saray Şehzade Mustafa Ağlattı Cezaevlerinde Tiyatro Meryem Uzerli Anne Oldu Hasan Kaçan: Edepsiz Sanat da Mizah da Olmaz Sayı: Şubat 2014

Transkript

1 9 saray Meryem Uzerli Anne Oldu Hasan Kaçan: Edepsiz Sanat da Mizah da Olmaz Saray-Magazin Muhteşem Yüzyıl dizisindeki performansıyla tanınan ünlü oyuncu Meryem Uzerli anne olurken, bebeğin doğuşu yeni bir krize sebep oldu. Türkiye de Muhteşem Yüzyıl dizisinde canlandırdığı Hürrem Sultan karakteriyle tanınan ünlü oyuncu Meryem Uzerli anne oldu. Ünlü oyuncu doğum sonrası sosyal medyadan bir mesaj yayınladı; Hoş geldin bu dünyada benim sevgili canım Lara Uzerli doğdun. Ben Allah a o kadar teşekkür ediyorum ki, sağlıklı dünyaya geldin! Ben Allah a teşekkür ediyorum, çünkü bana güç verdi. Seni birinci günden itibaren koruyabildim, yaşıyorsun ve bu en büyük hediyem! Benim çok yakın arkadaşım Anadoğum da yanımdaydı ve tüm aileme, arkadaşlarıma ve size teşekkür etmek istiyorum! Dilekleriniz için... Sevginiz için! Çok sağolun! SOYİSİM KRİZİ Meryem Uzerli nin hamileliğinin arından çoğunun babası Can Ateş, Uzerli yi terk edince bu hareketi çok tartışılmıştı. Uzerli, tüm kürtaj baskılarına rağmen bebeğini doğurmak istediğini dile getirmişti. Güzel oyuncu, yayınladığı mesajdan bebeği hakkında üzerine basa basa Lara Uzerli diye bahsedince, yeni bir tartışma gün yüzüne çıktı. Meryem Uzerli nin bu hareketine Can Ateş in nasıl cevap vereceği merak konusu oldu. Cezaevlerinde Tiyatro Saray-Magazin Film Arası dergisine konuşan karikatürist, senarist ve oyuncu Hasan Kaçan, mizahın da sanatın da edepsiz olamayacağını söyledi Film Arası dergisine konuşan karikatürist, senarist ve oyuncu Hasan Kaçan, mizahın da sanatın da edepsiz olamayacağını söyledi. Gezi olaylarında kendisine kızan gençlerin onu bir gün anlayacaklarını belirten Kaçan, Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan ı eleştirenlere de, Hadi oradan Film Arası sinema dergisi, yeni yayın dönemine girdiği Şubat sayısında ünlü karikatürist, senarist ve oyuncu Hasan Kaçan ı ağırladı. Yazdığı senaryo ve rol aldığı dizilerle büyük beğeni toplayan ünlü oyuncu, Suat Köçer in sorularını yanıtladı. 28 Şubat ta vizyona girecek Sürgün İnek filminde başrol oynayan Hasan Kaçan, birçok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu. Mizahın da sanatın da edepsiz olamayacağını ifade eden Kaçan, Gezi olaylarında yaptığı açıklamalardan dolayı kendisine kızan gençlerin onu bir gün anlayacaklarını söyledi. Cem Yılmaz veyılmaz Erdoğan ı siyasi eleştiriler yapamamakla suçlayanlara, Hadi oradan diyerek tepki gösteren ünlü oyuncu, 28 Şubat süreci için, Yıllar sonra geriye dönüp baktığımızda yaşadıklarımıza inanamayacağız Mizah ın birleştirici olması gerektiğini söyleyen Kaçan, Mesafeli gibi görünen insanlar mizahla çok daha çabuk anlaşabiliyorlar ama hangi mizahla? Latif olan mizahla, o yumuşak olan mizahla, alay edici olmayan ama alttan alta dalgasını geçen, içinde çok yüksek derecede zeka barındıran mizah olduğu zaman, insanlar dalga geçilmeyi de seviyorlar. Ama işin içerisinde ciddi bir zeka sezecek dalga geçilen kişi ve Helal olsun be diyecek. Helal olsun dedirtmediğiniz zaman muhatabımızla ya alay etmişiz ya aşağılamışsınızdır diye Şehzade Mustafa Ağlattı Saray-Magazin Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ve İstanbul Devlet Tiyatrosu; Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ile birlikte bir sosyal sorumluluk projesine imza... Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ve İstanbul Devlet Tiyatrosu; Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ile birlikte bir sosyal sorumluluk projesine imza atıyor. Türk öykü dünyasının önemli yazarlarından Sait Faik Abasıyanık ın öykülerinden uyarlanan Masallar, Türküler, Bir de İnsanlar adlı eser, sosyal sorumluluk projesi çerçevesinde cezaevlerinde gösterilecek. Deneyimli oyuncuturgay Tanülkü nün başrolünde oynadığı oyun, ilk olarak 14 Şubat ta İzmir BucaKapalı Cezaevi nde sahnelenecek. Abasıyanık ın insan sevgisi, doğa sevgisi, yaşama sevinci ve gelecek umudu taşıyan öykülerinden derlenen oyun, bireyin yaşam alanlarında kendinden kopan, kendine yabancılaşan durumlarını ve aslında bireyin kendi içindeki tutsaklığını dile getiriyor. İçeriden dışarıya, dışarıdan içeriye bakış açısıyla örülü Masallar, Türküler, Bir de İnsanlar insanın içsel özgürlüğünü yaşatan bir masalı, bir insanı, bir türküyü halk tiyatrosunun öğeleriyle iç içe anlatıyor. Güray Tonbul un yönettiği oyunda Tanülkü nün yanı sıra; Soner Akçay, Urfan Erdağı, Bahri Öztürk ve İsmet Ege Tonbul da rol alıyor. Saray-Magazin Kanuni Sultan Süleyman ın oğlu Şehzade Mustafa dizinin yayınlanan 123. bölümünde idam edildi. Muhteşem Yüzyıl ın dün akşamki bölümünde Şehzade Mustafa öldürüldü. Son sezonuyla ekranlarda olan Muhteşem Yüzyıl, dün akşamki bölümünde Mehmet Günsur un oynadığı Şehzade Mustafa ya da veda etti. Sevenlerini ağlatan yeni bölümde Hürrem Sultan ın oyunuyla oğluna olan güvenini yitiren Kanuni Sultan Süleyman, sağır dilsiz cellatlara Şehzade Mustafa yı öldürttü. Cellatların ellerinden kurtulmaya çalışan Mustafa, Kanuni nin gözleri önünde boğularak öldürüldü. Oğlunun cansız bedenini kucaklayan Kanuni, pişmanlık gözyaşları döktü. ŞEHZADE MUSTAFA KİMDİR? Şehzade Mustafa (1515, Manisa - 6 Ekim 1553, Konya), Kanuni Sultan Süleyman ın Mahidevran Sultan dan olma oğlu. Saruhan, Amasya, Konya sancak beyliklerinde bulunmuştur. Babasının tahtına göz dikmekle suçlanmış; Nahcıvan seferi ne giden Osmanlı ordusunun Konya da konakladığı sırada, padişahın otağında boğdurulmuştur. Katli, devlete isyan suçundan dolayıdır; ancak deliller ve şahitler konusunda tartışma bulunmaktadır. Hürrem Sultan ın tahta kendi oğullarından birini geçirmek için Şehzade Mustafa ya tuzak kurduğu ve ölümünü hazırladığı iddia edilmektedir yılında babası Kanuni Sultan Süleyman ın şehzadeliği sırasında Manisa da dünyaya geldi. Dedesi Yavuz Sultan Selim in 1520 de hayatını kaybetmesi üzerine Osmanlı tahtına oturmak üzere İstanbul a giden babasının yanında İstanbul a gitti.

