ETAE Yayın No: 153 ISBN No: Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü PK 9 Menemen İzmir Tel: (232)

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ETAE Yayın No: 153 ISBN No: Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü PK 9 Menemen İzmir Tel: (232)"

Transkript

1

2

3 ETAE Yayın No: 153 ISBN No: Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü PK 9 Menemen İzmir Tel: (232) etae@aari.gov.tr Meta Basım Matbaacılık Hizmetleri 87 Sokak No: 4/A Bornova, İzmir Tel: (232) İzmir, Şubat 2014

4 TÜRKİYE 2. ORKİDE VE SALEP ÇALIŞTAYI T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI TARIMSAL ARAŞTIRMALAR VE POLİTİKALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ EGE TARIMSAL ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ organizasyonuyla ULUSLAR ARASI TARIMSAL ARAŞTIRMA VE EĞİTİM MERKEZİ nde MADO (Yaşar Dondurma ve Gıda Maddeleri A.Ş.) katkılarıyla Nisan 2012 tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Yürütme Kurulu Dr. Mehmet TUTAR Fatih ÇİÇEK Dr. Selim TOKMAK Dr. Gün KIRCALIOĞLU Dr. Ali PEKSÜSLÜ Sekreterya Dr. Mehmet TUTAR Fatih ÇİÇEK Yayın Kurulu Dr. Mehmet TUTAR Abdullah İNAL Düzenleme Kurulu Dr. Gülden HASPOLAT Yavuz YAVRUTÜRK Seda PELİT Salih GÖKKÜR Özge YILDIZ Selay ELDOĞAN Çağla ÇOLAK Okan ÇAKIR Utkucan PARLAKÇI Mürşide TURANLI Özgür ALTUN Çağlar YENİYİĞİT Kitapta yer alan konuşma metni ve makaleler hakem ve editör denetiminden geçmemiştir. Her konuşma ve makalenin bilimsel içeriği, düzeyi ve edebi anlatımı makale sahiplerine aittir.

5 ORKİDE SEVERLERE BİR KAÇ CÜMLE 1964 Baharında, doktora hocalarım Prof. Dr. Turhan Baytop ve Prof. Dr. Asuman Baytop tez konusu olarak Türkiye Salep ve orkideleri üzerinde çalışmamı istediler. Tabii olur dedim. Araştırdım, klasik kitaplardaki birkaç bilgi ve araştırmanın dışında saleple ilgili hemen hiçbir yayın ve bilgi yoktu. Ayrıca, o güne kadar da hiç orkide görmemiştim! Ne yapacaktım? Telâşlanmadım dersem yalan! Daha sonra, İstanbul da salep ticareti yapanlardan başlayarak, Anadolu nun değişik bölgelerindeki salep tüccarlarına onlardan da salep kazıcılarına ulaştım. İlk ulaştığım Milas ın Beçin köyündeki Çoban İsmail oldu. Onunla salep kazmaya çıktık ve ilk orkideyi onun sayesinde gördüm. Bu Orchis sancta idi. İsmail o yıldan beri arkadaşım ve hâlâ görüşüyoruz. İşte bu şekilde başlayan salep ve orkide serüvenim, esas araştırma konum Farmakognozi nin yanında, devam etti. Bugünlere kadar geldi ve hâlâ devam ediyor. Geriye dönüp baktığımda elli yıl, yani yarım asır geçmiş. Türkiye orkideleri ve saleple ilgili, bilimsel ve popüler yayınlar, kitap, projeler, Doktora ve Y.Lisans tezleri, belgeseller,. Bu elli seneye ancak sığabilmiş. II. Orkide Çalıştayı nda doktorantlarımın yanında orkideler ve salep üzerinde araştırma yapan ve yapmak isteyen araştırıcılar kısacası orkide-sever pek çok genç olduğunu gördüm. Uzun yıllar orkideler konusunda yalnızlık hissetmiş bir kişi için, bu çok güzel bir şey. Orkide - severlerin çoğalması, bilimsel ve popüler çalışmaların artması Türkiye orkidelerinin, Türk araştırıcılar tarafından daha ayrıntılı incelenmesini sağlayacağı için çok önemsiyorum. Orkide-sever gençlere Türkiye orkidelerinin problemlerini çözecek kalıcı çalışmalar yapmalarını ve kendilerinden önce bu konuda çalışmış olanların emeklerini görmemezlikten gelmemelerini de hatırlatmak isterim. Türkiye orkidelerinin salep uğruna tahribinin inanılmaz boyutlara ulaştığını tekrar söylemek ve değerli Tutar ın çalışmasının da başarıya ulaşmasını çok önemsediğimi de belirtmek isterim. Belki bu sayede orkidelerimiz yok olmaktan kurtulur. Toplantıyı düzenleyen ve bizleri çok iyi bir şekilde ağırlayan Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü sayın Dr.Selim Tokmak, Enstitü nün diğer personeline ve Çalıştay Sekreteri Dr. Mehmet Tutar a Çalıştay a katılanlar adına teşekkürlerimi de sunmak isterim. Orkide-sever gençlere çalışmalarında başarılar diler ve III. Orkide Çalıştayı nda buluşmak üzere sağlık ve mutluluklar dilerim. Prof. Dr. Ekrem SEZİK

6 SONUÇ BİLDİRGESİ Toplantı, Nisan 2012 tarihlerinde Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsünün ev sahipliğinde Menemen de yapılmıştır. Toplantı, değişik disiplinlerden kayıtlı 88 katılımcı ile gerçekleştirilmiş ve 19 sözlü, 11 poster bildirisi sunulmuştur. Bildiriler orkidelerin korunması ve ilgili mevzuat, orkidelerin taksonomisi, salep üretimi, orkidelerin doku kültürü ve tarla koşullarında üretimi, orkidelerin yetiştiği toprakların mikrobiyolojisi ve kimyasal yapısı gibi konularda yoğunlaşmıştır. Toplantı sonucunda aşağıda belirtilen hususların yetkililer ve kamuoyuna duyurulmasına karar verilmiştir. 1. Her yıl 120 milyon civarında orkide, salep, elde edilme amacı ile tabiattan toplanmaktadır. Bu aşırı toplama biyoçeşitliliği tehdit eden önemli bir unsurdur. Bu konuda yetkililer tarafından gerekli tedbirlerin alınması elzemdir. Tedbirlerin alınması aşamasında sürdürülebilir yararlanmanın mümkün olup olmadığı da göz önüne alınmalıdır. Eko turizmin, Türkiye orkidelerinin tanınması, korunması ve halkın orkideleri sahiplenmesi bakımından önemli katkıları olacağı konusunda müşterek fikir oluşmuştur. 2. Yabani orkidelerin orman altı, zeytinlik, mera ve terk edilmiş alanlar gibi farklı ortamlarda yetiştiği göz önüne alınarak ilgili Bakanlıkların müşterek bir strateji uygulamaları gerekmektedir. Ortak stratejinin geliştirilmesi bakımından ilgili bakanlıkların salep ve orkide çalıştaylarında üst düzeyde temsil edilmesinde yarar bulunmaktadır. 3. Orkidelerin tarla şartlarında ve doku kültürü çalışmaları ile üretilmesi konusundaki araştırmalara öncelik verilmesinin yanında, TÜBİTAK gibi resmi veya özel kuruluşlar tarafından sağlanan desteklerin arttırılmasında yarar görülmüştür. Bu desteğin yabani orkidelerin tahribini önleyeceği hususunda görüş birliği oluşmuştur. 4. Kültür koşullarında elde edilen saleplerde kaliteyi belirleyici kimyasal, fizikokimyasal özelliklerin bir an önce belirlenmesinde yarar görülmüştür. 5. Orkideler ve salep üzerinde çalışan araştırıcıların müşterek çalışmalarının desteklenmesi gerektiği hususu da tespit edilmiştir. Not: Bu sonuç bildirisi Çalıştay sonunda gerçekleştirilen tartışmalar ve genel değerlendirme ışığında Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi nden Prof. Dr. Ekrem SEZİK başkanlığında, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi nden Prof. Dr. Neşet ARSLAN, On dokuz Mayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi nden Prof. Dr. İbrahim ÖZKOÇ ve Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü nden Dr. Mehmet TUTAR tarafından kaleme alınmıştır.

7 İÇİNDEKİLER DOĞADAN TÜKETİCİYE TÜRKİYE DEKİ SALEP TİCARETİ (KONUŞMA METNİ) Nuri GÜZEL... 1 KAHRAMANMARAŞ SALEP ORKİDESİ NİN TÜRKİYE BORSASI OLMALI (KONUŞMA METNİ) İbrahim YOLAY... 3 BATI KARADENİZ BÖLGESİNDE SALEP TİCARET YAPAN ARACI-KOMİSYONCU FİRMALAR HAKKINDA BİR ARAŞTIRMA: KASTAMONU VE SAFRANBOLU ÖRNEĞİ Kemal YAMAN SALEP VE BİLEŞİMİNDE YER ALAN HİDROKOLLOİDLERDEN GLUKOMANNAN IN ÖZELLİKLERİ Canan Ece TAMER, Bige İNCEDAYI, Ömer Utku ÇOPUR SALEP GLUKOMANNANIN ĸ-KARAGENAN ÇÖZELTİSİNİN JEL KUVVETİ VE AKIŞ ÖZELLİKLERİNE ETKİSİ Abdullah KURT, Talip KAHYAOĞLU SALEP Mİ? ORKİDELER Mİ? Ekrem SEZİK ÜLKEMİZDE CITES LİSTESİNDE OLAN BİTKİ TÜRLERİ VE SALEP Neşet ARSLAN ORKİDE NİN GİZEMİ VE SALEP ORKİDELERİ Neval Gül ÖĞRETMEN, İmge İ. ÖZCAN, Olcay ARABACI TÜRKİYE DEKİ ENDEMİK ORKİDE TÜRLERİNİN TÜRKİYE BİYOÇEŞİTLİLİĞİNİN DEVAMI AÇISINDAN ÖNEMİ Handan ARSLANKAYA GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDEKİ ORKİDELER ÜZERİNE ÖN ARAŞTIRMALAR Ramazan ERYILMAZ, Hasan AKAN DOĞU SALEBİ VE ORKİDELERİN TAHRİBİ Sinan İŞLER... 95

8 DOĞU AKDENİZ BÖLGESİ NDE DOĞAL SALEP TÜRLERİNİN SAPTANMASI VE MİKORİZALARIN BELİRLENMESİ ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR Gülden SANDAL ERZURUMLU, Zerrin SÖĞÜT MUNZUR DAĞLARI NDAN (ERZİNCAN-TUNCELİ) SALEPGİLLER (ORCHIDACEAE) KAYITLARI Şinasi YILDIRIMLI, Emre ÇİLDEN AYDIN PAŞAYAYLASI NDAN SALEPGİLLER (ORCHIDACEAE) KAYITLARI Emre ÇİLDEN, Şinasi YILDIRIMLI EGE BÖLGESİNDE SALEP OLARAK TOPLANAN BELLİ BAŞLI ORKİDELER Mehmet TUTAR, Ali Osman SARI, Fatih ÇİÇEK, Özge YILDIZ ÇANAKKALE - BİGA'DA SERAPIAS BERGONII E.G. CAMUS TÜRÜNÜN TOPLUM YAPISI VE BİREYLERİNİN MORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİLER Ece SEVGİ, Ernaz ALTUNDAG, Ömer KARA, Orhan SEVGİ,H. Barış TECİMEN, İlyas BOLAT HIMANTOGLOSSUM ROBERTIANUM (LOISEL.) P. DELFORGE (ORCHIDACEAE) TÜRÜNÜN MORFOLOJİSİ, ANATOMİSİ VE YETİŞME ORTAMI ÖZELLİKLERİ Ernaz ALTUNDAĞ, Ece SEVGİ, Ömer KARA, Orhan SEVGİ,Hüseyin Barış TECİMEN, İlyas BOLAT BAZI SALEP TÜRLERİNE AİT TOPRAK ÖZELLİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI Ömer KARA, Orhan SEVGİ, H. Barış TECİMEN, İlyas BOLAT KARABURUN YARIMADASI NDA EN FAZLA SÖKÜMÜ YAPILAN SALEP ORKİDELERİNİN BAZI TOPRAK ÖZELLİKLERİ Salih PARLAK, Mehmet TUTAR BİTKİ BÜYÜMESİNİ ARTTIRAN MİKROORGANİZMALAR VE ETKİ MEKANİZMALARI İbrahim ÖZKOÇ, E. Banu AYDIN, Okan K. NOHUT, Tolga C. GÜRKANLI, Hilal ALTINKAYNAK ORKİDE GELİŞİMİNİ UYARAN MİKROORGANİZMALAR Yasemin ÖZDENER, Emel DEMİR KAHRAMANMARAŞ BÖLGESİNDE YETİŞEN BAZI ORKİDE TÜRLERİNİN MİKORİZALARIN İZOLASYONU VE TANIMLANMASI Alaaddin ÖZDEMİR, Esra BULUNUZ PALAZ

9 SALEP BİTKİSİNİN DOKU KÜLTÜRÜ İLE ÇOĞALTILMASI VE ARAZİ KOŞULLARINA AKTARMA ÇALIŞMALARI Cevdet GÜMÜŞ, Şebnem ELLİALTIOĞLU ORKİDELERİN IN VITRO ÇOĞALTIMINDA EKSPLANT SEÇİMİNİN ÖNEMİ Fazıl ÖZEN, Arda ACEMİ SALEP ORKİDELERİNDE YAPILAN BAZI SİMBİYOTİK VE ASİMBİYOTİK ÇOĞALTMA ÇALIŞMALARININ KARŞILAŞTIRILMASI Arzu ÇIĞ, Sinan İŞLER, Fazlı ÖZTÜRK BAZI SALEP ORKİDE TÜRLERİNE AİT TOHUMLARIN ASİMBİYOTİK ÇİMLENDİRİLMESİ ÜZERİNE YAPILAN ARAŞTIRMALAR Esra BULUNUZ PALAZ, Alaaddin ÖZDEMİR, Yalçın KAYA SALEP ORKİDELERİNİN TARLA ŞARTLARINDA YETİŞTİRİLMESİ Mehmet TUTAR, Fatih ÇİÇEK, Ali Osman SARI, Aynur BİLGİÇ, Özge YILDIZ

10 EGE BÖLGESİNİN PRENSESLERİ (FOTOĞRAF SERGİSİ) Nejdet BOZKURT TRT Muhabiri / İZMİR No Orkide Türü Fotoğraf Tarihi Fotoğrafın Çekildiği Yer Sayfa 1 Ophrys umbilicata Çeşme / İZMİR 2 2 Orchis anatolica Kemer / ANTALYA 24 3 Anacamptis papilionacea subsp Çeşme / İZMİR 32 messenica 4 Neotinea lactea Ayvalık / BALIKESİR 86 5 Ophrys reinholdii Kavaklıdere / MUĞLA Ophrys lycia Kaş /ANTALYA Ophrys homeri Bornova / İZMİR Barlia robertiana Çeşme / İZMİR Ophrys attaviria Urla /İZMİR Ophrys regis-ferdinandii Çeşme / İZMİR Serapias orientalis subsp. carica Ayvalık / BALIKESİR Ophrys ferrum-equinum Çeşme / İZMİR Orchis simia Bornova / İZMİR Ophrys tenthredinifera Bodrum / MUĞLA Ophrys minutula Urla /İZMİR 319 TRT Muhabiri Nejdet BOZKURT'un Ege Bölgesinin Prensesleri adlı fotoğraf sergisi çalıştay süresince sergilenmiştir.

11 DOĞADAN TÜKETİCİYE TÜRKİYE DEKİ SALEP TİCARETİ (KONUŞMA METNİ) Nuri GÜZEL Burdur/Bucak ta Salep Ticaretçisi Ben Burdur ili Bucak ilçesinde 60 yıldır Salep ticareti ile uğraşan Sabri GÜZEL in oğlu Nuri GÜZEL im. Bizim işimiz köylülerin toplamış olduğu salep çekirdeklerini tüketiciye ulaştırmaktır. Salep bitkisi dünyanın orta kuşağı dediğimiz coğrafyada yetişen topluma şifa dağıtan bir bitkidir. Salep ülkemizin hemen hemen her yerinde yetişmektedir. Salep yumruları bazı bölgelerde toplanıp satışa sunulur. Bazı bölgelerde ise toplanmaz. O bölgedeki köylüler toplamayı bilmezler. Salep fakir orman köylülerinin topladığı, ekonomik gelir elde ettiği bir üründür. Köylüler salebin yanı sıra kuzugöbeği, kekik, adaçayı, mantar da toplayarak geçimlerini sağlarlar. Orman köylüsü her yıl salepten gelir elde edebilmek için orkideleri bilinçli toplar. Çünkü her yıl topladığı bölgeden diğer senede salep toplar. Köylüler uzun yıllar aynı yerden saleplerini topladıkları halde buralarda salep yok olmaz. Salep bitkisi bilinçli bir şekilde toplandığı zaman üremesi artmaktadır. Toplanmayan salep ise üreme yapamamaktadır. Köylüler tarafından toplanan salepler ara toplayıcılar vasıtası ile ilçemize birikmektedir. İlçemiz salep ticaretinin ülkemizde merkezidir. Salep toplanma zamanı ile kullanma zamanı farklıdır. Biz Sabri GÜZEL olarak bu zamanı dengelemekteyiz. Bucak ilçesinde toplanan salepler çekirdek olarak alınır satılır. Kullanıcı olan dondurmacı ve sıcak içim salep yapıcılarıdır. Kullanıcılar salep çekirdeklerini taş değirmende öğüterek toz haline getirip kendi işlerinde kullanırlar. Ülkemizde hava koşullarının uygun olması halinde yıllık 8-10 ton salep üretilir. Ayrıca ülkemize sınır ticareti yolu ile İran, Irak, Azerbaycan, Gürcistan, Suriye ve Makedonya dan 10 ton civarında salep gelmektedir. Bucak ilçesinin salep ticaretinin yaklaşık 100 yıldır merkezi olması etrafındaki Muğla, Fethiye, Antalya, Elmalı, Akseki, Gülnar, İsparta, Beyşehir bölgelerinde salep in çok olmasındandır. Fakir orman köylüsü toplama yolu ile elde ettiği salepleri hemen elden çıkararak ekonomik gelir elde eder. İlçemize gelen salepler ayrı ayrı cins olarak satılır. Ülkemizin diğer yörelerinde toplanan saleplerde ticaretinin olduğu ilçemize gelir. Bizde 12 ay SALEP alınır satılır. Biz Sabri Güzel ticarethanesi olarak salep toplayıcılarına uzun yıllardır bilinçli bir şekilde toplanması konusunda uyarılarda bulunmaktayız ve olumlu sonuçlar aldık. Salebin sayın hocalarımızın söyledikleri gibi bilinçli bir şekilde toplanması ile nesli artmaktadır. Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsünün yaptığı üretim çalışmaları sonuç vermiştir. Her yıl ellerindeki yumrular artmaktadır. Salep bitkisini bilinçli toplayalım bize sunmuş olduğu şifasından da yararlanalım. Teşekkür eder sağlık ve mutluluklar dilerim. 1

12 2

13 KAHRAMANMARAŞ SALEP ORKİDESİ NİN TÜRKİYE BORSASI OLMALI (KONUŞMA METNİ) İbrahim YOLAY MADO Özet Kahramanmaraş ta KSÜ-MADO işbirliğiyle düzenlenen 1.SALEP ORKİDESİ ÇALIŞTAYINDA doğada risk altında bulunan salep orkidesinin çok yönlü incelenmesini, araştırmasını amaçlayan bildirimizi sunmuştuk. Bu konudaki sektörel sorunların çözümünü kolaylaştırıcı önlemleri, önerileri ve değişimlere bağlı çalıştayda oluşan farklı konuları çalıştayın gündem konusu ve çalıştayın değerlendirme konusu yaparak MADO YA özgü hedef amaçlarımızı salep konulu farklı bildiri sunan bilimcilerle ortak akıl oluşturma bağlamında paylaşmıştık.(1. Çalıştay Mado Bil.) 1. Çalıştaydaki değerlendirme oturumunda; Salep orkidesi AR-GE enstitüsünün kurulmasını Glukomannan kalitesi yüksek salep orkidesinin üretiminin önemsenmesini Yabandan kültür bitkisine geçiş sürecinde konuya ilgi duyan bilimcilerin bilgi transferini daha yayğın ve yoğun biçimde yapmalarını, Ege TAE çalışmalarına gereken desteğin verilmesini, Türkiye coğrafyasında doğal yetişen salep orkidesine yakın bölge TAE lerinin Ege modelini örnek almalarını, çalışmalarına ait yöntem ve tekniklerin ülke genelinde yaygınlaştırılmasını, Salep orkidesinin MAMOSA türüne aroma yoğunluğundan dolayı ilgi gösterilmesini, Moleküler düzeydeki çalışmalara önem verilmesini TAE lerindeki çalışma (AR-GE)ekipleri oluşturulurken, Biyolog, Ziraat Müh, Sosyolog ve Ekonomistlerden oluşacak çalışma ekiplerinin kurulmasını, sektörel sorumluluğu artıcı önlemlerin alınmasını, Biyoreaktörlerin yaygın olarak devreye sokulmasını, Adaptasyon ve tohum bankası için bilimsel önlemlerin düşünülmesini, ETA enstitüsü çalışmalarının yerinde gözlenmesini, İnvitro çalışmalarının yaygınlaştırılmasını, TÜBİTAK projelerinden yararlanılmasını, Gıda Mühendisliği fakültelerinde YENİ ÜRÜN GELİŞTİRME dersinin Gıda sektörlerinde pratik uygulamalı İnteraktif yöntemlere dönüştürülmesini, Salep orkidesi yumrularına ait coğrafi işaret ve veri bankası çalışmalarının planlanmasını, Salep yetiştiriciliğinde ışık karanlık faktörlerine PH faktörünün eklenmesini, SALEP için fonksiyonel gıda kavramının geliştirilmesini ve GIDA sektörlerinde öğrenciler için planlı ve pratik (interaktif) staj modelinin oluşturulmasını, 1. Çalıştayımızın ortak akıl çözüm önerilerini değerlendirme ortamında tartışmış ve benimsemiştik (1. Çalıştay Değerlendirme Oturumu). 3

14 Giriş ve Gerekçe Kahramanmaraş SALEP borsasıyla ilgili bilgilendirmeler ya da borsa oluşturma isteminin gerekçesi: 2.Çalıştayda MADO olarak, GIDA üretiminde bizi en çok ilgilendiren sektörel konunun salep orkidesinin farklı bir boyutta ya da BORSA oluşturma boyutunda tartışılmasının uygun olacağını düşünmemizdir. Salep orkideleri Türkiye coğrafyasında birçok bölgede doğal olarak yetişir. Salep orkidelerinin yumrularından GIDA ve İLAÇ sektörlerinde hammadde olarak yararlanılır. Salep Orkideleri (yabani orkide) Kastamonu, Muğla, Antalya, Silifke, Adıyaman, Van, Muş, Malatya, Bitlis ve Kahramanmaraş yaylalarındaki HABİTAT larında doğal olarak gelişirler. Yaban orkideleri yumruları sosyo kültürel ve tarihi gelişim sürecinde ayrı ve önemli bir konuma sahiptirler. Yabani orkideleri GELENEKSEL DOĞAL gıdalar arasında yerini ve önemini koruyarak aranan alma özelliğini sürdürmektedir. Geleneksel ürünlerin gıda sektöründe yaşatılmasını ve hammadde ürünü olarak çoğaltılmasını kendine dert edinen ya da durumdan vazife çıkaran MADO, salep bitkisi yumrularının; KÜLTÜRE ALINMASINI, HAMMADDE OLARAK DAHA ÇOK KULLANILMASINI ve DOĞADAKİ RİSK ALTINDAKİ KONUMUNUN İYİLEŞTİRİLMESİNİ öngören çalışmaları bugüne dek desteklenmiş ve salep orkidesi araştırmacılarını maddi ve manevi olarak yüreklendirmiştir (1.Çalıştay MADO Bildirisi). MADO, yaban orkidesi yumrularını, instant ya da sunuma hazır formlarda tüketicilere sunarak geleneksel lezzet algısını BESLEYİCİ ve KORUYUCU özelliğiyle gündemde tutmayı da amaçlayan çalışmaları önemsemiş ve çok yönlü sorun çözümlerinde çözüm paydaşı olmayı her ortamda dile getiren açıklamalar yapmıştır, MADO NUN OLMAZSA OLMAZI OLAN YABANİ SALEP YUMRULARI ÜÇ FARKLI AMAÇLA; MARAŞ A özgü özgün kesme Maraş dondurmasında kıvam ve aroma artırıcı olarak, Soğuk kış günlerinin sıcak ve sağaltıcı (tedavi edici) içeceği olarak ve birincil karbonhidratlı yapısından dolayı da REÇEL yapımında organik tatlı olarak kullanılır. MADO, salep orkidesi 2. Çalıştayında salep orkidesi yumrularının her aşamada iyileştirilmesini, sürdürülecek çok boyutlu çalışmalara sosyal sorumluluk projesi olarak bakılmasını ve Kahramanmaraş ın salep borsası olma isteğini bildiri konusu yapmaya özen göstermiş, önem veren bildirisini planlamıştır. 4

15 Türkiye coğrafyasında 154 tür yaban orkidesinin doğal (habitat) ortamında yetiştiği tespit edilmiştir (Kreutz, 2002). Anadolu da salep orkidesinin çoğunlukla ORCHIS_OPCHIS ve OPHRYS türlerine sıkça rastlanır. ORCHIS-OPHRYS türlerinin yumruları daha çok tercih edilir. Bu türlerin RİSK altında olma durumları daha çok konuşulur. ORCHIS FRAGRAS türü ise en çok aranan, ender bulunan çok önemli bir türdür. Yaban orkidesi ya da salep orkidesi konusunda K.Maraş ta SALEP BORSASI OLUŞTURMA adına yapılan alan çalışmasında konu beyin fırtınası yöntemiyle ele alınmış, alt yapı hizmetlerinin organizasyonu planlanmıştır. Alt yapı oluşturmada TİCARET BORSASI uzmanlarından bilgi-beceri transferleri yapılmış ve oluşum sürecindeki konular ortak akıl yöntemiyle irdelenmiştir (KMTB verileri). Buna göre; Türkiye genelinde Kahramanmaraş ta SALEP BORSASINI OLUŞTURMA GEREKÇESİ: Kahramanmaraş doğal salep üretiminde toplayıcılığında TÜRKİYE genelinde % 3-5 lik bir orana sahipken tüketiminde ise, TÜRKİYE genelinde % lık oran olgusuna ulaştığı tespit edilmiştir. Buna göre; TÜRKİYE GENELİNDE Kahramanmaraş tüketimle ilgili oran yüksekliğinden dolayı, BORSA oluşumuyla üretim alanı olma özelliği tüketim alanı olma özelliğiyle bir arada anlamlı bir konuma getirmiş olacak. Üretimin Pazar alanına dönüşmesi toplayıcı, tüccar tüketici iş birliğini kolaylaştıracak ve gerçekçi fiyat politikası da katma değer artışı sağlanmış olacaktır. Anadolu da islamiyetin kabulü ile yasak içeceklerin yerini yasak olmayan helal içecekler almış. BOZA, ŞIRA, ŞERBET ve SALEP içeceğinin yaygın kullanımı önem kazanmıştır. SALEP yumruları tedavi edici içecek olmanın yanı sıra İLAÇ yapımında hammadde DONDURMA yapımında kıvam ve aroma artırıcı bileşen, ve ORGANİK reçel yapımında müsilaj ya da birincil karbonhidrat içeriğinden dolayı kullanım alanını geniş tutan doğal bir ürün olma özelliğini korur (Bodegom J.). Yabani salep yumruları, mucilago salep ya da salep mukusu içerdiğinden soğuk algınlığında göğüs yumuşatıcı, öksürük kesici, çocuklarda ishal giderici, yetişkinlerde yoğunluk azaltıcı, iştah açıcı ve kalp kuvvetlendirici özellikleriyle bilinmektedir. Yabani salep orkidesi yumrularının kıvam-aroma artırıcı ve lezzet verici özellikleriyle ilk kez MADO nun ATA USTASI Osman ağa tesadüfen tanışmış ve kullanmış onun bu bileşeni kullanması 2. Kuşak ve bilinçli kullanımı da 3. Kuşaktaki yaşayan BAŞ USTA Mehmet KANBUR tarafından önemsenmiş ve yaygın dozajlı kullanımıyla hem Dondurmaya hem de SALEP İÇECEĞİNE anlamlı bir boyutun kazandırılması başarılmıştır (1. Çalıştay MADO Bildirisi 2011). 5

16 Yabani salep yumruları kirli krem renklidir. İri fındık ya da kestane büyüklüğünde basık yassı ve çatalsı forumda olanlarına da rastlamak mümkündür. Yabani salep yumruları bulundukları (habitatlarından) topraktan özenle çıkarılır, suyla temizlenir acılığının giderilmesi için bir süre ayranda ya da süt içerisinde bekletilir, kolay kurutulması çimlenmesinin önlenmesi içinde kaynar suda haşlanır. Küçük parçalara ayrılan yumru parçaları iplere dizilir. Kurutulmuş örnekler su_ el değirmenlerinde öğütülerek un haline getirilir. Dondurmada; kıvam artırıcı aroma verici olarak; soğuk kış günlerinin doğal ilacı içecek olarak ve organik yapısından dolayı da reçel olarak değerlendirilir. Yabani salep yumruları doğal ve geleneksel özellikleriyle MADO ya dünya markası olma yolunu açmış ve bu yolda MADO nun kararlı adımlarla yürüme becerisi geliştirmiştir (1. Çalıştay 2011). MADO kıvam artırıcı aroma verici ve tedavi edici yabani salep yumrularının doğal ortamlarında toplanma aşamasında toplayıcılara yerinde eğitim vererek ÇEVRE BİLİNCİNİ oluşturmaya gereken özeni göstermiştir. Böylece; ÇEVRE DUYARLILIĞI ve yaban orkidelerinin sürekliliğini sağlayıcı sorumluluk anlayışıyla çevrecilerinde güvenini kazanmıştır. ÇEVRECİLER, yazılı ve görsel medyada da MADO nun koruyucu tavrından övgüyle bahsetmiş ve MADO yu çevreye duyarlı kurum olarak göstermişlerdir.(yazılı-görsel basından alıntılar ) MADO nun yabani salep orkidesi yumrularına olan ilgisi sevgisi ve çok daha önemlisi geleceği ön gören tüketime bağlı KAYGISI giderek artıyor. Bu konuda ki çözüm projelerine MADO destek vererek YABAN yaşamından TARLA yaşamına geçişi destekleyici planlamalar ve bilimsel çalışmalara gereken duyarlılığı açıklama gerekçelerinde göstermiş ve bu konudaki alışkanlılığı geliştiren örnekler vermiştir. MADO nun kaygılarını azaltma konusunda hedef kitlelere birlikte başarılacakların öncelik sırasının belirlemesi mesajlarını MADO kurum olarak verme çabasını gösteren açıklamalar yapmıştır. Koruma, tarla ürünü yapma ve ürünleri BORSA da değerlendirme aşamalarında MADO; kurum olarak korumadaki ve kültüre almadaki çalışmalara verdiği desteklerle tanınıyor (İ.T.A.E.Or.Çal.). MADO nun Kahramanmaraş ta SALEP BORSA sı istemesinin gerekçeleri açık ve anlamlıdır. SALEP BORSA sı konusunun 2. Çalıştay da çok boyutlu olarak irdelenmesi ve sonuçlandırılması gerekmektedir. MADO olarak; Yaban orkidelerini bulundukları özel alanlarda korumaya gayret ediyoruz, risk altındaki durumlarını çok boyutlu olarak biliyoruz ve önlemler alıyoruz. Eğitici etkileri yoğun ve bilimsel önlemlerle karşılaşmamak için de ÇALIŞTAY ortamlarında sesimizi yükselten bilimcilerin onay verdikleri 6

17 projelere özellikle BORSA projesinin olgunlaştırılmasını arzu ediyoruz. Durumdan vazife çıkardığımız mesleki görevimizi yapmanın üretime getireceği kolaylıkları düşünerek üretici tüketici rahatlıklarının BORSA ortamında olgunlaşabileceğini ayrıca umut ediyoruz. Çünkü MADO bir okuldur. O okulda herkes birbirinin eğiticisidir. Eğitimde sınırsızlığın getireceği kurum olgunluğunu ve çözüm üretme yöntemlerini de bugüne dek birlikte düşünmenin avantajlarını yaşadığımızı söyleyebiliriz. Yabani salep orkide yumrularının doğal olarak yetiştiği alanda, değişken demografik yapı, plansız yapılaşma, aşırı otlatma, bilinçsiz toplama, terbiye yönteminde ve ürün kalitesinde istenilmeyen uygulamalar SALEP ORKİDE YUMRULARINI RİSK altında tutan nedenler olarak önümüzde duruyor (Niesehalk. A.ch). Türkiye coğrafyasında ve yöremizde yabani orkidelerden elde edilen yumrular iç ve dış piyasalarda alıcı bulmaktadır. Türkiye yılda yaklaşık 45 ton yumru işleyerek salep ununa dönüştürüyor. Dış satımı engellendiği halde üzülerek belirtmeli ki 15 ton salep orkidesi yumrusu yasal olmayan yöntemlerle yurtdışına çıkarılıyor. Oluşturulacak SALEP BORSASI iç talebi karşılamada akılcı önlemleri alacağından tüketim sorununa akılcı-bilimsel çözümler bulacak ve fiyat politikasındaki önemli gelişmelerin karşılıklı olarak değerlendirilmesine ortam hazırlamış olacaktır. BORSA SALEP İLE İLGİLİ YAŞANAN SORUNLARI KÜÇÜLTMEK YA DA SORUNLARA ÇÖZÜMLEYİCİ İYİLEŞTİRMELERLE YAKLAŞMAK İÇİN; Akılcı-bilimsel ortamlarda sorunların küçültülerek aşılmasında BORSA MODELİ çözüm olacaktır. Ancak olanla yetinmemeli uygulamaların peşine düşmeli ve özlenen sonuçları almada ortak akıl la hareket edeceğimiz yeni çözüm paydaşları da bulmalıyız (MADO Ar-Ge Birimi). Türkiye coğrafyasındaki farklı yaylalarda 50 milyon yabani salep orkidesi uygun olmayan yöntemlerle sökülüyor ve habitatından yoksun bırakılan Salep bitkisi popülâsyonunda alan daralmaları yaşanıyor. Bu sakıncayı yok olma riskine ulaşmadan önlemenin yöntemini ÇALIŞTAY da birlikte geliştireceğimize inanıyoruz. Bu konuda BORSA oluşumu ve Borsanın destekleme çözüm fonları konuya çözüm adına rahatlık getirecek ve BORSA avantajlarını üretici-tüketici ikilisi birlikte yaşayarak soruna birlikte çözüm arayacaktır. Yumruları yetersiz, küçük ve besin dokusundan yoksun yabani salep orkidelerini doğal habitatlarındaki fungus (mantar) lardan ayırmadan kaliteli ürünlere dönüştürebiliriz. Yabani salep orkidelerinin habitatlarındaki bilinçsiz davranışlar ya da bilinçsiz gelişi güzel toplamalar BORSASIZ PAZAR PAYINI küçültüyor. Bilinçsiz toplamalar ya da bu konudaki hoyratça yaklaşımlar doğal 7

18 bitkinin üreme yeteneğini azaltıyor. Bu azalmalar yok olmaya doğru yol alıyor, kaygılarımız artıyor ve örgütsel ya da borsasız çabalar sonuç vermiyor. ÇÖZÜM bu aşamada ne olabilir hep birlikte bunu düşünmeli ivedilikle BORSA oluşumuna gereken katkıyı ve katılımı sağlamalıyız (Sundermann.1981). Yabani salep orkidesi yumrularının pazarlamasını lokal borsalarda (Burdur- Bucak Borsası gibi) yönetmek yerine en çok salep orkidesi yumrularının tüketildiği Kahramanmaraş borsasından yönetmenin daha uygun olacağını düşünmekteyiz. Yapılandırılacak Kahramanmaraş salep borsasıyla ; yumruları değerleriyle tanıma, yumrular konusunda seçici davranma, oluşacak sorunlara zamanında önlem alma ve gerçekçi arz-talep dengesini kurma mümkün olabileceği gibi ürün vermezlik gibi riskleri de iyileştirme (kültüre alarak ürün kapasitesini ve kalitesini yükseltme) yumruların iç-dış Pazar payına akılcı çözümler aramadaki birçok zorlukları da aşılabileceğimiz bir gerçektir (MADO Ar-Ge Birimi). Kahramanmaraş salep borsası yapılandırıldığında gerçek kalite kavramına, ürünün gerçek değeri olan sınıflamasına, fiyatlandırmada üretici ve tüketiciyi mutlu edici önlemlerin alınmasına ait politikalarda bu ortamda yani Borsa da belirlenmiş olacaktır. Kahramanmaraş salep borsası; özendirme eğitimleriyle kaliteli ürün oluşumunu teşvik edici önlemlerin alınmasını sağlayacak, duyarlılıkları ölçecek ve tüccar ile tüketici firma arasındaki dengeleri kurmuş olacaktır. Ayrıca; borsa etik olmayan davranışları denetime alarak tagşiş edilmiş (kalitesi bozulmuş) ürünün piyasaya girişi de engellenmiş olacaktır. Geleneksel, besleyici, tedavi edici ve damak tadıyla uyumlu ürünü iç aydınlatıcı piyasa ortamlarına iletmek için neler yapılabileceğini borsa kendi mantığında irdeleyip sorunlara kalıcı ve gerçekçi çözümleri de geliştirebilecektir. 2. Çalıştay da birlikte olmamızın diğer bir sorumluluğu da değerlendirme sonuçlarındaki tavsiye kararlarında ve alabileceğimiz önlemlerdeki ortak sorumluluğun bilincindeki çözümlere kolaylık sağlayabileceğimiz ortamı oluşturmak olacaktır. Yabani salep orkidesi yumruları, (doğal-kültür) bitkisi olarak ülkemiz için yerine bir diğerini koymakta zorlanacağımız çok değerli bir doğal üründür. Bu ürünümüzü ya da doğal servetimizi borsa ortamında hak ettiği yere koymak, ona sahip çıkmak ve onu korumak ortak sorumluluğumuza üretici-tüketici firmaları da ortak etmenin yöntemlerini birlikte geliştirmenin bilincindeyiz. 2. Çalıştayımızın ilkeli kararlara dönüşmesini birlikte sağlamalı, duyarlılığımızı, borsa oluşumu istemine yoğunlaştırmalı ve çalıştayda ki yer alış nedenimizin borsa sorunlarına çözüm için çabalar olabileceğini birlikte algılamalıyız. 8

19 2. Çalıştay sürecinde Salep borsası sorununa değerli katılımcıların göstereceği çözümler ortak aklın çözümleri olmalıdır. Buna göre; Kahramanmaraş salep borsası yapılandırıldığında, uzmanlarıyla salep yumrularının gıda üretimindeki yerini ve önemini belirleyecek, salep yumrularının yayılış alanlarını ve özel habitatlarının tanıtılmasını sağlayacak, Türlerin kültüre alınabilme koşullarını bilimsel toplantılarda izleyecek ve yumrularla ilgili ayrıntılı durumları inceleyecektir. Ayrıca; borsa uzmanları, ekofizyolojik ve molekül düzeylerdeki yaklaşımları ayrıntılı olarak takip edecek sentetik tohum eldesini, ticari üretimdeki biyoteknolojik gelişmeleri, doku kültürü yöntemiyle çoğalmaları, salep borsası uzmanları bilimsel toplantılarda konu yaparak çözüm adına sağlıklı bir piyasa oluşturmayı amaçlamış olacaklardır (MADO Ar-Ge Birimi). Kahramanmaraş Salep borsası uzmanları yumruların kullanım alanlarındaki sürdürülebilirliğini; süreklilik, akılcılık ve bilimsellik öğeleriyle bir arada ele alarak ilgililerin desteğini arayacak ve konuyla ilgili oluşturulacak projeleri gereken ilgiyi, sevgiyi ve çalışma ilkesini eklemiş olacaklardır. 2. ve sürecek çalıştaylarda yetinme duygusu geride bırakılarak yeni atılımlar yapma istemimiz oluşturulacak ve borsa ortamında özlenen düzeydeki gelişmeler ve sorunların çözümünde yeni paydaşların aranmasına bulunmasına çaba gösterilecektir. Mado Kahramanmaraş Salep Borsası yapılanmasıyla sorun çözümleyici paydaşlar bulabileceği gibi iç ve dış Pazar aktörlerini bulmada kolaylıklar yaşayacak ve gelişmeleri geleceğe yönelik planları gündeminde tutabilme şansını da geliştirmiş olacaktır. Hiçbir borsa yapılanması oluşum aşamasındaki atıl durumuyla yetinmez. Organizma gibi gelişir, güçlenir ve geçireceği evrimlerle beklenenleri ve özenenleri öncelik sırasına alarak çalışma performansını yükseltmiş olur. 2. Çalıştayda alacağımız tavsiye kararlarıyla salep yumruları tüketiminin en yoğun olduğu Kahramanmaraş ilinin Ticaret Borsasında, Salep Borsasının birimi kabul görmeli, Salebin değer nitelemesi yapılmalı, ürün kalitesi çok yönlü olarak gündeme alınmalı, ürün sertifikası ve fiyatlandırma politikası zamanlamayla uyumlu olarak belirlenmeli, ilkel piyasa şartları organize borsa piyasası şartlarıyla yer değiştirmeli ve ne istediğini bilen şartlara geçiş için önlemler alınmalı ve öneriler geliştirilmelidir. İlkel piyasa şartlarında ürüne ulaşım ve üründe aranan nitelik-nicelik değerleri gözden geçirilmeli organize borsa oluşumuyla gerçekleşecek kazanımlar belirlenmiş olmalıdır. Buna göre; salep borsası Kahramanmaraş ta oluşturulduğunda borsa uzmanlarıyla yeni bir model oluşturulabilecek, genel düzenlemeler üreticitüketici firmalar için ayrı ayrı farklı piyasa şartlarını olgunlaştıracaktır. 9

20 Salep Orkidesi 2. Çalıştayında ki oturumlar sonucunda sorun çözücü yöntemlerle ortak akıl çözümlerine ulaşacağımıza inanıyoruz. Salep borsasına ait iyileştirme projelerinin yüksek lisans ve doktora tezi konuları olması için bilim adamlarımızın duyarlılıklarını ve alanla olan ilgilerini bekliyoruz. Bu konudaki sorun çözümünde Kahramanmaraş Salep Borsası MADO ya anahtar çözüm algısı olacak ve MADO nun çözümlerde piyasa aktörü olmasını da sağlayacaktır. 2. Çalıştaya sunulan tüm bildiriler bizim için değerlidir. Borsa oluşturma ve olgunlaştırma kaygımızın çözümünde çözüm adına beklenen ve özlenen çalışmaları birlikte yapacağımıza inanıyoruz. Özlem ve beklentilerimizin ortak akılla kolaylıklar sağlanacağına ve tüm katılımcılara kurum olarak güvenimizin sürdüğünü açıklamaktan yarar görüyoruz. İnanmak Başarmaktır. Biz bu duygularla yola çıktık ve yol haritamızı da bu duygularla oluşturduk. Mado nun gelecek öngörüsü Mado yu dünya markası yapmaktır. Dondurmamızın, salep içeceğimizin ve salep reçelimizin farklılığını dünya evinin 7 kıtasındaki insanlarla paylaşmak ve temel bileşen salep yumrusunu borsa ortamında arzu edilen şartlara taşımak MADO olarak üstlendiğimiz ödevimizdir. Sorunlarımızın ve beklentilerimizin çözümlerini gerçekleştirmek ve 2. Çalıştayda geleceğimize birlikte karar vermek için biriz ve birlikteyiz. Çalıştaya katkı ve katılımlarınızdan dolayı MADO adına teşekkür ediyor saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Ayrıca; Geleceğinizin MADO dondurmadaki gibi ak, salep gibi kıvamlı ve aromalı olmasını, gerçek lezzetleri tadacağınız zaman dilimlerini yaşamanızı niyaz ediyor. 3. Çalıştayda buluşmak dileğiyle Kaynaklar 1. Komarov, V.L. Flora SSR(C.4-68) 2. Sundermann H. Europalsche und. Meditarrane Orchideen 3. Niceshalk A. Vch Orchis der Turkei 4. Renz J. Orchid From Turkey 5. MADO Ar-Ge Birimi verileri 6. KMT Borsası verileri 7. Akgül A. Türkiye Baharatları 8. Anonymous Orshids 9. Gönülşen N. Orchis Anatolica 10. Süt Dünyası, TÜİK, TES ve Gıda Dergisi verileri. 10

21 BATI KARADENİZ BÖLGESİNDE SALEP TİCARET YAPAN ARACI-KOMİSYONCU FİRMALAR HAKKINDA BİR ARAŞTIRMA: KASTAMONU VE SAFRANBOLU ÖRNEĞİ Kemal YAMAN Karabük Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Özet Bu çalışma, Batı Karadeniz Bölgesinde üretilen salebin ticari ve pazar boyutunu inceleyen bir saha araştırmasıdır. Araştırma alanı olarak bölgenin en önemli salep toplama, üretim ve pazarlama merkezlerinden Kastamonu ve Safranbolu seçilmiştir. Çalışmanın Kastamonu ya ait verileri 1999 yılında yapılan saha araştırmasından, Safranbolu ya ait veriler ise 2012 yılı Ocak ayında Safranbolu da toptan ya da perakende salep ticareti yapan firmalar (aracıkomisyoncu firma) ile yapılan yüz yüze görüşme yoluyla elde edilmiştir. Sonuçta Kastamonu da 1999 yılında ortalama 7.28 TL/kg dan toplam 9380 kg yaş salep (yaklaşık 1340 kg kuru), Safranbolu da ise 2011 yılında 1500 kg kuru salep üretildiği anlaşılmıştır. Kastamonu da 1999 yılında kuru salebin perakende satışı ortalama TL/kg, Safranbolu da ise 2012 yılında 150 TL/kg olmuştur. Abstract This study examines the commercial and market volume of salep which is produced in the Western Black Sea Region of Turkey. Kastamonu and Safranbolu were selected as a research area, due to being the most important region in collection, production and marketing of salep. The field survey data of this study was obtained through field study in Kastamonu in 1999 through a face-to-face interview with the retailer-wholesaler salep firms (brokerage/intermediary firms) in Safranbolu, in January of As a result, total collected amount of salep tubers was calculated as 9380 kg (approximately 1340 kg dry) and 1500 kg (dry) for Kastamonu in 1999 and for Safranbolu in 2012 respectively. In addition, the average retail prices were found as TL/kg for Kastamonu and 150 TL/kg for Safranbolu. 1. Giriş Orkideler, kutup kuşağı haricinde dünyanın hemen her tarafında (Karagüzel, 2011), Türkiye de ise Muğla, Milas, Isparta, Antalya, Kahramanmaraş, Van, Kastamonu, Taşköprü ve Safranbolu da yaygın olarak yetişmektedir (Baytop 1999). Birer (1986) özellikle Kastamonu ve Safranbolu salepleri iyi randımanlı olup, büyük yumruların piyasada rağbetgördüğünü bildirmektedir. Dolayısıyla bu bölgeler salep yumrusunun üretildiği ve pazarlandığı yöreler 11

22 olarak bilinirler. Ancak, Burdur un Bucak ilçesi salep pazarlamasında ön plana çıkmış ve doğal salep kafeleri ile tanınmış durumdadır (URL5, 2012). Alpaslan ve Hayta (2007), içeriğinde %25 oranında soya sütü bulunan salebin içecek olarak kullanıldığında, daha çok benimsendiğini, bu durumda alternatif salep formunun geliştirilebileceğini bildirmektedirler. Orkide türlerinin %85 inden salep yumrusu elde edilmektedir (Sezik, 2002).Tamer ve ark. (2006) Türkiye de salep üretiminde kullanılan 24 cinse ait 90, (Akgul, 1993; Gemici ve ark.2004; Sezik, 1967; Sezik, 1984), Sandal (2009) ise 9 cinse ait 30 orkide türü olduğunu bildirmektedirler (Kasparekand Grimm, 1999; Sezik ve Özer, 1983; Sezik ve Baykal, 1991). Cins ve tür sayılarındaki farklı değerler sonradan keşfedilen yeni orkidelerden kaynaklanmaktadır. Salep edilmesine uygun türler daha çok Orchis, Anacamptis, Ophyrs, Serapias, Himantoglossum, Barlia, Platanthera gibi ovoid gibi yumrulu olanlar ve Dactylorhiza gibi parçalı yumrulu olanlardır. Son yıllarda Platanthera türlerinden de bazı bölgelerde salep elde edildiğine dair bilgiler vardır (Sezik, 1984; Çağlayan ve ark. 1998). Kastamonu yöresinde ise genellikle O. mascula L. ve O. purpurea Hudson türleri yetişmektedir (Baytop, 1999). Ticari salep çeşitleri içinde Muğla, Kahramanmaraş ve Kastamonu salebi en iyiler arasındadır (Sandal, 2009). Dünyada yaklaşık 800 orkide cinsi ve bu cinslerin altında da 20 bin türün olduğunu bilinmektedir (Karagüzel, 2011). Farklı araştırma sonuçlarına göre; Papua Yeni Gine de Orchidaceae familyasından bilinen 3.000, (URL2,2012). Hindistan da 1600, (Anonim,2007), Bhutan da 16 sı endemik 369 tür bulunmaktadır (Anonim, 2008). 2.Geçmişten Bugüne Salep ve Salep Ticareti Tamer ve ark (2006) Anadolu da salep tüketiminin 8. yüzyıldan bu yana devam ettiğini bildirmektedirler (Kasparekand Grimm, 1999). Bu durumda 13 yüzyıldır farklı Orkide türlerinin doğadan toplanarak ticaretinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca kahvenin yaygınlaşmasından önce Avrupa da, özellikle İngiltere de salebin yaygın olarak tüketildiği, özel salep dükkânlarında ekmek ve tereyağı ile birlikte servis edildiği bilinmektedir (Tamer et al, 2006). Orkide türlerinin doğadan toplanarak salep formunda pazarlandığı ve tüketildiği belli başlı ülkeler Türkiye, Almanya, Yunanistan, Afganistan, Seylan dır (URL1, 2012). Türkiye 1991 de Almanya ya kg salep ihraç etmiş, 1993 yılında ise toplam salep ihracatı kg olmuştur. Ancak bu miktarın tamamının doğal salep olmadığı bildirilmektedir (Kasparekand Grim, 1999). Karagüzel (2011) 2010 yılı verilerine göre her yıl Anadolu nun çeşitli yerlerinde 120 milyon yumru sökülüp elde edilen yumrulardan yılda ortalama 600 ton salep tozu üretildiği belirtmektedir. 12

23 Türkiye de faaliyette bulunan bir seyahat acentesi 1980'dan beri özellikle biyolog ve diğer bilim dallarındaki uzmanlardan oluşan gruplara yönelik orkide turları düzenlemektedir. Bu turlar mart ayında başlayıp haziran sonuna kadar devam etmektedir. Bu turlar sırasında 17 yeni orkide türü keşfedilmiştir (URL9, 2012) yılı verilerine göre dünya ticaretine konu olan Orchideae Spp. sayısı 119 milyon adettir. Japonya 2007 yılında Orchidaceae familyasına ait farklı türlerden 7150 adet ithal etmiştir. Bu haliyle orkideler Japonya nın 2007 yılında ithal ettiği tüm flora türlerinin %85 ini oluşturmaktadır (Ishihara et al, 2010) yılları arasında AB-15 ülkelerinin ithal ettiği orkide sayısı 21 milyon, ABD nin 66 milyon, Japonya 13 milyon, dünya geneli ise 197,8 milyon adettir (Theile et al. 2004). 3.Salep Ticareti ve İlgili Düzenlemeler Türkiye de Orchidaceae türlerinin korunması amacıyla 1974 yılında ihracatı lisansa bağlı ürünler listesine eklenmiştir (RG, 1974). Bu yıllarda ortalama dışsatım miktarının 10 ton olduğu, yurtiçi tüketimi ile birlikte yıllık salep kullanımının 20 ton olduğu bilinmektedir (Sezik 2002) tarih ve sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Doğal Çiçek Soğanlarının Sökümü, Üretimi ve İhracatına Ait Yönetmelik ile ilgili olarak Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından yayınlanan tebliğde Orkide (salep) türlerinin ihracatı tamamen yasaklanmıştır (RG, 1991). 19 Temmuz 1998 tarih ve sayılı Resmi Gazetede Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yayınlanan İhracat 96/31 Sayılı İhracı Yasak ve Ön İzne Bağlı Mallara İlişkin Tebliğ'de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile de salebin (toz, tablet ve her türlü formda) ihracı tamamen yasaklanmıştır (RG, 1998). Dünyada, doğal olarak yetişen bitkilerin uluslararası ticareti ilk defa 1976 yılında uygulamaya giren Nesli Tehlikede Olan Yabani Bitki ve Hayvan Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme (CITES)ile düzenlenmiştir. Bu sözleşmede, ticareti yasaklanan orkide türleri tanımlanmış, yılları arasındaki dünya orkide ticaret hacminin 370 Milyon adet olduğu rapor edilmiştir (Roe, 2008). Avrupa Birliği (AB) ise 1984 yılında yürürlüğe giren 3626/82 sayılı Konsey Yönetmeliği ile CITES sözleşmesinin gerektiği şartları uygulamaya koymuştur (Jenkingsand and Oldfield, 1992). AB bu yönetmelikte nesli tehlikede olan türler için daha kısıtlayıcı kuralları benimsemiştir. Bu yönetmeliğin EK-I bölümünde, ticareti yasak olan nesli tehlike altındaki orkide türleri tanımlanmıştır. Türkiye 1996 yılında CITES sözleşmesini imzalayarak birliğe katılan 134. ülke olmuştur. Halen sözleşmeye taraf olan ülke sayısı 175 dir (URL4, 2012). CITES EK-II listesinde yer alan ve Türkiye de yetişen orkide türlerinin sayısı 55 adettir 13

24 (URL3,2012). Ek-II listesine ise EK-I de yer alanların dışındaki tüm türler dahil edilmiştir. Bir istisna olarak bu türlerin sadece tohum kabuklarının ticaretine izin verilmiştir (URL6, 2012). 3 Nisan 2012 tarihinden geçerli olan en güncel CITES EK-I listesinde;nesli tehlikede olan ve ticareti yasaklanan Aerangisellisii, Dendrobiumcruentum, Laeliajongheana, Laelialobata, Paphiopedilumspp., Peristeriaelata, Phragmipediumspp., Renantheraimschootiana gibi orkide türlerine yer verilmiştir. 4.Dünya da Orkide Kaçakçılığı Orkide ve salep ticaretine getirilen yasal düzenlemeler orkide neslinin korunmasına önemli katkısı olmuştur. Buna rağmen çok sayıda orkide ve/veya salep kaçakçılığı vakası tespit edilmiştir. Kayda geçen belli başlı kaçakçılık olayları şu şekilde özetlenebilir yılında, 20 kişi Bangkong da içlerinde çok miktarda orkidenin de bulunduğu 6 pikap ve 3 kamyon dolusu bitkiyi haftasonu pazarında satmak isterlerken yakalanmışlardır. Yakalanan orkideler arasında Dendrobium spp.,vanda spp., ve Paphiopedilum spp.vb. türlerin olduğu rapor edilmiştir yılında Meksiko City havaalanında 843 adet orkide Avustralya ya kaçırılmak istenirken ele geçirilmiştir. Aralarında Laelia speciosa, Encyclia hanburii, E.,Mariae, Maxillaria densa, Oncidiumce bolleta, Alamaniapunicea, Mormodes maculata var. unicolor, Epidendrum stanfordianum, Meiracylium trinasutum ve Lemboglossum rossii gibi nesli tehlikede olanlarında bulunduğu 40 ayrı tür tespit edilmiştir de, İngiltere ye deniz yoluyla sokulmak istenilen 790 ampül içinde Gastrodia elata türü orkideler yakalanmıştır yılında Hong Kong da 25 ayrı kaçakçılık tespit edilmiştir. Bunların çoğunda Cymbidium ve Phalaenopsis türlerinin kaçırılmaya çalışıldığı anlaşılmıştır. Bu kaçakçılık genellikle Çin den Hong Kong a dönen kişiler tarafından yapılmaktadır yılında Yeni Zelanda da 93 endemik orkide türü yurt dışına kaçırılmak istenirken yakalanmıştır. Bunların arasında Pterostylisaustralis, P. banksii, Pirsoniana, P. venosa, Orthocerasnovaeze elandiae ve Microtis unifolia türleri yer almaktadır de Peru dan ABD ye yasa dışı olarak sokulmaya çalışılan Phragmipedium spp (CITES EK-II) türü orkideler yakalanmıştır. Bu kaçakçılığı yapan kişiye 17 ay hapis ve 5,000 dolar para cezası verilmiştir yılında Heatrow havaalanında, bagajında CITES I ve II listesinde yer alan 126 Orkide türünü izinsiz olarak yurt dışına çıkarmak isteyen bir kişi 14

25 yakalanmıştır Ele geçirilen cinsler arasında Paphiopedilum rothschildianum, P. Gigantifoliumand, P. sanderianum, bulunmaktadır yılında Singapur un Changi havaalanında 24 türe ait 83 orkide cinsi yakalanmıştır (Bunların arasında CITES-II deki Dendrobium brymerianum, D. pachyphyllum, D. secundum, Triaspicta ve Vandatestacea cinsleri bulunmaktadır) yılında Malezya dan İngiltere ye kaçak orkide getirmek isteyen bir kişi 4 ay hapis cezana çarptırılmıştır de iki Japon vatandaşına Paphiopedilum spp. türü orkideleri yurt dışına kaçırmaktan dolayı 1 yıl hapis ve yaklaşık 2,460 dolar para cezası verilmiştir. -Miktar olarak bilinen en büyük orkide kaçakçılığı ise Hindistan da 2007 yılında tespit edilmiştir. Bu olayda, yaklaşık 6 ton kurutulmuş Dendrobium spp. (CITES I/II) türü yurt dışına kaçırılmak istenirken yakalanmıştır.(url1, 2011). 5.T.C. Resmi Gazete Arşivinde Salep T.C. Resmi Gazete arşivlerine 1 Ocak 1920 den bugüne kadar internet üzerinden erişmek mümkündür. Salep anahtar kelimesi kullanılarak yapılan tarama sonucunda; 1 Temmuz 1929 tarihinden başlamak üzere 15 Mart 2012 ya kadar salebin toplam 228 farklı kanun/yönetmelik/tebliğ/ilan konusu olduğu anlaşılmıştır. Ancak bunlardan 184 tanesinde bir gıda maddesi olan saleple ilgili kanun/yönetmelik/ilan vs. bulunmuştur. Bazı belgelerin değerlendirme dışı kalması, bu belgelerde salebin bir köy adı olarak geçmesi, ya da Resmi Gazetelerin bilgisayar ortamına aktarılması sırasında oluşan yazı bozulması nedeniyle okuma hatasından kaynaklanmaktadır. İncelenen belgelerin türlerine göre dağılımı Tablo1 de verilmiştir. Buna göre, salep en çok Yönetmeliklerde yer alırken (47), bunu Tebliğler (41) ve daha sonra İhale ilanları takip etmiştir. Salebi konu alan sadece bir tane Bakanlar Kurulu Kararı olduğu görülmektedir (RG,2012). Salebin konu edildiği ilk Resmi Gazete 1 Temmuz 1929 tarihine aittir. Bu gazetede yayımlanan 1499 sayılı Gümrük Tarifesi Kanunu nda ihracat ya da ithalata konu olan salebin 100 kg dan 12.5 TL gümrük vergisi alınması hükme bağlanmıştır. Bir sonraki belge ise 2 Haziran 1930 tarihli Resmi Gazetedeki tashih kararıdır. Buna göre; Gümrük Vergisi Kanununun bir maddesinde yer alan salep kelimesi mahlep olarak değiştirilmektedir. Salep kelimesinin kullanıldığı üçüncü belge ise 1931 yılına ait olup Lise ve Orta Mektepler Talimatnamesi dir. Bu talimatnamenin 167. maddesinde yatılı lise ve ortaokul öğrencilerine kişi başı günlük 2 gram salep verilmesi emredilmektedir. Salebin kamu kurumlarına gıda olarak tahsis edilmesine ilişkin bilinen en son karar ise 15

26 20 Aralık 1989 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Gemi Adamlarının İkamet Yerleri, Sağlık ve İaşelerine Dair Yönetmelik teyer almıştır. Buna göre gemi adamlarına öğün başı 2 gram salep verilmesi bildirilmiştir (RG, 2012). Tablo yıllarında T.C. Resmi Gazetede salebi konu alan belgeler Belge türü Kanun 7 Bakanlar Kurulu Kararı 1 Yönetmelik 47 Tebliğ 41 Karar/Kararname 18 Genelge 10 İhale ilanı 35 Mahkeme kararı 1 Talimatname 6 Nizanname 4 Diğer (Düzeltme, Tamim, Rapor,Tanımlama, İzahname, Teşvik) 14 Adet Erişilebilen Resmi Gazete kayıtlarına göre; orkidelerin korunmasıyla ilgili ilk yasal düzenleme tarihinde yapılmış ve 1932 yılında 1995 numaralı Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Buna göre; Orman Nizannamesi nin 12. maddesinde değişiklik yapılmış, daha önceden ormandan çıkarılması ruhsata tabi olmayan ürünlerden olan salep, bu tarihten sonra ruhsatlandırılmıştır tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 3116 sayılı Orman Kanunu nun 20. Maddesinde, ormandan salep çıkaranlardan herhangi bir harç alınmaması kararlaştırılmıştır. Aynı kanunun 23. Maddesinde de ormandan salep çıkarılmasının izne tabi olduğu belirtilmektedir (RG, 2012). Salebin piyasa fiyatına ilişkin en eski bilgiye 8 Temmuz 1938 tarihli gazetede rastlanmıştır. Buna göre; Ankara okullarına alınmak üzere yiyecek maddesi ilanı verilmiş, bunların arasında 28 kg salep için 300 kuruş/kg muhammen bedel tayin edilmiştir. Ağustos 1938 de 1$=125 kuruş olduğundan (RG,1938), o yıllarda salebin fiyatı günümüzün fiyatları ile karşılaştırılmayacak ölçüde düşük olduğu görülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin değişik okullar için ihale usulü ile almak istediği salebin muhammen fiyatı 7 Haziran 1939 da 250 kuruş/kg, 4 Temmuz 1940 da 450kuruş/kg, 24 Ağustos 1944 de 10 TL/kg, 11 Ocak 1947 de TL/kg, 19 Nisan 1961 de 68 TL/kg, 15 Nisan 1972 de 80 TL/kg olarak belirlenmiştir (RG, 2012) da, salep satıcılarına uygulanması gereken gelir vergi oranları, 1941 de denizyoluyla geçişlerde salep için uygulanacak gümrük vergisi miktarları belirlenmiş, 1942 de gıda maddelerini konu alan kararnamede dondurma tanımı içinde salebe yer verilmiştir yılında Gümrük ve Tekel 16

27 Bakanlığınca yayınlanan tamimin 27. maddesinde salebin iç limanlar arasında serbestliğini düzenleyen madde yürürlükten kaldırılmıştır. Bu tamim de salep ticaretini sınırlandıran bir uygulama olarak dikkat çekmektedir (RG, 2012). 6 Mart 1954 tarihli Resmi Gazetede Gümrük Kanunu ve Gümrük Tarifesi Kanunu nun bazı maddelerinde değişiklik yapan kanun yayınlanmıştır. Bu kanunda ithal edilecek salep yumrusu tarife numarası ile tanımlanmış ve ithal değeri üzerinden %50 oranında, (7 Ocak 1961 de %25 e düşürülmüş)salep unu için numaralı tarife numarası belirlenmiş ve ithalatında %60 oranında vergi alınması kararlaştırılmıştır. Burada salep yumrusu ve unu için yüksek oranda gümrük vergisi uygulanması, ithalatın kısıtlanması ve yerli üretimin teşvik edilmesini amaçlamaktadır (RG, 2012). 10 Mart 1956 tarihli Resmi Gazetede, 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Kanunu na dayanılarak hazırlanan talimatnamede eczanelerde satışı yapılan her türlü maddeler için ambalaj bedelleri belirlenmiş, bu bedel salebin bir gramı için 6 kuruş olarak tanımlanmıştır. Bu durumda, yıllarda salebin eczanelerde satıldığı anlaşılmaktadır.30 Mayıs 1963 de bu bedel 3 kuruş olarak değiştirilmiştir (RG, 2012). 27 Mart 1958 tarihli Resmi Gazete yayınlanan Gemi Adamlarının Sağlık, İaşe ve İkamet Şartlarını Gösterir Nizamname de gemi adamlarına gemi adamı başına her bir öğünde 2 gram salep verilmesi kararlaştırılmıştır. Yatılı öğrencilerden başka bir kesim için yasa ile belirlenen günlük salep miktarının tanımlanması açısından bu yönetmelik dikkate değerdir (RG, 2012). 26 Haziran 1966 tarihli Resmi Gazete de Cide (Kastamonu) Belediyesi tarafından yayınlanan Sağlık Zabıta Talimatnamesinde salep satıcılarına ağzı iyi kapanan güğümler kullanma zorunluluğu getirilmiştir. Bu haliyle bu yönetmelik salep satışı ile ilgili belediye seviyesinde yapılan ilk düzenleme olarak kabul edilebilir. 24 Ocak 1969 da Alpullu Belediyesi, 4 Eylül 1969 da Kırşehir Belediyesi Cide Belediyesinde olduğu gibi salep satışını da düzenleyen Zabıta Yönetmeliği yayınlamıştır.22 Kasım 1963 tarihli Resmi Gazetede götürü usule göre safi zirai kazançların tanımlandığı kararnamede salebe de yer verilmiştir. 17 Mart 1965 de perakende salep satışı yapan imalatçılar, ithalatçılar ve ticaret erbabının kar hadleri sırasıyla %15, %25 ve %20 olarak belirlenmiştir (RG, 2012). 6. Materyal Metot Bu araştırmanın temel materyalini, Safranbolu ve Kastamonu da faaliyette bulunan salep satıcı/toplayıcı firmalar ile yapılan anket ve görüşmelerden elde edilen veriler oluşturmaktadır. Ayrıca konu ile ilgili yapılan araştırma verilerinden, istatistiksel bilgilerden de yararlanılmıştır. 17

28 Araştırma evrenini oluşturan satıcı/toplayıcı firmalar az olduğu için tam sayım yapılmıştır. Kastamonu il genelinde 13, Safranbolu da 3 aracıkomisyoncu firma ile görüşülmüştür. Çalışmanın Kastamonu ya ait verileri 1999 yılında yapılan saha araştırmasında derlenmiş olup yazarın yüksek lisans tezinden alınmıştır. Safranbolu ya ait veriler ise 2012 yılı Ocak ayında Safranbolu da ilk toplayıcıdan yaş ya da kuru salep ticareti yapan firmalar ile yapılan görüşme yoluyla derlenmiştir. Ayrıca, firma yetkilisinin salep üretimi ve ticareti hakkındaki gözlem ve düşünceleri not alınmıştır. Anket formunda aracıkomisyoncu firmalara kaç yıldır salep ticareti yaptığı, çalışan işçi sayısı, işyeri mülkiyet durumu, pazarlama yöntemleri, yıllık ortalama salep (yaş ve kuru) alım miktarları, alım fiyatları, yıllık satış hacimleri ve salep üretimini doğrudan ve dolaylı ilgilendiren değişik maliyet kalemleri sorulmuştur. 7. Bulgular ve Tartışma Her iki araştırma bölgesinden elde edilen veriler aşağıda açıklanmıştır. 7.1.Kastamonu bölgesi Salebin maliyet hesabı, ilk toplayıcı ve aracı-komisyoncu firma aşaması olmak üzere iki bölümde incelenmiştir. a- İlk toplayıcı aşaması Bu aşamada, salebin maliyet unsurları; toplama işçiliği, çuvallama, işleme ve nakliye gibi giderlerden oluşmaktadır. Tablo 2. Salep İlk toplayıcı maliyeti (yaş) Maliyet Unsurları Değer (TL) Oran (%) 1.Toplama İşçiliği ,86 2.Çuvallama ,28 3.İşleme ,74 4.Nakliye ,12 5.TOPLAM (1+..+4) ,00 6.Toplanan Ürün(kg) Birim Maliyet(TL/kg) Ortalama Satış Fiyatı(kg) Pazar Marjı(kâr) ,45 Kastamonu da incelenen işletmelerde toplam işçilik giderinin %71.86 sı toplama, %24.74 si ise işleme işçiliği olarak hesaplanmıştır. Bir kg yaş salebin ortalama maliyeti TL 1 bulunmuştur. Bunu %3,12 ile nakliye gideri 1 31 Temmuz 1999 tarihli dolar kuru 1$=427 TL 18

29 takip etmektedir. Çuvallama giderinin payı ise %0.28 gibi çok küçük bir düzeydedir. Bu aşamada salep pazar marjı 998,037 TL, kâr oranı %49,45'dir (Yaman, 2001). b). Aracı-Komisyoncu firma aşaması Aracı-Komisyoncu firma aşamada; bir kg. kuru salebin ortalama maliyeti TL olmuştur (Tablo 3). Başlıca maliyet unsurları; ürün bedeli, işyeri ve depo kirası, işçilik, ambalaj, nakliye-pazarlama ve işlemedir(yaş salebin ipe dizilerek kurutulması ve öğütülmesi). İncelenen işletmelerde salep alım bedeli olarak ödenen masraf bedeli toplam masraflar içinde %60,83 lük bir payla ilk sırada gerçekleşmiştir. Salebin pazar marjı TL/kg, kâr oranı ise %23,95'dir. Bu aşamada toplanan yaş, pazarlanan ise kuru veya öğütülmüş saleptir. 7 kg yaş salepten ortalama 1 kg kuru salep elde edilir(sezik, 1984). Bu hesaba göre Kastamonu ili 1999 yılı kuru salep üretimi kg. dır (Yaman, 2001). Tablo 3. Salep aracı-komisyoncu firma maliyeti(kuru) Maliyet Unsurları Değer (TL) Oran (%) 1.İşyeri Kirası ,54 2.Depo Kirası ,14 3.İşçilik ,22 4.Ambalaj ,02 5.Nakliye ve Pazarlama ,24 6.İşleme ,02 7.Alınan ürün bedeli ,83 8.TOPLAM (1+..+7) ,00 9.Toplanan Ürün(kg)-yaş Birim Maliyet(TL/kg)-kuru Ortalama Satış Fiyatı(kg) Pazar Marjı(kâr) , Safranbolu bölgesi Safranbolu bölgesinde yapılan çalışma aracı/komisyoncu firmalarla sınırlı tutulmuştur. Safranbolu salep piyasası dar ve az sayıda firma olduğundan bir nevi tekel oluşmuş olup elde edilen verilerde önemli bir farklılık olmamıştır. Salep satışı yapan firmalar saleple birlikte çok çeşitli bitkisel ürünleri de pazarlamaktadırlar. Firmalarda ortalama iki kişi çalışmaktadır. Sadece bir firma işlerin yoğun olduğu dönemlerde iki ay süreyle bir adet geçici işçi çalıştırdığını 19

30 bildirmiştir. İşyeri alanı ortalama 16 m2 dir yılında toplam 1500 kg kuru ve 10 ton yaş salep almışlardır. Ambalaj gideri 1.92 TL/kg, öğütme gideri 3.5 TL/kg, öğütme firesi 30 gr/kg, yaş salebin pişirme, kurutma, eleme ve yakıt gideri 2.80 TL/kg bulunmuştur. Yaş salebin hava muhalefeti riski %40 dır. Salep için yaptıkları yatırımın geri dönüş süresi ortalama 12 aydır. Firmaların salep alış fiyatları ise yaş salep için 12 TL/kg, kuru için 80 TL/kg dır. Safranbolu da 2011 salep rekoltesi 1500 kg (kuru) olup önceki yıllara göre yaklaşık dört kat fazla olmuştur. Kuru salebin satış dönemi genellikle Şubat-Mart ve Nisan aylarıdır. İki firma yaş salebin ayran, süt veya yoğurtla kaynatılması gerektiğini söylemiş, üçüncü firma ise bu şekilde kaynatıldığında salebin toz halinde dibe çöktüğünü, bu nedenle sadece su ile kaynatılması gerektiğini ifade etmiştir. Satıcılar, Eskipazar, Çerkeş, Gerede ve Bolu da toplanan salep yumrularının genelde Safranbolu da pazarlandığı da söylemektedirler (Horuzoğlu ve Turan, 2012). Salebin pazarlama biçimi ise toptan ve/veya perakende olarak yumru ya da toz formunda olmaktadır. Toz salebin 60, 100 ve 116 gramlık cam kavanozlar içinde pazarlandığı görülmektedir. Kastamonu yöresine ait 60gramlık ambalajın ticari bir markası olup, Tarım Bakanlığının izni ile üretilmiştir ve fiyatı 240 TL/kg dır. Safranbolu da pazarlanan 100 ve 116 gramlık ürünler ise 150 TL/kg dan satılmaktadır. Internet ortamında da yumru salep satışı 240 TL/kg dan, toz salep ise 150 TL/kg dan satılmaktadır(url7, 2012; URL8, 2012). Safranbolu da pazarlanan salep yumruları susam salebi ve çayır salebi olarak adlandırılmaktadır. Susam salebi yumruları çayır salebine göre daha büyüktür. Satıcılardan temin susam salebi yumrularından rastgele alınan 100 gram salep yumrusunun en, boy ve ağırlık değerleri ölçülmüş ve Tablo 4 deki değerler elde edilmiştir. Buna göre, incelenen kuru salep yumrularının ortalama ağırlığı4.29 gram, minimum ağırlık 2.17, maksimum ağırlık ise 9.92 gram olmuştur. Boyu en uzun olan örnek cm, en kısa örnek ise cm ölçülmüştür. Kısakürek ve Arpacı (2010) doğal ortam dışında Orkide üretim denmeleri sonucunda maksimum yumru boyunu (yaş)o. coriophora türünde 4 cm, O.morio var. morio türünde ise 4.7 mm olarak ölçmüşlerdir. Tablo 4. Safranbolu da pazarlanan susam salebinin fiziksel özellikleri(n=23) Ağırlık (gr) Boy (mm) En (mm) Minimum Maksimum Ortalama

31 8. Sonuç Son yıllarda Türkiye de ve dünyada doğal hayatın ve biyoçeşitliliğin korunması çalışmaları bir hayli önem kazanmıştır. Genelde orkidelerin ve özellikle nesli tükenmekte olan türlerinin korunması ayrı bir öneme sahiptir. Bu amaçla öncelikle gereken yasal düzenlenmeler yapılmış, orkide türlerinin ve her formda salebin ihracatı yasaklanmıştır. Ancak halen iç piyasada satışı serbesttir. Bu nedenle orkide türlerini doğadan ilk toplayan çiftçi ailelerine ve ilgili kamu kurumlarına önemli görevler düşmektedir. Orkide türlerinin yok olmaması için orman alanlarından orkide toplayıp bu işten gelir elde eden çiftçilerin eğitilmeleri gerekmektedir. Türkiye nin yıllık kuru salep pazarı tahminen 20 ton olduğuna göre, toplam pazar hacmi 150 TL/kg dan 3 Milyon TL lik bir değere ulaşmaktadır. Aracı firmalar kuru salebi köylülerden 80 TL/kg dan satın aldıklarına göre bu paranın %53 ü ( TL) ilk toplayıcın eline geçmektedir. Bu miktar vaz geçilemeyecek kadar önemli bir değer değildir. Doğadan toplayarak elde edilen salep üretiminin hemen yasaklanması önerilemez. Bunun yerine, öncelikle salep elde edilen orkide türlerinin kültüre alınma olanakları geliştirilmeli, hedef kitleye orkide kültür teknikleri öğretilmeli, iç piyasadaki talebi karşılayacak düzeyde kültür salebi üretimi gerçekleşince doğadan salep elde edilmesi yasaklanmalıdır.. Literatür Listesi Akgul, A Baharat bilimi ve teknolojisi. Gida teknolojisi derneği, yayin no:15. Konya: Damla Matbaacilik. Alpaslan. M. ve Hayta, M Effect Of Soymilk Substitution On The Rheologıcal And Sensory Properties Of Salep (Traditional Turkish MilkBeverage), International Journal of FoodProperties, 10: , 2007 Anonim, TrafficIndian snewsletter on Illegal Wildlife Trade in India, Sayı 2. Aralık Anonim, The First Regional Workshop on the South Asia Wildlife TradeInitiative, Workshop Report31st January 1st February 2008, Kathmandu, Nepal. RG, T.C. Resmi Gazete arşivi. URL: Erişim tarihi: Baytop, T Türkiye'de Bitkiler İle Tedavi (geçmişte ve bugün). Nobel Tıp Kitabevi, ISBN: , İstanbul. Birer, S Yiyeceklerimizin İçinde Kullandığımız Baharatlar ve Özellikleri, Gıda Dergisi, 11(1):51. Çağlayan, K. Özavci, A. ve Eskalen, A Dogu Akdeniz Bölgesinde Yaygın Olarak Yetisen Bazı Salep Orkidelerinin Embriyo Kültürü Kullanılarak InVitro Kosullarda Çogaltılmaları, Tr. J. of AgricultureandForestry, 22 (1998) , TÜBITAK Gemici, Y., Duman, H, Ekim, T., Alagöz, Z Handbook of thre atenedan dendemic plantspecies. Ankara. 21

32 Güler, N Kazdağları'nda yetişen Orchidaceae familyası bitkileri üzerinde morfolojik ve korolojik araştırmalar. Doktora Tezi, Trakya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Edirne. Horuzoğlu, M. ve Turan, H Salep satıcısı ile yapılan kişisel görüşme. Ishihara, A., Kanari, K.,Saito,T. And Takahashi,S TheState of Wildlife Trade in Japan. TRAFFIC East Asia-Japan, Tokyo, Japan Jenkings, M. And Oldfield, S Wild Plants in Trade, A traffic Network Report, TRAFFIC International Publication. Kasparek, M., Grimm, U European trade in Turkish salep with special reference to Germany. Economic Botany 53(4): Kısakürek, Ş. vearpacı, B..B. 2010, Kahramanmaraş Doğal Florasında Bulunan Bazı Salep Orkidelerinin Kültüre Alınabilme Olanakları, BAHÇE 39 (2): Karagüzel, O RG, tarih ve 1230 sayılı Resmi Gazete. RG, tarih ve 1509 sayılı Resmi Gazete. RG, Kanunisani1931 tarih ve 1701 sayılı Resmi Gazete. RG, tarih ve 3964 sayılı Resmi Gazete. RG, tarih ve sayılı Resmi Gazete. RG, tarih ve sayılı Resmi Gazete. RG tarih ve sayılı Resmi Gazete. RG, tarih ve sayılı Resmi Gazete Roe, D.2008.Trading Nature.A report, with case studies, on the contribution of wildlifetrade management to sustainable livelihoods and themillennium Development Goals.TRAFFIC Internationaland WWF International. Sandal,G Doğu Akdeniz Bölgesi nde Yetişen Orkideler ve yetişme Ortamı Nitelikleri ile Tehdit Faktörlerinin Araştırılması, Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. Adana. Sezik, E Türkiye nin Salepgilleri, Ticari Salep Çesitleri ve Özellikle Mugla Salebi ÜzerineArastirmalar. Ist. Üniv. Ecz. Fak. Doktora Tezi, Istanbul. Sezik, E., Özer, B., Kastamonu Salebinin Menşei ve Kastamonu Civarının Orkideleri. Tübitak Researh Project, Temel Bilimler Araştırma Grubu Projesi, TBAG 424, Ankara/Turkey. Sekiz, E., Orkidelerimiz, Sandoz Kültür Yayınları No:6. 166pp. Sezik, E., Baykal, T., Maraş Salebinin Menşei. Tübitak Doğa-Tr.J.ofPharmacy 1. S Sezik E.2002.Turkishorchidsand salep. ActaPharmaceuticaTurcica44: Tamer, C. E., Karaman B. And Copur, O.U, A Traditional Turkish Beverage: Salep, Food Reviews International, 22:43 50,

33 URL1, TraffıcBulletınSeızuresAndProsecutıons, March 1997 October URL1, URL2, URL3, TR. Erişim: URL4, URL5, URL6, Convention On International TradeInEndangeredSpecies Of Wild Fauna And Flora, Appendices I, II and III, Apr03.pdf. URL7, URL8, URL9, Theile, S., Steiner, A. and Kecse-Nagy, K Expanding borders: New challenges forwildlife trade controls in the European Union. TRAFFICEurope, Brussels, Belgium. Yaman, K Kastamonu İlinde Doğal Olarak Yetişen Başlıca Tıbbi Ve Aromatik Bitkilerin Toplama, İşleme ve Pazarlama Maliyetleri ve Söz Konusu Ürünlerin İl Ekonomisine Katkıları, Yüksek LisanTezi, 72 s.ankaraüniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara. 23

34 24

35 SALEP VE BİLEŞİMİNDE YER ALAN HİDROKOLLOİDLERDEN GLUKOMANNAN IN ÖZELLİKLERİ Canan Ece TAMER, Bige İNCEDAYI, Ömer Utku ÇOPUR Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Özet Salep farklı bölgelerde yetişen Orchidaceae türlerinin yumrularına verilen isimdir. Salep, Türkiye, Orta Doğu Ülkeleri ve Güneydoğu Avrupa da sevilerek tüketilen bir içecektir. Ayrıca geleneksel Kahramanmaraş dondurmasının üretiminde kullanılmaktadır. Salebin en önemli bileşeni glukomannan olup, bileşiminin %16-55 ini oluşturmaktadır. Glukomannan β-1-4 bağları ile bağlanmış lineer β-d-mannoz ve α-d-glukoz monomerlerinden oluşan bir polisakkarittir. Suda çözünen doğal bir diyet lifi olan glukomannanın besleyici ve sağlık üzerinde olumlu etkileri bilinmektedir. Abstract Salep refers to the tubers of Orchidaceae species. Salep consumed as a populer drink in Turkey, Middle East and Southeasth of Europe. Also it is used in traditional Kahramanmaraş type ice-cream. The most important component of salep is glucomannan and its constitues 16-55% of it. Glucomannan is a polysaccharide consisting of linear monomers of β-d-mannose and α-d-glucose linked with β-1-4 bonds. It is a neutral water soluble dietary fiber and known to have nutritive properties and have positive effects on health. Giriş Salep; Orchis, Ophyris, Serapias, Platanthera, Dactylorhiza cinslerine ait türlerin yumrularına verilen isimdir. Bitki, Batı Asya kökenli, yumrulu, otsu, düz ve uzun yapraklı, beyaz, pembe, kırmızı, leylak veya mor renkte çiçeklere sahiptir (Şekil 1). Salep bitkilerinin dahil olduğu Orchidacea familyasına ait 24 cins ve 90 kadar tür saptanmıştır (Sezik, 1967; Sezik, 1984, Akgül, 1993). Salep üretiminde genellikle Anacamptis pyramidalis, Dactylorhiza romana, Dactylorhiza osmanica var. osmanica, Himantoglossum affine, Ophrys fusca, Ophrys holosericea, Ophrys mammosa, Orchis anatolica, Orchis coriophora, Orchis italica, Orchis mascula ssp. pinetorum, Orchis morio, Orchis palustris, Orchis simia, Orchis spitzelii, Orchis tridentata ve Serapias vomeracea ssp. orientalis türlerinin yumruları kullanılmaktadır (Sezik, 1967; Sezik ve Özer, 1983, Tekinşen ve Güner 2010). 25

36 Şekil 1. Salep bitkisi Bitki çiçek haldeyken toprak altındaki açık sarı renkli yumruları toplanmaktadır. Yalnızca yan yumru alınmakta, gövdeyi taşıyan ana yumru kullanılmamaktadır. Yumrular yuvarlak veya dallı cm çapında veya cm eninde, 0.2 g ile 1.6 g arasında değişen ağırlıkta, yarı şeffaf, kirli sarı, pürüzlü, sert, kokusuz ve lezzetsizdir. Toplanan yumrular suyla yıkanarak temizlenmekte, ipe dizilerek ve su, süt ya da ayran içinde kaynatılarak enzimatik aktivite durdurulmakta, ardından açık havada kurutulmaktadır. Kurutulan yumrular dövülerek toz hale getirilmekte ve böylece kullanıma hazır haldeki salep tozu elde edilmektedir (Akgül, 1993; Kaya ve Tekin, 2001). Salep içecek haline getirilirken; damak zevkine göre değişmekle birlikte, süt veya su ilavesiyle kısık ateşte kıvamlı bir yapı kazanana dek karıştırılarak pişirilmekte, tarçın ve şeker eklenerek içime hazır salep elde edilmektedir (Şekil 2). Salep, Türkiye, Orta Doğu Ülkeleri ve Güneydoğu Avrupa da sevilen bir içecektir. Ayrıca kahve ve çayın yaygınlaşmasından önce batı Avrupa da da popüler bir içecek olarak tüketildiği bilinmektedir (Georgiadis ve ark. 2012). 26

37 Şekil 2. Salep içeceği Kahramanmaraş dondurması olarak bilinen geleneksel dondurmanın bileşeni olan salep; yurtiçinde tüketiminin yanında özellikle Avrupa ülkelerinden Almanya ya ve Arap ülkelerine ihraç edilmektedir. 1 kg salep elde etmek için her birinin ağırlığı g arasında değişen adet yumruya gereksinim vardır. Bu nedenle Türkiye de yılda yaklaşık 120 milyon yabani orkide bitkisinin tahrip edildiği düşünülmektedir (Tekinşen ve Güner 2010). Doğada tükenme tehlikesinde olması nedeniyle yumru halindeki ihracatı yasaklanan salep, salep unu olarak işlenmiş şekilde ihraç edilebilmektedir. Botanik uzmanları, sürekli ve kontrolsüz olarak yumruların toplanmasının bazı türlerin sayılarında kritik düzeyde azalmaya neden olduğunu bildirmektedir. Salep farklı bölgelerde yetişen farklı Orchidaceae türlerinden elde edildiğinden, standart bir kimyasal bileşimden söz edilememektedir (Baytop ve Sezik, 1968; Sezik, 1984; Tekinşen ve Tekinşen, 2008; Tekinşen ve Güner 2010). Salebin bileşimi, toplandığı döneme bağlı olarak olukça büyük değişim göstermektedir. En önemli bileşeni glukomannan olup, salep yaklaşık %16-55 glukomannan, %2.7 nişasta, %12 nem ve %2.4 mineral madde içermektedir (Tekinşen ve Karacabey, 1984; Kaya ve Tekin, 2001; Keçeli ve Konar, 2003). Bir başka kaynağa göre salebin bileşiminde %48 musilaj, %1 şeker, %2.7 nişasta, %5 azotlu madde ve taze haldeyken eser miktarda uçucu yağ bulunmaktadır. Salebin bileşiminde yer alan %2 düzeyindeki külü, büyük ölçüde potasyum ve kalsiyumun fosfat ve klorürleri oluşturmaktadır (1) (Hossain 2011). Salep süt ve şekerle birlikte içecek olarak hazırlandığında dikkate değer bir kalori kaynağı olarak düşünülmelidir. Tam yağlı süt ve şeker ile hazırlanmış 27

38 bir fincan salep (200 ml) yaklaşık 150 Kcal enerji vermektedir (Telcioğlu ve Kayacıer 2007). Salebin fizikokimyasal fonksiyonları, türe göre değişen kimyasal bileşimine özellikle de glukomannan düzeyine bağlıdır (Tekinşen ve Güner 2010). Tekinşen ve Güner (2010) Anadolu nun farklı yerlerinden temin ettikleri 10 değişik Orchidaceae spp. örneğinin nem, glukomannan, nişasta, protein, kül miktarları ile, ph ve viskozitelerini belirlemiştir. Örneklerin türlerine bağlı olarak glukomannan, nişasta ve viskozite değerlerinin istatistiki olarak önemli farklar gösterdiği bildirilmiştir. Sırasıyla O. italica, O. morio, O. anatolica, O. tridentata ve S. vomeracea ssp. orientalis, türlerinin glukomannan içerikleri (>40%) ve viskoziteleri daha yüksek bulunmuştur. Bu sonuçlar Sezik (1967) ile Sezik ve Özer (1983) in Türkiye nin farklı bölgelerinden alınan ticari salep örneklerinde belirlediği glukomannan miktarları (% ve % ) ile uyumludur. Farhoosh ve Riazi (2007), İran da yetişen saleplerde glukomannan miktarının ortalama olarak % arasında değiştiğini bildirmiştir. Salebin temel polisakkarit içeriğini oluşturan glukomannan bir çeşit hemiselülozdur (Şekil 3 ve Şekil 4) (Georgiadis ve ark. 2012). Glukomannan β 1-4 bağları ile bağlanmış lineer β-d-mannoz ve α-d-glukoz monomerlerinden oluşmaktadır (Karaman ve ark 2012). Doğada yaygın olarak odunsu ve yumrulu bitkilerde bulunmaktadır (Alonso-Sande ve ark. 2009). Glukomannan yüksek stabilizasyon kapasitesine sahip olan bir hidrokolloiddir (Ayar ve ark. 2009). Süt ürünlerinde prebiyotik katkı kaynağı olarak glukomannanın kullanılabileceği öne sürülmektedir (Yaşar ve ark. 2009). Şekil 3. Glukomannanın yapısı 28

39 Şekil 4. Glukomannanın SEM görüntüsü Suda çözünen doğal bir diyet lifi olan glukomannanın besleyici ve yatıştırıcı özellikleri olduğu düşünülmektedir. Halk sağlığı uygulamalarında uzun yıllardan beri kullanıldığı bildirilmiştir (Tamer ve ark. 2006; Karaman ve ark. 2012). Çözünür liflerin serum kolesterol seviyesini düşürdüğü, gastrointestinal fonksiyonları ve glukoz toleransını iyileştirdiği rapor edilmiştir (Ayar ve ark. 2009). Günümüzde glukomannan ilaç olarak düşünülmemekle birlikte, literatürde tanımlanan biyolojik etkileri nedeniyle biyoaktif bir polimer olarak kabul edilmiştir. Tip 2 diyabet geliştirilmiş ratlara oral yoldan glukomannan verilmesini takiben serum glukoz seviyelerinde azalma belirlenmiştir. Bu etki karbonhidrat absorbsiyonunun inhibisyonuna ve ayrıca yemek sonrası insülin salınımının düşmesine bağlanmıştır. Diğer taraftan kemirgenler üzerinde yürütülen bazı araştırmalar, glukomannanın tümör gelişimini inhibe edici özellik gösterdiğini öne sürmektedir. Ancak bu etkinin mekanizması detaylı olarak açıklanmamıştır (Alonso-Sande ve ark. 2009). Glukomannan yan etki göstermeksizin kronik kabızlık tedavisinde kullanılabilmektedir (Marzio ve ark. 1989; Passaretti ve ark. 1991). Yapılan çalışmalar, glukomannanın yüksek bir su tutma kapasitesine sahip olduğunu, tokluk hissi yarattığını ve kilo vermede etkili olduğunu ileri sürmektedir. Obez bireylerde günde 2-4 g glukomannan alımının kilo vermede belirgin etkileri olduğu gözlenmiştir (Keithley ve Swanson, 2005). Bununla beraber glukomannanın olumsuz özellikleri arasında, karın ağrısı, gaz, özafagus ve alt gastrointestinal darlık ile bazı ilaçların biyoyararlılığını azaltma gibi etkiler yer almaktadır (González Canga ve ark. 2004). 29

40 Salep, kış aylarının soğuk günlerinde vücudu sıcak tutan, soğuk algınlığına karşı direnç veren özellikle sütle birlikte hazırlandığında oldukça besleyici olan geleneksel bir içeceğimizdir. Salebin, bebek ve çocuklarda yaz ishallerini, yetişkinlerde ise kronik ishali kesici etkisi vardır. Müsilajlarca zengin olması nedeniyle, gastrointestinal kanalın irritasyonlarında tedavi edici rol oynamaktadır. Barsak nezlesine, soğuk algınlıklarına ve öksürüğe karşı etkileri halk arasında çok eski dönemlerden beri bilinmekte ve yaygın olarak kullanılmaktadır (1-5). Eğer alternatif çözümler üretilmezse salep orkidelerinin aşırı sökümüne bağlı olarak bazı salep türleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Salep orkidelerinin doğal çevrelerinde bollaştırılması ve uzun vadede bu orkidelerin korunması, sorunun çözümüne katkıda bulunacaktır (6). Bazı türlerinin yalnızca Türkiye de yetiştiği, geleneksel içeceğimizin hammaddesini oluşturan ve ünlü Kahramanmaraş dondurmasına sertlik, esneklik ve lezzet vermesi için kullanılan, ayrıca ilaç hammaddesi olarak da yararlanılan salebin elde edildiği bitkilerin kültüre alınıp yetiştiriciliğinin arttırılarak, yok olmasının önlenmesi acilen ele alınması gereken bir konudur. Kaynaklar www. marz-kreations.com/wildplants Akgül, A., Baharat Bilimi ve Teknolojisi. Gıda Teknolojisi Derneği Yayın No:15, Damla Matbaacılık, Konya. 446 s. Alonso-Sande, M. Teijeiro-Osorio, D., Remuñán-López, C., Alonso, M.J Glucomannan, a promising polysaccharide for biopharmaceutical purposes. European Journal of Pharmaceutics and Biopharmaceutics. 72: Ayar, A., Sert, D., Akbulut, M Effect of salep as a hydrocolloid on storage stability of Incir Uyutması dessert. Food Hydrocolloids. 23: Baytop, T., Sezik, E., Türk salep çeşitleri üzerine araştırmalar. İstanbul Üniv. Eczacılık Fak. Mec. 4: Farhoosh, R., Riazi, A A compositional study on two current types of salep in Iran and their rheological properties as a function of concentration and temperature. Food Hydrocolloids. 21(4): Georgiadis, N., Ritzoulis C., Charchari E., Koukiotis C., Tsioptsias C., Vasiliadou C Isolation, characterization and emulsion stabilizing properties of polysaccharides form orchid roots (salep). Food Hydrocolloids. 28:

41 González Canga, A., Fernández Martínez, N., Sahagún, A.M., García Vieitez, J.J., Díez Liébana, M.J., Calle Pardo, A.P., Castro Robles, L.J., Sierra Vega, M Glucomannan: properties and therapeutic applications. Nutr Hosp. 19(1): Hossain, M.M Therapeutic orchids: traditional uses and recent advances - An overview. Fitoterapia 82: Karaman, S., Yılmaz, M.T., Ertugay, M.F., Baslar, M., Kayacier, A Effect of ultrasound treatment on steady and dynamic shear properties of glucomannan based salep dispersions: Optimization of amplitude level, sonication time and temperature using response surface methodology.ultrason. Sonochem. doi: /j.ultsonch Kaya, S., Tekin, A.R The effect of salep content on the rheological characteristics of a typical ıce-cream mix. Journal of Food Engineering. 47: Keçeli, T., Konar, A., Salep ve alternatif bazı stabilizatör maddelerin inek sütünden yapılan dondurmaların özelliklerine olan etkileri. Gıda. 28(4): Keithley, J., Swanson B Glucomannan and obesity: a critical review. Altern Ther Health Med. 11(6):30-4. Marzio, L, Del Bianco, R., Donne, M.D., Pieramico, O., Cuccurullo, F Mouth-to-cecum transit time in patients affected by chronic constipation: effect of glucomannan. Am. J. Gastroenterol. 84 (8): Passaretti, S., Franzoni, M., Comin, U., et al Action of glucomannans on complaints in patients affected with chronic constipation: a multicentric clinical evaluation. Ital J Gastroenterol. 23 (7): Sezik, E., Türkiye nin Salepgilleri, Ticari Salep Çeşitleri ve Özellikle Muğla Salebi Üzerine Araştırmalar. İst. Üniv. Ecz. Fak. Doktora Tezi, İstanbul. Sezik, E., Özer, B Kastamonu salebinin menşei ve Kastamonu civarının orkideleri. Tübitak Proje No: TBAG-424. Sezik, E., Orkidelerimiz. Sandoz Kültür Yayınları No: s. Tamer, C. E., Karaman, B., Copur, O. U A traditional Turkish beverage: Salep. Food Reviews International. 22: Tekinşen, O.C., Karacabey, A., Bazı stabilizatör karışımlarının Kahramanmaraş tipi dondurmanın fiziksel ve organoleptik nitelikleri üzerine etkisi. Tübitak Proje No: VHAG-594. Tekinşen, O. C., Tekinşen, K.K Dondurma: Temel Bilgiler, Teknoloji, Kalite Kontrolü. (pp ). Konya: Selçuk Üniversitesi Basımevi. Tekinşen K.K., Güner, A Chemical composition and physicochemical properties of tubera salep produced from some Orchidaceae species. Food Chemistry. 121: Telcioglu, A., Kayacıer, A The effect of sweeteners and milk type on the rheological properties of reduced calorie salep drink. Afr. J. Biotechnol. 6: Yasar, K., Kahyaoglu, T., Şahan, N Dynamic rheological characterization of salep glucomannan/galactomannanbased milk beverages. Food Hydrocolloids. 23:

42 32

43 SALEP GLUKOMANNANIN ĸ-KARAGENAN ÇÖZELTİSİNİN JEL KUVVETİ VE AKIŞ ÖZELLİKLERİNE ETKİSİ Abdullah KURT, Talip KAHYAOĞLU Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü Özet Bu çalışmanın amacı ĸ-karagenan çözeltisinin jel kuvveti ve akış özelliklerine, salep ilavesinin etkisini belirlemektedir.ĸ-karagenan çözeltisine (%1.5) üç farklı konsantrasyonda (% 0,5, 1, 1,5 g/g) salep eklenmiştir. Salep miktarının artmasıyla birlikte jel kuvveti artmıştır. Salep içermeyen kontrol örneğinin jel kuvveti 243,2 g olup en yüksek salep içeriğinde (%1,5 g/g) bu değer 1198,6 g olarak elde edilmiştir. Görünür viskozite değerive kıvam katsayısı değerlerinde salep miktarındaki artışla birlikte düzenli bir artış gözlenmiştir. Görünür viskozite değeri, kontrol ve en yüksek salep konsantrasyonu için sırasıyla ve Pas olarak belirlenmiştir. Salep, ĸ-karagenan ile etkileşim göstermiş ve çözeltinin jel kuvveti ile viskozitesi artmıştır. Anahtar Kelimeler: Salep, ĸ-karagenan, reoloji, tekstür Abstract THE EFFECT OF SALEP GLUCOMANNAN ON THE GEL STRENGTH AND RHEOLOGİCAL PROPERTİES OF ĸ- CARRAGEENAN SOLUTİONS The objective of this study to determine the impact of adding salep on the gel strength and rheological behaviour of ĸ carrageenan solutions. Three different salep concentrations (0.5,1 and 1.5 %w/w) were used in ĸ carrageenan solutions which are the same concentrations level (1.5%w/w). Gel strength of ĸ carrageenan solutions increased with incresing amount of salep. It was observed that gel strength of mix solution containing no salep was g. When salep amount increased up to max level (1.5% salep) gel strength of g were obtained. Regular increasing of samples apparent viscosity and consistency index were observed from the control sample to max salep concentration.the apparent viscosity were determined as and Pas for control and max salep concentration respectively.salep interacted with ĸ carrageenan and results in increase of gel strength and apparent viscosity of solutions. Keywords: Salep, ĸ carrageenan, reoloji, texture 33

44 1. Giriş Karagenan kırmızı deniz yosunlarından elde edilen sülfat grubu içerenanyonik bir polisakkarittir *1,2+. Karagenanın en önemli üç tipi mevcuttur (ɩ, ĸ, λ-karagenan). Bu üç farklı karagenan içerdikleri sülfat miktarına göre birbirinden ayrılmaktadır. ĸ-karagenan diğer tiplere göre daha az sülfat grubu içermekte ve en kolay jel yapısı oluşturma özelliğindedir *3]. ĸ-karagenan sıcaklığa bağlı olarak dönüşebilir özellikte jel oluşturabilmektedir *4+. Salep bazı yabani orkidelerin yumrularından elde edilen tozlardır. Besleyici özelliği nedeniyle yıllardır kullanılmıştır. Yüksek glukomannan içeriği tıp alanında ve özellikle gıda uygulamalarında dikkat çekici bir hal almasını sağlamıştır *5+. Türk tipi dondurmalarda yaygın kullanılan stabilizör ve koyulaştırıcı ajandır *6+. Salep miktarına bağlı olarak dondurma karışımının viskozitesinin arttırılması kaliteyi etkilerken aynı zamanda salep, son ürüne aroma da kazandırmaktadır.ĸ carrageenan gıda endüstrisinde koyulaştırıcı ve jelleştirici ajan olarak yaygın kullanılmaktadır. Farklı biyopolimer karışımları ve bunların birbirleriyle olan etkileşimlerikonusunda yoğun araştırmalar yapılmaktadır. Salep tam anlamıyla çok yaygın bilinen koyulaştırıcı ajan olmasa da glukomannan ve nişasta bileşenleri nedeniyle bulunduğu ürünün akış özellikleri (reoloji) ile yapısal özelliklerini (tekstür) etkilemektedir. Bu çalışmanın amacı ĸ- karagenan çözeltisinin jel kuvveti ve akış özelliklerine, salep ilavesinin etkisini belirlemektedir. 2. Materyal ve Metod 2.1.Materyal Salep Samsun bölgesinden toplanmış orkide yumrularından elde edilmiştir. ĸ-karagenanIncom (Mersin, Türkiye) firmasından temin edilmiştir Metod Jel Kuvvetinin belirlenmesi Örneklerin jel kuvveti aşağıdaki gibi modifiye edilen Wainewright *7+ metodu kullanılarak belirlenmiştir. 4 farklı çözelti bloom kavanozlarında (150 ml) (Schott Duran, Mainz, Germany) hazırlandı. ĸ-karagenan tozunun kavanoz iç yüzeyine yapışmasını engellemek için öncellikle 3 ml etil alkolde çözündürülmüş sonrasında saf su eklenmiştir. ĸ-karagenan çözeltileri (%1,5 g/g) 80 C de 30 dk karıştırılmıştır. Farklı salep konsantrasyonu (%0.5, 1, 1.5) ve salep içermeyen kontrol grubu ile birlikte 4 farklı çözelti elde edilmiştir. Salep eklendikten sonra karışım 60 dk daha karıştırılmış ve oda şartlarında soğumaya bırakılmıştır (25±1 C). Çözeltiler saat boyunca dolapta (4-7 C) tutulmuştur. 34

45 Jel kuvveti tekstür analiz (TA.XT2 Stable Micro System, Surrey, UK) cihazında BS 757 standardına göre belirlenmiştir. Ölçüm işlemi örnekler dolaptan çıkarıldıktan hemen sonra gerçekleştirilmiştir. 1,27 cm çapında silindirik prob ile 4 mm derinliğe inilmiştir. Jel kuvveti gram cinsinden elde edilmiştir Reolojik analizler Reolojik ölçümler reometrede (Mars III, Thermo Scientific, Germany) 60 C de yapılmıştır. Kayma gerilimi, kayma hızının s -1 aralığında 300 s de ölçümüne karşılık kaydedilmesiyle akış grafiği elde edilmiştir. Çözeltinin reolojik karakterizasyonu Üslü Yasa modeline göre belirlenmiştir. 3. Sonuçlar ve Tartışmalar Salep konsantrasyonundaki artışa bağlı olarak jel kuvvetindeki değişim Tablo 1 de görülmektedir. Kontrol örneği (243,2 g) ile en yüksek salep oranına sahip olan çözelti (1198,6) arasında dikkat çekici bir artış gözlemlenmiştir. Tablo 1. Çözeltilerin jel kuvvetleri Örnekler ĸ-karagenan (%) Salep (%) Jel Kuvveti (g) Hidrokolloidlerin reolojik özellikleri gıda formülasyonları, ürün kalitesi ile modelleme ve dizayn açısından önemlidir. Şekil.1 de görünür viskozitenin salep miktarındaki değişime bağlı olarak artışı görülmektedir. Salep içermeyen çözeltinin görünür viskozitesi Pas iken en yüksek salep konsantrasyonunda bu değer Pas olarak gözlemlenmiştir (20 s -1 kayma hızında). Kıvam katsayısı değeri den Pas n değerine %1.5 salep konsantrasyonunda ulaşmıştır. 35

