bütün gün daha önce hiç hissetmediği mutluluk dalgalarıyla yüreğine tatlı tatlı vurmuşlardı. O günden sonra, sabahları işe gelirken bakışları içine hoşluk veren bu çiçekçi çocuğu görmek o nun için büyük bir tutku olmuştu artık. Mehmet, şu an tam dükkanın önüne gelip, kendisine gülümseyerek bakıp geçen kıza öyle bir bakakaldıki, bu hali Alper in gözlerinden hiç kaçmadı. Zaten kızlara düşkünlüğüyle bilinen Alper de kendi dükkanının vitrininden sabahları gelip geçen bu kızın güzelliğini fark etmiş, daha öncede parasının gücüyle kandırıp zorla sahip olduğu kızlar gibi bu kızı da elde etmenin yollarını aramaya başlamıştı. O yüzden o da Mehmet in yaptığı gibi her sabah kapının önüne çıkıp kızla göz göze gelmeye çalışmış ama hiçbir seferinde de bu arzulu bakışlarına karşılık bulamamıştı. Bu yüzden, şimdi Mehmet le kızın birbirlerine böyle edalı bir şekilde bakışmaları, Alper i oldukça kinlendirmişti. - Oo Mehmet, bakıyorum da biz uyurken sen işi pişirmişsin. dedi Alper. Güzel kız, hem de lokum gibi şerefsizim deyip, bir yandan da uzaklaşmakta olan kızın arkasından dikkatle süzmeye devam etti. Mehmet, müthiş rahatsız oldu Alper in bu çirkince sözlerinden ve kızın ardından yiyecekmiş gibi bakışlarından. Ama o an sinirini içine atarak, Alper e zoraki yalancı bir gülümsemeden sonra, kızgın bir şekilde tekrar dükkana girdi. Gülbahar teyze, bu akşam yemeğini ayrı bir keyifle hazırlamıştı. Yemeğe sekiz aylık hamile kızı Melek le, damadı Murat da gelmişlerdi. Ailede herkes, daha şimdiden çok yakında aralarına katılacak bu bebeğin coşkusuna kapılmıştı. Çiçekçi dükkanını kapatıp az önce gelen İhsan beyle, Mehmet de sofradaki yerlerini almış, bu arada tabaklara konan mis gibi tarhana çorbası da, sofradaki herkesi daha bir acıktırmıştı. Bir yandan yemek yerken, bir yandan da sohbet ediyorlardı. - İşler nasıl Mehmet? diye sordu eniştesi. - Nasıl olsun be enişte işler bildiğin gibi, sabah gidiyoruz, akşam geliyoruz dedi Mehmet. Çok severdi bu sıcakkanlı ve tatlı dilli eniştesini. Ablasıyla herkese örnek bir evlilik yaşıyorlardı. Beraberlikleri döndüncü yılını doldurmasına rağmen, birbirlerine olan aşkları, sevgileri halen yeni evlenmiş gibi taptazeydi. Eniştesi hiç umulmadık anlarda dükkana gelip kendi eliyle çiçek demetleri yapar, sonra da içine kendi yazdığı romantik notları koyup liseli aşıkların heyecanıyla ablasına götürürdü. - Duydunuz mu? Şu bizim Sinan evleniyormuş dedi İhsan bey. - Hangi Sinan? dedi Gülbahar teyze şaşkınlıkla. Yoksa şu bizim tesbihçi Yusuf bey in oğlu Sinan mı? - Evet dedi, İhsan bey. Bizim Yusuf bey in oğlu Sinan. Kendilerini merakla dinleyen Melek hemen araya girip sordu: - Kimmiş baba bu istedikleri kız yoksa bizim sokaktan birisi mi? - Bilmiyorum kızım tam olarak dedi, İhsan bey. Bizim sokaktan mı yoksa akrabaları mı? Akşam üstü kapıda karşılaşıp öyle ayak üstü biraz konuştuk. Fakat ayrıntıya girmedik. Olmazsa ben yarın bir uğrar sorarım. Biliyorsunuz burada doğru, dürüst kimseleri yok bakarsınız bize ihtiyaçları olur. Mehmet şaşırmıştı bu kız isteme olayına! Çünkü Sinan en yakın arkadaşıydı ve kendisine bu olaydan hiç bahsetmemişti. 4

5 Hamiyet, yemeğini yedikten sonra üzerine pijamalarını giyip yorgun bir şekilde yatağına uzandı. Şu an salonda kağıda itinayla sardığı tütünü içen Hamiyet in babası Battal bey, yıllar önce Diyarbakır, Ergani ye bağlı küçük bir köyden, İstanbul a göç etmişti. Okuma yazması ve herhangi bir vasfı olmadığı için, önce toptancı halinde kabzımanlık yapan akrabalarının yanında bir müddet hamallık yapmış, sonrada bir tanıdığının aracılığıyla şimdi emekli olduğu fabrikanın gece bekçiliğini yapmıştı. Battal beyin, Hamiyet ten büyük bir de oğlu vardı Asım. O da köydeyken evlenmiş bir çocuğu olmuş, babası İstanbul a gelince, o da karısını ve oğlunu yanına alarak şu an babası, anası ve Hamiyet in yaşadığı bu küçücük eve kendisini zorla sığdırmıştı. Doğru dürüst hiçbir işte çalışmadığı gibi, alkolün pençesine düşmekten de kendisini kurtaramamıştı. Arada sırada yaptığı inşaat ameleliği ve hurdacılıktan eline geçen parayla da şu zamanlarda pavyonlara takılır olmuştu. Evin bütün yükü daha liseyi bitirmeden ailesinin zoruyla, okulu yarım bırakıp, çalışmaya başlayan Hamiyet ve az bir emekli maaşı alan babasına kalmıştı. Gecenin bir yarısında kapı sert sert çalmaya başladı! Ev halkı, bu saatte gelenin Asım olduğunu biliyordu artık! Alışmışlardı onun kimbilir nerelerde, hangi serseri arkadaşlarıyla içip de eve sarhoş gelmesine ve evde sürekli huzursuzluk çıkarmasına. Hamiyet, bıkmış usanmıştı artık evdeki sürekli kavgalardan, gürültülerden ve her şeye rağmen abisine hiç toz kondurmayıp sürekli kendisini horlayan annesinden ve babasından. Bu şartlarda artık okuyabilme şansı kalmadığı içinde, bundan sonra tek dileği, zengin birisiyle evlenip, rahat ve huzura kavuşmak olmuştu. Aslında evleneceği insanın zengin olup olmaması onun için çok da önemli değildi. Ama, ailesi Onu okuldan aldıklarından beri kendi durumları da düzelsin diye hep Çok zengin bir kocayla evleneceksin diye şartlandırmışlardı kendisini. Bu yüzden anası ve babası her fırsatta nasıl bir insanla evlemek istediğini sormaksızın, eli paralı birisini bulup bir an önce baş göz etmenin telaşına düşmüşlerdi. Hamiyet, gecenin bir vakti zorla yatağından kalkarak uykulu gözlerle gidip halen ısrarla çalmakta olan kapıyı açtı. Gelen Asım dı. Onunla beraber leş gibi bir içki kokusu da girdi içeri. Öyle çok içmişti ki ayakta duracak hali bile yoktu. Hamiyet, Onu kolundan tutarak odasına kadar götürdü. Asım ın karısı Gülsüm le, küçük çocuğu çoktan uyumuşlardı. Asım, üzerine leş gibi sigara kokusu sinmiş elbiselerini çıkarmadan doğruca yatağına yattı. Asım ın babası Battal bey, derin bir Of çekti yatağında. Az önce gelenin içmekten ve serserilikten başka hiç bir işe yaramayan oğlu Asım olduğunu çok iyi biliyordu. Karısı, Havva hanım da duymuştu hem Asım ın geldiğini, hem de kocasının bir sürü üzüntüyü, sıkıntıyı dile getiren ve artık sık sık tekrarlanmaya başlayan bu Of sesini. Babasının da artık sözünü dinlemez olmuştu bu arsız oğlu. Hatta, bir keresinde sarhoş bir halde babasının üzerine yürümüş, araya giren Hamiyet i de epey bir hırpalamıştı. Kızcağız yüzündeki morluklardan utandığı için birkaç gün işe bile gidememişti. Artık bu sıkıntılardan, yoksulluktan kurtulmanın tek yolunun bu kızı varlıklı biriyle evlendirmek diye görüyorlardı. Böylece hem kendileri bu fakirlikten kurtulacak, hem de Bu kız, yarın, öbürgün koluna çulsuzun birini takar gider,bize faydası olmaz. korkusu da ortadan kalkmış olacaktı. Yeni bir gün doğmaya, sonbahar güneşinin cılız ışığı her yeri yavaş yavaş aydınlatmaya başlamıştı. Bu arada Gülbahar teyze de sabah namazını kılmış, sabah kahvaltsını hazırlıyordu. Mehmet bugün de erkenden kalkmıştı. İçinde onu şu an yerinde durdurmayan büyük bir mutluluk vardı. Tıpkı son bir haftadır her gece yaptığı gibi, dün gecede yatmadan önce saatlerce gene o kızı düşünmüştü. Nasılda manalı manalı bakmıştı, o in- 5

6 sanın içini bir hoş eden kapkara gözleriyle kendisine. Hafif güldüğünde görmüştü o güzel dudaklarının arasında inci gibi dizilmiş bembeyaz dişlerini, ve yüzünde nur varmış gibi parlayan beyaz tenini. Onunla ilgili tek bildiği, kendi çiçekçi dükkanlarının da bulunduğu cadde de bir mağazada çalıştığıydı. Bunu da arkadaşı Sinan ın yardımıyla öğrenmişti. Bir sabah tam o kızın geçeceği sırada Sinan dükkana gelmiş, o geçtikten sonrada, Sinan a dükkanda biraz durmasını rica ederek, Onu, çalıştığı mağazaya kadar belli etmeden takip etmişti. Artık onunla anlık bakışmalar ve tebessüm zerreleri yetmez olmuş, bir an önce kendisiyle tanışıp, konuşmak için can atar olmuştu. Fakat nasıl? Öyle çok yırtık birisi değildi ki yolda çevirip konuşsun, ayrıca onu tanıyan ortak bir arkadaşları da yoktu ki tanışmalarını sağlasın. Epey düşündükten sonra karar verdi. Bugün O nun çalıştığı mağazaya gidecek ve bir şeyler alıyormuş gibi yapıp, azda olsa konuşmaya çalışacaktı. Eğer biraz da olsa konuşurlarsa, bunun verdiği güç ve tanışıklıkla sabahları dükkanın önünden geçerken artık Ona, sadece bakmakla kalmayıp Günaydın veya Nasılsınız? diyebileceti. En azından böyle olabileceğini umuyordu. - Günaydın dedi, Mehmet sevinçle. Sonrada masada oturmuş, kahvaltı yapmak için kendisini bekleyen annesine gelip kuvvetlice sarıldı. Gülbahar teyze, Mehmet in bu neşeli haline şaşırmıyordu artık. İhsan bey doğru söylemişti. Halen gözünde çocuk gibi gördüğü oğlunun hayatında bir kızın varlığını, artık kendisi de hissetmiyor değildi. Ama kimdi bu kız? çok merak etmişti açıkçası. Mahalleden tanıdık, bildik birisi miydi? Yoksa dükkana gelip giden kızlardan herhangi birisi mi? Acaba tanıştığı kız, iyi ahlaklı saygılı birisi miydi? Peki ailesi nasıl? diye düşünmeden edemedi. Bir yandan hoşuna gitmişti, Mehmet in bir kız arkadaşı olduğunu bilmek, ama bir yandan da biraz endişelenmişti açıkçası. Ne de olsa ana yüreğiydi, oğlunu gözünden bile sakınırdı. Mehmet, kahvaltıdan sonra dişlerini itinayla fırçalayıp, saçlarını da özenle taradı. Bugün büyük gündü onun için. Neredeyse bir haftadır hayaliyle yatıp kalktığı, geceleri yatmadan uzun uzun düşünüp, pembe düşler kurduğu, heyecanlandığı ve sabahları bir anlık bakışını görebilmek için erkenden kalkıp dükkana gittiği kızla, bugün ilk kez konuşmaya ve tanışmaya çalışacaktı. İçinde büyük bir coşku ve her geçen dakika biraz daha büyüyen bir heyecanla son kez aynaya baktı. Gayet iyiydi. Aynanın karşısında dişlerinin de gözükeceği bir şekilde birkaç kez Merhaba, bir kaç kez de İyi günler dedi. Çünkü bu sözleri onunla ilk karşılaştığında söyleme ihtimali çoktu, o yüzden şimdi küçük bir provasını yapmıştı. Akşamdan özenle hazırladığı kıyafetlerini giyip, üzerine de bolca parfüm sıktıktan sonra hızla evden dışarı çıktı. Yusuf amca, dükkanını açalı epey olmuş, bir yandan tezgahın üzerinde ki tespih boncuklarını ipe geçiriyor, bir yandan da oğlu Sinan a kız isteme işini düşünüyordu. Bu hafta sonu oğluna kız istemeye gideceklerdi. Ama, ne kızı, ne de ailesini doğru dürüst tanımıyorlardı. Tek bildikleri kızın annesiyle beraber altı ay önce mahallelerine taşındıkları ve babasının da, daha o çok küçükken annesinden ayrıldığıydı. Bir de arada sırada tek ayağı aksak, esmer tenli bir adamın evlerine gelip gittiğini öğrenmişlerdi komşularından. Bu kişi de olsa olsa yakın bir akrabalarıdır diye düşünmüşlerdi. Aslında bu iş çok acele olmuş, kızı ve ailesini çok fazla araştırmadan araya giren komşuların ısrarıyla, Sinan kızı bir kez görüp beğenmiş, sonra da kızın annesine istemeye geleceklerine dair haber göndermişlerdi. Ama, işin garip tarafı kızın annesi de kendilerini hiç tanımadıkları halde, hemen olumlu cevap vermişti Buyrun gelin isteyin diye. Mehmet, büyük bir neşeyle açtı dükkanı. İçerideki çiçeklerin mis gibi kokusu dükkanın her yerini sarmıştı. Basamaklı ahşap raflardaki, rengarenk güller, karanfiller, nergisler Bütün bu güzellikler karşısında, Mehmet in çoktan aşk havasına girmiş yü- 6