2 saray 10 Barenboim 450 yıllık orkestrayla geliyor Sanat yağmasında yeni perde Saray Efsane şef Daniel Barenboim, 450 yıllık geçmişiyle dünyanın en eski ve saygın orkestralarından Staatskapelle Berlin le birlikte 15 Mayıs ta İstanbul da. Hem piyanist hem de şef olarak klasik müziğin zirvesinde yer alan Daniel Barenboim, 450 yıllık geçmişiyle dünyanın en eski ve saygın orkestralarından Staatskapelle Berlin le birlikte İstanbul a geliyor. 9 Grammy ödüllü Barenboim yönetimindeki Staatskapelle Berlin, İKSV organizasyonuyla 15 Mayıs Perşembe akşamı Zorlu Center PSM de sahneye çıkacak. Staatskapelle Berlin, İstanbul konserinde iki bölümünü seslendireceği Wagner in Tristan ve Isolde sini ilk kez 1876 da bestecisinin yönetiminde çalmıştı. Wagner in Tannhauser kaydıyla Grammy ödülü kazanan Staatskapelle Berlin, konserde yine Wagner in Nürnbergli Usta Şarkıcılar Uvertürü nü de yorumlayacak. Konser programında ayrıca, Elgar ın 2. Senfonisi de yer alacak. Prestijli The Guardian gazetesinin Daniel Barenboim ve Staatskapelle Berlin yüksek beklentileri karşılamakla kalmıyor, onların çok ötesine geçiyorlar yorumu konserin bu yılın unutulmaz İstanbul konserlerinden biri olacağına dair ipuçları veriyor te bir saray orkestrası olarak kurulan Staatskapelle Berlin in Berlin Devlet Operası ile işbirliği ise 1742 yılında başladı. Gaspare Spontini, Felix Mendelssohn Bartholdy, Richard Strauss, Erich Kleiber ve Herbert von Karajan gibi zamanının en büyük şefleriyle çalışan orkestranın genel müzik direktörlüğünü 1992 den beri Daniel Barenboim yürütüyor. İlk albümünü 12 yaşında çıkaran Arjantin doğumlu Barenboim, 1962 yılında ilk kez İsrail Senfoni Orkestrası nı yönettiği günden bu yana piyanistliğinin yanı sıra dünyanın önde gelen orkestraları tarafından aranan bir şef oldu. Paris Orkestrası nda birinci şef ( ), 1992 de orkestra müzisyenlerinin oylarıyla yaşam boyu onursal şefi seçildiği Chicago Senfoni Orkestrası nda müzik direktörü ( ), Berlin Devlet Operası nda sanat direktörü ( ) olarak görev yaptı den 2013 e kadar La Scala Operası nın müzik direktörlüğünü üstlendi yılında edebiyat profesörü Edward Said ile birlikte İsrail ve Arap ülkelerinden genç müzisyenleri bir araya getiren Doğu-Batı Divanı Orkestrası nı kuran Barenboim, orkestrayla birlikte 2005 te Filistin in Ramallah kentinde tarihi önem taşıyan bir konser gerçekleştirmişti. Konserin biletleri 22 Şubat ta satışa sunulacak Münih teki dairesinde birçoğu Yahudi koleksiyonculardan gasp edilen on milyonlarca euro değerinde bin tablo bulunan Cornelius Gurlitt in Salzburg daki evinde yapılan arama, bir sürpriz ortaya çıkardı. Augsburg Savcılığı, Cornelius Gurlitt in Münih in nezih semtlerinden Schwabing deki dairesinde vergi kaçakçılığı şüphesiyle başlatılan birsoruşturma kapsamında geçen yıl yaptığı aramada, binden fazla tabloyu gün ışığına çıkarmıştı. Soruşturmacılar, bunlardan 600 ünün, Nazi Almanyası döneminde Yahudi koleksiyonculardan gasp edilmiş ya da soysuz bulunarak toplatılan eserler olduğu ihtimali üzerinde duruyor. Başlarda eserlerin toplam değerinin 1 milyar euroyu aştığı tahmin edilirken, bu rakam daha sonra on milyonlarca euroyla ifadeedilmişti. Gurlitt in dairesinde bulunan tabloları asıl sahiplerine iade etmek için Bavyera eyalet yönetimi federal hükümet temsilcileriyle birlikte çalışıyor. Soruşturma, Augsburg Başsavcılığı tarafından yürütülüyor. Soruşturmaya paralel olarak kurulan ve uzmanlardan oluşan bir çalışma grubu da savcılığa destek veriyor. Bavyera Adalet Bakanlığı eski müsteşarı Ingeborg Berggreen-Merkel, sözkonusu komisyonun başkanlığını yapıyor. Salzburg dan Picasso ve Renoir çıktı 2013 yılı sonunda Gurlitt in vasisi tayin edilen avukat Christoph Edel in girişimiyle Gurlitt in Salzburg daki evinde de arama yapıldı. Arama sonucunda 60 kadar ünlü ressamın imzasını taşıyan tablo ortaya çıkarıldı. Eserler arasında Pablo Picasso, Claude Monet, Pierre-Auguste Renoir ve Édouard Manet imzalı tabloların da bulunduğu belirtildi. Tabloların Nazi Almanyası döneminde Yahudi koleksiyonculardan gasp edilmiş eserlerden olup olmadığının denetleneceği belirtildi. Gurlitt in sözcüsü Stephan Holzinger, İlk incelemeye göre böyle bir ihtimal söz konusu değil 50 yazardan aşk romanı Trabzon da Kültür Sanat Saray Türkiye de 50 kişilik bir yazar grubunun yazdığı ilk kitap olan Sensiz Ölümdür Aşk, 14 Şubat 2014 Sevgililer Günü nde İstanbul Optimum Outlet te düzenlenecek olan tanıtım etkinliği ile okuyucularla buluşti. Romanla aynı adı taşıyan müzik albümünün de tanıtılacağı etkinlik saat te Optimum Outlet İstanbul da başlayacak. Sensiz Ölümdür Aşk kitap ve albümü, 14 Şubat 2014 Sevgililer Günü için de en anlamlı hediye eti Aşk Yazarlarının İstanbul Çıkarması Çoğunluğu İzmirli olan gazeteci, haber spikeri, reklam yazarı, halkla ilişkiler uzmanı, oyuncu ve doktor gibi farklı meslek gruplarından yazarların oluşturduğu Herkes Biraz Yazar grubu tarafından hazırlanan romanın Türkiye tanıtımı, 14 Şubat Sevgililer Günü nde Optimum Outlet İstanbul da yapıldi. Kitabın geliri Ulusal Down Sendromu Derneği ne bağışlanacak Kitabın ve ve kitapla aynı adı taşıyan müzik albümünün satışından elde edilecek olan gelir de eğitime bağışlanacak. Bu yönüyle, bir sosyal sorumluluk projesi olan Sensiz Ölümdür Aşk adlı roman ve albümünden elde edilecek gelir Ulusal Down Sendromu Derneği ne, down sendromlu çocukların eğitiminde kullanılmak üzere bağışlanacak. Optimum Outlet, Optimum Outlet te Mutlu Ziyaretçiler konseptinde gerçekleştirdiği etkinlikleri ve tüm yıla dağılan organizasyonlarıyla ziyaretçilerine mutlu anlar yaşatarak, alışveriş keyfine ayrıcalık katıyor. Sensiz Ölümdür Aşk kitabını yazan Herkes Biraz Yazar grubundaki yazarlar: Alper Baran Esin, Altuğ Selçuk, Aylin Onart, Aynur Kuran, Babacan Pesenkurdu, Bahadır Yüksekşan, Banu Şen, Berna Ergin, Birgen Engin, Burcu Tuna, Didem Baydar, Dilara Çağlayan, Duygu Erşen, Düşü Bi Yerde (Emre Akdemir, Hatice Çelenk, Alper Akdeniz, Ece Tüzün, Öznur Usanmaz), Ece Türkmut, Eda Lortlar, Eda Ongün Balık, Elvan Karanfil, Engin İnce, Erdem Erdoğan, Erhan Gölbey, Esin Sayın Kayser, Filiz Kahraman, Fulya Demirören, Gökhan Köküşoğlu, Gökmen Küçüktaşdemir, Güneş Saraçoğlu, Hakan Asılkefeli, Hakan Urgancı, Halil Fincan, Jülal Malhatun Zalma, Kezban Şahin Taysun, Leyla Bal, Manolya Özek, Mehmet Erduğan, Melike Çerçioğlu, Namık Kuyumcu, Necmettin Tetik, Olcay Meşe, Oya Pardak, Selin Tabak, Senem Yazıcı, Şeyda Şentürk, Yeliz Pesenkurdu, Yeşim Kırlı, Zeki Hozer. Trabzon Devlet Tiyatrosu, Ben Feuerbach ve Büyük Kaçış adlı oyunları sahneleyecek Trabzon Devlet Tiyatrosu (TDT), Ben Feuerbach ve Büyük Kaçış adlı oyunları sahneleyecek. Tankerd Dorst un yazdığı, Sema Engin in Türkçe ye çevirdiği, Yurdaer Okur un yönettiği Ben Feuerbach adlı oyunda, Hakan Meriçliler, Elif Şeker Saka ve Emre Ön rol alıyor. Dekoru ve kostümleri Efter Tunç, ışığı Yüksel Aymaz, müzikleri ise Ayşe Önder e ait oyunun konusu şöyle: Feuerbach, uzun süre akıl hastanesinde yattıktan sonra tedavi olmuş mesleğine tutkun bir oyuncudur. Bu uzun aradan sonra, bir tiyatronun oyuncu seçmelerine gelir. Karşısında bir zamanlar tanıdığı ünlü rejisörü görmeyi beklerken, onun asistanı tarafından karşılanır. İlk başta yaşadığı hayal kırıklığı, bir müddet sonra izleyicisinin tüm dikkatini kendinde toplamaya çalışan oyuncunun sergilediği bir kedi fare oyununa dönüşür. Oyun, bugün ve yarın saat de, 15 Şubat Cumartesi ise saat ve de, Atapark Haluk Ongan Sahnesinde tiyatroseverlerle buluşacak. TDT ayrıca, Büyük Kaçış adlı çocuk oyununu da sahneleyecek. Harun Özer in yazıp yönettiği oyunda, Mert Hürol, Didem Özkavukçu, Nazlı Ceren Argon, Selin Usta, Burak Fındıkçı ve Nihat Bıyık rol alıyor. Dekor ve kostümleri Şirin Dağtekin, ışıkları Nihat Bahar, müziği Oktay Köseoğlu ve danslar Suat Koyun a ait oyunda, hayvanların dünyasına onların gözünden bakılıyor. Oyun, 16 Şubat Pazar saat ve de Atapark Haluk Ongan Sahnesinde çocukların beğenisine sunulacak. Trabzon Güzel Sanatlar Galerisinde, Karadeniz Teknik Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Rasim Nazirov a ait Görsel Düşüncelerim adlı resim, desen, grafik ve çizim çalışmalarını kapsayan sergi yer alıyor. Sergi, 21 Şubat a kadar sanatseverler tarafından gezilebilecek. Sanatçı Fettah Can, Trabzon da vereceği konserde sevenleriyle biraraya gelecek. Fettah Can Akustik projesi ile Türkiye turnesine devam eden Can, 16 Şubat Pazar saat da Karadeniz Teknik Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezinde organize edilecek korserde sevilen eserlerini seslendirecek.