46 Şekil 1. Çözeltilerin görünür viskozite değerleri Sonuç olarak salep, ĸ-karagenan ile etkileşim göstermiş ve jel kuvveti ile görünür viskozitede artışa sebep olmuştur. Bununla birlikte jel sistemine salep ilavesiyle, toplam polimer konsantrasyonundaki artışın da elde edilen sonuçlarda etkisi olduğu ifade edilmelidir. Ancak salebin ĸ-karagenan çözeltisinin jel yapısına etkisinin daha ayrıntılı araştırılması gerekmektedir. 4. Kaynaklar [1] Arda et.al. (2009) Synergistic effect of the locust bean gum on the thermal phase transitions ofĸ carrageenan gels. Food Hydrocolloids 23: [2] Chen et. al. (2001) Rheological characterization of ĸ carrageenan / locust bean gum mixtures. Carbohydrate Polymers 46: [3] Norziah et. al. (2006) Rheological studies on mixtures of agar (Gracilaria changii) and ĸ carrageenan. Food Hydrocolloids 20: [4] Morris et. al. (1980) Cation specific aggregation helices: domain model of polymer gel structure. Journal of Molecular Biology 138: [5] Karaman et. al. (2011) Simplex lattice mixture design approach on the rheological behavior of glucomannan based-honey drink mixtures: An optimization study based on the sensory system. Food Hydrocolloids 25: [6] Kaya & Tekin (2001) Theeffect of salep on therheologicalcharacteristic of a typicalice-cream mix.journal of FoodEngineering47:59-62 [7] Karim et al. (2009) Ultravioletirradiationimproves gel strength of fishgelatin. FoodChemistry 113:

47 SALEP Mİ? ORKİDELER Mİ? Ekrem SEZİK Gazi Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Ana Bilim Dalı Konuşmamda salep ve Türkiye orkideleri hakkında yıllar süren çalışmalarım sonucu elde ettiğimiz bilgiler, Türkiye orkidelerinin tahribi ve bu tahribin önlenmesi için yapılması gerekenler kısaca sunulmuştur. Salep nedir? Yumrulu orkidelerin toprak altında 2 yumrusu bulunur. Kışı bir önceki sene meydana gelen yumrunun aracılığı ile geçiren bitkinin, bahara doğru ek köklerinden biri kalınlaşmaya başlar ve ucunda bir yumru daha meydana gelir. Bu yumru gelişirken, yukarı doğru da, bir tomurcuk vasıtasıyla, yeni yılın gövdesi meydana gelmeye başlar. Bitkinin gelişmesi ilerledikçe yeni yumru da gelişir; eski yumru ise yeni yumrunun yanında ona yapışık ve içi boşalmış halde bulunur. Yani eski yumru, yeni bir yumru ve yeni bitkiyi vermektedir. Kastamonu civarında halk bu olayı fark ettiği için eski yumruyu ebesi olarak isimlendirmektedir. Salep elde edilişi Salep elde edilişinde yeni yumru kullanılır. Genellikle bitkiler çiçek açtığında veya bazen taban yaprakları belirgin hale gelince, salep toplayıcılar özel çapa, demir çubuk veya diğer bahçe aletleriyle, bitkinin etrafını kazar, yumruları çıkarır, yeni yumruyu alır, geri kalan kısımları ise bir kenara atarlar (1). Bir kenara atılan, yeni orkideleri verecek tohumları meydana getirecek olan çiçeklerdir. Bunu gözardı etmeyelim. Çünkü böylece bu orkide ve ondan meydana gelecek fertlerin üremesi durdurulmuş olmaktadır. Salep yumruları genellikle ya köylerdeki çoban, çocuk, kadın veya işleri salep kazma olan kişiler tarafından topraktan çıkarılır. Normal olarak, bir salep toplayıcı, bir günde genellikle yarım, en çok 1 kilogram taze yumru toplayabilir (1-3). Topraktan çıkarılan yumrular köye getirilir, bol su ile ovularak yıkanır ve topraklarından kurtarılır. Temizlenmiş yumrular ya hiçbir işlem yapılmadan veya sadece kaynatılıp, kurutulmadan salep ticareti yapanların bulunduğu merkeze (il, ilçe) götürülür ve satılır. Merkeze ulaşımın zor olduğu köylerde ise, kaynatılır, kurutulur ve mevsim sonunda, salep ticareti yapanlara satılır. Kaynatma işlemi yumruların su, ayran (yağ ayranı ) ve nadiren süt içinde dakika kadar kaynatılması şeklinde yapılır. Halen, bazı köylerde 37

48 yoğurttan yapılan ayran kullanılarak da kaynatma yapılmaktadır. Kaynatmanın esas sebebi yumruların gelişmesini durdurmaktır. Kaynatılmayan yumrularda, baharda enzimatik faaliyet başlar ve dolayısıyla yeni bir orkide meydana gelebilir. Ayrıca, yumrular kaynatılmazsa, salebin kendine has tadı ve kokusu meydana gelmez. Halk bu işlemin ilmi açıdan açıklamasını bilmez; ama atalarından gelen bilgiler sonucu işlemi gayet iyi bir şekilde uygular. Kaynatılan yumrular ya doğrudan güneşe serilir veya adeta tespih dizer gibi, yorgan iğnesi yardımı ile ipe dizilir, ondan sonra kurutulur (1-3). Kuruyan yumrular son derece sert parçalar halindedir. Kullanılacağı zaman değirmenlerde ince toz edilir. Türkiye orkidelerinin 17 cinsi yumruludur. Bunların altısı (Coeologlossum, Gymnadenia, Listera, Spiranthes, Steveniella, Traunsteinera) hariç, diğerlerinden (Aceras, Anacamptis, Barlia, Comperia, Dactylorhiza, Himantoglossum, Neotinea, Ophrys, Orchis, Platanthera, Serapias) salep elde edilişinde yararlanılmaktadır (2,3). Salep ticareti Salep üretim ve ticareti Kuzey, Güney, Güney batı, Güney Doğu ve Doğu Anadolu da yapılmaktadır. Ayrıca Irak (Kuzey Irak),İran ve Azerbaycan gibi komşu ülkelerden kaçak salep getirilip piyasaya sürülmektedir. Anadolu da Salep elde edilen bölgeler ve ticari çeşitler ise aşağıdaki şekilde gruplandırabilir (1-8). Kuzey Anadolu (1-4) Kastamonu Salebi (Kastamonu (5), Akdağ Madeni (Yozgat),Tokat İlleri (6) Güney Batı Anadolu (1-4) Muğla salebi (Muğla, Aydın - Söke den Fethiye ye kadar) Güney Anadolu (1-4) Antalya Salebi (Antalya - Elmalı dan Gazipaşa ya) Silifke Salebi (Mersin - Mut, Gülnar, Silifke civarı) Güney Doğu Anadolu Maraş Salebi (7) (Kahraman Maraş, Adıyaman, Malatya) Çayır salebi (Kahraman Maraş) Doğu Anadolu (8) Van, Siirt, Muş Salepleri Dağ salebi, Çayır salebi (Van, Bitlis, Siirt, Hakkâri, Muş Bölgeleri) 38

49 Yukarıda 3 değişik bölgede Çayır Salebi bulunduğu görülmektedir. Bölgelerde farklı türler bu amaçla kullanılmaktadır. Şöyleki: Kastamonu da D. iberica (9), Van da D.umbrosa, O.palustris (8), K. Maraş ta ise bir Ranunculus (Ranunculaceae) türü R. ficaria (7). Salep ticaret merkezi uzun yıllar Bucak(Burdur) idi. Yani Ülkenin değişik yerlerinden toplanan salepler, Bucaklı tüccarlar tarafından alınır, işlenir ve satılırdı. Son 15 yılda Siirt önce Doğu salebinin toplandığı yer olarak ortaya çıkmış ve daha sonra 2. ticaret merkezi olmuştur. Komşu ülkelerden kaçak olarak getirilen salepler de Siirt ten pazarlanmaktadır. Kısacası şu an Bucak ve Siirt olmak üzere 2 ticaret merkezi bulunmaktadır (3). Ticari salepler, o bölgede bulunan orkide yumrularının karışımıdır. Genellikle o bölgede yaygın olarak bulunan orkidenin yumrusu, bu karışımda daha çok bulunur. Salep elde edilişinde değişik bölgelerde değişik yumrulu orkide kullanılmaktadır. Bu rakam Yumrulu Türkiye orkidelerinin yarıdan fazlasıdır. Pek çok nadir ve az bulunan orkidenin de salep elde edilmek amacı ile yumrularının toplandığını hatırlatalım; Ticari saleplerin ağırlıkları Aşağıdaki tabloda (Tablo 1) değişik ticari saleplerin ortalama yumru ağırlıkları, 1 kg ve 1 tondaki yumru sayıları görülmektedir. Bu tablodaki rakamlar ilk anda inanılmaz gibi geliyor. Ama hakikat budur! 1 ton için , orkidenin canına kıyılmaktadır(1). Tablo 1. Ticari saleplerin yumru ağırlıklarının ortalama değerleri Ticari salep Yumru Ağırlığı (g) Yumru Sayısı (Adet/Kg) Yumru Sayısı (Adet/Ton) Muğla Kastamonu Silifke Antalya Maraş Van Not: ort: ortalama, y: yumru Salep üretim miktarları Türkiye de salep üretim miktarının tam olarak tespiti zordur. Çünkü ürün borsadan geçmemekte, serbest olarak ticareti yapılmaktadır. Eski yıllara ait sadece ihracat rakamları bulunmaktadır (1). Yılda ortalama 7-8 ton, bazı yıllar 15 tona varan miktarlarda salep ihraç edilmiştir. İhraç miktarından daha 39

50 fazlasının yurt içinde kullanıldığı düşünülürse, o yıllarda, yılda en az 15 ton civarında üretim olması gerekir şeklinde bir tahminde bulunulmuştur (1) yılında tarafıma DPT tarafından güdümlü proje olarak verilen Salep ve Orkidelerin tahribi adlı proje ile bu konu incelenmiştir (3). Proje de değişik bölgelerde salep ticareti yapanlar, toplayıcılar, dondurmacılar, hazır salep üreticileri ve diğer kullanıcılarla görüşülmüş ve bazı rakamlara ulaşılmıştır. Bu bilgiler 2 tablo (Tablo 2,3) halinde aşağıda verilmiştir. Tablo 2. Salep toplanan bölgeler ve miktarlar Bölge kg Bölge kg Antalya K.Maraş Muğla Siirt Aydın Van Kastamonu Hakkâri Akdağ Madeni Tokat Toplam Tablo 3. Salep toplanan bölgeler ve miktarlar 2006 Bölge kg Bölge kg Antalya 700 K.Maraş 700 Muğla Siirt 300 Aydın Van 500 Kastamonu Siirt Akdağ Madeni Siirt-Van Çayır Toplam Bu miktarlar, bölgelerde salep ticareti yapan belli başlı kişilerden alınan değerlerin toplanması ile elde edilmiştir. Bölgelerde, salep ticareti yapanların dışında dondurmacılık yapanlar da köylüden doğrudan salep satın almaktadır. Dondurmacıların kullandıkları salep miktarları üzerinde yaptığımız incelemede, köylüden doğrudan satın aldıkları miktarın küçümsenmeyecek miktarlarda olduğunu tespit ettik yılında bu rakam ton civarında idi. Kaçak olarak getirilen salepler, satılırken genellikle getirildikleri ülkenin adı ile piyasa da bulunmaktadır yılında Kuzey Irak salebi, Siirt teki bir toptancıdan aldığımız rakama göre, 20 ton civarında idi. Sonuç olarak, salep üretim miktarı en az 60 ton civarındadır (2). Yani ortalama 120 milyon orkidenin canına kıyılmakta, Ülkemiz orkideleri yok edilmektedir. Araştırmanın yapıldığı yıldan bu zamana kadar üretimin daha fazla artmış olabileceğini düşünmüyorum. Hatta azalma olacağı kanaatindeyim. Çünkü orkide tahribi çok üst seviyeye çıktı. O kadar ki daha önce toplanmayan Platanthera gibi cinslerin yumruları dahi toplanmaya başladı yılında üretimin az olması ve dolayısıyla salep fiyatlarının yükselmesi, bu fikrimi doğrulamaktadır. 40

51 Salebin kullanılışı Salep yazın dondurma, Kışın sıcak sütlü içecek salep hazırlanmasında kullanılmaktadır. Maraş Dondurması şöhretini salebe borçludur. Maraş dondurmasına sertlik ve geç erime özelliğini, salebin içindeki glikomannan (1 mol glikozun 3 mol mannozla bağlanıp polimerize olması ile meydana gelen poliholozit) yapısındaki maddeler sağlar. Bu maddeler su ile (tabii süt ile de ) şişerek, akıcılığı az olan çözelti meydana getirir. Kullanılan salep miktarına göre bu durum artar veya azalır. Salepten vazgeçilemez mi? Salep, acaba toplayıcıları için vazgeçilemez bir ekonomik ürün müdür? Yani, toplamadıkları takdirde bütçelerinde sarsıntı olur mu? Hayır! Çünkü salep, orman köylerinde çoban, kadın ve çocuklar tarafından toplanmaktadır. 1 kg taze yumruyu ancak 1-2 günde toplayabilmektedirler. 1kg taze yumrunun fiyatı 2012 ve 13 yıllarında TL arası idi. Orman köylüleri işçi olarak yukarıdaki değerin 3-4 katı gündelik almaktadır. Dolayısıyla salebin köylülerin bütçelerine çok önemli bir katkısı olmadığı kolayca anlaşılır. Cevabını vermemiz gereken iki soru daha var: 1- Dondurma yapmak için muhakkak salebe ihtiyaç var mıdır? Hayır, yoktur! Çünkü karboksimetil selüloz (CMC) (E466),çözünen nişasta, pirinç nişastası, karragenler (E 407), konyak glikomannanı (E425), guar zamkı (E 412), tara zamkı (E 417), ksantan zamkı (E 415), keçiboynuzu özü (E 410) ve benzeri maddeler, uzun yıllardır dondurmacılıkta kullanılmaktadır. Hâttâ bir kısmı piyasada suni salep diye kilosu 15 TL civarındaki fiyatlarla satılmaktadır. Konyak glikomannanının ve Ülkemizde üretilen keçiboynuzu özü (E 410) un dondurma imalinde salep yerine kullanılabileceği de gösterilmiştir (10). 2- Sıcak sütlü içeceğimiz salepte durum nasıl? Pastanelerde içilen saleplere, çoğu zaman nişasta karıştırılmaktadır. Piyasa da satılan hazır salepler in kutularına bakıldığında, dondurma hazırlamada kullanılan maddelerin yanında salep aromasının kullanıldığı görülecektir. Salep aroması, çok sayıda koku maddesinin karışımıdır. Görüldüğü gibi salepli dondurma veya salep adlı sütlü içeceğimizde salep bulunmasını istemekten vazgeçmek çok zor değildir. Zaten halen bu gıdalarda ya salep yoktur veya çok az miktarlardadır. Diğer taraftan, orman köylüsü için salep, ekonomik olarak vazgeçilmez bir ürün değildir. 41

52 Orkideler koruma altında mı? Ülkemiz toprakta yaşayan orkideler bakımından zengin (2,11-13) olmasına rağmen herhangi bir koruma kararı ve tedbiri bulunmamaktadır. Diğer taraftan Avrupa ülkelerinde orkideler koruma altındadır. Değil yumrusunun sökülmesi, çiçeğinin bile koparılması yasaktır. Altında Ülkemiz yetkililerin imzası bulunan CITES (The Conservation on International Trade in Endangered Species of Wild Fauna and Flora) listesinde 56 yumrulu taksonun Endanreged olduğu kabul edilmiştir. Yani bu türleri koruma bir mecburiyettir. IUCN (Internatinal Union for the Conservation of Nature) Kırmızı Kitap ta (14) da pek çok yumrulu orkide CR (Critically endangered) ve EN (Endangered) olarak değerlendirilmiştir. Aslında bu listede bütün yumrulu orkideler bulunmalıdır. Türkiye orkidelerin tahribi ve korunması gerektiği, salep ve orkidelerle ilgili çok sayıda popüler veya bilimsel yayınlarımda (2,3,15,16); hâttâ TRT için danışmanlığımda hazırlanan 2 belgesel bilim dünyasına ve yetkililere ile duyurulmuştur. Ama orkidelerin tahribi artan miktarlarda devam etmektedir. Son söz İçtiğiniz salepte, yediğiniz dondurmada güzel çiçekli orkidelerin yumrularının bulunduğunu, bu yüzden bu güzel çiçeklerin Ülkemizde neslinin tükenmekte olduğunu düşünmenizi istiyorum. Ülkemizin pek çok tabiat varlığı hesapsız bir şekilde tüketilmektedir. Bunlardan biri de orkidelerimizdir. Bu orkideleri görmek, incelemek, resimlerini çekmek üzere Ülkemize orkideseverler gelmektedir. Çeşme nin karşısındaki Sakız Adası nda 5 yıldır orkide turları başlamıştır. Yunanistan, orkideseverlerden para kazanmaktadır. Daha önce Ülkemize de Avrupalı orkideseverler gelmiştir.1995 yılında, Muğla Valiliği için hazırladığım orkideleri koruma ve turizme kazandırma amaçlı proje teklifi (16,17), zamanın valisinin görevden ayrılması ile devletin tozlu raflarındaki yerini almıştır. Orkidelerimiz 1990 lı yıllarda ülkeye döviz kazandırmıştı. Bazı Avrupalı orkideseverler, Türkiye orkidelerini görmek üzere ülkemize gelmişlerdi. Orkide turları düzenlenirse, yine döviz kazanılacaktır. Ayrıca, Ülkemizde küçük de olsa bir orkidesever grubu da teşekkül etmiştir. Avrupa da orkideler koruma altına alınmış bitkiler grubundandır. Bu ülkelerde, değil yumrularının sökülmesi, çiçeklerinin koparılması bile cezayı gerektiren suçlar arasındadır. Durum böyle iken, Türkiye de salep elde etmek üzere her yıl milyonlarca orkidenin kökü toplanmakta ve dolayısıyla ORKİDELER TAHRİP OLMAKTADIR. 42

53 Bu tahribe orkideler ne kadar dayanacaktır? Dayanamamışlardır. Her geçen yıl sayılarının azalması bir yana bazı türler, artık uzun aramalara rağmen bulunamamaktadır. Sonuç olarak, salep yerine zaten kullanılmakta olan maddeler bulunmaktadır. Bu maddelerin kullanımı mecburi hale getirilmelidir. Salebe alternatif olabilecek bitkilerin ve orkidelerin kültür denemelerine devam edilmelidir. Ama salep elde edilmek üzere orkidelerin yumrularının kazılması en kısa zamanda yasaklanmalı, kanunlar uygulanmalıdır. Türkiye orkidelerinin kurtulması için yasaklamaktan başka bir yol bulunmamaktadır. Sözlerimi Orkidelerimiz kitabımda (1984) (2) ve DPT projesinde (2007) (3) Son Söz olarak yazdığım cümlelerle bitirmek istiyorum. Salep yerine başka maddelerle dondurma hazırlanabilir; sütlü bir içecek yapılabilir. Fakat salep elde edilsin diye NESLİ TÜKETİLEN, TANRI NIN GÜZEL VARLIĞI BİR ORKİDEYİ TEKRAR YARATMAK; İNSAN GÜCÜNÜN DIŞINDADIR! Kaynaklar 1. Sezik, E.,Türkiye nin Salepgilleri, Ticari Salep Çeşitleri ve Özellikle Muğla Salebi Üzerinde Araştırmalar, İstanbul Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Kürsüsü, Doktora Tezi, İstanbul (1967). 2. Sezik,E., Orkidelerimiz-Türkiye nin Orkideleri,Sandoz Kültür Yayınları,no: 6, İstanbul (1984). 3. Sezik, E. ve ark., Salep ve Orkidelerin Tahribi, TÜBİTAK Projesi,TBAG-Ç.SEK/23 (103T008), Ankara (2007). 4. Baytop,T., Sezik, E., Türk salep çeşitleri üzerinde araştırmalar, İst.Ecz.Fak.Mec. 4,61-68 (1968). 5. Sezik, E., Özer, Y.B., Kastamonu salebinin Menşei ve Kastamonu civarının Orkideleri,TÜBİTAK PROJESİ, TBAG-424,Ankara (1988). 6. Orhan, Ç.,Akdağ Madeni salebi Üzerinde Araştırmalar, Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri enstitüsü, Farmakognozi Programı,Y.Lisans tezi, Ankara (2006). 7. Sezik,E., Baykal, T., Maraş Salebinin Menşei, Doğa-Tr.J.of Pharmacy, 1,10(1991). 8. İşler, S.,Van Salebinin Menşei ve Van Civarının Orkideleri,Yüzüncü yıl Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora tezi (2005). 9. Baytop, T., Çayır salebinin menşei,ist.ecz.fak.mec. 4,69-71(1968). 10. Güven, M. ve ark., Gıda Teknolojisi,41-48(2006). 11. Sezik, E.,Orchidaceae familyası bitkilerinin Türkiye de yayılışı,tübitak II. Bilim Kongresi,17-19 Kasım 1969, Ankara (1969). 43

54 12. Kreutz,C.A.J., Die Orchideen der Türkei,Cip-Gevens Koninklijke Biblioteek,Den Haag (1998). 13. Kreutz,C.A.J., Orchidaceae, Flora of Turkey, 11 ( Ed.Güner ve ark.), University Press, Edinburgh (2000). 14. Ekim, T. ve ark, Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı, Türkiye Tabiatını Koruma Derneği ve 100. yıl Üniversitesi, Ankara (2000). 15. Sezik, E., Destruction and Conservation of Turkish, Orchids,Biomolecular Aspects of Biodiversity and Utilization, (Ed.B. Şener),Kluwer Academic/Plenum Publishers, Newyork (2002). 16. Sezik, E., Turkish Orchids and Salep, Acta Pharmaceutica Turcica, 44, (2002). 17. Sezik, E.,Muğla Orkidelerinin Korunması, Proje teklifi (1995). 44

55 ÜLKEMİZDE CITES LİSTESİNDE OLAN BİTKİ TÜRLERİ VE SALEP Neşet ARSLAN Ankara Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü 1.Giriş İnsanoğlu tarihin ilk çağlarından beri bitkilerden yararlana gelmiştir. Bitkilerin kültüre alınmaya başlamasıyla birlikte doğal bitkilerden yararlanma azalmakla birlikte tamamen kesilmemiştir. Özellikle kıtlık ve uzun süren savaş yıllarında doğal bitkiler önemli besin kaynağı olmuştur. Bu bitkiler aynı zamanda tedavi amacıyla da eskiden beri kullanılmaktadır. Yeryüzünde bulunan yüksek bitkilerin sayısı hakkında çeşitli fikirler ileri sürülmekle beraber 270 bin civarında olduğu belirtilmektedir. Bu türlerin yeryüzünde dağılışı eşit olmadığı gibi aynı kuşaktaki coğrafi bölgelerde de farklılık göstermektedir. Bu 270 bin bitkinin takriben 70 bin kadarından yararlanırken, 200 bin tanesinden yararlanılmamaktadır. 70 bin bitkinin; 3 bin kadarı besin kaynağı olarak, 25 bin kadarı tedavi amacıyla, 5 bin kadarı endüstriyel amaçlar için,15 bin kadarı süs bitkisi olarak, kalanları da diğer amaçlar için kullanılmaktadır. Yararlanılan bitkilerin kaynağı 1- Kültürü yapılanlar 2-Doğal Bitkiler (toplama) olarak ikiye ayrılabilir. Kültürü yapılan tür sayısının civarında olduğu belirtilmektedir ki, toplam bitki türlerinin sadece %2,6 sını teşkil etmektedir. Diğer bir deyişle yararlanılan bitkilerin sadece %10 nun kültürü yapılmaktadır. Halen ihtiyaçları karşılamak için kullanılan miktarın çok önemli bir kısmı kültürden sağlanmaktadır. Biyolojik çeşitlilik açısından (faydalanılan tür sayısı bakımından) ise bitkilerin % 80 nin kaynağı doğadır. Doğal bitkilerden tedavi, gıda, baharat, kozmetik, süs, boya, keyif verici, tarımsal mücadele ilacı, kâğıt ve dokuma sanayi gibi çok çeşitli amaçlar için yararlanılmaktadır. Tüm dünyada bitkilerin tedavi amacı ile kullanılmasında da halen en büyük kaynak doğal bitkilerdir. Buna göre insanoğlu gelecekte de doğadan yararlanacaktır. Zira yararlanılan bitkilerin tamamının kültüre alınması çeşitli sebeplerden dolayı mümkün değildir. En son düzenlemelere göre ülkemizde 9996 bitki türü,11704 adette bitki taksonu (tür, alt tür, varyete, melez vb.), bulunmaktadır (Güner vd. 2012). Ülkemizdeki türlerin en az kadarından çeşitli şekillerde yararlanıldığı ve 400 kadarının da ticaretinin yapıldığı tahmin edilmektedir. Salep olarak kullanılan Orchidaceae türleri de bunlar arasındadır. Ancak, doğal bitkiler de çeşitli tehditlerle karşı karşıyadır. Doğal bitkilerin nesillerinin tehlikeye girmesinin birçok sebebi vardır. Doğayı tehdit eden faktörler; artan nüfus ve kentleşme, tarla açma ve aşırı otlatma, çorak ve bataklık 45

56 alanlarının ıslahı, zirai mücadele ilaçlarının kullanılması, turizm faaliyetleri, orman yangınları, orman amenajmanı, anız yakma, maden, kireç, taş ocakları, baraj ve gölet inşaatı, karayolları yapımı, fabrika atıkları ve yan ürünler, doğal afetler, erozyon, yabancıların bitki toplaması, çeşitli amaçlarla bitki toplama ve diğer faktörler olarak sıralanabilir. Doğal bitkilerin korunmasına yönelik çalışmalarda öncelik, tehdit faktörlerinin doğru olarak ortaya koyulmasıdır. Bu açıdan bakıldığında; bazı tabiat olayları dışında doğayı tehdit eden faktörler insan kaynaklıdır; bu tehditler 2 ana başlık altında incelenebilir; a-bitkilerin doğal yaşam (habitat) alanlarının yok edilmesi. b-bitkilerin yaşam alanları üzerindeki baskıların artması. Doğadan bitki toplamada zararı arttıran faktörler ve bunun sonucu ortaya çıkan durum şu şekilde özetlenebilir. Aşırı ve kontrolsüz toplama, erken toplama, toplanan bitkinin doğal populasyonu, bitkinin toplanan kısmı, diğer bitkilerin toplanan bitkinin yerini alması, biyolojik çeşitlilikte azalma, toplanan türün neslin tehlikeye girmesi, toplanan türün tükenmesi (kaybolması), bu bitkilerden yararlanan özellikle yöre halkının yararlanma imkânının ortadan kalkması. Yukarıda da belirtildiği gibi Doğal bitkilerin nesillerinin tehlikeye girmesinin birçok sebebi vardır ve bu sebeplerden birisi de toplamadır. Toplamanın bitkilerin doğal populasyonlarına zarar verdiği, zararsız gibi görünenlerde bile genetik varyasyonu azalttığında şüphe yoktur. Orta Avrupa da 150 kadar bitki türünün yoğun toplanma sonucu nesillerinin tehlikeye girdiği belirtilmektedir. Yine yoğun talep sonucu Dünyada; Adonis vernalis, Ginko biloba, Panax ginseng, Harpagophytum procumbers gibi bitkilerin nesilleri tehlikeye girmiştir. Ülkemizde ise yumruları salep olarak kullanılan Orchidaceae familyasına dâhil orkide türleri ile Gypsophila arrostii, Gentiana lutea gibi türlerin aşırı toplama sonucu tehlike altında oldukları bilinmektedir 2. Doğal Bitkilerin Korunması ile İlgili Mevzuat Çevre bilincinin gelişmesine bağlı olarak, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çeşitli koruma önlemleri alınmaya başlamıştır. Doğal bitkilerin korunması ile ilgili olarak; başta anayasa olmak üzere, çeşitli kanun, yönetmelik, tüzük, tebliğler ve uluslar arası sözleşmelerde doğrudan veya dolaylı hükümler mevcuttur. Bunlardan konumuzla ilgili ve çok önemli olan bir kaçına kısaca değinilecektir Çevre Kanunu tarih ve 2872 sayılı Çevre Kanunu çıkarılmış, 2872 sayılı Çevre Kanunun (değişik tarih ve 5491 sayılı kanun) yayınlanarak yürürlüğe 46

57 girmiştir. Biyolojik çeşitlilikle doğrudan ilgili bir kanundur. Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun çerçevesinde, Madde 9 da yapılan değişiklik-lerde; a) Doğal çevreyi oluşturan biyolojik çeşitlilik ile bu çeşitliliği barındıran ekosistemin korunması esastır. Biyolojik çeşitliliği koruma ve kullanım esasları, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve ilgili diğer kuruluşların görüşleri alınarak belirlenir. e) Sulak alanların doğal yapılarının ve ekolojik dengelerinin korunması esastır. Sulak alanların doldurulması ve kurutulması yolu ile arazi kazanılamaz. Bu hükme aykırı olarak arazi kazanılması halinde söz konusu alan faaliyet sahibince eski haline getirilir. Sulak alanların korunması ve yönetimine ilişkin usul ve esaslar ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. f) Biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilirliliğinin sağlanması bakımından nesli tehdit veya tehlike altında olanlar ile nadir bitki ve hayvan türlerinin korunması esas olup, mevzuata aykırı biçimde ticarete konu edilmeleri yasaktır. şeklinde yeni düzenlemeler getirilmiştir. Bunlara aykırı hareket edenlere de 20. maddenin k bendinde; k) Bu Kanunun 9 uncu maddesinin (a) bendinde belirtilen hususlara aykırı olarak biyolojik çeşitliliği tahrip edenlere, (d) bendi uyarınca ilan edilen Özel Çevre Koruma Bölgeleri için tespit edilen koruma ve kullanma esaslarına aykırı davrananlara, (e) bendinin ikinci paragrafı uyarınca sulak alanlar için yönetmelikle belirlenen koruma ve kullanım usûl ve esaslarına aykırı davrananlar ile (f) bendinde belirlenen esaslara ve yasaklamalara aykırı davrananlara Türk Lirası, (e) bendinin birinci paragrafına aykırı davrananlara Türk Lirası idarî para cezası verilir. şeklinde cezai müeyyideler konulmuştur Soğanlı Yumrulu ve Rizomlu Süs Bitkilerinin Üretimi ve İhracına Ait Yönetmelik Tarım, Orman ve Köyişleri Bakanlığı tarafından; 24 Ocak 1989 tarih ve sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Soğanlı Yumrulu ve Rizomlu Süs Bitkilerinin Üretimi ve İhracına Ait Yönetmelik çıkarılmıştır. Yönetmelik tadil edilerek 9 Ekim 1991 tarih ve sayılı Resmi Gazetede Doğal Çiçek Soğanlarının Sökümü Üretimi ve İhracatına Ait Yönetmelik adı ile tekrar yayınlanmıştır. Bu yönetmelik gelişmeler ışığında tekrar tadil edilerek, 1995, 2004 ve 2012 yıllarında yeniden düzenlenmiş ve yeniden yayınlanmıştır. Bu yönetmelik, menşei doğa olup da ticarete konu olan bitkiler için doğrudan 47

58 ilgili ilk ve yasal düzenlemedir. Yönetmelik, kendi konusu kapsamındaki bitki türlerinin sürdürülebilir kullanımını sağlamak için çıkarılmış olup, doğada bulunan soğanlı çiçek neslinin tahrip edilmeden ve tüketilmeden, tohum, soğan veya diğer aksamının doğadan toplanması, üretilmesi, büyütülmesi, depolan-ması ile ihracatına ait esasları düzenler de yönetmeliğe ön depo kavramı konulmuş ve her bölgede bir ön depo şartı getirilmiştir. Bu yönetmelikle birçok doğal çiçek soğanının ihracatı yasaklanmıştır. İhracatına izin verilenlere de doğadan toplama ve üretim kontenjanları getirilmiş ve ihraç edilecek soğan büyüklükleri belirlenmiştir. Salep elde elden türler de bu yönetmelik kapsamın-dadır Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (CBD) ve Cartagena Biyogüvenlik Protokolü Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (CBD) ve Cartagena Biyogüvenlik Protokolü 29 Ağustos 1996 tarihli ve 4177 sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunan Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi 21 Kasım 1996 tarihli ve 96/8857 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanarak, 27 Aralık 1996 tarih ve sayılı Resmî Gazete de yayınlanmıştır. Sözleşmenin girişinde; Biyolojik çeşitliliğin korunmasının insanlığın ortak sorunu olduğunu teyit ederek, Devletlerin kendi biyolojik kaynakları üzerinde hükümran haklara sahip olduğunu bir kez daha teyit ederek, Ayrıca, Devletlerin kendi biyolojik çeşitliliklerini korumakla ve kendi biyolojik kaynaklarını sürdürebilir biçimde kullanmakla yükümlü olduklarını bir kez daha onaylayarak, Biyolojik çeşitliliğin belirli insan faaliyetleri yüzünden önemli ölçüde azalmakta olmasından kaygı duyarak, Biyolojik çeşitlilik kaybının veya önemli ölçüde azalmasının nedenlerini kaynağında önceden tahmin etmenin, önlemenin ve bu nedenlerle mücadele etmenin yaşamsal önem taşıdığını kaydederek, Ayrıca, biyolojik çeşitliliğin önemli ölçüde azalması veya yok olması tehdidi söz konusu olduğunda, tam bir bilimsel kesinlik bulunmamasının, bu tehdidi önleyecek veya en aza indirgeyecek tedbirleri ertelemek için bir gerekçe olarak kullanılmaması gerektiğini de kaydederek, Biyolojik çeşitliliğin korunmasının ve sürdürülebilir kullanımının giderek artan dünya nüfusunun gıda, sağlık ve diğer ihtiyaçlarının karşılanmasında son derece önemli olduğunun ve bu amaçla hem genetik kaynaklara hem de teknolojilere erişimin ve bunların paylaşılmasının yaşamsal önem taşıdığının bilincinde olarak vb. gibi ifadeler yer almaktadır. 48

59 2.4. CITES Sözleşmesi Bir yandan yaşama alanları hızla tahrip edilen yabani hayvan ve bitki türleri, diğer yandan uluslararası ticarette sürekli artan bir değere sahip olmaya başlamıştır. Bu durum, her geçen gün bu türlerin populasyonlarını biraz daha risk altına sokmaktadır. Yeterince önlem almada geç kalındığından bazılarının soyları tüketilmiş veya tüketilme noktasına getirilmiştir. Tehdit altında olduğu bilinen çok sayıda canlının da ticareti konusunda düzenlemelerin yapılmasına ve ülkeler arası işbirliğine ihtiyaç hâsıl olmuştur. Uluslararası ticaretin ortaya çıkardığı problemler ilk olarak 1960 yılında eski adı Uluslararası Doğayı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (International Union for the Conservation of Nature and Natural Resources (IUCN)) şimdiki adı Dünya Koruma Birliği olan IUCN nin 7.Genel Kurultayında uluslararası boyutta tartışılmıştır de IUCN Genel Kurultayında yabani türler ya da onların derileri ve trofelerinin ihracatı, transit ve ithalatı yönetmelikleri üzerine bir uluslararası sözleşme kararı alınmış ve daha sonra bu karar doğrultusunda bir taslak hazırlanmıştır. Sözleşmenin taslakları IUCN tarafından 1967, 1969 ve 1971 yıllarında hükümetlere gönderilmiştir. Hükümetlerin yeniden incelemelerinin sonucunda, Şubat-Mart 1973 de Washinton da final taslak Dünya Gıda Örgütü (FAO), Tarifler ve Ticarete Dair Genel Anlaşmalar (GATT) ve 80 ülkenin katıldığı tam yetkili bir konferansta tartışılmıştır. Bu konferansın takibinde, 3 Mart 1973 de 21 ülke sözleşme Washington da imzaya açılmış ve 1 Temmuz 1975 yılında yürürlüğe girmiştir. İşte CITES, Convention on International Trade in Endangered Species of wild Fauna and Flora (Nesli Tehlikede Olan Bitki ve Hayvan Türlerinin Uluslar arası Ticaretine İlişkin Sözleşme) nin İngilizce adının kısaltması olup; önceleri Washinton Sözleşmesi olarak ifade edilmişse de sonradan CITES ismi benimsenmiştir. Bugün dünyada bir iki ülke dışında tüm ülkeler bu sözleşmeyi imzalamış ve hükümlerine taraf olmuştur. Sözleşme, nesli tehlikede olan bitki ve hayvan türlerinin ticaretini kontrol eden uluslar arası en önemli bir çatı sözleşmedir. CITES in merkezi İsviçre dedir (CITES Secretariat International Environment House Chemin des Anemones 1219 Châtelaine Geneva, Switzerland). 27 Eylül 1994 tarihli ve 441 Sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunan bu sözleşme 27 Nisan 1996 tarihli ve 96/8125 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanarak, 20 Haziran 1996 tarih ve Sayılı Resmi Gazete de yayınlanmasından sonra ülkemiz de sözleşmeye resmen taraf olmuştur. (Gerek Doğal Çiçekleri Yönetmeliğinin çıkarılmasında, gerekse CITES Sözleşmesinin imzalanması konularındaki ön çalışmalara, bugün de en büyük ihracatçı olan Marla Firmasının sahibi Hasan Tahsin Veliağagil in büyük katkıları olmuştur. Salep konusunda da dondurma sanayinin önde gelen firmalarından olan MADO firması sahibi M.Sait Kanbur 49

60 beyefendinin benzer katkılarının olması alınacak kararların uygulanmasında ve salep orkidelerinin korunmasında önemli faydalar sağlayacaktır.) CITES Sözleşmesinde yabani hayvan ve bitki türlerinin ticaretleri tehlike kategorileri farklı derecede bulunan 3 ayrı Ek Liste halinde belirlenmiştir (Tablo1). Bu ek listelerden 1. ve 2. listelerdeki değişiklikler ancak taraflar konferansında kabul edilerek değiştirilebilmektedir. EK-1 listesi nesilleri tükenme tehdidi ile karşı karşıya bulunan ve bu nedenle örneklerinin ticaretinin sıkı mevzuata tabi tutulması ve bu ticarete sadece istisnai durumlarda izin verilmesi zorunlu olan türleri içerir. EK-2 listesi nesilleri mutlak olarak tükenme tehdidiyle karşı karşıya olmamakla birlikte, nesillerinin devamıyla bağdaşmayan kullanımları önlemek amacıyla ticaretleri belirli esaslara bağlanan türleri içerir. EK-3 listesi ise herhangi bir taraf ülkenin kendi yetki alanı içinde düzenlenmeye tabi tuttuğu ve aşırı kullanımını önlemek veya kısıtlamak amacıyla ticaretinin denetime alınmasında diğer taraflar ile iş birliğine ihtiyaç duyduğunu belirttiği bütün türleri kapsar. Tablo1. CITES listelerinde yer alan hayvan ve bitki türleri toplamı Appendix I Appendix II Appendix III FAUNA Memeliler 297 spp.) + 23 sspp. 492 spp. + 5 sspp. 44 spp sspp. Kuşlar 156 spp sspp spp. + 2 sspp. 24 spp. Sürüngenler 76 spp. + 5 sspp. 582 spp. 56 spp. Amfibiler 17 spp. 113 spp. 1 sp. Balıklar 15 spp. 81 spp. - Omurgasızlar 64 spp. + 5 sspp spp. + 1 sspp. 22 spp. + 3 sspp. FAUNA Toplam 625 spp sspp spp. + 8 sspp. 147 spp sspp. Bitkiler 301 spp. + 4 sspp spp. 119 spp. + 1 sspp. Genel Toplam 926 spp sspp spp. + 8 sspp. 266 spp sspp. Görüldüğü gibi Ek liste II tür ve 8 alttürle en kabarık listedir ve büyük bir çoğunluğunu bitkiler oluşturmaktadır. Buna karşılık tehlike bakımından daha riskli grup olan ek I listesinde hayvan türleri daha fazladır Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşmenin Uygulanmasına Dair Yönetmelik tarih ve Sayılı Resmi Gazete de yayınlanan bu yönetmeliğin amacı, Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki 50

61 Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme (CITES) kapsamında yer alan hayvan ve bitki türlerinin sürdürülebilir kullanımını sağlamak için, uluslararası ticaretinin kontrol altına alınmasına yönelik usul ve esasları ilgili kurum ve kuruluşlarla koordinasyon sağlayarak düzenlemektir. CITES Uygulama Yönetmeliği ne göre CITES belgelerinde yer alan türler için izin ve belgelerin düzenlenmesi konusunda yönetim mercileri aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir; Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı; Karasal omurgasızlar, yumuşakçalar, denizlerde ve iç sularda bulunan bitkiler de dâhil su ürünleri ile bunların yumurtaları, deniz memelileri, tüm canlı bitkiler (EK-I, EK-II ve EK III A). Orman ve Su İşleri Bakanlığı; Kuşlar, deniz memelileri hariç memeliler, sürüngenler, iki yaşamlılar (hem suda hem karada yaşayan), eklem bacaklılar, orman ürünleri ve mevcut mevzuatla Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının görevleri dışında kalan türler (EK-I, EK-II ve EK III B). Yönetim mercilerine izin ve belgelerin düzenlenmesi ve sözleşmede belirtilen tavsiyeleri yapacak bilimsel mercii ise TÜBİTAK olarak tespit edilmiştir. Yönetmelikte sözü edilen CITES Belgesi ise yönetmeliğin I, II ve III sayılı listelerinde yer alan bir türe ait örneğin ihracat, ithalat, yeniden ihracatı ve denizden girişinde, yönetim mercileri tarafından düzenlenen, bu kapsamda yapılan işlemler sırasında taraf devletlerin yönetim mercileri ve gümrük idarelerince aranan ve sözleşme hükümlerine uygun formatta düzenlenen formdur li yıllarda oldukça artan soğanlı bitkilerin ihracatı, 1980 li yılların başında bazı endemik türlerin (Cyclamen mirabile) ihraç edilmesi ile yurtdışı çevrelerinin de dikkatini çekmeye başlamış ve başta Cyclamen olmak üzere Galanthus ve Sternbergia cinsleri uluslararası düzeyde doğal bitki ve hayvan ihracatını düzene sokmayı amaçlayan CITES sözleşmesinin II. Listesine alınmıştır. Bu türlerin ticareti ilgili belge düzenleme yetkisi ulusal mevzuat gereği BÜGEM dedir. Doğal Çiçek Soğanları Yönetmeliği yayınlandıktan sonra, yönetmelikler gereği Tarım Bakanlığında kurulan Teknik Komite ve Danışma Kuralları her yıl en az 2 kere toplanmaktadır. Bilim adamları, ilgili devlet kuruluşları temsilcilerinin katıldığı bu toplantılarda bir sonraki yıl ihraç edilecek soğan miktarları, üretim faaliyetleri ve doğanın durumu ayrıntılı olarak tartışılıp; bir sonraki yılın ihracat rakamları doğa ve üretim için ayrı olarak yayınlanmaktadır. Galanthus ve Cyclamen türleri ilgili yönetmelik gereği kotaya tabii türler olup, Sternbergia lutea Türkiye için egzotik bir tür olduğundan dolayı, bu tür için kota belirlenmemekte ve ihracat tümüyle üretimden yapılmaktadır. 51

62 Belirtilen türler için BÜGEM tarafından düzenlenen belgeler ihracat aşamasında ilgili İl Müdürlükleri tarafından kontrol edilmektedir. Her yılın sonunda BÜGEM tarafından düzenlenmiş bulunan CITES belgeleri gümrük beyannameleri ile karşılaştırılarak uluslar arası sekretaryaya (CITES e) rapor halinde sunulmaktadır (CITES Belgesi gümrük beyannamelerinin tescili aşamasında gümrük idarelerince aranır ve bu belge gümrük beyannamesine eklenir. İthalata ilişkin düzenlenen CITES Belgesinin geçerlilik süresi 12 aydır). Bu konuda BÜGEM in düzenli ve disiplinli çalışmaları sekretarya tarafından övgüyle karşılanmakta olup, yapılan tüm toplantılarda ülkemiz takdir görmektedir. 3. Salep Orchidaceae familyası tür bakımından en zengin familyalardan birisi olup, 20 binden fazla türe sahiptir. Çoğunluğu tropik bölgelerde olmakla birlikte dünya üzerinde geniş bir dağılım gösterirler. Ne gariptir ki tür bakımından, dağılışı da geniş olan bu familyanın türleri, bitki topluluklarında hiçbir zaman baskın türler olarak görülmezler. Ülkemizde 24 cins ve 187 taksonla (tür, alttür, varyete) temsil edilmektedir. Bunlardan 125 kadarı yumrulu olup, Ophrys, Orchis, Himantoglossum, Anacamptis, Barlia, Serapias, Comperia, Dactylorhiza, Aceras, Neotinea cinslerine dahil yaklaşık 120 tür, salep elde etmek için toplanmaktadır. Ophrys cinsi 60 türle, 30 türle Orchis cinsi, ilk sıraları almaktadır. Bu türlerin yetiştiği yerlerde bunlara farklı isimler verilirse de, özellikle salep elde edilmesinde yumruları kullanılan bitkilerin ortak adıdır salep; sahlep şeklinde de söylenir. Yani salep, hem bitkinin, hem yumrusunun, hem tozunun, hem de içeceğinin adıdır. Bunları toplayanlar bitkileri birbirinden ayırmak için çayır salebi, dağ salebi, çatallı salep gibi bazı sıfatları kullanırlar. Yumrulu orkidelerin büyük bir çoğunluğu toprak altında iki yumruya sahiptir. Bunlardan birisi bitkiyi oluşturan eski yumru, diğeri de gelecek yıl bitkiyi oluşturacak olan yeni yumrudur. Salebin toplama zamanı genellikle bitkilerin en iyi tanındığı çiçeklenme dönemidir. Salep yumruları 5-30 mm genişlik ve mm uzunluğunda oval, bazı türlerde parçalı şekildedir. Bu dönemde bitkiler kadınlar, çocuklar, bazen de özel toplayıcılar tarafından toplanan yumruların yeni olanı alınır. Bunlar iyice yıkandıktan sonra suda, yayık (yağ) ayranında veya yoğurt ayranında kaynatılarak pişirilir ve sererek veya ipe dizerek kurutulur. Bu yumrular yaş veya kurutulmuş olarak aracılar tarafından alınarak, ana toptancılara satılır. Buralarda ve bazı işletmelerde bulunan özel değirmenlerde öğütülüp, çoğu defa nişasta vb maddeler ilave edilip paketlenerek piyasaya sürülür. Salep eskiden beri bilinen ve yararlanılan bir ürün olup, Kozanlı ünlü hekim Dioscorides, Materia Medica isimli eserinde salebin kuvvet verici ve afrodizyak etkileri olduğunu belirtmektedir. Salep, İslam dünyasının en meşhur 52

63 hekimi İbni Sina tarafından da kullanılmıştır te basılan ilk tıp kodeksi kabul edilen Düsturü'l Edviye'de ve 1940 tarihli Türk kodeksinde kayıtlı drogdur. Alman Farmakopesinde (DAB 6) kayıtlı olup, bunun baskı yılı 1926 dır ve DAB 7 basılıncaya kadar (1964) kullanılmıştır. Ülkemizde ve Ortadoğu da salep içme geleneği çok eski olup, kışın vazgeçilmez sıcak içeceklerindendir. Gerçekten dondurucu soğuklarda insanın içini ısıtır. Salep, az bir suda şişirilir, süt ilave edilip kaynatılarak hazırlanır. Üzerine tarçın veya zencefil ilave edilir. Bu içecekte salebin oranı % 0,5-0,7 kadardır. Dünyaca ünlü seyyahımız Evliya Çelebi seyahatnamesinde İstanbul da 200 kadar seyyar salepçiler esnafının bulunduğunu belirterek, nefis ve anlatımıyla salepten şöyle söz etmektedir. Kış günleri unu kurutup havanda un gibi edip şekerle pâlude gibi pişirip, bakır ibriklerin altında ateşler ile süslü ibrikler ile baharatlı, gülsulu Can rahatı, beden sıhhati, nefis deyip bağırarak geçerler. Salep, Maraş tipi dondurmalarda kıvam ve aroma verici, stabilizatör olarak %0,3-0,5 oranında ilave edilir. Miktar olarak bu kadar az kullanılmasına rağmen, tüketimi oldukça fazladır. Salep orkideleri üzerinde 50 yıldır çalışmalarını sürdüren Prof.Dr. Ekrem Sezik e; göre bir ton kuru salepteki yumru sayısı tür ve yörelere göre 625 bin ile 4,5 milyon adet arasında olup, her yıl ton kadar söküm yapılmaktadır. Bu, her yıl milyon adet bitkinin sökülerek yok edilmesi anlamına gelmektedir. Ülkemizden yasal çerçevede ihracatına izin verilen 20 kadar soğanlı bitkinin toplam ihracatının 30 milyon adet civarında olduğunu belirtirsek tahribatın boyutu daha iyi anlaşılır milyon adet civarında olduğunu belirtirsek, tahribatın boyutu daha iyi anlaşılır. Bu tahribat artan şehirleşme, turizm faaliyetleri, aşırı otlatma, tarla açma, sulak alanların kurutulması, baraj ve gölet yapımı, orman amenajmanı gibi diğer sebeplerle birlikte daha da artmaktadır. Orchidaceae türleri CITES Ek I ve EK II listesinde yer almaktadır. Bunlar listeye ilk alınan bitkiler arasındadır. Familya bazında CITES listelerinde yer alması oldukça dikkat çekicidir. Ek I türlerinin her türlü ticareti yasak olup, daha ziyade tropik orkideleri kapsamaktadır. Ülkemizdeki türler Ek II listesindedir. Belgesiz olarak bir ülkeden diğer ülkeye ihraç edilemezler. Salep, Avrupa ülkelerinde koruma altında olup, sökülmeleri halinde ağır cezai müeyyideler uygulanmaktadır. Doğal çiçek soğanları yönetmeliği kapsamında her yıl Resmi Gazetede yayınlanan tebliğlere göre; Gümrük Tarife ve İstatistik Pozisyon (GTİP) Numarası , ve olan Orchidaceae (salep) türlerinin yumru ve droglarının da (toz, tablet ve her türlü formda) ihracatı yasaktır. Son yıllarda dış ülkelerden de ülkemize salep yumruları getirilmektedir. Bunların kaçak veya dâhilde işleme rejimine göre ithal edildiği zannedilmektedir. Salep orkidelerinin üretimi konusunda çalışmalar 53

64 yapılmasına rağmen, ticari anlamda henüz bir başarı sağlanamamıştır. Salep orkideleri gibi glukomannan taşıyan ve ticari olarak elde edilen ve başta gıda sanayisi olmak üzere çeşitli sektörlerde kullanımı giderek artan keçiboynuzu, guar, ksanten zamkı, karrageninler, Amorphallus türleri, nişasta ve nişasta türevleri gibi ürünler salebin kullanıldığı yerlerde kullanılmaktadır. Kaynaklar Anonim Erişim tarihi 1-3 Mart 2012 Anonim ww.ormansu.gov.tr. Erişim tarihi 3-5 Aralık Daha önceleri muhtelif tarihlerde. Anonim muhtelif tarihlerde. Anonim 2012.turkherb.ibu.edu.tr Muhtelif tarihlerde. Anonim Erişim muhtelif tarihlerde. Anonim BÜGEM (eski TÜGEM) Tohumculuk Dairesi kayıtları (Doğal Çiçek Soğanları) Anonim Welt in Wandel: Erhaltung und Nachhaltige Nutzun der Biosphaere, Jahresgutachten Springer. Berlin XXVI + 483s Arslan, N Soğanlı, Yumrulu, Rizomlu Bitkilerinin Üretimi, İhracatı ve Tıbbi Bitkilerin Korunması. Tabiat ve İnsan 24(1) Doğal Ekonomik Bitkilerin Korunması. Tarım ve Köy 74: Doğadan Toplanan Bitkil Mart zalmasını Önleyici Tedbirler I. Ulusal Ekoloji ve Çevre Kongresi Bildirileri. E.Ü.F.F. Dergisi seri B ek 16/1 : Ülkemizde Ekonomik Önemi Olan Doğal Çiçek Soğanı Üretimi Çalışmaları. I. Ulusal Ekoloji ve Çevre Kongresi Bildirileri E.Ü.F.F. Dergisi Seri: B ek 16/1: Türkiye de Doğal Çiçek Soğanlarının potansiyeli ve Geleceği. I. Ulusal Süs Bitkileri Kongresi Bildiriler Kitabı (Ed: S. Erkal, E. Aksu, F.G. Çelikel)s: Doğal bitkilerin kültüre alınması. Tarım ve Köy DergisiOĞAL Tarımsal biyoçeşitlilik ve yerel çeşitlerin önemi. Tarla Sera Dergisi Salep Orkideleri. Gıda Hattı Sayı 34. Sezik E Salep ve Orkidelerin Tahribi. TÜBİTAK TBAG ÇSEK 23(103T008) Walther, K.S.Gillet H.J. (Eds) IUCN Red List of Threatened Plants. IUCN- The World Concervation Union. Gland. Switzerland. 862 ppm. 54

65 ORKİDE NİN GİZEMİ VE SALEP ORKİDELERİ Neval Gül ÖĞRETMEN, İmge İ. ÖZCAN, Olcay ARABACI Adnan Menderes Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü Özet Orchidaceae familyası, tanrının yarattığı en güzel çiçekler içinde ve eşsiz bir bitki grubunu oluşturmaktadır. Bu bitkinin çiçek boyutu, şekli ve rengi inanılmaz bir çeşitlilik sergilemektedir. Taksonomi olarak, cins ve türü bulunmakla birlikte, monocotyledons ailesinin en geniş türüdür. Bazı kaynaklara göre orkide hibridinin bulunduğu ve her yıl 800 yeni orkide türünün tanımlandığı; tür sayısının e kadar çıkabileceği bildirilmektedir. Bilim adamları orkidelerin izinin 120 milyon yıl öncesine kadar uzandığını bildirmişlerdir. Orkideler tüm dünyada yayılış gösteren türleri içine alan kozmopolit bir familyadır. Orkidelerin yumru şeklindeki köklerinden salep üretilmekte ve antik zamanlardan beri besin, keyif verici madde ve ilaç olarak kullanılmaktadır. Bu yumrulardan yapılan ilaç mucilago salep (salep mukusu) olarak tanımlanmakta ve ilacın her kullanımda taze olarak hazırlanması gerekmektedir. Halk arasında "çayırotu", "çemçiçeği" olarak da bilinen salebin soğuk algınlığına, öksürüğe, bağırsak rahatsızlıklarına iyi geldiğine inanılır. İştah açıcı olarak da kullanılan, hatta kuvvet verici olduğu söylenen salebin eski dönemlerde cadıların, sevgilileri bağlamak için hazırladıkları aşk iksirine ilave edildiği de anlatılır. Bu makale de Orkidelerin keşfedildiği 1800 lü yıllardan günümüze kadar uzanan serüveni, genel özellikleri, salebe dönüşümü ile Türkiye salep orkideleri ve bunların mevcut durumu ve yetiştiriciliği hakkında çeşitli kaynaklardan elde edilen bilgilere yer verilmiştir. Anahtar kelimeler: Orkide, salep orkideleri, salebin kullanım alanları The Mystery Of The Orchid And Salep Orchids Abstract Orchidaceae family, created by God and in the most beautiful flowers is a unique group of plants. This plant of flower size, shape and colors exhibits an incredible of variety. In taxonomy, although orchidaceae family is the largest species of monocotyledons family it consists of genus and to species. According to some sources, and each year 800 to new orchid species orchid hybrid that is defined, the number of species up coincidence reported. Extended up to 120 million years ago, scientists reported that traces of orchids. Which is spread all over the world including 55

66 Orchids is a cosmopolitan family distributed family. Tuber-shaped roots of orchids produced salep since ancient times, used as food, a recreational drug and the drug. Tubers of this drug, "mucilago salep" (salep mucus) is defined and should be prepared fresh with each use of the drug. Among the people "çayırotu", "çemçiçeği also known as "salep colds, cough, believed to be good for intestinal discomfort. Used as an appetizer or even force the old times when the transmitter is said to be witches' salep, lovers were added to connect the recipe for the elixir of love also discusses prepared. This article extends the adventure of orchids discovered in the 1800s to the present day, general characteristics, with the transformation of Turkey salep orchids, and they are given the information obtained from various sources on the current situation. Keywords: Orchid, salep Orchids, areas of salep s use Giriş Bitkilerin tedavi amaçlı kullanımı insanoğlunun varoluşuyla başlamış, günümüze kadar dünyanın her yerinde geçerliliğini korumuştur. İlk bitkisel kaynaklı listeler Mısırlılara ait papirüslerdir. Mısırlılar, Hititler, Asurlar dönemine kayıtlı olan birçok bitki günümüzde benzer karışımlar ve amaçlar için kullanılmaktadır (Anonymous, 2011 a). Bu bitkiler içerisinde orkidenin tedavi amaçlı kullanımının yanı sıra kışları içimizi ısıtan sıcak bir içecek bazen de dondurmanın yapılışı esnasında kıvam sağlayıcı olarak kullanılmakta olduğu bilinmektedir (Tekinşen, 2005). Orkide, tanrının yarattığı en güzel çiçekler içinde ve eşsiz bir bitki grubunu oluşturmaktadır. Taksonomi olarak, cins ve 25, türü bulunmakla birlikte, monocotyledon ailesinin en geniş türüdür. Orkide çiçek boyutu, şekli ve renk olarak inanılmaz bir çeşitlilik sergilemektedir. Botaniğin babası olarak bilinen Theophrastus (M.Ö ) bu bitkilerin erkeksi anatomi (testisler) ile yeraltı yumrularını eşleştirmiş ve bu benzerlik temelinde bu tuhaf gruba "ORKİDE" ismini vermiştir (Anonymous, 2011 b). Cezbedici güzellikleri ve hala çözülmemiş bazı gizemli yönleriyle orkideler, tüm çiçekli bitkiler arasında en renkli ve anlaşılmaz türlerdir. Victoria Döneminde yaşayan insanlar orkidelere o kadar aşırı ilgi ve talep göstermişlerdir ki İngilizlere o dönemlerde Orkide Çılgınları adı verilmiştir (Ar, 2000) Tarihçilere göre, Ortadoğu'ya özgü bir içecek olan salep, kahvenin yaygınlaşmasından önce Avrupa'da, özellikle de İngiltere'de "salep dükkânların" da satılır, tereyağlı ekmekle birlikte servis yapılırdı. Ancak, kahvenin yaygınlaşmasıyla bu gelenek zamanla yok olmuştur (Karaman, 2009). 56

67 Kraliçe Victoria zamanında başlayan bu ilgi ve büyümelerindeki gizem, melezlemedeki sonsuz fırsatlar birleşince, tüm dünyadaki orkide meraklılarını cezbetmeye devam etmektedir (Ar, 2000). Orkide nin Genel Özellikleri Orkideler iki temel büyüme yapısı gösterirler: Monopodial ve sympodial. Monopodial bir orkide yukarı doğru büyür. Yapraklar ve çiçeklerin üzerinde bulunduğu bir tek ana gövdeye sahiptir. Latince tek ayaklı bilinen monopodial, tek gövdeli gelişmeyi ifade eder. Orchis, Vanda ve Phalaenopsis ler bu grubun en yaygın örnekleridir (Yararbaş, 2008). Orkideler toprak altında yumru, kök veya rizom taşırlar. Yumrulu olan cinslerde, yumrular yuvarlak, elipsoit veya parçalanmış olabilir. Yumruların şekilleri ve büyüklükleri cinslerin ayrımında önemli bir anahtardır. Bir orkide çiçeğinde, kaliks, korolla, erkek ve dişi organlar değişikliğe uğradıkları için kolayca ayırt edilemezler. Erkek ve dişi organlar birleşerek özel yapılı bir organ (ginostemiyum) meydana getirmişlerdir (Sezik, 1984). Periant parçaları dış ve iç olmak üzere 2 halka oluşturmaktadır. Dış periant parçaları üçgen meydana getirecek şekilde dizilmişlerdir. İç periant parçalarından iki yandaki, birbirine benzer, ortadaki ise ileri derecede farklılaşmıştır. Bu petale labellum (dudak) denir. Labellum orkide çiçeğinin en güzel ve çarpıcı kısmını oluşturur (Sezik, 1984). Orkidelerin pek çoğu, çok yıllık basit yapraklı bitkilerdir, gelişme durumlarına göre beş grupta toplanabilirler; a) Ağaçlar üzerine hava kökleriyle tutunanlar (epifit). b) Taşlara tutunanlar (litofit). c) Kökleriyle toprağa bağlı olan orta kuşak orkideler (terrestrial). d) Çürükçül grup orkideler e) Parazit grup (Kreutz, 1998; Yararbaş, 2008) Çeşitli kaynaklardan dünyada ki çeşitliliğinin 20 bin civarında olduğu söylenen orkidelerden Türkiye de değişik üç kaynağa göre; - Flora of Turkey Davis P.H tür - Tubives veri tabanına göre tür - C.A.J Kreutz a göre türe rastlanmaktadır. Ülkemizde, 10 değişik cinse ait, 38 farklı orkide bitkisinden salep elde edildiğini bildirilmektedir. Salep, yumrulu orkidelerden elde edilmesine karşın tüm yumrulu cinsler bu amaç için uygun değildir. Daha çok Orchis, Anacamptis, 57

68 Ophyrs, Serapias, Himantoglossum, Barlia gibi ovoid yumrulu olanlarla, Dactylorhiza gibi parçalı yumruya sahip orkidelerin değişik türleri uygundur (Karaman, 2009). Türklerin Saleple Tanışması Türklerin saleple tanışıklığı çok eski dönemlere uzanmaktadır. 8. yüzyıldan itibaren İslamiyet'in kabulüyle birlikte, İslam dininin yasakladığı şarap ve kımız gibi alkollü içkilerin yerini boza, şıra ve salep gibi alkolsüz içkiler yer almaya başladı. Şıra daha çok yaz aylarında tercih edilirken, boza ve sıcak sıcak servis edilen salep, kış aylarında içilmekteydi. Halk arasında "çayırotu", "çemçiçeği" olarak da bilinen salebin soğuk algınlığına, öksürüğe, bağırsak rahatsızlıklarına iyi geldiğine inanılır. İştah açıcı olarak da kullanılan, hatta kuvvet verici olduğu söylenen salebin eski dönemlerde cadıların, sevgilileri bağlamak için hazırladıkları aşk iksirine ilave edildiği de anlatılır (Karaman, 2009). Salep kelimesi Arapça dan dilimize geçmiştir. Manası tilki demektir. Eski eserlerde Tubera Salep karşılığı olarak "husyet ül salep" = "tilki testisi" kullanılmıştır. Salep, Dioscorides zamanından beri tıp kitaplarında kayıtlı bulunan bir drogtur. Dioscorides "Materia Medica" adlı meşhur eserinde, orkidelerin renk, yaprak ve çiçekleri hakkında bilgi vermiştir. İbn-i Sina "Kanun" adlı eserinde saleple ilgili geniş bilgi bulunmaktadır. Malaga lı botanikçi Ziyaeddin İbni El Baytar ( ), 4. Murad ın başhekimlerinden Emir Çelebi, 2. Selim in başhekimi Tabib Nidai, Salih bin Nasrullah eserlerinde salepten bahsetmişlerdir yılları arasında Mehmet Ali tarafından hazırlanan "Tercüme-i Cedide Filhavasıl Müfrede" adlı kitabında salep ve orkidelerle ilgili ayrıntılı bilgi vardır (Anonymous 2011 a). Salep, Osmanlı sarayının "Havalhane" sinde her sene padişahlar için pişen macunların kaydedildiği defterde de bulunmaktadır (Sezik, 1984). Osmanlı İmparatorluğu Dönemi'nde padişahlar için hazırlanan kuvvet macunlarına zencefil, kişniş, sinameki, çörekotu, hindistan cevizi, anason gibi birçok şifalı bitkinin yanı sıra salep de eklenirdi. Yine o dönemde kışın sokaklarda güğümlerle salep satılır, halk bu sütlü içeceği şifa niyetine içerdi. Salep güğümü maltızın üzerine oturtulur, müşteriler maltızın etrafında hem ısınır, hem de salep içerlerdi. Geleneksel Türk dondurmasında katılık ve esneklik vermesi için kullanılan salep, dondurmaya kendine özgü bir tat oluşturur (Anonymous, 2011 c). Salebin Elde Edilişi ve Sağlık Açısından Önemi Salep içeceğinin ana maddesi olan aromatik toz, bir çeşit yabani orkide olan salep bitkisinin köklerinden elde edilir. Bitkinin toprakaltı kısmında bir tanesi açık renkli ve düzgün yüzeyli (salep eldesinde kullanılan yumru budur), diğeri ise nispeten koyu renkli ve hafif buruşuk olmak üzere iki yumru 58

69 bulunmaktadır. Bunlardan koyu renkli olanı geçen yıldan kalan yumrudur ve vegetasyon periyodunun sonunda, yani Mayıs-Haziran aylarında diğer bitki kısımlarıyla birlikte kuruyarak ölmektedir. Açık renkli olan yumru ise, yaz aylarını toprak içinde uyur halde geçirir ve sonbaharın ilk yağmurları ile birlikte sürerek toprak üzerine çıkmaktadır. Dolayısıyla bir yumrudan gelişen bitki geriye yine bir yumru bıraktığından bitkinin yumrularından çoğalması mümkün görülmemektedir (Sezik, 1984). Bu orkideler, ormanlık ve dağlık arazilerde, daha çok da kireçli topraklarda yetişmektedir. Ormanlık bölgelerde yetişen yabani orkidenin yumrusu daha iri, çayırlık alanlarda yetişenlerinki ise daha ufak olur m. yüksekliğindeki yaylalarda bulunan yabani orkidenin kokusu ve katılık verme oranı daha yüksektir (Anonymous, 2011 d). Orkide bitkisi çiçekteyken, toprak altındaki yan yumru alınır, gövdeyi taşıyan ana yumru genellikle alınmaz. Fakat her ikisi de kullanılabilir. Yumrular yuvarlak veya dallı, 0,7-3,6 cm çapında veya 0,3-1,2 cm eninde, 0,2-1,6 g arasında değişen ağırlıkta, yarı şeffaf, kirli sarı, pürüzlü, sert, kokusuz ve lezzetsizdir. Toplanan yumrular suyla yıkanarak temizlenmekte, ipe dizilerek ve su, süt ya da ayran içinde kaynatılarak enzimatik aktivite durdurulmakta, ardından açık havada kurutulmaktadır. Kurutulan yumrular dövülerek toz hale getirilmekte ve böylece kullanıma hazır haldeki salep tozu elde edilmektedir (Yararbaş 2008). Salep içeceği sütlü veya sade olmak üzere iki türlü hazırlanmaktadır. Geleneksel yönteme göre, sütün veya suyun içine salep tozuyla birlikte nişasta konmakta, ağır ağır karıştırılarak kaynatılmaktadır. Boza kıvamına gelince içine şeker konarak biraz daha karıştırılmaktadır (Anonymous, 2011 c). Toplanma dönemine göre salebin içerdiği etken maddeler de değişmekle birlikte, bileşiminde ağırlıklı olarak müsilaj (%6-61), nişasta (%0,6-36), indirgen şeker (%0,4-4,5), indirgen olmayan şeker (%0,1-2,3), toplam azot (%0,4-1,2), su (%6-12), kül (%0,2-9) ve taze haldeyken eser miktarda uçucu yağ bulunmaktadır. Salebin bileşiminde yer alan %2 düzeyindeki külü, büyük ölçüde potasyum ve kalsiyumun fosfat ve klorürleri oluşturmaktadır (Tekinşen 2005). Salebin bileşiminde bulunan nişasta ve diğer kıvam artırıcılar hem içecek olarak tüketilmesine, hem de dondurma yapımında kullanılmasına neden olmaktadır. Aromatik bileşikleriyle de bu gıda maddelerine kendine özgü bir lezzet katmaktadır (Karaman, 2009). Bir fincan salebin besin değerleri (yaklaşık 200g); Ca 153 mg, Fe 0,1 mg, P 119 mg, Zan 1 mg, Na 63 mg, Vitamin A 256 IU, Thiamin 0.05 mg, Riboflavine 0,21 mg, Niacine 0.13 mg, Vitamin C 1 mg, Kolesterol 10mg dır (Kekeç, 2011). Türkiye bitkiler açısından dünyadaki en zengin ve önemli ülkeler arasında yer almakta ve bu zenginliğin içinde, orkidelerin çok özel bir yeri bulunmaktadır. Salep antik zamanlardan beri besin, keyif verici madde ve ilaç olarak 59

70 kullanılmakta ve orkidelerin yumru şeklindeki köklerinden üretilmektedir. Bu yumrulardan yapılan ilaç mucilago salep (salep mukusu) olarak tanımlanmakta ve ilacın her kullanımda taze olarak hazırlanması gerekmektedir (Karaman 2009). Salep tozunun bileşiminde nişasta, şekerler, müsilaj ve azotlu maddeler vardır. Ülkemizde salep tıbbi bitki olarak ülser ve üst solunum yolları rahatsızlıklarının tedavisinde, çocuklarda ishal kesici, kuvvet verici, gıda ve müsilaj olarak kullanılmaktadır. Ayrıca dondurmalarda katkı maddesi olarak erime noktasının yükseltilmesinde ve geleneksel sıcak içecek olarak yaygın bir şekilde yararlanılmaktadır (Oğuz ve ark., 2005). Soğuk algınlıklarında ve öksürüğe karsı halk arasında çok kullanılan salebin, afrodizyak etkisi de vardır. Tıbbi kullanımda salep mukusu yerini, sentetik ürünlere bırakmıştır (Kreutz, 2002; Sandal, 2009). Anadolu da Bulunan Salep Türleri Anadolu da salep genellikle Orchis ve Ophyrs türlerinden elde edilir. Bitki, Batı Asya kökenli, yumrulu, otsu, düz ve uzun yapraklı, beyaz, pembe, kırmızı, leylak ya da mor renkte çiçeklere sahiptir. Orchis fragrans ve Orchis sancta tahminen en çok tercih edilen türler olup, bunların dışında en fazla Anacamptis pyramidalis, Serapias bergonii, Serapias orientalis ve Spiranthes spiralis in yumruları toplanmaktadır. Orchis fragrans ın Türkiye nin çoğu bölgesinde tercih edilen tür olması dikkat çekicidir. Muğla-Bodrum da en çok Serapias orientalis ve Serapias bergonii türleri toplanmaktadır. Antalya-Olimpos çevresinde ise büyük sayılarda Orchis sancta nın toplandığı belirlenmiştir (Yararbaş 2008). Türkiye de salep 5 bölgeden elde edilmektedir. Bunlar; 1) Kuzey Anadolu: Tokat ve Yozgat-Maden e kadar Kastamonu civarıdır. 2) Güneydoğu Anadolu: Maraş, Adıyaman ve Malatya civarında MARAŞ SALEBİ adıyla satılır. 3) Doğu Anadolu: Van, Muş, Bitlis civarında elde edilen salep VAN SALEBİ diye isimlendirilir. 4) Batı Anadolu: Bilecik-Kütahya dolaylarında elde edilir. 5) Güney Anadolu: Muğla dan başlayıp Silifke-Gülnar civarına kadar olan bölgede 3 cins ticari olarak salep çıkar. a) Muğla salebi b) Antalya salebi c) Silifke salebi (Özhatay ve ark. 1997). Ege Bölgesinde en çok salep toplanan illerin Aydın ve Muğla olduğu tespit edilmiştir. Bunu İzmir ve Manisa illeri takip etmektedir. En fazla toplanan 60

71 türler ise Orchis sancta L., Serapias vomeracea (Burm.fill.) Brig. ve Orchis italica Poiret. olup, bu türleri Dactylorhiza romana (Seb) Soo., Orchis provincialis Balbıs Ex. Dc., Anacamptis pyramidalis L., Orchis morio L., Barlia robertiana (Loisel.) Greuter ve Orchis coriophora L. takip etmektedir. Toplamalar Şubat ayının sonunda başlayıp, Haziran ayı ortasına kadar devam etmekle birlikte en fazla toplama Nisan sonu ve Mayıs başında yapılmaktadır (Tutar ve ark., 2011). Türkiye de Salep Orkidelerinin Durumu Türkiye bitkiler açısından dünyadaki en zengin ve önemli ülkeler arasında yer almakta ve bunların içerisinde orkidelerin çok özel bir yeri bulunmaktadır. Dünya tıbbi bitki ticareti sıralamasında 3. sırada olan Türkiye'de doğadan sökülen veya yetiştikleri ortamları tahrip edilen tıbbi bitkilerden biri olan salebin, aşırı söküm nedeniyle yok olmaya başladığı belirlenmiştir. Türkiye de yılda yaklaşık 45 ton salep üretildiği tahmin edilmekte ve bunun 15 ton kadarlık kısmı ihraç edilmektedir. Bir kilo salep üretmek için civarında yumruya gereksinim duyulmaktadır (Kreutz, 2002). Ülkemizde yılda 50 milyon civarında 40 farklı orkide türünün yumrusunun toplandığı tahmin edilmektedir. Eğer alternatif çözümler üretilmezse salep orkidelerinin aşırı sökümüne bağlı olarak bazı salep türleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır (Tutar ve ark., 2011). Doğada tükenme tehlikesinde olması nedeniyle yumru halindeki ihracatı 1974 yılında Tarım Bakanlığı tarafından yasaklamış olup, sadece salep unu olarak işlenmiş şekilde ihraç edilebilmektedir (Sezik, 1984; Keçeli, 2003). Ayrıca Türkiye Fauna ve Flora (CITES) Nesli Tehlike Altında Olan Türlerin Uluslararası Ticaretine ilişkin uluslararası bir anlaşma imzalamıştır ki bu anlaşma ile Orkidelerin dış ticaretini kontrollü olarak yapılması sağlanmıştır (Avcı, 2005). Salep orkidelerinin doğal çevrelerinde bollaştırılması ve uzun vadede bu orkidelerin korunması, sorunun çözümüne katkıda bulunacaktır. Bazı türlerinin yalnızca Türkiye de yetiştiği, geleneksel içeceğimizin hammaddesini oluşturan ve ünlü Kahramanmaraş dondurmasına katılık, esneklik ve lezzet vermesi için kullanılan, ayrıca ilaç hammaddesi olarak da yararlanılan salebin elde edildiği bitkilerin kültüre alınıp yetiştiriciliğinin arttırılarak, yok olmasının önlenmesi acilen ele alınması gereken bir konu olduğu görülmektedir. Orkidelerin Kültüre Alınması Dünyada ve Türkiye de salep orkideleri ile ilgili çalışmalar oldukça azdır. Orkide tohumlarının çimlenmesi üzerinde ilk ayrıntılı ve kanıtlanmış çalışmanın İskoçyalı Dr. David Moore tarafından yapılmış, fakat bu araştırmacının yaptığı 61

72 çalışmada, tohumların çimlenmesinin fungal infeksiyona bağlı olduğu belirlenememiştir. Fransız botanikçi Noel Bernard ın orkide tohumlarının çimlenmesinde mikorhizal fungusların rolünü 1899 yılında kesin olarak açıklamıştır (Özdener, 1994). Bu sahada yapılan araştırmalar, orkide ve fungus arasındaki ilişkinin ne tür-tür seviyesinde özel, ne de tamamen rastgele olmadığını göstermiş ve bunlara ek olarak, fungal izokatların etkisiz durumdan, en yüksek derecede etkili duruma kadar büyük varyasyon gösterdiği de belirlenmiştir (Özdener, 1994). Mycorrizal funguslar genellikle humuslu topraklarda bulunur ve daha çok, kayın, meşe, çam gibi orman ağaçlarının ve fundalıkların köklerinde yaşarlar. Orkidelerin bu funguslarla bağımlılığı cinslere göre farklılık gösterir. Örneğin yumrulu orkideler, fungustan ayrılıp bağımsız yaşama eğilimindedirler ve hayatlarının ileriki devrelerinde genellikle fungusa rastlanmaz (Ar, 2000). Bitkiler generatif çoğalmalarında türün kendine özgü mikoriza mantarına gerek duymaktadır. Orkide türlerinin hepsi fotosentez yapamadığı için mikoriza mantarı tarafından doğadan sağlanan karbonhidrata bağlıdır. Bu nedenle bitkilerde tohum bağlama aşaması uzun sürmekte; mikoriza ile bitki etkileşimi olmadıkça da tohumda çimlenme olmamaktadır. Doğada bulunan bir mikoriza mantarının infeksiyonu ile besin sağlanabilir. Tohum önce uygun bir yere tutunur, su alır ve ilk sürgünü verir. Daha sonra pek çok bölünme sonucu, küçük topaç formunda (protocorm) yapılar ve bunların tutunmasına yardımcı, grup halinde kök tüyleri oluşur. İki yıl süre ile yaşamını bu şekilde sürdürür, uygun bir mikoriza mantarının etkisi ile apikal meristemden ilk yaprağı vererek gelişmeye başlar. Bitkinin mikoriza ile kurduğu simbiyotik birliktelikte bitkinin besin elementi ve su alımını doğal koşullarda devam ettirerek, bitkilerin sürdürülebilirliğini sağlamaktadır (Sandal, 2009). Konu ile ilgili bu güne kadar yapılan çalışmalarda çoğunlukla mikoriza sporları mikorizaya bağımlı bitki kökleri tarafından çoğaltılarak denemelerde kullanılmıştır. Mikoriza mantarları bitki köklerine bağlı (obligat) simbiyot oldukları için genelde konukçu bitki kök ortamında çoğalırlar. Mikoriza yalnızca bitkiye besin elementi sağlamaz, aynı zamanda bitkiler arasında besin elementi transferi de gerçekleştirilmektedir (Bolat, 2006) lü yılların başına kadar orkide tohumlarının bir fungusla infekte olmadan çimlenemeyeceği görüşü; Knudson un 1922 de laelia ve cattleya tohumlarını steril koşullardaki şeker içeren kültür tüpleri içinde fungussuz olarak çimlendirilmesi ile çürütülmüştür. Böylece laboratuar koşullarında o tarihten itibaren simbiyotik veya asimbiyotik olarak orkide çimlendirme 62

73 çalışmaları yapılmaya başlanmıştır. Buna rağmen her türlü orkide tohumunun asimbiyotik ortamlarda çimlenmesi ve gelişmesi mümkün olmamıştır (Ar, 2000). Biyolojik özellikleri diğer bitkilerden oldukça farklı olan salep bitkisinin doğal koşullarda embriyolarının çimlenip bitkicik oluşturması türden türe değişmekle birlikte, en kısa ortalama süre 4 yıl olarak bildirilmektedir. Doğada yapılan incelemeler sonucunda bazı bitkilerin kümeler halinde geliştikleri gözlenmiş ve bunların kardeş yumrularla çoğaldığı tahmin edilerek daha detaylı gözlemler yapılmıştır. Nitekim yapılan bu gözlemler tahminlerin doğru olduğunu ortaya çıkarmış, bire iki, bire üç ve hatta bire dört yumru veren bitkiler tespit edilmiştir. Ayrıca bu şekilde fazla yumru vermenin sadece münferit bazı bitkilerde olmadığı, bazı türlerin kardeş yumru vermeye meyilli olduklarına şahit olunmuştur. Örneğin Orchis, Ophrys ve Dactyylorhiza larda bulunan 2 yumru, zamanla birbirinden ayrılıp 2 ayrı bitki verecek şekilde gelişmekte ve böylece orkide kümeleri meydana gelmektedir (Sezik, 1984). Çağlayan ve ark.(1996) nın yapmış oldukları araştırmanın sonucuna göre bu süre in vitro çalışmalarla oldukça kısaltılmış ve Ophris coriophora türünde 5 ayda bitkicik elde edilmiştir. Bu sonuç, nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olan salep orkidelerinin üretimine büyük ölçüde katkıda bulunacağı gibi doğanın korunması açısından da önemlidir. Besin ortamının bileşimi, tüm doku kültürü çalışmalarında olduğu gibi orkide tohumlarının çimlendirilmesinde de önem taşıdığından Orchis laxiflora Lam. türüne ait tohumların asimbiyotik olarak in vitro koşullarda çimlendirilmesi ve bitkiye dönüşümü için en uygun besin ortamı bileşimini belirlemek üzere yapılan denemelerde, en yüksek çimlenme oranı, protokorm oranı ve bitki gelişme oranı KC ile VanWaes&DeBergh besin ortamından elde edilmiş ve GA 3 uygulamaları çimlenmeyi engelleyici etkide bulunduğu tespit edilmiştir (Gümüş ve Ellialtıoğlu, 2005). Maraş salebi olarak bilinen Orchis coriophora, O.laxiflora, O.mascula, O.anatolica ve Himantoglossum affine türlerinde in vitro tohum çimlendirme çalışmalarında, üç farklı besin ortamının (KC, PF, VWDB) kullanıldığı denemelerde, en yüksek çimlenme oranı Orchis coriophora türünden ve KC ortamından elde edilmiştir (Kısakürek ve ark., 2009). Ülkemizde yapılan çalışmalar, salep yetişen bölgelerdeki türlerin saptanması ve bazı kültüre alma çalışmalarıyla sınırlı kalmıştır. Çok sayıda endemik orkide türü salep elde etmek amacıyla çok uzun yıllar doğadan toplanmış ve tükenme durumuna gelmiştir (Özhatay ve ark., 1997). 63

74 Önemli bir ürün olan salep orkidelerinin toplanması ve ihracatı yasak olmasına rağmen, dondurma ve salep içeceği yapımında yoğun olarak kullanılmaktadır. Ekonomik ve kitlesel üretim için uygun bir yöntem halen geliştirilememiş olmakla birlikte, bahsedilen eksikliği gidermek üzere, bazı salep türlerini tarla koşullarında kültüre alarak bir üretim modelinin ortaya konması, çiftçilerin üretim materyali ihtiyaçlarının karşılanarak yetiştiriciliğinin yaygınlaştırılması amaçlanmış ve pratiğe aktarılabilecek ilk sonuçlara ulaşılmıştır (Tutar ve ark. 2011). Sonuç Ülkemizde salep elde etmek amacıyla her yıl tonlarca orkide yumrusu toplanmaktadır. Birçok ülkede koruma altına alınan bu nadir bitkiler için ülkemizde korunmaları sadece ihracattan men edilerek sağlanmaya çalışılmaktadır. Gerekli önlemler alınarak ülkemiz için değerli olan bu endemik bitkilerin yok olmasını engelleyebiliriz. Orkidelerle ilgili çalışmalar Dünya da ve Türkiye de hala devam etmekte olmasına rağmen, çoğalmasındaki gizemini korumaktadır. İncelenen literatürler göstermiştir ki, orkidelerde daha önce yapılan uygulamaların salep elde edilen türlerde başarılı sonuçlar elde edilmemesine rağmen, son yıllarda tarla koşullarında yapılan çalışmalarla başarılı sonuçların alınması oldukça umut vericidir. Bu makalede; Orkidelerin keşfedildiği 1800 lü yıllardan günümüze kadar uzanan serüveni, genel özellikleri, Türkiye orkideleri ve bunların mevcut durumu hakkında çeşitli kaynaklardan elde edilen bilgilere yer verilmiştir. Kaynaklar Anonymous 2011 a: Anonymous 2011 b: Anonymous 2011 c: Urunlerimiz/Sifali- Bitkiler/Salep-Hakiki-Saf-Salep-SAHLEP-50-GR.aspx Anonymous 2011 d: Ar, E., Orkideler ve Türkiye deki Mevcut, Derim, 17(3): Avcı, M., Çeşitlilik ve Endemizm Açısından Türkiye nin Bitki örtüsü, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Coğrafya Dergisi, Sayı 13, Sayfa 27-55, İstanbul. Bolat, N., Doğal Ekosistemde Bulunan Mikoriza Türlerinin Kültür Bitkilerine Adaptasyonunun Sağlanması Çukurova Üniversitesi, Toprak Anabilim Dalı, YL tezi, 76, Adana. 64

75 Çağlayan, K., A. Özavcı, A. Eskalen, Doğu Akdeniz Bölgesinde Yaygın Olarak Yetişen Bazı Salep Orkidelerinin Embriyo Kültürü Kullanılarak In Vitro Koşullarda Çoğaltılmaları,Tr. J. of Agriculture and Forestry 22, Gümüş, C., Ş. Ellialtıoğlu, Orchis laxiflora Lam.Tohumlarının Asimbiyotik Olarak Çimlendirilmesi ve in vitro Koşullarda Bitkiye Dönüşümü Üzerine Araştırmalar, doc Karaman, B., Ö. Aydoğan, Geleneksel Bir İçeceğimiz Salep, Gıda Mühendisliği, Uludağ Üniversitesi, Bursa, 9, Keçeli, T., A. Konar, Salep ve Alternatif Bazı Stabilizatör Maddelerin İnek Sütünden Yapılan Dondurmaların Özelliklerine Olan Etkileri, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü Gıda 28 (4): , Adana. Kekeç, L., Kahramanmaraş Yöresinden Ticari Olarak Temin Edilmiş Salep Yumrularının Antioksidan Aktivitelerinin Ve Fenolik Asit İçeriklerinin Birbirleriyle Karşılaştırmalı Olarak Belirlenmesi, Kafkas Üniversitesi, Fen Bilimleri Ens., Kimya Anabilimdalı, YL tezi 76, Kars. Kısakürek, Ş., B.B. Arpacı, A. Özdemir, K. Dalfesoğlu, N. Ergun, Y. Kaya, Kahramanmaraş Doğal Florasında Yetişen ve Salep Üretiminde Kullanılan Bitkilerin Kültüre Alınabilme Olanakları, Doğal Kaynaklar ve Çevre Araştırmaları Programı Değerlendirme Toplantısı, 209, Kahramanmaraş. Kreutz, K.A.J., Türkiye nin Orkideleri, Salep, Dondurma ve Katliam. Yeşil Atlas, No: 5, Oğuz, B., A.O. Sarı, A. Bilgiç, Ege Bölgesinde Yayılış Gösteren Bazı Salep Orkidelerinin Üretim Olanaklarının Araştırılması. Tagem Proje Sonuç Raporu, Proje No: Tagem/Ta/02/02/03/010. Özdener, Y Dactylorhiza Urvilleana (Steudel) Bauman ve Künkele ve D. Iberica (Bıeb.Ex Willd) Soo (Orchidaceae) Türlerinin Köklerinden Funguslarının İzole Edilmesi, Bu türlere Ait Tohumların Simbiyotik ve Asimbiyotik Kültür Ortamlarında Çimlenme ve Gelişmesi Üzerinde Araştırma, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Fen Bilimleri Ens., Doktora tezi 136, Samsun. Özhatay, N., M. Koyuncu, S. Atay, A. Byfield, Türkiye nin Doğal Tıbbi Bitkilerinin Ticareti Hakkında Bir Çalışma, Doğal Hayatı Koruma Derneği, İstanbul. Sandal, G Doğu Akdeniz Bölgesi nde Yetişen Orkideler ve Yetişme Ortamı Nitelikleri İle Tehdit Faktörlerinin Araştırılması, Çukurova Üniversitesi, Fen Bilimleri Ens., Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı Doktora Tezi, 210, Adana. Sezik, E Orkidelerimiz (Türkiye'nin Orkideleri), Sandoz Kültür Yayınları No.6, 166. Tekinşen, K.K., Dondurma Üretim Tekniğinin Gelişimi ve Kahramanmaraş Dondurması, 65

76 Tutar, M., A.O. Sarı, A. Bilgiç, F. Çiçek, Salep Orkidelerinin Tarla Şartlarında Yetiştirilme Olanakları, Türkiye IX. Tarla Bitkileri Kongresi, , Bursa. Yararbaş, R.T, Bazı Orkide Türlerinin In Vitro Koşullarda Çoğaltılması, Çiçeklenmesi, Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Ens., Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı, Doktora Tezi, 108, İzmir. 66

77 TÜRKİYE DEKİ ENDEMİK ORKİDE TÜRLERİNİN TÜRKİYE BİYOÇEŞİTLİLİĞİNİN DEVAMI AÇISINDAN ÖNEMİ Handan ARSLANKAYA Giresun Üniversitesi, Şebinkarahisar Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Özet Bu çalışmada Türkiye biyoçeşitliliğinden bahsedilmiş ve biyoçeşitliliğin neden önemli olduğu konusunda açıklamalar yapılmıştır. Türkiye endemik türler açısından zengin bir ülke olup, Orchidaceae (Salepgiller) familyası bu zenginlik içerisinde önemli bir yer arz etmektedir. Türkiye ye özgü orkide türlerinin önemli derecede tükenme tehlikesi ile karşı karşıya kalması gerçeğinden yola çıkılarak hazırlanan bu çalışmada; Türkiye de endemizm, Türkiye deki endemik orkide türlerinin neler olduğu, bu türlerin neden tehlike altında olduğu, endemik orkide türlerinin yok olma sürecine etki eden faktörler açıklanmış, türlerin tükenme tehlikesi sorununun çözümü adına alınabilecek önlemler; literatür taramaları ve daha önce yapılmış olan bilimsel çalışmalar incelenerek ortaya koyulmaya çalışılmıştır. Yapılan incelemeler sonucunda, endemik orkide türlerine tehdit teşkil eden en önemli faktörün aşırı ve bilinçsiz söküm olduğu, bununla birlikte doğal çoğalışı az olan orkide türlerinin in vitro koşullarda üretiminin maalesef yetersiz olduğu görülmüştür. Endemik orkide türlerinin koruma altına alınması ve üretim alternatiflerinin çoğaltılması konusundaki çalışmaların devlet desteği ve özel sektör işbirliği ile yapılabilecek projelerle artırılmasının Türkiye biyoçeşitliliğinin devamı açısından son derece önemli olduğu gözlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Biyoçeşitlilik, Orchidaceae, Orkide, Endemik Bitkiler Abstract In this study, Turkey s biodiversity are discussed and there are explanations about why biodiversity is important. Turkey is a country rich in endemic species and Orchidaceae family, is of important place in the wealth. This study was prepared based on the fact that orchid endemic species remain a significant danger of extinction; endemism in Turkey, what the endemic species are in Turkey, why these species are endangered, the factors affecting the process of extinction of endemic species of orchids are described, precautions to be taken of behalf of endangered species for solution to the problem were tried to put forward by examining the literature search, and earlier scientific studies. As a result of investigations carried out, the most important factor that poses a threat to endemic species of orchids is extreme and unconscious dismantling, and also unfortunately orchid species whose natural proliferation is less and in 67

78 vitro production of them are insufficient. It has been observed that increasing the studies about taking endemic orchid species under protection and duplication of production alternatives with the projects that can be done with the help of the cooperation of state support and private sector is very important for the continuity of the biodiversity of Turkey. Key words: Biodiversity, Orchidaceae, Orchid, Endemic Plants Giriş Biyoçeşitlilik yaşayan doğa demektir: Kara, deniz ve diğer su ekosistemleri ile bu ekosistemlerin bir parçası olan ekolojik yapılar da dahil olmak üzere tüm kaynaklardaki canlı organizmalar arasındaki farklılaşma anlamındadır. Biyolojik çeşitlilik türlerin yaşama ortamlarının (habitatların, daha geniş anlamda ekosistemlerin) çeşitli biyotik ve abiyotik faktörler bakımından gösterdiği farklılıkları, ekosistemlerde yaşayan canlıların kendi aralarında, canlılar ile cansızlar arasında, yere ve zamana göre değişen farklılıkları ile genler, türler, ekosistemler ve işlevlerin tamamını ifade etmektedir (1). Bu bağlamda Biyoçeşitlilik; sağlıklı bir çevrenin göstergesidir denilebilir. Sağlıklı bir çevrenin bu özelliğini koruyabilmesi ve dolayısıyla insanlığın refahı ise biyoçeşitliliğin devamını gerektirmektedir. Biyoçeşitlilik; genetik çeşitlilik, tür çeşitliliği ve ekosistem çeşitliliği olmak üzere üç kategoride ele alınır ve incelenir. Söz konusu bu üç kategori açısından yabani orkideler tür çeşitliliği kategorisinin bitki çeşitliliği kapsamında değerlendirilmektedir. Tür Çeşitliliği: Bir grup organizma genetik olarak benzerlikler gösterir ki karşılıklı ürer (interbreed) ve türler olarak adlandırılan üretken (fertile) canlıları yaratır. Tür çeşitliliği, genellikle belli coğrafi sınırlar içindeki türlerin toplam sayısı kapsamında ölçülür (5). Türkiye sahip olduğu bitki çeşitliliği açısından çevresinde yer alan birçok ülkeden farklı olan özellikleri ile dikkati çeker. Türkiye de yayılış gösteren bitki türlerinin sayısı, Avrupa kıtasının tümünde yayılış gösteren bitki türlerinin sayısına yakındır. Son yıllarda yapılan keşiflerinde eklenmesiyle, Türkiye nin civarında bitki taksonuna (tür, alt tür ve varyete düzeyinde) sahip olduğu ortaya çıkmıştır(4). Görüldüğü üzere ülkemiz bitki çeşitliliği açısından oldukça zengindir. Türkiye Avrupa ve Orta Doğunun en zengin biyolojik çeşitliliğe sahip ülkesi olup, Avrupa kıtasında biyolojik çeşitlilik açısından dokuzuncu sıradadır. Ülkenin 7 coğrafi bölgesinin her biri ayrı iklim, flora ve fauna özellikleri gösterir ve dünyanın en önemli üç ekolojik bölgesine sahiptir. Türkiye 120 memeli, 400 ü aşkın kuş türü, 130 kadar sürüngen, 400 e varan balık türü ile biyolojik çeşitlilikte tür çeşitliliği açısından çok zengindir (5). 68

79 Türkiye ye özgü bitki ve hayvanlara bazı örnekler Şekil 1, Şekil 2, Şekil 3 ve Şekil 4. de verilmiştir. Şekil 1. Safran (Crocus chrisanthus) (12) (Fotoğraf: Prof. Dr. Latif Kurt) Şekil 2. Sinek Mantarı (Amanica muscaria ) (12) (Fotoğraf: Ilgaz Akata) 69

80 Şekil 3. İzmir Yalıçapkını (Halcyon smymensis) (12) (Fotoğraf: Doç. Dr. Kazım Çapacı) Şekil 4. Ankuşu (Merops apioster) (12) (Fotoğraf: Doç. Dr. Kazım Çapacı) 70

81 Günümüzde biyolojik çeşitliliğin azalması, tehlikeli boyutlara ulaşmış ve küresel bir problem haline gelmiştir. Biyolojik çeşitliliğin korunması amacıyla yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçların ve çözüm önerilerinin koruma bilincini oluşturmak üzere çevre eğitiminde kullanılması gün geçtikçe önemini arttırmaktadır. Ülkemizin sahip olduğu biyolojik zenginliklerini kaybetmeden, gelişimine devam etmesi için öğrencilerin koruma bilincini geliştirecek şekilde eğitilmesi, özellikle gelecek nesillerin biyolojik çeşitliliğe ve doğal kaynaklara sahip çıkması için büyük önem taşımaktadır (5). Türkiye de Endemizm Endemik tür; yalnızca sınırlı bir alanda yetişen ve çoğu kez de nadir olan tür olarak tanımlanmaktadır. Bir sahadaki endemizm oranı, o alanın jeolojik anlamda ne kadar eski olduğuna, izolasyon derecesine, izolasyonun süresine ve topoğrafik özelliklere bağlı olarak değişiklik gösterir (1). Türkiye nin coğrafi yapısının farklılığı yüksek endemizm ve genetik çeşitliliği sağlar. Türkiye deki bitki türlerinin %33 ü endemiktir. Yaklaşık endemik toplam den fazla bitki türü içeren zengin florasında 500 den fazla soğanlı bitki; kardelen, karçiçeği, siklamen, lale, çiğdem türleri ile uluslararası çiçek soğanı ticaretinde çok tanınır. Türkiye endemik bitki türleri açısından dünya nın en zengin ülkelerinden biridir. Endemizm açısından zengin olan bölgelerimiz; Akdeniz, Doğu Anadolu, Ege, Karadeniz, Marmara ve Güneydoğu Anadolu bölgeleridir. Türkiye de yayılış gösteren endemik bitki türlerinin bir kısmı dar yayılış gösterirken bir kısmı da geniş yayılışlıdır. Dar yayılışlı endemikler daha çok belirli dağ ve dağ silsileleri ile belirli habitatlarda yaşamını sürdürmektedirler (1). Endemizm oranının oldukça yüksek olduğu Türkiye Florası, tıbbî ve aromatik bitkiler açısından da oldukça zengindir. Tıbbî ve aromatik amaçlarla kullanılan bazı önemli cins ve türleri şöyle sıralayabiliriz: Althea officinalis (hatmi gülü), Delphinum sp., Digitalis sp. (yüksükotu), Gypsophila sp., Helichrysum sp., Leucojum aestivum (göl soğanı), Linum sp. (keten otu), Liquidambar orientalis (günlük veya sığla ağacı), Malva sp., Matricaria sp. (papatya), Mentha sp. (nane), Nigella sp., Orchis sp. ve Ophrys sp. (orkide ya da salep), Origanum sp., Pimpinella sp., Rosa sp. (yabanî gül), Salvia sp. (adaçayı), Sideritis sp., Satureja sp. (kayakekiği), Teucrium sp. ve Thymus sp. (kekik). Ankara-Gölbaşı na bağlı Hacı Hasan Köyü civarında yetişen endemik sevgi çiçeği veya yanar döner çiçeği olarak bilinen Centaurea tchihatcheffi Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından IUCN tehlike altında tür kategorisinde olduğundan koruma altına alınmıştır (1). 71

82 Türkiye Endemik Orkide Türleri Orchidaceae (Salepgiller veya Orkidegiller), Asparagales takımına ait bir familyadır. Salepgiller çiçekli bitkilerin ikinci büyük familyasıdır. Dünyada yaklaşık 880 cins, ve den fazla tür içermektedir. Ilıman ve sıcak bölgelerde yetişen fakat genellikle tropik bölgelerde çok bulunan, çok yıllık otsu bitkilerdir. Bir kısmı toprakta yaşar. Bunların toprak altında yumru veya rizomları vardır. Bu tipler daha çok ılıman bölgelerde bulunur. Bir kısmı ise tropik bölgelerde, ağaçların üzerinde yaşar yani epifittirler. Bunların gövdeleri yalancı bir soğan şeklinde şişkin olup, sarkık hava kökleri vardır. Bazılarının gövdeleri tırmanıcı, bir kısmı ise klorofilsiz bitkilerdir. Yapraklar tabanda gövdeyi sarıcı, üsttekiler ise almaşlıdır. Çiçekler salkım veya başak şeklinde toplanmışlardır. Çiçekleri açtığı zaman çiçek kendi ekseni üzerinde 180 derece döner ve ovaryum burkulur. Bu özellik bu familya için karakteristiktir. Çiçek örtüsü 6 parçalıdır ve parçalar iki halka üzerinde sıralanmışlardır. İç halkadaki orta taç yaprağı dudak şeklini almış olup, genellikle mahmuzludur (20). Başta Alman Orkide Bilimcileri olmak üzere birçok Avrupalı araştırmacı Türkiye orkideleri üzerine çok sayıda araştırma yapmıştır. Türkiye de yayılışı görülen cins, tür, alttür, varyete ve takson sayılarını gösteren bilgiler ( SEZİK 1967, 1984, 2002b, KREUTZ 1998a, 2000a,b, RENZ 1984, RÜCKBRODT 1992, DELFORGE 1995) den yararlanarak E. SEZİK tarafından hazırlanmıştır(19). Bu bilgiye göre Türkiye de yayılış gösteren orkide türleri aşağıda sıralanmıştır. Aceras, Anacamptis, Barlia, Cephalanthera, Ceologlossum, Comperia, Corollarhiza, Dactylorhiza, Epipactis, Epipogium, Goodyera, Gymnadenia, Himantoglossum, Limodorum, Listera, Neotinea, Neottia, Ophyrs, Orchis, Platanthera, Serapias, Spiranthes, Steveniella, Traunsteinera Yine bu bilgiye göre; Türkiye de yayılış gösteren 146 tür, 32 alttür, 10 varyete ve 170 takson orkide bulunmaktadır. Türkiye de ticareti yapılan orkideler daha önceki çalışmalardan (16, 17) derlenmiş ve Tablo 1. de gösterilmiştir. 72

83 Şekil 5. Türkiye Florasında Orkidelerin Bulunduğu Alanlar (18) Tablo 1. Türkiye de Doğadan Toplanarak Ticareti Yapılan Orkideler (19) Tür Familya Tür Familya 1 Aceras antropophorum Orchidaceae 19 O.umbillicata Orchidaceae 2 Barlia robertiana Orchidaceae 20 O.vernixia Orchidaceae 3 Comperia comperiana Orchidaceae 21 Orchis anatolia Orchidaceae 4 Dactylorhiza İberica Orchidaceae 22 O.coriophora Orchidaceae 5 D.osmanica Orchidaceae 23 O.italica Orchidaceae 6 D.romana Orchidaceae 24 O.laxiflora Orchidaceae 7 Himantoglossum affine Orchidaceae 25 O.mascula ssp. Pinetorum Orchidaceae 8 H.caprinum Orchidaceae 26 O.morio Orchidaceae 9 Ophyrus bombyliflora Orchidaceae 27 O.pallens Orchidaceae 10 O.fusca Orchidaceae 28 O.palustris Orchidaceae 11 O.ferrum~equinum Orchidaceae 29 O.papilionacea Orchidaceae 12 O.holoserica Orchidaceae 30 O.provincialis Orchidaceae 13 O.lutea var. Minor Orchidaceae 31 O.purpurea Orchidaceae 14 O.mammosa Orchidaceae 32 O.sancta Orchidaceae 15 O.phrygia Orchidaceae 33 O.simia Orchidaceae 16 O.reinholdii Orchidaceae 34 O.spitzelii Orchidaceae 17 O.scolopax (oestrifera) Orchidaceae 35 O.tridentata Orchidaceae 18 O.tenthredinifera Orchidaceae 36 Serapias vomeracea Orchidaceae Orkideler nadide ve pahalı bitkilerdir bu yüzden insanlar düşüncesizce ve bilinçsizce(!) orkideleri sökmekte ve yavaş yavaş türlerinin tükenmesine sebep 73

84 olmaktadır. Türkiye de türü tükenme tehdidi altında olan orkideler yalnız endemik olanlar değildir. Bunların dışında endemik olmayan bazı nadir orkidelerde tükenme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Türkiye de tehlike altında olan endemik orkideler ve endemik olmayan fakat zarar görebilecek olan nadir orkideler E. SEZİK in Salep ve Orkidelerin Tahribi isimli çalışmasında tablo halinde verilmiştir (19) (Tablo 2. ve Tablo 3). Tablo 2. Türkiye de Tehlike Altında Olan Endemik Orkideler (19) Türler Cephalanthera kotschyana Renz&Taub. Dactylorhiza chuhensis Renz&Taub. Dactylorhiza nieschalkiorum H.Bauman & Künkele Dactylorhiza osmanica (KL.) Soό var anatolica (Nelson) Renz&Taub. Dactylorhiza osmanica (KL.) Soό var osmanica (Nelson) Renz&Taub. Epipactis pontuca Taub. Ophrys bornmuelleri M. Schulze ex Bornm. subsp. carduchorum Renz&Taub. Ophrys cilicica Schlechter Ophrys holoserica (Burnm. fil) Greuter subsp. heterochila Renz&Taub. Ophrys isaura Renz&Taub. Ophrys lycia Renz&Taub. Ophrys phrygia Fleischm & Bornm. Orchis reinholdii Supruner ex Flischm. Subsp. leucotaenia Renz&Taub. Ophrys transhyrcana Czernjak Subsp. amanensis Nel. ex Renz&Taub. Kategori LR (lc) LR (cd) LR (lc) LR (nt) LR (lc) LR (lc) LR (nt) LR (lc) VU EN EN LR (lc) VU LR (cd) EN: Tehlikede VU: Zarar Görebilir LR: Az Tehdit Altında CD: Koruma Önlemi Gerektiren NT: Tehdit Altına Girebilir LC: En Az Endişe verici Tablo 3. Endemik Olmayan Nadir Orkideler (Sezik, 2007) Türler Barlia robertiana (Loise) Greuter Dactylorhiza incarnata (L.) Soό Listera cordata (L.) R. Br. Oprys attica (Boiss & Orph.) Soό Oprys holoserica (Burn. Fil.) Greuter subsp. candica (Nelson ex Soό ) Renz & Taub. Oprys oestrifera Bieb. subsp. heldireichii (Schlechter) Soό Oprys omegaifera Fleischm Orchis lactea Poiret Orchis quadripunctata Cyr. ex Ten Orchis stevenii Rchb. Fil Serapias parviflora Parl. Kategori VU VU VU VU VU VU VU VU VU VU EN EN: Tehlikede VU: Zarar Görebilir 74

85 Salep Salep, Tuber Salep de denilen orkide yumrularından elde edilen sıcak bir içeceğe verilen isimdir (Şekil 3, 4.). Salep eldesinde kullanılan orkidelerin toprak altında iki yumrusu bulunur. Bunlardan birisi diğerinden daha küçük, kahverengi ve büzüşmüş yapılıdır. Diğer yumru ise daha büyük, şişkin ve parlak görünümlü olup, salep üretimi için bu yumru kullanılmaktadır. Sert ve şeffaf görünümlü olan yumrular 5-30 mm genişlik ve mm uzunluğunda yumurta şeklindedir(18). Tubera salep droğu üzerinde ilk kimyasal araştırma 1865 te Dragendorf tarafından yapılmıştır. Bu çalışmaya göre Tubera salep; % 48 müsilaj, % 24 nişasta, % 5 proteinler, % 2 kül (mineral madde) ve % 1 şeker içermektedir(19). Türkiye de bulunan orkidelerin % 85 i yumruludur. Bu orkidelerin ise yaklaşık % 90 ı ise salep elde edilmekte kullanılır. Ülkemizde ticari salep elde edilen 6 ana bölge belirlenmiştir. Bunlar; Kuzey Anadolu (Kastamonu), Güney Batı Anadolu (Muğla), Güney Anadolu (Antalya, Silifke), Güney Doğu Anadolu (Maraş Salebi, Çayır Salebi), Doğu Anadolu (Dağ Salebi, Çayır Salebi) ve İç Anadolu (Akdağ Madeni Salebi) dir (15). Salep, yumrulu orkidelerden elde edilmesine karşın tüm yumrulu cinsler bu amaç için uygun değildir. Daha çok Orchis, Anacamptis, Ophyrs, Serapias, Himantoglossum, Barlia gibi ovoid yumrulu olanlarla Dactylorhiza gibi parçalı yumruya sahip orkidelerin değişik türleri salep elde edilmesinde kullanılmaktadır (3). Şekil 6. Salep İçeceği (13) 75