7 reği, daha adını bilmediği bu kızı hayal edip, Ona, kırmızı güllerden kocaman bir demet yapıp verdi. Simsiyah düz saçlarına sarı, mor nergislerden sevgiyle taç yapıp taktı. Bu hayalleri sona erdikten sonra da, büyük bir istekle dükkanda ki işlerini yapmaya koyuldu. Bir yandan çiçeklerin bakımını yapıyor, bir yandan da bu akşam üstü yüreğini yakan kızla nasıl tanışacağını planlıyordu. İşyerinden erken çıkacaktı bugün, sonrada mağazaya giderek kendine bir şeyler alıyormuş gibi yapıp, onunla birkaç kelimede olsa konuşmaya çalışacaktı. Temizliği bitirip, çiçeklerin sularını değiştirmişti. Az önce demlediği çaya bakıyordu ki, o sırada Sinan girdi dükkandan içeri. Sinan ı gördüğünde Mehmet in yüzü güldü, çünkü o en candan arkadaşıydı. - Vay bee, Kaynanan da seviyormuş seni dedi Sinan a. Çay da şimdi demlendi. - Günaydın, hayırlı işler Mehmet dedi Sinan. Kaynanam seviyor mu, sevmiyor mu? Cumartesi günü anlayacağız bakalım dedi muzipçe. - Öyleymiş be Sinan! Benim niye haberim yok bakalım? Geçen akşam babam yemekte söyledi. Hem çok şaşırdım, hem de çok sevindim. Hayırdır! Kim bu yengemiz? Ben tanıyormuyum? diye sordu Mehmet. - Haklısın dedi Sinan biraz mahcupça. Kusura bakma önce sana söyleyecektim ama bizim içinde öyle ani olduki! Ayrıca, olay daha tam kesinleşmediği için de sana söyleyememiştim. Ama bizim iş şimdi ciddiye bindi Mehmet. Senin yanına gelmemin nedeni de bu zaten. Biliyorsun benim güven duyduğum, sırlarımı paylaştığım tek arkadaşım sensin. Sinan bunları söylerken hüzünlenmeye başlamıştı. Mehmet de duygulanmıştı Sinan ın bu hisli sözlerine. Yüzüne gülümseyerek baktı. - Sinan sende biliyorsun ki, benim de en can dostum sensin. dedi Mehmet. Biz senle nelerimizi paylaşmadık ki? Biz seninle gerçek iki dostuz, bunu sakın unutma. Sinan konuşmasına içli bir şekilde devam etti. - Ben, garip anacağızı mı yıllarca evvel kaybettim. Babamla beraber çok uzun zamandır da yalnız başımıza yaşıyoruz. Kolay olmuyor temizliği, yemeği, bulaşığı. Ne kadar elimizden geldiği kadar yapmaya çalışsak da, hiçbir zaman bir kadının yaptığı gibi olmuyor. Ayrıca babam da iyice yaşlandı artık biliyorsun. Adamcağız sırf ben üvey anne görmeyeyim diye evlenmeye bile yanaşmadı. Mehmet, Sinan ın bu konuşmalarını dinlerken oldukça efkarlanmıştı. Her sabah kahvaltısını hazırlayan, yatağındayken gelip saçlarını okşayan, alnını öpen annesini düşündü o an. Sinan a şimdi daha da çok üzülmüş, içi parçalanmıştı. Yoksa insan annesini kaybedince mi değerini daha çok anlıyordu? diye düşündü. - Seni çok iyi anlıyorum dedi Mehmet, çayını ağır ağır yudumlayan Sinan a. Peki nerede tanıştınız? Nasıl oldu bu iş öyle hemence? Benim tanıdığım birisi mi? Sinan elindeki çay bardağını yavaşça masaya bırakıp Mehmet in sorularını cevaplamaya başladı. - Senin tanıdığını sanmıyorum Mehmet, çünkü bende ilk kez gördüm. Bizim sokağa altı ay önce taşınmışlar annesiyle beraber. Oturdukları apartmanda bizim eski komşumuz olan Ayşe teyzeler var, babama bu kızdan bahsetmişler. Bu arada kızın adı da Figen. Neyse babam da bana söyledi, Böyle böyle bir kız var, düşünür müsün oğlum? diye. Sen de biliyorsun babamın da tek isteği hayattayken beni evlendirmek. Figen i bir kez uzaktan gördüm fena değil, hoş geldi gözüme. Sonrada babama Olabilir dedim. Mehmet biraz afallamıştı, Sinan ın Figen i bir kez görüp de hemen evlenmeye karar vermesine! - Peki Figen le hiç konuşmadınız mı? diye sordu Sinan a. Ya umduğun gibi birisi çıkmazsa? Keşke acele etmeden birbirinizi biraz tanısaydınız, daha iyi olmaz mıydı? En azından birbiriniz için uygun olup olmadığınızı anlardınız. 7

8 Sinan ın biraz keyfi kaçmıştı Mehmet in bu nasihatmış gibi sözlerine. Ama öte yandan arkadaşının söylediklerinde haklı olduğunu da biliyordu. - Doğru söylüyorsun Mehmet dedi Sinan. Ama sen beni tanıyorsun. Ben öyle senin gibi kızlarla konuşmayı çok iyi beceremem. Ayrıca babama da, bu yaştan sonra daha fazla yük olmak istemiyorum. Hem komşuları Figen için İyi kız diyorlarmış, artık hayırlısı neyse o olsun. Mehmet durgunlaşmıştı biraz. Sinan a hem hak veriyordu, hem de onun acele ettiğini düşünerek kaygılanıyordu. Tam bu sırada dükkanın kapısı açıldı, içeri giren Alper di. Hemen konuyu kapattılar. - Vay yavrum vay! Bizim oğlanlar çayları götürüyor da hiç haberimiz olmuyor dedi Alper. Kafamda acayip zonkluyor. Dün pavyonda öyle bir dağıtmışız ki hiç sormayın, bir karılar gelmiş hepsi bebek gibi şerefsizim. Mehmet le, Sinan bir an göz göze geldiler, ikisinin de yüzünde Alper in şu an ki densizce konuşmalarının verdiği rahatsızlık vardı. Ama birbirlerine komşu oldukları içinde ona ters davranmayı pek istemiyorlardı, o yüzden her zaman yaptıkları gibi onu şimdi de dinlemiş gibi yapıp bozuntuya vermediler. Saatler ağır ağır ilerlemiş, vakit nihayet akşam üstünü bulmuştu. Mehmet in heyecanı artık içine sığmıyordu. Birazdan dükkandan çıkacak ve aralarında masum bakışmalardan öte hiçbir şey olmamasına rağmen, daha şimdiden deli gibi tutulduğu kızın yanına gidip onunla ilk kez konuşmaya çalışacaktı. Bu arada İhsan bey de, dükkana gelmiş kesme çiçeklerin bulunduğu vazolardaki eski suları yeniliyordu. Çelenk isteyen müşterisiyle ilgilenen oğlunun, hararetli ve mutlu hali onunda dikkatini çekmişti. Gözlerinde ki parıltı uzaktan bile belli olan Mehmet in yaşadığı duyduları şu an çok iyi anlıyabiliyordu. Gençliğinde kendiside çok kereler aşık olmuş ve bu aşklardaki en son durağı da Gülbahar teyze olmuştu. Aşkın insanı ne hallere soktuğunu iyi bilirdi. Derin bir nefes çekerek Demek şimdi de aşık olup, bulutların üzerinde uçma sırası bizim kerataya geldi öyle mi? diyerek duygu dolu gözlerle evladına bakmaya devam etti. Büyük an gelmişti. Mehmet, dükkandaki müşterisini gönderdikten sonra, babasından izin alarak aceleyle dükkandan dışarı çıktı. Adımları şu an onu kara gözlü kızın çalıştığı mağazaya götürürken, yüreği daha şimdiden deli gibi çarpmaya başlamıştı. Hamiyet, mağazada kendilerine kıyafet bakan birkaç müşterisiyle ilgilenmiş, onlar gittikten sonrada tezgahın üzerinde kalan gömlek ve kazakları katlamaya başlamıştı. Şu son günlerde, farkında olmadan çiçekçi dükkanının önündeki, ela gözlü sempatik çocuğu düşünür olmuştu, tıpkı şu an düşündüğü gibi. Hoş bir çocuk, belki öyle çok yakışıklı biri değildi, ama insana güven veren mutluluk veren sıcak bakışları vardı. diye geçirdi içinden ve bu düşündükleri farkında olmadan yüzünde bir gülümsemeye neden oldu. Büyük bir keyifle ve aynı düşünceler eşliğinde tezgahtaki kıyafetleri yeniden katlamaya devam etti. Mehmet, mağazanın kapısına kadar gelmişti. Ama, hala heyecandan dizleri zangır zangır titriyor, bütün vücudunu ter basıyordu. Konuşmayı düşündüğü bütün sözler bir anda aklından uçup gitmişti. Kendini biraz toparlayıp, tam mağazadan içeri giriyordu ki! Bir anda bu düşüncesinden vazgeçti. Mağazanın vitrinine doğru yönelip kendine gelmek için biraz zaman kazanmaya çalıştı. Ne kadar aptalım dedi, kendi kendine. Bu ne heyecan? Altı üstü içeri girip kendime bir şeyler bakacağım, fırsatını bulunca 8