3 11 saray BAŞKANLIK SİSTEMİ VE PARLAMENTER SİSTEM KARŞILAŞTIRMASI Saray Yüzeysel yapılan değerlendirmelerde Başkanlık sisteminde başkanın direkt halkoyuyla seçilmesi Parlamenter sisteme göre daha demokratik bir özellik olarak vurgulanır. Oysa Parlamenter sistemde de seçmen oyunu belli bir partiye verirken o partinin liderinin başbakan olması isteğini göz önünde tutmaktadır. ABD gibi iki rakip parti arasındaki siyasal farklılıkların çok sınırlı düzeyde olduğu ülkelerde Başkanlık seçimi daha çok bir propaganda ve reklam yarışı özelliği taşımakta, adayların karizmaları ve kişisel-ticari bağlantıları seçmenin tercihinde etkili olmaktadır. Oysa Parlamenter sistemde Başbakan olması istenen kişiler partilerinin siyasal çizgilerinin temsilcileri olarak yarışmakta ve ülke genelinde daha yaygın kabul gören siyasal anlayış, ideoloji halkın oyuyla iktidara taşınmaktadır. Karşılaştırmalı Politika uzmanı Juan Linz e göre Başkanlık sistemlerinde seçimlerde uygulanan çoğunluk sistemi nedeniyle sistem kutuplaşmanın yoğun olduğu toplumlarda çıkmaza kadar sürüklenebilmektedir. Oysa Parlamenter sistemde uygulanan nispi temsil ve d Hondt sistemleri gücün tek elde toplanmasındansa bölüştürülmesini sağladığı için daha sağlıklı ve demokratik bir yöntemdir. Ünlü siyaset bilimci Giovanni Sartori nin blame game (suçlama oyunu) adını verdiği Başkan-Kongre zıtlaşması sorununun olmaması için ancak Amerika da olduğu gibi rakip partilerin birbirleriyle hemen hemen aynı şeyleri söylemeleri, hedeflemeleri gerekmektedir. Oysa Parlamenter sistemde yürütme mecliste çoğunluğu bulunan, dolayısıyla yasamayı da büyük ölçüde şekillendiren parti veya partiler tarafından kurulduğu için devlet idaresi daha kolay olmakta, sistem daha zor krize girmektedir. Juan Linz e göre iki sistem arasındaki bir diğer önemli fark; Başkanlık sisteminde Başkan ın görev süresi boyunca yerini istediği sürece koruyabilmesine olanak veren düzenlemelerdir. Oysa Parlamenter sistemde mecliste hükümetin ve Başbakan ın düşürülmesi olasıdır. Ayrıca başkanlık sisteminde tüm ulusun ve devletin tek bir kişiyle -Başkanla- özdeşleşmesi demokrasi açısından olumsuz bir eğilimdir. Zira tüm yürütme erki elinde bulunan Başkan böyle bir sistemde istediği takdirde muhalif gruplara çok sert uygulamalara yönelebilir. Başkanlık sisteminde oluşabilecek bir diğer sorun partileriyle ilişkileri sınırlı düzeyde El Kaide nasıl kuruldu? olan Başkanların ülkeyi kurumsal olmayan şahsi bir şekilde yönetebilmelerine prim vermesidir. Oysa Parlamenter sistemde sivil toplum örgütleriyle bağlantılı olan partilerin tüm eksikliklerine rağmen kurumsal yapıları bulunmakta ve bu da demokrasinin kurumsallaşması ve pekişmesi açısından olumlu bir etki yapmaktadır. Bunlara karşın Jose Antonio Cheibub ve Fernando Limongi Parliamentary and Presidential Democracies Reconsidered makalelerinde Parlamenter sistemde gerekli siyasal düzenlemelerin yapılmaması (seçimlerdeki baraj sistemi) gerçek anlamıyla azınlık hükümetlerinin kurulmasına yol açmaktadır. Zira Başkanlık sisteminde oyların yarısından bir fazla oy alan partinin adayı başkan olabilirken, Parlamenter sistemde yalnızca yüzde 10 oyla bir parti tüm yasama ve yürütme gücünü tekeline alabilmektedir. Scott Mainwaring in Presidentialism, Multipartism, and Democracy makalesinde sunduğu istatistikler de Parlamenter sistemin Başkanlık sistemine göre daha başarılı olduğunu ortaya koymaktadır. Mainwaring e göre günümüzde 31 pekişmiş demokratik rejimin yalnızca dördü Başkanlık sistemiyle yönetilmektedir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan Başkanlık sistemlerinden yalnızca yüzde 22,6 sı yaşayabilirken, bu oran Parlamenter sistemlerde yüzde 60 dolaylarındadır. Zanyar Kerim Her şey bir amaç için yaratılır, El kaide Örgütü de Afganistan daki mücahitleri, SSCB yanlısı Afganistan hükümeti ve SSCB yle savaşırken, destekleme için yaratıldı. El kaide Afganistan da yaratıldığı için, niye o ülkede yaratıldığını öğrenmek için, Afganistan ın hem jeopolitik hem de demografik yapısına göz atmak lazım, coğrafi yerine baktığımızda, kuzeyden Tacikistan; Özbekistan ve Türkmenistan dan, batıdan İran dan, güneyden Pakistan dan ve doğudan Çin den çevrilmiş olduğunu görüyoruz, Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan ın halkları az çok kültür olarak Sovyetlere yakındırlar çünkü onlar eskiden Çarlık Rusya sına bağlı topraklardı ama değer ülkeler eskiden beri bağımsız devletlerdi her kesin özgün kültürü vardı. SSCB yi,1979 aralık ayında Afganistan ı işgal etmeye itti, bu olay da Müslüman dünyasından, Haçlı bir devlet tarafından, bir Müslüman devletini işgal edildiğini algılandı, Suudi Arabistan daki din adamları da Arap gençleri, Afganistan da, Sovyetlerin savaşmalarına yönelik itici hutbeler vermeye başladılar, hata camilerde Cuma namazlarında, Afganistan daki mücahitleri desteklemek için bağış olarak para toplamaya başladılar, gönüllü Arap gençleri de Pakistan ın Pilavur kentine aktılar, orada eğitim görüp, Afganistan a girerlerdi, işte bu El kaide nin kuruluşunun nüvesidir. Abdullah Azam aracıyla Arap mücahitleri Afganistan a gidiyorlar: 1941 yılında Filistin Cenin Kentinde Abdullah Azam doğdu, yerel okullarda orta eğitimini tamamlayınca, Şeriatı okumak için Mısır a gitti, orada da Ezher Üniversitesinde yüksek lisansını tamamladı, 1970 kral Abdülaziz Üniversitesi nde şeriatı okutmak için Suudi Arabistan a taşındı, Batı Şeria 1967 de düşünce, Müslüman Kardeşlerine bağlı olan Keteipül mücahitin birliklerine iltihak etti, oradan da askeri tecrübesini aldı, 1982 de, Müslüman dünyasındaki din adamları, Afganistan da cihada yönelik çağrıları üzerine Afganistan a gitti, sonra da, Arap mücahitleri ve Afganistan daki mücahitlerin aralarında bir araç oldu. Usama Bin Ladin in babası Muhammet Bin Ladin, her sene Haç mevsiminde, bütün dünyadan gelen hacıları yemeye davet ediyordu, mevsimlerden birinde, Usama Bin Ladin in iki hacıyla tanışı biri Abdullah Azam diğeri, radikal Müslümanlar örgütlerin ruhani lideri, Seyit Kutub un kardeşi Muhammet Kutub, Azam da Bin Ladini, Afganistan daki mücahitleri desteklemeye teşvik etti, 1982 de Bin Ladin bu görevi üstlenmek için Afganistan a gitti, 1984 te, Arap dünyasından gelen mücahitler karşılamak için Pişavur da Bitül Ansar diye bir kamp kurdu, eğitim kampları olmadıkları başka kamplarda eğitiliyorlardı ve Afganistan a yöneliyorlardı, 1989 da da Bin Ladin, Afganistan da savaşan Arap birlikleri bir araya getirmelerine ve onlara önderlik yapma amacıyla, El kaide diye bir kampı kurdu, işte örgütün ismi de oradan geliyor. Sihir sihirbaza oynanıyor: Afgan- Sovyet savaşı süresinde, Amerikan merkezi istihbarat ajansı CİA ayarcıyla, Suudi Arabistan mücahitleri destekliyordu, büyük liderlerden hariç, sıradan mücahitler bu desteğin detayları