Sektörel Haber Bülteni

Transkript

1 Sektörel Haber Bülteni Sayı : 8 Yayın Tarihi : Şubat Başkandan... 2 Krizler ülkesi Türkiye Yıllarca terörizm ile mücadele etmiş ve ekonomik krizler, depremler yaşamış bir ülke. Dosya: Krizler 3 Ocak Ayını Krizlerle Geçirdik Türkiye ve dünya geçtiğimiz ocak ayında krizler ve kriz beklentileriyle dolu bir dönem geçirdi. 7 Tekstilde Tehlike Çanları Türkiye nin lokomotifi tekstil ve hazır giyim sektörü zor günler geçiriyor. Devamı... AB ye Katılım 8 Sektörlerimiz AB ye Hazır Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, bankacılık sektörü de dahil tüm sektörlerin şu anda AB ye yeni üye 10 ülkeden daha fazla hazır olduğunu kaydetti. 9 Kalkınma Ajansları Yasası nın Anadolu için yeni bir dönemin habercisi oldu TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Enis Özsaruhan ın Bölgesel Kalkınma Ajansları Tasarısı değerlendirmeleri 10 AB ye uyum için Demir-Çelikte 1 milyar dolarlık yeniden yapılanma tartışılıyor Avrupa Birliği yle Türkiye arasındaki müzakerelerin başlaması.. Sektörler 11 Demir-Çelik Sektör Liderlerinden 2005 Yılı Değerlendirmeleri ve 2006 Yılı Beklentileri Türk Bilişim Sektörü bir Arçelik Değerinde Otomotiv Sanayiinde 2005 yılı Pazar, Üretim ve İhracat PAZAR İç pazardaki toplam taşıt aracı satışları 2005 yılında 763 bin adet oldu.. Devamı Üst örgütlerin taşımacılık sektörüne bakışı Sektörel kuruluşların değerlendirmeleri 17 Lojistik Şirketleri Ütü Yapacak Uluslararası rekabet ve üretim maliyetlerindeki artış, tekstilcileri yeni arayışlara itti. Üyelerimizden 18 TGSD de Aynur Bektaş ile yeni dönem 15.Olağan Genel Kurulu gerçekleşen TGSD de Aynur Bektaş, 2 yıllık dönem için tekrar Yönetim Kurulu Başkanlığı na seçildi. 18 TGSD 30 Yaşında 19 AB süreci, Türkiye-Çin ilişkilerinde tamamlayıcı bir unsur TÜSİAD İnternational Yürütme Kurulu Başkanı Aldo Kaslowski, AB süreci Türkiye- Çin ilişkilerinde bir alternatif değil aksine tamamlayıcı bir unsur olarak işleyecektir. İnovasyon 21 Ulusal İnnovasyon girişimleri artıyor İnnovasyon önümüzdeki yıllarda en çok konuşulacak ve toplumun bütün süreçlerinde karsı karşıya kalınacak bir konu olarak ilk sıraya oturuyor.

2 Başkandan Krizler ülkesi Türkiye, yıllarca terörizm ile mücadele etmiş ve ekonomik krizler, depremler yaşamış bir ülke. Ancak üzülerek belirtmeliyim ki depremle yaşamayı da, krizleri yönetmeyi de öğrenememiş bir ülke. Ocak ayı içinde yaşadığımız kuş gribi, doğalgaz kesintisi ve dondurucu soğukların yol açtığı etkiler ilgili sektörler ve bölgeler başta olma üzere tüm ülke ekonomisinin bir kriz havasına bürünmesine yol açtı. Dün de onlarca kez şahit olduğumuz gibi bugün de görüyoruz ki krizler kontrol altına alınıp yönetilemediği sürece toplumsal düzeni ve hatta insanların güvenlik duygusunu olumsuz etkiyebilmektedir. Halbuki savaşlar, yıkımlar, salgınlar, ekonomik krizler, insanlığı tehdit etmek yerine fırsat olarak değerlendirilebilmelidir. Zira krizler yönetilebildiği ölçüde, yeni oluşumlar ve değişimler için en uygun zamanlardır. Kriz yönetiminin önemi, yakın geçmişte yaşadığımız deprem felaketiyle de değişik bir biçimde karşımıza çıktı. Hatırlanacağı üzere, 17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinde kriz yönetiminin önemli bir boyutu olan bilgi aktarımında tam anlamıyla bir kaos yaşandı. Yanlış ve eksik bilgi aktarımı toplumda paniğe neden olurken kriz yönetiminde yaşanan çok seslilik çözümsüzlüğe yol açtı. Deprem nedeniyle konutlar ve fabrikalarda, yollar ve köprülerde, makine-teçhizat ve mal stoklarında çok önemli kayıplar ortaya çıktı. Depremden etkilenen bölgelerde bir süre için üretim durdu, uzun bir süre de düşük kapasite ile çalışıldı. Ülke ekonomisi tüm bunlar nedeniyle oldukça olumsuz etkilendi. Depremin yol açtığı kriz ve sonuçları bize, krizi doğru yönetmenin ülkemiz açısından ne denli önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Bugün ise karşı karşıya kaldığımız durum 7 yıl öncesinden farklı değil. Bugün de aynı yanlış ve eksik bilgi aktarımı yüzünden toplumda panik yaşanmakta, ilgili sektörde üretim kaybı söz konusu olmaktadır. Bugün de ülke ekonomisi olumsuz etkilenmektedir. Biliyoruz ki kriz olasılığını bütünüyle engelleyecek bir yöntem yoktur. ama kriz ile etkili bir mücadele için her ülkenin kendine özel bir kriz tanımı ve yürüteceği bir politikası olmalıdır. Kriz dönemlerinde eşgüdümü sağlamak, sektörler arasında işbirliğini geliştirmek gerekliliğine inanan SEDEFED, reel sektörü temsil eden sivil toplum kuruluşları ve üyeleri arasında iletişimi sağlayarak bu tür krizlerin yaratacağı karışıklığı en aza indirmek üzere reel sektörün yanında olacaktır. Krizleri yönetebildiğiniz sağlıklı bir ay geçirmeniz dileği ile, Bülent Akgerman Yönetim Kurulu Başkanı 2

3 Dosya: Krizler Ocak Ayını Krizlerle Geçirdik Türkiye ve dünya geçtiğimiz ocak ayında krizler ve kriz beklentileriyle dolu bir dönem geçirdi. İşte basından derlediğimiz Ocak 2005 krizleri ve sektörlere olan etkileri: Kuş Gribi ve Sektörler Turizm Turizm Yatırımcıları Derneği (TYD) Başkanı Oktay Varlıer Avrupa da Türkiye ye karşı her zaman kuşkuyla bakan bir kamuoyu olduğu icin Türkiye de salgın olur mu? korkusu bir miktar etkileyebilir turizmi...ama gerekli önlemlerin alınması şartıyla çok ciddi bir tehlike olmayacaktır... dedi. Alman turizm şirketi TUI nin yaptığı açıklamada Türkiye ye yapılan rezervasyonlarda bir azalış olduğunu ancak Türkiye ye yönelik seyahatlere vereceği zarar konusunda konuşmak için çok erken olduğunu bildirdi. Almanya ve Britanya gibi önde gelen pazarlardan Türkiye ye seyahat konusunda bir uyarı gelmedi. Ancak Türkiye için önemli bir pazar olan Rusya dan üst düzey bir salgın hastalık uzmanı Türkiye ye seyahat konusunda uyardı. Türkiye nin turizmde rakiplerinden olan Yunanistan da sınırlarını kapatmadıklarını vatandaşlarını gereksiz seyahatten kaçınmaları konusunda bir uyarıda bulundu. Nakliye Kuş gribi nedeniyle Türkmenistan ın, Türk araçlarının ülkeye girişini ve şoförlere vizeyi durdurması nakliyecileri çıldırttı. Karar yıllık 1 milyar dolarlık ticarete gölge düşürdü. Kuş gribi, kanatlı sektörü ve turizmden sonra şimdi de nakliyecileri tehdit etmeye başladı. Türkmenistan ın kuş gribi nedeniyle Türkiye den giden araçların ülkeye girişini ve Türk şoförlere vize verme işleminin ikinci bir emre kadar durdurduğunu açıklaması nakliyecilerde soğuk duş etkisi yarattı. Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) Başkanı Çetin Nuhoğlu, Türkmenistan ın bu kararıyla l milyar dolarlık ticaretin riske girdiğini belirterek, Kuş gribini bahane ettiler, hiç beklemiyorduk, çok tatsız bir sürpriz oldu dedi. Türkiye den Türkmenistan a yılda 5 bin sefer yapıldığını belirten Nuhoğlu, Bu da yaklaşık 200 milyon dolarlık bir ticaret hacmi demek dedi. Türkmenistan ın aynı zamanda kilit bir nokta olduğunu belirten Nuhoğlu, şöyle devam etti: Özbekistan ve Kazakistan a da Türkmenistan üzerinden geçildiği için, buranın Türk nakliyecilere kapatılması çok önemli bir sıkıntı doğurdu. Çünkü Özbekistan a yılda 5 bin, Kazakistan a ise 4 bin sefer yapılıyor. Hepsini üst üste koyduğumuz zaman bu l milyar dolarlık ticaretin riske girdiğini gösteriyor. 2 yıldır sorun yaşadıkları Türkmenistan ın getirdiği yasağın diğer ülkelere de sıçraması konusunda herhangi bir endişe yaşamadıklarım belirten Nuhoğlu, Bulgaristan, Almanya ve Rusya başta olmak üzere diğer ülkelerden bu konuda hiçbir kısıtlama olmadı. Türkmenistan ın aldığı kararın tamamen siyasi olduğunu düşünüyoruz. Açıkçası kuş gribi bahane edildi diye konuştu. Tavukçuluk Kuş gribi nedeniyle tavukçuluk sektörünün günlük 10 milyon YTL zarar ettiği kaydedildi. Kuş gribinden zarar gören kanatlı hayvan üreticilerine sağlanacak desteğe ilişkin rapor, Devlet Bakanı Abdüllatif Şener e sunuldu. Basına kapalı gerçekleşen sunumun Hazine ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ndan müsteşar ve müsteşar yardımcıları tarafından yapıldığı kaydedildi. Sunumda, kanatlı hayvan sektörünün vergi, prim ve kredi borçlarına ilişkin bilgilerin yer aldığı öğrenildi. Söz konusu rapor bugün yapılacak Ekonomi Koordinasyon Kurulu nda (EKK) değerlendirilerek, kanatlı hayvan sektöründe alınacak tedbirler ve destekler karara bağlanacak. Kuş gribi vakaları nedeniyle tavukçuluk sektöründeki günlük zararın 10 milyon YTL olduğu belirtiliyor. Sektör temsilcileri, maddi desteklerin yanı sıra düşük faizli kredi, kredi vergi ve prim ödemelerinde kolaylıklar istiyorlar. Kaynak: Vatan, Reuters, Dünya, Hürriyet 3