9 da merhaba deyip konuşacağım. diye söylendi kendine. Az önceki çaylaklığına çok kızıyordu, ama bir yandan da bu utangaç haline gülmüyor da değildi. Halbuki gün boyu çiçekçi dükkanında, bir sürü kızla ezilip, büzülmeden rahat rahat, konuşup sohbet ediyordu. Sonuçta Hamiyet de bu konuştuğu kızlardan birisi gibiydi. Hem nerden bilecekti ki ona karşı farklı duygular beslediğini? Belki beni görünce hiç farklı tepki vermeden normal müşteri gibi ilgilenecekti diye düşünüp heyecanını biraz yatıştırmaya çalışsa da, nafile. Mağazanın olduğu caddede bir aşağı, bir yukarı yürüdü ve bütün cesaretini toparlayarak, bu sefer yeniden emin adımlarla doğruca mağazanın kapısına yöneldi. Daha kapıdan henüz girmişti ki Hamiyet i bir anda karşısında buldu! Mehmet in vücudu alev alev yanıyordu şimdi! Karşısında duran ve en az kendisi kadar şaşırmış olan, kara gözlü kıza doğru yürürken, ayakları adeta yerden kesilmiş, kendini havada uçuyor gibi hissediyordu. Sonunda yanına kadar gelerek, pek de anlaşılamayan bir sesle, Merhaba dedi. Havva hanım, geceden ıslattığı fasulyeleri tencereye koymuş, yavaş yavaş akşam yemeğinin hazırlığını yapıyordu. o sırada elinde sigarayla Battal bey de girdi mutfağa. Kocasının canı sıkkındı. Köyde yoksulluk içinde yaşarken, Belki İstanbul da durumumuzu yoluna koyarız diye buraya göçmüş, ama yoksulluk, sefillik burada da peşlerini bırakmamıştı. Aldığı az bir emekli maaşı, bir de kızın getirdiği üç beş kuruşla ayakta kalmaya çalışıyorlardı. Zavallı oğulları ne yapsındı? Piyasada iş mi vardı doğru dürüst? Bu yokluktan kurtulmanın tek yolu bu cahil kızı adam gibi, cebi paralı biriyle evlendirmek diye düşünüyordu sürekli. Havva hanım, moralinin bozuk olduğu her halinden belli olan kocasına baktı. - Ne o herif, canın sıkkın gene. Battal bey karısının yüzüne dik dik baktı. - Sanki niye sıkkın olduğunu bilmiyormuş gibi birde soruyorsun. Canım nasıl sıkılmasın ki? Evin kirası, geçimi, iki yakamız bir araya gelmiyor. Biz bu kızı adam gibi birine veremezsek sonumuz felaket, aha ben buraya yazıyorum dedi homurdanarak. Karısı biraz kızgın bir ses tonuyla : - Herif! Dedi. Biz bu kızı bugüne kadar ne demeye besledik? Evde süs olsun diye mi? Öyle kıçı kırık çulsuza verecek değiliz ya! Sen ne demeye boş yere kuruntulanıyon şimdi gene? Hamiyet, şu an şok olmuş durumdaydı! Bütün gün, hep onu düşündüğü çiçekçi çocuk, hiç ummadığı bir anda kapıdan girip, yanına gelerek Merhaba demişti kendisine. İkisi de şu an birbirlerinin gözlerine paniklemiş bir halde, derin derin bakıyorlardı. Hamiyet in kara gözleri şaşkınlıktan kocaman kocaman olmuş, beyaz tenli yüzü kızarıp öylece kalakalmıştı. Neden sonra, o da Mehmet e : Merhaba hoş geldiniz. Size nasıl yardımcı olabilirim? diyebildi. Hamiyet in sıcak bakışları, Mehmet in heyecanını az da olsa yenmesine neden olmuştu. Kendime bir kazak bakmak istiyorum da, modellerinize bir bakabilir miyim? dedi Mehmet. 9

10 Tabi! dedi Hamiyet. Sizi şöyle alayım diyerek karşı taraftaki kazakların olduğu tarafa doğru ilerlemeye başladı. Mehmet te Hamiyet in arkasından ilerlerken, Hamiyet in ardında bıraktığı teninin ve parfümünün kokusunu öyle bir içine çekti ki, koku adeta bütün hücrelerine yayıldı. Mehmet in belleği bu kokuyla, o kara gözleri hemen harmanlayıp ölene dek unutulmasın diye yüreğinin derinliklerine çoktan yazmaya başlamıştı bile! Hamiyet, raftan indirdiği farklı modellerdeki kazakları Mehmet e gösterirken oldukça telaşlıydı. Bu arada da kafası biraz karışmıştı! Bu çiçekçi çocuk buraya tesadüfen mi gelmişti? Yoksa özellikle beni görmeye mi? Eğer buraya benim için geldiyse burada çalıştığımı nereden biliyordu ki? diye sordu kendi kendine. Kazakları gösterirken belli etmeden Mehmet e bakıyordu. Hoş bir yüzü vardı özellikle de ela gözleri çok hoş diye düşündü. Mehmet, tezgahtaki kazaklara bakarken, çaktırmadan o büyüleyen gözlere bakmayı da ihmal etmiyordu. Özellikle konuşurken o güzel dudaklarının arasından gözüken bembeyaz dişleri ve bunları çerçeveleyen o beyaz tenli nurani yüzü. Günlerdir hayalinden başka hiçbir şey düşünemediği bu kıza, bu kadar yakın olmak, nefesini içine çekmek, sesini duymak Mehmet i adeta büyülemişti. Bu kızla bir an önce konuşmalıyım diye aklında geçirdi. Yoksa sabahları karşılaştıklarında gene iki yabancı gibi sadece bakışacaklardı. - Sizce bana hangi model daha iyi olur? diye sordu Mehmet. Hamiyet in hoşuna gitmişti, Mehmet in kendine danışması. Anlıyordu artık Mehmet in kaçamak bakışlarından ve kendisiyle konuşmaya çalışmasından, kendisi için buraya geldiğini. Tezgahın üzerindeki modellerden, Mehmet için seçtiği beyaz boğazlı kazağı katlarken, onun gözlerine neşeyle bakarak: - Sizinde çiçekçi dükkanınız var galiba? Sabahları işe gelirken sizi hep orada görüyorum. Ben de çiçekleri çok severim, benim de odamda bir sürü çiçeğim var dedi. - Sizin de çiçekçi dükkanınınz var galiba kelimesi Mehmet in çok hoşuna gitmişti. Demek ki beni orda fark etmiş diye geçirdi içinden sevinçle. Evet dedi Mehmet. Çiçekçi dükkanı bizim. Eğer sizin de çiçeklerle ilgili bir ihtiyacınız olursa bende sizi beklerim. Bu arada benim adım Mehmet diyerek elini Hamiyet e doğru uzattı. Hamiyet bir an ne yapması gerektiğini karar veremedi! Sonra, biraz da çekinerek Benim adım da Hamiyet, memnun oldum deyip, Mehmet in kendine uzattığı eli yavaşça tuttu. İşte o an ikisi de ellerinden yüreklerine doğru sıcak bir şeylerin aktığını hissettiler. İhsan bey, dükkanı kapatıp zaten çok yakın olan evlerine doğru yürümeye başlamıştı. Tam binaya girecekken gözü tesbihçi Yusuf bey in dükkanına takıldı, zaten dükkan binanın giriş katındaydı. Yusuf bey in, yakında kız isteme işlerinin olduğunu biliyordu, Yapabileceğim bir şey var mı? Ne de olsa komşuyuz. Ayrıca baba oğul bir başlarınaydılar, yanlarında onlara destek olacak kimseleri de yok diye düşünmüştü. - İyi akşamlar üstat, kolay gelsin dedi İhsan bey. - Ooo, iyi akşamlar! Hoş geldiniz dedi Yusuf bey, yüzü gülerek. Çok sevinmişti İhsan beyi karşısında görünce.çünkü şu kız isteme işi çıktığından beri, kendini çok daha yalnız hissetmeye başlamıştı. 10

11 - Sizi gördüğüme çok sevindim şöyle buyrun geçin dedi, tezgahın yanında ki boş sandalyeyi göstererek. İhsan bey usulca geçti oturdu sandalyeye. Ellerini dizlerine koyarak: - Hayırlı olsun bakalım şimdiden, hafta sonu kız istemeye gidiyormuşsunuz dedi. - Evet dedi Yusuf bey, mutlu bir ses tonuyla. Kısmet olursa bu hafta sonu gideceğiz bakalım. Bizim Sinan ın evlenme zamanı gelmişti artık. Hanımı da yılar önce kaybettik biliyorsun. Kolay olmuyor evi çevirmek. Hadi ben neyse yaşlandım, bekarlığa da alıştım, yalnızlığa da. Ama, Sinan genç adam. Bir sürü ihtiyacı oluyor, evlensin yuvasını kursun. Askerliğini de yaptı zaten. Bu dükkan ikimize de yeter, geçinir gideriz. Hiç olmazsa sağlığımda bu işler olsun da gözüm arkada kalmasın dedi Yusuf bey. Bunları söylerken oldukça duygusallaşmıştı. Bu arada Darısı Mehmet in başına demeyi de ihmal etmemişti. - İnşallah dedi İhsan bey. Bizim Mehmet de üç ay sonra asker. Hayırlısıyla bir yapsın gelsin de, ona da hayırlı bir kısmet buluruz bakalım. Bu arada komşum, bizim yapabileceğimiz bir şey var mı? İhsan bey in, yapabileceğimiz bir şey var mı sözleri bile Yusuf bey i az da olsa rahatlatmıştı. On gündür, kafası hep bu kız isteme işiyle meşguldü. Kızın ailesini doğru dürüst tanımıyordu. Ayrıca kızın Olur sözünü aldıktan sonra, bu işin nişanı, kınası, düğünü olacaktı. Bu yaşlı haliyle bunların altından kalkmak kolay mıydı? Açıkçası, oldukça bunalmıştı bu aralar. İhsan bey e dönerek yardım ister bir ses tonuyla: - Eğer sizler için sakıncası yoksa, kız istemeye giderken sizi ve Gülbahar hanımı da götürmek istiyoruz? dedi. - Elbette dedi ihsan bey. Hoşnut olmuştu Yusuf bey in bu davetinden. Çünkü Sinan ı da, oğlu gibi severdi. O nun böylesine önemli bir işinde yardımcı olmak kendisine mutluluk verirdi. Komşum o zaman haberleşelim, ona göre bir program yaparız dedi, iyi akşamlar diyerek dükkandan ayrıldı. İhsan bey, apartmanın merdivenlerini ağır ağır çıkarken, Yusuf bey in, Darısı Mehmet in başına sözünü düşünüyordu. Gerçekten şu an oğlunun hayatında bir kızın varlığı aşikardı, ama şunun şurasında bu çocuk birkaç ay sonra askerdi. Acaba bu sonu hayırlı olacak ciddi bir ilişki mi olurdu? Yoksa iki gün sonra bitecek öylesine bir gençlik aşkı mı? diye tasalanmadan edemedi. Melek, masaya yemek örtüsünü sermiş, tabakları yerleştiriyordu. Bu akşam yemeğini annesin de yiyeceklerdi. - Kızım sen bırak ben yaparım. dedi Gülbahar teyze. Canımın içi zaten karnın burnunda! Kıyamıyordu canparesine. Çünkü doğum yapmasına bir aydan da az bir süre kalmıştı. Ailede herkes gün sayıyordu. Bu yeni gelecek minik misafir için. Melek in daha hamile olduğunu öğrenir öğrenmez, doğmamış torununa şimdiden bir sürü kıyafetler örmüştü Gülbahar teyze. Bu arada sofra kurulmuş, Mehmet hariç herkes masadaki yerini almıştı. Babası tahmin ediyordu oğlunun neden geç kaldığını. Dükkandan çıkarken görmüştü gözlerindeki ışığı ve yüzündeki heyecanı. Tecrübeleri ona hemen fısıldamıştı oğlunun bir kız arkadaşıyla buluşmaya gittiğini. Yemeğe henüz başlamışlardı ki, kapı çaldı, gelen Mehmet ti. Masaya oturmadan direk banyoya geçip elini yüzünü yıkadı ve İyi akşamlar diyerek o da sofradaki yerini aldı. Yüzündeki mutluluğun nedenini, şu an sofrada oturan herkes biliyordu artık. Annesi Mehmet in davranışlarından artık bir sevdiği olduğunun farkına varmış ve bunu da kızı Melek e anlatmıştı. Melek de bir bir akşam yemeğinde, Murat a bahsetmişti bu durumdan. Yemekten sonra çay içip sohbet ettiler. İlerleyen saatlerde Melek ve Murat kendi evlerine çıkınca, Mehmet hemen sabırsızlıkla annesine, babasına Ben yatıyorum, iyi geceler, diyerek odasına geçti. Üzerini değiştirdi ve bugün yaşadıklarını, bu kez ha- 11

