Sosyal Bilimler Enstitüsü. Sayı:15 TEMMUZ 2016 Issn: SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Sosyal Bilimler Enstitüsü. Sayı:15 TEMMUZ 2016 Issn: SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMALARI DERGİSİ"

Transkript

1 Sosyal Bilimler Enstitüsü Sayı:15 Issn: SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

2 Sayı:15 Temmuz 2016 ORDU ÜNİVERSİTESİ ISSN: SOSYAL BİLİMLER E N S T İ T Ü S Ü ORDU ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMALARI DERGİSİ (OÜSOBİAD) ISSN:

3 SAHİBİ Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Adına Doç. Dr. Gökhan ÖZSOY (SBE Müdürü) EDİTÖR Doç. Serkan İLDEN BÖLÜM EDİTÖRÜ Yrd. Doç. Dr. Hakan YAZARKAN EDİTÖR YARDIMCISI Yrd. Doç. Dr. Adem YÜCEL EDİTÖR ASİSTANI Arş. Gör. Buket BURAKÇI YABANCI DİL DANIŞMANI Doç. Dr. Erdinç PARLAK KAPAK TASARIM Yrd. Doç. Dr. Adem YÜCEL Doç. Serkan İLDEN DİZGİ / MİZANPAJ TASARIMI Doç. Serkan İLDEN Temmuz 2016

4 ODÜ SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMALARI DERGİSİ TEMMUZ 2016, SAYI: SAYININ DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Alev F. PARSA Prof. Dr. Ali M. BAYRAKTAROĞLU Prof. Dr. Belkıs ÖZKARA Prof. Didem ATİŞ ÖZHEKİM Prof. Elvan ÖZKAVRUK ADANIR Prof. H. Yakup ÖZTUNA Prof. Dr. Hamza GÜNDOĞDU Prof. Dr. Himmet HÜLÜR Prof. Dr. Hülya Uğur TANRIÖVER Prof. Dr. Muhsin HALİT Prof. Dr. Necati DEMİR Prof. Dr. Nesrin KULA Prof. Nuray YILMAZ Prof. Dr. Sadettin SARI Prof. Oya SİPAHİOĞLU Prof. Dr. Orhan KÜÇÜK Doç. Lütfü KAPLANOĞLU Doç. Dr. Ömer ZAİMOĞLU Doç. Dr. Fatih BAŞBUĞ Ege Üniversitesi Trakya Üniversitesi Afyon Kocatepe Üniversitesi Sakarya Üniversitesi İzmir Ekonomi Üniversitesi Dokuz Eylül Üniversitesi Sakarya Üniversitesi Bolu İzzet Baysal Üniversitesi Giresun Üniversitesi Kastamonu Üniversitesi Gazi Üniversitesi Afyon Kocatepe Üniversitesi Dokuz Eylül Üniversitesi Akdeniz Üniversitesi Dokuz Eylül Üniversitesi Kastamonu Üniversitesi Yıldız Teknik Üniversitesi Akdeniz Üniversitesi Akdeniz Üniversitesi 3

5 ODÜ SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMALARI DERGİSİ TEMMUZ 2016, SAYI: SAYININ HAKEM KURULU Prof. Dr. Cengiz ÖZYÜREK Prof. Dr. Himmet HÜLÜR Prof. Dr. Hülya Uğur TANRIÖVER Prof. Dr. Nesrin KULA Doç. Dr. Yahya YEŞİLYURT Doç. Aysun ALTUNÖZ YONUK Doç. Dr. Cüneyt AKIN Doç. Dr. Duygu KIZILDAĞ Doç. Dr. Erol TAŞ Doç. Dr. Erdinç PARLAK Doç. Dr. Gökhan ÖZSOY Doç. Dr. Gürol ÖZCÜRE Doç. Dr. Hakan HEKİM Doç. Dr. Hale BOZKURT Doç. Lütfü KAPLANOĞLU Doç. Dr. Mustafa UZUN Doç. Dr. Necip Fazıl DURU Doç. Dr. Sema YİĞİT Doç. Serkan İLDEN Doç. Dr. Seval Mutlu ÇAMOĞLU Doç. Dr. Şevkiye KAZAN Doç. Dr. Zeki APAYDIN Yrd. Doç. Dr. Alperen Mustafa YİĞİT Yrd. Doç. Dr. Hakan YAZARKAN Yrd. Doç. Dr. Hatice DARGA Yrd. Doç. Kadir AKSAY Yrd. Doç. Dr. M. Ertuğ YAVUZ Yrd. Doç. Dr. Selim PULLU Yrd. Doç. Dr. Serap YILDIZ İLDEN Yrd. Doç. Dr. Sibel Kula ÖLMEZ Yrd. Doç. Ufuk UĞUR Yrd. Doç. Dr. Ümit DEMİR Ordu Üniversitesi Abant İzzet Baysal Üniversitesi Giresun Üniversitesi Afyon Kocatepe Üniversitesi Kastamonu Üniversitesi Gazi Üniversitesi Afyon Kocatepe Üniversitesi Afyon Kocatepe Üniversitesi Ordu Üniversitesi Ordu Üniversitesi Ordu Üniversitesi Ordu Üniversitesi Ordu Üniversitesi Adnan Menderes Üniversitesi Yıldız Teknik Üniversitesi Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ordu Üniversitesi Ordu Üniversitesi Ordu Üniversitesi Ordu Üniversitesi Akdeniz Üniversitesi Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ordu Üniversitesi Ordu Üniversitesi Ordu Üniversitesi Ordu Üniversitesi Cumhuriyet Üniversitesi Afyon Kocatepe Üniversitesi Ordu Üniversitesi Afyon Kocatepe Üniversitesi Ordu Üniversitesi Afyon Kocatepe Üniversitesi 4

6 ODÜ SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMALARI DERGİSİ TEMMUZ 2016, SAYI:15 İÇİNDEKİLER / CONTENTS Abdullah EREN Klasik Türk Şiirinde Ar Ve Namus Kavramı Abdurrahman YILMAZ Kuruş Artırım Siteleri: Açık Artırma mı? Şans Oyunu mu? Yoksa Dolandırıcılık mı? Ali ÇIMAT- Mehmet AVCI - Yahya NAS Hanehalkı Borcunun Belirleyicileri: Fethiye Örneği Bayram Oğuz AYDIN - Emine ŞAHİN Hastanede Hasta Ve Hasta Yakınları Düzeyinde Görülen İletişim Problemlerinin Çözümüne Yönelik Bir Model Önerisi Betül AYDOĞAN ÜNAL Oy Verme Davranışı Modelleri Cemal İYEM - Tamer YALÇIN- Zehra YILDIZ Sinema Sektöründe Emek Süreci: Yönetmenler Örneği Cenk ÖZGEN Avrupa Birliği Ortak Güvenlik Ve Savunma Politikası nda İlk Çatlak: Libya Krizi Çağlar DEMİR The First Turkish Woman Novelist, Fatma Aliye And Patriarchal Social System Çiğdem KARAKAYA Stratejik Halkla İlişkilerde Uygulayıcı Rolleri: Ders Programları Üzerinden Bir Değerlendirme Fevziye EKER - Kasım EKER Antik Çağ Cam Yapım Tekniklerinin 3d Modelleme Çalışması İle Yeniden Ele Alınması Hacer KUMANDAŞ YANMAZ Galatia Krallık (Tolistoboglar ) Dönemi Pessinus Darplı Sikkeleri Hasan BUYRUK Tarihi Kervan Yolları Kavşağında Bir Kent; Misis Hüseyin KARA- Savaş ŞİMŞEK Kent Konseylerinin İşlevselliği Ve Sürdürülebilirliği: Kadıköy Kent Konseyi Örneği İbrahim GİRİTLİOĞLU- E. Nurdan ÖKSÜZ Turizmde Destinasyon Marka İmajı Ve Destinasyon Aidiyeti: Gaziantep İli Üzerine Bir Alan Araştırması

7 ODÜ SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMALARI DERGİSİ TEMMUZ 2016, SAYI:15 Kerem YILDIRIM - Nurdan ASLAN Türk Bankacılık Sektöründe Türev Ürün Ve Para Swapı Kullandırma Süreci Ve Uygunluk Testi M Kubilay AKMAN - Hatice ÖZER İletişim Sarmalları: Sosyo-Psikolojik Boyutlarıyla İletişimi Yeniden Düşünmek Murat ÇETİNKAYA - Erol TAŞ Vücudumuzda Sistemler Ünitesine Yönelik Üç Aşamalı Kavram Tanı Testi Geliştirilmesi Murat KOÇ - Hediye TİTİZ Kadın Yöneticilerde İş Tatmin Düzeylerinin Orta Yetişkinlik Dönemi Açısından İncelenmesi Mürsel BAYRAM Angola İç Savaşının Ana Aktörleri Ve Uluslararası Ramifikasyonları Nesrin KULA - İhsan KOLUAÇIK Sinema Ve Toplumsal Bellek: Türk Sinemasında Almanya ya Dış-Göç Olgusu Nihat DOĞANALP- Sevilay KONYA- Gülbahar KABALOĞLU Türkiye de Altın Fiyatlarınının Belirleyicileri Üzerine Ampirik Bir Uygulama Nilüfer TALU - Burcu TAŞKIN The Demand For More/Privileged (Things): Leisured Women, Consumption Practices, and Gated Community Rıfat GÜNDAY - Ahmet AYCAN Öğrenme Kuramları ve Flanet Fle ve English Page Adlı Yabancı Dil Eğitimi Sitelerinde Beceri Geliştirme Etkinlikleri Sema YIGIT - Alperen M. YIGIT Responsible Sourcing Practices In Turkey, The Case Of Food And Beverage Industry Sena SENGİR - Adem YÜCEL Temel Tasarımda Çizgi Üzerine Sevtap Günay KÖPRÜLÜ Film Çevirisinde Fonetik Eşleme Songül TAŞ Orhan da Saklı Ferit Beyaz Kale de Yasemin MAMUR IŞIKÇI Demokratik Kültür Ve Milletvekili Seçilme Yeterliliği: Türkiye On Sekiz Yaşındaki Milletvekillerine Hazır Mı?

8 ODÜ SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMALARI DERGİSİ TEMMUZ 2016, SAYI:15 Yavuz Kağan YASIM - Adem UĞUR Bankacı Kadınların Örgütsel Sinizmin Algılarının İşten Ayrılma Niyetine Etkisi: Ordu İli Örneği Zeyyat BANDEOĞLU Maraş Olaylarının Bütünsel Yaklaşım Modeli İle Analizi

9 Abdullah EREN (s.8-22) KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE AR VE NAMUS KAVRAMI Abdullah EREN Öz Klasik Türk şiirinde birçok kavram, has kılındığı tiplere göre değerlendirilir ve böylece genel kabulde olumlu olan bir kavram olumsuz, olumsuz görülen ise olumlu bir hâl alır. Şeref, haysiyet ve dürüstlük gibi anlamlara gelen ar ve namus bu kavramlardan biridir ve genellikle melâmet anlayışı ve zâhid tipine dayalı telakkiler münasebetiyle bu anlamlarının zıddı yönde kullanılmıştır. Bu çalışma, bu kullanımın örnek metinlerden hareketle sergilenmesine ve anlam özelliklerinin incelenmesine yöneliktir. Anahtar Kelimeler: Klasik Türk şiiri, Ar ve Namus, Melâmet, Zâhid, Âşık CONCEPT OF SHAME AND CHASTITY İN THE CLASSICAL TURKISH POETRY Abstract Many concepts in The Classical Turkish poetry is assessed according to the human types and thus a concept that positive in public acceptance becomes negative and vice versa. One of those concepts is shame and chastity that means honor, dignity and honesty and is usually used opposite meanings because of condemnation uderstanding and thoughts about ascetic type. This study is based on the stated usage in the example texts and examines the meaning features of it. Keywords: The Classical Turkish poetry, Shame and Chastity, Condemnation, Ascetic, Lovers 8 Giriş Sözlüklerde ar kelimesi ayıp, kusur, utanma, yaramaz nesne gibi anlamlarla karşılanmaktadır (Şemseddin Sâmî, 1317: 921; Ahterî, 1978: 297). Namus ise âdet, şeriat, kanun, kaide, vahiy, melek, sır, oyun, hile, süslü yalan, ikiyüzlülük, siyaset, tedbir, kavga, şöhret bulma, nam, kibir, kendini beğenme, haysiyet, izzet, şeref, hürmet, savaş, iffet, masumiyet, mahrem, halktan hürmet ve yüksek mertebe umma; makam, şöhret ve övülme arzusu (Muhammed Mu în, 1375: 4629, 4630.); sırdaş, maharetli, avcı pususu, tuzak, kovucu, aslan yatağı, manastır, hilekâr, sivrisinek (Sarı, 1982: 1560) vb. anlamlara gelir. İlâhî sırlara mahrem olup onları taşıması münasebetiyle Cebrâil e Nâmûs-i Ekber denilmiştir (Yeğin vd., 1990: 765). Nâmûs kelimesi muhtemelen aslındaki sır, gizlilik gibi manalarından dolayı Türkçe de kişinin mânevî şahsiyetinin, aile şerefinin saygınlığı ve dokunulmazlığı, iffet ve hayâ duygusu, doğruluk, dürüstlük gibi anlamlarda kullanılmakta, İslâm ahlâk Doç. Dr., Ordu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. abdullaheren@odu.edu.tr.

10 KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE AR VE NAMUS KAVRAMI (s.8-22) literatüründe ırz, iffet, edep, hayâ, istikamet gibi terimler Türkçe deki mânasıyla nâmûs kavramını da ifade etmektedir (Aydın, 2006: 382) Görüldüğü gibi genel itibarıyla ar, utanma ve çekinme; namus ise ırz ve dürüstlük anlamlarına gelecek şekilde kullanılmaktadır. Ar ve namus arasındaki ortak anlam ilişkisi iffet temeline dayanır ve bu iki kelime birbirinin tamamlayıcısı ve pekiştiricisi olacak şekilde yan yana gelerek ahlâk anlayışının temel değerlerinden olan şeref ve haysiyeti vurgular. Klasik Türk şiirinin anlam dünyası içerisinde ar ve namus kavramı, yer yer nâm, neng ü nâm, nâm u nâmûs gibi nam ve şöhrete vurgu yapan ifadelerle de karşılanarak, genellikle olumlu anlamlarını kaybetmiş, dünya sevgisine kapılan kimselerin benlik davasına dayalı hedeflere ulaşma yolundaki azimlerine bağlı tavırlara has kılınmıştır. Bu durum, tasavvufun beraberinde getirdiği yaklaşımların, özellikle melâmet kavramının ve bunlarla bağlantılı olarak insan tipleriyle ilgili telakkilerin bir yansımasıdır. Melâmet kınama ve ayıplama gibi anlamlara gelen bir kelimedir. Tasavvufî bir terim olarak, Allah tarafından sevilmek, Allah ı sevmek, O nun yolunda nefisle mücahede etmek ve bu mücahede sırasında kendisini kınayanların kınamasından korkmamak demektir (Azamat, 2004: 24). 9 Mutasavvıflar için melâmet yani halk tarafından kınanmak has bir mertebedir. Halkın kınaması, onlar için gıdadır. Bunda Allah a yakınlık alameti vardır ve sevinilecek bir durumdur. Allah, kendisi ile alâka kuran kimseleri dünya ehline kınattırarak onların kendine daha fazla yönelmelerine, kibir ve ucubdan uzaklaşmalarına yardımcı olur. Çünkü insan için bu hasletlerden daha büyük bir engel ve âfet yoktur (Abdulkerim Kuşeyrî, 2003: 312, 313). Klasik Türk şiirinde melâmeti ve onun beraberinde getirdiği hâlleri yaşayan veya yaşamayı hedefleyen tip; muhabbet, ihlâs, fakr ve fena ehlidir ve genellikle gönül ehli, âşık ve rind olarak adlandırılır. Bu ideal insan tipinin karşısında ise riya, benlik, varlık, taklit, kâl, kısacası dünya ehli olan halk ve bunların önde gelenleri olan zâhid, vâiz, sofu ve hocalar bulunmaktadır. Birinci tip insanlar hem nefisleri hem de ikinci tip insanlar tarafından şiddetli biçimde kınanır.

11 Abdullah EREN (s.8-22) Klasik Türk şiirinde şair, sözünü birinci tip insan kimliği ile sarf etmeye ihtimam gösterir ve birçok kavramı, bu kimliğin beraberinde getirdiği bir yükümlülükle havasa özgü bakış açılarıyla anlamlar yüklemeye çalışarak, yukarıda bahsi geçen özelliklere sahip halkın yani avamın ve özellikle bunların mücessem temsilci ve önderlerinin idrakinden farklı ve çoğu zaman bu idrakin olumlu gördüklerini olumsuz, olumsuz gördüklerini olumlu olacak şekilde anlamlandırır. Şair, kendi dünyasını idrak ettiği gibi onların dünyasını da iyi bilir. Fakat onlar, şairin dünyasını bilmediği için ve kendi dünyalarından öteye bir şeyin olmasının imkân dâhilinde olamayacağını düşündükleri veya bunların menfaatlerine uymayacağı endişesi ile gerçeklerden uzaktır. Şair onların zihniyetini ve farklı adlar takarak veya görüntülerle süsleyerek kutsallaştırdığı menfaatlerini eleştirerek değerlendirir. Bu değerlendirmelerde özellikle dinî kisve, tavır ve söylemler ile gönül ehline yöneltilen kınamaları esas alır. Zâhid ve vâiz gibi tiplerin her türlü fiil ve tavırlarının altında benlik duygusu yatar. Seccadesi, tesbihi, ibadeti göz boyamadan başka bir şey değildir. Vaaz ve nasihati kendini alkışlatmak içindir. İyilik, dürüstlük vb. görüntüler altında sergileyip durduklarıyla halkı kendi arzuları doğrultusunda yönledirmeyi hedefler. Edebi, hayâsı ve tevazusu da itibar, şöhret gibi kazançlar elde etmek için olduğundan asıl itibarıyla edepsizlik ve hayâsızlıktır. Bu tip benlik davasına düşmüş riyakâr insanların, diğer insanlara hoş görünmekten ve böylece çeşitli dünyevî menfaatlere ulaşmaya vesile olmaktan başka bir şey ifade etmeyen ar ve namus anlayışı ile yokluk yolunu tutmuş gönül ehlinin anlayışının birbirinden tamamen farklı olması gayet tabiidir Klasik Türk Şiirinde Ar ve Namus İle İlgili Telakkiler Klasik Türk şiirinde genel itibarıyla benlik, itibar, halka hoş görünme, şan ve şöhret; halk ve nefis tarafından kınanma endişesinden kaynaklanan çekingenlik ve bu çekingenliğin beraberinde getirdiği hâlleri karşılayan ar ve namus kavramı; zâhid, sofu, vaiz gibi olumsuz tipler, kısacası dünya ehli halkın ardına düştüğü ve varlığı ile övündüğü temel değerlerdendir. Bu tiplerin giyiminden konuşmasına kadar bütün hâl ve hareketleri, âdet ve mücadeleleri bu kavramın dayalı olduğu hedeflere erişmeye yöneliktir.

12 KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE AR VE NAMUS KAVRAMI (s.8-22) Ar ve namus kapsamına giren görüntü ve fiiller dünya sevgisinden, dünyevî menfaatler elde etme arzusundan kaynaklanır. Bu yolda kişinin benlik ve akıl olmak üzere iki dayanağı vardır. Benlik, ideal insan tipindeki fakr ve fenâ hâllerinin zıddıdır ve bulunduğu kimseyi ardından sürükleyerek doğru yoldan tıpkı şeytan gibi saptırır: Fakr u fenâ yolında gayret kuşakın it berk Şeytân misâl nâmûs boynunda olmasun tavk (Behiştî, G ) Akıl ise, benlik duygusunun etkisinde olduğundan ve zâhiri esas aldığı için aşk yolunu tutup ilerleme, aşk sırlarına erişme ve onun gerektirdiği hâlleri yaşama, dolayısıyla hakikate ulaşma yolunda bir işe yaramadığı gibi üstelik engeldir. Onu şiar edinenin elde ettiği ilim ve hikmet ancak ar ve namus sermayesi olur: Âr u nâmûs u desîse bil ki aklın şânıdur Âşıka reh-zen akıldur aşkı iste aşka uy (Sıdkî, Terci-i Bend VIII-2) İlm-i Risto hikem-i Câlînûs Oldı ser-mâye-i neng ü nâmûs (Arpaeminizâde Mustafa Sâmî, Mesnevî 4-72) Benlik ve aklıyla ar ve namus, yani varlık, şan ve şöhret davasına düşen kişi kendini büyük bir tehlikenin içerisine atmıştır. Bu tehlikeden kurtulup emniyete ermek ancak melâmet yolunu tutmakla mümkündür: Cây-ı emn ey dil melâmet kûyıdur irmez ana Geçmeyen der-bend-i nâm u varta-i nâmûsdan (Âşık Çelebi, G. 55-5) 11 Ar ve namus davası, dünya için yok yere perişanlık çektirir. Sebep olduğu hırs ile insanı çekişme ve kargaşalara sevk eder. Göstermelik olmaktan öteye geçmeyen âdetleriyle maneviyatı baskı altına alıp büyük sıkıntılara yol açar. Gönül birliğine ve dolayısıyla huzura mani olur: Yok yire dünyâ içün şol derbeder olmak ki var Eylemekdür âr u nâmûsı ne şübhe ber-taraf (Edirneli Nazmî, Terkîb-i Bend 2-3-7) Bir yanadan câna mihnet âdet-i nâmûs u neng Bir cihetden câh içün cühhâl ile âşûb u ceng (Nev î, Musammat XI- 1-2) Vahdete mâni olurmış âr u nâmûs u hıred Tagıdup eşhâsı hep tenhâ olam gibi yine (Emrî, G )

13 Abdullah EREN (s.8-22) Onun verdiği bu sıkıntılı hâllerden kurtulmak için en başta aşk lâzımdır. Yokluğu gerektiren aşk ile varlığa dayalı ar ve namus bir arada bulunmaz. Aşk, aklı ve beraberinde şüphe ve tereddütleri ortadan kaldırır. Böylece ar ve namustan eser bırakmaz: Yâ terk-i nâm u neng it yâ aşkı ko gönül gel Neng ile nâm sıgmaz aşk ile bir arada (Bâkî, G ) Sevdiğim budur şarâb-ı aşkı dinletmez bana Aklımın efsânesin nâmûs ile ârım komaz (Hayâlî, G ) Ar ve namusu terk, benlik davasını ve buna bağlı olarak ortaya çıkan ikiyüzlülüğü gidererek kişiyi ihlâsa erdirir, keder ve sıkıntıları ortadan kaldırır. Böylece gerçek manada hürriyete ve sultanlığa kavuşturur: Neng ü nâmûs u vakâr u ârdan men ârîyim Zerk u sâlûs u riyâ âlâyişinden sâdeyim (Şâhidî Dede (Şeyh Gâlib, Tahmis 4-2)) Terk eylemişüz ârla nâmûsı yolunda Bî-gussa vü bî-gam niçe o başlaruz biz (Edirneli Nazmî, G ) Aşk şehrinde melâmet ehlinin sultanlığın Sen de bî-nâmus u bî- âr olmayınca bilmedin (Usûlî, G. 73-5) Zâhid, Sofu, Hoca vb. Açısından Ar ve Namus Bu tip insanlar şekle önem verir ve şekle dayalı hâl ve hareketler manzumesi olan ar ve namusu muhafaza için aşırı gayret gösterir. Çünkü bu sayede halkın gözüne hoş görünerek itibar ve şöhret kazanır, çeşitli menfaatler elde eder. Bunlarla birlikte kınanmaktan da uzak olduğundan dolayı dünyevî manada rahat bir hayat yaşar: Zâhidâ sen selâmet biz melâmet ehliyüz Kim görüpdür gözleye âşık olan nâmûs u âr (Muhibbî, G ) Tavır ve davranışları dindar ve vakarlı görünme eksenindedir. Dindar görünmek için sarığı, cübbesi, seccadesi ve tesbihi yerli yerindedir. Fakat asıl itibarıyla ar ve namusu, halkın gözünde yüksek bir dereceye çıkma hevesini put edinmiştir ve buna kulluk yapmaktadır: Tâc u destâr ile sôfî taylesânın arz ider Rinde ammâ elde bir tesbîh tutmak âr olur (Hayretî, G. 56-4) Sanma zâhid bizi nâmus ile ârun kulıyuz

14 KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE AR VE NAMUS KAVRAMI (s.8-22) Yâ senün gibi hemân kurı vakârun kulıyuz (Hayretî, G ) Elde ettiklerini veya etmek istediklerini kaybetme korkusuyla aşk sırlarına talip olmaktan ısrarla kaçınır. Böylece gerçek ilimden nasiplenemez ve cahil kalır. Kendi dünyası dışında bir şey bilmez. Âşıkların, rindlerin hâllerini anlamaz: Tâlib-i esrâr-ı ışk olmaga âr eyler fakîh Câhili gör istemez keşf oldugın cümle ulûm (Behiştî, G ) Nâm u neng ehli ne bilsün reviş-i rindânı Mey-gede bencileyin âşık-ı şeydâ yiridür (Bâkî, G. 66-5) Âşıkların hâl ve hareketlerini ar ve namusa aykırı görür. Onları ayıplar ve kınar; kendi dünyasına, yani dindar görünmeye, iyi bir nam sahibi olmaya ve akıl yolunu tutmaya davet eder: Nâmûsa beni da vet eder nâsıh u nâme Ey hâce nider âşık olan neng ile nâmı (Nesîmî, G ) Nâsıhâ söyleme kim aklı şi âr eylemezem Dutmazam râh-ı vera nâmûs u âr eylemezem (Nigârî, G ) Bu hâlleri sebebiyle âşıkların arasına giremez. Zaten girmesi de uygun olmaz. Âşıklar meclisine girmek namus ve arı, başta nam ve vakar olmak üzere bütün benlik kalıplarını terk etmeyi gerektirir. Zâhidin ardına düştüğü şeyler ise tam olarak bunlardır: Sinân Ümmî olup sâki eline câm-ı aşk aldı Koyup nâmûsı ey zâhid mey ü sohbet sürersen gel (Ümmî Sinan, 96-9) Meyhâneden tevakku bî-neng ü nâmlıkdur Kimse bu kûya kesb-i nâmûs u âra gelmez (Nâbî, G ) Âşık Açısından Ar ve Namus Âşıklar ve diğer olumlu tipler, zâhid ve benzeri tiplerde bulunan ar ve namus endişesi ile bunun gereği olan hâl ve davranışlardan uzaktır. Zâhidlerin hedefi varlık ve şan-şöhret için çeşitli sıfatları elde etmek iken; bunlar, sevgilinin zatından gayrıya iltifat etmez. Hangi nama ve bunun gereği olan tavra sahipse hiç çekinmeden ortadan kaldırır: Âr ile nâm u nengini var oda sal vâ yak anı Ârif-i zât olan kaçan mültefit-i sıfât olur (Nesîmî, G. 96-6)

15 Abdullah EREN (s.8-22) Âşık, iradesini sevgiliye bağlayan ve onun uğrunda her şeyi terk eden ve yok olmayı hedefleyen kişidir. Böyle birinin sevgiliden başkasına itibar etmekten kaynaklanan ve bu yüzden âşıklık usûl ve erkânına muhalif hâl ve hareketleri barındıran, hiç bir fayda vermediği gibi üstelik kabahat olan ar ve namus yolunu tutması elbette düşünülemez: Kârger olmaz dilâ nâmûs u nâm âr eylemek Âyin-i uşşâkda yok bu kabâhatdir bize (Nigârî, G ) Zaten o, bu yolda aşk sarhoşluğu ile kendinden geçip bütün benliğini ar ve namus ile birlikte feda etmiş ve bu sayede varlık ve yokluk yükünden kurtulmuştur: Vâreste-i tekellüf-i bûd u nebûddur Bilmez nedür felekde gam-ı neng ü nâm mest (Mezâkî, G. 33-6) Halktan çekinme ve onların dünyası doğrultusunda hareket etme onun için zillet ve yüktür. Çılgınca hareketler yapar ve bu tarz hareketlerle halka rüsva olur. Rüsvalıkta öyle bir safhaya ulaşır ki utanmayı dahi utandırır ve ancak bu safhaya geldiği zaman muradına erer: Âşıkım âşıka şûrîdelik a lâ yaraşır Pek denâ'et görünür siklet-i ârı çekemem (Nef î, G. 84-4) Utan ey dil ki rüsvây-ı mahabbet koymazım adın Arûs-ı haclegâh-ı şerme senden neng gelmezse (Şeyh Gâlib, G ) 14 Delilik gibi görünen bu hâlleri yüzünden halk ve özellikle zâhidler tarafından kınanır ve kötü adla anılır. Fakat o, kendinde namdan ve ardan bir eser bulunmaması münasebetiyle bu durumdan endişelenmez. Hatta doğru yolda gittiğinin bir göstergesi olduğundan bunları en güzel hâl ve nam olarak görür ve muhafazaya çalışır: Fuzûlî'ni melâmet eyleyen bî-derd bilmez mi Ki bâzâr-i cünûn rüsvâlarında neng ü nâm olmaz (Fuzûlî, G ) Bed-nâm-ı âlemüz bize nâmûsı anmanuz Kim ihtilâl virmeye nâm-ı nigûmuza (Sehâbî, G ) Zaten namus ve arı terk etmesinin başlıca sebeplerinden biri, halka hoş görünme ve beğenilme belasından kurtulmak, onlar tarafından kınanmak ve kötü adla anılmaktır. Ne kadar kınansa ve perişan olsa da bu yoldan geri dönmez: Şeyhî yi kûy-ı melâmetde nişân etmek için

