Gökyüzünde Birer Yıldız Oldular

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Gökyüzünde Birer Yıldız Oldular"

Transkript

1

2 Merhaba, Tüm hafta boyunca telefonlarımız ve faksımız neredeyse kilitlenmişti. Türkiye 'den ve Avrupa'nın bir çok şehrinden Buca cezaevindeki tutsaklara yönelik katliam lanetleniyordu. Bombalı bombasız pankartlar, gösteriler, yazılamalar, yapılan işgaller ve ardından cezalandırmaların haberleri geliyordu. Oligarşinin uşaklığını ve köpekliğini yapan halka yalan ve göz boyamadan başka bir şey vermeyen medya ne kadar gizlemeye çalışırsa çalışsın eylemlerin halk tarafından duyulmasını engelleyemedi. Türkiye halkları bugüne kadar yetiştirdiği bir çok yiğit evladını şehit verdi. Ölen ama yenilmeyen, şehit düşerken direniş destanları yaratanları, düşmanın işkence tezgahlarında onurunu Bizler anayız, bizler babayız Doğuran ve yaşamı yeryüzüne sürekli kılanlarız tarihinde TV kanallarından bir haberle sarsıldı yüreklerimiz. Buca cezaevinde evlatlarımızı katletmişti devlet. Bekliyorduk. Aylar öncesinden çağıra çağıra geliyordu katliam. Yamyamlar savaş çığlıkları atıyorlardı. Boyalı basından TV kanallarından hedef gösteriyorlardı. "Vurun, katledin, yok edin, ezin" diye. Bekliyorduk. Bekliyorduk ama kanımızdan birer parça olan evlatlarımızın savunmasız bir haldeyken böyle bir vahşetle öldürülmeleri, katledilmeleri karşısında yüreklerimizdeki öfkeyi durdurumaz olduk. Evet bugün öfkeliyiz. Bir gece yarısı evlerimiz, işyerlerimiz tekmelerle açıldı. Onlarca silah namluları üzerimize doğrultularak bizden evlatlarımız istendi. Vermedik. Veremezdik. Çünkü, küçücük bir fidanı bir küçük çiçeği bile yetiştirirken nasıl da üzerine titrerdik. Oysa şimdi cellatlar yani işkenceci polisler yavrularımızı istiyorlardı. Derin sancılarla büyüttüğümüz, soğuk kış gecelerinde koynumuzda ısıttığımız; bir dilim ekmek, bir tas çorba, bir kap süt bulabilmek için patronlara alın terimizi yok pahasına sattığımız, pantolonlarını yamadığımız, saçlarını öpüp taradığımız, bir kere de öksürse yoksul gecekondularımıza isyan ettiğimiz ve bu dünyada payımıza düşen yegane varlıklarımız, yani çocuklarımız, evlatlarımızdı bizden istenen. Zorla koparıp götürdüler karanlık dehlizlere... Ağladık, dövündük, arandık. Tüm kapılar yüzümüze kapandı. "Terörist senin oğlun/kızın" dediler. "Hayır asıl terörist sizlersiniz" dedik. Saatler geçmiyordu. "Acaba dönecek mi, bir kez daha görebilecekmiyim, gene dolu dolu sarılacakmıyım? Yoksa... yoksa şimdi şu kapıdan kanlı gömleğini mi getirecekler, kayıp mı diyecekler utanmadan" diye düşündük. Kimimize ölüsü verildi, kimimiz soğuk bedenini bile göremedik. Ve kimimiz de çocuklarımızın cezaevlerine atıdığını öğrendik. Görüş günlerini iple çektik. Kah küçücük demir kodeste on kat kurşun geçirmez camlardan kirletmeden başı dik çıkan, zindanlarda bedeni tutsak edilen ama yüreği ve beyni özgür olan evlatlarını her zaman onurla bağrına bastı. Bugünde azgınca sürdürülen bir saldırının ardından şehit düşen 3 DHKP-C tutsağını sahiplenmekte hiç tereddüt etmedi. Çünkü terörist kimdir? cani kimdir? İnsanları katleden kimdir? Bunu yaşadıklarıyla çok iyi biliyordu. Katiller sürüsünün katlettiği Sabahat Karataş, Eda Yüksel, Taşkın Usta'nın katillerinin göstermelik yargılaması da bu hafta yapıldı. Oligarşinin oynadığı katilleri aklama oyununu bozmak için enternasyonalist dayanışmanın güzel örneklerinden birini gösteren delegasyon duruşmaya katıldıktan Gökyüzünde Birer Yıldız Oldular görebildik evlatalrımızın yüzünü. Kah bunuda çok gördüler ve bizleri de tekmeleyerek, saçlarımızın ağarmışlığına bile aldırış etmeden sürükleyerek attılar cezaevlerinin o kasvetli kapısından. Sustuk... "Hayır" dedi çocuklarımız. "Susmayın, katledecekler yok edecekler hepimizi..." Gün gün geldi ölüm. Adım adım yaklaştı soğuk nefes. İktidardakiler kendi pisliklerini teşhir ederken, cezaevlerine yönelik saldırılara da zemin hazırladılar sinsice. İğrenç bir tezgahtı bu; Düşmana dişlilerinin dönmesi için kan gerekiyordu. Kan gerekiyordu yüzbinlerce emekçinin başlattığı grevlere gözdağı vermek için. Kan gerekiyordu adaletsizliğin, her türlü ahlaksızlığın, aşağılanmanın, horlanmanın sürmesi için. Ve tüm bunlara engel olmak için mücadele veren özgür, bağımsız bir ülkeyi yaratmak için yola çıkan evlatlarımızı hedef aldılar. Başardılar mı? Asla... Bugün çiçekler içinde ve türküler eşliğinde toprağa vereceğimiz şehit evlatlarımızın yerini dolduracak milyonlarca çocuk sesi sarıyor ülkeyi, gecekonduların çamurlu, dar sokaklarından. Onlarda bizim evlatlarımız, onlarında üzerine titriyoruz. Onları da böyle büyütecek ve kavga dolu bir yaşama alınlarından öperek uğurlayacağız. Bugün düşenlerin hesaplarını sorsunlar diye... Şehitlerimizin önünde saygıyla eğiliyoruz. Bizler, onların ana babaları olarak, yakınları olarak yaşça büyüğüz belki ama evlatlarımız onurlu, namuslu ve bir o kadarda yiğitçe yaşamlarıyla bizlerden çok daha büyüktür. Şimdi ise ölümleri ile gökyüzünde birer yıldız oldular. Her bahar uğrunda öldükleri vatan topraklarında açacak milyonlarca çiçek olarak yeniden boy verecekleri günler çok yakın. Evet bugün öfkeliyiz ve kin doluyuz. Böylesine bir vahşeti hazırlayan, tezgahlayan ve gerçekleştiren katillerden hesap sorulacak. Bunu da bilyoruz. İşte bu içimizi rahatlatıyor. Çanakkale, Çankırı, Yozgat ve Ankara Merkez Kapalı Cezaevi Siyasi Tutsak Ailesi sonra gazetemizi de ziyaret etti. Altı ülkeden gelen 28 kişilik delegasyon gazetemizde karşılaştığımız sorunlar, bize uygulanan baskılar ve ülkenin genel durumuyla ilgili röportajlar yaparken dayanışmanın güzel sıcaklığını yaşatıyordu. Gözaltıların yoğun olduğu haftada birçok yerden gözaltı haberleri gelirken merkez büro muhabirimiz Murat Kuyumcu 25 Eylül günü bürodan çıkıp evine giderken polisler tarafından "şüpheli" olduğu gerekçesi ile gözaltına alındı. Fiziki ve psikolojik işkence gören muhabirimiz. 28 Eylül günü savcılığa dahi çıkartılmadan serbest bırakıldı. Haftaya görüşmek dileğiyle... İÇİNDEKİLER Kriz, Grev ve Buca Direniş Destanı Buca Saldırısı Püskürtüldü Aldık Yüreğimizi Elimize Buca'daki Ses Özgürlüğün, Direnen Halkın, Onurun ve Adaletin Sesidir Buca Katliamının Hesabı Soruluyor Yurtdışından Tepkiler Zindanlar Buca ile Yankılandı Katleden Devlettir Gençlik Üzerine Oynanan Oyunlar.. Yılmayacağız Nisan Mahkemesi Grev Rüzgarı Grevler Alanlara Taşıyor Hükümet Krizinden Notlar Bize Ölüm Yok DÜZELTME Geçen sayımızda 3. sayfada yeralan M. Ali Baran imzalı "Özgür Tutsaklar Katliamlarla Teslim Alınamaz" başlıklı yazının 4. sütununun alttan 25. satırında "... mesele açıktır..." şeklinde yanlış yazılmıştır. Doğrusu "... mesaj açıktır..." şeklinde olacaktır. Düzeltir, özür dileriz.

3 Kriz, grev ve Buca Direniş Destanı M. Ali BARAN Halk düşmanları, katliamların yöneticileri, emperyalizmin işbirlikçileri burjuva partileri, birbirlerini yiyorlar. Kirli çıkınlar bir bir açılıyor. Kimin ne kadar malı mülkü var, kim halktan ne kadar çalmış... Pembe dizilere konu olabilecek şekilde yayınlanıyor. Ama, dokunmaya cesaret edemedikleri ve anlaştıkları tek bir konu var. Halk düşmanlığı, katliamlar, işkenceler, hak ve özgürlüklerin gasp edilmesi ve devrimci mücadelenin tasfiye edilmesi... Koalisyonun bozulmasından beri, bir it dalaşıdır sürüyor. Neredeyse, ülkedeki her şey burjuva partilerinin ahlaksızlıklarına, yolsuzluklarına Silahlanmak, silahlı örgütlenmeler geliştirmek, halkı silahlandırmak ve halkı savaştırmak düşüncelerini benimsemeyen ve bu düşüncelerini hayata geçirmek için iddialı olmayan hiç bir örgüt, uzun vadede halkın savaşını sürdüremez. Birkaç açıklama, ne zaman çıkacağı ve kaç okuyucusu olduğu belirsiz dergilerle siyaset yapma süreci çoktan kapanmıştır. Devrimci alternatifi örgütlemek, silahlı mücadeleyi örgütlemek, uygulamak ve halkı savaştırmakla özdeş hale gelmiştir. Bunu yapmayanlar, pratikte göstermeyenler, sözde ne kadar keskin "Marksist Leninistler" ve "Komünistler" olduklarını iddia ederlerse etsinler, halk nezdinde palavracı duruma düşmekten kurtulamazlar. hasına süren, devrimci savaş vardır. Oligarşinin bütün partileri, halkın mücadelesi karşısında, bütün çirkefliklerini sergileme pahasına birbirleriyle rekabet, edecek ve hükümeti ele geçirip daha çok sömürü ve zulüm için her türlü hile, entrika ve baskıyj uygulayacaklardır. Türkiye devrimci hareketinin hükümet değişiklikleriyle oyalanacak, bunlara göre taktik belirleyecek durumu yoktur. Hemen bütün burjuva partileri arasındaki farklar belirsizleşmiş ve hepsi, halkın savaşı karşısında aynı cephe içerisinde yer almış ve bu savaşın şiddetle bastırılması konusunda aynı düşüncededirler. Bu karşı devrimci şiddetin, ideolojik ve fiili önderliğini, Milliyetçi Hareket Partisi yapmaktadır. Artık kamuoyunda sır da MHP'lileşmesidir. MHP ve kontrgerilla birbirlerinden ayrı düşünülemez. Kurulacak her hükümet, karşı devrimci savaşı daha şiddetli bir şekilde sürdürmek zorundadır. Hükümetler bu şiddeti sürdürdüğü sürece de kontrgerilla, MHP örgütlenmelerine daha çok ihtiyaç duyacak, dolayısıyla bunları daha da güçlendirecektir. Bugün, polis şefleri, başbakandan, burjuva partilerinden daha etkin bir misyona sahip olup, hareketlerinde, açıklamalarında cüretlidirler. Bu cüretlerini kamuoyuna göstermekten de çekinmemektedirler. Ve burjuva partileri kontrgerillanın, polis şeflerinin her türlü uygulamasını onaylamakla da kalmamakta, bu kontrgerilla pratiğini oya dönüştürmek için hazırlık formistleri, barışçıları, hemen herkesi yeniden saflaştıracak ve süregelen savaş karşısında tavır almaya zorlayacaktır. Hangi ideolojik görünüm altında gelirse gelsin, faşizmin çizdiği sınırlar içerisinde halkın sorunlarına çare bulacağını ve iktidar olacağını sanan örgütler, etkisiz kalmaya ve yok olmaya mahkumdurlar. Tek çözüm yolu devrim ve tek alternatif devrimcilerdir. Bölünmüş, bir avuç suda fırtına koparan ve kendi hayal dünyalarında yaşama geleneğini sürdüren, halktan kopuk halk edebiyatı yapan, akıl hocalığından öte fazla bir işlevi olmayan birçok sol grubun, dişe diş süren bir savaş karşısında varlıklarını sürdürmeleri çok zordur. Silahlanmak, silahlı düzenleniyor. Birbirlerinin ahlaksızlıklarını ve yolsuzluklarını açıklayanlar, birbirlerinden farklı olmadıklarını halka gösteriyorlar. Satılıyorlar. Vatan ve halk diye diye kendileri dahil, her şeyi satıyorlar. Milletvekili satın alma pazarlıkları tüm hızıyla sürüyor. Bu partilerden oluşturulmuş veya bu partilerin desteğini almış bir "azınlık hükümeti" veya "seçim" hükümeti vb. bir hükümet yeniden kurulur ama, çark aynı şekilde dönmeye devam eder. Sömürü, zulüm, emperyalizmle işbirlikçilik ve halkın daha çok katledilmesi... bu değişmez kuraldır. Bu değişmez kuralın karşısında halk vardır. Devrimci hareket vardır. Faşizme karşı demokrasi, emperyalizme karşı bağımsızlık ve kapitalizme karşı sosyalizm için, binlerce şehit pa- olmayan biçimiyle özel timlerden, emniyet müdürlüklerine, karakollara, diğer devlet kurumlarına kadar, büyük ölçüde MHP nüfuz etmiştir. Karşı devrimci savaşın kurmayı MHP çizgisidir diyebiliriz. Bu tıpkı Türkeş'in 12 Eylül mahkemelerinde "Biz içeride fikrimiz iktidarda" sözlerini andırmaktadır. MHP bugün görünüşte hükümette değildir. Ama pratikte hükümetin birçok etkin görevlerini üstlenmiştir. Devlet kurumları savaşın gelişmesine paralel olarak her gün biraz daha karşı devrimci şiddet etrafında şekillenmekte ve saflaşmaktadır. Bu durum kontrgerillanın devlet kurumlarına egemen olması, kendi inisiyatifi dışındaki gelişmelere izin vermemesi aynı zaman- yapmaktadırlar. Ağar, Menzir, Ünal Erkan gibi binlerce cinayetten, mafya ilişkilerinden, katliamlardan sorumlu polis şefleri, geleceğin milletvekilleri, bakanları olarak düşünülmektedir. Bu, kontrgerillanın, karşı devrimci savaşta güç biriktirmesi, burjuva partilerini ve devlet kurumlarını tümden egemenliği altına alması demektir. Kontrgerilla, hükümet krizinden faydalanarak bir adım daha atacak, biraz daha karşı devrimci şiddetini geliştirecek ve şiddetin uygulanmasında daha özgür hareket edecektir. Nasıl bir hükümet kurulursa kurulsun, bu gerçek değişmeyecektir. Kontrgerillanın şiddeti, burjuva partilerini, solu, re- örgütlenmeler geliştirmek, halkı silahlandırmak ve halkı savaştırmak düşüncelerini benimsemeyen ve bu düşüncelerini hayata geçirmek için iddialı olmayan hiç bir örgüt, uzun vadede halkın savaşını sürdüremez. Birkaç açıklama, ne zaman çıkacağı ve kaç okuyucusu olduğu belirsiz dergilerle siyaset yapma süreci çoktan kapanmıştır. Devrimci alternatifi örgütlemek, silahlı mücadeleyi örgütlemek, uygulamak ve halkı savaştırmakla özdeş hale gelmiştir. Bunu yapmayanlar, pratikte göstermeyenler, sözde ne kadar keskin "Marksist Leninistler" ve "Komünistler" olduklarını iddia ederlerse etsinler, halk nezdinde palavracı duruma düşmekten kurtulamazlar.

4 Faşizmin karşısında saf tutmak, savaşmaktır. Savaşı örgütlemeyen her örgüt ve grup, "Marksist- Leninist", "Komünist" sıfatlarından öte, anti-emperyalistlik ve anti-faşistlik sıfatlarına da layık değildir, ilericilik, demokratlık, antifaşistlik, anti-emperyalistlik ve devrimcilik nedir, ne değildir... Her şeyin belirsizleştiği, gerçek anlamlarını yitirdiği ülkemizde, devrimci savaş, yeniden her şeyi yerli yerine koyacak ve herkes hak ettiği yerde olacaktır. Oligarşinin krizi derinleştikçe kontrgerilla vahşeti biraz daha gelişiyor, halk kitleleri daha çok yoksullaşıyor. Oligarşi, geçmişte olduğu gibi çeşitli burjuva partileri, düzen sendikacıları aracılığıyla, halk kitlelerinin tepkilerini istediği gibi etkisiz hale getiremiyor, seçenek sunamıyor ve bu nedenle de kendi kurumlarıyla bile karşı karşıya gelmek zorunda kalıyor. Kitleler, düzen kurumlarının yönlendirmesinde, düzene hizmet etmek için harekete geçirildiklerinde dahi, düzen gerçeğiyle yüz yüze gelmekte ve eğitilmektedir. İşte Türk- İş'in öncülük ettiği yüzbinlerin grevi... İşçiler, ekonomik çıkarları için büyük umutlarla yola çıkarıldılar. Türk-İş, hükümet değişikliği ve burjuva partileri üzerine hesaplar yaparak, işçilerin tepkilerini bu yöne kanalize ederek, grev silahını kullanıyor. Denilebilir ki, Türk-İş, oligarşinin iç çatışmalarının ve hükümet değişikliği planlarının bir unsuru olarak hareket etmektedir. İşçiler bu gerçeğin dışında kendi ekonomik çıkarlarının peşindedirler. Hiçbir hükümetin emekçilere istedikleri ekonomik hakları vermeyeceği açıktır. Türk-İş de bu gerçeği bildiğinden, düzen sendikacılığıyla, bu hakları alamayacağından, "... Hükümet istifa..." sloganıyla işçileri oyalamakta ve işçilerin grevini burjuva muhalefet partilerinin çıkarları doğrultusunda kullanmaktadır. Buna rağmen, düzen sendikacılığının ve burjuva partilerin oyunlarını bozmak, işçi hareketinin yönünü değiştirerek bilinçlendirmek ve bu harekete düzen aleyhtarı bir nitelik kazandırmak, devrimcilerin vazgeçilmez görevidir. İşçilerin grev potansiyelinin düzenin çıkarları doğrultusunda nasıl kullanıldığını ve sonuçta nasıl ihanete uğradığını görmesi uzun zaman almayacak ve zor olmayacaktır. Bu gerçeği işçi kitlelerine bugünden göstermek ve devrimci işçi örgütlenmelerinin önünü açmak için, düzen sendikacılarının düzene uyumlu hareketlerini teşhir etmek, doğabilecek sonuçları bugünden göstermek gerekiyor. İşçilerden kısa sürede söylediklerimize inanmalarını ve bu doğrultuda harekete geçmelerini bekleyemeyiz. Bu gelişim, devrimci hareketin ve ülkedeki gelişmelerin genelseyri içeri - Buca direnişi, birden bire ortaya çıkmış bir olgu değildir. Buca direnişi, Parti-Cephe savaşçılarının, özgür tutsak anlayışlarının, savaşçı parti kişiliklerinin ve mücadele anlayışlarının bir sonucudur. Her yerde; şehirde, dağda, cezaevlerinde düşmana teslim olmama ve direnme, Parti-Cephe geleneğidir. Savaşçılarımız, bu geleneği devam ettirmiş ve devam ettireceklerdir. Bugün Buca, yarın belki onlarca Buca yaratılacak ama, özgür tutsak geleneğimiz ve Parti-Cephe'nin direniş ruhu asla yok edilemeyecek ve halk kitlelerini daha çok kucaklayarak gelişecektir. sinde, çok farklı biçimlerde ve zamanlarda ortaya çıkabilecek bir olgudur. Ama esas olan, işçi kitlesinin düzeni ve kendi gücünü çok daha çarpıcı bir biçimde gördüğü ve politikaları tartıştığı, grev ve direniş anlarını iyi değerlendirerek onlarla kaynaşmak, doğru düşünceleri götürmek, bu doğrultuda yönlendirmek ve örgütlemektir. İşçi kitleleri, devlet güçleriyle çatışmadan, faşist iktidara ve kapitalist düzene karşı olmadan ekonomik haklarını dahi alamayacağını görecektir. Bunu devrim bilincine dönüştürebilmeliyiz. Bu grev, bu yanıyla önemli ve devrimci propagandayı işçilere, götürebildiğimizde, devrimci işçi cephesinin temellerini attığımızda işçi hareketi diğer halk kesimlerinin eylemliliği ile birleşerek gelişecektir. Düzen sendikacılığı, işçi hareketlerini gecekonduculardan, esnaflardan, memurlardan, gençlikten, köylülerden soyutlayarak gelişip güç- lenmesini ve ortak hareketini engellemek için, yasal ve fiili hemen her şeyi yapmaktadırlar. İşçi hareketiyle diğer halk kesimlerinin ortak hareketini ve dayanışmasını yaratmak için ısrarlı olmalıyız. Mahalleler, gecekondular; tüm halk kesimlerinin birlikte yaşadığı alanlardır. Mahalleler, bu ortak örgütlülüğün ve dayanışmanın odak noktasıdır. Halk komiteleri ve işçi komiteleri bu soruların da değerlendirildiği, çözüme bağlandığı platformlar olmalıdır. İşçi hareketleri, grevlerden direnişlere, fabrika işgallerine, devlet güçleriyle çatışmalara ve barikat savaşlarına doğru yükselecektir. Hiçbir düzen sendikası bu gelişimi engelleyemeyecektir. İşçi kitlelerini bu anlayış doğrultusunda örgütlemek ve buna hazırlamak, vazgeçilmez ve yerine getirilmesi gereken bir görevdir. Oligarşinin derinleşen krizi, kontrgerillanın Buca katliamını ve Buca Direniş Destanını da beraberinde getirdi. Katliama karşı çıkılmaz, direnilmez ve teslim olunursa, kontrgerilla bu yöntemlerle kitleleri sindirir ve teslim alır. Buca direnmiştir, yiğitçe direnmiştir. Böyle direndiği için şehitler vermiştir. Görünüşte oligarşi Buca direnişçilerinin barikatlarını yıkmış, üç Parti-Cephe savaşçısını katletmiş, onlarcasını ağır yaralamış, sakat bırakmış ve halka "...direneni katlederiz..." demiştir. Ama bu sadece görünüştür. Silahsız, savunmasız devrimci tutsaklar, yüzlerce silah ve bomba karşısında, ellerinde tek bir silah dahi olmadan, inançlarıyla direnmiş, hayatlarını ortaya koymuş, şehitler vermiş ama, teslim olmamışlardır. Ölmüşlerdir, yaralanmışlardır, onlarcası ölümü göze almışlardır ve bütün bunların kuru bir ajitasyon olmadığını göstermiş ve ölümün üstüne gitmişlerdir. İnançları için ölümü göze alan bir örgütü ve onun savaşçılarını hiçbir silahlı güçle yenmek mümkün değildir. İnançları için halkları ve vatanları için kendilerini feda etmeyi, sıradan bir görev haline getirenler, dünyanın en korkutucu ve tehlikeli gücüdür. Düşman korkmuştur, hem de çok korkmuştur. Tutsakları teslim almak için yapılan bir katliam daha büyük bir direnişi, daha büyük bir bilinci düşmana karşı daha büyük bir kin ve öfkeyi ortaya çıkarmıştır. Halk kitleleri, bir yandan faşizmin partilerinin pisliklerini izlerken, diğer yandan halkı ve vatanı için tereddütsüz yaşamlarını ortaya koyanları ve hiçbir koşul altında zalimden aman dilemeyenleri görmüştür. Burjuva iletişim araçları ne kadar gizlemeye çalışırlarsa çalışsınlar, Buca'nın şanlı direniş destanı ve onun yaratıcısı şehitleri, burjuva partileri ve onlar biçiminde karşı karşıya gelmektedir. Onlar Devrimci Halk Kurtuluş Partisi ve Cephesi'dir. Buca direnişi, birden bire ortaya çıkmış bir olgu değildir. Buca direnişi, Parti-Cephe savaşçılarının, özgür tutsak anlayışlarının, savaşçı parti kişiliklerinin ve mücadele anlayışlarının bir sonucudur. Her yerde; şehirde, dağda, cezaevlerinde düşmana teslim olmama ve direnme, Parti- Cephe geleneğidir. Savaşçılarımız, bu geleneği devam ettirmiş ve devam ettireceklerdir. Bugün Buca, yarın belki onlarca Buca yaratılacak ama özgür tutsak geleneğimiz ve Parti-Cephe'nin direniş ruhu asla yok edilemeyecek ve halk kitlelerini daha çok kucaklayarak gelişecektir. Oligarşinin bu katliamları, intikam duygularımızı ve devrimci inancımızı daha fazla bileyecek ve Parti-Cephe kişiliğini savaşçılığını geliştirecektir. Şehitlerimizin kanlarının yerde kalmayacağını düşmanlarımız çok iyi bilmektedir. Şehitlerimizin intikamını alacağız. Düzeni savunan bütün burjuva partileri, bütün sermayedarlar, bütün silahlı devlet güçleri hedefimizdir. Düzeni savunmak, kontrgerillayı katliamları savunmaktır. Sömürü ve zulmü savunmaktır Bunları savunanlar bedellerini de ödemeyi göze almalıdırlar. Hiçbir burjuva partisi bu katliamlar karşısında masum değildir. Türkiye devrimci hareketinin tutsaklık koşullarındaki mücadele tarihinde artık, bir Buca direniş destanı vardır.*