86 Salep elde edebilmek için bitki çiçekteyken, toprak altındaki yumruları toplanır. Bu amaçla her ikisi de kullanılabilmekle birlikte yaygın olarak sadece yan yumruları alınır, gövdeyi taşıyan ana yumru genellikle alınmaz. Yumrular kremsi, yumurta şeklinde veya çatalsıdır. Toplanan yumrular suyla yıkanarak temizlenir, ipe dizilir ve su veya sütle kaynatılır, sonra açık havada kurutulur. Kurutulan yumrular dövülerek toz haline getirilir. Elde edilen bu toz kullanılacak hale gelmiş olan saleptir (3). Salep; bronşit ve mide hazımsızlıklarına iyi gelen bir içecektir. İştah açar ve zihni güçlendirir (6). Son yıllarda yapılan araştırmalarda doğal salep tozunun içeriğinde bulunan glikomannoz bileşimi ise kötü kolesterol ve kandaki trigliserid düzeylerinde azalma oluşturduğu bilinmektedir (3). Salep; bilhassa afrodizyak etkisi ile bilinir(19). Günümüzde halen salep sıcak içecek olarak ve dondurma üretiminde kullanılmaktadır. Geleneksel Maraş dondurmasının katılığını ve esnekliğini sağlar. Önceki Çalışmalar G. SANDAL ın Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı nda yapmış olduğu Doğu Akdeniz Bölgesi nde Yetişen Orkideler ve Yetişme Ortamı Nitelikleri ile Tehdit Faktörlerinin Araştırılması adlı çalışmasında, Orkidelerle ilgili Türkiye de ve Dünya da yapılmış çalışmalar incelenmiş ve en yaygın olan bazıları seçilerek alt başlıklar halinde verilmiştir (18). Bitki topluluklarının büyük çoğunluğu endo ve ekto mikoriza olmak üzere iki büyük mikoriza grubu tarafından enfekte edilmektedir. Ekto-mikoriza daha çok yüksek yapılı orman ağaçlarının kök yapılarında bulunmaktadır. Bitkiye sağladığı katkıların önemi açısından özellikle endomikorizal nitelikteki Vasiküler Arbuscular Mikoriza (VAM) önemlidir. Bunlar bitkiye besin alımını arttırmanın yanı sıra, tuzlu ve kurak koşullara, ağır metal toksisitesi ve sıcaklık stresine karşı bitkinin dayanıklılığını da artırmakta, büyümeyi teşvik edici (hormonlar) salgılamaktadır. Orchidaceae familyasını diğerlerinden ayıran en önemli karakteristik farklılık mikorizal mantarla karşılıklı yararlanmaya dayanan ilişkisidir. Orkide türlerinin hepsi fotosentez yapamadığı için mikoriza mantarı tarafından doğadan sağlanan karbonhidrata bağlıdır. Bu nedenle bitkilerde tohum bağlama aşaması uzun sürmekte; mikoriza ile bitki etkileşimi olmadıkça da tohumda çimlenme olmamaktadır. Orkide tohumlarının çimlenmesinden sonra protokormun oluşabilmesi ve büyümeye başlayabilmesi için de türle uyum içinde olan bu partnere ihtiyaç duyulmaktadır. Orkide mikorizalarının tanımlanması aşamasında; orkideleri enfekte eden mikorizaların diğer mikoriza çeşitlerinden ayırt edilmesinin yanı sıra mikoriza türünün orkide cinsine göre gösterdiği değişikliğin tespit edilmesi de çok önemlidir(18). 76

87 Üretime Yönelik Çalışmalar Bu çalışmaların büyük çoğunluğu da mikoriza ile ilişkili olarak yürütülmüştür. Doğal yollardan üretimin çok zor olduğu orkidelerde bu çalışmaların büyük bir bölümünün in Vitro koşullarda denendiği görülür(18). Gönülşen (1983), Salep Bitkilerinden Orchis anatolica Boiss. nın Doku Kültürü ile Üretimi adlı araştırmada türün vegetatif yolla çoğaltılabilmesini amaçlamıştır. Orkide tohumlarının daha önceki çalışmalarda da bahsedilen nedenlerle generatif yolla üremesinin zor olmasından yola çıkarak, çeşitli organlarından alınan parçalarla in Vitro koşullarda yapılan üretim denemesinden olumlu bir sonuç elde edilemediğini belirlemiştir(18). Özkoç ve ark. (1991), Bazı Orkide Türlerine Ait Tohumların Çimlenmesi Üzerine Yüzeysel Sterilizasyonda Kullanılan Sodyum Hipokloritin Etkisini Belirlemek adlı araştırmalarında Orchis laxiflora tohumlarını seyreltik ve yoğun besi ortamlarına steril koşullarda ektiklerinde, bu tohumların her iki besi ortamında da çimlendiğini belirlemişlerdir. Ancak gelişmenin sadece yoğun besi ortamlarında devam ettiğini, ayrıca besin ortamlarındaki inorganik azotun çıkarılmasının genel olarak çimlenmeyi arttırdığını ortaya koymuşlardır(18). Özkoç ve Dalcı (1992), İki Farklı Kültür Ortamında Serapias vomeraceae (Orchidaceae) Tohumlarının Çimlenme ve Gelişmesi Üzerine Bazı Fungusların Etkisi adlı makalelerinde, S. vomeraceae subsp. laxiflora tohumlarının çimlenme ve gelişmesi üzerine çeşitli fungal izolatların etkisini yulaf ve modifiye yulaf ortamlarında belirlemişlerdir. Çimlenme oranı ve gelişme indeksi yönünden türün kendi köklerinden izole edilen izolatların olumlu etkili olmadığı saptanmıştır(18). Rasmussen ve ark. (1993), Orkide Tohumlarının in-situ Yönteminde Yeni Bir Çalışma Tekniği ve Kara Orkidelerine Uygulanması adlı çalışmada, kara orkidelerinden Corallorhiza odontorhiza, Galearis spectabilis, Goodyera pubescens, Liparis lilifolia ve Tipularia discolor türlerinin tohumlarının kendi doğal alanlarına ekimi sonrasındaki çimlenen tohum sayısı, mevsimsel gelişimi ve fide kayıp oranları belirlenmiştir. C. odontorhiza, G. pubescens ve G. spectabilis türlerinin Mayıs- Haziran ekiminden hafta sonra çimlenmeye başladığı; çimlenme zamanında görülen farklılığın tohum kabuğunun çatlaması için uygulanan mantarla enfekte olma durumuna bağlı olduğu ortaya konulmuştur. L. lilifolia ve T. discolor türlerinde ilk 12 ay içinde çimlenme meydana gelmemiştir(18). Johnson (1994), Bletilla striata (Orchidaceae) nın Simbiyotik Tohum Çimlenmesi adlı çalışmada orkidelerin çimlenme dönemini araştırmıştır. Çimlenmenin ilkbaharda (Microtis) ve yaz mevsiminin ilk günlerinde (Goodyera, Corallorhiza, Spiranthes), ağustos ayında (Epipactis), kışın ilk zamanlarında 77

88 (Dactylorhiza) olabildiğini belirlemiştir. Fidelerin ilk aşamada toprakta bulunan yerel mantarla mikoriza mantarı arasında bağlantı kurduklarını, ancak G. Pubescens fidelerinin gelişmesi için sükroz ve organik madde bileşimlerini dışarıdan sağlanması gerektiği, büyük bir kısmında ise simbiyotik özelliklerden dolayı fide ölüm oranının arttığını belirlemiştir (18). Masuhara ve ark. (1994), In vitro ve In vivo Koşullarda Rhizoctonia spp. ve Spiranthes sinensis (Persoon) Ames var. amoena arasındaki benzerlik adlı araştırmada, türün mantarla olan ilişkisini In-Vitro koşullarda belirlemişlerdir. Araştırmada Liparis lilifolia mantarla simbiyotik olarak yaşadığında tohumlarının çimlendiğini ve fidelerin geliştiği ortaya konulmuştur (18). Rasmussen (1995), Saprofit Orkidelerden Kara Orkidelerine Tohumla Üretim adlı çalışmada tropikal ve ılıman bölgelerde yetişen orkidelerin tohumla üretiminde mikorizaların etkisini ele almıştır. Karasal orkideler ele alındığında tropikal bölgelerde bulunan türlerin tohumlarında mikorizaların ılıman bölgelerdeki türlerin tohumlarında bulunanlara göre daha zayıf olduğu; buna bağlı olarak da tropikal bölgelerdeki kara orkidelerinin ilk gelişimlerinin zayıf olduğunu belirlemiştir. Ayrıca orkide fideleri arasındaki bireysel farklılıkların da büyük olduğunu, bunun büyüme ve gelişme dönemindeki bireysel gereksinimler ile koşulların faklılığından kaynaklandığını saptamıştır. Ayrıca periyodik kök büyümesi ile filizlenme arasında kuvvetli bir korelasyon olabileceği de bu çalışmada ortaya konulmuştur (18). Van der Kinderen (1995), Kara Orkidelerinin Tohumlarının Çimlendirilmesi Üzerinde Bir Araştırma adlı çalışmasında kara orkidelerinin tohumlarının çimlendirilmesinde yeni bir metod geliştirmeyi amaçlamıştır. Tohumların genelde toprakta türlere göre değişen sürelerde dinlenme dönemi geçirdiğiden yola çıkarak, çimlenme aşamasında topraktan çıkışı uzun yıllar alan Epipactis helleborine türünde tohum kabuğunun çatlamasını sağlamak ve çimlenme oranını artıracak çeşitli uygulamaların in situ koşullarda etkisini ortaya koymuştur. Tohumların sulu besin ortamında aminoasit gibi basit organik bileşimleri ya da sükroz maddesi kullanmıştır. Tohumların sulu besin ortamında aminoasitlerle muamelesi çimlenme oranını etkilemiştir. In situ çimlenmede, tohum ekiminden sonra protocormun gelişmesinin 9 ay sonra gerçekleştiğini gözlemlemiştir. Yine in situ koşullarında, orkide fidelerinden 6 ay sonrada ilk örnek alınarak gözlem yapabilecek duruma geldiklerini bildirmiştir (18). Gönülşen ve ark., (1996), Ege ve Doğu Akdeniz Bölgelerinde Doğal Yayılış Gösteren Orchidaceae Familyasına Ait Bazı Türlerin in Vitro ve in Vivo Koşullarda Üretimleri Üzerinde Araştırmalar konulu projelerinde Ege bölgesinde belirledikleri Aceras antropophorum, Anacamptis pyramidalis, Dactylorhiza 78

89 romano, Ophrys mammosa, O. reinholdii ssp. reinholdii, O. lutea ssp. minor, O. halosericea, O. bornmuelleri, O. ferrum-equinum,. O. umbilicata ssp. umbilicata, O. fusca, O. speculum, Orchis italica, O. anatolica, O. sancta, O. papilionaceae, O. laxiflora, O. mascula ssp. pinetorum, O. morio, Serapias vomeraceae, S. vomeraceae ssp. laxiflora türlerinde yaptıkları embriyo kültürlerinde sadece Orchis laxiflora, O. sancta ve S. Vomeraceae da olumlu sonuçlar elde etmişlerdir. Doğu Akdeniz bölgesinde belirlenen Anacamptis pyramidalis, Dactylorhiza ssp., Himantaglossum affine, Ophrys bornmuelleri, O. transhyrcana, O. vernixia, O. apifera, O. Umbilicata ssp. umbilicata, O. holoserica, Orchis anatolica, O. coriophora, O. italica, O. tridentata, O. punctulata, Platanthera chlorantha ve Serapias vomeraceae türlerinden Ophrys bornmuelleri, Orchis anatolica, O. coriophora ve S. vomeraceae da embriyo kültürü kullanarak başarılı olmuşlardır. Sürgün ucu kültürleri ile in Vitro koşullarda yapılan çoğaltma çalışmaları sonucunda ise sadece O. anatolica ve H. afine türlerinde çoğalma sağlanmış, fakat aşırı kararmalar nedeniyle bitki elde edilememiştir(18). Çağlayan ve ark. (1997), Kahramanmaraş Yöresinde Doğal Yayılış Gösteren Salep Orkidelerinin in-vıtro da Sürgün Ucu Kültürü ile Çoğaltılma Olanaklarını Araştırılması adlı çalışmalarında yörede en yaygın salep orkideleri olarak belirledikleri Dactylorhiza, Himantoglossum afine, Ophrys bornmuelleri, Orchis anatolica, O. coriophora ve Serapias vomeracea türleri ile yörede iğ salebi olarak bilinen Ranunculaceae familyasına ait Ranunculus ficaria türünde sürgün ucu kültürü sonunda Ophrys bornmuelleri, Orchis coriophora, Serapias vomeracea ve Ranunculus ficaria türlerinde hiçbir gelişme olmadığını, Orchis anatolica ve H. Afine türlerinde çoğalma olduğunu saptamış; küçük bitki oluşumlarının ise sadece O. anatolica türünde elde edildiğini belirtmişlerdir(18). Çağlayan ve ark. (1998), Doğu Akdeniz bölgesinde Yaygın olarak yetişen Bazı Salep Orkidelerinin Embriyo Kültürü Kullanılarak in Vitro Koşullarda Çoğaltılmaları adlı çalışmalarında bölgede yaygın olan salep orkidelerinden Ophrys bornmuelleri, O, phrigra, Orchis anatolica, O. coriophora, Serapias vomeraceae ve Himantoglossum affine türlerinde embriyo kültürü kullanarak in Vitro koşullarda çoğalmalarını araştırmışlardır. Embriyo kültüründe kullanılan 14 farklı ortam içinde en yüksek çimlenme (% 2.39), protocormdan bitki oluşumu (%1.86) ve yumru oluşturma (%2.453) oranları Van Waes Debergh + Domates Ekstraktı + Aktif Karbon (VW&D + DE + AK) ortamında elde edilmiştir(18). Önal (1997), Ege Bölgesi nde Doğal Yayılış Gösteren Orchidaceae Familyasına Ait Bazı Türlerin in Vitro Koşullarda Üretimleri adlı çalışmalarında Aceras, Anacamptis, Dactylorhiza, Ophrys, Orchis ve Serapias cinslerine ait 21 türden sadece Orchis laxiflora, O. sancta ve Serapias vomeraceae türlerinin 79

90 değişik besi ortamlarında emriyo kültürleri ile çoğaltılmasında olumlu sonuçlar elde edildiğini bildirmiştir. Orchis laxiflora ve O. sancta türlerinin +5oC sıcaklık ve sürekli karanlık koşullarda daha yüksek oranda geliştikleri, bu türlerin oluşan yumrularının toprağa şaşırtılmasında en uygun zamanın Ağustos ayı olduğunu belirlemiştir(18). Cribb ve ark. (1998). Doğal orkide populasyonu içerisinde Cymperidium sp. türlerinin koruma statüsünün belirlenmesi konulu çalışmada, doğal olarak yetişen Cymperidium sp. türlerinden bir kısmının yok olduğunu bildirmişler ve bunları in vitro koşullarda tohumdan çoğaltma yoluna gitmişlerdir(18). Freudenstein ve ark. (1998), Orkide Bitkisinin Morfolojisi konusunda yapmış oldukları araştırmada Corallorhiza odontorhiza, Goodyera pubescens ve Liparis lilifolia türlerinde seçilmiş mikoriza mantarı ile çimlenmenin daha hızlı olacağını ve gelişme süresince büyümenin iyi olacağını belirlemişlerdir(18). Orkidelerin Azalması ve Tahrip Edilmesi ile Doğa Korumaya Yönelik Çalışmalar Baytop (1970), Bilim Tarihi adlı çalışmasında ülkemizde iç tüketim ve dış satım amacıyla doğadan gerekli koruma önlemleri alınmadan sökülen pek çok bitki türünün, günümüzde çok azaldığını, bu bitki türleri arasında yer alan salebin önemli bir yer aldığını bildirmektedir (18). Başer ve ark. (1986), Türkiye deki Tıbbi Bitkiler ve Listeleri adlı çalışmada, tarihinde taraf olduğumuz Avrupa nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (the Convention on the Conservation of European Wildlife and Natural Habitats) kapsamında Türkiye florasında önemli bir yeri olan tıbbi bitki türlerinden Comperia comperiana (Orchidaceae) ya öncelik verilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir(18). Muir (1989), Orkide Korunmasında Modern Metot: Psikoloji, Ekoloji ve Yönetimin Rolü konulu çalışmasında, Avrupa orkideleri üzerinde bulunan mikoriza mantarlarını ve bu mantarların çimlenme üzerinde etkisini incelemiştir. Simbiotik ve asimbiotik orkide tohumlarının çimlenmeleri arasında karşılaştırma yapmıştır. Orkide bitkisinin tohumlarının çimlenmesi için gereken karbonu mantarların sağladığını belirtmişlerdir (18). Crawley (1990), Bitkilerin Populasyon Durumları konulu araştırmasında orkide bitkileri içinde çeşitlilik gözlemlemiş ve bu çeşitliliğin geçici varyasyonlar olduğunu belirlemiştir. Gübrelenmeyen ve gübrelenen alanlarda sekiz yıl süreyle yaptığı çalışmalarda çeşitli varyasyonların olduğu orkide bölgeleri karşılaştırılmıştır. Sonuçta gübrelemenin orkide sayılarını artırmada önemli etkili olduğunu saptamıştır (18). 80

91 Hagsater ve ark. (1996), Orkideler: Orkide Statüsünün Araştırılması ve Korunma Eylem Planları konulu çalışmada Avusturya orkidelerinin korunması için belirli bir yol ortaya koymuşlardır. Çalışmada orkide koruma birliği, bölgesel tohum değişim programı kurulması, tehlikede olan ve kültüre alınacak olan orkideler için veri oluşturulması, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan orkidelerin eğitim programlarına yansıtılması ve eğitim programlarının teşviki ve tehdit altında olan orkidelerin üretilmesini gündeme getirmişlerdir (18). Özhatay ve ark. (1997), Türkiye nin Doğal Tıbbi Bitkilerinin Ticareti Hakkında Bir Çalışma konulu araştırmada, Avrupa topluluğu (EC) Habitatlar Yönetmeliğini irdelemişler; doğal çiçek soğanları ile ilgili Yönetmeliği tartışmışlardır. Yönetmelik çerçevesinde her yıl ihraç edilmek üzere belirlenen çiçeksoğanlarının yanı sıra doğadan toplanmaları yasak olan türlerin de bildirildiğini belirterek bunlar arasında salebe (yumru, toz) de dikkat çekmişlerdir (18). Özhatay (2000), Avrupa nın Tıbbi ve Aromatik Bitkileri adlı çalışmada, ticareti yasak bitki türlerinin yok olmalarını engelleyebilecek tedbirlerin alınması ve koruma statülerini buna uyumlu hale getirilmesi konularını ele almışlardır. Araştırmada ele alınan türlerin (Arctostaphylos uva-ursi, Cetraria islandica, Gentiana lutea, Drosera spp, Menyanthes spp., Paeonia spp., Primula spp., Ruscus aculeatus, Sideritis spp. and Glycyrrhiza glabrabu) hemen ardından araştırılması gereken en önemli bitkiler arasında (Gypsophila spp., kekik (Origanum spp. Thymus spp.) orkidelerin (Orchidaceae) de bulunduğu bildirilmiştir (18). Roberts ve ark. (2001), CITES Orkide Kontrol Listesi konulu çalışmada, doğadaki bitkilerin korunması ve ticarette yer almaması için CITES sertifikasının uygulanması gerektiği vurgulanmıştır. Doğadan toplananlarla yetiştirilen Cattleya ve Cymbidium türlerinin ancak çiçeklenme evresinde ayırt edilebileceğini; korumada bu türler örneğinde CITES sertifikasının önemini bildirmişlerdir (18). Endemik Orkide Türlerinin Yok Olma Sürecine Etki Eden Faktörler Ülkemiz orkidelerinin; 80 li yıllarda başlayan çok yoğun toplama nedeni ile bazı türlerinde kaybolma riski ile karşı karşıya gelinmiştir(21). Orkideler pahalı ve nadide bitkiler olmasından dolayı çok yüksek ekonomik değere sahiptirler. Her yıl 100 den fazla taksona ait yumrular salep elde edilmek üzere toplanmakta ve 40 tona yakın salep elde edilmektedir. Yapılan araştırmalara göre ortalama iki salep yumrusunun kuru ağırlığının yaklaşık 1 g olduğu belirlenmiştir. Buna göre her yıl yaklaşık 80 milyon orkide bitkisinin salep elde edilmek üzere doğadan toplandığı bilinmektedir(15). Orkidelerimizin türlerinin tükenme tehdidi altında olmasından ve buna rağmen orkidelere yönelik tahribin devamından dolayı Türkiye nin ilk Orkide Bilimcisi olan Prof. Dr. Ekrem SEZİK; ülkemizdeki bütün yumrulu orkidelerin IUCN risk kategorilerine 81

92 göre EN kategorisine alınmasını ve salep elde edilmesinin yasaklanmasını önermiştir. İncelenen çalışmalar ışığında endemik orkide türlerinin yok olma sürecine etki eden faktörler şu şekilde sıralanmıştır: 1. Orkidelerin bilinçsizce ve aşırı sökümü 2. Şehirleşme 3. Aşırı otlatma 4. Ormanların tarım arazisine dönüştürülmesi 5. Islah çalışmaları 6. Botanik gezileri 7. Nüfus artışıyla birlikte yerleşim alanları ve yolların daha geniş alanlar kaplaması 8. Sanayinin çeşitlenmesi 9. Gelişen teknolojiyle insanların her yere daha rahat ulaşmaları 10. Orkidelerin doğal yayılış alanlarının herhangi bir korumaya tabi olmaması 11. Herbisit kullanımı Yabani Orkidelerin Korunması İçin Alınan Önlemler Ve Yeterliliği Yukarıda sıralanmış olan bütün bu faktörler bir araya geldiğinde doğal alanların tahribi artmış, nadide türlerin de yok olma süreci hızlanmıştır. Ülkemiz de bu bağlamda doğal hayatı ve nadide türleri koruyabilmek adına, uluslararası çapta düzenlenmiş olan anlaşmalara taraf olmuştur. Aşağıda bu sözleşmeler ve içeriklerine dair genel bilgiler verilmiştir. Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (BÇS, CBD) 5 Haziran 1992 tarihinde imzaya açılmış, 29 Aralık 1992 tarihinde uluslar arası sözleşme olarak kabul edilmiştir. Ülkemizde Sözleşme, tarih ve 4177 sayılı Kanun ile onaylanmış ve tarih ve sayılı Resmî Gazete de yayımlanarak, 14 Mayıs 1997 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşme'nin amaçları: 1. Biyolojik çeşitliliğin korunması, 2. Biyolojik kaynakların sürdürülebilir kullanımı, 3. Genetik kaynakların kullanımından kaynaklanan faydaların adil ve hakkaniyete uygun paylaşımı. 82

93 Ülkemiz uluslararası bir sözleşme olan Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (BÇS, CBD) imzalayarak biyoçeşitliliğin devamı açısından önemli bir adım atmış fakat ne yazık ki toplumun bilinçsizliği, yetersiz politikalar ve bu konuda yeterince eğitim verilmiyor olması Türkiye biyoçeşitliliğini önemli ölçüde tehdit etmektedir (5). CITES CITES (The Convention on International Trade In Endangered Species of Wild Fauna and Flora) Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme dir. CITES Sözleşmesi, yabani hayvan ve bitki türlerinin canlı ve ölü örnekleri ile bunların kolayca tanınabilen parçaları ile türevlerinin sözleşmeye taraf ülkeler arasındaki ithalatını, ihracatını, reeksportunu ve denizden girişini kısacası uluslararası ticaretini; temeli izin ve belgelere dayanan ve ancak sözleşmede belirtilen bazı şartların yerine getirilmesi halinde bu izin ve belgelerin verilmesini öngören uluslararası bir düzenlemedir (7). Bu sözleşme ile dünyada den fazla tür korumaya alınmıştır (19). Günümüzde bu sözleşmeye 175 ülke imza atmıştır (7). CITES sözleşmesine ülkemiz yılında başvurmuş, tarihinde de bu sözleşmeyi imzalamıştır. CITES maddeleri tarih ve sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak, da ülkemizde yürürlüğe girmiştir (19). Bern Sözleşmesi Avrupa nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi diğer adıdır. Bern Sözleşmesi Avrupa Komisyonu tarafından tarihinde, İsviçre nin Bern kentinde imzaya açılmıştır. Bu sözleşmeye günümüz itibarı ile 45 ülke taraftır. Ülkemizde bunlar içerisinde yer alır. Anlaşma ülkemiz tarafından imzalandıktan sonra tarih ve sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak, te yürürlüğe girmiştir. Bu sözleşmenin amacı; Yabani flora ve faunayı ve bunların yaşama ortamlarını muhafaza etmek, özellikle birden fazla devletin işbirliğini gerektirenlerin muhafazasını sağlamak ve bu işbirliğini geliştirmektir ve nesli tehlikeye düşmüş ve düşebilecek türlere, özellikle göçmen olanlarına özel önem verilir. Bunlara ilave olarak Türkiye Avrupa Birliği ne tam üye olmamasına rağmen EC Habitatlar Yönetmeliği hükümlerinden de dolaylı olarak etkilenmektedir (9). CITES Sözleşmesi nin ülkemizde yürürlüğe girdiği tarihe kadar ülkemizde orkideler doğadan sökülerek serbestçe yurtdışına ihraç edilmiştir. Günümüzde ise CITES ile ilgili yönetmelikte yurtdışına yumru, toz 83

94 veya başka bir şekilde satışı yasaklanmıştır. Ancak ülkemizde salep orkidelerinin doğadan toplanarak yurtiçinde ticaretinin yapılmasına bir yasak getirilememiştir (18). Sonuç Görülen o ki imzalanan anlaşmalar ve dolayısıyla yasalar orkidelerimizin korunması adına tek başına yeterli olmamaktadır ve orkidelerimiz katledilmeye devam edilmektedir. İnsanların para kazanma kaygısıyla görmezden geldiği bu önemli sorun Türkiye biyoçeşitliliğine önemli ölçüde zarar vermektedir. Dolayısıyla insanların tükenmez sanarak sorumsuzca kullandığı yenilenemeyen kaynaklar geleceğimiz açısından büyük tehlike altındadır. Birçok orkide bilimci bu problemin çözümü adına çözümler aramaktaysa da, kısıtlı imkânlarla maalesef bu sorun için kesin bir çözüm üretememişlerdir. Şüphesiz bunda orkidelerin yetişme koşullarının zorluğu ve yetişme sürelerinin uzunluğu da önemli bir etkendir. Fakat devlet desteği, halka ve bilhassa öğrencilere verilecek eğitim ve özel sektör ve görsel medya işbirliği ile yapılacak çeşitli projelerin (örneğin; dondurma yapımında salep yerine alternatif stabilizör maddelerin kullanımının teşvik edilmesine yönelik projeler), orkidelerimizin ve dolayısıyla geleceğimizin yok olmaması için umut ışığı olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Kaynaklar 1. ATİK, A. D., ÖZTEKİN, M., ERKOÇ, F., 2010, Biyolojik Çeşitlilik ve Türkiye deki Endemik Bitkilere Örnekler, G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi 30: , Ankara 2. ANONİM, 2012, _of_the_orchidaceae 3. CÖMERT, M., KIZILKAYA, Ö., DURLU-ÖZKAYA, F., Türk Mutfağında ve Turistik İşletmelerde Salebin Yeri, G.Ü. TTEF Turizm İşletmeciliği Eğitimi Bölümü, Ankara 4. ERİK, S., TARIKAHYA, B., 2004, Türkiye Florası Üzerine, Kebikeç (İnsan Bilimleri İçin Kaynak Araştırmaları Dergisi) 17: DEMİRAYAK, F., 2002, Biyolojik Çeşitlilik-Doğa Koruma ve Sürdürülebilir Kalkınma, Tübitak Vizyon 2023 Projesi, Sürdürülebilir Kalkınma Paneli html 7. /Dokumanlar/CITES/CITES%20NED%C4%BOR.pdf

95 KEÇELİ, T., KONAR, A.,2003, Salep ve Alternatif Bazı Stabilizatör Maddelerin İnek Sütünden Yapılan Dondurmaların Özelliklerine olan Etkileri, Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Gıda Dergisi, Yıl:28, 4: , Adana. 15. KOYUNCU, O., 2011, Osmaneli (Bilecik/Türkiye) ve Çevresindeki Orkidelerin Yayılış, Tahribat ve Risk Kategorileri Bakımından Değerlendirilmesi, Biological Diversity and Conservation 4: ÖZGÜVEN, M., SEKİN, S., GÜRBÜZ, B., ŞEKEROĞLU, N., AYANOĞLU, F., EKREN, S., 2005, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Üretimi ve Ticareti, Türkiye Ziraat Mühendisliği VI. Teknik Kongresi, Ankara. 17. ÖZHATAY, N., KOYUNCU, M., ATAY, S., BYFIELD, A., 1997, Türkiye nin Doğal Tıbbi Bitkilerinin Ticareti Hakkında Bir Çalışma, Doğal Hayatı Koruma Derneği. 85

96 86

97 GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDEKİ ORKİDELER ÜZERİNE ÖN ARAŞTIRMALAR Ramazan ERYILMAZ, Hasan AKAN Harran Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü Özet Orchidaceae familyası Ülkemizde 24 cins ve 187 taksonla temsil edilmektedir. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaptığımız literatür taramalarına göre 11 cins ve yaklaşık 45 taksonun yayılış gösterdiği tespit edilmiştir. Bu taksonların 5 tanesi endemiktir. Bölgede doğal yayılış gösteren Orkide türleri genelde meşelikler altında, kalkerli topraklarda, çalılıklar arasında ve çayırlıklarda yetişmektedir. Çiçeklenme dönemleri daha çok Nisan-Haziran ayları arasında olup, m yüksekliklerde yayılış göstermektedir. Bu çalışmada, GAP ın orkideleri üzerinde yapılan ön araştırmaların kısa bir sunumu takdim edilecektir. Anahtar kelimeler: Güneydoğu Anadolu bölgesi, Flora, Orchidaceae, Salepgiller Preliminary investigations on the Orchids of South East Anatolia Ramazan Eryılmaz & Hasan Akan Abstract Orchidaceae family is represented with 24 genera and 187 taxa in Turkey. According to preliminary investigations on the literature, 11 genera and approximately 45 taxa have distributed in South East Anatolia. Among them, 5 taxa is endemic. The orchid members in South East Anatolia generally grow in Quercus beneath, calcerous soils, shrubs and meadows. Flowering periods mainly between April and June months. The altitude is usually between 400 and 2000 m. In this study, a brief presentation will be given on the GAP region Orchids. Key words: South East Anatolia, Flora, Orchidaceae, Salep Giriş Salepgiller (Orchidaceae) familyası çiçekli bitkilerin ikinci büyük familyasıdır. Dünyada yaklaşık 880 cins ve 22 binden fazla tür ihtiva etmektedir. Geniş 87

98 yayılışlıdır, çoğunluğu tropiklerde yayılmış, soğuk ılıman ve subarktik bölgelerde daha az yayılmıştır. Orkideler çok yıllık otsu bitkilerdir, yumru veya rizom bulundururlar. Bazen epifit, bazen saprofit ya da parazit halindedirler. Bunların çok küçük olan tohumları ancak belirli mantarlar tarafından aşılandık-tan sonra çimlenir. Çiçekler familyaya özgü karakterlere sahiptir. Çiçekler açarken pedisel ve ovaryum kıvrılır (resupinasyon). Bu nedenle üstte olması gereken labellum alttadır. Bu familyanın çiçeklerinin farklı karakterleri label-lumdan kaynaklanır. Labellum loblu, parçalı, ipliksi olabilir. Labellumda mahmuz (spur) bulunabilir. Mahmuzlar ise nektaryum içerir. Çiçekler genellikle tek ya da salkım, başak ve panikula durumlarında düzenlenmiştir. Erkek ve dişi organlar birleşik (ginostemiyum) bulunur. Bazılarının yapraklarından vanilya (Vanilia planifolia), bir kısmından salep içeceği (Orchis sp., Ophrys sp., Dactylorhiza sp.), bazıları da yurdumuzda olduğu gibi dondurma yapımında kullanılır. Bölgede yapılan en eski çalışma Doğu bitkilerini kapsayan ve ülke bitkilerinin bir kısmını da içeren Doğu Florası adlı eserdir (Boıssıer, ). Belirtilen esere dayanarak bölgeden bitki toplayan önemli araştırıcılar; Kotschy (1841), Sıntenis (1888), Davis ( ) sayılabilir (Davis, ). Daha sonra Hulusi Malyer Şanlıurfa nın Kuzeydoğusunda yer alan Karacadağ ın Bazı Geofitleri üzerinde 1979 yılında Doktora tez çalışması yapmışlardır (Malyer, 1979; 1982), Gönül Kaynak ve ark. ise 1989 yılında Karacadağ ın florasıyla ilgili çalışmalar yapmıştır (Kaynak, 1989; Kaynak & Ketenoğlu, 1986). Bölge ile ilgili yapılan diğer Floristik araştırmalardan bazıları ise şunlardır: Aşağı Fırat Havzası florası (Aslan, 2002); Tektek Dağları florası (Kaya, 2002); Sof Dağı (Gaziantep) Florası (Özuslu, 2003); Şanlıurfa geofitleri hakkında çalışmalar (Akan & Eker, 2005), Flora of the region between Zeytinbahçe and Akarçay (Birecik, Şanlıurfa), Turkey, (Balos & Akan, 2008); Çermik (Diyarbakır) İlçesinin Monokotiledon Geofit Florası (Kupik, 2009); Tahtaköprü Barajı ve Çevresi (İslahiye-Gaziantep) Florası (Çakır, 2009); Kilis ili Resulosman ve Acar Dağlarındaki işlenmemiş alanların florası (Aydın, 2011) gibi çalışmalar gösterilebilir. Ülkemizde Salepgiller ile ilgili yapılan bilimsel araştırmalardan bazıları ise şunlardır: Türkiye'nin Salepgilleri, Ticari Salep Çeşitleri ve Özellikle Muğla Salebi Üzerinde Araştırmalar (Sezik, 1967); Türkiye de Orchidaceae familyası bitkilerinin yayılışı (Sezik, 1969); Muğla Salebi nin Menşei ve Kalitesi (Sezik, 1969a); Muğla civarında Salep elde edilen Bitkilerin Mahallî İsimleri (Sezik, 1969b); A new Orchide for Turkish Flora, (Akman ve Sezik, 1976); Türkiye de Orchidaceae familyası (Sezik, 1982); Türkiye nin Orkideleri (Sezik, 1984); Trakya da yetişen 88

99 Orchidaceae türleri (Sezik, 1988); Salepin Elde Edilişi (Sezik, 1990); Maraş Salebinin Menşei (Sezik ve Baykal, 1991); Edirne Çevresindeki Ophrys L. (Orchidaceae) Türleri üzerinde Morfolojik, karyolojik ve Palinolojik araştırmalar (Aybeke,1997); Edirne Çevresindeki Orchis L. (Orchidaceae) Türleri üzerinde Morfolojik, Sistematik, Korolojik, Karyolojik ve Palinolojik araştırmalar (Güler, 1997); Türkiyenin Orkideleri ve Salep (Sezik, 2002); Kazdağları nda Yetişen Orchidaceae Familyası Bitkileri Üzerinde Morfolojik ve Korolojik Araştırmalar (Doktora Tezi) (Güler, 2005); Van salebinin menşei ve Van civarının orkideleri (İşler, 2005); Akdağmadeni (Yozgat) salebi üzerine araştırmalar (Orhan, 2006) gibi çalışmalardır. Materyal-Metod Bu çalışmada öncelikle literatürler taranarak orkidelerle ilgili Türkiye de ve bölgede yapılan bütün floristik çalışmalar derlenmiştir. Arazi çalışmalarını fotoğraflayarak ve bir örnek almak suretiyle gerçekleştirildi ve çalışmalarımız bu program dâhilinde devam etmektedir. Toplanan Bitki örnekleri Flora of Turkey isimli eserden teşhis edilmektedir. Toplanan bitki örnekleri herbaryum materyali haline getirilmiş ve Harran Üniversitesi Biyoloji Bölümü herbaryumunda saklanmaktadır. Bulgular Bölgede yaklaşık 11 cins ve 45 taksonun yayılış gösterdiği tespit edilmiştir. Bölgede yaptığımız ön çalışmalardan bu sayının daha da artacağı kanaatindeyiz. Şimdiye kadar 20 kadar taksona ulaşılmış olup, ayrıca bir fotoğraf arşivi de oluşturulmaktadır. Literatür taramalarından ulaştığımız orkidelerin listesi aşağıdaki gibidir. Gap bölgesi orkidelerinin listesi Anacamptis pyramidalis (L.) L. C. M. Richard Cephalanthera kurdica Bornm. ex Kranzlin Cephalanthera kotschyana Renz et Taub. Cephalanthera longifolia (L.) Fritsch Comperia comperiana (Steven) Aschers. et Graebn. Dactylorhiza iberica (Bieb. ex Willd.) Soo Dactylorhiza osmanica (KL.) Soo var. osmanica Dactylorhiza romana (Seb.) Soo subsp. romana Dactylorhiza romana (Seb.) Soo subsp. georgica (Klinge) Soo ex Renz. et Taub. Epipactis veratrifolia Boiss. et Hohen. Epipactis microphylla (Ehrh.) Swartz Epipactis helleborine (L.) Crantz 89

100 Himantoglossum affine (Boiss.) Schlechter Limodorum abortivum (L.) Swartz Ophrys apifera Hudson Ophrys aramaeorum P. Delforge Ophrys bornmuelleri M. Schulze ex Bornm. subsp. bornmuelleri Ophrys bornmuelleri M. Schulze ex Bornm. subsp. carduchorum Renz et Taub. Ophrys bornmuelleri M.Schulze ex Bornm. subsp. grandiflora (Fleischm. et Soo) Renz et Taub. Ophrys cilicica Schlechter Ophrys ferrum-equinum Desf. Ophrys holoserica (Burm. fil.) Greuter subsp. holoserica Ophrys lutea Cav. supsp. minor (Guss.) O.et E. Danesch Ophrys oestrifera Bieb. subsp. oestrifera Bieb. Ophrys phrygia Fleischm. et Bornm. Ophrys reinholdii Spruner ex Fleischm. subsp. straussii (Fleischm. et Bornm.) Nelson Ophrys schulzei Bornm. et Fleischm. Ophrys transhyrcana Czernjak subsp. transhyrcana Czernjak Ophrys umbilicata Desf. subsp. khuzestanica Renz et Taub. Orchis anatolica Boiss. Orchis collina Banks et Sol. Orchis coriophora L. Orchis italica Poiret Orchis laxiflora Lam. Orchis morio L. subsp. syriaca Camus et al. Orchis pallens L. Orchis palustris Jacq. Orchis papilionacea L. var. papilionacea L. Orchis papilionacea L. var. rubra (Jacq. ex Murray) Brot Orchis purpurea Hudson Orchis simia Lam. Orchis spitzelii Sauter ex W. Koch Orchis tridentata Scop. Platanthera chlorantha (Custer) Reıchb Serapias vomeracea (Burm. fil.) Brıq. subsp. orientalis Greuter Tartışma ve Sonuç Yaptığımız arazi çalışmalarında bitki toplanan lokalitelerde çok az sayıda orkide bulunduğu gözlenmiştir. Yurdumuzda familyanın büyüklüğüne oranla sınırlı sayıda bulunan orkideler gün geçtikçe bilinçsiz toplamalar neticesinde yetişme alanları daralmaktadır. Bu çalışmamız bölgede var olan orkide türlerini 90

101 tespit edilmesi, lokalitelerinin korunması, toplamaların engellenmesi ve insanların bilinçlenmesi noktalarında bilimsel çalışmalara katkı sağlayacaktır. Kaynaklar AKAN, H., EKER, İ. ve BALOS M.M., 2005 Şanlıurfa nın Nadide Çiçekleri (Geofitler), (Türkçe ve İngilizce), Renkli, Demircioğlu Matbaacılık, ISBN: AKMAN, Y., SEZİK, E «A new Orchid for Turkish Flora, Corallorhiza trifida (L.) Chatel», Com. de la Fac, Sc. d' Ank. Serie C2 20, 41. ASLAN, M Birecik Baraj Gölü alanı bitkileri, tehlike sınıfları ve korunması, Ç.Ü. Fen Bilimleri Enst. Doktora tezi. AYBEKE, M Edirne Çevresindeki Ophrys L. (Orchidaceae) Türleri Üzerinde Morfolojik, Karyolojik ve Palinolojik Araştırmalar (Yüksek Lisans Tezi), Trakya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Edirne. AYBEKE, M Edirne Çevresindeki Ophrys L. (Orchidaceae) Türleri Üzerinde Karyolojik Araştırmalar. AYBEKE, M In vitro pollen germination Experiments on Granular pollens and polliniums in Orchids. AYBEKE, M Trakya Bölgesinde Bazı Orkide Türleri Üzerinde Anatomik Araştırmalar (Doktora tezi), Trakya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Edirne. BAYTOP, T «Çayır Salebinin Menşei» İstanbul Ecz. Fak. Mec. 4, 69. BAYTOP, T., SEZİK, E «Türk Salep Çeşitleri Üzerinde Araştırmalar» İstanbul Ecz. Fak. Mec. 4, 61 BALOS M.M ve AKAN, H Flora of the Region between Zeytinbahçe and Akarçay (Birecik, Şanlıurfa, Turkey) BODEGOM, J «Orchideen in J.-O. Europa en West-Turkije (4); Turkije» Orchideen 36, 36 BOISSIER, E Flora Orientalis, Genova, vol CAMUS. A «Sur quelques orchidees d Orient» Bull. Soc. Bot. France 78, 66. DANE F. & AYBEKE, M Edirne Çevresi Ophrys L. (Orchidaceae) Türlerinin Polen morfolojisi (SEM). Ulusal Palinoloji Kongresi (İ.Ü. Orman Fakt., İstanbul) Bildiriler Kitabı DAVIS, P.H.(ed) Flora of Turkey and the East Aegean Islands, Edinburgh, vol DAVIS, P.H. ET ALL (eds) Flora of Turkey and the East Aegean Islands, Edinburgh, vol. 10. ERTEM, G Trakya Florası İçin Yeni Olan Ophrys bombyliflora Link. Üzerinde Çalışmalar, Biyoloji Dergisi, 27 (1): GÜLER, N Edirne Çevresindeki Orchis L. (Orchidaceae) Türleri üzerinde Morfolojik, Sistematik, Korolojik, Karyolojik ve Palinolojik araştırmalar (Yüksek Lisans Tezi), Trakya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Edirne. GÜLER, N. 1997a Cytotaxonomical notes on the genus Orchis L. (Orchidaceae) in 91

102 Edirne GÜLER, N Kazdağları nda Yetişen Orchıdaceae Familyası Bitkileri Üzerinde Morfolojik ve Korolojik Araştırmalar, (Doktora Tezi), T. Ü. Fen Bil. Ens., Edirne GÜNER, A., ÖZHATAY, N., EKİM, T., BAŞER, K.H.C Flora of Turkey and the East Aegean Islands, Edinburgh, vol. 11. İŞLER, S Van salebinin menşei ve Van civarının orkideleri, Y.Y.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü (Doktora Tezi), Van. KAYA, Ö.F., Tek Tek Dağları (Şanlıurfa) Florası, HRÜ. Fen Bilimleri Enst., Yüksek Lisans tezi. KISAKÜREK, Ş. ve ark Kahramanmaraş Doğal Florasında Yetişen ve Salep Üretiminde Kullanılan Bitkilerin Kültüre Alınabilme Olanakları. MALYER, H Urfa Kuzeydoğusundaki Karacadağ ın Bazı Geofitleri Üzerinde Morfolojik ve Ekolojik Araştırmalar, Doktora tezi, Dicle Üniversitesi, Diyarbakır. OLGUN G, AYBEKE M, 1996 Edirne Çevresi Ophrys L. (Orchidaceae) Türlerinin Tohum yüzeylerinin SEM Tekniği İle İncelenmesi I. XIII. Ulusal Biyoloji Kongresi, Botanik Seksiyonu Bildiri ve Poster Özetleri Kitapçığı. ORHAN, Ç Akdağmadeni (Yozgat) salebi üzerine araştırmalar, G.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü (Y.L. Tezi), Ankara. SEZİK, E «Türkiye nin Salepgilleri, Ticarî Salep Çeşitleri ve özellikle Muğla Salebi Üzerinde Araştırmalar» İst. Üniv. Ecz. Fak. Doktora Tezi, İstanbul. SEZİK, E «Orchidacae Familyası Bitkilerinin Türkiye deki Yayılışı» TÜBİTAK 2. Bilim Kongresi TbI., T. Bilimler, 60. SEZİK, E «Muğla Salebinin Menşei ve Kalitesi» -TÜBİTAK 2. Bilim Kongresi TbI., Tıp Seksiyonu. SEZİK, E «Muğla Civarında Salep Elde Edilen Bitkilerin Mahallî İsimleri», İstanbul Ecz. Fak. Mec. 5, 77. SEZİK, E «Türkiye'de Orchidaceae Familyası» IV. Bitkisel İlâç Hammaddeleri TopI. Tebliğleri, Eskişehir. SEZİK, E., ÖZER, Y.B «Kastamonu Salebinin Menşei ve Kastamonu Civarının Orkideleri» TÜBİTAK Temel Bilimler Araştırma Grubu Projesi - TBAG 424, Ankara. SEZİK, E., 1984 Orkidelerimiz, Türkiye nin Orkideleri, Sandoz Kültür Yayınları, no: 6, İstanbul. SEZİK, E Salep in Elde Edilişi. Bilim ve Teknik, Cilt (23)j. SEZİK, E. & BAYKAL, T Maraş Salebinin Menşei, Doğa Tr. J. of Pharmacy, 1, SEZİK, E., 2002 Türkiyenin Orkideleri ve Salep, Acta Pharmaceutica Turcica, 44: SEZİK, E., 2002 Destruction and Conservation of Turkish Orchids, Biomolecular Aspects of Biodiversity and Utilization, 391. ZOHARY, M Geobotanycaly Foundations of Middle East. Vol. 1., s

103 Ophrys transhyrcana subsp. transhyrcana Ophrys ferrum-equinum 93

104 Ophrys lutea subsp. minor Ophrys umbilicata subsp. khuzestanica Orchis laxiflora Orchis collina Orchis anatolica 94

105 DOĞU SALEBİ VE ORKİDELERİN TAHRİBİ Sinan İŞLER Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, OFMAE Bölümü, Biyoloji Öğretmenliği Ana Bilim Dalı Giriş Ortakuşak orkideleri bakımından Türkiye zengin ülkelerden biridir. En son yapılan araştırmalara göre 150 civarında orkide yetişmektedir (Renz ve Taubenheim, 1984; Kreutz, 1998; Sezik, 2002a). Belirtilen orkidelerden 120 kadarı salep elde edilişinde kullanılmaktadır. Anadoluda Orchis, Ophrys, Serapias, Himantoglossum, Comperia, Anacamptis, Barlia, Aceras ve Neotinea cinslerine ait 120 kadar türün salep elde edilişinde kullanıldığı tespit edilmiştir (Sezik, 2002a,b). Bulgular Doğu Salebi ve Orkidelerin Tahribi Doğu salebi Van, Bitlis, Hakkâri, Siirt ve Muş ta elde edilmektedir. Ayrıca kaçak yollardan K. Irak tan salep girişi de söz konusudur. Gevaş (Van) ilçesine bağlı köylerde Dactylorhiza cinsine ait 1 tür, Orchis cinsine ait 7 tür, Anacamptis cinsine ait 1 tür ve Ophrys cinsine ait 1 tür tespit edilmiştir. Şemdinli (Hakkâri) ilçesinde ise, Dactylorhiza cinsine ait 1 tür, Orchis cinsine ait 4, Comperia cinsine ait 1, Ophrys cinsine ait 1 tür, ve Çayır salebi olarak da Dactylorhiza cinsine ait 1 ve Orchis cinsine ait 1 tür salep elde edilişinde kullanılmaktadır. Yüksekova ilçesinin köylerinde ise çayır salebi elde edilişinde Dactylorhiza cinsine ait 1, Orchis cinsine ait 2 tür kullanılmaktadır. Siirt te Dactylorhiza cinsine ait 1, Orchis cinsine ait 5 tür, Ophrys cinsine ait 4, Anacamptis cinsine ait 1 tür salep elde edilişinde; Çayır salebinde ise Dactylorhiza cinsine ait 1 ve Orchis cinsine ait 1 tür kullanılmaktadır (İşler, 2005). Hasköy (Muş) ilçesi, Altınova Beldesi civarı ve Bulanık ilçesi civarında salep karışımındaki parçalı yumrular 2 Dactylorhiza türüne ait iken; yuvarlak olanlar ise 3 Orchis türüne aittir (İşler, 2010). 95

106 Doğu Salebi Elde Edilişi Toplama Kirli Yumrular Kaynatma Kurutma 96

107 Sonuç ve Öneriler Doğu Salepleri Daha önce sadece dağlık bölge orkideleri salep yapımında kullanılır iken, şu anda çayır orkideleri de salep elde edilişinde kullanılmaktadır. Ayrıca çayırlık alanların aşırı otlatılması ve yeni yerleşim yerlerine dönüştürülmesi de çayır orkidelerini tehdit eden önemli unsurlardır. Bölgede en az 20 ton civarında salep elde edildiği tahmin edilmektedir. Bu da her yıl milyonlarca orkidenin yok olduğunun delilidir. Tahribat sadece dağlık bölgede yetişen orkideleri değil sulak alanlarda yetişen türleri de tehdit eder hale gelmiştir. Ayrıca mucize denilebilecek bir yayılışla Van iline kadar bir yayılış gösteren Orchis anatolica Boissier da salep elde edilişinde kullanıldığı için büyük tehlike altındadır. Yukarıdaki manzara bir süre sonra tarih olacaktır. 97

108 Kaynaklar İşler, S., Van Salebinin Menşei ve Van Civarının Orkideleri Doktora tezi, Yüz. Yıl Ünv. Bilimsel Araştırma Projeleri Başkanlığı 2001 TF s. (yayınlanmamış). İşler, S., Muş Salebinin Menşei ve Muş Civarının Orkideleri Münferit Araştırma Projesi, Yüz. Yıl Ünv. Bilimsel Araştırma Projeleri Başkanlığı FED- B s. (yayınlanmamış). Kreutz, C. A. J., Die Orchideen der Türkei. Cip-Gegevens Koninklijke Bibliotheek, Den Haag Renz, J; Taubenheim, G., Orchidaceae Flora of Turkey and East Aegean Islands, V.8 (P.H.Davis, R.Mill, K. Tan, eds.), Published by University Press, Edinburgh, 632. Sezik, E., Orkidelerimiz. Sandoz Kültür Yayınları, İstanbul, 166. Sezik, E., 2002a. Türkiyenin Orkideleri ve Salep. Acta Pharmaceutica Turcica 44: (2002). Sezik, E., 2002b. Destruction and Conservation of Turkish Orchids. Biomolecular Aspects of Biodiversity and Utilization

109 DOĞU AKDENİZ BÖLGESİ NDE DOĞAL SALEP TÜRLERİNİN SAPTANMASI VE MİKORİZALARIN BELİRLENMESİ ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR Gülden SANDAL ERZURUMLU, Zerrin SÖĞÜT Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Peyzaj Mimarlığı Bölümü Özet Doğu Akdeniz Bölgesinde 75 doğal orkide taksonu (13 cins) yetişmektedir. Çalışmada Mersinden başlayarak, Kahramanmaraş a uzanan bölgede ( m) üç yıllık sürede 37 orkide türü saptanmıştır. Kanonik Uyum Analizi sonucunda orkide türlerinin dağılımında en etkili çevresel etkenin yükseklik olduğu belirlenmiştir. Mediterran-montan iklim kuşağına özgü tür belirlenememiş, ancak sadece Submediterran (5 tür) ve Mediterran (9 tür) kuşaklarda yetişen türler belirlenmiştir. Analizlere göre orkideler, topraklarda bulunan N, P 2 O 5, K 2 O, Karbon, Organik madde ve kum oranı ile ışık isteği yönünden seçici olabilmektedir. Üç yıl içinde sırasıyla en fazla yerleşim, insan etkisi, piknik yapma, tarımsal aktiviteler, otlatma, ulaşım aktivitelerinden olumsuz yönde etkilenme olmuş; bazı parseller (% 20.5) yok olmuştur. Koruma alanları, mezarlık ve ormanlar korumada en etkin kullanımlardır. Yaygınlık ve parsellerdeki sıklıkları değerlendirildiğinde kırmızı kitapta değişmesi gereken kategorilerin olduğu türler bulunmaktadır. Bölgede yeni kayıtlar da (2 tür) olduğundan, tür yayılış alanları yeniden belirlenmelidir. Anahtar Kelimeler: Orkide, Mikoriza, Doğu Akdeniz Eastern Mediterranean Region And Grows Orchids With The Threat of Habitat Characterıstics To Investıgate Factors In eastern Mediterranean Region, 75 taxa (13 species) of orchids are grown. In the regions from Mersin to Kahramanmaraş where the altitude varies between 0 to 1777 m, 37 orchid species were found. As a result of canonical integration analysis the altitude was found as the most influential environmental factor on the distribution of orchid species. Although no species, which is specific for Mediterran-Montan climatic zone, were determined, 5 Sub-mediterran and 9 Mediterran species have been identified in frame of this study. According to results orchids can be selective in terms of N (Nitrogen), P 2 O 5 (phosphorus), K 2 O (potassium), C (Carbon), organic matter needs in soil, sand quantity and light requirement. The surveyed plants are mostly influenced by rural residential, social and agricultural activities, grazing and vehicle traffic. In three years it has been observed that some of plots, which amount is 20.5% were destroyed. Protected places, cemeteries and 99

110 forests are most conserved areas. From the point of spreading and frequency in growing areas the categories of some species should be changed in red book. As there are new records with two species in the region, distribution of new species should be determined again. Keywords: Orchids, Mycorrhiza, Eastern Mediterranean Giriş Çiçekli bitkilerin en büyük ve en çeşitlisi Orchidaceae familyasıdır. Çeşitli kaynaklara göre değişmekle birlikte bu familya içinde 900 cins ve türün tanımlandığı, ayrıca , bazı kaynaklara göre orkide hibridinin bulunduğu ve her yıl 800 yeni orkide türünün tanımlandığı; tür sayısının e kadar çıkabileceği bildirilmektedir (Gabel, 2005; Nicoletti, 2003; Dressler,1981). Orkideler besinlerini alma durumuna göre; epifitler (başka bitkiler, çoğunlukla ağaçlar üzerinde yaşayanlar), litofitler (kayalar üzerinde yaşayanlar) ve toprakta kök salan kara orkideleri olmak üzere üç grupta toplanabilir. Kara orkidesi olan Salep orkidelerinin iki yumrusu vardır. Bunlardan birisi diğerinden daha küçük, kahverengi ve büzüşmüş yapılıdır. Diğer yumru ise daha büyük, şişkin ve parlak görünümlü olup, salep üretiminde bu yumru kullanılır. Türkiye de bulunan 9 orkide cinse ait farklı türlerden (Aceras anthropophorum, Anacamptis pyramidalis, Barlia robertiana, Dactylorhiza iberica, D. osmanica, Himantoglossum afine, Neotinea maculata, Ophrys bombyliflora,o. ferrumequinum, O. fusca, Orchis anatolica, O.coriophora, O.italica, O.laxiflora, O.morio, O.pallens, O.palustris, O.pinettorum, O.provincialis, O.purpurea, O.sancta, O.simia, O.spitzelii, O.tridentata, Serapias vomeracea) salep elde edilmektedir (Kasparek ve ark., 1999; Sezik ve Özer, 1983; Sezik ve Baykal, 1991). Çoğu salepte tohumlar çok küçük olduğu ve endosperm bulunmadığı için çimlenmenin ilk aşamalarında dışarıdan besin takviyesi gerekir. Bu besin bir mikoriza mantarının infeksiyonu ile sağlanabilir. Tohum önce su alır ve ilk sürgünü verir. Daha sonra küçük topaç formunda (protocorm) yapılar ve bunların tutunmasına yardımcı kök tüyleri oluşur. İki yıl süre ile yaşamını bu şekilde sürdürür, uygun bir mikoriza mantarının etkisi ile apikal meristemden ilk yaprağı vererek gelişmeye başlar (Sezik, 1984). Dünyada gıda alanında, parfüm eldesinde ve tıbbi amaçlarla kullanılan orkideler çoğu bölgede tehlike altındadır. Ayrıca süs bitkisi olarak da orkideler sektörde değerli bir yere sahiptir. Ülkemizde ise çok eski devirlerden beri orkide türlerinden elde edilen salep asıl kullanım alanını oluşturmaktadır. Türkiye de sıcak içecek olarak satılan salep, tazeliğini korumak amacıyla toz halinde veya iplere dizilerek saklanmaktadır. Ülkemiz doğasından her yıl en az milyon adet salep yumrusu toplanmaktadır (Özhatay, 2000). 100

111 Bu çalışmanın amacı; Doğu Akdeniz Bölgesinde bulunan orkide türlerini yaşam alanları ile birlikte belirlemek, yayılış alanı niteliklerini baskı unsurları ile birlikte ortaya koymak, bazı türlerin mikoriza ile ilişkilerini belirlemek ve tüm bu ilgiler ışığında koruma-kullanım dengesini dikkate alan öneriler geliştirebilmektir. Materyal ve Metot Materyal Araştırma tarihleri arasında Doğu Akdeniz Bölgesinin batıda Ermenek-Karaman dan doğuda Kahramanmaraş a uzanan kesiminde beş il sınırları içinde belirlenen 44 parselde yürütülmüştür. Parsel koordinatlarının belirlenmesinde Küresel Konumlandırma Cihazı (GPS-Global Positioning System) kullanılmıştır. Parsellerin seçiminde, orkide tür çeşitliliği bakımından Doğu Akdeniz Bölgesini temsil edebilmesi ve farklı yükselti kuşaklarının içine dağılmış olması dikkate alınmıştır (Çizelge 1). Akdeniz ikliminin etkili olduğu bölgede, farklı araştırıcılar kuşak yükseltilerini ve bölümlemesini değişik yorumlarla vermekte iseler de bu çalışmada Yılmaz (2001) da verilen ortalama sıcaklık ve bitki örtüsü dikkate alınarak oluşturulan üç temel kuşak dikkate alınmıştır. Buna göre farklı yükseltilerdeki (0-1777m) parsellerden oluşan araştırma alanı mediterran (20 parsel), submediterran (18 parsel) ve mediterran-montan (6 parsel) olmak üzere üç iklim kuşağını kapsamaktadır. Parsel büyüklükleri bitki yoğunluğuna bağlı olarak 10x10 m veya 20x20 m olarak belirlenmiştir. Çizelge 1. Araştırma alanını oluşturan parsellerin yerleri. Bulunduğu İl/ İlçe/Köy Rakım (m) Koordinatlar Büyüklük (m) Adana Pozantı 1 Gülek Boğazı ' 33''D; ' 47''K 20x20 Kadirli-Karatepe 2 Aslantaş Milli Parkı (1) ' 33''D; ' 23''K 20x20 3 Aslantaş Milli Parkı (2) ' 54''D; ' 04''K 20x20 4 Aslantaş Milli Parkı (3) ' 48''D; ' 01''K 20x20 Karaisalı 5 Kelköy Mezarlığı ' 29''D; ' 35''K 10x10 6 Salbaş Yörükler Mezarlığı ' 40''D; ' 49''K 10x10 Sarıçam 7 Menekşe Köyü Kuzeyi (1) ' 18''D; ' 01''K 20x20 101

112 Çizelge 1. Devam Bulunduğu İl/ İlçe/Köy Rakım (m) Koordinatlar Büyüklük (m) 8 Menekşe Köyü Kuzeyi (2) ' 04''D; ' 23''K 20x20 9 Menekşe Köyü Güneyi ' 15''D; ' 48''K 10x10 10 Menekşe Köyü Batısı ' 15''D; ' 58''K 10x10 11 Ç.Ü. Mediko Sosyal Binası Güneyi ' 37''D; ' 36''K 20x20 12 Ç.Ü. Su Deposu Güneyi ' 07''D; ' 07''K 20x20 13 Ç.Ü. Çamlı Tepe ' 23''D; ' 07''K 10x10 14 Ç.Ü.Mezarlık ' 07''D; ' 43''K 20x20 15 Ç.Ü.T.F.Eski Mezarlık ' 23''D; ' 56''K 20x20 Hatay - İskenderun 16 Kaşmer köyü ' 42''D; ' 42''K 10x10 17 Issume ' 43''D; ' 44''K 20x20 Kahramanmaraş 18 Başkonuş ' 09''D; ' 60''K 10x10 19 Tömek ' 15''D; ' 59''K 10x10 20 Darovası ' 34''D; ' 53''K 20x20 21 Uzundağ, Kabakyeri Mevkii ' 21''D; ' 42''K 20x20 Mersin 22 Çamlıyayla, Kabur Gediği ' 34''D; ' 40''K 10x Erdemli-Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Lojman Alanı ' 26''D; ' 51''K 20x20 Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü ' 28''D; ' 44''K 20x20 Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Anayol Kenarı ' 27''D; ' 51''K 20x20 Gülnar 26 Kocaoluk Kardak Mevkii ' 60''D; ' 01''K 10x10 27 Dört Oluk Bölgesi ' 07''D; ' 09''K 20x20 28 Çukurasma Köyü Tavuk Mezarlığı Mevkii ' 20''D; ' 31''K 20x20 29 Çukurasma Köyü ' 13''D; ' 33''K 20x20 30 Çifteli Mevki ' 15''D; ' 34''K 10x10 102

113 Çizelge 1. Devam Bulunduğu İl/ İlçe/Köy Rakım (m) Koordinatlar Büyüklük (m) Mut 31 Çukurköy Kum Ocağı ' 41''D; ' 13''K 10x10 32 Kayrakköy ' 50''D; ' 15''K 10x10 33 Taşlı Tepe ' 54''D; ' 20''K 20x20 34 İmren Özü ' 02''D; ' 51''K 10x10 Silifke 35 Göksu Deltasının Kuzeyi ' 04''D; ' 41''K 20x20 36 Göksu Deltası Gözlem Kulesi Mevkii ' 08''D; ' 47''K 20x20 37 Göksu Deltası ' 05''D; ' 46''K 10x10 Tarsus 38 Sucular Köyü Mezarlığı ' 27''D; ' 51''K 20x20 39 Muhat Köyü ' 20''D; ' 53''K 20x20 40 Sağlıklı ' 03''D; ' 44''K 10x10 Niğde - Maden 41 Medetsiz Dağı ' 36''D; ' 52''K 20x20 42 Karagümüş (1) ' 57''D; ' 50''K 20x20 43 Karagümüş (2) ' 58''D; ' 51''K 20x20 Osmaniye 44 Zorkun ' 20''D; ' 06''K 20x20 Parsellerde veri toplama ve örnek alımları: Parsellerde yükselti, bakı, örtülülük durumları belirlenmiştir. Ayrıca her parseldeki toprağın potasyum (K 2 O), fosfor (P 2 O 5 ), kalsiyum karbonat (CaCO 3 ), azot (N), karbon (C), organik madde, kil, silt ve kum içeriği ile toprak asitliği (ph) ve mikoriza sayılarını belirlemek için parselin üç ayrı kısmından ve toprağın cm derinliğinden toprak örnekleri alınmıştır. Toprak örnekleri orkide bireylerinin kök çevresinden de alınmıştır. Bitki örneklerinin teşhisi: Parsellerde bulunan odunsu bitki taksonları Altan (2000), Yılmaz (2001), Lauber ve Wagner (2001), Mataracı (2004) ve Tekin (2005) den yararlanılarak teşhis edilmiştir. Parsellerde bulunan orkide türlerinin teşhisinde Butler (1986), Rossi (1988) ile Kreutz ( ) den yararlanılmıştır. Orkide türlerinin Türkiye deki yayılış alanlarının belirlenmesinde de Davis (1984) in 8. cildi ile Ekim ve ark. (2000) dan, türlerin durumlarını 103

114 belirlemede ise Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı, Eğrelti ve Tohumlu Bitkiler adlı eserden yararlanılmıştır. Alan kullanımlarının parsellerdeki tahribatının derecelendirilmesi: Denemedeki 44 parselin yakınında bulunan tarım, yerleşim, ulaşım, insan etkisi, otlatma, piknik alanı olarak kullanım, orman-vegetasyon yoğunluğu, koruma alanı, mezarlık gibi kullanımların parseller üzerindeki olumsuz (tehdit edici) etkilerini ortaya koymak için aşağıdaki skala kullanılmıştır. Skalada; 1: Olumsuz yönde etkisi yok derecede az, 2: Olumsuz yönde etkisi düşük düzeyde, 3: Olumsuz yönde etkisi belirli, 4: Olumsuz yönde etkisi yüksek düzeyde ve 5: Olumsuz yönde etkisi çok belirgin düzeyde yoğun olarak derecelendirilmiştir. İstatistiksel analizler: Denemedeki istatistiksel analizler 44 parselden alınan toprak örneklerindeki tekstür, tuzluluk, silt, potasyum, ph, organik madde, mikoriza, kum, kireç, kil, karbon, fosfor, azot içeriğinin birbiri ile ilişkisini ortaya koyacak şekilde SPSS 10.0 for Windows programından yararlanılarak yapılmıştır. Burada toprak bileşenlerinin alansal ölçekte ve birbiri ile ilişkisi mikoriza durumu da ele alınarak One Way Anova ve T testi ile belirlenmiştir. Araştırmada ekolojik çalışmalarda çok değişkenli verilerin birbiriyle ve karşılıklı etkileşimlerinin ortaya konulması için Kanonik Uyum Analiz yöntemi de uygulanmıştır. Bu yöntemle çevresel faktörlerle parsellerin ve bitki türlerinin ilişkisi ortaya konulmuştur. Metot Araştırmanın ilk aşamasında literatür çalışmaları yapılmış ve araştırma alanındaki parseller belirlenmiştir. Çalışmanın ikinci aşaması, parsellerden veri toplama ve analiz aşamasıdır. Bu aşamada her parsele gidilerek yerinde ölçümler yapılmış; toprak ve bitki örnekleri alınmıştır. Parsellerde bulunan orkide türlerinin yetişme ortamı özelliklerini belirlemek için deniz seviyesinden yükseklikleri, yöneyi, kuru veya ıslak alanda bulunma durumu gibi özellikler kayıt altına alınmıştır. Bitki türlerinin örtülülük durumlarının belirlenmesinde Braun Blanquet (1964) yöntemi kullanılmıştır. Topraktaki tüm analizler yapılmış ve mikoriza sporları Gerdaman ve Nicolson (1963) a göre izole edilerek sayılmıştır. Araştırmanın üçüncü aşamasında, parsellerde bulunan orkide türlerinin üç yıllık takibi sonunda elde edilen tüm sayısal veriler değerlendirilmiştir. Bu aşamada teşhis edilen türlerin ülkemizdeki yetişme alanları, nadirlik endemiklik durumları ile tehlikede olup olmadıkları da literatür çalışmaları ile ortaya konulmuştur. Ayrıca türlerin literatürlerde verilen özellikleri ile tür bazında tüm veriler bir araya getirilmiştir. Araştırma alanlarından alınan toprak içeriklerini istatistiksel olarak analiz etmede SPSS 10.0 for Windows programından yararlanılmıştır. Ayrıca alanla 104

115 ilgili verilerin değerlendirmesinde de One Way Anova, T testi istatistiksel paket programlarından yararlanılmıştır. Araştırma parsellerinde orkide türlerinin çevresel değişkenlerden ne ölçüde etkilendiğini ortaya koymak amacıyla Kanonik Uyum Analizi (KUA) uygulanmıştır. 44 örnek parsel ve 97 bitki türünün veri setinde yeralan Kum, Kil, Silt, Potasyum (K 2 O), Fosfor (P 2 O 5 ), ph, Tuzluluk, Kireç (CaCO 3 ), Azot (N), Mikoriza (Örnek parsellerden ve dış ortamdan alınan toprak örneklerindeki mikoriza), Yükseklik, Kuşak, Bakı, Toprak Yapısı, Güneş durumu, Organik Madde (OM) ve Karbon (C) çevresel değişkenlerinden ne ölçüde etkilendiği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Kanonik Uyum Analizi Denemedeki çevresel parametreler ile deneme parselleri ve tür dağılımı arasındaki ilişkiyi belirlemek için uygulanan Kanonik Uyum Analizinde kullanılan kodlamalar Çizelge 2 de, parametre kombinasyonları verilmiştir. Çizelge 2. Kanonik Uyum Analizinde Kullanılan Kodlamalar Toprak yapısı Yükselti Güneş Durumu Bakı Kil 1 Montanmediterran 1 Gölge 1 1 Kuzey Kumlu kil 2 Submediterran 2 Yarı gölge 2 Güney 2 Kumlu killi tın 3 Mediterran 3 Güneşli 3 Doğu 3 Tın 4 Batı 4 Siltli kumlu tın 5 Kuzeydoğu 5 kumlu-tın 6 Güneydoğu 6 Denemenin son aşamasında tüm veriler ve değerlendirmeler ışığında alan ve tür bazında bazı sonuçlar ortaya konulmuş ve koruma ve kullanım bazında çeşitli öneriler geliştirilmiştir. Bulgular ve Tartışma Parsellerden Elde Edilen Bulgular Doğu Akdeniz Bölgesinde ülkemizde bulunan toplam 24 orkide cinsinin 13 cinsine ait 75 takson yetişmektedir. Bu miktar toplam 204 taksonun % 36.8 ine karşılık gelmektedir. Özetle Doğu Akdeniz Bölgesi ülkemizde orkidelerin üçte birinden daha fazlasını barındırmaktadır. Bölgede yetişen taksonlar, ülkemizdeki diğer bölgelerde de bulunabilmektedir (Davis, 1984; Güner ve ark., 2000) (Çizelge 3). 105

116 Çizelge 3. Türkiye ve Doğu Akdeniz Bölgesinde Bulunan Orkidelerin Dağılımı (Davis, 1984; Ekim ve ark., 2000). Cins Adı Tür Sayısı (adet) Türkiye Hibrit Sayısı (adet) Şüpheli Tür Sayısı (+ adet) 1 Aceras Doğu Akdeniz Bölgesi Takson (adet) Türler 2 Anacamptis A. pyramidalis 3 Barlia Cephalanthera C. kurdica C. rubra C. longifolia C. damasonium C. kotschyana 5 Coeloglossum Comperia C. comperiana 7 Corallorrhiza Dactylorhiza D. iberica D. romana subsp. romana D. saccifera D. osmanica var. osmanica D. osmanica var. anatolica 9 Epipactis E. helleborine E. percisa E. condensata E. microphylla E. troodii E. turcica E. veratrifolia 10 Epipogium Goodyear Gymnadenia Himantoglossum H. affine 14 Limodorum L. abortivum L. abortivum var. rubrum 15 Listera Neotiana N. maculata 106

117 Cins Adı Tür Sayısı (adet) Türkiye Doğu Akdeniz Bölgesi Hibrit Sayısı (adet) Şüpheli Tür Sayısı (+ adet) Doğu Akdeniz Bölgesi Takson (adet) Türler 18 Ophrys O. vernixia O. israelitica O. caucasica O. lucis O. antiochiana O. episcopalis O. ziyaretiana O. hittitica O. iricolor O. omegaifera O. lutea O. mammosa O. transhyrcana O. ferrum equinum O. reinholdii subsp.straussii O. cilicica O. holoserica O. holoserica subsp. holoserica O. bornmuelleri subsp. grandiflora O. oestrifera subsp. oestrifera O. phrygia O. umblicata subsp. umblicata O. isaura O. schulzei O. apifera 107

118 Cins Adı Tür Sayısı (adet) Türkiye Hibrit Sayısı (adet) Şüpheli Tür Sayısı (+ adet) Doğu Akdeniz Bölgesi Takson (adet) Türler 19 Orchis O. anatolica O. coriophora O. lactea O. punctulata O. purpurea O. stevenii O. simia O. italica O. morio subsp. morio O. morio subsp. picta O. morio subsp. syriaca O. papilionacea var. papilionacea O. papilionacea subsp. schirwanica O. collina O. spitzelii O. mascula subsp. pinetorum O. pallens O. palustris O. dinsmorei O. laxiflora 20 Platanthera P. bifolia P. chlorantha P. holmboei 21 Serapias S. vomeracea subsp. levantiana S. vomeracea subsp. laxiflora 22 Spiranthes S. spiralis 23 Steveniella Traunsteinera Cinsler Arası Hibritler Orchis morio X Serapias orientalis subsp. carica Toplam Genel Toplam 204 (%100) 75 (%36.8) 108

119 Araştırma alanı Doğu Akdeniz bölgesinde 0 ile 1777 m yükseltiler arasında seçilen 44 adet parselden oluşmaktadır. Parsellerden elde edilen bulgular, il sınırları dikkate alınarak aşağıda sırasıyla verilmiştir. Adana İli: Adana ilindeki 15 parselde 6 cinse ait 19 tür saptanmıştır. Tür bakımından en zengin olanlar 9 tür ile Ophrys, 5 tür ile Orchis cinsleridir. Cephalanthera, Dactylorhiza, Limodorum ve Serapias cinsleri ise ilde tek tür ile temsil edilmektedir. Akdeniz Bölgesinde yüksekliği m arasında değişen iki dağ arasında kuzey-güney yönünde 10km uzanan Gülek boğazında belirlenen parsel 758 m yüksekliğinde, C5 karesinde, submediteran kuşaktadır. Gülek Boğazındaki parselde üç cinse ait dört orkide türü saptanmıştır: Cephalanthera kurdica, Orchis anatolica, Ophrys bornmuellerii ve O. cilicica. Belirlenen iki Ophrys türü de Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı içinde az tehdit altında (LR) kategorisinde yer almaktadır. Bu parsele yakın alanlar tarım amaçlı, tarım dışındaki alanlar piknik amaçlı kullanılmakta ve D750 karayolu da yakınından geçmektedir. Parsel tarım ve ulaşım başta olmak üzere piknik amaçlı bu kullanımlar ile baskı altındadır. Kadirli de 1958 yılında ilan edilen Karatepe Aslantaş Milli Parkı içinde belirlenen 3 parsel 179m (Mediterran), 250m (Submediterran) ve 230m (Submediterran) yükseltilerde, C6 karesinde ve güney batı yöneylerinde yer almaktadır. Karatepe Aslantaş Milli Park alanı sınırları içindeki parsellerde 4 cinse ait 7 orkide türü saptanmıştır: Cephalanthera kurdica, Limodorum abortivum, Ophrys lutea, O. umbilicata, Orchis anatolica, O. punctulata ve O. tridentata. Türlerin hiçbiri için bir tehlike durumu bildirilmemiş; koruma alanı sınırları içindeki tüm bitki türlerinde olduğu gibi, bu parsellerde orkide türleri üzerinde de bir baskı yoktur. Karaisalı ilçesinde Kelköy ve Yörükler mezarlıklarında belirlenen 2 parsel sırasıyla 216m (Submediterran) ve 143m (Mediterran) yükseltilerde, C5 karesinde ve kuzey yöneylerindedir. Bu parsellerde 2 cinse ait 8 orkide türü saptanmıştır: Ophrys apifera, O. bornmuelleri, O. fusca, O. isaura, O. umbilicata, O. vernixia ve Serapias vomeracea. Bu parsellerde belirlenen O. isaura türü Davis (1984) e göre C4 karesinde bulunmaktadır. C5 karesinde bulunan bölge için yeni bir kayıt durumundadır. O. isaura türü, Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı nda Tehlikede (EN) grubundadır. O. bornmuelleri türünün az tehdit altında (LR) olduğu bildirilmektedir. Etrafında çeşitli kullanımlar olan bu parseller, aynı zamanda insanların bu alandaki mezar yeri açma, sökme, koparma gibi tehditleri ile karşı karşıyadır. Sarıçam ilçesine bağlı Seyhan Baraj Gölünün Kuzeydoğu yönünde yer alan Menekşe köyünde ve C5 karesinde belirlenen 4 parselin denizden 109

120 yükseklikleri 74m, 76m, 71m ve 68 m'dir. Parseller Mediterran kuşak içinde yer almaktadır. Menekşe Köyündeki parsellerde 3 cinse ait 8 orkide türü saptanmıştır: Dactylorhiza iberica, D. osmanica, Ophrys bornmuelleri, O. isaura, O. mascula, O. umbilicata, O. vernixia ve Orchis collina dır. Bu türler arasında O. isaura (EN) ve O. mascula bölge için yeni kayıtlardır. Parsellerde saptanan O. bornmuelleri türü de az tehdit altında (LR) olarak kayıtlardadır. Sarıçam ilçesinde yer alan Çukurova Üniversitesi yerleşke alanında denizden yükseklikleri 115m, 110m, 75m, 70m ve 59m olan 5 parsel belirlenmiştir. Parsellerin tamamı mediterran kuşakta yer almaktadır. Bu parsellerde 2 cinse ait 11 orkide türü saptanmıştır: Ophrys apifera, O. bornmuelleri, O. cilicica, O. fusca, O. isaura, O. lutea, O. mammosa, O. umbilicata, O. vernixia, Orchis anatolica ve O. tridentata dır. Burada yine O. isaura (EN) türü ile Ç.Ü.T.F. Eski Mezarlık alanında Akdeniz Bölgesinde C1, C2 ve C6 karesinde olduğu bildirilen O. apifera türü bölge için yeni bir kayıttır. Ayrıca O. bornmuelleri ve O. cilicica türleri de az tehdit altında (LR) dır. Adana il sınırları içindeki 15 parselin üçü çevresindeki alan kullanımlarının etkisi ile tamamen yok olmuştur. Araştırma süresi gibi kısa bir süreçte ortaya çıkan bu olumsuz etkilerin zaman içinde ulaşacağı boyutun sınırlarını tahmin etmek oldukça güçtür. Yok, olan parsellerde nesli tehlikede (EN) ve az tehdit altında (LR) olarak belirlenen türler de vardır. Adana ili sınırları içinde kayıtlı 22 türün 19 u araştırmada belirlenen parsellerde görülmüştür. Orchis morio subsp. picta, O. coriophora ve Dactylorrhiza iberica türlerine araştırma parsellerinde rastlanmamıştır. Bu türlerin durumunun il sınırları içinde ortaya konulmasına orkide türlerinin yayılış alanı ve tehlike sınıflarının belirlenmesi noktasında gereksinim vardır. Hatay İli: Araştırma alanı içinde Hatay iline ait olan 2 parsel Submediterran (373m) ve Mediterran (133m) kuşakta C6 karesinde yeralmaktadır. Hatay ili sınırları içindeki parsellerde tek cinse ait 3 tür saptanmıştır: Orchis anatolica, O. italica ve O. tridentata. İssume deki parselde O. italica, O. tridentata Kaşmer köyündeki parselde Orchis anatolica bulunmaktadır. Alanın çevresinde tarım alanları ile köy yerleşiminin olması orkide türlerini baskı altına almaktadır. Hatay ili sınırları içinde kayıtlı olan 55 türün sadece üçü araştırmada belirlenen parsellerde görülmüştür. Burada en önemli etken ildeki parsel sayısının az olması ve ili temsil etme niteliğini göstermemesidir. Kahramanmaraş İli: Araştırma alanı içinde Kahramanmaraş iline ait olan 4 parsel de Submediterran kuşakta C6 karesinde yer almaktadır. Bu parsellerde 5 cinse ait 12 tür saptanmıştır. Tür bakımından en zengin olanlar 4 er tür ile Ophrys ve Orchis,2 tür ile Cephalanthera cinsleridir. Himantaglossum ve Comperia cinsleri ise ilde tek tür ile temsil edilmektedir. 110

121 Kahramanmaraş ili sınırları içerisinde bulunan Başkonuş bölgesinde belirlenen parsel 1300m yüksekliğinde, güney doğu yöneylerinde olup, Submediteran kuşaktadır. Başkonuş bölgesindeki parselde 3 cinse ait 4 orkide türü saptanmıştır: Orchis coriopora, Himantaglossum affine, Ophrys bornmullerii ve O. umblicata. Bu türler içinde Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı içinde az tehdit altında (LR) olduğu bildirilen Ophrys bornmuelleri bölge için yeni bir kayıttır. Tömek'teki parselin denizden yüksekliği 1270m olup Submediteran iklim kuşağında yeralmaktadır. Bu parselde 4 cinse ait 7 orkide türü saptanmıştır: Cephalanthera kurdica, Comperia comperiana, Ophrys bornmullerii, O. holoserica, Orchis tridentata, O. coriopora ve O. italica dır. Ophrys bornmuelleri (LR) bu bölge için de yeni bir kayıttır. Darovası bölgesindeki denizden yüksekliği 881m (Submediteran) olan parselde Ophrys reinholdi türü saptanmıştır. Bu tür Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı içinde herhangi bir kategoride yer almamaktadır. Uzundağ, Kabakyeri Mevkii nde belirlenen parselin denizden yüksekliği 850m (Submediteran) olup, burada 3 cinse ait 5 orkide türü saptanmıştır: Cephalanthera kurdica, C. longifolia, Ophrys holoserica, O. umbilicata ve Orchis anatolica. Bu türlerin hiçbiri Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı içinde herhangi bir tehlike kategorisinde yer almamaktadır. Yol ve tarım alanlarından uzak bir bölge olan bu parselde tüm bitki türlerinde olduğu gibi, orkide türleri üzerinde de bir baskı belirlenmemiştir. Kahramanmaraş il sınırları içinde belirlenen 4 parselin çevresindeki alan kullanımlarının etkisi ile üçünün araştırma süresi içinde yoğun baskı altında yok olduğu görülmüştür. Yok olan parsellerde bulunan Cephalanthera kurdica, C. longifolia, Ophrys holoserica, O. umbilicata ve Orchis anatolica türlerine ait bireyler de ortadan kalkmıştır. Kahramanmaraş ili sınırları içinde kayıtlı olan 57 türün sadece 12 si araştırmada belirlenen parsellerde görülmüştür. Bu durum seçilen parsel sayısının az olması ile ilgilidir. Mersin İli: Araştırma alanı içinde Mersin iline ait olan 19 parsel Mediteran-montan, submediterran ve mediterran kuşakta yer almaktadır. İl sınırları içindeki 19 parselde 8 cinse ait 26 tür saptanmıştır. Tür bakımından en zengin olanlar 11 tür ile Ophrys, 8 tür ile Orchis, 2 tür ile Cephalanthera cinsleridir. Dactylorrhiza, Epipactis, Himantaglossum, Limodorum ve Serapias cinsleri ise ilde tek tür ile temsil edilmektedir. Çamlıyayla, Kaburgediği köyünde bulunan parsel denizden 732m yükseklikte (Submediteran) ve C5 karesindedir. Bu parselde 3 cinse ait 5 orkide türü saptanmıştır: Cephalanthera kurdica, Ophrys bornmuelleri (LR), O. isaura, 111

122 Orchis anatolica ve O. palustris dir. Bu türler arasında O. isaura (EN) bölge için daha önce de verilen belirli parsellerde olduğu gibi yeni bir kayıttır. Parsel yakınlarındaki alanlar tarım amaçlı kullanılmaktadır. Alanın yakınından karayolu geçmektedir. Tarım dışındaki alanlarda piknik amaçlı kullanımların olduğu da belirlenmiştir. Alan bu kullanımlar nedeniyle baskı altındadır. Erdemli ilçesine bağlı Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü içinde belirlenen 3 parselden birinin denizden yükseklikleri 164m diğer ikisinin ise 23 metre ve C4 karesindedir. Parsellerin tamamı Mediterran kuşak içindedir. Bu parsellerde 2 cinse ait 7 orkide türü saptanmıştır: Ophrys bornmuelleri (LR), Ophrys ferrum-equinum, Orchis collina, Ophrys isaura (EN), Orchis anatolica, Orchis papilionaceae ve Ophrys umbilicata. O.isaura türü kayıtlarda C5 karesinde bulunmamaktadır. Yeni kayıt olarak nitelendirilebilir. Gülnar ilçesinde belirlenen 5 parsel Submediteran kuşakta olup denizden yükseklikleri 1185m, 1178m, 1100m, 1085m, 1107m ve C4 karesindedir. Bu parsellerde 7 cinse ait 12 orkide türü saptanmıştır: Cephalanthera kurdica, C. longifolia, Epipactis helleborine, Himantaglossum affine, Limodorum abortivum, Ophrys bornmuelleri (LR), O. cilicica, O. isaura (EN), O. reinholdii, Orchis anatolica, O. palustris ve Serapias vomeraceae. Etrafında çeşitli kullanımlar olan bu parseller, aynı zamanda insanların bu alandaki tarımsal kullanım, yerleşim alanları, sökme, koparma gibi tehditleri ile karşı karşıyadır. Mut ilçesinde Taşlı tepe, İmrenözü, Kayrak köyü, Çukurköy kumocağı nda olmak üzere belirlenen parseller sırasıyla Mediterran-montan ( m), Mediterran ( m) iklim kuşağında ve C4 karesindedir. Bu parsellerde 3 cinse ait 8 orkide türü saptanmıştır: Dactylorhiza osmanica, Ophrys bornmuelleri (LR), O. holoserica, O. lutea, Orchis anatolica, O. coriophora ve O. palustris. Parsel yakınlarında bulunan tarımsal alanlar, yollar ve yerleşim birimleri orkide türleri için tehdit oluşturmaktadır. Silifke ilçesinde Göksu deltası Özel Çevre Koruma Bölgesindeki parseller sırasıyla 67 m, 60 m, 6 m (Mediterran) yükseltilerde ve C4 karesindedirler. Bu parsellerde; sadece Orchis cinsine ait 5 tür saptanmıştır: O. anatolica, O. collina, O. coriophora, O. italica ve O. laxiflora. Bu bölgede saptanan türlerle ilgili tehdit unsuru Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı içinde bulunmamaktadır. Burası koruma alanı içinde olduğundan orkide türleri üzerinde de belirli bir baskı yoktur. Tarsus ilçesinde Sucular köyü mezarlığı, Muhat Köyü ve Sağlıklı köyünde belirlenen parseller sırasıyla 273m (Submediteran), 166m ve 130m (Mediterran) yükseltilerde ve C5 karesindedir. Parsellerde 2 cinse ait 5 tür saptanmıştır: Ophrys spitzeli, O. vernixia, Orchis anatolica, O. simia ve 112

123 O. italica. Bu türlerin tehdit durumu hakkında bilgiye rastlanmamıştır. Etrafında çeşitli kullanımlar olan bu parseller, aynı zamanda insanların bu alandaki mezar yeri açma, basma, sökme ve toplama gibi insan etkileri ile ulaşım hattından kaynaklanan tehditlerle karşı karşıyadır. Mersin il sınırları içinde belirlenen 19 parselin dördü çevresindeki mezar yeri açma, basma, sökme ve koparma gibi insan etkileri ile ulaşım hattının etkisi ile tahrip olduğu görülmüştür. Yok olan parseller içinde nesli tehlikede (EN) ve az tehdit altında (LR) olan orkide türleri de bulunmaktadır. Mersin ili sınırları içinde kayıtlı olan 41 türün 29 u araştırmanın yürütüldüğü parsellerde görülmüştür. Niğde İli: Niğde iline bağlı Ulukışla ilçesinde yer alan Maden köyü sınırları içindeki 3 parsel Mediterran-montan kuşakta yeralmakta ve C5 karesinde bulunmaktadır. Maden Köyü sınırları içindeki parsellerde 4 cinse ait 6 tür saptanmıştır. Orchis ve Cephalanthera cinsleri ikişer, Dactylorrhiza ve Epipactis cinsleri ise tek tür ile temsil edilmektedir. Köyde Medetsiz dağı ve Karagümüşte belirlenen üç parsel sırasıyla 1777m, 1616m ve 1620m (Mediteran-montan) yükseltilerdedir. Bu parsellerde saptanan türler; Cephalanthera kurdica, C. longifolia, Dactylorhiza osmanica, Epipactis helleborine, Orchis punctulata ve O. anatolica dır. Bu orkide türleri Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı nda herhangi bir kategoride bulunmamaktadır. Parsellerin etrafında bulunan tarım ve yerleşim alanları orkide türlerinin zarar görmesine neden olmuştur. Maden Köyü sınırları içinde belirlenen 3 parselden birisi çevresindeki tarım ve yerleşim alanlarının etkisi bu araştırma süresi gibi kısa bir süreçte tamamen tahrip olmuştur. Maden köyü sınırları içinde kayıtlı olan 45 türün 6 sı araştırmada belirlenen parsellerde görülmüştür. Osmaniye İli: İldeki tek parsel Amanos Dağlarında bulunan Zorkun yaylasındadır. Denizden yüksekliği 1334 m (Mediteran-montan) olan parsel C6 karesindedir. Bu parselde Cephalanthera kurdica, C. rubra türleri saptanmıştır. Alanın orman içinde olması piknik alanının içinde kalması ve karayolunun bu alanın yakınından geçmesi türleri tehdit etmektedir. Tahribata Yönelik Bulgular: Araştırma parsellerinin bulunduğu Doğu Akdeniz bölgesinde yetişen 81 adet orkide türü Türkiye florasında yeralan orkidelerin % ini oluşturmakta ve deniz seviyesinden başlayarak farklı yükseltilerde ve koşullarda yetişebilmesi çeşitli kullanımlar tarafından da etkilenmesine neden olmaktadır. Toplam 44 parselin 1/5 inden fazlası (9 adet) deneme süresi içinde kaybolmuştur. Bu oran tahribat açısından değerlendirildiğinde üç yıllık süre için çok fazladır. Tüm parseller çevresindeki alan 113

124 kullanımları ile birlikte incelendiğinde, türlerin en iyi mezarlıklar ve orman alanlarında korunduğu görülür. Bu alanların orkide türlerinin korunması ve gelişmesi üzerinde etkili olduğu da ifade edilebilir. Parsellerin tahrip olmasındaki en etkili alan kullanımları ise yerleşim ile yumru toplama, sökme, basma gibi ortaya çıkan insan etkisi, piknik yapma ve tarımsal faaliyetler olarak sıralanabilir. Bunları izleyen alan kullanımları ise hayvan otlatma ve ulaşım faaliyetleridir. Mikoriza ve Toprak Bileşenleri Analizi Bulguları: Doğu Akdeniz Bölgesinde farklı yükselti kuşaklarında yeralan parsellerin tamamında orkide kök çevresinden ve uzağından alınan topraklarda yapılan analizler sonucunda belirlenen tuz, silt, potasyum, ph, organik madde, kum, kireç, kil, karbon, mikoriza miktarları ve toprak tekstürü SPSS istatistiksel paket proğramında T testi uygulanarak değerlendirilmiş ve sonuçlar Çizelge 4'de özetlenmiştir. Görüldüğü gibi orkide kök çevresindeki topraklar azot (N), potasyum (K 2 O) ve karbon (C) içeriği yönünden birbirinden önemli derecede farklı bulunmuştur. Ayrıca orkide kök çevresindeki topraklar, kum içeriği bakımından da kök çevresinden uzaktaki topraklardan önemli derecede farklı bulunmuştur. Bu durum bazı orkide türlerinin parsellerdeki daha kumlu veya daha geçirgen nitelikteki toprağın olduğu kesimlerde yaşam alanı bulması ile açıklanabilir. Nitekim sadece kum içeriği yüksek olan topraklarda yetişen bazı orkideler örnek parsellerde de en az rastlanan türlerle eşdeğer olarak bulunmuştur. Bu türler Ophrys holoserica ile Ophrys fusca dır. Bu bulgulara dayanılarak bu iki türün yayılmasının toprak seçiciliği ile ilişkili olduğu ifade edilebilir. Çizelge 4. Orkide kök çevresinden ve uzağından alınan toprak örneklerinde topraktaki bazı niteliklerin değerlendirme sonuçları Orkide Kök Çevresi Toprağı Orkide Kök Çevresinden Uzak Toprak Önemlilik (P) Azot (%) * Fosfor (P 2 O 5 kg/da) Potasyum (K 2 O kg/da) ** Karbon (%) * ph Tuzluluk (%) Organik madde (%) Silt (%) Kil (%) Kireç (%) Kum (%) * Toprak Tekstürü Mikoriza (spor sayısı) **0.01 düzeyinde önemli *0.05 düzeyinde önemli 114

125 Bunun aksine orkide kök çevresinden alınan toprakların fosfor (P 2 O 5 ), ph, tuz, organik madde, silt, kil, kireç içerikleri ile tekstürleri ve mikoriza sayıları arasındaki farklılıklar istatistiksel yönden önemli bulunmamıştır. Tüm Parsellerin Alansal Ölçüde Değerlendirilmesi: Alan ve türler yönünden değerlendirmeler önemli bulunan unsurlar dikkate alınarak Kanonik Uyum Analizi ile yapılmıştır. Ekosistem analizinde son yıllarda geliştirilmiş en modern atama yöntemi olarak bildirilen (Ünlükaplan, 2008). Kanonik uyum analizi 44 parseldeki bitki türlerinin çevresel değişkenlerden nasıl etkilendiğini ortaya koymak amacıyla uygulanmıştır. Analizde temel alınan orkide türü (34 adet) alan (44 parsel) ve çevresel değişken *kum, kil, silt, karbon (C), potasyum (K 2 O), fosfor (P 2 O 5 ), azot (N), mikoriza sayısı, yükselti, güneşlenme, organik madde (OM)+ veri setlerine göre elde edilen değerlendirmeler ve sonuçları sunulmuştur. Deneme Alanları ve Orkide Türlerinin Çevresel Değişkenlere Bağlı Olarak Değerlendirmesi: Yükselti, güneşlenme, orkide kök çevresindeki mikoriza sayısı, toprakta bulunan kum, silt, kil, azot, karbon, fosfor ve potasyum miktarları gibi çevresel değişkenler ile parsellerde bulunan toplam orkide sayılarını içine alan bu değerlendirmede elde edilen triplot Şekil 1 de görülmektedir. Deneme alanlarının dağılımında yükselti en etkili değişken olarak belirlenmiştir. Ayrıca toprak tekstürünü oluşturan kum, silt ve kil ile orkidelerin kök çevresinden alınan topraklardaki mikoriza sayıları da etkili olarak görülmüştür. Orkide türlerinin dağılımında da benzer sonuçlar elde edilmiştir (Şekil 2). Yürütülen KUA sonucunda çevresel değişkenler tarafından kısıtlanan 5 kanonik eksen üretilmiştir. Çevresel değişkenler tarafından kısıtlanan 5 kanonik eksenin özdeğerleri, varyansı açıklama oranları (kümülatif) ve tür çevre korelasyonları Çizelge 5 de görülmektedir. Çizelge 5. Kanonik Eksen Bilgileri Eksen 1* Eksen 2* Eksen 3 Eksen 4 Eksen 5 Özdeğerler (Eigenvalues) 0,57 0,49 0,39 0,30 0,27 Kümülatif Kısıtlanmış (%) 20,14 37,87 51,77 62,53 72,10 Tür-Çevre korelasyonu 0,93 0,89 0,89 0,76 0,71 * Koyu renkli olanlar seçilen eksenleri ifade etmektedir. 115

126 Yükseklik az, topraklar kaba tekstürlü ve güneşli alanlar Yüksekliği fazla, topraklar kaba tekstürlü ve güneşli alanlar Yüksekliği fazla, topraklar ince tekstürlü ve gölge alanlar Yüksekliği az, topraklar ince tekstürlü ve gölge alanlar A PARSELLER A PARSELLER A PARSELLER 1 Gülek Boğazı 16 Kaşmer köyü 31 Çukurköy Kum Ocağı 2 Aslantaş Milli Parkı (1) 17 Issume 32 Kayrakköy 3 Aslantaş Milli Parkı (2) 18 Başkonuş 33 Taşlı Tepe 4 Aslantaş Milli Parkı (3) 19 Tömek 34 İmren Özü 5 Kelköy Mezarlığı 20 Darovası 35 Göksu Deltasının Kuzeyi 6 Salbaş Yörükler Mezar. 21 Uzundağ. Kabakyeri Mevk. 36 Göksu Deltası Gözlem Kule Mev. 7 Menekşe Köyü Kuzeyi (1) 22 Çamlıyayla Kabur Gediği 37 Göksu Deltası 8 Menekşe Köyü Kuzeyi (2) 23 Bahçe Kült. Ar.Ens. Lojman Al. 38 Sucular Köyü Mezarlığı 9 Menekşe Köyü Güneyi 24 Bahçe Kült. Ar. Enstitüsü 39 Muhat Köyü 10 Menekşe Köyü Batısı 25 Bahçe Kült. Ar. Ens. Anayol Ke. 40 Sağlıklı 11 Ç.Ü. Mediko Binası Güneyi 26 Kocaoluk Kardak Mevkii 41 Medetsiz Dağı 12 Ç.Ü. Su Deposu Güneyi 27 Dört Oluk Bölgesi 42 Karagümüş (1) 13 Ç.Ü. Çamlı Tepe 28 Çukurasma Köyü Tavuk Mz. Mev. 43 Karagümüş (2) 14 Ç.Ü.Mezarlık 29 Çukurasma Köyü 44 Zorkun Yaylası 15 Ç.Ü.T.F.Eski Mezarlık 30 Çifteli Mevki Şekil 1. Deneme Alanlarının Çevresel Değişkenlere Bağlı Olarak Değerlendirmesi Elde edilen eksenlerin toplam varyansı açıklama oranı birbirinden farklıdır ve giderek düşmektedir. Beş eksen içinde yükseklik, güneşlenme ve kum korelasyonu yüksek değerlere sahiptir. Sonuçların triplotlar tarafından izlenebilmesi için toplam varyansın % sini açıklayan ilk iki eksen dikkate alınmıştır. Çevresel değişkenlerin kanonik eksen katsayıları da Çizelge 6 da verilmiştir. Bu Çizelge her çevresel değişkenin eksenlere olan katkısı hakkında bilgi vermektedir. Çizelgedeki katsayılara bakılarak atama diyagramında yeralan eksenler (akslar) tanımlanmıştır. 116

127 Yükseklik az, topraklar kaba tekstürlü ve güneşli alanlar Yüksekliği fazla, topraklar kaba tekstürlü ve güneşli alanlar Yüksekliği az, topraklar ince tekstürlü ve gölge alanlar Yüksekliği fazla, topraklar ince tekstürlü ve gölge alanlar T TÜRLER T TÜRLER T TÜRLER 1 Cephalanthera kurdica 13 Ophrys ferrum-equinum 25 Orchis italica 2 Cephalanthera longifolia 14 Ophrys fusca 26 Orchis mascula 3 Cephalanthera rubra 15 Ophrys holoserica 27 Orchis laxiflora 4 Comperia comperiana 16 Ophrys lutea 28 Orchis simia 5 Dactylorhiza iberica 17 Ophrys isaura 29 Orchis spitzelii 6 Dactylorhiza osmanica 18 Ophrys mammosa 30 Orchis palustris 7 Epipactis helleborine 19 Ophrys reinholdii 31 Orchis papilionaceae 8 Himantaglossum affine 20 Ophrys umbilicata 32 Orchis punctulata 9 Limodorum abortivum 21 Ophrys vernixia 33 Orchis tridentata 10 Ophrys apifera 22 Orchis anatolica 34 Serapias vomeracea 11 Ophrys bornmuelleri 23 Orchis collina 12 Ophrys cilicica 24 Orchis coriophora Şekil 2. Orkide Türlerinin Çevresel Değişkenlere Bağlı Olarak Değerlendirmesi Bu analizde yükselti, kum, güneşlenme, azot, fosfor, mikoriza, potasyum, kil, orkide birey sayısı, organik madde, silt ve karbon değişkenleri irdelenmiş; sonuçta ikinci eksenin tanımlanmasında yükselti çevresel değişkeni yüksek korelasyona sahipken, ikinci derecede yüksek olan kum ve güneşlenmenin de pozitif korelasyona sahip olduğu belirlenmiştir. Yükselti, kum ve güneşlenme vektörü diğer tüm çevresel faktör vektörlerinden uzundur. 117

128 Çizelge 6. Çevresel Değişkenlerin Kanonik Eksen Katsayıları 1.Tür 2.Tür 3.Tür 4.Tür 5.Tür Ekseni Ekseni* Ekseni* Ekseni Ekseni Kum 0,10 0,34 0,16 0,17 0,66 Silt 0,10 0,15 0,62 0,81 0,29 Kil 0,12 0,04 0,01 0,23 0,59 K 2 O 0,11 0,85 0,10 0,09 0,51 P 2 O 5 0,11 0,03 0,79 0,35 0,29 N 0,30 1,26 0,20 0,50 0,87 OM 0,09 0,06 0,01 0,38 0,99 Mikoriza 0,18 0,34 0,53 0,19 0,11 Yükseklik 0,80 0,42 0,10 0,09 0,11 Güneşlenme 0,01 0,12 0,37 0,27 0,02 Orkide Birey Sayısı 0,08 0,09 0,51 0,25 0,61 Karbon 0,24 0,85 0,06 0,28 1,03 * Koyu renkli olanlar seçilen eksenleri ifade etmektedir. Eksen atamalarından yola çıkılarak aşağıdaki değerlendirmeler yapılabilir: Alanların değerlendirildiği triplot dikkate alındığında parsellerin dağılımı için genel olarak aşağıdaki gruplandırma yapılabilir. Yüksekliği az ve güneşli alanlarda bulunan ve toprak tekstürü bakımından kum içeriği yüksek (kaba tekstür) olan parseller Adana/Menekşe Köyü Kuzeyi (2) (A8), Menekşe Köyü Güneyi (A9), Menekşe Köyü Batısı (A10), Ç.Ü. Su Deposu Güneyi (12), Ç.Ü. Çamlı Tepe (13), Ç.Ü. Mezarlık (14), Ç.Ü.T.F. Eski mezarlık (A15), Hatay/Kaşmer köyü (16), Erdemli/Alata-Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü (A24), Mut/Çukurköy Kum Ocağı (A31)-Taşlıtepe (A33), Tarsus/Sucular Köyü Mezarlığı (A38)-Muhat Köyü (A39) ndeki parsellerdir. Bu parsellerin hemen yakınında ve tripotta eksenlerin keşisme noktasına yakın olan beş parsel daha bulunmaktadır. Bu parsellerin tripot üzerindeki dağılımında birbirlerine çok yakın olduğu; aralarındaki oransal değer farklılığının çok önemli olmadığı da görülür. Şekil 4.98 de verilen Triplot üzerinde bu nitelikteki alanlarda Dactylorhiza osmanica (T6), Ophrys cilicica (T12), O.lutea (T16), O.isaura (T17), Orchis anatolica (T22), O.collina (T23), O.mascula (T26), O. papilionaceae (T31) ve Serapias vomeraceae (T34) türlerinin bulunduğu görülür. Ophrys lutea türünün triplot merkezine yakın alanda yer alan Ç.Ü. Çamlıtepe (A13) deki parselde bulunması da oransal değerler arasında çok önemli bir farklılık olmadığının göstergesidir. Denizden yüksekliğin az olduğu gölge alanlarda yeralan ve ince tekstürlü toprakları olan parseller de Karaisalı/Salbaş Yörükler mezarlığı (A6), Menekşe Köyü kuzeyi (A7) ve Tarsus/Sağlıklı (A40) da bulunan parsellerdir. O.reinholdii 118