bilmezlerdi, savaş bitiğinde Sovyet birlikleri Afganistan dan ayırdıklarında Arap mücahitleri görevi bitti, Bin Ladin da Suudi Arabistan a döndü, ABD bu birliklerin tehlikesini fark etmeye başladılar, çünkü bunların kuruluş amaçları, gayrı Müslüman kuvvetleri, Müslüman topraklarından çıkartmaktır, işte savaş bittiğinde kısa bir aradan sonra liderler aralarında görüş ayrılığı su üstüne çıktı, mesela, Eymen Elzavahiri ve Abdullah Azam, Elzavahiri, mücahitlerin Afganistan da kalmalarını savunuyordu ama Azam onları, Siyonist askeriyle savaşmak üzere Filistin e gitmelerini savundu, bu olaylardan kısa bir süreden sonra Azam bir suikast kurbanı oluyor, faillerim kimlikleri hala belirsiz olduğuna rağmen, bütün suç parmakları İsrail e yöneliyor, çünkü ancak böyle bir görüş sunduktan sonra öldürüldü, bu olaydan sonra, mücahitler, gayrı Müslüman devletiyle savaşırken, Suudi Arabistan ve Pakistan gibi hükümetler aracılarıyla bir diğer gayrı Müslüman devleti tarafından, kandırıldıklarını algıladılar, bu yüzden Suudi Arabistan ve Pakistan hükümetlerine düşmanlıkları başladı. Bin Ladin in görüşleri Azam ın görüşlerine benziyordu, bu yüzden Pakistan istihbarat ajanlarından kendisine bir suikast komplesi var olduğuna dair bir uyarı geldi, 1989 da da Suudi Arabistan a gittiğinde, ara sırada cihatla ilgili mevzular tartıştırıyor, hata 1991 de Saddam Hüseyin, Kuveyt i işgal etmeden evvel, Saddam Hüseyin in Körfez ülkelerini işgal etme planları var, Suudi Arabistan hükümetine söyledi, Hüseyin işgal ettiğinde de, Afganistan da savaşla tecrübesi olan Arap mücahitleri toplayıp, Irak askeri Irak tan çıkartmasına, Suudi Arabistan hükümetine önerdi, Suudi Arabistan bu öneriyi ret ederek, Kuveyt ten Irak askeri çıkartmak için, ABD askerine, Suudi Arabistan da kamplaşmasına izin verdi, Bin Ladin bu olaydan öfkelenerek ABD ye ve batı güçlerine cihadı ilan etti, Suudi Arabistan hükümeti de Bin Ladin i ev hapisliğinde atarak pasaportuna el koydu de, Bin Ladin, Sudan da bazı işler tamamlama için oraya gidip geri dönecek ve kendi pasaportu geri almak için hükümette çalışan akrabalarından biri ikna etmeye başardı, Sudan a gidip bir daha dönmedi, oradan da inşaat şirketleri yönetmeye başladı, cihat operasyonları desteklemek için orada milyonlarca dolar yatırdı de Aden de Gold Mour otelinde kalan Amerikan askerine, 3 ölü 5 yaralı bırakan bir operasyon düzeltti, 1993 te de El kaide birlikleri, Somali de 3 Amerikan helikopteri düşürdü, bu sırada Bin Ladin Sudan dayken birkaç başarısız suikast operasyonuna maruz kaldı, batı güçlerine yönelik operasyonlar çoğalınca, ABD ve Suudi Arabistan hükümetleri, Bin Ladin i Sudan dan çıkartmak için Sudan a baskı yaptı, bu nedenle Sudan başkan ı Ömer Elbeşir, Bin Ladinle oturup, daha önce suikastlara maruz kaldığı için, Sudan da kendisine hoşgörüyle bakılıyor fakat Sudan hükümeti kendisine yeterli güvenlik sağlama imkanı yok zira Bin Ladin Afganistan a gitmeye karar verdi. Gizli bir şekilde Bin Ladin Celal Abat a ayrılıyor, oradan da Afganistan a gitti, Afganistan dan operasyonları yönetmeye başladı, onlardan en önemlisi, Suudi Arabistan da, Habir de Amerikan birlikleri Suudi Arabistan ulusal muhafızları hedef alarak operasyon düzeltti, bunlar da Suudi Arabistan, Bin Ladin den vatandaşlığı düşürmeye itti, 1998 da Bin Ladin ve Eymen El zavahiri, Yahudilere ve Haçlılara karşı uluslar arası İslami cihat cephesi kurdular bundan kısa bir süreden sonra El kaide birlikleri Nirubi de ve Darı selam da ABD büyük elçilikleri bombaladı, bunun üzerine de Amerikan savaş uçakları, Afganistan daki El kaide kampları hedef alıp bombalayarak karşılık verdi, ABD hükümeti, Bin Ladin i Suudi Arabistan a geri almak için Suudi Arabistan hükümet ine baskı yaptı, bunun üzerine Suudi Arabistan istihbarat müdürü Afganistan a gidip, Taliban hükümetinin başkanı mola Ömer e Bin Ladin bir terör olduğunu söyleyerek geri almasını istedi, bu da mola Ömer i kızdırdı ve istihbarat müdürü kovulmaya itti. 11 eylül 2001 tarihinde 15 El kaide nin militanı 4 yolcu uçağı kaçırarak, ABD nin iki en önemli binalarından Uluslar arası Ticaret Merkezi ne ve savunma bakanlığı Pentagona çarparak 3000 ölü ve binlerce yaralı bırakan bir operasyon tamamladılar, ABD ye El kaide den en ağır darbe sayıldı. Bu olayı da El kaide yi bitirmek ve Bin Ladin yakalamak için, bu örgüte mekan sağlanan Afganistan a 7 ekim 2001 tarihinde savaş açmaya itti. Söylentilere göre Bin Ladin oradan Pakistan a kaçıp operasyonları oradan düzeltmeye devam etti, onlardan en önemlileri 2003 te İstanbul da düzelten terör saldırıları ve 2004 te Madrid saldırıları. Bu örgütün lideri Usama Bin Ladin 2 mayıs 2011 tarihinde Pakistan da Abut Abad ta ABD özel yetiştirilen timi tarafından öldürüldüğüne rağmen hala ABD ve müttefiklerine yönelik, Eymen El zavahiri liderliğinde terör saldırıları düzeltiyor. El kaide nin Stratejileri: 1. ideolojik : Genel olarak kırsal yerlerde ve köylerde hayat basit olduğu iğin El kaide oradan insan gücü alıyor, bahis ettiğimiz yerlerde, insanlar sosyal aktiviteleri kısıtlı olduğu için, genel kültür ve görüşleri de kısıtlı olur, insanların; eğlence yerleri, spor salonları ve parkları olmadıkları için, toplanabilecekleri tek yer camilerdir, İslam dini, yahudileri ve haçlıları Müslüman toprakları işgal ettiklerinde, katletmeleri meşrulaştırdığı için, sürekli camilerde toplanan geçlerin din adamları tarafından ikna etmeleri kolaylaştırıyor, cihatta ölürlerse şehit sayılıp mekanı cennet olur İslam dini de, cenneti, bu gençler vasıf ettiklerinde, huriyiler ( güzel kadınlar ) ve şaraptan nehirleri var olan bir yer vasıf ediyorlar. Yani yukarıda bahis ettiğimiz yerlerin halkı özellikle de gençler bu hayattan kurtulması için cihada katılıp şehit düşmesidir. Yapılan bir istatistiğe göre El kaide nin elmanlar %90 nı yukarıda zikrettiğimiz yerlerin halklarındandır. Genel olarak El kaide ye katılanlar, yaşmalarına bir neden görmeyen insanlardır, toplumda kendisi zayıf olduğunu hissedenler, toplumdan dışlanmış olanlar. 2.Askeri: Afganistan da Tora Bora da, Bin Ladin le röportaj yapan ilk gazeteci, Bin Ladin dedi ki, Somali de iki ABD nin helikopteri düşürdüğümüz operasyona pişman oldum çünkü o operasyondan sonra, ABD Somali den güçleri çekmek zorunda kaldı ve onlara hedef alınacak bir şey kalmadı dedi. Yani El kaide nin stratejisi, Müslüman ülkelerinde Batılı hedefleri vurup, onları Müslüman ülkelerine gelmeleri sağladıktan sonra, onları öldürmektir. Hata bazı kaynaklara göre El kaide 11 Eylül operasyonu planlarken liderler aralarında ayrışma olmuştur, operasyonu desteklemeyenler, öyle bir operasyondan sonra ABD yi bir Müslüman ülkesini işgal etmek zorunda bırakınca çok kan akacağını söylediler. BM Güvenlik Kurulu 2001 de El-Kaide yi dünyanın en korkunç terör örgütü olarak kabul etti.