5 Buca Saldırısı Püskürtüldü Buca Cezaevinde oligarşinin katiller sürüsünün katli ama varan saldırısı püskürtüldü. Şehitlerin cenazeleri sloganlarla toprağa verildi. Katliam, yurtdışı ve yurti çinde büyük öfke ve tepki yarattı. Kitlesel gösterilerle katliam lanetlenirken, molotof ve bombalarla, faşistle re ait birçok yer cehenneme çevrildi. Özgür tutsakların asla teslim alınamayacağını, ölümüne bir direnişle bir kez daha gösteren Buca Cezaevi, şimdi tutsakların slogan ve marşları ile çınlıyor. "Şehitlerimiz Onurumuzdur Hesabını Soracağız" sloganı Buca'dan tüm gecekondulara ve dağlara dalga dalga yayılıyor. Oligarşinin özel olarak eğittiği ve beslediği katiller sürüsü tarafından Buca Cezaevi'nde yapılan hunhar saldırıya, kahramanca direnile-rek karşı konulmuştu. Yüzlerce özel tim, jandarma ve gardiyanın katıldığı saldırının sonunda, 6. Koğuşta bulunan tutsaklardan hiçbirinin ayakta duracak hali kalmamıştı. Ama devrimci irade ayaktaydı. Devrimci onurun yenilmezliği, devrimci kişiliğin bükülmezliği, tutsakların kanıyla kıpkırmızı olan cezaevi koridorlarında tarihe kazındı. Devrimci iradenin asla teslim alınamayacağı, bir kez daha, dişe diş bir direnişle saldırıya cevap verilerek ortaya konulmuştu. Düşman tutsak ettiği devrimcilere elinden gelen her türlü zulmü uygulayarak, tüm gücünü kullanarak teslimiyeti dayatmış ama ölümüne bir direnişle almıştı cevabını. Bundan ötesi olabilir miydi? Sayıca çok fazla bir güçle saldırmışlar, bombadan zincire, kalastan demir çubuklara kadar her şeyi kullanmışlar, öldürmek kastıyla en öldürücü yerlerine vurmuşlar, ortalığı kan gölüne çevirmişlerdi. Ama yine de tutsaklardan duydukları tek söz direniş sloganı olmuştu. Çiftehavuzlar'da "Cesaretiniz Varsa Gelin" diyen Sabo'ların kararlılıkları, Bağcılar'da "Asıl Siz Teslim Olun" diyen Güner'lerin davaya bağlı- lıkları, Hozat'ta "Dersim Faşizme Mezar Olacak" diye slogan atan gerillaların zafere inançları Buca Cezaevi barikatlarında yaşıyordu. Ölüm Oruçlarında doruğa çıkan direnme geleneğinin bayrağı idi yüreklerde dalgalanan. Katiller sürüsü bu geleneği yok etmek için saldırmış, bu kararlılığı, bu davaya bağlılığı, bu zafere inancı yok etmeyi amaçlamışlardı. Ama elinden geleni yapmasına rağmen, yenilen oligarşinin katiller sürüsü oldu. Çünkü yok etmeye çalıştıkları direnme geleneğine yeni ve şanlı bir halka daha eklendi. Direnişin sonunda onlarca devrimci yaralanırken, üç devrimci şehit düştü. Her biri binlerce yüreğin fitilini ateşleyen ateş oldu. Şehitler kervanına katıldı. Turan Kılıç, Kınık'ın Taştepe Köyü'nde Toprağa Verildi "Buca'nın Hesabını Soracağız" Buca Direnişinin şehitlerinden Turan Kılıç, kendi köyünde toprağa verildi. Turan'ın akrabaları cenazeleri almak için İzmir'e geldiklerinde, polisin yoğun baskısı ve tehditleri ile karşılaştılar. Aynı gün Buca Cezaevi önünde toplanan ve cenazeye katılma hazırlığı yapan halka, polisin saldırması ve 58 kişiyi gözaltına alması nedeni ile Turan'ın akrabaları ile bağ kurulamadı. Polisin kuşatması altında cenazenin alınıp köye götürüldüğünün öğrenilmesi üzerine, İzmir Devrimci Halk Güçleri de köye gittiler ancak cenazesinin toprağa verilmesine yetişemediler. Turan Kılıç. 22 Eylül'de 300 civarında köylünün katıldığı bir törenle toprağa verildi. Devrimci Halk Güçleri o akşam köyde kalarak misafir oldular. Turan Kılıç'ın mücadelesinden saygı ile söz eden köylüler devrimcilere büyük bir yakınlık gösterdiler. Ertesi sabah saat 9.30'da 60 civarında köylünün katılımı ile mezar başında devrim şehitlerinin geleneklerine uygun ikinci bir anma yapıldı. Anma, Parti ve Cephe bayrakları açılarak bir dakikalık saygı duruşu ile başlatıldı. Kısa bir konuşmanın ardından, sloganlar atıldı. "Devrim Şehitleri Ölümsüzdür" "Yaşasın Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi" 'Buca'nın Hesabını Soracağız" "Halkız Haklıyız Kazanacağız" sloganları Turan Kılıç'ın mezarı başına? yankılandı. Uğur Sarıaslan ve Yusuf Bağ'ın cenazelerinin ise 22 Eylül Cumartesi günü aileleri ta-

6 rafından alınarak, memleketleri olan Kayseri'ye götürüldüğü öğrenildi. Katliama Tepki Doruktaydı Katilamın ertesi günü 22 Eylül'de Buca Cezaevi önüne gelen tutsak aileleri ile devrimci demokrat ve duyarlı insanlar, burada tepkilerini ifade eden bir basın açıklaması yapmışlar ve hemen ardından polisin saldırısına maruz kalmışlardı. Bu saldırı sırasında, birçok kişi polisin cop, dipçik ve tekmeleriyle yaralanırken, 11'i avukat olmak üzere toplam 53 kişi gözaltına alındı. Avukatlar aynı gün akşamı serbest bırakılırken, gözaltındaki diğer insanlar bir gece gözaltında tutuldular. Polis birçok kişiye saldırıp yaraladığı yetmiyormuş gibi bir de cezaevindeki katliamı protesto edenleri mahkemeye göndererek, asıl suçu ve suçluları gizlemeye çalışmış, böylece tutsaklara saldıran katiller sürüsü ile aynı saflarda olduğunu ortaya koymuştu. Cumartesi günü mahkemeye çıkarılan tutsak yakınları ve diğer duyarlı kitleler serbest bırakıldı. Bu arada çeşitli demokratik dernek ve sendika ve parti temsilcileri ile tutuklu aileleri temsilcileri tarafından "Buca Cezaevi Olaylarını izleme Ve Dayanışma Komitesi" oluşturuldu. Dayanışma Komitesi, 23 Eylül Cumartesi günü İzmir Elektrik Mühendisleri Odası'nda hem cezaevi katliamını hem de cezaevi önünde tutsak yakınlarına yapılan saldırıyı kınayan ve halkı duyarlı olmaya davat eden bir basın açıklaması yaptı. O günden itibaren duyarlı olan kesimler ve tutuklu yakınları Buca Cezaevi'nin yakınında bulunan BSP, HADEP, CHP ilçe Örgütleri ile Pİr Sultan Abdal Kültür Derneği binasına gelerek beklemeye başladılar. Hem tutsakların ihtiyaçlarına cevap verebilmek, hem de halen gündemde olan saldırı ihtimaline karşı, direnişe destek olmak amacıyla herkesin gözü kulağı cezaevindeydi. Halkın Öfkesi Caddelerde Yankılandı: Devrim Şehitleri Ölümsüzdür Pazar günü Dayanışma Komitesi'nin çağrısı üzerine duyarlı insanlar ve tutsak yakınları BSP ve HADEP il binalarında biraraya geldiler. Dayanışma Komitesi'nin kararı BSP'de bir basın açıklaması daha yapmaktı. Ancak kendi aralarında bir komite kurarak örgütlü hareket etmeye başlayan tutsak yakınları, var olan tepkiyi ifade etmek için basın açıklamasının açık havada yapılmasını ve pro testo gösterisine dönüştürülmesini öner diler. Bu öneri çerçevesinde yaklaşık 600 kişi parti binalarından caddeye inerek toplandı. "Faşizmi Döktüğü Kanda Boğacağız' imzalı bir pankart açıldı. Buca'da katledilen 3 DHKP-C savaşçısı ve tüm devrim şehitleri için yapılan bir dakikalık saygı duruşunun ardından sloganlar patladı: "Buca'nın Hesabı Sorulacak" "İnsanlık Onuru İşkenceyi Yenecek" "Faşizme Karşı Omuz Omuza" "Devrim Şehitleri Ölümsüzdür" Basın açıklaması oğlu 7. Koğuş'ta bulunan bir tutsak yakını tarafından okundu. Basın açıklmasında yaşananlar "devlet terörü" olarak nitelenerek, saldırılar protesto edildi.. Kamuoyuna tepkile- rini örgütlü ifade etme çağrısı yapıldı. Ardından sloganlar yeniden başladı. Protesto gösterisi slogan ve alkışlarla sona erdi. İzmir Yamanlar'da Gösteri: "Faşist Katillerden Hesap Sorduk Soracağız" İzmir Yamanlar Mahallesi'nde 24 Eylül 1995 günü saat sıralarında polis karakoluna yakın mesafede ana cadde üzerinde, Buca Katliamını pro- testo etmek için bir korsan gösteri düzenlendi. Eylemi tüm devrim şehitleri için saygı duruşuyla başlatan DHKP-C ve MLKP taraftarları Buca Cezaevi'nde- ki katliamları protesto eden kısa bir konuşma yaptılar. Bu konuşmada Buca Cezaevi'ndeki katliamın günlerce hazırlığı yapılan planlı-programlı saldırılar sonucu olduğu ve faşist güçlerce bilinçlice uygulandığı vurgulandı. Bütün faşist saldırılara karşın halkların haklı mücadelesini omuzlayan devrimcilerin katledilmekle asla tüketilemeyeceği, bütün bu saldırıların mücadeleyi durduramayacağı ve mücadele eden devrimcileri asla yıldıramayacağı söylenerek yürüyüşe geçildi. Yürüyüş sırasında sık sık "Buca'nın Hesabı Sorulacak", "Devrim Şehitleri Ölümsüzdür", "Halkımız Saflara", "Kahrolsun Faşist Diktatörlük", "Susma Sustukça Sıra Sana Gelecek" sloganları atıldı. Molotoflarla yol kapatılarak yürüyüşe devam edilirken, "Faşist Katillerden Hesap Sorduk Soracağız- DHKC" ve "Buca Katliamının Hesabı Sorulacak-MLKP" pankartları taşındı. Polisin müdahale etmediği eylem, sloganlardan sonra bitirildi. Direniş ve Kabul Edilen Talepler 6. Koğuşa yapılan saldırının ardından, jandarma özel timleri ve cezaevleri idaresi diğer koğuşları da tehdit etmiş ve "Sıra Sizde" demişti. Savcı Yaşar Aslan da "Diğer koğuşlardan da mutlaka sayım alınacak" diyerek yeni saldırının işareti verilmişti. 6. Koğuşa yapılan vahşi saldırı, diğer koğuşlarda yılgınlık değil, tersine büyük bir öfke ve direniş kararlılığı yarattı. Barikatlar daha da sağlamlaştırıldı ve direniş için tüm hazırlıklar tamamlandı. Bu arada cezaevine Adalet Bakanı'nın önce müsteşar yardımcısı sonra müsteşarın kendisinin geldiği öğrenildi. Direniş ve kamuoyundaki tepkiler karşısında, devletin geri adım atmaktan başka yolu kalmamıştı. Bakanlık Müsteşarı, İzmir Barosu'ndan iki avukat eşliğinde tutsakların temsilcisi ile görüşme başlattı. Hunharca saldırı öncesinde Buca'daki sorunları bildiği halde görüşmeye gelmeyen, cezaevi idaresine de görüşme talimatı vermeyen müsteşar 3 kişi ölüp, 40 kişi yaralandıktan sonra "sorunları" çözmeye gelmişti. Elbette artık çözülmesi gereken sorunlar farklılaşmıştı, ortada 3 şehit ve

7 onlarca yaralının hesabı vardı. Müsteşar, daha önce değil kabul etmek, görüşmeye bile yanaşmadıkları tutsakların eski taleplerini kabul ettiklerini açıkladı. Buna göre, 1-Başka cezaevlerine sürgün kararı iptal edildi. 2-Ziyaret saatleri eskisi gibi saat arası olarak belirlendi. 3-Akraba görüşlerinde sözlü beyan kabul edilecek, şüphe halinde belgelendirme istenecek. 4-Avukat görüşleri eskisi gibi olacak ve doğacak sıkıntılarda muhatap İzmir Barosu olacak. 5-Aramaları jandarma değil gardiyanlar yapacak. Jandarmalar sadece güvenlik alacak. 6-İlaç paraları ödenmiyordu, bundan sonra ödenecek. 7-Hastane sevkleri yapılmıyordu, yapılacak. 8-Jandarmanın mahkeme ve hastane sevkleri sırasında yaptığı saldırılarla ilgili olarak Baro aracılığıyla vali ile görüşülerek sorun çözülecek. 9-Ziyaretçisi gelmeyen tutsakların da zaman zaman diğer ziyaretçilerle görüşmesi sağlanacak. Tüm bunlar saldırı için bahane yapılan sayım vermeme direnişinin talepleriydi. Müsteşar ayrıca, 21 Eylül saldırısı ile ilgili soruşturma başlatıldığını, soruşturma süresince tutsaklarla Başsavcı vekilinin muhatap olacağı, cezaevi savcısı ve müdürlerinin devre dışı kalacağını açıkladı. Daha sonra da cezaevinin yönetici personeli ile operasyonlara katılan birçok gardiyanın görevden alındığı öğrenildi. Devletin saldırı hazırlıklarının ortadan kalkması ve müsteşarın belli başlı talepleri kabul etmesi üzerine barikatlar kaldırılarak sayını vermeme eylemi sona erdirildi. İlk Ziyaret ve Anma: "Şehitlerimiz Onurumuzdur Hesabını Soracağız" Pazartesi saldırıya hedef olan siyasi koğuşların ziyaret günüydü. Günlerdir cezaevinin önünde bekleyen tutsak yakınları endişe ve merak içinde ziyarete koştular. 7. Koğuşun ziyaret mahalline girdiğimizde, bizi ilk önce karşılayan direnme geleneğinin simgesi olan DHKP-C bayrağıydı. İlk görüş kabininin camına ası- lan bu bayrak teslim olmayan devrimci iradenin adeta haykırılışıydı. DHKP-C'li tutsaklar alınlarına iliştirdikleri, üzerinde DHKC amblemi yıldızı olan birer kızıl bantla çıktılar ziyarete. Gözlerinde direnmenin, teslim olmamanın sevinci ama daha çok katledilen yoldaşlarının hesabını sormanın isteği, öfkesi vardı. Günlerdir uyumamışlar, bir şey yememişlerdi ama kabinden kabine koşuyor, ziyaretçi anne-babalara saldırı ve direnişi anlatıyorlardı. Anlattıkları hep 6. Koğuştu. Kendileri de hazırlanmışlardı ölüme. "Hepimiz hazırız ölüme" diyorlardı. "Bizi hiç kimse teslim alamaz" "Onlara komutanımız Ali Rıza Kurt'u aratmayacağız" "Şehitlerimizin Hesabını Soracağız" Ziyaret mahallinin arkasındaki duvarda asılı olan büyük bir pankartın üzerinde "Şehitlerimiz Onurumuzdur, Hesabını Soracağız-DHKP-C" yazısı okunuyordu. Hemen yanındaki bir başka pankartta 6. Koğuş direnişinin yılmaz savaşçıları Uğur Sarıaslan, Turan Kılıç ve Yusuf Bağ'ın resimleri çizilmişti. Bir süre ailelerle konuşmalar devam ettikten sonra direniş şehitleri için anmaya geçildi. Saygı duruşu ile sol kollar kalktı havaya. Yumruklar sıkılı, gurur ve öfkenin sevinç ve acının harmanladığı yürekler coşkulu bir çırpınıştaydı. Bir tutsak yakınının gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Saygı duruşunun ardından bir konuşma ile direniş ve direnişin şehitleri bir kez daha anlatıldı. Şiirler ve marşlara önceden hazırlanmıştı tutsaklar. Marşlara ziyaretçiler de katıldı. Ve sloganlar patladı: "Devrim Şehitleri Ölümsüzdür" "Uğur, Turan, Yusuf Ölümsüzdür" "Hesabını Soracağız"... Anma Devrimci Sol marşının söylenmesiyle sona erdirildi. "Mesele esir düşmekte değil, teslim olmamakta bütün mesele" diyennazım'ın şiirleştirdiği tavır işte buydu. Katiller sürüsünün azgınca saldırması para etmemişti. Korku tutsaklara çok uzakken şimdi gardiyanların gözbebeklerrinde büyümüştü. Ziyaret sona ermeden bir gelişme daha oldu. Sonradan öğrendiğimize göre, 21 Eylül operasyonuna katılan gardiyandan ikisi, tutsakların bölümüne geçmiş. Bu gardiyanlar tarafından yakalanarak tutsaklar anında cezalandırıldı. İki gardiyan suratları parçalanarak dışarı atıldı. Bu sırada paniğe kapılan diğer gardiyanların "imdat", "isyan var" gibi canhıraş çığlıkları ile ortalık biraz hareketlendi. Cezaevinin etrafına hemen birkaç kamyon asker getirildi. Ama ortada bir isyan olmadığı, sadece iki işkenceciye tavır alınması olduğu anlaşılınca durum sakinleşti. Ziyaret normal bir biçimde sona erdi. Sekiz tutsak hariç hastanede bulunan tüm tutsaklar 26 Eylül Salı günü cezaevine getirildi. Öğleden sonra yaralı tutsaklar ilk görüşe çıktılar. Ziyaretten önce cezaevi önünde "Buca Cezaevindeki Olayları inceleme ve Tutuklularla Dayanışma Komitesi tarafından bir basın açıklaması yapılarak, 3 kişinin ölümü ve 40 kişinin yaralan- ması ile sonuçlanan saldırı ie ilgili olarak savcılığa suç duyurusu yapılacağı bildirildi. Açıklamada ayrıca "Yaşananların hesabının sorulması, ileriye doğru ise hakların korunması ve genişletilmesi yalnızca tutsakların sorumluluğu değildir, olamaz. Kendisini insan hakları ve demokrasi mücadelesinde taraf gören devrimci demokratik, yurtsever kişi ve kuruluşlara düşen görevler var. Kirli savaş başta olmak üzere işkenceler, katliamlar ve her türlü hak ihlalleri sürüp giderken, bir tek duyarlı insanımız emniyet müdürlüklerinde, cezaevlerinde, binlerce köy ve koca bir coğrafyada yaşananların ben doğrudan tarafı değilim ki diyemez. Gündelik yaşantısını hiçbir şey olmamış gibi sürdüremez" görüşlerine yer verildi. Aynı toplantıda TİYAD'lı bir tutsak annesi tarafından bir basın açıklaması dağıtıldı. Açıklamada "Bu vahşi saldırı sonucu üç yiğidimizi kaybettik. 40 yiğidimiz yaralandı. Evlatlarımız özgür vatan toprakları uğruna mücadelenin zindanlarda da yapılabileceğini gösterdiler. Onlarla onur duyuyoruz" diyerek devamında şu görüşlere yer verdiler: "Cezaevine gelen müsteşar bir müfettiş göndereceklerini ve sorumlularını yargılayacaklarını söyledi. Bu kandırmacaları biliyoruz. Göstermelik davalarla infazcıları, işkencecileri beraat ettirenler şimdi de Buca katillerini aklamaya çalışacaklar. Evet bu göstermelik soruşturmayla katilleri belki düzen aklayacak. Fakat unutulmamalıdır ki bu halkın bir adaleti var. Bu adalet onları aklamayacak. Her işkenceci katil gibi halkın şaşmaz adaletinden nasiplerini alacaklardır. EVLATLARIMIZ ONURUMUZDUR."

