Nisan Sayı 2 Gençlik meclisleri bir araya geldi

Transkript

1 Beşiktaş ın Yeni Transferi:WikiLeaks WikiLeaks yayınladığı raporlarla çok sayıda yeni medya ödülü kazanmış. Ayrıca web sayfası, gazetecilere ve bilgi işlem çalışanlarına kaynaklarını gizleme hakkı veren İsveç ve birçok ülke server ı üzerinden internete servis ediliyor. WikiLeaks in kendilerine verdiği raporları incelemiş, gerçek olduklarını tespit etmiş ve internet sitelerinin manşetlerine bu haberi taşımışlardır. 23 Nisan öncesi yoğun ilgi Avrupa Türkleri Atılım Merkezi nin (A.T.A.M.) düzenlediği 23 Nisan etkinliklerine paralel olarak A ONE Models and Specials isimli ajansın konseptini hazırladığı KidsVision Şarkı Yarışması, yoğun ilgi görüyor. Yarışmaya bugün itibariyle yaklaşık 70 çocuk aday olarak başvurmuş durumda. Bunun 40 ini Alman ve diğer 30 unu göçmen kökenli çocuklar oluşturuyor. 15 farklı ülkenin temsil edileceği yarışmada, 30 göçmen kökenli çocuktan yaklaşık 16 sı Türkiye adına yarışacak. Nisan Sayı 2 Gençlik meclisleri bir araya geldi İletişimciler Yerel Medyada Habercilik i konuştu Birçok kanalda çalışıp 17 yıldır medya sektörüne hizmet veren Jale Karasu, Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileriyle Yerel Medyada Habercilik konusunu söyleşti. Türkiye nin ilk yerel televizyonu Sky Tv de program hazırlayan ve sunan Karasu, ulusal, yerel, bölgesel haberlerin önemine değindi ve ana tema olarak seçtiği Yerel Medyada Habercilik üzerine öğrencileri bilgilendirdi. Yaşarlı iletişimciler İletken Gazetesi ile sektöre hazırlanıyor Ege Bölgesi ndeki tüm gençlik meclislerini bir araya getirdi. İzmir gençlik meclisi, Kütahya gençlik meclisi, Muğla gençlik meclisi, Aliağa gençlik meclisi, Kuşadası gençlik meclisi, Isparta gençlik meclisi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu nun başkanlığını yaptığı İzmir Kent Konseyi Gençlik Meclisi, kurulduğu günden bugüne ses getirmeye devam ediyor. 15 ile 30 yaş arası gençlerden oluşan gençlik meclisi yaklaşık üç aydır faaliyet göstermesine rağmen birçok projeye imzasını atıyor. Bunlar dan en çok ses getirenlerden biri Ulusal Gençlik Parlamentosu Koordinasyon Toplantısı oldu. Üç gün süren koordinasyon, Ege Bölgesindeki tüm gençlik meclislerini bir araya getirdi. UGP Koordinasyonu sayesinde gençler birbirleriyle kaynaşıp, yaptıkları projeleri paylaşma imkanı buldular. Bazı şehirlerin meclisleri yeni oluşum aşamasındayken, bazıları ise çoktan yol almışlardı. İzmir Gençlik Meclisi de bu yol alanlardan biri olmanın gururunu bütün gece yaşadı. Geç değil, genç! Gençlerin karar alma mekanizmalarında aktif ve etkin katılımını desteklemek amaçlı oluşturulan Geç Değil Genç kampanyası gündemdeki esas konuydu ve gençlik meclislerinin bu kampanya ile ilgili yaptıkları konuşuldu. Bu kampanya sayesinde gençler 25 yaşında siyasete atılıp seslerini duyurabilecek. Bu oluşum aracılığıyla gençlik bakış açısını yansıtacak, bütüncül bir gençlik politikasının destekçisi olacak bütün milletvekili adayları sözleşmeye çağrıldığının altı çizildi. UGP Koordinasyon Buluşmasının son gecesinde Tarihi Hava Gazı Fabrikasında yapılan eğlence de İzmir Folklor Derneğinin halk oyunları ekibi sahne aldı ve büyük ilgi topladı. Aynı zamanda iki farklı grup çaldıkları birbirinden güzel parçalarla geceye daha da neşe katarak gençleri eğlendirdi. Katılımcılar evlerine dönerken yüzlerindeki hüzün ve gülümseme, İzmir Gençlik Meclisinin emin adımlarla ilerlediğinin ispatı oldu. Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri, M e d y a Merkezi nin desteğiyle konusunda uzman profesyonellerden haber yazımı, video ve fotoğraf konusunda eğitim aldı. Gizli Bahçe dönüşü olur mu? Son günlerde olanları sadece ekran başından takip edebiliyoruz. Elimizden gelen bu olduğu için belki de. Hayat bir şekilde devam ediyor ve biz de kendi içimizde bir takım olaylara hazırlanıyoruz, genel seçimler gibi. Ancak bizi daha fazla ilgilendiren bir olay var gibi görünmüyor mu? 4 te

2 İletişimciler Yerel Medyada Habercilik i konuştu KidsVision Şarkı Yarışması yoğun ilgi gördü. Türkiye nin ilk yerel televizyon kanalı Sky Tv de program hazırlayan ve sunan Jale KARASU Yerel Medyada Habercilik adlı söyleşisiyle Yaşar Üniversitesi İletişim Topluluğu nun konuğu oldu. 2 Birçok kanalda çalışıp 17 yıldır medya sektörüne hizmet veren Jale Karasu, Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileriyle Yerel Medyada Habercilik konusunu söyleşti. Türkiye nin ilk yerel televizyonu Sky Tv de program hazırlayan ve sunan Karasu, ulusal, yerel, bölgesel haberlerin önemine değindi ve ana tema olarak seçtiği Yerel Medyada Habercilik üzerine öğrencileri bilgilendirdi. Doğru haber tarafsızlıktan geçiyor. Doğru haberciliğin tarafsızlıktan geçtiğini bildiren Karasu, Haberde kişinin özlük hakkına dokunulmamalı, iki tarafa da söz hakkı tanınmalı yada tanınmamalıdır. Bu nedenle haber, görselliğe dayanır. Olay, yerinde