4 saray 12 Tuzhurmatu kadınları ve medya çalışmaları 2003 ten sonra Irak - Türkiye Ekonomik İlişkileri Dr. Abdülselam Mecit Şakir Irak a 2003 yılında yapılan askeri müdahaleden sonra, Türkiye ile Irak arasındaki ekonomik ve ticari ilişkiler yeniden artış dönemine girmiştir. Bunda, Irak a uygulanan ekonomik ambargonun tamamen kaldırılması ile Irak ın ekonomi dahil yeniden yapılanmaya başlaması etkili olmuştur. Bir yandan Türkiyenin Irak a ihracatı artarken, diğer yandan Türk müteahhitleri tekrar Irak pazarına girmişlerdir. Ancak, bu dönemde Irak ta yaşanan yaygın şiddet ve terör olayları, Türkiye ile Irak arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin Şekre Mecit Sözlü, yazılı, basılı ve görsel türleriyle medya iktidarla halk arasında köprü vazifesi görür. Medya ayrıca halka bilgi aktarır. Genellikle medya meşakkatli bir meslektir. Aslında bu meslekte çalışanlar tarihi bir görev üstleniyorlar. Çünkü olup bitenleri halka aktarmak ve onları aydınlatmak çok önemlidir. Biz Tuzhurmatu kadınları olarak diğer bölgelerin kadınları gibi bu meslekte çalışmalıyız. Ancak işe meşakkatli ve yorucu olduğu için yanaşmıyoruz. Medyayı erkek mesleği olarak görüyoruz. Bunda da haksız değiliz. Çünkü eğer bir bayan gazeteci mahkemelik olursa belki bir erkek gazeteci kadar kendini savunabilmez. Ancak yine de kendimizi medyadan uzak tutmamalıyız ve bu mesleğe erkeklerle omuz omuza vererek girmeliyiz. Gerici toplumun elimizi bağladığı zincirleri kırmalıyız. Kendimizi geliştirerek ata-erkil sistemi ile karşı karşıya kalan ve ikinci sınıf muamelesi gören kadınlara hizmet etmeliyiz ve haklarını sağlamalıyız. Liseden mezun olan kızlarımız tercihlerini yaparken iletişim fakültesini bunun dışında tutuyorlar. Çünkü bunlar ileride mezun olurken iş bulma kaygısına düşmesinler diye diğer fakülteleri tercih ediyorlar. Ben kendim de hukuk fakültesi mezunuyum. Ancak bu işe atıldım ve kızların da atılmasını istiyorum. Bu işi zor görmesinler. Medyada çalışmak kutsaldır. Zaten bölge yönetimi iletişim ve medya eğitimi veren bir takım üniversite ve enstitüyü hizmetimize sunmuş. Bu üniversite ve enstitülerin kapısı kız ve erkek talebelere açıktır Türkmen Basın günü yıldönümünde sergi açılacak 103. Türkmen Basın Günü yapılacak törenlerle kutlanacak. Bu kapsamda 22 Şubat 2014 günü bir sergi açılacak. Türkmenevi Salonu nda düzenlenecek sergide Türkmen basınından örnekler ziyaretçilerin beğenisine sunulacak. Türkmen Kültür ve Sanat Genel Müdürü Geylan Altıparmak, 103. Türkmen Basın Günü nedeniyle 22 Şubat 2014 günü bir sergi açacaklarını söyledi. Saray a konuşan Altıparmak Türkmen daha fazla gelişmesini engelleyen bir faktör olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, yakın zamana kadar Türk müteahhitlerinin Irak taki faaliyetleri büyük ölçüde nispeten daha güvenli olan Irak ın Kürdistan bölgesi ile sınırlı kalmış, Irak ın geri kalan kısmı ile ticaret de Kürdistan bölgesi üzerinden gerçekleştirilmiştir yılı sonundan itibaren ise Irak taki güvenlik durumunun giderek iyileşmesi üzerine, Türk müteahhitleri Irak ın diğer bölgelerinde de iş almaya başlamışlardır. Türk müteahhitleri yılları arasında Irak ta toplam 7,5 milyar ABD doları değerinde 495 proje gerçekleştirmişlerdir. Yıllık bazda üstlenilen iş miktarı 2003 te 242 milyon ABD dolarından 2009 da 1,3 milyar ABD dolarına yükselmiştir. Türk firmaları, yeniden yapılanma sürecindeki Irak ta çeşitli konut projelerinden askeri tesislere, yol, köprü, baraj gibi altyapı projelerinden okul, hastane gibi sosyal tesislere pek çok alanda faaliyet göstermektedirler yılında ikili ticaret hacmi 7 milyar ABD doları seviyesini aşmıştır. Edebiyatçı ve Yazarlar Birliği ile yardımlaşarak Türkmenevi Salonu nda bir tören düzenleyeceklerini söyledi. Yetkili törene katılan 3 Türkmen parti yetkilisinin birer konuşma yaparak Türkmen gündemi ile ilgili görüşlerini dile getireceklerini de kaydetti. Türkmen Kültür ve Sanat Genel Müdürü Geylan Altıparmak sergi ve ardından düzenlenecek törene Türkmen parlamenterlerini ve misafirleri davet edeceklerini belirtti. İhraç edilen mallardan birçoğu Irak ta müteahhitlik projesi üstlenen Türk firmaları malzeme, makine ve inşaat ürünleri, temel gıda ve temizlik maddeleri ile elektrik ve elektronik ürünlerdir. Buna karşılık, Irak tan Türkiye ye ithal edilen malların tamamına yakını ham petrol ve fuel oilden oluşmaktadır. Irak ın zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip olması nedeniyle, Türkiye ile Irak arasında özellikle enerji alanında büyük bir işbirliği potansiyeli mevcuttur. Sayın Başbakan Recep Teyyip Erdoğan 10 Temmuz 2008 tarihinde Irak ı ziyaretleri sırasında, Sayın Başbakanımız Nuri El Maliki tarafından Türkiye Cumhuriyeti ile Irak Cumhuriyeti Hükümetleri Arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Kurulmasına İlişkin Ortak Siyasi Bildirge imzalanmıştır. Konsey e iki ülke Başbakanları başkanlık etmekte olup, iki ülkenin Dışişleri, Enerji, Ticaret, Tarım, Ulaştırma, Yatırımlar, Güvenlik ve Su konularından sorumlu Bakanları Konsey in üyelerini oluşturmaktadır. Türkiye-Irak Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi nin Başbakanlar düzeyindeki ilk toplantısı ise 15 Ekim 2009 tarihinde Bağdat ta gerçekleşmiştir. Bu vesileyle iki ülke arasında, ulaştırma, sağlık, dış ticaret, bayındırlık ve iskan ile tarım ve hayvancılık konularında çeşitli işbirliği mekanizmaları öngören toplam 36 mutabakat zaptı ve çalışma protokolü imzalanmıştır. 23 Mart 2009 tarihinde Bağdat ta Türkiye ile Irak arasındaki ekonomik ilişkilerin çerçevesini belirleyecek ve Irak la imzalanması planlanan Serbest Ticaret Anlaşması nın altyapısını oluşturacak Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması imzalanmıştır. Anlaşma ekonomik ve ticari ilişkilerin yanı sıra, madencilik, yatırım, turizm, ulaştırma, gümrük, enerji, müteahhitlik, su, sanayi ve bilim-teknoloji alanlarında işbirliği konularını kapsamaktadır. Anlaşmanın onay işlemleri her iki ülke açısından devam etmektedir. Irak la Serbest Ticaret Anlaşması nın yanısıra Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması ve Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması imzalanması öngörülmektedir. Tek tarafsız Türkmen gazetesi Saray kurumsallaşıyor Saray Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İmat Rifat, Fransa nın Le Monde Gazetesi ne verdiği demeçte, Türkçe ve Kürtçe 15 günde bir çıkan Saray ın tek tarafsız Türkmen gazetesi olduğunu söyledi. Saray ın beş yıldan beri devam ettiğini ifade eden Rifat, bir medya aracı olarak gazetenin kurumsallaşmaya başladığını kaydetti. Saray Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İmat Rifat, Fransa nın Le Monde Gazetesi ne verdiği demeçte, Türkçe ve Kürtçe 15 günde bir çıkan Saray ın beş yıldan beri devam ettiğini ve gazete kadrosu olarak ekonomi ve kültür içerikli Hilal adında bir gazeteyi de çıkarmaya başladıklarına dikkat çekti. Başka gazeteler çıkarmak için teklifler de aldıklarını dile getiren Rifat, Erbil Türkmenleri bir basın kuruluşuna ihtiyaç duyuyorlardı. Dolayısıyla Saray ı Erbil de tarafsız bir basın kuruluşu haline getirmeye çalışıyoruz. Türkmen eserlerini basmak için böyle bir kuruluşa ihtiyaç vardır. Bu yöndeki çalışmalarımız devam ediyor diye Hayata dair Erbil in eski mahallelerine sahip çıkalım Berivan Serhenk Erbil in merkezinde birkaç eski mahalle var. Bu mahallelerin tarihi, şehrin tarihi kadar eskidir. Şehrin asil sakinlerinin çoğu burada yetişmiştir. Dolayısıyla bu mahalleler manevi ve kültürel bir değere sahiptir. Erbil her gün büyüyor, gelişiyor ve genişliyor. Tabi ki buna diyeceğimiz yok. Ancak bu demek değildir ki eski mahalleler ihmal edilsin. Bunlar aslına uygun şekilde tamir edilerek korunmalıdır. Çünkü tarih burada. Dolayısıyla tarihimize sahip çıkmalıyız. Bu eski mahallelerden Araplar, Tacil ve Hanaka sakinlerinden boşaltıldı. Bunlara tazminat ödendi. Ancak bu mahallelerin akıbeti henüz belli değil. Hükümet en yakın zamanda buraları tamir ve restore etmelidir. Bu meseleye gereken ilgiyi göstermelidir. Boşaltılan mahalleler araba parkına dönüştürüldü. Burada pislik had boyutta. Her gelen çöpünü buraya atıyor. Kimileri ise ihtiyaçlarını burada gideriyor. Bu da bölgedeki evlere büyük bir zarar veriyor. Çünkü yıkılma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Mahalleler restore edilerek girişte mahallelerin adı üzerinde yazılan levhalar asılsın. Turistlik ve kültürel tesisler inşa edilerek turistlere cazibe bir merkez haline getirilsin. Erbil de faaliyet gösteren yabancı ülke konsolosluklarına yerler ayrılarak kültürel faaliyet yapmaları sağlansın. Sokaklara burada yaşamış ünlü simaların isimleri verilsin. Bunların fotoğrafları buralara asılsın.