4 Dosya: Krizler Doğalgaz Sıkıntısı Ocak ayı başında Rusya nın Ukrayna ya doğalgaz sevkıyatını kesmesi Türkiye ve Rus doğal gazı kullanan tüm Avrupa ülkelerinde kriz beklentisi doğurdu. Ancak gerçek kriz 3 hafta sonra İran doğalgazının boru hattında hasar sebebiyle kesilmesiyle yaşandı. Rusya nın 1 Ocak 2006 tarihinde Ukrayna ya doğalgaz sevkıyatını kesmesi Rus doğalgazı kullanan Türkiye dâhil tüm Avrupa ülkelerinde enerji güvenliği konusunu gündeme taşıdı. Rusya nın benzeri bir siyasi kararla doğalgazı kesebileceği veya kriz içindeki Ukrayna nın boru hatlarında transit geçen gaza el koyabileceği ihtimali kriz senaryoları ve çözüm yolları üretilmesini sağladı. Bu çerçevede doğalgaz için alternatif ihracatçı ülkeler ve güzergahlar bulunması, nükleer ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili araştırmalar ve doğalgaz depolama altyapısı çalışmaları tüm Avrupa gündemine damgasını vurdu. Bu tartışmalar zaten rekor seviyelerde seyreden petrol fiyatlarının da fırlamasına ve 70 cent seviyelerini test etmesine yol açtı. Ancak Rusya ve Ukrayna nın anlaşmaya varmasından ve kuzey Karadeniz deki krizin rafa kaldırılmasından birkaç hafta sonra 25 Ocak tarihinde İran boru hatlarında oluşan hasarı gerekçe göstererek Türkiye ye yaptığı doğalgaz sevkiyatını % 70 oranında azalttı. İşte Hürriyet gazetesinin 26 ocak tarihli haberinden İran doğalgaz krizi ve sektörlere olan etkileri: Fabrikaların Gazı Kesildi Rusya ve İran dan gelen doğalgaz miktarındaki azalma nedeniyle sıkıntının halka yansıtılmaması için sanayiye kesinti uygulanıyor. Kocaeli de, doğalgazı kesilen 20 fabrikaya, şimdilik kaydıyla gaz yeniden verilirken İstanbul, Ankara, Bursa da bazı tesislerin hala gazı yok. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, alınan tedbirlerle konutlarda sıkıntı olmadığını söyledi. İran ve Rusya dan gelen doğalgaz akışındaki azalma nedeniyle, konutların ısınma sorunuyla karşılaşabilecekleri dikkate alınarak Türk sanayiinin kalbi sayılan Kocaeli Bölgesi ndeki 21 sanayi kuruluşunun doğalgaz vanası kapatılması ortalığı karıştırdı. 21 Ocak ta doğalgazı kesilen iki sanayi kuruluşuyla birlikte bu sayı 23 e yükselirken, öğlen saatlerinde BOTAŞ tan gelen talimatla, şimdilik kaydıyla karar uygulamadan kaldırılarak vanalar yeniden açıldı. Büyük Kuruluşlar Kocaeli Bölgesi nde doğalgaz akışı durdurulan sanayi kuruluşları şöyle: Enerjisa, Entek, Beksa Çelik, Çelik Halat, Çelik Kord, Al-Co Alüminyum, Crown Bevcan, Depa, Hyundai, Keskin Kimya, Gürsan, Goodyear, Brisa, Ford Otomotiv, Kordsa Polyester, Kordsa İplik, Kartonsan, Kalibre Boru, Kordsa Bez, Lifli Rulo, Tire Kutsan, Tepe Knauf, Yıldız Entegre. Şimdilik Kaydı Tedirginliği İzmit Gaz A.Ş. Genel Müdürü İmat Erdoğan yaptığı açıklamada, İzgaz, Şimdilik kaydıyla sanayi kuruluşlarının kesintisini iptal etmiş olup, gaz artı sağlanmaya devam edilmektedir. Botaş ile görüşme ve değerlendirmeler yapılmaktadır dedi. Ancak bu şimdilik kaydı, sanayicideki tedirginliği ortadan kaldırmadı. İran ve Rusya ile yapılan görüşmelerden sonuç alınamadığı takdirde, sanayi kuruluşlarının doğalgazlarının yeniden kesilmesinin gündeme gelebileceği, sanayicinin de buna hazırlıklı olması gerektiği belirtiliyor. Güney Marmara da Şirketlerin Gazı Kesildi Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) Yönetim Kurulu Başkanvekili Mahmut Yılmaz, çoğunluğu Bursa da bulunan Güney Marmara daki 40 otoprodüktör şirketten 2 si dışında tümünün doğalgazının kesildiğini bildirdi. Yılmaz, şöyle devam etti: Ayrıca, BOTAŞ tan sanayiye verilen doğalgazın da kesileceği yönünde haber aldık ancak, henüz gerçekleşmedi. Eğer, sanayi doğalgazı kesilirse üretim büyük darbe yer. Biz bu duruma şiddetle itiraz ediyoruz. Oluşabilecek zararı kim ödeyecek? Bugüne kadar B planları niye yapılmadı, tedbirler alınmadı anlayamıyoruz. Yılmaz, AB ülkelerinde 3-4 ay yetecek kadar gaz depolayabilen tesislerin bulunduğuna dikkati çekerek, Kış aylarında gaz arzında sıkıntı olabileceği tahmin edilmeliydi. BOTAŞ, yeterli kapasiteye sahip depolama tesisleri yapmalıydı. Marmara Ereğlisi ndeki depolama tesisi 1 milyar 600 milyon metreküp kapasiteye sahip ve sadece 15 gün idare edebilir görüşünü dile getirdi. 4

5 Dosya: Krizler Konutlarda Sıkıntı Yok Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yetkilileri, doğalgazda konutlara dönük bir sıkıntı olmadığı, kesintili tarifeden gaz alan sanayi müşterileri ile çevrim santrallarına dönük kısıntının ise devam ettiği bildirildi. Türkiye nin günlük doğalgaz ihtiyacı 100 milyon metreküp olarak hesaplanırken, küçük bir açıkla karşılanıyor. Bu arada Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek in belediyenin stokunda 2-3 güne yetecek kadar gaz bulunduğu, kesilmesi durumunda Ankaralılar ın doğalgazsız kalacağı sözlerini yorumlayan bakanlık çevreleri, öncelikle konutlara dönük sıkıntının kesinlikle söz konusu olmadığını söylediler. Belediyenin stoğundaki gaz ifadesiyle borulardaki gazın kastedilmiş olabileceğini anlatan aynı çevreler, Türkiye nin günlük 100 milyon metreküp tüketimi var, yüzde 20 si konut. Doğalgaz akışında olağandışı sıkıntı olursa, bu sadece Ankara için geçerli olmaz. Şu an öyle bir durum da yok. Her koşulda konutlara öncelik verilir. Konutlara dönük sıkıntı kesinlikle söz konusu değil dediler. Denizli de 3 Şirkete Doğalgaz Akışı Durdu BOTAŞ, Denizli Organize Sanayi Bölgesi (OSB) Müdürlüğü ne de sevkiyatın durdurulacağını bildirdi. Denizli OSB Müdürü Tanju Beştaş, BOTAŞ ın doğalgaz kullanarak kendi enerjisini üreten Ak Enerji ve Dentaş ile kendi kullandığı enerjinin dışında TEDAŞ a da elektrik satan Menderes Enerji ye doğalgaz verilmesini durdurduğunu bildirdi. Beştaş, BOTAŞ tan gönderilen yazıda, 26 Ocak 2006 günü saat itibariyle doğalgaz verilmesi durdurulacak deniliyor. Yaptığımız görüşmede, Çanakkale Boğazı ndan geçecek geminin doğalgazı boşaltması halinde, kesme olmayabileceği de ifade edildi. Bekliyoruz dedi. BOTAŞ, Denizli Organize Sanayi Bölgesi (OSB) Müdürlüğü ne de sevkiyatın durdurulacağını bildirdi. Ankara da da Üretim Durdu Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Zafer Çağlayan, Sincan Organize Sanayi Bölgesi nin elektrik ihtiyacını karşılayan Çevrim Santralı na gaz gelişinin durduğunu, dolayısıyla elektrik üretilemediği için sıkıntı yaşandığını söyledi. Santralın doğalgaz ihtiyacına dönük, geçen sene BOTAŞ ile ucuz olan kesintili tarife üzerinden sözleşme yapıldığını hatırlatan Çağlayan, ancak sık sık kesilmeler yaşanınca, kesintisiz tarifeye geçildiğini kaydetti. Kayseri de 3 Kuruluşa Doğalgaz Akışı Durdu BOTAŞ Kayseri İşletme Müdürü Kemal Tortop, doğalgaz kullanarak kendi enerjisini üreten Orta Anadolu A.Ş. ile Şeker Fabrikası ve ürettiği enerjiyi satan Zorlu Enerji ye doğalgaz verilmesini geçici bir süre durdurduklarını söyledi. İran ve Rusya kaynaklı olduğu bildirilen geçici kesintinin birkaç gün içinde sona ereceğini belirten Tortop, konutlarda kullanılan doğalgazın kesilmesiyle ilgili herhangi bir çalışma olmadığını bildirdi. Çanakkale Seramik, Akçansa Ve Dardanel Fabrikaları Doğalgaz Bekliyor Çanakkale de doğalgaz sıkıntısı nedeniyle, doğalgaz ile elektrik üreterek çalışan fabrikalarda üretimin kısmen durduğu bildirildi. Alınan bilgiye göre, günde 600 bin metreküp doğalgaz kullanarak üretim yapan Çanakkale Seramik Fabrikaları Genel Müdürü Remzi Gula, üç gündür doğalgaz sıkıntısı yaşadıklarını, bu nedenle üretimin tamamen durduğunu bildirdi. Gula, Günlük 600 bin metreküp ihtiyacımız olmasına rağmen, ancak 200 bin metreküp doğalgaz alabiliyoruz. Bu gazla ancak seramik pişirme fırınlarını sıcak tutabiliyoruz. Sıkıntının birkaç gün içinde geçeceğini tahmin ediyoruz dedi. Çanakkale de doğalgaz kullanarak elektrik sağlayıp üretim yapan Akçansa Çimento Fabrikası, Dardanel Ton fabrikalarının da aynı sıkıntıyı yaşadıkları kaydedildi. Kaynak: Hürriyet, Radikal, Dünya Kötü Hava Koşulları ve Sektörlere Etkileri Türkiye ekonomisinin kalbi İstanbul da ticari hayat hava koşulları nedeniyle felç oldu. Doğu ve Güneydoğu Anadolu dan kuru bakliyat taşıyan yaklaşık 150 kamyon kar yağışı ve olumsuz hava koşulları nedeni ile yolda kaldı. Sebze-meyve fiyatları artarken, holdingler ise erken paydos etti. Çalışma ve ticaret hayatını olumsuz etkileyen kar yağışı, üretim, nakliyat ve ihracatta sorunlar yaşanmasına neden oldu. Personelin işe gidememesi nedeniyle 5