12 yalen de olsa yeniden yaşamak için yatağına uzandı. Gözlerini diktiği tavan, bu akşam üstü mağazada yaşananları gösteren dev bir ekrana dönmüştü adeta. Ekrana önce, yüreğini titreten güzelliğiyle Hamiyet geldi. Baktığında insanın içini ürperten kocaman kapkara gözler ve bugün yakından gördüğü o gözleri dantel gibi kaplayan uzun kirpikler. Ya güldüğünde o etli kırmızı dudaklarının arasından ışıldayan, kar beyazı dişler. Başını döndüren teninin kokusu. İnsanın kulağına bülbül nağmesi gibi gelen sesi. Kazaklara bakarken, bu güzellikleri hafızasının derinliklerine iyice kazıyabilmek için özellikle oyalanmıştı. Hamiyet, sizi hep çiçekçi dükkanın önünde görüyorum demişti. Demek o da beni fark etmişti. Acaba o da benim ona hissettiklerimi hissediyor muydu? Belki ediyordu, belki etmiyordu? Ya ben böyle kendi kendime gelin güvey olurken onun konuştuğu, birlikte olduğu birisi varsa? Varsa zaten ortaya çıkacaktı ne yapalım. Ama, ya yoksa! Bir an önce onu kendime aşık etmeliydim diye düşünürken yavaş yavaş tatlı bir uykuya dalmıştı Mehmet. Hamiyet, gece yarısı su içmek için kalkmıştı. Mutfakta, sürahiden bardağına su doldururken, gözleri pencerenin kenarındaki mor çiçekleri olan çöl menekşesine takıldı. Bir anda yüzünde minik gülümseme oldu! Aklına o an Mehmet gelmişti. Gözleri daldı, masanın yanındaki sandalyeyi hafifçe çekerek oturdu ve onu düşünmeye başladı. Bu arada bütün uykusuda bir anda kaçmıştı. Şu mutsuzluklarla dolu hayatında, hasret kaldığı bir coşkuyu yaşıyordu yüreğinde. İnsana güven veren temiz yüzünü, ela gözlerindeki sevecenliği, insana huzur veren sesini. Oldukça hoşlanmıştı Mehmet den. Cesaretine de hayran kalmıştı, çünkü Mehmet in alış verişi bahane ederek sırf kendisi için geldiğinden emindi artık. Şöyle bir düşündü. Hadi diyelim birbirimizden hoşlandık ve çıkmaya başladık. İyi ama bu işin sonu ne olabilirdi ki? Ona aşık olsa, arkasından evlilik. Evlilik belki de, yokluğun, huzursuzluğun karabasan gibi çöktüğü bu evden kurtulmak demekti. İyi ama mehmetin maddi durumu nasıldı ki? Dükkan kendisinin miydi? Arabası var mıydı? Hali vakti iyi miydi? Çünkü annesi,babası onu Hep gücü yerinde olan biriyle evleneceksin diye şartlandırmışlardı. Böylelikle hem kendileri, hem kızları rahata, feraha erecekti, ama bu tamamen onların arzusuydu. Bu düşünceler, canını sıkmış kafasını karıştırmıştı. Az önce yaşadığı mutluluğun yerini, şimdi karamsarlık almıştı. Masadan kalkarak, odasına doğru ilerledi, salondan geçerken yengesinin çocukla beraber, gene kanepede uyuduklarını gördü. İçi burkuldu! Abisi, gene gecenin bir yarısında içip gelmiş, yengesini döverek yataktan kovmuştu. Zaten, bu evdeki tek dert ortağı Gülsüm yenge siydi. O nun da kaderi hiç gülmemişti. Küçük yaşta o da bütün genç kızlar gibi mutlu bir yuva kurmanın hayaliyle evlenmişti abisiyle. Ama, abisinin bitmek bilmeyen dayakları, küfürleri, anne babasının ona hizmetçiymiş gibi davranmaları, yengesinin o güzel yüzüne bir sürü keder dolu bakış sığdırmıştı. Gülsüm yenge si, ilkokuldan sonra okumamıştı, ama okumaya çok sevdiği için evde bulduğu her şeyi son noktasına kadar okur, bu okuduklarını da kendisiyle paylaşırdı. O na, Mehmet den de bahsetmişti. Her gün çiçekçi dükkanının önünde karşılıklı nasıl bakıştıklarını ve mağazaya kendisini görmeye geldiğini anlattığında, yengesi de çok heyecanlanmış ve her akşam odaya gelip Bugün neler yaptınız? diye sorar olmuştu. İçli bir Üff çekerek, odasına gitti. Yatmadan önce o elemli yüzünde minik bir tebessüm belirdi! Mehmet in mağazaya girdiğinde, kendisine o tatlı sesiyle Merhaba deyişini hatırlamıştı. Güneşin ilk ışıkları, penceredeki tüllerin arasından sızıp, Mehmet in odasını yavaş yavaş aydınlatmaya başlamıştı. Mutfaktan gelen tabak sesleri annesinin kahvaltıyı hazırlamak üzere olduğunun işaretiydi. Mehmet in içinde öyle bir mutluluk vardı ki yatağından adeta uçarak kalktı. Büyük bir keyifle dün akşamı hatırladı. Hamiyet le yaşa- 12

13 dıkları gene gözlerinin önünden geçiyordu. Bunları düşünürken bile heyecanlanıyor, içi bir hoş oluyordu. Birazdan dükkanı açtığında gene karşılaşacak ve belki de bu sefer, az da olsa konuşacaklardı. Belki de Hamiyet dükkana girip çiçeklere bakmak bile isteyecekti. Bu son düşünce, Mehmet in evden fırtına gibi çıkmasına neden oldu. Murat, sabah ki dersine girmiş, ders bitince de öğretmenler odasına gelip, diğer ders saati gelene kadar buradaki öğretmen arkadaşlarıyla sohbet başlamıştı. Tam bu sırada öğretmenler odasının telefonu çaldı. Arayan kişi telaşla Murat ı istiyordu. Murat, endişeli bir şekilde ahizeyi eline aldı! Telefondaki kişinin anlattıkları karşısında yüzü bir anda bembeyaz olmuş, olduğu yerde donup kalmıştı! Öğretmen arkadaşlarının şaşkın bakışları arasında hiçbir şey demeden odadan koşarak dışarı çıktı. Mehmet, Hamiyet i görmesi garanti olsun, diye dükkanı bu kez daha da erken açmıştı. Dükkandaki işlerini yaparken bir taraftanda Hamiyet le, karşılaşınca neler konuşacağını tasarlıyordu. Saate baktı tam Onun geçme saatiydi. Hemen elindeki yarım işleri bırakarak, aynada saçlarına ve üstüne başına baktı. Sonrada hem üstüne, hem de dükkanın içine bolca parfüm sıktı, olura Hamiyet dükkana girerse güzel koksundu. Şimdi dükkanın önüne çıkmış ve bir atmaca kuşunun dikkatiyle, Hamiyet in geleceği yöne doğru bakıyordu. Caddenin yukarısından, dükkana doğru gelen bir sürü insan vardı, ama bir türlü Hamiyet i göremiyordu. Tekrar dikkatlice baktı, bir daha baktı ve bir anda gözleri parladı! Gelen Hamiyet ti. Simsiyah saçları krem pardösüsüne dökülmüş, elinde çantası salına salına, kendisine doğru geliyordu. Tam bu sırada Alper de çıktı dükkanın önüne! Mehmet in caddenin yukarısına dikkatli dikkatli baktığını görünce, bir şeyler sezinlemişçesine o da o yöne bakmaya başladı. Mehmet, zaten sevmediği Alper in de kapıya çıktığını görünce bir anda rengi attı! Hamiyet in dükkana oldukça yakınlaştığı,bir anda dükkanın telefonu çalmaya başladı. Mehmet hemen aceleyle telefona bakıp gelmek istedi. Fakat, ahizeyi eline aldığında bir anda suratı bozardı! Kaygılı bir şekilde telefonla konuşurken, bir anda gözü kapının önünden geçip giden Hamiyet e takıldı. Ahizeyi kapattıktan sonra, aceleyle dükkandan çıkıp, hemen hastanenin yolunu tuttu. Taksi şoförü, arabasını son sürat kullanıyor ve sürekli kornaya basıyordu! Ön koltukta oturan Murat, sürekli Allahım sen onları koru, bana bağışla diyor ve göz yaşlarına hakim olamıyordu. Şoför, Murat ın bu perişan halini gördükçe gaza daha da yükleniyordu. En sonunda hastaneye vardılar. Murat ı, öğretmenler odasındayken arayan kişi, kayınpederi İhsan bey di. Telefonda, Murat a, Melek in sabah pişirdiği çorbadan, alt kattaki annesine götürürken, ayağının kaydığını ve merdivenlerden düştüğünü söylemişti. Gürültüyü duyan annesi kapıyı açıp yerde yatan kızını görünce dehşete düşmüştü! Kızı sürekli, Ne olur yavrumu kurtarın, ne olur bebeğimi kurtarın demiş sonrada bayılmıştı. Ve şimdi bütün aile, hastanede endişeyle doktorun Melek in odasından çıkmasını bekliyorlardı. İhsan bey, Murat ı aradıktan hemen sonra Mehmet i de aramış, ona da dükkanı kapatarak aceleyle hastaneye gelmesini söylemişti. Aradan yaklaşık yarım saat geçtikten sonra, Melek in odasına giren doktor yeniden dışarı çıkmış, gözlerinde endişeli bir hal belirmişti. Zaten, tetikte duran aile doktorun bu halini görünce hemen etrafını çevirip soru ardına soru sormaya başladılar. Doktor önce herkesi sakinleştirdi sonrada temkinli bir biçimde konuşmaya başladı. 13

14 - Maalesef hastamız merdivenlerden düşerken vücudunun bir çok yerini merdivenlere sertçe vurmuş! Kendisinde bir iç kanama tespit ettik, hemen ameliyata almak zorundayız. Bu arada karnında ki çocuğu da acilen sezaryenle almamız gerekiyor. Sizlere şu an bu kadarını söyleyebiliyorum. Anne ve bebek için elimizden geleni yapacağız. dedi. On dakika sonra baygın halde ki Melek i odadan çıkarıp ameliyathaneye götürürlerken hepsinin yüreği parçalandı. Mehmet, ilk kez eniştesini böyle ağlarken görüyordu. Annesinin de gözyaşları hastaneye geldiğinden beri hiç dinmemişti. Babasına baktı, adamcağız saatlerdir oturduğu banktan hep yere doğru bakıyordu. Mehmet anlıyordu babasının yüzündeki ifadelerden şu an yaşadığı üzüntüyü ve içine akıttığı göz yaşlarını. Ama özellikle eniştesi perişan bir haldeydi, adeta yıkılmıştı. Eniştesinin bu haline hiç şaşırmamıştı, çünkü ablasıyla birbirlerini ne kadar çok sevdiklerini, birbirlerine ne kadar tutkun olduklarını herkes biliyordu. Tam o sırada Murat yerinden kalkarak ağır ağır koridorun sonunda kendisini kimsenin göremeyeceği bir köşeye doğru yürüyüp orada durdu. Ellerini yavaşça açarak acı içinde dua etmeye başladı: - Allahım, bugüne kadar ne istedimse verdin ve bu verdiklerinin en kıymetlisi olan eşimin yaşaması şu an senin taktirinde. Senden tek isteğim ya onu bana bağışla, ya da onun canını aldığın an benim canımı da hemen al. Beni onsuz bir an bile yaşatma!. Murat ın göz yaşları adeta sel olmuştu. Aradan yaklaşık üç saat geçmişti ki ameliyathanenin kapısı yavaşça açıldı. Üzerinde yeşil ameliyat elbisesi ve ağzında beyaz maskesiyle çıkan doktor, Melek i acil ameliyata almamız gerekli diyen doktorla aynı kişiydi. Saatlerdir endişe ve korkuyla bekleyen aile bir anda doktorun çevresini kuşattı. Ağzında ki maskeyi yavaşça indiren doktorun gözlerinde mutluluk vardı! - Hadi bakalım gözünüz aydın! Nur topu gibi bir kızınız oldu. Ayrıca hastamızın durumu gayet iyi. Sadece merdivenlerden düşerken bebeğe bir şey olmasın diye kendini son anda omuzlarının üzerine atmış, bu sayede bebeği kurtarmış. Omuzunun birkaç yerinde ezilmeler var, ama endişe edilecek bir durum söz konusu değil. Fakat her ihtimale karşılık anneyi birkaç gün burada müşahade altında tutmak zorundayız dedi doktor. Saatlerdir korkudan ve üzüntüden akan göz yaşları şimdi mutluluk göz yaşlarına dönmüştü. O gece geç saatlerde eve geldiler. Mehmet üzerini değiştirip kendini yatağa bıraktığında, kafasında adeta bir düşünce pazarı kurulmuştu. Bugün hastanede hayatının en zor, en kaygılı günlerini geçirmişti ama çok şükür ki her şey iyi bir şekilde sonbulmuştu. Bu arada Hamiyet geldi gözlerinin önüne, o an öyle bir keyiflendi ki, sabahtan beri yaşadıklarından dolayı gerilen vücudu bir anda gevşedi. Yüzünde bir gülümseme belirdi. Onunla göz göze gelmelerine, son anda çalan telefon engel olmuştu. Eğer karşılaşsalardı, belki de konuşabileceklerdi. Bir an Hamiyet le sabah karşılaştıklarını ve onun dükkana girdiğini hayal etti. Elele tutuştuklarını, sonra Hamiyet in o incecik beline sarıldığını ve onun da sırtını göğsüne dayayıp raflardaki çiçeklere hayran hayran baktığını düşledi. Bu arada sürekli olarak aklına takılıp, canını sıkan, bir şey vardı ama Tam olarak bunun ne olduğunu bir türlü bilemiyordu! Bugün yaşadıklarını düşündü, bir türlü bulamadı neden kaynaklandığını. Yeniden Hamiyet i düşünmeye devam etti. Bir an onu ne kadar çok özlediğini fark etti. İçini aydınlatan o kara gözleri, yüreğinde binlerce çiçeği açtıran gülüşünü... ona aşık olduğunu biliyordu artık. Onu daha çok görmeliyim, ama nasıl? diye düşünmeye başladı. Kapının önünde çok kısıtlı görüşebiliyorlardı. Bu sürede de ona olan duygularını nasıl açabilirdi ki? Mağazaya gitse... Orada da çok fazla rahat konuşamazdı. Sonuçta orada çalışıyordu ve onu zor durumda bırakabilirdi. Ayrıca patronundan ya da orada beraber çalıştığı arkadaşların- 14