görüntülenip iki tarafa da mikrofon uzatılmalıdır. dedi. Haber spikeri sadece süslenip ekrana çıkan kişi değildir. Haber spikerinin ekranda görünenden daha fazla görevinin olduğunu söyleyen Karasu, Haberi ekrana taşıyan spiker çok önemlidir. Haber spikeri, tüm sözcükleri anlamıyla bilmek zorundadır çünkü kullanacağı malzeme sadece sözcüklerdir. Mimik, yorum demektir dolayısıyla haberde mimik, el hareketi kullanılmamalıdır dedi. Arka planda da çalıştığına değinen Karasu, haber spikerinin görevini Haber spikeri sadece süslenip ekrana çıkmaz, tüm çalışanlar gibi sabah haber merkezine gelir, gün boyunca muhabirden kameramana kadar herkese yardımcı olur şeklinde ifade etti. Televizyon kanalları sadece reklam gelirleriyle dönüyor. Jale Hanım esas sorunlardan biri olan yerel kanalları izleyen kitleyi nasıl arttırırız sorusunu, İzleyici bilinçlenip yerel medyaya destek vermeye başladıkça, firmalar da yerel kanallara reklam vermeye başlıyor. Bu yönde büyük aşama kaydettik, kısa sürede bu kısır döngüden kurtulacağımızı düşünüyorum diye cevapladı. Reklamda hayal satıldığından işimiz zorlaşıyor, televizyon kanalları da Yaşar Üniversitesi öğrencilerinin Yol u açık olsun. Üniversite öğrencilerini en büyük sorunlarından biri de üniversiteye ulaşma çabasıdır. Kimileri dakik kalkıp yetişmeye çalışır, kimileri ise erken kalkan yol alır düşüncesinde yoluna koyulur. Bu zaman diliminde yolculuğumuzu nasıl geçirdiğimizi bir tek biz biliriz. Otobüs ile üniversiteye gidersek, sıkışık insan kalabalığında ya ayakta ya da boş oturak bulursak kulaklığımızı takıp, uyuma numarası ile yolumuzu buluruz. Metro ile üniversiteye geliyorsak, sabah mahmurluğu ile yürüyen merdivenlerden takılıp insan furyasının içinden metroya atlayıp Bölge Metro ya gelince de Tek taraflı olan çıkış yerine şu acil çıkışı açsalar da üniversitenin kapısına direkt varsaydık düşüncesiyle ulaşmaya çalışır. Dolmuşa binen öğrencilerin ise vah haline, sadece reklam gelirleriyle dönüyor, izleyiciyi hayallerle ikna edebilmek zor olduğu kadar büyük başarı diye ekledi. Ayrıca Karasu, yerel medyada internet yayıncılığının büyük önem taşıdığına ve bunun reklamverenleri arttırdığına değindi. Söyleşinin sonunda İletişim Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Ümit Atabek ve İletişim Topluluğu Başkanı Onur Yontar, günün anısına plaket ve çiçeği Jale Karasu ya takdim etti. dolmuş boşsa şoförler yolcu almak için ya yavaş gider derse geç kalmamıza sebep olurlar ya da yolcu çoksa gaza basar mide bulantısı ile yolumuzu tamamlatırlar. Ben bu yolların hiç birini çekemem üniversiteme araba ile gelirim diyenlerin de vah ki ne vah haline çünkü dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanmakla kalmayıp üstüne park yeri aramaktan yine derse geç gireriz. Şimdi biz üniversiteye hangi yolla gelelim diyorsanız size küçük bir önerim var bisiklet ile. Nedeni ise yollarımızda bisiklet yolları düzenlenmeye başladı. Bisiklet şu aralar ulaşım aracı olarak öğrenciler arasında gözde oldu. Üniversitemizde de akademisyenler ve öğrenciler arasında bu oluşum kısa sürede dikkat çekti ve YABİT (Yaşar Üniversitesi Bisiklet Topluluğu) kuruldu. Bence de bisiklet bizim için hem sağlığımıza hem cebimize dost olan en iyi yol. Eğer ben bu yolu da beğenmedim diyorsanız tek yolumuz var o da tabana kuvvet ey üniversite gençliği. Size hayırlı Yol culuklar. Avrupa Türkleri Atılım Merkezi nin Nisan ayında düzenleyeceği KidsVision Şarkı Yarışması, çocuklar tarafından yoğun ilgi gördü. Avrupa Türkleri Atılım Merkezi nin (A.T.A.M.) düzenlediği 23 Nisan etkinliklerine paralel olarak A ONE Models and Specials isimli ajansın konseptini hazırladığı KidsVision Şarkı Yarışması, yoğun ilgi görüyor. Yarışmaya 17 Mart itibariyle yaklaşık 70 çocuk aday olarak başvurmuş durumda. Bunun 40 ini Alman ve diğer 30 unu göçmen kökenli çocuklar oluşturuyor. 15 farklı ülkenin temsil edileceği yarışmada, 30 göçmen kökenli çocuktan yaklaşık 16 sı Türkiye adına yarışacak. Ön elemeler; 2 Nisan Cumartesi günü, saat 14 ten itibaren, Düsseldorf Heinrich-Heine- Gesamtschule okulunda, jüri gözetiminde olacak. Jüride Robert- Schumann-Hochschule öğretim görevlileri ve diğer müzisyenler ve uzman kişiler bulunuyor. Yarışmanın temel amacı, yarının büyükleri çocuklara sahip oldukları iki dilliliklerini ve kültürel farklılıklarını yaşayacakları ve yaratıcı yeteneklerini sergileyebilecekleri çocuk dostu bir platform sunmak. KidsVision Şarkı Yarışması, ilginç ama, bir o kadar da anlamlı ve memnun edici bir tespite vesile oluyor. Sahip oldukları etnik köken ve kültür farkını gözetmeksizin fakat benimseyerek, başvurusu onaylanmış göçmen çocukların büyük bir kısmı yarışmada Almanca şarkı seslendirecek ve hatta Almanya adına yarışacak. Finalistler profesyonel orkestra eşliğinde finale hazırlanacak. Ön elemeden sonra, 12 farklı ülkeyi temsil edecek 12 finalist belirlenecek. Finalde