6 Dosya: Krizler birçok üretim merkezi düşük kapasite ile çalışmak zorunda kaldı. Kötü hava şartlarından dolayı nakliyatın zamanında yapılamaması da, ihracat ve ithalatı aksattı. Uluslararası Nakliyeciler Derneği(UND) Başkanı Çetin Nuhoğlu, üretimde sapmalar olması nedeniyle nakliyecilerin yüzde 20 düşük kapasite ile çalıştığını söyledi. Nakliyecilerin belli sürelerde yükleri taşıma zorunluluğu nedeniyle para cezalarıyla karşı karşıya kaldıklarını kaydeden Nuhoğlu, Uluslararası nakliyede belli kurallar var. İç gümrüklere belli saatlerde gitmek zorundasınız. Bu sürelere hava şartları nedeniyle uyulamadığı için ciddi para cezalarıyla karşı karşıyayız. dedi. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı, nakliyede problem yaşadıklarını ancak en önemli sorunlarının üretim kapasitelerinin düşmesi olduğunun altını çizerek, ocakta hem hava şartları, hem de bayram tatili nedeniyle büyük üretim kaybına uğradıklarına dikkat çekti. Ocakta işletmelerin büyük bir kısmı mali külfet altına girdi diyen Satıcı, bu ayın hem üreticiler, hem ihracatçılar için kötü geçtiğini belirtti. Satıcı, çalışma zamanının sınırlandığını ancak işletmelerin sabit maliyetlerinin devam ettiğini dile getirerek, ihracatçıların bayram tatilinin üzerine hava şartlarının getirdiği yükle yorulduğunu ifade etti. Edirne-İstanbul arası ulaşım durdu Kar ve tipi nedeniyle Edirne-İstanbul arası ulaşıma kapandı. İstanbul un Silivri İlçesi-Kınalı arasındaki olumsuz hava koşullan nedeniyle Tekirdağ dan İstanbul yönüne gidecek büyük araçların trafiğe çıkışına da izin verilmedi. Trafik ekipleri, zorunlu olmadıkça küçük araçların çıkmaması için uyanda bulundu. Edirne-İstanbul arasında yoğun hava koşulları yüzünden yüzlerce kaza meydana geldi. Kara ulaşımı durdu trene ilgi arttı Eskişehir de devam eden kar yağışı ve kötü hava koşullan nedeniyle vatandaşların daha güvenli olan demiryolu ulaşımını tercih ettikleri bildirildi. TCDD Eskişehir İşletme Müdürlüğü yetkilerinden alınan bilgiye göre, demiryolu dörtyol kavşağında bulunan Eskişehir de trenlerin doluluk oranı kar yağışı ve olumsuz hava şartlan nedeniyle yüzde 100 e ulaşıyor. Kar yağışı nedeniyle trenlerin ulaşımında herhangi bir rötar veya aksamanın yaşanmadığı belirtildi. Kaynak: Dünya, Hürriyet Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği(TGSD) Başkanı Aynur Bektaş ise, hava şartları nedeniyle tekstil ve hazır giyimde kapasitenin yüzde 20 altında çalışıldığını belirterek, Atölyeler genelde şehir merkezi dışında olduğu için işe gidiş gelişlerde sorunlar yaşandı dedi. Kamyonlar yolda kaldı İstanbul Gıda Toptancıları ve Tüccarları Birliği Başkanı Günay Kotil, Erzurum, Kars ve Diyarbakır gibi Doğu Anadolu dan gelen kuru bakliyatı taşıyan 150 kamyonun yolda kaldığını söyledi. Kar yağışlarının uzun süre devam etmesi halinde sevkıyatlarda sorunlar yaşanacağını kaydeden Kotil, günde 200 kamyonun 3 bin ton gıdayı gerekli yerlere ilettiklerini ancak, kötü hava şartlarının bu duruma engel olduğunu söyledi. Holdinglerde erken paydos İstanbul da etkili olan kar yağışı nedeniyle bazı holdinglerde mesai erken sonlandırıldı. Kentin Anadolu yakasında Nakkaştepe de bulunan Koç Holding de çalışanlar olumsuz hava koşullan nedeniyle saat de işten ayrıldılar. Merkezleri Levent te bulunan Sabancı Holding ve Eczacıbaşı Holding de ise çalışanlara saat da işten ayrılma izni verildi. 6

7 Dosya: Krizler Tekstilde Tehlike Çanları Aşırı değerli YTL Uzakdoğu dan yapılan ithalatın katlanarak büyümesi, yüksek girdi maliyetleri ile istihdam üzerindeki yükün her geçen gün artması nedeniyle Türkiye nin lokomotifi tekstil ve hazır giyim sektörü zor günler geçiriyor. Karlılıkların azalması yüzünden bir yandan ekonominin döviz kaynağı olan ihracat ivme kaybediyor, diğer yandan milyonlarca insana ekmek kapısı olan atölyeler kepenk indiriyor, fabrikalar üretimini bir bir durduruyor, sektörde faaliyet gösteren birçok firma da kapısına kilit vurmak zorunda kalıyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Tekstil Sektör Kurulu Başkanı ve Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğlu, Tekstilde çok kapanan fabrika var diyerek sektörün içinde bulunduğu durumu özetlerken, İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon Fasoncuları Derneği (İTFAD) Başkanı Yılmaz Kocaoğlu ise 2005 te 15 bine yakın atölye kapandı. 1 milyon insan işsiz kaldı şeklinde konuşarak sektörün profilini çiziyor. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Aynur Bektaş da Sıkıntılar devam ederse istihdamda büyük kayıplar yaşanır şeklinde uyarıda bulunuyor. Geçtiğimiz yıl sokaklara çıkarak eylem yapmayı dahi planlayan sektör temsilcileri ile hükümet yıl içinde birçok kez bir araya gelmiş, sorunlara çareler aranmıştı. Özellikle bankalara olan borçlar konusunda görüşmeler yapılmış, sektöre yeni teşvikler verilmesi gündeme gelmişti. Bu arada Dış Ticaret Müsteşarlığı da Yeni önlem paketiyle, İstanbul da uluslararası tekstil merkezi kurulacak Tekstil bölümleri olan 12 üniversitede tekstil ve organik tekstil için AR-GE çalışmaları yapılacak. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Aynur Bektaş: İstihdamda büyük kayıplar yaşanır İşletmeler karsız çalışıyor. Düşük kur ve istihdam üzerindeki kamu maliyeti TL nin aşırı değerlenmesi maliyetleri çok fazla yükseltiyor. Artık firmalar kar edemiyor. İnsanlar artık bu işten caymaya başladı. Tekstil ve hazır giyim emek yoğun bir sektör eğer bu devam ederse istihdamda büyük kayıplar yaşanır. TEKSTİL İÇİN ÖNLEM PAKETİ Dış Ticaret Müsteşarlığının (DTM), yeni önlem paketiyle, İstanbul da uluslararası tekstil merkezi kurulacak. Tekstil bölümleri olan 12 üniversitede teknik ve organik tekstil için AR-GE çalışmaları yapılacak. Böylelikle, Avrupa Birliği (AB) ve ABD nin istediği tıbbi, hijenik, boya maddesi içermeyen ürünler üretilecek. Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM), geçen yıl başında kaldırılan kotalarla birlikte sıkıntıya giren tekstil ve hazır giyim için önlem alıyor. Yeni önlemlerle Türk tekstilinin marka ile uluslararası pazarlarda rekabet etmesinin sağlanması amaçlanıyor. Buna göre, tekstilde AR-GE çalışmaları ve ürün fiyatları üzerindeki teşvikler artırılacak. Özel sektör, üniversite ve kamu işbirliğine gidilecek. Teknik ve organik tekstilin geliştirilmesi için 12 üniversitenin tekstil bölümlerinin AR-GE kapasiteleri genişletilecek. AR-GE çalışmalarında konunun uzmanı ülkelerden destek alınacak. Organik ve teknik tekstil ile birlikte kaliteli kumaşların üretiminin artırılması planlanıyor. Bu çerçevede, Türk tekstil ve konfeksiyon ürünlerinde ürün çeşitliliği artırılırken, yanmaz, leke tutmaz kumaşlar ile tıbbi, hijyenik, boya içermeyen ürünler üretilecek. Yetkililer, uluslararası rekabete girebilmek için bir ürünü ortalama 50 adımda değiştirerek marka yaratıldığını, yaratılan ürünlerin de 3-5 dolar gibi rakamlara satıldığını anlatırken, Organik tekstil ile üretilen ürünler dolara satılacak. AB ve ABD pazarında özellikle yaygın olarak tercih edilen organik tekstil ile üretilen ürünler Türkiye de de üretilecek dedi. Öte yandan, tekstil önlemleri çerçevesinde DTM, İstanbul da uluslararası tekstil merkezi kuracak Böylelikle, İstanbul, tekstilde fuarcılık ve moda merkezi haline getirilecek Her yıl dev modacıların buluşturulmasının öngörüldüğü kentte, üretilen kaliteli ve marka Türk tekstili, uluslararası pazarda tanıtıma sokulacak. Edinilen bilgilere göre, önlem paketiyle kotaların tekstil ihracatı üzerindeki etkisi minimize edilecek Tekstil ve hazırgiyim sektörünün yaklaşık 20 milyar dolarlık bir ihracat rakamının bulunduğunu ifade eden yetkililer, yeni önlemler ile birlikte tekstil ve konfeksiyon sektöründeki ihracat düşüşünün engelleneceğini, en azından 15 milyar dolarda sabitlenebileceğini belirtiyor. Kaynak: Dünya 7

8 AB ye Katılım Sektörlerimiz AB ye Hazır Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, bankacılık sektörü de dahil tüm sektörlerin şu anda AB ye yeni üye 10 ülkeden daha fazla hazır olduğunu kaydetti. Babacan, OECD ülkeleri arasında sermaye yeterlilik rasyosu en güçlü bankacılık sisteminin de Türkiye de olduğunu belirtti. Türkiye nin sektörlerinin AB ye yeni üye ülkelere göre hazırlıklı olmasının gümrük birliğine bağlayan Babacan şunları söyledi: Elektronik ihracatımız çok güçlü. Tekstili zaten saymıyoruz. Otomotiv de öyle artık. AB konusunda sektörlerimiz diğer 10 ülkeden daha hazırlar. Bankacılık sektörü de buna dahil. Şu andaki bankacılık sistemi sermaye yeterlilik rasyosu konusunda çok güçlü noktada. Babacan ayrıca, Türkiye nin gelecek 10 yılda yıllık ortalama yüzde 6-7 büyümesinin öngörüldüğünü, GSMH sinin 1 trilyon doları, kişi başına milli gelirinin 10 bin doları geçmiş ülke haline geleceğini savundu. Tarım Bakanlığı, Brüksel de yapılan Tarım ve kırsal kalkınmadaki detaylı tarama süreci esnasında Türk heyetinin yaptığı sunumları Avrupa Komisyonu üyelerinin çok beğendiğini açıkladı. Avrupa Komisyonu üyelerinin Türkiye den giden heyete, Sanki hiç uyumamış hep çalışmış gibisiniz dediği kaydedildi. Tarımda da Ayrıntılı Tarama Yapıldı. Türkiye AB katılım müzakereleri kapsamında, en zorlu başlıklardan biri olan tarım ve kırsal kalkınma alanında ayrıntılı tarama Ocak ayında yapıldı. Tarım ve Köyişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, ayrıntılı tarama için Brüksel e giden uzmanlar, AB yöneticilerine Türk tarım mevzuatı hakkında bilgi verdi. Uzmanlar, bu çerçevede Türkiye nin tarım politikası, doğrudan ödemeler, ortak piyasa düzenleri, mali ve idari yapılar, kırsal kalkınma politikaları, coğrafi ve geleneksel işaretler ile organik tarım konularında 42 sunum yaptı. Ayrıntılı tarama, 26 Ocak Perşembe akşamı sona erdi. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Vedat Mirmahmutoğlu başkanlığındaki Türk heyeti de 27 Ocak Cuma günü Türkiye ye döndü. Tarım ve kırsal kalkınma alanında tanıtıcı tarama görüşmeleri, 5-8 Aralık 2005 tarihleri arasında yapılmıştı. Türkiye de olduğu gibi, AB nin yeni 15 üyesinde de tarımın ekonomide diğer AB ülkelerine oranla daha geniş yer alması, tarım konusunu müzakerelerin en zorlu, kapsamlı ve uzun süren başlığı haline getirdi. AB nin 2006 ya kadar planlanan bütçesinde yeni üyelerin tarım politikalarını uyumlaştırmasına destek olacak fonlar ayrılmış olsa da, bu fonların sübvansiyonları kapsamaması yeni üyelerin sorunlarla karşılaşmalarına neden oldu. Tarım politikaları AB bütçesinin neredeyse yansını oluştururken, bu politikaların yürütülmesi konusunda ise şiddetli tartışmalar sürüyor. İki başlıkta tarama tamamlandı AB Komisyonu ile Türkiye arasında Bilim Teknoloji ile Eğitim Kültür başlıklarında tarama süreci tamamlandı. AB Komisyonu Bilim ve Teknoloji başlığındaki tarama süreci ile ilgili raporu hazırlayarak Türk tarafına iletti. Kaynak : Radikal Dünya Gazetesi 8