8 "Aldık Yüreğimizi Elimize Çektik Pimini Fırlattık Düşmanın Üzerine" Yüzlerce asker, özel tim ve polisin saldırısına karşı, tam 4.5 saat dişe diş bir kararlılıkla direnen 6. koğuşun hemen karşısında bulunan 7. Koğuştaki tutsaklar bir yandan 6.koğuşun direnişine destek olmaya çalışırken, bir yandan da bir süre sonra kendilerine yönelecek saldırı için direniş hazırlığı yaptılar. Saldırı ve direnişi dakika dakika yaşayan 7. Koğuştaki DHKP-C tutsakları 21 Eylül gününü şöyle anlattılar: Saldırı önceden planlandı. Özgürlük eylemi sonrası cezaevi idaresinin saldırıları ve hak gaspları artmıştı. Haklarımızın bir kısmını direnerek yeniden kazanmamıza rağmen idare yeni baskıları ve yasakları gündeme getirdi. Özelikle ziyarete yönelik kısıtlamaların ve jandarmanın mahkeme ve hastane gidiş-gelişlerinde uyguladığı baskı ve işkencelerin son bulması için yaklaşık bir haftadır akşam sayımını vermiyorduk. Cezaevi idaresi ile görüşme taleplerimizin hepsi de geri çevrilmiş, hatta ziyarete gelen ailelerimiz, cezaevi savcısıyla görüşmeye gittiklerinde kovulmuşlardı. Savcı ve diğer idare yetkililerinin süreç içindeki bu tavırları bizlere yeni bir saldırının ilk işaretlerini veriyordu. Biz devrimci tutsaklar da, gaspedilen haklarımızı almakta ısrarlı olduğumuzu ve gelişebilecek tüm olaylardan cezaevi idaresinin sorumlu olacağını kamuoyuna açıklayarak, 19 Eylül Salı gününden itibaren sabah sayımlarını vermeme eylemine başladık, idare bu tavrımıza da kayıtsız kalarak hiçbir girişimde bulunmamıştı. Hatta yemekhane ve havalandırma kapılarını açmayarak karşılıklı olan koğuşlarımızı birbirinden tecrit etmek istemiş, dışarıyla olan tüm ilişkilerimizi kesmiş, yemek, kantin vb. hiçbir ihtiyacımızı karşılamamıştır. Gelişebilecek olası bir saldırıya karşı hazırlıklarımızı yaparak beklemeye başladık. 3 günlük bir bekleyişin ardından 21 Eylül Perşembe günü öğle saatlerinde elektriklerimiz kesildi. Bu arada itfaiye araçlarının sesi bahçe duvarının arkasından duyulmaya başlandı. Birkaç dakika sonra ise, malta (koridor) da Cumhuriyet Başsavcısı Vekili, alaydan bir Yarbay, Cezaevi Savcısı, Birinci Müdür ve 2. Müdürlerin başını çektiği kalabalık bir askeri ve idari personel kitlesi 6. koğuşun önünde durdu. Kapı açıldığında temsilcimizle kısa bir diyalogdan sonra saldırı emri verildi. Bunun üzerine biz tutsaklar da 6. ve 7. koğuşlarda barikatlarımızı kapılara kurduk. Direniş karşısında neye uğradıklarını şaşıran katiller sürüsü barikatı kalaslar ve demirlerle açmaya çalıştılar. Başaramadıklarında ise, bu defa itfaiye hortumuyla tazyikli su sıktılar. Fakat, tüm bu çabaları başarısızlıkla sonuçlanınca daha farklı yöntem uygulamaya başladılar. Saldırının başlamasıyla birlikte sayım vermeme eylemine katılan TKP-ML, MLKP, TİKB, TKP(ML), RIZGARİ koğuşlarından sloganlar yükselmeye başladı. Sloganlardan anlaşıldığı kadarıyla onlarda barikatlarını çekmişlerdi. "Devrimciler Dayanışmaya" sloganımız tüm Buca'da yankılanırken PKK'li "yurtsever" dostlarımızdan hiç bir ses duyulmuyordu, "yurtseverlerin" sessizliği katliam bitimine kadar devam etti. Saldırıya Direnişle Karşılık Verdik... Operasyon timleri dışardan barikatı yıkmak için uğraşırken, içerden de tutsaklar tarafından oluşturulan cam ekipleri camları kırıyor, kırdıkları cam parçalarını kovalarla barikata taşıyorlar, barikat ekipleri barikatları sağlamlaştırıyor, herhangi bir delik bırakmamak için yastık, yatak ve battaniyelerle boşlukları dolduruyor, lamba ekipleri florasanları sökmek için emir bekliyor, yangın ekipleri yanabilecek malzemelerini hazırlıyor, yaşlılar, hastalar koğuş gerisinde korumaya alınarak, başlarında sağlıkçılar bekliyor, bir yandan da gaz bombalarına karşı ıslak havlular da- ğıtılıyordu. Hemen herkesin bir görevi vardı ve bu görevlerini en iyi şekilde yerine getirmek için uğraşıyorlardı. Önceki deneyimlerden çıkarttığımız sonuçlarla, tüm hazırlıklarımızı yapmaya çalışıyorduk. Uzun süredir düşman koğuşlarımıza girebilmeyi başaramamıştı. Özgürlük eylemi sonrası, Ali Rıza Komutanın şehit düşmesi ile birlikte bir arama sırasında saldırıya geçmişler, fakat sonuçlarına da katlanmışlardı. Bu direnişte hezimete uğrayan işkenceciler, uzun süredir fırsat kolluyor, intikam almak için her fırsatta tehditler savuruyorlardı. Bu defaki gelişleri, öncekilerden farklıydı. Yaptıkları hazırlıklar, operasyonun boyutunu görmemize yetiyordu. Bunların hiçbiri bizleri yıldırmazdı. Çünkü daha önce de belirttiğimiz gibi yine aynı kararlılıkla, "Bizi asla teslim alamazsınız. Saldırırsanız cesetlerimizle karşılaşırsınız" diye haykırıyorduk. Daha önceki direnişlerimizde ölmeye hazır kararlılığımızı görmüşler ve içeriye girmemişlerdi. Saldırı bir katliam niteliğinde olacaktı. Teslim olmayacağımızı ve öleceğimizi biliyorlar, hazırlıklarını da öldürmek için yapmışlardı. Bizler de mevzilerimizi sonuna kadar savunacak, şehitlerimizin yarattığı geleneğe, cezaevi cephesinden bir yenisini ekleyecektik. Özel olarak hazırlanmış operasyon timleri barikata dayanmışlar fakat bir türlü barikatı aşamıyorlardı. İtfaiye hortumuyla, bir 6.koğuşa bir bizim (7.koğuş) koğuşa tazyikli su fışkırtarak herhangi bir yangınının çıkmasını engellemeye çalışıyorlardı. Fakat bizler var gücümüzle pencerelere tıkadığımız yastıklarla, battaniyelerle, suntalarla yükleniyor, suyun içeriye girmesini bir nebze de olsa engelliyorduk. Bu arada 6. koğuştaki yoldaşlarımıza bakıyor, onların direnişlerine sloganlarımızla destek veriyorduk. Operasyon timlerine sesleniyor, onları bizim koğuşa çekmek istiyorduk. Fakat gelmiyorlar, ellerinde kalasları, copları, eğri büğrü çivili sopalan bize gösterip, küfürler ediyorlar, "Bunları öldürdükten sonra sızı de öldüreceğiz" diyorlardı. 6. koğuştaki yoldaşların kimisi barikatın üstünde ellerinde sopalar, camlarla, düşmanın barikatı yarmaması ve içeri girmesini biraz daha geciktirmek için uğraşırken, kimisi slogan atıyor, kimisi de içeriye atılan sis ve gaz bombalarını ellerindeki ıslak bezlerle havalandırmaya atıyordu. Tavanı Delerek Ses ve Gaz Bombaları Attılar Bir saat sonra, tavandan ve kütüphanenin arkasındaki duvardan var güçleriyle vurmaya başladılar. Tavandan ve duvardan delik açarak gitmek istedikleri anlaşılıyordu. Yoldaşlar deliklerden girebilecek olanları, ellerindeki tahtalarla dövmeye hazırlanıyorlardı ki, bir anda kulakları çınlatan bir patlama sesi duyuldu. Ard arda bir kaç tane patlama oldu. İçeriye tavandan ve duvardan açtıkları dört delikten ses bombası atıyorlardı. Fakat ses bombaları ne bizim koğuşta ne de 6. koğuşta herhangi bir paniğe yol açmadı. Herkes çok soğukkanlıydı. Hatta yoldaşlardan birisi içeriye düşen ses bombasını eline almış tam havalandırmaya atacakken elinde patladığını görüyoruz. Tahminen bu yoldaşımız elinden ağır yaralanmıştır. Şimdi burası yatılan bir cezaevi değil, bombaların patladığı, savaş sloganlarının haykırıldığı bir üstü. Her taraf duman olmuş, barut kokusu genizleri yakıyordu. Askerler kurt işaretleri yapıyordu. Sıcak savaştan kopuk olsak da, fiziken dört duvar arasında olsak ta, beyinlerimiz özgürdü. Hele hele o yürekler ki, cephe ateşiyle yanıyor, milim milim çatışmayla harmanlanıyordu. İşte dört duvar, varoşlara, sokaklara dönüşmüş, Gazi, Nurtepe, Okmeydanı ruhunu soluyordu. Ardarda patlayan bombalar ve düşmanın sevinç çığlıkları... Yoldaşlarda hiçbir panik yok. Sonuna kadar çatışacaklarını ve cephemize yakışır tarzdaki bağlılıklarını ve kararlılıklarını gözlerinden okuyorduk. Kapıyı oksijen kaynağıyla kestikten sonra, barikata yüklenmeye başladılar. Kapının önündeki çelik dolabı çekip aldılar. Bizim koğuşumuzdan çevre daha iyi görüldüğünden, 6. koğuştaki yoldaşlarımızı uyarıyoruz, askerlerin ne yaptığını anlatmaya, işaretlerle haberleşmeye çalışıyorduk. İşaretleşiyorduk çünkü bomba, slogan vb. gürültüden dolayı sesimiz duyulmuyordu. Barikatın üstündeki duvarı delerek bomba atmaya, yine hortumla su sıkmaya başladılar. Barikatçı yoldaşlar, açılan gedikten cam fırlatıyorlar, sopalarla askerlere vuruyorlardı. Barikatın en üstündeki yoldaş büyük bir kinle düşmana vuruyor, bir yandan da cephe gerisinden gelen cam kovalarını yanındakilere ulaştırıyordu. Bu her barikatın değişmez savaşçısı Çerkes halkının yiğit evladı Yusuf Bağ yoldaştı. Şimdi o barikatın üzerinde kendisini yenilemenin, özgür tutsak olma savaşının zaferini yaşıyordu. Birkaç saat sonra ölümsüzleşerek direnişimizin zaferini taçlandıracaktı. İki koğuşun arasındaki havalandırma, bizleri yoldaşlarımızdan fiziki olarak ayırıyordu. Yapabileceğimiz slogan atmaktan öteye gitmiyordu. Mutlaka birşeyler yapmalı, yoldaşlarımıza daha fazla yardımcı olmalıydık. Daha önceden iki koğuş arasına çektiğimiz ipten teleferikle hazırladığımız cam parçalarını yastık kılıflarına doldurarak 6. koğuşa göndermeye başladık. Belki biraz sonra çatışmanın cephesi bizim koğuş olacaktı. Fakat şimdi 6. koğuştu. Ve bizler çatışmanın yaşandığı mevzimize cephane gönderiyorduk. Katiller sürüsü, bu dayanışmamızın güzelliğini içlerine sindirememiş olacak ki, operasyon timinden bir astsubay, birkaç gardiyan ve asker işlerini güçlerini bırakmış teleferiğimizi koparmaya çalışıyordu. İp yüksekte olduğundan başaramadılar. "İrademizi Asla ve Asla Teslim Alamayacaklardı" içeriye atılan bombaların haddi hesabı belli değil, pencerelerden renk renk dumanlar yükseliyor, ses bombaları patlamaya devam ediyordu. Yoldaşlar içeriye bomba atan askerin kolundan tutmuşlar, koğuşa çekmek istiyorlardı. Fakat asker kurtulmayı başarıyor. Barikat yavaş yavaş sökülüyor, açılan delik gittikçe büyüyordu. Biz de bunun üzerine koğuşumuzdaki barikatı ateşe verdik. Önceden hazırladığımız yangın malzemeleri büyük bir gör-

9 kemle alevler püskürtüyordu etrafa. Hep bir ağızdan "Yaşasın Yangın Direnişimiz" sloganını haykırmaya başladık. Yoldaşlarımızdan birisi sürekli olarak "ateşi körükleyin" diyerek herkesi coşkulandırıyordu. Tilililer çekiyor, 6. koğuştaki yoldaşlarla selamlaşıyorduk. Bu selamlaşma bizim için bir vedalaşma töreniydi aslında. Koğuşu barikat bölümünden ateşe vermiş, biraz sonra hepimiz yanacaktık. Son kez karşı koğuştakileri görebilmek, onlarla gözgöze gelebilmek için pencerelere geçtik. Onlar da bir yandan bizleri tek tek gözden geçiriyor, bir yandan da çatışmaya devam ediyorlardı. Pencereye, yüzünü bezle kapatmış, bizleri ölüme yolcu etmeye bir yoldaş geliyor. Aramızda oğlu olan Turan Kılıç yoldaştı. "Önce oğlum" bencilliğine kapılmadan hepimizi selamlıyor, karşılıklı olarak zafer işareti yapıyoruz. Kendisi kısa süre önce direniş içinde cezaevine gelmiş, şimdi yine direniş içinde gidecekti. O her zaman kendi kendine, "tarla bağ bahçe işlerinde ölüme gideceğim. En büyük isteğim çatışarak ölmektir. Artık hareket bu isteğimi değerlendirsin" derdi. İşte şimdi idealindeki ölüme ulaşmak için çatışmanın en önüne doğru ko- şuyordu. 6. koğuşun barikatı yavaş yavaş sökülmeye başlamıştı. Yoldaşlarımız onların rahatlıkla barikatı çözmelerini, sopalarla, camlarla, bardak, kaşık, tabak ellerine ne geçtiyse atarak engellemeye çalışıyorlardı. Operasyon ekibindekiler, her dolabı indirişinde sevinç çığlıkları patlatıyor, kudurmuş köpekler gibi uluyorlar, kurt işaretleri yapıyorlardı. Kana susamışlardı adeta. Bizleri saldırıyla yeneceklerini zannediyorlardı, fakat yanılacaklardı. Saldırarak cesetlerimizi alırlar, irademizi ise asla, ama asla teslim alamayacaklardı. Ve işte en sonunda barikatı yardı askerler bu defa yoldaşlarımızla yüzyüze gelmişlerdi. Askerlerin hepsi kasklı, kalkanlıydı. İçlerinde sivil elbiseli faşist bıyıklı birisi var. Bu operasyonu yöneten işkenceci polislerden olsa gerek. Bir tanesi de arka tarafta duruyor, maltaya çıkacak yoldaşlarımızı bekliyor olsa gerekti. Tahmin ettiğimiz gibi bu operasyon, MİT-polis ve askerlerin katıldığı önceden planlanmış bir saldırıydı. Bir anda itfaiye hortumunu içeriye sokarak yoldaşların üzerine tazyikli su sıkmaya başladılar. Ve yoldaşlar tazyikli su-

10 yun etkisiyle koğuşun gerisine doğru çe- du. Astsubay oradan uzaklaştıktan onra, ğimize göre, maltada bulunan yüzlerce duk. Yoldaşlarımızın tamamını yerlerde kildiler. Ancak bazıları ise barikatın başından itibaren hiç yıkılmamışlar ve hala düşmanla çatışıyorlar, timlere yumruk, tekme sallıyorlardı. Ama yoldaşlarımız, bir komutanımızın dediği gibi "Alıp yüreği elimize, çekip pimini, fırlatalım düşmanın üzerine" misali, düşmanın üzerine yürüyor, el emeği göz nuru ile hazırladığımız sopalarımızla kafalarına darbeler vurmaya çalışıyorlardı. Askerler ve faşist gardiyanlar, mevzimizden söküp aldıkları yoldaşlarımızı hunharca dövüyor, üzerlerinde tepiniyor ve öldürmeye çalışıyorlardı. Hatta bir tanesi itfaiye hortumunun önündeki kalın boruyu almış, var güçle betona vurur gibi yere yıkılan bir yoldaşımıza vuruyordu. Bir ara koğuşun ortasında görebildiğimiz kadarıyla bir birikme oldu. Astsubaylardan birisi yoldaşımızın üzerine çullanmış askerlerden birisini kaldırıyor, elleri kan içinde olan asker, astsubaya "sen işine bak, öldüreceğim bunu..." diye bağırıyor- bu kalabalık asker ve gardiyan sürüsü yoldaşımızı yine kalaslarla bir kaç dakika daha dövdüler. Daha sonra yoldaşımızın hareketsiz vücudunu sürükleyerek dışarıya çıkardılar... Keşke önümüzdeki demir parmaklık olmasaydı da, hemen yoldaşlarımızın yanına gidebilseydik. Askerlerin ve gardiyanların yoldaşlarımıza saldırılarına dayanamıyoruz. Pencerelere tırmanmaya, slogan atmaya çalışıyoruz. Bizim koğuşta da yangın yarıya kadar gelmiş durumda. Yangın nedeniyle her taraf duman kaplı, herkes öksürüyor, halsizleşiyordu. Pencerelerden nefesimiz yettiği oranda son kertesine kadar zorlayıp, sloganlar atmaya çalışıyoruz. Yoldaşlarımız son güçleriyle, son nefesleriyle çatışıyor, biz de orada olmamanın hüznüyle yanıp tutuşuyorduk. Direnişçilerin hemen hemen hepsi koğuş içinde bayıltıncaya kadar dövülüyor, daha sonra sürüklenerek maltaya çıkartılıyorlardı. Daha sonradan öğrendi- asker ve gardiyanda bu cansız bedenlere saldırmış, öldüresiye dövmüş, 1. koğuşun önüne yoldaşlarımızı üst üste yığmışlar, kıpırdananlar için "Bu o.. çocuğu hala ölmemiş... Sürgüne gidecekleri, hastaneye gidecekleri ayırın..." vb diye konuşuyorlarmış. Kürdistan'da gerilla cesetlerini nasıl parçaladıkları, yaktıkları, cansız bedenlerin üzerine çıkıp hatıra fotoğrafı çektikleri şimdi daha iyi anlaşılıyordu. Bunlar bırakalım halk çocuğunu tamamiyle insanlıktan çıkmış birer işkence ve cinayet makinesi olmuş, en küçük insani özellikten yoksun birer halk düşmanıdırlar. Biz de yapılan bu vahşet karşısında katiller sürüsüne bağırıyorduk. Onlarda bizlere "Biraz sonra sizede geleceğiz" diyerek tehditle gözümüzü korkutmak istiyorlardı. Ancak biz herşeyimizle hazırdık. Beynimizle, yüreğimizle ve bedenlerimizle, ölümüne kadar savaşacağımıza emindik. Ve "Gelin gelin de görün ne olacağını..." diyerek ağızlarının payını veriyor- sürükleyerek çıkardıklarında büyük bir kin ve nefretle onların koğuşumuza saldırmasını bekledik. Bu bekleyiş sırasında direniş ateşimiz iyice koğuş içerisine yayılmış, içerisi cehennem sıcağına dönmüştü. 6. koğuş tamamen boşaltılmış, 43 yoldaşımız da kanlar içinde çıkartılmıştı. Maltadan hala gürültüler geliyordu. Zaman zaman da boşalan koğuşa askerler ve gardiyanlar giriyordu, elleri, yüzleri, gömlekleri, ellerindeki sopaları yoldaşlarımızın kan izleriyle kaplıydı. Ve bizlere el kol işareti, MHP'nin kurt işaretini yapıyorlardı. Küfür savuruyorlardı. Bir süre sonra "Asker maltayı boşaltsın" emri duyuldu. Bizim koğuşa geleceklerini söylüyorlardı. Fakat şimdi maltayı boşaltıyorlardı. Yoldaşlarımızın ölümüne direnişleri bizlerin kararlı tavırları onları korkutmuştu. Zaten bize saldırsalar da herhalde içeriye girdiklerinde 29 DHKP-C, 18 TDKP'li tutsağın cesetleriyle karşılaşırlardı. Ateşi söndürmek için tazyikli su sıktıklarında du-

11 mandan zehirlenirdik. Bu olmazsa bile yanık cesetlerimizle karşılaşırlardı. Biz saldırmaları için beklerken, faşist 2. müdür eşliğinde bir grup gardiyan 6. koğuşa girerek bize seslendiler. "Herşey bitti hadi sayım verin..." bizde yaptıklarının hesabını vereceklerini ve istedikleri sayımı da ancak cesetlerimizi çiğneyerek, yoldaşlarımıza yaptıkları gibi alabileceklerini söyledik. Ve kendimizde daha çetin bir savaşa hazırlanmaya başladık. Hepimizin moral motivasyonu çok iyiydi. Düşmanın saldırmasını bekliyor ve istiyorduk. Önderimizin "cezaevleri bireysel ve kitlesel kahramanlıkların alanları olmalıdır" talimatını yerine getirmek istiyorduk. Barikatımızı tekrar gözden geçirdik. Savaş araç-gereçlerimizi toparladık ve yoldaşlarımıza yönelik saldırıdan çıkardığımız dersler ışığında düşmanı daha hazırlıklı beklemeye başladık. KARARLIYDIK... Saatler geçmiş, ne gelen vardı ne giden. Akşam sıralarında da TKP/ ML'lilerin koğuşundan yükselen "Devrim Şehitleri Ölümsüzdür" sloganı tüm sessizliği bozdu. Saldırıdan hemen sonra gelen 2. Müdüre "Kaç yoldaşımızı öldürdünüz" diye seslendiğimizde, o da "biz öldürmedik" demişti. 2. Müdürün panik halindeki bu cevabı bizlere şehit vermiş olabileceğimizi hissettirmişti. Gerçekten var mı? yok mu sorusuna cevap aradığımız saatlerde, cezaevinden yükselen bu slogan şehit habercisiydi. Şimdi artık kim veya kimler olabilir diye merak ediyorduk. Bir süre sonra şehit sayımızın 3, yoğun bakımda bir, acil serviste birçok yoldaşımızın olduğunu müsteşarla yaptığımız görüşmede öğrenecektik. Önderimizin verdiği perspektif bizim için bir emir olmuş ve Buca cezaevi "bireysel-kitlesel kahramanlıklar a/anı" olmuştu. Yoldaşlarımız, halklarımız, parti-cephe, tüm siyasi tutsaklar ve bizler nezdinde ölümler pahasına direnmiş ve devrimci iradenin asla teslim olmayacağını düşmana bir kere daha göstermişlerdi. "Bir kez söz verildikten, karar alındıktan sonra gülüm ölmek var dönmek yok yolumuzdan" diyen şehidimiz Solmaz Karabulut'un şiarı burada da hayata geçirilmiş, şehitlerimiz bizlere örnek olmuştur. Düşman belki barikatımızı parçalamış, bedenlerimizden hınçlarını almıştı. Ama irademizi asla teslim alamamışlardı. Ve en güzeli de Parti-Cephe'mizin çatışarak ölümüne direnme geleneği dağlardan, sokaklardan Buca Cezaevi'ne taşınmış, dört duvar arasında yükseltilmişti. Apo'lardan aldık bayrağı, Ali Rıza Komutanla yükselttik. Şimdi daha da yükseltiyoruz. *