16 KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE AR VE NAMUS KAVRAMI (s.8-22) Veririz ârı yele nâm u nişân ile bile (Şeyhî, G ) Koyup nâmûs ile ârı düşüp kûy-ı harâbâta Yürür çâk-i girîbân olup erbâb-ı melâmetler (Bâkî, G ) Kınanmayı, insanların hoş görmesine ve bundan kaynaklanan saadete tercih eder. Bu hâl ile dünya ehli arasından çıkar. Nam ve nişanı kalmadığından hakikat itibarıyla dünyada değildir ve buraya bir daha dönmez: Bir âr u devleti geri etmiş melâmete Bulmayalar bu dünyede illâ gerü beni (Şeyhî, G ) Böylece melâmet mülkünün sultanı olur. Başındaki bela taşı tac, perişan saçları tuğ, vücudunda kabaran yara otağıdır. Sevgili karşısında mahviyetten başka bağlı bulunduğu bir hâl yoktur: Başımda mûy-i jülîde tenimde tâze dâgım var Melâmet mülkünün sultânıyem tûgum otagım var (Hayâlî, G ) Tâc-ı ser seng-i belâ yüz suyı hâk-i kademün Yeter ey dôst yeter bana ne nâmûs u ne âr (Necâtî, G. 63-6) Artık farklı bir boyutta kendi âlemine has namus ve ara sahiptir. Onun ar ve namusu, halkın ar ve namusunu ve böylece ikiyüzlülüğü terk ile aşk hâllerini doyasıya yaşamaktır. Aşk ile öyle kendinden geçer ki dünyalığa, dünyanın saadet ve saltanatına sahip olmaktan ar eder ve uzaklaşır: Nâmı kor nâmûsı kor âr eylemez âşık olan Nâm u nâmûs anla kim bu yolda terk-i âr imiş (Nehcî, G ) Zâhidâ rehn-i şarâb it hırka-i sâlûsunı Gel dimâgun eyle ter terk it koru nâmûsunı (Zâtî, G ) Habbezâ zümre-i mestân-ı mey-i ışk u cünûn Ki cihân saltanatın istemeyüp âr itmiş (Nev î, Musammat VIII-4-21) 15 Onun için en büyük utanç, sevgili yolunda yok olamamaktır. Bu hâlde iken yerin dibine giresi gelir, her nefesini utanarak alır: Bana yolumda ölmezsin didi gayretden öldüm ben Eger yarılsa yir yire girerdüm şerm ü ârumdan (Âşık Çelebi) Cânı teslîm eylemek aşkında kârımdır benim Zinde olmak bir nefes aşk içre ârımdır benim (Hayâlî, G )

17 Abdullah EREN (s.8-22) 4. Benzetmeler 4.1. Şişe Ar ve namus en çok şişeye benzetilir. Bu benzetmeden maksat, onun zâhire dayalı olduğunu ve sahibine muhafaza yolunda külfet getirdiğini vurgulamaktır. Ar ve namus şişesini kırmak ise halkın gözünde mühim görünen dünyevî kalıpları, âdetleri bir daha dönmemek üzere terk edip alışılmışın dışına çıkmaktır: Şîşe-i ârı taşlara çalalum Âb-ı rûy-ı fenâdan el yuyalum (Hayretî, G ) Zâhidler ve bunlar gibi ar ehlinin en çok çekindiği şey o şişenin kırılmasıdır. Bunlar bu yüzden muhabbet kadehini ele alamaz. Âşık ise bunun aksine bir an önce onu kırmak ister. Onun için asıl olan gönül sürahisinin şevk şarabı ile dolu olmasıdır. Gönlünde sevgilinin coşkun arzusu bulunduğu için sevgili yolunda hiç bir işe yaramayan hatta ondan uzaklaşmaya sebep olan o şişeyi kendine reva görmez ve onun kırılmasından da hiç bir zaman endişe etmez, üzüntü duymaz: Mahabbet câmın ey zâhid eline alabilmezsin Meger kim şîşe-i nâmûsu taşa çalabilmezsin (Hayâlî, G ) Şarâb-ı şevk ile pürdür Revânî dil sürâhîvâr Sınursa şîşe-i nâmûs hergiz inkisârum yok (Revânî, G ) 16 O kırılmadıkça aşkın gereği olan ihlâs ve sadakat ortaya çıkamaz. Ancak aşk yolunda dosdoğru olanlar onu paramparça edebilir. Onu kıran artık sadece aşk ile başbaşadır, kimseden çekinmesi kalmaz: Aşk-ı cânân ile olmaz ahd-ı peymânın dürüst Sınmasa seng-i melâmetlerle ârın şişesi (Hayâlî, G ) Aşkun yolında oh gibi togru gelen şehâ Nâmûs şîşelerini çokdan uşatdılar (Mihrî, G. 45-3) Kimseden pervâ yimez ışkunla dil âvâredür Taşa çalmış şîşe-i nâmûs sıdar bî-çâredür (Süheylî, G. 99-1) 4.2. Fanus Ar ve namus duygusu bir fanus gibi, gönülde alevlenen sıkıntı ve kederlerin korunup canlılığını devam ettirmesine sebep olur. Bu fanus, melâmet taşı ile kırılınca o alevler söner ve gönül böylece zevk ve huzur bulur:

18 KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE AR VE NAMUS KAVRAMI (s.8-22) Pâs-ı şem -i hâtıra fânûs-ı nâmûs istemez Seng ile şîr ü şekerdür şîşe-i ârum benüm (Sâkıb Dede, G ) 4.3. Perde Kişinin gayretini kendine, dünyaya ve dünya ehline sarf etmesine ve dolayısıyla sevgiliden ve ona dair hakikatlerden uzak kalmasına sebep olması münasebetiyle ar ve namus bir perdeye benzer. Âşıkların hedefi onun ötesine geçmektir. Gerçek âşık onu yırtmış olandır: Külâh u hırka mey-âlûd ü çâr-pâre be-dest Verâ-yı perde-i nâmûs ü âra dek giderüz (Sâkıb Dede, G. 63-6) Deyemem âşık ana ref -i hicâb eylemeye Âşık oldur ki ede perde-i nâmûsı [derîd] (Beyânî, K. 3-50) Aşk hâleti, gerçek zevk ancak o perde yırtıldıktan sonra ortaya çıkar: Iyş eyle sûfi perde-i nâmûsı çâk kıl Zevk idemez şu kimse ki geçmez hicâbdan (Revânî, G ) 4.4. Elbise Benliğin ve onun etkisi altındaki aklın sevkiyatı ile ortaya çıkan zâhirî hâl ve hareketleri kapsaması bakımından namus ve ar, insanın halka bakan yüzünü teşkil eden, onu olduğundan tamamen farklı gösteren bir elbise; âşıklık hâllerini sergilemeye mani olan ve dolayısıyla âşığı bunaltan bir gömlek gibidir. O elbiseden kurtulmadan aşk sırlarını anlamak, o gömleği yırtmadan feraha ermek mümkün değildir: Kişi esrâr-ı gamı akl ile fehm itmez imiş Bıragup câme-i nâmûsumı abdâl olayın (Nev î, G ) Gül gibi pîrâhen-i nâmûsı sad-çâk eyleyüp Lâle-veş dâg-ı nihânum âşikâr itsem gerek (Bâkî, G ) 17 Âşığa yakışan namus elbisesi değil, melâmet cübbesidir. Âşık, çekinmeden o cübbeyi giymeli, hem kendi benliğine hem de halkın nazarına hoş gelen ve bu fenâ mülkünde saltanat ile buna bağlı gurur ve vakarın nişanesi olan ar tacını başından atmalıdır: Gey melâmet cübbesin terk eyle tâc-ı ârı kim Âşık olan ey gönül derler gerekdür ârsuz (Hecrî, G. 72-3)

19 Abdullah EREN (s.8-22) Ar ve namus elbisesine yapılabilecek en uygun muamele onu yırtıp parçalamaktır. Fakat bu, herkesin harcı değildir. Bunun için gönlün aşk ve şevk ile coşup divane olması gerekir. Ancak bu hâle gelen bir gönül sahibi o elbisenin yakasını paramparça ederek eteğine kadar baştan başa yırtabilir: Kabâ-yı neng ü nâmusa dil-i şeydâ dahi n'eyler Girîbânın çeküp sad-çâk idüp dâmâna el sunmış (Mezâkî, G ) Yokluk erbabı içerisindeki mertlerden biri olabilmek aşk sarhoşluğu ile beraber, namus eteğini yırtmaya bağlıdır: Derîde-dâmen-i nâmûs olup destümde câm-ı mey Harîf-i bezm-i erbâb-ı fenâ olmak murâdumdur (Beyânî, G ) 4.5. Seccade Ar ve namusun seccadeye benzetilmesi, zâhidin göstermelik dindarlığını vurgulamak içindir. Zâhid, aşk ile hemhâl olmadığı sürece kerametin seccadesinde yani dindar görünüp bununla namlanmakta olduğu yanılgısından kurtulamaz: Zâhidâ mey içüben halka kerâmet göster Yüri seccâdesini nâm-ıla nengün suya sal (Şem î, K. 8-18) Defter, Nâme Bu benzetme varlık, nam ve kayıt-bağ ile ilgilidir. Âşık olan ar ve namus defterine bakmaz, ondaki namlarının üzerini çizer. Adı bu defterden tamamen kazınmayan kimse melâmet defterine giremez: Defter-i nâmûsa bakmaz rind olan âşıkları Çekdiler kayd-ı resîd-i kayd-ı neng ü nâma sürh (Mezâkî, G. 49-3) Biz melâmet defterine geçmedük ey Hayretî Nâme-i nâmûsdan hakk olmayınca nâmumuz (Hayretî, G ) En iyisi o defteri yakmaktır. Çünkü o var olduğu müddetçe kişinin zerrelerine varıncaya kadar bütün varlığını toplayıp kayıt altına alır. Onu imha etmek, varlığın dağılmasına ve böylece kişinin azat olmasına vesile olur: Ey gönül odlara yak defter-i nâmûsı yine Rehn mi eyleyelüm gül gibi küllî cüz'ümüz (Şem î, G. 70-6)

20 KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE AR VE NAMUS KAVRAMI (s.8-22) 4.7. Tasma, Boyunduruk Namus, benlik davası peşine düşenin boynuna bağlı bir tasma gibidir. Şeytan bu tasma sebebiyle teslimiyet saadetinden mahrum kalmıştır. İnsana yakışan, şeytan gibi namus boyunduruğu veya tasmasını boynuna takmak yerine, gayret kuşağını sağlam bir şekilde kuşanarak fakr ve fenâ yani her şeyin sahibinin Allah olduğunu idrak ile kendine ait hiç bir şey görememe ve O nun huzurunda kendinden bir eser bulamama yolunu tutmaktır: Fakr u fenâ yolında gayret kuşakın it berk Şeytân misâl nâmûs boynunda olmasun tavk (Behiştî, G ) 4.8. Ordu Melâmet ehli olmak ar ve namus tehlikesinden kurtulmuş olmak anlamına gelmez. Çünkü ar ve namus askerleri onu ele geçirmek için hamle yapıp durur. Bu durum karşısında melâmet ehli, ateşli âhlarının her birini kılıç gibi çekip o ordu ile kahramanca mücadele eder: Şâh-ı melâmetim kim her âh-ı âteşînden Çekdim kılıc sipâh-ı nâmûs u âra karşı (Hayâlî, G ) Put Zâhidler namus ve ar ile onun yanından ayrılamayan gururlu benliklerini put edinir ve âşıkları da kendisi gibi sanır. Oysa âşıklar, bundan uzaktır; o putlara kulluk etmektense irfan sahipleri arasında her türlü sıkıntıyı çekmeyi can ve gönülden tercih eder: Sanma zâhid bizi nâmus ile ârun kulıyuz Yâ senün gibi hemân kurı vakârun kulıyuz (Hayretî, G ) Neng ü ârı büt edinmekten ise bin kerre Ehl-i irfân arasında usanıp sınmak yeg (Hayâlî, Mukatta at 17-1) Sonuç Klasik Türk şiirinde ar ve namus kavramı genel olarak dünya peşinde koşanların içinde bulunduğu atmosferi karşılamaktadır. Bu atmosfer içerisinde en belirleyici unsur benliktir. Benliğin dünyevî hedeflere ulaşarak yücelme noktasında sergilediği hâl ve fiiller ar ve namus kapsamına girer. Bu hâl ve fiillerin temel özelliği, genel itibarıyla dinî, ahlâkî ve aklî olması münasebetiyle halk nazarında itibar görmesidir.

21 Abdullah EREN (s.8-22) Benlik sahibi birinin gerek bu tarz gerekse diğer tavırları göz boyamak ve hedef saptırmaktan ibaret olduğundan dolayı bir insan için en kötü özellik olan ikiyüzlülüğün bir parçasıdır. Bu tavırları sergileyen kişi Klasik Türk şiirinde genel itibarıyla zâhid olarak adlandırılır. Ar ve namusun zâhid tipi üzerindeki en somut göstergeleri, halk tarafından beğenilmek ve desteklenmek maksadıyla özen gösterdiği giyim ve kuşamı, yanında bulunan çeşitli eşyaları; akla hitap eden konuşmaları ve sahip olduğunu düşündüğü veya olmak istediği makam ve şöhrete uygun olarak takındığı vakarıdır. Bu tipin, kendini dünyevî hevâ ve hevesten soyutlayarak benlik davasından kurtulmuş ve dolayısıyla samimiyete ulaşmış kimseler olan âşık, ârif ve rind gibi gönül ehli insanları anlaması beklenemeyeceği gibi onlara şiddetle düşmanlık yapmaması ve bu düşmanlığı dahi halkın gözüne girmek için bir araç olarak kullanmaması düşünülemez. Âşıkların ise; olumsuz tipler tarafından ikiyüzlülük ekseninde kullanılan kisve, tavır ve sözler ile bunların dayalı olduğu hedeflerin aksine hareket etmesi yani ar ve namus şişesini taşa çalması kaçınılmaz bir durumdur. Bunlar olmasa dahi zaten gönülden bağlı bulunduğu sevgilinin muhabbeti, aklın anlamaya güç yetiremeyeceği ve karşı çıktığı terk ve teslimiyeti gerçekleştirmek için ar ve namus perdesini yırtmayı, varlık veya yokluk adına hangi sıfat ve namları varsa hepsinden geçmeyi gerektirmektedir. 20 Kaynakça Abdulkerim Kuşeyrî (2003). Kuşeyrî Risâlesi. hzl.: Süleyman Uludağ. İstanbul: Dergâh Yay. Ahterî Mustafa b. Şemsüddin Karahisârî (1978). Ahterî Kebîr Arapça-Türkçe Büyük Lûgat, hzl.: İ. İlhami Ulaş, Abdulkadir Dedeoğlu. İstanbul: Osmanlı Yayınevi. Arpaeminizade Mustafa Sâmî Dîvânı. hzl.: Fatma Sabiha Kutlar. ET: Âşık Çelebi Dîvânı. hzl.: Filiz Kılıç. ET:

22 KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE AR VE NAMUS KAVRAMI (s.8-22) Aydın, F. ( 2006). Nâmûs. TDV İslam Ansiklopedisi (C. 32, s ). Ankara: TDV Yay. Azamat, N. (2004). Melâmet. TDV İslam Ansiklopedisi (C. 29, s ) Ankara: TDV Yay. Bâkî Dîvânı. hzl.: Sabahattin Küçük (1994). Ankara: TDK Yay. Behiştî Dîvânı, hzl.: Yaşar Aydemir (2000). Ankara: MEB Yay. Beyânî Dîvânı. hzl.: Fatih Başpınar. ET: Edirneli Nazmî Dîvânı. hzl.: Sibel Üst. ET: Emrî Divanı. hzl.: Yekta Saraç (2002). İstanbul: Eren Yay. Fuzûlî Divanı. hzl.: Kenan Akyüz, Süheyl Beken, Sedit Yüksel, Müjgân Cunbur (1990). Ankara: Akçağ Yay. Hayâlî Dîvânı. hzl.: Ali Nihat Tarlan (1992). Ankara: Akçağ Yay. Hayretî Dîvânı. hzl.: Mehmed Çavuşoğlu, M. Ali Tanyeri, Dec versiyonu. 21 Hecrî Dîvânı. hzl.: Ömer Zülfe. /TR,78377/hecridivani.html. ET: Mezâkî Dîvânı. hzl.: Ahmet Mermer. neo/groups/metinbankasi/files. Dec versiyonu. Mihrî Hatun Dîvânı. hzl.: Mehmet Arslan. neo/groups/metinbankasi/files. Jan versiyonu. Muhammed Mu în (1375). Ferheng-i Fârsî (C. 4). Tahran: Mü essese-i İntişâr-ı Kebîr. Muhibbî Dîvânı. hzl.: Coşkun Ak (1987). Ankara: KTB Yay. Nâbî Dîvânı. hzl.: Ali Fuat Bilkan (1997). İstanbul: MEB Yay. Necati Beg Divanı. hzl.: Ali Nihat Tarlan (1997), İstanbul: MEB Yay. Nef î Dîvânı. hzl.: Metin Akkuş (1993). Ankara: Akçağ Yay. Nehcî Dîvânı. hzl.: Üzeyir Aslan, TR,78392/nehci-divani.html. ET: Nesîmî Dîvânı. hzl.: Hüseyin Ayan (1990). Ankara: Akçağ Yay.

23 Abdullah EREN (s.8-22) Nev î Dîvânı. hzl.: Mertol Tulum, Ali Tanyeri. yahoo.com/neo/groups/metinbankasi/files. Jul versiyonu. Nigârî Dîvânı. hzl. Azmi Bilgin. ET: Revânî Dîvânı. hzl.: Ziya Avşar. TR,78396/revanidivani.html. ET: Sâkıb Dede, Dîvân. hzl.: Ahmet Arı (2003). Ankara: Akçağ Yay. Sarı, M. (1982). El-mevârid Arapça-Türkçe Lûgat. İstanbul: Bahar Yay. Sehâbî Dîvânı. hzl.: Cemal Bayak. TR,78399/sehabi-divani.html. ET: Sıdkî Dîvânı. hzl.: Abdullah Eren (2014). Ankara: Altınpost Yay. Süheylî Dîvânı. hzl.: Esat Harmancı. TR,78401/suheyli-divani.html. ET: Şem î Dîvânı. hzl.: Murat Karavelioğlu. neo/groups/metinbankasi/files. Dec versiyonu. Şemseddin Sâmî (1317). Kâmûs-ı Türkî. İstanbul: İkdam Matbaası. Şeyh Gâlib Dîvânı. hzl.: Muhsin Kalkışım (1994). Ankara: Akçağ Yay. Şeyhî Divanı. hzl.: Mustafa İsen, Cemâl Kurnaz (1990). Ankara: Akçağ Yay. Usûlî Divanı. hzl.: Mustafa İsen (1990). Ankara: Akçağ Yay. Ümmî Sinan Divanı (İnceleme-Metin). hzl. Azmi Bilgin (2000). İstanbul: MEB Yay. Yeğin, A. vd. (1990). Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Büyük Lûgat. İstanbul: TÜRDAV Yay. Zatî Divanı (C. III). hzl.: Mehmed Çavuşoğlu, M. Ali Tanyeri (1987). İstanbul: İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Yay. 22

24 Abdurrahman YILMAZ (s.23-36) KURUŞ ARTIRIM SİTELERİ: AÇIK ARTIRMA MI? SANS OYUNU MU? YOKSA DOLANDIRICILIK MI? Abdurrahman YILMAZ ÖZ Son yıllarda internete ulaşımın artması ile birleşen pazarlama stratejileri, hem internet üzerinden yapılan alış verişi arttırmış hem de zamanla bu alış verişin farklı şekillerini piyasaya sunmuştur. Bunlardan biri olarak tanıtılan Kuruş artırım (penny auction) sitelerinin, aslında alışveriş sitesinden çok birer şans oyunu/kumar olduğuna yönelik iddialar bulunmaktadır. Kuruş artırım sisteminde klasik anlamdaki açık arttırmalardan farklı olarak, kazanç yapılan her bir teklif için harcanan kredilerden (kontör) elde edilmektedir. Tüketicilerin kontür satın alınması ve ardından her bir teklif için kontör harcaması ile yaptıkları şey aslında, malı ucuz fiyata satın alabilme şansı dır. Herhangi bir şans oyununda kazanana ödül/ikramiye vaat edilirken, kuruş artırım sisteminde malın %89 a varan oranda indirimle satın alınması vaat edilmektedir. Bu nedenle kuruş artırım sisteminin eğlenceli alışveriş ten çok şans oyunu/kumar niteliği taşıdığı sonucuna varılmıştır. Bunun yanında, bu sistemi uygulayan internet sitelerinden, sistemin işleyişinde ve tanıtımında kullanılan yöntemlerde kişilerin bilinçli bir şekilde yanıltılması yoluyla gelir elde edilmesini amaçlayanların bu faaliyetlerinin de dolandırıcılık tanımına uyduğu anlaşılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Kuruş artırım, açık artırım siteleri, kumar, şans oyunu, dolandırıcılık 23 ONLINE PENNY AUCTIONS: ARE THEY AUCTION, GAMBLING OR FRAUD? ABSTRACT The increasing number of people who can access to the internet combining with the marketing strategies has increased internet shopping as well as created new types of it. There are some concerns about the penny auction internet sites claiming they are in fact a gambling sites rather than newly emerging shopping style. Unlike traditional auctions, a penny auction system generates most of its revenue from bidding fees expended by the competitors. With the bidding fees consumers buy the chance of buying a good in a big discount. While the winner is promised a prize in a gambling or in lottery the penny auction system names it up o %89 discount. Because of this, penny auction system mirrors the characteristics of gambling/lottery rather than fun shopping. In addition to this, if a penny auction websites deceives its customers on purpose with fake and false advertising in order to maximize its revenue, this can be regarded as a type of fraud. Keywords: Penny auction, online bidding / auction, fraud, gambling Dr. Jandarma Genel Komutanlığı ayilmazz@hotmail.com

25 Kuruş Artırım Siteleri: Açık Artırma mı? Sans Oyunu mu? Yoksa Dolandırıcılık mı? (s.23-36) 1. GİRİŞ: TANIMLAR Türk Dil Kurumu na göre Açık artırma ya da müzayede Bir malın satışında alıcılar arasında fiyat artırma yarışına dayanan satış biçimi olarak tanımlanmaktadır (TDK, 2016a). Türkçe de açık artırma, müzayede ve mezat hemen hemen aynı anlamlarda kullanılmakla birlikte, kullanıldıkları yerler ve halk tarafından algılanışları açısından aralarında farklar bulunmaktadır. Oran ın araştırmasına göre açık artırma ve müzayede halk tarafından antika eşya, sanat eseri, mücevher ve emlak alım satımı sırasında kullanılan bir ticaret yöntemi olarak algılanırken mezat ise daha ucuz, gösterişsiz ve kuralsız bir satış yöntemi olarak tanımlanmaktadır (Oran, 2008:131, 134). Satışta izlenen yöntem açısından bakıldığında ise her üçünün de katılımcıların malın fiyatını herkese açık bir şekilde artırdıkları, en son teklif verenin malı teklif ettiği fiyattan satın almaya hak kazandığı bir satış sistemi anlaşılmaktadır. Bu anlamda açık artırma, satış şekline verilen bir adın yanında, satışın yöntemini de açıklayan bir adlandırmadır. Diğer yandan, Türkçedeki açık artırma, İngilizce deki auction ifadesine karşılık gelecek şekilde, malın fiyatının çoklu taliplerin katılımı ile belirlendiği açık artırım ve diğer yöntemleri de kapsayan bir anlamda kullanılmaktadır. 24 Açık artırma ile hedeflenen alıcılar arasında rekabet yaratarak malın mümkün olan en yüksek fiyattan satışını sağlamaktır. Günümüzde önceden duyurusu yapılan ve belirli bir mekânda ve belirli zaman dilimi içerisinde yapılan klasik anlamdaki açık artırma ların yanında, gerek söz konusu klasik açık artırmalara internet yoluyla katılım şeklinde, gerekse de internette oluşturulan açık artırma siteleri aracılığıyla satış yapılabilmektedir. Bu sitelerde, bazı farklılıklar göstermekle beraber, genel olarak ürün ya bizzat firma tarafından satılmakta, ya da firmalar tarafından satıcılara platform sağlanarak satışa aracılık edilmektedir. Satıcı, malın tanıtımını yaparak artırma için bir başlangıç fiyatı belirlemektedir. Artırım önceden belirlenmiş aralıklarla ya da ulaşılan değerin belirli bir oranına göre devam etmekte, önceden belirlenen sürenin sonunda en yüksek teklifi yapan malı son teklif fiyatından almaya hak kazanmaktadır (Şenocak, 2001: 94).

26 Abdurrahman YILMAZ (s.23-36) Açık artırmada olduğu gibi malın fiyatının yapılan her teklifle artmasına dayanan satışların yanında, belirli bir seviyeden başlayarak zaman dilimine göre düşen satış yöntemi de mevcuttur. Daha çok Hollanda da çiçek satışında kullanıldığı için Dutch Auctions olarak da bilinen bu yöntemde, başlangıçta yüksek bir meblağ olarak belirlenen fiyat, otomatik olarak azalan zamanla birlikte düşmekte ve saati durduran katılımcı malı almaya hak kazanmaktadır (Menezes ve Monteiro, 2008:11). Bilindiği üzere klasik açık artırımlarda en yüksek teklifi veren, malı teklif ettiği miktarı ödeyerek satın alabilmektedir. Son teklif (first price auction) olarak adlandırılan bu sistemin yanında, artırımın aynı olduğu ancak ödemenin en yüksek teklife göre değil de, ikinci en yüksek teklife göre yapıldığı, İkinci fiyat (second price auction) olarak adlandırılan bir açık artırım yöntemi de bulunmaktadır. Bir başka açık artırım şekli de artırıma sunulan malın sayısı ile ilgilidir. Bu tür artırımlarda, bir ürün (single object) satışının yapıldığı klasik açık artırımlardan farklı olarak aynı anda çoklu ürün (multiple object) satışı yapılmaktadır. Yukarıda değinildiği üzere, Türkçe de satışın yöntemini de açıklayan açık artırım esnasında, teklifler herkese açık bir şekilde verilmektedir. Bu yöntemin yanında, rekabeti gizli olarak yürüterek malın en yüksek fiyattan satın alınmasını sağlamayı amaçlayan tekliflerin mühürlü bir zarfla ya da başka bir sistemle gizli bir şekilde sunulduğu satış yöntemi de bulunmaktadır. Bu yöntem satışta olduğu gibi, özellikle kamu tarafından alımlarda da kullanılabilmektedir. 25 Türk Dil Kurumu na (TDK) göre kumar ortaya para koyarak oynanan talih oyunu anlamına gelmektedir (TDK, 2016b). Talih ya da şans oyunu da Önceden ödeme yapılıp daha sonra şansa dayalı olarak para kazanılan piyango, loto, spor toto, at yarışı gibi oyunlar olarak tanımlanmaktadır (TDK, 2016c). Günlük kullanımda kumar birkaç kişinin bir araya gelerek oynadığı, kart çekimi ya da zar atımı gibi şansa dayalı olan, kazananın oyuncular tarafından ortaya konulan paraların tamamını almaya hak kazandığı oyun anlaşılmaktadır. Şans oyunu denildiğinde ise rakibin ya hiç bulunmadığı ya da aynı ortamda bulunmadığı, belirli bir miktar yatırılarak yapılan bahse, şansa bağlı olarak çalışan bir makinaya ya da bir sisteme dayalı bir oyun akla gelmektedir.

27 Kuruş Artırım Siteleri: Açık Artırma mı? Sans Oyunu mu? Yoksa Dolandırıcılık mı? (s.23-36) Hukuki çerçeveden bakıldığında ise Türk hukuk sisteminde kumar ifadesine yer verilirken şans oyunu ya da talih oyunu gibi ayrı ifadelere yer verilmediği, bu tür faaliyetlerin de kumar üst başlığı altında toplandığı görülmektedir. Şans oyunu ya da Talih oyunu olarak adlandırılabilecek Milli Piyango, at yarışları, spor loto/toto ya da iddia kuponları gibi bahisler özel yasalarla 1 belirlenmiş esaslara göre faaliyet göstermektedir. Sanal Ortamda Oynatılan Talih Oyunları Hakkında Yönetmelik e göre, söz konusu özel yasalarda belirtilenlerin dışında sanal ortam da (Bilgisayar, internet, interaktif televizyon, cep telefonu ve benzeri bilişim ortamları) talih oyunu düzenlenmesi ve bu oyunun ve/veya işletmenin reklamının yapılması yasaktır. Türk Hukuk sisteminde kumar esas olarak üç ana kanunda yer bulmaktadır: Türk Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu ve Borçlar Kanunu sayılı Türk Ceza Kanunu nun Topluma Karşı Suçlar (Üçüncü Kısım) kısmının Genel Ahlaka Karşı Suçlar başlıklı Yedinci Bölümü nde Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama (TCK Md. 228) başlığı altında, kumar oynatanlara ve/veya kumar oynanması için yer temin edenlere yönelik cezai müeyyideler sıralanmaktadır. Söz konusu kanunda ayrıca, Ceza Kanununun uygulanmasında kumar, kazanç amacıyla icra edilen ve kar ve zararın talihe bağlı olduğu oyunlardır (TCK Md. 228/4) denilerek kumarın ceza hukuku açısından nasıl tanımlandığı da belirtilmektedir. Kumar oynayanlar için cezai yaptırımlar ise 5326 sayılı Kabahatler Kanunu nun 34. maddesinde sıralanmaktadır. Söz konusu kanunla Kumar oynayan kişiye, yüz Türk Lirası idarî para cezası verilir. Ayrıca, kumardan elde edilen gelire el konularak mülkiyetin kamuya geçirilmesine karar verilir. hükmü getirilmiştir. Kumar oynanması ve oynatılması sonucu ortaya çıkan alacakların durumu ile ilgili hüküm de 6098 sayılı Borçlar Kanunu nda yer almaktadır. İlgili kanunun Kumar ve Bahis adlı 16. Bölümünde yer alan maddelere göre Kumar ve bahisten doğan alacak hakkında dava açılamaz ve takip yapılamaz (Md. 604), ayrıca aynı kanuna sayılı Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tertibi Hakkında Kanun, 6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanun, 320 sayılı Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname

28 Abdurrahman YILMAZ (s.23-36) göre kumar oynayan kişi tarafından imzalanmış olan adi borç veya kambiyo senedi ne dayanılarak da dava açılamamaktadır (Md. 605). Dolandırıcılık çok genel bir tanımla hileli davranışlarla karşısındakini kandırarak menfaat temin etme anlamına gelmektedir. Dolandırıcılık suçunun en temel özelliği; failin sahip olduğu kurnazlık, plan yapma, uyum sağlama ve ikna kabiliyeti ile mağdurların tecrübesizliğini, dikkatsizliğini ve kolay yoldan para kazanma hırsını kullanarak gelir elde etmesidir (Bilen, 2012:6). Dolandırıcılık suçunda fail, hileli hareketlerle mağduru gerçeğe aykırı hal ve vakaların varlığına inandırarak belirli bir fikir ve hayaller oluşturarak amacına ulaşır (Jacoby, 1941:667 aktaran Bilen, 2012:6) sayılı Türk Ceza Kanunu nun (TCK) Kişilere Karşı Suçlar başlıklı ikinci kısmının Malvarlığına Karşı Suçlar başlıklı bölümünde yer alan Dolandırıcılık, söz konusu kanunda Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak olarak tanımlanmaktadır (TCK md.157). Dolandırıcılığın basit hali Türk Ceza Kanunu nun 157 nci maddesinde, nitelikli hali 158 inci maddesinde ve daha az cezayı gerektiren hali de 159 uncu maddesinde düzenlenmiştir. Dolandırıcılığın Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle (TCK 158-1/f) yapılması durumunda, söz konusu suç nitelikli interaktif dolandırıcılık olarak da tanımlanmaktadır. Az evvel, TCK nın maddeleri arasında sayılan dolandırıcılık suçlarının yanında TCK da bilişim alanında suçlar başlığı altında toplanan bilişim sistemine girme (md. 243), sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme (md. 244), banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması (md. 245) gibi suçlar ile açığa imzanın kötüye kullanılması (md. 209), parada sahtecilik (md. 19), resmi belgede sahtecilik (md. 204), özel belgede sahtecilik (md. 207), gibi çeşitli sahtecilik suçları da bazı durumlarda dolandırıcılık suçlarının tamamlayıcı parçası işlevini görmektedir (Türkiye deki dolandırıcılık tipolojileri için bkz. Yılmaz, 2015). 27

29 Kuruş Artırım Siteleri: Açık Artırma mı? Sans Oyunu mu? Yoksa Dolandırıcılık mı? (s.23-36) 2. KURUŞ ARTIRIM (PENNY AUCTION) SİSTEMİ: KURUŞ ARTIRIM SİTELERİ NASIL ÇALIŞIYOR? İngilizce de penny auctions olarak bilinen, açık artırım usulü ile satış yaptığını iddia eden Rapid Bargain, Swoopo, Bid Boogie gibi internet sitelerinin faaliyetlerine ilk defa 2005 yılında başladığı belirtilmektedir (Griffiths ve Carran, 2015:2). Sistemin ayırt edici iki özelliği bulunmaktadır: Birincisi her bir teklif için belirli bir kredi ya da kontör satın alınması, bir başka deyişle teklif verme hakkının ücretli olması ki bu nedenle bu tür sistemlere İngilizce de bidding fee auctions (teklifi ücretli açık artırım) da denilmektedir; İkincisi ise her artırım teklifinin (bid/offer) malın fiyatını sadece bir penny 2 arttırabilmesi. Bir tanıma göre söz konusu sistem, bingo (bingo night), televizyondan alış veriş (Home Shoppings Network) ve kumar makinesi (slot machine) alışkanlığının bir kombinasyonu olarak ifade edilmektedir (Dubois, 2010). Bu tanımdan da yola çıkan Robinson vd. de, söz konusu sistemin adlandırılması için İngilizce shopping (alış-veriş) ve gambling (kumar) kelimelerinin bir araya gelmesinden türetilen shambling kelimesini ortaya atmaktadırlar (Robinson vd., 2013). 28 İngilizce de penny auctions olarak bilinen açık artırım sisteminin Türkçe tam karşılığı bulunmamaktadır. Türkiye de yakın zamanda örnekleri görülmeye başlanan, bu tür siteleri penny den hareketle ve gerçek anlamda da artırımların kuruş olarak yapılması nedeniyle kuruş artırım siteleri olarak adlandırmak doğru olacaktır. Bu siteler, sundukları açık artırma sistemi ile alıcıların son model telefon, bilgisayar, fotoğraf makinesi ve hatta araba gibi malları %89 a varan oranda daha ucuza satın alabileceklerini iddia etmektedirler. Sistemde artırım teklifi yapabilmesi için belirli paketler halinde sunulan kontör satın alınması gerekmektedir. Siteler arasında farklılık göstermekle beraber, İngiltere kökenli bir sitede, 2016 Nisan ayı için 1000 kredi 400 TL ye satılmaktadır (1 kontür yaklaşık olarak 0,40 TL). Her mal için, her bir açık artırma teklifi için gerekli olan kredi miktarı sistem tarafından belirlenmekte ve bu miktar ürününün tanıtımında açıklanmaktadır. Kabaca söylenecek olursa, piyasa değeri yüksek olanlar için çok, 2 Bilindiği üzere penny İngiliz Sterlinin yüzde birini ifade etmektedir. Amerika da benzer şekilde Amerikan Dolarının yüzde birini ifade eden cent in eş anlamlısı olarak kullanılmaktadır.