9 AB ye Katılım Kalkınma Ajansları Yasası nın Anadolu için yeni bir dönemin habercisi oldu TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Enis Özsaruhan, Bölgesel Kalkınma Ajansları Tasarısının Meclisten çıkmış olmasının olumlu olduğunu ancak merkeziyetçi yapısında ısrar edilmesinin yerel potansiyellerin yeterince değerlendirilmemesi endişesini doğurduğunu belirtti. Türk Girişim ve îş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Enis Özsaruhan, Bölgesel Kalkınma Ajansları Yasası nın önceki gün Türkiye Büyük Millet Meclisi nde kabul edilmiş olmasının Anadolu nun kalkınması açısından yeni bir dönemin başlangıcı olmasını dilediklerini belirtti. Konuyla ilgili olarak basına bir açıklama yapan Özsaruhan, şunları söyledi: TÜRKONFED olarak ilk gününden beri Kalkınma Ajansları konusunu takip ediyoruz. Kalkınma Ajansları uygulaması, bölgesel potansiyel ve dinamiklerin harekete geçirilmesi, büyümenin etkilerinin tabana yayılması, gelir dağılımının düzelmesi ve bölgesel eşitsizliklerin giderilmesi açısından son derece önemlidir. Gelişmiş ülkelere baktığımızda, Kalkınma Ajanslarının kalkınmada olumlu bir rol oynadığını görüyoruz. Türkiye de de bu ajanslarının bir an önce uygulamaya geçmiş olması gerekiyordu. Yasanın Meclis ten geçmiş olması bu anlamda çok önemlidir. Bunun Anadolu için yeni bir dönemin başlangıcı olmasını diliyoruz. TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Enis Özsaruhan, Kalkınma Ajansları Yasası yla ilgili olarak yaptıkları eleştirilerin geçerliliğini koruduğunu söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü: 44 Kalkınma Ajansları ile ilgili olarak görüşlerimizi yasa, henüz tasarı halindeyken belirtmiştik. Bizce hazırlanan yasa tasarısında ajansların yönetimi, yasanın amacına uygun bir yapıya sahip değildi. Şimdi görüyoruz ki, gerek bizim gerekse başka kesimlerin benzer görüşleri ve önerileri değerlendirilmemiş ve tasarı biri iki ufak değişiklik dışında aynen yasalaşmış. Bu ajansların yararlı olabilmesi için, mevcut merkeziyetçi yapılarından kurtulması gerekiyordu. Daha önce dile getirdiğimiz, üç büyük il hariç gönüllü işadamı örgütlerinin Kalkınma Ajansları yönetim kurullarında yer almaması, Ajansların yönetim kurullarında devlet bürokrasisinin a/almak yerine artarak devam etmesi, toplanan fonların bölgelere hangi kriterlere göre dağıtılacağının net olmaması gibi temel konularda bir değişiklik yapılmamış durumda. Bu merkeziyetçi yapıda ısrar edilmesi, bizde, yerel potansiyellerin yeterince kullanılamaması endişesi doğruyor. Enis Özsaruhan, TÜRKONFED olarak meselelere yaklaşırken yapıcı bir tavır içinde olmayı esas kabul ettikleri için, Kalkınma Ajansları konusunda da bu tavırlarını sürdüreceklerinin altını çizdi. Özsaruhan, Yasanın çıkarılmasını alkışlıyoruz. Ama TÜRKONFED olarak yasanın Bölgesel Kalkınma Ajansları ruhuna uygun olarak işlerlik kazanabilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılmasını sağlamak üzere görüşlerimizi seslendirmeye devam edeceğiz dedi. Kaynak: TÜRKONFED 9

10 AB ye Katılım AB ye uyum için Demir- Çelikte 1 milyar dolarlık yeniden yapılanma tartışılıyor Avrupa Birliği yle Türkiye arasındaki müzakerelerin başlaması, demir-çelik sektöründe maliyeti 1 milyar dolan bulabilecek yeniden yapılanmayı da tekrar gündeme getirdi. Avrupa Birliği yle Türkiye arasında rekabet başlığı altında yapılan taramalarda, birlik yetkililerinin demir çelik sektöründeki yeniden yapılanma programının daha fazla geciktirilmemesi uyansında bulunduğu ortaya çıktı. Yeniden yapılanma programı, sektörün modernizasyonu, kaliteli ürün üretimi, çevre yatırımlarını içeriyor. Demir Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Veysel Yayan, sektörün kendi içinde yeniden yapılanmayı başlattığını belirterek, Atıl bazı haddehaneler kapanıyor, bazı işletmeler Suriye ye, Sudan a gidiyor diye konuştu. Demir-çelik sektörünün yeniden yapılandırılması uzun süredir gündemde olan bir konu. Ancak bu konuda hazırlanan programa, hükümet halen resmiyet kazandırmadı. Yeniden yapılandırma programı, sektörün üretim kapasitesini pazardaki talebe uyumlu hale getirilmesi ve işletmelerin modernize edilmesini öngörüyor. Bu çerçevede esas olarak sektördeki yassı uzun mamul dönüşümünün sağlanması ve yassı mamul üretiminin artırılması amaçlanıyor. Serbest piyasa şartlan altında sektörün rekabet gücünün ve yaşayabilirliğinin artırılması, Türk çelik sektörünün katma değeri daha yüksek ürünlere doğru yönlendirilmesi, AB çevre standartlarına uyum ve sektörde istikrarlı bir istihdam seviyesine ulaşılmasını sağlayarak gerek iç, gerekse dış pazarda rekabet edebilirliğini artırmak da programın diğer unsurlarını oluşturuyor. Sektörel rekabet Bu sürecin sektörde pek çok birleşme ve kapanmayı beraberinde getirmesi, çevre ve modernizasyon yatırımları nedeniyle de ciddi bir maliyet oluşturması bekleniyor. Bilgi veren bazı kaynaklar, bu maliyetin 1 milyar dolara çıkabileceğine dikkat çekiyor. Edinilen bilgiye göre, Avrupa Birliği yle rekabet alanında yapılan taramalarda demir-çelik sektörünü de gündeme getiren birlik yetkilileri, daha fazla gecikme yaşanmamasını istedi. AB, sektöre ilişkin yeniden yapılandırma programına resmiyet kazandırılmasını ve bütün şirketlere ilişkin ayrıntılı bilgi ve her birine ait işletme planı içeren, kabul edilebilir bir yeniden yapılandırma programının kendilerine sunulmasını bekliyor. Demir-çelik sektörü yeniden yapılandırma programında yaşanacak gecikmelerin, müzakerelerde rekabet başlığında sıkıntı yaratabileceğine dikkat çekiliyor. Devlet yardımları da sıkıntılı 1996 yılında Avrupa Kömür Çelik Topluluğu Serbest Ticaret Anlaşması nı imzalayan Türkiye çelik sektörüne devlet yardımlarının kısıtlanmasını öngörmüş, 2001 yılında bu sürenin dolmasından sonra çelik sektörünün aldığı yardımlar, AB devlet yardımları mevzuatına aykırı bulunmuş ve konuyla ilgili görüşmeler başlatılmıştı. Yetkililer, sektörün modernizasyonu ve çevre yatırımları için gerekli devlet yardımlarının ancak yeniden yapılanma programının AB Konseyi tarafından kabulünün ardından mümkün olabileceğini belirtiyor. Buna göre, bireysel iş planı hazırlamamış, firma planlarını sunmamış firmaların, yeni dönemde devlet yardımı alma şansı da olmayacak. İlerleme Raporu nda Avrupa Komisyonu nun yayımladığı son İlerleme Raporu nda, demir-çelik sektörüne de geniş olarak yer verildi. Çelik sektöründe bir ulusal çelik sektörü yeniden yapılandırma programımın kabul edilmesi beklendiği belirtilen raporda, şu değerlendirme yapıldı: Çelik sektörüyle ilgili olarak Türk yetkililer sektöre verilen devlet yardımlarında 1996 Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu Türkiye Serbest Ticaret Anlaşması nda öngörülen tatmin edici şeffaflık düzeyini henüz yakalamış değillerdir. Yalnızca 2005 yılı nisan ayında yatırım desteğiyle ilgili bir yasa hazırlığı söz konusu olmuştur. Türkiye nin çelik endüstrisine destek yardımını sürdürmek amacıyla derogasyon talebini destekleyecek ulusal çelik yeniden yapılandırma programımın hazırlanması konusunda sınırlı ilerleme sağlanmıştır. Ulusal Çelik Yeniden Yapılandırma Programı na ilişkin teknik çalışma 2005 Haziran ayında tamamlanmış ancak program siyasi düzeyde kabul edilmemiştir. Demir Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Veysel Yayan ise bir planın hazırlandığını vurgulayarak, Ancak bu plan henüz Avrupa Komisyonu na gönderilmedi. Fakat sektör kendi kendini yapılandırmaya başladı diye konuştu. Yayan, kamudan beklentilerini ise Ulusal yeniden yapılandırma programına dahil olan firmalara devlet yardımının sürdürülmesi şeklinde kaydetti. Kaynak: Dünya Gazetesi 10