12 Buca'daki ses özgürlüğün, direnen halkın, onurun ve adaletin sesidir Buca'daki ses Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi'nin sesidir 29 Eylül 1995 tarih ve 18 sayılı Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi Haber Bültenini yayınlıyoruz. 21 Eylül 1995 günü faşizmin kontrgerilla güçleri, yüzlerce jandarma, polis, silah ve bombalarla Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi tutsaklarının kaldığı koğuşa saldırdılar. Yok etmek istiyorlardı. Parti-Cephe'nin sesini kesmek istiyorlardı. "... Siz direnirseniz, siz firar ederseniz, siz teslim olmazsanız cezaevlerini teslim alamayız..." diyorlardı. Bu gerçek, yıllardır hep böyle süregelmişti... Halkımızın özgürlüğü için, ülkemizin bağımsızlığı için bedellerin en ağırını ödemek gerekiyorsa, bu bedeli biz ödeyecektik. Hep en önde, hep özverili, kararlı ve yiğit olmalıydık. Gerektiğinde kendimizi feda etmeliydik. Partimizin Buca'daki tutsakları yine böylesi bir anla karşı karşıyaydılar. Tarih ve halkımız karşısında bir sınavdaydılar. 17 Temmuz 1995'te Ali Rıza Kurt ve üç yoldaşımız özgürlük haklarını kullandılar. Düşman çılgına dönmüştü. Bütün politikalar alt üst olmuştu. Buca Buca olalı böylesi bir firarı yaşamamıştı. Buca özgürleşmişti. Düşman saldırıyor, tutsakları daha çok birbirlerine kenetleniyor, dayanışma içerisine giriyor ve güçleniyordu. Özgürlük rüzgarları Buca'dan halk kitlelerine akıyordu. Düşman fırsat kolluyordu. intikam peşindeydi. Buca'da özgürlüğün sesi kesilmeliydi. Parti-Cephe susmalıydı. Öyle bir ders verilmeliydi ki, bir daha ne özgürlük eylemine, ne de direnmeye kalkmamalıydılar. Tansu Çiller hükümeti, kontrgerilla kurmaylarıyla birlikte, adım adım Buca katliamını planladılar. Katliam adeta gelişini ilan etmişti. Özgürlük eyleminden sonra saldırılar hiç bitmedi. Hemen her gün, saldırı, gözdağı ve tehditler sürüyordu, tutsaklar daha büyük bir saldırıyı göğüslemeye hazırlanıyorlardı. 20 Eylül günü kontrgerilla son hazırlıklarını yaptı. Siyasi Şubenin işkenceci polisleri, Jandarma Alay Komutanlığına bağlı subaylar ve Cezaevi Savcısı, Buca koridorlarını adım adım gezerek, planlarının "son rötuşlarını yaparken, gözdağı vermeyi de ihmal etmediler. Tutsakların nasıl bir saldırı gelirse gelsin direnmekten başka hiçbir seçenekleri yoktu. Teslim olmak, düşmana yalvarmak, halka ve vatana ihanet, kişiliksizleşmek, ahlaksızlaşmak ve kendini satmaktı. Nasıl direnilecek?... Hangi tür saldırı karşısında nasıl bir tavır alınacak?... Barikat nasıl kurulacak?... Kimler hangi görevlen yapacak?... Her şey tekrar tekrar gözden geçirilerek örgütlendi. Düşman "Allah Allah" nidalarıyla ve faşist sloganlarla saldırırken, tutsaklarımız halkımızın ve partimizin sloganlarıyla direnişe başladılar. Bomba, kurşun ve faşist ulumalarının susturamadığı Partinin Sesi, Buca duvarlarını aşarak yankılanıyordu. 43 tutsak tüm gücüyle haykırıyordu... BİZİ YENEMEZSENİZ... ANCAK, CESETLERİMİZİ ÇİĞNEYEREK BARİKATLARIMIZI AŞARSINIZ... Bu ses Gazi'de, Okmeydanı'nda, Bağcılar'da, Çiftehavuzlar'da yankılanıyordu. Parti Cephe'nin hemen hiçbir üssü cesetleri çiğnenmeden aşılamıyordu. Buca bir savaş üssüydü. Düşman, her yerde düşmandı ve karşısında direnen Parti-Cepheliler vardı. Savaş sürüyordu. Faşist güruh, onlarca bomba, kurşun, tazyikli su ve her türlü teknik donanımına rağmen, 43 özgür tutsağın barikatlarını aşamıyordu. Silahları yoktu. Ama, dünyanın en büyük gücü, inançları ve korkusuz yürekleri vardı. Her şey bir silahdı artık. Koğuştaki cam parçalarından, tabak kaşığa, tek bir kibrit çöpüne kadar, her şey bir silahdı. En küçük bir nesne, bir kurşun gibi kulanılmalı ve düşmana zarar vermeliydi. Düşman kırıyor, döküyordu. Cam parçaları... cam parçaları silah haline gelmişti. 6. Koğuş bir savaş alanıydı. Her şey örgütlü olmalıydı. Cam parçalarını toplayanlar, silah olarak kullanılabilecek her türlü malzemeyi değerlendirenler, yaralı tutsaklara ilk müdahaleyi yapacak sağlık ekipleri, karşı koğuşla haberleşmeyi yapacak insanlar, yangın söndürme ekipleri vb. vb. birçok komite örgütlendi. Savaş sürüyordu. Yoldaşları ve bir kısım dostları, karşı koğuşlarındaydılar. Direnişi ve düşmanın vahşetini görüyor ama duvarları aşıp yardım edemiyorlardı. Duvarlar aşılmalıydı. 6. Koğuş, Buca'nın ve ülkedeki tüm tutsakların onuruydu. Onur mücadelesi yenilmemeliydi. 7. koğuş cam parçalarını, silah olarak kullanılabilecek her şeyi 6. koğuşa aktarıyordu. 6. koğuşdaki barikat mümkün oldukça uzun kalmalı, yıkılmamalıydı. Biliyorlardı, er geç, cezaevini yıkma pahasına da olsa, koğuşa girilecek, öldüresiye dövülecekler, tecrit ve sürgün edilecekler ve öldürüleceklerdi. Ama Parti- Cepheli tutsakların teslim olmadıklarını, olmayacaklarını, şehitler pahasına tüm Türkiye ve dünya halklarına göstermeliydiler. O an, bir tarihtir. O an, Türkiye halklarının özgürlük taleplerinin, en güçlü bir sesle, bütün dünyada yankılandığı bir andır. O an, düşmana vurulan bir darbedir. Teslim olmayacaklardı. Ancak cesetlerine basarak barikatları yıkabilirlerdi. Barikatları yıkamadılar. Ölüme hazırdılar. Ama, ölümün kaygısı değil, direniş ve kahramanlık coşkusu yüklüydüler. Halktılar. Bir halk hareketinin savaşçısıydılar. TURAN KILIÇ'ın oğlu Ertuğrul da karşı koğuştaydı. Turan bir yandan düşmanın barikatları yarmasına engel olmak için bütün enerjisiyle çalışırken,son birkez de karşı koğuştaki yoldaşlarını görmek için onlara seslendi. Zafer işareti yaparak selamlıyordu. Oğlu, yoldaşıydı. Turan bir köylü aydın, bir devrimci babası, birçok köylüyü eğitmiş bir köylü önderi devrimciydi. Turan, yaşamı boyunca toprakla boğuşmuş, onun ustasıydı. Ama, kendi deyimiyle ülkesinin ve halkının gerçeklerini kavradıktan sonra "...kendi kendime tarla, bağ, bahçe işlerinde ölüp gideceğim, en büyük isteğim, çatışarak ölmektir..." diyor ve daha etkin görevler istiyordu. Düşmanla dişe diş çatışmanın onuruyla ölecekti. Halkın tüm sadeliğini, açıklığını üzerinde taşıyan Turan, nice keskin devrimcilerin yaptığı gibi oğlunu mücadeleden uzak tutmak için çeşitli yollara başvurmak yerine O, oğluna "... bana oğul olarak vereceğin en güzel şey, gerilla olmandır. Beni gerilla babası yap yeter..." derdi. Şimdi baba-oğul, aynı cephede, aynı üste savaşıyorlardı. Mutluydular. Düşman, barikatı yıkamıyordu. Bir yandan yaralılar tedavi ediliyor, bir yandan düşmanın duvarları delerek, camlar kırarak koğuşa attığı gaz ve ses bombaları tekrar dışarı atılıyordu. Faşistler duvarları yıkarak açtıkları gediklerden girmeye cesaret edemiyorlardı. UĞUR SARIASLAN; Barikatın en önündeydi. Tutsaklıkla daha önce de tanışmıştı. Düşmana karşı hep büyük bir öfke ve kin duymuş, hiçbir zaman devrim coşkusu sönmemiş, tersine tutsaklık yaşamı O'nu, daha da bilinçlendirmişti. Özgürlüğüne kavuştuğunda mücadeleye yeniden atılmıştı. Aile ilişkileri, kendisine rahat bir yaşam sağlayabilirdi. Ama O, Devrimci Gençliğin çıkarsız, hiçbir şey beklemeden ülkesi ve halkı için savaşması gerektiğini biliyordu. Devrimciliği öğrendi, öğrenirken öğretti. Demet Taner'in öğrencisi olmaktan onur duydu. Kitle ilişkilerinde çok özenli olup, insanların tek tek sorunlarıyla ilgilenir ve bu nedenle sevilirdi. Kitle örgütleyicisi, eğitici, ajitatör özelliklen olmasına rağmen, hep bir silahlı savaşçı olmak isterdi. "...Var olan gücümüzle vurmalıyız... DHKP-C bugün patlamaya hazır saatli bir bomba gibidir..." diyordu. O'nun için hiçbir olanaksızlık, silahlı mücadele önünde engel olmazdı. Silah olmadığında, silah buldu. Bulamadığında, en ilkel malzemelerden öldürücü silahlar yapmasını öğrendi. Ve eylemler gerçekleştirdi. "...Vurmalıyız..." diyordu. Olanaksızlıklar içerisinde yaratıcılığını kullanarak düşmana vurdu. Çok istediği askeri alanda coşkuyla savaşırken yeniden tutsak düştü. Barikattaydı... Düşmanın barikattan kafasını içeri sokmasına izin vermiyordu. Barikatın yarıldığı yerde gövdesini barikat yapıyordu. Ölecekti. Ama, düşman asla elini kolunu sallayarak, barikatı aşamayacaktı. O bir savaş ustasıydı. Liselileri eğitirken, halkı örgütlerken, polis takibindeyken olduğu gibi sakin, ama coşkulu ve inatçıydı. Pes etmek, yılmak O'na göre değildi. Yine sakin ve ustaydı. Barikatın bir saniye daha fazla dayanması kazanımdı. Demir çubuklar, kalaslar zincirler O'na diz çöktüremiyordu. Gövdesiyle barikattı. Bir saniye, bir saniye daha kazançtı. Barikat savaşı böyle sürüyordu. 43 tutsak... barikatın önünde barikattılar. Barikat yıkılabilir, geçilebilir ama, onları ezip geçemezlerdi. Ölürlerdi ama, ezilmezlerdi. Ezilmek, düşman karşısında el pençe durmaktır. Teslim olmaktır. Teslim olmak kendini inkar etmektir. Soysuzlaşmaktır. Soylu bir gelenekten geliyorlardı. YUSUF BAĞ; 1989'lardan beri DEV- GENÇ'liydi. Olgun, ağırbaşlı kişiliğiyle kitlelerle kurduğu sıcak ilişkilerle, bir kitle örgütleyicisiydi. İzmir'in bütün gösterilerinde, direnişlerinde onu görmek mümkündür. Bu nedenle de gözaltını ve tutsaklığı sık sık yaşamıştı. Sade, mütevazi yaşamıyla, ilişkileriyle bir DEV-GENÇ'liden çok, doğal bir halk önderi karakterindeki Yusuf, aynı zamanda barikatların, direnişlerin en önünde olan insandı. Barikatların, direnişlerin yılmaz savaşçısı Yusuf, şimdi barikatın en önünde, yıkılan duvarlar önünde, düşmanın geçmesine engel olmaya çalışıyordu. Düşman, Yusuf'un cesedini çiğnemeden barikatı aşıp geçemedi. Turan Kılıç, Uğur Sarıaslan ve Yusuf Bağ yoldaşlarımız katledilerek, onlarca yoldaşımız komaya sokularak, sakat bırakılarak ve istisnasız 43 devrimci tutsak "öl- dü" diye üstüste yığıldığında, ancak, barikatları yarıp koğuşa girebildi düşman. Buca kan gölüne dönmüştü. Ama, Buca özgürdü. Halkımızın ve Parti-Cephe'nin onuru korunmuş, gür sesi susturulamamıştı. Hiçbir Parti-Cephe tutsağı tek kelime söyleyemiyordu. Bir kısım siyasetler bu duruma akıl erdiremiyordu. Parti Cepheliler nasıl bu kadar suskun olabilirlerdi, yoksa yeni bir taktik mi diye düşünüyorlardı. Parti Cepheliler susmaz, susturulamazdı. Ancak ölü diye bırakılmışlardı. Artık şehitler konuşuyordu. Bu vahşetin, bu katliamın sorumlusu ve planlayıcısı başta DYP ve CHP koalisyon hükümeti olmak üzere Adalet Bakanı, İzmir Emniyet Müdürü, İzmir Valisi, izmir İl Jandarma Alay Komutanı, izmir Cumhuriyet Başsavcısı, Buca Cezaevi Savcısı, Buca Cezaevi Müdürleri, Buca Jandarma Dış Güvenlik Komutanıdır. Bunlar katliamın planlanmasında ve uygulanmasında birinci dereceden rol alan suçlulardır. Bütün polis güçleri, siyasi polis, jandarma güçleri, DYP, CHP partilileri MHP'liler, saldırıda görev alan bütün gadiyanlar, katliamı bizzat uygulamak suçunu işlemişlerdir. Hiçbir katliam, hiçbir suç cevapsız kalamaz. Halkın adaletini uygulayacak ve yoldaşlarımızın intikamını alacağız. Terörizm edebiyatı yaparak, faşizmin zulmünü gizlemek isteyen, yoldaşlarımızın katledilmesini meşrulaştırmaya çalışan bütün çevreleri uyarıyoruz. Bu vahşetin sorumluları, karar vericileri dünyanın en büyük teröristleridir. Bu vatan hainlerinden, halk düşmanlarından hesap sormak boynumuzun borcudur. Katliamı planlayanlar, yerine getirenler ve bu tür katliamları savunanlar, alkışlayanlar bedelini de ödeyeceklerdir. Bu amaçla; Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi ALİ RIZA KARAGÖZ SİLAHLI PROPAGANDA BİRLİĞİ'ne bağlı savaşçılarımız 27 Eylül 1995 sabahı İstanbul Yeşilköy Karakolu'nda görevli faşist polis Şakir Tosun'u Bağcılar, Parseller durağında ölümle cezalandırmıştır. 28 Eylül 1995 saat 19.30'da İstanbul Maslak İl Jandarma Alay Komutanlığına Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi FERİT ELİUYGUN SİLAHLI PROPAGANDA BİRLİĞİNE bağlı savaşçılarımız tarafından silahlı bir baskın düzenlenmiştir. Bu baskında iki Jandarma eri ölümle cezalandırılmıştır. Savaşçılarımız kayıp ve yaralı vermeden üslerine dönmüşlerdir. Ayrıca Buca katliamına misilleme olarak iktidar yanlısı sivil ve faşist hedeflere, resmi devlet güçlerine ve kurumlarına yönelik çok sayıda bombalama ve sabotaj eylemleri gerçekleştirilmiştir. Buca Direniş Destanını yaratan Uğur, Turan ve Yusuf yoldaşlar, Yaralı tutsak yoldaşlar, Düşmandan yaptıklarının hesabını soracağımızdan ve adaletin yerini bulacağından kuşkunuz olmasın. Parti Cephe düşüncesi özgürlük düşüncesidir. Onurlu ve namuslu olmanın, insanca yaşamanın savaşıdır. Bu savaşı zafere kadar sürdüreceğiz. DEVRİMCİ HALK KURTULUŞ CEPHESİ

13 Buca Katliamının Hesabı Soruluyor - Faşizmin Buca da gerçekleştirdiği katliamın ardından halkın adaletini temsil eden Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi devrimci şiddetini faşist odaklara ve kurumlara yöneltti. Sokaklarda, kentlerin varoşlarında, ülkenin dağlarında, cezaevlerinde katleden devlet karşısında Halk Kurtuluş Savaşçılarının devrimci adaletini buluyor. Buca katliamı bir çok yerde gösterilerle ve devrimci şiddet eylemleriyle protesto ediliyor. - Oligarşinin mali kurumları olan bankalar ve bunların kaynak akıtarak beslediği kişi ve kurumlar devrimci adaletin öfkesinden kurtulamıyorlar. Ülkede yapılan sömürü ve zorbalığın katliamların asıl sorumlusu olan işbirlikçi tekelci burjuvazinin, büyük tefeci tüccarların kurumları işledikleri suçların hesabını veriyorlar. Buca katliamının duyulduğu ilk saatlerden itibaren ülkenin dört bir yerinde faşist devlete yönelik eylemler, protestolar gelişmeye başladı. Buca Cezaevi'ndeki devrimci tutsaklara devletin özel eğitilmiş komandoları, özel polis timleri ve gardiyanlarından oluşan faşist katilleri saldırtması silahsız durumdaki tutsaklara demir çubuklarla, zincirlerle, gaz ve sis bombalarıyla saldırılması halkın büyük tepkisine yol açtı. Saldırıda onlarca tutsak kan revan içinde bırakılıp bayıltılıncaya kadar dövülmüş, işkence edilmiş ve DHKP-C davasından 3 tutsak; Uğur Sarıarslan, Yusuf Bağ ve Turan Kılınç katledilmişti. Faşizm bu vahşi katliamı gizlemek için "isyan bastırıldı" yalanıyla katliamını gizlemeye çalıştı. Burjuva medya işkenceci katillerin ellerindeki kanı temizlemek için ellerinden geleni yaptılar. Burjuva medya sadece katliamı gizlemek, meşrulaştırmak için yalan yaymakla kalmadı, katliama karşı emekçilerin öfkesini, geliştirilen tepkileri de sansürlemeye çalıştı. Ancak katliama yağan öfke gecekondu mahallelerinden cezaevi önlerine, işçi grevlerinden işgallere kadar yol bulup taşımakta gecikmedi. Faşizmden katliamın hesabı barikatlarla, faşist yuvaların, tekelci sermaye kuruluşlarının tepesinde patlayan molotof kokteylleriyle, işkencecileri hedefleyen bombalarla, adresinden şaşmayan kurşunlarla soruldu, soruluyor. Devrimci Halk kurtuluş Cephesi şehit düşen Uğur Sarıarslan, Yusuf Bağ ve Turan Kılınç'ın kanını yerde bırakmadığını, bırakmayacağını gösterirken Kayseri'den, Bursa'ya, Adana'dan İstanbul'a kadar her yer eylemlere, protestolara sahne oldu. Katliam, yurtdışında da çok sayıda eylemle protesto edildi. Devrimci Adalet Her Yerde Yakanıza Yapışacak Halkın adaleti ve devrimci şiddet faşizmin kanlı katiller sürüsünü nereye giderlerse gitsinler bulup cezalandırmaya devam edecektir. Devrimci Halk Kurtuluş Savaşçıları bu halk düşmanlarını defalarca uyarmış, gerekirse simit satmalarını önermişlerdi. 22 Eylül Pazar Günü Küçükköy Terörle Mücadelenin 5 metre aşağısında beklemekte olan motosikletli Yunusların(l) yanında büyük bir gürültüyle ses bombası patladı. Patlayan ses bombasının ardından çil yavrusu gibi dağılan bu rambocuklar üzerlerindeki şaşkınlığı atar atmaz kahraman kesilerek çevrede bulunan halk üzerinde terör estirdiler. Eylem Buca Cezaevi'ndeki katliamı protesto amacıyla DHKC/Liseli Dev- Genç tarafından gerçekleştirildi. 22 Eylül akşam saat 23.00'te Gazi mahallesi ikinci nalbur durağında bu lunan ve bir sivil faşiste ait kuruyemişçi dükkanı DHKC tarafından yakılarak tahrip edildi. Yine 22 Eylül akşamı saat sularında Esenler Aşağıkarabayır sokağında bir gösteri düzenlendi. Yaklaşık kişinin katıldığı gösteri de "Buca Şehitleri Ölümsüzdür", "Buca'nın Hesabını Sorduk Soracağız DHKC" pankartı asıldı. Yolu trafiğe kapatan DHKC savaşçıları yüreklerinde kin ve öfkeyle "Buca Şehitleri Ölümsüzdür", "Buca'nın Hesabını Sorduk Soracağız", "Yaşasın DHKC" sloganı atarak İSKİ'ye ait mavi renkli Dodge marka bir aracı yakarak tahrip ettiler. Yapılan gösteride halkın da desteğini alan DHKC savaşçıları eylem biterken havaya ateş açarak "Yaşasın Onurlu Buca Direnişimiz", "Yaşasın Partimiz DHKP", "Yaşasın Önderimiz Dursun Karataş" sloganları atarak dağıldılar. 23 Eylül günü sabah saat 6.30'da Avcılar Parseller İş Bankası şubesi bombalanarak tahrip edildi. Faşist devletin ekonomik kurumlarından olan İş Bankası tahrip edilirken karşısına 3x2 ebatında bomba süsü verilmiş pankart asıldı. Üzerinde işlemeli cep he bayrağı bulunan pankartta "Buca Katliamının Hesabını Sorduk Soraca ğız DHKC" sloganı yer alıyordu. Aynı gün Gaziosmanpaşa da bulu- nan ve sivil faşistlerle işbirliği içinde olan bir kuruyemişçinin dükkanı yakılarak tahrip edildi. Büromuzu arayan bir kişi, kuruyemişçi sivil faşistlerle işbirliği içinde olduğundan ve Buca katliamını protesto için dükkanını yakarak tahrip ettiklerini söyleyerek "Yaşasın Halkın Adaleti", "Yaşasın DHKC", "DHKC Savaşçıları Ölümsüzdür" sloganlarıyla telefonu kapattı. Pendik'te de 23 Eylül günü beton yol sis bombaları ve molotoflarla trafiğe kesilerek "Buca Cezaevi'ndeki Katliamın Hesabını Soracağız. Devrimci Halk Kurtuluş Güçleri" imzalı bir pankart asıldı. Buca Katliamının Öfkesi Dinmek Bilmiyor DHKC Liseli Dev-Genç tarafından 24 Eylül 1995 günü saat da Okmeydanı Şark Kahvesi civarında Buca Katliamını protesto için bir gösteri düzenlendi. Gösteri "Buca Katliamının Katili Devlettir" sloganı atılarak bir anda yolun ateşe verilmesiyle başladı. Daha sonra Çaykur şirketi yakılarak tahrip edildi. Liseli Dev-Genç'liler yol boyunca yürüyüşe başladılar. Göstericiler yol üzerinde bulunan bir sivil faşiste ait nalbur dükkanını da aynı şekilde yakarak tahrip ettiler. Yapılan gösteri sırasında "Buca'nın Hesabını Soracağız", "Kim Vuruyor? CEPHE", "Titre Oligarşi Parti-Cephe Vuruyor" sloganları Okmeydanını sarsıyordu. Gösteri sona ererken "Buca Cezaevi'ndeki Katliamın Sorumlusu Faşist Devlettir" pankartı asılıyken göstericiler dağıldılar. DHKC-Liseli Dev-Genç 24 Eylül 1995 günü saat 20.30'da Yenibosna Zafer Mahallesinde gösteri yaptı. "Buca'nın Katili Devlettir" sloganı atılarak başlayan yol kesme eylemi yol ateşe verilerek devam etti. Çevre halkının da ilgisini çeken gösteri sırasında "Buca'nın Hesabını Sorduk Soracağız", "Kim Vuruyor? CEPHE", "Yaşasın Halkın Adaleti" ve "Buca Şehitleri Ölümsüzdür" sloganları attılar. Gösteri yerine "Buca Cezaevindeki Katliamın Sorumlusu Devlettir" pankartı asılarak gösteri bitirildi. Diğer taraftan yine 24 Eylül 1995 günü Kartal E-5 yolu kesilerek gösteri yapıldı. Gösteri yapılırken "Buca Cezaevindeki Katliamın Hesabını Soracağız Devrimci Halk Güçleri" pankartı asıldı. Asılan her pankartta, yazılan her sloganda, yakılan her yerde DHKC savaşçılarının hesap soran öfkesi vardı. Onlar Buca'da katledilen yoldaşlarının hesabını soruyorlardı. 24 Eylül Pazar günü saat civarında DHKC Liseli Dev-Genç'in hedefi Gazi Polis Karakolu'nun karşısında bulunan polis servis otobüsüydü. Eylem tahrip gücü yüksek bir bombanın otobüsün altına yerleştirilmesiyle gerçekleştirildi. Eylem yerine "Buca Şehitleri Ölümsüzdür" yazılı DHKC/Liseli Dev-Genç imzalı bir pankart asıldı. Büromuzu arayan bir kişi eylemi DHKC/Liseli Dev-Genç adına Buca katliamını protesto amacıyla yaptıklarını söyleyerek "Yaşasın Halkın Adaleti", "Titre Oligarşi Parti-Cephe Vuruyor" dedi. Faşist Odaklar Devrimci Şiddetle Dağıtılıyor Halkı katleden, devrimci kanı döken eli kanlı faşistler ve onlara yardım eden, mali destek sağlayan kişi ve kuruluşlar Cephe'nin öfkesinden kurtulamıyor. Bağcılar Demirkapı mahallesinde sivil faşist örgütlenme yapan ve faşistlere maddi destek sağlayan Flaş Giyim Mağazası yakılarak tahrip edildi. 24 Eylül akşamı saat sıralarında gerekleştirilen eylem Buca katliamını protesto amacıyla yapıldı. Eylem DHG tarafından gerçekleştirildi. Ümraniye Alemdar Caddesi Adem Yavuz durağındaki Okumuşlar Kereste Deposu DHKC tarafından yakılarak tahrip edildi. Sahibinin sivil faşist olduğu kereste deposu 24 Eylül akşamı saat 12.05'te Buca katliamını protesto amacıyla yakılarak tahrip edildi. 24 Eylül günü sabaha karşı 04.00'te Sarıyer Ferahevler'de faşist örgütlenmenin yuvası olan Ülkü ocağı yakılarak tahrip edildi. Yine aynı cadde üzerinde bulunan ve ülkü ocağına mali destek sağlayan Akkaya Hafriyat, Güneşler Market ve Esnaflar Kıraathanesi DHKC savaşçıları tarafından