30 Abdurrahman YILMAZ (s.23-36) az olanlar için daha az kredi harcanmaktadır. Yine, siteler arasında farklılık göstermekle beraber, genel olarak, açık artırım 0,0 TL den başlamakta ve yukarıda değinildiği gibi her bir teklif malın fiyatını sadece bir kuruş arttırabilmektedir. Yapılan her teklif aynı zamanda açık artırımda kalan süreyi de belirli dakika/saniye kadar uzatmaktadır. Bir örnekle açıklayacak olursak, diyelim ki piyasa değeri 1500 TL olan popüler bir telefon söz konusu sistemle satışa sunuldu. Site reklamında söz konusu telefonun 72,53 TL ye satıldığı duyurulmakta. Dolayısıyla bu ürün için 7253 defa teklifte bulunulduğu anlaşılmaktadır (kuruşla artırım yapılmış). Sitede benzer fiyattaki ürünler için teklif için gerekli kontör adedi 10 olarak belirlenmiş. Buradan yola çıkarak yapılan 7253 adet artırım için adet kontür kullanıldığı sonucuna ulaşılmaktadır. Kullanılan kontür sayısı, kontür birim fiyatı ile çarpıldığında bu ürünün satılmasında harcanan kontörlerin toplam değerinin TL olduğu görülmektedir. Kısaca özetlenecek olursa, piyasa değeri 1500 TL olan bir ürünün site sahibi tarafından toplam TL gelir ile (piyasa değerinin 19 katı) satıldığı görülmektedir. Sistemin işleyiş mantığına göre, 72,53 TL nin son 53 üncü kuruşu için teklifi veren kişi, belki de ilk ve son teklifi ile çok şanslı bir şekilde söz konusu ürünü 76,53 TL ye sahip olmuş olabilir (72,53 TL + 10 kontür (4 TL)). Öte yandan sistemin gizliliği nedeniyle o çok şanslı son kişi nin gerçek bir alıcı olmayabileceği, sistemin içinde üretilmiş bir yazılım (bot, internet robotu) ya da gerçek olmayan sahte bir kullanıcı olabileceği de öne sürülebilir (ECC-Net, 2012:13). Diğer taraftan toplam paranın kaç kişi tarafından ödendiği ve her bir katılımcı tarafından yapılan toplam artırım adedi gibi bilgilere ulaşmak mümkün görünmemektedir KURUŞ ARTIRIM SİTELERİNİN DURUMU: AÇIK ARTIRMA MI? KUMAR MI? DOLANDIRICILIK MI? İnternet üzerinden araştırma yapıldığında temel olarak kuruş artırım sistemine dayanan sitelerin Türkiye deki ilk faaliyetlerinin yıllarında olduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki geçen zaman içerisinde istikrarlı bir şekilde faaliyetine devam eden bir site bulunmadığı, sitelerin neredeyse birinin kapanıp bir diğerinin açıldığı görülmektedir. Bu makalenin kaleme alındığı Nisan 2016 tarihi itibariyle de İngiltere kökenli bir site bu alanda faaliyet göstermektedir. Açık artırıma dayalı satış yaptığını iddia eden bu tür sitelerin gerçekte bir oyun mu yoksa

31 Kuruş Artırım Siteleri: Açık Artırma mı? Sans Oyunu mu? Yoksa Dolandırıcılık mı? (s.23-36) şans oyunu/kumar sitesi mi olduğu, yahut sitenin kendisini alış veriş sitesi gibi göstermesi nedeniyle yapılan faaliyetin bir dolandırıcılık mı olduğu, üzerinde tartışılması gereken bir konudur. Buradan hareketle bu bölümde, hem özelde bu tür sitelerde kullanılan sistem, hem de sitelerin tanıtım ve bilgilendirme faaliyetleri incelenerek bir sonuca varılmaya çalışılacaktır Griffiths ve Carran a göre bu tür sitelerin ebay.com gibi klasik anlamdaki açık artırmaya dayalı satış yapan sitelerden iki temel farkı bulunmaktadır: Birincisi, klasik açık artırma sitelerinde taliplerin ürün için ödemeye razı oldukları fiyatı teklif ederlerken, bir başka deyişle artırımı kaybeden hiçbir şey ödemezken, kuruş artırım sitelerinde teklif verme hakkının ücretli olması nedeniyle kazanın yanında kaybedenlerin de teklif sayılarına göre harcama yapması; İkincisi ise, klasik açık artırma sitelerinde açık artırım belirli bir süre sonunda sona ererken, kuruş artırım sitelerinde ise her teklifin ardından sürenin belirli bir zaman dilimi kadar artması (Griffiths ve Carran, 2015:2-3). Kuruş artırım sitelerinin açık artırımdan daha çok kumar niteliği taşıdığını ileri süren Griffiths ve Carran a göre; Kuruş artırım sisteminde kazanma sansa bağlıdır (chancedetermined), 30 Kuruş artırım siteleri kazananların reklamlarını yapmak suretiyle kazanmanın çok mümkün ve sıradan olduğu fikrini yayarak insanların siteye giriş kararı almalarını etkilemektedirler (availability bias), Söz konusu sitelerde, artırım sonunda hiçbir şey kazanmadan çok sayıda teklif yapılmakta yani para harcanmaktadır, Bu siteler internette yer alan kumar sitelerine benzer şekilde kazanmak için ipuçları sunmaktadırlar, -Aynı şekilde bu sitelerde, kumar sitelerinde yer alan sorumluluk prensibinin hemen hemen aynısına yer verilerek üyelere, zarar görmemeleri için tavsiyelerde bulunulmaktadır (Griffith ve Carran, 2015: ).

32 Abdurrahman YILMAZ (s.23-36) Öte yandan aynı araştırmacılar (Griffiths ve Carran), bazı sitelerin yeni uygulamalar geliştirerek kumar düzenlemelerinin dışına çıkmaya çalıştığını belirtmektedir. Kuruş artırım sitelerinin bazılarında sunulan Kazan ya da Satın Al, Asla Kaybetme sloganıyla tanıtılan uygulamaya göre, artırım sırasında ya da sonunda kaybedilen kontörler, katılımcıya belirli ürünleri satın alması durumunda indirim olarak iade edilmektedir. Bunun yanında yine bazı sitelerde, belirli bir aşamadan sonra devreye giren yeni katılımcı alınmaması (no jumper) uygulaması da sistemi belirli bir ölçüde adil hale getirmek için geliştirilen yöntemlerden bir diğeri olarak sunulmaktadır. Ayrıca, negatif algıyla mücadele anlamında, yine bazı sitelerin, artırım önceden belirlenen ve gizli tutulan bir miktara ulaştığında artırımı sona erdirdiği, kullanıcıların gerçek kişiler olup olmadığını kontrol ettiği, bu sitelerin açık artırım yanında Hemen Al seçeneği ile normal alış veriş sitesi işlevi de gördükleri belirtilmektedir (Griffith ve Carran, 2015: ). Almanya da bir kuruş artırım sitesinin faaliyetinin kumar niteliği taşıdığını belirten Yerel Makamın bu kararını, söz konusu makamın kararının içtihata dayalı bir kurala dayanmadığı, bir başka deyişle kanunilik ilkesini taşımadığı (kanunda yeterli dayanak bulunmadığı) gerekçesiyle iptal eden İdari Mahkeme aldığı kararda: 31 Artırım sonucunun yeteneğe değil, tamamen şansa bağlı olduğu, İşletmenin faaliyetinde ahlaki ve ekonomik amaç bulunmadığı, Kazananın elde ettiği faydanın / kârın diğer katılımcıların kaybından kaynaklandığı, Sistemin, katılımcıları teklif verme yönünde kışkırtıcı bir özelliğe sahip olduğu, Sahte kullanıcı veya bot ların kullanılma riskinin bulunduğu tespitlerini yapmıştır (Arendts, 2013:11-12). Amerika Birleşik Devletleri Federal Ticaret Kurulu na (Federal Trade Commission, FTC) göre oldukça ucuza ve eğlenceli alışveriş yapılıyor gibi görülse

33 Kuruş Artırım Siteleri: Açık Artırma mı? Sans Oyunu mu? Yoksa Dolandırıcılık mı? (s.23-36) de bu sistem birçok açıdan, klasik anlamdaki açık artırımdan çok bir piyango niteliğindedir. FTC, söz konusu sitelerdeki sorunları şu şekilde sıralamaktadır: Kazanılan ürün gönderilmemekte, geç gönderilmekte ya da tanıtılandan farklı ürün gönderilmektedir, Bonus kredi gibi kavramlar üyeleri yanlış yönlendirmektedir, üyeler her durumda teklif verebilmek için kontör satın almak zorundadır, Üyelik ücreti ve/veya Kargo ücreti gibi gizli ek masraflar çıkarılmaktadır, Bu sitelerde yer alan ödeme yöntemleri güvenli olmayabilmektedir (FTC, 2011). İnternet tabanlı Kuruş artırım sisteminin Washington Tüketiciyi Koruma Kanunu na göre piyango (lottery) olup olmadığını sorgulayan Konkel (2013:1972) söz konusu sistemin geleneksel açık artırımdan temel farkının, gelirin artırım yapmak için harcanan kontörlerden (bidding fee) sağlanması olduğunu ifade etmektedir. Bu temel farktan hareket eden Konkel e göre, kazananın elde ettiği indirimin ve işletmecinin gelirinin kaynağının artırım için harcanan kontörler olması nedeniyle, sistem piyango (lottery) niteliği taşımaktadır (Konkel, 2013:1972). Sistemi şans, sonuca etki edebilme ve beceri gibi faktörler açısından da ele alan Konkel, kişinin diğer teklif verenlerin stratejileri üzerinde bir kontrole sahip olmadığını, diğerleri ile ilgili bilgisinin önemli derecede eksik olduğunu, bu nedenle artırımın sonucunu belirleyemeyeceğini savunmaktadır. Konkel e göre önemli olan sisteme sıradan bir katılımcının çerçevesinden bakmaktır. Bu açıdan bakıldığında, rakiplerin bir sonraki teklifinin tamamen rastlantısal olduğu görülecektir. Bireyin artırım sürecindeki, bir sonraki teklifin niteliği ile ilgili bu bilgi eksikliği, sonuçta becerinin değil, şansın etkin olduğunu göstermektedir (Konkel, 2013: ). 32 Kuruş artırım sisteminin kumar/piyango niteliği taşıdığına yönelik iddialara karşılık site işletmecileri yaptıkları açıklamalarda, üyelerin seçtikleri kullanıcı adlarıyla rakiplerini etkileyebildiğini, ayrıca artırıma katılacakları ürün,

34 Abdurrahman YILMAZ (s.23-36) artırımın gün ve zamanı, teklif sayısı ve teklifin yapılış stratejisi ile ilgili tercihlerinin kazanma şanslarını etkilediğini belirtmektedirler (Arendts, 2013:11-12). Bunun yanında, bu görüşü savunanlar, kazanmanın beceriye bağlı olduğu savını ispatlamak amacıyla bazı üyelerin orantısız bir şekilde diğer üyelerden daha fazla açık artırım kazandığını ileri sürmektedir (Griffith ve Carran, 2015: 193). Söz konusu sistemin Kanada kanunlarına göre yasal olup olmadığını inceleyen Lazarus ve Levi (2013) de şans faktöründen hareket ederek bir karara varmaya çalışmaktadırlar. İkiliye göre, briç ve zarla oynanan oyunlar gibi şans oyunlarının tersine, kuruş artırım sisteminde kişi hangi ürüne teklif vereceği, kaç defa teklifte bulunacağı ve ne kadar kontör harcayağı gibi konularda karar verebilmektedir. Bu noktada tek bilinmeyen, karşı tarafın stratejisidir ve kişinin kararını etkileyen sisteme dair bir değişken bulunmamaktadır (Lazarus ve Levi, 2013:2). Sistemde, pokerde olduğu gibi kart çekme vb. şansa dayalı öğeler bulunmadığını belirten Lazarus ve Levi a (2013:2) göre kişi kazanmak istiyorsa tek yapması gereken son teklifin üzerine çıkmaktır. Bu anlamda şanstan bahsedilebilecek tek yer ki açık artırımın dışında bir değişkendir, rakibin maddi kaynağının daha fazla olması ihtimalidir. Kuruş artırım sistemi genellikle kumar ya da şans oyunu olup olmadığı anlamında tartışılırken, sistemi uygulayan bazı sitelerin, sistemden elde ettikleri gelirin yanında üyelerin dolandırılmasıyla da gelir sağladığı anlaşılmaktadır (FTC, 2011). Yukarıda da değinildiği gibi kazanılan ürünlerin gönderilmemesi, Üyelik ücreti gibi gizli ek masrafların talep edilmesi ve sitedeki ödeme yöntemlerinin suiistimal edilmesi gibi uygulamalar sistemi kullanan bazı sitelerin dolandırıcılık suçlamasına maruz kalmasına neden olabilecek uygulamalar arasında sayılabilir. Bunun yanında 33 Sitelerin tanıtımında kullanılan reklamların haber miş gibi (haber formatında verilmesi), Bu format içerisinde verilen bilgilerin sonunda, okuyucu yorumları adı altında sunulan yorum ve düşüncelerin gerçek kişiler tarafından yapıldığına yönelik ciddi şüphe bulunması,

35 Kuruş Artırım Siteleri: Açık Artırma mı? Sans Oyunu mu? Yoksa Dolandırıcılık mı? (s.23-36) Yine yukarıda belirtilen okuyucu yorumu bölümünde, kazanmanın çok doğal ve herkes tarafından kolayca başarılabilecek bir şey olduğu şeklindeki ifadelerle, kişilerin yanlış ve doğru olmayan bilgilerle sisteme girmeye yönlendirilmesi, Sitede yer alan basında biz bölümünde Türkiye deki önemli haber sitelerinin isimlerinin konulmasına rağmen herhangi aktif bir linkin verilememesi, bu haber sitelerine arama motorundan ulaşıldığında ise söz konusu site ile ilgili negatif habere yer verilmiş olması, kısaca ifade edilecek olursa sitenin kişilere güven vermek için bazı haber sitelerinin isimlerini kullanması gibi konular da kuruş artırım sistemini uygulayan bir sitenin adil ve dürüst bir yöntem takip etmediğini göstermektedir. 4. SONUÇ ve DEĞERLENDİRME: Hem internetin artık neredeyse en ücra köşelere kadar ulaşması, hem de ticaretin tüm güç ve enerjisiyle yeni arayışlara yönelmesiyle farklı alış veriş yöntemlerinin yanı sıra bahis, şans oyunu ve kumar gibi faaliyetler de internette yer bulmaya başlamıştır. Kuruş artırım siteleri de bu arayışın bir sonucu olarak görülebilir. Sistemin işleyişi ele alındığında, kendisini oyunlaştırılmış e-ticaret platformu olarak tanıtan bu sitelerin alış veriş ile şans oyununu birleştiren bir yapıya sahip olduğu görülmektedir. Sistemde kazanana para ya da değerli maden şeklinde bir ödül vaat edilmese de, yine de maddi anlamda önemli bir kazanç fırsatı sunulmaktadır. Bir başka deyişle, herhangi bir şans oyununda kullanılan ödül kelimesi yerine, kuruş artırım sisteminde malın %89 a varan oranda indirimle satın alınması ifadesi kullanılmaktadır. Her iki ifadenin de aynı anlama geldiği açıktır. Sonuçta kuruş artırım sisteminde kontür satın alınması ve ardından her bir teklif için kontör harcanması ile yapılan iş, malı ucuz fiyata satın alabilme şansı dır. Bu nedenle kuruş artırım sisteminin Ceza Kanununun uygulanmasında kumar, kazanç amacıyla icra edilen ve kar ve zararın talihe bağlı olduğu oyunlardır (TCK Md. 228/4) şeklindeki ifadeye uyduğu ve bu nedenle talihe bağlı oyun/şans oyunu olarak nitelendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Bunun yanında, bu sistemi uygulayan internet sitelerinden, sistemin 34

36 Abdurrahman YILMAZ (s.23-36) işleyişinde ve tanıtımında kullanılan yöntemlerde kişilerin bilinçli bir şekilde yanıltılması yoluyla gelir elde edilmesini amaçlayanların bu faaliyetlerinin de Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak (TCK md.157) olarak ifade edilen dolandırıcılık tanımına uyduğu değerlendirilmektedir. Bu nitelikleri nedeniyle soz konusu sitelerin yukarida sayilan Turk Ceza Kanunu maddelerinin yani sira: 6502 sayili Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun un ortulu reklam i yasaklayan (Md. 61/4) ve cezai yaptirimi on goren (77/2) maddelerine gore; sanal ortam da (Bilgisayar, internet, interaktif televizyon, cep telefonu ve benzeri bilişim ortamları) talih oyunu düzenlenmesi ve bu oyunun ve/veya işletmenin reklamının yapılması yasaklanmasini ongoren Sanal Ortamda Oynatılan Talih Oyunları Hakkında Yönetmelik e göre de takibinin yapilmasi gerektigi kiymetlendirilmektedir. KAYNAKLAR Arendts, Martin. (2013). The Legality of Online Penny Auctions in Germany, World Online Gambling Law Report, Cilt 12, Sayı: Dubois, Shelley. (2010). Penny Auctions Bet on Chump Change, (Erişim Tarihi 08 Nisan 2016). European Consumer Centres Network (ECC-Net). (2012). Fraud in Cross-Border E-Commerce, (Erişim tarihi, 08 Nisan 2016). FTC (Federal Trade Commission). (2011). Consumer Information: Online Penny Auctions, (Erişim Tarihi 11 Nisan 2016) Griffiths, M.D. ve Malgorzata (Margaret) Carran. (2015). Are Online Penny Auctions a Form Of Gambling? Gaming Law Review and Economics, Cilt 19, Syf.:

37 Kuruş Artırım Siteleri: Açık Artırma mı? Sans Oyunu mu? Yoksa Dolandırıcılık mı? (s.23-36) Konkel, David R. (2013). Costing a Pretty Penny: Online Penny Auctions Revive the Pestilence of Unregulated Lotteries, Seattle University Law Review, Cilt 36, Syf.: ). Lazarus, Morden C. ve Cory R. Levi. (2013). Our 2 About Online Penny Auctions, Gaming Law Review And Economics, Cilt 17, Sayı 6, DOI: /glre Menezes, Flavıo m. ve Paulo K. Monteiro. (2008). An Introduction to Auction Theory, New York: Oxford University Press. Oran, Jale Sözer. (2008). Açık Artırma: Tarihçe, Genel Bilgiler ve Bir Araştırma, Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt 24, Sayı 1, Syf.: Robinson, Stacey G., Michael D. Giebelhausen, June Cotte. (2013). Shopping, Gambling or Shambling? Penny Auctions, Cornell University School of Hotel Administration. Şenocak, Zarife. (2001). İnternette Kurulan Açık Artırma ile Satım Sözleşmesi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 50, Sayı 3, Syf TDK, (2016a). Açık artırma, ori1=veritbn&kelimesec=2135 (Erişim Tarihi 05 Nisan 2016). TDK, (2016b). Kumar, (Erişim Tarihi 05 Nisan 2016). TDK, (2016c). Talih oyunu, =TDK.GTS d , (Erişim Tarihi 05 Nisan 2016). Yılmaz, Abdurrahman. (2015). Türkiye deki Dolandırıcılık Tipolojileri: Dolandırıcılık Olaylarının Kategorik Tasnifi ve Yapılış Şekilleri, Hacettepe Üniversitesi Sosyolojik Araştırmalar E-dergisi.

38 Bayram Oğuz AYDIN - Emine ŞAHİN (s.64-94) ÖZ HASTANEDE HASTA VE HASTA YAKINLARI DÜZEYİNDE GÖRÜLEN İLETİŞİM PROBLEMLERİNİN ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK BİR MODEL ÖNERİSİ Bayram Oğuz AYDIN Emine ŞAHİN Bu çalışmada, hastanede hasta ve hasta yakınları ile sağlık personeli ilişkisinde ortaya çıkan iletişim problemlerinin sebeplerinin ortaya konması ve bu problemlere çözüm önerisi niteliği taşıyan bir model ortaya koymak amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda Gaziantep Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinde hasta ve hasta yakınlarıyla iletişimi sağlamak amacıyla oluşturulan biriminde görevli din görevlisi, hemşire ve psikologla görüşmeler yapılmış, elde edilen veriler temellendirilmiş kuram çerçevesinde analiz edilmiştir. Çalışma sonucunda çekirdek kavram olarak bilgi, iletişim problemlerinin kaynağında "bilgi öğrenme isteği", birimin amacında "bilgi verme" ve çözüm stratejisinde ise "bilgi alışverişi" olarak ortaya çıkmıştır. Ayrıca birimin iletişim problemlerinde çözüm stratejileri olarak hasta ve hasta yakınlarının bulunduğu ortamın değiştirilmesi, bireysel özelliklerinin tespit edilmesi ve etkili bir iletişim becerisinin yer aldığı belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Sağlık iletişimi, bilgi alışverişi, temellendirilmiş kuram, hasta sağlık personeli iletişimi A MODEL OFFER FOR SOLVING THE COMMUNICATION PROBLEMS AT A LEVEL OF THE PATIENT AND THE PATIENT S RELATIVES AT A HOSPITAL 64 Abstract In this study, it was aimed to present a model as a solving offer for the reasons of the communication problems among the patient, patient s relatives and healthcare professionals at the hospitals. In accordance with this purpose, we had interviews with the personnel who are religious official, nurse and psychologist in the department which is to communicate with the patients and the patient s relatives at Gaziantep University Research and Application Hospital. The data was analyzed within the scope of grounded theory. At the end of the study central notion is information, root of the communication problems is wish to learn information, the objective of the department is edification and analysis strategy is information exchange. Besides, among the communication problems of the department; changing the environment of the patient and patient s relatives, determining the personal characteristics and effective communication skill were found as analysis strategies. Keywords: Health Communication, information exchange, grounded theory, medical personnel communication Yrd. Doç. Dr. Gaziantep Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü, Üniversite Bulvarı Şehitkâmil-Gaziantep, b.oguzaydin@gmail.com Yrd. Doç. Dr. Gaziantep Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü, Üniversite Bulvarı Şehitkâmil-Gaziantep, eminesahin2001@gmail.com

39 Giriş Hastanede Hasta Ve Hasta Yakınları Düzeyinde Görülen İletişim Problemlerinin Çözümüne Yönelik Bir Model Önerisi (s ) Toplumda bireyler bilgiye birçok kanaldan ulaşmakta ve elde ettikleri bilgiler yoluyla hayat tarzlarını oluşturarak bazı kararlar vermektedir. Bu aşamada birey kendi çabalarıyla elde ettiği bilginin dışında farklı kaynaklardan gönderilen mesajlara da maruz kalmaktadır. Tüm bu bilgi arama ve bilgiye maruz kalma sürecinde günümüz iletişim teknolojileri de yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Sağlık konusunda da bu süreç benzer şekildedir. Ancak hem kendisi hem de yakınları hakkında sağlıkla ilgili konular bir birey için daha çok önemlidir. Özellikle Gaziantep gibi stratejik öneme sahip şehirlerde yaşayan halkın göçle birlikte nüfusunun artması, sağlık hizmetlerinin yetersiz kalması, sürekli değişen sağlık anlayışı ve ortaya çıkan belirsizliklerin neden olduğu endişeler, sağlık alanında yaşanan değişimin önemini ortaya koymaktadır. Bu yüzden sağlıkla ilgili bir konu bireyin karşısına çıktığında çoğu zaman bu her şeyin önüne geçmektedir. Birey problemin çözümüne yönelik olarak en yakın çevresinden başlayarak bir iletişim süreci başlatmaktadır. Birey açısından sağlık konusuna önem gösterilirken toplumsal düzeyde bireyin sağlığı da günümüz gelişmiş toplumlarında önem kazanmaktadır (Simpson vd. 1991). Bu önemden dolayı otoriteler geliştirdikleri içerikleri çeşitli iletişim stratejileri ile bireylerin sağlık konuları hakkındaki bilinç, tutum ve davranışlarını biçimlendirmek için kullanmaktadırlar (Davis, 2003:345; Warillow vd., 2015:2174; King ve Hoppe, 2013:385). 65 Diğer taraftan sağlık hizmetleri geniş bir yelpazede bir sektörü oluşturmakta ve bu hizmetleri veren ticari kurum ve kuruluşların yanı sıra sivil toplum kuruluşları da çeşitli iletişim faaliyetlerinde bulunmaktadır. Sağlık konusundaki paydaşların çok çeşitli olması ve her birinin birbirleriyle iletişim içerisinde olmasının gerekliliği sağlık ile iletişim kavramlarının bir araya gelmesini doğal kılmaktadır. İki kavram bir araya gelirken doğaları gereği farklı düzeylerin de ortaya çıkmasına sebep oluşturmaktadır. Bu düzeylerden biri de medikal uygulamalar sırasında ortaya çıkan iletişim problemlerinin giderilmesine yönelik iletişim çalışmalarıdır (Rowlan-Morin ve Carroll, 1990:168; Zolnierek ve DiMatteo, 2009:826; Epstein ve Street, 2007:9). Bu aşamada hastalık kaynaklı kaygı seviyesi yüksek bireylerin zihninde oluşan belirsizlikleri gidermeye yönelik bilgi, açıklama ve geri bildirim eksikliği gibi nedenlerden dolayı ortaya çıkan memnuniyetsizliklerini çeşitli yollarla dile getirmeleri, hem birey hem de sağlık personeli tarafından çeşitli olumsuz sonuçlara

40 Bayram Oğuz AYDIN - Emine ŞAHİN (s.64-94) sebebiyet verebilmektedir. Aksine iyi bir sağlık iletişiminin geliştirilmesi iyi sağlık çıktıklarının elde edilmesinde medikal uygulamaları destekleyici bir role sahiptir. Sağlık alanında hizmet veren uygulayıcıların ifade ettikleri ve medyaya yansıyan haberler doğrultusunda hastaların yanı sıra hasta yakınları ve sağlık personeli arasında oluşan iletişim problemlerinin de göz ardı edilemeyecek oranda olduğu bilinmektedir. Genelde şiddetle sonuçlanan hasta yakını ve sağlık çalışanı arasındaki iletişimin incelenmesi ve bu ana bilim dalı kapsamında halkla ilişkiler alanında çözüm üretilmesine yönelik çalışmalar özellikle son dönemde artmaktadır. Konunun bu öneminden dolayı çeşitli aşamalarda sağlık personeline iletişim eğitimleri ile etkili iletişim becerisi kazanımları sağlanmaktadır. Ancak sağlık hizmeti verilen kurumlara müracaat eden hasta ve yakınlarının çok farklı yaşam tarzına, tecrübesine ve diğer bireysel özelliklere sahip olması bu iletişim problemlerinin sağlık personelinin yanı sıra bireylerin de iletişim becerileriyle ilişkili olduğunu düşünmemizi gerektirmektedir. Bu aşamada bireylerin bilgi seviyesi, bireysel özellikleri kimi zaman inançları iletişim problemlerinin çözümü noktasında önem kazanmaktadır. Bu çalışmada temel amaç, göçle birlikte artan şehir nüfusu, yetmeyen sağlık hizmetleri ve bu alanda yer alan belirsizliğin neden olduğu endişelerin de kaynaklık ettiği sağlık alanında hizmet veren bireyler ve hizmet almak amacıyla hastaneye gelen hasta ve hastaların yakınları ile ortaya çıkan diğer problemlerin sebeplerinin ortaya konması ve çözüm önerisi sunulmasıdır. Çalışmada hasta ve hasta yakınlarında ortaya çıkan bilgi ihtiyacının giderilmemesinin sağlık personelleri ile yaşadıkları problemlerin sebepleri arasında bulunurken, hastane yönetimince din görevlisi, hemşire ve psikologdan oluşan birim çalışanlarının faaliyetlerinin sağlık personelihasta ve sağlık personeli-hasta yakını ilişkisini olumlu yönde etkilediği ortaya konmuştur. Bunun yanı sıra araştırma sonucunda iletişim problemlerinde bulunulan ortamın değiştirilmesi, hasta ve hasta yakınlarının bireysel özelliklerinin tespit edilmesi ve etkili bir iletişim becerisine sahip olmanın çözüm stratejilerinde önemli bir yer tuttuğu belirlenmiştir. Söz konusu medikal uygulamalar sırasında hasta ve hasta yakınlarıyla ortaya çıkan iletişim problemlerinin çözümüne yönelik olarak bir hastane yönetiminin sağlık iletişimi çalışması için oluşturduğu birim model olarak ele alınarak hasta, hasta yakınının ihtiyaçları belirlenmeye çalışılmış ve çözüm önerisine yönelik 66