11 Sektörler Demir-Çelik Sektör Liderlerinden 2005 Yılı Değerlendirmeleri ve 2006 Yılı Beklentileri Zor Kararların Yılı ndan Sonra, İstikrar Gelecek Uğur Dalbeler, Irepas 2005 yılı, çelik sektöründeki karar alıcılar açısından son derece zorlu geçmiştir. Bu durum, kuşkusuz hammadde ve çelik fiyatlarındaki yüksek dalgalanmalardan kaynaklanmıştır. Bu yıl daha istikrarlı bir piyasa bekliyoruz. Talep konusuna gelince, özellikle Orta Doğu, Afrika ve BDT nin talep seviyesi konusunda iyimseriz. Ancak üretim seviyesi, hem hammadde, hem de nihai mamul üretim süreçlerinin sonundaki fiyatların belirlenmesinde kilit bir rol oynayacaktır yılının ikinci yarısında, uluslararası pazarlarda, farklı fiyat gelişmelerine şahit olduk. Asya ile Batı arasında ciddi bir fiyat farkı oluşmuştur. Fiyatlardaki yüksek dalgalanmanın önlenebilmesi için bu farkın dengelenmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Çin çelik endüstrisi, yılda % 20 nin üzerinde büyümeye devam ederken, Batı da durumun tamamen farklı olması nedeniyle, burada en önemli rolü, Çin Halk Cumhuriyeti oynayacaktır. Ancak, Çin in hedef aldığı ülkelerin çelik endüstrilerinin de son derece hızlı bir şekilde büyüdüğü dikkate alındığında, Çin in ihraç piyasalarındaki varlığının büyük bir etki yaratmayacağını düşünüyoruz. Kuzey Amerika ya yönelik beklentilerimiz son derece olumlu yöndedir. ABD Uluslararası Ticaret Komisyonu nun (ITC) 23 Aralık tarihinde filmaşin ithalâtına karşı açılan soruşturmada almış olduğu karar da mevcut iyimser havayı teyid etmektedir. Endüstri, Gündoğumuna Sırt Çeviriyor Lakshmi Mittal, Mittal Steel 2005 yılında, çelik endüstrisi sürdürülebilirlik yönünde ilerleme kaydetmiştir. Önemli temel değişimler ve yeni iş modelleri oluşmaya başlamıştır. Bu durum, piyasa merkezli yaklaşımın fiyat istikrarı sağladığı ABD ve Avrupa pazarlarında, daha açık bir şekilde görülmektedir yılına baktığımızda, bu ivmenin sürdürülmesi gerektiğine inanıyorum. Pek çok kilit bölgede büyük üreticilerin oluşması için daha fazla konsolidasyona ihtiyaç duyulmaktadır. Bu durum, özellikle endüstrisi son derece parçalı bir yapı içerisinde bulunan Çin açısından önem taşımaktadır. Çin hükümeti konsolidasyonu teşvik etmek ve üretim kapasitesini sınırlamak istemektedir. Çin Hükümeti nin, global arz-talep dengesinin oluşumu açısından gerekli olan bu amacına, 2006 yılında ulaşacağını tahmin ediyorum. Bunun gerçekleşmesi halinde, Çin in net ihracatçı olması değil, şu anda ithalât yoluyla karşıladığı katma değeri yüksek ürünleri üretmeye başlaması gerçek bir tehdit olarak ortaya çıkacaktır yılında, çeliğin ve çelik endüstrisinin önemi artmıştır. Çelik endüstrisini, yorgun ve demode imajından dinamik, aktif ve müşteri odaklı hale geldiğini göstermeye devam etmemiz halinde, çelik endüstrisinin ratingi 2006 yılında da yükselmeye devam edecektir yılında Batı Avrupa ve ABD de gözlenen piyasa merkezli yaklaşımın, global düzeyde uygulanmasını ve bu sayede daha sağlıklı bir global arz-talep dengesi oluşmasını arzu ediyorum yılında, global konsolidasyonun da devam edeceğini öngörüyorum. Genel anlamda, çelik endüstrisinin göstergeleri olumlu yöndedir. Yeni bir iş modeli yaratılmış ve bu model, endüstrinin 2006 yılında istikrarlı kalmasına imkân sağlayacaktır. Gelişmiş ve gelişmekte olan piyasalardaki pozitif ekonomik göstergeler ile birlikte, 2006 yılı için iyimserliğimi koruyorum. Avrupalı Üreticiler, Katma Değeri Yüksek Ürünlere Yönelmeli Philippe Varin, Corus Group Plc yılına girerken, Avrupa piyasası güçlenme sinyalleri vermektedir. Üçüncü çeyrekte gerçekleştirilen üretim kısıntıları, arz ile talep arasındaki dengenin yeniden sağlanmasına katkıda bulundu. 11

12 Sektörler Avrupalı çelik üreticilerinin, miktar yerine değeri ön planda tutan olumlu yaklaşımları, yeni bir düşünce yapısının kanıtıdır. Bu tutum, uzun vadede Avrupa çelik endüstrisinin güçlenmesinde kritik bir rol oynayacaktır. Global talebin 1/3 oranındaki bölümüne sahip bulunan Çin Halk Cumhuriyeti, global büyümeyi sürüklemeye devam etmektedir. Çin deki üretimin kontrol altına alınmasına yönelik çalışmalar, global düzeyde arz fazlalığının oluşmasının engellenmesi açısından hayati öneme sahip bulunmaktadır. Uzun vadede, Hindistan gibi pazarların önemi artacaktır. Buna karşılık, global büyümeye % 15 oranında etki eden Avrupa ve NAFTA gibi gelişmiş piyasalarda, büyüme daha makul seviyelerde gerçekleşecektir. Avrupa da, otomotiv uygulamaları için dayanıklı çelikler, inşaat, mühendislik ve ambalaj piyasalarına yönelik ürünler gibi teknik olarak talep edilen ürünlerde, önemli büyüme fırsatları bulunmaktadır. Bu ürünlerle ilgili teknoloji, servis gereksinimleri, markalama ve pazarlama bilgisi, yeni piyasa oyuncularının bu ürünlerde başarılı bir şekilde rekabet etmesi karşısında bir engel olarak görünmektedir. Bu faktörler, Avrupalı üreticilerin iç piyasada başarılı olmasını sağlayacak kilit unsurlardır. Birincil çelik üretimini Batı Avrupa nın dışında gerçekleştirerek, iç piyasada katma değeri yüksek ürünlerin üretimine ağırlık verilmesi eğilimi, önümüzdeki yıllarda da devam edecektir. Avrupalı çelik üreticileri, çevre yükümlülüklerine tam anlamıyla bağlı bulunmaktadır. Ancak, global düzeyde açılacak yeni kapasitelerin % 90 ının üzerindeki bir bölümü, Kyoto Protokolü tarafından herhangi bir kısıtlamanın bulunmadığı ülkelerde gerçekleşecektir. Üreticilerde Yeni Bir Olgunluk Dönemi Ian Christmas, IISI 2005 yılında, dünya çelik endüstrisi iyi bir performans sergilemiştir. Çelik endüstrisinin sürdürülebilir geleceği açısından, memnuniyet verici gelişmelere şahit olunmuştur. Yüksek stoklarla karşı karşıya kalan çelik endüstrisi, piyasaya aşırı arz yapmak yerine, üretimlerini kısmayı tercih etmişlerdir. Bunun sonucunda, çelik fiyatlarındaki düşüş hızı yavaşlamış ve endüstrinin kârlılığı iyi bir seviyede kalmıştır. Finansal çevreler, çelik üreticileri ile ilgili düşüncelerini değiştirmeye başlamışlardır yılı, çelik endüstrisinin yeni bir yaklaşım uyguladığının teyid edilmesi açısından önem aşımaktadır. Çin deki gelişmeler bunun merkezindedir. Son aylarda, üretimin talebin üzerinde seyrettiğine dair sinyaller artmaya başlamıştır. Bundan daha da önemlisi, Çin de yeni üretim kapasitesine yönelik ciddi bir yatırım sözkonusudur. Çinli yetkililer, tehlikeyi görerek, yeni kapasite yatırımlarının, küçük ve verimsiz kapasitelerin kapatılması koşulu ile mümkün olabileceği konusunda ısrarcı bir tutum sergilemeye başlamışlardır. Ancak aşırı yatırım tehdidi yalnızca Çin de bulunmamaktadır. Çelik endüstrisinin mevcut kârlarını, yeni kapasite açmak yerine, yeni ürünlere, proseslere ve mevcut tesislerin alımına yönlendirmeleri daha olumlu bir gelişme olacaktır yılında da konsolidasyon devam edecek ve bu durum endüstri çevrelerinde memnuniyetle karşılanacaktır. Güçlü Orta Doğu Piyasası, Türkiye nin Artan Çin Etkisiyle Mücadelesine Yardımcı Oluyor Veysel Yayan, Türkiye Demir Çelik Üreticileri Derneği döneminde, miktar bazında % 73 oranında artışla 6.97 milyon tondan, milyon tona yükselen Türkiye nin demir çelik ürünleri ihracatı, 2005 yılında ilk kez % 15 oranında düşüş göstermiştir. Türkiye ham çelik üretimi, özellikle yılın ilk 9 ayı itibariyle, % 19.7 oranında büyüyen inşaat endüstrisi başta olmak üzere, artan iç talep seviyesinde % 2.5 oranında artış göstermiştir. Türkiye nin ihracatındaki düşüş, Çin in net ihracatçı olarak ortaya çıkması sonrasında, uzun ürün ihracatını Türkiye nin geleneksel pazarlarına yönlendirmesinden kaynaklanmıştır yılında, Türkiye nin ABD, AB ve Uzak Doğu ya yönelik çelik ihracatı sırasıyla, % 63, % 22 ve % 55 oranlarında düşüş göstermiştir. Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Körfez ülkelerine yönelik ihracatta artış kaydedilmiştir yılında, Avrupa Birliği nin başta Kuzey Afrika ülkeleri olmak üzere, üçüncü ülkelerle yaptığı serbest ticaret anlaşmalarının, gümrük vergileri üzerindeki % 15 civarındaki farklılaştırıcı etkisi nedeniyle, Türkiye nin çelik ihracatı üzerinde olumsuz bir etki yapacağı değerlendirilmektedir. Ancak, İran, Mısır ve Suudi Arabistan da açılan yeni kapasitelere rağmen, artan petrol gelirleri ve bölgedeki inşaat endüstrisinin güçlü konumu nedeniyle, Türkiye nin Orta Doğu ve Körfez ülkelerine yönelik ihracatının artacağı tahmin edilmektedir. 12

13 Sektörler 2006 yılında, iç tüketim ve ihracatta % 5-7 civarında bir artış öngörüyoruz. İhracattaki artış, 2005 yılındaki kayıpları tamamen telafi edecek seviyede olmayabilir yılında, toplam ham çelik üretiminin de, 22.5 milyon ton seviyesinde gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Çinli üreticilerin kârlılıkları sona erene kadar, Çin deki üretim artışının devam edeceği tahmin edilmektedir. Bu açıdan, paradoks gibi görünse de, bazı global oyuncuların, Çin deki aşırı üretimin global endüstri üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla, üretimlerini kısarak fiyat düşüşünü engellemeye yönelik çabalarının, Çinli üreticilere, yüksek üretim seviyelerini sürdürmeleri ve hatta, daha da arttırmaları yönünde yeni fırsatlar yarattığı değerlendirilmektedir. Orta ve Doğu Avrupa Büyüme Potansiyeli Sunuyor Roeland Baan, Mittal Steel Avrupa 2005 yılında, Avrupa çelik endüstrisi, global çelik endüstrisinin sürdürülebilirliğe yönelik yürüyüşünde önemli bir mihenk taşı olmuştur. Avrupa, ürün merkezli yaklaşımdan ziyade, piyasa merkezli yaklaşımı uygulamaya başlayan firmaların bulunduğu piyasalardan birisidir. Mittal Steel de dahil olmak üzere, önde gelen çelik üreticileri, arz ile talebin dengeye oturması için üretim kısıntısı uygulamışlardır. Bu girişimler sonucunda, 2005 yılının sonlarına doğru, fiyatlarda bir miktar iyileşme sağlanmıştır. İleriye doğru baktığımızda, 2006 yılında ekonomik anlamda olumlu gelişmeler bekliyoruz. Reel faiz oranlarının sabit kalması, 2005 yılındaki üretim kısıntılarından sonra, reel çelik tüketiminde artış yaşanacağına işaret etmektedir. Ancak, Asya ve özellikle Çin ekonomisine ilişkin belirsizlikler devam etmektedir. Çin ekonomisinde meydana gelebilecek ani bir yavaşlama, Çin ekonomisinde ve çelik endüstrisinde yapılacak reformların, beklenenden daha yavaş gerçekleştirilmesi, Avrupa çelik endüstrisi üzerinde ciddi bir ters etki yaratabilir. Mevcut durum itibariyle, Avrupa Birliği, yeryüzündeki en büyük piyasa konumundadır. Ancak Avrupa çelik endüstrisinin dinamikleri, bölgeler itibariyle Batı Avrupa ile Orta ve Doğu Avrupa da farklı şekilde işleyecektir:. % 1.7 oranında gayri safi yurtiçi hasıla artışının beklendiği Batı Avrupa da, üreticiler kârlılıklarını arttırmak için, katma değeri yüksek ürünlere ağırlık verecektir. % 4.5 oranında gayri safi yurtiçi hasıla artışının beklendiği Orta ve Doğu Avrupa da ise, üreticiler kalite boşluğunu kapatmaya ve kalite zincirinde üst seviyelere yükselmeye devam ederek, Batı Avrupa ya kıyasla daha fazla olan büyüme fırsatlarından yararlanacaklardır. Rusya, Güçlü Temeller Üzerinde Büyüyecek Viktor Rashnikov, Magnitogorsk Iron and Steel Works (MMK) Rusya nın çelik üretimi her yıl artmaktadır ve mevcut durum itibariyle, dünya sıralamasında 4. olan Rusya çelik endüstrisinin, üst sıralara yükseleceğine inanmak için gerekli sebeplerin hepsi bulunmaktadır. Son yıllarda, Rus üreticiler, teknolojik standartlar, verimlilik, rekabet gücü ve üretilen ürünlerin kalitesinde önemli ilerlemeler kaydetmişlerdir. Global kapasite fazlalığı tehdidini bir kenara bıraktığımızda, geleceği Rus çelik endüstrisinde görmek için pek çok sebep bulunmaktadır. Öncelikle, ülkedeki doğal kaynaklar ve ucuz enerji maliyetleri, Rus üreticilerin fiyat açısından rekabetçi olmalarına imkân sağlamaktadır. İkinci olarak, son yıllarda Asya nın itici güç rolü oynamasının da etkisiyle, dünya ekonomisi hızlı bir şekilde büyümektedir. Önümüzdeki birkaç yıl boyunca, bu bölgenin çelik tüketimi artmaya devam edecektir. Üçüncü olarak, gaz, enerji ve taşıma sektörlerindeki altyapı yatırımları sayesinde, Rusya çelik pazarı büyük bir büyüme potansiyeline sahip bulunmaktadır döneminde, son 15 yıldan bu yana ilk kez, doğal kaynaklar talebi karşılamakta yetersiz kalmıştır. Çelik endüstrisinde, maliyet konusunun önem kazanması, çelik üreticilerinin daha etkili firmaların altında güçlerini birleştirmeleri sonucunu doğurmuştur. 13