129 (T19) ve Orchis tridentata (T33) orkide türleri bulunmaktadır. Bu parseller Mediterran iklim kuşağında yeralmaktadır. Denizden yüksekliğin fazla olduğu güneşli alanlarda ve toprakları kaba tekstürlü olan alana dağılmış parseller de Niğde/Karagümüş 1 ve 2 (A42 ve A43) ile Mut/İmrenözü (A34) nde bulunan parseller daha belirgin farklılık göstermektedir. Bu alanda yer alan orkide türleri ise Himantaglossum affine (T8) ve Orchis palustris (T30) tir. Orchis palustris türü Mut/İmrenözü (A34) ndeki parselde bulunmaktadır. Himantaglossum affine (T8) türü ise triplot üzerinde daha merkeze yakın konumlanmış, Maraş/Başkonuş (A18), Gülnar/Çukurasma (A29) da bulunan parsellerde bulunmaktadır. Niğde/Karagümüş 1 ve 2 (A42 ve A43) parsellerde bulunan orkide türleri ise deneme alanındaki parsellerde daha yaygın olarak karşılaşılan Epipactis helleborine (T7), Orchis anatolica (T22), O.punctulata (T32), Dactylorhiza osmanica (T6) dır. Bu parseller mediterranmontan kuşakta yer almaktadır. Epipactis helleborine (T7), Orchis anatolica (T22), O.punctulata (T32), Dactylorhiza osmanica (T6) türlerinin alansal dağılımında etkili olan çevresel değişkenler arasında aynı yükselti kuşağında olmalarına karşın toprak tekstürü ve güneşlenme durumu da bulunmaktadır; çeşitlilik toprak tekstürü ve güneşlenme durumuna gore ortaya çıkmaktadır. Bundan dolayı belirtilen türler ve alanlar aynı grup içerisinde değerlendirilmemiştir. Denizden yüksekliğin fazla olduğu gölge alanlarda ve ince tekstürlü toprak tekstürü olan triplot bölgesinde de Osmaniye/Zorkun Yaylası (A44) diğer alanlara göre farklılık göstermektedir. Bu parselde bulunan türlerin triplot üzerindeki dağılımları da birbiri ile uyumludur. Parselde Cephalanthera kurdica (T1) ve C.longifolia (T2) türleri bulunmaktadır. Bu parsel de mediterran-montan iklim kuşağındadır. Şekil 1 e göre denizden yüksekliğin fazla olduğu gölge alanlarda ve ince tekstürlü toprak tekstürünün olması beklenen Niğde/ Medetsiz Dağı (A41), Gülnar/Çukurasma Köyü tavuk mezarlığı mevki (A28), Gülnar/Çifteli mevki (30), Kadirli/Karatepe Aslantaş Milli parkı 1 ve 2 (A2 ve A3) alanlarının genel özelliklerine bakıldığında denizden yüksekliğin çeşitlilik gösterdiği görülmektedir Aynı çevresel değişkenlerin Orchis spitzelii (T29), Comperia comperiana (T4), Cephalanthera rubra (T3) nın dağılımda etkili olması gerekmektedir. Oysa türlerin dağılımına baktığımızda çevresel değişkenlerin (yüksekliğin az, orta ve toprak tekstürünün ince, orta) beklenen şekilde olmadığı görülmektedir. Kanonik Uyum Analizi sonucunda elde edilen triplot üzerinde eksenlerin keşisme noktası civarında merkezde toplanmış olan parseller de bulunmaktadır. Bu parseller Pozantı/Gülek Boğazı (A1), İssume A(17), Erdemli/Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü (A23) ve Enstitü anayol kenarı (A25), Gülnar/Kocaoluk Kardak mevkisi (A26)-Dörtoluk Bölgesi (A27) ve Kahramanmaraş/ 119

130 Tömek bölgelerinde bulunan parsellerdir. Bu parsellerdeki türler alanda yaygın olarak rastlanan türlerdir. Bunlar; Ophrys bornmuelleri (T11), O. ferrumequinum (T13), O.umbilicata (T20) ve O. vernixia (T21) türleridir. Bu türlerin alansal dağılımında etkili olan çevresel değişkenlerin tanımlanması yorum açısından mümkün olmayabilir. Örneğin Ophrys bornmuelleri (T11) tür Pozantı/ Gülek Boğazı (A1), Karaisalı/Kelköy mezarlığı (A5), Adana/Menekşe köyü kuzeyi (A7), Adana/Ç.Ü.Mediko Binası güneyi (A11), Kahramanmaraş/Başkonuş (A18), Kahramanmaraş/Tömek (19), Erdemli/Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü lojman alanı ve anayol kenarı (A23-A25), Gülnar/Kocaoluk Kardak mevki (A26), Gülnar/Çukurasma (A29), Gülnar/Çifteli mevki (A30) de yayılış göstermektedir. Dolayısıyla bu türün yayılımında etkili olan çevresel değişken de çeşitlilik göstermektedir. Bu türün bulunduğu alan Gülnar/Çukurasma Köyü (A29) denizden yüksekliğin fazla toprak tekstürünün ince olduğu gölgeli alanlardır. Sonuç ve Öneriler Orchidaceae familyası çiçekli bitkiler içerisinde en yüksek taksonomik çeşitliliğe sahip olanıdır. Orkideler dünyada gıda (dondurma yapımı), parfümkoku, tıbbi ve süs bitkisi gibi değişik amaçlarla kullanılmaktadır. Ülkemizde CITES anlaşması gereği her yıl oluşturulan ve 1996 yılından bu yana yayınlanan tebliğlerde olduğu gibi bu yıl yayınlanan tebliğde de (Doğal Çiçek Soğanlarının 2009 yılı İhracat Listesi Hakkında Tebliğ, Tebliğ No: 2008/62) orkide türlerinin dışsatımına yasak getirilmiştir. Ancak iç tüketimde bir yasaklama uygulanmamaktadır. Özhatay (2000) ın bildirdiği üzere her yıl doğadan ortalama milyon adet orkide yumrusu sökülerek iç tüketim amacıyla pazarlanmaktadır. Ülkemizde salep elde edilen bölgeler arasında Doğu Akdeniz Bölgesi de bulunmaktadır. Doğu Akdeniz Bölgesinde ülkemizde bulunan toplam 24 orkide cinsinin 13 cinsine ait 75 takson yetişmektedir. Bu miktar toplam 204 taksonun % 36.8 ine karşılık gelmektedir. Doğu Akdeniz Bölgesi ülkemizde orkidelerin üçte birinden daha fazlasını bünyesinde barındırmaktadır. Deneme verilerine uygulanan istatistiksel analiz sonuçlarına göre orkide kök çevrelerindeki topraklarda bulunan azot (N), fosfor (P 2 O 5 ), potasyum (K 2 O) ve karbon (C) miktarları, orkide kök çevresinden uzakta bulunan topraklardan daha yüksek değerlerde ve istatistiksel olarak önemli derecede farklı bulunmuştur. Deneme verilerine uygulanan istatistiksel analiz sonuçlarına göre orkide kök çevrelerindeki topraklarda bulunan azot (N), fosfor (P 2 O 5 ), potasyum (K 2 O) ve karbon (C) miktarları, orkide kök çevresinden uzakta bulunan topraklardan daha yüksek değerlerde ve istatistiksel olarak önemli derecede farklı bulunmuştur. 120

131 Deneme verilerine uygulanan Kanonik Uyum Analizi sonucunda araştırma alanında saptanan orkide türlerinin dağılımında en etkili çevresel etken olarak denizden yükseklik belirlenmiştir. Araştırma bulgularına göre; Mediterranmontan kuşakta 9, submediterran kuşakta 25 ve mediterran kuşakta 24 orkide türünün yetiştiği ortaya konulmuştur. Bu sayılardan da anlaşılacağı üzere mediteran-montan kuşakta belirlenen orkide tür sayısı, mediterran ve submediterran kuşaktan çok daha az olup, sadece bu kuşakta yetişen orkide türlerine rastlanmamıştır. Ancak bazı türler sadece belirli bir kuşak içinde yer alan parsellerde saptanmıştır (Çizelge 6). Çizelgeden de anlaşıldığı üzere, submediterran iklim kuşağında yetişen Ophrys holoserica türü dışında bir toprak seçiciliği olduğu görülememektedir. Çizelge 6. Orkide Türlerinin Yükselti ve Toprak Tekstürü İle İlişkisi Toprak Tekstürü Bulunduğu Kuşak Türler İnce Orta Kaba Mediterran montan- Dactylorhiza osmanica X mediterran- Orchis anatolica X X Submediterran Cephalanthera rubra X Comperia comperiana X X Himantaglossum affine X Ophrys holoserica X Ophrys reinholdii X X Mediterran Ophrys apifera X Ophrys ferrum-equinum X Ophrys fusca X X Ophrys mammosa X Orchis collina X Orchis laxiflora X Orchis mascula X Orchis simia X Orchis spitzelii X Gerek istatistiksel gerekse de Kanonik Uyum Analizi sonunda toprak tekstürünü oluşturan bileşenler içinde kum, orkide türlerinin dağılımı üzerine etkili bir çevresel değişken olarak belirlenmiştir. Yumrulu bitkilerin yumruları ve etki kök yapıları, genelde geçirgenliği yüksek olan toprak tekstürünü tercih etmelerine neden olmaktadır. Ayrıca orkidenin mikorizaya bağımlılığı ile bu mantarın da oksijen talep etmesi nedeniyle toprak içindeki geçirgenlik orkide türlerinin yetişmesi için önemlidir. Orkideler tüm ülke genelinde yayılış göstermesi; çok çeşitli alan kullanımlarına maruz kalması ile eşdeğerdir. Araştırma süresinde belirlenen parsellerin % 20.5 i (9 parsel) üç yıl içinde ulaşım, tarımsal faaliyetler, kum ocağı olarak kullanım gibi çeşitli faaliyetler sonucu zarar görmüş ve tahrip 121

132 edilmiştir. Bu oranda parselin üç yıllık süre içinde yok olması; orkide türlerinin ve yaşam ortamlarının azaldığının da net bir göstergesidir. Yapılan değerlendirmelerde orkide türlerinin ve habitatlarının korunmasında doğa koruma alanlarının çok önemli olduğu, benzer şekilde insan etkileri olmasına rağmen mezarlıkların da orkide türlerinin korunmasında etkili olduğu saptanmıştır. Orkide türlerinin zarar görmesinde çok etkili faktörler arasında yerleşim ilk sırada yer almıştır. Araştırma alanı tümüyle ele alındığında tüm alanlarda rastlanabilen ve yaygın olarak görülen orkideler Cephalanthera kurdica ve Orchis anatolica türleridir. Cephalanthera kurdica, C. rubra, C. longifolia ve Limodorum abortivum türleri rizomlu olmaları nedeniyle parsellerde grup halinde bulunmuşlardır. Bazı türlere de araştırma alanını oluşturan parsellerde daha sık rastlanmakla birlikte, bu türler bulundukları parsellerde bireysel gelişimli ve aralıklı olarak yer almışlardır. Bunlar Dactylorhiza osmanica, Ophrys apifera, Orchis italica ve Serapias vomeraceae türleridir. Deneme parsellerinde saptanan türlerin bir bölümü de Ekim ve ark., (2000) nın belirlediği tehlike kategorilerine göre ve parsellerde bulunma sıklıklarına göre değerlendirilmiştir. Epipactis helleborine (Gülnar-Bağcağız, Çukurasma Köyü, Niğde-Karagümüş) ve Ophrys cilicica (Adana-Ç.Ü. Çamlıtepe, Gülnar-Çukurasma, Pozantı-Gülek Boğazı) türleri az tehdit altında (Lr) ve en az endişe verici (lc) yoğun kategorisinde yer almaktadır. Deneme alanında da bu iki tür yoğun olarak bulunmamıştır. Araştırma alanında bu türün toplandığı alanlar dışında yaygın olması türün belirli alanlarda kendini yenileyebildiğinin göstergesidir. Ancak elde edilen bulgular ışığında türün tehlike kategorisinin ve yayılış alanlarının yeniden ele alınması gerektiği izlenimi edinilmiştir. Ophrys cilicica türü ise Epipactis helleborine türüne göre daha az yoğunlukta saptanmıştır. Bu tür tehlike altında olabilir. Bu nedenle türün yayılış alanlarının belirlenmesi ve buna göre tehlike kategorisinin saptanmasına acilen gerek duyulduğu öngörüsü edinilmiştir. Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı içinde zarar görebilir (VU) kategorisinde bulunan Ophrys holoserica türü, deneme parsellerinin sadece üçünde (Kahramanmaraş- Tömek, Uzundağ Kabakyeri Mevkii, Mut-Kayrak Köyü) görülmüştür. Ophrys reinholdii türü de zarar görebilir (VU) kategorisinde yer almış ve buna paralel olarak türe sadece iki parselde (Gülnar-Çifteli mevki, Kahramanmaraş- Darovası) rastlanmıştır. Ophrys isaura türü ise tehlikede (EN) kategorisi içinde yer almakla birlikte deneme parsellerinden 11 inde ve yaygın olarak görülmüştür. Bu türle ilgili kayıtlar da bölge için yenidir. Adana ili için de Ophrys vernixia türü yeni bir kayıttır. Himantaglossum afine, Ophrys fusca, Ophrys mammosa ve Orchis 122

133 collina türlerine de deneme alanındaki parsellerde nadir olarak rastlanmıştır. Ophrys lutea türü de sadece üç alanda (Adana-Çamlı Tepe, Kadirli-Karatepe Aslantaş Milli Parkının Güneyi, Mut-Kayrak köyü) ve seyrek görülmüştür. Ophrys bornmuelleri, tehlike kategorisinde az tehdit altında (Lr) ve tehdit altına girebilir (nt) olarak değerlendirilmiştir. Ancak tür deneme alanında on parselde yaygın olarak görülmüştür. Türle ilgili kategorinin yayılış alanı dikkate alınarak yeniden ele alınması gerektiği öngörüsü edinilmiştir. Sonuç olarak ülkemizde hemen her bölgede doğal olarak bulunan orkide türlerinin belirli çevresel etkilere bağlı olarak yetiştiği çevresel değişkenlerden çok fazla etkilendiği söylenebilir. Orkide türleri bakımından çok zengin olan Bölgede bu bitki grubuna yönelik olarak yapılması gerekenler aşağıdaki gibi sıralanabilir: -Bölgede türlerin yayılış alanları daha kesin sınırlarla belirlenmelidir. -Türlerin tehlike sınıflarının yeniden değerlendirilmesi gereklidir. -Ülkesel ölçekte de önemli bir doğal kaynak zenginliği olan orkide türlerinin korunması için korumaya gerek duyulanların bulunduğu alanların korunmaya alınması gerekmektedir. - Geleceğe yönelik olarak tehlike altında olan türlerin mikorizalarıda tespit edilerek çoğaltılması ve yaygınlaştırılması konusunda araştırmaların yapılması sağlanmalıdır. - Toplama yapan kişilerin bilgilenmesini sağlayıcı eğitim çalışmaları yapılmalıdır. Eğitim görsel olarak ve basılı yayınlarla yapılmalıdır. Ayrıca uzman kişilerce eğitim verilmesi sağlanmalıdır. - Toplama yapılan bölgelerde halkın gelir ve geçim kaynaklarının çeşitlendirilmesi çalışmaları yapılmalıdır. - Doğadan toplamayı engellemek için üretim yöntemlerini belirleyecek ve uygulamaya geçirecek çalışmalar yoğunlaştırılmalıdır. Kaynaklar ALTAN, T., Doğal Bitki Örtüsü. Ç.Ü. Ziraat Fak., Peyzaj Mimarlığı Bölümü. Ç.Ü.Z.F. Genel Yayın No. 235 Ders Kitapları Yayın No: A-76 Adana. BRAUN, B., Pflanzensoziologie. Springer Verlag. Wien, NewYork. 865 p. BUTLER, K. P., Orchideen. Die Wirldwachsenden Arten und Unterarten Europas, Vorderasiens und Nordafrikas. Gesamtherstellung Mohndruck Graphische Betriebe Gmbh, Gütersloh, Germany. 287p. DAVIS, P.H., Flora of Turkey and The East Aegean Islands. Edingburg Univ. Vol: 8. DRESSLER, R.L The Orchids Natural History and Classification. Cambridge, MA, USA. Harward University Press. 332 p. 123

134 EKİM, T., KOYUNCU, M., VURAL, M., DUMAN, H., AYTAÇ, Z., ADIGÜZEL, N., Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı. Red Data Book of Turkish Plants. Ankara. S.246. GABEL, R., The Role of CITES in Orchid Conservation. Endangered Species Bulletin, September. GERDAMAN, J., NICOLSON, T.H., Spores of Mycorrhizal Endogeny Species Extracted from Soil by Wet Sieving and Decanting. Trans. Brit. Mycol. Soc. (46): GÜNER, A., ÖZHATAY, N., EKİM, T., BAŞER, K. H. C., Flora of Turkey and the East Aegean Islands. Edingburg University Pres. Vol: 11. S.656. KASPAREK, M., GRIMM, U., European Trade in Turkish Salep with Special Reference to Germany. Economic Botany 53 (4): KREUTZ, C.A.J., Die Orchideen der Türkei (Beschreibung, Ökologie, Verbreitung, Gefährdung, Schutz).Cip-Gegevens Koninklijke Bibliotheek, Den Haag. Netherlands. 766 P. KREUTZ, K., ÇOLAK, A.H., Türkiye Orkideleri (Botanik Özellikleri, Ekolojik İstekleri, Doğal Yayılış Alanları, Yaşam Tehditleri, Koruma Önlemleri). Rota Yayınları. İstanbul. LAUBER, K., WAGNER, G., Flora Helvetica, Paul Haupt Verlag Bern, Stuttgart Wien P. MATARACI, T., Ağaçlar İstanbul. Tema Yayınları. NICOLETTI, B., Number of Orchids. Physics factbook. An Encyclopedia of Scientific Essays. New York. ÖZHATAY, N., Europe s Medicinal and Aromatic Plants: Their Use, Trade and Conservation. A Traffic Network Report: ROSSI, W., Orchids. Simon & Schuster Inc. Rockefeller Center Avenue of the Americas. New York. 255p. SEZİK, E., ÖZER, B., Kastamonu Salebinin Menşei ve Kastamonu Civarının Orkideleri. Tübitak Researh Project, Temel Bilimler Araştırma Grubu Projesi, TBAG 424,Ankara/Turkey. SEZİK, E., Orkidelerimiz. Türkiye nin Orkideleri. Sandoz Kültür Yayınları. No.6. S.166. SEZİK, E., BAYKAL, T., Maraş Salebinin Menşei. Tübitak Doğa-Tr.J.of Pharmacy 1. S TEKİN, E., Türkiye nin En Güzel Yabani Çiçekleri. Türkiye İş Bankası. Kültür Yayınları. 652 s. ÜNLÜKAPLAN, Y., Çok Değişkenli İstatistiksel Yöntemlerin Peyzaj Ekolojisi Araştırmalarında Kullanımı. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı. Doktora Tezi. Adana YILMAZ, K. T., 2001., Akdeniz Doğal Bitki Örtüsü. Ç.Ü. Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü. Ç.Ü.Z.F. Genel Yayın No:141. Ders Kitapları Yayın No: B-13 Adana. 179 S. 124

135 MUNZUR DAĞLARI NDAN (ERZİNCAN-TUNCELİ) SALEPGİLLER (ORCHIDACEAE) KAYITLARI Şinasi YILDIRIMLI, Emre ÇİLDEN Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü Özet Bu çalışmada Munzur dağlarından (Erzincan-Tunceli) toplanan Salepgiller (Orchidaceae) horantasına ilgin türler hakkında bilgi verilmektedir. Abstract In this study, some knowledge about species from Orchidaceae family, that are collected from Munzur mountains (Erzincan-Tunceli), is provided. Giriş Munzur dağları Avrupa daki Alp sıradağlarının Türkiye deki devamı olan Antitorosların bir koludur. Kemaliye (Eğin) den Pülümür e doğru batı-doğu yönünde uzanan ve Tunceli ilinin kuzeyde Erzincan ili ile sınırını oluşturan, genişliği km, uzunluğu ise km olan bu sıradağların çok önemli bir bölümü Ovacık ilçesi sınırları içerisinde kalır ve bu dağlar bütün ihtişamı ile en iyi Ovacık merkezinden görülür. Sarp ve yüksek bir yapıda olan bu dağlar kolay geçit vermezler. Tunceli ve Erzincan il sınırılarının ortasında bulunan Munzur dağları, bölgenin en yüksek sıradağları olup yüksekliği 850 m den başlayıp 3462 m ye varan yüksek doruklar ve aralarında uzun vadiler vardır. Ayrıca bu sıradağlar üzerinde buzul vadilerinin dolması ile oluşmuş gölcükler bulunur. Munzur dağları üzerinde hayvancılık için oldukça uygun yaylalar vardır. Yöre halkının çoğu bu yaylalarda hayvancılık yaparak geçimini sağlamaktadır. Yaz ortalarında bu yaylalar yüzlerce çadır, binlerce kişi ve çok sayıda büyükbaş ve küçükbaş hayvanın varlığı ile hareketlenir. Munzur sıradağları krom, demir, bakır, kurşun ve maden kömürü yataklarına da sahiptir. Yine bu dağlar su kaynakları yönünden de zengindir. Bunların en önemlilerinden birisi Ovacık yakınında Munzur dağının eteğinde kayalıklar arasından gözeler halinde doğan, Kırkgözeler denen ve kısa süre sonra büyük bir çay durumuna gelen Munzur suyudur. Bu su soğukluğu ve berraklığı yanında dünyaca ünlü pembe alabalıkların burada yetişmesi bakımından da önemlidir. Ovacık tan Tunceli yönünde akan Munzur suyuna Ovacık tan kısa bir mesafe sonra Mercan deresinden gelen Mercan suyunun da katılması ile oluşan ve daha bir coşku ile akan Munzur suyu Tunceli den sonra Pülümür deresi ile birleşir. İşte Munzur dağından Tunceli ye kadar olan Munzur suyu havzası Munzur Vadisi ni oluşturur. Bu vadi, içerdiği bitki zenginliği nedeniyle tarihinde Munzur Vadisi Milli Parkı ( ha) ilan edilerek koruma altına alınmıştır (1). Burası aynı zamanda Ovacık-Munzur Vadisi Yaban Hayatını Koruma Sahası dır. Yapılan 125

136 araştırmalara göre Munzur Vadisi, 21 tanesi yöreye özgü endemik tür olmak üzere 1283 bitki türü ve bunun yanında ayı, kurt, vaşak, porsuk, tilki, susamuru, tavşan, sincap, çengel boynuzlu dağ keçisi, keklik, ur keklik, alabalık ve çeşitli kuşlar, böcekler barındırmaktadır. Bu biyolojik zenginliği nedeniyle Munzur Vadisi Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından Milli Park Alanı ilan edilmiş ve koruma altına alınmıştır. Munzur suyunun çıktığı gözeler çevresi ve aktığı vadi boyunca mesire yerleri oluşturulmuştur (2). İklimi Alanın iklimi sıcak ve kurak yazlar ve uzun, soğuk ve karlı kışlar ile karakterize edilmektedir. Ocak ayı -7.9 o C sıcaklık ortalamasıyla en soğuk ay, Ağustos ise 31.8 o C ile en sıcak aydır. Yıllık ortalama yağış miktarı ise yaklaşık mm dir. Yağış miktarı çoktan aza doğru sırasıyla Kış, İlkbahar, Güz ve Yaz mevsimlerinde görülmektedir. Alanın yüksek kısımları Kasım dan Mayıs a kadar karla kaplıdır (3). Yöntem Çalışılan materyal Munzur dağlarından yazarların ve bazı diğer araştırıcıların topladığı örneklere dayanmaktadır. Bitkilere ilgin yayılışlar, Türkiye fulorası 1. cildinde Türkiye içi ve dışı için belirtilen coğrafik bölüm verilerine göre yazılmıştır (4). Bitkilerin adlandırılmasında Türkiye fulorası 8. cildi ile uzmanlarından (J. Renz ve E. Sezik) yararlanılmıştır (5). Verilen türlerin betimlerinin oluşturulmasında Türkiye fulorası 8. cildindeki Orchidaceae horantasına ilgin üyelerden yararlanılmıştır (5). Örnekler HUB ve Yıldırımlı Otluk unda korunmaktadır. Bulgular 1. Cephalanthera kotschyana Renz & Taub. in Notes R.B.G. Edinb. 38: 97, f. 1 a-f (1980). Sin.: C. pallens auct. non L.C.M. Richard (1817); C. damasonium (Miller) Druce subsp. kotschyana (Rem & Taab.) Sunderm., Europ. Medit. Orchid, ed. 3: 41 (1980). Bitki kaba yapılı, cm boyunda. Yapraklar 3-4(-6), dikdörtgensimızraksı, genellikle kıvrık, donuk yeşil renkli. Sipika yoğun, en fazla 20 çiçekli. Alt bırakteler çiçekleri aşar, üst bırakteler ovaryumu biraz geçer. Çiçekler iri, geniş açılımlı, kıremsi beyaz renkli. Sepaller 20-25(-30) x 7-9 mm. Petaller sepallerden kısa. Hiposil fincan, yan lobları üçgen şeklinde; episil yürek şeklinde, 8-10 x c. 14 mm, üzerinde 3 sarı-kahverengi paralel püskül var, kenarları dalgalı. Ovaryum tüysüz. Çiçeklenme Mayıs-Temmuz arası. Yaprak döken ormanlar, meşe çalılığı m. 126

137 B7 TUNCELİ: Pülümür geçidinin yaklaşık 3 km kuzeyi, 1600 m, Baumann İlk örneği Türkiye-Adana dan (C5) betimlenmiştir. D, G ve GD Anadolu yayılışlı. Endemik. 2. Epipactis palustris (L.) Crantz, Stirp. Ausfr. ed. 2, 2: 462 (1769). Sin: Serapias helleborine L. var. paliatris L., Sp. Pl. 950 (1753). Ic: Hegi, 111. Fi. Mittel-Eur. 2 (2): t. 75 f. 2 (1939); Sunderm., Europ. Medit. Orchid, ed. 2: 214, f (1975); Renz in Rech. fil., Fl. Iranica 126: t. 9 f. 3 (1978). Bitki cm boyunda. Yapraklar 4-6, 15 x 3.5 cm, oblong-lanseyolat ve üsttekiler lanseyolat ve aküminat. Rasem oldukça seyrek, en fazla 20 çiçekli, eksen ve ovaryum tüylü. Çiçek örtüsü yayık veya nadiren çansı, çapı en fazla 15 mm. Sepaller dışta kahverengi-kırmızı, içte kırmızımsı renkte. Petaller beyazımsı, içte kırmızı şeritli. Hiposil fincan şeklinde, içinde turuncu renkli papilla ve pembemsi-mor renkli damarlara sahip. Episil belirgin, beyaz, yumurta şeklinde, kenarları dalgalı-küçük oymalı. Çapraz döllenmeyle ürer (allogam). Çiçeklenme Temmuz da. Nemli bataklık, çamurlu alanlar m. Kıriptofit. B7 TUNCELİ: Pülümür üzeri, 1900 m, P.H. Davis İlkörneği Avrupa dan betimlenmiştir. K ve D Anadolu yayılışlı. Kafkasya, Sibirya, K. Irak, KB ve B İran. Avrupa-Sibirya elementi. 3. Ophrys oestrifera Bieb. subsp. oestrifera, Fl. Taur.-Cauc. 2: 369 (1808) emend. Bieb., op. cit. 3: 605 (1819). Baumann & Künkele in Mitt. Bl. Arbeitskr. Heim. Orch. Baden-Wurtt. 14: (1982). Bitki (10-)15-60 cm boyunda. Yapraklar 3-6, yatıktan dike dek değişken. Sipika çok yoğun, cm, en fazla 20 çiçekli, çiçekler orta büyüklükte. Sepaller kırmızı-mor veya yeşilimsi beyaz, ortada koyu yeşil bir orta damar var. Petaller mızraksı, ± genişlemiş veya tabanda hafifçe kulakmememsi, kırmızımor, 4-5.5(-7) mm, kadifemsi. Labellum 3 loblu, 8-10 (-12) mm, koyu kahverengi veya kahverengimsi-mor, kadifemsi; orta lob yumurtamsı, dışbükey ve genellikle yukarı doğru yönelmiş, tüysüz, uçta yeşilimsi sarı çıkıntılı. Sipekulum orta lobun büyük kısmını kaplar ve donuk sarıdan gırimsi maviye uzanan renklerde çizgilerle, 1-3 koyu kahverengi renkli, kadifemsi yapıdaki yumurta şeklindeki alanı desenli bir biçimde çevreler. Sütun tepecikli bir konnektife sahip. Kıriptofit. 127

138 B7 TUNCELİ: Ovacık ın 3 km. doğusu, 1150 m, Taub İlkörneği Kafkasya dan betimlenmiştir. K, G, GD, B Anadolu ve Adalar yayılışlı. D. Akdeniz Ülkeleri, Kırım, Kafkasya, İran. 4. Orchis coriophora L., Sp. PI. 940 (1753). Sin: O. fragrans Pollini, Elem. Bot. Comp. 2: 155, t. ult. f. 2 (18 n); O. cassidea Bieb., Fl. Taur.-Cauc. 3: 600 (1819). Ic: Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14: t. 14 & 15 (1850), as O. fragrans and O. coriophora respectively; Sanderm., Europ. Medit. Orchid, ed. 2: 124, f. 7.1 (1975). Harita 96. Bitki cm boyunda. Taban yaprakları 4-10, ± dik, düz-mızraksı, sivri uçlu, (5-)8-15(-20) x (-3) cm. Sipika silindirik, yoğun çiçekli. Bırakteler ovaryumu aşar. Çiçekler küçük, koyu mor, kahverengimsi-kırmızı veya yeşilimsi kırmızı, iyi veya kötü kokulu. Sepaller bir başlık şeklinde birleşik ve ucu kıvrık. Labellum yumurta şeklinde, yaklaşık 6-10 mm, 3 loblu, aşağı doğru kıvrık, kırmızımsı yeşil ve üzerinde morumsu papillallı ve noktalı. Yan loblar baklava biçiminde; orta loblar dilsi-dikdörtgenimsi, lateral lobları aşar, yaklaşık 4 mm. Supur konik, bazen kıvrık, ovaryumdan daha kısa. Çiçeklenme Nisan-Haziran arası. Nemli çayırlıklar, sulak alanlar, hatta kuru kumluk alanlar, açık ormanlar m. Kıriptofit. B7 ERZİNCAN: Kemah, Maksutşağı köyü üstü, Soğuksular civarı, Munzur dağları, m, , Ş. Yıldırımlı 1625, Ş. Yıldırımlı İlkörneği G. Avrupa dan betimlenmiştir. Yaygın yayılışlı. K, B, ve merkezi Avrupa, Akdeniz, Kafkasya, Turkistan, Hazar bölgesi, K. Irak, K, KB, ve B. İran. 5. Orchis stevenii Reichb. fil. in Bot. Zeitung 7: 892 (1849). Nieschalk in Philippia 3 (2): (1976). Ic: Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14: t. 20 (1850). Bitki cm boyunda, dikdörtgenimsi, dikdörtgenimsi-mızraksı şeklinde 2-5 yapraklı. Sipika silindirik, en fazla 20 cm. Sepaller serbest uçlu ve en fazla 15 mm uzunluğunda dikdörtgenimsi-mızraksı başlıklı, labelluma paralel veya değil, dışta gırimsi-kırmızı renkli ve daha koyu renkli damarları var. Labellum sepallerle aynı boyda veya daha uzun, 3 loblu, kırmızı-mor renkli ve merkezde küçük öbekler halinde koyu renkli tüylü. Yan loblar düz, en fazla 7 mm; orta lobların ucu sivri, 2 loblu. Supur ince, silindirik, 6-7 mm. Çiçeklenme Mayıs-Haziranda. Açık dağlık alanlar ve derecikler, m. Kıriptofit. 128

139 B7 TUNCELİ: Ovacık ın 3 km. doğusu, 1150 m, Taub İlkörneği betimlenmemiş, Kafkasya dan toplanan örnekler temel alınmıştır. KD (A7), D (B7) ve İç Anadolu (C5) yayılışlı. Kafkasya. Hirkan-Öksin elementi. 6. Orchis palustris Jacq., Coll. Bot. 1: 75 (1787). Buttler & Nieschalk in Bot. Jahrb. 101: (1979). Sin: O. elegans Heuffel in Flora 18: 250 (1835); O. laxiflora Lam. subsp. palustris (Jacq.) Bonnier & Layens, Fl. Fr. 311 (1894); O. laxiflorus Lam. subsp. paluster (Jacq.) Aschers. & Graebn., Mitteleur. 3: 712 (1907); O. laxiflorus Lam. subsp. dielsianus Soo in Notizbl. Bot. Gart. Berlin 9 (89): 910 (1926); O. pseudolaxiflora Czemjak. in Schreder, Fl. Uzbek. 1: 525, 545 (1941). Ic: Reichb. fil, Ic. Fl. Germ. 13/14: t. 40 (1850); Renz in Rech. fil, Fl. Iranica 126: t. 37 & 38 (1978). Bitki boyunda, bazen gövdede düzensiz sıralanmış 4-6 yapraklı; yapraklar dik, düz/düz-mızraksı dizilişli, akuminat, 25 x 2.5 cm. Sipika silindirik, gevşekçe. Çiçekler mor, nadiren pembe. Yan sepaller yatıktan dike dek değişken. Labellum boyut ve şekil bakımından çeşitli, obovat, 9-15(-20) x mm, genellikle 3 loblu; merkezi beyazımsı ve mor noktalı nadiren bölünmemiş, koyu mor ve noktasız; yan loblar dik açılı-dairesel veya değil; orta loblar daha küçük, bütün, bazen uçta girintili veya küçük oymalı. Supur düz veya değil, yukarı doğru, küt. Çiçeklenme Haziran-Temmuz. Nemli çayırlarda ve bataklıklarda m. Kıriptofit. B7 ERZİNCAN: Kemah, Maksutşağı köyü üstü, Soğuksular civarı, Munzur dağları, m, , Ş. Yıldırımlı 1635; B7 TUNCELİ: Ovacık, Munzur suyu kıyısı, 1200 m, , Ş. Yıldırımlı 2036; B7 TUNCELİ: Pülümür, Kuzdere tepesi etekleri, bozkır, m, , Ş. Yıldırımlı İlkörneği Avusturya dan betimlenmiştir. Yaygın, genelde İç Anadolu yayılışlı. B ve İç Avrupa, Kırım, G. Rusya, Akdeniz, Kafkasya, Türkistan, K. Irak, K ve KB İran. 7. Dactylorhiza iberica (Bieb. ex Willd.) Soó, Nom. Nov. Gen. Dactylorhiza, Budapest 3 (1962). Sin: Orchis iberica Bieb. ex Willd., Sp. Pl. 4: 25 (1805); O. angustifolia Bieb., Fl. Taur.-Cauc. 2: 368 (1808) nom. illegit. (O. iberica Willd. pro syn.); O. leptophylla C. Koch in Linnaea 22: 282 (1849); O. natolica Fisch. & Mey. in Ann. Sci. Nat. ser. 4, 1: 30 (1854). Ic: Nelson, op. cit. t. 80 (1976); Renz in Rech. fil., Fl. Iranica 126: t. 47, 48(1978). Map

140 Bitkiler narin, 20-40(-60) cm boyunda. Tuber turp gibi şişkin şekilde, gittikçe incelen yapıda, genelde uçta 2-3 loblu. Yapraklar dik, mızraksı-düz, alttakiler daha geniş. Sipika biraz silindirik, nadiren gevşek. Bırakteler mızraksı, yaklaşık ovaryum kadar uzun. Çiçekler kırmızı-pembe. Sepaller ve petaller gevşek bir başlık gibi ayrık, sepaller yumurtamsı-mızraksı, petaller daha dar. Labellum genellikle düz, kısa 3 loblu, nadiren bütün, 8-11 mm, üzeri koyu noktalı ve çizgili; yan loblar yarı-yumurtamsı, kenarları bazen küçük oymalı; orta lop küçük, bazen diş gibi. Supur ince ve sarkık. Çiçeklenme Mayıs-Temmuz bazen Ağustos. Nemli çayırlar ve bataklıklar, göl ve dere kenarları, su kaynakları çevresi m. Kıriptofit, B7 TUNCELİ: Ovacık, Munzur suyu kıyıları, 1200 m., , Ş. Yıldırımlı Kafkasya dan betimlenmiştir. GD Anadolu da nadir olmakla birlikte yaygın yayılışlı. D. Yunanistan, Kırım, Kafkasya, Suriye, Filistin, K. ve B. İran. Doğu Akdeniz elementi. 8. Dactylorhiza romana (Seb.) Soó subsp. romana, Sin: Orchis romana Seb., Rom. Pl. l: 12 (1813); Seb. & Mauri, Fl. Rom. Prodr. 308 (1818); O. pseudosambucina Ten., Neap. 72 (1815); Dactylorhiza sulphurea (Link) Franco subsp. pseudosambucina (Ten.) Franco in Bot. J. Linn. Soc. 76: 366 (1978) comb. inval.; D. sambucina (L.) Soó subsp. pseudosambucina (Ten.) Sunderm., Europ. Medit. Orchid, ed. 3: 40 (1980). Ic: Daneseh, Orch. Eur., Südeur. 202, 203 (1969); Nieschalk, op. cit. 103, f. 1 (1976). Bitki cm boyunda. Gövdenin tabanı düz ve/veya mızraksı birçok yaprağı çevreleyen 2-3 kahverengi kın ile çevrili. Sipika kısa ve silindirik. Bırakteler otsu, eflatun-mor, donuk kırmızı veya sarı bazen beyazımsı, çiçekleri aşar. Sepaller dikdörtgenimsi, en fazla 13 x 5 mm; yan sepaller geri kıvrık. Petaller eğimli ve yumurta şeklinde, 10 x 4-7 mm. Labellum öne doğru çıkık, yumurtamsı, en fazla 15 mm geniş, önde kısa 3 loblu, bazen tam, üzeri noktasız veya çizgisiz. Supur mm. Çiçekler kırmızı-sarı arası renkte, oldukça büyük; labellum genellikle geniş, en fazla 15 mm; supur silindirik, ovaryumdan daha uzun (13-)17-20(-25) mm, kıvrık (Bir populasyon içinde sarı ve kırmızı renk formları genelde karışık bulunur. Doğuya doğru gittikçe sarı çiçekli bitkiler baskınlaşır. Saf beyaz formlar çok nadir). Çiçeklenme Nisan-Haziran. Maki ve meşe çalıları içinde kalkerli yamaçlarda, karışık ve konifer ormanlarda m. Kıriptofit. 130

141 B7 TUNCELİ: Ovacık, Beşevler civarı, Munzur suyu ile Mercan çayının kesişim noktası, 1100 m, , Ş. Yıldırımlı 1429; B7 ERZİNCAN: Kemah, Maksutşağı köyü üstü, Soğuksular civarı, Munzur dağları, m, , Ş. Yıldırımlı İlkörneği İtalya dan betimlenmiştir. Tırakya, K, G ve B. Anadolu, Adalar yayılışlı. Akdeniz, Kırım. Akdeniz elementi. 9. Dactylorhiza osmanica (Kl.) Soó var. osmanica, Sin.: Orchis incarnata auct. non L. (1755); O. incarnata L. var. olocheilos Boiss., Fl. Or. 5: 71 (1882) p.p.; O. orientalis Kl. subsp. cilicica Kl. in Acta Horti Petrop. 17: 187 (1898) p.p. O. orientalis Kl. subsp. osmanica Kl., op. cit. 188 (1898); O. osmanica (Kl.) Lipsky, Fl. Kavk. 457 (1899); O. incarnata L. subsp. osmanica (Kl.) E.G. Camus, Monogr. Orchid. 179 (1908); O. cataonica Fleischm.in Ann. Nat. Hofmus. Wien 28: 34, f. 6, t. 2f. 1 (1914); O. olocheilos (Boiss.) Soo in Feddes Rep. 24:30 (1927) p.p.! O. cilicica (Kl.) Schlechter in Feddes Rep. Sonderbeih. A, 1:178 (1927) p.p.! O. olocheilos (Boiss.) Soó var. osmanica (Kl.) Soó in Bot. Archiv 23: 73 (1929); Dactylorhiza cilicica (Kl.) Soó in Ann. Univ. Sci. Budapest, Biol. 3: 340 (1960) p.p. D. cilicica (Kl.) P.F. Hunt & Summerhayes in Watsonia 6: 130 (1965) nom. superfl. D. cataonica (Fleischm.) Holub in Preslia 36: 252 (1964); D. incarnata (L.) Soó subsp. cilicica (Kl.) Sunderm., Europ. Medit. Orchid, ed. 2: 45 (1975) p.p. Ic: Schlechter, op. cit. t. 17 f. 68 (1927), as O. cilicica; Nieschalk in Philippia 2: 232, f. 7, above (1975); Nelson, Monogr. Ikonogr. Dactylorhiza t. 1, t. 81 f. 1-5 (1976). Bitki cm boyunda. Küçük bitkilerde gövdenin içi genelde dolu veya kısmen boş, yapraklı. Yapraklar 4-6, geniş mızraksı (8-)10-15(-18) x 2-4(-5) cm, bazen kıvrık. Sipika silindirik, (5-)8-12 cm ve yoğun. Bırakteler mızraksı, alttakiler morumsu, nadiren kıremsi-beyaz, çiçekleri aşar. Sepaller ve petaller yumurtamsı-mızraksı; sepaller 9-12 x 4-5 mm, petaller biraz daha kısa. Labellum çoğunlukla tam, bazen değil, hafifçe dairesel 7-10(-12) x 9-12(-15) mm, üzeri koyu renkli ve kesikli halkalı ve noktalı. Supur koni şeklinde-sivri uçlu, ovaryumdan daha kısa, 5-8(-11) mm, tabanda 3-4 mm genişlikte. Çiçekler morumsu veya kırmızı-mor, nadiren beyaz. Sulak alanlarda, nemli çayırlarda, orman kenarlarında, dere ve su kaynakları boyunca, m. Kıriptofit B7 TUNCELİ: Ovacık, Karagöl vadisi, Munzur dağları, 1400 m, , Ş. Yıldırımlı 1331; B7 ERZİNCAN: Kemaliye, Yaka köyü ve Yeşilyamaç köyü arası, m, , Ş. Yıldırımlı 3037; B7 TUNCELİ: Pülümür, dere boyunca, 1500 m, , Ş. Yıldırımlı

142 İlkörneği belirtilmemiş. K, G ve İç Anadolu yayılışlı. Endemik Anadolu-Turan elementi. Sonuç ve Tartışma Bu araştırmada bitki coğrafyası bakımından Anadolu-Turan bitki coğrafyası, coğrafi açıdan Doğu Anadolu Bölgesi nde (Erzincan-Tunceli) bulunan Munzur dağlarından Cephalanthera kotschyana Renz & Taub., Epipactis palustris (L.) Crantz, Ophrys oestrifera Bieb. subsp. oestrifera, Orchis coriophora L., Orchis stevenii Reichb., Orchis palustris Jacq., Dactylorhiza iberica (Bieb. ex Willd.) Soó, Dactylorhiza romana (Seb.) Soó subsp. romana, Dactylorhiza osmanica (Kl.) Soó var. osmanica adlı türler toplanmış ve morfolojik özellikleri hakkında bilgiler verilerek tanıtılmıştır. Kaynaklar 1- YILDIRIMLI, Ş., Munzur Dağları Florası Üzerine Bir Araştırma, Hacettepe Üniversitesi MESEF, 226 s, Ankara, KOYUNCU, M., ARSLAN, N., Munzur Vadisi nin Biyolojik Çeşitliliği nin Korunması, Ankara, YILDIRIMLI, Ş., Munzur Dağlarının (Erzincan-Tunceli) Florası, Ot Sistematik Botanik Dergisi, 2, 1, s 1-78, DAVIS, P.H. (Ed.), Flora of Turkey and the East Aegean Islands, 1-9, Edinburgh University Press, Edinburgh RENZ J., TAUBENHEIM G., Orchidaceae Juss. in Davis, P.H. (Ed.), Flora of Turkey and the East Aegean Islands, vol. 8, Edinburgh University Press, , Edinburgh,

143 AYDIN PAŞAYAYLASI NDAN SALEPGİLLER (ORCHIDACEAE) KAYITLARI Emre ÇİLDEN, Şinasi YILDIRIMLI Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü Özet Bu çalışmada Paşayaylası (Aydın) florası ve Etnobotanik Özellikleri adlı tez çalışması kapsamında toplanan ve Orchidaceae familyasına ait Anacamptis pyramidalis (L.) Rich. ile Orchis anatolica Boiss. türleri hakkında bilgi verilmektedir. Abstract In this study, some knowledge about Anacamptis pyramidalis (L.) Rich. and Orchis anatolica Boiss. species from Orchidaceae family, that are collected from Paşayaylası (Aydın), is provided. Giriş Orkideler, Salepgiller (Orchidaceae) familyasına ait olup tekçenekli bitkiler içinde yer almaktadır (1). Türkiye Avrupa-Sibirya, Anadolu-Turan ve Akdeniz olarak üç farklı bitki coğrafyası bölgesinin kesişme noktasında olması; Asya ve Avrupa kıtaları arasında geçiş noktasında bulunması; farklı iklimsel, topografik ve jeolojik farklılıklara; metreler arasında değişen yüksekliğe; birçok cinsin gen merkezi olması olması gibi özellikleriyle dinamik ve zengin bir floristik yapıya sahiptir (2). Bu nedenle Orchidaceae taksonları bakımından da zengindir. Coğrafik Durum Paşayaylası, Aydın il sınırı içerisinde yer almaktadır. Türkiye florasına göre fitocoğrafik yönden Akdeniz bölgesine girmekte ve Davis in kareleme sistemine göre C1 karesinde yer almaktadır (1). Paşayaylası, Aydın şehir merkezine yaklaşık 20 km uzaklıkta, merkezin kuzeydoğusunda, Aydın dağları üzerinde yer almaktadır. Paşayaylası fazla geniş olmayan bir alan olduğundan çalışma alanının sınırları güneyde Yılmazköy, kuzeyde Aydın-İzmir il sınırı, doğuda Paşayaylası orman gözetleme kulesi çevresi (Şekil 1) ve batıda Dağeymiri köyü olarak belirlenmiştir (Şekil 2). Alanın yüksekliği 55 m ile 1615 m arasındadır. Araştırma alanının sınırları coğrafi konum itibariyle batıda 37 54' 45.25" enlem, 27 50' 23.61" boylam; doğuda 37 57' 10.52" enlem, 27 53' 54.66" boylam; güneyde 37 50' 41.32" enlem, 27 53' 09.48" boylam ve kuzeyde 37 59' 24.52" enlem, 27 52' 31.39" boylamları arasındadır (3). 133

144 Şekil 1. Paşayaylası (doruk, 1615 m; otel, 1250 m; ) Şekil 2. Karlık tepesi (doruk, 1570 m, ) 134

145 İklimi Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü nün Aydın istasyonuna ait aylık ve yıllık sıcaklık değerlerine göre ortalama sıcaklığın Temmuz ayında en yüksek (29.2 C), Ocak ayında ise en düşük değerde (8.3 C) olduğu görülür. Yıllık ortalama sıcaklık 18.1 C dir. Aydın istasyonunda, Aralık ayı mm ve Ocak ayı 103 mm ile yağışın en fazla olduğu aylardır. Ağustos ise 2.5 mm ile yağışın en az olduğu aydır. Aydın istasyonuna en fazla yağış kış mevsiminde (311.1 mm), daha sonra sırası ile ilkbahar (167.1 mm), sonbahar (148.9 mm) ve yaz (19.7 mm) mevsiminde düşmektedir. Aydın da Nisan ayı ortalarından, Eylül ayının sonlarına kadar yaklaşık 5.5 ay kurak dönemdir. Eylül ayı sonlarından Nisan ayının ortalarına kadar yaklaşık 6.5 ay yağışlı dönemdir (3). Aydın istasyonunun yağış rejim tipi KİSY şeklinde sıralanmaktadır. Buna göre Aydın, doğu Akdeniz yağış rejiminin 1. tipine dahildir (4). Yöntem Çalışılan materyaller yazarların Aydın-Paşayaylası ndan topladığı örneklere dayanmaktadır (3). Bitkilere ait betim ve yayılış bilgileri Türkiye Florası (1) ve Türkiye Orkideleri ne göre yazılmıştır (5). Bitkilerin adlandırılmasında Türkiye Florası 8. cildinden yararlanılmıştır (6). Fotoğraflar Emre Çilden tarafından çekilmiştir. Bulgular 1. Anacamptis pyramidalis (L.) L.C.M. Richard, Orchid. Eur. Annot. 33 (1817). Sin: Orchis pyramidalis L., Sp. PI. 940 (1753); O. cylindrica C. Koch in Linnaea 19:12 (1846); O. pyramidalis L. var. asiatica C. Koch, op. cit. 13 (1846) nom.nud.; Aceras pyramidalis (L.) Reichb. fil. var. brachystachys Reichb. fil., Ic. FL Germ. 13/14:7 (1850). Ic: Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14: t. 9 (1850); Danesch, Orch. Eur., Südeur. 247 (1969). (Şekil 3-5). Yumru yuvarlaksı ve bölünmemiş. Gövde narin, 20-50(-80) cm., üst yapraklar braktelere benzer. Taban yaprakları en fazla 25 cm. Yapraklar dar mızraksıdan mızraksıya kadar değişik formlu. Salkım çok çiçekli. Brakteler dar mızraksı, sivri uçlu, ovaryumu biraz aşar. Çiçekler kırmızı veya koyu kırmızıdan açık gül rengi-pembeye değişen renkte; bazen beyaz renkli. Sepaller yumurtamsı-mızraksı 6-8 x 3 mm, sırtta olanlar petale bitişik, 4-6 mm, yandakiler yayık, ortadaki hafif öne doğru kıvrılmış. Petaller yumurtamsımızraksı ve başlık şeklinde birleşik. Labellum 6-9 mm. Spur ipliksi-ince, mm, yatay veya eğik durumda. Çiçeklenme Nisan-Haziran. Maki ve friganada, genelde taşlık eğimli arazide, çayırlık alanda, çimenli açık ağaçlık alanda, zeytinliklerde, kalker ve şistli topraklarda m. 135

146 C1 AYDIN: Paşayaylası-Zeytinköy arası arka izlek yol, batı yamaçlar, m., , E. Çilden 1140 & Golshan Zare. İsviçre, Belçika, İngiltere ve Fransa dan tanımlanmıştır. Anadolu da yaygın (genel olarak Ege ve Akdeniz bölgeleri) yayılışlı. Akdeniz, K ve İç Avrupa, Rusya, Kırım, Kafkasya, KB ve K İran. Yapılan kaynakça taramalarına göre inceleme alanıyla ilgili en yakın çalışmalar içinde Anacamptis pyramidalis (L.) Rich. türüne ait kayıtlara Çökelez Dağı nın (Denizli) Florası (7), Yılanlı Dağı (Muğla) Florası (8) ve Beşparmak (Batı Menteşe) Dağları (Aydın-Muğla) Flora ve Vejetasyonu (9) adlı floristik çalışmalarda da rastlanmıştır. Şekil 3. Anacamptis pyramidalis (L.) Rich

147 Şekil 4. Anacamptis pyramidalis (L.) Rich Şekil 5. Anacamptis pyramidalis (L.) Rich

148 2. Orchis anatolica Boiss., Diagn. ser. 1 (5): 56 (1844). Sin: O. rariflom C. Koch in Linnaea 19: 13 (1846). Ic: Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14: t. 37 (1850); Sunderm., Europ. Medit. Orchid, ed. 2: 146, f (1975). (Şekil 6-9). Küremsi-elipsoid yumrulu. Gövde ince, kısmen eğrilebilir, genellikle kırmızımsı renkli. Yapraklar mızraksı, ucu sivri, hafiften belirgine kadar lekeli ve alt tarafta rozet oluşturucu. Üst yapraklar, ayrılmış gövde yapraklarına geçiş yapar. Başak gevşek, 5-10 çiçekli, brakteler ovaryumun boyunu aşmaz. Çiçekler büyük, pembe-erguvani kırmızı arası, nadiren beyaz; labellumun ortasında mor noktalar var. Sepaller (5-)7-10 x mm, yayık, yumurtamsı-küt uçlu. Labellum uzun, aşağı yönelik ve üzerinde çok sayıda nokta bazen çizgi var; labellum yumurtamsı, yaklaşık mm, 3 loblu, yan loblar geriye doğru bel vermiş. Spurun orifis kısmı genişlemiş, spur uzun ve genellikle yukarıya yönelik; aşağıya yönelmiş olsa bile ucu yukarıya kıvrık. Çiçeklenme Mart-Mayıs. Maki, çalı, çam ormanı, 1650 m. C1 AYDIN: Dağeymiri köyü üstü, dağlık alan, Düzbağcaz mevkisi, m, , EÇ 1308; Dağeymiri köyü üstü dağlık alan, kayalık, 1260 m, , EÇ Lektotip Aydın-Muğla dan betimlenmiştir. Yunanistan, Ege, Kıbrıs, Latakya (Suriye), Lübnan, K. Irak, KB İran, D. Akdeniz elementi. Yapılan kaynakça taramalarına göre inceleme alanıyla ilgili en yakın çalışmalar içinde Orchis anatolica Boiss. türüne ait kayıtlara Çökelez Dağı nın (Denizli) Florası (7), Yılanlı Dağı (Muğla) Florası (8) ve Beşparmak Dağları ve Dilek Yarımadası Milli Parkı Bitki Örtüsü Üzerine Araştırmalar (10) adlı floristik çalışmalarda da rastlanmıştır. Etnobotanik Kullanımı Salep, yumrulu orkidelerden elde edilmesine karşın tüm yumrulu cinsler bu amaç için uygun değildir. Daha çok Orchis, Anacamptis, Ophyrs, Serapias, Himantoglossum, Barlia gibi ovoid yumrulu olanlarla, Dactylorhiza gibi parçalı yumruya sahip orkidelerin değişik türleri salep elde edilmesinde kullanılmaktadır (11, 12). Yumruları yumurta şeklinde olan ve salep eldesinde kullanılan bu orkidelerin yumrularının yaklaşık olarak % 50 si müsilaj, % 24 ü nişasta, % 1 i şeker ve %10 u proteinden oluşmaktadır. Bu değerler bitkinin gelişim durumu, mevsim ve yetişme yeri gibi değişkenlere bağlı olarak farklılık gösterebilmektedir (13-15). Aydın iline bağlı Dağeymiri köyü ve civarına yapılan araziler sırasında yöre halkından ve Aydın merkezde kurulan çeşitli semt pazarlarında salep 138

149 toplamış köylülerle yapılan görüşmelerden edinilen bilgiye göre salep (Orchis anatolica Boiss.) çiçeklenme dönemindeki yabani orkidelerin toplanmasıyla elde edilir. Bitkinin ana yumrusu, daha şişkin olan yeni yumruyu verir, yeni yumru kısmı toplanır, ana yumru bir sonraki yıla tekrar yumru elde etmek amacıyla bitki tekrar eski yerine dikilir. Toplanan yumrular su ile yıkanarak temizlenir, su ile kaynatılır ve kurumaya bırakılır. Açık havada kurutulan yumrular öğütülerek toz haline getirilir. Toz haline getirilen salep sütle karıştırılarak dondurma yapımında kullanılabileceği gibi, sütle kaynatılarak içecek salep olarak sıcakken tüketilir. Yumrulu orkideler ülkemizin birçok bölgesinde doğal olarak yetişmekte olup yumrularından gıda ve ilaç hammaddesi olarak kullanılan salep elde edilmektedir (16). Anadolu orkidesi birçok farklı çalışmaya da konu olan bir türdür. Çukurova dan toplanan Orchis anatolica Boiss. türünün çiçeklerinden saflaştırılan proteaz enziminin, güçlü proteaz aktivitesinden dolayı sütü çöktürebildiği ve peynir üretiminde güvenle kullanılabileceği belirtilmiştir (17). Khouri ve Daradka tarafından yapılan iki farklı çalışmada ise Ürdün deki Zubiya köyündeki ormanlardan toplanan O. anatolica Boiss. örnekleri çalışılmıştır. Erişkin albino sıçanlara O. anatolica Boiss. bitki köklerinden elde edilen etanol özütünün akut tedavisi sonucu kanlarındaki biyokimyasal değişimler incelenmiş ve insülin salgılamasını tetikleyen glukagon-like peptide-1 veya pankreatik β- hücrelerin salgılanması üzerinde rol oynayabileceği belirtilmiştir. Aynı çalışmada özütün, serum kan glukoz ve kolesterol seviyelerini, kardiyak veya karaciğer enzimlerinin değerlerinde bir değişiklik yapmadan ve herhangi bir organ üzerinde zehir etkisi göstermeden düşürdüğü belirtilmiştir (18). Aynı yazarların diğer bir çalışmasında yine kök etanol özütü elde edilmiş ve bu özütün alloksan kaynaklı diyabetik sıçanlar üzerindeki antidiyabetik etkisi araştırılmış, çalışma sonucunda O. anatolica Boiss. köklerinden elde edilen etanol özütünün kan glukoz seviyesi üzerinde hiperlipidemiyi iyileştirici olumlu etkisi olduğu ve karaciğer koruyucu bir etkisi olabileceği belirtilmiştir (19). 139

150 Şekil 6. Orchis anatolica Boiss. 24 Nisan

151 Şekil 7. Orchis anatolica Boiss. 24 Nisan 2010 Şekil 8. Orchis anatolica Boiss. 24 Nisan

152 Şekil 9. Orchis anatolica Boiss. 24 Nisan 2010 Sonuç ve Tartışma Bu araştırmada bitki coğrafyası bakımından Akdeniz bitki coğrafyası, coğrafi açıdan Ege Bölgesi nde bulunan Aydın-Paşayaylası ndan Anacamptis pyramidalis (L.) Rich. ve Orchis anatolica Boiss. adlı türler toplanmış ve morfolojik olarak tanıtılmıştır. Orchis anatolica Boiss. türünün yerel etnobotanik özelliklerinin yanında yurt içinde ve dışındaki farklı bilimsel çalışmalardan elde edilen bilgiler de paylaşılmıştır. Kaynaklar 1. DAVIS, P.H. (Ed.), Flora of Turkey and The East Aegean Islands, 1-9, Edinburgh University Press, Edinburgh, ERİK, S., TARIKAHYA, B., Türkiye Florası Üzerine, Kebikeç, 17, s , Ankara,

153 3. ÇİLDEN, E., Paşayaylası (Aydın) Florası ve Etnobotanik Özellikleri, Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 160 s, Beytepe-Ankara, AKMAN, Y., İklim ve Biyoiklim, Mühendislik serisi:103, Palme Yayın Dağıtım, 319 s, Ankara, KREUTZ, C.A.J., ÇOLAK, A.H. (Ed), Türkiye Orkideleri, Rota Yayınları, 848 s, RENZ J., TAUBENHEIM G., Orchidaceae Juss. in Davis, P.H. (Ed.), Flora of Turkey and the East Aegean Islands, vol. 8, Edinburgh University Press, s , Edinburgh, ÇİÇEK, M., Çökelez Dağının (Denizli) Florası, Pamukkale Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 69 s, Denizli, DOĞRU, A., Yılanlı Dağı (Muğla) Florası, Muğla Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 65 s, Muğla, ÖZEL, N., Beşparmak (Batı Menteşe) Dağları (Aydın-Muğla) flora ve vejetasyonu, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 83 s, İzmir, ÖZEL, N., Beşparmak Dağları ve Dilek Yarımadası Milli Parkı Bitki Örtüsü Üzerine Araştırmalar, T.C. Orman Bakanlığı Ege Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Yayın no: 1, Teknik Bülten No: 1, 72 s, İzmir, SEZİK, E., Orkidelerimiz, Sandoz Kültür Yayınları, no: 6, 166, ÖNAL, K., Ege bölgesinde doğal yayılış gösteren Orchidaceae familyasına ait bazı türlerin in vitro koşullarda üretimleri üzerinde araştırmalar, Tr. J. of Agriculture and forest, 23, Ek Sayı 5, s , SEZİK, E., ÖZER, B., Kastamonu Salebinin Menşei ve Kastamonu Civarinin Orkideleri (The Origin of Kastamonu Salep and the Orchids in the Area around Kastamonu). TÜBITAK Research Project, Temel Bilimler Araştırma Grubu Projesi, TBAG 424, Ankara, SEZİK, E., BAYKAL, T., Maraş Salebinin Menşei ve Maraş Civarının Orkideleri (The Origin of Maraş salep and the orchids in the area around Maraş). TÜBİTAK Research Project TBAG 664, Ankara, KASPAREK, M., GRIMM, U., European Trade in Turkish Salep with Special Reference to Germany, Economic Botany, 53, 4, s , BAYTOP, T., SEZİK E., Türk salep çesitleri üzerine arastırmalar, İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fak. Mec., 4, s 61 68, PARLAK, B., GÜNGÖR, A.A., DEMİR Y., DEMİR, N., Anadolu Orkidesi (Orchis anatolica) Çiçeklerinden Proteaz Enziminin Saflastırılması ve Peynir Üretimindeki Kullanılabilirliginin Araştırılması, Türkiye 10. Gıda Kongresi, Erzurum, Mayıs KHOURI, N.A., DARADKA, H., Blood Biochemical Changes Associated With Acute Treatment of Orchis anatolica Plant Roots Ethanol Extract in Adult Albino Rats, International Journal of Applied Biology and Pharmaceutical Technology, s 73-81, KHOURI, N.A., DARADKA, H., Antidiabetic effect of Orchis anatolica root extracts on alloxan-induced diabetic rats, Comparative Clinical Pathology,

154 144

155 EGE BÖLGESİNDE SALEP OLARAK TOPLANAN BELLİ BAŞLI ORKİDELER Mehmet TUTAR, Ali Osman SARI, Fatih ÇİÇEK, Özge YILDIZ Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Menemen / İzmir Özet Ege bölgesinin özellikle orta ve güney kesimlerde salep toplama oldukça yaygındır. Buralarda yapılan arazi taramaları, incelemeler, salep toplayıcıları ve tüccarlarla yapılan görüşmelerden edinilen bilgiler ışığında 30 dan fazla orkide türünün toplandığı, ancak bunların 10 tanesinin diğerlerinden daha yoğun toplandığı tespit edilmiştir. Bölge genelinde en yaygın olan ve toplanan orkide türü Orchis sancta L. dir. Ege Bölgesinde bu türün özellikle toprak işlemesi yapılmayan zeytinlikler ve terk edilmiş tarım alanlarında hızla çoğalması tercihten ziyade çok bulunabilen ve toplanan tür olmasına neden olmuştur. Serapias vomeraceae (Burm. fil.) Brıq., Dactylorhiza romana (Seb.) Soo, Orchis provincialis Albıs Ex Dc., Orchis italica Poiret, Anacamptis pyramidalis (L) L. C. M. Rıchard, Orchis coriophora L., Orchis mascula L., Orchis morio L. ve Barlia robertiana (Loısel.) Greuter diğer çok toplanan türler arasındadır. Orchis anatolica Boiss., Neotinea maculata (Desf.) Stearn ve birçok Ophrys türü bölgede yaygın olmalarına rağmen küçük cüsseli ve küçük yumrulu olduklarından dolayı tercih edilmemektedir. Anahtar Sözcükler: Salep, Orkide, Ege Bölgesi Main Orchids Collected For Salep From Aegean Region Abstract: Salep collecting is very common especially in central and southern parts of the Aegean Region. Land around scans, reviews, interviews were conducted with orchid collectors and traders. Obtained informations show that, more than 30 species of orchids is collected. Ten of them have been found to collect more intense than others. Across the region Orchis sancta L. is the most collected species. This species is increasing in abandoned agricultural areas and olive plantation without soil cultivation. Result of this situation, this species sollected very much rather than other species. Serapias vomeraceae (Burm. fil.) Brıq., Dactylorhiza romana (Seb.) Soo, Orchis provincialis Albıs Ex Dc., Orchis italica Poiret, Anacamptis pyramidalis (L) L. C. M. Rıchard, Orchis coriophora L., Orchis mascula L., Orchis morio L. and Barlia robertiana (Loısel.) Greuter are other much collectes species. 145

156 Orchis anatolica Boiss., Neotinea maculata (Desf.) Stearn and a lot of Ophrys species are not collected because of their smoll bulks and tubers in spite of they are very common. Key words: Salep, Orchid, Aegean Region Giriş Orchidaceae familyası içinde yer alan orkidelerde yaklaşık olarak 500 cins ve tür bulunmaktadır (Tekinşen, 2006). Türkiye'de 80 li yıllarda 24 cinse ait 90 kadar orkide türü bulunduğu rapor edilmiştir (Sezik, 1984). Bundan sonra çok sayıda tür tespit edilmiş olup, bugün Türkiye de 150 kadar orkide taksonunun bulunduğu bilinmektedir. Bunların en az %13 ü endemik olarak kabul edilir (Kreutz, 2002). Ancak salep yapımında kullanılanlar sınırlı sayıdadır. Özhatay ve ark. (1997), salep yapımında 10 cinse ait 38 orkide türünün kullanıldığını tespit etmişlerdir. Daha çok Orchis, Anacamptis, Ophrys, Serapias, Himantoglossum, Barlia ve Dactylorhiza cinslerine ait orkideler salep elde edilmesinde kullanılmaktadır (Sezik, 1984). Bu cinsler içinde en çok kullanılan türlerin ise Orchis coriphora L., Orchis sancta L., Anacamptis pyramidalis L., Serapias bergonii E.G.Camus, Serapias orientalis (Greuter) H.Baumann & Künkele olduğu belirtilmektedir (Kreutz, 2002). Salep, bu sayılan orkide bitkilerinin yumrularının kurutulup öğütülmesi ile elde edilen genellikle dondurma yapımında kullanılan veya sıcak içecek olarak değerlendirilen bir üründür (Sezik 1984). Salep elde etmede kullanılan türlerin toprak altında genellikle iki adet yumrusu bulunmakta ve bunlardan bir tanesi yeni oluşup şişerken, bir önceki yıl oluşan yumru buruşup, küçülmektedir (Sezik, 1984). Salep yapımında bu yeni oluşan yumru kullanılmaktadır (Oğuz ve ark., 2005; Sezik, 1984; Tekinşen 2006). Yumrular çiçeklenme döneminde toplanmakta, dakika kadar kaynatıldıktan sonra kurutularak drog salep elde edilmektedir (Baytop, 1999; Sezik, 1984). Salebin barındırdığı en önemli madde glukomannan yapısındaki müsilajdır (Sezik ve Özer, 1983). Türkiyenin değişik bölgelerinden toplanan salep örneklerinde % 11,62-44,04 arasında müsilaj tespit edilmiştir (Sezik,1984;Sezik ve Baykal, 1998). İran da yapılan bir çalışmada ise iki farklı örnekte %22,13 ve % oranında glukomannan bulunmuştur (Farhoosh ve Riazi, 2006). İyi kaliteli bir salep %40 kadar müsilaj içermektedir (Korkut, 1986). Bazı türlerde ise hiç glukomannan bulunmaz (Sezik ve Özer, 1983). Salep içinde bulunan glukomannan miktarı ekstraksiyon yoluyla tayin edilebilmektedir (Sezik ve Özer, 1983). Salebin Türkiye ve İran da, az miktarda da bazı Avrupa ülkelerinde (Fransa, Yunanistan) elde edildiği, İran daki sökümlerin hızlı bir şekilde arttığı 146

157 bilinmektedir (Baytop, 1999; Kreutz, 2002). Türkiyede yetişen orkide türlerini korumak amacıyla dışsatımı 1974 yılında yasaklanmıştır (Baytop, 1999). Dışsatımı yasak olmasına rağmen farklı formlarda yurt dışına ihracı devam etmektedir. Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre 1992 yılındaki ihracat kg. olarak gerçekleşmiştir (Kasparek ve Grimm, 1999). Üretim yıllara göre değişmekle birlikte tahmini 40 ton kadar olup, bunun yarısı yurt içinde kullanılmakta, yarısı ise yurtdışına gönderilmektedir (Sezik ve ark., 2007). İhracatın yapıldığı ülkelerin başında Almanya, Hollanda ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gelmektedir (Kasparek ve Grimm, 1999). Sözkonusu üretimin karşılanabilmesi için her yıl doğadan milyonlarca yumru sökülmekte olup bunu Sezik ve ark. (2007) 80 milyon, Kreutz (2002) ise 180 milyon olarak tahmin etmektedir. Ekim ve ark. (2000) göre Türkiyede Orchidaceae familyasından Ophrys isaura Renz et Taub., Ophrys lycia Renz & Taub. ve Serapias parviflora Parl. türleri oldukça yüksek risk altında olup yakın bir gelecekte yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan türler kategorisinde (EN) yer almaktadır. Bu familyadan 14 takson, az tehdit altında (LR), 10 takson ise zarar görebilir (VU) türler grubunda yer almıştır. Habitatlarının kaybolmasından dolayı Avrupa Ülkelerinde de orkide populasyonlarının giderek azaldığı bilinmektedir (Tamer ve ark., 2005). Salep türleri üzerinde bulunan tehdit bu türlerin korunması için gerekli tedbirlerin acilen alınmasını gerekmekte, alınacak tedbirlerin başında da üretim tekniklerinin geliştirilerek bu türlerin kültürünün yapılması gelmektedir. (Özhatay ve ark., 1997; Sezik, 1984 ve 2007). Kültüre alma çalışmaları daha çok doku kültürlerinde devam etmekte olup, laboratuar şartlarında henüz pratiğe aktarılacak başarılı sonuçlar elde edilmemiştir (Sezik, 2007). Ege ve Akdeniz bölgesi salep orkidelerinde embriyo ve meristem kültürüyle yapılan çalışmalarda bazı türlerde In-vitro şartlarda bitkicik elde edilmiş, ancak bunların dış ortama adaptasyonlarında çok başarılı olunamamıştır (Çağlayan ve ark., 1998; Gönülşen ve ark., 1996; Önal, 1999). Ayrıca doku kültürü kullanılarak yapılan çalışmalarda üretimlerin ekonomik değerlendirmesi de yapılmamıştır (Sezik, 2007). Yapılan deneyler salep için sökülen orkidelerin yumruları alındıktan sonra tekrar yerlerine dikilmeleri durumunda bitkinin hayatta kalabileceğini göstermiştir (Baytop, 1999; Kreutz, 2002, Tutar ve ark., 2011). Doğada kendiliğinden vejetatif çoğalma da meydana gelmekte, bu şekilde birbirlerine tıpa tıp benzeyen bitki kümeleri oluşmaktadır (Sezik, 1984). Diğer yandan bazı bitkilerin birden çok yeni yumru oluşturabildikleri ve bu yolla arazi şartlarında kolay ve ekonomik olarak üretilebilecekleri belirtilmektedir (Tutar ve ark., 2011). 147

158 Materyal ve Yöntem Çalışma Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından yürütülen Ege Bölgesi Salep Orkidelerinde Üretim Olanaklarının Araştırılması projesi kapsamında gerçekleştirilen bilgi toplama ve arazi çalışmaları esnasında yürütülmüştür. İlk olarak saleple ilgili bilgi toplamak amacıyla Burdur un Bucak ilçesine gidilerek salep konusunda bilgiler derlenmiştir. Edinilen bilgiler ışığında Ege Bölgesi genelinde surveyler planlanmış ve 2 yıl içerisinde tamamlanmıştır. Arazi çalışmaları esnasında öncelikle gidilen yörede salep toplanıp toplanmadığı belirlenmiş, eğer toplama yapılıyorsa toplayan vatandaşlar ve bu işle uğraşan tüccarlar tespit edilmiştir. Bu şahıslarla yapılan görüşmelerle hangi mevkilerden hangi türlerin ne zaman ne oranda toplandığı belirlenmiş ve kaydedilmiştir. Türlerin teşhisi öncelikle bilgisayarda kayıtlı resimler kullanılarak görüşülen vatandaşlara yaptırılmış, daha sonra arazide yapılan incelemeler esnasında bulunan türler belirlendikten sonra veriler tekrar güncellenmiştir. Toplama yapılmış sahalarda toplanan ve yerinde bırakılan türler tespit edilerek toplayıcıların tercih ettikleri türler belirlenmiştir. Daha sonra da sökülmeyen türlerin neden sökülmedikleri toplayıcılara sorularak bilgi alınmıştır. Diğer taraftan proje kapsamında belli noktalardan satın alınarak yetiştirilmeye çalışılan yumrulardaki tür oranları da çalışmanın şekillenmesine ışık tutmuştur. Bu amaçla vatandaşların saleplik olarak topladıkları yumrular satın alındıktan sonra yaz boyunca depolanmış, sonbahar döneminde hazırlanan yerlerine dikilmiştir. Çıkan bitkiler ilkbahar aylarında çiçeklendiklerinde türleri teşhis edilmiştir. Ancak bu alımlar yetiştirilmeye uygunluk bakımından belli türlerin yoğun olarak toplandığı yerler olduğundan bölge genelini ifade etmemektedir. Salep toplanmayan yörelerde çok zaman kaybedilmemiş, çalışmanın çoğunluğu salebin yoğun olarak toplandığı Güney Ege Bölgesinde yoğunlaştırılmıştır. Bulgular ve Tartışma Çalışma sonucunda bazı türlerin bölgede yaygın olarak bulunduğu, bazılarının ise oldukça dar alanlarda yayılış gösterdikleri tespit edilmiştir. Benzer şekilde bazı türler bulundukları alanlarda güçlü popülâsyonlar halinde bulunurken bazı türlere yaygın dahi olsalar 3-5 bitkilik bireyler halinde rastlanmaktadır. Bitkilerin doğada bol olarak bulunabilmesi toplanma oranını etkileyen en önemli faktördür. Bölge genelinde en bol bulunan yumrulu orkide türü Orchis sancta L. olarak belirlenmiştir. Bu tür bölgenin kıyı kesimlerinde ve içerilere doğru uzanan alçak irtifalı alanlarında, özellikle terk edilmiş tarım arazilerinde, toprak işlemesi yapılmayan zeytinliklerde, meralarda ve frigana toplulukları içinde yaygın olarak bulunur. Terk edilen tarım arazilerinde ilk 148

159 görülmeye başlayan orkide türüdür. Sürekli işlenerek tarım yapılan bir arazi eğer etrafında farklı orkide türlerinin yaşadığı habitatlar varsa 4-5 yıl işlenmemesi halinde bu tür görülmeye başlar. Bunu eğer şartlar uygunsa Anacamptis pyramidalis L. ve Ophrys türleri veya Serapias vomeracea Burm. Fil. Briq., Orchis morio L. ve Orchis coriophora L. türleri takip eder. Orchis italica Poiret. ve Orchis anatolica Boiss. gibi bazı orkide türlerinin ise bu gibi alanlara yerleşmesi 20 yıldan fazla sürebilir. Neotinea maculata (Desf.) Stearn. ve Orchis provincialis Balbıs ExDc. gibi türler gölgede yetiştiklerinden öncelikle üst örtünün gelişmesi gerekir, dolayısıyla süreç daha da uzundur. Türlerin önemli bir kısmı gölge ve yarı gölge ortamları tercih ederler. Dolayısıyla bu türler orman, maki ve frigana topluluklarında doğal yayılış gösterirler. Bu gibi yerler toprak yapısının genellikle taşlı olması, bitki örtüsü içinde salepleri bulma güçlüğü, gezinme ve ulaşımın zorluğu nedeniyle salep sökmeye çok elverişli yerler olmadığından buralardan çok fazla söküm yapılmaz. Ancak özellikle Manisa ve İzmir de Dactylorhiza romana (Seb) Soo. ve Orchis provincialis Balbıs ExDc. türlerinin yoğun olarak toplandığı lokal bazı alanlarda vardır. Toplanan türlerin büyük çoğunluğunu direk güneş altında yetişebilen türler teşkil eder. Bunların en başında da Orchis sancta L., Serapias vomeracea Burm.Fil. Briq., Orchis coriophora L., Orchis morio L. ve Anacamptis pyramidalis L. türleri yer alır. O. morio nun hem gölge hem de güneş ortamlarda gelişebilmesi dikkat çekicidir. A. pyramidalis yaygın olarak bulunmasına rağmen çok güçlü popülasyonlarla temsil edilmez. Diğer yandan yumrusu birçok türe göre daha derinde olduğundan toplayıcılar tarafından çok fazla aranmaz. Bunun yanında salep yumruları yaban domuzları için besin kaynağı olduklarından ormanlık alanlarda domuz orkide popülâsyonlarını baskılayan önemli bir unsurdur. Son dönemlerde kırsal kesimde yaşanan nüfus boşalması nedeniyle artan domuz popülasyonu birçok orkide türünün azalmasında etkilidir. Toplanmaya etki eden bir diğer ise foktör ise topraktır. Toprak yapısı türlerin yayılışını önemli ölçüde etkiler. Birçok tür kireçli toprakları tercih ederken bazı türler ağır nemli toprakları severler. Gevşek yapılı kumsal topraklarda yetişen türler sökülme kolaylığından dolayı tercih edilirler. Kayalık alanlar, çok çabuk kuruyup sertleşen veya çapaya yapışan killi topraklar söküm için uygun olmadığından böyle yerlerdeki türler pek fazla toplanmaz. Bazı türler de habitat olarak bataklık alanları seçmiştir. Ege bölgesinde bataklık alanlarda Orchis laxiflora Lam. topluluklarına sıkça rastlanır. Orchis coriophora L., Serapias vomeracea Burm.Fil. Briq., Ophrys bombylifera Willd. Türleride bu alanlarda veya yakın çevrelerinde görülebilir. Fakat buralarda söküm oldukça zor olduğundan genellikle toplama yapılmaz. 149

160 Toplayıcıların tercihini etkileyen en önemli faktörlerden biri de türlerin yumru iriliğidir. İri yumrulu türler her zaman tercih edilmektedir. Küçük yumrulu türler ise genellikle sökülmez Ophrys türlerinin çoğu, Neotinea maculata (Desf.) Stearn., Orchis anatolica Boiss., bunlar arasındadır. Oldukça iri yumrulu olan Barlia robertiana (Loisel.) Greuter. ise sayıca az bulunduğundan dolayı çok fazla toplanmaz. Comperia comperiana (Steven) Ascherson ve Hymantoglossum affine Boiss. Schlechter türleri az bulunmasının yanı sıra daha çok yayılışları salep toplamanın yaygın olmadığı Orta ve Kuzey Ege de bulunduğundan çok az toplanan türler arasındadır. Türlerin toplamaya olan mukavemetleri arasında da belirgin farklar vardır. Bazı türler hızla çoğalmazlar, çok güçlü bir popülasyon dahi olsa üst üste birkaç yıl yoğun olarak toplandığında çok zayıflar, neredeyse ortadan kaybolur. Orchis mascula L., Comperia comperiana (Steven) Ascherson ve Orchis provincialis Balbıs ExDc. bu türlere örnek olarak verilebilir. Eskiden çok daha fazla miktarlarda toplanan O. mascula nın artık çok az toplanıyor olmasının en önemli sebeplerinden birisi olarak toplama bölgelerindeki popülasyonlarının zayıflaması gösterilebilir. Bu türün az toplanmasının bir diğer sebebi ise dağlık alanlarda bulunması, dağ köylerindeki nüfusun azalması ve yaşlanması sebebiyle artık buralarda fazla salep toplanmayışı olarak gösterilebilir. Türün toplanmasını etkileyen unsurlardan biride salep kalitesidir. Genel olarak sulak ve çayırlık alanlarda yetişen türler kalitesiz olarak bilindiğinden çok fazla tercih edilmez, alıcılar tarafından daha düşük fiyat verilir. Bunun en iyi örneği Orchis coriophora L. dir. Ophrys türleri de düşük salep kaliteleri ile bilinir. Ancak özellikle Ophrys mammosa Desf. ve bu gruptaki bazı Ophrys türleri nispeten iri cüsseli olduklarından diğer orkide türleriyle birlikte toplanmaktadır. Ophrys umbilicata Desf. türü de yoğun olduğu bazı alanlarından toplanmaktadır. Bölgede toplanan en kaliteli salep türü Dactylorhiza romana (Seb) Soo. dur. Salep tüccarları tarafından çatal salep olarak bilinir ve en yüksek fiyatla alıcı bulur. Kalitesiyle bilinen bir diğer tür ise Orchis italica Poiret. olup kalp şeklinde, bir taraftan basık ve nispeten iri yumruları ile ayırt edilebilir. Bölgede çok toplanan orkidelerden biri olan Serapias vomeracea (Burm. fil.) Briq. katırtırnağı olarak bilinen kaliteli bir türdür. En fazla toplanan Orchis sancta L. ise içerdiği glukomannan miktarının düşük olmasından dolayı kıvam verici özelliği zayıf olmakla birlikte aromatik özellikleri nedeniyle aranan bir salep çeşididir. Bölgede farklı salep türleri yanında farklı toplayıcı tiplerinden de bahsedilebilir. Salebin yoğun olarak toplandığı güney kesimlerde bu iş daha çok yerel halk tarafından yapılmaktadır. Genellikle vatandaşlar topladıkları salep yumrularını yıkayıp temizleyerek ilçelerde kurulan mahalli pazarlara getirmekte 150

161 buralarda tezgâhlarını kuran salep alıcılarına satmaktadırlar. Bu alıcılar da kendileri haşlayıp kurutarak dondurmacılara veya diğer tüccarlara satmaktadır. Diğer bir toplayıcı grubu ise seyyar çalışmaktadır. Aslen büyükşehirlerde veya doğu illerinde ikamet eden bu grup mümkün olduğu kadar kalabalık bir ekiple araçlarıyla hergün başka bir sahaya gidip bulabildikleri salepleri toplar ve genellikle kendileri haşlayıp kurutur. Salep toplama mevsiminde bölge içinde farklı il ve ilçelerde dolaşıp salep toplayan şahıslarda bulunmaktadır. Sonuç Ege bölgesinde En fazla toplan orkide türü Orchis sancta L. dir. Bu tür doğada da çok yaygın olarak bulunur ve ne kadar talan edilse de popülasyonlar kendini çok çabuk tamir edebilir. Genel olarak sahile yakın olan yerlerde yayılış gösterse de denizin etkisini taşıyan vadilerde iç kesimlere kadar yayılmaktadır. Son yıllarda bölgede işlenmeyen tarım arazilerinin artması, terk edilen zeytinlikler ve hayvan sayısındaki düşüşten dolayı otlatma baskısı azalan meralar bu türün birçok orkide türünün aksine daha da çoğalmasına sebep olmuştur. Bu türün geç çiçeklenmesi toplanma döneminde genellikle çiçeksiz olarak rastlamasına sebep olduğundan bitkilerin önemli bir kısmı toplayıcılar tarafından bulunamamaktadır. Çok toplanan bir diğer tür olan Serapias vomeracea Burm.Fil. Briq. Güney Ege de oldukça yaygındır. Kuzey kesimlerde de yer yer yoğun topluluklar bulunmasına rağmen genellikle toplanmaz. Bu tür Orchis sancta L. den farklı olarak ormanlık ve makilik alanlarda da bulunabilir. Cüsse ve yumru iriliği bakımından bu türün sadece iyi gelişen bireyleri toplandığından geri kalan bitkiler türün idamesini sağlar. Aynı zamanda türün adaptasyon yelpazesinin bir hayli geniş olmasından dolayı halen çok ve yaygın olarak bulunan türlerden biridir. Bu iki tür kadar olmasa da Orchis coriophora L. de hatırı sayılır miktarlarda toplanır. Özellikle kış aylarında taban suyu yükselen alanlarda bolca bulunabilir. Kalite özellikleri bakımından tercih edilmese de toplanarak diğer türlere karıştırılıp kullanılmaktadır. Bu türün çok farklı rakımlarda yayılması da oldukça dikkat çekicidir. Anacamptis pyramidalis L. kireçli alanlarda sıkça rastlanan bir tür olup, toprağın söküme uygun olduğu yerlerde toplanır. Farklı yükseltilerde bulunabilen bu tür sahil kesimlerinde daha yaygındır. Çeşme, Milas, Yatağan ve Fethiye civarlarında daha yoğun toplanmaktadır. Orchis italica Poiret. sahile yakın kireçli alanlarda yayılan bir diğer türdür. Bütün sahil kesiminde azar azar toplanmakla birlikte Didim ve Kuşadası yakınlarında yoğun olarak toplandığı yerler bulunmaktadır. 151

162 Dactylorhiza romana (Seb) Soo. bölgede çok yaygın değildir. Manisa nın merkez ve Turgutlu ilçeleri ile Ödemiş in dağlık ve ormanlık alanlarından toplanır. Aydın ın ilçeleri ve Urla da da rastlanırsa da kayda değer bir toplama yoktur. Orchis provincialis Balbıs Ex. Dc. sadece Manisa çevresinde yoğun olarak toplanır. Salep kalitesi bakımından aranan bu iki tür Manisa salebinin de karakteristiğini oluşturmaktadır. Orchis morio L. İzmir ve Aydın ın bazı yerlerinde toplansa da kayda değer bir yoğunluk kazanmaz. Orchis anatolica Boiss. bölgede özellikle kireçtaşı ana kayanın bulunduğu yerlerde yaygın olarak bulunmasına rağmen küçük cüssesinden dolayı genellikle toplanmaz. Orchis mascula L. dağ salebi olarak bilinir. Muğla nın yüksek kesimlerinde toplanır. Eskiden çok toplandığı bilinen bu türün (Sezik, 1984) günümüzde toplanması oldukça azalmıştır. Barlia robertiana (Loisel.) Greuter iri cüssesinden dolayı aranan bir salep türü olmasına rağmen ender bulunduğundan dolayı Ege Bölgesi saleplerindeki oranı bir hayli düşüktür. Bölgede yirmiden fazla Ophrys türü de yayılış göstermektedir. Ancak bunların bir kısmına çok ender rastlanır, sık rastlanan önemli bir bölümü de küçük cüsse ve yumrularından dolayı tercih edilmez. Dolayısıyla bu türler genellikle salep olarak toplanmazlar. Sadece Ophrys mammosa Desf. ve Ophrys umbilicata Desf. nın zaman zaman toplandığına şahit olunmuştur. Neotinea maculata (Desf.) Stearn. ve Orchis papillionacea L. küçük cüsselerinden dolayı genellikle toplanmazlar. Aceras antropophorum L., Comperia comperiana (Steven) Ascherson, Hymantoglossum affine Boiss. Schlechter, Orchis simia Lam. Serapias cordigera L., Platanthera bifolia (L.) L. C. M. Richard., Platanthera chlorantha (Custer) Reicb., Orchis lactea Poiret., Orchis purpurea Hudson, Orchis collina Banks Er Sol., Orchis laxiflora Lam., Serapias orientalis (Greuter) H. Baumann Et Künkele ise bölgede rastlanan ancak salep olarak çok nadir toplanan yada hiç toplanmayan türlerdir. Kaynaklar Baytop, T Türkiye de Bitkiler İle Tedavi. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Yayın No: 3255/40 İstanbul. s: Çağlayan, K., A. Özsavcı ve A. Eskalen Doğu Akdeniz Bölgesinde yaygın olarak yetişen bazı salep orkidelerinin embriyo kültürü kullanılarak In-vitro koşullarda çoğaltılmaları. Turkish Journal of Agriculture and Forestry. 22 : Ekim, T., M. Koyuncu, M. Vural, H. Duman, Z. Aytaç ve N. Adıgüzel Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı (Eğrelti ve Tohumlu Bitkiler), Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Yayınları, Yayın No:18, Ankara. s: 24, 123,124,

163 Farhoosh, R. and A. Riazi A Compositional On Two Current Types of Salep in İran and Their Rheological Proporties As a Function of Consentration and Temperature. Food Science and Thecnology Department Faculty of Agriculture, Ferdowsi University of Mashhad, , Mashhad, İran: 662. Gönülşen, N., K. Önal, N. Ercan, K. Yıldızgördü, E. Şekeroğlu, M. Biçici ve A. Eskalen Ege ve Doğu Akdeniz Bölgelerinde Doğal Yayılış Gösteren Orchidaceae Familyasına Ait Bazı Türlerin In-vitro ve İn-vivo Koşullarda Üretimleri Üzerinde Araştırmalar. Proje Sonuç Raporu. Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Menemen, İzmir. Kasparek, M. and U. Grimm European trade in Türkish salep with special reference to Germany. Economic Botany, 53(4) : Korkut, A Orkide ve salep. Hasat Dergisi, Nisan Sayısı: 6. Kreutz, K.A.J Türkiye nin orkideleri, salep, dondurma ve katliam. Yeşil Atlas Sayı:5 : Oğuz, B., A. O. Sarı ve A. Bilgiç Ege Bölgesinde Yayılış Gösteren Bazı Salep orkidelerinin Üretim Olanaklarının Araştırılması. Proje Sonuç Raporu. Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Menemen, İzmir. Önal, K Ege Bölgesinde Doğal Yayılış Gösteren Orchidaceae Familyasına Ait Bazı Türlerin In-Vitro Koşullarda Üretimleri Üzerinde Araştırmalar. Turkish Journal of Agriculture and Forestry, 23: Özhatay, N.,M. Koyuncu, S. Atay ve A. Byfield Türkiye nin Doğal Tıbbi Bitkilerinin Ticareti Hakkında Bir Çalışma. Doğal Hayatı Koruma Derneği Yayınları, İstanbul. ISBN s: Sezik, E Orkidelerimiz. Sandoz Kültür Yayınları, No:6, İstanbul. Sezik, E. ve B. Özer Kastamonu Salebinin Menşei ve Kastamonu Civarının Orkideleri. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Temel Birimler Araştırma Grubu, Proje No: TBAG-424. Sezik, E. ve T. Baykal Maraş Salebinin Menşei ve Maraş Civarının Orkideleri. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Temel Birimler Araştırma Grubu, Proje No: TBAG-664. Sezik, E., S. İşler, N. Güler, Ç. Orhan, M. Aybeke, İ.G. Deniz ve O. Üstün Salep ve Orkidelerin Tahribi. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Temel Birimler Araştırma Grubu, Proje No: TBAG-995. Tamer, C. E., B. Karaman and O. U. Copur A traditional Turkish bevarage: Salep. Reviews İnternational. 22(1): 47. Tekinşen, K. K Salep. Bilim ve Teknik Dergisi, Haziran: Tutar, M., A. O. Sarı, F. Çiçek Ege Bölgesi Salep Orkidelerinin Tarla Şartlarında Yetiştirilme Olanakları. 1. Salep Orkidesi çalıştayı Bildiri Kitabı. s: Kahramanmaraş. 153

164 Şekil 1. Orchis sancta L. Şekil 2. Serapias vomeracea Burm. (Fil.) Briq. Şekil 3. Orchis coriophora L. Şekil 4. Anacamptis pyramidalis L. 154

165 Şekil 5. Dactylorhiza romana (Seb.) Soo. Şekil 6. Orchis provincialis Balbis. Ex. DC. Şekil 7. Orchis italica Poiret. Şekil 8. Orchis morio L. 155

166 Şekil 9. Orchis anatolica Boiss. Şekil 10. Ophrys umbilicata Desf. Şekil 11. Orchis mascula (Desf.) Stearn. Şekil 12. Barlia robertiana (Loisel.) Greuter 156

167 ÇANAKKALE - BİGA'DA SERAPIAS BERGONII E.G. CAMUS TÜRÜNÜN TOPLUM YAPISI VE BİREYLERİNİN MORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİLER Ece SEVGİ 1, Ernaz ALTUNDAG 2, Ömer KARA 3, Orhan SEVGİ 4, H. Barış TECİMEN 4, İlyas BOLAT 5 1 Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Botanik Anabilim Dalı 2 Düzce Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü 3 Karadeniz Teknik Üniversitesi, Orman Fakültesi, Havza Amenajmanı Anabilim Dalı 4 İstanbul Üniversitesi, Orman Fakültesi, Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı 5 Bartın Üniversitesi, Orman Fakültesi, Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Özet Çalışma 2008 yılında Çanakkale ilinin Biga ilçesinde yayılış gösteren Serapias bergonii E.G. Camus toplumu üzerinde yapılmıştır. Söz konusu toplumda 170 bireye ait eski ve yeni tuberlerin eni ve boyu, hacmi, bitkinin toprak altı ve toprak üstü boyu, bitki boyu, spika (başak çiçek durumu) boyu ölçülmüş, çiçek sayısı belirlenmiştir. Değişkenlerin ortalama değerlerine göre; eski tuberin eni 5,94 mm ve boyu 11,03 mm, yeni tuberin eni 11,28 ve boyu 16,41 mm, toprak altı kısmının boyu 20,67 mm, toprak üstü kısmının boyu 226,88 mm, bitkinin boyu 247,55 mm, spika boyu 92,20 mm ve çiçek sayısı ortalama 5 olarak belirlenmiştir. Elde edilen verilere göre toprak üstü boyu, spika boyu ve bitki boyu değişkenlerinin normal dağılım gösterdiği saptanmıştır. Yapılan Sperman's korelasyon analizine göre 0,01 anlam düzeyinde yeni tuberin hacmi ile eski tuberin eni ve boyu arasında katsayılar sırasıyla 0,581 ve 0,615 olarak belirlenmiştir. Spika boyu ile yeni tuberin hacmi arasında da 0,725 korelasyon katsayısı bulunmuştur. Bu da bize bitkinin morfolojik özelliklerinin yeni tuberin morfolojisini doğrudan etkilediğini göstermektedir. Ayrıca bu çalışma sonucunda türün ekolojisi ile ilgili değerlendirmelerde toplum değişkenlerinin dağılımlarına dikkat edilmesi gerekliliği ortaya konulmuştur. Anahtar Kelimeler: Serapias bergonii, Morfoloji, Tür Ekolojisi Relations Between Morphological Characteristics and Community Structure of Serapias bergonii E.G. Camus species in Çanakkale - Biga Abstract This study was conducted on Serapias bergonii E.G. Camus population at Biga town of Çanakkale province in The parameters measured are; width, length, and volumes of old and new tuber, length of underground part of the plant, length of aboveground part of the plant, total length of the plant, 157

168 length of spike and number of flowers. The average values of the measured parameters are width and length of old tubers are 5.94 and mm, width and length of new tubers are and mm, length of underground part of the plant is mm, length of aboveground part of the plant is mm, total length of the plant is mm, length of spike is mm and number of flowers is avarage 5. Length of aboveground part of the plant, length of spike and total length of plant variants showed normal distribution. The Sperman s correlation coefficients between volume of new tuber and width and length of old tuber were and respectively (p<0.01). The correlation coefficient between length of spike and volume of new tuber is The achieved results revealed that the new tubers of Serapias bergonii is under effect of both old tuber and the properties of current year. One of the other result came out from this study is the distribution of population parameters should also be taken in consider along the evaluations of autecology of species. Keywords: Serapias bergonii, Morphology, Species Ecology. 1. Giriş Orchidinae subtribusu içinde yer alan Serapias L. cinsi 27 tür (30 takson) ile 2 gruba ayrılmıştır. Birinci grup S. lingua L. 6 tür, ikinci grup S. vomeracea (Burm.) Briq. 18 tür (21 takson) ve S. parviflora Parl. 3 tür ile temsil edilmektedir. Serapias cinsi batıda Azor ve Kanarya adaları, doğuda Kafkaslar ve kuzeyde Fransa ya kadar uzanmakla birlikte özellikle Akdeniz bölgesinde yayılış göstermektedir (Delforge, 2006). Daha sonra yapılan çalışmalar sonucunda günümüzde cinsin hibritler hariç kabul edilen 22 taksonu bulunduğu belirtilmektedir (Kew Gardens, 2012). Cinsin çeşitlilik merkezi olarak Güney İtalya ve Yunan adaları bildirilmektedir (Baumann ve Künkele, 1989 atfen Bellusci ve ark., 2008). Venhuis ve ark. (2007) morfolojik özelliklerin diskriminant (ayırım) analizi sonucunda epikil (ön dudak) genişliğine göre küçük çiçekli olanları (3-8(9) mm) S. parviflora, büyük çiçekli olanları ((7)8-28 mm) S. vomeracea grupları altında toplamışlardır. Yapılan karyolojik çalışmalar sonucunda S. parviflora ve S. vomeracea gruplarının kromozom sayısı 2n=2x=36 iken, S. lingua grubunun kromozom sayısı 2n=4x=72 olduğu gösterilmiştir (Bellusci ve Aquaro, 2008). Bu çalışmalar cinsin 2 grup altında incelenmesini desteklemektedir. S. bergonii türü S. vomeracea grubun altında belirtilmektedir (Delforge, 2006; Venhuis ve ark., 2007). Diğer karasal Avrupa-Asya Orchidinae üyeleri gibi, Serapias üyeleri de erken ilkbaharda birkaç alternatif yaprakları ile kısa bir vejetatif sürgün üreten çok yıllık geofitlerdir. Daha sonra, bitkiler taksona göre değişen az veya çok 158

169 yoğunluktaki spikayı taşıyan sap ile uzarlar. Cinsin çiçek şekli ve tozlaşma sistemi kendine özgüdür. Çiçekler aynı renkteki brakte ile taşınırlar (Baumann ve Künkele, 1989 atfen Bellusci ve ark., 2008). Serapias çiçekleri nektar içermezler ve tozlayıcıları çekmek için farklı mekanizmaya sahiptirler. Labellum (dudak) tabanındaki 2 loplu hipokilin (arka dudak) oluşturduğu tüp dışarıdan 1-3 derece daha yüksek ısıya sahiptir. Özellikle arılar tarafından yağmur sırasında, soğuk havalarda veya geceleri uyuşuk olduklarında kalmak için Serapias çiçekleri tercih edilmektedir. Dışarıda ısı yükselince bu sığınaklarından ayrılan arılar başlarında taşıdıkları pollinyumları diğer bir çiçeğe taşıyarak tozlaşmayı sağlamaktadır (Delforge, 2006). Monofletik olan Serapias cinsi labellumun hipokil-epikil ayrımı göstermesi, anterlerinin belirgin olarak uzamış konnektife sahip olması ve labellumun tabanında paralel 2 lamele sahip olması ile familya içerisindeki diğer cinslerden kolaylıkla ayrılabilmektedir. Fakat bu kolaylık tür teşhisi için söz konusu değildir. Çeşitli taksonların morfolojik özelliklerinin varyasyon aralıkları çakıştığından bu taksonların tanımlanmasındaki zorluklardan dolayı sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu problemin sebepleri; ara formların belirgin olarak çok fazla olması, popülasyonun bir yıldan bir sonraki yıla çok farklı görünümler göstermesi ve hatta aynı çiçekli sezonunda bile bu farklılıkları gösteriyor olması sayılabilmektedir (Delforge, 2006). Ayrıca hibrit türlerin morfolojik ve morfometrik özellikleri ana türlerin fenotipik çeşitliliği ile geniş oranda örtüşmektedir (Bellusci ve ark., 2010a). Bu da taksonların taksonomik ayrımını güçleştirmektedir. Son zamanlardaki çalışmalarda ağırlıklı olarak takson ayrımında generatif özelliklerden özellikle epikil boyu ve eni, hipokil boyu ve eni, epikil eninin/hipokil boyuna oranı, braktenin boyu ve eni, brakte/miğfer oranı gibi birçok kantitatif karakterler ile tüylerin rengi, yoğunluğu ve yayılışı, kıvrıklığı, lamellae şekli ve duruşu, miğferin duruşu ve braktenin çiçeği geçip geçmemesi gibi kalitatif karakterler kullanılmaktadır (Pellegrino ve ark, 2005; Delforge, 2006; Venhuis ve ark., 2006; Venhuis ve ark., 2007; Hršak ve ark., 2011; Venhuis ve Oostermeijer, 2011). En ayırıcı karakterin epikil ve hipokil boyutları oldukları belirtilmektedir (Venhuis ve ark., 2006; Venhuis ve ark., 2007). Ayrıca gövde boyu, çiçek sayısı yaprak genişliği ve boyu gibi vejetatif özellikler de taksonların ayrımı için kullanılmıştır (Venhuis ve ark., 2007; Hršak ve ark., 2011). Bununla birlikte moleküler ve genetik düzeydeki çeşitli çalışmalar ile Serapias taksonlarının taksonomik durumu ortaya konulmaya çalışılmıştır (Pridgeon ve ark., 1997; Pelegrino ve ark., 2001; Bateman ve ark., 2003; Pelegrino ve ark., 2005; Venhuis ve ark., 2007; Bellusci ve ark., 2008; Bellusci ve ark., 2010b; Hršak ve ark., 2011). Ayrıca hibritl-erin sistematik durumunu 159

170 açıklayabilmek için de bazı çalışmalarda moleküler yöntemler kullanılmıştır (Bateman ve ark., 2003; Bellusci ve ark., 2008, Bellusci ve ark., 2010a). Taksonomiye katkı amaçlı yapılan bir başka çalışma ile SEM incelemeleri sonucunda Serapias türlerinin tohumlarındaki eksinin kırışık özellikte olduğu belirlenmiştir (Lumaga ve ark., 2006). Renz ve Taubenheim (1984) Türkiye Florası nda Serapias cinsinin 4 taksonunun yayılış gösterdiğini belirtmişlerdir. Daha sonraki yıllarda yayınlanan 11. ciltte Kreutz (2000) cinsi 8 takson olarak göstermektedir. Kreutz (2009) da ise bu sayıyı 7 takson olarak belirtmiştir. Türkiye de yayılış gösteren Serapias taksonlarının adlandırılmasındaki son durumu World Checklist of Selected Plant Families: Kew Royal Botanic Gardens den kontrol edilerek Çizelge 1 de sunulmuştur. Ülkemizde Katırtırnağı ve Sağır kulağı (Baytop, 1997; Tuzlacı, 2006) olarak bilinen Serapias salep üretimi için tercih edilen cinslerdendir (Sezik ve Özer,1983; Sezik, 1984; Sezik, 2002; Sezik ve ark., 2007; Kara ve ark, 2010). Çalışmamızı oluşturan S. bergonii (Syn: S. vomeracea subsp. laxiflora (Soó) Gölz et Reinhard) türü S. vomeracea grubu altında yer almaktadır (Delforge, 2006; Venhuis ve ark., 2007). Çizelge 1. Türkiye deki Serapias taksonlarının taksonomik durumu FLORA V8 (1984) FLORA V11 (2001) KREUTZ (2009) KEW (2012) cordigera cordigera cordigera cordigera vomeracea subsp. orientalis orientalis subsp. carica orientalis subsp. carica orientalis subsp. orientalis feldwegiana levantina subsp. feldwegiana levantina levantina subsp. levantina orientalis subsp. levantina vomeracea subsp. vomeracea subsp. bergonii subsp. bergonii laxiflora laxiflora bergonii parviflora parviflora YOK YOK (Türkiye de yayılış gözükmüyor) politisii bergonii subsp. politisii politisii patmia (tartışmalı) YOK orientalis subsp. orientalis vomeracea subsp. artemisiae cordigera subsp. cordigera vomeracea Türün Morfolojik özellikleri: Narin bir bitkidir (-50) cm uzunluğunda; gövde tabanı ve yaprakları genellikle kırmızı çizgili; 6-9 yapraklı, mızraksı, 6-14 cm uzunluğunda, daha yukarıdakiler 1-2 tane ve brakte benzeridir. Brakteler 160

171 18-55 mm uzunluğunda, yıkanmış morumsu, miğferden daha uzun; spika gevşek, 20 cm ye kadar uzamış, daha koyu renkte, 3-12 (-18) çiçekli, orta boydan küçüğe doğru, çapraz tozlaşmış; miğfer leylak-gri, dik olarak meyilli; sepaller (-24) mm 4-4,5 mm; petaller bizli, 19-27,5 mm 2-4,5 mm, tabanda dairemsi, kırmızı renkli; labellum (-35) mm uzunluğunda, daha soluk kırmızıdan koyu menekşe-mor renkte, tabanda 2 küçük, parelel, beyazımsıdan koyu mora doğru olan sırtlı; hipokil mm mm, böbrek şeklinden ters kalpsiye doğru, nadiren kama şekilli, merkezde yeşilimsi sarıdan soluk pembeye, bazen okrea, küçük tüylü; yan loplar siyahımsı-mor, miğfer içinde yer almakta; epikil mızraksı, (10-) (-20) mm 4-7,5 mm, hemen hemen çıplak, düşücüden, aşağı ve geri kıvrığa doğrudur. Poliniyum yeşilimsidir (Delforge, 2006). Türün Yayılışı ve Yetişme Ortamı: Türün yayılış alanı Türkiye nin batısı (Marmara ve Ege Bölgesi) ve güneyini (Akdeniz ve Doğu Anadolu Bölgesi) kapsamaktadır. Özellikle Türkiye nin güneybatısında yer yer sıkça bulunur ve geniş yayılış göstermektedir. Kıyıya yakın yayılış alanlarında oldukça büyük toplulukları bulunur. Tür yetişme ortamı olarak zeytinlikler, çam ormanı altı, eski mezarlıklar, orman açıklıkları, sık makilikler ve küçük çayır alanlarda bulunmaktadır (Kreutz, 2009: S. bergonii E.G. Camus, P.Bergon & A.Camus subsp. bergonii). Türün Korunması: S. bergonii (Syn: S. vomeracea (Burm. fil.) Briq. subsp. laxiflora (Soó) Gölz et Reinhard) türünün tehlike kategorisi Türkiye Kırmızı Kitabında yer almamaktadır (Ekim ve ark., 2000). Fakat CITES kapsamında korunma listesine alındığı belirtilmektedir (Sezik ve ark., 2007; Spanou ve ark., 2007). Bununla birlikte Avrupa Kırmızı Bitkiler listesindeki tehlike kategorisindeki yeri DD (veri yetersiz) olarak tanımlanmıştır (Billz ve ark., 2011). Ayrıca Billz ve ark. (2011) de DD kategorisinde yer alan türlerin öncelikli olarak arazi çalışmalarının ve araştırmalarının yapılması gerekliliğini de belirtmektedirler. Yapılan birçok taksonomik çalışmaların yanı sıra ekonomik kullanıma sahip olan Serapias cinsinin in vitro koşullar ile üretimi üzerinde ki çalışmalardan Türkiye deki S. vomeracea türü için doku kültüründen farklı sonuçlar alınmıştır (Gönülşen ve ark., 1996; Çağlayan ve ark., 1998; Önal, 1999). Bu çalışmaların sonuçlarının değerlendirilmesi ve geliştirilmesi sonucunda türün korunmasına katkı sağlanabilecektir. Bu çalışmamız ile S. bergonii türüne ait Çanakkale-Biga toplumunun bazı özellikleri ortaya konulmaya çalışılmış, ayrıca bireylerin morfolojik özellikleri arasındaki ilişkiler belirlenmeye çalışılmıştır. Böylece türün kendi içindeki morfolojik özelliklerdeki çeşitliliğe dikkat çekilmiştir. Elde edilen bilgilerin cinsin taksonomisine katkı sağlayacağı gibi koruma ve ekonomik faydalanmalara katkı sağlayacağı düşünülmektedir. 161