41 Hastanede Hasta Ve Hasta Yakınları Düzeyinde Görülen İletişim Problemlerinin Çözümüne Yönelik Bir Model Önerisi (s ) bir model geliştirilmiştir. Söz konusu model destek birimi olarak ifade edilen üç çalışandan oluşmakta, bilgi ve psikolojik tatminini sağlamaktadır. 1.Sağlık İletişimi Toplumsal yaşamla birlikte iletişim aktivitesi olan duygu, düşünce ve haber içeriklerinin bir takım kodlarla aktarımı sağlık iletişimi için de önem kazanmaktadır. Sağlık alanında hizmet verenler ve bu hizmeti alan hasta ile hasta yakınları arasında döngüsel iletişim alışverişi içinde, beden dili, sözlü iletişim, yazılı iletişim hatta görsel anlamları barındıran giysiler dahi yer almaktadır. Bu çoklu yapı bir kaynak ve hedefin söz konusu mesaj alışverişi içine, hastaların şikâyetle hastaneye gelmesi, içinde bulunan ortamın stres içermesi, dahası bu ortama bireylerin eğitim, aile, iş ve sosyal yaşam gibi bireysel farklılıkları da eklenince, iletişim karmaşası devamında iletişim problemi şeklinde kendini göstermektedir. Bunun yanı sıra sağlık hizmetlerinin sunumundaki sürekli değişiklikler paydaşlar ile iletişime girme (Henderson, 2005:282) ya da var olan kötü iletişimi etkili iletişim şekline dönüştürme ihtiyacını beraberinde getirmektedir. Etkili iletişim artık genellikle sağlık hizmetinin merkezi olarak kabul edilmektedir (Berry, 2006:3; Corcoran, 2007:5). Tüm Dünya da olduğu gibi Türkiye de de son yıllarda hızla gelişen sağlık iletişimi çalışmaları, 1970'li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri'nde çalışmalarla başlamıştır. Türkiye'de sağlık iletişimi alanında akademik çalışmalar yakın tarihe dayanmasına rağmen, Türkiye'de halk sağlığı alanında, toplumu bilinçlendirmek amacıyla yapılan çalışmaların çok daha eskiye dayandığı görülmektedir. Cumhuriyet Dönemi ilk sağlık iletişimi çalışmaları sıtma hastalığına yönelik olarak halkı bilinçlendirme ve sağlığı geliştirme çabaları olarak görülmektedir (Sezgin, 2015:33-34). 67 Sağlık İletişimi alanında yapılan kavramsal açıklamalar dikkate alındığında, konunun tarihi açıdan çok eskilere dayanmaması ve halk sağlığı, sağlık hizmetleri, kar amacı gütmeyen ve özel sektörde giderek gelişen bir alan olduğundan tanımı da karşımıza farklı şekillerde çıkmaktadır (Schiavo, 2013:3). İletişim sağlık iletişimi içinde, hasta ve ailelerinin doğal dünyası ile sağlık hizmeti sağlayıcılarının bilimsel dünyası arasında bir köprü görevi görmekteyken (Rusinova ve Simek, 2013:2435), sağlık iletişiminin en geniş tanımını Rogers

42 Bayram Oğuz AYDIN - Emine ŞAHİN (s.64-94) "İçeriğinde sağlık olan insan iletişiminin her tipi" şeklinde tanımlamaktadır (1996:15). Renata ise sağlıkla ilgili bireysel ve toplumsal olarak bilgilendirme, bireylerin kararlarını etkilemek için iletişim stratejileri geliştirmek ve bunları kullanmak olarak tanımlanmaktadır (2013:6). Konunun multidisipliner doğası (Hannawa vd., 2015:521) ve kişilerarasından toplumsal düzeye bir içeriğe sahip olması nedeniyle bir çok tanım ortaya çıkmaktadır. Böylece sağlık iletişimi televizyonda sağlıkla ilgili programlardan ve sağlıkla ilgili dizilerden, internet ortamında bulunan sağlık konusunda bilgilendirici materyallere kadar uzanabilmektedir (Okay, 2007:21). Sağlık iletişim alanında geçmiş yıllarda yapılan çalışmalar, sağlık alanında öğrenim veren okullarının ders müfredatında da yer almakta, amprik araştırmalara konu olmaktadır. Özellikle son yıllarda yapılan çalışmalara bakıldığında sağlık kadar, sosyal psikoloji ve iletişim (Koçak ve Bulduklu, 2010:6; Schiavo, 2013:11) bilim dallarındaki konulardan faydalanılarak, teorik çerçeve oluşturulmaya çalışılmış ve teoriler doğrultusunda çeşitli modeller ortaya konmuştur. Corcoran yaptığı çalışmada sağlık iletişim mesajlarında uygun, popüler olan ve küçükten büyük ölçekli kitlesel medya kampanyalarında basit mesajların tasarımında kullanılabilen modelleri seçmiştir. Corcoran, bu modelleri iki teorik model altında incelemiştir, ilk grup Bilişsel Teorinin desteklediği modellerdir. Bu grup içerisinde Planlı Davranış Teorisi (PDT) ve Sağlık İnanç Modeli bulunmaktadır. İkinci grubu ise Basamak Atlama Teorilerinin ortaya koyduğu Transteorik Model, İletişim İkna Modeli ve son olarak Bilgi İkna Matrisi oluşturmaktadır (2007:12; Schiavo, 2013:38). 68 Koçak ve Bulduklu ise sosyal psikolojinin davranış modellerinin ve iletişim disiplininin bazı yaklaşımlarının sağlık iletişimine uyarlanmasıyla ortaya çıkan sağlık iletişimi modelleri olarak Retorik Model, Semiyotik Model, Fenomonolojik Model, Sibernetik Model, Sosyal Psikolojik Model, Sosyal Kültürel Model ve Eleştirel Yaklaşım'dan söz etmektedir (2010:9). Koçak, bireyin davranışlarının etkili bir sağlık iletişiminde önem kazandığı düşüncesinden yola çıkarak, sosyal psikoloji alanında ortaya konan modellere dikkat çekmektedir. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte sağlık iletişimi de yeni bir boyut kazanmaktadır. Schiavo sağlık iletişimini etkileyen disiplinler olarak; davranış ve

43 Hastanede Hasta Ve Hasta Yakınları Düzeyinde Görülen İletişim Problemlerinin Çözümüne Yönelik Bir Model Önerisi (s ) sosyal bilimler teorileri, pazarlama ve sosyal pazarlama, medikal modeller, sosyoloji ve antropoloji gibi alanların yanı sıra kitle iletişimi ve yeni medya teorilerini de eklemektedir (2013:35). 2. Sağlık İletişimi Düzeyleri Sağlık iletişimi çalışmaları alanda yapılan çalışmaların, bu alanda uygulamalar dikkate alınarak farklı düzeylerde ortaya çıktığı görülmektedir. İlk olarak sağlık iletişimi önemli sağlık sorunları hakkında, kamunun, bireylerin ve kurumların bilgilendirilmesi yönünde kaynak, hedef, kanal ve mesajların çeşitliliğine göre şekillenen farklı iletişim türlerinin kullanıldığı ve temelde sağlıkla ilgili bilgi vermenin amaçlandığı düzeydir (Parrott, 2004:751). Sağlık iletişiminde temel amaç görsel, yazılı ve sözlü iletişim kodları kullanarak sağlık konularında halkı bilinçlendirmek, hastalıkların önlenmesi, sağlığa ilişkin önemli bazı noktaların durulması amaçlanmaktadır. Türkiye de bazı sivil ve resmi kurum ve kuruluşlarının hazırladığı sigaranın zararlarına yönelik kamu spotları, organ bağışı, obezite ve AIDS ile ilgili bilgi paylaşımlarının yer aldığı, seminerler, videolar, broşür ve el ilanları gibi iletişim aktiviteleri örnek uygulamalar arasında yer almaktadır. Ticari bir pazar olarak düşünüldüğünde pazarlama iletişiminin tanıtım faaliyetleri de sağlık iletişim düzeyleri içerisinde değerlendirilmektedir. Schiavo kitabında sosyal pazarlama ve geleneksel pazarlama modellerine dayanan sağlık iletişimi uygulamasında, spesifik gruplar ve tüketiciler ürünleri ya da hizmeti kullanmaya özendirildiğini belirtmektedir (2013:53). Bir çeşit tanıtım faaliyetine giren hastanelerin açık hava mecrasını kullanarak kadrosunda yer alan doktorların ve yeni hizmetlerinin tanıtımını yapmaktadır. Böylece hastanenin hizmetlerini deneme davranışı geliştirmeyi amaçlamaktadır. Diğer bir uygulama ise, kondom ya da diş fırçası gibi kişisel bakım ürünü satan firmalar ürün kullanımı yaygınlaştırmak için hedef kitleye yönelik farkındalık çalışmasıyla başlayan ve denemeye yönelik ikna ile devam eden tanıtım kampanyaları ile sağlık iletişimi faaliyetlerini yerine getirmektedir. 69 Diğer taraftan sağlık iletişimi, hizmet süresince sağlık çalışanları ile hasta ve hasta yakınları arasında kurulan iletişimin iyi başlaması ve sorunsuz olarak devam etmesi doğrultusunda ortaya konan yapıcı önlemleri ve bu doğrultuda önem kazanan

44 Bayram Oğuz AYDIN - Emine ŞAHİN (s.64-94) iletişim becerilerini konu almaktadır. İletişim becerilerinin sağlık okullarında öğretilmesi gerekliliğine dikkat çeken Levinson ve arkadaşları, bir hastalığın teşhisi ve hasta yönetimi konularıyla kıyaslandığında daha az önem verildiğini belirmektedir (2010:1312). Ancak son yıllarda hastanelerde yaşanan ve daha çok hastane çalışanlarına yönelik şiddetle sonuçlanan olaylar sonucunda konunun incelenmesi ve bu tür olayların önlenmesine yönelik çözüm önerilerini kapsayan çalışmaların arttırıldığı görülmektedir. Bu alanda Shaw ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada aileler ile iletişimde güveni ve yoğun bakımda yaşadıkları deneyimler ile ilgili memnuniyeti artırmak için kritik hastaların aileleri ile iletişime giren hizmet personelinin iletişim eğitimlerinin artan güven ve hasta memnuniyeti ile ilişkili olduğu görülmüştür (2013:265). Dutta-Bergman doktor ve hasta arasındaki iletişimin hastanın sağlık oryantasyonu ve tatmini arasındaki ilişkiye aracılık ettiğini ortaya koymuştur (2005:299). Uzun dönemli tedavi gerektiren hastaların ihtiyaç duyduğu psikolojik destek, kişilerarası iletişim ve psiko-sosyal müdahale, kanser hastalarını destekleme çalışmaları için daha önemli hale gelmiştir (Northouse vd., 2007: 2). Donovan-Kicken ve arkadaşları yeni teşhis konulmuş, tedavi sürecinde ve kanseri yenmiş kişilerin deneyimleri boyunca iletişimin stresle başa çıkmalarında nasıl etkili bir rolü olduğuna dair birçok görüş ortaya koymaktadır (2011:315). 70 Bu konuda yapılan çalışmalar sağlık iletişimde özellikle bilgi ihtiyacına dayandırıldığı görülmektedir. Birçok insan için yüz yüze iletişim sağlıkla ilgili bilgi sağlamada önemlidir (Johnson, 2014:7) ve hastaların bilgi kaynakları arasında en başta sağlık personeli bulunmaktadır. Emanuel ve Emanuel bilgi alışverişi, karar verme ve tedavi sürecinde hasta doktor ilişkisini dört modelle açıklamaktadır. Bunlardan ilki paternalistik modeldir. Bu modelde hasta katılımı sınırlıdır ve hekim hastanın koruyucusu gibi davranmaktadır. Hekim hasta için neyin en iyi olduğunu söylemekte ve uygulamaktadır. Bilgilendirici modelde hasta hekim iletişimindeki amaç ilgili tüm bilgileri hastaya sunmaktır. Bu bilgiler ışığında hasta kendi değerlerine göre en iyi tedavi türünü tercih edebilir duruma gelmektedir. Hekim burada yetkin teknik bir uzman gibi davranmaktadır. Yorumlayıcı modelde hasta hekim iletişiminin amacı hastanın değerlerini yani ne istediğini belirlemek ve ortaya çıkan değerlerden yola çıkarak, mevcut tedavi yöntemlerinden birinin hasta tarafından seçilmesine yardım etmeyi içermektedir. Bilgilendirici hekim de olduğu gibi yorumlayıcı hekim de

45 Hastanede Hasta Ve Hasta Yakınları Düzeyinde Görülen İletişim Problemlerinin Çözümüne Yönelik Bir Model Önerisi (s ) mümkün olan tedavilerin faydası ve riskleri ve mevcut durum hakkında hastayı bilgi ile destekler niteliktedir. Hekim bu modelde danışman gibi davranmaktadır. Müzakereci modelde ise hastaya yardım etmek için klinik durumda fark edilebilen sağlık ile ilgili en iyi değerler belirlenmekte ve seçilmektedir. Hasta bilgilendirilerek ikna edilmekte ve sonucunda seçtiği tedavi uygulanmaktadır. Hekim burada arkadaş ve ya öğretmen gibi davranmaktadır (1992: ). Günümüzde mevcut eğilimler uygulayıcıları paternalistik modelden daha uzağa taşımıştır. Bunun yerine tıbbi etkileşimde bilinçli hastaların katılımı ve karar verme sürecine değerlerinde dâhil olduğu çağdaş modeller kullanılmaktadır (Anker vd., 2011: 346). Diğer taraftan sağlık iletişimi alanında yapılan bilimsel çalışmalar arasında Uluslararası Sağlık İletişimi Konferansında iletişim uygulamaları ve sağlık iletişimine yönelik hazırlanan Toronto Mutabakat Bildirisi sağlık iletişiminde yaşanan problemlerin çözümüne katkı sağlayacak niteliktedir (Simpson vd., 1991). Bildiride yer alan başlıklar şu şekildedir: 1. Medikal uygulamalarda iletişim problemleri önemli ve yaygındır Hasta kaygısı ve memnuniyetsizliği belirsizlik ve bilgi, açıklama ve geribildirim eksikliği ile ilişkilidir. 3. Doktorlar genellikle hastaların almak isteği bilgi türünü ve miktarını yanlış anlamaktadır. 4. Klinikle ilgili iletişimin geliştirilmesi olumlu sağlık sonuçlarıyla ilişkilidir. 5. Çözülemeseler bile, hasta kaygılarını anlamak ve açıklamak kaygıda düşüşe neden olmaktadır. 6. Hasta tarafından daha büyük katılım, memnuniyeti, uyumu sağlamakta ve tedavi sonuçlarını iyileştirmektedir. 7. Yeterli bilgi aldıklarını anladıkları zaman ciddi hastalığı olan hastalarda psikolojik endişenin düzeyi daha azalmaktadır. 8. Aşırı derecede uzatmadan, ilgili tekniklerin öğrenilmesi şartıyla klinik uygulamalarında faydalı klinik iletişimi düzenli olarak mümkündür ve normal klinik karşılaşmalar sırasında elde edilebilmektedir. Bildiri maddeleri incelendiğinde iyi iletişim yoluyla bilgi alışverişinin sağlanabilmesi halinde hasta uyumu ve kaygı problemlerinin ortadan kalkacağı ve sağlık iletişiminin geliştirilmesi gerektiğinin altı çizilmektedir. Görüldüğü gibi sağlık

46 Bayram Oğuz AYDIN - Emine ŞAHİN (s.64-94) iletişiminin farklı düzeyleri farklı görünümlerde ve uygulama alanlarında ortaya çıkmakta ve bu alanda faklı çalışmaların gerekliliği ortaya konulmaktadır. 3. YÖNTEM 3.1. Araştırmanın Amacı Bu çalışma hastanede medikal uygulamalar esnasında sağlık personeli-hasta ve sağlık personeli-hasta yakını arasındaki etkileşim sırasında ortaya çıkan problemleri önlemek amacıyla oluşturulan bir model üzerinden sorunların nedenlerini, modelin çözüme yönelik amaçlarını, stratejilerini ve elde edilen sonuçları ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu amaçlar doğrultusunda çalışmanın temel soruları şöyledir. Sağlık uygulamaları esnasında sağlık personeli-hasta yakını arasındaki iletişim problemlerinin sebepleri nelerdir? İletişim problemlerinin giderilmesine yönelik modelin amaçları nelerdir? Önerilen modelde sağlık iletişiminde görülen sorunlar hangi stratejiler ile çözülmektedir? Model uygulamalarının sonuçları nelerdir? 3.2. Örneklem 72 Bu çalışmanın katılımcıları amaca yönelik örneklem ile seçilmiştir. Bu bağlamda Gaziantep Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinde sağlık personeli-hasta ve sağlık personeli-hasta yakını arasında iletişimin daha etkin bir şekilde sağlanabilmesi için oluşturulan birime ait personel ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Birim hastane yönetimine bağlı olarak görev yapan din görevlisi, psikolog ve hemşire olmak üzere üç erkek personelden oluşmaktadır Verilerin Toplanması Çalışmada veriler, katılımcılar ile seçilen uygun ortamlarda bire bir yürütülen derinlemesine görüşmeler aracılığıyla toplanmıştır. Bu görüşmeler araştırma amaçları doğrultusunda oluşturulan yarı yapılandırılmış soru formunca yönlendirilmiştir. Her bir görüşme yaklaşık olarak 45 dakika ile 1 saat arasında gerçekleşmiştir. Görüşme boyunca bilgiler katılımcıların izni alınarak kamera kaydına alınmıştır. Sonrasında her bir görüşme metin haline getirilmiştir. Son olarak metin haline getirilen görüşmelerin doğruluğu araştırmacı tarafından kontrol edilmiştir. Verilerin analizi için elde edilen metinler MAXQDA nitel veri analizi programına girilmiştir.

47 3.4. Verilerin Analizi Hastanede Hasta Ve Hasta Yakınları Düzeyinde Görülen İletişim Problemlerinin Çözümüne Yönelik Bir Model Önerisi (s ) Bu çalışmada verilerin analizinde Strauss ve Corbin (1990, 1998) tarafından geliştirilen temellendirilmiş kuram yaklaşımı kullanılmıştır. Temellendirilmiş kuram fenomenolojiye benzer bir şekilde analiz için ayrıntılı işlemler kullanmaktadır. Bu ayrıntılı işlemler açık, eksenel ve seçici kodlama olmak üzere üç aşamadan meydana gelmektedir (Creswell, 2015:198). Açık kodlamada genel olarak kavramlar tanımlanmakta, veride tanımlanan kavramların özellikleri ve boyutları keşfedilmektedir (Strauss ve Corbin, 1998:101). Bu süreç sahadan toplanan verinin parçalara, kısımlara bölünmesini, incelenmesini, karşılaştırılmasını ve kavram kategorilerinin oluşturulmasını içermektedir. Açık kodlamada kavramlar aracılığıyla parçalara ayrılan verinin, aralarındaki bağların gözetildiği bir diğer aşama eksenel kodlama aşamasıdır. Eksenel kodlamada merkezi ya da çekirdek kavramın ve varsa onun alt kategorileri belirlenmekte, son olarak kavramsal çerçeve oluşturulmak üzere eksenel kodlamada belirlenen kategori ve varsa alt kategorilerin birleştirildiği seçici kodlama işlemi gerçekleştirilmektedir (Kasapoğlu, 2015:24). 4. BULGULAR Görüşmelerde elde edilen veriler temellendirilmiş kuramın açık kodlama aşamasına uygun bir biçimde çözülmüş, karşılaştırılmış, kavramsallaştırılmış ve sınıflara ayrılmıştır. Katılımcıların söylemlerinin karşılaştırılması sonucu ortaya çıkan benzer ifadeler birleştirilerek alt kategoriler altında toplanmış ve kodlama işlemi gerçekleştirilmiştir. Oluşturulan alt kategoriler ve kodlar arasındaki bağlantılara dikkat çekmek için her bir temanın altında katılımcıların ifadeleriyle ilgili açıklamalar bulunmaktadır. Katılımcıların ifadelerinde din görevlisi "DG", hemşire "H", psikolog "P" şeklinde kısaltılarak belirtilmiştir. 73 Korku ve Endişe Katılımcılardan elde edilen veriler arasında hasta ve hasta yakınının ruhsal durumunun hayat kaygısından kaynaklanan korku ve endişeden bozulduğu ve bunun da davranışa yansıdığı görülmektedir. DG: Ayrıca onkoloji bölümündeki hastaların kemoterapi gibi ağır bir tedavi ve sonrasında yaşamını kaybetme ihtimali onlarda endişeden kaynaklanan korku dolu bir ruh haline neden oluyor...

48 Bayram Oğuz AYDIN - Emine ŞAHİN (s.64-94) Acil girişinde ya da yoğun bakım ünitesi içerisinde hastanın hayat kaygısı içerisinde bir takım öfke patlamalarına ve çalışanlara müdahalesine neden oluyor. H: Örneğin trafik kazası ile gelen hastanın yakınları onlara ne olacak kaygısıyla endişe duyuyor. Acil serviste tedavisinin geç kalacağını düşünerek geriliyor. Bu ise davranışlarında saldırganlığa neden oluyor... Diğer taraftan hasta yakınlarının hastaya müdahalede gecikilmesi sonucu hastasını kaybetme korkusu agresiflik kaynağıdır. P: Onkoloji bölümündeki hastaların kemoterapi gibi ağır bir tedavi ve sonrasında yaşamını kaybetme ihtimali, onlarda moral bozukluğuna neden oluyor. Merak ve Bilgi Öğrenme İsteği Hastaların bilgi eksiliğinden kaynaklanan merak da sağlık iletişimde rastlanan problemlerin sebeplerini oluşturmaktadır. Hastalarının tedavi sürecinde geçirdiği aşamalar hakkında bilgi sahibi olamayan hasta yakınları sağlık personeline tepki göstermektedir. H: Hasta yakınları hastalarına kötü bir şey olacağından ve doktorun yaptıklarını merak ettiğinden ki bu bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor, merak ve hastayı düşündüğünden onların yanında olmak istediğinden doktora müdahale ediyor. 74 DG: Hastasını yoğun bakıma ulaştıracak ve bekleme salonunda bekleyecek, merakla bekleme sürecindeki bu stresi asgari düzeye indirecek çünkü insan bilmediği durumlarda strese götürür, gelişmelerde, ne oluyor ne olacak sorusu insanı strese götürür, işte insanın o noktada hemşire devreye girip doktorların en azından tıbbı terimleri bilen biri olduğu için doktorun aktardığı teknik bilgileri dışarıda bekleyenlerin anlayacağı dille aktarması gerekir. P: Hasta yakını ayrıca bilgi eksikliği nedeniyle de saldırganlık gösteriyor. Hasta ve Hasta Yakınlarının İlgi İhtiyacı Diğer taraftan hasta ve hasta yakınlarının sağlık çalışanlarından beklentileri, yani ilgi ihtiyacının sağlık personelince karşılanıp karşılanmaması içsel düzeyde hasta yakınlarını etkilemektedir.

49 Hastanede Hasta Ve Hasta Yakınları Düzeyinde Görülen İletişim Problemlerinin Çözümüne Yönelik Bir Model Önerisi (s ) P: Bireylerin vergisini verdiği hastaneden beklentileri yüksek ve herkes kendi hastası ile ilgilenilmesini istiyor zihnindeki gerçekle var olan gerçek çatışıyor ve stres seviyesi artıyor... Ailenin yetiştirilme tarzı ve ailede sevgi görmemesi gibi psikolojik faktörler hastaneye geldiğinde ilgi açlığı nedeniyle ilgi bekliyor burada bir algı ve gerçek hayat farkı insanların saldırganlık nedeni olarak görülebilir. H: Ben hep acil servislerde çalıştım, genel olarak hasta yakınları doktorlar, hemşireler bizi ayakta karşılayacak, her şeyi bırakacak benimle ilgilenecek... herkes diyor ki bizi dinleyecek, ama onlar şunu düşünmüyor, benimle beraber hasta var diye düşünmüyor, tek kendini düşündüğü için, sadece kendisi yada yakını var diye düşünüyor... İnsan rahatsız olunca hani derler ya parmağın acısa canın parmağında olur diye, acı veren şeyden daha önemli bir şey yoktur, belki ondan dolayıdır. Sağlık Personeline Duyulan Güvensizlik Hasta yakınlarının sağlık personeline güvensizliği, hem onların çalışmalarına müdahale etmelerine, hastane çalışanlarına karşı saldırgan tutum geliştirmelerinde başka bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. DG: Hasta ve hasta yakınları doktorun söyledikleri ile ilgili bilgiler kuşku ve kaygı ile dinleniyor. Tespitlerim doğrultusunda hasta yakınlarının öfke patlaması noktasına geliş nedenleri, biri hastayı hastaneye getiren kişilerin kalabalık oluşu, ikincisi hastaya müdahale etmek istemeleri, ayrıca hastaların doktor ve sağlık personeline emanet edemiyorlar. Bunun temelinde de bir güvensizlik var. H: Hasta doktorun yanlış bir şey yapmasından korkuyor ve geriliyor. Güven eksikliği ve bilgi eksikliği insanlarda tedirginlik nedeni. Ayrıca araştırma hastanesi olunca hemşire ve doktor kadrosunun hocalar dışında kalanların öğrenci olduğunu düşünüyor ve uzmanlık noktasında güven eksikliği yaşıyor. P: Örneğin onkoloji bölümünde doktorlara duyulan güvensizlik sonucunda ilaç kullanmayı reddediyor biz bu güveni de sağlamaya çalışıyoruz. Sağlık Alanında Ön Yargılar 75 Türkiye'nin geçmiş dönemlerde yaşanan sağlık alanındaki eksiklikler, hasta ve hasta yakınlarında bir ön yargı olarak ortaya çıkmaktadır. Hasta yakınları hastalarını

50 Bayram Oğuz AYDIN - Emine ŞAHİN (s.64-94) sağlık personeline emanet etmekten çekinmekte, hastalar da konulan teşhis ve belirlenen tedaviye ön yargı ile yaklaşmaktadır. P: Doktorlara yönelik ön yargılar, doktorların çalışmadığı ya da kişisel yakınlığı olan hastalara öncelik tanıdığı ön yargıları da tedirginlik dolayısıyla stres kaynağı. Biz bu stres durumunu asgariye indirmeye çalışıyoruz. H: Bazen hasta yakınları bizim konu ile ilgisiz olduğumuzu düşünerek bizi konu dışı bırakmaya çalışıyor. Size ne siz ne anlarsınız muamelesi görüyoruz... Acil serviste tedavisinin geç kalacağını düşünerek geriliyor. DG: Toplum olarak her şeye ön yargılı yaklaşıyoruz ve biz bunu bildiğimizden ön yargılı yaklaşıldığında bunu kırmak için öncelikle kişilerin gözüne hitap etmeli güven verici olmalı ve yardımsever bir dil kullanmalıyız. Güvenlik Personeli ve Kalabalık Hasta Yakını Görüşmeye katılanlar, hasta yakınlarının hasta yönetim sisteminin bir gerekliliği olarak gördüğü acil servis güvenliği çalışanlarını, hastaları ile aralarında duvar olarak gördüklerini belirtmektedir. Diğer taraftan hastane acil servisinde hastalarını bekleyen hasta yakınlarının çok sayıda olması, hastane çalışanlarının görevlerini yapmalarında bir engel olarak görülmekte ayrıca ortaya çıkabilecek çatışmalarda grup psikolojisinden kaynaklanan güvenle çatışma içerisine girmelerine neden olmaktadır. 76 DG: Güvenlik ekibi, yakınları dışarı çıkarmaya çalışıyorlar, güvenliği hasta ile aralarında iletişimi koparan bir duvar olarak görüyorlar ve bu bağı koparmak istemiyorlar. P: Diğer taraftan acile gelen hastanın hastalığı çok önemli olmasa da çok sayıda gelen hasta yakınları acilde bir yığılmaya neden oluyor. Bu yığılma sonrasında doktor hastalarla ilgilenirken kendi hastası ile ilgilenilmediğini düşünen ve ilgi görmek isteyen hasta yakını taşkınlık gösteriyor. H: Bir hastaya doktor müdahale ederken hasta yakınları çok kalabalıktı ve doktor da benim müdahale etmemi istedi ben bilgi paylaşımı yaptım ama benim yardımımı reddettiler.