14 Sektörler Otomotiv de 2005 Yılı Türk bilişim sektörü bir Arçelik değerinde Türkiye Bilişim Derneği (TBD) Başkanı Turhan Menteş, Türk bilişim sektörünün son 3 yıla göre çok hızlı gelişmesine rağmen, piyasada oluşan ekonomik değerin 3.5 milyar dolarlık bir Arçelik in büyüklüğüne ancak ulaştığını söyledi. Avrupa internet ve bilgisayar erişiminin büyüklüğünün ortalama yüzde 40 civarında olduğunu belirten Menteş, bazı ülkelerde bu oranın yüzde 80 lere tadar çıktığına, Türkiye de ise bu oranın yüzde 10 olduğuna işaret etti. Menteş, Eğer sektörün büyümesi isteniyorsa, ulusal ölçeklerimizin belirlenmesi gerekiyor. Öncü olduğumuz sektörlerle entegre olup ürün üretmemiz lazım. Yazılım alanında Hindistan ve Çin gibi çok ucuz piyasalarda rekabete giren ülkelerle baş etmemiz mümkün değil. Sektörün yüzde 95 ük kısmı dışarıya bağımlı. Öncü olduğumuz tekstil, turizm, beyaz eşya gibi sektörlerle entegre projeler üretmemiz şart. Bu ürünlerle piyasaya çıkmalıyız ki dünya piyasasında söz sahibi olalım. Türk bilişim sektörü hızlı büyümesine rağmen bugün ancak 3.5 milyar dolarlık Arçelik in büyüklüğü kadar dedi. Telekom un özelleştirilmesinin içlerine sinen bir durum olmadığına dikkat çeken Menteş, Çünkü telekom kuruluşları tüm ülkelerde bilişim sektörünün tetikleyici ve öncüsü konumunda yer alıyor. ARGE yi destekleyen yapılanmaların çoğu telekom kuruluşları sayesinde oluyor. Herkes telekom şirketlerini gözü gibi koruyor. Ama biz telekomu özelleştirdik diye konuştu. Sektörün yüzde 5 lik kısmının ulusal katma değer ürettiğini kaydeden Menteş, Zaman kısıtlı. ARGE çalışmaları yapmak gerekiyor. Bu durum özel sektörün eline bırakılacak bir durum değil. Bilişim sektöründeki en büyük müşteri kamudur. Kriz yıllarında dahi sektörün en büyük destekçisi kamu olmuştur. Dolayısıyla bundan sonra da kamu sayesinde büyüme olacaktır şeklinde konuştu. Kaynak: Dünya Gazetesi PAZAR İç pazardaki toplam taşıt aracı satışları 2005 yılında 763 bin adet oldu. Satışlar 2004 yılına göre yüzde 2,3 arttı yılında otomobil satışları, 2004 yılına göre yüzde 2,8 azalış ile 439 bin adet olarak gerçekleşirken, ithalatın pazar payı yüzde 69 olarak belirlendi. Bu dönemde, midibüs pazarı yüzde 1, otobüs pazarı yüzde 12 ve kamyon pazarı ise yüzde 13 artarken traktör pazarı yüzde 3 azaldı. ÜRETİM Toplam taşıt aracı üretimi, 2004 yılına göre yüzde 6,8 artış ile 880 bin adet ve otomobil üretimi ise yüzde 1,5 artarak 454 bin adet oldu yılında üretim, büyük kamyonda yüzde 20, kamyonette yüzde 16, otobüste yüzde 12 ve küçük kamyonda yüzde 5 artarken; midibüste yüzde 28, minibüste ise yüzde 7 azaldı yılına göre 2005 yılı traktör üretimi de yüzde 10 azalarak 35 bin adet oldu. İHRACAT 2005 yılında sektör ihracatı geçen yıla göre yüzde 17 artışla 11.7 milyar ABD dolarını geçti. Türkiye ihracatında 2. sırada olan sanayinin, toplam ihracattaki payı yüzde 18 oldu. Türkiye nin 2005 yılında toplam taşıt aracı ihracatı, yüzde 9 artarak 553 bin adet oldu yılında otomobil ihracatı yüzde 5 artışla 320 bine, ticari araç ihracatı yüzde 15 artışla 233 bine yükseldi, traktör ihracatı ise yüzde 19 azalarak 8 bin adede geriledi. Ford Otosan 162 bin hafif ticari araç, Toyota 144 bin otomobil, O.Renault 123 bin otomobil ve Tofaş 41 bin otomobil ve 47 bin hafif ticari araç olmak üzere toplam 88 bin araç ihraç etti. ÖZET DEĞERLENDİRME 2004 yılında gözlenen talepteki canlılık, 2005 yılında da devam etti. Toplam taşıt aracı pazarı yüzde 2,3 ve ticari araçlar pazarı ise yüzde 10 artarken, otomobil pazarı yüzde 2,8 azaldı. Üretim ise, ihracattaki artışın desteği ile artışını sürdürdü. İhracat, geçen yıl içinde başlayan yeni projelerle artış gösterdi, ancak bu yıl yeni proje eklenmediği için ihracat artış hızı giderek düşüyor yılında da ihracatın bu düzeyde seyredeceği tahmin ediliyor.kaynak: OSD 14

15 Sektörler Üst örgütlerin taşımacılık sektörüne bakışı Kazanmayı unuttuk UND Başkanı Çetin Nuhoğlu Son iki yıldan beri ülkenin ihracatı yüzde 110 düzeyinde attı, ama sefer sayılarındaki artış yüzde 60 larda kaldı. Yani ihracattaki artışı karşılayamaz olduk. Karayolu taşımacılığının tarihinde ilk defa toplam taşımadaki payı düştü. Büyükler ele geçirebilir UTİKAD Başkanı Ayşe Nur Esin Karayolu Taşıma Kanunu sektör için gerekiyordu. Çünkü hiçbir denetim yoktu sektörde. Ama sektörün yönetmelikte öngörülen kofullara hazır olmadığını da belirtmek gerekiyor. Koşullar çok ağır. En arz 300 bin YTL sermaye isteniyor, bir belge için 200 bin YTL ödenmesi gerekiyor. Zaten sektörün büyük bölümü küçük şirketlerden oluşuyor. Kanunun bir diğer tehlikesi de büyük kuruluşların sektörü ele geçirebilme olasılığı. Sonuçta bu maliyetleri büyük freight forward lar yani organizatörler karşılayabilir. Ve bu durumda, bunlar da nakliyecileri parmaklarında oynatırlar. Türk forwarder lar ezilmeye çalışılıyor, oysa bunların gelişmesi Türk filolarının gelişmesini sağlayacak. İç taşımacılıkta 1950 li yıllardan beri karayolu taşımacılığına ağırlık verildi. İç taşımaların yüzde 96 lık bölümü karayolu ile yapılıyor. Bu tabii ki çok sağlıklı bir yapı değil. Üç tarafımız denizlerle çevrili, demiryolu olanağımız var. Ama yatırım yapmamışız. Karayolu ise sürekli teşvik edilmiş. Şu an bakanlığın bile sayısını bilmediği kadar kamyon var. Uluslararası taşımacılıkla tonaj olarak denizyolu önde. Ama değer olarak yine karayolu. Uluslararası taşımanın yüzde 46 sı gemiyle yapılıyor. Havayolu taşımacılığının payı fazla değil ama gelişeni bir çizgi var. Bu gelişimin sürebilmesi için altyapıya yatırım yapılması gerekiyor. Karayolunda Avrupa nın en büyük filosuna sahibiz. 29 bin treyler var. Bunların yüzde 65 i de AB normlarına uygun. Fakat arztalep dengesizliği var. Açık kapanıyor gibi görünse de sağlıklı bir büyüme yok. Sektör, kurumsal bir yapıda değil. Avrupa da, bu işi freight forwarder lar organize eder. Kendilerine ait araçları yoktur. Sadece bağlantıları kurarlar. Yabancı araçların ihraç taşımalarındaki artış hızı net olarak görülüyor de 12 bin sefer yapıyorlardı. Şu an 45 bin. AB araçları rahatlıkla giriş çıkış yapabiliyorlar. Devlet desteği arkalarında, yakıt maliyetleri açısından da avantajlılar, Çünkü, orada yakıt buradaki kadar pahalı değil, Bütün bu bunların sonucunda Türk nakliyeci yükü 3 bin Euro ya taşıyabiliyorsa, yabancı 2 bin Euro ya taşıyabiliyor. Bir de arztalep dengesi sağlanamadı. Son iki yılda uluslararası nakliyecilerimiz inanılmaz yatırımlar yaptılar. Talep, arz kadar büyüyemeyince, bir de yabancı taşımacılar avantajlarıyla ortaya çıkınca fiyatlar düşmeye başladı. Şu anda tam anlamıyla karsız çalışıyoruz. Para kazanmak bir yana yatırımımızı bile finanse edemiyoruz, katma değer üretemiyoruz, yani sürdürülebilir bir şey yok. Arztalep dengesizliğinin yanı sıra artarı maliyetler de körü etkiledi. Tarihimizde ilk defa bu kadar çok maliyet artışıyla karşılaştık yılları içinde akaryakıt yüzde 100 e yakın zamlandı. Otoban vergileri arttı. Bu da maliyetlerde bin Euro ya yakın artışa neden oldu. Sektör karsız olarak büyüme devam edecek. Para kazanmayı unutmamız lazım. Sorunlara karşı iş birliklerinin artırılması önerisinde bulunuyorum. Ve kesinlikle verimliliği artırmalıyız. Daha iyi hizmet sunup, şirketimizin her birimini verimliliğe yönlendirmeliyiz. Yönetmelik, karayolu taşımacılığının gelecek umududur. Ama bazı düzenlemelerin yapılması lazım. Havayolu yükselecek TÖHSİD Başkanı Şahabettin Bolukçu Türkiye de 14 uçak var. Bunların biri THY nin A310 kargo uçağı. Onun dışındaki uçaklar A300 B4 tipi. Bu uçaklar Türkiye den yurtdışına tarifeli kargo seferleri yapabildiği gibi, yurtdışındaki şirketlere kiralanarak da faaliyet gösterebiliyorlar. Sanırım, şu anda 7 uçak ülke dışında faaliyette. Türkiye aslında çok iyi konumda. Filosunda bu kadar A300 tipi uçak bulunan başka ülke yok. 15