172 2. Materyal ve Metod Çanakkale ilinin Biga ilçesinde 40 m yükseltide, düz, çayırlık ve seyrek meşelik taban araziden 2008 yılında gerçekleştirilen arazi çalışması sonucunda rastgele örnekleme ile toplam 170 birey toplanmıştır. Bireylerin teşhisi Delforge (2006) ve Kreutz (2009) a göre yapılmıştır. Bu bireylerin eski tuberin eni ve boyu, yeni tuberin eni ve boyu, toprak altı, toprak üstü ve bitkinin toplam boyu, spika boyu, çiçek sayısı belirlenmiştir. Ölçülen değişkenlerin tanımlayıcı istatistikleri olarak, ortalama ve ortalamanın standart hatası, en düşük, en yüksek değerler, genlik (en yüksek ile en düşük değer arasındaki fark) ve standart sapmaları bulunmuştur. Değişkenlerin dağılımları incelenmiş ve sıklık değerleri tespit edilmiştir. Sıklık değerleri yüzde değerler üzerinden Çizelge 2 deki sınıflara ayrılmış, sınıf değerleri bulunmuş ve sınıf orta değerlerine göre değişkenler sunulmuştur. Ayrıca değişkenler arasında korelasyona bakılmıştır. Tuberlerin eni ve boyu orta kısımlarından ölçülmüş, tuber hacimi = 1/3.nr 2.h (koni) olarak düşünülmüş ve ikiyle çarpılarak hesaplanmıştır. Çizelge 2. Değişkenlerin sınıflandırılmasında kullanılan alt ve üst değerler. Değişkenler Sınıflar Yeni tuber en (mm) 0,0-3,00 / 3,01-5,00 / 5,01-7,00 / 7,01-9,00 / 9,0-11,00 / 11,0-13,00 / 13,01 < Eski tuber boy (mm) 0,0-,00 / 4,01-8,00 / 8,01-12,00 / 12,01-16,00 / 16,01-20,00 / 20,01 < Yeni tuber en (mm) 0,0-3,00 / 3,01-5,00 / 5,01-7,00 / 7,01-9,00 / 9,01-11,00 / 11,01-13,00 / 13,01-15,00 / 15,01-17,00 / 17,01 < Yeni tuber boy (mm) 0,0-4,00 / 4,01-8,00 / 8,01-12,00 / 12,01-16,00/ 16,01-20,00 / 20,01-24,00 / 24,01-28,00 / 28,01-32,00 Yeni tuber hacim (cm 3 ) 0,0-0,250 / 0,251-0,500 / 0,501-0,750 / 0,751-1,000 / 1,001-1,250 / 1,251-1,500 / 1,501-1,750 / 1,751-2,000 / 2,001 < Toprak altı boy (mm) 0,0-10 / / / / Toprak üstü boy (mm) / / / / Toplam boy (mm) / / / / / Spika boy (mm) 0-50 / / / / Bulgular 162

173 Eski tuberin özellikleri; popülasyonun 170 bireyinin eski tuber eni, en düşük 3 mm, en yüksek 17 mm bulunmuş ve ortalaması ise 5,94±0,15 mm olarak belirlenmiştir. Eski tuber enine ait değerlerin dağılımının normal veya Poison dağılımına uymadığı tespit edilmiştir. Sıklık dağılımına bakıldığında ise 3-7 mm arasında 144 birey bulunmuştur ve bu bireyler toplumun %84,7'sini ifade etmektedir (Şekil 1a). Eski tuber boyu en düşük 5 mm, en yüksek 22 mm ve ortalama 11,03±0,23 mm ölçülmüştür. Boy değerleri Poison dağılıma uygunluk göstermiştir. Boy ölçümlerinin % 57,7'si 8 ile 12 mm arasında olduğu tespit edilmiş olup bu aralıktaki birey sayısı 98 dir. Bu aralığın dışında en fazla bireyin 4-8 mm boy aralığında bulunduğu saptanmıştır (Şekil 1c). Eski tuberin eniyle boyu arasında parametrik olmayan Spearman's korelasyon değeri 0,611 düzeyinde ve anlamlılığı p< 0,01'dir (Çizelge 3). Yeni tuberin özellikleri; yeni tuberlerin boyutu 161 bireyde ölçülmüştür. Tuberin en değerlerinin en düşüğü 5 mm, en yükseği 19 mm ve ortalaması 11,28±0,23 mm olarak tespit edilmiştir. Değerler Poison dağılımı göstermiştir. En fazla birey 9-11 mm sınıf aralığında bulunmuştur. Söz konusu sınıfta 44 birey bulunmuş, bu birey sayısı toplam sayının %27,3'üdür (Şekil 1b). Yeni tuberlerin en düşük 8 mm, en yüksek 30 mm ve ortalama 16,41±0,35 mm boyda olduğu belirlenmiştir. Yeni tuber boy değerleri de Poison dağılımı göstermiştir mm sınıf aralığında 61 adet salep bireyi bulunmuştur ve bu miktar toplam bireylerin %37,9'unu oluşturmaktadır (Şekil 1d). Yeni tuberin eni ile boyu arasında 0,699, spika boyu ile 0,691 ve toprak üstü boyu ile düzeyinde korelasyon bulunmaktadır. Benzer durum yeni tuber boyu içinde geçerlidir (Çizelge 3). Yeni tuberin hacmi 0,08 ile 2,46 cm 3 arasında değişmekte ve ortalaması 0,64±0,04cm 3 'tür. Salep bireylerinin yeni tuber hacimleri en fazla 0,251-0,500 cm 3 sınıf aralığında bulunmuş olup, 49 adettir (Şekil 1e). Yeni tuber hacim değerleri en yüksek korelasyonları yeni tuber eni ve boyuyla vermekte, daha sonra ise spika boyuyla vermektedir (Çizelge 3). Toprak altı ve toprak üstü kısımların özellikleri; türün bireylerinin 170 adedinde toprak altı ve üstü kısmı ölçülmüştür. Toprak altı kısım 6 ile 48 mm arasında değişmekte ve ortalama 20,67±0,62 mm'dir. Bireylerin toprak altı kısımları en fazla sınıf aralığında bulunmakta olup, birey sayısı 3 olup ve toplam sayının %48,8'idir (Şekil 1f). Toprak altı kısım ile en yüksek korelasyonu eski tuber eni vermiş olup korelasyon değeri 0,398'dir (Çizelge 3). Toprak üstü boy 125 ile 344 mm arasında bulunmuştur ve ortalaması 226,88±3,63 mm dir ölçülmüştür. Değerler normal dağılım göstermiştir. Salepler en fazla mm toprak üstü sınıf aralığında bulunmaktadır. Söz konusu sınıfta 69 birey bulunmakta ve toplam sayının %40,6'sını oluşturmaktadır (Şekil 2a). Toprak üstü kısım ile eski ve yeni tuberin boyutları arasındaki korelasyonlar 0,351 ile 163

174 0,470 arasında değişmektedir. Toprak üstü kısım ile toprak altı kısım en düşük korelasyonu vermiştir (0.092 p<0,01) (Çizelge 3). a b c d e Şekil 1. S. bergonii türünün eski ve yeni tuberlerin boyutları ile toprak altı kısımları değerlerinin % dağılımı f 164

175 Spika boyu ve çiçek sayısı; 170 bireyde ölçüm yapılmıştır. Spika boyu 38 ile 215 mm ve ortalama 92,20±2,75 mm tespit edilmiştir. Değerler normal dağılım göstermiştir. En fazla birey mm spika boy sınıfında bulunmaktadır. Bu sınıf aralığındaki birey sayısı 92 dir ve toplam bireylerin %54,1'ini oluşturmaktadır (Şekil 2b). Spika boyu en yüksek korelasyonları toprak üstü boy ve bitki boyu ile vermiş olup, sırasıyla katsayıları 0,987 ve 0,749'dur (Çizelge 3). Çiçek sayısının adedi en az 2, en fazla 11 çiçek ve ortalama 5 (4,72±0,15) olarak belirlenmiştir. Salep bireylerinin çiçek sayısı Poison dağılımı göstermektedir. Salep toplumunda en fazla rastlanan çiçek sayısı 4-5 adet sınıfı olup, bu sınıfta 68 birey bulunmakta ve toplam bireylerin %40'ını oluşturmaktadır (Şekil 2c). Çiçek sayısı en yüksek korelasyonu 0,878 ile spika boyuyla göstermiş, daha sonra yeni tuber hacmi (0,625), toprak üstü boy (0,611) ve yeni tuber eni (0,611) ile vermiş olup katsayıların yüksek olduğu görülmüştür (Çizelge 3). a b c Şekil 2. S. bergonii türünün toprak altı, spika, çiçek sayısı ve bitki boyu değerlerinin % dağılım d 165

176 Bitki Boyu; 170 bireyde ölçüm yapılmıştır. En düşük 148 mm, en yüksek 366 mm ve ortalama 247,5±3,73 mm olarak belirlenmiştir. Bitki boy değerleri normal dağılım göstermiştir. Bireylerin % 66,5'i mm arasında bulunmakta olup birey sayısı 113'tür (Şekil 2d). Bireylerin boyu ile eski ve yeni tuber boyutları arasındaki korelasyon 0,366 ile 0,484 arasında değişmektedir (Çizelge 3). Çizelge 3. S. bergonii türünün morfolojik kısımları arasındaki Spearman's rho korelasyon katsayıları (p<0,01) * ETE ETB YTE YTB YTH TAB TÜB SB ÇS BB ETE 1,000 0,611 0,552 0,547 0,581 0,398 0,406 0,517 0,413 0,441 ETB 1,000 0,558 0,616 0,615 0,271 0,351 0,447 0,374 0,366 YTE 1,000 0,699 0,968 0,288 0,453 0,691 0,611 0,466 YTB 1,000 0,845 0,249 0,435 0,623 0,519 0,447 YTH 1,000 0,292 0,470 0,714 0,625 0,484 TAB 1,000 0,092 0,329 0,282 0,230 TÜB 1,000 0,725 0,611 0,987 SB 1,000 0,878 0,749 ÇS 1,000 0,637 BB 1,000 *: ETE: Eski tuber eni, ETB: eski tuber boyu, YTE: yeni tuber eni, YTB: yeni tuber boyu, YTH: yeni tuber hacimi, TAB: toprak altı boyu, TÜB: toprak üstü boyu, SB: spika boyu, ÇS:çiçek sayısı, BB:bitki boyu. Tartışma ve Sonuçlar Çeşitli çalışmalarda farklı popülasyonlardaki örneklerde morfolojik karakterlerin önemli farklılıklar gösterdiği belirtilmektedir (Pellegrino, 2005; Delforge, 2006; Venhuis ve ark., 2006; Venhuis ve ark., 2007; Hršak ve ark., 2011; Venhuis ve Oostermeijer, 2011). Bu durum yayınlarda belirtildiği gibi taksonların teşhisindeki sıkıntının ana sebebidir. Aynı popülâsyonda bile çok fazla çeşitlilik bulunmaktadır. Bizim çalışmamız da morfolojik özelliklerin aynı popülasyon içinde farklılık gösterdiğini desteklemektedir. Bu yüzden morfolojik karakterlerin kullanılacağı çalışmalarda öncelikle birey sayısının yüksek tutulması gereklidir. Ayrıca elde edilen veriler istatistiksel yöntemler ile mutlaka desteklenmektedir. Bunun yanında kullanılacak karakterler için sabit yöntemler tercih edilmelidir. Örneğin bir bireyin sahip olduğu tabandan tepeye kadar tüm çiçekleri irdelenen özellikleri bakımında geniş bir aralıkta yer almaktadır. Pelegrino ve ark., (2005) te bu durumu bertaraf etmek için morfometrik analizlerde tabandan 2. ve 3. çiçekleri kullanarak sabit bir yöntemle çalışmışlardır. Ayrıca Pelegrino ve ark., (2001, 2005) te Serapias cinsi ile ilgili çalışmalarda 166

177 morfometrik ve çekirdekteki mikrosatellit marker (işaretleyici) çalışmalarının birlikte yürütülerek yapılmasının önemli olduğunu vurgulamak-tadır. Araştırmacılar mikrosatellit markerlarının sadece popülasyon genetiğinin parametrelerini tahmin etmek için değil aynı zamanda Serapias türlerinin teşhisinde de kullanımının uygun olduğunu göstermişlerdir. Hršak ve ark., (2011) de belli bir dereceye kadar vejetatif karakterler arasında bitki boyunun taksonomide yüksek ayrım gücü varken, spika boyunun anlamlı olarak daha düşük olduğunu tespit etmiştir. Çalışmamız sonucunda elde edilen veriler bize bitkinin morfolojik özelliklerinin yeni tuberin morfolojisinin oluşumunda orta derecede etkili olduğunu göstermektedir. Özellikle bitki boyu ile spika boyu arasındaki korelasyon dikkate (0,749) değer bulunmuştur (Çizelge 3). Çalışmamızda elde ettiğimiz morfolojik karakterlerin istatistik yöntemler ile değerlendirilmesi sonucunda morfolojik karakterlerden bitki boyu, spika boyu ve çiçek sayısı ile yeni tuber eni ve boyu arasında korelasyonun orta derece olduğu belirlenmiştir (Çizelge 3). Bu veriler sonucunda salep elde edilen Serapias türlerinin yetiştirilmesi (tarımının yapılmasında) sırasında hangi morfolojik özelliklere sahip olan bireylerin alınması gerektiği ortaya konulmuştur. Renz vetaubenheim (1984) te S. vomeracea (Burm. fil.) Briq. subsp. laxiflora (Soó) Gölz et Reinhard (Syn :S. bergonii) türünün bitki boyunu cm, çiçek durumunu 4-12 çiçekli, uzamış (20 cm kadar) diye belirtirken; Kreutz (2009) da 5-10 ve 20 cm uzunlukta olduğunu belirtmektedir. Oysa bizim çalışmamız sonucunda bitki boyu 14,8-36,6 cm arasında ve % 40 ının mm aralığında olduğu, çiçek sayısının 2-11 arasında değiştiği ve % 40 ının 4-5 aralığında bulunduğu saptanmıştır. Spika boyu da bazı bireylerde 22,5 cm ye kadar uzadığı ama %55 inin 5-10 cm aralığında olduğu görülmüştür. Bu veriler bize morfolojik karakterler için alt ve üst sınır verilmesinin yanında mutlaka toplum dağılımının verilmesi gerekliliğini göstermektedir. Bu şekilde elde edilecek değerler ile sınırda kalan bireylerin hibrit (melez) veya başka tür olup olmadığı veya aynı türün içinde bir varyasyon olduğu konusu daha iyi tartışılabilir. Çalışmamız sırasında bizim için değerli olan bir başka gözlem de S. bergonii türünün bireyleri topraktan çıkarıldıktan sonra morfolojik incelemeler süresince laboratuvarda bazı bireylerin eski tuberlerinden yeni tuber oluşumunun gerçekleşmesidir (Şekil 3). Topraktan çıkarılan bitkinin stres sonucunda bu oluşumu gerçekleştirdiği düşünülmektedir. Bu tarz bir gözlem A. Atilla tarafından Prof. Dr. Turhan Baytop ile de paylaşılmıştır. Saksıda yetiştirilen Orchis simia Lam. türü, yumruları alındıktan sonra tekrar saksıya dikilmiş ve bu bitkilerin yaşamaya devam ettiği görülmüştür (Baytop, 1999). Kreutz (2009) da denemeler 167

178 sonucunda yeni yumrusu alınan bitkilerin tekrar yerine dikilirse her şeye rağmen tohum üretebilmekte ve birçok durumda eski yumrulardan acil durum sürgünü ile yaşamını sürdürmekte olduğunu belirtmektedir. Bu gözlemler bize salep üretimi için yetiştirilmek istenen türlerin yeni tuberinin alındıktan sonra toprağa gömülmesi sonucunda tekrar tuber oluşturacağı ve bir sonraki yıla türün devamını sağlaması için çok önemli bir üretim tekniği olabileceğini göstermektedir. Şekil 3. S. bergonii türünün eski tuberinden stres sonucunda yeni tuber oluşumu Bu çalışmayla Çanakkale - Biga ilçesinde yayılış gösteren S bergonii türünün bazı morfolojik karakterleri arasındaki korelasyonlar elde edilmiştir. Belirtilen ilişkilerin çevre koşullarından nasıl etkilendiği ve türün bu değişikliklere nasıl uyum sağladığının belirlenebilmesi için aynı yerde farklı yıllarda, aynı yılda farklı toplumlardan örneklenmesi ve değerlendirilmesinin gerekli olduğu düşünülmektedir. Teşekkürler; 105O530 nolu projemizi desteklediği için TÜBİTAK a çok teşekkür ederiz. Ayrıca arazi çalışmalarındaki yardımlarından dolayı Dr. Muhammet Akkaya ya çok teşekkür ederiz. 168

179 5. Kaynaklar Bateman, R.M., Hollingsworth, P.M., Preston, J., Yi-Bo, L., Pridgeon, A.M., Chase, M.W Molecular phylogenetics and evolutuion of Orchidinae and selected Habenariinae (Orchidaceae). Botanical Journal of the Linnean Society, 142: Baytop, T Türkçe Bitki Adları Sözlüğü. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Dil Kurumu Yayınları: 578, ISBN: , 512 sayfa. Baytop, T Türkiye de Bitkiler İle Tedavi. 2. baskı. İstanbul: Nobel Tıp Kitapevleri Ltd. Şti. Tayf Ofset Baskı; Bellusci, F., Pellegrino, G., Palermo, A.M., Musacchio, A Phylogenetic relationships in the orchid genus Serapias L. based on noncoding regions of the chloroplast genome. Molecular Phylogenetics and Evolution, 47: Bellusci, F., Aquaro, G Contribution to the cytotaxonomical knowledge of four species of Serapias L. (Orchidaceae). Caryologia, 61(3): Bellusci, F., Pellegrino, G., Palermo, A.M., Musacchio, A. 2010a. Crossing barriers between the unrewarding Mediterranean orchids Serapias vomeracea and Serapias cordigera, Plant Species Biology, 25, Bellusci, F., Musacchio, A., Palermo, A.M., Pellegrino, G. 2010b. Exploring the history of Serapias politisii (Orchidaceae), a narrow endemic on the opposite coasts of the Otranto channel: insights from molecular investigations. Botanical Journal of the Linnean Society, 162, Billz, M., Kell, S:P., Maxted, N., Lansdown, R.V European Red List of Vascular Plants. Delforge, P Orchids of Europe, North Africa and the Middle East. Timber Press, Portland. Ekim, T., Koyuncu, M., Vural, M., Duman, H., Aytaç, Z., Adıgüzel, N Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı (Red Book of the Plants of Turkey). Türkiye Tabiatının Koruma Derneği, ISBN: , 195 sayfa. Gönülşen, N., Önal, K., Ercan, N., Yıldızgördü, K., Şekeroğlu, E., Biçici, M., Eskalen, A Ege ve Doğu Akdeniz Bölgelerinde Doğal Yayılış Gösteren Orchidaceae Familyasına Ait Bazı Türlerin in vitro ve in vivo Koşullarda Üretimleri Üzerinde Araştırmalar. TÜBİTAK Proje No: TBGAG-52. Çağlayan, K., Özsavcı, A., Eskalen, A Doğu Akdeniz Bölgesinde Yaygın Olarak Yetişen Bazı Salep Orkidelerinin Embriyo Kültürü Kullanılarak in vitro Koşullarında Çoğaltılması. Turkish Journal of Agriculture and Forestry, 22: Hršak, V., Brana, S., Sedlar, Z., Peji, I Morphometric and molecular (RAPD) analysis of six Serapias taxa from Croatia. Biologia, 66(1): Kara, Ö., Sevgi, O., Tecimen, HB., Bolat, İ Bazı Salep Türlerinin Yetişme Ortamlarına Ait Mantar Florası. TUBİTAK TOVAG Proje No: 105 O 530, Rapor. Kew Gardens. World Checklist of Selected Plant Families. Kew Royal Botanic Gardens

180 Kreutz, C.A.J Orchidaceae. In: Flora of Turkey and the East Aegean Islands (Eds.: A. Güner, N. Özhatay, T. Ekim, K.H.C. Başer). 11, (Suppl.2). Edinburg University Press, Edinburgh, pp Kreutz, C.A.J Türkiye Orkideleri; Botanik Özellikleri, Ekolojik İstekleri, Doğal Yayılış Alanları, Yaşam Tehditleri, Koruma Önlemleri, (Trans. & Cont.: A. Çolak), Rota Yayınları, ISBN: Lumaga, M.R.B., Cozzolino, S., Kocyan, A Exine Micromorphology of Orchidinae (Orchidoideae, Orchidaceae):Phylogenetic Constraints or Ecological Influences? Annals of Botany, 98: Önal, K Ege Bölgesinde Doğal Yayılış Gösteren Orchidaceae Familyasına Ait Bazı Türlerin İn Vitro Koşullarda Üretimleri Üzerinde Arastırmalar. Turkish Journal of Agriculture and Forestry, 23, Ek Sayı 5, Pellegrino, G., Cafasso, D., Widmer, A. Soliva, M., Musacchio, A., Cozzolino, S Isolation and characterization of microsatellite loci from the orchid Serapias vomeracea (Orchidaceae) and cross-priming to other Serapias species, Molecular Ecology Notes, 1: Pellegrino, G., Musacchio, A., Noce, M.E., Palermo, A.M., Widmer, A Reproductive versus floral isolation among morphologically similar Serapias L. species (Orchidaceae). Journal of Heredity, 96(1): Pridgeon, A.M., Bateman, R.M., Cox, A.V., Hapeman, J.R., Chase, M.W Phylogenetics of Subtribe Orchidinae (Orchidoideae, Orchidaceae) based on nuclear ITS sequences. 1. Intergeneric relationships and polyphily of Orchis sensu lato. Lindleyana 12: Renz, J., Taubenheim, G Serapias L. (Orchidaceae), In: Flora of Turkey and the East Aegean Islands (Editör: P.H. Davis). Edinburgh, University Press, Edinburgh. 8: Sezik, E Orkidelerimiz Türkiye nin Orkideleri, Sandoz Kültür Yayınları, Nu:6, 166 sayfa. Sezik, E., Özer, Y.B Kastamonu Salebi nin Menşei ve Kastamonu Civarının Orkideleri, Tübitak Projesi, TBAG-424, Ankara. Sezik, E Turkish Orchids and Salep. Acta Pharmaceutica Turcica, 44: Sezik, E., İşler, S., Orhan, Ç., Deniz, İ.G., Güler, N., Aybeke, M., Üstün, O Salep ve Orkidelerin Tahribi. Tübitak Projesi, TBAG-Ç.SEK/23(103T008), Ankara. Spanou, S., Verroıos, G, Dımıtrello, G., Lıvanıou-Tınıakou, A., Georgıadıs, T., Anagnostopoulos, A Establishing a bio-monitoring program of plant species and habitats of the Mesogaia area (Athens, Greece):baseline survey results. Journal of Biological Research-Thessaloniki, 8: Tuzlacı, E. 2006: Türkiye Bitkileri Sözlüğü, Alfa Basım, ISBN: , 353 sayfa. 170

181 Venhuis C., Venhuis, P., Ellis-Adam, A. C A new Tongue-orchid (Orchidaceae) in southwest Spain: Serapias occidentalis. Anales del Jardín Botánico de Madrid, 63: Venhuis C., Venhuis, P., Oostermeijer, J.G.B., van Tienderen, P.H Morphological systematics of Serapias L. (Orchidaceae) in southwest Europe. Plant Systematics Evolution, 265: Venhuis, C., Oostermeijer, J.G.B Distinguishing colour variants of Serapias perezchiscanoi (Orchidaceae) from related taxa on the Iberian Peninsula. Anales Jard. Bot. Madrid 68(1):

182 172

183 HIMANTOGLOSSUM ROBERTIANUM (LOISEL.) P. DELFORGE (ORCHİDACEAE) TÜRÜNÜN MORFOLOJİSİ, ANATOMİSİ VE YETİŞME ORTAMI ÖZELLİKLERİ Ernaz ALTUNDAĞ 1, Ece SEVGİ 2, Ömer KARA 3, Orhan SEVGİ 4, Hüseyin Barış TECİMEN 4, İlyas BOLAT 5 1 Düzce Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü 2 Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Botanik Anabilim Dalı 3 Karadeniz Üniversitesi, Orman Fakültesi, Havza Amenajmanı Anabilim Dalı 4 Istanbul Üniversitesi, Orman Fakültesi, Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı 5 Bartın Üniversitesi, Orman Fakültesi, Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Özet Bu çalışma kapsamında Batı ve Güney Anadolu da yayılış gösteren Himantoglossum robertianum (Loisel.) P. Delforge türünün morfolojik ve anatomik özellikleri ile yetişme ortamı özellikleri incelenmiştir. Türün yılları arasında 6 doğal popülasyonundan toplanan alanların bilgileri kaydedilmiştir. Türün 20 morfolojik özelliği, farklı popülasyonlardan toplanan 10 birey üzerindeki incelemelerle ortaya konulmuştur. İncelenen örneklerin ortalama boyu 49,59 cm olarak ölçülmüştür. Tuberlerin ortalama 10,75 cm toprak altında yer aldığı, yüzeye yaklaştığı en yakın yükseltinin ise 7,5 cm olduğu tespit edilmiştir. Türün yaprak anatomisi enine ve yüzeysel kesitler ile belirlenmiştir. Buna göre yaprakların yüzeysel kesitlerinin incelenmesi sonucu, yapraklarda tüy gözlenmemiştir, alt yüzeyinde bulunan stomalar tetrasitik tiptedir; yaprak enine kesitinde ise geniş dikdörtgenimsi olan üst epidermis hücrelerinin, karemsi ve dairemsi şekildeki alt epidermis hücrelerinden boyut olarak oldukça büyük olduğu saptanmıştır. H. robertianum açık alanlarda, çam ve meşe ormanları ile maki boşluklarında, zeytinlik aralarında, terk edilmiş tarlalarda bulunmaktadır. İncelenen popülasyonlardaki birey sayısının genellikle çok az olduğu gözlemlenmiştir. H. robertianum türlerinin bulunduğu alanların 0-5 cm derinlik kademesinin hacim ağırlığı ortalaması 949,52 g/l, kum oranı ortalaması 61,60, ph'sı 6,93, organik madde oranı ise % 4,53 olarak tespit edilmiştir cm derinlik kademesinin hacim ağırlığı ortalaması 1114,97 g/l, kum oranı ortalaması 57,14, ph'sı 7,05, organik madde oranı ise % 2,53 olarak tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Himantoglossum robertianum, Orchidaceae, morfoloji, yaprak anatomisi, yetişme ortamı 173

184 Morphological, Anatomical Characters and Habitat Properties of Himantoglossum robertianum (Loisel.) P. Delforge (Orchidaceae) Abstract In this study Himantoglossum robertianum (Loisel.) P. Delforge mainly distributed in Western and Southern Anatolia were investigated in terms of morphological, anatomical characters and habitat properties. The information of the field areas of 6 natural populations of this species were recorded between morphological features of this species were introduced using different populations composed of 10 specimens. The average height of these specimens was measured as cm. The closest distance of tubers from soil surface was recorded as 7.5 cm. Leaf anatomy of this species was determined by surface and cross sections. Trichomes were not observed on both side of the surface sections of leaves. In surface sections; the stomata cells on abaxial surface were tetracytic type. In cross sections; widely rectangular shaped of the adaxial epidermal cells were grater than square and round shaped of the adaxial epidermal cells. H. robertianum grows in openland, pine and oak forests, olive groves, abandoned fields. It was observed that the number of individuals in the population is low. The average value of weight was g/l, sand was 61.60, ph was 6.93, organic matter was % 4.53 at 0-5 cm soil depth. The average value of weight g/l, sand was 57.14, ph was 7.05, and organic matter was % Key Words: Himantoglossum robertianum, Orchidaceae, morphology, leaf anatomy, habitat 1. Giriş Himantoglossum cinsi, Orchidaceae familyasına aittir; dünya genelinde 8 tür, 2 hibrit taksona sahiptir ve 3 grup oluşturmaktadır. Birinci grup H. comperianum; ikinci grup H. robertianum; üçüncü grup ise H. hircinum dur. H. robertianum türü bunlardan ikinci grup içerisindedir (Delforge, 2006). Sinonimleri: Orchis robertiana Loiseleur, Barlia robertiana (Loiseleur) Greuter, Orchis longibracteata Bivona-Bernardi nom. illeg., Himantoglossum longibracteatum (Bivona-Bernardi) Schlechter nom. illeg., Barlia longibracteata (Bivona-Bernardi) Parlatore nom. illeg., Orchis fragrans Tenore nom. illeg. (Delforge, 2006). Yöresel isimleri: Tür ülkemizde Ayıkulağı, Keşkek çiçeği, Patpatan, Patpatanak, Patpatınak, Sahlep, Salep, Salep çiçeği, Şalep, Şalep çiçeği isimleri ile bilinmektedir (Sezik, 1969; 1984; Tuzlacı, 2006; Kreutz, 2009). 174

185 Yetişme ortamı: Kalkerli tepelerde, otlu taşlı yamaçların açıklıklarında, çam ve meşe ağaçlık alanlarında, makiliklerde, friganalarda; deniz seviyesinden 1700 m yüksekliğe kadar yetişirler (Renz ve Taubenheim, 1984; Delforge, 2006). Çiçeklenme zamanı: Oldukça erken çiçeklenen bir türdür. Nadiren Aralık ve Mayıs aylarında, genellikle de Ocak-Nisan arasındaki aylarda çiçeklenir (Renz ve Taubenheim, 1984; Delforge, 2006). Kromozom sayısı: 2n = 36 olarak belirlenmiştir (Kamari ve ark., 2010). Yayılışı: Akdeniz bitkisidir. Fas tan Anadolu ya, Atlantik sahil kenarlarından İspanya nın kuzeyine doğru yayılış gösterir. Dünya genelinde yayılış gösterdiği ülkeler; Cezayir, Arnavutluk, Balear Adaları, Korsika, Yunan Adaları, Kıbrıs, Fransa, İspanya, Andorra, İtalya, Yugoslavya, Portekiz, Fas, Malta, Sardunya Adası, Sicilya, Tunus. Çok geniş bir alanda yayılış göstermesine karşın oldukça nadir bir türdür. (Delforge, 2006). Türün ülkemizdeki yayılışı ise; Batı ve Güney Anadolu bölgesidir. Muğla, Aydın, Antalya illerinden kayıtlıdır. Ülkemizde kayıtlı olduğu lokaliteler; C1 Aydın: Kuşadası nın 3 km kuzeyi, 100 m, Renz&Taub ; C1 Muğla: Bodrum, Karatoprak köyü civarı, E. Sezik (ISTE 8751); Milas, Akyol, Kızkaya köyü civarı, E. Sezik (ISTE 8754); Milas, Bafa gölü civarı, E. Sezik (ISTE 8396) ; Milas, Güllük, E. Sezik (ISTE 8370); Milas, Kazıklı köyü (Kızılağaç), E. Sezik (ISTE 8723); Tuzapat, Milas Yatağan arası, 500 m, Renz&Taub ; C2 Muğla: Fethiye nin güneyi, Kınık, Forbes 584; C2 Muğla: Milas, Dörttepe köyüne geçince, Acar Dede Türbesi, Ömer Varol Ö.V. 3570; C3 Antalya: Serik in batısı, 20 m, Renz&Taub (Renz ve Taubenheim, 1984; Varol ve ark., 2004; ISTE kayıtları). Tür Türkiye Florası nda Barlia robertiana olarak kabul edilmiş ve Himantoglossum cinsinden ayrı tutulmuştur. Türkiye Florası ndaki cins anahtarında Himantaglossum, Barlia cinsinden 3 loplu labellumumun en azından 20 mm uzunlukta orta loba sahip olması özelliği ile ayrılmaktadır (Renz ve Taubenheim, 1984). Fakat son yıllarda yapılan çalışmalar sonucunda Barlia robertiana adı Himantaglossum robertianum olarak değiştirilmiştir (Delforge, 2006). Türün morfolojisi: (-80) cm boyundadır. Yapraklar gövdenin tabana yakın kısmında kalabalık, büyük, ± etli, dikdörtgenimsi-mızraksı, 25 8 cm boyutlarındadır. Spika 20 cm kadardır. Çiçekleri hoş kokuludur. Brakteler mızraksı şekilde; alttaki brakteler çiçekleri geçer. Sepaller oval, sivri ile yuvarlak arası, mm, hafifçe konkav, yeşilimsi veya kahverengimsi, iç yüzde mor beneklidir. Petaller dilsi, meyilli, sepallerden daha kısa, soluk yeşil renklidir. 175

186 Labellum mm, tabanda beyazımsı-gül renkli, mor benekli, loplar yeşilimsi, hafif koyu mor renklidir; yan loplar 4-10 mm, oraksı, dalgalı kenarlıdır; orta lop karemsi-dikdörtgenimsi, mm, iki loplu, hafifçe birbirinden uzaklaşan küçük lopludur. Mahmuz konik şeklinde, yaklaşık 5 mm dir. Kolumn yaklaşık 7 mm dir (Renz ve Taubenheim, 1984). Korunması: Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı adlı eserde türün tehlike kategorisi VU (Vulnerable=Zarar Görebilir) olarak belirtilmiştir (Ekim ve ark., 2000). Ayrıca Kreutz (2009) Türkiye de türün tehdit altında olma derecesini 2 (Kuvvetli tehdit altında olma), ender olma derecesini 2 (çok ender) olarak ortaya koymaktadır (Kreutz, 2009). Avrupa Kırmızı Bitkiler listesindeki tehlike kategorisindeki yeri LC (Least Concern=En Az Endişe Verici) olarak tanımlanmıştır (Billz ve ark., 2011). 2. Materyal ve Method Çalışma materyalini oluşturan bitki ve toprak örnekleri yılları arasında 6 doğal popülasyondan toplanmış ve alan bilgileri kaydedilmiştir. Örnek alanlarının yerleri çizelge olarak verilmiştir (Çizelge 1). Arazi çalışması sırasında örnek alanlarda bulunan türlerin fotoğrafları çekilmiş, laboratuvarda morfolojik, anatomik ve ekolojik incelemeler için topraklı olarak alınmıştır. Türün yayılışının oldukça az olması sebebiyle araziden alınan birey sayısı da minumum tutulmuştur. Türün teşhisi Türkiye Florası na göre yapılmış (Renz ve Taubenheim, 1984) ve örnekler İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Herbaryumu nda saklanmaktadır. Bu örnekler uluslararası bitki toplama ve kurutma kurallarına uygun olarak toplanıp herbaryum materyali olarak hazırlanmıştır. Farklı popülasyonlardan toplanan 10 bireyin tuber, yaprak ve çiçekleri üzerinde 20 morfolojik karakter incelenmiş ve ölçümler yapılmıştır. Ayrıca bazı bireyler % 70 lik alkol içinde fiske edilmiş ve olgun örneklerin yaprakları üzerinde anatomik incelemeler gerçekleştirilmiştir. Yapraklardan elle alınan enine kesitler safranin ile boyanarak; alt ve üst yüzeysel kesitler ise % 20 lik gliserin içerinde incelenmiştir (Vardar, 1987; Ruzin, 1999). Hazırlanan preparatlar sentetik kanada balsamı (Entellan Merck) ile kapatılarak yarı sürekli preparat haline getirilmiştir ve Leica DM 2500 ışık mikroskopunda incelenerek, Leica DFC 295 kamera sistemi ile fotoğrafları çekilmiştir. Türün toprak özelliklerini belirlemek için alanlardan 0 5 cm ve 5-15 cm'den hacim örnekleri alınmıştır. Toprak özelliklerinin olarak; Hacim Ağırlığı (g/l), İnce Top. Ağırlığı (g/l), Taş Ağırlığı (g/l), Kum (%), Toz (%), Kil (%), ph, Corg (%) ve Azot (%) değerleri belirlenmiştir (Irmak, 1954; Jackson, 1962; Gülçur, 1974). 176

187 Çizelge 1. H. robertianum örnek alan yerleri Örnek Alanlar Mevki Yükselti (m) Eğim (%) Bakı 1 Muğla (Milas Alaçam) Doğu 2 Muğla (Ula) Güney 3 Aydın (Söke Bafa Gölü) Kuzey 4 Antalya (Tekirova Kumuca) Batı-Kuzey Batı 5 İzmir* (Çeşme) Güney 6 Antalya** (Olimpos) 89 3 Güney *) Dr. Mehmet TUTAR ve **) Dr. Gökhan DENİZ in gösterdiği alanlar 3. Bulgular 3.1. H. robertianum un Morfolojik Özellikleri H. robertianum' un 20 morfolojik özelliği farklı popülasyonlardan toplanan 10 bireyde yapılan ölçümler ile aşağıdaki çizelgede sunulmuştur. İncelenen örneklerin ortalama boyu 495,9 cm olarak ölçülmüştür. Tuberlerin ortalama 10,75 cm toprak altında yer aldığı, yüzeye yaklaştığı en yakın yükseltinin ise; 7,5 cm olduğu tespit edilmiştir. Yaprak sayısı 3-5 arasındadır (Şekil 1 a,b). Yaprak boyutu, en uzun ve en kısa yapraklar ayrı ayrı ölçülerek saptanmıştır. Buna göre en uzun yaprağın boyutu ortalama 57,7 mm 222,5 mm; en kısa yaprağın boyutu ise 45,0 mm 175,0 mm dir. Bir bireye ait çiçek durumunun içerdiği çiçek sayısı ortalaması 10 dur. Her bir çiçek üzerindeki yapılan ölçümler sonucunda; brakte boyutu ortalama 21,3 32,5; ovaryum boyu 17,1 mm; labellum boyutu 6,7 13,4; mahmuz boyu 3,7 mm; dorsal sepal 10,0 mm; lateral sepal 10,6 mm; petal boyu 6,4 mm; polinyum boyu 1 mm; son olarak kaudikulum boyu 3,0 mm olarak ölçülmüştür (Çizelge 2). 177

188 a b c Şekil 1. H. robertianum: Genel görünüşü (a), Çiçek kurulu (b), Yetişme ortamları (c,d). d 178

189 Çizelge 2. H. robertianum türünün morfolojik özellikleri Değişken n Ortalama En Düşük En Yüksek Boy (mm) , Toprak altı kısım (mm) , Tuber en (mm) 10 28, Tuber boy (mm) 10 37, Yaprak sayısı 10 3,7 3 5 En uzun yaprak en (mm) 10 54, En uzun yaprak boy (mm) , En kısa yaprak en (mm) 10 45, En kısa yaprak en boy (mm) , Brakte en (mm) 10 21, Brakte boy (mm) 10 32, Ovaryum (mm) 10 17, Labellum en (mm) 10 6,7 6 8 Labellum boy (mm) 10 13, Mahmuz (mm) 10 3,7 3 5 D sepal (mm) 10 10, L sepal (mm) 10 10, Petal (mm) 10 6, Polinyum 10 1,0 1 1 Kaudikulum 10 3, H. robertianum un Anatomik Özellikleri Yaprak Anatomisi: Yaprakların yüzeysel kesitlerinin incelemeleri sonucunda; epidermis hücre şekli alt yüzeyde çok köşeli, üst yüzeyde geniş çok köşeli olarak dikkati çekmektedir. Alt yüzeyde bulunan stomaların tetrasitik tipte olduğu gözlenmiştir (Şekil 2 a,b). Yaprakların orta damar bölgesinden alınan enine kesitlerinin incelemeleri sonucunda; kütikulanın her iki yüzeyde orta damar üzerinde dalgalı olduğu, kenarlara gidildikçe düzleştiği gözlenmiştir. Ayrıca alt yüzey kütikulanın üst yüzey kütikulasından daha kalın olduğu tespit edilmiştir. Yaprak enine kesitte alt epidermis karemsi ve dairemsi hücrelerden meydana gelmiştir. Üst epidermis hücreleri geniş dikdörtgensi şekilde ve alt epidermis hücrelerinden oldukça büyüktür. Klorenkima tabakasının sünger parenkiması hücrelerinin sıralı olduğu ortaya konulmuştur. Klorenkima ince duvarlı, oval, dairemsi hücrelerden ibarettir. Çok sayıda rafit gözlenmiştir. Yaprak orta damarının bulunduğu bölgedeki parankima hücre sayısı e ulaşmaktadır. Demet tipi monokotillerde görülen kapalı kollateral tiptedir. Floem yaprağın dış kısmına, ksilem ise iç kısmına doğrudur (Şekil 2c). 179

190 a b c Şekil 2. H. robertianum yaprak alt yüzey kesiti (a), yaprak üst yüzey kesiti (b), yaprak enine kesiti (c) H. robertianum un Yetişme Ortamı Özellikleri Türkiye deki yayılışı C1, C2, C3 karelerinde yer alan H. robertianum açık alanlarda, çam ve meşe ormanları ile maki boşluklarında, zeytinlik aralarında, terk edilmiş tarlalarda bulunmaktadır (Şekil 1 c,d). Çalışma kapsamındaki örnek alanlardan ikisi orman altında, üçü çalı- makide ve biri çayır-otlukta yer almaktadır. Örnek alanlar deniz seviyesi ile 551 m arasındaki yüksekliklerdedir. İncelenen popülasyonlardaki birey sayısının genellikle çok az olduğu gözlemlenmiştir. Toprak Özellikleri; H. robertianum türlerinin bulunduğu alanların 0-5 cm derinlik kademesinin hacim ağırlığı ortalaması 949,52 g/l, toprakların tane çapları oranlarına bakıldığında kil oranının ortalama % 20,83 olduğu ve orta tekstürlü topraklar sınıfında yer aldığı (Çepel, 1995), ağırlık bakımından yaklaşık %30 taşlılık ile orta derecede taşlı topraklar olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 3). Kimyasal özelliklerine bakıldığında ise ph sının ortalama 6,93 olarak nötr sınırlarında kaldığı, % 4,53 organik karbon ile organik madde düzeyinin humusça zengin sınıfta yer aldığı (Çepel, 1995), % 0,260 toplam azot düzeyine sahip olduğu belirlenmiştir cm derinlik kademesinde ise taşlılığın biraz daha düşerek % 27,2 ile orta dereceli taşlı sınıfta yer aldığı, kil oranı itibariyle 180

191 5-15cm Derinlik 0-5cm Derinlik orta tekstürlü topraklar sınıfında kaldığı tespit edilmiştir. Kimyasal özelliklerine bakıldığında ise ph sının 7,05 ile nötr sınıfta yer aldığı ve humus bakımından orta derece zengin olduğu, % 0,15 toplam azot düzeyine sahip olduğu belirlenmiştir (Çizelge 3). Çizelge 3. H. robertianum türünün örnek alanlarına ait toprak özelliklerinin tanımlayıcı istatistikleri Değişken n En Düşük En Yüksek Ortalama Standart Sapma Hacim Ağırlığı (g/l) 6 780, ,60 949,52±50,76 124,34 İnce Top. Mik. (g/l) 6 420,40 924,00 661,27±71,16 174,30 Taş Mik. (g/l) 6 101,60 540,20 288,25±77,91 190,84 Kum (%) 6 51,39 67,76 61,60 ±2,32 5,69 Toz (%) 6 6,60 26,01 17,53±2,76 6,77 Kil (%) 6 12,70 30,40 20,83±3,03 7,42 ph (H O) 2 6 6,29 7,48 6,93±0,22 0,53 Corg (%) 6 1,07 8,47 4,53±0,98 2,59 Azot (%) 6 0,09 0,63 0,26±0,08 0,22 Hacim Ağırlığı (g/l) 6 819, , ,97±79,32 194,28 İnce Top. Mik. (g/l) 6 497, ,00 811,85±125,26 306,81 Taş Mik. (g/l) 6 54,30 662,10 303,07±81,76 200,28 Kum (%) 6 45,22 65,20 57,14±3,09 7,57 Toz (%) 6 6,58 28,99 17,79±3,10 7,60 Kil (%) 6 19,10 36,80 25,02±2,79 6,84 ph (H O) 2 6 6,33 7,57 7,05±0,21 0,51 Corg (%) 6 0,08 5,45 2,53±0,66 1,76 Azot (%) 6 0,05 0,31 0,15±0,04 0,10 4.Tartışma ve Sonuçlar Türün morfolojik karakterleri çeşitli çalışmalarda farklılıklar göstermektedir. Renz ve Taubenheim (1984) te bitkinin boyu cm, Delforge (2006) da cm uzunlukta olduğunu belirtmektedir, çalışmamız sonucunda bitki boyu 33,0-65,5 cm arasında ölçülmüştür. Çiçek sayısı Delforge (2006) da iken çalışmamızda çiçek sayısı bu kadar fazla olan örneğe rastlanmamıştır. Yaprak yüzeyinin tüy içermemesi yapılan diğer çalışmalarla benzerlik göstermektedir (Aybeke ve ark., 2009; Sevgi ve ark., 2012). Aybeke ve ark. (2009) nın çalışmasında Ophyrs cinsinde anomositik tipte iken Orchis türlerinde 181

192 tetrasitik tiptedir, Sevgi ve ark., (2012) nın Orchis cinsi ile yaptığı çalışmada tetrasitik veya anomositik tip stomalar ayırt edilmiştir. Kutikulanın yaprağın üst yüzeyinde alt yüzeye göre daha kalın olması; epidermis hücrelerinin yüzeyde çok köşeli olmaları; üst epidermis hücrelerinin geniş dikdörtgensi şekilde ve alt epidermis hücrelerinden oldukça büyük olması da diğer cinslerle yapılan çalışmalarla benzerlik göstermektedir (Aybeke ve ark., 2009; Sevgi ve ark., 2012). Klorenkima tabakası Aybeke ve ark. (2009) nda genellikle 6 veya 7 tabakalı olarak, bazen de 8-11 tabakalı hücreler ayırt edilmiş, Sevgi ve ark., (2012) 7-13 tabakalı olarak belirtmiştir. Yapılan bu çalışmada ise sıralı, orta damarının bulunduğu bölgedeki parankima hücre sayısı klorenkima gözlenmiştir. İletim demet tipi tipik monokotillerde olduğu gibi kapalı kollateral demet tipindedir (Cutler ve ark., 2008). H. robertianum un yetişme ortamına ait bulgular diğer çalışmalarda belirtilen ifadelere uymaktadır. Renz ve Taubenheim, 1984; Delforge, 2006'da belirtildiği gibi türe ait bireyler; açık alanlarda, çam ve meşe ormanları ile maki boşluklarında, zeytinlik aralarında, terk edilmiş tarlalarda bulunmaktadır. Türün toprak özellikleri ise orta dereceli taşlı ve kil + tozca zengin, besin maddesince zengin ve genelde ph'sı nötr topraklarda bulunmaktadır. Bu verilere göre H. robertianum un taşlı topraklarda yetişebilse de su ve besin bütçesi iyi olan toprakları istemektedir. Karstik sahalarda bulunan Orchis anatolica'nın bulunduğu toprakların ortalama ph'sı nötre yakındır (Altundağ ve ark., 2012). Teşekkürler; 105O530 nolu projemizi desteklediği için TÜBİTAK a çok teşekkür ederiz. Ayrıca türün yayılış bilgilerini bizler ile paylaşan Dr. Mehmet Tutar ve Dr. Gökhan Deniz beylere de teşekkür ederiz. 5. Kaynaklar Altundağ, E., Sevgi, E., Kara, Ö., Sevgi, O., Tecimen, H.B., Bolat, İ., Studies on the Chorology, Ecology, Morphology and Conservation Strategies of Orchis anatolica Boiss. (Orchidaceae), J. Environ. Biol. 33, Aybeke, M., Sezik, E., Olgun, G Vegetative anatomy of some Ophrys, Orchis and Dactylorhiza (Orchidaceae) taxa in Thrace region of Turkey. Flora, 205, Billz, M., Kell, S.P., Maxted, N., Lansdown, R.V., European Red List of Vascular Plants, Cutler, D.F., Botha, E., Stevenson, D.W Plant Anatomy. An applied approach. Blackwell Publishing. Çepel, N., Orman Ekolojisi. İstanbul Üni. Yayın Nu: 3886, Sosyal B.M.Y.O. Yayın Numarası: 433. Delforge, P Orchids of Europe, North Africa and the Middle East. Timber Press, Portland. 182

193 Ekim, T., Koyuncu, M., Vural, M., Duman, H., Aytaç, Z., Adıgüzel, N Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı (Red Book of the Plants of Turkey). Türkiye Tabiatının Koruma Derneği, ISBN: , 195 sayfa. Gülçur, F., Toprağın Fiziksel ve Kimyasal Analiz Metodları, Kutulmuş Matbaası, İ.Ü. Yay. 1970, Or. Fak. Yay. Nu: 201, sf:225. Irmak, A., Arazide ve Laboratuvarda Toprağın Araştırılması Metodları, İ.Ü. Yayın Nu: 599, Or. Fak. Yayın Nu: 27, sf: 150. Jackson, M.L.,1962. Soil Chemical Analysis, Constable and Company Ld., London, England, (1962). Kamari, G., Blanché, C., Siljak-Yakovlev, S. (eds), Mediterranean chromosome number reports 20. Fl. Medit. 20: ISSN Kreutz, C.A.J., Türkiye Orkideleri; Botanik Özellikleri, Ekolojik İstekleri, Doğal Yayılış Alanları, Yaşam Tehditleri, Koruma Önlemleri. Editör, Yazar ve Çevirmen Doç. Dr. Alper ÇOLAK, Rota Yayınları, ISBN: Renz, J. and Taubenheim, G., Orchidaceae. Flora of Turkey and the East Aegean Islands, Volume 8, Edit by Davis, P.H., pages: Ruzin, S.E., Plant microtechnique and microscopy. Oxford University Press, Oxford, NewYork. Sevgi, E., Altundağ, E., Kara, Ö., Sevgi, O., Tecimen, H.B., Bolat, İ., Morphological, Anatomical and Ecological, Studies on Some Orchis (Orchidaceae) Taxa of Mediterranean Region-Turkey, J. Environ. Biol. 33, Sezik, E Muğla Civarında Salep Elde Edilen Bitkilerin Mahallî İsimleri, İstanbul Ezc. Fak. Mec., 5: Sezik, E., Orkidelerimiz Türkiye nin Orkideleri, Sandoz Kültür Yayınları, Nu:6, 166 sayfa. Tuzlacı, E., Türkiye Bitkileri Sözlüğü, Alfa Basım, ISBN: , 353 sayfa. Vardar, Y., Gemici, Y., Tort, N., Gemici, M., Plant Anatomy. Ege Univ.Faculty of Science Publications, 196,. Varol, Ö., Işıloğlu, M., Mammadov, R., Girgin, A.R., Yabanlı, M., 2004: Muğla İli Geofitleri Üzerine Araştırmalar. Muğla Üni. Yayınları: 56, Rektörlük Yayınları: 36, 76 sayfa. 183

194 184

195 BAZI SALEP TÜRLERİNE AİT TOPRAK ÖZELLİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI Ömer KARA 1, Orhan SEVGİ 2, H. Barış TECİMEN 2, İlyas BOLAT 3 1 Karadeniz Teknik Üni. Orman Fak. Havza Amenajmanı Anabilim Dalı 2 İstanbul Üni. Orman Fakültesi, Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı, İstanbul 3 Bartın Üni. Orman Fak., Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı, Bartın Özet Çalışmaya konu olan salep türleri; sırasıyla Orchis anthropophora (L.) All., Himantoglossum comperianum (Steven) P.Delforge, Dactylorhiza urvilleana (Steud.) H.Baumann & Künkele, Ophrys apifera Huds., Ophrys umbilicata Desf., Anacamptis laxiflora (Lam.) R.M.Bateman, Pridgeon & M.W.Chase, Anacamptis papillionacea (L.) R.M.Bateman, Pridgeon & M.W.Chase, Orchis provincialis Balb. ex Lam. & DC., Anacamptis sancta (L.) R.M.Bateman, Pridgeon & M.W.Chase ve Orchis spitzelii Saut. ex W.D.J.Koch'dir. Bu türlerin bulundukları 47 örnek alandan hacim örneği olarak 0-5 cm ve 5-15 cm derinlik kademelerinden toprak örnekleri alınmıştır. Örneklerin, hacim, taş, ince toprak miktarları, kum, toz, kil yüzdeleri, azot ve organik madde içerikleri belirlenmiştir. Türlerin karşılaştırmasında ANOVA analizi kullanılmıştır. Türlerin toprak özelliklerine göre yapılan değerlendirmelerde; A. papillionacea'nın hacim ağırlığı fazla, A. laxiflora'nın ise hacim ağırlığı daha az olan toprakları tercih ettiği ve taş oranı en düşük toprakların yine A. laxiflora'nın yayıldığı alanlarda olduğu tespit edilmiştir. Oph. apifera ve H. comperiananum'un bulunduğu alanlarda diğerlerine göre nispeten daha yüksek ph değerlerine rastlanmıştır. Oph. apifera ve A. laxiflora'nın organik maddece diğerlerine göre daha yüksek yerlerde bulunduğu, Oph. umbilicata'nın organik maddece bakımından en düşük yerlerde bulunduğu belirlenmiştir. Koruma altındaki salep türlerinin toprak özelliklerinin bilinmesi olası yayılış alanlarının belirlenmesinde, doğaya yeniden kazandırılmasında ve tarımının yapılmasında önemli katkıları sağlayacaktır. Anahtar kelimeler: Salep türleri, Orchidaceae, Toprak, Absract Comparision of soil proporties of some Orchid species Gathering information about soil properties of Orchid species that were protected will provide important benefits for determination of potential distribution areas and re-contribution of them to the nature. Besides, cultivation of those species will also provide similar benefits. The Orchid species subjected to this study are; Orchis anthropophora (L.) All., 185

196 Himantoglossum comperianum (Steven) P.Delforge, Dactylorhiza urvilleana (Steud.) H.Baumann & Künkele, Ophrys apifera Huds., Ophrys umbilicata Desf., Anacamptis laxiflora (Lam.) R.M.Bateman, Pridgeon & M.W.Chase, Anacamptis papillionacea (L.) R.M.Bateman, Pridgeon & M.W.Chase, Orchis provincialis Balb. ex Lam. & DC., Anacamptis sancta (L.) R.M.Bateman, Pridgeon & M.W.Chase and Orchis spitzelii Saut. ex W.D.J.Koch. Soil samples were collected from 0-5 and 5-15 cm depths of the sites that those species were distributed. Bulk density, skeleton and fine soil amounts, sand, silt and clay percentages, total nitrogen and organic carbon content of the soils were determined. ANOVA test was used for comparison of species. According to our results; A. papillionacea preferred the soils that have higher bulk density while A. laxiflora chose the soils having less bulk density and less stony soils. The ph values of the soils where Oph. apifera and H. comperiananum distributed are comparatively higher. The organic matter amount of the soils where Oph. apifera and A. laxiflora distributed are relatively higher, while Oph. umblicata is distributed at the poorest soils in terms of organic matter. The information about the soil properties of orchids species will help to authority to guess the potential distribution lands, restoration and cultivation of the species. Keywords: Orchid species, Orchidaceae, Soil 1. Giriş Türkiye florasında Orchidaceae familyasına ait 1967 yılında 115 takson (Sezik, 1967), 1984 yılı verilerine göre 110 takson (Renz ve Taubenheim 1984), 2000 yılına göre ise 153 takson (Kreutz, 2000) olduğu belirtilmektedir. Bölgesel ve yerel flora çalışmaları ile Orchidaceae familyasının bireyleri kayıt altına alınmıştır. Bununla birlikte söz konusu familyanın ekonomik kullanım değeri ve güzel çiçeklerinden dolayı bölgesel ve yerel ölçekte diğer bazı çalışmalara konu edilmiştir. Bu çalışmaların başlangıcı olarak Türkiye nin salep türleri üzerine ilk doktora çalışması 1967 yılında Prof. Dr. Ekrem Sezik tarafından yapılmıştır. Daha sonra Orchidaceae familyasının bölgesel çalışmaları artmıştır. Edirne çevresindeki (Ophyrs I. (Orchidaceae) türleri belirlenmiştir (Aybeke, 1997). Muğla ili geofitleri üzerine yapılan araştırma sonuçlarına göre; Orchidaceae familyasına ait 42 tür tespit edilmiştir (Varol ve ark., 2004). Kaz Dağları ndaki Orchidaceae familyası üzerine yapılan çalışmada ise; 14 cinse ait 38 takson tespit edilmiştir (Güler, 2005). Van ili ve civarından 11 cinse ait 35 tür tespit edilmiştir (İşler, 2005). Akdağmadeni nde (Yozgat) Orchidaceae familyasının 11 cinsine ait 20 tür tespit edilmiştir (Orhan, 2006). Ayrıca Antalya da yayılış gösteren Ophrys cinsinin türleri üzerinde Deniz (2009) tarafından doktora tezi yapılmıştır. 186

197 Türkiye Orchidaceae türlerinin sistematik durumu hızlı bir şekilde değişmektedir. Bu çalışmada kullanılan türlerin yeni isimlerinin kullanımı tercih edilmiştir. Buna göre türlerin yeni isimleri şöyledir; Orchis anthropophora (L.) All. (eski ismi: Aceras anthropophorum (L.) Aiton), Himantoglossum comperianum (Steven) P.Delforge (eski ismi: Comperia comperiana), Ophrys apifera Huds. (eski ismi: Ophrys holoserica (Burm. fil.) Greuter subsp. holoserica), Anacamptis laxiflora (Lam.) R.M.Bateman, Pridgeon & M.W.Chase (eski ismi: Orchis laxiflora Lam.), Anacamptis papillionacea (L.) R.M.Bateman, Pridgeon & M.W.Chase (eski ismi: Orchis papillionacea L. var. papillionacea), Orchis provincialis Balb. ex Lam. & DC. (eski ismi: Orchis provincialis Balbis ex. DC.), Anacamptis sancta (L.) R.M.Bateman, Pridgeon & M.W.Chase (eski ismi: Orchis sancta L.)'dir. Türkiye'deki Orchidaceae türlerinin önemli kısmı salep yapımında kullanılmaktadır. Gerek çalışmaya konu türlerin toplanma düzeyleri gerekse popülasyon bilgileri ülke sınırlarında tehlike durumlarını ortaya koyacak düzeyde değildir. Bununla birlikte Avrupa coğrafyasında söz konusu türlerin çeşitli tehlike düzeylerinde olduğu ifade edilmiştir (Bilz ve ark., 2011). Her ne kadar hukukî yollar buna izin vermese de salep toplanması devam etmektedir. Korunmaya yönelik hukukî düzenlemelerde eksiklikler olmasının yanı sıra salep yetişme ortamlarını tehdit eden diğer unsurlardan dolayı yetişme ortamları gittikçe daralmaktadır (Tecimen ve ark., 2010). Salep türlerinin korunması, yetişme ortamlarının ıslahı ve üretimi konusunda bölgesel ve yerel bilgilerimiz oldukça sınırlıdır. Orchidaceae familyasına ait türlerin ekolojisi ve yetişme ortamı özellikleri üzerine bilgilerin bazıları (yükselti, bakı, çiçeklenme zamanı vb. ) daha önceki çalışmalardan derlenebilir. Fakat türlerin ekolojisi ve yetişme ortamı özelliklerinin önemli kısmı (toprak özellikleri, iklim vb.) bilinmemektedir (Kara ve ark., 2010). Örneğin salep türlerinin toprak bilgileri üzerine çok az çalışma bulunmaktadır. Bunlardan bazıları, Topçuoğlu ve arkadaşlarının 1996'da yaptığı çalışma ve Sandal'ın 2009 yılında yaptığı doktora tezidir. Ayrıca cins düzeyinde toprak özellikleri de çalışılmıştır (Örs ve arkş, 2011). Bu çalışmayla yukarıda ismi geçen salep türlerinin yetişme ortamına ait toprak bilgilerine katkı sağlayarak, türlerin korunması, alan ıslahı ve tarımsal üretimine yardımcı olunması amaçlanmıştır. 2. Özdek ve Yöntem Çalışmaya konu olan salep türleri; sırasıyla Orchis anthropophora (simgesi: ant), Himantoglossum comperianum (simgesi: com), Dactylorhiza urvilleana (simgesi: urv), Ophrys apifera (simgesi: hol), Ophrys umblicata (simgesi: umb), Anacamptis laxiflora (simgesi: lax), Anacamptis papillionacea 187

198 (simgesi: pap), Orchis provincialis (simgesi: pro), Anacamptis sancta (simgesi: san) ve Orchis spitzelii (simgesi: spi)'dir. Bu türlerin bulundukları 47 örnek alandan hacim örneği olarak 0-5cm ve 5-15cm derinlik kademelerinden toprak örnekleri alınmıştır (Çizelge 1). Alınan örnek alan sayıları yukarıdaki sıralamaya göre; 6, 3, 4, 3, 3, 5, 15, 5, 7 ve 5'tir. Bununla birlikte aşağıda belirtilen analizlerin hepsini bütün örneklerde yapmak mümkün olamamıştır. Bundan dolayı ilgili çizelgelerde örnek sayısı ayrıca belirtilmiştir. Örneklenen alanlardan alınan topraklarda fiziksel ve kimyasal özelliklerin belirlenmesi için araziden laboratuara getirilen örnekler tel raflara serilerek hava kurusu hale gelene kadar kurutulmuşlardır. Toprak örnekleri tartılarak hava kurusu hacim ağırlıkları bulunmuş, daha sonra taş ve kökleri ayrılmıştır. Toprak örnekleri porselen havanda öğütülerek 2 mm lik elekten geçirilmiş ve tartılarak hava kurusu ince toprak ağırlıkları bulunmuştur. Hacim silindirleriyle alınan toprak örnekleri 2 mm lik elekten geçirilerek elde edilen ince toprak örnekleri ve 2 mm lik eleğin üzerinde kalan kısım ise taş miktarı olarak tartılmıştır. Bulunan değerlerden nem değerleri düşülerek fırın kurusu ağırlıkları g/l olarak hesaplanmıştır (Irmak, 1954). Toprak örneklerinin tane çapları Bouyoucous hidrometre metodu ile belirlenmiştir (Irmak, 1954; Gülçur, 1974). Toprak örneklerinin reaksiyonu cam elektrotlu ph metre ile ölçülmüştür. Aktüel asitlik için 1/2,5 oranında saf su ile muamele edilip ölçme yapılmıştır (Irmak, 1954; Gülçur, 1974). Çizelge 1. Örnek alanların yerleri ve bazı yetişme ortamı özellikleri Alan Nu* Türün Simgesi Yükselti (m) Yeryüzü Şekli** Eğim (%) Bakı Ortamı Nemi Hakim Bitki Örtüsü*** 1 hol, umb 89 T. Düzlüğü 0 0 Nemli Çz 0,7 kapalılık 2 lax 157 T. Düzlüğü 0 - Sulak Çayır Zeytinlik ve 3 hol 4 Alt yamaç 75 K Nemli çalılık 4 san 481 Düz yer 0 - Kuru Otluk 5 com 700 Alt yamaç 20 GB Nemli Çayır 6 com 722 Orta yamaç 20 GB Az nemli Çalılık 7 san 54 Alt yamaç 100 G Kuru Çayırlık 8 com 385 Orta yamaç 40 D Kuruca Çz ve maki 9 pro 842 Orta yamaç 60 Batı Nemli Çz 0,3 ve Meşe 0,5 kapalı Sarıçam + 10 spi 1460 Üst yamaç 30 G-GB Nemli Göknar 188

199 Alan Nu* Türün Simgesi Yükselti (m) Yeryüzü Şekli** Eğim (%) Bakı Ortamı Nemi Hakim Bitki Örtüsü*** Orta Sarıçam + 11 spi 1300 yamaç 30 K Nemli Göknar 12 ant 550 Üst yamaç 35 B Az nemli Çz 13 pap 40 T. Düzlüğü 0 - Nemli Çayırlık 14 ant, pro 269 Alt yamaç 40 K Nemli Çalılık (cistus ve ardıç) 15 pap 251 S. düzlüğü 4 B Az nemli Çz ağaçlandırma boylar 3-4 Çz 0,1-0,2 16 pap 165 Alt yamaç 55 K Az nemli kapalılık 17 pap 165 Alt yamaç 55 K Az nemli Çz 0,2 kapalılık 18 hol 290 Taban arazi 0 - Nemli Çalılık 19 umb 53 Alt yamaç 0 - Az nemli eski tarla 20 umb 72 Dere içi 35 G - GB Nemli çalılık - otluk 21 pap 87 Orta yamaç 30 D Nemli Çz boşluklu çayır 22 urv 1294 Üst yamaç 100 KD Nemli şev üzerinde 23 urv 1462 Taban arazi 0 - Nemli Çayır 24 urv 1580 Taban arazi 30 KB Sulak Çayır 25 urv 559 Üst yamaç 50 K-KB Nemli Sarıçam + Kayın Ormanı 26 ant 1245 Üst yamaç 32 KD Nemli Çk pap 471 Alt yamaç 20 D Az nemli Çayır 28 pap 538 Düzlük 4 D Nemli Çayır 29 pap 531 Düzlük 7 D Az nemli Çayır 30 san 158 Taban arazi 10 GD Az nemli Terkedilmiş tarla Taban Çayırlık - 31 lax 3 arazi 0 - Nemli karakofalık alan 32 san 19 Taban arazi 3 G Nemli Çz boşlukları 33 pro 792 Taban arazi 0 - Nemli Mezarlık Taban Çayırlık su 34 lax 233 arazi 0 - Nemli duran 35 pap 232 S. Düzlüğü 16 GD Kuru Çalılık (maki) 36 ant 188 Alt yamaç 95 G Nemli Çalılık (maki) 37 pap, san, spi 56 Orta yamaç 25 GD Kuru Zeytinlik 38 pap, san, spi 56 Orta yamaç 25 GD Kuru Zeytinlik 189

200 Alan Nu* Türün Simgesi Yükselti (m) Yeryüzü Şekli** Eğim (%) Bakı Ortamı Nemi Hakim Bitki Örtüsü*** 39 pap, san, spi 56 Orta yamaç 25 GD Kuru Zeytinlik 40 ant, pro 509 Alt yamaç 20 K Nemli Çz altı 41 pro 737 Taban arazi 0 0 Nemlice Çz 42 pap, san, spi 43 Taban arazi 0 - Nemli Zeytinlik 43 ant 887 Taban arazi 2 G Nemli Çz 44 pap, san, spi 232 S. Düzlüğü 16 GD Kuru Çalılık (maki) 45 pap, san, spi 316 Üst yamaç 38 D Az nemli Çalılık (maki) 46 lax 630 Düzlük 0 - Nemli Çayırlık 47 lax 70 Düzlük 0 - Nemli Çalılık *) Örnek alan yerleri; 1) Antalya - Olimpus yolu, 2) Antalya - Serik'ten Zeytin Taşı Mağarası, 3) Antalya Fethiye - Kaş yolu, Ovaköy, 4) Aydın - Karacasu Girişi, 5) Aydın - Nazilli - Kızılcaköyü, 6) Aydın - Nazilli - Kızılcaköyün ilerisi, 7) Aydın - Selçuk Ortaklar K., 8) Aydın Nazilli - Karacasu, 9) Balıkesir - Edremit Kazdağı Yayla mevkii, 10) Bolu - Şerif Yüksel Araştırma Ormanı, 11) Bolu - Şerif Yüksel Araştırma Ormanı, 12) Çanakkale - Bayramiç Alakeçi, 13) Çanakkale - Biga Pekmezci, 14) Çanakkale - Ezine yolu, 15) Çanakkale - Ezine yolu, 16) Çanakkale Ezine, 17) Çanakkale Ezine, 18) Hatay - Dörtyol - Kuzuculu mevkii, 19) İzmir - Çeşme - Alaçatı K., 20) İzmir Çeşme - Alaçatı K., 21) İzmir Menderes - Selçuk yolu, 22) Kastamonu - Çatalzeytin - Bozkurt yolu, 23) Kastamonu - Ilgaz ağı - Ahlat Köyü, 24) Kastamonu - Ilgaz'ın Kuzeyi Handüzü, 25) Kastamonu - İnebolu yolu, 26) Kastamonu - Taşköprü Karadedeoğlu K., 27) Kırklareli - Dereköy, 28) Kırklareli - Dereköy işletmesi deposu, 29) Kırklareli - Dereköy - Şişeçam maden sahası, 30) Muğla - Datça - Hızırşah köyü merası, 31) Muğla - Datça - Marmaris arasında Hisarönü, 32) Muğla - Gökova -Akbük, 33) Muğla - Köyceğiz Yayla K., 34) Muğla - Marmaris - Gökova Ovacık mah., 35) Muğla - Milas - Alaçam K., 36) Muğla - Milas - Alaçam K., 37) Muğla - Milas - Kıyıkışlacık K., 38) Muğla - Milas - Kıyıkışlacık K., 39) Muğla - Milas - Kıyıkışlacık K, 40) Muğla - Milas yolu Tuzabat K., 41) Muğla - Ören - Yerkesik yolu, 42) Muğla - Ören sağında Çökertme, 43) Muğla Yerkesik - Ören Yolu Kıran K., 44) Muğla -Milas - Alaçam K., 45) Muğla Milas - Alaçam - Kargacık mevkii, 46) Tekirdağ - Güzelköy, 47) Tekirdağ - İnecik köyü. **) T. Düzlüğü: Tepe Düzlüğü, S. Düzlüğü: Sırt Düzlüğü; ***Çz: Kızılçam, Çk: Karaçam, Organik karbon miktarı toprak örneklerinde Wackley-Black ıslak yakma yöntemi ile bulunmuştur (Irmak, 1954; Gülçur, 1974). Toprak örneklerinin toplam azotu Kjeldhal metoduna göre Buchi K-370 cihazında belirlenmiştir (Irmak, 1954; Jackson, 1962; Gülçur, 1974). Çalışma konusu olan on salep türünün 18 toprak değişkeninin verilerinde normallik testi Shapori Wilk ile yapılmış ve sonra ANOVA analizi yapılmıştır. Normal dağılım gösterenlerin varyansları homojen olanlarda Duncan, homojen olmayanlarda Dunnett T3'testi uygulanarak karşılaştırılmıştır. 190

201 3. Bulgular Hacim, İnce Toprak ve Taş Miktarları; Saleplerin yetişme ortamlarının 0-5cm derinlik kademesindeki toprakların hacim ağırlıklarının en düşüğü O. provincialis alanında 578,7 g/l, en yüksek ise A papillionacea alanında 2242,7 g/l olarak tespit edilmiştir. Türlerin en fazla genliğe 1409,3 g/l ile A papillionacea alanında, en dar aralığa ise 130,5 Oph. umblicata'da rastlanmıştır. Ortalama hacim ağırlıklarının en düşüğü 956,52 g/l ile O. provincialis alanında, en yüksek değer ise 1277,63 g/l ile A. papillionacea alanlarında bulunmuştur (Şekil 1a, Çizelge 2). Hacim ağırlık değerlerinin dağılımları incelendiğinde O. provincialis alanlarında normal bulunmayarak diğer türlerden ayrılmıştır. Diğer türlerin ise aynı grupta olduğu belirlenmiştir (Çizelge 2). Türlerin bulunduğu yerlerin 5-15cm derinlik kademesi toprakların en düşük hacim ağırlıkları 622,5 g/l ile Oph. apifera alanlarında, en yüksek ise A. papillionacea alanında 1980,4 g/l'dir. En fazla genlik 839,0 g/l ile A. papillionacea'ta, en dar genliğe ise 159,2 O. spitzelii türlerinde tespit edilmiştir. Ortalama değerler açısından ise, en yüksek değere Anacamptis papillionacea alanlarında belirlenmiş olup, 1532,7 g/l'dir. En düşük değer ise 1012,4 g/l ile Oph. apifera alanlarında bulunmuştur (Şekil 1b, Çizelge 3). Alt kademenin hacim ağırlıklarının türler arası karşılaştırılmasına göre iki grup oluşmuştur. Oph. apifera ve A. laxiflora türleri en düşük değerlerle birinci gruptayken, A. papillionacea en yüksek değerle ikinci grupta bulunurken, diğer türler her iki grupta da yer almaktadırlar (Çizelge 3). Alanların 0-5cm derinlik kademelerinin ince toprak değerlerinin en düşüğü 331,0 g/l ile Oph. apifera alanında, en yüksek ise 1355,2 g/l ile A. papillionacea alanlarında tespit edilmiştir. İnce toprak değerlerinin en fazla genliğe sahip tür A. papillionacea olup, 819,4 g/l'dir. En dar genliğe ise 210,5 g/l ile H. comperianum alanlarında bulunmuştur. Ortalama ince toprak miktarlarına göre en düşük 556,7 g/l ile Oph. apifera alanlarında, en yüksek ise 916,1 g/l ile A. laxiflora alanlarında belirlenmiştir (Şekil 1c, Çizelge 2). Türlerin bulunduğu alanların ince topraklarına ait değerler arasında istatistiksel bir fark bulunmamıştır (Çizelge 2). 191

202 a) b) c) d) e) f) Şekil 1. Salep türlerinin bulunduğu alanların Hacim, İnce Toprak ve Taş Miktarlarının ortalama, en yüksek ve en düşük değerleri. Alanların 5-15cm derinlik kademesinin ince toprak değerlerinin en düşüğü 342,7 g/l Oph. apifera alanında, en yüksek değere ise 1735,0 g/l ile A. papillionacea alanında tespit edilmiştir. İnce toprak değerleri bakımından en fazla genliğe 1087,4 g/l ile A. papillionacea alanlarında, en dar genliğe ise 122,0 g/l ile H. comperianum alanlarında rastlanmıştır. A. laxiflora alanlarının ortalama ince toprak değeri 975,1 g/l ile en yüksek bulunurken, H. comperianum alanlarının ortalama 634,6 g/l ile en düşük ince toprak değerine sahip olduğu bulunmuştur (Şekil 1d, Çizelge 3). Türlerin ince toprak değerlerinin dağılımları 192

203 incelendiğinde A. papillionacea ve O. spitzelii'ye ait değerlerinin normal olmadığı belirlenmemiştir (Çizelge 3). Diğer türlerin değerleri normal ve homojen olmasına rağmen bir gruplanma olmamıştır (Çizelge 3). Alanların 0-5cm derinlik kademesinde en düşük taş miktarına 3,5 g/l ile A. laxiflora alanlarında rastlanmış, en yüksek değere ise 1479,2 g/l ile A. papillionacea alanında bulunmuştur. Değerlerinin en fazla genliğe sahip olan salep türü A papillionacea olup, 1434,3 g/l'dir. En az genliğe sahip salep türü 83,8 g/l ile A. laxiflora'dır. Ortalama değerlerin en düşüğü 45,8 g/lt ile A. laxiflora türü olurken, en yüksek değer 472,1 g/l ile H. comperianum türüne aittir (Şekil 1e, Çizelge 2). Türlerin taş miktarı değerlerinin dağılımları incelendiğinde A. papillionacea dışındakiler normal çıkmıştır (Çizelge 2). Dağılımları normal olanların varyanslarıda homojen olmakla birlikte gruplaşma olmamıştır. Alanların 5-15cm derinlik kademesinin taş miktarlarına bakıldığında, 0-5cm derinlik kademesine benzer şekilde aynı türlerde en düşük ve en yüksek değerler belirlenmiştir. En düşük taş miktarı 3,0 g/l ile A. laxiflora, en yüksek değere ise 1245,3 g/l ile A. papillionacea alanlarında tespit edilmiştir. Ortalama değerlerin en düşüğü 95,3 g/l ile A. laxiflora türü olurken, en yüksek değer 769,0 g/l ile H. comperianum türüne ait alanlarda bulunmuştur (Şekil 1f, Çizelge 3). Taş miktarlarının değerleri A. sancta türünde normal olmadığı, diğer türlerin ise normal dağılım gösterdiği belirlenmiştir (Çizelge 3). Normal dağılım gösteren türler karşılaştırıldığında iki grup oluşmuş, A. laxiflora türü birinci grupta, A. papillionacea ve H. comperianum türleri en yüksek değerlerle ikinci grupta yer alırken, diğer türler iki grupta da yer almaktadırlar (Çizelge 3). Kum (%), Toz (%) ve Kil (%) Değerleri; Salep yerlerinin 0-5cm derinlik kademesi topraklarının tane çap sınıflarına göre en düşük değerleri; kum % 18,26 ile A. laxiflora, kil de % 8,37 ile A. papillionacea, toz % 3,92 ile D. urvilleana alanlarında tespit edilmiştir (Şekil 2a, c ve e). Tane çaplarının en yüksek değerleri ise; kum % 81,15 A. papillionacea, kil % 40,28 Oph. umblicata, toz % 45,05 A. laxiflora alanlarında belirlenmiştir (Şekil 2a, c ve e). Türlerin bulunduğu toprakların tane çapları değerlerinin ortalamalarına göre en düşük kum oranı % 46,16 A. laxiflora, kil % 15,12 ile O. provincialis ve toz % 11,28 ile H. comperianum alanlarında bulunurken, en yüksek değerler ise kum % 73,00 O. provincialis, kil % 30,06 Oph. umblicata alanlarında bulunmuştur (Şekil 2a, c ve e). Türlerin bulunduğu toprakların tane çapları sınıflarının normallik dağılımlarına göre; sadece kum tane çapında O. spitzelii değerlerinin dağılımı normal bulunmamıştır (Çizelge 2). Kum ve toz tane sınıfları üç gruba ve kil tane sınıfı ise iki gruba ayrılmaktadır. 193

204 a) b) c) d) e) f) Şekil 2. Salep türlerinin bulunduğu alanların Kum (%), Toz (%) ve Kil (%) değerlerinin ortalama, en yüksek ve en düşük değerleri. Örnek alanların 5-15cm derinlik kademesi topraklarının tane çap sınıflarına göre en düşük değerleri; kum % 19,99 A. laxiflora, kil % 7,42 A. papillionacea, toz % 3,48 ile O. anthropophora ve A. papillionacea alanlarında belirlenmiştir (Şekil 2b, d ve f). En yüksek değerler ise; kum % 83,32 O. provincialis, kil % 44,83 Oph. umblicata ve toz % 45,91 ile A. laxiflora alanlarında görülmektedir (Şekil 2b, d ve f). Tane çaplarının ortalama değerlerine göre en yüksek; kum % 67,80 O. spitzelii, kil % 32,99 ile Oph. 194

205 umblicata ve toz % 28,47 ile A. laxiflora alanlarında tespit edilirken, en düşük değerler; kum % 46,78 A. laxiflora, kil % 17,88 O. anthropophora ve toz % 12,22 ile Oph. umblicata alanlarında tespit edilmiştir (Şekil 2b, d ve f). Tane çapları sınıflarının değerleri incelendiğinde A. sancta türünün kum, toz ve kil tane sınıfına ait değerlerin dışındakiler normal dağıldığı belirlenmiştir (Çizelge 3). Normal dağılıma sahip olan türlerin kum tane sınıfında bir gruplaşma olmamasına rağmen, toz ve kil tane çapları ikişer gruba ayrılmıştır (Çizelge 3). Toprak Tepkimesi ph Değerleri; Salep türlerinin bulunduğu yerlerin 0-5cm derinlik kademsindeki toprakların ph'sının en düşük değeri 4,57 ile D. urvilleana, en yüksek değerine 8,03 ile A. laxiflora alanlarında rastlanmıştır. Toprak ph'sının en fazla genliğe sahip olan tür A. papillionacea olup, genliği 2,73, en düşük genliğe ise 0,18 değeri ile Oph. apifera ve Oph. umblicata türleri sahiptir. Bununla birlikte toprak ph'sının ortalama değerlerinin en düşük bulunduğu yer; 6,09 ile O. spitzelii, en yüksek bulunduğu yer; 7,39 ile A. laxiflora alanlarıdır (Şekil 3a). Türlerin toprak ph değerlerinin dağılımları normal bulunmuş ve yapılan karşılaştırmalarda iki grup oluşmuştur. O. spitzelii ve D. urvilleana türleri birinci grupta, H. comperianum, Oph. apifera, Oph. umblicata ve A. laxiflora türleri yüksek değerleriyle ikinci grupta bulunurken, diğerleri iki grupta da yer almaktadırlar (Çizelge 2). Örnek alanların 5-15cm derinlik kademesi topraklarının ph değerlerinin en düşüğü 4,89 ile D. urvilleana, en yükseği ise 8,16 ile A. papillionacea alanlarında bulunmuştur. Toprak ph'larının genliği en geniş olan tür A. papillionacea olup, 3,01'dir. En dar olan ise 0,26 ile Oph. apifera'dır. Ortalama ph değerlerinin en düşüğü 6,25 ile O. spitzelii ve D. urvilleana alanları iken, en yüksek değere 7,56 ile Oph. umblicata alanlarında rastlanmıştır (Şekil 3b). A. sancta ve O. spitzelii türlerinin ph değerlerinin dağılımı normal bulunmamıştır. Normal dağılım gösteren türlerin karşılaştırılmasında, iki grup oluşmuştur. D. urvilleana ve O. provincialis türleri birinci grupta yer aldığı, H. comperianum, A. laxiflora, Oph. apifera ve Oph. umblicata türlerinin ikinci grupta yer aldığı, diğer türlerin ise iki grupta birden yer aldığı belirlenmiştir (Çizelge 3). Toprak Azot (%) Değerleri; Derinlik kademesi 0-5cm olan topraklara ait azot değerlerinin en düşüğü % 0,01 ile A. sancta alanlarında iken, en yüksek değeri ise % 0,78 ile O. anthropophora alanlarında tespit edilmiştir. Ortalama değerlere göre en düşük azot; % 0,07 ile O. spitzelii, en yüksek değer ise % 0,30 ile Oph. umblicata alanlarında belirlenmiştir (Şekil 3c). Türlerin azot değerleri H. comperianum, D. urvilleana ve A. papillionacea dışındakiler normal dağılmıştır (Çizelge 2). Normal dağılım gösteren türler arasında da istatistik bir fark bulunmamıştır. 195

206 Alt toprak kademesinin (5-15cm) toprak azot değerlerinin en düşüğü onbinde birden daha az olan O. anthropophora ve O. provincialis alanları iken, en yüksek değere ise % 0,73 ile D. urvilleana alanlarında rastlanmıştır. Ortalama değerlere göre en düşük azot; % 0,046 ile O. provincialis, en yüksek değer ise % 0,421 ile Oph. apifera alanlarında belirlenmiştir (Şekil 3d). O. anthropophora ve O. provincialis türlerinin değerleri normal dağılmamıştır. Normal dağılım gösteren türler üç grup oluşmuştur (Çizelge 3). a) b) c) d) e) f) Şekil 3. Salep türlerinin bulunduğu alanların ph, Azot (%) ve Corg (%)'lerin ortalama, en yüksek ve en düşük değerleri. 196

207 Toprak Corg (%) Değerleri; Toprakların 0-5cm derinlik kademesinin organik karbon değerlerinin en düşüğü % 0,23 ile D. urvilleana alanlarında bulunurken, en yüksek değere % 9,32 ile O. anthropophora alanlarında rastlanılmaktadır. Organik karbon değerlerinin en geniş genliğe % 7,64 ile O. anthropophora alanlarında, en dar genliğe ise % 1,97 ile O. spitzelii alanlarında tespit edilmiştir. Organik karbon ortalama değerlerinin en düşüğü % 1,97 ile Oph. umblicata alanlarında, en yükseği ise 5,68 ile Oph. apifera alanlarında belirlenmiştir (Şekil 3e). Toprakların organik karbon değerleri iki grup oluşturmuştur. Oph. umblicata ve D. urvilleana türleri birinci grupta, Oph. apifera ikinci grupta, diğer türlerin ise iki grupta da yer aldıkları belirlenmiştir (çizelge 2). Toprakların 5-15cm derinlik kademesinin organik karbon değerlerinin en düşüğü H. comperianum alanlarında bulunurken, en yüksek değere % 7,59 ile D. urvilleana alanlarında bulunmuştur. Organik karbon değerlerinin en geniş genliğe % 7,49 ile D urvilleana alanlarında, en dar genliğe ise % 0,83 ile Oph. umblicata alanlarında rastlanmıştır. Organik karbon ortalama değerlerinin en düşüğü % 0,53 ile Oph. umblicata alanlarında, en yükseği ise 3,79 ile Ophrys apifera alanlarında belirlenmiştir (Şekil 3f). O. anthropophora, O. provincialis ve O. spitzelii türlerinin organik karbon değerleri dağılımı normal bulunmamıştır. Dağılımları normal olanların karşılaştırılması sonucunda iki grup bulunmuştur (Çizelge 3). 4. Tartışma ve Sonuçlar Salep türlerinin bulunduğu toprakların her iki derinlik kademesinin de hacim ağırlığı 578,7 g/l 2242,7 g/l arasında, ince toprak ağırlıkları 331,0 g/l ,0 g/l ve taş ağırlıkları 3,5 g/l ,2 g/l arasında bulunmuştur (Şekil 1a,b,c,d,e,f). Toprakların 0-5cm derinlik değerleri A. papillionacea dışında aralarında istatistiksel bir fark bulunamamıştır (Çizelge 2). Bununla birlikte 5-15 cm derinlik kademesinde yani yumruların geliştiği derinlikteki hacim ağırlığı ve taş miktarları arasında gruplanmalar belirlenmiştir (Çizelge 3). A. laxiflora ve Oph. apifera düşük hacim ağırlına sahip topraklarda bulunmakta fakat A. laxiflora'nın genliği daha düşük olduğundan bu grubu daha iyi ifade etmektedir (Şekil 1b). H. comperianum ve A. papillionacea türleri ise ağırlığı yüksek topraklarda bulunarak ikinci grubun en iyi temsilcileridir (Şekil 1b). Her iki derinlik kademesinin ince toprak değerleri türlere göre fark göstermese de, en düşük değere H. comperianum, en yüksek değerlere ise A. papillionacea ile A. laxiflora türleri sahiptir (Çizelge 2-3). Özellikle A. laxiflora gibi taban suyu yüksek çayırları tercih eden türlerin (Kreutz, 2009) yetişme ortamı, zamanında ince malzemenin toplandığı tortul 197

208 yerler olması ince toprak miktarını arttırmaktadır. Ayrıca organik madde yönünden zengin (organik madde miktarlarına bakınız) topraklarda da hacim ağırlığının düşük olması beklenen bir durumdur. Taş miktarları açından da en düşük değerler A. laxiflora ve O. spitzelii türleri, en yüksek taşlılığa ise A. papillionacea ve H. comperianum türleri sahiptir (Çizelge 2-3). A. laxiflora taşsız ve hacim ağırlığı düşük yerleri, H. comperianum taşlı ve ince toprak miktarı düşük yerleri, A. papillionacea ise hem taşlı hem de ince toprak miktarı yüksek yerleri tercih etmektedirler. A. laxiflora, Oph. apifera ve Oph. umblicata türleri her iki derinlik kademesinin tane çapları sınıflarına göre belirgin olarak kumsuz topraklara; O. spitzelii, O. anthropophora ve O. provincialis türleri kumlu topraklara sahiptir (Şekil 2a,b, Çizelge 2-3). Buna karşılık O. anthropophora kil miktarı düşük topraklar grubunda, A. laxiflora, Oph. apifera, Oph. umblicata ve H. comperianum türleri killi toprak grubunda bulunmaktadır (Şekil 2e,f, Çizelge 2-3). Orchidaceae familyasına ait salep yapımında kullanılan 10 türün yetiştiği toprakların 4,57 ile 8,03, 5-15cm derinlik kademesinde ise 4,89 ile 8,16 arasında bulunmuştur (Şekil 3a,b). Karada yaşayan birçok Orchidaceae türünün toprak ph'sı 4,5 ile 8,0 arasında olduğu belirtilmiştir (Arditti, 1992). Dolayısıyla çalışmaya konu olan türler genel ph değerleri arasında hayatlarını devam ettirmektedir. Her iki derinlik kademesindeki ph değerlerinin türler arası karşılaştırmasında ise O. spitzelii değerlerinin 6,50'nin altında ve genliklerinin dar olduğu belirlenmiştir. D. Urvilleana nın ph değerleri ise 4,57 ye kadar düşerken, yüksek değerleri 7,10'na kadar çıkabilmektedir. Oph. apifera, Oph. umblicata ve A. laxiflora ise belirgin olarak ph değerleri 7,00 üzerinde olan yerlerde yayılış gösterdiği belirlenmiştir. A. papillionacea ise 5,16 ile 8,16 gibi geniş bir ph aralığında bulunmaktadır (Şekil 3a, b). Bu sonuçlara göre salep türlerinin yayılışı ile toprak ph'sı arasında üç tip ilişki bulunmaktadır. Bunlardan birincisi düşük ph'larda bulunanlar; O. spitzelii ve D. urvilleana, yüksek ph değerlerinde bulunanlar; Oph. apifera, Oph. umblicata ve A. laxiflora ve üçüncüsü hem düşük hem yüksek ph da bulunanlar; A. papillionacea dır. Yüksek ph değerlerinde bulunan türler Estonya ve İngiltere de yapılan çalışmada da yüksek ph değerlerine sahip olan topraklarda bulunduğu belirtilmiştir (Kull ve Hutchings, 2006). 198

209 ant com urv hol umb lax pap pro san spi Ort. n Ort. n Ort. n Ort. n Ort. n Ort. n Ort. n Ort. n Ort. n Ort. n Değişkenler Hac. Ağ. (g/l) 1057,6 a ,5 a ,9 a ,3 a ,2 a 3 961,9 a 5 *1277, ,5 a ,9 a ,0 a 3 İnce Toprak (g/l) 651,4 a 6 607,3 a 3 678,9 a 4 556,7 a 3 698,6 a a 5 842,5 a ,8 a 5 762,4 a 5 796,8 a 3 Taş Ağır. (g/l) 406,2 a 6 472,2 a 3 380,0 a 4 462,7 a 3 339,6 a 3 45,8 a 5 *435, ,7 a 5 282,5 a 5 287,2 a 3 Kum (%) 69,7 bc 6 65,5 bc 3 63,0 bc 4 55,0 ab 3 57,0 abc 3 46,2 a 5 64,5 bc 12 73,0 c 5 66,8 bc 5 *67,0 3 Toz (%) ** 14,8 ab 6 11,3 a 3 17,7 ab 4 23,4 bc 3 12,9 ab 3 29,6 c 5 19,3 abc 12 11,9 a 5 17,4 ab 5 16,9 ab 3 Kil (%) ** 15,4 a 6 23,3 ab 3 19,4 a 4 21,6 ab 3 30,1 b 3 24,2 ab 5 16,2 a 12 15,1 a 5 15,8 a 5 16,1 a 3 ph (%) 6,604 ab 6 7,286 b 3 6,229 a 4 7,379 b 3 7,385 b 3 7,392 b 5 7,001 ab 12 6,478 ab 5 6,939 ab 5 6,100 a 3 Azot (%) 0,238 a 5 *0,274 3 *0, ,295 a 3 0,301 a 2 0,184 a 5 *0, ,278 a 4 0,169 a 7 0,067 a 5 Corg (%) 3,821 ab 4 2,798 ab 3 2,459 a 4 5,680 b 3 1,965 a 2 4,118 ab 5 2,903 ab 13 3,231 ab 4 3,016 b 7 2,930 ab 5 Çizelge cm derinlik kademesine ait toprak özelliklerinin karşılaştırılması (Duncan ve Dunnet t3 testi, p<0,05) *) normal dağılım göstermediğinden analize konu edilmemiştir. **) Varyansları homojen olmadığı için Dunnett t3 testi uygulanmıştır. 199

210 ant com urv hol umb lax pap pro san spi Değişkenler Ort. n Ort. n Ort. n Ort. n Ort. n Ort. n Ort. n Ort. n Ort. n Ort. n Hac. Ağ. (g/l) 1231,7 ab ,6 ab ,5 ab ,4 a ,4 ab ,3 a ,7 b ,9 ab ,9 ab ,7 ab 3 İnce Toprak (g/l) 728,9 a 6 634,6 a 3 674,3 a 4 701,2 a 3 864,1 a 3 975,1 a 5 *912, ,5 a 5 881,3 a 6 *804,3 3 Taş Ağır. (g/l) 502,8 ab 6 769,0 b 3 465,2 ab 4 311,1 ab 3 392,3 ab 3 95,3 a 5 619,9 b ,4 ab 5 *410, ,4 ab 3 Kum (%) 64,3 a 6 54,1 a 3 58,6 a 4 57,9 a 3 54,8 a 3 46,8 a 5 60,8 a 12 66,5 a 5 61,2 a 6 *67,8 3 Toz (%) ** 17,8 ab 6 14,8 a 3 22,3 ab 4 16,8 ab 3 12,2 a 3 28,5 b 5 21,0 ab 12 14,6 a 5 18,0 ab 6 *13,7 3 Kil (%) 17,9 a 6 31,1 ab 3 19,1 a 4 25,3 ab 3 33,0 b 3 24,8 ab 5 18,2 a 12 18,5 a 5 20,8 ab 6 *18,5 3 ph (%) 6,700 ab 6 7,244 b 3 6,256 a 4 7,405 b 3 7,566 b 3 7,324 b 5 7,024 ab 15 6,335 a 5 *7,000 7 *6,250 5 Azot (%) ** *0, ,048 a 3 0,308 bc 4 0,421 c 3 0,193 ab 2 0,195 ab 5 0,098 ab 15 *0, ,078 ab 6 0,070 a 5 Corg (%) ** *1, ,977 ab 2 3,281 b 4 3,792 b 3 0,531 a 3 3,349 b 5 1,996 ab 13 *1, ,864 ab 7 *2,223 5 Çizelge cm derinlik kademesine ait toprak özelliklerinin karşılaştırılması (Duncan ve Dunnet t3 testi, p<0,05) *)normal dağılım göstermediğinden analize konu edilmemiştir. **) Varyansları homojen olmadığı için Dunnett t3 testi uygulanmıştır. 200

211 A. papillionacea türünün alkalen veya kireççe zengin yerlerde bulundu ifade edilmektedir (Kreutz, 2009). Bununla birlikte çalışmamızda 0-5cm toprak için ph:5,27 ve 5-15cm toprak için ph'sı 5,16 olan yetişme ortamları bulunduğu tespit edilmiştir. Bu durum salep türlerinin bulunduğu yerlerin anakaya ve hâkim bitki örtüsünden kaynaklanabilmektedir. Örneğin asit ölü örtüye sahip ibreli ormanların altına girebilen O. mascula türleri düşük ph'larda bulunabilmektedir (Jacquemyn ve ark., 1992). Bu nedenle bazı salep türleri değişik yetişme ortamlarında bulunmasından dolayı daha geniş ph aralığında bulunabilmektedirler. Toprakların 0-5cm derinlik kademesinin azot değerleri türlere göre gruplanmamışken, 5-15cm derinlik kademesi üç gruba ayrılmıştır. Bu üç grupta en düşük değerlere; O. provincialis, H. comperianum, O. anthropophora ve O. spitzelii, en yüksek değerlere; D. urvilleana ve Oph. apifera, diğer türlerin ise ara grupta yer aldığı belirlenmiştir (Çizelge 3). Türlerin bulunduğu toprakların ortalama organik madde değerleri % 0,90 - % 6,45 arasında değişmektedir. Petri ve Wagner'in (1978) toprakların organik madde düzeyi sınıflandırmasına göre; 0-5cm derinlikten alınan toprakların organik madde düzeyleri Oph. umblicata orta derece, Oph. apifera pekçok humuslu ve diğer türler ise çok humusludur. 5-15cm derinlikteki ise organik madde düzeyleri Oph. umblicata fakir, O. provincialis, A. sancta, O. anthropophora, H. comperianum, A. papillionacea ve O. spitzelii orta derecede, D. urvilleana, A. laxiflora ve Oph. apifera çok humusludur (Çepel, 1988). Her iki kademe topraklarının organik karbon miktarlarına göre en düşük değerler Oph. umblicata ve en yüksek değerler ise A. laxiflora ve Oph. apifera türlerinin bulunduğu alanlarda belirlenmiştir (Çizelge 2-3). Salep türlerinin toprak özellikleri açısından hacim ağırlıkları, ince toprak ve taş miktarları bakımından bir farklılaşma daha az olurken, tane çapları ve toprağın kimyasal özellikleri yönünden belirgin farklar görülmektedir. Bu türlerin yerinde korunması için hangi toplumların korunacağı ve korumanın nasıl yapılacağına kararı verilmelidir (Schuiteman ve Vogel, 2003). Bu nedenle toprak bilgileri noktasal değerlendirme için önem arz edecektir. Orchidaceae familyasına ait türlerin koruma planlarının oluşturulmasında en küçük ekolojik bilgilere ihtiyaç duyulmaktadır. Saleplerin bulunduğu yer ile çevresi arasındaki ilişkiler oldukça karışıktır ve bunların koruma planlarına aktarılması gerekmektedir (Whigham ve Willems, 2003). Dolayısıyla saleplerin yetişme ortamının bilinmesi koruma alanlarının yönetim planlarının yapılmasında önemlidir. Bu bağlamda toprak bilgileri de bu planlara önemli katkılar sağlayacaktır (Kell ve Maxted, 2003). Ayrıca çalışmadaki toprak bilgileri 201

212 aynı zamanda türlerin yetiştirilmesi ve yeni yerlere aktarılmasında başarının sağlanmasında türün toprak bilgileri anahtar görevi görebilecektir. 5. Kaynaklar Arditti, J., Fundementals of Orchid Ecology, Printed in The United States of America, ISBN: , (1992). Aybeke, M., 1997: Edirne çevresindeki (Ophyrs I. (Orchidaceae) türleri üzerinde morfolojik, karyolojik ve palinolojik araştırmalar. Trakya Üni. Fen Bilimleri Enst. YÖK kayıt no: 67606, Yüksek lisans, 117 sayfa Bilz, M., Kell, S:P., Maxted, N., Lansdown, R.V., 2011, European Red List of Vascular Plants, Çepel, N. 1988: Toprak İlmi. İstanbul Ün. Yayın Nu: 3416, Orman Fak. Yayın Nu: 389. Deniz, İ. G. 2009: Antalya ili nde yayılış gösteren Ophyris L. (Orchidaceae) cinsine ait türler üzerine taksonomik bir araştırma. Akdeniz Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Doktora Tezi. Güler, İ., 2005: Kazdağı'nda Yetişen Orchidaceae Bitkileri Üzerinde Morfolojik ve Korolojik Araştırmalar. Doktora tezi, Trakya Ün. Fen Fak. İşler, S., 2005: Van Salepinin Menşei ve Van Civarının Orkideleri. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Başılmamış Doktora Tezi. Irmak, A., 1954: Arazide ve Laboratuvarda Toprağın Araştırılması Metodları, İ.Ü. Yayın Nu: 599, Or. Fak. Yayın Nu: 27, sf: 150. Gülçur, F., 1974: Toprağın Fiziksel ve Kimyasal Analiz Metodları, Kutulmuş Matbaası, İ.Ü. Yay. 1970, Or. Fak. Yay. Nu: 201, sf:225. Jackson, M.L.,1962: Soil Chemical Analysis, Constable and Company Ld., London, England, (1962). Kara, Ö., Sevgi, O., Tecimen, HB., Bolat, İ. 2010: Bazı Salep Türlerinin Yetişme Ortamlarına Ait Mantar Florası. TUBİTAK TOVAG Proje No: 105 O 530, Rapor. Kell, S.P., Maxted, N., 2003: Orchid Conservation Data: Management, Access and Use. K.W. Dixon, S.P. Kell, R.L. Barrett and P.J. Cribb (eds), Orchid Conservation, pp; Kreutz, 2009: Türkiye Orkideleri; Botanik Özellikleri, Ekolojik İstekleri, Doğal Yayılış Alanları, Yaşam Tehditleri, Koruma Önlemleri. Editör, Yazar ve Çevirmen Doç. Dr. Alper ÇOLAK, Rota Yayınları, ISBN: Kreutz, C.A.J., 2000: Orchidaceae. Flora of Turkey and the East Aegean Islands, Volume11, Edit by Güner, a., Özhatay, N., Ekim, T., Başer, K.H.C., pages: Kull,T., and Hutchings, M.J., 2006: A comparative analysis of decline in the distribution ranges of orchid species in Estonia and United Kingdom. Biological Conservation 129: Jacquemyn, H., Brys, R., Honnay, O., Hutchıngs, M.J., 1992: Orchis mascula (L.) L. Journal of Ecology 2009, 97, Orhan, Ç., 2006: Akdağ Madeni Salebi Üzerine Araştırmalar. Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi. 202

213 Örs S., Şahin Ü., Ercisli S., Eşitken A., Physical and chemical soil properties of orchid growing areas in eastern Turkey. J. Animal Plant Sci. 21: Renz, J., Taubenheim, G., 1984: Orchidaceae. Flora of Turkey and the East Aegean Islands, Volume 8, Edit by Davis, P.H., pages: Sandal, G., 2009: Doğu Akdeniz Bölgesi'nde yetişen orkideler ve yetişme ortamı nitelikleri ile tehdit eden faktörlerin araştırılması. Çukurova Ün. Fen Bilimleri Enst. Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı basılmamış doktora tezi. Schuiteman, A. and Vogel, E., 2003; Taxonomy for Conservation. K.W. Dixon, S.P. Kell, R.L. Barrett and P.J. Cribb (eds), Orchid Conservation, pp; Sezik, E., (1967). Türkiye nin Salepgilleri Ticari Salep Çeşitleri ve Özellikle Muğla Salebi Üzerine Araştırmalar. İst. Ün. Ecz. Fak. Doktora Tezi:34. Tecimen, H.B., Sevgi, O., Kara, Ö., Sevgi, E., Altundağ, E., Bolat, İ Türkiye Salep Türlerinin Sorunları ve Öneriler Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü Dergisi Sayı 10, Cilt 2, ss: Topçuoğlu, B., Kasap, Y., Alpaslan, M., ve Yalçın, R., 1996; Kahramanmaraş Yöresinde Doğal Florada Yetişen Salep Bitkisinin Bazı Bitki Besin Maddesi İçerikleri ile Salep Bitkisinin Yetiştiği Toprakların Bazı Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri. 1996, 2 (3) Varol, Ö., Işıloğlu, M., Mammadov, R., Girgin, A.R. ve Yabanlı, M., 2004: Muğla İli Geofitleri Üzerine Araştırmalar. Muğla Üni. Yayınları: 56, Rektörlük Yayınları: 36, 76 sayfa. Whigham, D. F, and Willems, J.H., 2003: Demographic Studies and Life - History Strategies of Temperate Terrestrial Orchids As A Basis For Conservation. K.W. Dixon, S.P. Kell, R.L. Barrett and P.J. Cribb (eds), Orchid Conservation, pp;

214 204

215 KARABURUN YARIMADASI NDA EN FAZLA SÖKÜMÜ YAPILAN SALEP ORKİDELERİNİN BAZI TOPRAK ÖZELLİKLERİ Salih PARLAK 1, Mehmet TUTAR 2 1 Ege Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü-Urla-İZMİR 2 Ege Tarımsal araştırma Enstitüsü-Menemen-İZMİR Özet Bazı salep orkidesi türleri doğada tohumdan kolayca çoğalabilmektedir. Bir tohum kapsülünde milyonlarca tohum olmasına rağmen bunların çok az bir kısmı yaşama imkânı bulmaktadır. Yapılan çalışmalarda laboratuar şartlarında doku kültürü ile üretim çalışmalarından başarılı sonuçlar alınmış fakat dış ortama aktarılmasında sorunlarla karşılaşılmıştır. Bu nedenle salep orkidelerinin fide oluşturma aşamasında gerekli olan toprak özelliklerinin incelenmesi gereği ortaya çıkmış ve Karaburun Yarımadasında en fazla yayılış gösteren ve en fazla sökümü yapılan türler dikkate alınarak çalışma gerçekleştirilmiştir. Salep orkidesi türlerinin genellikle kireç içeriği yüksek kalkerli topraklarda yayılış gösterdiği belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Salep, Toprak, Karaburun Yarımadası Abstract Some Soil Proporties of The Most Collected Salep Orchids in Karaburun Peninsula Some orchid species from seed in nature can easily multiply. Although millions of seeds in a seed capsules very few of them the opportunity to experience some of the finds. In studies conducted in laboratory conditions in tissue culture studies with results were successful, but problems were encountered in the transfer to the external environment. Therefore orchid orchid seedling soil properties that are required during the creation process has emerged to be studied. Which spread over the Karaburun Peninsula and the dismantling of most species considering the study was performed. Salep orchid species often calcareous soils with high lime content was determined that distribution Key Words: Salep, Soil, Karaburun Peninsula 205