5 13 saray Basra dilencilerin istilasına uğradı Saray Basra da dilencilik yapan bazı şahıslar insanların duygularını istismar etmek için görme engelli veya konuşma engelli çocukları kullanıyorlar. Bu dilencilerin sık sık yer değiştirdikleri de gözleniyor. Mesela bazı günler çarşıyı mesken tutarken başka bir gün köprülerde diğer günlerde ise ibadethanelerde dilencilik yapıyorlar. Hüseyin Cabır adlı dilenci, ibadethaneler yakınında yer bulmanın zor olduğunu söyledi. Kırk yaşlarındaki Cabır siyah çarşaf giyen bazı dilencilerin cami ve hüseyniyeler yakınında işgal ettikleri yerleri diğerlerine kaptırmak istemediklerini belirtti. Basra Aşiretler Konseyi Başkanı Şeyh Hüseyin Almi, kentte yayılan dilenciliğin ekonomik ve sosyal boyutlarına dikkat çekti. Dilencilerin kentin görüntüsünü bozduklarını ifade eden Almi, dilenci sayısında görünen artışın hayret verici olduğunu kaydetti. Ekonomi uzmanları, yoksulluk oranının petrol zengini Basra da %33 ü bulduğunu söyledi. Bir taktik olarak bazı kadın dilenciler yoksul ailelerden çocuk alarak ilaçla uyutuyorlar. Bunları caddelerde yarı çıplak uyutarak insanların duygularını istismar ediyorlar. Irak İnsan Hakları Cemiyeti Müdürü Sami Tuman, dilencilik vakalarının 2003 yılından sonra arttığına dikkat çekti. Dilencilikle mücadele yasasının olmadığını ifade eden Tuman, Bazıları dilenciliği adet edinmişler Adının açıklanmasını istemeyen Basra polis müdürlüğünden bir subay, son yıllarda dilenci şebekesinin ortaya çıktığını söyledi. Subay şebeke üyelerinin sokak sokak dolaşarak evlerin kapısını çaldıklarını ve bu konuda birbirlerine bilgi verdiklerini kaydetti. Hamit Fazıl adında bir dilenci, kendilerine iyi bir yaşam koşulunun temin edilmesi durumunda dilencilikten vazgeçeceklerini söyledi. Fazıl şerefimizle yaşamak istiyoruz Bazıları ise yeni bir taktik bulmuşlar. Bu utangaç dilenciler Allah rızası için 1000 dinar taksi parası verin diyerek para toplamaya çalışıyorlar. Bazıları da eski bir taktiği sahneye koymuşlar. Bunlar çocukları caddeye sürerek kırmızı ışıkta dilenmelerini sağlıyorlar veya ellerine bir fırça vererek otomobil camlarını sildiriyorlar. Ülkedeki mezhep çatışması dilencilere ilham oluyor. Bazı dilenciler terör kurbanı olduklarını ve ailelerini kaybettiklerini iddia ederek dileniyorlar. Sokak sokal dolaşıp gıda maddeleri toplayan dilenciler de var. Bunlar en çok şeker ve yağ dileniyorlar. Bunlara gıda karnesi dilencileri deniliyor. Petrol zengini Basra nın hali budur. Tesbih tutukusu İslâm âleminde tesbih, Allāhın Esmaü-l Hüsnâsını yâni Güzel İsimlerini ibâdet amacıyla ve belirli bir sayıda zikretmek için kullanılan ve hemen hemen her sofu müslümanın cebinde taşıdığı pratik bir araçtır. Aynı boyutları ve aynı şekli haiz 33, 99, 500 ya da 1000 adet dânenin (tânenin), en basit hâliyle, iki ucu biribirine düğümlü bir ipe dizilmesinden oluşur. 500lük ve 1000lik tesbihler, eskiden tekkelerde ve daha çok toplu zikirlerde kullanılırdı. Namazda çektiğimiz, dualarımızın sayısını tuttuğumuz tesbihler, aslına uygun yapılırsa birer sanat eseri. Bu, tarihte de böyleymiş, günümüzde de böyle Tesbih tutkusu bizde çok yaygındır. Bunun bizde uzun bir tarihi vardır. Bizde tesbih tesbihat için çekilir. Gençler ise stres atmak için çevirirler. Tespih günümüzde takı olarak da, can sıkıntısını gidermek için de kullanılmaktadır. Tesbih fiyatı türlerine göre değişir. Kürdistan bölgesinde bazı vatandaşlar tesbih edinmenin gerekli olmadığını düşünüyorlar. İşi gücü olmayanların tesbih çektiğini düşünen bu vatandaşlar, ancak buna rağmen tesbih çeken gençlere de rastlamak mümkün. Tesbih fiyatı el yakıyor Saman Nasraddin adlı vatandaş elinde taşıdığı bıttımdan yapılan tesbihin fiyatının 75 dinar olduğunu söyledi. Bazıları yanlarında sürekli olarak tesbih bulunduruyorlar ve yanlarında tesbih olduğu sürece kendilerini yanlız hissetmiyorlar. Saman Nasraddin kaliteli tesbihi kalitesiz tesbihten ayırabiliyor. Sattığı tesbih fiyatlarının ucuz olduğunu ifade eden Nasraddin bir milyon dinara satılan tesbih var Enstitü talebesi Hüner Kerim, tesbih taşımanın hiçbir yararı olmadığını söyledi. Bazılarının saatlerce tesbih çektiklerini ifade eden Kerim, bunun yerine bir iş başarsalar daha iyi olur. Uzun saat tesbih çekmek istemem Tesbih koleksiyoneri Hamit adlı orta yaşlı adam evde tesbih koleksiyonu yaptığını söyledi. Ancak elinde hiçbir zaman tesbih taşımayan Hamit, kendisi gibi birçok kişinin evlerinde tesbih koleksiyonu yaptıklarını söyledi. Bazıları zikir etmek bazıları ise hava atmak için tesbih çektiklerini ifade eden Hamit, bazıları pahalı tesbihleri hava atmak için alıyorlar Siyasi bir simge olarak tesbih Seksenli yıllarda uzun tesbih çekmek bir moda haline gelmişti. Ancak buna şüpheyle bakan eski rejim, uzun tesbih çeken gençleri gizli teşkilat olduklarını bahane ederek hapse atıyordu. Bu konuda Saray a konuşan Cebbar Kadir, O yıllarda gençleri rejim adamı olup olmadıklarını çektikleri tesbihten fark ederdik. Bazıları rejimin adamı olmadıklarını göstermek için uzun tesbih taşırdı Tesbihlerle bir ömür Tesbih satıcısı Hıdır amca elindeki bıttımdan yapılmış tesbihleri kurduğu tezgah üzerinde satmaya çalışıyor. Tesbih yapılışı hakkında bilgi veren Hıdır amca, gençken dağa çıkar bıttım ağacı dikerdik. Yetiştiği zaman ağaçtan ailece tesbih yapardık. O zamandan beri tesbihçilik benim mesleğim oldu. Tesbihin fiyatı rengine ve tanelerine göre değişir. Çoğu tesbihler 101 tanedir. En kıymetli tesbih, namazlardan sonra çekilen Sübhanallah, Elhamdülillah ve Allahü ekber dir

6 saray 14 Türkmen Parlamenter Aydın Maruf: Bir Türkmen e bizden habersiz Balkon Duruşumuz bakanlık verilirse muhalefet oluruz Saray-Röportaj ITC Siyasi Büro Üyesi ve parlamenter Aydın Maruf, bölgede hükümetin henüz kurulmamış olmasını KDP, KYB ve Goran ın tavrına bağladı. Saray a röportaj veren Maruf, Bir Türkmen e bizden habersiz bakanlık verilirse muhalefet oluruz Saray:Bölge hükümetinin henüz kurulmamış olması sebepleri sizce ne olabilir? A.Maruf: Biz bu durumu tasvip etmiyoruz. Bölgede hem yasal hem de ekonomik anlamda bir boşluk söz konusudur. Bu hükümetin eski hükümetten farkı var. Çünkü muhalefet de bu defa hükümete katılmak istiyor. Bunun için de zaman lazım. Ancak gecikmenin ana nedeni KDP, KYB ve Goran dır. Biz Türkmenler hiçbir zaman engel olmadık ve hükümetin geç kurulmasına sebebiyet vermedik. Saray:Yeni kabinede sizden olmayan bir Türkmen bakan yapılırsa veya böyle bir şey sizden habersiz gerçekleşirse tavrınız ne olacak? A.Maruf: Biz 4 listeyi temsil eden 5 milletvekili olup parlamentoda Türkmenleri temsil ediyoruz. Bizim dışımızda gelişen hiçbir şeye evet diyemeyiz. Bizden habersiz birisini bakan yaparlarsa muhalefet oluruz. Bir diğer şikayetim, KDP diğer taraflarla 3 defa görüşürken biz ve Hıristiyanlarla sadece bir kez görüştü. Bu şunu gösteriyor ki bize önem vermiyor. Türkmenlerin muhatabı bizleriz. Bizimle temas içinde olması gerekir. Saray: Türkmen Erbil Listesi, ITC Listesi ve Değişim ve Yenileme Listesi arasında bir yakınlaşma görüyoruz. Bu yakınlaşma, bu listeler arasında tek bir Türkmen grubunun kurulmasının habercisi mi? A.Maruf: Üç liste olarak aramızdaki ilişkiler çok iyi. Toplantılara birlikte katılıyoruz. Umarım diğer listeler de bize katılır. Biz toplantılarda Türkmenleri temsil edip haklarını savunuyoruz. Umarım ileride dört Türkmen liste bir araya gelip tek bir grup çatısı altında toplanırlar. Bundan daha önemlisi eğer beraber hareket edersek