seslendirilecek şarkı melodilerinin notaları ülkelerin temsilcileri tarafından yazılacak. Akabinde, finalistler Mart ayı sonundan itibaren 22 Nisan a kadar profesyonel bir orkestra eşliğinde finale hazırlanmış olacaklar. Final 23 Nisan da Düsseldorf Stahlwerk te yapılacak. Stahlwerk in çevresi Kids Vision Şarkı Yarışması paralelinde gerçekleşmesi mümkün birçok farklı etkinlik ve aktivitelere geniş bir dış alan imkanı sunuyor. A.T.A.M. Stahlwerk in dış alanında saat 11 den itibaren KidsVision Song Contest e paralel gerçekleşecek bir 23 Nisan Çocuk Şenliği düzenliyor. Müzik ve şarkı söyleme yeteneği olmayan ve bu nedenle yarışmaya katılmayan veya katılamayan çocuklar bunun yerine, şenlik kapsamında yer alacak fotoğraf, dans, resim vb. birçok çeşitli etkinliklere katılarak eğlenceli bir gün yaşama imkanı bulacaklar. Ya da sadece oyun oynayarak, birbirlerini yakından tanıyacaklar ve çeşitli stantlarda sunulan zengin yiyecekleri aileleriyle beraber tadacaklar. A.T.A.M. bu etkinliklerin yanı sıra, yine çocuklar için, Doğa ve Hayvan Sevgisi konulu bir fotoğraf yarışması düzenliyor. Çocuklar fotoğraflarıyla yarışmaya 14 Nisan a kadar katılabilecekler. Fotoğraflar 23 Nisan Çocuk Şenliği kapsamında sergilenecek ve bu sırada sergiyi ziyaret edenler tarafından derecelendirilecek. En yüksek dereceye layık görülen fotoğraf sahipleri Düsseldorf Kö- Kitap Panayırı nda (Kö Bücherbummel, 9-13 Haziran) kurulacak A.T.A.M. standında ödüllerini alacak. Yaşarlı iletişimciler İletken Gazetesi ile sektöre hazırlanıyor Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri, Medya Merkezi nin desteğiyle konusunda uzman profesyonellerden haber yazımı, video ve fotoğraf konusunda eğitim aldı. Teorik bilgiyi pratikle pekiştiren, öğrencilerini sektöre emin adımlarla hazırlayan Yaşar Üniversitesi, İletişim Fakültesi öğrencilerinin kurduğu İletken Gazetesi ne destek veriyor. Yaşar Üniversitesi nin kurumsal iletişim organizasyonundan sorumlu olan Medya Merkezi çalışanları, deneyimlerini seminerlerle paylaşarak öğrencileri profesyonel yaşama hazırlıyor. Seminerlerin birinci ayağı, Medya Merkezi Müdürü Mesut Yılmaz tarafından öğrenciler için kurulan ilk simülasyon reklam ajansı Yafa da gerçekleşti. Öğrencilere mesleki deneyimlerini aktaran Yılmaz bu meslek, çok çalıştığınız sürece sizi mutlu edecek. Çünkü çalıştıkça başarıyı yakalayacaksınız dedi. Öğrencilerin sorularını da yanıtlayan Yılmaz a İletişim Fakültesi Başkanı Yard.Doç.Dr.Ferah Onat seminerin sonunda bir teşekkür belgesi verdi. Seminerlerin ikinci ayağı ise, Medya Merkezi Görüntü Yönetmeni Özer Batçıoğlu tarafından Bir haber metni nasıl görselleşir, bir televizyon haber görüntüsü nasıl hazırlanır? sorularından yola çıkılarak gerçekleşti. Batçıoğlu, yayınlanan bir haberin, televizyon kanallarının bakış açısına göre nasıl farklı şekillerde yer bulduğuna değinerek, öğrencilere yayın politikası ve haber ilişkisi hakkında bilgi verdi. Son olarak Medya Merkezi Fotoğraf Editörü Emin Mengüarslan tarafından Haberde fotoğrafın önemi konusu ele alındı. Mengüarslan, basında ödül almış fotoğrafları öğrencilerle paylaşarak, yorumladı. Seminerlerin sonunda, gazetenin Yazı İşleri Müdürü Pınar Aksu, İletişim Fakültesi öğrencilerini hatırlatacak armağanları Medya Merkezi çalışanlarına verirken öğrenciler de bu 3 haftalık eğitim için onlara teşekkür etti. 3

3 Asil ATEŞ Beşiktaş ın Yeni Transferi:WikiLeaks WikiLeaks in doğru yazılışı ile başlamak istiyorum. Wikileaks değil, WikiLeaks diye yazılıyor. Çoğu yazarın bu detayı atlamaları ilginç geldi bana. Neden bilmiyorum. Kar amacı gütmeyen bu organizasyonun künyesine bakalım. Julian Paul Assange adlı Avustralya lı bir internet aktivisti öncülüğünde kurulmuş. Bugün veritabanında 1,2 milyondan fazla doküman bulunuyor. WikiLeaks yayınladığı raporlarla çok sayıda yeni medya ödülü kazanmış. Ayrıca web sayfası, gazetecilere ve bilgi işlem çalışanlarına kaynaklarını gizleme hakkı veren İsveç ve birçok ülke server ı üzerinden internete servis ediliyor. WikiLeaks, 26 Temmuz 2010 da Amerikan ordusunun yılları arasında Afganistan Savaşı nda tutmuş olduğu belgeyi The Guardian, The New York Times ve Der Spiegel gazeteleriyle birlikte açıklamıştır. Bu yayın organları, WikiLeaks in kendilerine verdiği raporları incelemiş, gerçek olduklarını tespit etmiş ve internet sitelerinin manşetlerine bu haberi taşımışlardır. Medya olmamasına rağmen medyanın, medya kanallarının ve diğer tüm özel ve tüzel kişilerin ilgisini bir anda üstüne çekmeyi başardı. Ancak Türkiye de ya olduğundan fazla abartıldı ya da gerekmediği kadar hafife alındı. Bazı medya kanalları başka kaynaklara ait olmasına rağmen birtakım haberleri WikiLeaks in ağzından duyurdu. Bazıları ise bu sızıntıların üçüncü sınıf Amerikalı memurların yaptığı dedikodu diye geçiştirdi. Sözün özü medya manipülasyon yapar tezi kendini yinelemiş oldu. Amerika Birleşik Devletleri nde ise