14 yakılarak gerekli yanıtı aldı. Telefonla büromuzu arayan bir kişi "Yaşasın Buca Direnişimiz, Buca Katliamının Hesabını Soracağız", "Tutsaklara Kalkan Elleri Kıracağız", "Yaşasın Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi", "Yaşasın Önderimiz Dursun Karataş" diyerek eylemi DHKC adına üstlendi. Aynı gün Gazi Mahallesinde, mahallede "dayı" lakabıyla tanınan Zeki İnce adlı faşist DHKC tarafından cezalandırıldı. Bu sivil faşist halk üzerinde terör estiriyordu. Halka tehditler savuran "Dayı Zeki" lakaplı faşistin Gazi Mahallesinde mezarlık bölgesindeki evine uyarı mektubu bırakılarak ses bombası konuldu. Ümraniye 1 Mayıs Mahallesinde 24 Eylül sabahı Cadde üzerinde bulunan bir dükkanın kepengine "Buca Cezaevi'ndeki Katliamın Hesabını Soracağız" yazılı Devrimci Halk Güçleri imzalı bir pankart asıldı. Devrimci Halk Güçleri Zeytinburnu'nda da Buca katliamının sorumlularından hesap sorulacağı içerikli pankartlar astı. "Buca'da Şehit düşen Yoldaşlarımızın Katili Devlettir. Hesap Soracağız" yazılı Devrimci Halk Güçleri imzalı bomba süsü verilmiş pankart 24 Eylül Pazar günü Zeytinburnu asker lojmanları karşısındaki İŞMAR Markete asıldı. Yine Zeytinburnu'nda Ziya Gökalp İlkokulu'na Devrimci Halk Güçleri tarafından "Buca Katliamının Sorumlusu Devlettir. Hesap Soracağız. Devrimci Halk Güçleri" yazılı bir pankart asıldı. Bomba süsü verilmiş pankart 24 Eylül Pazar günü asıldı. Oligarşinin tüm kurum ve kuruluşları hedefimizdir diyordu telefonun diğer ucundaki ses. Buca katliamına duyulan öfke ve kin sokaklarda patlayan bombalara, alev alev yanan hınca dönüşüyordu. Buca katliamının hesabı yollarda yakılan ateşlerle, faşist hedeflerde patlayan bombalarla soruluyordu. Büromuzu arayan bir kişi "24 Eylül Pazar günü civarı Şişli Kurtuluş caddesinde bulunan Türk Ticaret Bankasını Buca Cezaevi'ndeki katliamın hesabını sormak amacıyla tahrip ettik" derken Oligarşinin tüm kurumlarının hedefleri olacağını söyledi. Oligarşinin Tüm Kişi ve Kuruluşları Cephenin Hedefi Oluyor 24 Eylül 1995 günü saat civa rında Şişli Ergenekon Caddesi'ndeki iş Bankası şubesi Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi/Liseli Dev-Genç tarafından ya kılarak tahrip edildi. Gazetemizi arayan bir kişi "Buca Cezaevindeki katlimin he sabını sormak için bankayı yakarak tah rip ettik. Devlet gerçekleştirdiği katli amın hesabını adaletimize ödeyecektir. Yaşasın DHKC/Liseli Dev-Genç" diye rek telefonu kapattı. 25 Eylül günü Bağcılar'da polislerle işbirliği yapan Erdem Mobilya Buca kat liamını protesto etmek amacıyla tahrip edildi. Eylem Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi adına gazetemiz aranarak üst lenildi. 25 Eylül günü büromuzu arayan bir kişi "24 Eylül günü saat de Gazi mahalesinde Gazi Karakolunun karşısında bulunan Tekel'e ait büyük Mercedes araç bomba ve benzin kullanılarak savaşçılarımız tarafından tahrip edilmiştir. Eylemi Buca Cezaevinde şehit düşen yoldaşlarımızın anısına gerçekleştirdik. Eylemi DHKC/Liseli Dev-Genç adına üstleniyoruz. Buca'nın Hesabı Sorulacak" sloganı atarak telefonu kapattı. 25 Eylül günü akşam saat 20.00'da Gebze Özgürlük meydanında Buca katliamını protesto amacıyla gösteri yapıldı. Gösteri DHKC tarafından yapılırken gösterinin yapıldığı Alay önüne "Buca Şehitlerinin Hesabını Soracağız" yazılı bomba süsü verilmiş pankart asıldı. Zeytinburnu'nda bu kez 25 Eylül sabahı saat 7.30'da "Buca'da Şehit Düşen Yoldaşlarımızın Katili Devlettir" yazılı Devrimci Halk Güçleri imzalı bir pankart asıldı. Ankara Siteler Ulubey'de bulunan Nizam-ı Alem Ocakları Buca katliamını protesto amacıyla 26 Eylül günü DHKC Halk Milisleri tarafından yakılarak tahrip edildi. Devrimci Halk Güçlerinin "Buca Katliamının Hesabını Soracağız" şiarı pankartlara dönüşerek süsledi emekçi mahalleleri. 25 Eylül günü Gebze, Devrimci Halk Güçleri'nin yazılamalarıyla donatıldı. Darıca, İstasyon, Gaziler, Mudurnutepe, İstanbul Adliyesi Önünde Gösteri; "Buca'nın Katilleri Yargılansın!" Güzeltepe, Emek, Özgürlük, Yenimahalle mahallelerinde 150 ayrı yere Buca şehitleri için yazılamalar yapıldı. Gebze'de 26 Eylül'de 5 ayrı yere Devrimci Halk Güçleri imzalı pankart asıldı. Devrimci Halk Güçleri'nin pankartlarında Buca katliamının hesabının sorulacağı yazılıydı. Gebze'de DHKC/Liseli Dev-Genç de aynı gün astığı bombalı pankartla Buca katliamının hesabının sorulacağını gösterdi. Halk Kurtuluş Savaşçılarının hedefi bu kez de siyasi şubeye bağlı işkenceci katillerin kullandığı sivil otolardı. 27 Eylül 1995 tarihinde akşam Örnektepe Mahallesinin yakınında bulunan 34 VES 99 plakalı DHKP-C polis timine ait arabanın altına yerleştirilen bomba patladı. Yine aynı yerde 34 KHY plakalı terörle mücadeleye ait arabanın altına yerleştirilen bomba patladı. Bu patlamaların sonucunda işkencecilere ait arabalarda büyük hasar meydana geldi. Halk Kurtuluş Savaşçıları işkenceci katilleri nerede olursa olsun buluyor ve hak ettiği cezayı veriyor. Eylem DHKC/Liseli Dev- Genç tarafından üstlenildi. E-5 karayolunda Avcılar Parseller bölgesinde Ford bakım servisine çekilmiş olan resmi polis minibüsü 28 Eylül sabahı DHKC tarafından bombalandı. Bombalama sonucu polis minibüsü kullanılmaz hale getirildi. Eylem Buca Katliamının hesabını sormak için gerçekleştirildi. Buca Şehitleri Gecekondu Duvarlarında, Anadolu'da Ümraniye 1 Mayıs mahallesinde duvarlar tutsak yoldaşlarımız için yazılamalarla donatıldı. 23 Eylül'de yapılan yazılamalarla duvarlara "Buca Cezaevi'ndeki Faşist Yöneticilerden Hesap Soracağız", "Ümraniye Cezaevindeki Baskıların Hesabını Soracağız", "Baskılar Tutsak Yoldaşlarımızı Yıldıramaz" sloganları yazıldı. Yazılamalar Devrimci Halk Güçleri imzalıydı. Gaziosmanpaşa Barbaros Hayrettin Paşa ve 500 Evler mahallelerine 24 Eylül'de Buca şehitleri için "Uğur, Turan, Yusuf yoldaşlar kavgamızda yaşıyor", "Faşizmi Döktüğü Kanda Boğacağız" Devrimci Halk Güçleri imzalı yazılama- Buca katliam? 25 Eylül günü Sultanahmet Adliyesi önünde yapılan bir gösteriyle protesto edildi. Bayrampaşa Cezaevi önünde aynı şün saat 11.00'da yapılacak basın açıklaması yüzlerce polis yığılarak engellenirken saat 13.00'de Sultanahmet Adliyesi önünde toplanan yaklaşık 100 kişilik topluluk tarafından pankartlı, sloganlı bir basın açıklaması yapıldı. Haklar ve Özgürlükler Platformu, Dernokratik Mücadele Platformu, Demokratik Haklar Platformu, DETAK ve Yapı Sanatevi'nin ortak olarak gerçekleştirdikleri basın açıklamasında Buca Cezaevi'ndeki devrimci tutsaklara yönelik katliamın devletin devrimci tutsakları teslim almak için merkezi olarak planladığı bir saldırı olduğu belirtilerek "Katliam devletin ne kadar acz içinde olduğu- lar yapıldı. 22 Eylül akşamı Esenyurt Saadetdere Mahallesi, incirtepe Mahallesi, Depo Mahallesi, Balıkyolu Caddesi ve Avcılar Parseller bölgesinde "Tutsak Yoldaşlarımız Yalnız Değildir" yazılamaları yapıldı. Yazılamalarda Devrimci Halk Güçleri imzası vardı. Devrimci Halk Güçleri Tuzla'da Esenyalı ve Güzelyalı mahallelerinde Buca katliamını protesto etmek için yazılamalar yaptı. "Buca Katliamının Sorumlusu Faşist Devlettir", "Hiçbir Suç Cezasız Kalmayacak" ve benzer yazılamalar yapıldı. Yazılamaların yanısıra bir de duvara DHKP-C bayrağı işlendi. Buca şehitleri Anadolu'nun çeşitli yerlerinde yapılan yazılamalarla yaşatılırken katliamın hesabının sorulacağı belirtildi. Malatya'nın Cemal Gürsel, Paşaköşkü, Cengiz Topel mahallelerinde 22 Eylül günü "Buca'nın Hesabını Soracağız", "Devrimci Tutsaklara Kalkan Elleri Kırdık, Kıracağız" ve Buca katliamını protesto eden benzeri yazılamalar yapıldı. Liseli Dev-Genç, İzmir Selami Yiğitalp Lisesi duvarlarını Buca katliamını kınayan sloganlarla donatırken İzmir Akıncılar ve çevresi, Narlıdere 2. İnönü mahallelerinde de Devrimci Halk Güçleri "Buca'nın Hesabını Soracağız", "Buca'ya Kalkan Eller Kırılacak" ve buna benzer Buca katliamının hesabının sorulacağının söylendiği Devrimci Halk Güçleri imzalı yazılamalar yaptı. Adana'da Liseli Dev-Genç tarafından Dumlupınar mahallesine 25 Eylül günü "Buca Katliamının Hesabını Sorduk, Soracağız-Liseli Dev-Genç" imzalı yazılamalar yapıldı. Devrimci Halk Güçleri 28 Eylül günü de izmir'i Buca katliamını protesto eden ve hesabının sorulacağını belirten yazılamalarla süsledi. İzmir'de Buca Şirinyer Polis Karakolu karşısına, Yeşilyurt yönüne giden otobüs duraklarına, Belediye duraklarına ve belediye otobüslerine Buca katliamıyla ilgili yazılamalar yapıldı. Devrimci Halk Güçleri tarafından yapılan yazılamaların belli başlıları şöyleydi: "Buca Direnişine Bin Selam", "Uğur, Yusuf, Turan Yoldaşlarımız Onurumuzdur", "Dökülen Her Damla Kanımızın, Şehit Düşen Yoldaşlarımızın Hesabını Oligarşiden Soracağız". * nun ifadesidir." denildi. "Ümraniye tabutlukları ve Buca Cezaevi'nde yapılan katliam gelecekteki katliamların başlangıcıdır. Buna izin vermeyeceğiz. Döktükleri kana rağmen sürekli kan kaybına uğrayan devlettir" denilirken "Buca'nın Hesabını Soracağız", "Devrim Şehitleri Ölümsüzdür", "Baskılar, Katliamlar Bizleri Yıldıramaz" ve "Saldırılara Karşı Tek Yumruk Tek Barikat" sloganları atıldı. Bir tutsak anası ise basına ve çevredeki halka iktidarın dört duvar arasına hapsettiği silahsız insanlara zincirlerle, kalaslarla, bombalarla saldırdığını söyleyerek "Benim de oğlum cezaevinde. Ömür boyu ceza verdiler. Ama şimdi verdikleri ceza da yetmiyor. Doğrudan öldürüyorlar. Öldüreceklerse önce beni öldürsünler, biz mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz, çocuklarımız haklıdır, onların yanındayız." dedi. Dağılmaya başlayan topluluğa saldıran polis yaklaşık 20 kişiyi gözaltına aldı. Polisin saldırarak eylemcileri gözaltına almasına karşı tepki gösterilerek "İnsanlık Onuru İşkenceyi Yenecek" ve "Baskılar Bizleri Yıldıramaz" sloganları atıldı. Saldırganlığın görüntülenmesini engellemeye çalışan polis basın ve TV muhabirlerine saldırarak bazı muhabirleri tartakladı. Bu sırada muha birimiz Mahir Yeşil'in çektiği filmler de polis tarafından gasp edildi. Gözaltına alınanlardın 6'sı 26 Eylül günü tutuklanırken diğer insanlar serbest bırakıldı. *

15 "Katilleri Bulup Yargılayacağız" Kayseri'de Tutsak Aileleri "Evlatlarımızın Katilleri Yargılansın" Buca katliamı Kayseri'de de protesto edildi. 22 Eylül günü Kayseri İnsan Hakları Derneği'nde bir araya gelen devrimci tutsak aileleri "Evlatlarımızın can güvenliği kalmamıştır. Devlet kendi güvencesi altında olduğunu kabul ettiği tutsaklara demir çubuklarla, zincirlerle, bombalarla, silahla saldırıp katliam yapıyor. Buca katliamının sorumluları yargılanıp cezalandırılmadığı sürece evlatlarımızın can güvenliği konusunda devletin verdiği hiçbir sözün değeri yoktur." diyerek katliamdan sorumlu olanların cezalandırılmasını istediler. Tutsak aileleri devletin bu katliamının da yıllardır her türlü bedeli göze alarak direnen devrimci tutsakları teslim alamayacağını vurgulayarak "Katiller halkın adaletinden kaçamaz" dediler. Adana Emeğin Kurtuluşu Kurultayı: "Bu Terör Değil de Nedir?" Emeğin Kurtuluşu Kurultayı tarafından 23 Eylül günü Adana Tüm Bel- Sen'de yapılan bir toplantıyla Buca katliamı protesto edilerek emekçiler devrimci tutsakları sahiplenmeye çağrıldı. Basın toplantısında konuşan EKK sözcüsü şunları söyledi: "Bu gözü dönmüş pervasız ve yasa tanımaz saldırı terör değil de nedir? Bu rejim faşist değil de nedir? Daha dün 'asmayalım da besleyelim mi?' diyecek kadar rahat ve pervasız açıklamaların sahiplerinden ne farkları var?" Bursa'da Protesto: "Buca'yı Unutmayacak, Katillerin Takipçisi Olacağız" Buca Cezaevi'nde 3 DHKP-C tutsağının katledilip, onlarca tutsağın yaralandığı saldırı Bursa'da 23 Eylül günü İHD'de yapılan bir basın açıklaması ile kınandı. Kurtuluş, Alınteri, Atılım, HADEP, İHD ve çeşitli kitle örgütü temsilcilerinin katıldığı basın açıklamasında "Bugün Buca'da yaşananlar 12 Eylül askeri rejimini aratmayacak uygulamalardır. Yapılan bu saldırı tutsakları kimliksizleştirmeye yöneliktir. Şimdiye kadar yapılan faşist saldırılar son olarak Buca'da 3 tutsağın ölümüne on binlercesinin yaralanmasına sebep olcu. Bizler bu olayların sorumlusu olarak İçişleri ve Adalet Bakanlığı'nı görüyor ve bütün demokratik kurumları bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz. Buca'da olanları unutmayacağımızı ve takipçisi olacağımızı duyuruyoruz", denildi. Taksim Postanesi'nden Çillere Protesto Telgrafları 23 Eylül günü İHD İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu tarafından katliam protesto edildi. Taksim Postanesi önünde toplanan yaklaşık 100 kişilik bir grup katliam hükümetinin Başbakanı Tansu Çiller'e protesto telgrafları çekti. İHD İstanbul Şube Başkanı Ercan Kanar cezaevindeki saldırının ti- pik bir devlet terörü olduğunu belirterek katliamdan İçişleri ve Adalet Bakanlıklarının sorumlu olduğunu söyledi. Aynı gün Kayıp yakınlarının Galatasaray Lisesi önündeki oturma eyleminde de Buca Katliamı protesto edildi. 18'incisi yapılan ve Aysel Malkaç'a ithaf edilen oturma eyleminin sonunda "Buca Katliamının Hesabını Soracağız - Devrimci Tutsak Aileleri" pankartı açıldı. Devrimci Tutsak Aileleri "Tutsaklara yönelik katliam politikalarını boşa çıkarmanın yolu geniş örgütlülükler yaratmaktan ve militan bir karşı koyuştan geçiyor" dedi. 23 Eylül'de Ankara Çağdaş Hukukçular Derneği'nde biraraya gelen çeşitli kitle örgütlerinin temsilcileri 25 Eylül Pazartesi günü İçişleri ve Adalet Bakanları ile görüşme yapılmasını kararlaştırarak, bakanlar görüşme talebine olumlu yanıt vermezse veya cezaevleriyle ilgili olumlu bir gelişme görülmezse bakanlık binaları önüne siyah çelenk konulması, ÇHD, İHD ve TTB'nin kısa dönemde bir "Cezaevleri Raporu" hazırlanması ve Buca Cezaevinde katledilen Uğur Sarıaslan'ın cenazesine kitlesel olarak katılınması yönünde karar aldılar. Adana Demokrasi Platformu: "Emek Güçleri Tutsakların Yanında Olmalıdır" 26 Eylül'de Eğitim-Sen'de bir basın toplantısı yapan Adana Demokrasi Platformu Dönem Sözcüsü İHD Şube Başkanı Mehmet Dağdoğan sermaye ve gericiliğin işçi ve emekçilerden yana olan tutsakları hedef göstererek, saldırılarına meşru zemin yaratmaya çalıştığını ve Buca saldırısını planlı bir şekilde gerçekleştirdiğini belirterek "İşçiler, sınıftan yana sendikacılar ve tüm demokrasi güçleri sermayenin ve gericiliğin bu saldırılarını, bu saldırılar karşısında sessiz kalan veya demeçleriyle buna eşlik edenlerin yüzlerini teşhir etmelidir." dedi. Devrimci-Yurtsever Kültür Kurumlarından Taksi m'de Protesto Buca katliamı çeşitli kültür-sanat kurumlan tarafından da protesto edildi. 26 Eylül günü Taksim AKM önünde Ortaköy Kültür Merkezi, Yüzçiçek Açsın Kültür Merkezi, Yapı Sanatevi, Piya Kültürevi, Genç Ekin Sanat Merkezi, Mezopotamya Kültür Merkezi ve Evrensel Kültür Merkezi adına yapılan basın açıklamasında "İktidar cinnetini cinayete dönüştürüyor. Yasaklamaya, gözaltında katletmeye, tutsak almaya ve tutsak aldıklarını da katletmeye devam ediyor... Siyasi iktidar son olarak da Buca Cezaevi'ndeki devrimci tutsakları katletti. Devrimcileri tutsak alsa da teslim alamayan siyasi iktidar ölüm tabutluklarına dönüştürdüğü cezaevlerindeki en insani talepleri bile isyan sayarak katliamını meşrulaştırmaya çalışıyor. Devletin militarist güçleri bu katliama "hayır" diyen tutsak yakınları ve insan hakları savunucularına da