ağırlığımızı hissettireceğiz. Şimdi 4 liste olarak yıllardır sıkıntı yaşayan Türkmen okul ve Türkmen eğitim sorunlarını çözmeye çalışıyoruz. Türkmen parlamenterler Türkmen okullarındaki mevcut durumun iyileştirilmesine çalışıyor Üç Türkmen milletvekilinin Kürdistan bölgesi eğitim bakanını ziyaret etmesi, ardından Türkmen eğitimi ile ilgili bir seminerin organize edilmesi Türkmen okullarındaki durumu bir daha gündeme getirdi. Türkmen milletvekilleri Aydın Maruf, Macit Bezirgan ve Muhammet İlhanlı, mevcut Şubat ayının başında ziyaret ettikleri bölge eğitim bakanı ile Türkmen okullarındaki sıkıntıları giderme yollarını araştırdılar. Ardından 8 Şubat günü Türkmen okul müfettişlerinin katılımıyla bir seminer düzenlendi. Eğitim bakanına ziyaretlerini değerlendiren Türkmen vekil Muhammet İlhanlı, Türkmen okullarındaki sorunlara dikkat çekti. Parlamentoda grubu bulunan Türkmen Değişim ve Yenileme Fraksiyonu Başkanı Muhammet İlhanlı, bu sorunların bu eğitim yılında daha da arttığını söyledi. İlhanlı: Öğretim açığı var, servis araç sorunu var, binalar eski Saray a konuşan İlhanlı, bu sorunları eğitim bakanıyla görüştüklerini kaydetti. Türkmen parlamenter, eğitim bakanının sorunları çözeceklerine söz verdiğini belirtti. İlhanlı düzenledikleri seminerde öne çıkan önerileri ve çözüm yollarını eğitim bakanı ile paylaşacaklarını kaydetti. Türkmen Erbil Fraksiyonu Başkanı Macit Bezirgan Türkmen okullarındaki sıkıntılara çözüm bulmak maksadıyla ilk adım olarak eğitim bakanını ziyaret ettiklerini söyledi. Saray a konuşan Bezirgan, kendilerini sıcak karşılayan eğitim bakanının bölgenin ikinci ana unsuru olan Türkmenlere ait okulların devam etmesi önemine temas ettiğini belirtti. Türkmen vekil Bezirgan a göre eğitim bakanına gitmeden önce Türkmen okulları ziyaret edilerek buradaki sorunları tespit etmeleri gerekirdi. Bezirgan: Okul binalarımız eski, servis araç sorunu var, fizik, kimya, biyoloji derslerinde öğretmen açığı var. Seminerde müdürlerden okullarımızdaki sorunlar hakkında bilgi almak istiyoruz. Seminerden sonra başka adımlarımız da olacak, belki okullarımızı ziyaret edeceğiz Sorunların çözümlenmesi için bu gibi seminer ve toplantıların etkili olduğunu savunan Türkmen vekil, sorunlar çok fazla büyük sorunlar değil Seminere katılan Türkmen milletvekilleri Cevdet Neccar, Macit Bezirgan, Muhammet İlhanlı ve Aydın Maruf, müdür ve müfettişleri dinleyerek sorunları dikkate alacaklarını bildirdiler. Türkmen Oğuzhan Lisesi Müdürü Sabah Salih Benna, bina sıkıntımız var, müfredat eksikliği var, öğretmen açığı var Okullarını tamir edebilmek için ellerinde bir bütçenin olmamasını şikayet eden Benna servis ağının olmaması nedeniyle çok sayıda öğrencinin başka okullara nakillerini talep ettiklerini söyledi. Türkmeneli İlkokulu Müdürü Yusuf Ahmet, her yıl öğrenciler için servis aracı temin edilirdi. Bu yıl temin edilmediği için 20 öğrenci başka okullara nakillerini talep ettiler. Aileler çocuklarına taksi ücreti ödeyecek durumda değiller Seminerde konum olarak Türkmen okulların birbirine yakın olması önerildi. Ancak bu öneriye karşı çıkan öğretmen Yusuf, okulların birbirine yakın olması halinde öğrencilerin taşınmasında soruna yol açacağını söyledi. Laboratuarın ve deponun olmaması ve kitapların siyas beyaz olarak basılması bu okulların karşılaştığı diğer sorunlardır. Saray ın yaptığı bir araştırmada servis araçlarının olmaması nedeniyle Kürt okullarına geçen Türkmen öğrenci sayısı 300 ün üzerinde. Dr. Soran Selahaddin Şükür Bu sayıdaki yazımda 1990 yılının başlarında şahit olduğum tarihi bir anı sizinle paylaşıp, değerlendirmesini yapmak istiyorum. Mart 1990 yılında Kürdistan bölgesinde gerçekleştirilen ayaklanma ile birlikte siyasi iktidar Baas rejimininden Kürdistan Cephesine geçmiştir. Yeni oluşan Kürt iktidarının bölgede yaşayan diğer etnik ve dini gruplara karşı tutumu, o dönem en çok merak edilen hususlardan birisi olmuştur. Uzun yıllar dağlarda mücadele veren Kürtler ve bu bağlamda verdikleri ağır kayıpların etkisiyle, bölgede daha sert ve tekçi politikalar uygulayacağı endişesi hakimdi. Ayaklanma sonrası yaşanan süreç bu endişelerin yersiz olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Beklenenin aksine Kürt iktidarı olgun hareket ederek daha kucaklayıcı politik çizgide olduğunu gösteriyordu. Bu bağlamda, Kürdistan Cephesi adına Sn. Mesut Barzani ile Sn. Celal Talabani, Kürdistan Bölgesinin farklı il ve ilçelerinde düzenledikleri mitinglerde; kardeşçe, barış içinde ve birlikte yaşam konusuna vurgu yapmaktaydılar. Bu mitinglerden birisi de Sn. Talabani tarafından Erbil de, bugünkü valilik binasının balkonu önünde toplanan binlerce vatandaşa hitaben yapılmıştır. Yapılan konuşmada, Kürdistan Cephesinin; bölgede Kürtler dışında yaşayan Türkmen, Hıristiyan ve azınlıklar ile ilgili tutumuna ışık tutan kısmıydı. Talabani nin konuşmasında; insan hakları, demokrasi, eşit yurttaşlık, kader birliği ve birlikte yaşama arzusu önplana çıkan başlıklardı. Sanırım bu samimi açıklamalar geleceğe doğru endişelerimizi bir nebze olsun daha olumlu bir bakış açısına dönüştürmeye yetmiştir. Dönemin yeni Kürt İktidarı tarafından yapılan bu açıklamalar ellbette çok önemliydi, ama o gün benim için daha önemli olan olay, Türkmen bir şahsiyetin valilik balkonunda Kürdistan Cephesi yetkililerinin arasında bulunmasıydı. Sn. Talabani Türkmenler ile ilgili konuştuğu sıralarda «şimdi de söz hakkını aramızda bulunan Türkmen Kardeşlik Ocağı Erbil Şubesi Başkanı değerli kardeşim Sanan Beye vermek istiyorum» demişti. Sessiz bir bekleyişin ardından Sn. Kardeşlik Ocağı Başkanı Türkmence konuşmasına şöyle başlamıştır; «Bu kalabalık topluluk arasında Türkmence bilmeyen çok sayıda Kürt kardeşim oluğundan konuşmalarım herkesçe anlaşılması hedefi ile aziz Türkmen halkımıdan izin ile konuşmama Kürtçe devam edeceğim». Bu girişin ardından binlerce Kürt vatandaşı bir Türkmen liderini uzunca ve hararetli bir şekilde alkışladığına şahit oldum ve bu durum beni fazlasıyla mutlu etmiştir. Bu genel siyasi görüntüden şu üç önemli tesbiti ön plana çıkartabiliriz. İlki, Erbil de düzenlenen ilk mitinge Kardeşlik Ocağı dönem Başkanının konuşmacı olarak davet edilmesi, Kürt iktidarının Türkmenleri ciddi bir ortak olarak gördüğünün bir yansıması olarak değerlendirilebilir. İkincisi ise, biz Türkmenlerin, Türkmen ve Kürt kardeşliğini pekiştiren ve iki tarafın hassasiyetlerini riayet eden politik duruşumuzdur. Üçüncüsü ve en önemlisi de, Kürt kamuoyunun Türkmenlere karşı var olan olumlu ve sıcak yaklaşımı. Binlerce Kürt kardeşimizin sıcak bir şekilde bir Türkmen liderini alkışlaması başka türlü değerlendirilmesi mümkün değildir. Baskıdan uzak bağımsız bu duruşumuzun üstüne koyarak daha güçlü bir şekilde devam ettirme şansımız vardı, ancak biz bu fırsatı doğru bir şekilde değerlendirmedik. Siyasi karar mekanizmalarımız, Türkmen Kardeşilk Oçağ ından Irak Milli Türkmen Partisine geçmesi bu olumsuz gidişin temel sebebi olarak gösterilebilir. Dönemin Irak Milli Türkmen Partisinin üst yönetiminin tamamı Baas rejiminin baskısından Türkiye ye sığınan çok değereli dava adamlarımzdan oluşmaktaydı. Uzun yıllar yurt dışında bölge şartlarından uzak yaşayan bu kadro, bölge siyasi atmosferine yabancı kalarak, tüm iyi niyetlerine rağmen uygun ve kalıcı stratejiler yaratamadılar. Balkon duruşumuza dönmek pekala mümkün, nitekim de dönüyoruz, ancak 20 yıl gecikmeli bir rotarın ağır faturasını ödeyerek bu dönüşü gerçekleştirmekteyiz.