15 dan çekinip kendisine soğuk davranabilir, daha başlamadan her şey şak diye bitebilirdi.. Bu arada Mehmet şimdi hatırlamıştı, sürekli düşüncelerine karışıp canını sıkan şeyin ne olduğunu. Bu Alper di. Sabah Hamiyet e bakarken, o da kapıya çıkıp Hamiyet e doğru bakmıştı. Ne, geçen gün Hamiyet le ilgili söylediği o pis lafları, ne de Hamiyet, kapıdan geçerken kendisine selam verdiğinde, Alper in yüzünde kin dolu bakışları halen unutmuş değildi. Hiç hoşlanmıyordu bu çocuktan. Bu aralar ondan iyice nefret etmeye başlamıştı. İki kelimeyi bir araya getirip, doğru dürüst bir kızla konuşmayı beceremez. Ya parasının gücünü kullanıp pavyonlarda kızlarla alem yapar, ya da para sıkıntısı çeken kızlara musallat olup onların gözlerini boyar, sonra da bu kızları kullanıp bırakırdı. Hatta bu kızlardan bazılarını, gittiği pavyonlarda ki adamlarla tanıştırıp orada çalışmalarını sağladığını bile duymuştu. Bu son düşündükleri canını sıkmıştı. Daha fazla düşünüp celallenmemek için tekrar kendisine ninni gibi gelen Hamiyet in sesini düşünüp uyumaya çalıştı. Tanyeri ağarmış, çatılardan havalanan güvercinler karınlarını doyurmak için çoktan uzaktaki tarlalara uçmuşlardı. Sabahın bu ilk saatlerinde İhsan bey de içinde büyük bir coşku ve gururla kalkmış, bir an önce yeni doğan torununu görmek için hastaneye doğru gidiyordu. Bir taraftan hüzünle emektar arabasının radyosundan çalan Türk sanat müziği parçalarını dinlerken, bir taraftan da dede olmanın tatlı duygularını yaşıyordu. Kızının da kendisi gibi bir kızı olmuştu. Acaba kime benziyordu, kendinden bir parça olan bu sevgili minik torunu? Bunları düşünürken gözlerinin içi ışıldıyordu sevinçten. Hastaneye oldukça yaklaşmıştı, kırmızı ışıkta beklerken aklına Melek le, Mehmet in doğumları geldi. Onları, doğumdan sonra ilk kez kucağına alışını, öpüşünü koklayışını hatırladı. Minik parmaklarını tutarken hissettiklerini. Gözleri yaşarmıştı şu an. Yıllar sonra bu minik torun gene aynı heyecanı ve mutluluğu yaşatıyordu kendisine. Ee İhsan, bak sende dede oldun! dedi kendi kendine. Duyguları had safhaya çıkmıştı. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Sabah gelirken dükkana uğramış, kızına merdivenlerden düşerken sırf bebeğine bir şey olmasın diye hayatını feda eden -biricik kızına, koca bir demet çiçek hazırlamıştı. Bu arada aklına Mehmet geldi İnşallah onun da böyle mutlu günlerini görürüm diye geçirdi içinden. Hamiyet, üzerine gömlek deneyen müşterisiyle ilgilenirken, kafası oldukça dalgındı. Dün sabah Mehmet in dükkanına yaklaşırken, onu bir an dükkanın önünde görmüş, ama dükkana yaklaştığın da Mehmet birden dükkana geri girmişti. Acaba o an benim gelişimi fark etmedi mi? diye düşündü. Çünkü ona baktığında Mehmet in yüzü başka bir yöne dönüktü. Ayrıca bu sabah da oradan geçerken dükkan kapalıydı! Bir an kendini kötü hissetti. Duygularında yanılıyor muydu? Mehmet i görmek, içinde bugüne kadar hiç hissetmediği ve her geçen gün onu gördükçe daha da büyüyen farklı duyguların oluşmasına neden oluyordu. Tatsız tussuz karanlık hayatını, o ela gözler aydınlatmış, kışı kovup baharı getirmişti hayatına. İyi ama dün neden beni görmek istemedi? Ya bugün? Yoksa benim hissettiğim duygular tek taraflı mıydı? Ama böyle olması mümkün değildi. Onun da, benden hoşlandığını bakışlarından ve mağazaya geldiğindeki davranışlarından belliyidi. Yoksa, yanıldım mı? diyerek morali bozuk bir halde müşterisiyle ilgilenmeye devam etti. Bu arada bir şey dikkatini çekmişti, Kuyumcu çocuk! Dün sabah oradan geçerken gözlerinin içine öyle bir bakmıştı ki, sanki bir şeyler demek ister gibi bir hali vardı 15

16 Mehmet in içi içini yiyordu! Dün gece geç yattığı için bu sabah kalkamamış, dükkanıda bir hayli geç açmak zorunda kalmıştı. Tüh! dedi içinden. Keşke saati kursaydım. Zaten dün kapıda Hamiyet i gördüğüm halde kendimi ona gösteremedim. Bugün de uyuyacağım diye kaçırdım. Acaba bu sabah geçerken, dükkanda ben var mıyım diye bakmış mıdır? İki gündür beni göremeyince merak etmiş midir neden yokum diye? Yoksa farkında bile değil miydi yokluğumun? Ben onu böyle her saniye düşünürken, o beni hiç düşünüyor muydu ara sıra da olsa? Mehmet, karamsarlığa düşmüş, tam canını sıkacak olumsuzluk kapılarını arka arka açmaya başlamıştı ki, imdadına kapıdan neşeli bir şekilde giren Sinan yetişti. Daha girer girmez de: - Kolay gelsin bakalım taze dayımız diye takıldı Mehmet e. Mehmet in keyfi yerine gelmişti Sinan ı görünce. - Sağol Sinan hoş geldin. Gel şöyle otur diyerek masanın yanındaki boş sandalyeyi ona doğru uzattı. - Hayırlı olsun bakalım, tebrik ederim dedi Sinan. Artık dayı oldun yani? Güle güle büyütün. Ama dün çok korktuk biliyor musun? Babamla dükkandaydık, birden apartmandan bağırma sesleri geldi! içeri koşarak girdiğimde bir de ne göreyim? Melek yerde yatıyor Gülbahar teyze ve diğer komşular da başında avaz avaz bağırıyorlar. Hemen taksi çağırıp hastaneye acile götürdük. Sonra da öğrendik ki bir kız yeğenimiz olmuş, ancak o zaman içimiz rahatladı. - Hiç sorma dedi Mehmet. Dün hastanede yaşadığımız sıkıntıyı, endişeyi Allah kimseye yaşatmasın be Sinan. Aklımızdan neler geçmedi ki! Neyse ki ne ablama ne de yeğenime bir şey olmadı da hepimiz derin bir oh çektik. Mehmet birkaç saniye durduktan sonra, meraklı bir şekilde Sinan a baktı. Asıl sen anlat bakalım, yarın akşam kızı istemeye gideceksiniz heyecanlı mısın bari? Hadi artık evlen de bir yeğenimiz de senden olsun dedi gülümseyerek. Sinan hafif mahcupça tebessüm etti, Mehmet in bu sözlerine. - İnsan heyecanlanıyor tabi dedi Sinan. Oraya gittiğimizde ne konuşacağım? Neler soracaklar?nasıl olacak bütün bunlar bilmiyorum. Düşündükçe ter basıyor zaten beni. Zor işlermiş Mehmet bunlar. Kaç gündür gözüme doğru dürüst uyku girmiyor. Neyse ki annenle baban da kız istemeye giderken bizimle gelecekler de o beni biraz rahatlatıyor. Hayırlısıyla şu isteme işini bir atlatabilseydim gerisi kolaydı. Mehmet, sanki Sinan ın söylemek istediği başla şeyler de varmış gibi hissetti. İçinde tuttuğu bir kaygısı varmış gibiydi. Elini Sinan ın omzuna koyarak, - Başka sıkıntımız yok değil mi? diye sordu dostça bir sesle. Sinan, konuşmakla, konuşmamak arasında bir an tereddütte kaldı,sonra burnundan derince bir iç çekerek konuşmaya başladı: - Bak Mehmet geçen sene ben bir şey yaşadım, onu şimdi seninle paylaşmak istiyorum. Benim evlenme niyetinde olduğumu bilen memleketteki uzak akrabalarım, babama, kendi binalarında oturan bir kızın resmini göndermişler. Resme baktım kız hoşuma gitti. Sonra ben de onlara kendi resmimi yolladım. Kıza, ailesine belli etmeden resmimi göstermişler, O da beğenmiş. Kısmetse neden olmasın? demiş. Biz burada babamla heveslenip, kendi kendimize gelin güvey olduk. Ama gel zaman, git zaman, baktık ki bir türlü bizim akrabalardan ses soluk çıkmıyor. Babam, biraz sıkıştırınca duyduk ki kızın ailesi, Biz tesbihçiye kız mız vermeyiz demişler. Bu beni çok yaraladı Mehmet. Anlayacağın işimi küçümsemişler, halbuki yeri geliyor ben burada imamesi altın, boncukları kehribar taşından olan sadece bir tesbihten bile bir sürü para kazandığım oluyor. An- 16