16 Sektörler Havayoluyla hacmi büyük olmayan, ama değerli ve zamanla yarışan ürünler taşınır. İhracatın ve ticaretin gelişmesiyle havayolu daha çok kullanılacaktır. Mesela, Uzakdoğu malları Türkiye de toplanıyor ve buradan Avrupa ya dağılıyor. Bu, daha da artacak. Şu anki kapasite yeterli gibi görünse de, aslında değil. Türkiye nin uzun mesafe gidebilen uçaklara ihtiyacı var. Kapasite artmalı. Zaten filo da genişleyecek çok iyi geçti. Özellikle ihracatın artması taşıma miktarlarını artırdı, yakıt fiyatlarındaki artışı şirketler taşıma ücretlerine de yansıtabilince olumlu bir yıl geçti. Havayolu taşımacığı hızlı gelişmeye de müsait bir alan. Uzun bir yol var önünde. Değerli mal taşımacılığındaki önemi de alanın gelişimini hızlandıracak bir diğer unsur da yüzde gibi bir büyüme öngörebilirim. Altyapıdaki sorunların çözümüyle de büyütme çok hızlı olacaktır. En önemli sıkıntı havaalanlarındaki altyapı yetersizliği. Yani alanlar küçük, depolar, antrepolar yetersiz. Kısacası yük taşımacılığı bu alanda ikinci planda düşünülmüş. Kargo için ya alternatif alanlar olmalı ya da mevcut olanlar büyütülmelidir. Bugün kargoda en fazla kullanılan Atatürk Havalimanı dır. Ama bugün Atatürk Havalimanı nda bir firma yeni bir depolama merkezi istese, uçağını getirse yer bulamaz. eksikliği ve limanla entegrasyonu sağlayacak demiryolu bağlantılarının yetersizliği nedeniyle, transit taşımacılıktan yeterli pay alınamıyor. Yakıt alımındaki ÖTV indirimi, hizmetlerin ucuzlatılması gibi çalışmalarla taşımacıkta denizyolu payını artıracak. Başta konteynır olmak üzere tüm yük çeşitlerine yönelik ekipman ve teçhizat eksikliklerinin kısa sürede giderilmesi, yükleme ve boşaltma işlemlerine hız verilmesi gerekiyor. DLH nin Ulusal Liman Master Plam doğrultusunda ana bir konteynır limanı oluşturulmalı. Bunun için İzmir ve Mersin limanlan son derece uygun. Liman Tesis Teçhizat ve Modernizasyon 3 Projesi, en kısa sürede hayata geçirilmeli. Çünkü, bu projenin öngördüğü uluslararası standartlardaki EDİ sistemi, merkezden takibi sağlamanın yanı sıra, TCDD limanlarının iş ve işlemlerindeki hızının artırmasını ve hizmet kalitesinin yükseltilmesini sağlayacak. Limanlar en kısa sürede özelleştirilmeli. Geçen yıl Mersin ve İskenderun limanlan özelleştirildi. Limanlarda hizmetlerin sürekliliğini sağlamak ve verimliliği artırmak için özelleştirme gerekli. Kaynak: Dünya Kapasite artmalı DTÖ Genel Sekreteri Murat Tuncer Türkiye nin dünya taşımacılığımdan aldığı pay yüzde 1 in altında olduğunu vurguluyor. Ülkemizin dünya filosu içindeki payı ise yüzde 0.8. Ve bu rakamlar, potansiyelle karşılaştırıldığında son derece düşük bir volümü temsil ediyor. Dış ticaretin yüzde 87 si deniz yoluyla yapılıyor. Ama Türk bayraklı gemilerin dış ticaret yüklerinin taşımadaki payı da son derece düşük. Türk bayraklı gemilerin son 10 yıllık taşımalardaki payı yüzde 30 civarında yılında bu oran yüzde 23 ün altına düştü. Denizyolu taşımacılığının yurtiçi taşımacılıktaki payı, yüzde 5. Ve dahası, taşıma miktarlarındaki artışa rağmen, filo son beş yılda giderek küçüldü. Bazı gemiler, yabancı bayraklara geçtiler. Yabancı bayraklı Türk sahipli gemi tonajı 2.53 milyon DWT civarında Kasım ayı itibariyle Türk deniz ticaret filosunun büyüklüğü ise 7.57 milyon DWT. Limanlardaki sıkıntı nedeniyle transit taşımacılıktan yeterince pay alamıyoruz. Limanlarımızın teknolojik gelişmelere uyum sağlamadaki zorlukları, altyapı 16

17 Sektörler Lojistik Şirketleri Ütü Yapacak Uluslararası rekabet ve üretim maliyetlerindeki artış, tekstilcileri yeni arayışlara itti. TGSD nin hazırlıklarını sürdürdüğü yeni bir projeyle lojistikçiler, işlerinin yüzde 45 ini aldıkları tekstil fabrikalarının içine girecekler. Yeni sistemde ütü, ambalaj, kalite kontrol ve tamir işlerini lojistikçiler üstleniyor. Türk tekstilciler maliyetleri düşürmek için yeni formül arayışlarını sürdürüyorlar yılında Türkiye de üretim maliyetlerinin yüzde 2.7, sanayi maliyetlerinin yüzde 3 arttığını söyleyen Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Aynur Bektaş, Konfeksiyonda üretim maliyetleri yüzde 5 artarak, genel trendin üzerine çıktı dedi. Artan maliyetlere TGSD olarak çözüm arayışına girdiklerini dile getiren Bektaş, Lojistik bizim için çok önemli. Lojistik sektörünün işlerinin yüzde 45 i hazır giyim sektöründen geliyor. Espritt, Reebok gibi dünya devi firmalar daha önce kendi bünyelerinde yaptıkları bazı işleri lojistikçilere devretmeye başladılar. açıklamasını yaptı. Özellikle ihracata çalışan büyük hazır giyim üreticilerinin artık sadece ürünü diken olmak istediklerini, kalite kontrol, ütü, ambalajlama, tamir gibi üretim dışı işlere eleman, zaman ve para harcamak istemedikleri dile getiriliyor. Konuyla ilgili olarak Kalite kontrol dahil bu işleri bizim tesislerimiz içinde ayıracağımız mekanlarda lojistik firmaları yapmalılar diyen Bektaş, TGSD olarak bu konuda bir proje geliştirme çalışması yapıyoruz. düşündükleri önlemler hakkında görüşlerini dile getirdi. Uluslararası şirketlerin dünyanın dört bir tarafında ürettirdikleri mallarda aradıkları kalite, standardizasyon ve zamanında mal teslimi gibi koşulları sağlamak için Çinli üreticilerin gemide veya uçakta üretimi tamamladıkları dile getiriliyor. Rekabetin getirdiği şartları karşılayabilmek için lojistik sektörünün üretim merkezlerinde devreye girmesi kaçınılmaz hale geldi. Lojistik firmalarının bu konudaki yaklaşımlarının da olumlu olması, önümüzdeki dönemde, hazır giyim sektörünün sadece ürünü dikeceği ve dikim sonrasındaki tüm sürecin lojistik firmalarının denetimine gireceğini gösteriyor. TGSD nin bu konuda başladığı çalışmaların, 2006 yılında sonuçlanması ile içinde konuya sıcak yaklaşan Ekol, Karınca, Reysaş ve Balnak ın da olduğu lojistikçileri, üretim hattının yanında konuşlandırılacak bölümlere dahil edecek. Kaynak: Dünya Çalışmanın içinde Kalite Derneği (KALDER) de bulunuyor. Mehmet Kumbaracı gibi isimlerin yanı sıra Selma Akdoğan da konuyla ilgili beyin fırtınası toplantılarına katılan isimler. Ayrıca tedarikçi olarak adlandırılan yurtdışındaki firmaların Türkiye deki acenta ve temsilcileri de bu toplantıların içinde yer alıyor yılı ikinci yarısında başlayan toplantılarımız sonuçlandı. Yabancı alıcılar, Türkiye den çok kısa sürede, kaliteli, hatasız, hızlı mal ve hizmet almak istiyor. Bunları sunamayanlar ihracat yapamıyor. diyerek, uluslararası rekabetin ulaştığı nokta ve almayı 17

18 Üyelerimizden TGSD de Aynur Bektaş ile yeni dönem 15.Olağan Genel Kurulu gerçekleşen TGSD de Aynur Bektaş, 2 yıllık dönem için tekrar Yönetim Kurulu Başkanlığı na seçildi. Genel Kurulda konuşan Aynur Bektaş, sektörün zor bir yılı geride bıraktığını ifade ederek, tüm güçlüklere rağmen başarılı bir çizgi yakalayan sektör için 2006 nın daha iyi bir yıl olmasını diledi. Aynur Bektaş başkanlığını üstlendiği 2006 ve 2007 dönemi için de yol haritası verdi. Buna göre; Sektörü temsil eden tüm kuruluşlarla yapıcı ilişkiler içinde olmak, birlik beraberliği sürdürmek ve geliştirmek Sektörün sorunlarını ve çözümlerini sürekli gündemde tutmak ve kamuoyu nezdinde en üst makamlara duyurmak Sektör ve kamuoyu arasında bilgi akışının doğru ve şeffaf olması Bankacılık sektörü ile yapıcı bir diyalog ve işbirliği kurarak, sektörde yer alan şirketlerin mali olanaklarını geliştirmek Sektörün yeniden konumlandığı bu dönemde, yeni devlet desteklerini belirlemek ve bunları Dış Ticaret Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı ve Hazine Müsteşarlığı, ilgili bakanlıklara sunmak Anadolu ya yatırımı teşvik etmek amacıyla çıkarılan 5084 sayılı yasada, iyileştirmeler ve yeni düzenlemeler yapılmasını sağlamak Şirketlerde, alıcıların da talep ettiği sosyal sorumluluk düzenlemelerini geliştirmek ve genişletmek Evde çalışan kadınlara yasal destek sağlamak üzere, Esnaf Muafiyet Yasası nda yeni düzenlemelere gidilmesi Başta Çin olmak üzere küresel ticarette etik davranmayan ülkeleri, Dünya Ticaret Örgütü, Euratex, IAF gibi uluslararası kurumlara bildirmek ve uluslararası platformda haklarımızı savunmak Sektörde dünya ölçeğinde başarılı olmuş İtalya, İspanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerle ve karşılıklı ziyaretler yaparak işbirliği olanaklarını artırmak yeni dönemde başlıca hedefler olarak belirlendi. TGSD nin 15.Olağan Genel Kurul seçimleri sonrası belirlenen yönetim kurulunda ise Saruhan Tan, Önder Eren ve Suzan Toplusoy, yeni yönetim kurulu yeni asil üyeleri oldular. Modacı Bahar Korçan Doğanalp, Nazlı Ceylan Balduk, Can Dikmen ve Murat Soylu ise yeni yedek üyeler olarak yönetim kurulunda yer aldılar. TGSD 15.DÖNEM YÖNETİM KURULU LİSTESİ Yönetim Kurulu Asil Üyeler 1 Aynur Bektaş Hey Tekstil 2 Ahmet Nakkaş İmaj 3 Aleks Kazancıyan Ak Danışmanlık 4 Cevdet Karahasanoğlu Pameks 5 Derya Yarangümeli Yarangümeli 6 Duru Güneri DEBA 7 Koray Onan Podyum 8 Mehmet Kumbaracı Pisa 9 Osman Arar ORKA 10 Önder Eren Ordenim 11 Saruhan Tan YKM 12 Selami Tarım Bafra 13 Suzan Toplusoy Roman 14 Vedat Levin Vekem TGSD 30 YAŞINDA Tekstil ve hazır giyim sektörünün en önemli sivil toplum kuruluşlarından Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD), 28 Ocak 2006 da düzenlenen bir gece ile 30. kuruluş yıldönümünü kutladı. Geceye dernek üyesi yaklaşık 400 firmanın yetkililerinin yanı sıra siyaset ve iş dünyasının önemli isimleri katıldı. Gecede hükümeti temsilen bulunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Türkiye deki sanayicilerin Avrupa daki enerji kullanımında en yüksek fiyatları ödediği yönündeki değerlendirmelerine cevap vererek, Bunlar yanlış, değerlendirmeler. Bizden daha ucuz maliyetler olduğu gibi daha pahalıları da var. Biz en pahalı değiliz dedi. Sanayicilerin, kendisinden iyi haberler duymak istediğini belirten Güler, enerji maliyetlerinde vergilerinde büyük etkisi olduğuna dikkat çekerek, bu konuda ekonomi bakanlarıyla görüşmeler yürüttüklerini bildirdi. TGSD Başkanı Aynur Bektaş da Türkiye nin en eski sivil toplum örgütlerinden biri olan TGSD nin, 30 yıldır önemli başarılara imza attığını söyledi. Tekstil ve hazırgiyimin Türkiye nin lokomotif sektörlerinden biri oldoğunu kaydeden Bektaş, zor günlerin birlik ve beraberlikle aşılabileceğini belirtti. Kaynak:Dünya 18