16 saldırıyor. Bizler kültür alanında sisteme muhalif kültür-sanat kurumları olarak devrimci tutsaklara yönelik ve yaşam hakkını ortadan kaldırmaya çalışan bu tür gasp, saldırı ve katliamlara seyirci kalmayacağımızı yeniden yeniden söylemek durumundayız." Protesto eyleminde "Çav Bella" şarkısını söyleyen 50'den fazla sanatçı "Buca Katliamının Hesabı Sorulacak" şeklinde slogan attı. Protesto eylemi alkışlarla bitirilip sanatçılar dağılırken müdahale etmek isteyen polis birbirine kenetlenen sanatçıların "İnsanlık Onuru işkenceyi Yenecek" sloganıyla karşı koymaları üzerine geri çekilmek zorunda kaldı. Devrimci Mücadelede Kamu Emekçilerinden CHP İşgali; "Tüm Haber-Sen Kapatılamaz, Buca Katliamını Lanetliyoruz" Faşist sermaye devletinin işçi ve emekçilere yönelik saldırılarının bir parçası olan Buca saldırısına kamu emekçilerinden de tepki geldi. Devrimci Mücadelede Kamu Emekçileri Buca katliamı ile Tüm Haber-Sen'in kapatılmasını CHP İstanbul İl Merkezini işgal ederek protesto ettiler. 26 Eylül günü saat 15.00'de İstanbul CHP İl Merkezine giren kamu emekçileri binaya "Buca Katliamını Lanetliyoruz" ve "Tüm Haber-Sen Kapatılamaz" yazılı pankartlarını açarak CHP il merkezini işgal ettiler. İl merkezinde bulunan çok sayıdaki CHP'li ile 4 yıldır halkın yaşadığı sıkıntıları, baskı ve katliamları, son Buca katliamını tartışan devrimci kamu emekçileri CHP'nin bu katliamların suç ortağı olduğunu söylediler. CHP'lilerin kamu emekçilerine cevabı halk düşmanı yüzlerini bir kez daha açığa çıkararak işkencecileri çağırmak oldu. CHP yöneticilerinin çağırdığı polis önce binayı abluka altına alırken, saat 16.00'da içeri girerek 8 kamu emekçisini gözaltına aldı. Gözaltına alınan Sağlık-Sen Genel Başkanı Tolga Köseoğlu, Genel Sekreter Naciye Yurtsever ile Gülsüm Doğan, Sibel Balkay, Osman Kuyumcu, Nuray Sakar, Ümit Zor ve Yüksel Almaz için savcılıktan 29 Eylül'e kadar gözaltı süresi alındığı öğrenildi. Adana Haklar ve Özgürlükler Platformu: "Buca Cezaevi'nde Katliam Yapanlar Yargılansın" Adana Haklar ve Özgürlükler Platformu 27 Eylül günü SİP Seyhan ilçe binasında "Buca'da Katliam Yapanlar Yargılansın", "Ümraniye Tabutluğu Kapatılsın", "Yaşasın Buca Direnişimiz" dövizlerinin açıldığı bir basın açıklaması yaptı. "Silahsız, savunmasız tutsaklara silahlarla, bombalarla, zincirlerle, kalaslarla saldıran kim? Kimin için bunu yaptılar? Tüm bu sorular yanıt bulmalı ve eli kanlı katil sürüleri derhal yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır" denilen açıklamada devrimci-demokrat kamuoyu aktif tavır almaya çağrıldı.* Buca Direnişi yurtdışında da yankısını buldu Buca Katliamı yurtdışında da protesto edildi. 21 Eylül akşamından başlayarak Avrupa'nın belli başlı kentlerinde Devrimci Halk Güçleri TC Konsoloslukları önlerinde protesto gösterileri yaptılar, merkezi bölgelerde Buca Katliamını anlatan etkinlikler gerçekleştirdiler. Birçok yerde protesto ve gösteriler diğer devrimci gruplarla birlikte gerçekleştirilerek faşizme karşı olumlu dayanışma örnekleri yaratıldı. Almanya: Darmstadt Devrimci Halk Güçleri'nden Havaalanı İşgali Buca katliamını protesto etmek için Darmstadt Devrimci Halk Güçleri 23 Eylül günü bir protesto eylemi gerçekleştirdiler. Eylemi Avrupa'nın en büyük havaalanı olan Frankfurt Havaalanında gerçekleştiren Darmstadt Devrimci Halk Güçleri, havaalanının bir numaralı terminalinin çıkış tarafının B kısmında kendilerini demir zincirlerle bağlayarak eylemi başlattılar. Almanca, "Türkiye Faşizmi Cezaevinde 3 Devrimciyi Katletti/ Devrimci Halk Güçleri", pankartı açan eylemciler "Yaşasın Buca Direnişimiz" sloganı ile Buca direnişini Avrupa'ya taşıdılar. Orada bulunan halkın büyük ilgisiyle karşılaşan eylemde, yüzlerce Türkçe, Almanca bildiriler dağıtılarak Buca katliamı anlatıldı. Yapılan protesto gösterisine tahammül edemeyen polis Devrimci Halk Güçlerine saldırdı ve 3 kişiyi kısa bir süre için gözaltına aldı. Polisin bu saldırısına karşı sloganlar atarak eylemlerine devam eden Devrimci Halk Güçleri, direnişleri sonucu polise basının çağrılması isteğini kabul ettirdiler. Basının gelmesiyle, eylemin amacı ve hedefi anlatıldıktan sonra eylem slogan ve marşlarla bitirildi. Hamburg'da Konsolosluğa Taşlı Saldırı ve Halk Bankası İşgali Faşizmin yapmış olduğu ve yenilerini katarak yapmaya devam ettiği katliamları protesto etmek ve kamuoyuna duyurmak amacıyla Hamburg Devrimci Halk Güçleri bir dizi eylem gerçekleştirdi. Hamburg Devrimci Halk Güçleri saat 13.00'te gerçekleştirdikleri ilk eylemde konsolosluğu yumurta ve domates yağmuruna tutarak, yolu trafiğe kapadılar. Aynı zamanda olay yerinde Almanca, Türkçe sloganlar atılarak, bildiriler dağıtıldı ve kamuoyu yaratıldı. Polisin herhangi bir müdahalede bulunmadığı gösteri 1.5 saat sürdü. Arkasından Devrimci Halk Güçleri Halk Bankasını işgal etti sıralarında işgal edilen Banka'ya Devrimci Halk Güçleri pankartlarını asarak eylemlerinin amaçlarını anlatan bir basın açıklaması okudular. Eylemlerini Buca Cezaevi'nde yapılan katliamı protesto etmek amacıyla yaptıklarını açıklayan eylemciler Türkiye'de faşist devletin yaptığı saldırılara, katliamlara sessiz kalınmaması gerektiğini açıkladılar. Devrimci Halk Güçleri yapılan katliamların hesabının sorulacağını da belirttiler. Fransa Paris'te Katliama Ortak Tepki İzmir Buca Cezaevi'ndeki katliam ve saldırı, 24 Eylül günü Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlenen izinsiz bir gösteri yürüyüşüyle protesto edildi. Devrimci Halk Güçleri, TİKB ve TKP-ML'nin ortak olarak gerçekleştirdiği gösteri ve yürüyüşte katliamların özgür tutsakları teslim alamayacağı ve katliamların hesabının mutlaka sorulacağını dile getiren Türkçe- Fransızca sloganlar atıldı. Yürüyüş güzergahı boyunca ve yürüyüşü izleyen günlerde de DHKC bildirileri dağıtıldı. Yunanistan: "Buca Şehitleri Ölümsüzdür" 23 Eylül 1995 tarihinde düzenlenmiş olan, "Buca Katliamını Protesto" yürüyüşünün ardından 26 Eylül 1995 günü Yunanistan'ın Atina kentinde Buca katliamı 2. bir yürüyüşle bir kez daha kınandı. DHKC, TKP/ML, MLKP ve Yunanlı örgütlerin de katıldığı yürüyüşte yaklaşık 250 kişi yer aldı. Buca Cezaevi'nde katledilen 3 yoldaşımızın Katili Türkiye'deki Faşist İktidardır" yazılı Yunanca pankart kortejin en önünde taşındı ve yürüyüş boyunca Türkçe ve Yunanca, Yaşasın Buca Direnişimiz", "Buca Şehitleri Ölümsüzdür", "Buca'nın Hesabını Soracağız" sloganları atıldı. Yürüyüş Türk Konsolosluğu'nun önünde devrim şehitleri için yapılan bir dakikalık saygı duruşunun ardından sona erdi. Atina'da Devrimci Dayanışma; "Buca Şehitlerimizi Kavgamızda Yaşatacağız!" Buca c.evinde yaşanan katliam ve direnişe Yunanistan'da yaşayan devrimciler de sessiz kalmadı. Katliamını protesto edip, Buca direnişçilerine desteklerini sundular. 23 Eylül 1995 günü saat 11.00'de DHKC, TKP/ML, PKK, MLKP, RIZ- GARİ, KIVILCIM, PSK taraftarların- dan oluşan önce Türkiye Konsolosluğu önünde toplandı. Hemen ardından Buca katliamını lanetleyen sloganlar haykırılmaya başlandı. Ardı ardına patlayan sloganlar büyükelçilik görevlilerini ve kapıda bekleyen polisleri şaşkına çevirdi. Türkiye Konsolosluğu önünde yaklaşık bir saat süren protesto süresi içinde DHKC'Iiler Türkçe ve Yunancaya çevrilmiş bildiri ve protesto metinlerini Türkiye Konsolosluğu'nun içine attılar. Bu arada Devrimci örgütlerin eylemine Yunan basın, televizyon ve kamuoyundan da ilgi oldukça yoğundu. DHKC'Iiler burada Yunanistan'ın en büyük iki televizyonundan biri olan MEGA TV ile Buca'daki katliam ve direniş hakkında uzunca bir röportaj yaptı. Türkiye Konsolosluğu önünde yapılması gerekenler yerine getirildikten sonra Buca'da şehit düşenler ve tüm devrim şehitleri adına bir dakikalık saygı duruşu yapıldı ve konsolosluk önünden Atina'nın merkezine kadar 3.5 km yol boyunca yürüyüşe geçildi Yürüyüş boyunca Yunan halkına Buca katliamı anlatıldı. Türkiye Konsolosluğu önünde ve yürüyüş boyunca ilerici-demokratdevrimci birçok Yunanlı gösteriye katıldı. Gösteride en önde taşınan, "Buca Cezaevi'nde Katledilen Yoldaşlarımızın Katili Faşist Devlettir" pankartı Kaningos meydanına asılarak gösteri bitirildi. İsviçre: Devrimci Halk Güçleri GBİ Sendikasını İşgal Etti Devrimci Halk Güçleri işgalle ilgili yaptıkları açıklamada "21 Eylül günü faşist devletin kolluk güçlerinin zincir, kalas ve otomatik silahlarla giriştiği katliamı protesto etmek, katliamı Avrupa kamuoyuna duyurmak, cezaevlerindeki saldırıları engellemek ve açlık grevindeki tutsaklarla dayanışmak için GBİ Sendikası'nı işgal ettik ve süresiz açlık grevine başladık. Yapılan katliamlara karşı tüm devrimci, demokratik kamuoyunu destek vermeye çağırıyoruz." dediler. İngiltere: T.C. Londra Elçiliği ve Konsolosluğu Önünde Gösteri İngiltere-Devrimci Halk Güçleri Türkiye Londra Elçiliği ve konsolosluğu önünde protesto gösterileri yaptılar. Yapılan gösterilerde Nisan ve Buca Cezaevi katliamı suçlularının düzenin göstermelik mahkemelerinde değil, devrimci adaletle yargılanacağını haykırdılar. Devrim andı içilen gösteri, çeşitli sloganlar atılarak son buldu.*

17 Zindanlar 'Buca' ile Yankılandı "Duyduk ki... Duyup da Durmak Olur mu..." Buca zindanında faşizmin devrimci tutsaklara saldırdığını ve 3 DHKP- C tutsağını katlettiğini öğrenen diğer cezaevlerindeki devrimci tutsaklar hemen o akşamdan başlayarak katliamı protesto etmek için çeşitli eylemler geliştirdiler. DHKP-C tutsaklarınının hemen aynı akşam başlattığı sloganlarla protesto, kapı vurma, açlık grevi, sayım vermeme gibi eylemlere pekçok cezaevinde diğer devrimci tutsaklar da katıldılar. İlk günden başlayan protesto eylemleri üçüncü güne girildiğinde devrimcilerin bulunduğu tüm cezaevlerine yayılmıştı bile. Açlık grevleri, malta işgalleri, karavana boykotları, sayım vermeme direnişleri, anmalar... Öyle ki tek bir devrimcinin bulunduğu, hatta hiç siyasi tutsağın bulunmadığı cezaevlerinde bile faşizmin Buca saldırısı, Buca yiğitlerinin taşıdığı cüret ve kararlılıkla protesto edildi. İşte Malatya Cezaevi'ndeki DHKP-C tutsakları; "Katliamın gerçekleştirildiği gün olan 21 Eylül'de koğuş kapısına barikat kurarak akşam sayımını, 22 Eylül günü ise sabah sayımını vermeyerek slogan ve marşlarla direnişe geçtik. "22 Eylül akşamı bayan ve erkek koğuşlarında havalandırmaları işgal ederek havalandırmaların kapatılmasını 3 saat engelledik. "23 Eylül günü saat 13.00'de koğuşların açıldığı şebekeyi ve iç görüşün yapıldığı koridoru işgal ettik. İşgal eylemimiz slogan ve marşlarla saat 15.00'e kadar sürdü." Gazetemize gönderdikleri mesajda "And olsun ki Buca Katliamının Hesabını Soracağız" diyen Malatya Cezaevi DHKP-C tutsakları erkekler koğuşunda 21 Eylül'den, bayan koğuşunda ise 22 Eylül'den itibaren Açlık Grevi'ne başladılar. Faşizm Özgür Tutsakları Katliamlarla Teslim Alamayacağını Görmeliydi, Gösterildi! "Biz de Sayım Vermiyoruz" Ankara Merkez Kapalı Cezaevi DHKP-C tutsakları Ankara'dan başlayıp Ümraniye, Kırşehir ve Buca'da devam eden kontrgerilla saldırılarını protesto etmek amacıyla 20 Eylül'de başlattıkları 3 günlük Açlık Grevi Direnişi'nin 2. günü aldılar haberi. Aldıkları ilk haberlere göre 5 DHKP-C tutsağı şehit düşmüş, onlarcası ağır yaralıydı... "2. günün akşamı kurduğumuz barikatlarla Açlık Grevimizi bir üst aşamaya çıkararak sayım vermeme eylemiyle pekiştirdik. Ve barikatlarımızla buradan da faşist kontrgerilla devletine şu mesajı ilettik; Buca'da sayımı bahane ederek yoldaşlarımızı katlettiniz. Biz de sayım vermiyoruz. Bedel ödemeye ve ödetmeye hazırız! Buca katliamının hesabını soracağız!" "Biz de Sayım Vermiyoruz" tavrı Malatya ve Ankara ile sınırlı değildi. 21 Eylül akşamı Sağmalcılar Cezaevi'ndeki DHKP-C tutsakları da sayım vermeyerek "Biz de sayım vermiyoruz" dediler. Ülkenin bütün cezaevleri 21 Eylül akşamı karanlığı yaran sloganlarla "Buca Katliamının Hesabını Soracağız" sloganlarıyla yankılandı, kapılar faşizmi titretircesine dövülerek devrimci iradenin teslim alınamayacağı, katillerden mutlaka hesap sorulacağı haykırıldı. Aynı akşam Bartın Cezaevi'nde DHKP-C, TKEP-L ve THKP-C/HDÖ tutsakları da sayım vermeyerek, kapı döverek ve slogan atarak katliamı protesto ettiler, Buca'nın yolundan yürüyerek özgür tutsakların teslim alınamayacağını gösterdiler. Ve Çanakkale... Şenol Tanrıyapısı Çanakkale Cezaevi DHKP-C tutsakları adına gazetemize gönderdiği mesajda şöyle diyordu: "Buca Cezaevinde direnen, ölen, başeğmeyen yoldaşlarımızın kahramanlığını selamlıyoruz. Oligarşinin faşist katilleri devrimci tutsakları katlederek son kozlarını da yitirmişlerdir. Bir kez daha anlaşılmıştır ki katliam uygulamaları, tehditleri devrimci tutsakları teslim alamaz. Yoldaşlarımız ölümü yenmiş, ölümü rezil etmişlerdir. Şimdi bir alacağımız daha var zulümden. Şimdi hesap soracağız eli kanlı katillerden. Şimdi şehitlerimizin kahramanlığını büyütecek, yaygınlaştıracak tüm cezaevlerinde özgürlük ateşlerine dönüştüreceğiz. Faşizmin saldırısı Özgür Tutsakların yenilmez, yıkılmaz barikatlarına çarpacak ve kendilerini vuran silaha dönüşecektir. " Evet, Çanakkale Cezaevi'ndeki DHKP-C, TKP(ML), TDKP, MLKP, TKEP, TKP/ML tutsakları Buca'nın yolundan yürüdüler: "Buca katliamını duyduğumuz andan itibaren protesto etmek ve hesap sormak için 21 Eylül gecesinden başlayarak öfkemizi kapı dövme, slogan atma ve 22 Eylül günü Malta işgali, sayım vermeme olarak ortaya koyduk." Ve Bursa Özel Tip: "Bizler Bursa Özel Tip Cezaevi'nde bulunan TKP(ML)-TİKKO, TİKB, DHKP-C, MLKP, MLSPB, THKP-/HDÖ ve TKP/ML dava tutsakları olarak 21 Eylül akşamı sloganlarla sıcağı sıcağına tepkimizi gösterdik. 22 Eylül gününden itibaren bir günlük sayım vermeme ve 23 Eylül günü ise süresiz açlık grevine başlamış durumdayız. " Bursa Özel Tip Cezaevi'ndeki devrimci tutsaklar tüm emekçi halkı, devrimci demokrat kamuoyunu Buca katliamı karşısında sessiz kalmamaya çağırdılar: "Sizin çocuklarınız olan, sizin davanız için savaşan si- yasi tutsakları faşizm karşısında yalnız bırakmayın. İnsanlık faşizmin bu vahşeti karşısında sessiz kalamaz." 23 Eylül günü devrimcilerin bulunup da Buca katliamının protesto edilmediği cezaevi kalmamış, hemen tüm devrimci tutsaklar süreli-süresiz açlık grevlerine başlamışlardı. Bir ses de Londra'dan geldi 23 Eylül'de. Londra'da tutuklu Devrimci Halk Güçleri tutsakları "Faşizmin Buca Cezaevi'nde DHKP-C tutsaklarına, yoldaşlarımıza karşı giriştiği insanlık dışı vahşeti protesto ediyoruz. İnanıyoruz ki, dökülen her damla kanın hesabını vermekten kaçamayacaklar. Devrimci adaletimiz katillerden hesap soracaktır" diyerek 2 günlük açlık grevine başladılar. 23 Eylül'de Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde DHKP-C tutsaklarının sürdürdüğü açlık grevine PKK, DHP, PRK/Rızgari, TKPP(ML), DY, MLKP, TKEP/L, TİKB, TKP-ML, TDKP, TDP, Direniş Hareketi dava tutsakları da 2 günlük açlık greviyle katıldılar. Yozgat Cezaevi'nde ise DHKP-C ve TKEP/L tutsaklarının cezaevlerindeki uygulamaları protesto etmek için başlattıkları açlık grevi devam ederken Buca katliamının gündeme gelmesi üzerine Buca katliamını protesto etmek ve cezaevlerindeki genel saldırılara karşı 23 Eylül'de PKK ve TKP/ML tutsaklar da 2 günlük açlık grevi ile katıldılar. Devrimci-yurtsever tutsakları 23 Eylül'de yaptıkları açıklamada şunları söylediler; "Dün olduğu gibi bugün de ne pahasına olursa olsun siyasi kimliğimize sahip çıkacak, şehitlerimizin kanlarıyla, canlarıyla ördükleri barikatı parçalatmayacak ve bu uğurda yeni canlar vermekten kaçınmayacağız. Direnecek ve biz kazanacağız". 25 Eylül'de Buca katliamına karşı cezaevlerindeki tepkiler, diğer tüm cezaevlerindeki saldırılara, baskı ve hak gasplarına, tüm teslim alma politikalarına karşı CEZAEVLERİ GE- NEL DİRENİŞİ halini aldı. DHKP-C tutsakları tüm cezaevlerinde 25 Eylül'den itibaren SÜRESİZ AÇLIK GREVİ'ne gitme kararını yaşama geçirmeye başladılar. Konya E Tipi Cezaevi'nde DHKP-C, TDKP, PKK, TKP/ML, TİKB, MLKP ve MLSPB dava tutsakları 3 günlük açlık grevine başladılar. Buca katliamıyla artık doğrudan katlederek diğer tutsaklara "Teslim olmazsanız katlederim." mesajını vermek isteyen oligarşi Buca'daki kahramanlığın karşısında rezil kepaze olmuş, ülkedeki diğer devrimci tutsakları sindirmek bir yana yeni Buca'larla karşı karşıya gelmişti. Faşizmin saldırısı siyasi tutsakları Yeniden devrimci dayanışma ile biraraya getirmiş, Buca'nın kahramanca direnişinin yoluna koymuştu. Kısa sürede tüm ülkeye yayılan direniş şu maddelerde odaklaştı: - Buca'daki katliamın hesabının sorulması - Tecrit ve sürgünlere son veril mesi - Ümraniye Tabutluğunun kapatıl ması - Cezaevlerinde insanlık onuruna ve siyasi kimliğe yönelik saldırıların durdurulması - Gaspedilen hakların geri alın ması 25 Eylül'de bu programla Sağmalcılar'da DHKP-C, TKP(ML), Ekim, TKEP-L, MLKP, HKG, Dev rimci Yol, Çanakkale Cezaevi'nde DHKP-C, TKP(ML) ve MLKP, Ümra niye Cezaevi'nde DHKP-C ve TKEP/L davası tutsakları Süresiz Açlık Grevi'ne başladılar. Yozgat Cezaevi'nde 21 Eylül'de açlık grevine başlayan DHKP- C ve TKEP/L tutsakları da 25 Eylül'de direnişi süresiz açlık grevine dönüştürdüler. Hemen tüm cezaevlerinde direniş açlık grevleri ve fiili tavırlarla devam ediyordu. Kararların diğer cezaevlerine yayılmasıyla başlatılmış bulunulan açlık grevleri süresiz açlık grevlerine dönüştürülerek sürdürüldü. 26 Eylül'de Zile Özel Tip Ceza evi'ndeki DHKP-C, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'ndeki DHKP-C, TKEP/L- MLKP tutsakları ile Çankırı ve Sakarya Cezaevi'nde 20. koğuş ta bulunan devrimci tutsakları süre siz, İskenderun Cezaevi'ndeki MLKP, TDKP ve PKK davası tutsak ları da dönüşümlü açlık grevine başladılar. Sağmalcılar Cezaevi'ndeki devrimci tutsaklar 26 Eylül'de görüş yerindeki camları kırarak aynı akşam sayım vermediler. Süresiz açlık grevine katılmayan devrimci-yurtsever siyasi tutsaklar 3 günlük açlık grevine başladılar. Ceyhan Cezaevi'ndeki PKK tutsakları Buca katliamını ve cezaevlerindeki baskıları protesto etmek için 26 Eylül'de süresiz açlık grevine başladılar. Kayseri Cezaevi'nde 23 Eylül'de karavana boykotuna başlayan DHKP-C, TKP(ML), TKP/ML tutsakları direnişi 25 Eylül'de 5 günlük açlık grevine dönüştürdüler. Kayseri Kapalı Cezaevi'ndeki DHKP-C ve TKP/ML tutsakları adına Hüseyin Özarslan ve Müslüm Kaloğulları 27 Eylül'den itibaren eylemlerini süresiz açlık grevine dönüştürdüklerini açıkladılar. Amasya Cezaevi'ndeki DHKP-C, TKEP/L, Ekim ve TDKP tutsakları Sağmalcılar Cezaevi'ndeki tutsaklarla aynı taleplerle 27 Eylül'de süresiz açlık grevine başladılar. 27 Eylül'de Bartın Cezaevi'ndeki