17 layacağın evlendiğimde kimseye muhtaç olmadan yaşayabilirim. Korkum şu! Acaba Figen in ailesi de hadi ilk başta benim işime bir şey demediler, ama sonra birileri akıllarına girer de vazgeçerler mi diye?. Mehmet, çok şaşırdı Sinan ın dediklerine! Açıkçası kendi hayat tecrübesinin şu an için Sinan a teselli verecek kadar dolu olmadığını biliyordu. Ama, aklına babasının tatile gittiklerinde eniştesi ve kendisiyle çay bahçesinde otururken böyle bir meseleyle ilgili yaptığı sohbet gelmişti. Şöyle kafasında biraz toparlayarak, yüzünü tasalı bir hal almış Sinan ın yüzüne çevirdi. - Sinan söylediklerinde haklısın. İnsanlar, maalesef hemen ne iş yaptığına bakıyorlar. Tamam, tabiki bakacaklar. Buna bir şey dediğim yok. Adam mısın, değil misin? Bunu, ikinci plana atıyorlar. Halbuki insanın, eşinin saçlarını sevgiyle okşaması için, akşam elinde bir adet gül ile gelmesi için ve ya hiç ummadığı bir anda Seni seviyorum demesi için, ne müteahhit, mühendis,ö ğretmen ne de simitçi, temizlik işçisi, ve ya tesbihçi olması gerekmiyor ki. Önemli olan bunları yapabilecek düşüncede olmak, eşine yüreğinden söküp verdiğin bir avuç sevgi, cebinden çıkarıp, ruhsuzca verdiğin bir ton paradan daha çok mutlu eder onu. Babam hep derki, Mutlu bir aile varsa orda muhakkak, saygı ve aşk vardır.o yüzden sen tesbihçi olduğun için kız verirler mi, vermezler mi kafana takma. Zaten seni tanıdıkları zaman, ne kadar şanslı olduklarını anlarlar. Mehmet, söylediği bu sözlerin nasıl etki yaptığına anlamak için Sinan ın yüzüne dikkatle baktı. Sanki biraz daha rahatlamış gibiydi. Bu arada Mehmet Sinan la konuşurken aklı hep Hamiyet teydi. Gece yatarken, sabah onu görmenin hayalini kurmuştu hep. Ama, ne yazık ki geç kalktığı için bu arzusunu gerçekleştirememişti. Şimdi Hamiyet i o kadar çok özlemişti ki bir saniye daha beklemeye tahammülü yoktu. Onu hayal ettikçe dükkandan fırlayıp, çalıştığı mağazaya koşası geliyordu. Bir an da olsa, onu bugün görmeliydi. Peki ama nasıl? diye düşündü ve hemen sonra da kararını verdi. Babası hastaneden gelince bir fırsatını bulup, çalıştığı mağazaya gidecek ve vitrin camının ardından da olsa onu görmeye çalışacaktı. Gülbahar teyze, beyaz nevresimleri büyük bir heyecanla yatağa seriyordu. Sabah kahvaltısından sonra Mehmet i dükkana göndermiş, sonra da hastaneden gelecek olan kızı ve torununa hazırlık yapmak için üst kattaki damadının evine çıkmıştı. Temizlik yaparken, aklında sürekli gelecek torununu kucaklamanın hayalini kuruyordu. Bugüne kadar hiç tatmadığı lezzetleri tattırmıştı bu minik torunun gelişi. Nevresimi serdiği yatağın köşesine yavaşça oturdu. Şu an geçmişten bir sürü hatıra gelmişti aklına. İhsan bey le evliliklerini, melek e hamile kalışını. Kızına da böyle hazırlıklar yapmıştı. Bunları düşünürken o zaman yaşadığı heyecanı, şu anda da yaşar olmuş, gözlerinde hüzün belirmişti. Hafifçe başını sallayarak Oldu mu o kadar? dedi kendi kendine. Benim minik Melek im büyümüşte şimdi kendi kızıyla mı gelecekti buraya?. Melek te, Mehmet te halen ufak birer çocuktular onun gözünde. Mehmet i düşündü. O da artık evlenecek yaşa gelmişti. Hayırlısıyla o da askerliğini yapsın, gelsin, Onu da helal süt emmiş biriyle evlendirip, onun da çocuğunun yatağını böyle hazırlamak nasip olur inşallah diye aklından geçirdi. Ama aklına takılan bir şeyler vardı! Mehmet in davranışlarından, halinden bir kızla ilgilendiği su götürmezdi artık onun için. Ana yüreğiydi bu, saçından bir tel eksilse bunu bile hissedebilirdi. - Kimdi acaba bu kız? Hep tanıdık, bildik bir kız mıydı? diye düşünüyordu. Çünkü oğlunun bu mutlu haline sevinirken, oğlunun yanlış birine tutulup başını yakmasından da oldukça korkuyordu yaşlı yüreği. Televizyonda seyrettiği ve kendi yakın çevresinde de bizzat gördüğü sonu felaketlerle sonuçlanmış bir sürü evlilik vardı. O yüzden 17

18 Mehmet in yanlış bir adım atmasını istemiyordu. Nasıl yapsaydım da bu kızın kim olduğunu öğrenseydim? diye düşündü. Mehmet e sorsam, bana kim olduğunu söyler miydi acaba? Yoksa Sinan a mı sorsam? Mehmet in en yakın arkadaşı oydu. Ama daha orta da pek bir şey yokken, Sinan a sormak çok doğru olmazdı.. Birden içini bir heyecan aldı! Yarın Sinan a kız istemeye gideceklerdi. Onu da çok severdi. İnşallah o garibinde mutlu huzurlu bir yuvası olur diyerek telaşla yarım kalan işlerini yapmaya koyuldu. Mehmet in, gözlerinde bir anda mutluluk belirdi! Dükkandan içeri giren bababasıydı. Sabırsızlıkla onu bekliyordu, hem yeni doğan yeğenin durumunu soracak, hem de ilk fırsatta, Hamiyet i görmek için dükkandan çıkıp onun çalıştığı mağazaya gidecekti. İhsan beyin, ilk kez torun sahibi olmasından dolayı, ne kadar bahtiyar olduğu yüzünden belli oluyordu. Çok fazla konuşmadı İhsan bey, sadece ; - İyiler oğlum,ablanın da minik yeğenin Buse nin de durumları gayet iyi. dedi. Mehmetin Nasıllar sorusuna karşılık. Bu arada ablan da, Murat da çok selam söylediler sana. Kısmet olursa pazartesi günü de Onları eve getireceğim dedi. Mehmet, hem yeni doğan yeğeninin, hem de ablasın iyi olmalarına çok sevinmişti. Bu arada da, sabırsızlıkla çelenk yaptıran müşterisini çıkmasını bekliyordu. Aklında sürekli Hamiyet vardı, zaten bir an olsun çıkmıyordu ki! Nihayet müşterisinin işini bitirdi ve babasına bir arkadaşına uğrayacağını söyleyip koşar adımlarla dükkandan dışarı çıktı. İhsan bey, alelacele çıkıp giden oğlunun arkasından gülümseyerek baktı. Biliyordu artık oğlunun Bir arkadaşım dediği kişinin, aslında onun kalbini çalan bir arkadaşı olduğunu. Mehmet, kısa ama sanki bitmeyecek gibi gelen yolu hızla yürüyerek, Hamiyet in çalıştığı mağazanın yakınına kadar gelmiş, sonra da yolun karşı tarafına geçerek bir ajan gibi mağazayı gözetlemeye başlamıştı. Uzaktan da olsa onu görmek kendisini çok mutlu edecek, yüreğini yakan özlem ateşini az da olsa söndürecekti. Buradan mağazanın ancak girişi ve bazı kısımları görülebiliyordu. Gözleri sabırsızlıkla Hamiyet i aramaya başladı. Mağazada birkaç kız gördü. Fakat, Hamiyet i bir türlü göremiyordu! Acaba yemeğe mi gitmişti? Yoksa lavaboya mı? diye düşündü. Ama ne olursa olsun onu görene kadar burada beklemeye kararlıydı. Birden, şu an baktığı yerden çok dikkat çekmeye başladığını fark etti! Çünkü kendisi de bu caddede esnaflık yaptığı için, buradaki insanların çoğu onu tanıyorlardı ve bu davranışını yanlış anlayabilirlerdi. Acaba Ne yapsam da dikkat çekmesem? diye düşündü. İmdadına televizyonda seyrettiği bir film sahnesi geldi. Hemen az ilerideki, büfeye gidip bir gazete satın aldı ve yüzünü mağazaya döndü. Şimdi biraz rahatlamıştı. Gazeteyi okur gibi yapıyor sonra gözleri mağazanın içinde Hamiyet i arıyordu. Tekrar gazeteye baktığı bir an yüzü kıpkırmızı oldu! Heyecandan gazeteyi ters tutmuştu. Belli etmeden hemen gazeteyi çevirip yeniden mağazayı gözetlemeye başladı. Birisini gördü mağazanın içinde! Arkası dönüktü ama saçları tıpkı onun saçları gibi simsiyah ve dümdüzdü. Heyecanla yüzünü kendisine dönmesini bekliyordu ki, bir anda gözleri kamaştı! Arkası dönük kız yüzünü Mehmet e dönmüştü ve bu kız da Hamiyet in ta kendisiydi. Kırmızı boğazlı kazağı ve güzel yüzünden tanımıştı onu. Şu an kalbi deli gibi atmaya başlamış, ne caddedenin kalabalığını, ne kendisini tanıyan insanların varlığı hiç birisi umurunda değildi. Gözlerini adeta Hamiyet e kilitlemişti. Sanki çok sevdiği bir filmi seyreder gibi o nun her hareketini, yüzünü, saçlarını, gülüşünü pür dikkat seyrediyordu. Fakat, içindeki ateş biraz daha söneceğine, kat kat daha da alevlenmiş, bu sefer de bir an önce onun yanında olup, gözlerine bakmayı, sesini duymayı, kokusunu içine çekmeyi arzulattıran yeni bir ateş daha başlamıştı yüreğinde. Meh- 18

19 met in içi adeta yangın yerine dönmüştü. Artık ne uzaktan bakışların ne de merhabaların içindeki ateşi, özlemi söndüremeyeceğini şu an daha iyi anlamıştı. Ona içindeki bütün duyguları açmak istiyordu, ama bunu yapabilmesi için de baş başa sakin bir ortamda olmaları gerektiğini biliyordu. Onu acilen bir yere çay içmeye davet etmeliydi, ama nasıl? Mehmet, derin bir nefes çekti ve bütün cesaretini toplayarak mağazaya doğru yürüyüşe geçti. Mazereti hazırdı, yeni doğan yeğenine bir şeyler alıyormuş gibi yapacak ve fırsatını bulup ya bir yere davet edecek ve ya biraz daha konuşup sonra yapacağı davete zemin hazırlayacaktı. Sinan, heyecandan tesbih tanelerini ipe geçirmekte zorlanıyordu. Yarın kendisine kız istemeye gideceklerdi. Bunu düşündükçe bütün vücudu ısınıyor, alnında minik minik ter zerrecikleri oluşuyordu. Bugüne kadar öyle fazla kız arkadaşı olmamıştı. Zaten kızlarla sürekli flört yapmayı değil de, kendine uygun, mütevazi birini bulup evlenmeyi düşünüyordu hep. En büyük arzusu da Murat la Melek in yaptığı gibi bir evlilik yapmaktı. Başkaları gibi kendisi de, onların bu evliliklerine imrenerek bakıyordu. Sanki karı koca değil de arkadaş gibiydiler. Ama bu evliliğin böyle iyi gitmesinde Melek in iyi bir aile terbiyesi almasının da büyük rolü olduğunu çok iyi biliyordu Sinan. Boşuna dememişlerdi: Yuvayı çekip çevirmek, yavruları sağ sağlim büyütüp uçurmak ancak becerikli bir ananın marifetiyle olur diye. Acaba Figen de böyle bir kız mıydı? diye düşündü. Tek bildiği annesiyle bir süre önce gelip mahallelerine yerleştikleriydi. Bir de arada sırada onlara gelen tek ayağı aksak olan adam! Kimdi ki acaba bu? Dayısı mıydı Figen in yoksa, amcası filan mı? Belki de arada bir uğrayıp hallerini hatırlarını soruyordu. Neyse yakında nasılsa akraba olacağız o zaman tanışırız diye düşündü. Dirseklerini tezgaha dayamış, dalgın dalgın düşünen Hamiyet in bu hali, mağazada çalışan diğer arkadaşlarının da dikkatini çekmişti. Hatta nedenini sorduklarında da Başım biraz ağrıyor deyip nedenini belli etmemeye çalışmıştı. Oysa Hamiyet in gerçekte canının sıkılmasının tek nedeni, Mehmet i göremeyişiydi. Şu an içinde büyük bir boşluk ve üzüntü hissediyordu. Yaşadığı bu tatsız duygulardan, kalbinin kendisine haber vermeden çoktan Mehmet e bağlandığını bugün iyice anlamıştı. Gözlerini kapıya dikmiş dalgın dalgın gelip geçen arabalara, insanlara bakarken, bir anda hiç ummadığı bir şey oldu! O kapkara gözleri ışıl ışıl parlamaya başladı birden! Sanki yıllardır görmediği bir sevdiğini görmüş gibi, coşkuyla bakıyordu şu an içeri giren Mehmet e. Az önce yaşadığı üzüntü bir anda yerini sevince bırakmış, asılmış yüzünde güller açmıştı. Mağazadan girer girmez hemen yanına gelen Mehmet e neşeli bir şekilde: - Hoş geldiniz dedi. Aslında içindeki coşkuyu bastıramayıp hemen Sizi dükkanın önünde göremedim, dükkan da kapalıydı üstelik diyecekti ki kendini son anda tuttu, yoksa Mehmet daha şimdiden kendini hafif bir kız olarak düşünebilirdi. - Hoş bulduk dedi, Mehmet. Şu an gene göz gözeydiler ve ikisinin de birbirlerinden en çok etkilendikleri andı. Sanki birbirlerine yıllardır hasretmiş de bir an önce sarılıp kavuşmak için can atan iki sevgilinin özlemi vardı bakışlarında. - Nasılsınız? dedi Mehmet, sonrada: - Yeni doğan yeğenime bir hediye almak istiyorum da yardımcı olabilir misiniz? dedi. Bunları söylerken hafiften kızarmıştı ama, şu an hiçbir şey umurunda değildi. Mutluluktan banyoda şarkı söylerken annesine yakalanması hep bu yüzdendi. Hamiyet e olan aşkı kendisine müthiş bir cesaret vermişti. Çok fazla beceremese de, içinde Hamiyet in gözleri ve gülüşünü içeren birkaç tane şiir bile yazmıştı. Hamiyet, biraz şaşırmış bir edayla: - Öyle mi! Hayırlı olsun güle güle büyütün. Daha şimdiden çok şanslı o zaman, kendisini böyle seven bir dayısı var diyerek anlamlı anlamlı Mehmet in gözlerine baktı. Yalnız bebek reyonumuz üst katta diyerek merdivenlerden yukarı büyük bir sevinçle 19