51 Hastanede Hasta Ve Hasta Yakınları Düzeyinde Görülen İletişim Problemlerinin Çözümüne Yönelik Bir Model Önerisi (s ) Teşhis ve Tedavi Sürecinde Bekleme Süresi Katılımcılar doktorun hastalığı teşhisi, tedavisine yönelik karar verme, tedavinin yapılacağı ortama taşınma ve tedavi sürecindeki bekleme sürelerinin problemin kaynağı olduğu yönünde görüş bildirmişlerdir. Bilgi verme H: Benim alanıma girenler daha çok hasta yakınları oluyor ve çok beklemiş, kaygı taşıyan, beklemekten sıkılan hastalar gerginlik yaşıyor ve benim alanıma giren de bu kişiler, ben onlarla ilgileniyorum. P: Hastalar bazen hastanenin acil servisinde, yoğun bakımında ve servislerde uzun süreli tedavi görmesi gerekiyor, hastalar tedavi görürken hasta yakınları ise bu sürede de hastanede kalmayı tercih ediyor, bu durum ister istemez gerginlik yaratıyor. Çünkü hem hastalar uzun süren tedavi süreçlerinin belirlenmesini bekliyor hem de hasta yakınları hastalarını. DG: Hastalar uzun süreli yatıyor ve ister istemez acilde uzun süren tedavi gerginlik yaratıyor. Hastalarının tedavi sürecinde geçirdiği aşamalar hakkında bilgi sahibi olamayan hasta yakınları sağlık personeline tepki göstermektedir. Bazen de tıbbi terimlerle iletişim sağlayan doktor, hasta ve hasta yakınını tatmin edememektedir. Bu doğrultuda doktor diğer hastalarla ilgilenirken bu görev için istihdam edilen hemşire de hasta ve hasta yakınına ayrıntılı ve daha günlük kullanım diliyle bilgi vermektedir. 77 H: Bizim kuruluş amacımız da gerilen hasta yakınlarının gerginliğini engellemek ya da aza indirmek. Daha çok tartışmalar ve fiziksel şiddet uygulayan hasta yakınlarını bilgi vererek sakinleştirmeye çalışıyoruz. DG: Çünkü insan bilmediği durumlarda strese götürür, gelişmelerde, ne oluyor ne olacak sorusu insanı strese götürür, işte insanın o noktada hemşire devreye girip doktorların en azından tıbbı terimleri bilen biri olduğu için doktorun aktardığı teknik bilgileri dışarıda bekleyenlerin anlayacağı dille aktarması gerekir... P: Biz bu stres durumunu asgariye indirmeye çalışıyoruz. Bilgi eksikliğini gideriyoruz. Sakinleştirmeye çalışıyoruz.

52 Bayram Oğuz AYDIN - Emine ŞAHİN (s.64-94) Kurum İmajı Oluşturma Birimde çalışanı din görevlisi, psikolog ve hemşirenin amaçları arasında kurum imajına olumlu yönde katkı sağlamaya yönelik çabaların yer aldığı ve söz konusu birimin çalışmalarının da bu yönde olduğu görülmektedir. Birim çalışanlarından psikolog ve hemşire uygulama biriminin çalışmaları ile hasta ve hasta yakılarında daha önce var olan olumsuz algıyı değiştirdiklerini ve bu şekilde hastane imajını olumlu şekilde değiştirmeye çalıştıkları görülmüştür. P: Hasta ve hasta yakınları ile iletişime geçerek onların rahatlamasını yumuşamasını sağlıyoruz. Hem hastane imajını kurtarıyoruz hem de hastanın olumsuz algısını değiştirmeye çalışıyoruz. Onlarla kurduğumuz iletişim ile olumsuz algılarını değiştiriyoruz. DG: Örneğin bir hasta acile gelmiş kalp filmi istiyor, doktorlara Niye çekmiyorsunuz altı üstü bir filim değil mi?" diyor. Doktor gündüz gelmesini söylüyor, "Bura acil burada yoktur" diyor, hasta anlamıyor, Basit bir film için neden beni bir kez daha yoruyorsunuz diyor, adamın da işi gündüz gelmeye müsait değil. Ben müdahale ettim durumu sordum ve doktor durumu anlattı, ben de Bura olsa niye çekmesinler dedim ikna ettim, bu sefer patronum izin vermiyor gelmeme dedi. Sen dedim patrona söyle izin vermezse ben gelir arabama seni alır tedavi ettiririm dedi... İzah edilince anlatılınca, herkesin her şeyi bilmesi mümkün değil, hastaneye geldiği zaman bir insan her şey yapılıp dört dörtlük çıkıp gideceğim zannediyor, o bir algıyla ilgili, hasta sıkıntı çekiyordur, o niyetle geliyordur, bir takım, istemediği, bekleme ile ilgili bir şey olunca bu sefer sıkıntı başlıyor bu hastane kötü algısı olduğundan değil o anki öfke patlaması 78 H: Biz hastaları bilgilendiriyoruz, orada insanların biraz rahatladığını ve daha önce oluşan olumsuz algının değiştiğini görüyoruz... İmaj üzerinde etkili tabi ki, memnun olursa insan hastane imajı da iyi olur. Uygun Çalışma Düzeni Oluşturma Katılımcılar amaçları doğrultusunda hastanedeki sağlık çalışanlarının hastalara verdikleri hizmetin verimliliğini arttırmak için uygun çalışma düzeninin oluşturulabilmesine katkı sağlayıcı faaliyetlerde bulunduklarını ve sağlık uygulamaları esnasında hasta yakınları ile yaşanan kargaşayı asgari düzeye indirmeyi amaçladıklarını belirtmişlerdir.

53 Hastanede Hasta Ve Hasta Yakınları Düzeyinde Görülen İletişim Problemlerinin Çözümüne Yönelik Bir Model Önerisi (s ) P: Hasta yakınının doktorun ilgilenmediğini düşünmesi o doktora hizmette müdahale etmesi nedeniyle doktorun gerektiği gibi işini yapması ve bizim de bu doğrultuda kargaşayı önlemek amacıyla hasta yakınlarına müdahale ediyoruz. Diğer taraftan bireyi o ortamdan uzaklaştırarak oradakilerin işlerini daha rahat yapmasını sağlıyoruz. H: Sağlık hemşiresi olarak benim görevim doktor hastaya müdahale ettiğinde, hasta yakınları hastası ile ilgili bilgi sahibi olmak istiyor ve doktora müdahale ediyor, işini yapmasına engel oluyor, ben de doktorun kullandığı tıbbi terimleri hasta yakınlarına anlayabileceği şekilde açıklamak böylece doktorun daha rahat ortamda hareket etmesini sağlıyorum. DG: Gerçekten müdahale etmekten sıkıntı çektikleri kişilere karşı ya güvenlikçiyle ya da görevli personelle bizden Gelin yardıma ihtiyaç var diye yardım istiyorlar... biz de öfke patlaması yaşayanları doktorlar hastaya müdahale ederken biz de hasta yakınlarını teskin ediyoruz...örneğin yakını vefat eden birini yoğunluktan anlıyoruz, hastaneye müdahale eden doktorlardan gerekli bilgiyi alıyoruz doktor neticenin umutsuz olduğunu ya da hastanın ex olduğunu haber verme noktasında bizden hasta yakınlarını bilgilendirmemizi istiyor. Ben de hastanın en yakınını öğrenip ben koluna giriyorum, hayat gibi ölüm de yaşanıyor, bir insan ölmüş olması ile hizmeti bitmiyor, önemli olan sizin bundan sonra yapmanız gereken, daha önemli, kendinizi bırakırsanız olmaz, eğer ölüm olursa dirayetli olun diyoruz ve haberi veriyoruz. Öfke Kontrolünü Sağlama 79 Birim çalışanları hasta ve hasta yakınlarında bireysel ve çevresel faktörlerden kaynaklanan öfke seviyelerini asgari düzeye indirmeyi, kaygı seviyelerini düşürmeyi ve hasta yakınlarının stresli olmalarından kaynaklanan gerginliği ve fiziksel şiddeti engellemeyi amaçladıklarını belirtmektedir. P: Psikolog olarak insanların öfke patlamalarına, kaygı seviyelerini aşağı noktaya çekebilmeyi amaçlıyorum. Bireylerin hayatlarında denge kaybolduğunda acil serviste çalışan bir doktor olduğunuzu varsayarsak bu sizi yorar bizimde bu hayattaki dengeleyememe durumu ve insanların hayatlarındaki dengesizliklerini bir nebze yardım etmek, kısa süreli de olsa onları bu dengesizliğin yol açtığı stresten uzaklaştırmak. Uzun süreli bir tedavi söz konusu değil o ortamda en azından o anlık öfke kontrolünü sağlamak.

54 Bayram Oğuz AYDIN - Emine ŞAHİN (s.64-94) H: Hastalarla daha çok acil servis hemşiresi ve doktoru ilgileniyor ben daha çok hasta yakınları ile ilgileniyorum. Bizim kuruluş amacımız da gerilen hasta yakınlarının gerginliğini engellemek ya da aza indirmek. Daha çok tartışmalar ve fiziksel şiddet uygulayan hasta yakınlarını bilgi vererek sakinleştirmeye çalışıyoruz. DG: Acil servis de olsa hasta yakını doktora hakaret etmez aksine minnet duyar ve kibar, ricacı bir yaklaşım sergiler oysaki bizde kültür değerlerimizi görsellikten öteye götüremediğimizden, öfke patlamaları yaşanıyor. Biz bu nokta da bazı değerleri hatırlatıyoruz ve nefis üzerine otokontrolü hatırlatıyoruz. Merakla bekleme sürecindeki bu stresi asgari düzeye indiriyoruz. Yaşama Sevincini Oluşturma Uygulama birimi çalışanları hasta ve hasta yakınlarının özellikle manevi desteğe ihtiyacı olduğunu ve hayat motivasyonlarını hem hasta hem de hasta yakını olmanın verdiği psikoloji ile hem de hastanede olmanın verdiği psikoloji ile kaybettiğini ve birimde çalışanların ise uygun iletişim dili kullanarak tekrar yaşama sevinci kazanmalarını sağladıklarını belirtmektedir. Uygun iletişim dilini seçen birim çalışanları hasta ve hasta yakınlarının yeniden motivasyon kazanarak hayata bağlama amacı gütmektedir. 80 DG: Bu sadece pilot uygulama yine, görüşme aşamasında olan onkoloji biriminde de görev yapılması yönünde ayarlamalar var, çünkü onların da manevi desteğe ihtiyaçları var. Projenin ikinci esas yönü de yatakta uzun süreli tedavi gören hastalarda psikolojik bıkkınlık, hayattan bezmişlik, bir moral bozukluğu görülüyor, biz bu hastalara hayat motivasyonu sağlamak, hayata kazandırmak, aldığı tedaviye cevap vermesini sağlamak için oluşturulmuş. P: Örneğin onkoloji bölümünde doktorlara duyulan güvensizlik sonucunda ilaç kullanmayı reddediyor biz bu güveni de sağlamaya çalışıyoruz. Ama moral motivasyonu, yaşama bağlılık motivasyonu sağlayarak psikolojik olarak kendini iyi hissetmesini sağlıyoruz böylece ruhsal olarak iyi olan hastaların fiziksel sağlığı da düzelmiş oluyor. Hatalığın Kabullenilmesi ve Tedaviye Cevap Sağlık personelinin çağrısı, hasta veya hasta yakınlarının talebiyle ya da kendileri bire bir giderek görüşen birim çalışanları, projenin amaçları arasında hasta ve hasta yakınlarının var olan hastalığı kabullenmelerini de sağlamak olarak belirterek,

55 Hastanede Hasta Ve Hasta Yakınları Düzeyinde Görülen İletişim Problemlerinin Çözümüne Yönelik Bir Model Önerisi (s ) böylece hasta ve hasta yakınlarının hayata daha pozitif bakmalarını sağladıklarını söylemektedir. H: Psikologlar psikolojik sorunları olan hastalara din adamı da tedaviye cevap vermeyen ve artık tedavinin fayda sağlamayacağı hastalara dini bilgileri ile iletişim kurarak bu hastalığı kabullenmesini sağlıyor. Psikologun ve din görevlisinin onkoloji servisinde yatan hastaları kullandıkları iletişim dili ile ikna ettiklerini gördük, din görevlisi özellikle bu konuda etkili oldu, ölümcül hastaların hastalıklarını kabullenme noktasında etki sağladı, onları sakinleştirdi. DG: Dini olarak zayıf hastalara ise günlük yaşamdan, kendi yaşamımdan örneklerle onun hastalığı kabullenmesine ve sadece kendinin başına gelmediğini anlatıyoruz. P: Onkolojideki birçok hasta zaten hastalığını kabullenmiş oluyor, düşününki doktora gidiyorsunuz, doktor sen A kanserisin, B kanserisin diyor, bunu için bir teslimiyet oluşuyor. Bir hafta on gün hasta bir isyan noktasına gelebiliyor, fakat devamında teslimiyet oluşuyor fakat teslimiyet tedavi için yeterli olmuyor. Teslimiyette hasta hastalığını kabul ediyor ama yetersiz olunca yavaş yavaş çöküyor. Bu konuda gerekli terapi konularında destek verdiğimizde moral motivasyonunu yükseltmeye çalışıyoruz bu da olumlu etki gösterebiliyor....sadece iyi bir ameliyat ya da iyi bir tedavi sistemi hastalar iyi olmayabiliyor. Biz onları yönlendiriyoruz. 81 Hasta Yakının Ortamını Değiştirme Hasta yakınlarının sağlık personeli ile iletişim problemleri yaşamaması için gerginliğin ve sözlü saldırıların başladığı an, birim çalışanları uygun strateji geliştirmektedir. Katılımcılar öncelikle hasta yakınlarının üzücü haberler karşısında kendilerini kaybedip saldırıya geçmesini önlemek amacıyla birim çalışanları öncelikle hasta yakınlarının ortamlarını değiştirdiklerini belirtmektedir. P: Hasta yakınlarının doktorun kendilerine müdahale etmediğini düşünmesi sonucu taşkınlığını o kişiyi o ortamdan öncelikle uzaklaştırarak, stresli ortamdan alıp farklı bir ortama götürerek stres seviyesini aza indirmeye çalışıyoruz. DG: İlk başta kendimizi tanıtıyoruz ve pozitif yaklaşımla bir güven sağlıyoruz, Sen biraz rahatladıktan sonra seninle görüşeceğim diyoruz...psikolojik destek birimine çağırıyoruz. Biliyorsunuz insanın girdiği ortamında pozitif bir ortam olması gerekiyor ki

56 Bayram Oğuz AYDIN - Emine ŞAHİN (s.64-94) konuştuğunuz zamana insanın beynine aksettin, onun psikolojisi de değişsin, içerisinin negatif enerji oluşturması bireyin kendini toplayıncaya kadar bir enerji tüketiyoruz. H: Öncelikle hasta yakınını o ortamdan uzaklaştırıyoruz, kendi psikolojik destek birimine alıyoruz ve onunla sıcak bir iletişim kurarak samimi bir dille bilgi veriyoruz. Bireysel özellikler Çalışmada katılımcılar stratejilerini belirlemede hasta ve hasta yakınlarının bireysel özelliklerini tespit ettiklerini belirtmişlerdir. Öncelikle hastaya hizmet vereceklerinde gözlemde bulunarak onunla ilgili bilgi edindiklerini ve ona uygun bir iletişim stratejisi belirlediklerini ifade eden katılımcılar, hasta yakınlarının da yaş, cinsiyet, akrabalık derecesi, kültür ve eğitim seviyesi kadar dini eğilimlerinin de çok önemli olduğunu ifade etmektedir. P: Diğer taraftan cinsiyet belirleyici, erkekler psikolojik desteğe daha az ihtiyaç duyuyor, erkekler daha benmerkezci ve benim sorunum yoktur diye düşünür ancak bayanlar daha çok bir şeyleri çözmeye istekli, daha uzlaşmacı, bayanlar duygularını açıklamada daha istekli erkekler mantıksal bayanlar duygusaldır o yüzden daha çok geliyor... İnsanların eğitim seviyesini ölçüp o doğrultuda kelimeler seçiyoruz... Her hasta aynı kültür seviyesi ve yetiştirme tarzına sahip değil... Hastaların bireysel faktörleri stratejileri belirlememizde etkili, her hasta aynı kültür seviyesi ve yetiştirme tarzına sahip değil biz de onların hemşire arkadaşımızın bilgi akışını sağlayarak, din görevlisi arkadaşımız manevi duygularına hitap ederek hasta yakının olumsuz algısını değiştirmeye çalışıyor. 82 DG: İnançlı bir insanın inanç düzeyi ile öfke kontrolü doğru öfke patlaması ters orantılı, inançlı bireylerde teslimiyet fazla olduğundan öfkelerini kontrol edebiliyorlar...öncelikle gelen yakınların fiziksel görünümü, beden dili kullanımını inceliyoruz, çünkü herkese aynı iletişim dili ile yaklaşamayız...önce psikologumuz hastaya sorgulayarak, bilimsel olarak içinde bulunduğu durumu ortaya koyuyor ana hatları ile belirliyor ve psikolojik nedenler uç noktalara taşınmış ise ve inanç noktasında eksikleri varsa benim yaklaşımım da göre oluyor...eğer psikoloğumuz çözüm yolu bulamayan hastanın örneğin intihar meyilli bir hastanın tanısını koyduğunda benim yapabileceğim bir şey olmuyor ve hastane yönetimini uyarıyoruz... Dini olarak zayıf hastalara ise günlük yaşamdan, kendi yaşamımdan örneklerle onun hastalığı kabullenmesine ve sadece kendinin başına

57 Hastanede Hasta Ve Hasta Yakınları Düzeyinde Görülen İletişim Problemlerinin Çözümüne Yönelik Bir Model Önerisi (s ) gelmediğini anlatıyoruz. Bayanlar daha çok bize güven duyarken erkekler mesafeli yaklaşıyor ve kadınlardan tedavi ile ilgili daha olumlu cevaplar alıyoruz. H: Hasta yakınlarının akrabalık derecesi hastanede ortaya çıkan tartışmalarda çok önemli. Hastaya en yakın hasta yakınından başlıyoruz çünkü o en gergin oluyor. Halka uzak akrabalık bağı olanlara doğru genişliyor... Diğer bir yöntem ise hasta yakınları ile empati yapmak. Onlarla empati yaparak ruhsal durumunu anlayıp ona göre yaklaşıyoruz. Özellikle din görevlisi hasta ve hasta yakınları ile ilk iletişime geçerken kimliklerinin belirleyici olduğunu belirtmektedir. Kurum kimliği olduğunda hasta ve hasta yakınlarının tavırlarının daha farklı olduğunu belirten din görevlisi kullandığı kimliğin güven verdiğini belirtmektedir. DG: Size işte bir anımı anlatayım, yeni ölmüş bir hasta yakını feryat figanken benim kimliğim boynumda yoktu ve hasta yakınlarını sükûnete davet etmek isterken teslimiyete davet etmek isterken "Sen kim oluyorsun" tepkisi ile yaklaştığımı ancak kimliğimi açıklayınca sakinleştiğini gördüm. İnsanları ilk etapta görsel olarak etkilemeliyiz. Sözümüzü başka nasıl dinletebiliriz. Birim Çalışanlarının İletişim Becerisi 83 Hasta ve hasta yakınlarıyla iletişime geçmede sıcak samimi bir dil kullandıklarını vurgulayan hastane psikolojik destek birimi çalışanları hasta ve hasta yakınlarının bireysel farklılıklarını gözeterek, o bireyin söz ve davranışlarının verdiği ipucu ile tespitlerimiz doğrultusunda dini eğilimlerini de göz önüne alarak hastalığı kabullenmelerini, sakinleşmelerine tutum ve davranış değiştirmelerine ikna etmeye çalıştıklarını belirtmektedir. P: Kişinin stres nedenini, olumsuz düşünce kaynağını teşhis ederek sonrasında onunla samimi sıcak bir dil kullanarak konuşarak, onun bu olumsuz algısını değiştirmeye çalışıyoruz. Hasta ve hasta yakınları ile iletişime geçerek, konuşarak rahatlamasını sağlıyoruz...bayanlara kullandığımız dil, ses tonu daha sıcakken, erkeklere daha net ve sıkıntıları direk ifade edebiliyoruz, kısaca anlatabiliyoruz ama bayanların incinen yapıları nedeniyle daha fazla süre harcıyoruz. Daha fazla kelime ile incitmeden açıklıyoruz. DG: İlk etapta beden dili ve görüntü kullanarak iletişime geçiyoruz o güveni verince kişilerin rahatladığını güvenle iyi bir iletişime

58 Bayram Oğuz AYDIN - Emine ŞAHİN (s.64-94) Bilgi Alışverişi geçtiğimizi görüyoruz... Hasta ve hasta yakınları doktorun söyledikleri ile ilgili bilgiler kuşku ve kaygı ile dinleniyor ama ben yumuşak ve sıcak bir üslupla güven verici yaklaştığımda zaten hasta hastalığından dolayı teslimiyeti kabul etmiş durumdayken zaten güven duyuyor. Bir isyan aşamasında olan hastalarda var ve bizim yaklaşımız sıcak, güven verici oluyor, samimi bir iletişim dili kullanıyorum... Ayrıca servislerde gözlemler yapıyoruz ve psikolojik olarak desteğe ihtiyacı olan hasta yakınlarına samimi ve sıcak bir iletişim dili kullanarak hal hatır sorar gibi yaklaşıyoruz. Konuşma sohbet havasında gerçekleşiyor, tabi tesadüfi olarak oradan geçerken birimi görmüş ve içeri girmiş olanlar da var. H: Öncelikle kullandığımız dil onu o ortamdan uzaklaştırıp kendi psikolojik destek birimine alıyoruz ve onunla sıcak bir iletişim kurarak samimi bir dille bilgi veriyoruz. İletişimle çözüyoruz. Yapılan görüşmeler sonrasında hastane acil servisi ve diğer sağlık servislerinde bilgi alışverişinin eksik olması, hasta ve hasta yakınlarının öfke patlaması yaşamalarına, zaman zaman saldırgan davranmalarına zaman zaman ise sözlü saldırılar göstermelerine neden olduğunun tespit edilmektedir. Hastane yönetimi ise bir strateji olarak, hastane biriminde oluşturulan psikolojik destek birimi ile bu problem kaynağının ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır. Çalışmada birim görevlilerinin, özellikle hemşire olarak görev yapan çalışanın bu amaçla orada olduğunun bilincinde olduğu vurgulanmaktadır. 84 DG: Hasta yakınlarının hastalarını merakla bekleme sürecindeki bu stresi asgari düzeye indirecek bir görevli gerekiyordu. Çünkü insan bilmediği durumlar da strese götürür, gelişmelerde, ne oluyor ne olacak sorusu insanı strese götürür, işte insanın o noktada hemşire devreye girip doktorun aktardığı teknik bilgileri dışarıda bekleyenlerin anlayacağı dille aktarması gerekir. H: İnsanlar bilmediği şeyden korkar ben orada bilgi sahibi olmasına yardımcı oluyorum. Hasta yakınları hastalarına kötü bir şey olacağından ve doktorun yaptıklarını merak ettiğinden ki bu bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor, merak ve hastayı düşündüğünden onların yanında olmak istediğinden doktora müdahale ediyor... P: Bazı doktorlar Bu ilacı kullanmaya devam edeceksin diyor, hastalık seyriyle ilgili hiç bir bilgi yok, kişi hastalığının ne olduğunu bile çoğu zaman bilmiyor, bizim birim olarak bu hastalığın ne

59 Hastanede Hasta Ve Hasta Yakınları Düzeyinde Görülen İletişim Problemlerinin Çözümüne Yönelik Bir Model Önerisi (s ) olduğunu, öğrenebiliyor, bu ilacın ne için kullanıldığını biliyor, otomatik olarak öğrendiği için, bu şekilde de koşullanması daha fazla oluyor. Bu ilacı ben bunun için kullanıyorum bu rahatsızlığıma iyi gelecek diye kullandığı için daha fazla etki sağlıyor. Bizim birim zaten doktorlarla hastalar arasında bir köprü. Birimin Hizmetlerinin Değerlendirilmesi Bazı hasta ve hasta yakınlarının ise uygulama biriminin desteğini reddettiğini belirten birim çalışanları, bu tutumda temel nedenin ön yargı olduğunu belirtmektedir. Özellikle din görevlisinin birimde yer almasının onun görevinin kapsamı ve dini eğilimlerin farklı olması nedeniyle ilk başta tepki ile karşılandığını belirtmişlerdir. H: Din görevlisinin gereksiz olduğu yönünde eleştiri aldık sonra insanlar alıştı ve gerekli olduğunu düşünmeye başladı. Hatta bizim çalışan sağlık görevlilerimiz bile din görevlisinden destek aldıklarını gördük... P: Dini eğilimin farklılığı ve yönetimin şekli, bu konudaki ön yargıların olması din görevlisine tepkileri ortaya koymaya neden oldu. Birim çalışanları hizmet verdikleri hasta ve hasta yakınlarının kendilerine hizmet sırasında ya da daha sonradan gelerek uygulamadan memnun olduklarını ifade ettiklerini belirtmektedir. Hasta ve hasta yakınlarının ilk başta uygulamayı ilginç bulduklarını ancak daha sonradan kendileri gelerek destek istediklerini belirten çalışanlar birimin farkındalık oluşturduktan sonra hasta ve hasta yakınlarının birimin yer aldığı odaya gelerek yardım istediklerini belirtmektedir. 85 P: Hastalar ilk başta ilginç karşılıyor. Özellikle din görevlisinin olması önce garip karşılandı... Ama örneğin oraya gelip bir bedel ödemeden psikolojik sorunlarını anlatıp destek alabiliyor. Genel kanaat memnuniyet yönünde insanlar konuşarak rahatlayabiliyor... H: Genelde insanlar bizim çalışmamızdan memnunlar ancak bize dahi güvenmiyorlar ve biz doktorla görüşürüz sen de kimsin diyerek doktorun yanına gidiyorlar. Ancak bizim görevimizin farkında olduklarında kendileri bize geliyor... Bazı hastalar kendiliğinden geliyor. Mesela bir madde bağımlısının annesi gelip kendi yardım istedir. Ya da bizim görevimizi bilen ve bir farkındalık oluşturduğumuz kişiler daha sonra gelip hastalarının sağlık durumu ile ilgili bilgi istiyor.

60 Bayram Oğuz AYDIN - Emine ŞAHİN (s.64-94) DG: Tepki çekenler oldu ancak çoğunlukla uygulamadan memnuniyetlerini, uygulamanın geç kalındığını belirtenler var. Çalışmanın eksenel kodlama aşamasında açık kodlamada elde edilen alt kategoriler tekrar ele alınmıştır. Alt kategorilerden ortak özelliklere sahip olanların bir üst kategoride tekrar birleştirilmesi sonucunda çalışmanın temel sorularına cevap verebilecek dört ana konu elde edilmiştir. Elde edilen üst ve alt kategoriler Tablo-1 de gösterilmektedir. Tablo-1: Eksenel Kodlamanın Alt ve Üst kategorileri Problemlerin Sebepleri Amaçlar Çözüm Stratejileri Birim Hizmetlerini Değerlendirilmesi İçsel Faktörler Korku ve Endişe Merak ve Bilgi Öğrenme İsteği İlgi İhtiyacı Güvensizlik Önyargı Çevresel Faktörler Bilgi Verme Kurum İmajı Oluşturma Uygun Çalışma Düzeni Oluşturma Öfke Kontrolünü Sağlama Yaşama Sevincini Oluşturma Hatalığın Kabullenilmesi ve Tedaviye Cevap Ortam değiştirme Bireysel Özellikler İletişim Becerisi Bilgi Alışverişi Tepki göstermek Önyargının ortadan kalkması Kendiliğinden yardım isteme Memnuniyet Güvenlik Personeli Kalabalık Hasta Yakını Bekleme Süresi Yaşanan Problemlerin Sebepleri Hastane çalışanları ile hasta ve hasta yakınları arasında çıkan problemler birçok çalışmada sağlık iletişimi konusu dâhilinde incelenmekte ve farklı öneriler getirilmektedir (Gülmez, 2005:166; Sezgin, 2011: 91). Çalışmada hastanede sağlık iletişiminde ortaya çıkan problemlerin sebepleri açık kodlamada elde edilen temalar incelenerek ortaya konulmuştur. Bu aşamada sebepleri oluşturan temaların iki kategori altında toplandığı görülmektedir. Bu kategorilerden ilki korku ve endişe, merak, bilgi öğrenme isteği, ilgi ihtiyacı, güvensizlik ve ön yargıdan oluşmaktadır. Bu temalar birleştirilerek içsel faktörler üst kategorisinde bir araya getirilmiştir. Katılımcıların ifadelerine göre korku ve endişe hastalarda ve hasta yakınlarında yaşamı kaybetme ve ne olacak kaygısından kaynaklı bir durumdur. Hasta yakınlarında hastaya yapılan müdahalenin geciktiğini düşünmeleri, onlardaki korku ve endişenin kaynağı olarak görülmüştür. Ayrıca tedavisi yoğun ve uzun süren bazı hastalıklar da korku ve endişeye neden olmaktadır. Hastaya yapılan müdahalenin içeriği, hastanın

61 Hastanede Hasta Ve Hasta Yakınları Düzeyinde Görülen İletişim Problemlerinin Çözümüne Yönelik Bir Model Önerisi (s ) durumu ve hastayı düşünme ve aldıkları bilginin terminolojik olarak onların dünyasında karmaşık gelmesi hasta yakınlarında merak ve buna bağlı olarak bilgi öğrenme isteğini ortaya çıkarmaktadır. İstediği bilgiyi öğrenemediğini düşünen ve artan merak düzeyi hasta yakınlarının sağlık personeline müdahalesiyle sonuçlanabilmektedir. Psikolog bireylerin içsel ihtiyaçlarından olan sevgi ve ilginin hastaların sağlık personelinden beklenti düzeylerini belirleyen bir faktör olduğunu ve gerçek hayatla bu beklenti düzeyleri arasında ortaya çıkan farkın problemlerin kaynağı olduğunu ifade etmektedir. Burada görülen ilgi ihtiyacı teması, içsel faktörler kategorisi altına eklenmiştir. Güven bireylerin sosyal ilişkilerinin başlamasında ve sürdürülebilir olmasında önemli bir olgudur. Yanlış bir uygulama yapılması, araştırma hastanesi olması dolayısıyla öğrenciler tarafından müdahale edilebileceği ve yetersiz uzmanlık gibi bazı fikirlere sahip hasta yakınlarının güvensizlik içine düştükleri, ayrıca bazı hastaların da kullanılan tedavileri duydukları güvensizlikten geri çevirdikleri problemlere müdahale eden birim personelince belirtilen bir konudur. Sağlık personelinin yeterince çalışmadığı, bazı hastalara öncelik verdiği ve kendi hastasıyla ilgilenilmeyeceği gibi önyargılar da problem sebebi olarak görülmektedir. Ortaya çıkan problemlerin sebeplerini oluşturan ikinci kategori ise güvenlik personeli, hasta yakınlarının kalabalık olması ve bekleme sürelerinden oluşan çevresel faktörler olarak gruplandırılmıştır. 87 Katılımcıların ifadelerine göre bu tema bekleme süresi, hastane yönetim sisteminin bir parçası olan güvenlik personeli ve hasta yakınlarının sayıca fazla olarak hastane ortamında bulunmalarıdır. Sağlığıyla ilgili şikâyetlerine çözüm bulmak için hastanenin ilgili bölümlerine müracaat eden hastalar doktorla bir araya gelme öncesinde, gerekli tetkiklerin yapılması, rahatsızlığın teşhisi ve tedavi aşamalarında geçen bekleme süresinin uzunluğunun kaygı düzeylerini arttırdığı ve bunun da gerginliğe neden olduğu katılımcılar tarafından belirtilmektedir. Ayrıca hastanede yatarak tedavi görme ve acil serviste müdahale süresinin uzaması hasta yakınlarıyla yaşanan problemlerin altında yatan neden olarak ele alınmıştır. Hasta yakınları güvenlik personelini hasta ile aralarındaki iletişimi koparan bir duvara benzetmektedirler. Kalabalık bir hasta yakını kitlesi ise sağlık personelinin istemediği bir durum olarak değerlendirildiğinde, güvenlik personelince yapılan bir