216 Giriş Orchidaceae familyası çiçekli bitkiler içinde en büyük ikinci familyadır ve bu familyanın % 25 ini karasal orkideler oluşturur. Familyaya ait 450 cins ve civarında tür vardır. (1) Ülkemizin zengin tür çeşitliliği içerisinde orkideler istisnai bir yer teşkil ederler. 30 u endemik olmak üzere 170 takson ile temsil edilir (2). Salep orkideleri bu zengin çeşitlilikleri ile ülkemiz florasını zenginleştirdiği gibi ticari değer de taşımaktadırlar. Geleneksel kullanım alanlarından biri olan gıda sanayinde, kış aylarında sevilerek tüketilen salep ve yaz aylarında ise Maraş usulü dondurmaya katılarak değerlendirilir. Günümüzde Maraş dondurması ülkemizde hatta tüm dünyada tanınır hale gelmiştir. Bunda en büyük pay, bu dondurmaya özelliğini veren saleptir. Kültüre alındığı taktirde getirisi çok yüksek bir ürün olacaktır. Örneğin bir kilogram salep 1940 lı yılların sonunda üç kilogram dondurma fiyatına satılırken, günümüzde 16 kilogram dondurma fiyatına alıcı bulmaktadır (3) Kültüre alınmamış olması ve tarla şartlarında kitle üretiminin yapılamaması nedeniyle tamamen doğal yayılış alanlarından tedarik edilmekte ve kullanılmaktadır. Salep üretimi yumru oluşturan orkidelerden elde edilmektedir. Ülkemizde yumru üretimine uygun cinsler; Orchis, Anacamptis, Ophrys, Serapias, Himantoglossum, Barlia ve Dactylorhiza. dır. Bu türlerin yumrularındaki glikomannan (müsilaj) oranı % arasında değişmektedir (4). Ülkemizde sökümü ve ticareti yasak ve CITIES kapsamında oldukları halde her yıl doğadan milyonlarcası sökülerek gıda sektöründe kullanılmaktadır (5, 6). Salep orkidelerinin yok olmasının en önemli sebepleri hızlı nüfus artışı ve yerleşim, yoğun tarımsal kullanım ve aşırı otlatma ile salep elde edilmek için yapılan sökümlerdir (2, 7). Kültüre alınmadığı için artan talep üretim baskısı oluşturmakta ve doğadaki tahribat gün geçtikçe artmaktadır. Salep yapımında kullanılan orkidelerin yayılışı bakımından çok zengin olan Karaburun Yarımadası nın özel bir ekolojik yapısı vardır. Yerel halk veya dışardan gelen toplayıcıların her yıl söküm yaptıkları başlıca üretim alanlarından biri durumundadır. Bu ayrıcalığı sağlayan şartların başında iklim ve toprak yapısı gelmektedir. Birçok orkide türü kışları ılıman iklimi tercih ederken, toprak olarak da genellikle kireç içeriği yüksek kalkerli alanlarda yayılış göstermektedir. Bir diğer önemli husus, bu bölgede zeytin yetiştiriciliğinin yaygın olmasıdır. Salep orkidelerinin tohumlarının çimlenip alana yerleşmesi için yumru oluşturmaya başlayıncaya kadar olan sürede toprak işlemenin yapılmaması gerekir. Her yıl toprak işlemesi yapılan alanlarda yayılış gösterememektedir. Bu bakımdan 206

217 zeytinlikler ve uzun süre işlenmeyen tarımsal araziler yayılışı için ideal şartları oluşturur. Rasmussen (1995) de bu türlerin tipik yaşama alanlarının orman ve maki içerisindeki açıklıklar ve terk edilmiş tarlalar olduğunu bildirmektedir. Ekonomik değeri ve getirisi yüksek bir ürün olmasına rağmen kültüre alınması konusundaki sorunlar giderilememiş ve bir kültür bitkisi olarak ticari üretime uygun bir yöntem geliştirilememiştir. Bunun başlıca nedenlerinden biri salep orkidesi tohumlarında endosperm bulunmaması nedeniyle çimlenme özelliklerini kolay kaybetmeleri ve doğada çimlenme esnasında besin temin etmeleri için mikorizal ilişki kurma zorunluluğudur (8). Toprak şartlarının salep orkidelerinin hayat döngülerinde çok önemli rolü bulunmaktadır. Bunun ilk aşaması; endosperm ihtiva etmeyen orkide tohumlarının çimlenme aşamasında toprağın sağladığı fiziki şartlar ile besin ihtiyacının karşılanmasında üstlendiği roldür. Topraktaki mikorizal mantarlar da çimlenme aşamasından sonra besin temininde görev alırlar. Çimlenme ve fidecik oluşumundan sonra yumru iriliğinin oluşmasında toprağın fiziki ve kimyasal yapısı hem doğrudan hem de dolaylı olarak etkili olmaktadır. Doğrudan etkisi toprak tekstürü ve içerdiği besin maddelerinin zenginliği ile ilgilidir. Toprak şartlarının bir diğer etkisi ise salep orkidelerinin topraktan sökümü esnasında önem kazanmaktadır. Yumruların yaralanmadan çıkarılmasında nem durumu ve toprak tekstürü rol oynamaktadır. Materyal Çalışmanın materyalini Urla, Çeşme, Karaburun İlçelerini kapsayan Karaburun Yarımadası nda yayılış gösteren ve salep üretiminde kullanılan orkide türleri ile bu türlerin yayılış alanlarından alınan toprak örnekleri oluşturmaktadır. Yöntem Salep orkidelerinin çiçeklenme zamanları farklı olduğundan türlerin teşhisi için farklı zamanlarda arazi çalışmaları yapılmıştır. Toprak özelliklerinin belirlenmesinde ise fazla yayılış gösteren ve sökümü en fazla tercih edilen türler çalışmaya konu edilmiştir. Bitkinin kök yayılış bölgesinden olmak üzere toprak örnekleri usulüne uygun olarak alınmış ve fiziksel ve kimyasal analizleri Ege Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü toprak laboratuarında standart analiz yöntemlerine göre yapılmıştır. Bulgular ve Tartışma Salep orkidelerinin yayılış alanlarının genellikle kalkerli topraklar oldukları belirlenmiştir. Rasmussen (1995) de tipik olarak toprakların sığ ve bazik, 207

218 genellikle kalker olduğunu ifade etmektedir. Bu yayılışın temelinde Rasmussen, (1995) e göre mikorizal mantarların mineral madde alımını artırması ve fakir toprakların; düşük alınabilir mineral madde konsantrasyonu nedeniyle -örneğin ektrem ph şartları altında- orkideler ve diğer mikotopik bitkilerin rekabet avantajından kaynaklanmaktadır. Türlerin ışık, besin ve organik madde ihtiyaçlarına göre yayılış alanları ve yetişme ortamları farklılıklar arz edebilmektedir. Bazıları üst toprakta yoğun organik madde birikimi olan yerleri tercih ederken, bazı türler gölge ve sipere ihtiyaç duymaktadırlar. Yayılışı bakımından daha az müşkülpesent olan O. Sancta ve Serapias türleridir. Serapias türlerinin yayılışını sırlayan başlıca faktör toprak neminin azlığıdır. Bu tür genellikle kışın su içeriği yüksek bataklık benzeri taban suyu yüksek alanları tercih etmektedir. O. Sancta ise yayılış alanı en geniş tür olarak gözlenmiştir. Ağır topraklarda yayılabildiği gibi kum oranı yüksek hafif topraklarda da yayılmaktadır. Karaburun Yarımadası nda yoğunluk dereceleri farklı olmakla birlikte küçük bir alan içerisinde sekiz türe kadar salep orkidesine rastlanmıştır. Yarımadanın genelinde ise teşhis edilen, yayılış ve dağılışı farklı olan 33 tür ve alt tür tanımlanmıştır (Tablo 1). Yapılan toprak analizlerinde toprak türü killi balçık ve kumlu killi balçık olarak tespit edilmiştir (Tablo 2). Topçuoğlu ve ark., (1996) Dactylorhiza iberica da yaptıkları çalışmada çoğunlukla kumlu killi tın, killi tın ve killi tekstüre sahip topraklarda yayıldıklarını belirlemişlerdir. Yumrulu bitkilerin yumruları ve etli kök yapıları nedeniyle genelde geçirgenliği yüksek toprak tekstürünü tercih ettiklerini, orkidenin mikorizaya bağımlılığı ile oksijen talep etmesi nedeniyle bu mantarla toprak içindeki geçirgenliğin önem taşıdığı belirtilmektedir (7). Beslenme ve nem gereksinimleri karşılandığı taktirde yumrulu bitkiler için hafif topraklar ideal şartları oluşturmaktadırlar. Fakat doğal ortamlarda yapılan incelemelerde, salep orkidelerinin kil içeriği yüksek killi balçık karakterindeki topraklarda daha fazla yayıldığını ortaya koymaktadır (Tablo 2). Analiz edilen toprakların toplam kireç içeriği % arasında değişmektedir. Kreutz ve Çolak, (2009) da. A. sancta nın daha çok kuru ve kireççe zengin topraklarda görüldüğünü bildirmektedir. 208

219 Tablo 1. Karaburun yarımadasında yayılış gösteren salep orkidesi türleri 1 Barlia robertiana 2 Anacamptis pyramidalis 3 Anacamptis sancta 4 Anacamptis lactea 5 Anacamptis coriophora subsp. fragrans 6 Anacamptis papillionacea subsp. messenica 7 Neotinea maculata 8 Neotinea lactea 9 Orchis andropophora 10 Orchis anatolica 11 Orchis provincialis 12 Anacamptis morio 13 Orchis italica 14 Serapias vomeracea subsp. artemisiae 15 Dactlorhiza romana subsp. romana 16 Spiranthes spiralis 17 Orchis sezikiana 18 Ophrys lutea subsp. minor 19 Ophrys speculum var. orientalis 20 Ophrys speculum subsp. regis-ferdinandii 21 Ophrys fusca subsp. thracica 22 Ophrys mammosa subsp. mammosa 23 Ophrys ferrum equinum subsp. ferrum equinum 24 Ophrys iricolor 25 Ophrys fusca subsp. attaviria 26 Ophrys fusca subsp. cesmeensis 27 Ophrys subfusca subsp. cinereophila 28 Ophrys subfusca subsp. blitopertha 29 Ophrys omegaifera 30 Ophrys tenthredinifera subsp. villosa 31 Ophrys oestrifera subsp. oestrifera 32 Ophrys oestrifera subsp. minutula 33 Ophrys umbilicata subsp. umbilicata 209

220 Örnek Yeri Kum FİZİKSEL ANALİZLER MAKRO ELEMENTLER MİKRO ELEMENTLER Organi % Kil % Toz % Toprak Türü Toplam CaCO3 % ECx10-3 mmhos/cm ph k Madde % N % P ppm K ppm Ca ppm Mg ppm Na ppm Fe % Cu ppm Zn ppm Mn ppm AÇIKLAMA 47,92 30,16 18,9 2 Kumlu Killi balçık 24,36 0,329 8,13 2,995 0, , ,7 5,70 0,50 0,40 6,50 Barlia robertiana 41,92 34,16 23,9 2 Killi balçık 27,86 0,270 8,32 1,416 0, , ,5 5,50 0,40 0,50 8,40 Barlia robertiana 42,92 33,16 23,9 2 Killi balçık 34,52 0,308 8,25 1,416 0, , ,0 8,40 0,40 0,50 1,30 Ophrys spp Alaçatı 42,92 32,16 Çeşme 43,92 34,16 24,9 2 21,9 2 Killi balçık 33,05 0,315 8,33 2,313 0, , ,9 3,00 0,60 0,60 2,40 Killi balçık 27,37 0,273 8,53 1,287 0, , ,4 6,10 0,40 0,70 1,70 Anacamptis pyramidalis Orchis sancta Tablo 2. Toprak analiz tablosu 210

221 Toprak tepkimesi (ph) 8,13-8,53 arasında değişmekte olup alkali özellik göstermektedir. Topçuoğlu ve ark., (1996) yaptıkları çalışmada ise kireç miktarının çoğunlukla düşük olduğu belirtilmesine rağmen oran vermemiş ve ph değerlerinin de 7.20 ile 7.98 arasında olduğunu belirtmişlerdir. Rasmussen, (1995) e göre Serapias türleri nispeten daha geniş bir ph aralığında yetişebilmektedir. Bu tür yetişme ortamında hem hafif asit hem de alkali topraklarda görülmekte, ph arasında değişmektedir (Fakat Ophrys türleri, Anacamptis türleri kuru, kireççe zengin orman açıklıklarını ve PH sı 8 ve üzeri toprakları tercih etmektedir. Yapılan arazi çalışmaları esnasında Barlia cinsinin de bu tür alanlarda yayılış gösterdiği belirlenmiştir. Toprakların tuz içerikleri 0,270 ile 0,329 mmhos/cm arasında olup tuzsuz karakterdedir. Analiz edilen topraklardaki azot içeriği % 0,13-0,28 arasında değişmektedir. Rasmussen (1995) karakteristik olarak orkide topraklarının birçoğunun azot bakımından fakir, (10-20 ppm) fakat humus muhteviyatı mantarlar tarafından kullanılabilen organik azot bakımından oldukça yüksek (% 30) olabildiğini ve birçok orkide toprağının genellikle düşük mineral içerikli ve özellikle inorganik azot bakımından fakir olduğunu belirtmektedir. Analiz sonuçlarında dikkat çeken bir element de mangandır. B. robertiana nın yetişme ortamında diğer türlere göre ortalama 4 kat daha fazla mangan içerdiği belirlenmiştir. Kaynaklar 1. Karakurt, R, Orchidaceae Familyası Türlerinde Simbiyotik Çimlenme Üzerinde Etkili Faktörler, Ulusal Süs Bitkileri Kongresi, sayfa , 8-10 Kasım 2006, İzmir. 2. Kreutz, K. ve Çolak, A.H., Türkiye Orkideleri. Rota yayınları, Tor Ofset Sanayi Tic. Ltd. Şti. İstanbul, 848 s. 3. Anonim, Gümüş, C., Sezik, E., Ellialtıoğlu, Ş., Batı Karadeniz Bölgesinde Yetişen ve Salep Elde Edilen Bazı Orkide (Orchidaceae sp.) Türlerinin Doku Kültürü ile Çoğaltılması Üzerinde Bir Araştırma,, Ulusal Süs Bitkileri Kongresi, sayfa , 8-10 Kasım 2006, İzmir. 5. Bozkurt B, Yalvaç K, Tanır G, Onay A, Eroğlu F, Aktuz N.C (2006) Süs Bitkileri ve Doğal Çiçek Soğanları İthalat ve İhracat Uygulamaları İle Bakanlık Politikaları. 3. Ulusal Süs Bitkileri Kongresi, 8-10 Kasım 2006, İzmir,

222 6. Anonim (2009) tarih ve Sayılı Resmi Gazete. Doğal Çiçek Soğanlarının 2010 Yılı İhracat Listesi Hakkında Tebliğ. (Tebliğ no: 2009/55). 7. Sandal, G., Doğu Akdeniz Bölgesinde Yetişen Orkideler ve Yetişme Ortamı Nitelikleri İle Tehdit Faktörlerinin Araştırılması, Doktora Tezi, Çukurova Üniversitesi, fen Bilimleri Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı, 193 sayfa. 8. Rasmussen, H. N., Terestrial Orchids: From Seed to Mycotrohic Plant. Cambridge University Press. Cambridge. 444 P. 9. Topçuoğlu, B., Kasap, Y., Alpaslan, M., Yalçın, R., Kahramanmaraş Yöresinde Doğal Florada Yetişen Salep Bitkisinin Bazı Bitki Besin Maddesi İçerikleri ile Salep Bitkisinin Yetiştiği Toprakların Bazı Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri, Tarım Bilimleri Dergisi, 2 (3)

223 BİTKİ BÜYÜMESİNİ ARTTIRAN MİKROORGANİZMALAR VE ETKİ MEKANİZMALARI İbrahim ÖZKOÇ 1, E. Banu AYDIN 1, Okan K. NOHUT 1, Tolga C. Gürkanlı 2, Hilal ALTINKAYNAK 1 1 Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü 2 Ordu Üniversitesi, Fatsa Deniz Bilimleri Fakültesi Özet Rizosfer bölgesi bitkinin cansız maddeler ve diğer canlılar (özellikle mikroorganizmalar) ile etkileşim halinde olduğu ve bunun sonucu olarak sağlıklı olarak gelişebildiği bir ortamdır. Yapılan çalışmalar bu bölgede fiziksel ve kimyasal koşulların yanı sıra özellikle bitki büyümesini arttıran mikroorganizmaların varlığının oldukça önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bağlamda söz konusu aktiviteyi gösteren organizmalar tesbit edilmekte ve bunlardan elde edilen inokulantlar bitkilerin sağlıklı gelişmesi için kullanılmaktadır. Orkideler, diğer bitkilere göre gelişmesi (özellikle tohumdan) daha zor olan bitkilerdir. Söz konusu zorlukları çözmek üzere yapılan çalışmalar, orkidelerin de neslini devam ettirebilmesi için çeşitli mikroorganizmalara (fungal ve bakteriyel organizmalar) ihtiyaç duyduğunu göstermiştir. Dolayısıyla orkidelerimizi daha hızlı ve sağlıklı bir şekilde büyütmek istiyorsak söz konusu mikroorganizmaları ve etkilerini dikkate almak durumundayız. Bu bildiride söz konusu organizmalar ve etkileri değerlendirilecektir. Abstract Rhizosphere is a region that plants are able to interact with inorganic subtances and other living things (especially microorganisms) and as a consequence, to develop as healthy. The studies in this area reveals that it is very important the presence of plant growth promoting microorganisms as well as the physical and chemical conditions in the region. Orchids are plants that their growth (especially from seed) are more different than other plants. The studies carried out to solve these problems displayed that orchids needed several microorganisms (fungal and bacterial) to maintain generations. So, those microorganisms and their effects have to be considered if we want to grow orchids in rapid and healhty. In this paper, we will appreciate organisms in question and their effects. 1.Rizosfer Bitki köklerini çevreleyen ve rizosfer olarak bilinen ince toprak katmanı kök aktivitesi ve metabolizması için son derece önemlidir (Saharan ve Nehra, 2011). Rizosfer, genellikle mikroorganizma yoğunluğu ve mikrobiyal aktivite bakımından en zengin olan kısımdır. Saprofitler, epifitler, endofitler, patojenler 213

224 ve yararlı mikroorganizmalar rizosferdeki mikrobiyal komüniteyi oluştururlar (Küçük ve Güler, 2009). Çok sayıda makroskobik organizma ve bakteri, fungus, protozoa ve alg gibi mikroorganizmalar rizosferde birlikte yaşarlar (Barriuso ve ark., 2008). Bakteriler bu ekolojik nişte yer alan mikroorganizmaların önemli bir kısmıdır (Tarkka ve ark., 2008). Rizosferde bitkilerin ve mikroorganizmaların salgıladıkları moleküller her iki tarafın da gelişimini etkiler. Bitki köklerinden salınan moleküllere rizodepozit denir ve bunlar karbonhidrat, aminoasit, yağ asidi, nükleotitler, organik asitler, fenolikler, bitki gelişim düzenleyicileri, putreskin, steroller ve vitaminlerdir (Kang ve ark, 2010). Bitki-mikroorganizma ilişkileri üç ana grupta sınıflandırılabilir: 1. Negatif(patojenik) ilişkiler 2. Pozitif ilişkiler (simbiyoz), her iki taraf da ilişkiden yarar sağlar ya da sadece bir taraf diğerine zararı olmadan yarar sağlar (ortak çıkar ilişkisi) 3. Nötral ilişkiler, iki taraf da ilişkiden direkt olarak ne yarar ne de zarar elde eder (Sekar ve Kandavel, 2010). Yararlı rizosfer organizmaları, bitki gelişimini etkileyen mikroorganizmaları ve bitki patojenlerini kontrol ederek bitki gelişimine katkıda bulunurlar. Funguslarla pozitif simbiyotik ilişkiler, fitopatojenlerle ise negatif ilişki içindedirler (Şekil 1). Şekil 1. Bitki-mikroorganizma ilişkileri (Tarkka ve ark., 2008) 214

225 Toprak mikroorganizmaları organik ve inorganik besinlerin biyokimyasal döngüsünde önemli rol oynamaktadır (Çakmakçı, 2009). Rizosferde bitki, toprak, mikroorganizmalar ve toprak mikrofaunası arasında çok önemli ve hassas etkileşimler oluşur. Bu etkileşimler önemli ölçüde bitki gelişimi ve ürün eldesinde etkili olmaktadır (Kaymak, 2010). Rizosferdeki bu çok taraflı ilişkiler organizmaların karşılıklı kimyasal etkileşimleriyle şekillenmektedir. Mikroorganizmalar, bizdeki sözcük lere karşılık gelen bir takım kimyasal sinyal molekülleri ni kullanarak iletişim kurmaktadır. Quorum sensing (QS) adı verilen bu iletişim sürecinde, otoindükleyici denilen sinyal moleküllerini sırasıyla salgılar, algılar ve sonuçta bu moleküllere yanıt verirler. Bu şekilde çevrelerindeki mikrobiyal topluluğun miktarı hakkında bilgi sahibi olmaktadır. Sonuçta iyi koordine olmuş bir davranış sergilenmektedir Bu bağlamda, bitki patojenlerinin zararlı etkilerini engellemede ve mutualist mikroorganizmaların olumlu etkilerini attırmada QS mekanizması oldukça önemlidir (Saraçlı, 2006; Avcı, 2009). 2. Rizosfer Organizmaları Rizosferde bitki gelişimini arttıran iki büyük organizma grubu funguslar ve bakterilerdir (Şekil 2). Şekil 2. Bitki için yararlı rizosfer organizmaları ( Bitki Gelişimini Arttıran Funguslar (PGPF) Funguslar toprak-mikroorganizma birlikteliğinin önemli bir parçasını oluştururlar ve toprak strüktürünü, su dengesini ve besin maddelerinin kullanılabilirliğini güçlü bir şekilde etkilemektedirler (Akça ve ark., 2009). Birçok karasal bitki ile toprak fungusları arasında mikoriza olarak adlandırılan simbiyotik yapılar meydana gelir (Şekil 3). Bu ilişkide fungus hifal yapıları 215

226 sayesinde bitkinin topraktaki su ve besin elemanlarının alınımını arttırır, bitki de fungusa gelişimi için gerekli karbonhidratları sağlar (Tarkka ve ark., 2008). Şekil 3. Rizosferde bitki-fungus ilişkileri ( Bitki gelişimini arttıran fungusların (PGPF) kültür bitkilerine olan yararı sadece bitki gelişimini attırmakla sınırlı olmayıp onları fungal ve bakteriyel hastalıklara karşı da korumaktadırlar. Phoma spp., Penicillium simplicissimum ve Trichoderma gibi fungusların yanısıra bitki kökleriyle karşılıklı yarara dayanan endosimbiyozlar oluşturan Arbuskular mikorizal funguslar (AMF) bitki için yararlı organizmalardır. Trichoderma ve benzeri organizmalar hastalıklara karşı direnç sağlarken, köklerle simbiyotik ilişkiler içinde bulunan AMF grubu organizmalar, konak bitkide besin elemanı seviyesini arttırırlar ve bitkinin sağlıklı bir şekilde büyümesine önemli katkılar sağlarlar (Chandanie ve ark., 2005; Chandanie ve ark. 2006; Saldajeno ve ark., 2011). Bitki köklerinin yüzey alanı, arbuskular mikorizal funguslarının hifleri sayesinde genişlemekte, dolayısıyla bitkinin bulunduğu topraktan daha fazla yararlanması sağlanmaktadır. Ayrıca AMF bitkinin kuraklık, tuzluluk ve ağır metal stresine karşı direncini arttırmakta, kök patojenlerine karşı bitkiyi korumakta, bitkinin büyümesini sağlayan hormonları teşvik etmektedir. Arbuskular mikoriza gibi rizosferik funguslar ve Penicillium bilaii nin bitkinin besin durumunu arttırmak suretiyle bitki gelişimini arttıran etkiler gösterdikleri uzun süredir bilinmektedir. Fusarium, Phoma spp., Penicillium simplicissimum, Penicillium bilaii, Trichoderma PGPF olarak tanımlanan funguslardandır (Vessey, 2003; Chandanie ve ark., 2005, Saldajeno ve ark., 2011). 216

227 PGPF ler hiperparazitizm, antibiyotik üretimi, rekabet ve uyarılmış sistemik dayanıklılık (ISR) ve fosfor kazanımı gibi etki mekanizmaları ile bitki patojenlerini kontrol etmektedirler. Bunlardan özellikle mikoriza sayesinde bitki tarafından kolayca kullanılamayan fosforu; ligand değişim reaksiyonlarıyla metalhidroksit yüzeylerinde emilmiş fosforun yer değiştirmesi, fosfor emen metaloksit yüzeylerin çözülmesi ve çözeltideki kompleks metaller ve metal fosfatların çökelmesini önlemesi gibi yollarla kullanılabilir hale getirmeleri oldukça önemlidir (Akça ve ark., 2009; Saldajeno ve ark., 2011) Bitki Gelişimini Arttıran Rizobakteriler (PGPR) PGPR lerin özellikleri Bakteriler rizosferde yer alan mikroorganizmaların önemli bir kısmını oluşturmaktadır (Tarkka ve ark., 2008). Çoğu bitkinin salgıladığı besin elemanı seviyesinin yüksek olması bakteriyel gelişimi ve metabolizmayı desteklediğinden bu durum rizosferde köklerin etrafındaki bakteri konsantrasyonunun da yüksek olmasını sağlamaktadır (Wang ve ark., 2005). Rizosferde bitkilerin ve mikroorganizmaların salgıladıkları moleküller her iki tarafın da gelişimini etkiler. Bitkiler kökleri aminoasit, yağ asitleri, nükleotitler, organik asitler, fenolikler, bitki gelişim düzenleyicileri, putreskin, steroller, şekerler ve vitaminler gibi (rizodepozit) organik bileşikler salgılayarak kendileri için en fazla katkıda bulunan bakteriyi seçerler (Şekil 4) (Barriuso ve ark., 2008; Lugtenberg ve Kamilova, 2009). Şekil 4. Rizobakterilerin bitki köklerinde kolonizasyonu ( docannexe/image/7578/img-1.jpg) 217

228 Bakteri hücreleri hücreden hücreye haberleşme sistemi aracılığıyla populasyonlarını algılar ve bakterinin yoğunluğu eşik değerine ulaşınca belirli genlerin ekspresyonunu harekete geçirir (Şekil 5). Bazı PGPR üyeleri otoindükleyici sinyalleri parçalayarak (bu şekilde birkaç virülens genin ekspresyonunu bloke ederek) çevrelerindeki bakterilerin quorum sensing (QS) kapasitelerini kontrol edebilirler (Tarkka ve ark., 2008). Şekil 5. Bakterilerde Quorum - sensing mekanizması (Avcı, 2009) QS, kütlesi az olan sinyal moleküllerinin üretimine dayanmaktadır. Bunların hücre dışı konsantrasyonu üretici organizmanın populasyon yoğunluğu ile ilişkilidir. Bu sinyal molekülleri bakteri hücreleri tarafından algılanabilir ve bu da kritik konsantrasyona (quorum) ulaşıldığında, populasyonun birlikte hareket etmesini sağlamaktadır. Gram (+) organizmalarda peptit-temelli sinyaller ve birçok Gram (-) bakteride bulunan N-açil homoserin lakton (AHL) tanımlanmış sinyal moleküllerine örnektir (Braeken ve ark., 2008). Rizosferde bakteri gelişiminin artması toprak nemi, sıcaklık, substrat kullanılırlılığı gibi çevresel koşullardan etkilenir ve rizoplane den 2 mm ya da daha yaygın olabilirler. Ancak mikrobiyal gelişim en fazla kök eksudatları (salgıları) ve diğer kök-türevli organik maddelerin yoğun olduğu alanlarda olur (Podile ve Kishore, 2006). Bitki gelişimini arttıran rizobakteriler (PGPR) ilk olarak Kloepper ve Schroth (1978) tarafından, bitkilerin köklerinde kolonize olan, gelişimleri ve büyümelerine yardım eden bakteriler olarak tanımlanmıştır (Pandey ve ark., 2010). PGPR tarafından bitki gelişiminin arttırılması filiz oluşumu, dayanıklılık, kütle atışı (biomass), kök sisteminin proliferasyonu ve çeşitli bitki türlerinde ürün artışı şeklinde sıralanabilir (Podile ve Kishore, 2006). 218

229 Geniş tanımıyla rizobakteriler rizosferde, kök yüzeyinde (rizoplane) ve kök içindeki (endorizal bakteri veya endofitler) bakterilerdir ve serbest yaşayan, parazitik ya da saprofitik olabilirler (Kaymak, 2010). PGPR çeşitliliği bitki tipi, toprak tipi ve mevcut besin durumuna göre büyük ölçüde değişir (Podile ve Kishore, 2006). Genel olarak, rizosfer bakterilerinin yaklaşık % 2-5 i PGPR dir. PGPR bitki kökleri ile aynı alanda yaşar ve direkt etki mekanizmalarından indirekt etkilere kadar değişen pozitif etkiler gösterirler. Bu fonksiyonları gerçekleştirmek için kök çevresinde, kök yüzeyinde (rizoplane) ve kök dokusu içinde kolonize olabilmeli ve yeterli miktarlara ulaşabilmelidirler (Barriuso ve ark., 2008; Verma ve ark., 2010; Saharan ve Nehra, 2011). Bakteri gelişiminin en yaygın olduğu bölgeler, yan köklerin açığa çıktığı kısımlar olan epidermal hücreler arasındaki bağlantılardır (Şekil 6) (Lugtenberg ve Kamilova, 2009). Şekil 6. Rizobakterilerin yan köklerin açığa çıktığı kısımlarda gelişimi (Santos ve ark., 2010) Tanımlanan PGPR ler arasında Pseudomonas ve Bacillus spp. en sık çalışılan rizobakterilerdir. Acetobacter, Aeromonas, Azoarcus, Azospirillum, Azotobacter, Arthrobacter, Bacillus, Burkholderia, Clostridium, Enterobacter, Gluconacetobacter, Klebsiella, Pseudomonas and Serratia gibi cinslerin suşları PGPR olarak tanımlanmıştır, yeni rizobakteriler eklenmesi için çalışmalar devam etmektedir (Podile ve Kishore, 2006; Solano ve ark., 2008). Bitki-bakteri ilişkileri için rekabetçi rizosfer kolanizasyonu çok önemlidir. Başlıca Pseuodomonas spp. gibi Gram(-) PGPR lerle karşılaştırıldığında, pratik uygulamalarda ısı ve kuruluğa dirençli endospor oluşturma avantajlarına rağmen, 219

230 Gram (+) suş üyelerinin kolonizasyonu hakkında bilinenler nispeten azdır (Fan ve ark., 2011). Farklı bitki türlerinde PGPR ile inokülasyon bakteri, virüs ve fungi patojenlerine karşı direnç sağlar ve bitkide morfolojik değişiklerin yanında, fenoliklerin birikimi ve bazı enzimlerin seviyelerde artış oluşturur (Akhtar ve ark., 2010) PGPR lerin etki mekanizmaları PGPR lerin pozitif etkisi farklı mekanizmalarla gerçekleşir. Bu rol sadece tek bir bakteri suşunun değil aynı zamanda toprak mikroorganizmaları ve bitkiler arasında, quorum sensing gibi mekanizmaları içeren, moleküler iletişim kurulmasıyla gerçekleşir (Barriuso ve ark., 2008). Etki mekanizmalarına göre PGPR ler indirekt olarak bitki gelişimine yararı olan biyokontrol PGPR ler ve bitki gelişimi, tohum oluşumu ya da ürün verimine direkt etkisi olan PGPR ler olarak iki gruptur (Podile ve Kishore, 2006). PGPR ler bitki gelişimi üzerinde azot tespiti, hormon üretimi, fosfatı çözünür hale getirme, siderofor üretimi gibi direkt etkilere sahiptir. İndirekt olarak ise uyarılmış sistemik dayanıklılık (ISR), antibiyoz, parazitizm/predasyon, besin ve yer için rekabet gibi etkilerle bitki gelişimini inhibe eden zararlı mikroorganizmaları baskılayarak etki göstermektedirler. Ayrıca biyoremediasyonda ve biyogübre olarak kullanılmaktadırlar (Akhtar ve Siddiqui, 2010). PGPR ler bitki gelişimi üzerinde azot tespiti, hormon üretimi, fosfatı çözünür hale getirme, siderofor üretimi gibi direkt etkilere sahiptir. İndirekt olarak ise uyarılmış sistemik dayanıklılık (ISR), antibiyoz, parazitizm/predasyon, besin ve yer için rekabet gibi etkilerle bitki gelişimini inhibe eden zararlı mikroorganizmaları baskılayarak etki göstermektedirler. Ayrıca biyoremediasyonda ve biyogübre olarak kullanılmaktadırlar (Akhtar ve Siddiqui, 2010) PGPR lerin direkt etkileri Hormon üretimi Bitki hormonları bitkinin çevresine yanıt verme yeteneğini etkileyen kimyasal habercilerdir. Hormonlar çok düşük konsantrasyonlarda etkili organik bileşiklerdir; genellikle bitkinin bir kısmında sentezlenir ve başka bir bölgeye gönderilir. Örneğin büyüme ya da meyve oluşumu gibi fizyolojik yanıtlar oluşturan spesifik hedef dokular ile bağlantılıdırlar. Her yanıt sık sık iki ya da daha fazla hormonun birlikte görev almasıyla oluşur. Hormonlar bitki gelişimini stimüle veya inhibe ettiklerinden, birçok botanikçi onları bitki gelişim düzenleyicileri olarak tanımlar (Saharan ve Nehra, 2011). 220

231 PGPR ler ürettikleri indol-3-asetik asit, sitokinin ve giberellin gibi bitki hormonları ile özellikle kökler tarafından su ve besin alınımını arttırırlar ve toprakta mineral ve azot varlığını arttırarak bitki gelişimine katkıda bulunurlar (Podile ve Kishore, 2006; Sekar ve Kandavel, 2010). Oksin ve indol-3-asetik asit (IAA) PGPR nin ürettiği en önemli fitohormonlardır. Oksin köklenmeyi uyarmada ve bitki büyümesini arttırmada ana etkendir. IAA bitki hücrelerinin bölünme, büyüme ve farklılaşmasından sorumludur, ayrıca kök uzamasını uyarır (Martinez-Viveros ve ark., 2010; Saharan ve Nehra, 2011). IAA üreticisi PGPR ler arasında Azospirillum en iyi çalışılanlardan biridir. Diğer IAA üreten bakteriler Aeromonas, Azotobacter, Bacillus, Burkholderia, Enterobacter, Pseudomonas ve Rhizobium cinslerine aittir (Martinez-Viveros ve ark., 2010). Azospirillum ve Pseudomonas spp. IAA ya ek olarak sitokinin ve giberellin üretirler (Podile ve Kishore, 2006). Tablo 1 de ve Tablo 2 de PGPR lerin ürettikleri hormonlar görülmektedir. Tablo 1. PGPR lerin ürettiği bazı hormonlar (Verma ve ark., 2010). PGPR Fitohormon Kaynaklar Arthrobacter mysorens 7, Indol-3-asetik asit, Pishchik ve ark. (2002) Klebsiella CIAM 880 Etilen Azotobacter Indol-3-asetik asit Verma ve ark. (2010) chroococcum Azospirillum sp. Indol-3-asetik asit Dobbelaere ve ark. (2001) Bacillus licheniformis Etilen Fukudah ve ark. (1989) B. subtilis Etilen Mansouri ve Bunch (1989) Bacillus megaterium Indol-3-asetik asit Verma ve ark. (2010) BHUPSB14 Pseudomonas sp. Oksin Pal ve ark. (2000) Pseudomonas aeruginosa Etilen Mansouri ve Buncli (1989) Pseudomonas Etilen Swanson ve ark. (1979) flourescens Pseudomonas Indol-3-asetik asit Verma ve ark. (2010) flourescens BHUPSB06 Pseudomonas putida Etilen Pazout ve ark. (1981) Pseudomonas syringae Etilen Sato ve ark. (1997) Pseudomonas tabaci Etilen Swanson ve ark. (1979) Rhizobakteriyal izolat Oksin Asghar ve ark. (2000, 2002) R.leguminosarum Indol-3-asetik asit Badcnoch-Jonesve ark. (1982) R.leguminosarum Indol-3-asetik asit Wang ve ark. (1993) Rhizobium sp. Indol-3-asetik asit Verma ve ark. (2010) 221

232 IAA sentezleme yeteneği birçok rizobakteride belirlenmiştir. Rizobakteriler IAA yı triptofan-bağımlı yolaklar sayesinde triptofandan sentezlenmektedir. Fitopatojenik bakteriler ise IAA sentezi için çoğunlukla indol asetamit yolağını kullanmaktadır (Martinez-Viveros ve ark., 2010). Tablo 2. PGPR lerin bazı konakçılarda ürettiği hormonlar (Vessey,2003) Fitohormon PGPR Konak Kaynak Aeromonas veronii Pirinç Mehnaz ve ark. IAA (2001) Agrobacterium sp. Marul Barazani ve Friedman (1999) Alcaligenes piechaudii Marul Barazani ve Friedman (1999) Azospirillum brasilense Buğday Kaushik ve ark. (2000) Enterobacter sp. Şeker kamışı Antoun ve ark. (1998) Paenibacillus polymyxa Buğday Timmusk ve ark. Sitokinin (1999) Pseudomonas fluorescens Soya fasulyesi de Salamone ve ark. (2001) Rhizobium leguminosarum Kolza ve Noel ve ark. (1996) Marul Giberellin Bacillus sp. Kızılağaç Gutierrez-Manero ve ark. (2001) Alcaligenes sp. Kolza Belimov ve ark. ACC deaminaz (2001) Pseudomonas putida Maş fasulyesi Mayak ve ark. (1999) Variovorax paradoxus Kolza Belimov ve ark. (2001) Etilen birçok mekanizma ile bitki gelişim ve fonksiyonlarını koordine etmekte ve olgunlaştırma hormonu olarak bilinmektedir. Düşük düzeyde etilen kök gelişmesini teşvik ederken, yüksek miktarda etilen kök gelişimini engellemekte ve anormal gelişmeye neden olmaktadır. Etilen; dormansinin kırılması, kök oluşumu ve köklerin uzaması, kök ve gövde farklılaşması, adventif kök formasyonu, yaprak ve meyve dökülmesi, çiçeklenmenin sona ermesi, dioik bitkilerde döllenmenin artması, çiçek ve yaprak yaşlanması, meyve olgunlaşması ve nodül oluşumu gibi olaylarda etkili bitkisel gelişimin fizyolojik göstergesi durumundadır (Çakmakçı, 2009). 1-aminosiklopropan-1-karboksilik asit (ACC) bileşiği bitkilerde etilenin öncülüdür. ACC-deaminaz üreten bakteriler ACC yi parçalayarak α-ketobütirat ve amonyuma dönüştürler (Şekil 7). 222

233 Şekil 7. ACC nin PGPR tarafından parçalanması (Saraf ve ark., 2010) ACC deaminaz aktivitesi gösteren bazı bakteriler arasında Enterobacter spp., Rhizobium spp., Pseudomonas spp., Variovorax spp., Alcaligenes spp., Bacillus spp. sayılabilir. ACC deaminaz içeren PGPR ler farklı çevresel stres koşullarını takiben etilen düzeyini azaltarak bitki gelişimine katkı sağlamaktadır. Tablo 3 te ACC deaminaz aktivitesi gösteren bazı PGPR ler görülmektedir (Çakmakçı, 2009). Ağır metaller, fitopatojenler, kuraklık, yüksek tuz ve etilen gibi bitkilerde stres yaratan faktörlere karşı, bitkide ACC deaminaz aktivitesi gösteren PGPR lerle muamele ile kök ağırlığında artış, dayanıklılık, kök uzunluğunda artış gibi sonuçlar meydana gelir (Tablo 4) (Kang ve ark., 2010). 223

234 Tablo 3. ACC deaminaz aktivitesi gösteren PGPR ler Bitki Türü PGPR Etkileri Kaynaklar Brassica Methylobacterium Bakteri kök uzamasını Madhaiyan ve campestris fujisawaense teşvik eder ark. (2006) Brassica campestris Brassica napus Brassica napus Bacillus circulans Bacillus firmus Algaligenes spp. Bacillus pumilus Enterobacter cloacae Aşılama kök ve gövde gelişimini arttırmış Aşılanan bitki daha kuvvetli gelişmiş Kök ve gövde uzunluğunda artış Brassica napus Acinetobacter spp. Kök uzunluğunda % oranında artış Chamaecytisus proliferus Pseudomonas fluorescens Kök uzaması ve nodül sayısında artış Ghosh ve ark. (2003) Belimov ve ark. (2001) Saleh ve Glick (2001) Indiragandhi ve ark. (2004) Donate-Corea ve ark. (2004) Bitki Türü PGPR Etkileri Kaynaklar Dianthus Azospirillum Kök uzamasında artış Li ve ark. caryophyllus brasilense (2005) Glycine max Pseudomonas cepacia Lycopersicon Pseudomonas esculentum putida Trichoderma atroviride Pisum sativum Rhizobium leguminosarum Zea mays Pseudomonas spp. Kök uzunluğunda ve nodülasyonda artış Vigna radiata Zea mays Pseudomonas putida Enterobacter sakazakii Pseudomonas spp. Erken gelişimin teşviki Cattelana ve ark. (1999) Kök, kök-gövde Gravel ve ark. ağırlığı ve meyvede (2007) artış Nodül gelişimin teşviki Ma ve ark. (2003) Shaharoona ve ark. (2006 a, b) Etilen üretiminde azalış Argonometrik parametrelerde artış Mayak ve ark. (1999) Babalova ve ark. (2003) 224

235 Tablo 4. Stres faktörlerine karşı PGPR nin ACC deaminaz aktivitesi Stres Semptom Bitki Tedavi Sonuç Kaynaklar Pythium ultimum Kök büyüme Salatalık PGPR Hayatta kalma Wang ve ark. inhibisyonu ilavesi oranını, taze (2000) kök ağırlığını arttırır Erwinia carotovora Yumrunun bozulması Patates PGPR ilavesi Verticillium Solma Domates Transgeni k bitki Yüksek Tuz oranı Nikel, bakır ve aromatik karbonlar Bitkisel etilen Büyüme inhibisyonu Büyüme inhibisyonu Nodül inhibisyonu Büyüme inhibisyonu Azot tespiti Domates Kanola Alfalfa Soya fasülyesi PGPR ilavesi PGPR ilavesi PGPR ilavesi PGPR ilavesi Çürümelere karşı patates yumrusunun korunması Hastalık toleransını yükseltir Tohum ağırlığını arttırır Kök uzunluğunu arttırır Nodül gelişimi Erken kök gelişimi Wang ve ark. (2000) Robison ve ark. (2001) Mayak ve ark. (2004) Steams ve ark. (2005) Ma ve ark. (2004) Cattelan ve ark. (1999) Azot en önemli bitki besin elemanlarındandır ve toprakta düşük miktarda bulunması nedeniyle (emisyon ve yıkanma gibi nedenlerle) tarımsal ekosistemde sınırlayıcı bir faktördür (Martinez-Viveros ve ark., 2010). Azot atmosferde yaklaşık % 80 oranında gaz formunda, toprakta ise organik madde, kayalar ve minerallerde yarayışsız formlarda bulunmaktadır. Bu nedenle bakterilerin atmosferik azotu bitkiler ve diğer ökaryotlar için kulanılabilir hale getirmesi oldukça önemlidir (Kızıloğlu, 1999; Verma ve ark., 2010). Simbiyotik ve simbiyotik olmayan iki tip biyolojik azot tespiti vardır. Simbiyotik azot tespit eden bakterilere baklagil bitkilerinde zorunlu simbiyont Rhizobium ve baklagil olmayan ağaçlarda Frankia örnek verilebilir (Şekil 8) (Verma ve ark., 2010; Saharan ve Nehra, 2011). 225

236 Şekil 8. Rhizobium (solda) ve Frankia (sağda) themicrobialworld/effects.html, Rhizobium ların baklagil bitkileri ile simbiyozu, dünya çapında yıllık toplam biyolojik azot tespitinin 175 milyon tonunun % 50 sini ürettikleri için, oldukça önemlidir (Verma ve ark., 2010). Azot tespiti Rhizobium un kökte oluşturduğu nodüllerde gerçekleşir, bakteri bitkiye azot kazandırırken, bitki de bakteriye karbonhidrat sağlamaktadır (Şekil 9). Frankia, 8 farklı familyaya ait 280 den fazla odunlu bitki türünde kök nodülü oluşturur. Bununla birlikte simbiyotik ilişkileri iyi anlaşılamamıştır. Frankia nın Alnus ve Casuarina türlerinde etkili simbiyozlar oluşturduğu bilinmektedir. Birkaç türü bitki büyüme düzenleyicileri, siderofor ve hidrojen siyanür salgılayarak ya da fosfatı kullanışlı hale getirerek bitki beslenmesine katkıda bulunabilir (Saharan ve Nehra, 2011). Azot tespiti yetenekleri nedeniyle Allorhizobium, Azorhizobium, Bradyrhizobium, Mesorhizobium, Rhizobium ve Sinorhizobium gibi bakteriler en fazla çalışılan PGPR ler arasındadır (Verma ve ark., 2010). 226

237 Şekil 9. Rhizobium da azot tespiti ( Simbiyotik olmayan azot tespit eden bazı bakteriler Azospirillum, Azotobacter, Acetobacter diazotrophicus, Azoarcus, Bacillus, Pseudomonas cinslerine aittir. Azotobacter ve Azospirillum hem azot tespit ederek hem de IAA, giberellik asit, sitokinin gibi hormonları üreterek bitkiye pozitif etkiler sağlamaktadır. Azotobacter chroococcum ve Azospirillum brasilence ürün veriminin arttırılmasında etkilidir (Solano ve ark., 2008). Delftia tsuruhatensis HR4 ün hem azot tespit ettiği hem de biyokontrol aktivite gösterdiği belirlenmiştir (Han ve ark., 2005). Azot tespit eden bakteriler kök salgılarını (karbonhidrat) metabolize eder ve buna karşılık aminoasit sentezi için bitkiye azot kazandırır. Azot fiske etme yeteneği Azospirillum, Burkholderia ve Stenotrophomonas gibi serbest yaşayan bakterilerde de vardır (Berg, 2009). Tablo 5 te çeşitli konak bitkilerde azot tespit eden PGPR lere örnekler görülmektedir (Vessey, 2003). Tablo 5. Bazı bitkilerde azot tespit eden PGPR ler PGPR Konak Bitki Örnek kaynaklar Azospirillum sp. Mısır de Salamone ve ark. (1996) Azoarcus sp. Kallar otu Hurek ve ark. (2002) Azoarcus sp. Sorgum Stein ve ark. (1997) Azotobacter sp. Mısır Pandey ve ark. (1998) Bacillus polymyxa Buğday Omar ve ark. (1996) Burkholderia sp. Pirinç Baldani ve ark. (2001) Glucanacetobacter diazotrophicus Şeker kamışı Boddey ve ark. (2001 Herbaspirillum sp. Pirinç James ve ark. (2002) 227

238 Fosfatı çözünür hale getirme Bitkiler için azottan sonra en önemli besin fosfordur. Tahminen toprak fosforunun %30-50 si organik formda fosfordur. Fosfor okside eden bakteriler fosforu bitkiler için kullanılabilir hale getirmeye yardımcı olur (Saharan ve Nehra, 2011). Pseuodomonas, Bacillus, Rhizobium, Burkholderia, Achromobacter, Agrobacterium, Micrococcus, Aerobacter, Flavobacterium, Cryseobacterium ve Erwinia gibi cinsler fosfatı bitkiler için çözünür hale getirirler (Solano ve ark., 2008) (Şekil 10). Bakteriler fosfatı iki mekanizma ile çözünür hale getirmektedirler: a) Fosfat tuzunun katyonları ile iyonik ilişkileri aracılığıyla fosforu mobilize eden organik asitler salgılayarak b) Organik maddede bağlı fosfat gruplarını serbest bırakan fosfataz oluşturarak Bu bakterilerin çoğu Ca-P kompleksini çözebilirler ve Fe-P, Mn-P ve Al-P komplekslerine de etkilidirler. Bu mekanizma genellikle alkali toprakta çok etkilidir (Solano ve ark., 2008). Şekil 10. Fosfatı çözünür hale getiren a) Pseudomonas aeruginosa BHUPSB01 ve b) Burkholderia cepacia BHUPSB03 (Verma ve ark., 2010) Siderofor üretimi Demir bitkiler için temel elementlerden biridir. Demir solunum, fotosentez ve nitrojen fiksasyonu gibi önemli fizyolojik olaylarda kofaktör olmasından dolayı, eksikliğinde metabolik olumsuzluklar oluşur (Solano ve ark., 2007). Demirin sınırlı olduğu koşullar altında PGPR ler siderofor denilen düşük moleküler ağırlıklı bileşikler üretir (Compant ve ark., 2005). 228

239 Siderofor üreten rizobakteriler demir alınımını arttırırlar, antibiyotik moleküller salgılayarak diğer mikroorganizmaların gelişimini engellerler ve patojenler için mevcut demiri kısıtlayarak gelişimlerini engellerler. Örneğin funguslar genellikle demir-siderofor kompleksini absorblayamaz (Solano ve ark., 2008). Rizosfer bakterileri antibiyotik aktivitesi ve demir alınımını arttıran bu bileşenleri bitkilerin rekabet güçlerini arttırmak için oluştururlar. Siderofor üreten bakteriler çoğunlukla Pseuodomonas cinsine aittir, en yaygını piyoselin ve piyoverdin üreten Pseudomonas fluorescens tir (Şekil 11) (Solano ve ark., 2008). Şekil 11. Pseudomonas tarafından üretilen piyosiyanin (solda) ve piyoverdin (sağda) ( sekce_ustavy/mikrobiologie/obrazova_priloha/mikrob/10.html, PGPR lerin İndirekt Etkileri Uyarılmış sistemik dayanıklılık Bitkilerde pasif halde bulunan doğal savunma mekanizmaları çeşitli biyotik ve abiyotik uyarıcılarla aktive edilerek patojen enfeksiyonlarına karşı bitkide dayanıklılık sağlanabilmektedir. Bu Uyarılmış Sistemik Dayanıklılık (ISR) olarak adlandırılmaktadır (Şevik, 2010). ISR, sistemik dayanıklılık kazanma (SAR) gibi farklı tipteki patojenlere karşı etkilidir, fakat uyarıcı PGPR nin konak bitkide görülür semptomlara yol açmaması bakımından SAR dan farklıdır (Compant ve ark., 2005). Bazı bakterilerin bitki kökleri ile ilişkisi sonucu bazı patojenik bakteri, fungus ve virüslere karşı direnç oluşur (Lugtenberg ve Kamilova, 2009). PGPR ile tetiklenen ISR, bitki hücre duvarı dayanıklılığını arttırır ve bitkinin patojen ve/veya abiyotik stres faktörlerine karşı bitki savunma kimyasallarının 229

240 sentezinin artmasına yol açarak bitkinin fizyolojik ve metabolik yanıtını değiştirir (Compant ve ark., 2005). Patojen, bitkinin hormon (salisilik asit ve jasmonik asit) ve PR proteini üretmesi içini sağlamaktadır. Uyarılmış sistemik dayanıklılıkta patojen olmayan bir uyaran (PGPR) patojenleri etkisiz hale getirmek için bitkiyi uyarmaktadır (Şekil 12). Şekil 12. ISR için sinyal yolları (Akhtar ve ark., 2010) Seçilmiş yararlı PGPR suşları birçok bitki patojenine karşı etkili olan bitki destekli ISR direncini harekete geçirir. Bu direnç (ISR) önceden patojenle infekte olmuş bitkilerin infekte olmayan kısımlarının daha sonraki infeksiyona daha dirençli olduğu klasik patojen teşvikli dirence benzeyen bitki destekli bir mekanizmadır (Saharan ve Nehra, 2011). ISR, ölümcül olabilen bakteriyel öninokulasyon olmadan bitkide patojen saldırılarına karşı dayanıklılık sağlar. Bugüne kadar, Pseudomonas, Burkholderia, ve Bacillus spp. nin ISR (uyarılmış sistemik dayanıklılık) sağladıkları gösterilmiştir. Phaseolus vulgaris ile Pseudomonas putida BTP1 in kök tedavisi, yapraklarda patojen Botrytis cinerea nın neden olduğu hastalığın önemli ölçüde azalmasına yol açmaktadır (Tarkka, 2008). Bazı PGPR üyelerinin parazitleri doğrudan öldürerek bitkinin patojen tarafından kolonize edilmesini önlediği bulunmuştur ve bu tip PGPR lerin HCN, fenazinler, piyoluteorin ve pirolnitrin gibi antibiyotikleri ürettiği gösterilmiştir (Kang ve ark., 2010). 230

241 PGPR ler ayrıca ISR ile viral hastalıklara karşı dayanıklılık sağlamaktadır (Tablo 6) (Akhtar ve ark., 2010). Şekil 13. Bacillus pumilus SE34 ün tütünde Cucumber mosaic virus e karşı ISR etkisi (Kloepper ve ark., 2004) Tablo 6. Bitkide viral hastalıklar üzerinde PGPR lerin Etkileri Virüsler PGPR Bitkide Etkisi Kaynaklar Tütün mozaik Bacillus uniflagellatus Kültürlerdeki Mann (1969) virüsü (TMV) lezyonların azalması Tütün nekroz virüsü (TNV) Hıyar mozaik virüsü (CMV) Pseudomonas fluorescens CHAO Pseudomonas fluorescens, Serratia marcescens Tütündeki nekrozun azaltılması CMV ye karşı sistemik direncin teşvik edilmesi Maurhofer ve ark. (1994a) Raupach ve ark. (1996) Domates beneklenme virüsü (ToMoV) Hıyar mozaik cucumo virüsü (CCMV) B.subtilis, B.pumilus, B.amyloliquefaciens B.subtilis, B.pumilus, B.amyloliquefaciens PGPR lerle muamele ile hastalık şiddetinin düşük olması CCMV ye karşı ISR oluşumu Murphy ve Zehnder (2000) Zehnder ve ark (2000) Biber hafif leke virüsü (PMMoV) B.amyloliquefaciens Salisilik asit ve jasmonik asitle tütünde sistemik direncin teşvik edilmesi Ahn ve ark. (2002) 231

242 Antibiyoz Şekil 14. Antibiyoz ( Antibiyoz antibiyotik ve benzeri metabolitler salgılayarak patojeni engellemek şeklinde tanımlanabilir. Antibiyotik üretiminin bitki patojenleri için en güçlü biyokontrol mekanizması olduğu düşünülmektedir. Laboratuvar koşulları altında PGPR tarafından üretilen farklı tipte birçok antibiyotiğin bitki patojeni ajanlara karşı etkili olduğu gösterilmiştir. Bacillus, Streptomyces ve Stenotrophomonas spp. ve Pseudomonas tarafından üretilen bazı antibiyotikler amfisin, 2,4-diasetilfloroglusinol (DAPG), hidrojen siyanür, oomisin A, fenazin, piyoluteorin, pirolnitrin, tensin, tropolon, oligomisin A, kanomisin, zwittermicin A, xanthobaccin dir (Fernando ve ark., 2005; Compant ve ark., 2005; Lugtenberg ve Kamilova, 2009; Martinez-Viveros ve ark., 2010) Parazitizm / Predasyon PGPR ler patojenik fungusların hücre duvarını parçalayan hidrolitik enzimler üreterek oluşturdukları parazitizmi engellemeye çalışırlar. Bu enzimler arasında en önemlileri kitinaz ve glukanazdır. Pseudomonas, Serratia ve Streptomyces spp. gibi birçok biyokontrol PGPR kitinaz sayesinde fungal hücre duvarını parçalayabilir (Şekil 15 ve 16). Bazı bakteri suşları kitinaz ve glukanaza ek olarak proteaz üretirler. Pseudomonas fluorescens fitopatojenik fungusların gelişimini önleyen 2,4-diaçil floroglusinol üretmektedir. Pseudomonas stutzei, Fusarium solani nin miselyumlarını parçalayan kitinaz ve laminarinaz üretir. Bazı PGPR ler de çiçeklerin solmasına (wilt) neden olan Fusarium spp. tarafından üretilen fusarik asiti parçalayarak hastalık gelişimini önlerler. Bacillus subtilis AF1, 232

243 Serratia marcescens ve Serratia plymuthica kitinaz üreterek yüksek antifungal etki gösterirler. Glukanaz üreten Burkholderia cepacia suşu Rhizoctonia solani, Serratia rolfsii ve Pythium ultimum gibi funguslara karşı etkilidir (Compant ve ark., 2005; Lugtenberg ve Kamilova; Martinez-Viveros ve ark., 2010; Verma ve ark., 2010; Quan ve ark., 2010). Şekil 15. Pseudomonas aeruginosa BHUPSB01 in Fusarium oxysporum a karşı antogonistik aktivitesi (Verma ve ark., 2010) Şekil 16. Pseudomonas putida BHUPSB04 ün Rhizoctonia solani ye karşı antogonistik aktivitesi (Verma ve ark, 2010) Rekabet PGPR kök salgılarında mevcut sınırlı besin için ve uygun kolanizasyon için zararlı mikroorganizmalar ve patojenlerle rekabet eder. Bu mekanizma beslenmeye 233

244 ilişkin yetenekleri ve rizosferdeki yüksek gelişme oranları nedeniyle daha çok floresan pseudomonadlar tarafından kullanılır. Pseudomonas fluorescens, P. putida, P. aureofaciens, P. aeruginosa nın hastalık oluşturan suşların gelişimini engellediği bulunmuştur. Pseudomonas WCS358 tarafından demir için sideroforaracılı rekabet sayesinde turpta Fusarium un neden olduğu solgunluğu baskılamaktadır. Bazı PGPR üyeleri parazitleri doğrudan öldürerek bitkinin patojen tarafından kolonize edilmesini önlerler. Bu tip PGPR lerin HCN, fenazinler, piyoluteorin ve pirolnitrin gibi antibiyotikleri ürettiği gösterilmiştir. Bacillus thruingiensis, B.sphaericus, B.cereus and B. subtilis in farklı suşları da biyokontrol ajan olarak kullanılmaktadır (Sindhu ve ark.,2010). Şekil 17 de PGPR lerin antibiyoz, ISR ve rekabet etkileri görülmektedir (Lugtenberg ve Kamilova, 2009). Şekil 17. a) Antibiyoz, b) ISR, c) Rekabet (Lugtenberg ve Kamilova, 2009) Biyoremediasyonda PGPR lerin kullanımı PGPR ler organik kirleticilerin ya da ağır metallerin oluşturduğu etkilerin ortadan kaldırılmasına yardımcı olmak için de kullanılabilirler (Tablo 7). Biyoremediasyon denilen bu olay çevreden kirleticilerin uzaklaştırılması ya da zararlı etkilerinin ortadan kaldırılması için mikroorganizmaların kullanılmasıdır (Zhuang ve ark., 2007) 234

245 Tablo 7. Organik kontaminantlara karşı biyoremediasyonda PGPR (Zhuang ve ark., 2007) Bakteri Bitki Organik kontaminant Şartlar PGPR lerin rolü Kaynakl ar Azospirillum lipoferum strains 15 Buğday Ham petrol İklim odasında saksı deneyleri Buğday kök sisteminin gelişimini arttırmak Murato va ve ark. (2005) Belirlenmemiş Azospirillum Azospirillum brasilense Cd Enterobacter cloacae CAL2 Pseudom onas putida UW3 Enterobacter cloacae CAL2 Enterobacter cloacae UW4 Pseudomonas fluorescens 2-79 Kamışsı yumak (tall fescue) Kamışsı yumak (tall fescue) Buğday Polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAHs) Toplam petrol hidrokarbonları (TPHs) Trikloroetilen (TCE) İklim odasında saksı deneyleri İklim odası nda saksı deney leri İklim odasında saksı deneyleri Petrol bozunum seviyesini arttırmak PAH lere karşı bitki toleransını arttırmak Stres altında bitki gelişimini teşvik etmek TPH gibi çevresel kontaminantl arın varlığında bitki gelişimini teşvik etmek Tolun o- monooksijena z ile TCE nin bozunması Huang ve ark. (2004b) Huang ve ark. (2005) Yee ve ark. (1998) Pseudomonas fluorescens F113 Alfalfa Poliklorlu bifeniller (PCBs) İklim odasında saksı deneyleri PCP lerin daha etkili metabolize oluşu Villacieres ve ark. (2005) Pseudomonas putida Flav1-1 Pseudomonas putida PML2 Arabidopsis PCB ler İklim odasında saksı deneyleri İkincil bitki metabolitleri nin kullanılması PCB lerin direkt bozunum u Narasim han ve ark. (2003) 235

246 Biyogübre olarak PGPR lerin kullanımı PGPR bitkinin N ve P alınımını arttırılmasında ve ürünlerin biyofertilizasyonunda önemli rol oynarlar. Bakteriyel inokulantlar tohum oluşumunu hızlandırarak, fide gelişiminde, stres faktörlerine karşı yanıt oluşturmada, bitkileri hastalıklardan korumada ve kök gelişiminde etkili olarak bitki gelişimini arttırırlar (Egamberdiyeva, 2007) PGPR uygulamaları Artan dünya nüfusu, her geçen gün daha çok besine ihtiyaç duymaktadır. Tarım ve Gıda Örgütü'nün (FAO) son aylarda yayınladığı raporda, çiftçilerin, dünyanın beklenen 9 milyarlık nüfusunun ihtiyaçlarını karşılayabilmek için 2050 yılına kadar %70 oranında daha fazla gıda üretmesi gerektiğine dikkat çekilmiştir. Bu, 1 milyar ton daha fazla buğday, pirinç ve diğer hububatları oluşturmaktadır ( Buna karşılık, ekilebilir alanların genişleme olanakları kısıtlı olduğundan tarımsal üretimi artırmanın tek yolu birim alandan daha çok ürün alınması, yani verimin artırılmasıdır. Ancak bu yönde yapılan çalışmalar ve uygulanan yöntemler bazı olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir. Sık işleme nedeniyle toprağın verimliliği azalmakta, gübreleme ve bitki koruma amacıyla kullanılan kimyasallar ürünü ve doğayı olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu olumsuzluklar çevreye dost biyolojik alternatiflerin araştırılması, geliştirilmesi, adaptasyonu ve benimsenmesini gündeme getirmiş ve bu konuda araştırmalar ivme kazanmıştır (Küçük ve Güler, 2009). PGPR ler ile ilk çalışmalar SSCB de 1950 lerde azot tespit eden bakterilere odaklı yapılmıştır. Çin de PGPR araştırmaları 1979 da başlamıştır te ülke çapında geniş ölçekli tarla uygulamalarına geçilmiş ve farklı ürünlerde %10-20 verim artışları elde edilmiştir. ABD ve Hindistan da da çeltik, buğday, mısır, şekerpancarı, arpa, kanola, kereviz ve yerfıstığı gibi bitkilerde verim artışları rapor edilmiştir (Uslu, 2006) Türkiye de PGPR uygulamaları Çilekte Bacillus lentimorbus, B. megaterium, B. pumilis, B. subtilis, Enterobacter intermedius, Kurthia sibirica, Paenibacillus polymyxa ve Pantoea agglomerans ın Botrytis cinerae ya karşı biyokontrol ajan olarak kullanılabileceği belirlenmiştir (Dönmez ve ark, 2011). Yine çilekte yapılan bir çalışmada PGPR olan Pseudomonas BA-8, Bacillus OSU-142 ve Bacillus M3 ün tek başına ya da birlikte uygulanmasının gelişimi arttırdığı gözlenmiştir (Esitken ve ark., 2010). 236

247 Bacillus spp. ile tarla uygulaması sonucu şekerpancarı % 11,9-12,4 ve arpada % 7,4-9,3 verim artışı elde edilmiştir. Bacillus polymyxa, Burkholderia spp. ve Pseudomonas spp. uygulanarak şeker pancarında kökte % 7,5-16, arpada % 8,4-18,2 dane verimi artışı belirlenmiştir (Çakmakçı, 2005) PGPR inokülasyonları PGPR lerin bitki gelişimini arttırmalarına yönelik ilk çalışma Pseudomonas putida GR-12-2 de yapılmıştır. Bakterinin gnotobiyotik koşullarda kolzayla inokülasyonu sonucu kök uzunluğu, sürgün uzunluğu, fosfor alımını arttırdıklarını kaydetmişlerdir (Lifshitz ve ark., 1987). Şekil 18. Sorghum fidelerinde rizobakterilerle Pythium ultimum un baskılanması (Labuschagne ve ark., 2010) Şekil 19. Fusarium oxysporum a karşı uygulanan Bacillus bakteri izolatları (Labuschagne ve ark., 2010) 237

248 Bitkisel üretimin artırılması için önemli bir alternatif yaklaşım farklı mikroorganizmaların karışık inokülasyonudur. Özellikle Azospirillum, Azotobacter ve Bacillus un karışık inokülasyonları bitki gelişimi üzerine büyük oranda etki göstermektedir (Çakmakçı, 2005). Bitkisel üretimin artırılması için önemli bir alternatif yaklaşım farklı mikroorganizmaların karışık inokülasyonudur. Özellikle Azospirillum, Azotobacter ve Bacillus un karışık inokülasyonları bitki gelişimi üzerine büyük oranda etki göstermektedir (Çakmakçı, 2005). Başarılı PGPR formulasyonlarını geliştirebilmek için rizobakteriler aşağıdaki özelliklere sahip olmalıdır: a. Yüksek rizosfer uyum yeteneği b. Rekabete dayalı yüksek saprofitik yetenek c. Artan bitki büyümesi c. Kütle artışının kolay olması d. Geniş etki spektrumu e. Mükemmel ve güvenilir kontrol f. Çevre dostu g. Diğer rizobakteriler ile uyumlu h. Kuruma, ısı, okside edici ajanlar ve UV radyasyonuna dayanabilmesi (Nakkeeran ve ark., 2005). İlk ticari PGPR Bacillus subtilis A yılında Gustafon Firması tarafından GBO7 ve GBO3 izolatlarıyla birlikte (ticari olarak Quantum, Kodiak ve Epic) Amerika da üretmiştir Bu ürünlerin tohuma uygulanan fungisitler ile birlikte kullanıldığında toprak patojenlerine karşı tohumları koruyabildiği rapor edilmiştir (Nakkeeran ve ark., 2005) Sürdürülebilir tarımda ve orkide yetiştiriciliğinde PGPR Son 20 yıl içinde dünyanın değişik bölgelerinde sürdürülebilir tarım uygulamaları içinde PGPR nin kullanımı önemli ölçüde artış göstermiştir. PGPR aşılamalarına bağlı olarak tarımsal ürünlerin gelişme ve ürün veriminde önemli artışlar rapor edilmiştir (Figueiredo ve ark., 2008). Uygun çevre ve bitki seçilmesi durumunda PGPR gerçek ve olumlu etkiler göstermektedir. Gelecekte farklı çevre koşulları, bitkilerde hangi bakteriyel özelliklerin kullanılacağı ve optimum etkin bakterilerin seçim ve formülasyonu için araştırmalar yapılmalıdır. Tarım alanlarında uygun olmayan koşullar meydana gelebilmekte ve iklim değişmeleri PGPR etkinliğini değiştirebilmektedir. Kontrollü ortamlarda etkin bulunan mikroorganizmaların tarla koşullarında taşınması ve adapte edilebilmesi çalışmalarına devam edilmelidir. Yapılacak 238

249 çalışmalarla, çevreyle dost olan bu mikroorganizmaların ve metabolitlerinin, endüstriyel olarak büyük miktarlarda üretilerek tarımda kullanılması, gerek sürdürülebilir tarım ve gerekse organik tarım için oldukça önemli bir potansiyeldir (Çakmakçı, 2005; Küçük ve Güler, 2009). Daha önce orkidelerin mikorizal funguslarla olan etkileşimleri, özellikle de tohum çimlenmesi ile ilişkili olanlar bir çok yayına konu olmuştur. Günümüzde bu konudaki bilgiler önemli ölçüde değişim geçirmektedir. Bir çok fungusun bitki gelişminin farklı aşamalarında etkili olduğu (Liu ve ark.2010) ifade edilmektedir. Her ne kadar rizobakterlerin bitki gelişimine olumlu etkileri konusunda bir çok çalışma bulunsa da, orkide ile ilişkili bakteriler konusunda çok fazla yayın mevcut değildir. Ancak bu konudaki öncül çalışmalar (Renato Fernandes Galdiano Júnior ve ark. 2011) umut verici sonuçlar vermektedir. Söz konusu organizmalarla ilgili detaylar bir başka bildiride daha kapsamlı şekilde sunulacaktır. 3. Kaynaklar Akhtar, M.S., Siddiqui, Z.A., Role of Plant Growth Promoting Rhizobacteria in Biocontrol of Plant Diseases and Sustainable Agriculture, Plant Growth and Health Promoting Bacteria (Editör Maheshwari, D.K., Microbiology Monographs Volume 18, s: , Springer Heidelberg Dordrecht London New York Akça, H., Karakurt, H., Akbin, G., Solak, H., Determination of the Ectomycorrhizal Fungi in the Natural Turkish Pine (Pinus brutia Ten.) in the İzmir Region. Teknik Bülten No: 44, Bakanlık Yayın No: 377, Müdürlük Yayın No: 058 T. C. Çevre ve Orman Bakanlığı Ege Ormancılık Araştırma Müdürlüğü İzmir Türkiye Avcı, M.K., Quorum Sensing Odaklı Yenilikler ve Biyoteknolojik Uygulamalar. MBG 617 Biyoteknoloji de Yeni gelişmeler, dokumanlar Barriuso, J., Solano, B.R., Lucas, J.A., Lobo, A.P., García-Villaraco, A., Mañero, F.J.G., Ecology, Genetic Diversity and Screening Strategies of Plana Growth Promoting Rhizobacteria (PGPR). Plant-Bacteria Interactions Strategies and Techniques to Promote Plant Growth (Editörler Ahmad, I., Pichtel, J., Hayat, S.), s: 1-17, WILEY-VCH Verlag GmbH & Co. KGaA, Weinheim Braeken, K., Daniels, R., Ndayizeye, M., Vanderleyden, J., Michiels, J., Quorum Sensing in Bacteria-Plant Interactions. Molecular Mechanisms of Plant and Microbe Coexistence (Editörler Nautiyal, C.S., Dion, P.), Soil Biology, Volume 15, s: , Springer-Verlag Berlin Heidelberg Berg, G., Plant microbe interactions promoting plant growth and health: perspectives for controlled use of microorganisms in agriculture. Appl Microbiol Biotechnol (2009) 84:11 18 Chandanie, W. A., Kubota, M., Hyakumachi, M., Interactions between plant growth promoting fungi and arbuscular mycorrhizal fungus Glomus mosseae and induction of systemic resistance to anthracnose disease in cucumber. Plant Soil 286:

250 Chandanie, W. A.,Kubota, M., Hyakumachi, M., Interaction between arbuscular mycorrhizal fungus Glomus mosseae and plant growth promoting fungus Phoma sp. on their root colonization and growth promotion of cucumber (Cucumis sativus L.). Mycoscience 46: Compant, S., Duffy, B., Nowak, J., Clement, C., Barkai, E.A., Use of Plant Growth- Promoting Bacteria for Biocontrol of Plant Diseases: Principles, Mechanisms of Action, and Future Prospects. Applied And Environmental Microbiology, Sept. 2005, p Çakmakçı, R., Bitki Gelişimini Teşvik Eden Rizobakterilerin Tarımda Kullanımı. Atatürk Üniv. Zir.Fak.Derg. 36 (1), Çakmakçı, Stres Koşullarında ACC Deaminaz Üretici Bakteriler Tarafından Bitki Gelişiminin Teşvik Edilmesi. Atatürk Üniv. Ziraat Fak.Derg. 40 (1), Donmez, M. F., Esitken, A., Yildiz, H., Ercisli, S., Biocontrol of Botrytis cinerea on Strawberry Fruit by Plant Growth Promoting Bacteria The Journal of Animal & Plant Sciences, 21(4), s: Egamberdiyeva, D., The effect of plant growth promoting bacteria on growth and nutrient uptake of maize in two different soils. Applied Soil Ecology, Esitken, A., Yıldız, H. E., Ercişli, S., Dönmez, M. F., Turan, M., Güneş, A., Effects of plant growth promoting bacteria (PGPB) on yield, growth and nutrient contents of organically grown strawberry. Scientia Horticulturae 124, Fan, B.,1, Chena, X. H., Budiharjoa, A., Bleiss, W., Vaterc, J., Borrissa, R., Efficient colonization of plant roots by the plant growth promoting bacterium Bacillus amyloliquefaciens FZB42, engineered to express green fluorescent protein. Journal of Biotechnology 151, Fernando, W.G.D., Nakkeeran, S., Zhang, Y., Biosynthesis of Antibiotics by PGPR and Its Relation In Biocontrol Of Plant Diseases. PGPR: Biocontrol and Biofertilization (Editör Siddiqui, Z.A), s: , Springer Dordrecht The Netherlands Figueiredo, M. V. B., Martinez, C.R., Burity, H.A., Chanway, C.P., Plant growthpromoting rhizobacteria for improving nodulation and nitrogen fixation in the common bean (Phaseolus vulgaris L.), World J Microbiol Biotechnol 24: Han, J., Suna,L., Dong, X., Cai, Z., Sun, X., Yang, H., Wang, Y., Song, W., Characterization of a Novel Plant Growth-promoting Bacteria Strain Delftia tsuruhatensis HR4 both as a Diazotroph and a Potential Biocontrol Agent Against Various Plant Pathogens. Systematic and Applied Microbiology 28, Kang, B.G., Kim, W.K., Yun, H.S., Chang, S. C., Use of plant growth-promoting rhizobacteria to control stres responses of plant roots. Plant Biotechnol Rep 4: Kaymak, H., Potential of PGPR in Agricultural Innovations. Plant Growth and Health Promoting Bacteria (Editör D.K. Maheshwari), Microbiology Monographs 18, s: 45-79, Springer-Verlag Berlin Heidelberg 240

251 Küçük, Ç., Güler, İ., Bitki Gelişimini Teşvik Eden Bazı Biyokontrol Mikroorganizmalar. Elektronik Mikrobiyoloji Dergisi TR (Eski adı: OrLab On-Line Mikrobiyoloji Dergisi) Cilt: 07 Sayı: 1 Sayfa: Kızıloğlu, T., Toprak Organizmalarının Azot Formları Arasındaki Dönüşümlere ve Çevreye Etkileri. ww.ekolojidergisi.com.tr/resimler/30-6.pdf Kloepper, J. W., Ryu, C. M., Zhang, S., Induced Systemic Resistance and Promotion of Plant Growth by Bacillus spp.. Symposium, The Nature and Application of Biocontrol Microbes: Bacillus spp., The American Phytopathological Society 30 Lugtenberg, B., Kamilova F., Plant-Growth-Promoting Rhizobacteria. Annu. Rev. Microbiol. 63: Labuschagne, N., Pretorius, T., Idris, A. H., Plant Growth Promoting Rhizobacteria as Biocontrol Agents Against Soil-Borne Plant Diseases. Plant Growth and Health Promoting Bacteria (Editör Maheshwari, D.K., Microbiology Monographs Volume 18, s: Lifshitz, R., Kloepper, J.W., Kozlowski, M., Simonson, C., Carlson, J., Tipping, E.M., Izabella Zaleska,I., Growth promotion of canola (rapeseed) seedlings by a strain of Pseudomonas putida under gnotobiotic conditions, Canadian Journal of Microbiology, 33:(5) , /m Saraf, M., Jha, C. K., Patel, D., The Role of ACC Deaminase Producing PGPR in Sustainable Agriculture. Plant Growth and Health Promoting Bacteria (Editör Maheshwari, D.K., Microbiology Monographs Volume 18, s: Sindhu, S. S., Dua, S., Verma, M.K., Khandelwal, A., Growth Promotion of Legumes by Inoculation of Rhizosphere Bacteria. Microbes for Legume Improvement (Editör Khan, M. S., Zaidi, A, Musarrat, J.), s: , Springer- Verlag/Wien Solano, B. R., Barriuso, J., Manero, F. J. G., Physiological and Molecular Mechanisms of Plant Growth Promoting Rhizobacteria (PGPR). Plant-Bacteria Interactions Strategies and Techniques to Promote Plant Growth (Editörler Ahmad, I., Pichtel, J., Hayat, S.), s: 41-54, WILEY-VCH Verlag GmbH & Co. KGaA, Weinheim Şevik, M. A., Bitki Virüs Hastalıklarına Karşı Kullanılan Bitki Gelişimini Teşvik Eden Rhizobakteriler (PGPR). Elektronik Mikrobiyoloji Dergisi TR (Eski adı: OrLab On- Line Mikrobiyoloji Dergisi) Cilt: 08 Sayı: 1 Sayfa: 31-43, pdf/ pdf Tarkka, M., Schrey, S., Hampp,R., Plant Associated Soil Micro-organisms. Molecular Mechanisms of Plant and Microbe Coexistence (Editörler Nautiyal, C.S., Dion, P.), Soil Biology, Volume 15, s: 3-51, Springer-Verlag Berlin Heidelberg Uslu, A., Bazı baklagil bitkilerinde bitki gelişimini uyaran kökbakterileri (PGPR) ile verimin artırılması. Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İzmir, 95 s. Vessey, J.K., Plant growth promoting rhizobacteria as biofertilizers. Plant and Soil 255: , Kluwer Academic Publishers, Printed in the Netherlands. 241

252 Verma, J.P., Yadav, J., Tiwari, K.N., Lavakushi Singh, V., Impact of Plant Growth Promoting Rhizobacteria. International Journal of Agricultural Research 5 (11): 954 Zhuang, X., Chen, J., Shim, H., Bai, Z., New advances in plant growth-promoting rhizobacteria for bioremediation. Environment International 33 (2007) Quan, C.S., Wang, X., Fan, S.D., Antifungal Compounds of Plant Growth Promoting Rhizobacteria and Its Action Mode. Plant Growth and Health Promoting Bacteria Microbiology Monographs 18 (Editör Maheshwari, D.K), Springer-Verlag Berlin Heidelberg, s: Martinez-Viveros,O., Jorquera, M.A., Crowley, D.E., Gajardo, G., Mora, M.L., Mechanisms and Practical Considerations Involved in Plant Growth Promotion by Rhizobacteria. J. Soil Sci. Plant Nutr. 10 (3): Nakkeeran, S., Dilantha, W.G., Fernando, Siddiqui, Z.A., Plant growth promoting Rhizobacteria formulations and its Scope in commercialization for the Management of Pests and Diseases, (Editör Siddiqui,Z.A.), PGPR: Biocontrol and Biofertilization, , Springer, Dordrecht, The Netherlands Pandey, P., Aeron, A., Maheshwari, D. K., Sustainable Approaches for Biological Control of Fusarium Wilt in Pigeon Pea (Cajanus cajan L. Millspaugh), Plant Growth and Health Promoting Bacteria Microbiology Monographs 18 (Editör Maheshwari, D.K), Springer-Verlag Berlin Heidelberg, s: Podile, A. R., Kishore, K., Plant Growth-Promoting Rhizobacteria. Plant- Associated Bacteria (Editör Gnanamanickam, S. S.), , Springer. Printed in the Netherlands Saharan, B.S., Nehra, V., Plant Growth Promoting Rhizobacteria: A Critical Review, Life Sciences and Medicine Research. Volume: LSMR-21 Sekar, S. ve Kandavel, D., İnteraction of Plant Growth Promoting Rhizobacteria(PGPR) and Endophytes with Medicinal Plants New Avenues for Phytochemicals. Journal of Phytology, 2(7): Santos, S. N., Kavamura, V.N., da Silva, J. L., de Melo, I. S., Andreote, F. D., Plant Growth Promoter Rhizobacteria in Plants Inhabiting Harsh Tropical Environments and Its Role in Agricultural Improvements. Plant Growth and Health Promoting Bacteria Microbiology Monographs 18 (Editör Maheshwari, D.K), Springer-Verlag Berlin Heidelberg, s: Saldajeno, M.G.B., İto, M., Hyakumachi, M., Interaction between the plant growth-promoting fungus Phoma sp. GS8-2 and the arbuscular mycorrhizal fungus Glomus mosseae: impact on biocontrol of soil-borne diseases, microbial population, and plant growth. Australasian Plant Pathol. DOI /s Donmez, M. F., Esitken, A., Yildiz, H., Ercisli, S., Biocontrol of Botrytis cinerea on Strawberry Fruit by Plant Growth Promoting Bacteria The Journal of Animal & Plant Sciences, 21(4), s:

253 Egamberdiyeva, D., The effect of plant growth promoting bacteria on growth and nutrient uptake of maize in two different soils. Applied Soil Ecology, Esitken, A., Yıldız, H. E., Ercişli, S., Dönmez, M. F., Turan, M., Güneş, A., Effects of plant growth promoting bacteria (PGPB) on yield, growth and nutrient contents of organically grown strawberry. Scientia Horticulturae 124, Fan, B.,1, Chena, X. H., Budiharjoa, A., Bleiss, W., Vaterc, J., Borrissa, R., Efficient colonization of plant roots by the plant growth promoting bacterium Bacillus amyloliquefaciens FZB42, engineered to express green fluorescent protein. Journal of Biotechnology 151, Fernando, W.G.D., Nakkeeran, S., Zhang, Y., Biosynthesis of Antibiotics by PGPR and Its Relation In Biocontrol Of Plant Diseases. PGPR: Biocontrol and Biofertilization (Editör Siddiqui,Z.A), s: , Springer Dordrecht The Netherlands Figueiredo, M. V. B., Martinez, C.R., Burity, H.A., Chanway, C.P., Plant growthpromoting rhizobacteria for improving nodulation and nitrogen fixation in the common bean (Phaseolus vulgaris L.), World J Microbiol Biotechnol 24: Han, J., Suna,L., Dong, X., Cai, Z., Sun, X., Yang, H., Wang, Y., Song, W., Characterization of a Novel Plant Growth-promoting Bacteria Strain Delftia tsuruhatensis HR4 both as a Diazotroph and a Potential Biocontrol Agent Against Various Plant Pathogens. Systematic and Applied Microbiology 28, Kang, B.G., Kim, W.K., Yun, H.S., Chang, S. C., Use of plant growth-promoting rhizobacteria to control stres responses of plant roots. Plant Biotechnol Rep 4: Kaymak, H., Potential of PGPR in Agricultural Innovations. Plant Growth and Health Promoting Bacteria (Editör D.K. Maheshwari), Microbiology Monographs 18, s: 45-79, Springer-Verlag Berlin Heidelberg Küçük, Ç., Güler, İ., Bitki Gelişimini Teşvik Eden Bazı Biyokontrol Mikroorganizmalar. Elektronik Mikrobiyoloji Dergisi TR (Eski adı: OrLab On-Line Mikrobiyoloji Dergisi) Cilt: 07 Sayı: 1 Sayfa: Kızıloğlu, T., Toprak Organizmalarının Azot Formları Arasındaki Dönüşümlere ve Çevreye Etkileri. Kloepper, J. W., Ryu, C. M., Zhang, S., Induced Systemic Resistance and Promotion of Plant Growth by Bacillus spp.. Symposium, The Nature and Application of Biocontrol Microbes: Bacillus spp., The American Phytopathological Society Lugtenberg, B., Kamilova F., Plant-Growth-Promoting Rhizobacteria. Annu. Rev. Microbiol. 63: Labuschagne, N., Pretorius, T., Idris, A. H., Plant Growth Promoting Rhizobacteria as Biocontrol Agents Against Soil-Borne Plant Diseases. Plant Growth and Health Promoting Bacteria (Editör Maheshwari, D.K., Microbiology Monographs Volume 18, s:

254 Liu H., Yibo Luo Y. And Hong Liu H., Studies of Mycorrhizal Fungi of Chinese Orchids and Their Role in Orchid Conservation in China A Review, Bot. Rev. 76: Lifshitz, R., Kloepper, J.W., Kozlowski, M., Simonson, C., Carlson, J., Tipping, E.M., Izabella Zaleska,I., Growth promotion of canola (rapeseed) seedlings by a strain of Pseudomonas putida under gnotobiotic conditions, Canadian Journal of Microbiology, 33:(5) , /m Martinez-Viveros,O., Jorquera, M.A., Crowley, D.E., Gajardo, G., Mora, M.L., Mechanisms and Practical Considerations Involved in Plant Growth Promotion by Rhizobacteria. J. Soil Sci. Plant Nutr. 10 (3): Nakkeeran, S., Dilantha, W.G., Fernando, Siddiqui, Z.A., Plant growth promoting Rhizobacteria formulations and its Scope in commercialization for the Management of Pests and Diseases, (Editör Siddiqui,Z.A.), PGPR: Biocontrol and Biofertilization, , Springer, Dordrecht, The Netherlands Pandey, P., Aeron, A., Maheshwari, D. K., Sustainable Approaches for Biological Control of Fusarium Wilt in Pigeon Pea (Cajanus cajan L. Millspaugh), Plant Growth and Health Promoting Bacteria Microbiology Monographs 18 (Editör Maheshwari, D.K), Springer-Verlag Berlin Heidelberg, s: Podile, A. R., Kishore, K., Plant Growth-Promoting Rhizobacteria. Plant- Associated Bacteria (Editör Gnanamanickam, S. S.), , Springer. Printed in the Netherlands Quan, C.S., Wang, X., Fan, S.D., Antifungal Compounds of Plant Growth Promoting Rhizobacteria and Its Action Mode. Plant Growth and Health Promoting Bacteria Microbiology Monographs 18 (Editör Maheshwari, D.K), Springer-Verlag Berlin Heidelberg, s: Saharan, B.S., Nehra, V., Plant Growth Promoting Rhizobacteria: A Critical Review, Life Sciences and Medicine Research. Volume: LSMR-21 Sekar, S. ve Kandavel, D., İnteraction of Plant Growth Promoting Rhizobacteria(PGPR) and Endophytes with Medicinal Plants New Avenues for Phytochemicals. Journal of Phytology, 2(7): Saraçlı, M.A., "Quorum sensing": mikroorganizmalar iletişim mi kuruyor?. Gülhane Tıp Dergisi, 48: Santos, S. N., Kavamura, V.N., da Silva, J. L., de Melo, I. S., Andreote, F. D., Plant Growth Promoter Rhizobacteria in Plants Inhabiting Harsh Tropical Environments and Its Role in Agricultural Improvements. Plant Growth and Health Promoting Bacteria Microbiology Monographs 18 (Editör Maheshwari, D.K), Springer-Verlag Berlin Heidelberg, s: Saldajeno, M.G.B., İto, M., Hyakumachi, M., Interaction between the plant growth-promoting fungus Phoma sp. GS8-2 and the arbuscular mycorrhizal fungus Glomus mosseae: impact on biocontrol of soil-borne diseases, microbial 244

255 population, and plant growth. Australasian Plant Pathol. DOI /s Saraf, M., Jha, C. K., Patel, D., The Role of ACC Deaminase Producing PGPR in Sustainable Agriculture. Plant Growth and Health Promoting Bacteria (Editör Maheshwari, D.K., Microbiology Monographs Volume 18, s: Sindhu, S. S., Dua, S., Verma, M.K., Khandelwal, A., Growth Promotion of Legumes by Inoculation of Rhizosphere Bacteria. Microbes for Legume Improvement (Editör Khan, M. S., Zaidi, A, Musarrat, J.), s: , Springer- Verlag/Wien Solano, B. R., Barriuso, J., Manero, F. J. G., Physiological and Molecular Mechanisms of Plant Growth Promoting Rhizobacteria (PGPR). Plant-Bacteria Interactions Strategies and Techniques to Promote Plant Growth (Editörler Ahmad, I., Pichtel, J., Hayat, S.), s: 41-54, WILEY-VCH Verlag GmbH & Co. KGaA, Weinheim Şevik, M. A., Bitki Virüs Hastalıklarına Karşı Kullanılan Bitki Gelişimini Teşvik Eden Rhizobakteriler (PGPR). Elektronik Mikrobiyoloji Dergisi TR (Eski adı: OrLab On-Line Mikrobiyoloji Dergisi) Cilt: 08 Sayı: 1 Sayfa: 31-43, pdf/ pdf Tarkka, M., Schrey, S., Hampp,R., Plant Associated Soil Micro-organisms. Molecular Mechanisms of Plant and Microbe Coexistence (Editörler Nautiyal, C.S., Dion, P.), Soil Biology, Volume 15, s: 3-51, Springer-Verlag Berlin Heidelberg Uslu, A., Bazı baklagil bitkilerinde bitki gelişimini uyaran kökbakterileri (PGPR) ile verimin artırılması. Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İzmir, 95 s. Vessey, J.K., Plant growth promoting rhizobacteria as biofertilizers. Plant and Soil 255: , Kluwer Academic Publishers, Printed in the Netherlands. Verma, J.P., Yadav, J., Tiwari, K.N., Lavakushi Singh, V., Impact of Plant Growth Promoting Rhizobacteria. International Journal of Agricultural Research 5 (11): 954 Zhuang, X., Chen, J., Shim, H., Bai, Z., New advances in plant growth-promoting rhizobacteria for bioremediation. Environment International 33 (2007)

256

257 ORKİDE GELİŞİMİNİ UYARAN MİKROORGANİZMALAR Yasemin ÖZDENER 1, Emel DEMİR 2 1 Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü 2 Ordu Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü Giriş Orkideler dünya üzerinde yayılış gösteren ve yaklaşık türle temsil edilen çok geniş bir familyadır. Çok sayıda ve çok küçük tohum üretmeleri karakteristik özellikleridir. Tohumlarının önemli özelliği de endospermin olmaması ve embriyonun da proembriyo aşamasında olmasıdır. Orkideler, miko-heterotrofik bitkilerdir. Fotosentetik aşamaya ulaşmadan önce funguslarla ilişkileri düşük seviyededir. Buna karşılık 100 den fazla orkide türü klorofilsiz olup hayatları boyunca fungal ilişkiye bağımlıdırlar. Orkide mikorizası çoğunlukla endomikoriza olarak belirlenmiştir. Fakat son bulgular ektomikorizal fungusların orkide mikorizasına katılabildiğini ve üçlü simbiyozis içinde canlı ağaçlardan orkide mikorizasına fotosentez ürünlerini aktardığı belirlenmiştir. Corallorhiza trifida türlerinden izole edilen fungusların (Thelophora-tomentella kompleksine ait) mikrokosmosta Betula pendula ve Salix repens in köklerine bağlandığı ve radyoizotop işaretli karbonun bu ağaçlardan orkideye taşındığı belirlenmiştir. Fakat bu üçlü ilişki bütün orkideler için geçerli olup olmadığı bilinmemektedir (Rasmussen 2002). Fungal Simbiyontlar Orkide mikorizası çimlenmeden fide aşamasına kadar ve hatta bitkinin bütün hayatı boyunca etkilidir. Orkidelerin çok fazla tohum üretiyor olması, tohumların ve fidelerin ölüm oranının çok yüksek olduğunu işaret etmektedir. Uygun olmayan besinsel koşullar ve zıt çevre koşulları tohum canlılığını şiddetle tehdit etmektedirler. Orkide tohumları bu tehditlere ek olarak bir de uygun mikosimbiyontun uygun yerde bulunmaması problemiyle karşı karşıyadır. Muhtemelen fungusun besinsel ihtiyaçlarına bağlı olarak belirli bitkilerin ya da özel bir bitkinin artıklarının yakınlığı başarılı bir simbiyotik ilişkinin kurulması bir başka deyişle sağlıklı bir fide gelişimi açısından mutlak gerekli faktördür. Goodyera repens infeksiyon olmadan kolayca çimlenebilmektedir fakat oluşan fidecikler, simbiyotik ilişki kurulmadan asla gelişimlerine devam edemezler ve çoğunlukla ölürler (Rasmussen 2002). Bunun yanı sıra birçok orkide türüne ait tohumların funguslara karşı tepkileri oldukça geneldir. Çimlenme daha az oranda mikobiyonttur. Yani orkide mikorizası olmadan da çimlenme gerçekleşebildiği gibi orkide 247

258 mikorizasına ait olmayan funguslar da çimlenmeyi uyarabilmektedir. Fakat tam anlamıyla uygun olmayan simbiyontlar fide gelişiminin farklı evrelerinde yüksek oranda ölüme sebep olabilirler. Laboratuvar şartlarında yüksek çimlenme oranı her zaman doğal şartlarla uyumlu olmayabilir. Nitekim Spiranthes sinensis Ames tohumları laboratuvar şartlarında R. solani suşu ile inoküle edildiğinde yüksek oranda çimlenmiştir fakat bu türün doğadaki simbiyontu Tulasnella deliquescens dir. (Masuhara ve ark. 1994). Bu araştırıcıların daha sonra yaptıkları araştırmada S. sinensis tohumları paketler halinde toprağa gömülmüş ve çimlenme ve fungal ilişki gözlenmiştir. Bu araştırmanın bulgularına göre ana bitki ile gömülü tohum paketleri arasındaki yakınlığın çimlenmeyle ilişkisinin olmadığı belirlenmiştir. Benzer sonuçlar Corallorhiza trifida tohumlarıyla yapılan bir çalışmadan da elde edilmiştir (McKendrick ve ark. 2000). Çin de epifitik bir orkide olan Gastrodia elata tohumlarının simbiyotik olarak çimlendirilmesi ile ilgili çalışmalarda G. elata nın hayat döngüsünün farklı aşamalarında iki farklı fungusun etkili olduğu belirlenmiştir (Liu et al. 2010). Yapılan çalışmalar, laboratuvar ve doğal ortam koşullarında çok farklı sonuçlar alınabildiğini göstermektedir. Örneğin bazı orkidelerin fungal simbiyont spesifikliğinin, laboratuvar koşullarınınkinden çok daha spesifik olduğunu ortaya koymuştur (Masuhara & Katsuya, 1994; Perkins & McGee, 1995). Bu duruma ekolojik spesifiklik adı verilmiştir. Laboratuvar şartlarındaki orkide-fungus uyumuna ise potansiyel spesifiklik denmektedir. Potansiyel spesifiklik doğal ortamlarına uyumu işaret etmese de ekolojik spesifiklik laboratuvarda belli aşamaya getirilen fidelerin doğal ortamlarına aktarılmasında anahtar rol oynayacaktır. Bu sebeple önce doğal ortamlara paketler halinde tohumlar gömülerek hem mikrofloradaki organizmalar belirlenir, hem bu mikroorganizmaların laboratuvar şartlarında çimlenmesine etkisi belirlenir son olarak da bu mikroorganizmalarla simbiyotik ilişki kurup büyüyen fidelerin ekolojik spesifiklik gösterip göstermediği belirlenebilir. Laboratuvar şartlarında çok başarılı simbiyotik ilişki kuran ve potansiyel spesifikliği yüksek olan mikorhizal birliğin doğal şartlarda başarılı olamamasının sebebi yapılan çalışmalarda ekolojik spesifikliğin dikkate alınmaması olabilir. Ondokuz Mayıs Üniversitesi kampus alanı içinde doğal olarak yetişmekte olan Spiranthes spiralis tohumları doğal ortamlarında ana bitkiye yakın ve ana bitkiden uzak orman altına paketler halinde gömülerek bir ön çalışma yapılmıştır. Bu çalışmada her ortama 12 adet tohum paketi konularak ayda bir paket incelenip tohumlardan fungus izolasyonu yapılmıştır. Bu ön çalışmadan birden fazla farklı fungusun tohumlarla ilişkili olduğu yönünde ilk bulgular alınmıştır. Araştırmamız bu yönde devam edecektir. 248

259 Orkide mikorizası ve çimlenme üzerine fizyolojik faktörlerin etkileri Orkide dokularında hifal saldırının kontrolü, orkide kök ya da yumruları tarafından üretilen ve salgılanan fitoaleksinlerle gerçekleştirilmektedir. Beyrle ve ark. (1995) protokormlarda orsinol tesbit etmişlerdir. Fitoaleksinlerin mikorhizal ilişkiyi özelleştirdiği düşünülmektedir. Simbiyontlar arasındaki denge besinsel olarak da kuvvetle kontrol edilmektedir. Özellikle simbiyontlar arasındaki bu denge azot kaynağı ve diğer besinlerin paylaşımından etkilenir. Yani yüksek seviyede karbonhidrat düşük azot, Anacamptis morio da dengeli bir mikorhizal ilişki vermiştir. Oysa hem karbonhidrat hem azot yüksek seviyede olduğunda mikorhizal ilişki kurulmamıştır. Karbonhidratın düşük seviyede olması durumunda ise fungusun bitkide parazitik etki yaptığı görülmüştür. Yüksek azot seviyesi durumunda da yine mikorhizal ilişki kurulamamıştır. Bunun sebebinin, yüksek azot sebebiyle hücre çeperi kalınlığının artması ve çeperde yüksek oranda fenolik madde birikmesi olduğu belirlenmiştir. Bu yapısal değişiklikler fungal girişi engellemektedir. Laboratuvar denemelerinde protokormun ürün seviyesi üzerinde yüksek azotun negatif etki gösterdiği belirlenmiştir. Laboratuvar koşullarında elde edilen bu bulgular tarla denemeleriyle uyumlu çıkmıştır. Örneğin, azot ile gübreleme Dactylorhiza majalis populasyonlarını olumsuz etkilemiştir (Rasmussen 2002). Ayrıca birçok orkide mikobiyontunun etilen ve oksinler gibi bitki büyüme düzenleyicilerini sentezlediğini, laboratuvar şartlarında eklenen oksin hormonunun çimlenmeyi uyardığı gözlenmiştir. Laboratuvar şartlarında karasal orkidelerin gerek simbiyotik gerekse asimbiyotik çimlendirme denemelerinde ortama eklenen kaba odun partiküllerinin, yaprak çürüklerinin ya da saf selulozun çimlenmeyi teşvik ettiği gözlenmiştir. Epifitik orkidelerin tohumları doğal şartlarda paketler halinde odun artıkları arasına gömüldüğünde de benzer durum ortaya çıkmakla birlikte bu türlerde odunun çürüme derecesinin mikorhizal ilişkinin kurulmasında etkili olduğu belirlenmiştir. Orkide tohumlarının çimlenmesi ve başarılı bir gelişim gösterebilmesi için mikorhizal fungusların etkileri kadar fizyolojik mekanizmalar da önemlidir. Platanthera praeclora nın simbiyotik çimlenmesi ile ilgili olarak yapılan bir araştırmada sadece etkili bir mikorhizal fungusun değil aynı zamanda 4-6 ay süren bir stratifikasyonun hem çimlenme hem de fide gelişimi için mutlak gerekli olduğu belirlenmiştir. Bu çalışmanın sonuçları çimlenme ve başarılı bir fide gelişimi için fungal izolatın, stratifikasyon süresinin ve tohumun toplandığı populasyounun etkileşiminin çok önemli olduğunu göstermiştir (Sharma ve ark. 2003). Bu durum tohumların dormansi periyodunda olmasından kaynaklanmak-tadır. Benzer durum 249

260 Epipactis palustris tohumlarında da görülmüştür. Laboratuvar şartlarında simbiyotik çimlendirme çalışmalarında dormansinin kırılması için hipoklorit ve/veya stratifikasyonun olumlu etkileri ortaya konmuştur. Bakteriyal Simbiyontlar Gerek laboratuvar şartlarında yapılan denemelerde gerekse orkide köklerinden yapılan izolasyonlarda orkidelerle funguslar arasında ilişki olduğu kesinleşmiş olsa da çimlenme üzerinde mikorhizal fungusların yanı sıra başka fungusların ve/veya bakterilerin kuvvetli etkileri olabilir. Orkide mikorhizasında mikroorganizmalar arasındaki sinerji özellikle doğada önemlidir. Bu konuda yapılan araştırmalarda Pterostylis vittata Lindly. ile ilişkili bakterilerin simbiyotik ilişkiyi uyardığı belirlenmiştir. Bu uyarıcı etkiyi muhtemelen bakterilerin ürettiği IAA ya da bakterilerin bitkide oksin sentezini teşvik etmesiyle gerçekleştirmektedir. Söz konusu bakterilerin Pseudomonas putida, Zanthomonas maltophilia ve Bacillus cereus olduğu tesbit edilmiştir. Üzerinde funguslar kadar araştırma yapılmamış olsa da çimlenme ve fide gelişim üzerinde bakterilerin etkileriyle ilgili araştırmalar derinleşerek artmaktadır. Özellikle 1980 lerde Avustralyalı bilim adamları toprağa bağlı orkidelerin köklerinin iç dokularından bakteri izole etmişlerdir. Fakat orkidelerin bakteriyel mikroflorası ile ilgili bilgiler hala çok yetersizdir. Calanthe, Acampe ve Dendrobium cinslerine ait tropikal orkidelerin köklerinde bol miktarda heterotrofik ve fototrofik bakterilerin bulunduğu belirlenmiştir. (Tsavkelova ve ark. 2007). İzole edilen bu suşların temel fonksiyonlarının orkidelerle ilişkili siyanobakterilerin yüksek azot fiske etme kapasitesi heterotrofik bakteriler tarafından oksin üretimi yoluyla gerçekleştiği belirlenmiştir. Gerek bitkilerle doğrudan ilişkili bakterilerin gerekse toprak bakterilerinin en belirgin fonksiyonları oksin üretimidir. Bu üretim hem bitki büyümesini uyaran rizobakterilerin hem de bitki patojenlerinin ortak ve kesinleşmiş özellikleridir (Patten ve Glick 1996, 2002). Bu konuda ilk izolasyon Knodson (1922) ardından Wilkinson (1994) tarafından yapılmıştır. Son yıllarda ise bu konuda aktif olarak çalışan Rus bilimciler Elena Tsavkelova ve ekibi bazı epifitik ve karasal orkide türlerinin (Dendrobium, Paphiopedilum, Ponthieva ve Dactylorhiza cinslerine ait) yine Dendrobium köklerinden izole edilen ve tohum çimlenmesini ve gelişimini uyardığı kesin olarak bilinen bir Bacillus suşu ile inokule etmişlerdir. Bu araştırmanın sonucunda laboratuvar şartlarında söz konusu suşun, orkide tohum çimlenmesinde mikorhizal fungusların ya da fide geliştirme esnasında bitki büyüme düzenleyicilerinin yerini alabilecekleri önerilmektedir. Ayrıca izole edilen bakterilerin biyolojik olarak aktif oksin üretme kapasitelerinden dolayı bitki büyümesini uyaran rizobakteriler olarak düşünülmektedir. 250

261 Özellikle Türkiye orkidelerinin çimlenme ve fide gelişimi aşamalarında mikrobiyal floranın etkisiyle ilgili doğal şartlarda yapılacak araştırmalara şiddetle ihtiyaç duyulmaktadır. Kaynaklar Batty A.L., Dixon K.W., Brundrett M. And Sivasithamparam K. (2001) Constraints to symbiotic germination of terrestrial orchid seed in a mediterranean bushland.new Phytologist 152: Beyrle H F, Smith S E, Peterson R L and Franco C.M.M. (1995) Colonization of Orchis morio protocorms by a mycorrhizal fungus: Effects of nitrogen nutrition and glyphosate in modifying the responses. Can. J. Bot. 73, Knudson, L.(1922). Nonsymbiotic germination of orchid seeds. Bot. Gaz. 73, Liu H., Luo Y. and Liu H. (2010) Studies of Mycorrhizal Fungi of Chinese Orchids and Their Role in Orchid Conservation in China A Review. Bot. Rev. 76: Masuhara G, Katsuya K. (1994) In situ and in vitro specificity between Rhizoctonia spp. & Spiranthes sinensis (Persoon.) Ames. var. amoena (M. Beiberstein) Hara (Orchidaceae). New Phytologist 127: Mckendrick S.L., Leake J.R.L., Taylor D.L. and Read D.J. (2000) Symbiotic germination and development of myco-heterotrophic plants in natur: ontogeny of Corallorhiza trifida and characterization of its mycorrhizal fungi. New Phytol 145: Patten, C., Glick, B. (2002) Role of Pseudomonas putida indoleacetic acid in development of the host plant root system. Appl. Environ. Microbiol. 68, Perkins A.J, McGee P.A. (1995) Distribution of the orchid mycorrhizal fungus Rhizoctonia solani, in relation to it s host, Pterostylis acuminata, in the field. Australian Journal of Botany 43: Rasmussen H.N. (2002) Recent developments in the study of orchid mycorrhiza. Plant and Soil 244: Sharma J., Zettler L.W., Sambeek J.W.V., Ellersieck M.R. and Starbuck C.J. (2003) Symbiotic Seed Germination and Mycorrhizae of Federally Threatened Platanthera praeclara (Orchidaceae) The American Midland Naturalist 149(1): Tsavkelova E.A., Cherdyntseva T.A., Botina S.G. and Netrusov A.I. (2007) Bacteria associated with orchid roots and microbial production of auxin. Microbiol. Res. 162: Wilkinson, K., Dixon, K., Sivasithamparam, K. (1989) Interaction of soil bacteria, mycorrhizal fungi and orchid seed in relation to germination of Australian orchids. New Phytol. 112,