18 DHKP-C ve TKEP/L tutsakları da süresiz açlık grevine başlarken Osmaniye Cezaevi'nde bulunan DHKP-C tutsağı Hülya Özcan ile ismini öğrenemediğimiz bir yurtsever tutsak da iki günlük açlık grevine başladılar. Aynı gün Gaziantep Cezaevi'ndeki PKK tutsakları da kazanılmış haklarının iadesi istemiyle süresiz açlık grevine başladılar. 28 Eylül'de ise Aydın Cezaevi DHKP-C tutsakları süresiz açlık grevine başladılar. Gazetemiz yayına girerken birçok cezaevinden direniş haberleri gelmeye devam ediyordu. Cezaevlerindeki devrimci tutsakların elimize ulaşan her mesajı ülke cezaevlerinin Buca'nın kahramanlığıyla, Uğur'ların, Turan'ların, Yusuf'ların "öldürebilirsiniz ama asla teslim alamazsınız" kararlılığıyla faşizme karşı ayağa kalktığını bir kez daha ortaya koyu- yor. Hepsini yayınlayamadığımız bu mesajlardan birkaçını kısaltarak sunuyoruz: "And olsun ki, Türkiye'yi ve Dünyayı onlara zindan edeceğiz. And olsun ki, yoldaşlarımızın kanı yerde kalmayacak, sorumluları adaletimize hesap vermekten kurtulamayacak. And olsun ki en küçük saldırıları bile siper olan bedenlerimize çarpıp yüzlerinde şamar gibi patlamaya devam edecek. Çünkü biz halkız, biz 'özgür vatan'ız, biz şehidiz, biz partiyiz, biz önderiz, biz emekçinin alınteriyiz. Hiçbir gücün ölümlerle, baskılarla bizi mücadeleden alıkoymaya gücü yetmeyecek, bütün dünya ve Türkiye buna tanık olsun, yeni direniş destanları yaratıp tüm dünya halklarına armağan edeceğimize and içiyoruz. Türkiye ve dünya halkları bizi iyi tanır; biz direncimizi Apo'lardan, Hasan'lardan, Haydar'lardan, Fa- tih'lerden alıyoruz. Onların bize bıraktığı miras daha da yücelecek! Kayseri DHKP-C tutsakları adına Hüseyin Özarslan "Buca Cezaevi katliamını gerçekleştirenleri uyarıyoruz. Dört duvar arasındaki devrimci tutsakları katletmekle "zafer" kazandığınızı düşünmeyin! Hiç unutulmamalıdır ki katliam emrini verenlerden, uygulayanlardan mutlaka hesap soracağız. "Buca Cezaevi'ndeki devrimci tutsakların yarattığı kahramanlık tüm tutsaklara örnektir. Bu örneği, bu kahramanlığı ve bu savaşçılığı tüm cezaevlerine taşıyacağız. Devletin her saldırısına Buca'daki devrimci tutsaklar gibi ölüm bedeli direneceğiz." Çanakkale Cezaevi DHKP-C, TKP(ML), TDKP, TİKB, MLKP, TKEP, TKP/ML Davası Tutsakları "Hangi koşulda olursa olsun düşman kuşatmasında direnme savaşma geleneğimiz bir kez daha Buca'daki yoldaşlarımız tarafından somuttandı. Tarih bir kez daha 'ÖLDÜ- LER AMA YENİLMEDİLER' diye yazıyor, haykırıyor..." Bursa Özel Tip Cezaevi DHKP-C Tutsakları adına Yusuf Kenan Dinçer "Faşizm boşuna çabalıyor. Hiçbir zaman devrimci inançlarımızdan ödün vermeyeceğiz. Emekçi halkımızı ve devrimcileri kan denizinde koyanlar bu döktükleri kanın içinde boğulacaklardır. Boşuna çabalıyorsunuz; insanlık tarihinde zulüm edenler ayakta kalmamıştır, kalamayacaktır." Ankara Merkez Kapalı Cezaevi DHKP-C, TKP(ML), TDKP Dava Tutsakları Destek ve Dayanışma Mesajları, Açıklamalar... "21 Eylül'de Buca Cezaevinde katliama direnerek cevap veren devrimci şehitlerimizi saygıyla anıyoruz. Devletin korkusu boşuna değil. Devlet bir taraftan grevlerle uyanıyor, diğer taraftan devrimcilerimiz demir parmaklıkların arkasında destansı direnişler yaratıyor. Sevdamız boşuna değil; o büyük gün yaklaştı. İşçi sınıfı, devrimci halk hesap soracak!" İlerici Gençler Derneği Hazırlık Komitesi "Vatanı, halkı, onuru için, Türkiye'nin aydınlık yarınları için ölümü gülerek karşılayan, devrim yolunda önemli katkılarda bulunmuş Yusuf Bağ, Uğur Sarıaslan ve Turan Kılıç'ı saygıyla anıyoruz. T.C devletinin bu ilkel, vahşet düzeyindeki katliamını komünistler, devrimciler ve işçi sınıfımız unutmayacaktır. Büyük hesaplaşma günü yakındır" Kervan Dergisi Gazi Mahallesi Temsilciliği "İşçiler, emekçiler! Evlatlarımıza Sahip Çıkalım! Sokaklarda, alanlarda, hakların için mücadele ederken karşına çıkan katil sürüsüyle cezaevlerinde devrimci ve komünist tutsaklara saldıran katiller aynıdır... Katillerin yakasına yapış, hesap sor!" Alınteri Gazetesi, Yapı Sanatevi, Devrimci Proleter Gençlik, Demokratik Üniversite Bülteni "Devrimci, demokrat, sosyalist kişi, kurum ve kuruluşlar, insan hakları savunucuları; bu saldırı aynı zamanda ülkemiz emekçi sınıflarına ve duyarlı insanlara yapılacak çok yönlü saldırının provasıdır. Gelin güçlerimizi birleştirelim, güçlü bir örgütlülük yaratarak bir kez daha hakim sınfların bu azgın saldırılarını boşa çıkaralım. Tepkimizi öfkemizi bir-iki kelimeyle sınırlı basın açıklamalarıyla değil alanlara taşıyarak güçlü protesto göösterileriyle haykıralım." Partizan, Özgür Gelecek, Yeni Demokrat Gençlik "Kendisine devrimci, demokrat, yurtseverim diyen tüm kişi, kurum ve kuruluşları faşist devletin yürüttüğü katliam ve baskı politikalarına karşı mücadele etmeye, yürütülen mücadeleyi, yapılacak her türlü protesto eylemini, gösterilerini sahiplenmeye, fiilen içinde yer alarak her alanda destek vermeye çağırıyoruz" Demokratik Haklar Platformu "Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi Savaşçıları hangi şartlarda olursa olsun faşizme asla boyun eğmeyeceklerini ve her zaman direnerek sonunda kazanacaklarını bir kez daha kanıtladılar. Bizler faşizmin zindanlarında tutsak olabiliriz. Ama faşizmin bizi teslim almasına bedeli ne olursa olsun izin vermedik, vermeyeceğiz. Bizler faşizmin zindanlarında bile özgür tutsaklarız.... Buca zindanlarında şehit düşen yoldaşlarımızı saygıyla anıyoruz, yaralı yoldaşlarımıza geçmiş olsun diyoruz. Buca şehitlerinin hesabını soracağız!" Hollanda DHKP-C taraftarları adına Mahir Usta "Tutsak yakınlarına, tüm duyarlı, demokrat kamuoyuna sesleniyoruz. İnsanım diyen herkese sesleniyoruz; Cezaevlerinde özelde siyasi tutsaklara yönelik bu planlı saldırılara sessiz kalmayın. Ve başta Ümraniye, Sağmalcılar, Ankara Merkez Kapalı ve Erzurum cezaevleri olmak üzere tüm cezaevlerinde tutsaklara yönelik yeni katliam girişimlerine karşı duyarlı olun, izin vermeyin. İnsanca yaşam herkesin hakkıdır." Demokratik Mücadele Platformu Kısaltarak yayınlayabildiğimiz bu mesajlar ve açıklamalar dışında pek çok kişi ve kurum Buca Cezaevi'ndeki katliamı protesto ettiklerini, devrimci tutsaklarla dayanışma içinde olduklarını bildiren mesajlar yayınladılar. Tümtis Genel Başkanı Sab-ri Topçu, Komal Yayınevi, Sterka Rızgari, Atılım ve Özgür Gençlik Okurları, İzmir Demokrasi Platformu, İHD Cezaevleri Komisyonu, Çağdaş Hukukçular Derneği, Ankara ve istanbul Halkın Hukuk Büroları, KÇSKK Dönem Sözcüsü Orhan Altuğ, Tüm Sağlık-Sen Genel Merkezi ve çeşitli cezaevlerinden devrimci yurtsever tutsaklar Buca katliamını kınayan açıklamalarda bulundular. İngiltere'den DAY-MER, Fransa'dan ADTT, Avustur'yadan Demokratik İşçi Kültür Derneği, Almanya ve Hollanda'dan DİDF, İsviçre'den Türkiye'li işçiler Cemiyeti, İsveç Türk Dayanışma Kültür Derneği, Danimarka'dan Türkiyeli Göçmenler Derneği, Avustral- ya'dan Kürdistan'lı ve Türkiye'li İşçiler Birliği ortak bir açıklama yayınlayarak Buca Cezaevinde devrimci tutsaklara yönelik saldırı ve katliamı protesto ettiler. Uluslararası Af Örgütü "Acil Eylem" çağrısında bulunulurken, Abimel Guzman Yaşamını Savunmak İçin Acil Enternasyonal Komite tarafından yayınlanan bir mesajla dayanışma duyguları iletilerek katliamcı Türkiye rejimi kınandı. Uluslararası Af Örgütünden "ACİL EYLEM" ÇAĞRISI Uluslararası Af Örgütü (Ammensty İntemational) 26 Eylül tarihinde Buca Cezaevi'ndeki tutsaklara yönelik katliam için "Gözaltında Ölüm" kaydıyla 'ACİL EYLEM' çağrısında bulundu. Buca saldırısının anlatıldığı çağrıda Jandarma ve Kürdistan'daki insan hakları ihlallerinden de sorumlu Özel Timlerin zorla 6. koğuşa girmesi 3 ölüm ve 38 yaralanma olayının atılan gaz bombaları ve işkence sonucu oluştuğu belirtiliyor. Tutsak avukatları, tutsak aileleri, insan hakları ve sağlık kuruluşları temsilcilerinin de cezaevi önünde saldırıya uğradığı anlatılarak cezaevindeki saldırıların geçmişteki örnekleri hatırlatılarak acil eylem çağrısı yapılıyor.*

19 Faşist devlet ülkemizi kan gölüne çevirdi "Faşizm bilemedi ki koğuşlardan yükselen direniş ateşiyle sertleşmiş özgürlük türküleri, gecekonduların taraka seslerine karışan türkülerin aynısıdır;. Özgür, sömürüsüz bir dünyanın insanlarının başeğmez, kabına sığmaz enerjisi bu zindanı şimdiden yıktı." Katledildi! Katili Devlettir Katledildiler! Katili Devlettir 28 Haziran 1989'da Eskişehir Özel Tip Cezaevinde bulunan siyasi tutsaklar gasp edilen hakların geri alınması için açlık grevine başladılar. 2 Ağustos 1989 günü devam eden açlık grevi 35. gününde iken Eskişehir Cezaevi tamamen boşaltılarak tutsakların Nazilli ve Aydın cezaevlerine sevki yapıldı. Durumları hiç iyi olmayan tutsaklar sıcak ve kapalı cezaevi arabasıyla sevke götürüldüler. Yol boyunca tutsaklara su dahi verilmedi. Aydın cezaevine getirilen siyasi tutsaklar ring arabasından indirilirken kıyasıya dövüldüler. Özel olarak hazırlanan gardiyanlar siyasi tutsakları öldüresiye dövdü. 2 Ağustos günü geceyarısı saat 2.00de Mehmet Yalçınkaya ve Hüseyin Hüsnü Eroğlu karşılaştıkları insanlık dışı uygulamalar sonucu cezaevinde şehit düştüler. Onları katleden devlettir Elazığ doğumlu. Kararlı, inançlı ve başeğmez tavırlara sahip olan Mazlum'a cezaevinde de boyun eğdiremediler. 12 Eylül faşist cuntası devrimcileri zindanlarda teslim alamadı. Devrime olan inancını, kararlılığını ve coşkusunu kısacık yaşamına sığdırdı Mazlum. Cezaevleri direnişlerinde doğal bir önderdi o. 3 Mart 1983 yılında Elazığ Cezaevi'nde askerler tarafından bulunduğu koğuştan zorla çıkarıldıktan sonra yapılan işkenceler sonucu katledildi. Katledildi! Katili Devlettir 1970'li yılların ortalarında mücadeleye katıldı. Üstün bir performans göstererek bütün yaşamını devrimci mücadeleye adadı. 12 Eylül faşist cuntası döneminde tasfiyeciliğe karşı kararlı bir şekilde mücadele etti. Metris Cezaevi'nde dayatılan tek tip uygulamasına karşı çıktığı için işkencelerden geçirildi. Ağır darbeler aldığı bu süreçte "Ya tek tip gi yi l er ek tedavi olursun, ya da ölürsün" tehditlerine karsı tavrı çok netti. O cezaevinde tedavi edilmemesi yüzünden şehit oldu. Mit, siyasi polis ve Metris cezaevi idaresinin işbirliğiyle 15 Nisan 1985'te Metris cezaevinde katledildi. Katledildi! Katili Devlettir 1943'te Siverek Dağbaşı nahiyesi köyünde doğdu. Yoksul bir ailenin çocuğuydu. FKF üyesi olduğu dönemlerde 68 işgallerine ve 6. filo protesto gösterilerine katıldı yılında Diyarbakır'da tutuklandı. 2 yıl boyunca ağır işkencelere maruz kalan Büyükkaya 24 Ocak 1984'te gerçekleşen cezaevi direnişinde koğuşa düzenlenen operasyonlarda aldığı darbeler sonucu şehit düştü. Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde devlet tarafından katledildi. Bu sayfa Atılım, Özgür Halk ve Kurtuluş tarafından ortak olarak hazırlanmıştır. Kaçıranları, katilleri bulacak ve yargılayacağız

20 F Gençlik Üzerine aşizm, iktidarın sürdürmek için çabalarken, tüm halk sınıf ve tabakalarına karşı olduğu gibi gençlik üzerine de değişik hesaplar yapıyor, kendisine karşı duran cepheyi daraltmayı hedefliyor. Her dönem muhalif ve devrimci hareketin dinamosu işlevi gören gençliği bu noktada kendine yedeklemek, en azından işlevinden soyutlamak girişimleri çok önemli bir yer teşkil ediyor. Düzen sahipleri bu konuda önemli tarihsel tecrübelere de sahip bulunuyor. Gençliğin tarihin her döneminde kontrolünden çıktığı noktada kendisi için ne büyük tehlikeler yarattığını, başarılı olduğu oranda da toplumsal dinamiği nasıl kilitlediğini de iyi biliyor. Bu tecrübeleri nedeniyle gençliğe var gücüyle yüklenmekte, cesaret, dinamizm ve coşkusunu kendine yedeklemek, kendi yolunda işlevli kılmak için hiçbir masraftan kaçınmıyor. Gençlik, her dönem halkın başkaldırısının başını çeken, kitledeki pasifikasyonu cesaretiyle yırtmasını bilen, yılgınlığa coşkusuyla son veren ve bunu bir kazanma hırsına dönüştürebilen dinamikler taşımaktadır. Bu özellikleriyle tehlikenin önemli bir kısmını değil, esas olarak kendisini oluşturur. İşte bu nedenledir ki, savaşan gençlik, faşizmin çıplak şiddetiyle, baskı, işkence ve tutuklamalarıyla en fazla tanışan, idam sehpalarına yollanan, sokak ortalarında kurşunlanan kesim olmuştur. Savaşan, faşizme karşı tavır alan gençlik bu durumdayken, geride kalan milyonlar psikolojik savaş aygıtlarının devreye sokulmasıyla, tam bir kuşatmaya alınmaktadır. Konumuz asıl olarak da budur. Düzen, gençliğin ne olmasını, nasıl yaşamasını ve nasıl düşünmesini istemektedir? Düzenin istediği gençlik, kendisine karşı çıkmayan, duyarsız, ağzı var dili yok bir gençliktir. Öncelikle istediği düşünmemesi değil, kendisine karşı birşey düşünmemesidir. Kurulu düzen içinde, onu tehdit etmeyen, düzeni güçlendiren, ona hizmet eden bir düşünce sistematiğine sahip olmalıdır. Sorunların kaynağına inmemeli, günlük düşünüp tepkilerle hareket etmeli, kısır döngü içinde mevcut üretim ilişkilerine sadık kalmalıdır. Yine de gözden kaçanlar olursa, onlar da siyaset yapmalı ama düzen kulvarı içinde, düzene soldan koltuk değneği olacak parti, örgüt, grup vb. içinde kalmalıdır. Depolitizasyon ve Pasifikasyon Gençliği potansiyel bir tehlike olmaktan çıkarmanın ön koşulu depolitizasyondur. Onları pasifize etmek bir yere kadar mümkündür. Gençlik, ne kadar üzerine gelinirse gelinsin, kendiliğinden ve kaçınılmaz olarak mevcut dinamizmiyle çevresine örülen duvarları kırmaya muktedirdir, ancak onu genel olarak uzun vadeli tarzda etkisiz kılmanın yolu depolitizasyondan geçer. Bunun için yapılacak olan ise, açığa çıkan dinamizmin sivri uçlarını eğelemek, ya ken- Gençlik, her dönem halkın başkaldırısının başını çeken, kitledeki pasifikasyonu cesaretiyle yırtmasını bilen, yılgınlığa coşkusuyla son veren ve bunu bir kazanma hırsına dönüştürebilen dinamikler taşımaktadır. Bu özellikleriyle tehlikenin önemli bir kısmını değil, esas olarak kendisini oluşturur. İşte bu nedenledir ki, savaşan gençlik, faşizmin çıplak şiddetiyle, baskı, işkence ve tutuklamalarıyla en fazla tanışan, idam sehpalarına yollanan, sokak ortalarında kurşunlanan kesim olmuştur. dine yedeklemek, ya da çeşitli yollarla deşarjını sağlamaktır. Gençliğin politik düşünmesi, ülke ve dünya gerçeklerini tanıma çabası ve giderek araştırma, sorgulama içine girmesi demektir. Ve bunun varacağı en son nokta, gerçekler görüldükçe, bu düzenin değişmesi yolunda militanlaşması demektir. Düzenin korktuğu budur. Düzenin, bu noktaya gelen gençlik için yöntemleri bellidir; baskı ve terör. Ama asıl olarak düzenin ısrarla üzerinde durduğu nokta, laboratuar verileriyle yeni programlarla, taktik adımlarla planladığı şey, gençliğe işte bu sorgulama süreçlerini yaşatmamadır. Gençlik, bu noktaya gelmemeli, aksine kurulu düzeni haklı, geçerli, meşru bulmalı ve kaçınılmaz olduğuna ikna olmalıdır. Bunun için geçerli yollardan biri gençliğin sürekli meşgul edilmesidir. O günlük sorunlar içinde bo ğulmalı, zehirlenmeli, bunalımlar yaşamalı, çok sıkıldığı noktada ise çözümü düzen içinde bir yerde aramalıdır. Düşmanını da bu düzen içinde görmeli, ne yapacaksa bu düzen içinde yapmalıdır. İşsizse işsizliğinin nedenini kaderde ya da patrorunun karaktersizliğinde, kötü adam olduğunda; okuyorsa başarısızlığının nedenini hocalarda, parasızlığının, sıkıntılarının nedenlerini ise ailesinde aramalıdır. Askerse, kıydığı canları "vatan ve milletin bütünlüğüne kasteden bölücüler, Ermeni uşakları" olarak görmeli, "böyle olmasını onlar istediler" diye kendini haklı çıkarmalıdır. Sorulsa ne Ermeni'nin ve ne de vatanın tek bir doğru tanımını yapamaz ama kendini aklayacak bir palavra mutlaka bulur. Bu örneklerde görüleceği gibi gençiiği politika dışında tutmanın en geçerli yöntemleri, kültürsüzlük, bencillik, kolaycılık, hayaller aleminde bir yaşam ve kimlik yitimidir. Ve bunların hepsi düzenin kültürünün, empoze etmeye çalıştıklarının özetidir bir yerde. Kültürsüzleştirme, eğitimin her aşamasında neyin-ne olduğunun, yaşanılan olayların içyüzünün hiçbir zaman açıklanmaması ya da hiçbir eğitime tabi tutmamadır. Çarpıtma, yalan, demagoji herşeyin temelidir. Başlanılan yalan üzerine yeni kurgular yapılmakta, yalanlar yeni yalanlarla beslenmektedir. Magazin herşeyin önüne geçirilmiştir. Tarihle bağlar ya kesilmiş ya da tamamen tersyüz edilerek sunulmuştur. Okullar, eğitim sistemi ve bir düzen kurumu olarak aileler bu kültürsüzleştirme programının ana unsurlarıdır. Kavramlar çarpıtılmış, bilgiler yüzeyselleştirilmiştir. Özellikle okullar tam bir kültür erozyonu yaratmakta ve bununla da yetirilmeyerek, eğitim kurumu olmanın dışında her şeyi üstlenmiş gibidir. İnsanlar kölece itaate zorlanmakta, tektipleştirilmekte, robotlaştırılmakta, hiçbir araştırma ve incelemenin yapılmadığı, bırakalım bunları sağlıklı bir tartışma ortamının bile olmadığı, kişiliğin ezildiği, başarılı olmanın önkoşulunun muhbirlik, başkalarının sırtına basma olduğu birer şartlandırma kurumlarıdır. Orada kardeşçe bir yarış ortamı yoktur, paylaşımcılık abes karşılanır olmuştur. Gençlik saç traşından, kravatının rengine kadar herşeyiyle "disiplin" altına alınmış, ezbercilik istikbal garantisi olmuştur. Tarih demiştik. Özellikle gençliğin tarihle bağlarının kesilmesi, kesilemediği noktada yaşanan tarihin tek yanlı ve çarpıtılarak yansıtılması gündemdedir. Öyle yalanlar üzerine bir tarih yazılmıştır ki, o tarih'te istila ve talanın adı Fetih, işkenceci ve hırsızların adı Fatih'tir, Yavuz'dur, Barbaros'tur. Halkın tarihi, is- yanların tarihi yoktur. Yalan ve demagojiyle yüceltilen ırkçılık, kafatasçılık, turancılıktır. Açıklamak zorunda kaldıkları halk isyanlarının adı ise "üç-beş fesadın, din düşmanının yüce saltanata" karşı başkaldırısı, halk önderlerinin adı eşkiyadır. Anlatmazlar, kendilerine, egemen sınıfların açgözlülük, sömürü ve zulmüne karşı sadece dizeleriyle bile olsa karşı koymayı deneyen ozanların "7 parçaya ayrılıp, herbir parçasının birer müridine gönderildiğini", ya da örneğin bir Hayrettin Paşa'nın Barbaros ünvanını nasıl elde ettiğini. O düzende bu ünvanı almanın bedeli, yüzlerce parça gemiyle herhangi bir toprak parçasına ölüm yağdırmak ve Topkapı sarayına çöreklenmiş ağalara o toprakları soyarak elde edilmiş ürünleri yollamaktır, bir gemi dolusu yöresel yiyecekler, bir gemi dolusu kadın ve bir gemi dolusu çalınmış mücevherat gibi. İşte bu talana, yağmacı tarih anlatılmamakta, şan şöhret edebiyatı yapılarak kafalar yıkanmaktadır. O tarihte, savaşlar neredeyse nedensizdir. Gösterilen ise ya birinin bir diğerine husumeti, kırgınlığı, ya da şu ya da bu ulusun saldırganlığıdır. Bugün bu sahtekarlık halen sürmektedir. Bilim adına verilen kurbağaların dolaşım sistemi, pamukta fasulye yetiştirme ya da en fazlası montaj teknolojisinin gerektirdiği bir iki şeydir. Edebiyat adına verilen ise, mevcut sisteme methiyeler dizen dalkavukların eserleridir. Örgün eğitim diye tabir edilen şey ise taklit sanatının öğretilmesinden başka bir şey değildir. Eğitim aşamasında hayata ilişkin, onun geliştirilmesine, zenginleştirilmesine ilişkin bir amaç yoktur. Okuma neredeyse ders kitaplarıyla sınırlı tutulmaktadır. Yalan ve demagojilerle dolu kitaplarda mevcut sistem allanıp pullanmakta, gençliğin kafası hiçbir işe yaramayan bir yığın soyut bilgiyle doldurulmaktadır.

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012 15 Mart 2012 Perşembe günü işlerinden atılan Asilçelik işçileri Bursa nın Orhangazi ilçesi cumhuriyet meydanında basın açıklamasıyla İşimizi İstiyoruz talebini dile getirdikleri ve işlerine geri dönene

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler.

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler. İSTANBUL TAYAD lı Aileler Bayram Kahvaltısında Bir Araya Geldiler Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler. Kahvaltıdan önce yapılan

Detaylı

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 1 Av.Dr. M. SEZGİN TANRIKULU İSTANBUL MİLLETVEKİLİ GİRİŞ 2015 yılı Ağustos ayından itibaren tekrar başlayan çatışmalar Türkiye tarihinde eşi az görülmüş bir yıkıma, sayısız

Detaylı

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ 19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI 19.09.2014 Bugün 19 Eylül. Bugün bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütü TMMOB nin mücadele dolu tarihi açısından

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01.

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01. Günlük Haber Bülteni 27.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.sanlıurfa.com Tarih: 26.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.haberler.com Tarih: 26.01.2015

Detaylı

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI Bodrum İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Özcan ın kurum değişikliği ile Ankara Gölbaşı belediye başkan yardıcılığı görevine

Detaylı

Polis Taksim Meydanı'na girdi

Polis Taksim Meydanı'na girdi On5yirmi5.com Polis Taksim Meydanı'na girdi Gezi Parkı eylemlerinin 15. gününde polis, Taksim Meydanı na girdi. AKM ve Cumhuriyet Anıtı ndaki afişler söküldü, barikatlar da kaldırıldı. Yayın Tarihi : 11

Detaylı

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR BALIKESİR - 30.09.2014 HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR Balıkesir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Hüseyin Gündoğdu, Ankara ve Hatay Tabip odaları üyelerinin Gezi Parkı olayları sürecinde hukuka aykırı

Detaylı

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47 Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığında, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneğinin girişimleriyle Yunanistan'dan gelen Batı Trakyalı öğrencilerle

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com Günlük Haber Bülteni 13.03.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com Tarih:12.03.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi: www.sabah.com.tr Tarih:12.03.2015 İNTERNET HABERLERİ

Detaylı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Örgütü Yalıkavak Mahalle Temsilciliği tarafından geniş katılımlı birlik ve dayanışma

Detaylı

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) ESAS N0:2009/191 03.08.2012 TUTANAK 27.07.2012 tarihli oturumda saat 19.27 sıralarında Mahkeme Başkanı tarafından duruşmanın

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar, Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar, Anadolu coğrafyasında bazı yerler vardır... O yerler, şehirler, kasabalar, beldeler,

Detaylı

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Erdoğan, "OHAL uygulaması kesinlikle demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı değildir" dedi. 21.07.2016 / 09:56 Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.aktifhaber.com Tarih: 22.01.