7 15 saray Partiler yeni hükümette hangi görevlere talip Kürdistan bölgesindeki siyasi partiler yeni hükümette parlamentoda sahip oldukları sandalye sayısına göre temsil edilmek istiyor. Bu partiler arasında Türkmen ve Hıristiyan partileri de bulunuyor. Bu iki toplum yeni hükümette fazla görevler almak istiyor. Saray ın elde ettiği bilgilere göre; Türkmenler Sanayi ve Ticaret Bakanlığı nın yanında Türkmen işlerinden sorumlu bakanlığı talep ederken, Hıristiyanlar Ulaştırma Bakanlığı ve Hıristiyan işlerinden sorumlu bir bakanlık kurulmasını istiyorlar. Bölgenin ikinci parti konumundaki Goran Hareketi başbakan yardımcılığı, içişleri ve maliye bakanlıklarını istiyor. Ancak Goran parlamento başkanlığını ve içişleri bakanlığını alması halinde başbakan yardımcılığını KYB ye bırakabilir. Adının açıklanmasını istemeyen KYB li bir yetkili, bölgenin üçüncü gücü olarak başbakan yardımcılığı ve Kürdistan bölge başkan yardımcılığının yanında peşmerge ve şehitler bakanlıklarını alacağını söyledi. Bölgenin dördüncü gücü olan Kürdistan İslami Hareketi İmar, Eğitim, Yüksek Eğitim, Tarım ve Planlama bakanlıkların üçüne talip. Parti bunun yanında parlamento sekreterliği ve parlamento başkan yardımcılığını da talep ediyor. Ancak bu konuda KDP ile herhangi bir uzlaşma sağlanmış değil. Kaynaklar İslami Cemaat e bir bakanlık verileceğini ifade ediyor. Türkmen ve Hıristiyanlar hükümetteki temsil oranlarının arttırılmasını istiyorlar. Geçen sayıda Saray a konuşan Türkmen yetkililer Türkmen işlerinden sorumlu bakanlık adında yeni bir bakanlığın ihdas edilmesini talep etmişlerdi. Bölgede kilit görevlerin yanında 300 kadar idari görev de var Bölgenin 3 muhalefet partisi, kilit görevlerin yanında yeni hükümette idari görevlere de sahip olmak istiyor. Bu 300 idari görevler arasında insan hakları, çevre ve yolsuzlukla mücadele daireleri, bölge hükümeti dış temsilciliği, bakan vekilleri, kaymakam ve nahiye müdürleri de var. Bölgenin 3 muhalefet partisi, kilit görevlerin yanında yeni hükümette idari görevlere de sahip olmak istiyor. Goran yetkilisi Cemal Muhammet, hükümetteki mevcut tüm görevler için müzakere yapacaklarını söyledi. Goran Hareketi nin bilgisine göre; Kürdistan bölge hükümeti yapılanmasında 300 kadar idari görev bulunuyor. Muhalefet bu görevlere sahip olabilmek için çalışacak. Kürdistan İslam Cemaati Siyasi Büro Üyesi ve Sözcüsü Muhammet Hekim, Bölgenin 3 muhalefet partisi olarak 300 idari görevden pay almak istiyoruz Saray a konuşan Hekim, bunun bir hak olduğunu söyledi. Muhalefet olarak hükümete sahip oldukları ağırlığa göre katılmak istediklerini dile getiren yetkili, ilçe ve nahiyelerde temsilcilerimiz olsun istiyoruz. istediklerini söyledi. Hükümetin henüz kurulmamış olması gazetecileri kaygılandırıyor 8. Kürdistan bölge hükümetinin henüz kurulmamış olması toplumu olumsuz etkiliyor. Hükümetin kurulmamasından bölgedeki 5 parti sorumlu tutuluyor. Kürdistan bölge parlamento seçimleri üzerinden 5 ay geçse de henüz hükümet kurulamadı. Bu durum halkın diğer kesimleri gibi gazetecileri de kaygılandırıyor. Gazeteci Hajar Enver, hükümetin bugüne kadar kurulmamış olmasının halkı olumsuz etkilediğini söyledi. Enver bundan bölgedeki etkili partileri suçladı. Gazeteci Enver bölge hükümetinin henüz kurulmamış olması sadece piyasayı etkilemiyor sosyal sorunlara da neden oluyor. Mesela her yerde kavga oluyor ve insan öldürmeleri çoğalıyor. Bunun devam etmesi durumunda bölgenin istikrarı bozulur Bundan en başta iktidar partisinin sorumlu olduğunu ifade eden gazeteci, seçim galibinin ilk görevi hükümeti kurmak olmalıydı diye Gazeteci Said Abdullah bölge hükümetinin henüz kurulmamış olması siyasi, ekonomik ve sosyal bir boşluğa yol açtığını söyledi. Vatandaşların da bu durumdan etkilendiklerini dile getiren Abdullah, piyasada durgunluk hakim. Toplumda bir endişe var Abdullah Geniş katılımlı bir hükümet kurmak zaman alır, ancak bu kadarı da fazla. Çünkü seçim yapılalı neredeyse 5 ay oldu ve ortada hükümet yok diye Gazeteci Ferhat Dolamari hükümetin kurulmamasından bölgedeki 5 partiyi sorumlu tuttu. Hükümetin kurulmamasından seçimde iyi bir oy almayan ilk başta KYB sorumludur diyen Dolamari, bir önceki hükümette KDP ve KYB bakanlıkları aralarında yarı yarıya paylaşıyordu. Ancak bu defa böyle olmayacak. Çünkü hükümet 5 taraftan teşkil edilecek. Bu da soun demektir ve kimse taleplerinden vazgeçmek istemiyor Gazeteci Dolamari, Hükümetin kurulmaması piyasayı etkiliyor. Memur maaşlarının ödenmemesi enflasyona yol açıyor diye

8 Aydın Maruf: Bizden habersiz Türkmenlere bakanlık verilmesin 14 Saray ın bilgilerine göre 300 Türkmen öğrenci Kürt okullarına geçmiş 14 Fazıl Mirani tarih belirledi Tuzhurmatu da medyacı kadınlar... s13 sorun yaşıyor Muhalefet 300 idari göreve talip Hükümet kurulması gecikince sosyal sorunlar da arttı Hükümet kabinesi bu ay kurulacak Saray-Özel KDP li üst düzey yetkili Fazıl Mirani, hükümetin henüz kurulmamış olmasından siyasi partileri suçlu tuttu. Mirani Hükümete katılmaları için davet edilen partilerin geç cevap vermesi hükümet kurulmasını geciktiriyor. Bunlar her defasında böyle yapıyorlar. Ancak hükümet Şubat ayında kurulacak Saray a konuşan KDP Siyasi Büro Sekreteri Mirani, Halk düşünüyor ki hükümetin gecikmesinden KDP sorumludur. Ancak karşı tarafın size cevabı gecikirse ne yaparsınız?. Fakat yine söylüyorum hükümet Şubat ayında kurulacak ve artık gecikme olmayacak diye KYB de yaşanan parti içi sorununun yeni hükümete yansımalarını değerlendiren Kürt yetkili, Bu bizim sorunumuz değil. Biz hükümet kurmak istiyoruz. Kimler katılır kimler katılmaz bizi ilgilendirmez Türkmenlerin yeni hükümetteki katılımları Saray a değerlendiren KDP yetkilisi, 8. hükümet Türkmensiz güzel olmaz. Tüm etnik grupların katılması çok önemlidir Bağdat ın baskıları ve bölgeye bütçeyi geç göndermesi sorununa da temas eden Mirani, Hepimiz tek el tek bilek olmalıyız. Bağdatla sorunda başbakanımıza destek olmalıyız. Böyle hareket etmediğimiz sürece tehditler devam eder diye Adnan Müfti den Saray a: Tüm taraflar katılmak isteyince hükümet gecikti Saray-Özel Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) yetkilisi Adnan Müfti, Tüm taraflar katılmak isteyince 8. hükümet kabinesinin kurulması gecikti Saray a özel bir açıklama yapan Müfti, Hükümete tüm tarafların ağırlıklarına göre katılmasını istiyoruz. Ancak müzakerelerin devam etmesi nedeniyle hükümetin kurulması gecikiyor diye KYB nin kongresini ne zaman yapacağı yönündeki gazetenin sorularını yanıtlayan yetkili, parti olarak kongremizi Irak parlamentosu ve il meclis seçimleri bittikten sonra yapacağız. Bu kararı oy çoğunluğuyla aldık. Bu konuda herhangi yasal bir sorun yok Cumhurbaşkanı Celal Talabani nin yerini kimin alacağı yönündeki diğer bir soruyu yanıtlayan KYB li Müfti, buna kongrenin karar vereceğini kaydetti. Ancak KYB nin diğer bir yetkilisi Sadi Pire yeni hükümetin gecikmesinin arkasında seçim sonuçları ve hava koşulları olduğunu söyledi. Saray a konuşan Pire: hükümetin gecikmesi arkasında seçim sonuçları ve yağmur var. Kimse salt çoğunluğu elde etmediği için hükümet kurulmuyor. Dolayısıyla tek çare uzlaşmadır diye