262 252

263 KAHRAMANMARAŞ BÖLGESİNDE YETİŞEN BAZI ORKİDE TÜRLERİNİN MİKORİZALARIN İZOLASYONU VE TANIMLANMASI Alaaddin ÖZDEMİR, Esra BULUNUZ PALAZ Doğu Akdeniz Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma İstasyonu Müdürlüğü, Kahramanmaraş Özet Endosperm taşımayan salep orkide tohumlarının çimlenebilmesi için uygun sıcaklık, ışık, nem ve oksijenin yanı sıra, ortamda uygun bir mikorizal fungus ile simbiyotik bir ilişki halinde olması gerekir. Türlere göre değişmekle birlikte çimlenmeleri ve gelişmeleri için doğada mikorizal funguslarla simbiyotik yaşam kurmaya ihtiyaçları vardır. Salep orkidelerinde simbiyotik yaşam kurulan mikorizal funguslar tür bazında farklılık göstermektedir. Salep orkidelerinin simbiyotik yaşam kurduğu mikorizal fungusların tanımlanması ve kültüre alınması için laboratuara kökleriyle birlikte getirilen bitkilerin kökleri ve yumrularının yüzey sterilizasyonu yapıldıktan sonra mikorizal fungus izolasyon ortamına aktarılmıştır ve C'lik etüvde inkübasyona bırakılmıştır. İnkübasyondan sonra farklı fungus kolonileri tüplerde yatık olarak hazırlanmış PDA ve Malt Extract Agar'a ekilerek bir hafta süreyle 28 C'de inkübe edilmiştir. Salep bitkilerinin kök ve yumrularından izole edilen funguslar tanılanması amacıyla "Malt Extract Agar", "Corn Meal Agar", ve "Potato Dextrose Agar" içeren petrilere ekilmiştir. İnkubasyon döneminin sonunda her bir petrideki saf kültürün fotoğrafı çekilmiştir ve morfolojik incelemede petriler çıplak gözle incelenerek morfolojik özellikleri kaydedilmiştir. Anahtar kelimeler: Orkide, mikoriza, fungus izolasyonu. Giriş Orchidaceae familyası yaklaşık 30 bin türü ile yeryüzünde en geniş yayılış gösteren familyalardan biridir (Özkoç, 1991; Dressier, 1993; Ackerman, 1998; Arditti ve Ghani, 2000). Bu familya yeryüzünde cinse sahiptir. Türkiye'de ise 24 cinse ait 100 civarında orkide türü ile temsil edilmektedir. Bu türlerin yaklaşık %30' u Türkiye için endemiktir. Bu türler, tropikal olanlara göre daha küçük çiçekli olup "Ilıman Kuşak Orkideleri veya Karasal Orkideler" olarak adlandırılmaktadır. Salebin de elde edildiği ticari değeri olan bazı karasal orkidelerin tohumları son derece küçüktür ve endosperm bulunmamaktadır. Bu nedenle çimlenebilmeleri için düştüğü yerin mikro klimasının uygun sıcaklık, ışık, oksijen, nem ve toprak şartlarına sahip olması gerekirken aynı zamanda bazı mikorizal fungusların bulunması ve tohumun bu mikorizal funguslarla enfekte olması da gerekmektedir (Sezik, 1984). Mikoriza bitkinin gelişim evresinde funguslar ile bitkiler arasında oluşan işbirliğini ifade etmektedir. Mikorizal 253

264 fungusların bitkilere sağladığı faydalar tarımsal yönden büyüme ve verim artışı veya ekolojik olarak uyumun iyileştirilmesidir. Mikorizal funguslar, hem kök içerisinde hem de toprakta genellikle hızla çoğalırlar ve bitki kökünün etrafındaki hifler, bitki besin elementlerini topraktan alarak köklere taşırlar. Doğadaki bitki topluluklarının % 96'dan fazlasının kök yapıları mikoriza fungusları ile karşılıklı simbiyotik yaşam içindedir. Orkideler tüm çiçekli bitkiler arasında en küçük tohuma sahip bitkilerdir. Endosperm taşımayan salep orkide tohumlarının çimlenebilmesi için uygun sıcaklık, ışık, nem ve oksijenin yanı sıra, ortamda uygun bir mikorizal fungus ile simbiyotik bir ilişki halinde olması gerekir. Mikorizal fungusların, plantasyon ormanlarda veya ciddi bir hasardan sonra ekosistemin yeniden oluşturulması gibi amaçlarla "mikorizal inokulant" olarak ticari üretimleri günümüzde oldukça yaygınlaşmıştır (Aguilar-Azkon ve Barea, 1997). Bu nedenle mikorizal inokulant oluşturmak, böylelikle orkide plantasyonlarının kurulmasına yardımcı olacak nitelikte veriler elde etmek bu çalışmanın en önemli amacıdır. Böylelikle daha sonra bu inokulantların salep tohumlarına bulaştırılmasıyla tohumların çimlenme ve yumru oluşturma koşullarının incelenmesine olanak sağlanmış olacaktır. Bu da salep orkidelerinin kültüre alma çalışmalarına çok önemli katkı sağlayacaktır. Bu güne kadar salep orkidelerinde yapılan çalışmalar orkide inokulantlarının önemini ortaya koymaktadır. Bu güne kadar yapılan çalışmalar her yöreye her türe göre salep orkidelerinin isteklerinde farklılıklar olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çalışma ile Kahramanmaraş doğal florasında yetişen bazı orkide türlerinin çimlenmesi için gerekli olan mikorizal fungusların izolasyonunu yapmak, orkide türlerinin simbiyotik yaşam kurduğu fungus türlerini tanımlamak ve daha sonra bu mikorizal fungusları yüksek miktarlarda üreterek mikorizal inokulant oluşturmak üzere biyoformülasyon çalışmaları amaçlanmıştır. Materyal ve Metot Materyal Kahramanmaraş doğal florasında yetişen salep orkideleri kullanılmıştır. Metot 1. Salep Bitkisinin Kök ve Yumrularından Mikorizal Fungusların İzolasyonu Laboratuara kökleriyle birlikte getirilen bitkilerin kökleri öncelikle musluk suyu altında iyice yıkanarak toprakları temizlenmiştir. Yumru ve köklerden mikorizal fungus izolasyonu, içinde ultraviyole (U.V) lambası bulunan kapalı bir kabinde gerçekleştirildi. İşlemler yapılmadan önce U.V lambası açılarak dakika süreyle kabinin içi sterilize edildi. Otoklavda sterilize edilmiş pens, bisturi ve diğer yardımcı malzemeler sterilize edilen transfer 254

265 kabinine yerleştirilerek kullanıma hazır hale getirilmiştir. Yumru ve köklerden steril bistüri ve pens yardımıyla yaklaşık olarak 2-3 mm boyunda alınan kök ve yumru eksplantları % 20'lik yüzey sterilizasyon solüsyonunda (Ticari amaçlı satılan çamaşır suyundan (Sodyumhipokloritten - NaOCl) 20 ml ve 1-2 damla Tween-80 (Polioksietilen Sorbitan Monooleat) alınarak distile su ile 1000ml'ye tamamlanacak) iki dakika süre ile yüzey sterilizasyonu yapılmıştır. Bu solüsyon döküldükten sonra steril distile su ile arka arkaya 5 dakika süre ile 3 kez yıkanan kök ve yumru parçaları steril kabin içinde besi ortamına aktarılmıştır (Şekil 1,2). Şekil 1. Sterilizasyon Aşaması Şekil 2. Besi ortamına aktarılmış orkidelere ait kök ve yumru parçalarının genel görüntüsü. Mikorizal Fungus izolasyon Ortamı Mikorizal fungus izolasyon ortamında belirtilen ilk beş sırada yer alan maddeler distile su içinde iyice çözündürdükten sonra ortam ph değeri 5,5'e ayarlanmıştır. Daha sonra şeker ve agar ilave edilerek otoklavda 1,5 atmosfer mutlak basıncında 121 C 20 dakika sterilize edilmiştir. 255

266 Orkidenin köklerindeki fungusların izolasyonunda kullanılan kültür ortamının kimyasal içeriği; İçerik gram / litre Ca(N0 3 ) 2 x4h KH 2 P KCI 0.1 MgSO 4 x7h Yeast Ekstrakt 0.1 Sakkaroz 5.0 Agar 10.0 ph 5.5 Su 1000 ml Bakteri üremesini engellemek amacıyla ortama antibakteriyel olarak Ampisilin ve Kloramfenikol antibiyotiklerinden biri mikorizal fungus izolasyon ortamına ilave edilmiştir. Daha önce hazırlanan mikorizal fungus izolasyon ortamı üzerine yüzeysel sterilizasyonu yapılan kök ve yumru parçaları steril kabin içerisinde pens yardımıyla dikkatli bir şekilde ekimleri yapılmıştır. Daha sonra petri kutularının etrafı olası hava ile teması engellemek için etrafları parafilm kapatılmıştır. Bir hafta süreyle C'lik etüvde inkübasyona bırakılmıştır (Şekil3). Şekil 3. Bir hafta inkübasyona bırakılmış ortam görüntüsü İnkübasyondan sonra petriler gözle incelenerek her bir petride morfolojik yönden farklı fungus kolonileri tüplerde yatık olarak hazırlanmış PDA ve Malt Extract Agar'a ekilerek bir hafta süreyle 28 C' de inkübe edilmiştir. 256

267 2. İzole Edilen Türlerin Tanımlanması Salep bitkilerinin kök ve yumrulardan izole edilen funguslar tanılanması amacıyla "Malt Extract Agar", "Corn Meal Agar", ve "Potato Dextrose Agar" içeren petrilere ekilmiştir. Bu petriler bir hafta süreyle 28 C'de inkube edildi. İnkubasyon döneminin sonunda her bir petrideki saf kültürün fotoğrafı çekilmiştir, morfolojik incelemede petriler çıplak gözle incelenerek morfolojik özellikleri kaydedilmiştir. Ayrıca hiflerin karakteri, rengi, kültür ortamında sürünüp sürünmediği, havai olup olmadığı ve üreme yapılarının bulunup bulunmadığı da incelenmiştir. Laktofenol çözeltisiyle preparat hazırlanarak (Preperatların hazırlanmasında daha çok Buttler ve Mann'in "Seluloz Bant" metodu kullanıldı (Azaz, 1994)). Mikroskopta detaylı incelenip ölçüleri alınmıştır, mikroskopik yapısının fotoğrafları çekilerek ve teşhis için ilgili literatürlerden yararlanılmıştır. İzolatların tanısında Domsch ve ark., (1980); Hasenekioğlu (1991)'dan ve Barnett (1960)'den yararlanılmıştır. Tanımlama ortamları olarak "Malt Extract Agar" (MEA), "Corn Meal Agar" (CMA), ve "Potato Dextrose Agar" (PDA) kullanılmıştır. Sonuç ve Öneriler Nisan ayında araziden salep bitkileri toplanmıştır ve toplanan salepler türlerine göre ayrılıp, laboratuvarda metoda uygun olarak izolasyon çalışmasına başlanmıştır. Salep yumrularından izolasyonu yapılan mikorizalar gelişmesi için etüvde bırakılmış fakat fungus gelişme evresi sonunda bazı orkide türlerinden fungus izole edilirken bazılarında edilememiştir ve bunlar aşağıda sunulmuştur (Şekil 4). İzolasyonu yapılan türler Dactylorhiza umbrosa Orchis coriophora Fusarium Orchis morio Rhizoctonia Orchis laxiflora Rhizoctonia Dactylorhiza osmanica Fusarium Ophrys apifera Rhizoctonia Anacamptis pyramidalis Orchis corlicum Orchis anatolica Rhizoctonia Orchis coriophora (Albiflora)* --- Rhizoctonia Mikorizal inokulant oluşturmak ve daha sonra bu inokulantların salep tohumlarına bulaştırılmasıyla tohumların çimlenme ve yumru oluşturma koşullarının incelenmesine olanak sağlanmış olacaktır. Bu da ekonomik değeri oldukça yüksek bir bitki olan salep orkidelerinin kültüre alınması durumunda Türkiye ekonomisine çok büyük katkılar sağlayacaktır. Salep orkidelerinin 257

268 kültüre alınmasında önemli katkılar sağlayacaktır. Salep orkidelerinin simbiyotik yaşam kurduğu mikorizal fungusların tespiti açısından bilime katkı sağlayacaktır. Mikorizal fungus izolatları, salep orkideleri dışında diğer simbiyoza ihtiyaç duyan diğer bitkilerle ilgili araştırmalarda önemli katkılar sağlayacaktır. Şekil 4. İzole edilen Rhizoctania fungus türünün mikroskop görüntüsü. Kaynaklar Ackerman, J.D., Evalutionary potential in orchids: patterns and strategies for conservation. Selbyona, 19:8-4. Aguilar-Azkon, C. and Barea, J.M., 1997, Appling Mycorrhiza Biotechnology to Horticulture: Significance and Potentials, Scientia Horticulture 68,1-24 p. Arditti, J., Ghani, A.K.A., Transley Review No: 110 Numerical and physical proporties of orchid seeds and their biological implications. New Phytol. 145, Azaz, A.D., 1994, Harran Ovası GAP Sulama Alanı içerisinde Kalan Topraklarının Mikrofungus Florası Üzerine Bir Çalışma, Atatürk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalı Doktora Tezi, 193 s. Barnett, H.L., 1960, Illustrated Genera of Imperfect Fungi, Second Edition, Burgess Publishing Company Minneapolis, 225 p. Domsch, K. H., W, Gams, and Anderson, T.H., 1980, Compendium of Soil Fungi, Volume I-II, Academic Press. Dressier, R.L., The orchid: natural history and classification. Horward University Pres. Cambridge. Mass 1993: Phylogeny and Classification of the orchid family. Dioscorides. Pres, Portland, O.R. Hasenekoglu, L., 1991, Toprak Mikrofungusları, Atatürk Üniversitesi Yayınları No:689, Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Yayınları No: 11 Erzurum, Cilt TV-VI. Özkoc, L., 1991, Serapias vomeraceae (Burm fil.) Briq. subsp. laxjlora (soo) Golz et. Reinhard ve Orchis laxiflora Lam. (Orchidaceae) Tohumlarının Simbiyotik ve Asimbiyotik Kültürlerde Çimlenme ve Gelişmesi Üzerinde Araştırmalar, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, 77 s. Sezik, E., 1984, Orkidelerimiz, Türkiye nin Orkideleri, Sandoz Kültür Yayınları No: s. 258

269 SALEP BİTKİSİNİN DOKU KÜLTÜRÜ İLE ÇOĞALTILMASI VE ARAZİ KOŞULLARINA AKTARMA ÇALIŞMALARI Cevdet GÜMÜŞ 1, Şebnem ELLİALTIOĞLU 2 1 Bartın Üniversitesi Bartın Meslek Yüksekokulu 2 Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Giriş Batı Karadeniz Bölgesi nde salep elde edilmesinde kullanılan orkidelerle yapmış olduğumuz çalışmalarımızda, orkide tohumları denemelerde yer alan bütün türlerde kültür ortamına alındıktan sonra tepki vermiş ve en azından şişerek embriyonun belirgin ve ilk ekim yapıldığı andan daha iri bir yapıya ulaştığı görülmüştür. Ancak bu türlerden bazıları gelişmelerini sürdürememiş ve daha sonraki denemelerde tek başlarına ele alınmak üzere çalışmanın dışında bırakılmışlardır. Bu türler Orchis purpurea, Orchis pallens, Orchis tridentata ve Ophrys apifera dır. Orchis coriophora, in vitro çoğaltım için çok başarılı bir tür olarak belirlenmiştir. Orchis laxiflora, O.morio, Dactylorhiza nieschalkiorum, Serapias vomeracea türleri de ticari olarak üretim faaliyetlerine alınma potansiyeli sunan türler olarak öne çıkmıştır. Orchis simia, Platanthera chloranta ve Ophrys ferrum-equnium türlerinde de çok yavaş gelişen ve binde oranıyla ifade edilebilecek kadar düşük miktarda bitki oluşumu sağlanabilmiştir. Orchis purpurea, Orchis pinetorum, Orchis pallens, Orchis trdentata, Ophrys apifera, Dactylorhiza incarnata, Dactylorhiza romana, Anacamtis pyramidalis türlerinde çimlenme ve protokorm oluşumu elde edilmiş olmakla birlikte, bitkiye dönüşüm sağlanamamıştır. Bitkinin dış koşullara aktarılması aşamasında sorunlarla karşılaşılmıştır (Ellialtıoğlu ve Gümüş 2011). Orkide türlerinin in vitro çoğaltılması konusunda dünyada başarılı sonuçlar rapor edilmiş olmakla birlikte, ülkemizde yapılmış çalışmalar sınırlı sayıda olup elde edilen sonuçlar pratikte kullanılabilecek bir yeterliliğe sahip görünmemektedir (Gönülşen ve ark., 1996; Kısakürek, 2011). Bunun nedenleri şöyle sıralanabilir: a)konuyu çalışan kişi ve kurumlarda sürekliliğin olmaması, her yeni başlayan araştırıcının bilinen aşamaları yeniden keşfetmek zorunda kalması, b) Bilgi aktarım ve paylaşımında yetersizlikler, kurumlar arası iletişimsizlik, c) Çok sayıdaki farklı türlerde birbirinden kopuk araştırmaların, yine birbirinden habersiz yürütülmesi, d) Türlerin in vitro koşullardaki istek ve yanıtlarının çok farklı olması, e) Aynı tür içerisinde bile genotipler bazında in vitro çimlenmeye verilen cevap bakımından farklılıkların bulunması, f) Araştırma bulgularının özel sektör tarafından uygulanabilmesi için gerekli bağlantılardaki eksiklik ve yetersizlikler. 259

270 Burada sonuçları sunulan çalışmada, doku kültüründe çoğaltılan salep bitkilerinin dış koşullara alıştırılması aşamasında yapılan bazı uygulamalara yer verilmiştir. Materyal ve Metot Gümüş (2009) tarafından tüm detayları açıklanan çalışmada, tohumların çimlenmesiyle oluşan ve önce protokorm, sonra da bitkiye dönüşen eksplantlar, dış koşullara alıştırılmak üzere zaman içerisinde farklı uygulamalara tabi tutulmuştur. Bu uygulamalar aşağıda özetlenmiştir: 1. Uygulama Orchis coriophora, Serapias vomeracea ve Dactylorhiza nieschalkiorum türlerine ait in vitro koşullarda gelişen bitkicikler, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü ne ait ısıtılmayan cam serada sisleme sistemine yerleştirilmiştir. İnce zerrecikler halinde belirli aralıklarla su püskürten bu sistemin altındaki perlit + pomza karışımı içerisine köklerindeki agarlı besin ortamı yıkanıp temizlendikten sonra dikilen orkide bitkileri (Şekil 1), ilk günler 5 dakikada bir kez, ilerleyen günlerde susuz geçen zaman aralığı dereceli olarak artırılan bir biçimde sislemeye bırakılmıştır. Seradaki ortalama sıcaklık 26±5 o C olarak kaydedilmiştir. Orchis coriophora türüne ait ve iki farklı gelişme döneminde bulunan (yumru oluşmuş ve oluşmamış aşamalarda) toplam 485 adet bitki, Serapias vomeracea türüne ait 80 adet bitki ve Dactylorhiza nieschalkiorum türüne ait 225 adet bitki sisleme ünitesindeki yetiştirme ortamlarına aktarılmıştır. Şekil 1. Sisleme ünitesindeki perlit+pomza karışımına aktarılan orkide bitkileri 2. Uygulama Doku kültüründe elde edilen orkide bitkiciklerinin dış koşullara alıştırılması ve gelişimlerinin sürdürülmesi amacıyla, farklı yetiştirme ortamlarının ve fide tutumunu artırmada kullanılan Crop-Set adlı ticari bir ürünün 260

271 (Lactobacillus acidophilus sıvı fermentasyon ürünü g/l, bitki eksraktı g/l, mangan sülfat g/l, demir sülfat g/l, bakır sülfat 5.45 g/l) in etkisi araştırılmıştır. Bu amaçla Orchis morio ve Dactylorhiza nieschalkiorum türlerine ait bitkicikler, Bartın Üniversitesi Bartın Meslek Yüksekokulu Uygulama Seraları nda, içerisinde yaklaşık 5 cm 3 hacminde üç farklı yetiştirme ortamı (perlit, Bolu torfu ve vermikulit) bulunan viyollere aktarılmıştır (Şekil 2). Her viyolde tek bitkicik olacak şekilde dikim yapılmış, ayrıca örneklerin yarısı Crop-Set ile dikim öncesi muamele edilmiştir. Her uygulama için her bir türden 45 adet bitkicik kullanılmıştır. Seradaki ortalama sıcaklık 24±4 o C ve ortalama nisbi nem %80 civarlarında ölçülmüştür. Şekil 2. Farklı yetiştirme ortamlarında dış koşullara adaptasyon için serada aktarılmış orkide bitkicikleri 3. Uygulama Üçüncü olarak ise in vitro da elde edilen bitkilerin dış koşullara alıştırılması çalışması tümüyle sıcaklık ve nemi sabit kontrollü koşullarda (iklim odası) gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla Orchis laxiflora ve Orchis morio türlerinden doku kültürü koşullarında elde edilen bitkiler vermikulit içine aktarılmıştır. Taşıyıcı olarak 140 x 185 x 70mm ebatlarındaki kapaklı (her kapakta 5 adet havalandırma deliği açılmış) PE (Polietilen) kutular kullanılmıştır. Kutularda 3 hafta tutulan fideler, Bolu torfu doldurulan saksılara aktarılmıştır. 16 cm çapındaki saksılara yaklaşık 1.5 l yetiştirme ortamı doldurulmuştur. Vermikulit içeren PE kutulara 4-6 adet bitki dikimi yapılmıştır. Dikimi tamamlanan tüm örnekler, can suyu verilerek, sıcaklığı 23±1 ºC, nem oranı %60-70 arasında değişen iklim odasına alınmıştır. Örneklerin günlük kontrolleri yapılarak bitkilerin su ihtiyacı yetiştirme ortamının nemine göre karşılanmıştır. 261

272 Kapaklı PE kutularda kültüre alınan örneklerde ilk hafta kapak tamamen kapatılmış, ancak bitkilerde görülen gelişme geriliği nedeniyle 2. hafta yarı açık duruma getirilmiş ve el pulverizatörüyle günde 2-3 kez su püskürtülmüştür. 3. hafta ise tamamen kapaklar tümüyle açılmıştır. Kültüre alınan tüm örneklerde canlılık durumları haftalık olarak kaydedilmiştir. Saksılara aktarılan bitkiler seraya alınmışlardır. Araştırma Bulguları In vitro koşullarda elde edilen bitkilerin dış koşullara alıştırılması amacıyla, bitki gelişimi sağlanan türlerde (Dactylorhiza nieschalkiorum, Orchis coriophora, Orchis laxiflora, Orchis morio ve Serapias vomeracea) farklı zamanlarda birbirinden bağımsız üç deneme kurulmuştur. Araştırma süreci içerisinde elde edilen ilk bitkiler, seradaki sisleme ünitesinde dış koşullara alıştırılmaya çalışılmıştır. D. nieschalkiorum, S. vomeracea ve O. coriophora türlerinden elde edilmiş olan köklü ve en az 25 mm uzunluğa sahip olan bitkicikler ile yumru oluşturmuş durumdaki O.coriophora bitkileri (Şekil 3), sisleme ünitesi altındaki perlit+pomza karışımına dikilmişlerdir. Her bitki türünden 50 şer adet (O. coriophora da 50 adet yumrusuz + 50 adet yumrulu) bitkicik dış koşullara aktarılmıştır. Alıştırmaya alınan bitkilerde birinci haftanın sonundan itibaren tür farkı olmaksızın fizyolojik solgunluk görülmeye başlanmıştır. Bitkiciklerin ikinci haftanın sonunda büyük ölçüde canlılıklarını yitirdiği gözlenmiştir. Dış koşullara aktarma esnasında kuvvetli gelişmeye sahip olan bitkiler ile bir adet yumruya sahip (O. coriophora) bitkiler ise canlıklarını üçüncü haftanın sonuna kadar sürdürebilmiştir. Dördüncü haftanın sonunda tüm bitkilerin solarak öldükleri tespit edilmiştir. Bu süre zarfında deneme dışı artan bitkiciklerin dikimi ile oluşturulan bölümden, bitkicikler zaman zaman köklendirme ortamından çıkartılıp kök bölgelerinde bir değişiklik veya yeni kök oluşumu olup olmadığına bakılmıştır. Bitkiciklerin kök bölgelerinde gelişme yönünde hiçbir farklılaşma olmamış ve hatta kurumalar meydana gelmiş, yeni yaprak gelişimi oluşmamış, birkaç hafta içerisinde solarak ölmüşlerdir. 262

273 Şekil 3. Dış koşullara aktarma amacıyla hazırlanmış bir O.coriophora bitkiciği Araştırmanın ilerleyen aşamalarında elde edilen yeni orkide bitkileriyle yeniden dış koşullara aktarma denemesi kurulmuştur. D. nieschalkiorum ve O. morio türlerine ait bitkilerin yarısı fide tutumunu artırmak için kullanılan Crop- Set ile muamele edildikten sonra viyoller içerisine doldurulmuş perlit, Bolu torfu veya vermikulit ortamlarına aktarılmıştır. Tüm uygulamalar, %80 nisbi neme sahip, fakat sisleme düzeneği bulunmayan bir sera bölmesinde tezgahlar üzerine dizilmiştir. Bu çalışmada da tür ve yetiştirme ortamı farkı olmaksızın birinci aktarma çalışmasına benzer sonuçlar elde edilmiş, yalnızca aktarma aşamasında kuvvetli gelişme gösteren bitkiler canlılıklarını üç hafta kadar sürdürebilmiş, dördüncü haftanın sonunda tüm bitkiler solarak canlılıklarını tümüyle yitirmişlerdir. Şekil 4 te üçüncü haftanın sonunda perlit, vermikulit ve torf ortamındaki bitkilerin durumu görülmektedir. 263

274 Şekil 4. Perlit, vermikulit ve torf ortamındaki D. nieschalkiorum bitkilerinin, dış ortama aktarımdan 3 hafta sonraki durumu Yapılan üçüncü dış koşullara alıştırma çalışmasında ise yeterli büyüklüğe ulaşmış Orchis laxiflora (Şekil 5) ve Orchis morio türlerinden in vitro da elde edilen bitkilere iki aşamalı bir alıştırma programı uygulanmıştır. Bu amaçla birinci aşamada bitkiler vermikulit doldurulmuş kapaklı PET kutulara dikilerek (Şekil 6) üç hafta süreyle iklim odasında gelişmeye bırakılmıştır. Alıştırma işleminin ikinci aşamasında ise üçüncü haftanın sonunda bitkiler vermikulit ortamından alınarak Bolu Torfu doldurulmuş saksılara aktarılmıştır. Bitkilerin aktarıldığı saksılar ise seraya alınmış ve gelişmeleri izlenmiştir. Denemenin kontrolleri yapılarak kültürel istekleri karşılanmaya çalışılmış ve haftalık canlı bitki kayıtları not edilmiştir. Buna göre aktarma işleminin ilk aşamasında, her iki 264

275 türde de kültüre alınan bitkilerin yaklaşık %30 u kaybedilmiştir. İkinci aşamasında ise bitkilerin ölüm süreci daha hızlı ilerlemiş ve 4. hafta sonunda bitkilerin yaklaşık %95 i canlılığının yitirmiştir. Şekil 7 de dördüncü hafta sonunda canlılığını koruyan Orchis morio bitkileri görülmektedir. Şekil 5. Dış koşullara alıştırma amacıyla yapılan üçüncü çalışmada kullanılan bir Orchis laxiflora bitkisi Şekil 6. Üçüncü dış koşullara alıştırma çalışmasının birinci aşamasında kapaklı PET kutular içerisindeki vermikulit ortamında gelişmeye bırakılan Orchis laxiflora bitkileri 265

276 Şekil 7. Üçüncü dış koşullara alıştırma çalışmasının ikinci aşamasında toprağa aktarılan ve dördüncü hafta sonunda yaşamını sürdüren O.morio bitkileri Tartışma Bitkinin dış koşullara aktarılması aşamasında sorunlarla karşılaşılmıştır. Perlit+pomza karışımına dikilen ve serada sisleme ünitesine alınan bitkicikler tamamen kısa sürede canlılıklarını yitirmişlerdir. Organik madde bakımından yetersiz olan perlit+pomza karışımının aktarma ortamı olarak uygun olmayacağı anlaşılmıştır. Bongers (1993), asimbiyotik in vitro çimlendirme aşamasından geçilerek elde edilmiş karasal orkide türlerinin, dış koşullara aktarılması sırasında meydana gelen kayıpların fazla olduğunu anlatmaktadır. Simbiyotik olarak yaşadıkları mantarların bulunmadığı, fakat aynı zamanda steril de olmayan yeni bir gelişme ortamına aktarılan in vitro kökenli orkide bitkiciklerinin yaşama tutunmalarındaki başarıyı sağlama konusunda, kullanılan teknik ve yetiştirme ortamı (substrat) önerileri sunan araştırıcı, bu ortamın iyi havalanabilen, ama su tutma kapasitesi yüksek bir karışım olması gerektiğini vurgulamaktadır. İri taneli kum: perlit: torf (Bims veya Lava): vermikulit (1: 1: 1: ½) karışımını önerirken, aynı zamanda kavanozlardan çıkartılan orkide bitkiciklerinin dakika %1.5 luk Previcur çözeltisinde bekletilerek, olası fungal bulaşmaların önüne geçilebileceğinden bahsetmektedir. 266

277 Yeniden elde edilen bitkilerin dış koşullara aktarılmasında bu sefer perlit, Bolu torfu ve vermikulit kullanılmıştır. Ancak bu defa da ortam bakımından yapılan iyileştirme ile olumlu adım atılmışken, sisleme ünitesinin bulunmadığı dış koşullara doğrudan aktarma nedeniyle olduğuna kanaat getirdiğimiz ölümler ortaya çıkmıştır. Üçüncü kez dış koşullara aktarma çalışması bu defa iklim odasında vermikulit doldurulmuş küçük plastik kutulara aktarma şeklinde geçekleştirilmiştir. Kapakları ilk önceleri kapalı tutulan ve arada açılıp el pulverizatörüyle su püskürtülen bitkilerde yaşama oranı, bu aşamaya kadar yapılan uygulamalar içinde en iyisini oluşturmuştur. Bitkiler toprağa aktarıldıktan sonra da gelişmelerine devam etmiş, ancak bir ay kadar yaşadıktan sonra elden çıkmışlardır. Kısakürek (2011) tarafından yapılan çalışmada Rhizoctonia repens fungusuna ait misellerin transfer ortamına bulaştırılması da çözüm olmamıştır. Yapılan denemeler sonucunda orkide bitkilerinin dış koşullara aktarılması aşamasında soğuklama ihtiyacının araştırılması ve olası dormansi konularında çalışılmasının yararlı olabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Literatür Listesi Bongers, W Überführung asymbiotisch vermehrter terrestrischer Orchideen in natürliche Kultursubstrate. Erschienen in die Orchidee, 44(6), Gönülşen, N., Önal, K., Ercan, N., Yıldızgördü, K., Şekeroğlu, E., Biçici, M. ve Eskalen, A Ege ve Doğu Akdeniz Bölgelerinde Doğal Yayılış Gösteren Orchidaceae Familyasına Ait Bazı Türlerin İn vitro ve İn vivo Koşullarda Üretimleri Üzerinde Araştırmalar. TÜBİTAK Proje No: TBGAG-52. Gümüş, C Batı Karadeniz Bölgesi nde Salep Elde Edilmesinde Kullanılan Bazı Orkide Türlerinin (Orchidaceae) Çoğaltım Yöntemleri Üzerinde Araştırmalar. Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Doktora Tezi, 200s. Ellialtıoğlu, Ş., Gümüş, C Orkidenin Doku Kültürü ile Çoğaltılması. I.Salep Orkidesi Çalıştayı Mayıs 2011, Kahramanmaraş, s: Kısakürek, Ş Kahramanmaraş Florasında Bulunan Salep Orkidelerinin Kültüre Alınabilme Olanakları. I.Salep Orkidesi Çalıştayı Mayıs 2011, Kahramanmaraş, s:

278 268

279 ORKİDELERİN IN VITRO ÇOĞALTIMINDA EKSPLANT SEÇİMİNİN ÖNEMİ Fazıl ÖZEN, Arda ACEMİ Kocaeli Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü Özet Bitki biyoteknolojisinin temel unsurlarından biri olan doku kültürü, ekonomik önemi bulunan, nesli tükenmekte veya yayılış alanı oldukça sınırlı olan veya çoğaltılması faydalı görülen bitki türlerinin yüksek miktarlarda in vitro çoğaltımını mümkün kılmaktadır. Ülkemiz orkide florasında özellikle salep üretilen türlerin populasyonları bilinçsiz toplanma nedeniyle daralmaktadır. Bu soruna ve çoğaltım ihtiyacına bir çözüm önerisi olarak türlerin in vitro kitlesel üretimi sunulmaktadır. Orkidelerin doku kültürü ile in vitro çoğaltımında eksplant olarak kullanılacak doku, çoğaltımın seyri ve metodu açısından önem taşımaktadır. Bu çalışmada orkidelerin doku kültürüyleçoğaltımında kullanılan farklı eksplantların (protokorm, yaprak, nod vs.) karşılaştırmalı olarak avantaj ve dezavantajları, farklı cinslerin kültürlerinde en iyi sonuçları veren eksplantlar irdelenmiş ve literatürde bulunan önceki çalışmalardan örnekler sunulmuştur. Ayrıca eksplant seçiminde fizyolojik yaşın önemine dikkat çekilmiştir. Abstract Tissue culture, one ofthe basic elements ofplant biotechnology makes the in vitro reproductions in large amounts possible of economically important and endangeredplant species which have limited distribution area. In Turkey s orchid flora the distibution areas of salep orchids are getting limited because of unconscious collecting. In vitro mass propagation is offered as a solution for unconscious collecting problem and need for propagation. The tissue culture of orchids and the tissue which is used as explant are important in terms of the process and method of propogation. This study is a review which gives examples from recent literatures in order to compare the potentials, advantages and disadvantages of explants used in in vitro orchid propagation and also highlights the importance of the physiologic age of the explant. Giriş Başlıca süs bitkileri olarak yetiştirilen orkideler, sadece egzotik güzellikleri için değil aynı zamanda uzun rafömrüne sahip oldukları için de kesme çiçek olarak değerlendirilirler. Onyedinci yüzyılda yaşamış olan Alman botanikçi Jakol Breyne Eğer tabiat neşesini çiçekler yoluyla göstermiş olsaydı bu durum en çarpıcı şekilde orkidelerde görülürdü demiştir (Davis ve ark., 1983). Günümüzde 269

280 orkidelerin Tayland, Avustralya, Singapur, Malezya ve diğer birçok ülkede milyon dolarlık bir endüstrisi vardır. Orkideler öncelikli olarak süs bitkisi olarak yetiştirilmelerine rağmen, kimileri bitkisel ilaç olarak veya birçok farklı kültür ve cinsleri gıda olarak (Cynorchis ve Eulophia yumruları) kullanılmaktadırlar (Arditti, 1992). Mücevher orkidesi olarak adlandırılan cinsler Anoectochilus, Goodyera, Ludisia ve Macodes ait bazı türler özellikle güzel yaprakları için yetiştirilirler. Vanilla ise baharat olarak kullanılan orkidelere dair nadir örneklerden biridir. Rhynchostylis ve muhtemelen Paphiopedilum delanti gibi pek çok orkide türü gelişigüzel toplanılmaları ve ormanların tahrip olması yoluyla tükenme tehlikesi tehdidi altındadır. Günümüzde orkideler Uluslararası Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) tarafından hazırlanan Kırmızı Kitap ta yer almaktadır. Salep orkidelerin yumruları her yıl tek bir yavru yumru meydana getirmekte ve yeni yumru geliştikçe eski yumru yok olmaktadır. Bu nedenle, pek çok bitki türünde olduğu gibi üretim hızının düşük olması ve bilinçsiz yapılan sökümler sonucu salep orkidelerinin de nesli giderek tükenmektedir (Önal, 1997). Aslında familyanın tüm üyeleri Nesli Tehlikede Olan Türlerin Uluslar arası Ticaretine İlişkin Sözleşme Ek-II ye dâhildir ve uluslararası ticareti sıkı şekilde kontrol altında tutulup izlenmektedir. Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı na göre ülkemizde çeşitli tehlike kategorilerinde bulunan ve in vitro çoğaltım yoluyla ileriki zamanlarda koruma altına alınması planlanan Orchidaceae üyeleri Tablo 1 de verilmiştir. Hindistan hükümeti toplanan yabaniorkide ihracatının yasaklanmasının yanında ülkenin orkidelerce zengin bölgelerinde biyosfer rezervleri, milli parklarve tapınaklar kurmuştur. Orkidelerin içinde bulunduğu bu durum nedeniyle, bitkiler alemininbu güzel varlıklarını sadece kurtarmak içindeğil, aynı zamanda bilimsel veakılcıbir yöntem ile ekonomik potansiyellerinden yararlanmak için de etkin bir stratejinin tasarlanması gerekir. Geliştirilecek bu stratejinin yolu; ticari ölçekte yüksek kapasitede egzotik hibrit orkideler de dahil olmak üzere nadir, nesli tükenen ve tehlike altındaki orkidelerin üretimi yapılabilecek bir mikroçoğaltım tekniğinin standardizasyonundan geçmektedir (Chugh ve ark., 2009). Bu nedenle farklı cinslerdeki orkidelerin mikroçoğaltımında verimli, kolay, maliyeti düşük ve etkili protokollerin geliştirilmesine dair çalışmalar önem taşımaktadır. Yavaş gelişmesi, tohumlarının doğal habitatlarındaki mikorizal mantarlarla simbiyotik ilişki gerektirmesi ve düşük çimlenme oranı nedeniyle nesli tükenmekte olan orkidelerin in situ koruması oldukça zordur (Godo ve ark.,2010). Ekonomik olarak önemli olan orkidelerin ticari çoğaltımı ve korunmasında karşılaşılan başlıca zorluklar şunlardır; 1) mikroçoğaltım için uygun eksplantların seçilmesi ve otomasyon tekniklerinin geliştirilmesi, 2) 270

281 Tohumçimlenmesiiçin etkili ve güvenilir bir protokolünolmaması, 3) Fidelerin erken büyüme ve gelişmesinin anlaşılamaması, 4) Transplantasyon aşamasında fidelerin ölümü, 5) Tohumların doğal olarak çimlenmesi için bir mikorizal birlikteliğin zorunlu olması (Hossain ve ark., 2010) Her birkapsül içindeçok sayıdaüretilenorkidetohumlarıoldukça hassas olup herhangibir besleyici madde veya endosperme sahip değildirler (Mitra, 1971). Endosperm bulunmayan tohumlarda embriyolar canlılıklarını çok çabuk kaybetmekte ve doğal ortamda sadece % 5 ten daha azı çimlenebilmektedir. Tablo 1. Türkiye de yayılış gösteren ve herhangi bir tehlike kategorisine dahil edilmiş olan Orchidaceae üyeleri Tür / Alttür Barlia robertiana (Loise) Greuter Cephalantherakotschyana Renz & Taub.* Dactylorhiza chuhensis Renz & Taub* Dactylorhiza incarnata (L.) Soó Dactylorhiza nieschalkiorum H. Baumann & Künkele* Dactylorhiza osmanica (Kl.) Soó var. anatolica (Nelson) Renz & Taub* Dactylorhiza osmanica (Kl.) Soó var. osmanica* Epipactis pontica Taub.* Listera cordata (L.) R.BR. Ophrys attica(boiss. & Orph.) Soó Ophrys bornmuelleri M. Schulze ex Bornm. subsp. carduchorum Renz & Taub.* Ophrys cilicica Schlechter* Ophrys holoserica(burm. fil.) Grauter subsp. candica (Nelson ex Soó) Renz & Taub. Ophrys holoserica(burm. fil.) Grauter subsp. heterochila Renz & Taub* Ophrys isaura Renz & Taub.* Ophrys lycia Renz & Taub.* Ophrys oestrifera Bieb. subsp. heldreichii (Schlechter) Soó Ophrys omegaifera Fleischm. Ophrys phrygia Fleischm. & Bornm.* Ophrys reinholdii Spruner ex Fleischm. subsp. laucotaenia Renz & Taub.* Ophrys transhyrcana Czernjak. subsp. amanensis Nelson ex Renz & Taub.* Orchis lactea Poiret Orchis quadripunctata Cyr. ex Ten. Orchis stevenii Rechb. fil. *Endemik Tehlike Kategorisi VU LR (lc) LR (cd) VU LR (lc) LR (nt) LR (nc) LR (lc) VU VU LR (nt) LR (lc) VU VU EN EN VU VU LR (lc) VU LR (cd) VU VU VU Son kırkbeş yıllık süreçtedoku kültürütekniklerinden sadece orkidelerinhızlı vebüyük ölçekliüretilmesi içindeğil, aynı zamandaex situ korunması için de faydalanılmıştır. 271

282 Çeşitli Eksplantlar Kullanarak Orkidelerin In vitro Çoğaltımı Kök ucu kültürü ve Catasetum örneği Kök meristemisürgün oluşumu için için sınırlımorfojenikyeterliliğe sahipson derecekararlıhücrelerden oluşur (Peterson, 1975) Bununla birlikte, bazıorkide türlerindekök uçlarndansürgünrejenerasyonuhem doğalhemdein vitro koşullarda rapor edilmiştir (Vaz ve ark.,1998). Kerbauy (1984) bir Catasetum hibridinin (Catasetum trullalindl. xcatasetum Berthrand) kök uçlarından rejene-rasyon potansiyeli üzerine çalışmalar yapmıştır. Çalışmasında NAA nın (Naftalen asetik asit) kallus oluşumunu tetiklediğini ayrıca ortamda pepton ve hindistan cevizi sütü gibi maddeler bulunduğunda köklerden direkt PLB (Protokorm benzeri yapı) oluşumunun %54 seviyelerinde olduğunu göstermiştir. Çalışmada dikkati çeken durum bu PLBlerin büyük çoğunluğunun in vitro ortamda kökler büyüyüp olgunluğa ulaştıktan sonra oluşmasıdır. Bu durum ise köklerin olgunluğa ulaştıklarında bazı metabolitlerin işe dahil oldukları fikrini doğurmuştur. Bu önemli özellikleri hücre farklılaşmasının biyokimyasal ve fizyolojik yönden incelenmesi için Catasetum u değerli kılmaktadır. Bilindiği gibi kök segmentlerinden veya kök uçlarından direkt PLB oluşumu için ortamdaki oksin miktarı belirleyicidir. Catasetum da endojen IAA (İndol-3-asetik asit) oksidaz aktivitesini etkileyen eksojen kaynaklı oksin, sitokinin ve p-kumarik asit gibi diğer maddeler kök ucu segmentlerinin direkt PLBlere dönüşmesine etki ederler (Colli ve Kerbauy, 1993). Catasetum kültüründe besiyerinde bulunan oksin (eksojen kaynaklı) varlığı ise kök segmentlerinden oluşan PLB miktarını önemli ölçüde düşürmüş fakat kallus oluşumunu arttırmıştır. IAA oksidaz aktivitesini artıran ve endojen oksin seviyesini düşüren p-kumarik asit PLB oluşumunu ise arttırmaktadır. Kök uçları sitokinin sentezi için önemli bölgeler olarak kabul edilirler. Dolayısıyla p-kumarik asitin endojen oksin-sitokinin sinerjisinin değişimini tetiklediği öne sürülmüştür (Chugh ve ark. 2009). Bir başka dikkat çekici yön ise C. fimbriatum kültürlerinde elde edilen köklendirilmiş bitkiciklerin kökleri ortamda bitki büyüme düzenleyicilerin bulunup bulunmamasından etkilenmeksizin kendiliğinden sürgün oluşturma eğiliminde bulunmazlar(colli ve Kerbauy, 1993).Yani köklerden sürgün rejenerasyonunun elde edilmesi için köklerin bir fiziksel izolasyona da ihtiyacı olduğu düşünülmektedir. Bu şekilde kök uçlarında sentezlenen sitokininler bitkiciğe geçmek yerine izole edilmiş kök parçası içinde kalacak ve endojen oksin/sitokinin seviyesini kendi lehine çevirip sürgün rejenerasyonunda etkin rol oynayacaklardır. (Peres ve Kerbauy,1999).Bitki büyüme düzenleyicilerin etkileri dışında genel olarak eksplantın fizyolojik yaşı da kök segmentlerinden PLB üretimi ve sürgün oluşması bakımından önemlidir(vij ve ark., 2004). Bir Cymbidium hibridinin (Great Waltz x Valley flower) genç kökleriçeşitli besin 272

283 ortamlarında çoğaltılmış fakat yaşlı kökler herhangi bir tepki vermemiştir. Orkideler de dahil olmak üzere yüksek yapılı bitkilerin kök meristemlerinin kısıtlı morfogenetik yeteneklerine rağmen kolay bulunabilmeleri nedeniyle in vitro çoğaltımdaki kullanımları giderek artmaktadır. Rizom kültürü ve Cymbidium örneği Ornomental amaçla üretilen Cymbidium gibi Asya kökenli ılıman iklim orkidelerinin normal koşullarda üretim oranı diğer tropik veya yarı tropik iklim orkidelerinin üretim oranından daha düşüktür. Ayrıca ılıman iklim orkidelerinin klonal üretim koşulları ve gereksinimleri tropikal iklim orkidelerinden daha zorludur. Rizom gibi organlar geleneksel olarak tarla/sera koşullarında orkide yetiştirmek için kullanılabilir fakat bu klasik teknikler ile üretim miktarı düşüktür. Rizomların doku kültürü çalışmalarında hızlı çoğaltımda kullanımının önemi ise giderek artmaktadır. Cymbidium kanran ın hızlı çoğaltımı için hemin vitroortamda tohumlardan elde edilmiş rizomlarda hem de yalancı yumruların aksillar sürgünlerindendirekt olarak oluşmuş rizomlardayüzeysel NAA uygulamasından başarı elde edildiği rapor edilmiştir. Ayrıca sadece bitki büyüme düzenleyicileri yardımı ile değil ortamdaki amonyum nitrat ve potasyum nitrat miktarının azaltılması ile de rizom kültürlerinden vejetatif sürgün rejenerasyonu gerçekleştirilmiştir. MS (Murashige ve Skoog, 1962) besiyerindeki amonyum nitrat 1650 mg/l den 412,5 mg/l a (1/4 oranında) potasyum nitrat ise 1900 mg/l den 950 mg/l ye (1/2) oranında azaltılmıştır. Bu besiyerinde kültüre alınan rizomlardan vejetatif sürgün gelişimi gözlemlenmiştir (Shimasaki ve Uemoto, 1990). Bu gelişmenin üzerine Shimasaki ve UemotoCymbidium da normal bitkicik gelişimi için eksojen kaynaklı bitki büyüme düzenleyicilerinin kullanımının zorunlu olmadığını bildirmişlerdir. Oksinlerin varlığında rizom meristemi sitoplazmik alanın azaltılması, yaprak oluşumunun geciktirilmesi ve meristem hücrelerinin hızlıca vakuollü parankima hücrelerine farklılaşması yönünde tepki verir. Bununla birlikte BAP içeren besi ortamında rizom büyümesi ve dallanması azalır ve rizom uçları uyarılarak sürgünleri geliştirmeye başlar. Alınan boyuna kesitler apikal meristemin geniş bir sitoplazmik bölgeye sahip olduğu ve meristemi saran hücrelerin oksin uygulanmış rizomlardaki hücrelere oranla daha az vakuollü olduğunu göstermiştir (Paek ve Yeung, 1991).Oksinlerin, özellikle NAA nın Cymbidium kanran benzeri orkidelerde rizom oluşumunu ve dallanmasını teşvik ettiği ve sitokinin varlığında bu rizomların kolaylıkla sürgünleri oluşturabileceği bilinmektedir (Shimasaki and Uemoto, 1990). Paek ve Kozai (1998) BAP ın birçok Cymbidium da sürgün oluşumu, rizom dokularının PLBlere dönüşümü ve dallanmış rizomlardan direkt çoklu sürgün oluşumu için en iyi 273

284 sitokinin olduğunu bildirmişlerdir. Bu bakımdan özellikle ornamental amaçlı rizomlu orkide üretiminde rizomların in vitro çoğaltımda kullanılması giderek artmaktadır (Chugh ve ark. 2009). Çiçek durumu ve çiçek tomurcuğu kültürü; Phalaenopsis örneği İlk defa Rotor (1949) Phalaenopsis de çiçek sapı ve çiçek durumu segmentlerini eksplant olarak kullanmaya başlamış ve başarılı olmuştur. Çiçek durumu ve çiçek saplarının eksplant olarak bir doku kültürü çalışmasında kullanılması tüm bitkinin bu çalışma için feda edilmesinin de önüne geçer. Bu teknik özellikle Phalaenopsis gibi vejetatif üretimi oldukça zor olan monopodial orkidelerin in vitro üretiminde uygulanmaktadır. In vitro kültüre alınan Phalaenopsis çiçek tomurcukları dormant, vejetatif ve reprodüktif olmak üzere üç gelişim şekli gösterirler. Reprodüktif sürgünler üst kısımlardaki nodlarda bulunan tomurcuklardan gelişirlerken vejetatif sürgünler alt kısımlardaki tomurcuklardan gelişmektedirler (Urata and Iwanaga, 1965). Tomurcuğun gelişmesinde pozisyonun, sıcaklığın ve BAP ın etkisi P. amabilis hibridi üzerinde araştırılmıştır (Tanaka ve Sakanishi, 1978). Tomurcuklar 25 C ve altındaki sıcaklıklarda kültüre alınırlarsa pozisyonlarına bağlı olarak gelişmekte yanı sıcaklığın gelişimleri üzerine bir etkisi olmamaktadır (Urata ve Iwanaga, 1965). Ancak 28 C sıcaklıkta kültüre alınan ve çiçek durumunda üst kısımda yer alan tomurcuklar reprodüktif gelişim yerine vejetatif büyüme eğilimi göstermişlerdir. PhalaenopsisveDoritaenopsisüzerine yapılan araştırmada eksplantın alındığı zamandaki gelişim aşamasının da önemli olabileceği gösterilmiştir. Lin(1986) yaptığı araştırmada çiçek durumu ilk oluştuğunda buradan henüz ilk çiçek açmadan eksplant alıp, 1 mg/l BAP ile takviye edilmiş VW (Vacin ve Went, 1949) besin ortamında kültüre almış ve bu kültürlerden yüksek oranda PLB oluşumu sağlamıştır. Aynı araştırmacı çiçek durumu oluştuktan sonra ilk çiçeğin açılmasını beklemiş ve bitkinin çiçek durumundan bu aşamada eksplant almıştır. Aynı besi ortamı kullandığı halde araştırıcı herhangi bir PLB oluşumu gözlemlememiş sadece en uç kısımdan aldığı eksplanttan az miktarda PLB oluşumu belirlemiştir. Aynı şekilde eksplantın fizyolojik yaşı da kültürün seyri açısından belirleyicidir. Özellikle genç skap (yapraksız çiçek sapı) eksplantlarının tamamen çiçek açmış nispeten yaşlı skap eksplantlarına göre sürgün verme potansiyelinin daha yüksek olduğu bildirilmiştir (Nuraini and Shaib, 1992). Birçok çalışma orkidelerin olgunlaşmamış skaplarınınin vitro çoğaltım için etkili bir başlangıç materyali olabileceğini ortaya koymuştur. Buna rağmen kısıtlı miktarda bulunmaları nedeniyle eksplant olarak sürekli kullanımları zordur. Olgun çiçek durumları ise az sayıda sürgün oluşumu gösterebilmelerine rağmen kolayca bulunabilirler ve yeni in vitro tekniklerin geliştirilmesiyle sürgün oluşumu arttırılabilir(nuraini and Shaib, 1992). 274

285 Yaprak kültürü ve Vanda örneği Sürgün uçları veya çiçek durumları gibi herhangi bir zaman veya mevsim kısıtlamasının olmaması ve eksplant alınırken donör bitkiye zarar verilmemesi yaprak eksplantlarını avantajlı kılmaktadır. Yetişkin Laeliocattleyave Epidendrum dan alınan yaprak eksplantlarının çeşitli bölgeleri kesilerek in vitro kültüre alınmışlardır. Fakat bunların sadece yaprak ucu kısımları kallus veya PLB oluşturabilmiştir. Besin ortamının etkisiyle yaprak uçlarından kallus veya bitki oluşumu Orchidaceae familyasının tipik bir özelliğini yansıtmaktadır (Chugh ve ark, 2009). Yaprak uçları kullanılarak yapılacak mikroçoğaltım çalışmalarının başarısı bu eksplantların kallus oluşturma kabiliyetini kaybetmeden alınmasına yani yaprak uçlarının tamamen farklılaşmadan bunların eksplant olarak kullanılmasına bağlıdır. Eğer yaprak uçları uygun bir aşamada alınmazlarsa (yaprak ucu hala sivri haldeyken ve henüz uç kısımda bir girinti oluşmamışken) kültüre alındıklarında yüksek ihtimalle canlılıklarını yitireceklerdir (Arditti, 2008). Fakat bu bilginin aksine bir Vanda hibridi (Vanda TMA x Vanda Joaquim) üzerine yapılan çalışmada yaprakların taban kısımları kültüre alınmış ve yaklaşık %80 oranında çoğaltım başarısı sağlanmıştır (Mathews ve Rao, 1985). Ayrıca yine genç eksplantlar olgun olanlardan daha olumlu tepkiler vermişlerdir. Meristematik aktivite genç yapraklarda tüm yüzeyüzerinde başlatılmışveya nispeten yaşlı eksplantlarda bazaluçlarile sınırlı kalmıştır. Kırmızı Vanda olarak da bilinen Renanthera imschootiana da in vitro adventif sürgün tomurcuklarının oluşumu sadece eksplant olarak kullanılan yaprak tabanları ile sınırlı kalırken hem çiçekli bitkilerden alınan yaprak eksplantlarının hem de in vitro oluşturulan bitkiciklerden alınan yaprak eksplantlarının uç kısımları herhangi bir tepki vermemiştir (Seeni ve Latha, 1992). Mavi Vanda olarak bilinen V. coerulea da ise olgun bitkilerin yaprakları ne sürgün tomurcuğu oluşturabilmiş ne de PLB oluşumu gözlemlenmiştir. Sadece sürgün ucu eksplantları farklılaşma gösterebilmiştir (Seeni and Latha, 2000). Bu bulguların aksine Decruse ve ark. (2003) olgun Vanda spathulatayaprak eksplantları Mitra besin ortamında (Mitra ve ark, 1976) kültüre alındığında eksplant başına 17,33 sürgün elde etmiş, genç yaprak eksplantları kullanıldığında ise bu sayıyı 9,27 olarak bulmuştur. Araştırıcılar bu durumu olgun yaprakların tabanlarında geniş bir meristematik bölgenin varlığına bağlamışlardır. Yaprakeksplantları kullanılarak yapılacak bimikroçoğaltımın başarısıbesin ortamının kompozisyonu, büyüme hormonları, yaprakkaynağı (in vitro/in vivo), alınanyaprak parçası, eksplantın uyum sağlamasıve en önemlisiyaprağınyaşı gibibirçok faktöre bağlıdır(chugh ve ark. 2009). Sürgün ucu kültürü Apikal meristem kullanılarak hastalıksız Dahlia üretiminden sonra Morel (1960) bu tekniği Cymbidium da uygulamış ve sıklıkla PLB oluşumu gözlemle- 275

286 miştir. Fonnesbech (1972) 2,4-D nin Cymbidium kültürlerinde kullanıma uygun olmadığını, kullanımı halinde klorofil sentezinin sekteye uğradığı ve anormal büyüme görüldüğünü bildirmiştir. Daha önceki bir çalışmada ise Steward ve Mapes (1971) 5ppm 2,4-D ve %10 hindistancevizi sütü içeren sıvı besi ortamında Cymbidium süspansiyon kültürlerin, geliştirmiştir. Seeni ve Latha (2000) ise hem olgun hem de in vitro çoğaltılmış Vanda coeruleasürgün ucu eksplantını 8.8 µm BAP ve 4.4 µm NAA içeren besin ortamında kültüre almış, her iki eksplantın da tomurcuk oluşumunu uyardığını gözlemlemişlerdir. Dikine kararsız büyüme gösteren ve rizomları olmamasıyla karakterize edilen monopodial orkidelerde (Arditti, 1992), sürgün ucu kültürü tekniğinin kullanımı ana bitkinin gelişimini sekteye uğratacağından herzaman elverişli değildir (Philip ve Nainar, 1986). Bu teknik daha yaygın olarak Dendrobium, Cymbidium, Arundina, PhaiusveAnoectochilus gibi simpodial orkidelerin kültüründe kullanılmaktadır (Chugh ve ark., 2009) Orkidelerin Mikroçoğaltımında Karşılaşılan Bazı Sorunlar Gerek ticari gerekse akademik amaçlarla gerçekleştirilen mikroçoğaltım metodlarının günümüzde önemi daha da artmasına rağmen halen çeşitli aşamalarında karşılaşılan sorunlar bulunmaktadır. Bunlardan biri olgun bitkiden alınan eksplantların besin ortamına yüksek miktarda salgıladıkları fenolik bileşikleri bırakmalarıdır. Bu bileşikler oksitlendiklerinde eksplantta bulunan hücreler için zehirli olabilmektedirler. Bu durumun önüne geçmek için eksplantların yeni besin ortamına hızlıca taşınması bir çözüm olarak önerilmektedir (Compton ve Preece, 1986). Ayrıca bu gibi durumlarda besin ortamına askorbik asit ve aktif kömür eklenmesi de bu fenoliklerin etkilerini önlemektedir (Seeni ve Latha, 1992). Aktif kömür ayrıca toksinleri absorbe ederek ve ışığı besin ortamından uzak tutarak köklenmeyi de uyarabilir (Paek ve Murthy, 1977). Mikroçoğaltımda en fazla bitki kayıplarının olduğu safhalardan biri de dış ortama alıştırma aşamasıdır. Dış ortamın nisbi nemi daha düşük, bitkiye ulaşan ışık daha fazla ve bitkinin yaşadığı ortam mikroorganizmalarca daha zengindir. Bunlar günlerce in vitro koşullarda yaşamış bir bitki için birer stres faktörü olabilmektedir. Bu olumsuzluklar bitkinin in vitro ortamda kademeli olarak düşük nisbi nem yüzdelerine alıştırılması veya dış ortama aktarıldıktan sonra transpirasyon oranının ABA (absisik asit) uygulaması ile düşürülmesi ile giderilebilir. Ayrıca CO 2 konsantrasyonunun yükseltilmesi ile fotosentez oranının artırılması da yöntemler arasındadır (Pospisilova ve ark., 1999). Bir mikroçoğaltımın uzun vadede faydası yüksek sayıda tek tip bitki üretimine bağlıdır. Bu yüzden bitkiler arasındaki somaklonal varyasyonun engellenmesi gereklidir (Vijay ve Raina, 2000).Kültürlerde besin ortamlarına 276

287 eklenen yüksek konsantrasyonlardaki bitki büyüme düzenleyicileri ve uzun süren kültür periyotları in vitro kültüre alınmış bitkiler arasındaki varyasyonların temel sebebidir (George ve Sherrington, 1984). Sonuçlar Bilinçsiz toplama nedeniyle nesli tükenmekte olan ve yaşam alanları azalmaya devam eden salep orkidelerinin üretiminde doku kültürlerinden faydalanılması kaçınılmaz görülmektedir. Başta endemiklerimiz olmak üzere diğer tehlike altındaki veya ticari amaç için çoğaltılması arzu edilen orkidelerimiz için mikroçoğaltım metodları geliştirilmelidir. Tüm orkide türleri mikroçoğaltımlarında kullanılan aynı eksplantlara aynı tepkiler vermeyebilirler. Bu nedenle mikroçoğaltımda farklı eksplantların mevcut literatürler ışığında denenmesi ve kısa sürede en fazla sürgün veya PLB oluşumu elde edilebilecek metodların ortaya konması faydalı görülmektedir. Doku kültürü alanında yetişmiş kişilerden oluşan ar&ge merkezlerinin kurulması ve ülkemiz orkidelerinin mikroçoğaltımlarının yapılarak yüksek miktarda salep üretiminin sağlanması ve böylece dış ülkelere pazarlanabilir bir ürün elde edilmesi hedeflenmelidir. Kaynaklar Arditti, J., Fundamentals of Orchid Biology. John Wiley & Sons, New York. Arditti, J., Micropropagation of Orchids, 2nd ed. Blackwell, Cambridge. Chugh, S., Guha, S., Rao, U., Micropropagation of orchids: A review on the potential of different explants. Scientia Horticulturae 122, Colli, S., Kerbauy, G.B., Direct root tip conversion of Catasetum into protocormlike bodies. Effects of auxin and cytokinin. Plant Cell Tissue Org. Cult. 33, Davis, P., Davis, J., Huxley, A., Wild Orchids of Britain and Europe. The Hogarth Press, London. Decruse, S.W., Gangaprasad, A., Seeni, S., Menon, S., A protocol for shoot multiplication from foliar meristem of Vanda spathulata (L.) Spreng. Indian J. Exp. Biol. 41, Fonnesbech, M., Growth hormones and propagation of Cymbidium in vitro. Physiol. Plant 27, George, E.F., Sherrington, P.D., Plant Propagation by Tissue Culture. Exegetics Ltd., Reading, England. Godo, T., M. Komori, E. Nakaoki, T. Yukawa and K. Miyoshi, Germination of mature seeds of Calanthe tricarinata Lindl an endangered terrestrial orchid, by asymbiotic culture in vitro. In Vitro Cell. Dev. Biol. Plant, 46: Hossain MM, Sharma M, Teixeira da Silva JA, Pathak P (2010). Seed germination and tissue culture of Cymbidium giganteum Wall. ex Lindl. Sci. Hortic. 123:

288 Kerbauy, G.B., Regeneration of protocorm-like bodies through in vitro culture of root tips of Catasetum (Orchidaceae). Z. Pflanzenphysiol. 113, Lin, C., In vitro cultures of flower-stalk internodes of Phalaenopsis and Doritaenopsis. Lindleyana 1, Mathews, V.H., Rao, P.S., In vitro culture of Vanda hybrid (Vanda TMA x Vanda Miss Joaquim). II. Studies on seedling explant. Proc. Indian Natl. Sci. Acad. 51, Mitra, G.C., Studies on seeds, shoot tips and stem disc of an orchid grown in aseptic culture. Indian J. Exp. Biol. 9, Mitra, G.C., Prasad, R.N., Roychowdhury, A., Inorganic salts and differentiation of protocorms in seed callus of orchid and correlative changes in its free amino acid content. Indian J. Exp. Biol. 14, Morel, G., Producing virus-free cymbidiums. Am. Orchid Soc. Bull. 29, Murashige, T., Skoog, F., A revised medium for rapid growth and bioassays with tobacco tissue culture. Physiol. Plant 15, Nuraini, I., Shaib, M.J., Micropropagation of orchids using scape nodes as the explant material. Acta Hortic. 292, Önal, K., Ege Bölgesi nde Doğal Yayılış Gösteren Orchidaceae Familyasına Ait Bazı Türlerin In Vitro Koşullarda Üretimleri Üzerinde Araştırmalar. Tr. J. of Agriculture and Forestry. 23 (5), Paek, K.Y., Murthy, H.N., Temperate Oriental Cymbidium species. In: Kull, T., Arditti, J. (Eds.), Orchid Biology: Reviews and Perspectives, VIII. Kluwer Academic Publishers, p Paek, K.Y., Kozai, T., Micropropagation of temperate Cymbidium via rhizome culture. HortTechnology 8, Paek, K.Y., Yeung, E.C., The effect of 1-naphthalene acetic acid and N6- benzyladenine on the growth of Cymbidium forrestii rhizomes in vitro. Plant Cell Tissue Org. Cult. 24, Peres, L.E.P., Kerbauy, G.B., High cytokinin accumulation following root tip exision changes the endogenous auxin to cytokinin ratio during rootshootconversion in Catasetum fimbriatum Lindl. (Orchidaceae). Plant Cell Rep. 18, Peterson, R.L., The initiation and development of root buds. In: Torrey, J.G., Clarkson, D.T. (Eds.), The Development and Function of Roots. Academic Press, New York, pp Pospisilova, J., Ticha, I., Kadlecek, P., Haisel, D., Plzakova, S., Acclimatization of micropropagated plants to ex vitro conditions. Biol. Plant 42, Rotor, G., A method of vegetative propagation of Phalaenopsis species and hybrids. Am. Orchid Soc. Bull. 18,

289 Seeni, S., Latha, P.G., Foliar regeneration of the endangered Red Vanda. Renanthera imschootiana Rolfe (Orchidaceae). Plant Cell Tissue Org. Cult. 29, Seeni, S., Latha, P.G., In vitro multiplication and ecorehabilitation of the endangerd Blue Vanda. Plant Cell Tissue Org. Cult. 61, 1 8. Shimasaki, K., Uemoto, S., Micropropagation of a terrestrial Cymbidium species using rhizomes developed from seeds and pseudobulbs. Plant Cell Tissue Org. Cult. 22, Steward, F.C., Mapes, M.O., Morphogenesis in aseptic cell cultures of Cymbidium. Bot. Gaz. 132, Tanaka, M., Sakanishi, Y., Factors affecting the growth of in vitro cultured buds from Phalaenopsis flower stalks. Sci. Hortic. 8, Urata, U., Iwanaga, E.T., The use of Ito-type vials for vegetative propagation of Phalaenopsis. Am. Orchid Soc. Bull. 35, Vacin, E., Went, F.W., Some ph changes in nutrient solutions. Bot. Gaz. 110, Vaz, A.P., Kerbauy, G.B., Figueiredo-Ribiero, R.C.L., Changes in soluble carbohydrates and starch partitioning during vegetative bud formation from root tips of Catastum fimbriatum (Orchidaceae). Plant Cell Tissue Org. Cult. 54, Vij, S.P., Aggarwal, S., Pathak, P., 2004a. Regeneration competence of CymbidiumGreat Waltz x Valley flower roots: a study in vitro. J. Orchid Soc. India 18, Vijay Rani, Raina, S., Genetic fidelity of organized meristem-derived micropropagatedplants: a critical reappraisal. In Vitro Cell. Dev. Biol. 36,

290 280

291 SALEP ORKİDELERİNDE YAPILAN BAZI SİMBİYOTİK VE ASİMBİYOTİK ÇOĞALTMA ÇALIŞMALARININ KARŞILAŞTIRILMASI Arzu ÇIĞ 1, Sinan İŞLER 2, Fazlı ÖZTÜRK 3 1 Siirt Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü 2 Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Bölümü 3 Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Özet Bazı karasal orkidelerde özellikle salep elde etmek amacıyla yoğun bir şekilde söküm yapılmaktadır. Yapılan sökümler sonucu meydana gelen tahribat nedeniyle, birçok bilim adamı nesli tükenmekte olan orkide türlerinin üretimine dikkat çekmek için hem doğal koşullarda (in vivo) hem de laboratuarlarda kontrollü koşullarda (in vitro) çoğaltmaya yönelik denemeler yapmıştır. Bilindiği gibi birçok alanda kullanılan salep, bazı orkidelerin yumru ve köklerinden elde edilmektedir Ancak doğada tohumlarının çimlenip yeni bir bitki oluşturmaları çok uygun mikroklimatik koşullarda mümkün olabilmektedir. Tohumların toprakta çimlenmeleri mikorizal funguslar yardımıyla simbiyotik olarak gerçekleşmekte olup, bazen bu birliktelik fide dönemine kadar bazen de bitkinin ölümüne kadar sürmektedir. Doğada kendiliğinden olan bu süreç bazı araştırıcılar tarafından laboratuar koşullarında ve in vitroda gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Simbiyotik (fungus ile birlikte) ve asimbiyotik (fungus olmadan) koşullarda yapılan çimlendirme çalışmalarında farklı besin ortamları ve farklı funguslar kullanılmakta olup, başarı oranları uygulamalara göre büyük farklılık göstermektedir. Bundan sonra yapılacak çalışmalara ışık tutması açısından derlenen ve literatür özelliği gösteren bilgilerin toplandığı bu çalışmada özellikle salep elde edilen orkide türlerine ait bazı simbiyotik ve asimbiyotik çalışmaların karşılaştırmaları yapılmıştır. Anahtar kelimeler: Asimbiyotik, çimlenme, in vitro, orkide, simbiyotik Giriş Tür sayısı bakımından çiçekli bitkilerin en geniş familyalarından biri olan Orchidaceae familyasının dünya üzerinde yaklaşık 800 cins ve kadar türü varken (Özdener, 1994) Türkiye de 24 cins ve 90 dolayında orkide türü bulunduğu (Sezik, 1984); bu bilgiye ilaveten familyaya 9 cinse ait 46 türün daha katıldığı bildirilmiştir (Kreutz, 2000). Erdem e (2004) göre; yurdumuzda %13 ü endemik olmak üzere toplam 150 adet orkide türü belirlenirken bu miktarın içinde kalan 117 adet orkide türünden salep elde edilmektedir (Sezik, 2002). Salep elde edilen orkideler ılıman kuşak veya karasal orkideler olarak bilinir ve toprak altı organları yumru (tuber), kök ve rizom olarak farklılık göstermekte 281

292 olup yumrulu orkidelerden, daha çok Anacamptis, Orchis, Ophrys, Serapias, Himantoglossum, Barlia gibi ovoit yumrulu olanlarla Dactylorhiza gibi parçalı yumruların bazı türlerinden elde edilmektedir. Hatipoğlu (1981), salebi üretimi yapılmada doğal bitki örtüsünden sökülen soğanlı- yumrulu ve rizomlu süs bitkileri başlığında göstermiş; artan fiyatı nedeniyle içinde İnsan sağlığına zarar verebilen muscarin maddesini taşıyan Muscari bitkisinin toz haline getirilmiş yumrularının ve daha başka bitki yumrularının da katkı maddesi olarak kullanıldığını bildirmiştir. Salep orkidelerinin varlığını tehdit eden unsurlar arasında, sıcak içecek olarak kullanılmasının yanı sıra dondurma gibi gıda sanayinde kullanılması ve düzensiz şehirleşme, tarla alanlarını kazanmak için ormanlık ve sulak alanların bozulması, aşırı otlatma gibi hızlı büyüyen yapılaşma ve doğal alanların tahribi gösterilebilir. Yabancı ülkelerde yeni yeni kullanılan salebin ülkemizdeki gibi kitle halinde tüketilmediği, yabancı ülkelerin bile floramızın tahrip olması ve gen kaynaklarımızın yok olmasına tepkisiz kalmadıkları ve bu sorunla ilgilendikleri belirtilmiştir (Hatipoğlu, 1981). Bütün dünyada orkideler tehlike altında olan ve korunması gereken bitkiler olarak kabul edilmektedir. Salep elde edilen orkidelerin ise durumları daha vahimdir. Yumruları sürekli sökülen orkideler bir türlü tohum oluşturamamaktadır. Oluşan tohumların ise çimlenebilmeleri ise oldukça zordur. Sezik e (1984) göre yüksek rakıma sahip bölgelerde yetişen orkideler bazen düşük ısıdan dolayı gelişmesini tamamlayıp tohum bağlayamamaktadır. Ya da sık orman altındaki orkidelerde ışık eksikliğinden dolayı hayat olayları çok yavaş ilerler ve bitkiler istenen gelişmişlik düzeyine ulaşamamaktadır. Orkide tohumlarının en önemli özellikleri oldukça küçük olmaları, tohumda endospermin bulunmayışı ve embriyonun gelişmemiş durumda olmasıdır. Bu tohumlar mm uzunluğunda ve mm genişliğinde olup mg ağırlığındadır (Arditti, 1967). Son derece küçük olan ve endosperm taşımayan orkide tohumlarının çimlenebilmesi için düştüğü yerin mikro klimasının uygun ısı, ışık, oksijen, nem ve toprak şartlarına sahip olması gerekmektedir. Çoğalma kapasiteleri son derece sınırlı olan ve endosperm taşımayan salep orkide tohumlarının çimlenebilmesi için uygun sıcaklık, ışık, nem ve oksijenin yanı sıra, ortamda uygun bir mikorizal fungus ile mikorizal bir ilişki oluşturabilme gereği bulunmaktadır (Sezik, 1984). Çünkü orkide tohumlarının besin rezervleri içermemelerinden dolayı, glikoz gibi dışarıdan bir karbonhidrat kaynağı sağlanmadıkça başarılı bir çimlenme gerçekleşmediği belirtilmektedir (Ingold ve Hudson, 1993). Bu bağlamda simbiyotik bir çimlenme ve yaşam söz konusu olmaktadır. Orkidelerin doğada olduğu gibi çimlenmelerini beklemek oldukça yanlış olacaktır. Bu nedenle, laboratuar koşullarında sentetik olarak hazırlanmış besi ortamlarına ekilmiş orkide tohumlarının çimlenmesi, bitkicik 282

293 haline dönüşmesi ve buradan arazi koşullarına adapte olarak varlıklarını sürdürmesi, özellikle bitki gen kaynağının devamını sağlamak için atılacak en önemli adımdır. Bu nedenle laboratuar çalışmaları simbiyotik ve asimbiyotik olarak iki yönde olmaktadır. Hem maliyeti yüksek hem de zahmetli olan bu türlü çimlendirme çalışmalarının sonuçları başarı oranında farklılık gösterdiği için atılacak adımlara yön vermesi açısından oldukça önemlidir. Bu çalışmada bilim adamlarının önceki yıllarda yaptıkları bazı çalışmalarının sonuçları bir araya getirilmiş ve değerlendirmeye sunulmuştur. Simbiyotik Çimlendirme Çalışmalarına Ait Sonuçlar Dactylorhiza maculata (L) Soó tohumları ile Tulasnella calospora (Boudier) (Rhizoctonia repens Bernard Juel) ve Sebacina vermifera Oberwinkler fungusları arasındaki ilişkiyi belirlemek üzere yapılan çalışmada, fungus olmayan tüplerdeki tohumların tohum kabuğunu kırmak üzere şiştiği görülmüştür. Tulasnella calospora bulaştırılmış tohumların ölçülmesi güç büyüklükte protokorm ve kısa yeşil sürgün oluşturdukları gözlenirken, T. asymmetrica Warcup & P.H.B. Talbot ile bulaştırılmış tohumlarda hafif şişme belirlenmiştir. Buna karşılık Sebacina vermifera ve Tulasnella nın başka türleri ile bulaştırılmış tohumlar, kontrol tüplerindeki tohumlardan daha fazla gelişme göstermemiştir (Warcup, 1971). Orkide köklerinden izole edilen Rhizoctonia stahlii Burgeff in Dactylorhiza maculata tohumlarının çimlenmesine yardımcı olduğu, iki haftada protokorm oluştuğu ve 12 hafta süren soğuk uygulamasının bu gelişmeyi daha da hızlandırdığı bildirilmiştir (Beyrle ve ark., 1985). In vitroda 4 mikorizal fungusun bulaştırılmasıyla çimlendirilen Orchis morio (L.) ve Dactylorhiza majalis (Rchb.) P.F. Hunt & Summerh türlerinde, düşük azot düzeylerinde konukçu/fungus ilişkisinin büyümeyi daha çok hızlandırdığı; daha yüksek azot düzeyinde Ceratobasidium fungusunun D. majalis türünde büyümeye baskılayıcı olduğu bildirilmiştir (Dijk, 1990). Yapılan bir çalışmada sıcaklığın asimbiyotik ve simbiyotik şartlarda Dactylorhiza majalis tohumlarının çimlenmesi üzerindeki etkileri araştırılmış ve simbiyotik çimlenme oranının asimbiyotik ortamdaki çimlenmeye göre daha fazla olduğu, simbiyotik şartlarda elde edilen fidelerin daha büyük olduğu; ayrıca optimum o C sıcaklığın üzerinde simbiyotik şartlarda önemli derecede düşüş kaydederken asimbiyotik şartlarda 23 o C de çimlenme oranının maksimum %21 olarak gerçekleştiği bildirilmiştir (Rasmussen ve ark.,1990). Serapias vomeracea (Burm. fil.) Briq. subsp. laxiflora (Soó) Gölz et Reinhard ve Orchis laxiflora Lam. türlerine ait tohumların simbiyotik ve asimbiyotik olarak çimlenmesinin incelendiği çalışmada, üç adet orkide türünden elde edilen dört adet fungus kullanılmıştır. Bunların dışında ayrıca yurtdışından 283

294 getirtirilen yedi adet orkide türünden de simbiyont fungus elde edilmiş ve denemelerde kullanılmıştır. Simbiyotik çimlendirme çalışmalarında yurtdışından getirtilen izolatların çimlenmeye katkı sağladığı bunun yanında her üç bitkinin kendi köklerinden izole edilen fungusların ise çimlenmede başarısız oldukları belirlenmiştir. Bu olay fungusların tohuma parazitik etki yapabileceği yönünde açıklanmıştır (Özkoç, 1991). Araştırıcı tarafından fungal izolatlarla, yulaf ve modifiye yulaf ortamında yapılan çimlendirmede en iyi çimlenme oranı yulaf ortamında %30.6; modifiye yulaf ortamında ise %9.1 olarak bulunmuştur. Bunlardan başka değişik kültür ortamları da incelenmiş, seyreltik kültür ortamında oluşan protokormların epidermal tüylere sahip olmadığı ve az geliştikleri; konsantre kültür ortamında ise protokormların daha sağlıklı olduğu belirtilmiştir. Deneme sonunda en iyi çimlenme oranı, MS, Knudson ve VWD ortamlarının modifikasyonları arasında inorganik azot içermeyenlerden (-N) alınmıştır. Bu ortamlarda çimlenme iyiyken, protokormlarda epidermal tüy gelişmemiştir. En iyi sonuç MS-N ortamında %53.8 çimlenme olarak tesbit edilmiştir. O. laxiflora ile yapılan çalışmada ise en yüksek çimlenme VWD-N ortamında %13.4 oranında elde edilmiştir. Sonuçta fungal izolatlarla yulaf ortamında yapılan çalışmada %11.7, modifiye yulaf ortamında %7.5, seyreltik kültür ortamında %9.1, ve en iyi sonuç konsantre kültür ortamı olan KC-N ortamından %25.1 çimlenme elde edilmiştir. Farklı ülkelerden getirtirilmiş 11 adet fungal izolat eşliğinde yulaf ve modifiye yulaf ortamlarında ekimi yapılan O. laxiflora tohumlarında, her izolatın aynı etkiyi sağlamadığı bildirilmiş olup, iki Türk izolatının çimlenmede etkisiz bulunduğu bildirilmiştir (Özkoç ve Dalcı, 1993). Ophrys apifera Huds. ve Ophrys sphegodes Mill. türlerinin köklerinden elde edilen ve ayrıca yurtdışından getirilen fungal izolatlarla yapılan çimlendirme çalışmasında, simbiyotik ortamdan başarılı sonuçlar elde edilememiştir. Asimbiyotik kültür ortamlarına bakıldığında; VWD-N ve VWD-N+Ca ortamlarda en iyi çimlenme sırasıyla %24.7 ve %20.8, temel VWD ortamında %10.7 oranında gerçekleşmiştir. Denemelerde kullanılan 3 farklı kültür ortamı arasında en iyi çimlenme inorganik azot içermeyen VWD-N kültür ortamından, en hızlı fide gelişimi ise VWD-N+Ca ortamından elde edilmiştir. Fungal izolatlarla yapılan çimlendirmeden hiçbir şekilde başarı elde edilememiş, sadece tohum kabukları çatlamış ancak çimlenme olmamıştır (Aytaş, 1994). Dactylorhiza iberica (Bieb. Ex Willd.) Soó tohumlarına ait çimlenmenin araştırıldığı çalışmada en yüksek çimlenme %17.7 oranında elde edilmiştir. Dactylorhiza. urvilleana (Steudel) Baumann et Künkele tohumlarında ise en yüksek çimlenme %70.4 olarak belirlenmiştir. Çimlenmede kullanılan asimbiyotik kültür ortamı olarak Van Waes & Deberg temel kültürü ortamı ve bu ortama 284

295 makro element, mikro element, aminoasit, vitamin, şeker, kompleks katkı maddesi (patates ekstraktı) ve inorganik azotun eklenmesi ya da çıkarılmasıyla oluşturulan değiştirilmiş Van Waes & Deberg kültür ortamları kullanılmıştır. Protokormlar oluştuktan sonra gelişmelerin daha iyi gözlemlendiği diğer ortamlara transfer yapılmıştır. İki orkide türüne ait köklerden fungus izole edilmiş olup, simbiyotik kültür ortamı olarak yulaf ve modifiye yulaf ortamı kullanılmıştır. Fide gelişimi için konsansantre VWD kültür ortamı ve bu ortamın modifiye edilmesiyle hazırlanan ortamda şekerin ve inorganik azotun gerekli olduğu bildirilmiştir (Özdener, 1994). Doğu Anadolu Bölgesi nden toplanan Orchis anatolica Boiss., Orchis coriophora L., Ophrys vernixia Brot., Ophrys apifera Hudson., Ophrys transhyrcana Czernajk., Ophrys umbilicata Desf. ve Serapias vomeracea (Burm.F.) Briq. Türlerinin rizosfer topraklarından elde edilen fungal izolatların orkide tohumlarına bulaştırılmasıyla çimlenme ve protokorm oluşumu gözlenmiş, çimlenme denemelerinde Knudson çözeltisi kullanılmış, ayrı bir ortam denemesi de yulaf ortamı kullanılarak yapılmıştır. Araştırıcı O. coriophora tohumlarının Rhizoctonia solani Kühn izolatı ile bu ortamda çimlendiğini bildirmiş olup, O. coriophora ve O. vernixia tohumlarının R. solani ile bulaşmasından sonra en yüksek protokorm oluşumunun 47 adet ile O. coriophora türünden elde edildiğini ve bunların aylık sürede gelişme gösterdiğini, 21 adet fide kaydedildiğini ve çimlenmede 70 günde %1.14 başarı elde ettiğini belirtmiştir. Çimlenen O. coriophora nın birkaç fidesi steril ve steril olmayan toprakla hazırlanmış saksılara taşınmış, steril olmayan topraktaki fidelerin daha iyi geliştikleri görülmüş olup 2 ay sonunda bitkiciklerin canlılıklarını yitirdikleri; O. vernixia türünün ise 60 günde %0.58 çimlenme gösterdiği kaydedilmiştir (Vakkasoğlu, 1995). Dactylorhiza majalis türünün de içinde bulunduğu birkaç türle beraber in vitroda üretip saksı bitkisi olarak kullanmaya yönelik yapılan çalışmada hem asimbiyotik hem de D. majalis ve başka bitkilerden elde edilen fungal izolatlar kullanılarak simbiyotik kültür ortamı hazırlanmıştır. Simbiyotik ve asimbiyotik uygulamaları için ekilen olgunlaşmış tohumların, ekimden 6 hafta sonra çimlendikleri belirtilmiştir. Çalışma sonunda D. majalis türünden izole edilen 19 fungal izolatla yapılan çimlendirme çalışmasında en çok %70 başarı elde edildiği ve bunların içinde uygulanan 12 izolattan sağlıklı protokorm oluştuğu bildirilmiştir (Jorgensen, 1998). Çimlenme ile ilgili yapılan başka bir çalışmada Orchis palustris Jacq. tohumları 1-5 gün için polyethylen glycol (PEG-6000) solüsyonunda -0.5, -1.0 ve -1.5 MPa altında tutulmuştur. Bu muamaeleye tabi tutulan tohumlar BNR 8-3 mikorizal fungus ile birlikte yulaf ununda hazırlanmış agar ortamında 22 C 285

296 sıcaklıkta çimlenme göstermişlerdir. Çalışmanın sonunda -1.5 MPa su basıncında 8 günde çimlenme görülürken kontrol uygulamasında 18 gün olarak belirlenmiştir. Su basıncı azaldıkça çimlenmenin arttığı belirlenmiş ve çimlenme basınca göre %55 (-0.5 MPa), %58 (-1.0 MPa), %65 (-1.5 MPa), %43 (kontrol) olarak değişiklik göstermiştir. Bekleme süresinin ise çimlenme üzerinde az etki yaptığı gözlenirken, en iyi çimlenme oranı (%68) 1 gün süre ile -1.5 MPa uygulamasından elde edilmiştir (Esitken ve ark., 2004). Asimbiyotik ve simbiyotik koşullarda çimlenme ve gelişimlerinin incelendiği Dactylorhiza osmanica (Kl.) Soó var. osmanica ve Spiranthes spiralis (L.) Chevall. türlerine ait tohumlarda kullanılan fungal izolatlar başarı elde etmede farklılık göstermiştir. Asimbiyotik şartlarda elde edilen çimlenmelerde inorganik azot, Dactylorhiza osmanica var. osmanica türünde azaltıcı olarak belirlenirken, Spiranthes spiralis türünde arttırıcı etkiye sahip olmuştur (Sazak, 2004). Türkiye nin Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi nin farklı yerlerinden toplanmış doğal orkidelerden izole edilen Rhizoctonia funguslarının, Orchis palustris ve Serapias vomeracea (Burm. F.) Briq. subsp vomeracea tohumlarının çimlenme ve protokorm oluşturma üzerindeki etkilerinin incelendiği çalışmada; Erzurum, Erzincan ve Artvin bölgelerinde yetişen Dactylorhiza, Orchis ve Serapias bitkilerinden 15 adet iki nükleuslu Rhizoctonia, 1 adet Rhizoctonia solani izole edilmiştir. Orchis palustris ve Serapias vomeracea türlerine ait tohumlar bu izolatlarla birlikteyken 21 günde çimlenme göstermiş olup, değerler sırası ile %27 ve %23 olarak elde edilmiştir. Hiç fungus aşılanmamış tohumlarda çimlenme %1 in de altındayken, izole edilen iki ırk en yüksek çimlenme oranını (%42) teşkil etmiştir. İzolatların hemen hemen hepsi çimlenmeyi teşvik etmiş fakat protokorm oluşumu sadece O. palustris türünde gözlenmiştir (Esitken ve ark., 2005). Ege Bölgesi nden toplanan Orchis italica ve Serapias vomeracea türlerine ait tohumların embriyolarının çıkarılarak çimlendirme denemeleri yapılmıştır. Asimbiyotik ve simbiyotik kültür ortamı olarak MS, KC ve Phytamax TM kullanılmış olup, en yüksek çimlenme her iki türde de KC ortamından elde edilmiştir (Orchis italica %75.94 ve Serapias vomeracea %66.84). Simbiyotik kültür ortamında ise R. solani izolatı kullanılmış ancak kullanılan petri kaplarının tamamını sardığı için embriyo ile simbiyotik ilişki sağlanamayıp çimlenmenin gerçekleşmediği ifade edilmiştir (Oğuz ve ark., 2005). Asimbiyotik Çimlendirme Çalışmalarına Ait Sonuçlar Orchis laxiflora Lam. ve Ophrys sphegodes Mill. bitkilerinin asimbiyotik olarak çimlenmeleri üzerine yapılan çalışmada vitamin ve azot kaynaklarının etkileri incelenmiştir. İki tür arasında küçük farklılıklar meydana gelmiş 286

297 olmasına rağmen, amonyum nitrat içeren temel bir mineral ortama sakkaroz, organik azot ve vitaminlerin eklenmesiyle her iki türde de iyi gelişimler tesbit edilmiştir. Çalışmada yüksek oranda çimlenme ve bitkicik gelişimi elde edilse de, bitkilerde kararma ve ölümlere de rastlanılmıştır. Her iki türün de en iyi gelişimleri karanlıkta gerçekleşmiş ve tohum ekiminden sekiz ay kadar sonra bazı beyaz protokormlar kararıp bitki ölümü ile sonlanmıştır. O. sphegodes tohumlarında oluşan bir protokorm hem yeni bir protokorm hem de bir bitkiciğin oluşumuna neden olmuş bazen de kallus benzeri oluşumları geliştirmiştir. Bu türde pek çok kök ve %50 oranında 1 cm civarında yumru oluşurken O. laxiflora türünde köklü ve güçlü bitkiler elde edilmiştir (Mead and Bulard, 1975). Ophrys lutea Cav. ve Ophrys fusca Link bitkilerinin olgunlaşmış ve olgunlaşmamış tohumlarının modifiye Curtis ortamında çimlendirildiği çalışmada, tohum ekiminden 2 ay sonra protokormlar elde edilmiş olup, daha sonra bu protokormlar bir orkide kültür ortamına transfer edildiğinde 2 ay içinde bitkiciklerin oluştuğu bildirilmektedir (Barroso ve ark., 1990). Orchis papilionacea (L.) türünden yavru yumru üretmek için olgunlaşmış ve olgunlaşmamış tohumların süspansiyon kültürüne alındığı çalışmada, olgun tohumların çimlenmesi ve protokorm oluşumu katı ve likit ortamlarda düşük olurken, olgunlaşmamış tohumların çimlenme oranı süspansiyon kültüründe artış göstermiştir. Yavru yumrular sadece süspansiyon kültüründe aydınlık koşullarda elde edilmiş ve karanlık koşullara alındığında gelişme olmamıştır. Süspansiyon kültüründe çimlenme oranı %33 olarak belirlenmiş ve protokormlardan yavru yumrular elde edilmiştir. Kalluslar ise katı ortamdan elde edilmiştir. Çalışmanın sonucunda tüm kültür koşullarında testanın çimlenmeyi değiştirdiği; testadan ayrılmış embriyoların %100 e varan çimlenme gösterdiği belirlenmiştir. Çalışmada çimlenmeler aynı dönemlerde gerçekleşmemiş olup, belirli bir homojenlik sağlanamamıştır (Pedroso ve Pais, 1992). Doğu Anadolu Bölgesi nde yetişen bazı salep orkidelerinin embriyoları in vitro koşullarda 14 farklı ortamda kültüre alınmış olup en yüksek çimlenme (%2.22) ve bitki oluşumu (%1.11) Orchis coriophora türünden elde edilmiştir. Kullanılan ortamlar açısından en yüksek çimlenme ve protokormdan oluşan bitkicik sayısının sırası ile 58 günde %2.29 ve 156 günde %1.86 ile VWD+domates ekstraktı+aktif karbon ortamından elde edildiği belirtilmiştir. VWD ortamının yanında Knudson ortamı ve bu ortamlara ilaveten %10 oranlarında patates, domates ve salep yumrularından elde edilen ekstraktlar, ayrıca kontroller hariç her ortamda 1 g/lt oranında aktif kömür kullanıldığı bildirilmiştir. Embriyo kültüründe en iyi sonuç veren ilk iki bitki olan O. coriophora ve O. anatolica türlerinin yumru oluşturma potansiyellerine de 287

298 bakılmış olup O. coriophora nın yine aynı ortamda en yüksek ortalamayla %2.45 yumru oluşturduğu bildirilmiştir. Araştırmacılar, çalışmanın sonunda çıkan bitkiciklerin %20 sinin yaşadığını belirtmişlerdir.(çağlayan ve ark., 1998). Ege Bölgesi nden toplanan 9 orkide türünün 3 tanesinden olumlu sonuç alındığı embriyo kültüründe; VWD ve Knudson ortamları ve bu ortamlara %10-20 patates ekstraktı, %10-20 muz ekstraktı, %10 hindistan cevizi sütü, 0.2 mg/lt GA 3, 1 mg/lt BAP ilaveli 14 farklı ortam kullanıldığı bildirilmiştir. Orchis sancta (L.) türüne ait tohumlar, tüm ortamlarda en erken olarak bir ayda çimlenmiş olup, %10 patates ekstraktı+knudson ortamında %100 başarı göstermiştir. Hormon uygulamalarının hemen hemen tüm türlerde ve ortam tiplerinde tatmin edici sonuç vermediği bildirilirken; Orchis laxiflora türünün %10 patates ekstraktı+knudson ortamında en yüksek (%80) oranda protokormdan bitki oluşturan tür olduğu belirtilmiştir. Yumru gelişimini takip etmek için ise, %10 patates ekstraktı eklenmiş KC ortamındaki bitkilerin sürgün büyüklüğü ve kök gelişimi takip edilmiştir. Bu şekildeki bitkilerin yarısı normal gelişim ortamlarında (24ºC ve 16 saat/gün ışık), yarısı da 5ºC sıcaklık ve devamlı karanlıkta bekletilmişlerdir. Her iki türe ait bitkilerin değişik sıcaklık altındaki yumru oluşturma potansiyelleri en çok 24ºC ve 16 saat/gün ışık uygulamasında başarı göstermiştir. In vitroda elde edilen O. sancta ve O. laxiflora türlerine ait 25 adet yumru 7 cm çaplı saksılara koyulmuş 1:1:1 oranında kum, bahçe toprağı ve organik gübreden oluşan harca dikilmiş olup; O. sancta da %9.1, O. laxiflora da %12.9 sürme tesbit edilmiştir (Önal 1999). Dactylorhiza maculata türüne ait popülasyondan alınan 12 adet bitkinin tohumlarında çimlenme ve bitki gelişimleri aynı seviyede ilerlememiş olup dolayısıyla homojenlik görülmemiştir. Daha sonra 13 ve 18 aylık olan bitkiler laboratuar koşullarından yine laboratuarda ve dış koşullarda toprağa transfer edilmiş; laboratuarda kalanlarda 13 aylıklarda %45, 18 aylık bitkilerde ise %83 canlılık görülürken; dış koşullarda bırakılan 13 aylık bitkilerde %8; 18 aylık bitkilerde ise %30 canlılık oranı elde edilmiştir (Andronova and Ivasenko, 2007). Yapılan bir çalışmaya göre in vitro koşullarda çimlendirilen Dactylorhiza türlerinin sürgün ve kök büyümesi, şeker ve büyüme düzenleyiciler tarafından önemli derecede etkilenmektedir. Çimlenmenin, glukoz ve sakkarozun 10 g/dm -3 konsantrasyonu ile uyarıldığı, sürgün büyüklüğü ve uzunluğunun N 6 -(2- isopentenyl) adenine ve N 6 -benzyladenin ile IBA nın kombinasyonu ile arttığı; ayrıca kök büyüme ve kök uzunluğunun IBA ve NAA uygulaması ile arttığı belirtilmektedir (Wotavová-Novotná ve ark., 2007). Batı Karadeniz Bölgesi nden toplanan ve salep elde edilen 6 tür orkidenin tohumları MS, ½ MS, VWD ve Knudson C ortamlarında kültüre alınmıştır. 288

299 Çalışma sonucunda en yüksek çimlenme oranı %17.43 ile Dactylorhiza nieschalkiorum H. Baumann & Künkele türünde; besin ortamları ele alındığında en yüksek çimlenme %7.34 ile VWD ortamında, türlere göre besin ortamının etkisi incelendiğinde en yüksek çimlenme %24.41 ile VWD ortamına ekilmiş Dactylorhiza nieschalkiorum türüne ait tohumlardan elde edilmiştir. Protokorm oluşumunun ise sadece 3 türde meydana geldiği ve en yüksek oluşumun %13.11 ile Dactylorhiza nieschalkiorum türünden elde edildiği belirtilmiştir (Gümüş ve ark., 2008). Orchis mascula (L.) türüne ait tohumların çimlenmesiyle ilgili yapılan çalışmada kullanılan 6 farklı besin ortamı arasından en çok çimlenmenin sağlandığı ortam olarak Orchimax (Duchefa) ticari ortam bileşimi dikkat çekmektedir. Devamlı karanlık koşullarda bırakılma çimlenmeyi engellemiş olup, 16/8 saat aydınlık/karanlık uygulaması sonucunda tohumlarda 1 ay içinde şişme, 3 ayda rhizoid oluşumu, 4-5 ayda sürgün ucu belirme ve 5-6 ayda ilk yaprak oluşumu görülmüştür (Valetta et al., 2008). Salep orkidesi tohumlarının in vitroda çimlenmesi için 1/10 MS ortamına %20 lik şeker ilave edilmiş olup, tohumlara zor çimlendikleri için ultrason uygulaması yapılmıştır. Bu uygulamadan sonra Orchis italica Poir. türüne ait tohumlar 15 günde %81, kontrol uygulamasında 90 günde %89 çimlenme gösterirken; 2 ay sonunda ilk yaprakların oluşmaya başladığı belirtilmiştir. Başka bir deneme Ophrys tenthredinifera Willd. türünde yapılmış ve ultrason+5 dakika şok uygulamasından 60 günde %5.3 çimlenme elde edilmiştir (Yararbaş, 2008). Batı Karadeniz de yetişen ve salep elde edilen 16 adet orkide türünde in vitro ve in vivo koşullarda asimbiyotik olarak üretim yapılmıştır. Besi ortamı olarak ½ MS, MS, VW&DB, KC ve KC-N ortamları ile bu ortamlara GA 3 hormonunun 0, 0.1, 0.5 ppm dozları katılarak hazırlanmış ortamlar kullanılmış olup, çimlenme üzerinde farklı ışık uygulamaları denenmiştir. Tüm orkide türlerinde çimlenme ve protokorm elde edilirken, fide gelişimi sadece 8 türde görülmüştür. En yüksek bitkiye dönüşüm oranı KC besin ortamında yetişen Orchis morio (L.) türünde %89.88 olarak belirlenmiştir. Dış koşullara alıştırmada başarı sağlanamamış olup, bitkiler en çok birkaç ay içinde canlılıklarını kaybetmişlerdir. Ayrıca denenen in situ çalışmasında bölünmüş ve bölünmemiş ana yumruların doğaya aktarılması sonucu bitkilerde çıkış gözlenmemiştir (Gümüş, 2009). Sonuç Değerlendirmeye alınan çalışmalardan da anlaşıldığı gibi aynı türe ait tohumların farklı kültür ortamlarında gösterdikleri çimlenme, protokorm ve sürgün oluşturma yetenekleri, ekildikleri kültür ortamlarına göre farklılık 289

300 göstermektedir. Bazı türler asimbiyotik kültür ortamında başarı gösterirken, bazıları ise simbiyotik kültür ortamında mikorizal fungus eşliğinde çimlenerek protokorm oluşturmuşlardır. Asimbiyotik ve simbiyotik kültür ortamlarına ayrı ayrı bakıldığında asimbiyotik kültür ortamında kullanılan MS, KC, VWD ve diğer ticari kültür ortamları arasında başarı en çok VWD ortamının inorganik madde eklenip çıkarılmasıyla oluşturulan modifiye VWD ile KC ortamından elde edilmiştir. Bu sonuç türlere göre değişkenlik gösterebilmektedir. Mikorizal fungus olarak kullanılan Rhizoctonia cinsine ait türler arasında en çok R. solani türünün simbiyotik ilişkiyi sağladığı ve bazı durumlarda parazitik etki yapıp çimlenmeyi engellediği; bazı durumlarda ise çimlenme ve protokorm gelişimin teşvik ettiği belirlenmiştir. Bu sonuç tür ve kullanılan kültür ortamına göre değişmektedir. Bazen bitkinin kendi köklerinden izole edilen fungal izolatların çimlenmeye yardımı olmadığı belirlenmiştir. Bitkinin yumru ve köklerinde bulundurduğu funguslardan izole edilen izolatların çimlenmeyi teşvik etmemesi, araştırıcıların daha önce izah ettikleri uygun koşullar ve spesifiklik kuramları ile örtüşmektedir. Bu tip çalışmaların daha çok yapılması ile tür ve mikoriza bazında başarının elde edileceğine inanılmaktadır. Ancak in vitro çalışmasından elde edilen bitkiciklerin dış koşullara aktarılmasındaki olumsuzluklar devam etmektedir. Her ne kadar laboratuvar koşullarında başarı elde edilse de tehdit altındaki türlerimizi tekrar doğaya kazandırma konusunda yetersiz kalınmaktadır. Bu yüzden laboratuar ortamından çıkan bitkilerin dış koşullara aktarılması yönünde de çalışmaların arttırılması gerekmektedir. Kaynaklar Andronova, E.V., Ivasenko, Zh., V., Viability of different plant offsprings of Dactylorhiza maculata (Orchidaceae) after transfer from in vitro culture to nature. Botanicheskii Zhurnal, 92(10): Arditti, J., Factor affecting the germination of orchid seeds, Bot. Rev. 33:1-97 Aytaş, T., Bazı Ophrys L. (Orchidaceae) Türlerinden Simbiyotik Fungusların İzolasyonu ve Ophrys apifera Hudson Tohumlarının Asimbiyotik ve Simbiyotik Ortamlarda Çimlendirilmesi Üzerine Bir Araştırma (yüksek lisans tezi). Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Samsun. Barroso, J., Fevereiro, P., Oliviera, M.M., Pais, M.S.S., In vitro seed germination, differantiation and production of minitubers from Ophrys lutea Cav., Ophrys fusca Link and Ophrys speculum Link, Scientia Horticulturae, 42(4): Beyrle, H., Pennigsfeld, F., Hock, B., Orchid mycorrhiza: Symbiotic propagation of the some Dactylorhiza species. Zeitscrift-fur-Mykologie, 51(2): Çağlayan, K., Özavcı, A., Eskalen, A., Doğu Akdeniz Bölgesi nde yaygın olarak yetişen bazı salep orkidelerinin embriyo kültürü kullanılarak in vitro koşullarda çoğaltılması. Turkish J. Agriculture and Forestry, 22:

301 Dijk, Effects of mycorrhizal fungi on in vitro nitrogen response of juvenile orchids. Scientia Horticulturae, 29(1-4): Erdem, H.E., Biyolojik Çeşitliliğin Ekonomik Değerinin Belirlenmesi: Yabani Orkide Örneği. (yüksek lisans tezi). E.Ü., Fen Bilimleri Ens., İzmir. Esitken, A., Ercisli, S., Eken, C., Effects of mycorrhiza isolates on symbiotic germination of terrestrial orchids (Orchis palustris Jacq. and Serapias vomeracea subsp. vomeracea (Burm.f.) Briq.) in Turkey. Symbiosis, 38(1), Esitken, A., Ercisli, S., Eken, C., Tay, D., Seed priming effect on symbiotic germination and seedling development of Orchis palustris Jacq. ISSN: Hort Science, 39(7): Gümüş, C., Batı Karadeniz Bölgesi nde Salep Elde Edilmesinde Kullanılan Bazı Orkide Türlerinin (Orchidaceae) Çoğaltım Yöntemleri Üzerinde Araştırmalar (doktora tezi). Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü. Ankara. Gümüş, C., Sezik, E., Ellialtıoğlu, Ş., Batı Karadeniz Bölgesinde yetişen ve salep elde edilen bazı orkide (Orchidaceae sp.) türlerinin doku kültürü ile çoğaltılması üzerinde bir araştırma. III. Ulusal Süs Bitkileri Kongresi Kasım, İzmir, Hatipoğlu, Soğanlı, Yumrulu ve Rizomlu Süs Bitkileri Yetiştiriciliği ve Sorunları. Akdeniz Bölgesi Bahçe Bitkileri Yetiştiriciliğinde Sorunlar, Çözüm Yolları ve Yapılması Gereken Araştırma Simpozyumu Nisan, İncekum, Alanya Ingold, C.T., Hudson, H.J., The biology, Sixth Edition (Chapman Hall). London, 224. Jorgensen, B.I., Hardy and half hardy terrestrial orchids as potential new potplants. Proceedings of the Third International Symposium on New Floricultural Crops. 1-4 October. Perth, Western Australia Kreutz, C.A.J., Flora of Turkey and East Aegan Islands. Vol:11, University Press, Edinburgh, 656. Mead, J.W., Bulard, C., Effects of vitamins and nitrogen sources on asymbiotic germination and development of Orchis laxiflora and Ophrys sphegodes, New Phytologist.74(1): Oğuz, B., Sarı, A.O., Bilgiç, A., Ege Bölgesi nde Yayılış Gösteren Bazı Salep Orkidelerinin Üretim Olanaklarının Araştırılması. Tagem Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü. Önal, K., Ege Bölgesi nde doğal yayılış gösteren Orchidaceae familyasına ait bazı türlerin In vitro koşullarda üretimleri üzerinde araştırmalar. Turkish J. Agriculture and Forestry, 23(5): Özdener, Y., Dactylorhiza urvilleana (Steudel) Bauman ve Künkele ve D. iberica (Bieb. Ex Willd) Soo (Orchidaceae) Türlerinin Köklerinden Fungusların İzole Edilmesi, Bu Türlere Ait Tohumların Simbiyotik ve Asimbiyotik Kültür Ortamlarında Çimlenme ve Gelişmesi Üzerinde Bir Araştırma (doktora tezi). Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Samsun. 291

302 Özkoç, İ., Serapias vomeracea (Burm fil.) Briq. subsp. laxiflora (Soo) Gölz et. ReInhard ve Orchis laxiflora Lam. (Orchidacea) Tohumlarının Simbiyotik ve Asimbiyotik Kültürlerde Çimlenme ve Gelişmesi Üzerinde Araştırılması (doktora tezi). Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Samsun. Özkoç, İ., Dalcı, M., Orchis laxiflora tohumlarının iki farklı ortamda çimlenmesi ve gelişmesi üzerine bazı fungusların etkisi. Doğa Türk Biyoloji Dergisi 17(1): Pedroso, M.C., Pais, M.S., Minituber production from immature seed suspension culture of Orchis papilionacea, In vitro Cellular Developmental Biology, 28: Rasmussen, H., Andersen, T.F., Johansen, B., Temperature sensitivy of in vitro germination and seedling development of Dactylorhiza majalis (Orchidaceae) with and without a mycorrhizal fungus. Plant Cell and Environment, 13: Sazak, A., Bazı Orkide Türlerine Ait Tohumların Simbiyotik ve Asimbiyotik Olarak Çimlendirilmesi ve Fide Gelişimi (yüksek lisans tezi). Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Samsun. Sezik, E., Orkidelerimiz, Türkiye nin Orkideleri. Sandoz Kültür Yayınları, No: 6, 166. Sezik, E., Türkiye'nin Orkideleri ve Salep. Acta Pharmaceutica Turcica 44: (2002). Vakkasoğlu, F., Orkidelerde Mikorizal Fungusların Orkide Tohumlarının Çimlenmesi ve Büyümeleri Üzerine Etkisi (yüksek lisans tezi). Çukurova Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Adana. Valetta, A., Attore, F., Bruno, F., Pasqua, G., In vitro asymbiotic germination of Orchis mascula L., Plant Biosystems-An International Journal Dealing with all Aspects of Plant Biology, 142(3): Warcup, J.H., Specificity of mycorrhizal association in some Australian terrestrial orchids. New Phytol,. 70, Wotavová-Novotná, K.,Vejsadová, H., Kindlmann, P., Effect of sugars and growth regulators on in vitro growth of Dactylorhiza species. Biologia Plantarum, 51(1): Yararbaş, R.T., Bazı Orkide Türlerinin In Vitro Koşullarda Çoğaltılması, Çiçeklenmesi (doktora tezi). E.Ü., Fen Bilimleri Enstitüsü, Bornova, İzmir. 292