62 Bayram Oğuz AYDIN - Emine ŞAHİN (s.64-94) müdahale hasta yakınlarınca tepkiyle karşılanabilmektedir. Bu karmaşık durum içerisinde hasta ve yakınlarını kontrol altına almak için yapılan diğer iletişim girişimleri de ret edilebilmektedir Önerilen Modelin Uygulama Amacı Katılımcıların görüşleri sonucunda elde edilen verilerin analizi neticesinde modelin amaçları ortaya konulmuştur. Amaçlar incelendiğinde karşımıza hastanenin toplumdaki imajının olumlu yönde algılanmasını sağlamaya yönelik faaliyetleri gerçekleştirmek, bilgi vermek, verilen sağlık hizmetleri için uygun çalışma düzeninin oluşumuna katı sağlamak, hasta ve hasta yakınlarında görülen öfkenin kontrol altına alınması, hastalarda yaşama sevincinin oluşturulması ve hastalığın kabullenilerek tedaviye cevap alınabilmeyi sağlamak gibi maddeler karşımıza çıkmaktadır. Birim farklı mesleklere sahip personelden oluşmaktadır. Yine de modele ait amaçlarda genel bir benzerlik olduğu söylenebilmektedir. İlgilenilmeme gibi olumsuz algılara sahip hasta yakınlarının doktora müdahale ederek işini yapamamasına neden olduğu görülmektedir. Katılımcılardan psikolog iletişimi olumsuz algıları değiştirmede bir araç olarak görmektedir. Hemşire ise karmaşık tıbbi terimleri anlamayan ve bu sebepten dolayı sağlık personeline müdahale eden hasta yakınlarına anlayabilecekleri şekilde bilgi vererek iletişimi bilgi aktarma yöntemi olarak görmektedir. Her üç personelin de ortak amacı sağlık personeline uygun çalışma ortamını yaratabilmektir. Bazı durumlarda hasta ve hasta yakınlarında gerginlik, öfke patlamaları ve tartışma gibi davranışlar daha da ötesi fiziksel şiddet girişimleri ortaya çıkabildiği ve katılımcıların da her birinin kendi uzmanlık alanları dâhilinde ortaya çıkan bu durumları kontrol etmeyi amaçladıkları açık kodlamada verilmiştir. Psikolog uzun süreli bir tedavi yaklaşımı içerisinde olmasa da anlık; hemşire gerginliği engellemek ya da aza indirmek için bilgi vererek; din görevlisi ise bazı değerlerin hastalara hatırlatılmasıyla öfke kontrolünü sağlamayı amaçladıklarını belirtmektedirler. Yaşama bağlılık hastaların iyileşmesinde önemli bir faktördür. Katılımcılar uzun süre tedavi gören veya kanser teşhisi konulmuş hastalarda bıkkınlık, yaşama bağlılıklarını kaybetme, moral bozukluğu, hastalığı kabullenmeme ve tedaviyi reddetme gibi davranış ve tutumlar gözlemlemişlerdir. Hastalığı kabullenme yani 88

63 Hastanede Hasta Ve Hasta Yakınları Düzeyinde Görülen İletişim Problemlerinin Çözümüne Yönelik Bir Model Önerisi (s ) hasta uyumu da tedaviye cevap alınabilmesi için önemli bir etken olarak değerlendirildiği ve birimin çalışma amaçları içine dâhil edildiği görülmektedir Sağlık İletişiminde Önerilen Modelin Stratejisi Sağlık iletişiminde, hastane acil servis ve diğer birimlerde ortaya çıkabilecek problemler karşısında sağlık çalışanları bir takım stratejiler geliştirmektedir. Her çalışan, psikolog, din görevlisi ve hemşire kendi alanlarına giren konularda hasta ve hasta yakınları ile iletişime geçerek, söz konusu gergin ortamın oluşmasına engel olmaktadır. Eksenel kodlama aşamasında katılımcıların stratejilerine yönelik kategori altında açık kodlama aşamasında temellendirilen ortam değiştirme, bireysel farklılıkları tespit etme, personele ait kurum kimliği, sözlü iletişim becerisi ve bilgi alışverişi alt başlıkları ortaya çıkartılmıştır. Birimde görevli üç personel de bir problem anında hasta yakınlarının bulunulan yani stresli ortamdan farklı bir ortama yönlendirilmesinin öncelikleri arasında olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca hasta yakınlarının uyumlu tutum ve davranışları hastalara da yansımakta, ortam değişikliği de bunu sağlamaktadır. Bireysel özellikler alt kategorisinde cinsiyet ilk belirleyici olarak karşımıza çıkmaktadır. Kadınların problem çözmeye daha istekli ve uzlaşmacı bir tutum içerisinde olmalarına karşılık erkekler ise problemi kabullenmemektedirler. Bu durumda kadınların problemlere çözüm aşamasında erkeklere nispeten daha çok güvenle yaklaştıkları ortaya çıkmaktadır. Eğitim ise kullanılacak terminoloji, kelime ve cümleler için önemli bir etken olarak görülmektedir. İnanç bazı değerlerin kolayca hatırlanabilmesini sağalama açısından hasta ve hasta yakınlarının kendilerini kontrol altında tutarak uyum içerisinde sağlık personeli ile olan ilişkilerini sürdürmelerinde önemli bir başka konu olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca hasta ve hasta yakınlarındaki kültürel ve yetiştirilme tarzıyla ilgili farklılıkların hastane veya sağlık personeli hakkındaki olumsuz algıların değiştirilmesinde önemli bir rol oynadığı söylenebilmektedir. 89 Hastaya bağ gücü yüksek hasta yakını ile yapılan iletişim sonucu o kişinin kaygılı davranışlarındaki azalmanın hastayı da etkilemesinden dolayı hasta yakınları arasındaki yakınlık derecesi de tutum ve davranışların değiştirilmesi aşamasında belirlenmesi gereken bir özelliktir. Personelin bazı emareler ile kurum personeli

64 Bayram Oğuz AYDIN - Emine ŞAHİN (s.64-94) olduğunu belirten davranışları da hasta ve hasta yakınlarındaki güveni artırmaktadır. Sözlü iletişim becerisi alt kategorisi altında katılımcılar iletişimlerini samimi, sıcak, net, kısa, incitmeden, güven verici, yumuşak, hal hatır sorar gibi sohbet havasında gibi olgularla nitelendirmişlerdir. Yine cinsiyet bu dilin seçiminde belirleyici görüldüğünden kadınlarda daha sıcak bir ses tonu ve daha uzun açıklamalar yapılırken; erkeklerde ise net, kısa ve olumsuzluklar daha iyi ifade edilebilmektedir. İsyankâr bir davranış biçimi sergileyen bireylerde sıcak, samimi ve güven verici iletişim kullanırlarken, psikolojik olarak desteğe ihtiyacı olan hastalarda ise samimi, sıcak ve hal hatır sorar gibi bir sohbet yaklaşımlar arasındadır. Her bir katılımcı kullanılan iletişim dilinde bu özelliklerin içermesinin stratejileri içerisinde bulunduğunu belirtmişlerdir. Bilgi alışverişi, hastanede yaşanan öfke patlaması, saldırgan davranışlar ve sözlü saldırılar gibi problemlerin sebeplerinden biri olarak görülen merak ve bilgi öğrenme isteği maddeleriyle ilişkilidir. Bu aşamada güvenlik görevlileri bu faaliyeti engelleyen bir duvar olarak nitelendirilmektedir. Bu aşamada birimin bilgi alışverişi sağlayarak bireylerin hastalarına yönelik kaygılarını azaltarak onları bir sonraki duruma hazırladıkları görülmektedir. 90 SONUÇ İletişim bireyin paydaşı olduğu birçok deneyimin içerisindeyken, konu bireyin var oluşunun temeli olan sağlık olduğunda daha da önemli bir yerde konumlandırılmaktadır. İletişimin sağlık ile olan ortaklığı karşımıza sağlık iletişimi kavramı olarak çıkmakta ve sağlık iletişiminin düzeyleri de bireyler arasından topluma kadar ve hatta kullanılan araçlara kadar değişmektedir. Bu çalışmada da sağlık iletişiminin düzeylerinden birisi olan sağlık personelihasta ve sağlık personeli-hasta yakını arasındaki iletişim konusu temellendirilmiş kuram yaklaşımı içerisinde değerlendirilmiştir. Çalışmada elde edilen veriler incelendiğinde Karşılaşılan problemlerin sebepleri nelerdir? sorusuna cevap problemlerin bireysel nedenlerinin yanı sıra hastane ortamındaki çevre koşullarından da kaynaklandığı görülmektedir. Hasta ve hasta yakını çok sık bulunmadığı hastane ortamına yönelik içsel dünyalarında geliştirdikleri tutumlar medikal uygulamaların aşamalarında ortaya çıkan iletişimin aksamasına neden olmaktadır. Bu kavramlar

65 Hastanede Hasta Ve Hasta Yakınları Düzeyinde Görülen İletişim Problemlerinin Çözümüne Yönelik Bir Model Önerisi (s ) korku, endişe, merak, bilgi öğrenme isteği, ilgi ihtiyacı, güven ve önyargı olarak tanımlanmakta ve bunların çevresel faktörlerle birleşmesi sağlık hizmeti veren kurumlar için istenilmeyen sonuçları oluşturmaktadır. Hastane ortamında sağlık iletişimini engelleyen çevresel faktörler ise güvenlik personelinin uygulamaları, bekleme süreleri ve kalabalık hasta yakınlarıdır. Burada güvenlik personelinin hasta ve hasta yakını arasındaki iletişimi engelleyen bir unsur olarak görülmekte ve duvar kavramı ile metaforlaştırılmaktadır. Problemlerin ortaya çıkmasındaki bir diğer unsur ise teşhis ve tedaviye karar verme aşamasında bekleme süreleridir. Hastalar tedavileri için gereken aşamaların tamamlanmasını beklerken kaygı düzeyleri de artmaktadır. Ayrıca kalabalık hasta yakınları da hastanın ve kendilerinin içsel dünyalarında yaşadıkları olumsuzluklara bekleme sürelerinden kaynaklanan kaygıları da eklemeleri sonucunda sağlık personeline müdahale ettikleri görülmektedir. Bunun sonucunda da sağlık hizmetlerinin verilebilmesi için gerekli çalışma koşulları bozulabilmektedir. Problemler doğrultusunda oluşturulan birimin amaçları incelendiğinde, bazılarının, bilgi vermek, öfke kontrolünü sağlamak, yaşama sevincini oluşturmak, hastalığın kabullenilmesi ve tedaviye cevap verilmesi gibi hasta ve hasta yakınları ilişkilendirilirken bazıları, olumlu yönde kurum imajı sağlamak ve bunun devamı, hastanede uygun çalışma düzenini sağlama ve devam ettirmek gibi hastaneyle ilişkilendirilmektedir. 91 Önerilen modelde, söz konusu amaçlara yönelik hemşire, din görevlisi ve psikologun kendi mesleki ve günlük yaşam deneyimlerinden yola çıkarak belirledikleri stratejiler ortaya konmaktadır. Çalışanlar hasta yakınlarının ortamını değiştirmekte, onların bireysel özeliklerini göz önünde bulundurmakta, uygun iletişim dili belirlemekte ve bilgi alışverişini sağlamaktadırlar. Birim çalışanları öfke kontrolünü sağlamak, uygun çalışma düzeni oluşturmak amacıyla hasta ve hasta yakınlarını farklı bir ortama taşımaktadır. Diğer taraftan hasta ve hasta yakınlarının bireysel özelliklerini belirleyerek bu belirlenen özellikler doğrultusunda uygun iletişim dili seçmektedir. Problemlerin kaynağında yer alan bilgi edinme isteğinin, birim çalışanlarının amaçları içinde bilgi verme olarak karşımıza çıkmakta ve son olarak birim çalışanlarının stratejisi olarak bilgi alışverişi şeklinde yer aldığı görülmektedir. Problemlerin kaynağında, amaçlarda ve stratejilerde karşılaşılan çekirdek kod "bilgi"dir. Modelde problem kaynağı olarak "bilgi edinme isteği",

66 Bayram Oğuz AYDIN - Emine ŞAHİN (s.64-94) birimin amacı olarak "bilgi verme" ve stratejide ise "bilgi alışverişi" olarak karşımıza çıkmaktadır. Ortaya konan model doğrultusunda, hasta ve hasta yakınları hastalıkları ile ilgili bilgi edinmekte, gerektiğinde onların öfke kontrolleri sağlanmakta, yaşam sevinçleri oluşmakta, hastalığı kabullenerek tedaviye cevap verilebilmektedir. Böylece hasta yakınlarında yer eden ön yargılar ortadan kalkmakta, memnuniyet oluşmakta ve bazı durumlarda da hasta ve hasta yakınları birimin hizmetlerinden faydalanmak için kendi istekleri ile çalışanlardan destek talep etmektedir. Diğer yandan hastanede uygun çalışma düzeni oluşturulmasının yanı sıra olumlu kurum imajına katkı sağlanmaktadır. KAYNAKÇA Anker, A. E., Reinhart, A.M., Feeley, T. H. (2011). Health Information Seeking: A Review of Measures and Methods. Patient Education and Counseling, 82(3), Berry, D. (2006). Health Communication: Theory and Practice. Buckingham, GBR: Open University Press. Corcoran N. (Ed.). (2007). Communicating Health: Strategies for Health Promotion. Thousand Oaks, CA: Sage. 92 Creswell, J. W. (2015). Nitel Araştırma Yöntemleri Beş Yaklaşıma Göre Nitel Araştırma ve Araştırma Deseni. Bütün, M., Demir, S. B. (Çev). Ankara: Siyasal Kitapevi. Davis S, Kristjanson L.J, Blight J. (2003). Communicating with Families of Patients in an Acute Hospital With Advanced Cancer. Cancer Nurs, 26, Donovan-Kicken, E., Tollison, A. C., Goins, E. S. (2011). A Grounded Theory of Control Over Communication Among İndividuals with Cancer. Journal of Applied Communication Research, 39(3), Dutta-Bergman, M. J. (2005). The Relation Between Health-Orientation, Provider- Patient Communication, and Satisfaction: An İndividual-Difference Approach. Health Communication, 18(3), Emanuel, E. J., Emanuel, L. L. (1992). Four Models of The Physician-Patient Relationship. JAMA: The Journal of the American Medical Association, 267(16),

67 Hastanede Hasta Ve Hasta Yakınları Düzeyinde Görülen İletişim Problemlerinin Çözümüne Yönelik Bir Model Önerisi (s ) Epstein R.M, Street R.L. (2007). Patient-centered communication in cancer care: Promoting healing and reducing suffering. Bethesda (MD): National Cancer Institute. Gülmez, M. (2005). Sağlık Hizmetlerinde Memnuniyet Ölçümü ve Cumhuriyet Üniversitesi Araştırma Hastanesi nde Ayakta Tedavi Gören Hastalara Yönelik Bir Uygulama. Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 6(2), Hannawa, A. F., García-Jiménez, L., Candrian, C., Rossmann, C., Schulz, P. J. (2015). Identifying the field of health communication. Journal of Health Communication, 20(5), Henderson, J. K. (2005). Evaluating Public Relations Effectiveness İn A Health Care Setting: The İdentification of Communication Assets and Liabilities Via a Communications Audit. Journal of Health and Human Services Administration, 28(1/2), Johnson, J. D. (2014). Health Information Seeking Behaviors Have Technological Advances Changed Health Information Seeking for Patients and Providers?. Huber, J. T., Swogger, S. (Ed.). Chicago, IL, USA: American Library Association, Kasapoğlu, A. (2015). Özne Hayatı Konuşunca Sosyolojide Temellendirilmiş Kuram İncelemeleri. İstanbul: Ayrıntı Yayınları. 93 King A, Hoppe R.B. (2013). Best Practice for Patient-Centered Communication: A Narrative Review. Journal of Graduate Medical Education, 5(3), Koçak, A., Bulduklu, Y. (2010). Sağlık İletişimi: Yaşlıların Televizyonda Yayınlanan Sağlık Programlarını İzleme Motivasyonları. Selçuk İletişim, 6(3), Levinson, W., Lesser, C. S., Epstein, R. M. (2010). Developing Physician Communication Skills For Patient-Centered Care. Health Affairs, 29(7), Northouse, L. L., Mood, D. W., Schafenacker, A., Kalemkerian, G., Zalupski, M., LoRusso, P., Kershaw, T. (2013). Randomized Clinical Trial of A Brief And Extensive Dyadic İntervention For Advanced Cancer Patients and Their Family Caregivers. Psycho oncology, 22(3), Okay, A. (2007). Sağlık İletişimi. İstanbul: MediaCat Yayınları. Parrott, R. (2004). Emphasizing Communication in Health Communication, Journal of Communication, 54 (4),

68 Bayram Oğuz AYDIN - Emine ŞAHİN (s.64-94) Rogers, E. M. (1996). The of Health Communication Today: An Up-To-Date Report. Journal of Health Communication, 1, Rowland-Morin P.A., Carroll J.G. (1990). Verbal Communication Skills and Patient Satisfaction: A Study Of Doctor-Patient İnterviews. Eval Health Prof.,13(2), Rusinova, K., Simek, J. (2013). Why Are They All So Keen On Communication? Critical Care Medicine, 41(10), Schiavo, R. (2013). Health communication: From theory to practice (2nd ed.). Hoboken: Jossey-Bass. Sezgin, D. (2015). Cumhuriyet Dönemi Sağlık İletişimi Uygulamalarında İlkler: Türkiye'de Sıtma İle Mücadele. Akademik Bakış Dergisi, 50, Sezgin, D. (2011). Tıbbileştirilen Yaşam, Bireyselleştirilen Sağlık. İstanbul: Ayrıntı. Shaw, D. J., Davidson, J. E., Smilde, R. I., Sondoozi, T., Agan, D. (2013). Multidisciplinary Team Training To Enhance Family Communication İn The ICU. Critical Care Medicine, 42(2), Simpson, M., Buckman, R., Stewart, M., Maguire, P., Lipkin, M., Novack, D., Till, J. (1991). Doctor-Patient Communication: The Toronto Consensus Statement. British Medical Journal, 303(6814), Strauss, A., Corbin J. (1990). Basics of Qualitative Research: Grounded Theory, Procedures and Techniques. Newbury Park, CA: Sage. 94 Strauss A., Corbin J. (1998). Basics Of Qualitative Research Techniques and Procedures For Developing Grounded Theory. Second edition Thousand Oaks: Sage Publications. Warrillow, S., Farley K.J, Jones D. (2015). Ten Practical Strategies For Effective Communication With Relatives Of ICU Patients. Intensive Care Med, 41(12), Zolnierek K.B.H, DiMatteo M.R. (2009). Physician Communication and Patient Adherence to Treatment: A Meta-Analysis. Med Care, 47(8),

69 Betül AYDOĞAN ÜNAL (s ) OY VERME DAVRANIŞI MODELLERİ Betül AYDOĞAN ÜNAL ÖZ Oy kullanma hakkının yaygınlaşmasına paralel olarak oy verme davranışı literatürü de zenginleşmiş ve farklı yaklaşımlar sunan teoriler geliştirilmiştir. Bu alandaki çalışmalar, ilk başlarda sadece oy verme davranışının sandalye dağılımına etkisini incelerken, daha sonraları seçmenlerin siyasi eyleme dönüşen kararları için karar verme süreçlerini ve bu süreçlerde etkili olan unsurları analiz etmeye odaklanmıştır. Ayrıca, araştırma yöntemleri ve bilgisayar teknolojilerinde meydana gelen ilerlemeler sayesinde birden fazla unsurun etkili olduğu bu sürecin derinlemesine analizinin yapılabilmesi mümkün olmuştur. Bu çalışmada oy verme davranışı modelleri karşılaştırmalı bir şekilde ele alınarak modellerin nasıl doğduğu, temel varsayımları, öngörüleri ve zayıf noktaları belirtilecektir. Anahtar Kelimeler: Oy verme davranışı, davranış modelleri, Türkiye, siyasal davranış. VOTİNG BEHAVİOR MODELS 95 Abstract In parallel with the extension of the suffrage, voting behaviour literature has been enriched by theories with different approaches. In the first place, studies in this realm were focused on the effect of voting behavior on allocation of seats and they have become more focused on decision making processes and factors affecting on decisions that will become political behavior later on. Besides, improvements in research methods and developments in computer technologies have made deeper analyses of the effects of multiple factors possible. In this study, basic assumptions, predictions and weaknesses of the models of voting behavior will be discussed comparatively. Key Words: Voting behavior, behavioral models, Turkey, political behavior. Araş. Gör. Dr. Ege Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü, Bornova, 35100, İzmir,

70 OY VERME DAVRANIŞI MODELLERİ (s.) GİRİŞ Seçimler üzerine yapılan çalışmaların ilk örnekleri 1910 lu yıllarda siyasi coğrafyacılar tarafından verilmiştir. Bilinen ilk sistemli araştırma, 1913 yılında sosyolog, siyaset bilimci ve coğrafyacı olan André Siegfried önderliğinde Fransa daki seçmen tercihleri üzerine yapılmıştır (Dikshit, 1975: 151). Birinci Dünya Savaşı nın hemen öncesinde kitap olarak yayımlanan bu araştırma, Üçüncü Cumhuriyet in ilk kırk yılı içinde Batı Fransa da yer alan on beş farklı seçim bölgesinde seçmen tercihlerinin nasıl farklılaştığını konu alır. Bunun için, farklı yerleşim birimlerini gösteren haritalar elle çizilmiş ve çizelgelerde karşılaştırılmıştır. Neticesinde, yerel coğrafyaya özgü sosyal yapılar ile oy verme davranışları arasında anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna varılmıştır (Siegfried, 1913). Coğrafya ile siyaset bilimini buluşturan yepyeni bir araştırma alanı yaratmasına rağmen bu çalışma hak ettiği ilgiyi ancak oy verme hakkının evrensel bir kavram olma niteliğini kazandığı 1920 lerde görmeye başlar. Fakat bu ilgi, 30 lu ve 40 lı yıllarda Avrupa kıtasının yaşadığı ekonomik çalkantılar ve İkinci Dünya Savaşı ile birlikte zor zamanlar geçirmesi sebebiyle Amerika Birleşik Devletleri ne (ABD) kayar. Davranışsal siyaset biliminin yükselişinin doğal sonucu olarak 1940 lı yıllar itibariyle oy verme davranışı alanına olan akademik ilgi hızla artmaya başlar. 96 Oy verme davranışı çalışmaları genel olarak dört ana teorik model olarak incelenebilir. Bu teorik modellerden ilki, sosyolojik yapıların ve bir sosyal grubun üyesi olmanın oy verme davranışı üzerinde belirleyici etkiye sahip olduğunu öneren sosyolojik modeldir. İkinci model, seçmenlerin partilere olan psikolojik bağımlılık duygusu üzerine inşa edilen parti kimliği (party identification) modelidir. Bu modele göre, tutumlar ve gündemdeki meselelere yönelik tercihler oy verme davranışının belirleyici unsurlarıdır. Üçüncü teorik model ise, ekonomik oy verme ya da başka bir deyişle, ekonomik oy verme teorisidir. İktisat teorilerine benzer şekilde bu modelde seçmenlerin rasyonel bireylerden oluştuğu varsayılır. Bu modele göre, her seçim dönemine özgü var olan siyasi ve ekonomik unsurlar oy verme davranışını belirler. Seçmenler hangi partiye oy atacaklarına karar verirken fayda-maliyet değerlendirmesi yaparlar ve kendileri için en çok faydayı getirecek alternatife yönelirler. Dördüncü

71 Betül AYDOĞAN ÜNAL (s ) teorik model olan stratejik oy verme modeli, ekonomik oy verme modelinin içinden doğmuştur denebilir. Çünkü bu modelde de seçmenlerin rasyonel olduğu ve oy verme işlemini fayda-maliyet hesaplaması olarak gördükleri varsayılır. Temel farklılığı ise, seçmenlerin seçim kurallarını iyice öğrenerek istedikleri sonucu almak için en fazla tercih ettiği partiden farklı bir alternatife yönelme durumunu oy verme davranışı hesaplamalarına dahil etmesidir. 1. SOSYOLOJİK MODEL Oy verme davranışına sosyolojik açıdan yaklaşan bu modele göre, ait olunan sosyal grup bu davranışın belirleyicisi durumundadır. Seçmenler, oy vermeye araçsal bir anlam yükledikleri için ait oldukları sosyal grubun çıkarlarını en iyi şekilde yansıtan partilere oy verirler. Aileden gelen psikolojik etki yerine toplum içindeki bölünmeler, davranışlar açısından belirleyici konumdadır. Sınıf, cinsiyet, etnisite, dini inançlar ve yaşanılan coğrafi bölge bu bölünmelerin en önemlilerini oluşturur (Heywood, 2007: 311). Bu yaklaşımın kökeni, daha sonra Kolombiya Okulu nu oluşturacak Lazarsfeld ve diğerlerinin 1944 te yayımlanan The People s Choice: How the Voter Makes Up His Mind in a Presidential Campaign (Halkın Seçimi: Başkanlık Seçiminde Seçmenler Nasıl Karar Verir) adlı çalışmasına kadar uzanır. Bir grup örneklemle birbirini takip eden mülakatlar gerçekleştirilmiş ve oy atacakları parti konusunda yaşanan değişim kayıt edilmiştir. Bu çalışma, Amerikan seçmeni üzerinde ilk sistematik anket uygulamasıdır. Lazarsfeld ve diğerleri ikinci aşama panel çalışmalarına 1954 yılında basılan Voting: A Study of Opinion Formation in a Presidential Campaign (Oy Verme: Başkanlık Seçimlerinde Karar Oluşturma Üzerine Bir Çalışma) adlı ikinci kitaplarında yer verirler. 97 Geniş bir dönemi kapsayan bu panel çalışmasında Kolombiya Okulu üyeleri, esasen tüketici davranışı hakkında yapılan pazar araştırmalarına benzer bir yaklaşımla ABD Başkanlık seçimleri sırasında propagandanın ve medyanın seçmenler üzerindeki etkisini araştırmayı amaçlamıştır. Buradan anlaşılacağı üzere, temel amacı oy verme davranışı alanındaki literatüre katkı sağlamak olmamasına rağmen bu çalışma, şaşırtıcı sonuçları ve araştırma yöntemiyle oy verme bu literatürde büyük bir dönüm noktası

72 OY VERME DAVRANIŞI MODELLERİ (s.) olmuştur. Çalışmanın sonucunda medya ve propagandanın seçmenlerin karar verme sürecinde önemli bir etkisinin olmadığı görülmüştür. Diğer yandan; insanların, din ve sosyal sınıf açısından kendilerine benzer insanlarla iletişim kurmaya meyilli oldukları ve aileleri, dostları ve iş çevreleriyle kurdukları ağlarda fikir birliğini bozacak kişilere yer vermekten kaçındıkları görülmüştür. Tıpkı konuşma, giyim tarzı, sosyal pratikler, müzik ve edebiyat gibi kültürlerinin yansıması olan öğelere benzer şekilde, politik seçimleri de etnik geçmişleri ve sosyal sınıflarının bir ürünüdür. Nesilden nesile geçen bu alışkanlıklar ve tutumlar, siyasette de seçmenlerin belli partilere uzun yıllar sürecek marka bağımlılığı gibi bağımlılık geliştirmelerine sebep olmaktadır. Anketi yanıtlayanlar tercih ettikleri adayın kendileriyle uyuşmayan siyasi pozisyonlarını ya göz ardı etmişlerdir ya da yanlış anlayarak kendilerinden yana olduğu kanısına varmışlardır. Bu eğilim de parti tercihinin rasyonel bir aklın ürünü olarak belirlenmediğini, aksine geleneklere duyulan sarsılmaz inancın bir sonucu olduğunu göstermiştir (Berelson, vd., 1954: 304). Özetle, seçmenlerin sosyoekonomik statüleri, eğitim, gelir, ikamet yeri (kır-kent) gibi değişkenler oy verme davranışı üzerinde belirleyici bir etkiye sahiptir. Bu değişkenlerin etkileri çeşitli çalışmalarda ölçülmüştür. 98 Kır-kent değişkeninin etkisini Mo ve diğerleri (1991) Güney Kore üzerinde test etmiş ve bu etkinin Batı coğrafyası dışında da belirleyici olduğunu göstermişlerdir. Bu araştırmaya göre, geleneksel bağların varlığı ve siyasi konularda sahip olunan sınırlı bilgi sebebiyle, kırsalda oy oranının artışı ancak dıştan gelen baskılarla ve zorlamayla mümkün olmaktadır. Bunun yanında, kentsel bölgelerde eğitim ve siyasi bilinç düzeyinin yüksek olması sayesinde siyasi hayata katılım daha önceden başladığı için oy verme oranı kırsala oranla daha yüksek olmaktadır. Cinsiyet unsurunun belirleyici etkisi Lipset (1963: 206) tarafından araştırılmıştır. Oy verme oranında cinsiyetler arası yaşanan farklılığın sebebi yine sosyal grubun belirleyici olmasının sonucudur. Seçimlere kadınların erkeklere oranla daha az oranda katılım göstermelerinin ve muhafazakar olmalarının sebebi, kadınlara eşleri tarafından baskı uygulanmasıdır. İçinde bulunulan sosyal çevrenin, oy verme davranışları üzerinde etkili bir role sahip olduğunu iddia etmektedir. Lipset ve Rokkan ın (1967: 1-64) çalışmaları göstermiştir ki; ait olunan sosyal gruplar sadece oy kararını etkilemez, aynı