hükümet tam anlamıyla bu belgeleri yalanlamadı hatta sızıntılar konusunda ihmali olanları bulma yoluna koyuldu. Demek ki biraz ciddiye almakta fayda var. Ancak medya kanalları Sam Amca nın istediği üzere yavaş yavaş gündemi soğuttu ve hedef saptırmaya başladılar. Öte yandan iletişim bakımından sevindirici gelişmelere neden oldu. Medya nın sahibinin olması ve satın alınabilir olması özelliğini kitlelerin internetteki tık sesleri derinden sarstı. Yeni dünya düzeni de bu olsa gerek. İnsanlar bugüne kadar hep işlenmiş ve şişelere doldurulmuş haber alıyordu, bundan sonra kaynaklara yönelmesi gerektiğini ufak da olsa tecrübe etti. Ancak insanlık olarak hafızamızın gündelik işlerle meşgul edilmesi ve giderek bireyciliğin tırmanması durumu, kişisel anlamda pragmatizmi körüklüyor. Yolda yürürken yerde boylu boyunca yatan birini gördüğümüz de bile umursamazken başka diyarlarda sahnelenenlere yüksek katılımlı kitlesel örgütlenmeler olarak tepki gösterilebilir diyemiyorum. Sonuçta düzen yıkılmıyor kendini yeniliyor. Oyuncular yaşlanıyor yerine yenileri geçiyor. Yalnız insanların daha fazla soru sorduğu gerçeğini de kabul etmek gerekir. Düzen amansızlaştıkça; insanların da tutum, davranış ve tepkileri değişiyor, katlanıyor. Görüyoruz ki hiçbir şey yerinde saymıyor. O nedenle bence maç hala berabere Yaşarlı İletişimciler Fırtına Gibi Orcan GÜZEL Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri, 4-8 Nisan 2011 tarihleri arasında Dokuz Eylül Üniversitesi nin düzenlediği Beyin Fırtınası etkinliğine katıldılar. Dokuz Eylül Üniversitesi nin düzenlediği Beyin Fırtınası etkinliğinde, yaratıcı beyinlerin hızlı düşünerek ortaya neler koyacakları görülmek istendi. Etkinliğe, Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel İletişim Tasarım ve Halkla İlişkiler ve Reklamcılık bölümlerinden katılacak öğrenciler, bir hayfa boyunca aktif çalıştılar. Etkinlik Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü atölyelerinde gerçekleşmiş olup 4 Nisan Pazartesi günü saat 14:00 de oryantasyon eğitimi ile başladı. Beş gün süren etkinlik programı öğrenciler için çok faydalı oldu. Türk Sinema Sektörünün Gelişimi 80 lerde büyük bir çökün- yaşayan Türk Sineması 19tü 90 ların sonuna doğru değişimin ilk sinyallerini verdi yılında silkinmeye başlayan Türk Sineması o yıl vizyona giren, başrollerini Şener Şen ve Uğur Yücel in paylaştığı Eşkıya ile ilk atağını gerçekleştirdi. O yıllarda sinemada egemen olan Hollywood filmlerine karşı ilk zaferi Eşkıya nın ulaştığı 2 milyon 568 bin 339 kişilik seyirci rakamıyla kazanan Türk sinema sektörü bu zaferden sonra yarattığı Türk filmleri ile izlenme rekorlarını kırmaya başlayacaktı. HOLLYWOOD A KAFA TUTUYOR Türk filmleri, Hollywood yapımı filmlerin sahip olduğu %100 e yakın olan pazar payını 2000 li yıllardan itibaren düşürmeye başladı yılında vizyona giren Kahpe Bizans (yaklaşık 2 milyon seyirci) ve Vizontele (yaklaşık 3 milyon seyirci) filmleri ile yükselişini sürdüren Türk sinema sektörü asıl dönüm noktasını 2005 ve 2006 yıllarında yaşadı. O yıllarda vizyona G.O.R.A, Hababam Sınıfı Askerde, Babam ve Oğlum, Organize İşler, Vizontele Tuuba, Kurtlar Vadisi-Irak ciddi rakamlarda seyirci topladı yılında yerli yapımları izleyen toplam seyirci sayısı 10 milyon 838 bine çıktı. Bu rakamın ortaya çıkışıyla Türk sineması artık Hollywood a kafa tutuyordu. Geçen yıllarda gösterime giren Issız Adam, Beyaz Melek ve Recep İvedik gibi yapımlarla birçok farklı kitleyi sinema salonlarında buluşturan yerli filmler artık sinemanın her dalında izleyiciyi yakalayabiliyordu. ZİRVEYE ÇIKTI Yükselişini durmaksızın sürdüren Türk sineması, 2010 da gişe rakamları açısından son 20 yılın zirvesine çıktı da 66 yerli yapım beyaz perdede yerini aldı ve Türk sinema sektörü altın yılını yaşadı. Eyvah Eyvah, Yahşi Batı, Av Mevsimi, Recep İvedik 3, Veda gibi önemli yapımların gösterildiği 2010 yılında yerli film seyirci sayısı 21 milyon 803 bin 610 a ulaştı ve yerli film izlenme oranı %53.55 e yükseldi. Bu rakamlarında gösterdiği gibi artık Türk sineması yabancı yapımlara karşı üstünlüğünü sağlamış oldu yılında beyazperde de yerini alması beklenen yüksek bütçeli yerli yapımların kamuoyunda oluşturduğu meraklı bekleyişi göze alırsak daha şimdiden 2011 yılında da bu üstünlüğün korunacağını söyleyebiliriz. Bekleyip göreceğiz.. Kosmos Sabah Gazetesi Reklam Koordinatörü Canan ŞEN Röportaj: Buse LAHOĞLU Öğrencilerin yanında olmayı seven, projelerini destekleyen Sabah Gazetesi Reklam Koordinatörü Canan Şen ile gazeteciliği, halkla ilişkiler ve reklamı enine boyuna konuştuk. Öncelikle kendinizden, bu mesleğe gönül verme nedenlerinizden bahseder misiniz? 1961 İstanbul doğumluyum, 26 yıldır İzmir de yaşıyorum. 2 çocuk annesiyim. Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler mezunuyum. Şuanda İşletme okuyorum. Hareketli, her konuda insanı geliştirdiği, bilgilendirdiği ve sürekli yeniliklere açık olduğu için bu mesleği seviyorum. Halkla ilişkiler, reklam (ticaret yapan bütün firmalara reklamın önemini vurgulamak, bu konuda insanları belli bir şeye ikna ettikten sonra onlardan geribildirim almak ayrı bir keyif), satış, bir şeyler yaratmak, üretmek, insanları yönlendirmek hepsi birbirine bağlı. Ayrıca, insanların mutlu olmalarını görmek, ticarete hareket getirmek adına güzel bir meslek. Gazetecilik, reklamcılık, halkla ilişkiler bir bütün oluşturuyor mu? Hepsinin ayrı kulvarları mı var? Basının vazgeçilmez 3 ayağı. Birlikte olduklarında bir bütün oluşturdukları gibi ayrı ayrı da konumları vardır. Özellikle gazetecilik biraz daha farklıdır. Habercinin parasal kaygısı yoktur amaç sadece işini yapıp ilgililere bildirmektir. Diğerleri direk ticari amaca yönelik yapılır. İzmir medya sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? İzmir medya sektörü olması gerektiği yerde değil, çok yol alamıyoruz. İstanbul basınında çok fazla ismini duyurmuş İzmirli var. Dolayısıyla her sektörde olduğu gibi İzmir de de sanırım bir tıkanma mevcut. Belki de suç İzmir i kurtarmak yerine bireysel güç kazanıldığında tercihin İstanbul olmasıdır. Eğer gitmezlerse burada bitiyorlar, oraya gidince kendilerini kurtarıp bir yerlere geliyorlar. Burada ne yazık ki hem halkla ilişkiler hem gazetecilik sektöründe pek çok işsiz arkadaşımız var. İstanbul sektörü çark olarak değerlendiriliyor. Belli bir başarıya sahipsen gidilmeli yoksa o çarkın dişleri arasında yok olma söz konusu Tabii ki, o çarka ayak uyduramayıp geri dönenler de var. Okuyucu birçok mecraya, reklama marus kaldığından algıda seçicilik yaratmak bu sektörün atar damarlarından biri. Sabah Gazetesi bunu sağlıyor mu? Nasıl? Evet çok doğru gelişen dünyamızda seçicilik yaratmak çok zor. Sabah Gazetesi doğru yayıncılık ilkesi, bilgilendirici haberleriyle bunu sağladığını düşünüyorum. Sabah Gazetesi kendini nasıl konumlandırıyor? Yapmak yada geliştirmek istedikleri Ben Sabah Gazetesi çalışanı olarak bu konuya şöyle cevap verebilirim; her kesime hitap eden bir gazetedir. Basın İlan Araştırma Kurumu nun (BİAK) tarafsız olarak ortaya koyduğu raporlardan bunu görebilirsiniz. Orada bizim gazetemizi kimler okuyor, bayan okuyucu kitlesi, eğitim düzeyleri, yaş grupları biyografik şekillerle anlatılarak raporda sunuluyor. BİAK raporları gazete için televizyonun raytingi gibidir. Sabah Gazetesi ni bir okuyucu gözüyle değerlendirirseniz neler söylersiniz? Samimi olarak söylüyorum ki; ben Sabah Gazetesi nin, ilk çıktığı günden beri alan, dediğim gibi her kesime hitap eden, her konuda habercilik yapan bir gazete olduğu için sadık bir okuyucusuyum. Dolayısıyla, Sabah Gazetesi ni okuyucu gözünden de doğru değerlendirebildiğimi düşünüyorum. Okuyucu ne isteri, empati kurarak çözümleyebiliyorum. Bir gazetenin işlevleri Sabah Gazetesi çalışanlarının bir günü nasıl geçer? Bir gazetenin en büyük işlevi, okuyucuya doğru haber verip kaliteli haber yapmaktır. Reklam koordinatörü olarak kendi görevim ise, gazete içerisinde firmaların reklamlarını yayınlamak. Bu da yetkisi, ihtiyacı, parası olan (YİP) firma sahipleriyle görüşerek gerçekleşiyor. Bizim işimiz, reklam-satış-pazarlama. Firmalarla yada firmaların ajanslarıyla görüşüp reklama yönlendirmek, reklamın getirisini, faydalarını anlatmak ve esas amaç olan gazeteye reklam vermelerini sağlamak yani 5 duyu organımızla gerçekleştiremediğimiz bir şeyi satışa sunmak. Firmaları kendi isteğinize göre mi Sabah Gazetesi nin yönlendirmesiyle mi seçiyorsunuz yoksa belli bir yol var ona göre firma araştırması mı yapıyorsunuz? Öyle bir araştırmamız yok, aslında olması gerekir. ARGE dediğimiz yada müşteri bilgilerini düzenleyen birimlerin olması gerekiyor ama böyle bir şey olmadığından biz bir başka gazetede çıkan, reklam vermek istiyorum diyerek gazeteyi arayan yada yeni açılacak kuruluşa bir şekilde ulaşıp gazetede neden reklam vermeleri gerektiğini, Sabah Gazetesi ni, tirajlarını, kaç kişiye ulaştığını, kendilerine getirecekleri yararları yani raporlarımızı önlerine sunuyoruz. Grafik olmayınca soyutluk oluşuyor. Hayal ettiğinizi insanların aklına tam oturtamıyorsunuz. Yaratıcılığı karşı tarafa sunmak için sadece anlatmak yetmiyor, görsellerle de desteklemeniz gerekiyor. Bunun için müşteriye ne gibi çözümler sunuyorsunuz? Kesinlikle bu çok doğru bir şey. Biz müşteriyi görselsiz bırakmıyoruz bilgiyi, düşündüklerini ilk görüşmede öğrenip sonuca bağlayıp istenileni grafikerlere aktarıyoruz. İlk önce bilgi topluyoruz; ne iş yapıyor, kaç yıldır bu işi yapıyor, bu kampanyayı nasıl yapması gerekiyor, bizde onlara yardımcı oluyoruz, isteklerini öğreniyoruz. Bilgi topladıktan sonra onlara önerilerde bulunuyoruz, ilanın içeriğini beraber kararlaştırıyoruz. Bu bir kampanya yada imaj çalışması olabilir. Çünkü reklam tek amaç için değil prestij, rekabet gibi birçok amaca hitaben yapılıyor. Tüm verileri ve