19 Üyelerimizden TÜSİAD, 2006 yılında Çin e bir ziyaret gerçekleştirmeyi planlıyor Kaslowski Boğaziçi Üniversitesi-TÜSİAD Dış Politika Forumu nun hazırladığı Yükselen Çin ve Türkiye konulu konferansta yaptığı konuşmada, TÜSİAD ın, ülkemizin geleceğini ilgilendiren diğer birçok alanda olduğu gibi, Çin ile aramızdaki ilişkilerin daha da ileri getirilmesi konusunda da uzak görüşlü bir kuruluş olduğunu belirtti. Kaslowski, Üyelerimizi, siyasetçilerimizi, hükümeti ve içinde yeraldığımız uluslararası kuruluşları uzun yıllardır Çin konusunda hem bilgilendirdik hem de bu ülke ile stratejik ortaklık konusunda erken uyarı sinyalleri gönderdik. Bugünkü konferans da bu yöndeki çabalarımızın bir uzantısı olarak görülmelidir. dedi. Kaslowski konuşmasına şöyle devam etti: Dış politika oluşturma sürecinde bugün iş dünyasına çok önemli bir görev düşmektedir. Diplomaside ekonomi vurgusu, ön plana çıkmış, iş adamları birer ekonomi diplomatı haline gelmişlerdir. Türk işadamları Doğu-Batı kamplaşmasının yok olmasıyla bir dizi fırsat yakaladığı bir gerçektir. Öte yandan Türkiye nin yakın çevresindeki güvenlik sorunlarının sürmesi, komşularla ilişkilere işbirlikçi ve barışçıl bir çehre kazandırmak açısından Türk iş dünyasını çok daha kritik bir konuma da getirmiştir. Bu düşünceler ışığında 2001 yılında kurulan TÜSİAD International Avrupa nın yanı sıra Rusya, Çin, Hindistan ve Brezilya gibi gelişen pazar ekonomileriyle yatırım ve ticaret ilişkilerini geliştirmeyi, Türk özel sektörünün global gücünün artmasını ve Türkiye nin istikrarlı büyümesine katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Hepimizin bildiği gibi Türk-Çin ilişkilerinin tarihi çok gerilere gidiyor. Kuşkusuz bu tarihe damgasını vuran birçok önemli gelişmeden söz edilebilir. Ancak bugünün özlemleri ve değerlerinden hareketle geçmişe baktığımızda bunlar arasında belki de en göz kamaştırıcısı, iki bin yıl önce Çin le Anadolu yu birbirine bağlayan İpek Yoludur. İpek Yolu iletişim ve ticaretin gelişmesine bulunduğu katkının ötesinde Doğu ve Batı medeniyetleri arasında bağı ve bu bağda Anadolu nun yerini bize işaret ettiği için önemini korumaktadır. TÜSİAD, 2006 yılında Çin e bir ziyaret gerçekleştirmeyi planlıyor TÜSİAD ın yükselen Çin in öneminin farkında olduğunu belirten Kaslowski, şunları söyledi: Kendi adımıza konuşursam TÜSİAD yükselen Çin in öneminin farkındadır bunun en önemli kanıtı 1999 yılında Çin- Türkiye ilişkilerinin hükümet programına girmesinden önce Mehmet Öğütçü tarafından hazırlanan Yeni Ekonomik Süper Güç Çin ve Türkiye başlıklı TÜSİAD raporudur yılında hükümet ve kamuoyuna sunulan rapor ile birlikte Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında somut işbirliği imkanları tartışılmaya başlanmıştır. İki ülke ilişkilerinin karşılıklı yarara hizmet edecek bir ortaklığa dönüştürülmesi için somut tavsiyelerle ortaya koymuştur. TÜSİAD, bugün de Çin özel sektörüyle güçlü bir ortaklık kurma arzusuyla hareket etmektedir. Bu çerçevede 2006 yılında Çin e - geciktirilmiş - bir ziyaret gerçekleştirmeyi planlamaktadır. Temel amacımız, iki ülke arasında uzun vadeli diyalog ve işbirliği zeminlerini geliştirmek ve ilişkilerin yeni bir vizyona kavuşturulmasına katkıda bulunmaktır. Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerde son dönemde gündeme gelen konular Çin in giderek büyüyen ihracat potansiyeli sayesinde başta tekstil olmak üzere belirli sektörlerde dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye de de iç pazarları tehdit etmesi ve Türkiye nin dış ticaret açığının büyümesidir. İç piyasaya akmakta olan ucuz ithalatın üretim, istihdam ve dış ticaretimiz üzerindeki olumsuz etkisi üzerine odaklanılması Çin ile ilgili mevcut değerlendirmelerin eksik kalmasına, erken yola çıkarak yakalanabilecek birçok fırsatın ufkumuzdan çıkmasına yol açmaktadır. Çin büyüyen ekonomisi ve nüfusuyla enerji ihtiyacı sürekli artan bir ülkedir Çin, Asya Pasifik ülkeleri içinde Türkiye nin ihracat yaptığı ülkelerin başında gelmektedir (2004 verilerine göre, 378 milyon dolar) ve bu potansiyeli artırmak uzun vadeli bir işbirliği vizyonunun oluşturulması 19

20 Üyelerimizden gerektirmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti nin önemli bir küresel aktör olarak ortaya çıkmasındaki temel itici güç şüphesiz gerçekleştirmiş olduğu ekonomik atılımdır. Ancak, Çin in küresel düzeyde artan ağırlığını devam ettirmek konusunda bazı engellerle karşı karşıya olduğu da görülmektedir. Çin büyüyen ekonomisi ve nüfusuyla enerji ihtiyacı sürekli artan bir ülkedir. Enerji ihtiyacı ve Irak operasyonu sonrasında Ortadoğu petrolleri üzerinde ABD nin artan kontrolünün yaratabileceği dezavantajlar Çin i alternatif kaynaklar aramaya itmiştir. Bu doğrultuda Çin in Kazakistan la ve İran la gelişen ilişkileri, Çin in, Türkiye nin Orta Asya ve Ortadoğu ya yönelik politikaları açısından da önemini dikkat çekici bir şekilde ortaya koymaktadır. Kaslowski, Türkiye nin bir Asya-Pasifik stratejisi oluşturması üzerinde dururken aklımıza Türkiye, Avrupa ya doğru koşarken nasıl Asya ya yönelebilir? sorusu gelebilir. Oysa, Avrupalılık ve Asyalılık birbirinin karşıtı olan ve içine girenleri diğer grupla yakınlaşmaktan alıkoyan bir sınıflandırma olarak düşünülmemelidir. şeklinde görüş belirtti. Kaslowski, konuşmasını şöyle sürdürdü: TÜSİAD International ın kuruluşundan bu yana asıl rolü makro düzeyde stratejik iş ve yatırım olanakları geliştirmektir. Asıl kafa yormamız gereken şey bu 1,3 milyarlık, geleceğin ekonomik süper gücü olarak gösterilen ülke ile bugünden başlayarak karşılıklı menfaatlere hizmet edecek nasıl bir ortaklık geliştirebileceğimiz. Zira, Çin vakası bazılarının sandığı gibi öyle gelip geçmeyecek. Kalıcı ve uzun dönemde yansımaları devam edecek, korumacılığa ya da tepkiye dayalı kararlar ile üstesinden gelemeyeceğimiz bir meydan okuma ile karşı karşıyayız. Dolayısıyla, bu gerçeği kafalarımıza yerleştirmeliyiz. Dahası tehdit paranoyasının ötesine geçip bu ülke ile ilişkilerimizin sürdürülebilinir dengeli ölçüde ticaret ve yatırım projeleri, finansman, jeopolitik ve kültürel boyutlarını da mutlaka değerlendirmelerimizin çerçevesi içine almalıyız.önümüzdeki dönemde hem Çin dünyaya hem de dünya Çin e uyum sağlamak zorunda. Kaynak: Dünya Gazetesi Buluştukça zenginleşecek kültürel zeminler olarak anlaşılmalıdır. Güncel ekonomik ilişkiler ve dış politika açısından konuya yaklaştığımızda ise pekala şunları söyleyebiliriz: AB süreci Türkiye-Çin ilişkilerinde bir alternatif değil aksine tamamlayıcı bir unsur olarak işleyecektir. Türkiye AB üyeliği sürecinde AB nin dış ekonomik ilişkileri ve dış politikasına da uyum sağlamak durumundadır. Bugün Çin ile AB arasında Dünya Ticaret Örgütü kapsamında birçok sorun olduğu gibi eğitimi de içine alan birçok alanda işbirliği zemininin yaratılmasına çalışıldığını görüyoruz. Türk-Çin ilişkileri ve AB bir arada düşünüldüğünde mesele sadece Türkiye nin AB ye uyumu değildir. Türkiye nin bu süreçte ve sonrasında Avrupa-Asya buluşmasına yapacağı katkılarla da ilgilidir. Unutmamak gerekir: Avrupa Birliği nde Çin pazarında en büyük oyuncu olmak, bu ülkenin dinamizminden yararlanmak peşinde. AB, ABD yi bu yıl geçerek Çin in en büyük ticaret ortağı olmayı başardı. Çin, AB nin ikinci büyük ticaret ortağı. Bir AB ülkesi adayı olan Türkiye, AB dışındaki ekonomik alanlarla olan ilişkilerini güçlendirdikçe AB ye getireceği yararlar çerçevesinde kendisini de önemli kılacaktır. Tüm bunlar Türkiye nin uzun süredir dış politikasında savunduğu Doğu ve Batı, Güney ve Kuzey arasında köprü olma idealinin nasıl hayata geçirilebileceğini de bize göstermektedir. 20