73 Betül AYDOĞAN ÜNAL (s ) zamanda sosyal yapılardaki bölünmeler üzerinden o coğrafyada var olacak parti sayısını da belirlerler. Diğer bir deyişle, siyasi partiler sosyal yapılardaki bölünmelerden doğan ihtiyaçları karşılamak üzere ortaya çıkmaktadır. Bu modelde, seçmenler bireylerden oluşan bir topluluktan ziyade farklı gruplar halinde düşünülmektedir. Kişisel tutum, değerler ve rasyonel değerlendirmeler oy verme kararında önemli bir etkiye sahip değildir. Bunların yerine sosyo-ekonomik statü, dini inançlar, yaşanan coğrafya, ait olunan grup gibi unsurlar bu kararda etkili olmaktadır. Oy kararı birey tarafından değil, kolektif hareket tarafından belirlenir. Eğer birey, grup tarafından belirlenen karara uymaz ise, grup normlarına ters düşer ve çeşitli şekillerde cezalandırılır. Birey, grupla ters düşmemek ve cezalardan kaçınmak için çaba harcar (Kalender, 2005:52). Türkiye oy verme davranışı literatürüne bakıldığında, sosyal bölünmeleri tarihi planıyla birlikte sunan Şerif Mardin in (1973) Center-periphery relations: A key to Turkish politics (Türk Siyasasını Açıklayabilecek Bir Anahtar: Merkez-Çevre İlişkileri) adlı eserinin birçok çalışmayı etkilediği görülür. Mardin e göre, toplum içerisinde Osmanlı İmparatorluğu zamanından bu yana Cumhuriyet dönemini de kapsayacak şekilde süregelen bazı derin kültürel farklılıklar mevcuttur. Bu farklılaşmada Osmanlı hanedanı ve onun çevresi, merkezi oluşturmuştur. Çevreyi ise, farklı dine mensup, farklı etnik kökenden gelen ve/veya farklı dilde konuşan kişiler oluşturmuştur. Merkez, sistematik olarak çevreyi yöneten sınıftan uzakta tutmuştur. Kendi içlerinde homojen bir yapıya sahip olmasalar da merkez ve çevre birbirinden kesin çizgilerle ayrılırlar. Merkez, milliyetçi, laik, devletçi, eğitimli, şehirli, elit kesimden oluşurken; çevre ise daha geleneksel, daha muhafazakar, daha dindar, daha taşralı ve devletçilik karşıtı insanlardan oluşur. Cumhuriyetle birlikte çok partili dönemde birbirine şüpheyle yaklaşan iki grup, parti tercihlerinde de farklı tercihlere yönelir. Mardin e göre, bu farklılaşma oy verme davranışına şu şekilde yansımıştır: çevre partileri; daha dindar, taşralı ve az eğitimli seçmenlerin ve merkez partileri ise; dindarlık seviyesi daha düşük, şehirli ve eğitimli seçmenlerin oyunu alabilir. Merkezçevre ayrımı, Türkiye siyasetinde sağ-sol ayrımıyla uzun yıllar örtüşmüştür. Sağ kanatta yer alan partiler; çevre değerleri olan serbest piyasa ekonomisini, dini muhafazakarlığı, aile değerlerini, dini eğitimi savunan kişiler tarafından 99

74 OY VERME DAVRANIŞI MODELLERİ (s.) desteklenmiştir. Sol kanatta yer alan partiler ise; laik, devletçi, merkezi oluşturan kişiler tarafından desteklenmiştir. Bu teorik çıkarım, pek çok ampirik çalışmayla da tasdiklenmiştir. Sosyolojik modelde grup kimlikleri, tutum ve çıkarları etkiler. Bu tutumlar, sonuç olarak bireylerin nasıl oy vereceğini belirler. Uygulamada, herhangi bir toplulukta bir grubun üyesi olmanın oy verme davranışını belirleme etkisi, tutumları belirleme aynı seviyede olmalıdır. Toplumsal bölünmelerin, tutumlar ve oy verme üzerindeki etkilerini tümden inkar etmek mümkün değildir. Fakat bu yaklaşım, neden sınıf gibi bazı bölünmelerin tutumlar ve oy verme üzerinde diğer bölünmelere nazaran daha fazla etkiye sahip olduğunu ya da bu etkilerin ülkeden ülkeye neden farklılık gösterdiğini açıklamakta yetersiz kalır (Evans, 1999: ). Ayrıca sosyolojik model, değişen ekonomik konjonktüre göre seçimden seçime farklılık gösteren oy dağılımlarını açıklamakta da yetersiz kalmaktadır. Sosyal unsurlar, uzun vadede süreklilik gösteren oy verme davranışını açıklayabiliyorken, aynı seçmenin farklı seçimlerde farklı yönde oy vermesini açıklayamamaktadır. Bunların yanında, aynı sosyal grubun içinde bulunan bireylerin farklı oylar vermelerini de açıklayamamaktadır. Örneğin, işçi sınıfına ait bazı seçmenler muhafazakar sağ partileri desteklerken, yine aynı sınıfa ait diğer seçmenler sol partileri destekleyebilmektedir. Sınıfsal özellikler, günlük pratikler, genel tutumlar gibi pek çok konuda benzerlik göstermelerine rağmen, parti tercihleri farklı olabilir. 100 Fikirlerin ve inançların etkili olduğu bu kararda, benzer sosyal sınıftan ya da bölümden gelen kişilerin benzer siyasi tercihlere sahip olacağı yargısı, bu gruplar içindeki ayrışmaları açıklamaya yeterli olmamaktadır (Antunes, 2010) lı yıllarda meydana gelen Vietnam Savaşı, şehir isyanları, sivil haklar için yapılan yürüyüşler kalıplaşmış aidiyetlerin sorgulanmasına yol açarken, sosyolojik model ortaya çıkan yeni gerçekliği açıklamakta yetersiz kalmıştır li yıllar ile beraber dünya genelinde seçmenler arasında sınıfsal bağların azalmasıyla birlikte bu model, hakim yaklaşım olma durumunu yitirmeye başlamıştır İngiltere genel seçimlerinde bu yetersizlik açıkça görülmüştür. Bu seçimlerde orta sınıfa mensup birçok kişi, seçimlerde İşçi Partisi ni desteklemiştir çünkü; bu partiyi, kamu sektörü

75 Betül AYDOĞAN ÜNAL (s ) hizmetlerini en iyi şekilde dağıtabilecek ve sağduyulu büyüme sağlayarak gelir dağılımını dengede tutabilecek parti olarak değerlendirmişlerdir. Oysa sosyolojik modelin perspektifinden bakıldığında bu seçmen grubunun Liberal Parti yi desteklemeleri öngörülür. Özetle, sosyal sınıfı oy verme davranışının ana belirleyicisi olarak görmesi, seçmenlerin hükümet performans değerlendirmelerinin ve kişisel tercihlerinin önemini göz ardı etmesi sebebiyle bu model eleştirilmektedir. 2. PARTİ KİMLİĞİ MODELİ Sosyolojik modelden farklı olarak, parti kimliği modelinde seçmenlerin oy vermeye araçsal yaklaşmak yerine oy vermeyi görüşlerini ifade etmenin bir yolu olarak gördüğü düşünülmektedir. Bu modelin temel kavramı, partiye duyulan aidiyet hissidir. Bu kavram, bir siyasi partiyle kurulan psikolojik yakınlığı, değişmez ve uzun vadeli bir ilişki olarak tanımlar. Seçmen ile siyasi parti arasındaki bu bağ, adeta din örneğinde olduğu gibi erken yaşlarda aile içinde edinilen değerlerin, yaşıtlar ve meslektaşlar arasında görülen davranış pratiklerinden etkilenmesiyle ortaya çıkar. Özetle, bireyler ailelerinin etkisinde kalarak partileriyle bir özdeşlik kurarlar. Bu model, erken dönem politik sosyalleşmeye büyük vurgu yapar (Heywood, 2007: 312). 101 Partizanların kendilerini bir sosyal gruba ait hissetmeleri açısından parti kimliği modeli ile sosyolojik model benzeşir. Bu modelde de kişiler, dini, etnik ya da bölgesel gruplarla kendi benlik algılarını birleştirirler. Diğer yandan, sosyolojik modelden farklı olarak parti kimliği modeli, tutum ve oy arasındaki nedensel bağın çift yönlü olduğunu iddia eder. Nasıl ki tutumlar, oyun rengini belirliyorsa; bazı durumlarda oyun rengi de o kişinin bazı konulardaki tutumlarını belirler (Andersen ve Heath, 2000: 1-22; Antunes, 2010). Bu açıdan değerlendirildiğinde parti kimliği, oy verme kararının sonucunu doğrudan belirleyen bir unsur değildir. Daha sonra Michigan okulunu kuracak olan Campbell ve diğerlerinin (1960) The American Voter (Amerikan Seçmeni) adlı çalışması bu yaklaşımın ortaya atıldığı ilk eser olarak değerlendirilir. Esasen tıpkı Lazarsfeld ve diğerlerinin çalışmasında olduğu gibi, saha araştırması öncesi temel amaç oy verme davranışını

76 OY VERME DAVRANIŞI MODELLERİ (s.) belirleyen unsurları ortaya çıkarmak değildir. Literary Digest Poll hezimetinden 1 sonra siyasi ilgi üzerinden genel siyasi mevzilenmeyi ölçme amaçlı başlayan çalışmanın sonuçları yeni bir modelin doğmasını sağlamıştır. Bu modelin kurucularına göre partizan etki, algısal bir filtre görevini görerek seçmenin partisinin konumuna göre kendisini konumlandırmasını sağlamaktadır. Seçmen, bilgi sahibi olmadığı konularda partizanlık bağını kurduğu partinin konumunu benimsemeyi seçer. Bireyin, partisiyle bağı ne derece yoğun olursa, algısında yaşanan bu yanılsama da o derece güçlü olacaktır. Mesela Türkiye de milliyetçi bir partiye aidiyet hissi geliştirmiş bir seçmen, anadilde eğitim ilgili bilgi sahibi olmasa bile seçmeni olduğu milliyetçi partinin buna karşı olması sebebiyle, bu konuya karşıt bir tutum geliştirebilir. Türkiye de seçimler üzerine yapılan birçok çalışma, adil ve rekabetçi ortamın ilk kez sağlandığı iddiasıyla 1950 seçimlerini milat kabul eder. Bu tarihten günümüze Türkiye parti sistemi, ciddi sarsıntılar yaşamıştır. Askeri darbeler ve Siyasi Partiler Kanununa dayanarak Anayasa Mahkemesi kararları sonucunda siyasi partiler kapatılmış ve bazıları uzun yıllar kapalı kalmıştır. Partilerin lider kadrolarını oluşturanlara siyaset yasağı getirilmiştir. Parti kapatmalarından sonra seçmen kitleleri kendi ideolojilerini, beklentilerini ve değerlerini yansıtacak yeni bir parti arayışına girmek zorunda kalmıştır. Bu sebeplerle, seçmenlerin bir siyasi partiyle kendi arasında aidiyet geliştirme süreci defalarca sekteye uğramıştır. Bu şartlar altında, önceki nesillerin bir siyasi partiyi destekleme geleneğini bir sonraki nesle aktarmaları zorlaşmıştır. Dolayısıyla, Türkiye siyasi tarihinde bir partiyle kurulan aidiyet hissinin süreklilikten yoksun olduğu söylenebilir. Bu durum, seçimden seçime kararsız seçmen kitlesi ya da partiler arası oy dalgalanmaları olarak kendini göstermektedir (Kalaycıoğlu, 2008). 102 Bu modele göre, bir parti ile partizanlık bağı kurmuş bir bireyin, bu partiyi 1 Literary Digest Poll sonuçları, 1936 ABD Başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Alfred Landon ın, Demokratların adayı Franklin Delano Roosevelt karşısında zafer kazanacağını öngörüyordu. Çalışmada, bu dergiye aboneliği olan on milyon okuyucuya posta yoluyla anket gönderildi. Sadece 2.4 milyon okuyucudan yanıt gelmesine rağmen, yanıtlayanların oranı bu çapta bir anket çalışması için hayli yüksektir. Yanıtlayanların arasında Landon açık bir farkla önde çıkmıştı. Fakat seçim sonucunda kazanan Demokrat Roosevelt oldu. Bu hezimet, anket çalışmalarının nasıl yapıldığının sorgulanmasına yol açmıştır. Bu dergi, anketi sadece kendi okuyucularına göndermiştir. Büyük Buhran yıllarında halkın geneli ekonomik sıkıntılar içindeyken dergi aboneliğe sahip olanlar genel olarak varlıklı kesimdendi. Bu kesimin tercihi de Cumhuriyetçi Landon idi. Dolayısıyla bu insanların tüm Amerikan halkını temsil etme kabiliyeti yoktur. Buradan anket çalışmalarında, örneklem oluşturma konusunda anket yapılan kişi sayısından daha önemli bir kriter olarak temsil kabiliyetinin önemi ortaya çıkmıştır (Squire, 1988).

77 Betül AYDOĞAN ÜNAL (s ) bırakıp başka partilerle yeniden bir bağ kurulması çok nadir rastlanan bir durumdur. Özellikle ailenin etkisiyle erken siyasi sosyalizasyon dönemlerinde kurulan bağ, bireyin siyasi tercihlerini uzun dönemli etkilemektedir. Türkiye örneğinde de siyasi sosyalizasyon sürecinde etkili olan unsurlar arasında aile, özel bir yer teşkil etmektedir. Uysal ve Topak ın (2010: 60) yürütmüş oldukları araştırma, siyasi yelpazenin sağında konumlanan partilerin liderlerinin sağ siyasi düşünceye mensup ailelerin çocukları iken, sol siyasi parti liderlerinin de sol yelpazede konumlanan ailelerin çocukları olduğunu göstermiştir. Parti kimliği modelinde, siyasi tercihlerde değişim ancak seçmenin sosyal statüsünde önemli bir gelişme yaşanmışsa mümkün olabilir. Örneğin, eğitim seviyesinde artış, evlenme, iş değiştirme gibi önemli gelişmelerin yaşanması gerekir. Kişinin özel hayatında meydana gelen bu değişikliklere benzer şekilde içinde bulunduğu coğrafyada yaşanan siyasi ve sosyal kritik değişiklikler de partizanlık bağının değişmesine yol açabilir. Örneğin, seçmenin vatandaşı olduğu ülkenin Avrupa Birliği ne (AB) üye olması ya da Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği nin (SSCB) dağılması gibi önemli değişimler daha geniş kitlelerin partizanlık bağında değişimlere yol açabilir. Yine de seçimden seçime yaşanan oy dalgalanmaları partizanlık bağında yaşanan değişimler olarak algılanmaz. (Antunes, 2010) lı yıllarla beraber parti kimliği modeli, partizanlık bağını fazla önemsediği için eleştirilmiştir. Bu teorik model, neden bazı seçmenlerin partizanlık bağı kurduğu partiden başka bir partiye oy verdiğini ya da seçimlerde oy kullanmadığını açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Diğer yandan bu model, ABD deki iki partili sistemdeki oy verme eğilimlerini açıklamada başarılı olmuştur çünkü; bu ülkede erişkin nüfus arasında partizan tutumlar uzun yıllar süreklilik göstermektedir. Fakat bu coğrafyanın dışında maalesef bu model yetersiz kalmaktadır. Özellikle partizan eğilimleriyle oy tercihleri arasında farklı tutumlar sergileyen seçmenlerin davranışlarını açıklayamamaktadır (Butler ve Stokes, 1969: ). Parti kimliği modelinin geçerliliğini önemli ölçüde yitirmesinin bir diğer sebebi ise yine 1990 lı yıllarda partiler arasında önemli farkların giderek azalması, birçok partinin merkeze yakın politikalar belirlemesidir. Genel olarak bakıldığında dış

78 OY VERME DAVRANIŞI MODELLERİ (s.) ilişkiler, ekonomi, azınlık hakları, sivil haklar gibi konularda birçok partinin, daha fazla oy alabilmek için aşırı uçlarda politikalar üretmemeyi tercih etmesi sebebiyle politik yelpazede partiler birbirinden belirgin bir şekilde ayrılmazlar. Bu durum da seçmenlerin tek bir partiyle partizanlık bağını kurmasını engeller. Parti kimliklerinin güçlü olmadığı dönemler neticesinde seçmenlerin kendi çıkarlarını ve hükümetin ekonomik performansını değerlendirerek oy verdiğini öngören ekonomik oy verme modeli literatürde sıkça referans gösterilen model olmuştur. 3. EKONOMİK OY VERME MODELİ İnsanlar sosyal gruplarına göre oy verir diyen sosyolojik modeller, yeni siyasi partilerin doğuşuna sebep olarak sosyal ve tarihi yapıyı öne çıkarmaktadır. Parti politikalarında yaşanan farklılaşmalar ve oy verme davranışının buna göre değişiklik göstermesi meşruiyetini bu noktadan kazanmaktadır. İnsanlar parti aidiyetlerine göre oy verir diyen parti kimliği modeli ise, partiye aidiyet veya partizanlık üzerinden seçmen ile siyasi parti arasında kurulan psikolojik bağın oy verme davranışını belirlediğine vurgu yapar. Her iki model de bireylerin seçimden seçime farklılık gösteren oy tercihlerini açıklama konusunda yetersiz kalmaktadır. 104 Ekonomik oy verme modeli ise, oy dalgalanmalarını açıklamak için önemli ipuçları sunmaktadır. Bu modele göre, tercihler ve oyun rengi arası ilişki politik konjonktüre göre farklılıklar gösterebilir (Kramer, 1971). Örneğin, seçim yarışında benzer yaklaşımlara sahip birden fazla parti varsa, bireyin tercih edeceği parti bir önceki seçimden farklı olabilir (Andersen ve Heath, 2000). Rasyonel ya da diğer bir deyişle ekonomik oy verme modeli her seçim dönemine özgü siyasi ve ekonomik unsurların oy verme davranışını belirleyici düzeyde etkilediğini ileri sürmektedir. Sosyolojik modele benzer şekilde ekonomik oy verme modeli de oy verme eylemine araçsal bir anlam yükler. Fakat bu modele göre, fayda-maliyet hesaplamaları sonucunda ortaya çıkan bu eylem, sosyolojik modelden farklı olarak birey merkezlidir. Bireyler, kişisel tercihlerini ve beklentilerini karşılayan partileri tercih ederler. Mancur Olson (2009: 53-60) kolektif hareketin mantığını açıkladığı kitabında, rasyonel bir bireyi ait olduğu grubu merkeze koyarak hareket etmeye ancak farklı ve seçici bir dürtünün itebileceğini söyler. Seçim sonuçları, kitlesel tercihlerin bir özeti olarak

79 Betül AYDOĞAN ÜNAL (s ) okunabilir. Fakat bu seçim modeline göre, oy verme davranışı tekil aktör olan bireylerin kendi kişisel kararlarının sonucu oluşur. Oy verme davranışı kitlesel bir hareket olarak görülmekten ziyade bireylerin oy tercihlerine ve karar mekanizmalarına odaklanmalıdır. Dolayısıyla bu model, ait olunan sosyal grupları merkeze koyan diğer iki teorik modelden farklı olarak merkeze bireyi koyar. Seçmenlerin kişisel çıkarları, bilişsel tutarlılık yakalama ihtiyaçları ve en az emeği harcayarak en çok faydayı elde etmek istemeleri karar motivasyonlarını oluşturur. Seçim öncesi süreçte seçmenler aktif olarak seçimle ilgili bilgi toplarlar. Bilgiye ulaşma maliyeti, yeni bilginin getireceği faydayı geçtiği anda bilgi toplamayı bırakırlar. Oy verme öncesinde tüm seçmenlerin, kendi çıkarları ve partilerin seçim vaatleri konusunda net bilgiye sahip oldukları var sayılır. Oy verme kararının, rasyonel aktörlerce var olan bilgileri, olayların gerçekleşme ihtimallerini, potansiyel maliyetlerini ve bunlardan edinebilecekleri faydaları değerlendirerek verildiği varsayılır. Karar verme sürecinde, genellikle hükümetin ekonomik performansları (örn. işsizlik ve enflasyon oranları), yönetenlerin yönetim kabiliyetleri ve partilerin bazı meselelere yaklaşımları her seçmenin kendi penceresinden yaptığı değerlendirmelerle gözden geçirilir (Lau ve Redlawsk, 2006: 182). 105 Seçmenlerin kendi çıkarları ve partilerin seçim vaatleri hakkında kesin bilgiye sahip oldukları varsayımı, ekonomik oy verme modelinin en çok eleştiri aldığı noktalardan biridir (Green ve Shapiro, 1994: 47). Bu modelin savunucuları, seçmenlerin bilgi eksikliklerini sezgisel veya bilişsel kısa yollar oluşturup az bilgi kullanarak giderdiğini iddia etmektedir (Antunes, 2010). Seçim döneminde seçmenler, çok farklı kaynaklardan gelen aşırı bilgi yoğunluğuyla karşı karşıya kalırlar. Bilgi yoğunluğu, karışıklıklara ve verilmek istenen mesajların tam anlaşılamamasına yol açar. Bu zor durumla baş edebilmek için seçmenler, diğer adayların, kurumların, medyanın ve kamu figürlerinin benimsediği konumları bir gösterge kabul edip ve seçim vaatleri hakkında sezgilerini kullanırlar. Buradaki önemli mesele, bireylerin sezgilerine duydukları güvendir. Yani seçmenlerin, bilgi yoğunluğu ve karışıklığı olan günümüzde bilgi üzerinden değil, güven üzerinden karar verdiği söylenebilir. Ekonomik oy verme modelinin oluşturulduğu en önemli eserlerin başında

80 OY VERME DAVRANIŞI MODELLERİ (s.) Anthony Downs un 1957 yılında yazdığı An Economic Theory of Democracy adlı kitabı gelmektedir. Ekonomik modellerin siyaset bilimi alanına uygulandığı bu çalışmada, seçim arenası pazar alanına benzetilmiştir. Teorik olarak seçmen ile siyasi partiler arasındaki ilişki gayet nettir. Seçim sürecinde partiler belli meseleler hakkında geliştirdikleri siyasaları seçim arenasında sunarlar. Seçmenler ise, bu siyasalara bakıp kendileri için en fazla fayda getirebilecek olanını seçerler. Yani, tıpkı ekonomik ilişkilerde olduğu gibi, faydalarını maksimize edebilecekleri seçeneğe oy verirler (Downs, 1957). Siyasi partiler arzı oluşturan taraf olurken, seçmenler talebi oluşturmaktadır. Bu model, oy kararının verildiği ortamı etkileyen dışsal unsurlardan ziyade bireylerin zihninde oluşan karar mekanizmasına odaklanır. Bu modelde seçmenler, kendi beklentilerini en iyi karşılayacak ve kendi görüşlerini en iyi temsil edebilecek adaylara ya da partilere oy verirler. Oy kararında, bağlılık hissetme ya da bir gruba aidiyet gibi psikolojik veya sosyolojik unsurlar değil, seçmenin beklentilerini gözetmesi gibi rasyonel hesaplamalar etkilidir. Bu model, tüm seçmenlerin tüm aday ya da partilerin siyasal meseleler karşısındaki tutumlarını net olarak bildiğini varsayar (Downs, 1957: 55). Eğer birey oyunun seçim sonucunu etkilemek açısından kritik öneme sahip olduğuna dair bir beklenti içindeyse ve ayrıca oy vermekten elde edeceği fayda, oy vermenin toplam maliyetinden (zaman ve çaba harcamanın maliyeti) fazla ise, o bireyin o seçimlerde oy verme eğilimi artar. Bireyin oy vermekten elde edeceği fayda, salt çıkarlarının maksimize edilmesi değil; aynı zamanda oy vererek vatandaşlık görevini yerine getirdiğini düşünerek elde edeceği psikolojik tatmindir. 106 Birey, hangi partiye oy vereceğine karar verirken seçim arenasına siyasalarını sunan partilerden her birinin seçilmesi durumunda kendi çıkarlarının nasıl etkileneceğini belirlemelidir. Eğer yapmış olduğu bu analiz sonucunda, partiler arasında belirgin farklar oluşmuyorsa, yani oy vermenin potansiyel faydası sıfıra yaklaşıyorsa, o bireyin o seçimlerde oy vermeme eğilimi artar. Benzer şekilde, eğer birey kullanacağı oyun, seçimin sonucunda kritik bir değişikliğe sebep olmayacağını düşünüyorsa, oy kullanmama olasılığı yine yükselir. Örneğin, seçim öncesi dönemde bir parti ya da aday, seçim yarışını çok önde götürüyorsa, bu partiye ya da adaya oy verecek bazı seçmenler için sandığa gidip oy vermeyi ifadesizleştirebilir çünkü

81 Betül AYDOĞAN ÜNAL (s ) vereceği oyun seçim sonuçları üzerinde etkisi hissedilmeyecek kadar azdır. Oysa başa baş yarışlara sahne olan seçimlerde her bir oyun seçim sonucunu etkileme gücü olduğu için bu partilerin ya da adayların seçmenleri bunu bilerek oy verme eylemine büyük önem atfedebilirler. Seçimlere katılım oranlarının ekonomik oy verme modelinin işaret ettiğinden yüksek olması, bu modelin zayıf noktası olarak görülebilir. Downs un oluşturduğu model ile uygulama arasında uyuşmazlık söz konusudur. André Blais (2000: 2), bu denkleme eleştirel yaklaşır ve şu katkıyı yapar: Bu teoriye rağmen, birçok insan oy kullanmaktadır. Gerçekte, seçmen sayısının aşırı derecede fazla ve her bir oyun etkisinin en cüzi durumda olduğunda dahi büyük çoğunluk en önemli seçimlerde oy kullanmaktadır. Downs ın oy verme modelinin çok yüzeysel açıklamalar sunduğunu iddia eder. Blais e göre, seçmenlerin neredeyse yarısı oy vermeye karar verirken fayda-maliyet hesaplamaları sonucunda harekete geçmekten ziyade, medeni bir görevi yerine getirme düşüncesiyle hareket etmektedir. Ayrıca, vatandaşlık görev bilinci yüksek olmayan seçmenlerde bile oy vermenin fayda-maliyet hesaplamalarının Downs ın modelinin öngördüğü kadar etkili olmadığını ileri sürer. Aynı şekilde, oy vermeye gitmenin maliyeti oy verme davranışı üzerinde önemli bir etkiye sahip değildir (Blais, 2000: 1-16). Özetle Blais, seçmenlerin oylarının seçim sonucu üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğunu hissederlerse oy vermeye daha yatkın olduklarını kabul etmektedir. Fakat modeldeki diğer unsurların fazlaca önemsendiğine işaret etmektedir. 107 Diğer yandan, Downs ın oy verme modelini doğrulayan çalışmalarda da bulunmaktadır. Ordeshook ve Zeng e (1997) göre bu model, bireylerin düşünce mekanizmalarının başarılı bir şekilde matematiğe dökülmüş halidir. Fakat başarılı olduğu konu seçimlerde oy kullanıp kullanmama kararını verme konusu değil, seçimlerde hangi adaya/partiye oy verileceğini açıklayabilmesidir. Hesaplamalar, birey oy verme kabinine girdikten sonra çalışmaya başlamaktadır. Seçim sonucundan beklenen fayda hesaplamaları, oy verip vermeme kararından ziyade kime oy verileceği kararını etkilemektedir. Bu çalışmada, seçimlerde oy verme kararı, fayda-maliyet hesaplamalarından farklı olarak, genellikle vatandaşlık görevini yerine getirme duygusuyla ilişkilendirilmiştir.