istenileni grafikere sunuyoruz, onlar çeşitli görseller üretiyor, müşteriye sunuyoruz ve onların tercih yapmasını sağlıyoruz. Tüketiciyle her zaman etkileşim içindeyiz. Bir gazete, doğru işleyiş ve daha çok yol almak adına çalışanlarını hangi bölümlere ayırır? Eğitimine ve yeteneğine göre kişiler bölümlere ayrılıyor. Gazetecilik mezunuysa haber, yazı işleri bölümlerine, halkla ilişkiler-reklam mezunuysa satış-pazarlama, reklam bölümlerine, tasarım-güzel sanatlar mezunuysa grafik bölümüne yerleştiriliyorlar. Bir gazete binasındaki bölümleri sayacak olursak; spor, haber merkezi, yazı işleri, reklam (reklam da kendi içinde ayrılıyor; seri ilan, grafik, telefondan satış, direk satış), idari işler, muhasebe birimleri vardır. Et tırnaktan ayrılmadığı gibi pratik ve teoride birbirinden ayrılmaz. Peki, sizce eğitimli bir iletişimcinin bu sektördeki değeri nedir? Her şeyden önce inandığım şey, eğitimli de eğitimsiz de olsa bir insanın işini severek yapması gerekiyor. Ne kadar eğitimli olursanız olun yaptığınız işi sevmiyorsanız başarılı olamazsınız. Tabii ki, bunun yanında eğitimli de olursanız işverenin en büyük tercih sebebisiniz. Bu sektörde yılmadan başarının peşinden gitmek için nasıl bir yol izlenmelidir? Yılmamak gerekir. (gülüyor) Öncelikle gençleri anlıyorum; ilk önce olacak mı olmayacak mı, nasıl olacak, ne zaman olacak, iyi olsun peşinde koşuyorsunuz. Her şey kolay olmuyor daha da zorlaşıyor bunun içinde sabırlı olmak, yılmamak, istemek ve yaptığın işi severek yürekten yapman gerekiyor. Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerine tavsiyeleriniz Bu meslek gerçekten çok güzel ve değerli bir meslek. Kendinizi geliştirebileceğiniz, yükselebileceğiniz bir meslek. Bu yüzden bu bölüm öğrencilerini şanslı görüyorum. Hepinize bıkmadan, usanmadan, yılmadan çalışmayı ön koşul olarak sunuyorum. Kendinize yatırım yapmak ve geleceği görebilmek adına doğru yerdesiniz. Gündemi takip etmek ve çok okumak bizim demirbaşımız. Çünkü, her türlü sektörle, her çeşit insanla iç içesiniz, çok farklı konularla karşılaşabiliyorsunuz 4 5

4 Bir İletişim Duayeni Ümit ATABEK Röportaj: Cemre BAĞCI Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi dekanı Sayın Ümit Atabek ile çok hoş bir söyleşi gerçekleştirdik. Her sayıda İzmir deki diğer iletişim fakültelerinin dekanlarıyla görüşeceğimiz bu köşede bütün iletişim öğrencilerinin merak ettiği ortak sorulara da değineceğiz. İletişim Topluluğu Başkanı Onur YONTAR Röportaj: Cemre BAĞCI Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi İletişim Topluluğu Başkanı Onur Yontar ile iletişim topluluğunun yaptığı faaliyetler hakkında hoş bir söyleşi gerçekleştirdik. Yaşar Üniversitesine geliş hikâyenizi öğrenebilir miyiz? Yaşar Üniversitesi ne Akdeniz Üniversitesi nden geldim. Şu anki rektörümüz Profesör Doktor Murat Barkan ile Kıbrıs ta Doğu Akdeniz Üniversitesi nde tanıştık. Ben o yıllarda Gazi Üniversitesi tarafından misafir öğretim üyesi statüsünde görevlendirilmiştim. Bu dönem zarfında birlikte çalışma olanağı bulduk. Kendisi çok güvendiğim, birlikte çalışmaktan çok mutlu olduğum bir insan, kendisinin ısrarlarına davetine kayıtsız kalamadım ve geçen sene Yaşar Üniversitesi ne geldim 1,5 yıldır da buradayım. Burada tesadüfen karşılaştığımız tanıdıklardan dolayı çok da yabancılık çekmedik desek yeridir. Bir de özellikle belirtmek isterim ki, Murat Hoca nın gelmesiyle son yıllarda büyük atılım göstermiş bir üniversiteyle karşılaştık. Yeni kurulmakta olan bir üniversitenin sıkıntıları fazladır ama burada öyle bir sıkıntıyla karşılaşmadık. Gerçekten büyük bir şans oldu benim için buraya gelmek, çok da mutluyum buraya geldiğim için. Yaşar Üniversitesi nin bize sunduğu imkânlar fakültemiz açısından oldukça iyi, peki sizce okulumuz öğrencileri bundan yeterince faydalanmayı biliyor mu? Bu konuda öğrencilerimizin çok istekli olduklarını hatta bu gelişmiş olanaklara rağmen yetersiz kaldığımızı, biraz daha yenilik yapmamız gerektiğini gördüm. Her seferinde 15 kişiye hitap eden birçoklu ortam sınıfına paralel olarak bir laboratuar kurmamız daha gerekecek. Bu yıl eksiklerimizin bir kısmını daha tamamladık, geri kalanlar da gelecek yıl tamamlayacağız ve bu çoklu ortam sınıflarını tamamen bir dijital stüdyo haline getirmek öncelikli hedefimiz. Bizim bir sıkıntımız da dış çekimlerde kullanacağımız bazı cihazlarda eksiklikler var, onları da bu yıl tamamlamayı düşünüyoruz. Ben bir fakültenin iyi olması açısından önem verdiğim birkaç şey var, bunlardan bir tanesi fakültenin fiziksel imkânları. Bu açıdan bir eksiğimiz yok. Ancak öğrencileri iyi olmayan bir fakülte asla iyi olmaz, her zaman bunu savunurum. Öğrencilerimin çok iyi söylüyorum ancak bizim bazı bölümlerimizde henüz 4. Sınıf öğrencilerimiz yok. Geçen sene ilk mezunumuzu verdik dolayısıyla öğrencilerimiz açısından bir eksiğimiz var, bu öğrencilerimizin kendileriyle ilgili bir eksiklik