303 BAZI SALEP ORKİDE TÜRLERİNE AİT TOHUMLARIN ASİMBİYOTİK ÇİMLENDİRİLMESİ ÜZERİNE YAPILAN ARAŞTIRMALAR Esra BULUNUZ PALAZ, Alaaddin ÖZDEMİR, Yalçın KAYA Doğu Akdeniz Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma İstasyonu Müdürlüğü, Kahramanmaraş Özet Bu çalışma salep orkidelerinin kültüre alınması amacıyla yürütülmüştür. Orchis sancta, Orchis coriophora, Dactylorhiza romana, Dactylorhiza iberica ve Ophrys apifera türlerine ait tohumlar in vitro koşullarda kültüre alınmışlardır. Salep orkidelerinin kültüre alınmasında Knudson C besi ortamı ve bu ortama 1mg/l GA 3 ilave edilmiş ortamlar kullanılmıştır. Kültürler iki hafta boyunca karanlıkta inkübe edilmiş, bu sürenin sonunda 16/8 aydınlık/ fotoperiyodik koşullara alınmıştır. Ortamların türlerin çimlenmeleri üzerine etkisinin yanı sıra protokorm ve bitki gelişimi üzerine etkileri de incelenmiştir. Çalışma sonucunda Ophrys apifera türü dışındaki tüm türler çimlenmiştir. En iyi çimlenen ve fide oluşturan türler Orchis sancta, Orchis coriophora olmuştur. Anahtar kelimeler: Salep orkideleri, in vitro, çimlenme Abstract This study was carried out in order to cultivate orchids salep. Orchis sancta, Orchis coriophora, Dactylorhiza romana, Dactylorhiza iberica and Ophrys apifera seeds were cultured in vitro conditions. Orchids salep were cultured Knudson C nutrient media and 1mg/l doses of GA 3 were added to this nutrient media used. Cultures were incubated in the dark during the 2 weeks, at the end of this period they were transferred to 16 / 8 photoperiodic conditions. Effects of media on germination of species, as well as development of protocorms and plant growth were investigated. As a result of all species expect Ophrys apifera were germinated. The best germinated and seedling species were Orchis sancta, Orchis coriophora Key words: Salep Orchids, in vitro, germination Giriş Orchidaceae familyası çiçekli bitkilerin en büyük ikinci familyasıdır. Dünyada yaklaşık 880 cins ve 22 bin den fazla tür içermektedir. Ülkemizde doğal olarak yetişen 23 cinse ait 49 adedi hibrit olmak üzere toplam 204 orkide türünün yetiştiği bilinmektedir. K. Maraş florasında Orchidaceae familyasına ait yaklaşık 45 takson bulunmaktadır. Bunlardan yaklaşık 15 türü salep elde etmek amacıyla toplanmaktadır (Kreutz 2009; İlçim 2011). Kahramanmaraş yöresinde 293

304 toplanan salep orkidelerinin yumruları yöreye has Maraş dondurmasının en önemli ham maddesini oluşturmaktadır. Orchidaceae türleri içecek olarak tüketilmekte olup aynı zamanda ilaç sanayinde de kullanılmaktadırlar. Türkiye de salep türlerini tehdit eden etmenlerin başında türlerin aşırı toplanmasına devam edilmesinin olduğu belirtilmiştir. Türkiye de salep türlerinin ne kadar toplandığını belirten herhangi bir resmi kayıt bulunmadığı gibi envanteriyle ilgili herhangi bir bilimsel çalışmaya da rastlanmamıştır. Çeşitli tüccarlarla yapılan konuşmalara göre günümüzde ticareti yapılan salep miktarının ton (kuru) arasında olduğu tahmin edilmektedir. Bu miktar günümüzde yüksek olmakla birlikte yaklaşık yirmi yıl öncesine göre (o zamanlar için bu miktarın ton (kuru) olduğu tahmin edilmektedir) kıyas edilmeyecek kadar azdır. Toplanan salebin azalmasının en temel sebebi ise salebin yayılış alanlarındaki miktarının azalması olduğu düşünülmektedir. 19 Temmuz 1998 tarih ve sayılı Resmî Gazete'de belirtilen kanun ve yönetmeliklerde salep ihracatının yasak olduğu açıkça belirtilmiştir (Tecimen ve ark. 2010). Dolayısıyla aşırı toplanma sonucunda tehlike altında olan salep türlerinin çoğaltılması ve ülke ekonomisine kazandırılmasıyla ilgili çalışmalara önem verilmelidir. Orchidaceae familyasının tohumlarının çok küçük olması, endosperm bulundurmaması ve mikorizal mantarlarla karşılıklı ilişkiye ihtiyaç duymasından dolayı doğada çimlenme yüzdesi oldukça düşüktür (Arditti 1967, Rao 1977). Çimlendikten sonra ergin bir bitkinin meydana gelebilmesi için 2-16 yıl gibi bir zaman geçmesi gerekmektedir (Sezik 1984). Aynı zamanda salep orkidelerinin vejetatif yollarla çoğaltımlarının olmaması ve salep elde edilen birçok türde her yıl için bitkinin tek bir yavru yumru üretmesi de çoğaltım olanaklarını kısıtlamaktadır. Bitki doku kültürleri, klasik yollarla çoğaltımı zor olan bitkilerin kitlesel üretiminde sıkça başvurulan bir yöntemdir. Bitki doku kültürü; steril şartlarda, yapay besin ortamında, bütün bir bitki, hücre (meristematik hücreler, süspansiyon veya kallus hücreleri), doku (çeşitli bitkikısımları=eksplant) veya organ (apikal meristem, kök vb.) gibi bitki kısımlarından yeni doku, bitki veya bitkisel ürünlerin (metabolitler gibi) üretilmesi amacıyla yapılan çalışmaları kapsar (Babaoğlu ve ark., 2001). Biyoteknolojik yöntemler doğada var olan bitkilerin kitlesel üretimine olanak sağlayan önemli bir araçtır. Bu yöntemler içinde in vitro doku kültürü, doğadan bitkilerin kültüre alınması ve kitlesel çoğaltımda en çok kullanılan yöntemdir. Bu çalışmada, salep türlerinin hızlı bir şekilde çimlendirilmesi ve in vitro kültüre alınması üzerine çalışılmıştır. 294

305 Materyal ve Metot Doğal ortamlarından toplanan bitkilerin olgunlaşmış tohumları kullanılmış olup, tüm türlere ait tohumların toplandıkları süre ile kullanılma süreleri arasındaki yaklaşık 16 ay boyunca +4 C de karanlıkta muhafazası sağlanmıştır. Orchis sancta, Orchis coriophora, Dactylorhiza romana, Dactylorhiza iberica ve Ophrys apifera türlerine ait tohumlar kullanılmış olup besiyer olarak Knudson C ve bu ortama tohumlarda çimlenmeyi teşvik etmek amacı ile 1 mg/l GA 3 ilave edilmiş ortamlar kullanılmıştır. Besi ortamına ekimi yapılan türlerin tohumları 1 mg olacak şekilde paketlenmiştir ve Tween 20 damlatılarak hazırlanmış %1.5 luk NaOCL solüsyonunda tohumların yüzeysel sterilizasyonu 5, 10, 20 dakika sürelerle gerçekleştirilmiştir (Şekil1). Tohumlar ilk 2 hafta 24 C de karanlıkta tutulmuş daha sonra 16 saatlik fotoperiyotta ve 24 C de iklim odasında kültüre alınmıştır. Şekil 1. Sterilizasyon aşaması (Orkide tohumları toz gibi yapıya sahip olduklarından filtre kağıtlarıyla paketlenmiştir ve beyaz iplerle bağlanmıştır, paketler 3 kez steril saf su ile durulanmıştır.), paketlerdeki orkide tohumlarının steril kabin içinde 1 gün boyunca kurutulması ve tohum ekimi. Bulgular ve Tartışma Orchis coriophora, Dactylorhiza romana, Dactylorhiza iberica, Orchis sancta türlerinde çimlenme ve protokorm oluşumu gözlemlenirken Ophyris apifera tohumlarında gözlemlenmemiştir (Şekil 2). Sterilizasyon sürelerini kıyasladığımızda % 1.5 luk NaOCL solüsyonunda 10 dakikalık sürenin yeterli 295

306 olduğu saptanmıştır. Ayrıca daha önce gözlemlediğimiz ortam ve protokormlarda görülen kararmaların sterilizasyon süresiyle ilgili olmadığı saptanmıştır. Şekil 2. Tohumların ekimin den 2 hafta sonraki mikroskop görüntüsü. Orchis sancta tohumlarında çimlenmeler yaklaşık 2 hafta içerisinde gözlemlenmiştir (Şekil 3). Dactylorhiza romana türünde çimlenme süresi 14 hafta iken diğer türlerde bu süre 3 ile 4 hafta arasında değişmiştir. Çimlenme yüzdelerini karşılaştırdığımızda türler arasında en yüksek çimlenme Orchis sancta türünde meydana gelmiştir. 296

307 Şekil 3. Orchis sancta tohumlarının KC ortamında oluşturduğu protokormlar. Besiyere ilave edilen 1 mg/l GA 3 ün çimlenme yüzdesinde çok etki etmediği ancak çimlenen tohumların oluşturduğu protokormlardan hızla uzayan sürgünlere neden olduğu gözlemlenmiştir (Şekil 4). Şekil 4. KC ve KC+1mg/l GA 3 besi ortamlarında aynı zamanda oluşan fidelerin sürgünlerinin görüntüsü. Protokorm oluşturma oranına bakıldığında en iyi sonuçlar sırasıyla %5.34, %4.8 ile Orchis sancta ve Orchis coriophora türünden elde edilmiştir (Çizelge 1). Bitki gelişme oranı bakımından en iyi sonuçlar % 3.5 ile KC ortamında gelişen Orchis sancta türünden elde edilmiştir. 297

308 Çizelge 1. Bazı salep orkidelerinde KC ortamının ve bu ortama 0.1 mg/l GA 3 ilavesinin çimlenme, protokorm oluşturma ve bitki gelişme oranları üzerine etkisi (%). Besin Ortamı KC KC + 1mg/l GA 3 Bitki Türleri Ortalama çimlenme oranı (%) Protokorm Oluşturma Oranı (%) Bitki Gelişme Oranı (%) Orchis sancta Dactylorhiza iberica Orchis coriophora Dactylorhiza romana Orchis sancta Dactylorhiza iberica Orchis coriophora Dactylorhiza romana ; Henüz bitki gelişimi gözlenmemiştir. Protokorm oluşturan ve fide haline gelen türler 4 hafta aralıklarla alt kültüre alınmıştır. Bunun nedeni 4 haftalık süreden fazla aynı besi ortamında kalan bitkilerin gelişiminin yavaşladığı hatta kararmayla beraber öldüğü gözlemlenmiştir. Aynı zamanda protokormların karanlık koşullarda iyi oluştuğu ancak oluştuktan sonra 16/8 (aydınlık/karanlık) saatlik fotoperiyodik koşullar da yeşillendiği ve geliştiği tespit edilmiştir. Yaklaşık 4 ay sonra Dactylorhiza romana türü hariç diğer türlerden cm uzunluğunda fideler elde edilmiştir (Şekil 5). Şekil 5. Kültüre alınmış bitkiciklerin 4 ay sonraki görüntüleri 298

309 GA 3 ilave edilen ortamların ilave edilmeyenlere göre daha hızlı karardığı tespit edilmiştir. Besi ortamında görülen kararmaların yüksek hormon uygulamasının toksik etkisinden kaynaklandığı ve çimlenme, protokorm ve bitki gelişimini engellediği saptanmıştır (Şekil 6). Şekil 6. Besi ortamında ve bitkilerde gözlemlenen kararmalar Yapılan çalışmalar sonucunda salep orkidelerinin çimlenmesinde ve bitki elde edilmesinde bir problem olmadığı ancak toprağa aktarımda sıkıntılar olduğu sonucuna ulaşılmıştır yılları arasında enstitümüz bünyesinde TAGEM projesi olarak devam eden Kahramanmaraş doğal florasında bulunan bazı orkidelerinin kültüre alınabilme olanakları isimli proje kapsamında salep orkidelerinin in vitro koşullarda çimlendirilmesinde ve bitki elde edilmesinde belli bir noktaya gelinmiş, türler ve besi ortamı arasındaki ilişki önemli bulunmuş olup aynı zamanda sıcaklık uygulamalarının çimlenme ve yumru büyüklüğünde etkili olduğu tespit edilmiştir. Elde edilen bitkilerin dış koşullara aktarılmasında yaşanan sorunların çözümü için salep orkidelerinin yumrularından izole edilmiş fungusla inoküle edilmiş farklı substrat denenmeleri kurulmuş ve ayrıca çimlenen türlerden elde edilen fidelerin soğuklama ihtiyaçlarının karşılanması için vernalizasyon denemeleri kurulmuştur. Çimlenen türlerimiz Knudson C besi ortamında alt kültüre alınmıştır ve Mart ayı itibariyle 1, 2, 3, 4 hafta, 2 ay ve 3 ay süresince +4 0 C de tutularak bu türlerin vernalizasyon ihtiyacı olup olmadığı araştırılmaktadır. Aynı zamanda kontrol gruplarını oluşturacak türler oda koşullarında tutulmaktadır. Soğuk uygulamasından çıkan türler iki hafta süresince C de tutulacak ve daha sonra C de tutulan bitkilerin boyları 10 cm ye ulaşıncaya kadar bekletildikten sonra toprak ortamına aktarılacaktır. 299

310 Salep orkidelerinden doku kültürü yöntemleriyle yumrulu sağlıklı bitkiler elde edilmesi ve elde edilen mikro yumruların sayısını ve çapını büyütmek çok önemli olup elde edilen bu bitkilerin dış koşullara aktarılmasıyla ilgili çalışmalara yoğunluk verilmelidir. Orkide türlerinde yapılan çalışmalar ile salep elde etmek için doğadan yapılan sökümlerin önüne geçilmiş olacaktır ve doğal flora da yapılan tahriplerin önüne geçilerek yok olma tehlikesinde olan türler kurtarılmış olacaktır. Ülkemizde yapılan orkide çalışmaları ile önemli bir ürünümüz olan dondurma ve salep üretimine de önemli katkılar sağlanacaktır. Kaynaklar ARDITTI, J., 1967: Factors Affecting The Germination of Orchid Seeds. The Botanical Review, Vol.33, No.1, pp: BABAOĞLU, M., GÜREL, E., ÖZCAN, S., Bitki Biyoteknolojisi, Doku Kültürü ve Uygulamaları. Selçuk Üniversitesi Vakfı Yayınları, 374 s. İLÇİM A., I. Orkide Çalıştayı. fa yayınları, 149s. RAO,A.N., Tissue culture in the Orchid industry, in;reniert. J. And Y.P.S. Bajaj. (Ed). Plant Cell. Tissue and Organ Culture Springer Verlag New York. SEZİK, E Orkidelerimiz. Sandoz Kültür Yayınları. No:6. s:166. KREUTZ, Türkiye Orkideleri; Botanik Özellikleri, Ekolojik istekleri, Doğal Yayılış Alanları, Yaşam Tehditleri, Koruma Önlemleri. Editör, Yazar ve Çevirmen Doç. Dr. Alper ÇOLAK, Rota Yayınları, ISBN: TECİMEN, H.B., SEVGİ,O., KARA, Ö., SEVGİ, E., ALTUNDAĞ, E., BOLAT, İ., Türkiye salep türlerinin sorunları ve önerileri,batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Dergisi, 10(2),

311 SALEP ORKİDELERİNİN TARLA ŞARTLARINDA YETİŞTİRİLMESİ Mehmet Tutar, Fatih Çiçek, Ali Osman Sarı, Aynur Bilgiç, Özge Yıldız Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, İzmir Özet Günümüzde salep sadece doğadan toplanan orkide yumrularından elde edilmektedir. Her yıl tekrarlanan yoğun toplamalar orkide popülasyonlarına ciddi zararlar vermektedir. Öyle ki, bazı türler yok olma sınırına gelmiştir. Bu kötü gidişi engellemek üzere kısa vadede, tarla şartlarında üretime uygun ve yeterli kalite özelliklerine sahip olan türleri belirleyerek yetiştirme tekniklerini geliştirmek, uzun vadede ise bu bitkileri kültüre alıp tarla şartlarında yetiştirilmelerini sağlayarak pazara standart ve kaliteli ürün sunarak, doğadaki orkidelerimiz üzerindeki toplama baskısını azaltmak amaçlanmıştır. İlk olarak Ege bölgesinde yaygın olan ve salep elde etmek üzere kullanılan orkideler belirlenmiş, daha sonra doğadan toplanan örneklerin tarla şartlarında çoğaltılabilme ve yetişebilme kabiliyetleri test edilmiştir. Çoğaltma ve yetiştiricilik bir bitkiden tarla şartlarında, bir vejetasyon periyodu içinde iki veya daha fazla yumru elde etme esasına dayanmaktadır. Çalışma sonucunda Ege Bölgesinde salep elde etmek amacıyla en fazla toplanan ve yetiştirmeye uygun olan orkidelerin Orchis sancta L. ve Serapias vomeraceae (Burm. fil.) Briq. olduğu tespit edilmiş olup, elde edilen bilgiler değerlendirilerek çiftçilerin rahatlıkla uygulayabilecekleri bir yetiştirme tekniği ortaya konulmuştur. Yöntem ve türler belirlendikten sonra eldeki materyal arttırılarak yetiştiricilerin üretim materyali ihtiyaçlarını karşılamak hedeflenmiştir. Anahtar Kelimeler: Salep, Orkide, Üretim, Tarla The Culture Of Some Orchid Species Distributed İn Aegean Region Abstract Currently, salep is obtained from collected tuber of wild orchid in nature. Dense collection each year causes serious damage to orchid populations. Therefore, some species have come to border of extinction. In the short term, in order to prevent this deterioration, species with good quality features and adaptable to production were to be determined. İn the long term, decreasing pressure of collecting wild orchids has been aimed by using improved and selected species in the cultivation and introducing these species with good quality features to market. 301

312 Firstly, common orchids, which are used to obtain salep in Aegean Region have been determined, after that their reproducibility and growing abilities of those species were tested in field conditions. Replication and breeding in field conditions, within a period of vegetation is based on obtaining two or more tubers from a plant. As a result of study, among the orchid species suitable species for cultivating are Orchis sancta L. and Serapias vomeraceae (Burm. fil.) Briq. in the Aegean region and salep production could be done easily in the field by farmers with this method. Before the Method and type are determined. Then, in the hands of the material is increased and the breeders material is targeted to meet the needs. Key words: Salep, Orchid, Production, Field Giriş Dünyanın her yerine yayılmış ve tropik iklimden ılıman iklime, bataklıklardan kayalıklara kadar her türlü iklim ve toprak şartlarına adapte olmuş Orchidaceae familyası yaklaşık olarak 450 cins ve 20,000 tür barındırmaktadır. Türkiye'de 80 li yıllarda 24 cinse ait 90 kadar orkide türü bulunduğu rapor edilmiştir (Sezik, 1984). Bundan sonra çok sayıda tür tespit edilmiş olup, bugün 150 den fazla orkide taksonunun bulunduğu bilinmektedir. Bunların en az %13 ü endemik olarak kabul edilir (Kreutz, 2002, Kreutz 2009). Ülkemizde en çok türe Akdeniz ve Ege Bölgelerinde, özellikle Muğla İlinde rastlanır. Ege bölgesinde yürütülen bir çalışmada Orchidaceae familyasından; Orchis italica Poiret, Orchis anatolica Boiss., Orchis sancta L., Orchis papillionacea L., Orchis laxiflora Lam., Orchis mascula (L.) L. ssp. Pinetorum (Boiss. Et Kotschy), Orchis morio L., Ophrys mammosa Desf., Ophrys reinholdii Fleischm., Ophry slutea Cav. ssp. minor O. Et E. Danesh., Ophrys haloserica (Burm. fil.) Greuter., Ophrys bornmuelleri M. Schultze, Ophrys ferrum-equinum Desf., Ophrys umbilicata Desf., Ophrys fusca Link., Ophrys speculum Link., Dactylorhiza romana (Seb) Soo., Serapias vomeracea (Burm fil.) Briq., Serapias vomeracea (Burm.fil.) Briq. ssp. laxiflora (Soo) Gölz et Reinhard., Aceras anropophorum (L.) R.Br., Anacamptis pyramidalis L. türlerinin yayılış gösterdiği belirlenmiştir (Önal, 1999). Orkide türlerinin birçoğunun yok olma tehdit veya tehlikesi altında olduğu bilinmektedir. Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabında Orchidacea familyasından Ophrys isaura Renz et Taub., Ophrys lycia Renz&Taub. ve Serapias parviflora Parl. türleri oldukça yüksek risk altında olup yakın bir gelecekte yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan türler kategorisinde (EN) yer almaktadır. Bu familyadan 14 takson, az tehdit altında (LR), 10 takson ise zarar görebilir (VU) türler grubunda yer almıştır (Ekim ve ark., 2000). Habitatlarının kaybolmasın- 302

313 dan dolayı Avrupa Ülkelerinde de orkide populasyonlarının giderek azaldığı bilinmektedir (Tamer ve ark., 2005). Ülkemizde yabani orkideler denildiğinde ilk akla gelen konulardan birisi de bu türlerin salep elde edilmesinde kullanılmasıdır. Bilindiği üzere salep; bazı karasal orkide türlerinin yumrularının kurutulup öğütülmesi ile elde edilen genellikle dondurma yapımında kullanılan veya sıcak içecek olarak değerlendirilen bir üründür (Sezik 1984). Salep elde etmede kullanılan türlerin toprak altında genellikle iki adet yumrusu bulunmakta ve bunlardan bir tanesi yeni oluşup şişerken, bir önceki yıl oluşan yumru buruşup, küçülmektedir (Sezik, 1984). Salep yapımında bu yeni oluşan yumru kullanılmaktadır (Oğuz ve ark., 2005; Sezik, 1984; Tekinşen 2006). Yumrular çiçeklenme döneminde toplanmakta, dakika kadar kaynatıldıktan sonra kurutularak drog salep elde edilmektedir (Baytop, 1999; Sezik, 1984). Salep, yumrulu orkidelerden elde edilmesine karşın tüm yumrulu cinsler bu amaç için uygun olmayıp, kullanılanlar sınırlı sayıdadır. Özhatay ve ark. (1997), salep yapımında 10 cinse ait 38 türün kullanıldığını tespit etmişlerdir. Daha çok Orchis, Anacamptis, Ophrys, Serapias, Himantoglossum, Barlia gibi ovoid yumrulu olanlarla Dactylorhiza gibi parçalı yumruya sahip orkidelerin değişik türleri salep elde edilmesinde kullanılmaktadır. Platanthera türlerinden de bazı bölgelerde salep elde edildiğine dair bilgiler vardır (Sezik, 1984). Bu cinsler içinde en çok kullanılan türlerin ise Orchis coriphora L., Orchis sancta L., Anacamptis pyramidalis L., Serapias bergonii E.G.Camus, Serapias orientalis (Greuter) H.Baumann & Künkele olduğu belirtilmektedir (Kreutz, 2002; Kreutz, 2009; Tutar ve ark., 2013). Orchis coriophora L. nin Türkiye nin birçok bölgesinde tercih edilen tür olması dikkat çekicidir. Bodrum da en çok Serapias türleri toplanırken, Antalya Olimpos çevresinde büyük sayılarda Orchis sancta L. nin toplandığı bilinmektedir (Kreutz, 2002; Kreutz, 2012). Salebin Türkiye dışında İran da, az miktarda da Avrupa ülkelerinden, Fransa ve Yunanistan da elde edildiği bilinmektedir (Baytop, 1999). Son yıllarda İran da artan miktarlarda sökülmektedir (Kreutz, 2002). Türkiye de yetişen orkide türlerini korumak amacıyla dışsatımı 1974 yılında yayınlanan bir genelge ile yasaklanmıştır (Baytop, 1999; Yaman, 2013). Dışsatımı yasak olmasına rağmen farklı formlarda yurt dışına ihracı devam etmektedir. Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre 1992 yılındaki ihracat kg. olarak gerçekleşmiştir (Kasparek ve Grimm, 1999). Üretim yıllara göre değişmekle birlikte tahmini 40 ton kadar olup, bunun yarısı yurt içinde kullanılmakta, yarısı ise yurtdışına gönderilmektedir (Sezik, 2007). İhracatın yapıldığı ülkelerin başında Almanya, Hollanda ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gelmektedir (Kasparek ve Grimm, 1999). Söz konusu üretimin karşılanabilmesi için her yıl doğadan milyonlarca 303

314 yumru sökülmekte olup, bunu Sezik ve ark. (2007) 80 milyon, Kreutz (2002) ise 180 milyon olarak tahmin etmiştir. Salebin barındırdığı ve kullanılmasına sebep olan en önemli madde glukomannan yapısındaki müsilajdır (Sezik ve Özer, 1983). Türkiyenin değişik bölgerinden toplanan salep örneklerinde % 11,62 ile 44,04 arasında müsilaj tespit edilmiştir (Sezik,1984; Sezik ve Baykal, 1998). İran da yapılan bir çalışmada ise iki farklı örnekte %22,13 ve % oranında glukomannan bulunmuştur (Farhoosh ve Riazi, 2006). İyi kaliteli bir salep %40 kadar müsilaj içermelidir (Korkut, 1986). Bazı türlerde ise hiç glukomannan bulunmaz (Sezik ve Özer, 1983). Salep içinde bulunan glukomannan miktarı ekstraksiyon yoluyla tayin edilebilmektedir (Sezik ve Özer, 1983). Farklı stabilizatör karışımların Kahramanmaraş tipi dondurmanın fiziksel ve duyusal özellikleri üzerine etkisinin denendiği bir araştırmada modifiye karışımla hazırlanan örneklerden en fazla salep içereni en fazla lezzet puanını almıştır. Bu sonuç Kahramanmaraş tipi dondurmada lezzetin önemli bir kısmının salepten ileri geldiği izlenimini vermektedir (Tekinşen ve Karacabey, 1984). Salebin dondurma kalitesi üzerine olan bu olumlu etkisinin uzun zamandır bilinmesinden dolayı farklı alternatifleri bulunmasına ve yüksek fiyatına rağmen özellikle Kahramanmaraş tipi dondurma yapımında yaygın olarak kullanılmaya devam etmekte, ürüne gösterilen talep giderek artmaktadır. Diğer taraftan salep orkideleri özel yetişme ortamları isterler. İklim koşulları yanında toprak faktörleri de bitkilerin yetişebilmeleri için son derece önemlidir. Doğal florada salebin yetiştiği toprağın fiziksel ve kimyasal yapısını belirlemeye yönelik birçok çalışma yürütülmüştür. Kahramanmaraş yöresinde doğal florada salep bitkisinin yetiştiği topraklar genellikle kumlu killi tın, killi tın yapılı, kireç miktarı çoğunlukla düşük, genellikle hafif alkali reaksiyonlu, azot yönünden yoksul, bitkiye yarayışlı fosfor yönünden zengin, değişebilir potasyumu ise yeter ve yüksek düzeyde içeren topraklardır (Topcuoğlu ve ark., 1996). Türkiye genelinde düşünüldüğünde ise, salep elde edilen türler bilhassa kireçli topraklarda yetişirler (Baytop, 1999). Karaburun Yarımadasında yapılan bir çalışmada benzer şekilde salep orkidelerinin daha çok kireçli topraklarda yayılış gösterdikleri rapor edilmiştir. Ayrıca bu çalışmada Barlia robertiana (Loisel.) Greuter in manganca zengin topraklarda yayılması dikkat çekici bulunmuştur (Parlak ve Tutar ve ark, 2013). Bitki bünyesindeki azot, fosfor ve potasyum miktarları ise, türlere göre değişmekle birlikte, genellikle kültür bitkilerinden yüksek bulunmuştur (Topcuoğlu ve ark., 1996; Parlak ve Tutar, 2013). Salep elde edilen orkide türleri üzerinde bulunan toplama baskısı ile yapılaşma, tarıma açma ve ormancılık faaliyetleri gibi habitatlarının yok olmasına sebep olan tehditler bu türlerin korunması için gerekli tedbirlerin 304

315 acilen alınmasını gerektirmektedir. Alınacak tedbirlerin başında da üretim tekniklerinin geliştirilerek bu türlerin kültürünün yapılması gelmektedir. (Özhatay ve ark., 1997; Sezik, 1984 ve 2007). Bu sebeple salep orkidelerini kültüre alma amacı ile oldukça uzun süreden beri birçok çalışma yürütülmüştür. Bu faaliyetlerin önemli bir kısmını İn-vitro koşullarda gerçekleştirilen tohumdan üretim çalışmaları oluşturmaktadır. Orkide tohumları besi doku içermez ve hücreden oluşan çok ilkel bir embriyodan ibarettirler. Doğada tohumların çimlenip bitki meydana getirebilmesi için mutlaka Micoriza adı verilen bazı toprak mantarları ile yıllar süren bir ortak yaşama girmeleri gerekir (Sezik, 1984). İn-vitro şartlarda ise orkide tohumlarının çimlenmesi için Micoriza ile simbiyosis bir zorunluluk olmayıp, tohumların asimbiyotik koşullarda da çimlenmesinin mümkün olduğu ortaya konulmuştur (Gönülşen ve ark. 1996; Çağlayan ve ark., 1998). Tohumlardan, önce protokorm denen az farklılaşmış tanecikler oluşur. Daha sonra kök ve sürgün meydana gelir. Protokorm oluşturmada Knodson C sıvı ortamının kullanılabileceği ve oluşturulan protokormların Alginate-Chitosan ile kaplanarak suni tohum oluşturulabileceği belirlenmiştir (Oğuz ve ark., 2005). Ege ve Akdeniz bölgesi salep orkidelerinde embriyo ve meristem kültürüyle yapılan çalışmalarda bazı türlerde In-vitro şartlarda bitkicik elde edilmiş, ancak bunların dış ortama adaptasyonlarında çok başarılı olunamamıştır (Çağlayan ve ark., 1998; Gönülşen ve ark., 1996; Önal, 1999). Karadeniz bölgesinde yürütülen bir diğer çalışmada ise In-vitro şartlarda Orchis coriophora L. türü tohumlarından başarı ile çimlendirilmiş ve geliştirilmiştir (Bektaş ve ark., 2013). Serapias vomeracea (Burm.fil) Briq. ssp. orientalis Grauter tohumları en yüksek oranda çimlenme ve gelişmeyi Knudson-C besi ortamında göstermişlerdir (Gümüş and Ellialtıoğlu, 2012). Kahramanmaraş ta yapılan başka bir çalışmada da Orchis coriophora L. ve Orchis morio L. türleri Knudson-C besi ortamında yüksek oranda çimlenmişlerdir (Kısakürek ve Arpacı, 2010) In-vitro yöntemler dışında in vivo koşullarda da salep üretim olanakları araştırılmıştır. Yapılan denemeler salep için sökülen orkidelerin yumruları alındıktan sonra tekrar dikilmeleri durumunda tohum üretebileceklerini, hatta çoğu kez bitkinin hayatta kalabileceğini göstermiştir (Kreutz, 2002; Tutar ve ark, 2011). A. Atilla tarafından İstanbul da yapılan bir denemede, 1983 ilkbaharında saksı içinde yetiştirilen Orchis simia Lam. türü bitkiler, yumruları alındıktan sonra tekrar saksıya dikilmiş ve bu bitkilerin yaşamaya devam ettikleri görülmüştür. Bu bitkilerden bazıları 1984 ilkbaharında çiçek açmışlardır (Baytop, 1999). Doğada kendiliğinden vejetatif çoğalma da meydana gelmekte, bu şekilde birbirlerine tıpa tıp benzeyen bitki kümeleri oluşmaktadır (Sezik, 1984). Diğer yandan bazı bitkilerin birden çok yeni yumru oluşturabildikleri ve 305

316 bu yolla kolay ve ekonomik olarak üretilebilecekleri belirtilmektedir (Tutar ve ark., 2011). Sonuç olarak salep ülkemiz için önemli bir üründür. Salep elde etmek üzere her yıl milyonlarca orkide yumrusu doğadan sökülmektedir. Aynı zamanda, sökülen türlerin bir kısmı; tehlike altında, veya endemik, korunması gereken türlerdir. Bu yüzden salep orkidelerini kültüre almak suretiyle doğadan yapılan sökümlerin önüne geçmek amacıyla çok sayıda araştırma yürütülmüş olup, bunların önemli bir kısmını İn-vitro şartlarda çoğaltım çalışmaları oluşturmaktadır. Bu güne kadar uygulamaya aktarılabilecek pratik bir üretim metodu ve yetiştirme tekniği ise geliştirilebilmiş değildir. Halen üretimin tamamının doğadan sökülen yumrularla karşılanması nedeniyle salep orkideleri üzerindeki yok olma tehdit ve tehlikesi her geçen gün biraz daha artmaktadır. Bu çalışmada ise daha öncekilerden farklı olarak bazı salep türlerinde var olan, bir vejetasyon dönemi içerisinde iki veya daha fazla yumru verme özelliğinden faydalanarak salebi tarla koşullarında kültüre alıp, ekonomik olarak yetiştirmek ve doğadaki tahribin önüne geçmek, tamamen ortadan kalkmasa bile mevcut toplama baskısını azaltmak amaçlanmıştır. Diğer yandan önemli bir kullanım potansiyeline sahip olan salep ürününü korumak ve tarımsal bir ürün haline getirmek hedeflenmiştir. Materyal ve Yöntem Çalışma yılları arasında İzmir, Menemen merkezli olarak yürütülmüştür. İlk olarak; doğada yapılan incelemelerde bazı bitkilerin tek tek bulunurken bazılarının 5-10, bazılarının lik gruplar halinde bulundukları gözlenmiştir. Bu bitkiler daha yakından incelendiklerinde bazılarının 1 yerine 2 adet yeni yumru meydana getirdiği görülmüştür. Bu bitkiler besin maddeleri ve organik maddece zengin fide toprağı olarak nitelendirilen ortamlara dikildiklerinde 2-3, hatta bazılarında 5-6 yeni yumru meydana getirdikleri tespit edilmiştir (Şekil 1). Ön çalışmalar İzmir in Urla ilçesinden toplanan 500 kadar Orchis sancta L., Orchis morio L. ve Serapias vomeraceae (Burm.fil.) Briq. yumrusu ile yapılmıştır. Daha sonraki çalışma materyali Ege Bölgesi genelinde yapılan survey ve toplama programlarında toplanan yaklaşık 30 türden, 3000 adet bitki veya bunların yumrularından oluşmuştur. Son orak özel sektör desteği ile salep toplayıcılarından satın alınan 1300 kg (yaklaşık 150 bin adet) salep yumrusu çalışmalara dâhil edilmiştir. Çalışma başladığında ilk iş olarak salep toplanan yöreler, toplanan türler, yöre saleplerinin kalite özellikleri konusunda bilgi toplamak üzere Türkiye salep 306

317 ticaretinin önemli bir bölümünün gerçekleştiği Burdur un Bucak İlçesine gidilip, salep ticareti yapan esnaflardan bilgi toplanmıştır. Daha sonra saha çalışması sırasında da bilgi toplama faaliyetlerine devam edilerek hedef bölgeler belirlenmiştir. Hedef bölgeler belirlendikten sonra 2 yıl içinde doğadan toplam 3000 adet bitki toplanmıştır. Nisan Ayı içinde gerçekleştirilen programlarda toplanan bitkiler önce fide yastıklarına dikilmiş, solmaya yüz tuttukları Mayıs ayında sökülerek yumruları alınmıştır. Yumrular su ile yıkanarak topraklarından arındırılıp 10 gün kadar gölge ve havadar bir ortamda soldurulduktan sonra sıcaklık kontrolünün olmadığı adi depo koşullarında yaz boyunca depolanmışlar, eylül, ekim aylarında depodan çıkarılarak tekrar fide yastıklarına dikilmişlerdir. İlk depolama denemesinde, yumruların yaz boyunca canlılıklarını ve sürme kabiliyetlerini korumak amacıyla ortam olarak, toprak, torf, talaş, kâğıt zarf ve kavanoz kullanılmıştır. Kurulan bir diğer denemede ise Orchis anatolica Boiss., Orchis sancta L. ve Serapias vomeraceae (Burm.fil.) Briq. türlerine ait yumrularda ortam sıcaklığı olarak 0 C, 5 C, 10 C ve hiçbir sıcaklık uygulamasının yapılmadığı kontrol grubu birbiriyle kıyaslanmıştır. Serapias vomeracea (Burm. fil.) Briq. türünde gerçekleştirilen denemede yumrular dikimden önce 10, 20, 30, 100, 200, 300, 1000, 2000, 3000 ppm konsantrasyonunda IBA ve GA 3 e daldırılmış, gelişmeleri ve yumru verimleri muamelesiz grupla karşılaştırılmıştır. Serapias vomeracea (Burm. fil.) Briq. de en uygun dikim sıklığını, yumru büyüklüğünün verime etkisini ve en uygun hasat zamanını belirlemek amacıyla her biri 3 tekrarlı ve tesadüf parselleri deneme deseninde toplam 1100 yumru ile üç ayrı deneme daha kurulmuştur. Diğer yandan ilk çalışmaların olumlu gitmesi sonucunda çok daha fazla sayıda bitki ile çalışarak kısa zamanda üreticilere üretim materyali temin edebilme hedeflenmiştir. Bu noktada özel sektörün desteği ile özellikle Orchis sancta L. ve Serapias vomeracea (Burm. fil.) Briq türlerinin yoğun olduğu yerlerden vatandaşların doğadan topladıkları taze salep yumrularından yaklaşık 1300 kg yumru satın alınmış, depolanmış ve 2010 Eylül ünde tarlaya dikilmiştir. Bu bitkiler 2011 ve 2012 hasat döneminde sökülmeyip iki yıl boyunca toprakta bırakılmışlardır. Bulgular ve Tartışma İlk faaliyet olarak gerçekleştirilen bilgi toplama sonucunda Ege Bölgesinde en çok salep toplanan illerin Aydın ve Muğla olduğu tespit edilmiştir. Bunu İzmir ve Manisa illeri takip etmektedir. En fazla toplanan türler ise Orchis sancta L. ve Serapias vomeracea (Burm. fil.) Briq. olup, bu türleri Dactylorhiza romana (Seb) Soo., Orchis provincialis Balbis Ex Dc., Orchis italica 307

318 Poiret., Anacamptis pyramidalis L., Orchis coriophora L., Orchis morio L. ve Barlia robertiana (Loisel.) Greuter takip etmektedir. Diğer türlerin toplaması yok denecek kadar azdır. Toplamalar Şubat ayının sonunda başlayıp, Haziran ortasına kadar devam etmekle birlikte en fazla toplama nisan sonu ve mayıs başında yapılmaktadır. Gerçekleştirilen ilk depolama denemesinde Serapias vomeracea (Burm. fil.) Briq., Orchis sancta L. ve Orchis morio L. türlerinde oda koşullarında kağıt zarf, kavanoz ve saksı içindeki torfta katlanan yumrularla buzdolabında naylon torba içinde katlanan salep yumrularındaki kayıplar adet olarak izlenmiştir. Torfta katlananlarda %47.8 oranında bir kayıp meydana gelirken diğerlerindeki kayıp %3 ün altında gerçekleşmiştir. Türler arasında belirgin bir fark görülmemiştir. En uygun depolama sıcaklığını tespit etmek üzere kurulan bir diğer denemede üç farklı sıcaklıktaki ortamla oda koşullarını ifade eden kontrol grubu karşılaştırılmıştır. Denemede Orchis sancta L., Orchis anatolica Boiss. ve Serapias vomeracea (Burm. fil.) Briq. olmak üzere üç tür kullanılmıştır. Kullanılan türlerin depolama sıcaklıklarına tepkileri arasında gözle görülür bir fark olmamıştır. Hiçbir ortamda ve türde kayda değer bir yumru kaybı meydana gelmezken en fazla ağırlık kaybı ve sürgün uzaması 5 o C de meydana gelmiştir. 0 o C de depolananlarda ciddi bir sürme kaybı yaşanırken 10 o C ile kontrol uygulama arasında önemli bir fark görülmemiştir. Dolayısıyla salep yumruları herhangi bir iklimlendirmenin yapılmadığı adi depo koşullarında yaz boyunca başarıyla saklanabilmektedirler. Hasat zamanı ile ilgili olarak yapılan çalışmanın sonuçları incelendiğinde hasat için Nisan sonunun diğer hasat zamanlarına göre daha uygun olduğu görülmektedir (Şekil 4.). Daha kapsamlı olarak yapılan bir diğer hasat zamanı denemesinde ise hem dekara kuru salep verimi, hem de hasat edilen bitkilerin tekrar dikilmesiyle gelecek vejetasyonda elde edilen bitki sayısı beraber düşünüldüğünde en uygun zamanın yine Nisan ayı sonu olduğu belirlenmiştir (Şekil 5.). Ancak yıllara ve bölgelere göre fenolojik farklılıkların yaşanması ve iklimsel değişiklikler mutlaka hesaba katılmalıdır. Yapılan çalışmalarda elde edilen bir diğer sonuç ise en uygun bitki sıklığının 60 bitki/ m 2 olduğudur (Şekil 6.). Bitki büyüme düzenleyicilerin etkisini incelemek üzere kurulan denemede ise GA 3 ün kardeşlenme ve bitki sağlığına olumsuz etkisi gözlenirken IBA nın kayda değer bir katkısı olmamıştır (Şekil 3.). Başka bir çalışmada dikilen yumru büyüklüğünün kuru salep verimi, yumru sayısı ve ağırlığındaki artışa etkisi araştırılmıştır. Birim ağırlıktaki yumru 308

319 sayısı arttıkça, bir başka deyişle üretimde kullanılan yumrular küçüldükçe verimde önemli bir değişiklik olmazken sayı artışı azalmakta, ancak % ağırlık artışı artmaktadır (Şekil 7.). Bu durumda saleplik üretim için küçük, damızlık üretim için ise büyük boy yumruların kullanılması daha uygun olacaktır. Diğer yandan özel bir firma tarafından sağlanan maddi kaynak ile Aydın ve Muğla illerinin farklı yerlerinde salep elde etmek üzere doğadan toplanmış saleplerden 1300 kg yaş salep yumrusu satın alınmıştır. Bu yumrularla tarla şartlarında kurulan yaklaşık 4 dekarlık plantasyonda civarında bitki yetiştirilmiştir. Bu bitkilerin yaklaşık olarak % 60 ı Orchis sancta L., % 25 kadarı Serapias vomeracea (Burm. fil.) Briq., %5 kadarı Orchis morio L. %5 i Orchis coriophora L., geri kalan %5 i ise diğer türlerden oluşmaktadır. Oldukça iyi gelişen ve ortalama 2-3 yeni yumru oluşturan bitkiler 2011 ve 2012 hasat dönemlerinde sökülmeyip, tarlada bırakılarak küçük bitki grupları meydana getirmeleri sağlanmıştır. 2 yıl sonunda ulaşılan tahmini bitki sayısı adettir (Şekil 2). Bu popülasyon içinde öne çıkan ve yetiştiricilik için de en uygun görülen 60 ı Orchis sancta L. ve Serapias vomeracea (Burm. fil.) Briq. türlerinde çeşit geliştirmek üzere seleksiyon çalışmalarına başlanmıştır. Tartışma ve Sonuç Çalışma boyunca elde edilen bütün bilgiler değerlendirilerek hem bölgenin ekolojisine, hem de salep bitkilerinin fenolojisine uygun bir yetiştirme tekniği geliştirilmiştir. Özetle; yumrular yaz boyunca adi depo koşullarında saklandıktan sonra Sonbaharda Eylül-Ekim aylarında fide yastığı şeklinde hazırlanan tarlaya m 2 ye yumru gelecek şekilde dikilip, Nisan ayı sonuna kadar yabancı otlarla mücadele ve gerektiğinde sulama işlerine devam edilirse Nisan ayı sonunda hasat yapılabilmektedir. Yabancı ot mücadelesi elle veya kimyasal yolla yapılabilir. Diğer yandan, bazı kurak periyotlarda sulama yapılması verimi önemli ölçüde arttırmakla birlikte, İzmir şartlarında hiç sulama yapılmadan da üretim yapılabilir. Gevşek bünyeli ve organik maddece zengin bir toprak en iyi sonucu verecektir. Bu amaçla milli veya kumsal bir arazi seçilmeli ve dikimden önce iyi yanmış çiftlik gübresi ile bolca gübrelenmelidir. Ayrıca Mayıs-Eylül arasında tarlanın boş kalması ikinci ürün için çok uygun bir fırsat sunmaktadır. Yetiştiricilik esnasında köstebek, danaburnu ve toprak kurtları ile yaprak leke hastalığı (Alternaria spp.) eğer önlem alınmazsa önemli zararlara sebep olabilmektedirler. Sonuç olarak, bu çalışmada tarla şartlarında bir üretim yönteminin geliştirilmesi salep üretiminde ekonomik olarak pratiğe aktarılabilecek ilk sonuç olduğu gibi, ticari salep çeşitleri için adımların atılması da bir ilk niteliğindedir. Ayrıca çalışma sonrasında oldukça kısa bir sürede üreticilere dağıtılabilecek büyüklükte üretim materyaline ulaşılması sayesinde kısa zamanda yaygınlaşma 309

320 imkânı bulacağı düşünülmektedir. Elde edilen sonuçlar Ege bölgesi materyali ile İzmir, Menemen şartlarında elde edilmiştir. Türkiye genelini ifade etmez. Ancak diğer bölgeler için her bölgenin kendi türleriyle ve kendi ekolojik koşullarında yapılacak çalışmalarla benzer sonuçlar alınabilecektir. Kaynaklar Baytop, T Türkiye de Bitkiler İle Tedavi. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Yayın No: 3255/40 İstanbul. s: Bektaş, E., M. Cüce, A. Sökmen In vitro germination, protocorm formation, and plantlet development of Orchis coriophora (Orchidaceae), a naturally growing orchid species in Turkey. Turkish Journal of Botany. 37: Çağlayan, K., A. Özsavcı ve A. Eskalen Doğu Akdeniz Bölgesinde yaygın olarak yetişen bazı salep orkidelerinin embriyo kültürü kullanılarak In-vitro koşullarda çoğaltılmaları. Turkish Journal of Agriculture and Forestry. 22 : Ekim, T., M. Koyuncu, M. Vural, H. Duman, Z. Aytaç ve N. Adıgüzel Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı (Eğrelti ve Tohumlu Bitkiler), Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Yayınları, Yayın No:18, Ankara. s: 24, 123,124,180. Farhoosh, R. and A. Riazi A Compositional On Two Current Types of Salep in İran and Their Rheological Proporties As a Function of Consentration and Temperature. Food Science and Thecnology Department Faculty of Agriculture, Ferdowsi University of Mashhad, , Mashhad, İran :662. Gönülşen, N., K. Önal, N. Ercan, K. Yıldızgördü, E. Şekeroğlu, M. Biçici ve A. Eskalen Ege ve Doğu Akdeniz Bölgelerinde Doğal Yayılış Gösteren Orchidaceae Familyasına Ait Bazı Türlerin In-vitro ve İn-vivo Koşullarda Üretimleri Üzerinde Araştırmalar. Proje Sonuç Raporu. Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Menemen, İzmir. Gümüş, C., Ş. Ellialtıoğlu Seed germination and Development of Serapias vomeracea (Burm.fil) Briq. ssp. orientalis Grauter in tissue culture. Research Jurnal of Biotechnology. Vol. 7(3):4-8. Kasparek, M. and U. Grimm European trade in Türkish salep with special reference to Germany. Economic Botany, 53(4) : Kısakürek, Ş., B.B. Arpacı Kahramanmaraş florasında bulunan bazı salep orkidelerinin kültüre alınabilme olanakları. Bahçe, 39(2): Korkut, A Orkide ve salep. Hasat Dergisi, Nisan Sayısı: 6. Kreutz, K.A.J Türkiye nin orkideleri, salep, dondurma ve katliam. Yeşil Atlas Sayı: 5: Kreutz, K.A.J Türkiye Orkideleri (Botanik Özellikleri, Ekolojik İstekleri, Doğal Yayılış Alanları, Yaşam Tehditleri, Koruma Önlemleri). s: 35-45, Oğuz, B., A. O. Sarı ve A. Bilgiç Ege Bölgesinde Yayılış Gösteren Bazı Salep orkidelerinin Üretim Olanaklarının Araştırılması. Proje Sonuç Raporu. Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Menemen, İzmir. 310

321 Özhatay, N.,M. Koyuncu, S. Atay ve A. Byfield Türkiye nin Doğal Tıbbi Bitkilerinin Ticareti Hakkında Bir Çalışma. Doğal Hayatı Koruma Derneği Yayınları, İstanbul. ISBN s: Önal, K Ege Bölgesinde Doğal Yayılış Gösteren Orchidaceae Familyasına Ait Bazı Türlerin In-Vitro Koşullarda Üretimleri Üzerinde Araştırmalar. Turkish Journal of Agriculture and Forestry, 23: Parlak, S., M. Tutar Karaburun Yarımadasında En Fazla Sökümü Yapılan Salep Orkidelerinin Bazı Toprak Özellikleri. Türkiye 2. Orkide ve Salep Çalıştayı Bildiri Kitabı. (Basımda). Sezik, E Orkidelerimiz. Sandoz Kültür Yayınları, No:6, İstanbul s: Sezik, E. ve B. Özer Kastamonu Salebinin Menşei ve Kastamonu Civarının Orkideleri. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Temel Birimler Araştırma Grubu, Proje No: TBAG-424. Sezik, E. ve T. Baykal Maraş Salebinin Menşei ve Maraş Civarının Orkideleri. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Temel Birimler Araştırma Grubu, Proje No: TBAG-664. Sezik, E., S. İşler, N. Güler, Ç. Orhan, M. Aybeke, İ.G. Deniz ve O. Üstün Salep ve Orkidelerin Tahribi. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Temel Birimler Araştırma Grubu, Proje No: TBAG-995. Tamer, C. E., B. Karaman and O. U. Copur A traditional Turkish bevarage: Salep. Reviews İnternational. 22(1): 47. Tekinşen, K. K Salep. Bilim ve Teknik Dergisi, Haziran : Tekinşen, O.C. ve A. Karacabey Bazı stabilizatör karışımların Kahramanmaraş tipi dondurmanın fiziksel ve organoleptik nitelikleri üzerine etkisi. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Veterinerlik ve Hayvancılık Araştırma Grubu, Proje No: VHAG 594: 27. Topcuoğlu, B., Y. Kasap, M.Alpaslan ve R. Yalçın Kahramanmaraş yöresinde doğal florada yetişen salep bitkisinin bazı bitki besin maddesi içerikleri ile salep bitkisinin yetiştiği toprakların bazı fiziksel ve kimyasal özellikleri. Tarım Bilimleri Dergisi, 2(3):7-10. Tutar, M., A. O. Sarı, F. Çiçek Ege Bölgesi Salep Orkidelerinin Tarla Şartlarında Yetiştirilme Olanakları. Türkiye 1. Salep Orkidesi Çalıştayı Bildiri Kitabı, s: Tutar, M., A. O. Sarı, A. Bilgiç, F. Çiçek Salep Orkidelerinin Tarla Şartlarında Yetiştirilme Olanakları. 9. Türkiye Tarla Bitkileri Kongresi Bildiri Kitabı, Cilt:2, s: Yaman. K den günümüze T.C. Resmi Gazete arşivinde salep ve ticareti ile ilgili yasal düzenlemeler. Tarih ve Sanat Araştırmaları Dergisi (ISSN: ). Vol:2, No:1, Mart-2013:

322 Şekil 1. Birden fazla yeni yumru meydana getiren salep bitkileri (Serapias vomeracea (Burm. fil.) Briq). Şekil 2. Tarlada yetişen salep bitkileri (Serapias vomeracea (Burm. fil.) Briq, Orchis sancta L.). 312

323 Şekil 3. Dikim öncesi uygulanan bitki büyüme düzenleyicilerin yumru verimine etkisi. Şekil 4. Serapias vomeracea da hasat zamanının verime etkileri. 313

1920 den Günümüze T.C. Resmi Gazete Arşivinde Salep ve Ticareti Đle Đlgili Yasal Düzenlemeler *

1920 den Günümüze T.C. Resmi Gazete Arşivinde Salep ve Ticareti Đle Đlgili Yasal Düzenlemeler * Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları Dergisi (ISSN: 2147-0626) Journal of History Culture and Art Research Vol. 2, No. 1, March 2013 Revue des Recherches en Histoire Culture et Art Copyright Karabuk University

Detaylı

TOHUMLUK İHRACATI UYGULAMA GENELGESİ (2013/4)

TOHUMLUK İHRACATI UYGULAMA GENELGESİ (2013/4) TOHUMLUK İHRACATI UYGULAMA GENELGESİ (2013/4) Amaç MADDE 1 (1) Ülkemizden yapılacak tohumluk ihracatı ile ilgili usul ve esasları belirlemektir. Kapsam MADDE 2 (1) Bu Genelge, ülkemizde üretilen tohumlukların

Detaylı

ÖDEMİŞ İLÇESİNDE PATATES ÜRETİMİ, KOŞULLAR ve SORUNLAR

ÖDEMİŞ İLÇESİNDE PATATES ÜRETİMİ, KOŞULLAR ve SORUNLAR ÖDEMİŞ İLÇESİNDE PATATES ÜRETİMİ, KOŞULLAR ve SORUNLAR GİRİŞ Solanaceae familyasına ait olduğu bilinen patatesin Güney Amerika`nın And Dağları nda doğal olarak yetiştiği; 16. yüzyılın ikinci yarısında

Detaylı

ARAŞTIRMA ÖZET SONUÇLARI 27 Şubat 2 Mart 2014 KONYA TOHUM 2014 KONYA HAYVANCILIK 2014

ARAŞTIRMA ÖZET SONUÇLARI 27 Şubat 2 Mart 2014 KONYA TOHUM 2014 KONYA HAYVANCILIK 2014 ARAŞTIRMA ÖZET SONUÇLARI 27 Şubat 2 Mart 2014 KONYA TOHUM 2014 3. Tohum Teknolojileri, Bitki Besleme, Fidancılık, Bahçe Bitkileri, Zirai Mücadele, Sulama, Gübreleme ve Ekipmanları Fuarı KONYA HAYVANCILIK

Detaylı

TR 61 DÜZEY 2 BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (ANTALYA-ISPARTA-BURDUR)

TR 61 DÜZEY 2 BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (ANTALYA-ISPARTA-BURDUR) TR 61 DÜZEY 2 BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (ANTALYA-ISPARTA-BURDUR) ANTALYA DA TARIM SEKTÖRÜNÜN SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ÇALIŞTAYI SÜS BİTKİLERİ VE TIBBİ AROMATİK BİTKİLER ALT SEKTÖRÜ ÇALIŞMA GRUBU

Detaylı

2 3 4 5 6 2006 2007 2008 2009 2010 Antalya, Isparta, Burdur 3.996.228 4.537.170 4.742.685 5.210.194 7.465.360 Manisa, Afyon, Kütahya, Uşak 4.711.300 4.924.994 6.127.161 6.408.674 7.107.187 Adana, Mersin

Detaylı

ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ AR&GE ŞUBESİ

ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ AR&GE ŞUBESİ KİRAZ RAPORU ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ AR&GE ŞUBESİ KASIM, 2018 1 İçindekiler 1. DÜNYA ÜRETİMİ VE TİCARETİ 1.1 DÜNYA KİRAZ ÜRETİMİ... 3 1.2 DÜNYA KİRAZ İTHALATI... 4 1.3 DÜNYA KİRAZ

Detaylı

TÜRKİYE DE YAĞLIK AYÇİÇEK TOHUMU VE AYÇİÇEĞİ YAĞI ÜRETİMİ, ARZ TALEP DENGESİ

TÜRKİYE DE YAĞLIK AYÇİÇEK TOHUMU VE AYÇİÇEĞİ YAĞI ÜRETİMİ, ARZ TALEP DENGESİ TÜRKİYE DE YAĞLIK AYÇİÇEK TOHUMU VE AYÇİÇEĞİ YAĞI ÜRETİMİ, ARZ TALEP DENGESİ HAKAN ÇALEN GENEL MÜDÜR V. Yağlı Tohumlu Bitkiler ve Bitkisel Yağlar Konferansı 2016 / İSTANBUL Türkiye yağlı tohum üretimi

Detaylı

TR 61 DÜZEY 2 BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (ANTALYA-ISPARTA-BURDUR)

TR 61 DÜZEY 2 BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (ANTALYA-ISPARTA-BURDUR) TR 61 DÜZEY 2 BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (ANTALYA-ISPARTA-BURDUR) ANTALYA DA TARIM SEKTÖRÜNÜN SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ÇALIŞTAYI GIDA ALT SEKTÖRÜ ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 6 Eylül 2010, Antalya 1 ANTALYA

Detaylı

ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ AR&GE ŞUBESİ

ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ AR&GE ŞUBESİ KİRAZ RAPORU ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ AR&GE ŞUBESİ TEMMUZ, 2017 1 İçindekiler 1. DÜNYA ÜRETİMİ VE TİCARETİ... 3 1.1 DÜNYA ÜRETİMİ... 3 1.2 DÜNYA İTHALATI... 4 1.3 DÜNYA İHRACATI...

Detaylı

Program Koordinatörü Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı

Program Koordinatörü Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018) KAMU ALIMLARI YOLUYLA TEKNOLOJİ GELİŞTİRME VE YERLİ ÜRETİM PROGRAMI EYLEM PLANI Program Koordinatörü Bilim, Sanayi ve Teknoloji KASIM 2014 KAMU ALIMLARI YOLUYLA TEKNOLOJİ

Detaylı

İZMİR DE SÜT SEKTÖRÜNE BAKIŞ

İZMİR DE SÜT SEKTÖRÜNE BAKIŞ İZMİR DE SÜT SEKTÖRÜNE BAKIŞ Büyük tarımsal ekonomiler sıralamasında 7. sırada yer alan ülkemiz tarımının milli gelire, istihdama ve dış ticarete katkısı giderek artmaktadır. Tarım sektörü; 2008 yılında

Detaylı

PANEL SONUÇ BİLDİRGESİ

PANEL SONUÇ BİLDİRGESİ KARAMAN ELMA PANELİ PANEL SONUÇ BİLDİRGESİ 25 NİSAN 2016 Hazırlayanlar Uzman İsmail ARAS Uzman Hakan ANAÇ Araştırma, Etüt ve Planlama Birimi GİRİŞ Dünyanın en büyük elma üreticilerinden olan ülkemiz ve

Detaylı

ANKARA İLİ KIZILCAHAMAM İLÇESİ TIBBİ VE AROMATİK BİTKİ YETİŞTİRİCİLİĞİ PAZAR ARAŞTIRMASI

ANKARA İLİ KIZILCAHAMAM İLÇESİ TIBBİ VE AROMATİK BİTKİ YETİŞTİRİCİLİĞİ PAZAR ARAŞTIRMASI ANKARA İLİ KIZILCAHAMAM İLÇESİ TIBBİ VE AROMATİK BİTKİ YETİŞTİRİCİLİĞİ PAZAR ARAŞTIRMASI Proje Koordinatörü Proje Sorumlusu Danışman Proje No :Vet.Hek. Ahu KAYALARLI ACARTÜRK : Zir. Müh. Adem BÜYÜKHAN

Detaylı

SAĞLIK SEKTÖRÜ RAPORU

SAĞLIK SEKTÖRÜ RAPORU SAĞLIK SEKTÖRÜ RAPORU İçindekiler DÜNYA ÜRETİMİ... 3 DÜNYA TİCARETİ... 4 TÜRKİYE DE İLAÇ ve ECZACILIK ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜ... 5 Türkiye de Sağlık Harcamaları... 5 TÜRKİYE DE DIŞ TİCARET... 6 İhracat... 7 İthalat...

Detaylı

ODUN DIŞI ORMAN ÜRÜNLERİ

ODUN DIŞI ORMAN ÜRÜNLERİ ODUN DIŞI ORMAN ÜRÜNLERİ Geçmiş dönemdeki Ormancılık anlayışı; Ormancılık sektörünün GSMH daki payı; %0,5 %3 Odun Dışı Orman Ürünü Nedir? ODOÜ lerin önemi; Ekonomik Sosyal Kültürel Ekolojik Faydalanan

Detaylı

BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (BAKA)

BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (BAKA) BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (BAKA) SERBEST BÖLGE TEŞVİKLERİ Metin TATLI Şubat 2015 SUNUM PLANI I. SERBEST BÖLGENİN TANIMI VE AMACI II. ANTALYA SERBEST BÖLGE III. SERBEST BÖLGELERİMİZİN SUNDUĞU AVANTAJLAR

Detaylı

TARSUS TİCARET BORSASI

TARSUS TİCARET BORSASI TARSUS TİCARET BORSASI Ülkemizde yetiştirilen tarımsal ürünlerden, tarımsal üretimin bir kısmı doğrudan tüketilirken, bir kısmı sanayide hammadde olarak işlenerek değişik gıdalara dönüştürülmektedir. Tarımsal

Detaylı

İRAN ÇAY RAPORU. 8-12 Ocak 2014. Tahran-Lahican-Tebriz İRAN. Rize Ticaret Borsası 2014

İRAN ÇAY RAPORU. 8-12 Ocak 2014. Tahran-Lahican-Tebriz İRAN. Rize Ticaret Borsası 2014 1 İRAN ÇAY RAPORU 8-12 Ocak 2014 Tahran-Lahican-Tebriz İRAN İRAN ÇAY RAPORU Rize Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erdoğan ve Meclis Başkanı Resul Okumuş un da aralarında bulunduğu 7 kişilik

Detaylı

YABANİ BİTKİLERİN KORUNMASI, SÜRDÜRÜLEBİLİR HASADI ve KULLANIMI

YABANİ BİTKİLERİN KORUNMASI, SÜRDÜRÜLEBİLİR HASADI ve KULLANIMI YABANİ BİTKİLERİN KORUNMASI, SÜRDÜRÜLEBİLİR HASADI ve KULLANIMI Türkiye nin bitkisel zenginliği Ülkemizde 12.500 farklı bitki türü bulunuyor. Bu bitkilerin 4.000 tanesi yaklaşık 1/3 ü endemik (ülkemize

Detaylı

Tire İzmir % Tire İzmir % 2007 50.802 369.477 14% 25.005 614.805 4% 2008 58.142 368.591 16% 28.000 561.079 5%

Tire İzmir % Tire İzmir % 2007 50.802 369.477 14% 25.005 614.805 4% 2008 58.142 368.591 16% 28.000 561.079 5% Tire de ağırlıklı olarak büyükbaş hayvancılık olmak üzere küçükbaş hayvancılık, kümes hayvancılığı ve arıcılık yapılmaktadır. Hayvancılığa verilen önemle çiftçilerin elinde bulunan yerli ırkların yöreye

Detaylı

ALKOLLÜ VE ALKOLSÜZ İÇECEKLER

ALKOLLÜ VE ALKOLSÜZ İÇECEKLER - ALKOLLÜ VE ALKOLSÜZ İÇECEKLER SITC No : Alkolsüz içecekler : 111 Alkollü içecekler : 112 Armonize No : Sular : 2201 Meşrubat : 2202 Bira : 2203 Şarap : 2204 Konyak : 22082012, 22082062 Viski : 220830

Detaylı

TOHUMLUK ĐHRACATI UYGULAMA GENELGESĐ (2015/4)

TOHUMLUK ĐHRACATI UYGULAMA GENELGESĐ (2015/4) TOHUMLUK ĐHRACATI UYGULAMA GENELGESĐ (2015/4) Amaç MADDE 1 (1) Ülkemizden yapılacak tohumluk ihracatı ile ilgili usul ve esasları belirlemektir. Kapsam MADDE 2 (1) Bu Genelge, ülkemizde üretilen tohumluklar

Detaylı

İYİ TARIM UYGULAMALARI VE EUREPGAP. Prof. Dr. Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

İYİ TARIM UYGULAMALARI VE EUREPGAP. Prof. Dr. Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü İYİ TARIM UYGULAMALARI VE EUREPGAP Prof. Dr. Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü TARIMDA DEĞİŞİM Dünyada 1970 li yıllarda; Tüketicilerin bilinçlenmesi, 1990 lı yıllarda

Detaylı

SONUÇ RAPORU. CYF Fuarcılık A.Ş.

SONUÇ RAPORU. CYF Fuarcılık A.Ş. SONUÇ RAPORU Bitki sektörünün dev buluşması bu yılda 28 Kasım - 01 Aralık 2013 tarihleri arasında, İstanbul Fuar Merkezi nde gerçekleşti. Kıtaların buluşma noktası İstanbul da 21 farklı ülkeden gelen 286

Detaylı

ORGANİK TARIMDA ÖNCÜ KENT: İZMİR

ORGANİK TARIMDA ÖNCÜ KENT: İZMİR 2015 KASIM-ARALIK- SEKTÖREL ORGANİK TARIMDA ÖNCÜ KENT: İZMİR Şebnem BORAN Dünya da ve Türkiye de organik tarım hızla gelişmekte ve yaygınlaşmaktadır. Son 20 yılda Avrupa, Kuzey Amerika ve Japonya da organik

Detaylı

İLETİŞİMDE TASARIM TASARIMDA İLETİŞİM KONULU ULUSLARARASI KATILIMLI SEMPOZYUM VE SERGİ GERÇEKLEŞTİ

İLETİŞİMDE TASARIM TASARIMDA İLETİŞİM KONULU ULUSLARARASI KATILIMLI SEMPOZYUM VE SERGİ GERÇEKLEŞTİ İLETİŞİMDE TASARIM TASARIMDA İLETİŞİM KONULU ULUSLARARASI KATILIMLI SEMPOZYUM VE SERGİ GERÇEKLEŞTİ Dumlupınar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü, yaklaşık bir yıllık hazırlık sürecinin

Detaylı

KUZEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ TARIM SEKTÖRÜ GZFT ANALİZİ

KUZEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ TARIM SEKTÖRÜ GZFT ANALİZİ T.C. KUZEYDOĞU ANADOLU KALKINMA AJANSI KUZEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ TARIM SEKTÖRÜ GZFT ANALİZİ Dr. Mehmet Ali ÇAKAL TRA1 2012 Her hakkı saklıdır. İÇİNDEKİLER 1. KAPSAM... 2 2. KUZEY DOĞU ANADOLU BÖLGESİ TARIM

Detaylı

ANTEP FISTIĞI DÜNYA ÜRETİMİ

ANTEP FISTIĞI DÜNYA ÜRETİMİ ANTEP FISTIĞI DÜNYA ÜRETİMİ Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) nün en güncel verileri olan 2011 yılı verilerine göre; dünyada Antep fıstığı üretiminde lider durumda bulunan ülke İran dır. İkinci

Detaylı

Dünyada ve Türkiye de Organik Tarım

Dünyada ve Türkiye de Organik Tarım Dünyada ve Türkiye de Organik Tarım Organik tarım, dünyada yaklaşık 130 ülkede yapılmakta ve organik tarım üretim alanı giderek artmaktadır. 2011 yılı verilerine göre dünyada 37 milyon hektar alanda organik

Detaylı

ANTEP FISTIĞI DÜNYA ÜRETİMİ

ANTEP FISTIĞI DÜNYA ÜRETİMİ ANTEP FISTIĞI DÜNYA ÜRETİMİ Uluslararası Sert Kabuklu ve Kuru Meyve Konseyi nin verilerine göre; 2016 yılı itibariyle dünyada Antep fıstığı üretiminde lider durumda bulunan ülke ABD dir. ABD son zamanlarda

Detaylı

Dr. Gıda Müh. Sibel ÖZÇAKMAK

Dr. Gıda Müh. Sibel ÖZÇAKMAK Dr. Gıda Müh. Sibel ÖZÇAKMAK Amaç Tüketicilerin gıdalarla ilgili bilgi kaynaklarını nereden aldıkları, hangi meslek gruplarına güvendiklerini, nelerden etkilendiklerini, güvenilir gıda algısını, satın

Detaylı

MECLİS TOPLANTISI. Ender YORGANCILAR Yönetim Kurulu Başkanı. 24 Eylül 2018

MECLİS TOPLANTISI. Ender YORGANCILAR Yönetim Kurulu Başkanı. 24 Eylül 2018 MECLİS TOPLANTISI Ender YORGANCILAR Yönetim Kurulu Başkanı 24 Eylül 2018 YENİ EKONOMİ PROGRAMI HEDEFLERİ (2019-2021) 1. Ekonomik DENGELENME 2. Mali DİSİPLİN 3. Üretim ve ihracatta katma değer odaklı DEĞİŞİM

Detaylı

YEMEKLİK TANE BAKLAGİLLER ÇALIŞTAYI ( MERSİN) ÖZEL SEKTÖR AÇISINDAN SORUNLAR ÖNERİLER

YEMEKLİK TANE BAKLAGİLLER ÇALIŞTAYI ( MERSİN) ÖZEL SEKTÖR AÇISINDAN SORUNLAR ÖNERİLER YEMEKLİK TANE BAKLAGİLLER ÇALIŞTAYI (10-12.05.2017-MERSİN) ÖZEL SEKTÖR AÇISINDAN SORUNLAR ÖNERİLER Dr. Nilgün SEZER AKMAN Türkiye Tohumculuk Sektöründe Önemli Gelişmeler 1923-1960 Geleneksel tedarik 1961

Detaylı

KURU İNCİR. Hazırlayan Çağatay ÖZDEN 2005. T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi

KURU İNCİR. Hazırlayan Çağatay ÖZDEN 2005. T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi KURU İNCİR Hazırlayan Çağatay ÖZDEN 2005 T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi KURU İNCİR Türkiye de Üretim İncir, ilk kültüre alınan meyvelerden birisi olarak, anavatanı

Detaylı

ALKOLLÜ VE ALKOLSÜZ İÇECEKLER

ALKOLLÜ VE ALKOLSÜZ İÇECEKLER ALKOLLÜ VE ALKOLSÜZ İÇECEKLER SITC No : Alkolsüz içecekler : 111 Alkollü içecekler : 112 Armonize No : Sular : 2201 Meşrubat : 2202 Bira : 2203 Şarap : 2204 Konyak : 22082012, 22082062 Viski : 220830 Cin

Detaylı

Tüyap Diyarbakır Fuar ve Kongre Merkezi

Tüyap Diyarbakır Fuar ve Kongre Merkezi FUAR ÖZET RAPORU Tüyap Diyarbakır Fuar ve Kongre Merkezi 1. ARAŞTIRMANIN KONUSU 3 1.1. FUAR KÜNYESİ 3 1.2. ARAŞTIRMANIN AMACI 4 1.3. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ VE ÖRNEK YAPISI 4 2. GENEL FUAR BİLGİLERİ 4 3.

Detaylı

ALKOLLÜ VE ALKOLSÜZ İÇECEKLER. Sektör Raporu

ALKOLLÜ VE ALKOLSÜZ İÇECEKLER. Sektör Raporu ALKOLLÜ VE ALKOLSÜZ İÇECEKLER Sektör Raporu Sayfa 2 / 11 İÇİNDEKİLER 1. ALKOLLÜ VE ALKOLSÜZ İÇECEKLER 2.TÜRKİYE NİN DIŞ TİCARETİ 3.1.İHRACAT 3.2.İTHALAT 3.DÜNYA TİCARETİ KAYNAKÇA Sayfa 3 / 11 1. ALKOLLÜ

Detaylı

İHRACI YASAK MALLAR LİSTESİ (EK-1) 9-Yalankoz (pterocarya carpinifolia) 10-Datça hurması (Phoenix the ophrasti crenter) 11-Zeytin (tescili yapılmış ve

İHRACI YASAK MALLAR LİSTESİ (EK-1) 9-Yalankoz (pterocarya carpinifolia) 10-Datça hurması (Phoenix the ophrasti crenter) 11-Zeytin (tescili yapılmış ve İhracı Yasak ve Ön İzne Bağlı Mallara İlişkin Tebliğ (96/31) Dış Ticaret Müsteşarlığından: 19/9/1996 tarih ve 22762 sayılı R.G. Madde 1-22.12.1995 tarih ve 95/7623 sayılı İhracat 'nın 4 üncü maddesi uyarınca;

Detaylı

TÜRKİYE DE PAMUK ÜRETİMİ VE BAKANLIK POLİTİKALARI. Dr. Mehmet HASDEMİR Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü

TÜRKİYE DE PAMUK ÜRETİMİ VE BAKANLIK POLİTİKALARI. Dr. Mehmet HASDEMİR Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü TÜRKİYE DE PAMUK ÜRETİMİ VE BAKANLIK POLİTİKALARI Dr. Mehmet HASDEMİR Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü 21. YÜZYILDA PAMUK ÇALIŞTAYI 23-24 MART 2016 SUNUM PLANI KÜRESEL PAMUK SEKTÖRÜ TÜRKİYE PAMUK SEKTÖRÜ

Detaylı

KAMU-ÜNİVERSİTE-SANAYİ İŞBİRLİĞİ (KÜSİ) FAALİYETLERİ

KAMU-ÜNİVERSİTE-SANAYİ İŞBİRLİĞİ (KÜSİ) FAALİYETLERİ BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI KAMU-ÜNİVERSİTE-SANAYİ İŞBİRLİĞİ (KÜSİ) FAALİYETLERİ Doç. Dr. Mustafa Türkmen ERÜ Mühendislik Fak. 20 Mayıs 2016 KAYSO Sunum Planı KÜSİ Çalışma Grubu KÜSİ İl Planlama

Detaylı

TÜBİTAK 107 G 029. 5.2. Proje Sonuçları

TÜBİTAK 107 G 029. 5.2. Proje Sonuçları 5.2. Proje Sonuçları Proje sonuçlandığında; uygulayıcının (DMP) eline sadece bir uygulama planı (Yazılıkaya YGS Yönetim Planı) değil aynı zamanda bir YGS plan/planlama modeli geçeceği için, YGS planlamasıyla

Detaylı

BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (BAKA) SERBEST BÖLGE TEŞVİKLERİ. Hasan YÜKSEK Eylül 2012

BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (BAKA) SERBEST BÖLGE TEŞVİKLERİ. Hasan YÜKSEK Eylül 2012 BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (BAKA) SERBEST BÖLGE TEŞVİKLERİ Hasan YÜKSEK Eylül 2012 SUNUM PLANI I. SERBEST BÖLGENİN TANIMI VE AMACI II. ANTALYA SERBEST BÖLGE III. SERBEST BÖLGELERİMİZİN SUNDUĞU AVANTAJLAR

Detaylı

T.C. GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI KOOPERATİFÇİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

T.C. GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI KOOPERATİFÇİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 2012 Yılı Gülçiçeği Raporu Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü T.C. GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI KOOPERATİFÇİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 2012 YILI GÜLÇİÇEĞİ RAPORU OCAK 2013 İÇİNDEKİLER 1- GİRİŞ 2- ÜRETİM 1- Dünya

Detaylı

31 Mart 2013 PAZAR. Resmî Gazete. Sayı : YÖNETMELİK. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından: HAYVAN ISLAHI KOMİTESİ ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI

31 Mart 2013 PAZAR. Resmî Gazete. Sayı : YÖNETMELİK. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından: HAYVAN ISLAHI KOMİTESİ ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI 31 Mart 2013 PAZAR Resmî Gazete Sayı : 28604 YÖNETMELİK Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından: HAYVAN ISLAHI KOMİTESİ ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak

Detaylı

ALKOLLÜ VE ALKOLSÜZ İÇECEKLER

ALKOLLÜ VE ALKOLSÜZ İÇECEKLER ALKOLLÜ VE ALKOLSÜZ İÇECEKLER Hazırlayan Cengiz KARABAYIR İGEME Uzmanı 2011 T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi SITC No : Alkolsüz içecekler : 111 Alkollü içecekler

Detaylı

KONYA-EREĞLİ TİCARET BORSASI TÜRKİYE DE VE İLÇEMİZDE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ SORUNLARI

KONYA-EREĞLİ TİCARET BORSASI TÜRKİYE DE VE İLÇEMİZDE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ SORUNLARI KONYA-EREĞLİ TİCARET BORSASI 2015 TÜRKİYE DE VE İLÇEMİZDE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ SORUNLARI TÜRKİYE DE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ Ülkemiz coğrafi özellikleri bakımından her türlü hayvansal ürün üretimi için uygun

Detaylı

Konu : Sağlık Bakanlığınca Denetlenen Bazı Ürünlerin İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği ve Denetimi: 2017/20) hk.

Konu : Sağlık Bakanlığınca Denetlenen Bazı Ürünlerin İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği ve Denetimi: 2017/20) hk. Ankara, 30 Aralık 2016, Cuma Sirküler 2016 / 448 Konu : Sağlık Bakanlığınca Denetlenen Bazı Ürünlerin İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği ve Denetimi: 2017/20) hk. Sayın Üyemiz; 30 Aralık 2016 Tarihli

Detaylı

KAMU ALIMLARI YOLUYLA TEKNOLOJİ GELİŞTİRME VE YERLİ ÜRETİM PROGRAMI EYLEM PLANI

KAMU ALIMLARI YOLUYLA TEKNOLOJİ GELİŞTİRME VE YERLİ ÜRETİM PROGRAMI EYLEM PLANI KAMU ALIMLARI YOLUYLA TEKNOLOJİ GELİŞTİRME VE YERLİ ÜRETİM PROGRAMI EYLEM PLANI 1. Programın Amacı ve Kapsamı 2013 yılı itibarıyla yaklaşık 105 milyar TL ile GSYH nin yaklaşık yüzde 7 si olarak gerçekleşen

Detaylı

EGE KURU MEYVE VE MAMULLERİ İHRACATÇILARI BİRLİĞİ 2015 YILI ÇALIŞMA ÖZETİ

EGE KURU MEYVE VE MAMULLERİ İHRACATÇILARI BİRLİĞİ 2015 YILI ÇALIŞMA ÖZETİ EGE KURU MEYVE VE MAMULLERİ İHRACATÇILARI BİRLİĞİ 2015 YILI ÇALIŞMA ÖZETİ Kuru meyve sektörü tamamı yerli girdilere dayalı üretim yapısı ile ilk ihracatçı sektörlerimizden biri olup, ilerleyen üretim teknolojisi,

Detaylı

TÜRKİYE ET ÜRETİMİNDE BÖLGELER ARASI YAPISAL DEĞİŞİM ÜZERİNE BİR ANALİZ

TÜRKİYE ET ÜRETİMİNDE BÖLGELER ARASI YAPISAL DEĞİŞİM ÜZERİNE BİR ANALİZ TÜRKİYE ET ÜRETİMİNDE BÖLGELER ARASI YAPISAL DEĞİŞİM ÜZERİNE BİR ANALİZ Arş. Gör. Atilla KESKİN 1 Arş.Gör. Adem AKSOY 1 Doç.Dr. Fahri YAVUZ 1 1. GİRİŞ Türkiye ekonomisini oluşturan sektörlerin geliştirilmesi

Detaylı

DR. MEVLÜT ÇETİNKAYA NIN ÖZGEÇMİŞİ VE ÇALIŞMLARI

DR. MEVLÜT ÇETİNKAYA NIN ÖZGEÇMİŞİ VE ÇALIŞMLARI DR. MEVLÜT ÇETİNKAYA NIN ÖZGEÇMİŞİ VE ÇALIŞMLARI mcetinkaya@petkim.com.tr 1959 yılında Ankara da doğan Mevlüt ÇETİNKAYA, İlk ve Ortaokulu Ankara, Lise öğrenimini Kayseri İnşaat Teknik Lisesinde tamamlamıştır.

Detaylı

ABD Tarım Bakanlığının 08/03/2018 Tarihli Ürün Raporları

ABD Tarım Bakanlığının 08/03/2018 Tarihli Ürün Raporları 12/03/2018 ABD Tarım Bakanlığının 08/03/2018 Tarihli Ürün Raporları ABD Tarım Bakanlığınca 8 Mart 2018 tarihinde yayımlanmış tahıl ve yağlı tohumlar raporlarında, ABD nin yanı sıra dünya üretimi ve ticaretine

Detaylı

Düzce Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen Düzce Fındık Çalıştayı İstiklal Konferans Salonu nda gerçekleştirildi

Düzce Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen Düzce Fındık Çalıştayı İstiklal Konferans Salonu nda gerçekleştirildi Düzce Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen Düzce Fındık Çalıştayı İstiklal Konferans Salonu nda gerçekleştirildi Çalıştayın açılış konuşmasını gerçekleştiren Düzce Üniversitesi

Detaylı

SANAYİCİ GÖZÜYLE GIDA SEKTÖRÜ PANELİ KIRMIZI ET SORUNU

SANAYİCİ GÖZÜYLE GIDA SEKTÖRÜ PANELİ KIRMIZI ET SORUNU SANAYİCİ GÖZÜYLE GIDA SEKTÖRÜ PANELİ KIRMIZI ET SORUNU Dr. Sait KOCA 9. GIDA MÜHENDİSLİĞİ KONGRESİ 09-11 KASIM 2017 SİDE / ANTALYA DAHA FAZLA VE SÜRDÜRÜLEBILIR GıDA ÜRETIMINE IHTIYACıMıZ VAR 795 MİLYON

Detaylı

VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2013/62 TARİH: 31.12.2013

VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2013/62 TARİH: 31.12.2013 VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2013/62 TARİH: 31.12.2013 KONU Bir Takım Muhasebe Kayıtlarının Belirli Mükellefler Tarafından Elektronik Ortamda Oluşturulması, Muhafazası Ve İbraz Edilmesi Zorunluluğuna İlişkin Vergi

Detaylı

Dünya Seramik Sektörü Dış Ticareti a) Seramik Kaplama Malzemeleri

Dünya Seramik Sektörü Dış Ticareti a) Seramik Kaplama Malzemeleri Dünya Seramik Sektörü Dış Ticareti a) Seramik Kaplama Malzemeleri ÜLKE Dünya Seramik Kaplama Malzemeleri Üretiminde İlk 1 Ülke 29 21 211 212 212 Dünya /212 Üretiminden Aldığı Pay Değişim (%) (%) 1 ÇİN

Detaylı

Konu : Sağlık Bakanlığının Özel İznine Tabi Maddelerin İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği ve Denetimi: 2017/4) hk.

Konu : Sağlık Bakanlığının Özel İznine Tabi Maddelerin İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği ve Denetimi: 2017/4) hk. Ankara, 30 Aralık 2016, Cuma Sirküler 2016 / 447 Konu : Sağlık Bakanlığının Özel İznine Tabi Maddelerin İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği ve Denetimi: 2017/4) hk. Sayın Üyemiz; 30 Aralık 2016 Tarihli

Detaylı

T.C. ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TRÜF ORMANI

T.C. ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TRÜF ORMANI T.C. ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TRÜF ORMANI EYLEM PLANI 2014-2018 O R M A N G E N E L M Ü D Ü R L Ü Ğ Ü T R Ü F O R M A N I E Y L E M P L A N I 2 0 1 4-2 0 1 8 Orman Genel Müdürlüğümüzün

Detaylı

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü. Sayı : 64597866-KDV-29-107 14/07/2014

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü. Sayı : 64597866-KDV-29-107 14/07/2014 T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü Sayı : 64597866-KDV-29-107 14/07/2014 Konu: DİR. kararına istinaden DİİB lerinin revize işlemlerinin

Detaylı

Yeminli Mali Müşavirlik Bağımsız Denetim ve Danışmanlık

Yeminli Mali Müşavirlik Bağımsız Denetim ve Danışmanlık No : 2013-050 Tarih : 31.12.2013 Konu : Kayıtların Elektronik Ortamda Oluşturulması, Muhafazası Ve İbraz Edilmesi 29.12.2013 tarih ve28866 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan 431 sıra numaralı Vergi Usul

Detaylı

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

Detaylı

SERBEST BÖLGELER KANUNU İLE GÜMRÜK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI (TASLAĞI)

SERBEST BÖLGELER KANUNU İLE GÜMRÜK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI (TASLAĞI) SERBEST BÖLGELER KANUNU İLE GÜMRÜK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI (TASLAĞI) MADDE 1-6/6/1985 tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun; 1) 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde

Detaylı

SERBEST BÖLGELERE SAĞLANAN AVANTAJLAR

SERBEST BÖLGELERE SAĞLANAN AVANTAJLAR SERBEST BÖLGELERE SAĞLANAN AVANTAJLAR Serbest Bölgenin Tanımı Genel olarak serbest bölgeler; ülkede geçerli ticari, mali ve iktisadi alanlara ilişkin hukuki ve idari düzenlemelerin uygulanmadığı veya kısmen

Detaylı

T.C. TALAS BELEDİYESİ PLAN VE PROJE MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç ve Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

T.C. TALAS BELEDİYESİ PLAN VE PROJE MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç ve Kapsam, Dayanak ve Tanımlar BİRİNCİ BÖLÜM Amaç ve Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç ve kapsam Madde 1 (1) Bu Yönetmelik in amacı Plan ve Proje Müdürlüğünün çalışma usul ve esaslarını düzenlemektir. (2) Bu Yönetmelik, ilgili mevzuat

Detaylı

Resmî Gazete Sayı : 29361

Resmî Gazete Sayı : 29361 20 Mayıs 2015 ÇARŞAMBA Resmî Gazete Sayı : 29361 TEBLİĞ Orman ve Su İşleri Bakanlığından: HAVZA YÖNETİM HEYETLERİNİN TEŞEKKÜLÜ, GÖREVLERİ, ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA TEBLİĞ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam,

Detaylı

Bölüm 12.Tarımsal Pazarlama Pazar ve Pazarlamanın Tanımı Pazara Arz Edilenler Tarımsal Pazarlamanın Tanımı ve Kapsamı Pazarlama Yaklaşımları

Bölüm 12.Tarımsal Pazarlama Pazar ve Pazarlamanın Tanımı Pazara Arz Edilenler Tarımsal Pazarlamanın Tanımı ve Kapsamı Pazarlama Yaklaşımları Bölüm 12.Tarımsal Pazarlama Pazar ve Pazarlamanın Tanımı Pazara Arz Edilenler Tarımsal Pazarlamanın Tanımı ve Kapsamı Pazarlama Yaklaşımları Pazarlamanın Ana Hizmetleri Pazarlama Karması Pazarlama Kanalları

Detaylı

2012 YILI İTHALAT DEĞERLENDİRMESİ

2012 YILI İTHALAT DEĞERLENDİRMESİ 2012 YILI İTHALAT DEĞERLENDİRMESİ Şubat 2013, İstanbul İthalat Genel Müdürlüğü DIŞ TİCARETİN GELİŞİMİ Yıl İhracat ($) İhracat (%) İthalat ($) İthalat (%) Dış Ticaret Dengesi ($) Dış Ticaret Dengesi (%)

Detaylı

Kapsam MADDE 2- (1) Bu yönerge, Sağlık Araştırmaları Genel Müdürlüğünün teşkilatı ile bu teşkilatta görevli personeli kapsar.

Kapsam MADDE 2- (1) Bu yönerge, Sağlık Araştırmaları Genel Müdürlüğünün teşkilatı ile bu teşkilatta görevli personeli kapsar. SAĞLIK ARAŞTIRMALARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ DAİRE BAŞKANLIKLARI YÖNERGESİ Amaç MADDE 1- (1) Bu yönerge, Sağlık Bakanlığı Sağlık Araştırmaları Genel Müdürlüğünün teşkilat yapısını, görevlerini, yetkilerini ve

Detaylı

Değerli Meslektaşlarım;

Değerli Meslektaşlarım; KAPAK Değerli Meslektaşlarım; Türkiye nin en önemli hammadde kaynaklarından biri olan orman ve orman ürünlerini hayatımıza kazandıran Orman Endüstri Mühendisleri bu projede bölümünü, mesleğini ve derneğini

Detaylı

KUZEY DOĞU ANADOLU BÖLGESİ TARIM SEKTÖRÜ GZFT (SWOT) ANALİZİ(2012)

KUZEY DOĞU ANADOLU BÖLGESİ TARIM SEKTÖRÜ GZFT (SWOT) ANALİZİ(2012) T.C. KUZEYDOĞU ANADOLU KALKINMA AJANSI KUZEY DOĞU ANADOLU BÖLGESİ TARIM SEKTÖRÜ GZFT (SWOT) ANALİZİ(2012) Dr. Mehmet Ali ÇAKAL TRA1 2012 Her hakkı saklıdır. İÇİNDEKİLER 1. KAPSAM... 3 2. KUZEY DOĞU ANADOLU

Detaylı

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ ARICILIK GELİŞTİRME UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ ARICILIK GELİŞTİRME UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ Resmi Gazete Tarihi: 20 Şubat 2017 Resmi Gazete Sayısı: 29985 BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ ARICILIK GELİŞTİRME UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ MADDE

Detaylı

ALKOLLÜ VE ALKOLSÜZ İÇECEKLER

ALKOLLÜ VE ALKOLSÜZ İÇECEKLER ALKOLLÜ VE ALKOLSÜZ İÇECEKLER Tablo 1. Alkollü ve Alkolsüz İçeceklerin Gümrük Tarife Pozisyonları Alkolsüz İçecekler Ürün Adı GTP Mineral ve Gazlı Sular 2201 Meşrubat 2202 Alkollü İçecekler FERMENTE ALKOLLÜ

Detaylı

ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ AR&GE ŞUBESİ

ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ AR&GE ŞUBESİ ÇİLEK RAPORU ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ AR&GE ŞUBESİ TEMMUZ, 2017 1 İçindekiler 1. DÜNYA ÜRETİMİ VE TİCARETİ... 3 1.1 DÜNYA ÜRETİMİ... 3 1.2 DÜNYA İTHALATI... 4 1.3 DÜNYA İHRACATI...

Detaylı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ GİRESUN ÜNİVERSİTESİ ESPİYE MESLEK YÜKSEKOKULU BİTKİSEL VE HAYVANSAL ÜRETİM BÖLÜMÜ TIBBİ VE AROMATİK BİTKİLER PROGRAMI BİLGİ FORMU

TÜRKİYE CUMHURİYETİ GİRESUN ÜNİVERSİTESİ ESPİYE MESLEK YÜKSEKOKULU BİTKİSEL VE HAYVANSAL ÜRETİM BÖLÜMÜ TIBBİ VE AROMATİK BİTKİLER PROGRAMI BİLGİ FORMU TÜRKİYE CUMHURİYETİ GİRESUN ÜNİVERSİTESİ ESPİYE MESLEK YÜKSEKOKULU BİTKİSEL VE HAYVANSAL ÜRETİM BÖLÜMÜ TIBBİ VE AROMATİK BİTKİLER PROGRAMI BİLGİ FORMU Bölüm Bölüm Başkanı Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölümü

Detaylı

AB. SÜRECİNDE HİNDİ SEKTÖRÜNDE BAŞARININ YOL HARİTASI

AB. SÜRECİNDE HİNDİ SEKTÖRÜNDE BAŞARININ YOL HARİTASI AB. SÜRECİNDE HİNDİ SEKTÖRÜNDE BAŞARININ YOL HARİTASI Zir.Müh. M. Şerafettin ERBAYRAM Bolu Kalite Yem Sanayi Bolca Hindi Genel Koordinatörü Bolu, 03.HAZİRAN.2005, Koru Otel BEYAZ HİNDİ ÜRETİMİNİN BAŞLANGICI

Detaylı

TMO NUN HUBUBAT ROLÜ PİYASALARINDAKİ

TMO NUN HUBUBAT ROLÜ PİYASALARINDAKİ TMO NUN HUBUBAT ROLÜ PİYASALARINDAKİ 30/03/2012 1 TMO NUN TARİHÇESİ 1929 1933 1938 1939-45 1984 1993 2008 2011 2012 2 TMO NUN GÖREVLERİ Hububat piyasalarını düzenlemek, Afyon ve uyuşturucu maddelere konulan

Detaylı

ORGANİK TARIM HIZLA GELİŞİYOR

ORGANİK TARIM HIZLA GELİŞİYOR 2018 OCAK/ŞUBAT - SEKTÖREL ORGANİK TARIM HIZLA GELİŞİYOR Şebnem BORAN Dünyada ve ülkemizde organik tarım ve organik ürünler ticareti son yıllarda hızla gelişmektedir. Son 20 yılda Avrupa, Kuzey Amerika

Detaylı

T.C. TALAS BELEDİYESİ KIRSAL HİZMETLER MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç ve Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

T.C. TALAS BELEDİYESİ KIRSAL HİZMETLER MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç ve Kapsam, Dayanak ve Tanımlar BİRİNCİ BÖLÜM Amaç ve Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç ve kapsam Madde 1 (1) Bu Yönetmelik in amacı Kırsal Hizmetler Müdürlüğünün çalışma usul ve esaslarını düzenlemektir. (2) Bu Yönetmelik, ilgili mevzuat

Detaylı

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI. Sürdürülebilirlik vizyonumuz

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI. Sürdürülebilirlik vizyonumuz SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI Sürdürülebilirlik vizyonumuz 150 yıllık bir süreçte inşa ettiğimiz rakipsiz deneyim ve bilgi birikimimizi; ekonomiye, çevreye, topluma katkı sağlamak üzere kullanmak, paydaşlarımız

Detaylı

193 ülkeye ihracat. Hurdadan çelik üretimi oranı % yılında 37,3 milyon ton ham çelik üretimi

193 ülkeye ihracat. Hurdadan çelik üretimi oranı % yılında 37,3 milyon ton ham çelik üretimi 2019 Dünyanın altıncı büyük çelik ihracatçısı 193 ülkeye ihracat Hurdadan çelik üretimi oranı % 69 2018 yılında 37,3 milyon ton ham çelik üretimi 2018 İhracat Değeri 31,6 milyar USD Toplam İhracattaki

Detaylı

ORMAN KORUMA ORMAN KORUMA YA GİRİŞ

ORMAN KORUMA ORMAN KORUMA YA GİRİŞ ORMAN KORUMA ORMAN KORUMA YA GİRİŞ Prof. Dr. Ertuğrul BİLGİLİ Ekim 2014 Foto: İ.BAYSAL Balıkesir, 2006 Orman Korumanın Tanımı Modern ormancılığın amacı, ormanın devamlılığını sağlayarak en uygun yararlanmayı

Detaylı

SAĞLIK BAKANLIĞI TAŞRA TEŞKİLATI İDARİ VE HİZMET BİRİMLERİ KADRO STANDARTLARI YÖNETMELİĞİ

SAĞLIK BAKANLIĞI TAŞRA TEŞKİLATI İDARİ VE HİZMET BİRİMLERİ KADRO STANDARTLARI YÖNETMELİĞİ SAĞLIK BAKANLIĞI TAŞRA TEŞKİLATI İDARİ VE HİZMET BİRİMLERİ KADRO STANDARTLARI YÖNETME SAĞLIK BAKANLIĞI TAŞRA TEŞKİLATI İDARİ VE HİZMET BİRİMLERİ KADRO STANDARTLARI YÖNETMELİĞİ Resmi Gazete: 04.01.2012-28163

Detaylı

ÖMER GÜNEY CHP MENEMEN BELEDİYE BAŞKAN A.ADAYI

ÖMER GÜNEY CHP MENEMEN BELEDİYE BAŞKAN A.ADAYI 1 26 EYLÜL 2013, Saygıdeğer Menemen Halkımla, Belediye Başkan Aday Adaylığımı açıkladığım o güzel gündeki konuştuklarımı ölümsüzleştirmek istedim. Sevgi ve Saygılarımla 2 Kıymetli Büyüklerim, Partimizin

Detaylı

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI YÜKSEK ÇEVRE KURULUNUN ÇALIŞMA USUL VE ESASLARINA İLİŞKİN YÖNETMELİK

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI YÜKSEK ÇEVRE KURULUNUN ÇALIŞMA USUL VE ESASLARINA İLİŞKİN YÖNETMELİK Çevre ve Orman Bakanlığından: ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI YÜKSEK ÇEVRE KURULUNUN ÇALIŞMA USUL VE ESASLARINA İLİŞKİN YÖNETMELİK Dayandığı Kanun Numarası ve Tarihi: 4856-1.5.2003 Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı:

Detaylı

TÜRKİYE VE DÜNYADA KANATLI SEKTÖRÜNÜN GENEL DURUMU

TÜRKİYE VE DÜNYADA KANATLI SEKTÖRÜNÜN GENEL DURUMU TÜRKİYE VE DÜNYADA KANATLI SEKTÖRÜNÜN GENEL DURUMU Resim 1: Bakanlığımızca Geliştirilen Yerli Hibritlerimiz (ATAK S). 1. Kanatlı sektörü ile ilgili üretim, tüketim ve istihdam Bakanlığımız, 1930 lu yıllarda

Detaylı

SERBEST BÖLGENİN TANIMI

SERBEST BÖLGENİN TANIMI SERBEST BÖLGELER SERBEST BÖLGENİN TANIMI Genel olarak serbest bölgeler; ülkede geçerli ticari, mali ve iktisadi alanlara ilişkin hukuki ve idari düzenlemelerin uygulanmadığı veya kısmen uygulandığı, sınai

Detaylı

64 ÜRETİMDEN PAZARLAMAYA TÜRKİYE DE SÜS BİTKİLERİ

64 ÜRETİMDEN PAZARLAMAYA TÜRKİYE DE SÜS BİTKİLERİ 64 ÜRETİMDEN PAZARLAMAYA TÜRKİYE DE SÜS BİTKİLERİ Prof. Dr. Bahriye Gülgün Aslan - Yrd. Doç. Dr. Kübra Yazıcı Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü, İzmir GOP. Üniversitesi Ziraat Fakültesi

Detaylı

HAYVANSAL ÜRÜN İTHALATINDA KONTROL BELGESİ ONAYLANMASI VE İTHALAT AŞAMASINDA SUNULMASI GEREKEN BELGELER HAKKINDA TEBLİĞ

HAYVANSAL ÜRÜN İTHALATINDA KONTROL BELGESİ ONAYLANMASI VE İTHALAT AŞAMASINDA SUNULMASI GEREKEN BELGELER HAKKINDA TEBLİĞ HAYVANSAL ÜRÜN İTHALATINDA KONTROL BELGESİ ONAYLANMASI VE İTHALAT AŞAMASINDA SUNULMASI GEREKEN BELGELER HAKKINDA TEBLİĞ Yayımlandığı R.Gazete: 19.02.2012-28209 Tebliğ No: 2012/12 Amaç MADDE 1 (1) Bu Tebliğin

Detaylı

YÖNETMELİK. (2) Bu Yönetmelik, tüketici ödüllerinin verilmesine ilişkin esasları kapsar.

YÖNETMELİK. (2) Bu Yönetmelik, tüketici ödüllerinin verilmesine ilişkin esasları kapsar. 27 Haziran 2014 CUMA Resmî Gazete Sayı : 29043 Gümrük ve Ticaret Bakanlığından: YÖNETMELİK TÜKETİCİ ÖDÜLLERİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç ve kapsam MADDE 1 (1) Bu Yönetmeliğin

Detaylı

30.04.2009 / 27215. 30 Nisan 2009 PERŞEMBE. Resmî Gazete. (Mükerrer) Sayı : 27215 TEBLİĞ. Tarım ve Köyişleri Bakanlığından:

30.04.2009 / 27215. 30 Nisan 2009 PERŞEMBE. Resmî Gazete. (Mükerrer) Sayı : 27215 TEBLİĞ. Tarım ve Köyişleri Bakanlığından: 30.04.2009 / 27215 30 Nisan 2009 PERŞEMBE Resmî Gazete Sayı : 27215 (Mükerrer) TEBLİĞ Tarım ve Köyişleri Bakanlığından: ÇİĞ SÜTÜN DEĞERLENDİRİLMESİNE YÖNELİK DESTEKLEME UYGULAMA ESASLARI TEBLİĞİ (TEBLİĞ

Detaylı

Dünya Mısır Pazarı ve Türkiye

Dünya Mısır Pazarı ve Türkiye Dünya Mısır Pazarı ve Türkiye Günümüzde çok amaçlı bir kullanım alanına sahip olan Mısır, Amerika Kıtası keşfedilene kadar dünya tarafından bilinmemekteydi. Amerika Kıtasının 15. yüzyıl sonlarında keşfedilmesiyle

Detaylı

ZİYARETÇİ ARAŞTIRMASI ÖZET SONUÇLARI 9 12 Ocak 2013

ZİYARETÇİ ARAŞTIRMASI ÖZET SONUÇLARI 9 12 Ocak 2013 ZİYARETÇİ ARAŞTIRMASI ÖZET SONUÇLARI 9 12 Ocak 2013 TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi Büyükçekmece İstanbul 1 İÇİNDEKİLER SAYFA 1. ARAŞTIRMA KONUSU 3 1.1. FUAR KÜNYESİ 3 1.2. ARAŞTIRMANIN AMACI 3 1.3. ARAŞTIRMANIN

Detaylı

Ege Sahil Kuşağına Uygun Kavuzsuz Yulaf Çeşidinin Geliştirilmesi Beslenme Yaklaşımı

Ege Sahil Kuşağına Uygun Kavuzsuz Yulaf Çeşidinin Geliştirilmesi Beslenme Yaklaşımı Ege Sahil Kuşağına Uygun Kavuzsuz Yulaf Çeşidinin Geliştirilmesi Beslenme Yaklaşımı 07.10.2016 Özge YILDIZ Gıda Yük. Müh. Aydın İMAMOĞLU, Seda PELİT Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü İzmir Proje:

Detaylı

İhracı Yasak ve Ön İzne Bağlı Mallara İlişkin Tebliğ ( Tebliğ No: İhracat 96/31)

İhracı Yasak ve Ön İzne Bağlı Mallara İlişkin Tebliğ ( Tebliğ No: İhracat 96/31) İhracı Yasak ve Ön İzne Bağlı Mallara İlişkin Tebliğ ( Tebliğ No: İhracat 96/31) 1) İHRACI YASAK MALLAR LİSTESİ MADDE 1-Kültür ve tabiat varlıkları (Eski eserler) 2-Hint keneviri 3-Tütün tohumu ve fidesi

Detaylı

AR&GE BÜLTEN 2016 OCAK-ŞUBAT SEKTÖREL SÜT SEKTÖRÜNE BAKIŞ

AR&GE BÜLTEN 2016 OCAK-ŞUBAT SEKTÖREL SÜT SEKTÖRÜNE BAKIŞ SÜT SEKTÖRÜNE BAKIŞ Şebnem BORAN Ülkemiz ve bölgemiz tarım ekonomisi içerisinde hayvancılık sektörünün oldukça önemli bir payı bulunmaktadır. Hayvansal ürünler toplumun yeterli ve dengeli beslenmesindeki

Detaylı

Gümüşhane Kelkit ilçesinde Doğu Keredeniz 1. Organik Tarım Kongresi başladı.

Gümüşhane Kelkit ilçesinde Doğu Keredeniz 1. Organik Tarım Kongresi başladı. DOĞU KARADENİZ 1. ORGANİK TARIM KONGRESİ BAŞLADI. Gümüşhane Kelkit ilçesinde Doğu Keredeniz 1. Organik Tarım Kongresi başladı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Gümüşhane Valiliği, Aydın Doğan Vakfı,

Detaylı

Ö z e t B ü l t e n Tarih : Sayı : 2019/2

Ö z e t B ü l t e n Tarih : Sayı : 2019/2 Ö z e t B ü l t e n Tarih : 02.01.2019 Sayı : 2019/2 Değerli Müşterimiz; Son günlerde mevzuatımızda meydana gelen gelişmeler, konu başlıkları itibariyle aşağıdadır. A. Konu Başlıkları; -İmar Barışında

Detaylı

Editör Yrd.Doç.Dr. Nilüfer Fatma Göksu HALKLA İLİŞKİLER

Editör Yrd.Doç.Dr. Nilüfer Fatma Göksu HALKLA İLİŞKİLER Editör Yrd.Doç.Dr. Nilüfer Fatma Göksu HALKLA İLİŞKİLER Yazarlar Yrd.Doç.Dr. A. Naci Karabulut Yrd.Doç.Dr.M. Canan Can Murat Ertilav Nedim Yakut Neslihan İnanöz S. Eyyup Çiçek Senem Altay Sevilay Kılınçarslan

Detaylı

II. ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR KONGRESİ ÖZEL BÖLÜMÜ

II. ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR KONGRESİ ÖZEL BÖLÜMÜ II. ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR KONGRESİ ÖZEL BÖLÜMÜ II. ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR KONGRESİ NİN ARDINDAN Pınar FEDAKÂR* Dünyadaki siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmelerin çok hızla

Detaylı