20 çıkmaya başladı. Mehmet e olan hisleri şimdi biraz daha kabarmıştı. Bu tatlı çocuk sırf kendisini görmek için her fırsatı kullanıyordu. Kendisine değer verdiğini, gözlerinin derinliklerine bakan, o ela gözlerdeki mutluluktan anlamıştı. Kendisi de hoşlanmıştı Mehmet ten. Çiçekçi dükkanının önündeki bakışmalarla beraber, içinde adını tam olarak koyamadığı duygular da yavaş yavaş filizlenmeye ve Mehmet i her gördüğünde bu filizler daha da büyüyüp yapraklanmaya başlamıştı. Mehmet, Hamiyet in arkasından merdivenleri çıkarken, gene aynı baş döndüren parfüm ve teninin kokusunu, içinin ta derinliklerine kadar çekip, adeta sarhoş olmuştu. Merdivenleri yürüyerek değil de sanki uçarak çıkmıştı! Üst katta onlardan başka kimse yoktu şu an. Ne çok isterdi şimdi bakışlarıyla kendini yakıp kavuran Hamiyet in o incecik beline sarılmayı. O simsiyah kömür gibi parlayan saçları eline alıp doya doya öpüp koklamayı. Fakat merdivenlerden yavaş yavaş üst kata çıkan müşteriler Mehmet in hayallerini bir anda isteksizce noktalamasına neden oldular. Hamiyet, tezgahın üzerine rengarenk bir sürü bebek zıbını indirmiş Mehmet e gösterirken, merakına daha fazla dayanamayıp sordu: - Bugün dükkanın önünde yoktunuz, dükkan da kapalıydı galiba? - Evet dedi Mehmet. Bugün biraz geç açmak zorunda kaldım. Hani demiştim ya yeni bir yeğenim oldu diye. O yüzden dün bütün gün hastanedeydik, gece de geç yatınca. Bu arada Mehmet oldukça gururlanmıştı. Hamiyet, hem dükkanın önünde olmadığını, hem de dükkanın kapalı olduğunu bile fark etmişti. Demek ki o da benle ilgileniyordu diye düşündü sevinçle. Hem konuşuyorlar hem de tezgahtaki değişik zıbın modellerine bakıyorlardı. Bir ara, ikisi de aynı anda aynı zıbını tutmak istedi işte tam bu sırada elleri birbirine değdi! O an ikisinin de tüyleri diken diken oldu. İçlerini tuhaf bir ürperme almıştı. Birbirlerinin yüzüne bakamadılar, konuşamadılar bir süre. Sonra Mehmet hafif kızarmış yüzüyle, Hamiyetin in de bu model çok güzel dediği kırmızı üzerinde küçük çiçekler olan tulumu almaya karar verdi. Mehmet, bu arada yanlarında başka müşteriler ve başka tezgahtar kızlar olduğu için Hamiyet e çay içme teklifini söyleme fırsatını bulamamıştı. Ama, dükkanın önünde onu ilk gördüğünde söylemeyi de kafasına koymuştu. Hamiyet, tulumu güzelce katladıktan sonra, neşeli bir şekilde beraberce merdivenlerden inmeye başladılar. Alt kata inince Hamiyet tulumu hediye paketi yapmak için kasaya götürdü. Mehmet de aldığının parasını ödemek için tam kasaya ilerliyorduki, bir anda yüzü asılıp, bozuldu! Hışımla, kapıdan giren müşteriye bakmaya başladı! İhsan bey, dükkanı kapayıp, eve doğru giderken aklında yarın Sinan a kız isteme işi vardı. Hafiften bir gülümseme belirdi yüzünde, Sinan ı düşündü. Onu da oğlu gibi severdi. Babası da kendisi de kendi hallerinde kimseye zararları olmayan iyi insanlardı Oturduğu binanın önüne geldiğinde baktı, Yusuf bey in dükkanı halen açıktı. Oraya doğru yöneldi. Yusuf bey, tezgahın üzerindeki malzemeleri toparlamış, o da yavaş yavaş gitmeye hazırlanıyordu. - İyi akşamlar, kolay gelsin dedi İhsan bey. Galiba çıkıyordunuz? Ben de yarınki şu kız isteme işiyle ilgili konuşmak için uğradım. Nasıl yapıyoruz şimdi? - İyi akşamlar hoş geldiniz dedi, Yusuf bey. Kız isteme işinin arifesinde İhsan bey i görmek içine su serpmişti biraz. Çünkü, kendisine danışmak istediği konular vardı. Nasılsa İhsan bey, kızı melek i evlendirdiği için, bu konularda tutulacak yolu iyi kötü biliyordu. İhsan bey in sandalyeye oturmasını sağladıktan sonra konuşmaya devam etti: - Sizi gördüğüm iyi oldu. Bildiğiniz gibi kısmet olursa yarın Sinan a kız istemeye gideceğiz. Bizim buralarda öyle pek bir akrabamız yok. Şimdi bu işin, istemesi ardından nişanı, kınası, düğünü olacak. Siz yabancı değilsiniz. Benim maddi durumum ortada. Tamam bu dükkan, beni de evlendiğinde Sinan ı da geçindirir, fakat bu aralar eli- 20

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

ISBN : 978-605-65564-3-2

ISBN : 978-605-65564-3-2 ISBN : 978-605-65564-3-2 1 Baba, Bal Arısı Gibi Olmak İstemiyorum ISBN : 978-605-65564-3-2 Ali Korkmaz samsun1964@hotmail.com Redaksiyon : Pelin GENÇ Dizgi/Baskı Kardeşler Ofset Matbaacılık Muzaffer Ceylandağ

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67) KOCAER 1 Tuğba KOCAER 20902063 KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA... Hepsi için teşekkür ederim hanımefendi. Benden korkmadığınız için de. Biz ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya...

Detaylı

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın!

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! Kendini Tanıma Testi Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! İnsanlar sizin hakkınızda sandığınızdan farklı izlenimlere sahip olabilir. Gerçekten nasıl algılandığınızı siz de bilmek istemez misiniz? Bu teste

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 168 SAYGI VE HÜRMET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 18 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Sizi tanıyabilirmiyiz? 1953 Söke doğumluyum. Evli, 2

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Bir ayakkabıyım ben, küçük kırmızı ve oldukça şirin. Gülmeyin gerçekten şirinim, inanmazsanız resmime bakın. Dün usta parmaklar son şeklimi verdi bana. Her şeyimle mükemmel olduğumu da konuştu ustalar

Detaylı

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,

Detaylı

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!.. BABAN GELİRSE ÇAĞIR BENİ OĞUL.. Çanakkale destanının 99. yıl dönümünü yaşadığımız günlere saatler kala yine bir Çanakkale k ahramanının hikayesiyle karşınızdayım.. Değerli okuyucular; Hak için, Hakikat

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 163 FEDAKÂRLIK VE DUYARLILIK ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 5523 09 1 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın

Detaylı

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz ÜNİTE 4 Şimdiki Zamanın Rivayeti Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz Siz gid-iyor-muş-sunuz

Detaylı

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR 3. B A S I M Çocuklarla İlgili Her Türlü Faaliyette, Çocuğun Temel Yararı, Önceliklidir! 2 Süleyman Bulut Anne Ben Yapabilirim 4 Süleyman

Detaylı

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan Karganın Rengi Siyah! Siyah mı? Evet Emre, siyah. Kara değil mi? Ha kara, ha siyah Cenk, bence kara ile siyah arasında fark var. Arkadaşım Cenk le hâlâ aynı şeyi, kargaların rengini tartışıyoruz. Galiba

Detaylı

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire annesi öldüğü zaman çok üzüldü. Simbegwire ın babası, kızıyla ilgilenmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.

Detaylı

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) İmtiyaz Sahibi Adına Ramazan BALCI Okul Müdürü Fatma BAŞA ( Özel Eğitim Öğretmeni ) Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI ( Görsel Sanatlar Öğretmeni

Detaylı

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN .com Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok benim kahraman dedem Kelimeleri zıt

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI T105004 ADI SOYADI NOSU UYRUĞU SINAV TARİHİ ÖĞRENCİNİN BÖLÜM Okuma Dinleme Yazma Karşılıklı Konuşma Sözlü Anlatım TOPLAM

Detaylı

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler. ENGİN VE İKİZLER ALIŞ VERİŞTE Hastane... Dr. Gamze Hanım'ın odası, biraz önce bir ameliyattan çıkmıştır. Elini lavaboda yıkayarak koltuğuna oturur... bu arada telefon çalar... Gamze Hanım telefon açar.

Detaylı

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: 28.5.2015. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: 28.5.2015. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 28.5.2015 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır Berk Yaman Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır / /20 YAZI ARKASINDA SİZİN FOTOĞRAFINIZ KULLANILMAKTADIR Evveel zaman içinde yaşayan iki âşık varmış. Kara sevdaları

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve ne yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ BU AY HANGİ KAVRAMLARI ÖĞRENECEĞİZ? Hızlı-Yavaş Ön-Arka Sağ- Sol BEYİN FIRTINASI YAPALIM Büyüdüğünde hangi mesleği seçeceksin ve nasıl bir yerde yaşayacaksın? Bir gemi olsaydın nerelere giderdin? Neler

Detaylı

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN 2011 PAZARTESĐ SAAT- 07:42 Sahne - 1 OTOBÜS DURAĞI Otobüs durağında bekleyen birkaç kişi ve elinde defter, kitap olan genç bir üniversite öğrencisi göze çarpar. Otobüs gelir

Detaylı

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü Henry Winker İllüstrasyonlar: Scott Garrett Çeviri: Bengü Ayfer 4 GİRİŞ Bu sendeki kitaplar Dyslexie adındaki yazı fontu kullanılarak tasarlandı. Kendi de bir disleksik

Detaylı

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? İşitme Engelliler Milli Hentbol Takımının en genç oyuncusu Mustafa SEMİZ : Planlı çalışarak, disiplinli çalışarak zamanını ve gününü ayarlayarak nerede ve ne zaman is yapacağıma ayarlarım ondan sonra Her

Detaylı

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ 2011-2012 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: 1 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

Asuman Beksarı. Türkiye nin İlk ve Tek Kadın Karides Yetiştiricisi. Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan. J. Keth Moorhead

Asuman Beksarı. Türkiye nin İlk ve Tek Kadın Karides Yetiştiricisi. Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan. J. Keth Moorhead Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan Türkiye nin İlk ve Tek Kadın Karides Yetiştiricisi Asuman Beksarı J. Keth Moorhead Hiç kimse başarı merdivenlerini elleri cebinde tırmanmamıştır. sözünü Asuman Beksarı için

Detaylı

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar Samed Behrengi Püsküllü Deve Çeviren: Songül Bakar Samed BEHRENGİ Azeri asıllı İranlı yazar Samed Behrengi, 1939 da Tebriz de doğdu. Öğretmen okullarında öğrenim gördükten sonra Tebriz Üniversitesi İngiliz

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum. PEPE NİN HİKAYESİ Pepe, herkesin olmak isteyeceği türden bir insandı. Her zaman neşeli olup, her zaman, söyleyeceği pozitif bir şey vardı. Birisi istediğinde hemen gidiyor, daima : Daha iyisi olamaz! diye

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. Çeviri Deniz Hüsrev Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. 5 6 BİRİNCİ BÖLÜM Hayatınızı elinizden alınıp klozete atılmış, ardından da üzerine

Detaylı

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

C A NAVA R I N Ç AGR ISI C A NAVA R I N Ç AGR ISI Canavar, canavarların hep yaptığı gibi, gece yarısından hemen sonra çıktı ortaya. Geldiğinde Conor uyanıktı. Kısa süre önce bir kâbus görmüştü. Herhangi bir kâbus değil- di bu;

Detaylı

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin kökünden kahverengi, pırıl pırıl bir şerit uzanıyordu.