değil, zamanla ilgili bir eksiklik.4. sınıflar tamamlandığı zaman öğrenci portföyümüzün daha yetenekli ve daha zengin olacağını ve fakültemizin üçüncü ayağı olan öğrenciler ayağının da mükemmel şekilde tamamlanacağını düşünüyorum. İyi bir iletişimci ciddi bir entelektüel olmalıdır... Size göre bir iletişimcide bulunması gereken temel vasıflar Bir iletişimcide bulunması gereken ilk vasıf, ciddi bir entelektüel birikime sahip olmak, olumlu aydın bir insan olmayı kastediyorum. Bu aslında üniversitemizde oldukça önemsenen bir konu ve iletişim alanında böyle bir öğrenci tipi yetiştirmeyi amaçlıyoruz. Çok değişik alanlarda dersler veriyoruz ve çoğu zaman Bu ders benim ne işime yarayacak? şeklinde şikâyetlere de neden oluyor. Sonuçta bir iletişimci, toplumsal olaylara kamusal iletişim planlarıyla yanıt verebilecek olan insandır dolayısıyla toplumsal olayları, toplumsal olguları iyi çözümleyebilecek, iyi analiz edebilecek kişiler olmalılar öncelikle. Bunun için temel bazı bilgileri almaları lazım. Hatta bana kalırsa bir matematik dersinin bile alınması gerekiyor, özellikle halkla ilişkiler bölümünde. Sanat ile ilgili derslerimizin biraz artması lazım, edebiyat ile ilgili derslerin eklenmesi lazım. Çünkü sizler mezun olunca mesaj tasarımı yapacaksınız ve bunu şiir bilmeyen, klasikleri okumayan bir kişi yapamaz ve dolayısıyla iyi bir iletişimci olamaz bana kalırsa. İyi bir iletişimcinin çok geniş bir ilgi alanı olması ve bu ilgi alanını destekleyecek derslere yönelmesi lazım. Hatta bizim okulda verdiğimiz derslerle yetinememeli, çok ciddi bir entelektüel birikim sağlayacak şekilde kendini geliştirmesi gerekiyor. İkincisi tabii ki öz disiplin. Bir iletişimci,bir sanatçı rahatlığıyla saha öncü ya da daha yumuşak bir hayat yaşıyor gibi görünebilir dışarıdan bakınca ancak medya sektörü çok disiplin gerektiren bir alandır.ilk bakışta medya sektöründe çalışan insanların çok rahat esnek insanlar olduklarını düşünebilirsiniz aslında onların hayatlarını çok dakik, disiplinli ve öz denetimli yaşadıklarını görürsünüz.aslında biz bunu istiyoruz öğrenci arkadaşlarımızdan. Bir de tabii ekip ruhu ya da birlikte hareket edebilme yeteneği diye bir konu var ki biz özellikle son sınıf projelerinde özellikle bunu vurgulamaya çalışıyoruz çünkü hiçbir iletişim kampanyası tek başına yürütülemez.ortak hareket ederek iyi bir işi zamanında teslim edebilmek için birlikte çalışma yeteneğinin kazanılması gerekiyor. Son sınıf projelerinde özellikle yapılan işten ziyade bunun birlikte yapılmasını önemsiyoruz ve son sınıf öğrencilerimiz bu yeteneği kısmen kazanıyorlar.özetlersek iyi bir iletişimci,ciddi bir entelektüel birikime sahip,öz disiplini olan ve ekip ruhuyla çalışabilen bir kişidir. Zordur yani iletişimci olmak. Genç iletişimcilerin dikkatine!!! Son olarak genç iletişimcilere tavsiyeleriniz Az önce belirttiğim şeyleri söyleyeceğim yine. Öncelikle kendilerine öğretilen ders programının dışına çıkarak kendilerini yetiştirmekle sorumlu oldukları alanlar var. Mesela çok roman okusunlar, klasik filmleri seyretsinler, şiir okusunlar, hatta biraz tarih okusunlar. Gerçekten bunların çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kendi entelektüel birikimlerinde neyin eksik olduğunu düşünüyorlarsa onu tamamlasınlar. İkincisi hem kendilerini önemsesinler, hem arkadaşlarını önemsesinler ve o ilk bakışta beğenmedikleri arkadaşları ile işbirliği yapmaya çalışsınlar, ortak akıl yürütebilme yeteneğini edinirler böylelikle. Özellikle bunu vurguluyorum, lise eğitiminde her koyun kendi bacağından asılır mantığıyla, öğrenciler birbirlerine rakip olarak yetişiyorlar ancak üniversite eğitimine başladıktan sonra genç arkadaşlarımızın birbirleriyle dayanışma, bir ekip oluşturabilme yeteneklerini kazanmaları çok önemli diye düşünüyorum. Kendi disiplinlerini kendilerini kurmalarının, özellikle zaman planlaması başta olmak üzere bu öz disipline sahip olmalarının çok önemli olduğunu belirtmek istiyorum. Son olarak olumsuz olmamalarını tavsiye ediyorum. Bu günler biraz sıkıntılı günler sektör açısından, iş bulmak açısından ancak bana sorarsanız iletişim sektörü hala geleceği parlak olan bir meslek. Ümit Atabek uzun yıllar akademik hayat içerisinde bulunmuş çok önemli bir iletişimci yılında Gazi Üniversitesinde asistan olarak akademi hayatına adım atan Sayın Atabek, daha sonra uzun yıllar Akdeniz Üniversitesinde çalışmış. Yaklaşık 30 yıllık bir akademi geçmişi olan çok önemli bir akademisyen kendisi. Özellikle son yıllarda iletişim araştırmaları yöntem bilimi yani yöntem ve iletişim teknolojileri özel ilgi alanı olmuş. Daha çok bu alanlarda yayınları var. 30 yıllık akademi geçmişinde bölüm başkanlığından, dekan yardımcılığına kadar birçok yönetici vasıfta yer edinmiş olan Atabek sorularımızı Biz iletişimciler için yanıtladı. Öncelikle bize biraz kendinden bahseder misin? Halkla ilişkiler ve reklamcılık 4. Sınıf öğrencisiyim