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.aktifhaber.com Tarih: 22.01. Günlük Haber Bülteni 23.01.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi : www.aktifhaber.com Tarih: 22.01.2015 1 2 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi : www.haberler.com Tarih: 22.01.2015 İNTERNET

Detaylı

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler Geçtiğimiz ay Suriye de Irak Şam İslam Devleti ve diğer muhalif güçler arasında yaşanan çatışmaya ilişkin, Suriye Devrimci Sol

Detaylı

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ BASINA VE KAMUOYUNA Erkek egemen kapitalist sistemde kadınların en önemli sorunu 2011 yılında da kadına yönelik şiddet olarak yerini korudu. Toplumsal cinsiyetçi rolleri yeniden üreten kapitalist erkek

Detaylı

2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İ RAPORU -BİLANÇO- 21 TEMMUZ 2016 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ YAŞAM HAKKI İ ÖLÜ YARALI YARGISIZ İNFAZ (Keyfi Öldürme,

Detaylı

Destek Personeli Eğitimleri

Destek Personeli Eğitimleri 2.Dönem eczane çalışanlarının Destek Personeli Eğitimleri 28 Aralık 2009 tarihinde başladı 9 Valimiz Sayın Zübeyir KEMELEK 15 Aralık 2009 tarihinde Yönetim Kurulumuzu ziyaret etti.. İstanbul Ecza Koop'la

Detaylı

Neden TMMOB? Kıyı Kanunu, Mera Kanunu, 2B Kanunu gibi yasal düzenlemelere, Kentlerin yağmalanmasını amaç edinen kentsel dönüşüm politikalarına,

Neden TMMOB? Kıyı Kanunu, Mera Kanunu, 2B Kanunu gibi yasal düzenlemelere, Kentlerin yağmalanmasını amaç edinen kentsel dönüşüm politikalarına, Neden TMMOB? Çünkü TMMOB; Gezi Parkı direnişinin destekleyicisi, Taksim Dayanışması'nın katılımcısı olan TMMOB'nin bir gece yarısı operasyonuyla yetkilerinin alınması AKP'nin TMMOB'den intikam alma girişimidir.

Detaylı

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA 2016-2017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ün 1928 yılında Ankara

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 01 KASIM 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ -AÇIKLAMA- Bu raporda yer alan veriler ve verilere

Detaylı

2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 19 EKİM 2016 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ YAŞAM HAKKI İHLALLERİ ÖLÜ YARALI YARGISIZ İNFAZ (Keyfi

Detaylı

BALYOZ ZULMÜ KARŞISINDA SUSUP SİNENLER UTANSIN

BALYOZ ZULMÜ KARŞISINDA SUSUP SİNENLER UTANSIN BALYOZ ZULMÜ KARŞISINDA SUSUP SİNENLER UTANSIN Eğer bir ülkede yargıç ve savcılar, adalet yerine zulüm dağıtıyorsa; o ülkede hak, hukuk, adalet, özgürlük ve demokrasi bitmiştir. Eğer bir ülkede insanlar

Detaylı

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 23 OCAK 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ YAŞAM HAKKI İHLALLERİ ÖLÜ YARALI YARGISIZ İNFAZ (Keyfi Öldürme,

Detaylı

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!.. BABAN GELİRSE ÇAĞIR BENİ OĞUL.. Çanakkale destanının 99. yıl dönümünü yaşadığımız günlere saatler kala yine bir Çanakkale k ahramanının hikayesiyle karşınızdayım.. Değerli okuyucular; Hak için, Hakikat

Detaylı

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ Bursa Milletvekili Aday Adayı Türk Milleti karar arifesindedir. Ya İkinci Endülüs, ya da yeniden

Detaylı

NEWSLETTER 24 TEMMUZ 2016 DARBE BİTTİ Mİ? SIRADA NE VAR?

NEWSLETTER 24 TEMMUZ 2016 DARBE BİTTİ Mİ? SIRADA NE VAR? NEWSLETTER 24 TEMMUZ 2016 DARBE BİTTİ Mİ? SIRADA NE VAR? Maalesef korktuğumuz başa geldi ve içimizden şehitler alan kahrolası bir darbe ülkenin üzerine karabasan gibi çöktü. Söylemiştik, uyarmıştık demenin

Detaylı

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR 4.19.4 TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR 1) Dosya No : 2013/551 E. : Ankara 17. Asliye Ceza si : 1- TMMOB YK Başkanı Mehmet Soğancı 2- TMMOB Genel Sekreteri N. Hakan Genç :2911 sayılı Toplantı ve Gösteri

Detaylı

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız! Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız! Havacılık sektörüne grev yasağı getiren yasa tasarısı mecliste onaylandı. Hava-İş Sendikası, yasa mecliste görüşülmeye başlanmadan

Detaylı

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 21 TEMMUZ 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ -AÇIKLAMA- Bu raporda yer alan veriler ve verilere

Detaylı

19 GİRİŞ 19 Dört Duvar Arasında 'Sürek Avı'

19 GİRİŞ 19 Dört Duvar Arasında 'Sürek Avı' İÇİNDEKİLER 4. BASKIYA NOT 13 19 GİRİŞ 19 Dört Duvar Arasında 'Sürek Avı' BÖLÜM 1 29 1) İSTANBUL CEZAEVLERİ 29 Eylül Erken Geldi 34 Bir Garip Firar Girişimi 35 Tutuklulara Yaylım Ateş 37 Uykulu Günler

Detaylı

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ -AÇIKLAMA- Bu raporda yer alan veriler ve verilere

Detaylı

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE Bodrum da sağlık çalışanları iş bıraktı. Bodrum Devlet Hastanesi önünde buluşan sağlık meslek örgütü temsilcileri, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, emeklilik hakları

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi 24. Toplu İş Sözleşmesi sürecinde işverenle sendika arasında anlaşma sağlanamaması üzerine Şişecam işçileri 10 fabrikada 5800 işçiyle greve gitme kararı almıştı.

Detaylı

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

Ýstanbul hastanelerinde GREV! Ýstanbul hastanelerinde GREV! Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Doktorlar, hemþireler, eczacýlar, diþ hekimleri, hastabakýcýlar, týp fakültesi öðrencileri ve taþeron

Detaylı

Diyarbakır ve Yüksekova da kayıplarının failleri soruldu

Diyarbakır ve Yüksekova da kayıplarının failleri soruldu Diyarbakır ve Yüksekova da kayıplarının failleri soruldu İHD ve kayıp yakınları, faile meçhul cinayetlere kurban giden ve kaybedilenlerin faillerini Diyarbakır ve Yüksekova da bu hafta da biraraya gelerek

Detaylı

ALİ ÇAVUŞ: KİMİN IRKÇI OLDUĞUNU HEPBİRLİKTE GÖRDÜK Salı, 13 Aralık :23

ALİ ÇAVUŞ: KİMİN IRKÇI OLDUĞUNU HEPBİRLİKTE GÖRDÜK Salı, 13 Aralık :23 DEB Partisi Genel Başkanı Mustafa Ali Çavuş, Bizler ırkçı bir parti değiliz. Yapılan bu saldırıyla birlikte bizlere Irkçı Parti diyenlerin ve hangi partinin ırkçı bir parti olduğunu hepimiz birlikte görmüş

Detaylı

ABD'nin iki seçeneği kaldı: Ya gücünü artır ya da Taliban'a göz yum

ABD'nin iki seçeneği kaldı: Ya gücünü artır ya da Taliban'a göz yum ABD'nin iki seçeneği kaldı: Ya gücünü artır ya da Taliban'a göz yum Kunduz'da yaşanan savaş ABD için iki seçeneği ortaya çıkardı; ya işgal güçlerini artıracak yada Taliban'ın ilerleyişine göz yummak zorunda

Detaylı

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar. Boyun eğmeyenler bu yana BU DÜZENİ SIFIRLA AKP eliyle sürdürülen gerici diktatörlük Türkiye'nin kaderi değildir. Bu diktatörlük bir kaza veya arızanın sonucu ortaya çıkmış da değildir. Sömürü düzeni kendini

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 01.02.

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 01.02. Günlük Haber Bülteni 02.02.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 01.02.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 01.02.2015 İNTERNET HABERLERİ

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : Tarih:

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi :  Tarih: Günlük Haber Bülteni 13.02.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi : www.urfanatik.com Tarih: 12.02.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi : www.sanliurfa.com Tarih:12.02.2015 İNTERNET HABERLERİ

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Nisan 14, 2017-7:12:00 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, Ankara Sincan ilçesi Lale Meydanı'nda mitinge katılarak vatandaşlara hitap

Detaylı

Devrim Öncesinde Yemen

Devrim Öncesinde Yemen Yemen Devrimi Devrim Öncesinde Yemen Kuzey de Zeydiliğe mensup Husiler hiçbir zaman Yemen içinde entegre olamaması Yemen bütünlüğü için ciddi bir sorun olmuştur. Buna ilaveten 2009 yılında El-Kaide örgütünün

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

Buca da kadınlar yalnız değil Çaresiz Değiliz Çare Biziz

Buca da kadınlar yalnız değil Çaresiz Değiliz Çare Biziz Buca da kadınlar yalnız değil Çaresiz Değiliz Çare Biziz Kadına yönelik şiddet bir insan hakları sorunudur. Dünyanın hemen hemen her köşesinde karşımıza çıkan bu sorunun temelinde, erkek egemenliğindeki

Detaylı

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. İşçi Cephesi: Direnişiniz nasıl başladı? Kazova dan bir işçi: Bizim direnişimiz ilk önce 4 aylık maaşımızı, kıdem ve tazminat

Detaylı

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması 8 Aralık öğlen saat 12 de Mecidiyeköy de toplanan DİSK yönetimi ve işçiler asgari değil insanca yaşam, asgari ücret, bin dokuz yüz net taleplerini dile

Detaylı

HDP li 11 Vekil Gözaltında

HDP li 11 Vekil Gözaltında HDP li 11 Vekil Gözaltında Demokratik Toplum Kongresi (DTK), KCK ve 6-8 Ekim olaylarına yönelik soruşturmalar kapsamında ifade vermeye gitmedikleri için aralarında HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş,

Detaylı

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık Sendikamız Yapı-Yol Sen 12 Nisan 2012 tarihinde Karayolları Genel Müdürlüğü önünde ve eşzamanlı olarak tüm şube binaları önünde, Otoyol ve Köprülerin özelleştirilmesi, görevde yükselme ve unvan değişikliği

Detaylı

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ Geçtiğimiz 28 Mayıs ta kendisinden ayrılan iki çocuğunun annesi dini nikahlı eşi 29 yaşındaki Ayşegül Aslan ı çalıştığı işyerinde silahla öldüren, işyeri sahibini

Detaylı

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu GÜNÜN MANŞETLERİ 23 Temmuz 2016 Cumartesi 11:52 Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu FETÖ darbe girişimi olaylarında darbecilerin hedefinde UIC Yönetim

Detaylı

22.05.2014 Perşembe İzmir Gündemi

22.05.2014 Perşembe İzmir Gündemi 22.05.2014 Perşembe İzmir Gündemi GÜNAH KEÇİSİ BULUNDU! Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tancan Uysal, Soma daki kömür faciası hakkında çok tartışılacak bir yazı kaleme aldı.

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

GÜNGÖREN TERÖRİST SALDIRISI

GÜNGÖREN TERÖRİST SALDIRISI GÜNGÖREN TERÖRİST SALDIRISI 27.07.2008 O. Metin İlkışık Nilay Ö. Ergenç ve Murat T. Turk İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezi, AKOM Güngören Bombalamaları Tarih: 27 Temmuz 2008, Saat:

Detaylı

İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU ARALIK 2012

İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU ARALIK 2012 İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 01 31 ARALIK 2012 M. SEZGİN TANRIKULU CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI İSTANBUL MİLLETVEKİLİ GİRİŞ: Bugün 10 Aralık İnsan Hakları

Detaylı

İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR-12-539-2007-R5)

İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR-12-539-2007-R5) Eylem 1.2 Gençlik Girişimleri Projesi İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR-12-539-2007-R5) DALGALAN SEN DE ŞAFAKLAR GİBİ EY ŞANLI HİLÂL OLSUN ARTIK DÖKÜLEN KANLARIMIN HEPSİ

Detaylı

UIT-CI/UBK Koordinasyon Komitesi deklarasyonu: Yaşasın Brezilya halkının mücadelesi!

UIT-CI/UBK Koordinasyon Komitesi deklarasyonu: Yaşasın Brezilya halkının mücadelesi! UIT-CI/UBK Koordinasyon Komitesi deklarasyonu: Yaşasın Brezilya halkının mücadelesi! Geçtiğimiz günlerde, Latin Amerika nın en büyük, en kalabalık ve en önemli ülkesi olan Brezilya da milyonlar 300 farklı

Detaylı

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ!

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ! MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ! İşçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs; tüm yurtta olduğu gibi İstanbul da da coşkuyla kutlandı.1978 1 Mayıs ın ardından ilk kez izin verilen

Detaylı

CHP DE GENÇLİK KOLLARI KONGRESİNDE İKİ ADAY

CHP DE GENÇLİK KOLLARI KONGRESİNDE İKİ ADAY CHP DE GENÇLİK KOLLARI KONGRESİNDE İKİ ADAY Salih Yanık adaylığını açıkladı. 13 Aralık Pazar günü yapılacak olan Bodrum CHP Gençlik Kolları Seçimi için ikinci olarak adaylığını açıklayan Salih Yanık oldukça

Detaylı

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Mezitli CHP İlçe örgütünün düzenlediği Yenimahalle

Detaylı

Mahir Çayan Son Gençlik Hareketleri Üzerine SON GENÇLİK HAREKETLERİ ÜZERİNE (*)

Mahir Çayan Son Gençlik Hareketleri Üzerine SON GENÇLİK HAREKETLERİ ÜZERİNE (*) Mahir Çayan Son Gençlik Hareketleri Üzerine SON GENÇLİK HAREKETLERİ ÜZERİNE (*) SON GENÇLİK HAREKETLERİ ÜZERİNE (*) İçinde Bulunduğumuz Evre Ve Gençliğin Durumu Türkiye gibi yarı sömürge ve az gelişmiş

Detaylı

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem NEDEN Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem YERLi VE MiLLi BiR SiSTEM Türkiye, artık daha büyük. Dünyada söz söyleyen ülkeler arasında. Milletinin refahını artırmaya başladı. Dünyanın en büyük altyapı

Detaylı

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş gazileri ziyaret etti

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş gazileri ziyaret etti Diyanet İşleri Başkanı Erbaş gazileri ziyaret etti Erbaş, "Bizim bu mücadele ruhumuz böyle sürdüğü müddetçe hiçbir güç bu milleti mağlup edemeyecektir. Her zaman biz galip olacağız. Yeter ki bu inanç,

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

07 Mayıs 2015 BASINA VE KAMUOYUNA. Mayıs 2015 - İsrail İnsan Hakları İhlalleri Raporu na İlişkin Basın Bildirisi. Değerli Basın Mensupları,

07 Mayıs 2015 BASINA VE KAMUOYUNA. Mayıs 2015 - İsrail İnsan Hakları İhlalleri Raporu na İlişkin Basın Bildirisi. Değerli Basın Mensupları, 07 Mayıs 2015 BASINA VE KAMUOYUNA Mayıs 2015 - İsrail İnsan Hakları İhlalleri Raporu na İlişkin Basın Bildirisi Değerli Basın Mensupları, Uluslararası Adalet ve Hürriyet Derneği`nin, 2015 Yılı İsrail tarafından

Detaylı

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI 16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI Değerli Arkadaşlar, Türkiye zor günlerden geçiyor. Ajan filmlerini aratmayan olaylar gün geçmiyor ki gündeme

Detaylı

10SORUDA AİLE SİGORTASI

10SORUDA AİLE SİGORTASI 10 SORUDA AİLE SİGORTASI T.C. ANAYASASI MADDE 60: Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar. 1. AİLE SİGORTASI Nedir? Aile Sigortası,

Detaylı

En büyük gücümüz teşkilatlarımız

En büyük gücümüz teşkilatlarımız En büyük gücümüz teşkilatlarımız Temmuz 28, 2012-11:30:21 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, ''10 yıldan beride bu tarihe layık olmak için takımımızın başı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi 6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi Kahramanmaraş ın Ekinözü İlçesine bağlı Alişar Köyünde 54 Yaşındaki Mehmet Göyün 6 Çocuğu ile birlikte tek göz kerpiç odanın içinde verdiği yaşam Mücadelesi yürekleri

Detaylı

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız 1 MAYIS Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Bayramı 1 Mayıs nedeniyle yayınladığı mesaj şöyle: İşçilerin birlik ve dayanışma günü olan, 1 Mayıs ın, tüm dünya ve ülkemiz

Detaylı

KASIM 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

KASIM 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili KASIM 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Akdeniz Karaduvar Mahallesinde muhtarları

Detaylı

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ!

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ! DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ! DÜNYA BARIŞININ GÜVENCESİ İŞÇİ SINIFIDIR! HAKSIZ, GERİCİ VE EMPERYALİST SAVAŞLAR EMPERYALİST KAPİTALİST DEVLETLER TARAFINDAN SÜRDÜRÜLMEKTEDİR! EMPERYALİST SÖMÜRÜ SİSTEMİ İŞÇİ

Detaylı

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum. PEPE NİN HİKAYESİ Pepe, herkesin olmak isteyeceği türden bir insandı. Her zaman neşeli olup, her zaman, söyleyeceği pozitif bir şey vardı. Birisi istediğinde hemen gidiyor, daima : Daha iyisi olamaz! diye

Detaylı

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar. Edatlar (ilgeçler) Tek başına bir anlam taşımayan, ancak kendinden önceki sözcükle birlikte kullanıldığında belirli bir anlamı olan sözcüklerdir.edatlar çekim eki alırsa adlaşırlar. En çok kullanılan edatlar

Detaylı

IKBY-Irak Merkezi Hükümeti Çekişmesi ve Türkmenlerin Durumu

IKBY-Irak Merkezi Hükümeti Çekişmesi ve Türkmenlerin Durumu IKBY-Irak Merkezi Hükümeti Çekişmesi ve Türkmenlerin Durumu Bilgay Duman, ORSAM Ortadoğu Uzmanı Irak ta 7 Mart 2010 seçimlerinin ardından hükümet kurma konusunda siyasi çekişmenin etkileri halen devam

Detaylı

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! TEMMUZ 2016 İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! Taşeron işçilere kayıtsız şartsız kadro! Kıdem tazminatıma dokunma! Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi ne hayır! TAŞERON İŞÇİLERE KAYITSIZ ŞARTSIZ KADRO! AKP hükümeti

Detaylı

Fransa'da, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürleri yayınlayan Fransız Dergisi'ne baskın düzenlendi ve 12 kişi öldürüldü.

Fransa'da, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürleri yayınlayan Fransız Dergisi'ne baskın düzenlendi ve 12 kişi öldürüldü. Alişan HAYIRLI Fransa'da, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürleri yayınlayan Fransız Dergisi'ne baskın düzenlendi ve 12 kişi öldürüldü. Şimdi Müslümanlar ikiye bölünecek... 1-Bu baskını tasvip edenler,

Detaylı

Kuzey Irak'a harekat

Kuzey Irak'a harekat Kuzey Irak'a harekat Asker terörü engellemek için yeniden Irak'a girdi. Irak'ın kuzeyinde istihbarat uçuçu yapan insansız uçaklar bugün hareketli PKK gruplarını tespit etti. Türk Silahlı Kuvvetleri Zap

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ Günlük Haber Bülteni 09.02.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi : www.sondakika.com.tr Tarih: 08.02.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi :www.haberler.com.tr Tarih: 08.02.2015 İNTERNET

Detaylı

Bodrum Belediyesi tarafından yenilenebilir ve temiz enerji. Enerjisi nden elektrik üretmek için çalışmalar sürüyor.

Bodrum Belediyesi tarafından yenilenebilir ve temiz enerji. Enerjisi nden elektrik üretmek için çalışmalar sürüyor. Bodrum Belediyesi Enerjisi Çalışmaları Güneş Bodrum Belediyesi tarafından yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması kapsamında Güneş Enerjisi nden elektrik üretmek için çalışmalar

Detaylı

7. dönem çalışma raporu SOSYAL ETKİNLİKLER. EMO Kocaeli Şubesi

7. dönem çalışma raporu SOSYAL ETKİNLİKLER. EMO Kocaeli Şubesi SOSYAL ETKİNLİKLER 134 Geneksel Bahar Pikniği 27 Mayıs 2012 Şubemizin Geleneksel Pikniği 27 Mayıs Pazar Günü Sapanca`da gerçekleştirildi. Beraber yapılan kahvaltı ile başlayan pikniğe üyelerimiz aileleriyle

Detaylı

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Yeni Seçilen Tarsus CHP İlçe Yönetimini ziyaret ederek

Detaylı

Akçakale Sınırından Türkiye ye Sığınmacı Geçişi Gözlem Raporu. (16 Haziran 2015)

Akçakale Sınırından Türkiye ye Sığınmacı Geçişi Gözlem Raporu. (16 Haziran 2015) 17.06.2015 Akçakale Sınırından Türkiye ye Sığınmacı Geçişi Gözlem Raporu (16 Haziran 2015) Necatibey Caddesi No:82 Kat:6 Daire:11/12 Demirtepe/Ankara Tel:+90 (312) 230 35 67-68-69 Fax:+90 (312) 230 17

Detaylı

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ Hazırlayanlar: Habib Hürmüzlü, ORSAM Danışmanı / Bilgay Duman, ORSAM Ortadoğu Uzmanı / Temmuz - Ağustos 2013 - Sayı: 27 15 Temmuz 2013: Tuzhurmatu olaylarının araştırılması

Detaylı

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri Eflref Ar kan Bildiğiniz gibi Almanya aile birleşiminin gerçekleşmesi konusunda göç yasasında bazı değişiklikler yapmıştır. Bu değişiklikleri eleştirenler ve olumlu görenler bulunmaktadır. Ben göç yasasının

Detaylı

Öcalan ın Cezaevinden Talimat Yağdırdıkça Örgüt Saldırıyı Artırdı

Öcalan ın Cezaevinden Talimat Yağdırdıkça Örgüt Saldırıyı Artırdı Öcalan ın Cezaevinden Talimat Yağdırdıkça Örgüt Saldırıyı Artırdı KCK nın üst yapılanmasını oluşturan Önderlik Komitesine, İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla gerçekleştirilen

Detaylı

TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Anamur CHP İlçe Örgütünü ziyaret ederek ilçe yöneticilerinden

Detaylı

Şerafettin TUĞ Kaymakamı

Şerafettin TUĞ Kaymakamı T.C. GAZİEMİR KAYMAKAMLIĞI İLÇE YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ SAYI :BO54VLK4354802.880,01/ 1462 08.09.2010 KONU :19 Eylül 2010 Gaziler günü... GAZİEMİR Gaziemir İlçesi 19 Eylül 2010 Gaziler Günü Anma Tören Programı

Detaylı

MART 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

MART 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili MART 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. CHP Mersin Büyükşehir ve ilçe belediye başkan adaylarının

Detaylı

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

UÇUŞ KORKUSUNUN SEBEPLERİ. Kontrolü kaybetme korkusu. Kaçıp kurtulmanın mümkün olmadığı yerde panik atak geçirme korkusu.

UÇUŞ KORKUSUNUN SEBEPLERİ. Kontrolü kaybetme korkusu. Kaçıp kurtulmanın mümkün olmadığı yerde panik atak geçirme korkusu. Bir hafta sonra bayram; kimileri bayramı evinde kutlarken bazıları da bu süreyi tatil yapmak ya da uzak şehirlerdeki akraba ziyaretleri için kullanacak. Hem sürenin kısalığı hem de böyle günlerde yolların

Detaylı

HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin CHP İl Kongresine katılarak bir konuşma

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : Tarih:

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi :  Tarih: Günlük Haber Bülteni 22.02.2015 İnternet Haber Sitesi : www.sanliurfa.com Tarih: 21.02.2015 İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com Tarih:21.02.2015 İnternet Haber Sitesi : www.sanliurfa Tarih: 21.02.2015

Detaylı