Detaylı

Bay Çiklet in Bahçesi

Bay Çiklet in Bahçesi 1. Bölüm Bay Çiklet in Bahçesi Bay Çiklet, kırmızı sakallarıyla ve bacakları birbirine dolanmış bir ahtapot gibi ters ters bakan, kan çanağı gözleriyle öfke dolu, yaşlı bir adamdı. Çocuklardan, hayvanlardan,

Detaylı

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamını sağlayan kelime sıfat değildir? A) Kaç liralık fatura kesilecek? B) Oraya gidip de ne iş yapacaksın? C) Ne kadar güzel konuşuyor

Detaylı

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi daha çok sevdiğimiz bir dağ köyünde doğup büyüdüm. Uzak

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi. Marifetli Çocuk Üç kadın ellerinde sepetleriyle pazardan dönüyorlardı. Dinlenmek için yolun kenarındaki kanepeye oturdular. Çocukları hakkında sohbet etmeye başladılar. Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli

Detaylı

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Hafta Sonu Ev Çalışması YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Zaman adlı ölümsüz bir dev vardı. Bir gün Zaman, Yıl Dede'yi dört kızıyla birlikte yeryüzüne indirdi. Kızlar, yeryüzünü çok sevdiler. Hepsi bir yana dağılıp

Detaylı

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Çok Mikroskobik Bir Hikâye Çok Mikroskobik Bir Hikâye ÜMMÜŞ PÖRTLEK İlköğretim Okulu nda sıradan bir ders günüydü. Eğer Hademe Kazım, yine bir gölgelikte uyuklamıyorsa, birazdan zil çalmalıydı. Öğretmenimiz, gürültü yapmadan toplanabileceğimiz

Detaylı

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Herkese Bangkok tan merhabalar, Herkese Bangkok tan merhabalar, Başlangıcı Erasmus stajlarına göre biraz farklı oldu benim yolculuğumun aslında. Dünyada mimarlığın nasıl ilerlediğini öğrenmek için yurtdışında staj yapmak ya da çalışmak

Detaylı

Bir gün insan virgülü kaybetti. O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün ise ünlem işaretini kaybetti. Alçak

Detaylı

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 27.03.2017 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

ÖYKÜ NÜN GÜNLÜĞÜ GÜNLÜĞÜM

ÖYKÜ NÜN GÜNLÜĞÜ GÜNLÜĞÜM ÖYKÜ NÜN GÜNLÜĞÜ Merhaba arkadaşlar, adım Öykü ilköğretim 2. sınıf öğrecisiyim. Gün içinde düşüncelerimi, duygularımı, hissettiklerimi yazdığım bir günlük defterim var. Günlük defterime bugün not aldığım,

Detaylı

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama rağmen sık sık geç kalırım... okul BIZIM (Meşelik) yol.. BIZIM ev Üç Kuruş Sokağı Kale Yolu Dükkan iki dak Meşelik ika Percy Sokağı Okula iki dakika

Detaylı

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ www.armtr.org Yazan: Billur Demiroğulları Çizen: Yasemin Erdem Kontrol: Özlem Küçükfırat Bilgi (Çocuk Gelişim Uzmanı) Bu hikaye kitabının her türlü yayın hakkı Anorektal

Detaylı

Kahraman Kit Misafirlikte

Kahraman Kit Misafirlikte Technical Assistance for Promoting Registered Employment Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi Bu proje Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilmektedir. This project

Detaylı

Elvan & Emrah PEKŞEN

Elvan & Emrah PEKŞEN Bu hafta için 5 güne 5 değerlendirme hazırlıyoruz. İlk üçünü paylaşıyoruz. 2 Tanesi de çarşamba sitemizde! Puanlama Aşağıda... 1. Sınav Test Soruları 5 puan 6x5=30 Harf,hece tablo 1 puan 45x1=45 Sayı okuma

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$ ilk yar'larımızın değerli dostları, çoktandır ekteki yazıyı tutuyordum, yeni gönüllülerimizin kaçırmaması gereken bir yazı... Sevgili İbrahim'i daha önceki yazılarından tanıyanlar ekteki coşkuyu çok güzel

Detaylı

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz ve Özellikle Canım Annem 1 Üniversite tercihlerini yaptığımız zaman,

Detaylı

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günü parlatan gözler. Havayı yumuşatan nefes. Yüzlere gülücük dağıtan dudaklar. Konuşmadan anlatan kaşlar. Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günaydın...

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE Portal Adres AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE : www.gorelesol.com İçeriği : Gündem Tarih : 06.10.2014 : http://www.gorelesol.com/haber/haber_detay.asp?haberid=19336 1/3 AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE 2/3 AHMET ÖNERBAY

Detaylı

KEREM ASLAN Her Şey Dahil

KEREM ASLAN Her Şey Dahil KEREM ASLAN Her Şey Dahil KEREM ASLAN 1987 de Ankara da doğdu. TED Ankara Koleji ve Yahya Kemal Beyatlı Lisesi ni bitirdi, Uludağ Üniversitesi Felsefe Bölümü nden mezun oldu. Eğitimine devam etmek için

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Seyranbağları Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezini ziyaret etti

Başbakan Yıldırım, Seyranbağları Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezini ziyaret etti Başbakan Yıldırım, Seyranbağları Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezini ziyaret etti Ekim 01, 2016-1:20:00 Başbakan Binali Yıldırım, 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü dolayısıyla Seyranbağları Huzurevi

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20 Düğünlerde Takılan Sahte Paralar Yüksek eğitimini tamamlamış, babası ticaretle uğraşan, annesi ise bir bankada görevli bulunan bir ailenin tek kızıydı. Okul arkadaşı ile evlenmeye karar vermişlerdi. Damat

Detaylı

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER YAPTIK? DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER SERBEST ZAMAN YAPTIK? Çocuklara sporun önemi anlatıldı ve her sabah spor yaptırıldı. Çocuklar ilgi köşelerinde öğretmen rehberliğinde serbest oyun

Detaylı

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam. Onaylayan Administrator Pazartesi, 21 Mayýs 2007 Besteciler.org Amerika A memo Burasý New York Amerika Evler karýþtý bulutlara Nasýl bir zaman Nasýl bir yaþam A memo Ýnsanlar simsiyah, kýzýl, beyaz Sokaklar

Detaylı

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? 3 YAŞ AYIN TEMASI Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar? İskelet sistemi nedir? Ne işe yarar? Aile ve aileyi

Detaylı

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 28.7.2009 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi 6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi Kahramanmaraş ın Ekinözü İlçesine bağlı Alişar Köyünde 54 Yaşındaki Mehmet Göyün 6 Çocuğu ile birlikte tek göz kerpiç odanın içinde verdiği yaşam Mücadelesi yürekleri

Detaylı

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Ne varmış, ne çokmuş, gece karanlık, güneş yokmuş. Her kasabada kabadayı insanlar varmış.

Detaylı

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda Bir gün sormuşlar Ermişlerden birine: Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim demiş Ermiş. Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara

Detaylı

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer Edwina Howard Çeviri Elif Dinçer 4 Bölüm Bir Herkes aynı şeyi söyler: Jeremy türünün tek örneğidir. Herkes böyle söyler işte. Şey, öğretmenimiz Bay Buttsworth dışında herkes. Ona göre Jeremy başına bela

Detaylı

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: 6.7.2006. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: 6.7.2006. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 6.7.2006 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin

Detaylı

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR!.. SERIS.INDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

.com. Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır.

.com. Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır. .com Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır. ilkok 2/... Sınıfı Türkçe Dersi Değerlendirme Sınavı Adı-Soyadı:... Yaşayabilmek için oksijene ihtiyaç vardır. Oksijen sayesinde karadaki

Detaylı

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an Ece Şenses 21001982 ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an oldu mu hiç? Louvre müzesi benim için tam olarak böyle oldu. Sadece benim

Detaylı

MATEMATİK ÖYKÜLERİ BİLGİÇ İLE SAYGIÇ NEŞELİ

MATEMATİK ÖYKÜLERİ BİLGİÇ İLE SAYGIÇ NEŞELİ NEŞELİ MATEMATİK ÖYKÜLERİ 1 BİLGİÇ İLE SAYGIÇ Bilgiç kurbağa ile Saygıç fare iyi arkadaşlardı. Neredeyse her gün göl kenarında buluşup sohbet ederlerdi. Bazen de çevredeki nesneleri sayarlar, hesap yaparlardı.

Detaylı

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu? AĞIR ÇANTA Fatma o sabah evden çok zor çıktı. Akşam geç yatınca sabah kalkması zor oldu. Daha kahvaltısını yapamadan çıkmak zorunda kaldı evden. Okula geç kalacaktı yoksa. Okul yolunda çantasını taşımakta

Detaylı

DEMET İN PAMUK DEDESİ İLE AŞÇI NİNESİ

DEMET İN PAMUK DEDESİ İLE AŞÇI NİNESİ DEMET İN PAMUK DEDESİ İLE AŞÇI NİNESİ Bir yaz mevsimiydi. Demet okulların kapanmasına sevinmiş, evlerinin bahçesinde koşturuyor ve bisiklet sürüyordu. Bisikleti babası ona derslerindeki başarısından dolayı

Detaylı

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή: ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΓΙΔΤΘΤΝΗ ΜΔΗ ΔΚΠΑΙΓΔΤΗ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ ΜΑΘΗΜΑ: ΣΟΤΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: Γ ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011

Detaylı

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. İşçi Cephesi: Direnişiniz nasıl başladı? Kazova dan bir işçi: Bizim direnişimiz ilk önce 4 aylık maaşımızı, kıdem ve tazminat

Detaylı

Kızım, evde köpek. bu köpeği eve? dedi. annesi. Zaten hep beni suçlarsın! dedi Cimcime. Mıyk! diye sızlandı köpek. Hemen gidecek bu köpek!

Kızım, evde köpek. bu köpeği eve? dedi. annesi. Zaten hep beni suçlarsın! dedi Cimcime. Mıyk! diye sızlandı köpek. Hemen gidecek bu köpek! Kızlar, ben geldim, dedi Gönül Hanım. Hav! Cimcime! Bu köpek nereden geldi? Sen zaten hiç köpek sevmiyorsun! dedi Cimcime. Evde köpeğin ne işi var? Miyav! Miyav! Miyav! diye ağladı kedi Köfte dığı odadan.

Detaylı

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim Sohbetler *Tatilde neler yaptık? *Hava nedir? Hangi duyu organımızla hissederiz? *Tatildeyken hava nasıl değişimler oldu? *Müzik dendiğinde

Detaylı

TÜRKÇE. NOT: 1. 2. 3. soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız. cümlesinin sonuna hangi noktalama işareti konmalıdır?

TÜRKÇE. NOT: 1. 2. 3. soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız. cümlesinin sonuna hangi noktalama işareti konmalıdır? TÜRKÇE Hiçbir zaman elinde sapan olan bir arkadaşım olmadı. Daha doğrusu, öyleleri ile arkadaşlık yapmadım. Çünkü minicik bir kuşun canına kıyarken acıma duygusu olmayan kişi, zor duruma düşene elini uzatmaz.

Detaylı

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri Sohbetler *Kendimi tanıyorum (İlgi ve yeteneklerim, hoşlandıklarım, hoşlanmadıklarım) *Arkadaşlarımı tanıyorum *Okulumu tanıyorum

Detaylı

Kahraman Kit ve Akıllı Can. Technical Assistance for Promoting Registered Employment. Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi

Kahraman Kit ve Akıllı Can. Technical Assistance for Promoting Registered Employment. Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi Technical Assistance for Promoting Registered Employment Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi Bu proje Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilmektedir. This project

Detaylı

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. ANKET SONUÇLARI Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. Bu anket, çoğunluğu Ankara Kemal Yurtbilir İşitme Engelliler Meslek Lisesi öğrencisi olmak üzere toplam 130 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya

Detaylı

MİRKET NİNELER. Parti Veriyor

MİRKET NİNELER. Parti Veriyor MİRKET NİNELER Tanıdığım en farklı iki kadın olan anneannem ve babaannem için... Çünkü onlar hep ayakta kalırlar. N. T. SEV Yayıncılık Eğitim ve Ticaret A.Ş. Nuhkuyusu Cad., No. 197 Üsküdar İş Merkezi,

Detaylı

tellidetay.wordpres.com

tellidetay.wordpres.com Peşin Alınmış Ücret Gecenin oldukça ilerlemiş bir vaktinde özel bir kliniğin önünde duran taksiden üç kişi indi. Şoför yarı baygın yaşlıca bir adamın bir koluna aynı yaşlarda görünen hanımı ise diğer koluna

Detaylı