ayrıca yaklaşık 2 yıldır okulumuz İletişim Topluluğu başkanıyım.part-time olarak okulumuzun halkla ilişkiler departmanında çalışıyorum ve gelip burada gerçek hayatta neler olduğunu,işlerin nasıl yürüdüğünü öğreniyorum. İletişim topluluğu ne zaman kuruldu?geçmiş etkinlikler 2007 yılında fikir oluştu ancak 2008 yılında faal olarak çalışmaya başladık.ben ikinci sınıftayken yani 2008 yılında ilk etkinliğimizi gerçekleştirdik ve Ali Atıf Bir gelmişti okulumuza. Bundan önceki projelerden bizim için en önemlisi Bumerang Reklam Ödülleri nin organizasyon takımını oluşturduk ve bütün geceyi biz gerçekleştirdik.bunun yanı sıra Tiyatro Topluluğuyla ortak yürüttüğümüz bir kampanya olan Reklam Oburları Kampüste yine çok eğlenceli bir organizasyondu.ayrıca tecrübelerinden faydalanmak adına Kanal D Ana Haber Spikerlerinden Meltem Acar Yücesoy un okulumuza gelmesini sağladık.bir de bizim gelenekselleşmesini istediğimiz bir yıl sonu buluşmamız ve Academic Year Party var.iki yıldır sene başında tanışma amaçlı bir karaoke parti düzenliyoruz,yıl sonunda da okulumuzda bulunan Çatı Restaurant ta akademik kadronun ve iletişim fakültesi öğrencilerinin katıldığı bir parti düzenliyoruz.dediğim gibi isteğimiz bu partilerin gelenekselleşmesi doğrultusunda. Peki bu etkinliklere geri dönüş nasıl?yeterli katılım sağlanıyor mu sence? Açıkçası istediğimiz seviyeye ulaşamıyoruz.bir şeyler için uğraşıyoruz,çabalıyoruz ama bekleneni elde edemiyoruz. Okulumuzda bir iletişim sorunu var,öğrencilere ulaşmakta büyük sıkıntılar yaşıyoruz.sadece sosyal ağlar yoluyla ya da mail yoluyla ulaşabiliyoruz.belki okulumuzun internet sitesini kullanabilsek ya da afiş gibi basılı materyallerle arkadaşlara ulaşabilsek bizim için daha iyi olabilir. İletişim Toplluğu nun organize ettiği yıl sonu buluşması Peki bu etkinlikleri organize ederken karşılaştığınız zorluklar neler?maddi sıkıntılar mı yoksa yönetim kaynaklı sıkıntılar mı? Her şeyin başında maddi sorunlar yaşıyoruz.27 Aralık gecesi düzenlediğimiz Yıl Sonu Buluşmasından arta kalan parayla yeni bir organizasyon yapmayı planlıyorduk,ancak elimize çok ufak miktarlarda paralar geçiyor ve bunun çoğu duyuru için kullandığımız materyallere gidiyor,açıkçası büyük bir bütçe sıkıntısı yaşıyoruz.onun dışında,başta dekan hocamız olmak üzere bütün hocalarımız çok yardımcı oluyorlar,o konuda bir sıkıntımız yok fakat okulun genel prosedürlerine uygun olarak biraz sıkıntı yaşıyoruz,mesela bir dilekçeyi verdikten yaklaşık 15 gün sonra cevap alabiliyoruz bu da bizim planlarımızı birazcık yavaşlatıyor. Bu organizasyonların sana, topluluk üyelerine ve organizasyona katılanlara artıları Bir örnekle açıklayayım,faydalı bir süreç yaşanıyor organizasyon sırasında,sektörden insanlar tanışıyoruz ve bir şeyleri başarmış olmanın vermiş olduğu mutluluk çok güzel.tabii ki yeri geldiğinde çok yoruluyoruz,maddi manevi çok yıpranıyoruz ama o organizasyonun sonunda gelen arkadaşlarımız mutlu ayrıldığı zaman bizim için her şey son buluyor,o mutluluk her şeye değer.buna mesela en büyük örnek bizim için Bumerang Reklam Ödülleri oldu.o geceyi tamamen biz düzenledik ve sabah 8den gece 11 e kadar süren bir serüvenin içindeydik.çok yorulduk ama sektörün önde gelen isimleriyle birebir tanışma,konuşma fırsatı bulduk. Okulda gördüğümüz teorik bilgileri pratiğe dökmemiz için çok büyük bir fırsat oldu bu bizim için. Diğer üniversitelerin iletişim topluluklarıyla etkileşim halinde misiniz? Kıyaslayacak olursak yapılan etkinlikler açısından, topluluğumuz ne durumda? Fakültemiz çok yeni kurulan bir fakülte,ondan önce okulumuz çok yeni tabii ki giderilmesini istediğimiz eksiklerimiz var ama bunlar zamanla oturacak şeyler. Bu yıl yönetim kurulunun büyük bir kısmı mezun oluyor ve bizim şu an için tek isteğimiz zor şartlar altında kurduğumuz bu topluluğun gelenekselleşebilmesi.bu bir bayrak ve biz bu bayrağı alttaki arkadaşlarımıza teslim edip bunun sadece bir iki senelik bir topluluk olarak kalmasına engel olmak okulumuz var olduğu sürece varlığını sürdürecek bir topluluk olmasını sağlamak.diğer üniversitelere gelince,izmir Ekonomi Üniversitesiyle etkileşime geçmek istedik ancak iletişim kaynaklı sorunlar nedeniyle buluşamadık, görüşemedik. Dediğim gibi yeni bir fakülte olarak elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz ama önemli olan bizim için alttan gelen arkadaşlara bir şeyler bırakabilmek. Gelecek etkinlikler neler? Genelde yeni akademik yıllarda topluluklardan yıl sonu faaliyet raporu isterler fakat biz yıllık faaliyet raporu yerine dönemlik faaliyetler gerçekleştiriyoruz.bu dönem için düşündüğümüz çoğu şeyi gerçekleştirdik,ikinci dönem için planlarımızda ise Betül Mardin in peşindeyiz ya da Şenay Düdek biliyorsunuz İzmir e taşındı.bu iki isimden birini okulumuzda görmeyi çok isteriz.bu isimlerden birini getirebilirsek bizim için bu seneyi kapatmış oluruz. Bumerang Reklam Ödülleri 6 7