82 OY VERME DAVRANIŞI MODELLERİ (s.) Bireyselci vurgusuna rağmen, ekonomik oy verme modelinin sosyolojik ya da parti kimliği modelinin tam aksini savunduğunu söylemek mümkün değildir. Açık bir şekilde ifade edilmese de rasyonel model, sosyal kimliklerin oy verme tercihinde oynayacakları rol için açık kapı bırakır çünkü bireysel tercihler, o bireyin toplum içinde sahip olduğu konum itibariyle belirleniyor olabilir. Yine de sosyal grupların, bireylerin tutumlarını etkileme gücü olsa da, oy verme kararını tamamen belirleyebildikleri anlamına gelmez. Ekonomik oy verme modeli, bireylerin karar verme mekanizmasını ayrıntılayarak bu ilişkinin anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Diğer modeller mevcut yapı içinde oluşan davranış örüntülerine bakarak sonuçları gözlemlediği için tümevarım yaklaşımını uygularken, ekonomik oy verme modeli davranışların temel ilkelerini çözümleme yolunu tercih ettiği için tümdengelim yaklaşımını uygulamaktadır (Evans, 2004: 107). Erik Allardt a (2001) göre ekonomik oy verme modeli, insanların niyetlerini ve motivasyonlarını öne çıkarır. Bu teori, insanların seçim yapma ve bu seçimleri yaşam içerisinde uygulama kapasitesinin açıklanmasına sevk eder. 108 Ekonomik oy verme modelini eleştiren bilim insanlarından biri de Fransız sosyolog Pierre Bourdieu dür. Bourdieu (1990: 50), bu modelin öngördüğü sosyal aktörlerin işleme mantığının doğru olmadığını savunur çünkü; aktörler açık bir şekilde görünen rasyonel ve ekonomik kriterleri gözeterek değil, gizil duygularıyla hareket ederler. Ekonomik oy vermeler, tarihi ve kolektif tutumlar tarafından inşa edilmiştir. Ekonomik oy verme modeli bu öncül süreçleri göz ardı etmektedir. Ayrıca, bu model bireylerin birbirleriyle ve içinde yaşadıkları toplumla olan ilişkilerini de değerlendirmez. İçinde yaşadığı toplumdan ve toplumun diğer bireylerinden soyutlanarak düşünülen rasyonel birey varsayımı, büyük oranda sorunlu çıkarımlara sebep olmaktadır. Modelin öngördüğü düşünce denklemi, bireylerin kendi yargılarıyla ve tamamen özgür iradeleriyle oluşmaz. Hatta bireylerin kişisel çıkar tanımlamaları da sosyal etkileşimin sonucudur. Örneğin, bir seçmenin vereceği oydan elde edeceği faydanın neleri kapsayacağı siyasi elitlerin yönlendirmeleriyle oluşur. Türkiye de ekonomik oy verme davranışı üzerine öncü çalışmalar üreten

83 Betül AYDOĞAN ÜNAL (s ) isimlerin başında Ali T. Akarca gelir. Akarca (2015), 1975 ten 2011 e kadar yapılan toplam 17 yerel ve genel seçim sonuçlarını regresyonla analiz ederek İslami siyasi partilerin iktidar ve muhalefetteyken siyasi performanslarını belirleyen unsurları anlamak için çalışmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre, diğer partilerden farklı olarak İslamcı ve İslam kökenli partiler için iktidarda olmanın bedeli daha ağırdır. Fakat iktidardayken ekonomik performanslardan etkilenme şekilleri diğer partilerle benzerdir. Bu partiler zamanla parti kapatmalara karşı adapte olmuştur. Bu konuda diğer bir çalışmasında (Akarca ve Tansel, 2007), 1995 genel seçimleri sonuçları üzerinde il düzeyinde her partinin oy oranlarını alarak regresyon analizi yapmıştır. Analizde, partilerin bir önceki seçimde aldıkları oy oranları, net göç oranı, eğitim durumu, kadın istihdamı ve büyüme oranları ile 1994 ve 1995 yıllarında kişi başı gayrisafi milli hasıla verileri kullanılmıştır. Analizin sonuçlarına göre, büyüme oranı, koalisyonu oluşturan ana partinin (DYP) oy oranları açısından olumlu ve istatistiki anlamlı bir etkiye sahiptir. Büyüme oranında her bir puanlık artış iktidar partisinin oylarında % 0,27 artış sağlar. Ayrıca, çalışmanın sonuçları Türkiye seçmeninin karar verirken ekonomik performansları göz önünde bulundurduğunu göstermiştir, fakat sadece bir sene öncesinden itibaren performanslar değerlendirilmektedir. Uzun vadeli bir değerlendirmeden söz edilememektedir. Eğer iktisadi anlamda kötü bir dönemse, aşırı uçtaki muhalefet partilerinin oy oranı artmaktadır. Ekonomik yargılardan hükümetin küçük ortağı olan partiler ile merkezde yer alan muhalefet partileri etkilenmez. Bu durumda, seçmenler iktidarda olan partilerden başka partilere yönelme eğilimindelerdir. 109 İktidardaki partinin oy oranlarında ekonomik performansa göre şekillenen bir değişim vardır (Akarca ve Tansel, 2007). Bu değişim, bazı seçmenlerin stratejik davranarak iktidardaki partinin gücünü zayıflatmak için başka partilere yöneltmesinden kaynaklanıyor olabilir. Aynı durum, iktidarın ana partisinin iktidarı süresince verdiği bazı tavizler ve yerine getiremediği sözler sebebiyle partinin gerçek tabanını oluşturanların partiden uzaklaşmasından kaynaklanabilir. İktidar partilerinin oy kayıplarının stratejik oy vermeden dolayı mı ya da tabanın iktidarın bedelini ödetmesinden mi kaynaklandığını gösteren bir çalışma yoktur lı yıllardan günümüze kadar yapılan yerel ve genel seçimler üzerine analizleri bulunan Akarca ya göre, Türkiye seçmeni kararını verirken hükümeti oluşturan parti ya da partilerin

84 OY VERME DAVRANIŞI MODELLERİ (s.) ekonomik performansını değerlendirerek oy vermektedir. Fakat seçmenler değerlendirmelerini seçimlerin yapıldığı yılla sınırlı tutmaktadır. Bu sebeple Akarca, seçmenleri miyop olarak niteler (Akarca ve Tansel, 2006). Son yıllarda oy verme davranışını belirleyen ana unsurların ideolojik mi yoksa ekonomik mi olduğuna dair Ali Çarkoğlu nun (2012, 2014) iki önemli çalışması bulunmaktadır. 2002, 2007 ve 2011 yıllarında düzenli olarak anket çalışması yaparak panel veri toplayan bu çalışmalar, Türkiye de bu alandaki veri eksikliğini giderilmesi için önemlidir. Anket verilerinin analizine dayanan bu çalışmalara göre, seçimlerde etkili olan iki önemli nokta vardır. Biri, uzun vadeli ve giderek artan muhafazakar ideolojik mevzilenmeler ve diğeri, daha kısa dönemli olan genellikle ekonomi açısından pragmatist değerlendirmelerdir. Bu çalışmanın bulgularına göre, 2002 seçimleri ekonomik performansların değerlendirildiği bir seçim olmazken, daha çok ideolojik ve sağ-sol ideolojisinin sonucu belirlediği bir seçim olmuştur. Ekonomik performansın değerlendirilmesi ise 2002 den 2007 ye artmış fakat 2011 de güç kaybetmiştir. Oysa 2002 seçimlerinde bir önceki dönem hükümeti oluşturan partilerin hepsinin baraj altında kalması, 2001 krizini yaşayan Türkiye seçmeninin iktidarı cezalandırması olarak yorumlanabilir, fakat bu sonuç Çarkoğlu nun çalışmalarıyla desteklenmemektedir. 110 Merkez-çevre yaklaşımı, Türkiye de oy verme davranışı konusunda uzun yıllar hakim görüş olmuştur. Eğitim seviyesi, etnik kimlik, dini eğilimler ve çevrenin etkisi, oy verme davranışında belirleyicidir. Bu yaklaşımı sonuçlarıyla tasdikleyen pek çok çalışma yapılmıştır. Fakat Türkiye oy verme davranışının büyük değişiklikler geçirdiği söylenebilir. Son dönemde oy verme davranışını, seçim öncesi yürütülen kampanyalar ve ekonomik gidişat hakkındaki tutumlar daha etkili konumdadır. Seçmenler için soyut düşünme ve strateji kurabilme kabiliyeti, eğitim seviyesindeki toplam yükselme ile göz ardı edilmemesi gereken bir durum halini almıştır. Seçim barajının yüksek olması pek çok seçmen tarafından eleştirilmektedir. Dolayısıyla, seçmenler arası bu konuda farkındalığın olduğu bilinmektedir. Ayrıca, özellikle yerel seçimlerde bir partinin adayının seçilmesi istenmiyorsa, sosyal medya aracılığıyla o adayın o ildeki en güçlü rakibine oy verilmesi konusunda seçmenler kendi çabalarıyla organize olmaya çalışmaktadırlar. Tüm bu gelişmeler düşünüldüğünde Türkiye de oy verme

85 Betül AYDOĞAN ÜNAL (s ) davranışının en iyi analizi ancak rasyonel seçmenlerin stratejik davranma ihtimali göz önünde bulundurularak mümkün olabilir. 4. STRATEJİK OY VERME MODELİ Ekonomik oy verme modelinin içinden doğan stratejik oy verme modeli, birçok yönlerden diğer oy verme modellerinden ayrılır. Bu model, seçmenlerin oy tercihlerinin en çok tercih ettikleri partinin ilanı olarak kabul eden varsayımı sorgular. Bu modele göre; seçmenler, seçimler sonucunda oluşmasını istedikleri senaryoya ulaşmak için strateji kurabilir ve uygulayabilirler. Dolayısıyla seçmelerin gözünde seçimler, salt tercihlerin bir ifadesi olmaktan ziyade hükümeti ya da kazananı belirleme aracı olarak görülür. Örneğin, genel seçimler söz konusu olduğunda, bazı seçmenler seçim sonrası kendi çıkarlarına uygun koalisyonun kurulmasını sağlamak amacıyla en çok tercih ettikleri partiden farklı bir parti için oy kullanabilirler. En çok tercih ettiği parti, seçim yarışını önde tamamlayacak fakat tek başına hükümeti kuracak çoğunluğu sağlayamayacaksa, seçmen, o partinin seçim sonrası koalisyon kurmasını istediği küçük partiye oy vererek bu küçük partinin koalisyon pazarlıklarında elinin güçlü olmasını sağlayabilir. Bu sayede, seçmenler kurdukları stratejiyi hayata geçirerek hükümeti belirleyebilirler. 111 Rasyonel bir seçmen diğer seçmenlerin tercihleriyle ilgili gerekli bilgiye sahip olduğu durumda, tercih ettiği sonuca en çok tercih ettiği parti ya da adaydan başka bir alternatife oy vererek ulaşabileceğini görüyorsa stratejik davranır (Gschwend, 2004b: 10-16). Stratejik oy verme davranışı üzerinde çalışan bilimsel çevreler, sosyolojik, parti kimliği modelleri gibi gelenekçi yaklaşımların öngörülerinden sapan davranışları açıklamakla ilgilenmektedirler. Oy durumunu daha gerçekçi yansıtabilmek için hem bireyi şekillendiren bireysel unsurları (eğitim düzeyi, analitik kapasite vs.) hem de bireyi ve içinde bulunduğu grubu etkileyen yapısal unsurları (seçim yasaları, parti sistemlerinin doğası vs.) incelerler. Stratejik oy verme çalışmaları, geleneksel teorilerden bir adım öteye giderek Neden seçmenler bazı durumlarda klasik modellerin öngörülerinden farklı davranışlar sergiliyorlar? sorusuna anlamlı bir açıklama sunma çabasındadırlar. Bu davranışın oluşmasını sağlayan temel motivasyonları ve oluşmasına engel olan şartları açıklarlar.

86 OY VERME DAVRANIŞI MODELLERİ (s.) Literatürde oyunu en çok tercih ettiği alternatif için kullanan seçmen samimi (sincere) seçmen olarak nitelendirilir. Samimi seçmen, diğer seçmenlerin tercihleri ve tercih sıralamalarıyla ilgilenmemektedir. Stratejik seçmen ise, stratejisinin doğruluğunu kontrol etmek istediği için diğer seçmenlerin oy yönelimlerini göz önünde bulundurur. Ortaya çıkan sonuç üzerinden kendi tercihine oy atabilir ya da diğer alternatiflerine (en az tercih ettiği hariç) oy atar. Bu önerme, stratejik oy verme için iki varsayım içerir. İlk varsayıma göre, diledikleri takdirde tüm seçmenler diğer tüm seçmenlerin tercih sırasına dair net bilgiye sahip olabilirler. Özellikle seçmen sayısı çok olan seçimler öncesi yapılan ve sonuçları herkesle paylaşılan halk oylamaları, seçmenlerin bu bilgiye sahip olmada kullandıkları ilk kaynaklardan biridir. İkinci varsayıma göre, tüm seçmenler tercih ettiği parti ya da aday dışında bir alternatife oy verdiğinde istediği sonucu elde edebileceği çıkarımını yapmak için gerekli yeterliliğe sahiptir ve bunu yapmaya gönüllüdür (Blaisvd., 2001). Stratejik oy verme çalışmaları, seçmenlerin hangi koşullar altında en çok tercih ettikleri adaya ya da partiye değil, başka bir alternatife oy verdiğini araştırır. Seçmenler, düşünce zincirleri sonucunda stratejiler kurarlar ve buna göre oy verirler (Gschwend, 2004a: 10). Stratejik oy verme çalışmalarının genel olarak amacı, seçmenlerin hangi partiye oy vereceklerine karar verirken hesaplamalarında etkili olan unsurları belirlemektir. Seçim kurumlarını, seçim yasalarını ve seçmenlerin algısının nasıl şekillendiğini yakından incelerler. Bu unsurlar, diğer modellerin inceleme kapsamının dışında kalmaktadır. 112 Stratejik oy verme davranışının 1980 lerin sonuna kadar, oy verme davranışını çalışan akademisyenler tarafından görmezden gelindiği söylenebilir. Teorik düzeyde ekonomik oy verme modelinin önemli çevreler tarafından benimsenmesi, sınırları belli kurumsal yapıların içinde seçmenlerin davranışlarında etkili olan unsurların incelenmesini teşvik etmiştir (Gschwend, 2004b: 11). Michael Alvarez ve Jonathan Nagler e (1997) göre, iki önemli siyasi gelişme stratejik oy verme araştırmalarına olan ilgiliyi arttırmıştır. İlki, ABD'deki 1968 sonrası reformlarını takiben başkanlık için aday belirleme süreçlerinde yapılan ön seçimlerde her iki ana partide de aday sayısının giderek artmasıdır. İkinci önemli gelişme ise, dünya genelinde çoğunlukçu demokratik sistemlerde üçüncü partilerin yükselişe geçmesidir. Bu iki sebep, stratejik oy verme

87 Betül AYDOĞAN ÜNAL (s ) davranışının açıklanmasına olan ilgiyi arttırmıştır. Artan ilgi, yakın dönemde yöntem açısından gelişmelerin kaydedilmesini sağlamıştır ve böylece stratejik oy verme davranışı literatürüne önemli katkılar yapılabilmektedir. Bilgisayar teknolojisi, 1990 larda artan bir hızla gelişme göstermiş ve yöntemsel ilerlemeyi destekleyen yazılımların yaratılması mümkün olmuştur. Konu ile ilgili bilgisayar programları kullanarak aynı anda tüm aday veya partiler için oy olasılığını hesaplayabilen simülasyonlar yapılabilir hale gelmiştir. Sadece iki adayın olduğu sistemlerde stratejik oy verme davranışı için etkili unsurlar pek güçlü değildir. En az üç adayın olduğu durumlarda, en çok tercih edilen adayın seçilme şansının olmadığı düşünülüyorsa ehven-i şer seçilir. Çok partili sistemlerde, seçim yarışının kimler arasında olacağı iki partili sisteme göre daha belirsizdir. Mesela, nispi temsilin olduğu parlamenter sistemlerde, seçimlerde her zaman yarışan birden fazla parti vardır. Bu durumda, doğal olarak hükümetler genellikle birden fazla partinin bir araya gelerek oluşturdukları koalisyonlarla kurulur. Seçmenler belli koalisyonları tercih ederler ama tek bir parti için oy kullanmak durumundadırlar. Oy verme davranışı ile ilgili geleneksel teoriler, bireylerin üzerinde etkili olan bu unsurları açıklayamamaktadır. 113 Samimi oy veren seçmenler için oy verme işlemi araçsal bir davranış değildir; bu siyasi katılım hareketinin başlı başına bir anlamı vardır. Bir adayın ya da partinin seçilmesi sağlanırken, aynı zamanda seçmenler tercihlerini belirterek kendilerini ifade ederler. Oy verme; tercih edilen parti, hayran olunan bir parti lideriyle ya da bir politik yaklaşımla samimi seçmenlerin kendilerini psikolojik olarak yakın hissetme yoludur. Bu tip psikolojik etkiler, daha çok Campbell ve diğerleri (1960: 121) tarafından tanımlanan etkilerle aynı çizgidedir. Stratejik düşünen seçmenlerin oy verme olgusuna yaklaşımları samimi oy veren seçmenlerden farklıdır. Stratejik seçmenler için oy verme araçsal bir anlam taşır. Seçim sonrası oluşması istedikleri tabloya ulaşılması için izlenen bir ara aşamadır. Benzer şekilde, stratejik seçmenler için oy verme aynı zamanda mevcut politikaları ya da liderleri protesto etme yolu olarak da kullanılabilir. Diğer yandan, stratejik seçmenlerin en çok tercih ettikleri parti ile aralarında zayıf bir bağ varsa, elde etmek istedikleri sonuca ulaşmak için başka bir alternatife yönelmeleri

88 OY VERME DAVRANIŞI MODELLERİ (s.) daha olasıdır (Karpvd., 2002). John Blydenburgh a (1988) göre, stratejik oy verme teorileri dar bölge seçimlerinde üçüncü adayın seçmeninin neden ikinci tercihine oy verdiğini değil, neden en çok tercih ettiği adaya oy verdiğini tartışmalıdır. Reagan, Carter ve Anderson arasında geçen ABD başkanlık yarışında, Anderson seçmeninin üçte ikisi ikinci tercihine oy atarken, üçte biri Anderson için oy kullanmıştır. Araştırmanın bulgularına göre, bu iki grubun demografik profili arasında sadece küçük farklılıklar bulunmaktadır. Anderson seçmeni, diğer seçmenlerden farklı demografik özelliklere sahiptir fakat; Anderson a stratejik oy vermeyen seçmeniyle, stratejik oy veren Anderson seçmeni farklı değildir. Blydenburgh bu durumu şöyle açıklar: Uzun vadeli düşünen ve gelecek odaklı hareket eden seçmenler, üçüncü sıradaki adaya oy vererek seçim sistemini değiştirmeyi amaçlıyor olabilir. Yani, çoğunlukçu sistemlerin getirisi olan iki adaylı ya da iki partili düzenin değişmesi ve üçüncü partinin de seçim yarışında varlık gösterebilmesi amacıyla hareket ediyor olabilirler. Bu sebeple, stratejik oy kullanarak aynı seçim sistemi içinde kısa süreli çözümler üretmektense, değişim yaratmak için uzun vadeli düşünüyor olabilirler. 114 Türkiye oy verme davranışı literatüründe stratejik oy verme davranışı üzerine ilk kez Ali Akarca ve Aysit Tansel çalışmıştır genel seçim sonuçları üzerine yaptıkları analizle, seçmenlerin en azından bir bölümünün hükümeti oluşturan partiler ve diğerleri arasında güç dengesini kurmak için stratejik davrandığını belirtirler (Akarca ve Tansel, 2003) yılları arasında yapılan tüm genel ve yerel seçim sonuçları üzerine yaptıkları bir diğer çalışmada da seçmenlerin iktidardaki partilerin sahip oldukları gücü diğer partilere dağıtmak için stratejik davrandığı sonucuna ulaşmışlardır (Akarca ve Tansel, 2006). Yerel ve genel seçimler üzerine yaptıkları birçok çalışma yine bu sonuca işaret etmiştir (Akarca, 2011, 2015; Akarca ve Tansel, 2007). Fakat, bu çalışmaların hiçbirinde stratejik oy verme açıkça tanımlanmamıştır. Ayrıca, hangi yönde oy değiştirme kararının stratejik olarak değerlendirildiği de belirtilmemiştir. İl düzeyinde seçim sonuçlarında partiler arası farklar bulunarak, eğer hükümeti oluşturan partiler oy kaybı yaşamışsa bu durum stratejik oy verme kaynaklı olarak açıklanmıştır. Esasen meydana gelen fark tam da ekonomik oy verme davranışına karşılık gelmektedir. Bu çalışmalarda kullanılan stratejik oy verme

89 Betül AYDOĞAN ÜNAL (s ) kavramı, bu kavramın uluslararası literatürdeki karşılığıyla örtüşmemektedir. Dolayısıyla bu çalışmalar ekonomik oy verme alanında önemli katkılar sunarken, stratejik oy verme davranışı açısından yetersiz kalmıştır. Türkiye de stratejik oy verme davranışı üzerine yapılan bir diğer çalışma, laboratuvar ortamında üniversite öğrencilerine tekrar eden seçim örnekleri göstererek seçim barajının stratejik oy vermeye etkisini ölçmüştür (Blais, Erisen, ve Rheault, 2014). Deneylerin sonuçlarına göre, denekler seçimlerle ilgili geçmiş bilgisine sahip oldukça seçim barajını gözeterek stratejik davranma eğilimi göstermektedir. Bu çalışma, dünyanın en yüksek seçim barajına sahip Türkiye de bu uygulamanın etkisinin görülmesi açısından önemlidir. Fakat deneklerin üniversite öğrencileriyle sınırlı tutulması çalışmanın dış geçerliliğinin düşük olmasına yol açmaktadır. Diğer bir deyişle bu deney uygulamasıyla gözlemlenen sonuçların gerçek hayattan bir karşılığının olup olmadığı bir soru işaretidir. Yine aynı deney düzenini uygulayarak üniversite öğrencilerinin seçim barajı olan nispi temsil sisteminde yapılan seçimlerde kişilerin karakter özelliklerinin (yeni deneyimlere açık olma, dışa dönüklük, vicdanlı olma, duygusal açıdan dengeli olma ve uzlaşabilirlik) stratejik oy verme üzerindeki etkisi ölçülmüştür (Erişen ve Blais, 2014). Deneyin bulgularına göre, uzlaşabilirlik stratejik oy verme ihtimalini azaltırken yeni deneyimlere açık olma ve duygusal açıdan dengeli olma özellikleri bu ihtimali arttırıcı yönde etkilere sahiptir. Bir önceki deney çalışmasında bahsedilen dış geçerlilik sorunu, araştırma düzeni sebebiyle bu çalışma için de geçerlidir. 115 Son olarak, İzmir de anket yöntemi kullanılarak stratejik oy verme davranışı üzerine bir çalışma yürütülmüştür (Tosun vd., 2014). Bu çalışmayla, yerel seçimlerde İzmir örneği üzerinden stratejik davranış sergileme potansiyeline sahip seçmenlerin demografik özellikleri, parti tercihleri ve oy verirken göz önünde bulundurdukları kriterlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın sonucunda stratejik davranmaya meyilli seçmenler ile samimi davranmaya meyilli seçmenler arasında istatistiki anlamda farklılığa rastlanmamıştır. SONUÇ Oy verme davranışı üzerine yapılan ilk çalışmalar siyaset bilimi alanının

90 OY VERME DAVRANIŞI MODELLERİ (s.) dışından üretilmiştir. Seçme hakkının yaygınlaşması ve davranışsal siyaset biliminin yükselişini takiben bu alanda yeni teorik yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada, oy verme davranışı literatüründeki dört ana teorik model karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Bu yaklaşımlardan ilki, sosyolojik modeldir. Sosyolojik modele göre, bireyin içinde yer aldığı sosyal gruplar birey kimliğinin oluşmasında belirleyici bir role sahiptir. Oy verme davranışı söz konusu olduğunda oluşan bir kimliğin yansıması olarak bir seçim yapılır. Bu kimlikler aynı zamanda toplumda var olan sosyal bölünmelerin izlerini taşır lerde dünya çapında sınıfsal bağların zayıflamasıyla sosyal sınıfların belirleyici rolü azalmaya başlamıştır. Farklı coğrafyalarda bu modelin öngörülerinin ötesinde farklı yönde oy verme davranışlarının ortaya çıkmıştır. Bu örneklerin çoğalması ile sosyolojik model, literatürdeki baskın yerini kaybetmeye başlamıştır. İkinci model, seçmenlerin bir siyasi partiyle kurdukları psikolojik bağlılığın belirleyici olduğunu iddia eden parti kimliği modelidir. Bu modele göre, bireylerin özellikle ailede edindikleri parti kimlikleri tüm hayatları boyunca etkili olmaktadır. Hatta bireyler tutum ve davranışlarını bu partilerin genel çizgisine göre şekillendirmektedirler. Özellikle 1990 lı yıllarda partiler arası farkların azalması seçmenlerin seçimden seçime farklı tercihler yapmalarına yol açmıştır. Bu model, seçmenlerin seçimden seçime değişen parti tercihlerini açıklamakta yetersiz kalmaktadır. 116 Bu çalışmada değinilen üçüncü teorik model ise ekonomik oy verme davranışıdır. Bu model, iktisat alanındaki rasyonel seçim teorisinin temel varsayımlarını kullanarak seçmenlerin rasyonel bireyler olduğunu varsayar. Seçim öncesi propaganda döneminde siyasi partiler seçmenlere uygulamak istedikleri politikaları sunarlar. Rasyonel seçmenler de bu politikalar arasından kendilere en fazla faydayı getirecek politikayı gerçekleştirecek partiyi seçerler. Bu model, seçimlerde her durumda en çok tercih edilen partiye oy verildiğini varsayar. Fakat son yıllarda gerçekleşen seçimler seçmenlerin her zaman en çok tercih ettikleri parti için oy kullanmadığı pekçok duruma sahne olmuştur. Dördüncü teorik model olan stratejik oy verme modeli, ekonomik oy verme

91 Betül AYDOĞAN ÜNAL (s ) modelinin rasyonel seçmen ve seçmenlerin fayda-maliyet hesaplamaları sonucunda davrandıklarını varsaydığı için bu yaklaşımın içinden doğmuştur denebilir. Temel farklılığı ise, seçim kurallarını iyi bir şekilde öğrenen seçmenlerin istedikleri sonucu almak için en fazla tercih ettiği partiden farklı bir alternatife yönelme durumunu oy verme davranışı hesaplamalarına dahil etmesidir. Böylece farklı motivasyonlarla en çok tercih edilen partiden başka bir partiye oy veren seçmenlerin varlığı hesaplamalara dahil edildiği için daha bütüncül bir yaklaşım elde edilmiş olur. KAYNAKÇA Akarca, A. T. (2011). Inter-election vote swings for the Turkish ruling party: The impact of economic performance and other factors. Equilibrium, 6(3), Akarca, A. T. (2015). Modeling political performance of Islamist and Islamist-rooted parties in Turkey. Middle East Development Journal, Akarca, A. T., ve Tansel, A. (2003). Economic performance and political outcomes: An analysis of the 1995 Turkish Parliamentary Election Results. Economic Research Forum for the Arab Countries, Iran & Turkey. Akarca, A. T., ve Tansel, A. (2006). Economic Performance and Political Outcomes: An Analysis of the Turkish Parliamentary and Local Election Results Between 1950 and Public Choice, 129(1 2), Akarca, A. T., ve Tansel, A. (2007). Social and economic determinants of Turkish voter choice in the 1995 parliamentary election. Electoral Studies, 26(3), Allardt, E. (2001). Party systems and voter alignments in the tradition of political sociology. Party systems and voter alignments revisited, Alvarez, R. M., ve Nagler, J. (1997). Analysis of crossover and strategic voting. California Institute of Technology Social Science Working Paper, Andersen, R., ve Heath, A. (2000). Social cleavages, attitudes and voting patterns: A comparison of Canada and Great Britain. Antunes, R. (2010). Theoretical models of voting behaviour. Exedra, 4, Berelson, B. R., Lazarsfeld, P. F. M., ve Willian, N. (1954). Voting: a study of opinion formation in a presidential campaign. University of Chicago Press. Blais, A. (2000). To vote or not to vote?: The merits and limits of rational choice theory. University of Pittsburgh Pre. 117

92 OY VERME DAVRANIŞI MODELLERİ (s.) Blais, A., Erisen, C., ve Rheault, L. (2014). Strategic Voting and Coordination Problems in Proportional Systems An Experimental Study. Political Research Quarterly, 67(2), Blais, A., Nadeau, R., Gidengil, E., ve Nevitte, N. (2001). Measuring strategic voting in multiparty plurality elections. Electoral Studies, 20(3), Blydenburgh, J. C. (1988). Sophisticated voting in the 1980 presidential election. Political Behavior, 10(2), Bourdieu, P. (1990). The logic of practice. Stanford University Press. Butler, D., ve Stokes, D. (1969). Political change in Britain: Forces shaping electoral choice. London: St. Martin s Press. Campbell, A., Converse, P. E., Miller, W. E., ve Stokes, D. E. (1960). The American Voter. University of Chicago Press. Çarkoğlu, A. (2012). Economic evaluations vs. ideology: Diagnosing the sources of electoral change in Turkey, Electoral Studies, 31(3), Çarkoğlu, A. (2014). Plus ça Change Plus C est la Même Chose: Consolidation of the AKP s Predominance in the March 2014 Local Elections in Turkey. South European Society and Politics, 19(2), Dikshit, R. D. (1975). The political geography of federalism: an inquiry into origins and stability. John Wiley & Sons. Downs, A. (1957). A theory economic of democracy. New York, Haper & Row. Erişen, C., ve Blais, A. (2014). Strategic Voting and Personality Traits. APSA 2014 Annual Meeting Paper. Evans, G. (1999). The end of class politics?: class voting in comparative context. Oxford University Press. Evans, J. (2004). Voters & voting: an introduction. London ; Thousand Oaks, Calif: SAGE. Green, D. P., ve Shapiro, I. (1994). Pathologies of rational choice theory: A critique of applications in political science. Cambridge Univ Press. Gschwend, T. (2004a). Comparative politics of strategic voting: A hierarchy of electoral systems. Sonderforschungsbereich 504. Tarihinde adresinden erişildi Gschwend, T. (2004b). Strategic Voting in Mixed Electoral Systems. Statistisches Bundesamt. Heywood, A. (2007). Siyaset. (B. B. Özipek ve B. Kalkan, Çev.). Liberte Yayınları. 118

93 Betül AYDOĞAN ÜNAL (s ) Kalaycıoğlu, E. (2008). Attitudinal orientation to party organizations in Turkey in the 2000s. Turkish Studies, 9(2), Kalender, A. (2005). Siyasal iletişim. Seçmenler ve İkna Stratejileri, Konya, Çizgi Kitabevi. Karp, J. A., Vowles, J., Banducci, S. A., ve Donovan, T. (2002). Strategic voting, party activity, and candidate effects: testing explanations for split voting in New Zealand s new mixed system. Electoral Studies, 21(1), Kramer, G. H. (1971). Short-term fluctuations in US voting behavior, American Political Science Review, 65(1), Lau, R. R., ve Redlawsk, D. P. (2006). How voters decide: Information processing in election campaigns. Cambridge University Press. Lipset, S. M. (1963). Political man: The social bases of politics. New York: Doubleday. Lipset, S. M., ve Rokkan, S. (1967). Cleavage Structures, Party Systems, and Voter Alignments. Party Systems and Voter Alignments: Cross-National Perspectives (New York, The Free Press, pp. 1-64). Mardin, Ş. (1973). Center-periphery relations: A key to Turkish politics? Daedalus, Mo, J., Brady, D., ve Ro, J. (1991). Urbanization and Voter Turnout in Korea: An Update. Political Behavior, 13(1), Olson, M. (2009). The logic of collective action (C. 124). Harvard University Press. Ordeshook, P. C., ve Zeng, L. (1997). Rational Voters and Strategic Voting Evidence from the 1968, 1980 and 1992 Elections. Journal of Theoretical Politics, 9(2), Siegfried, A. (1913). Tableau politique de la France de l ouest sous la troisième république: 102 cartes et croquis, 1 carte hors texte. Colin. Squire, P. (1988). Why the 1936 Literary Digest poll failed. Public Opinion Quarterly, 52(1), Tosun, T., Erdoğan Tosun, G., ve Aydoğan Ünal, B. (2014). Yerel Seçimlerde Stratejik Oy Verme ve İzmir Örneği. İktisat ve Toplum Dergisi. Uysal, A., ve Topak, O. (2010). Particiler, Tu rkiye de Partiler ve Sosyal Ag ların I ns ası. İstanbul: İletişim Yayınları. 119

94 Cemal İYEM - Tamer YALÇIN- Zehra YILDIZ (s ) ÖZ SİNEMA SEKTÖRÜNDE EMEK SÜRECİ: YÖNETMENLER ÖRNEĞİ Cemal İYEM 1 Tamer YALÇIN 2 Zehra YILDIZ 3 Bir sanat dalı ve kültürel bir olgu olarak görülen sinema günümüzde bir endüstri haline dönüşmüştür. Sinema sektörü içinde bulunduğu toplumun dinamiklerine, kültürüne ve ekonomisine bağlı olarak gelişmektedir. Özellikle Amerikan sineması, bu endüstrinin oluşumunda ve sektörün dönüşümünde büyük rol oynamıştır. İlk yıllarında sendikasız olarak işgörme faaliyetlerini sürdüren sinema sektörü çalışanları daha sonra bir dizi örgütlenme faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Sinemanın bir endüstri haline dönüşmesi ile birlikte sinema sektöründe emek süreci de akademik araştırmalara konu haline gelmiştir. Bu bağlamda bu çalışmada sinema emekçilerinin emek süreçleri, çalışma süreleri, sinema emekçilerinin çalışmaya ve boş zamana yönelik bakış açıları bu sektörün altın yakalıları olarak tanımlanabilecek yönetmenler gözünden değerlendirilmiştir. Çalışmada nitel araştırma yöntemine yer verilmiştir. Nitel veri analiz tekniklerinden içerik analizi uygulanmıştır. Anahtar sözcükler: Sinema, Emek Süreci, Yönetmen 120 LABOR PROCESS IN THE CINEMA INDUSTRY: THE CASE OF DIRECTORS Abstract As a cultural event and a branch of art, the cinema has turned to an industry. The movie sector has been developing depending on dynamics, culture and the economy according to the society it belongs.especially American cinemas took an important role while this industry was developing and becoming a sector.. In the first years of the cinema, people without being members of a union started to organize themselves under unions later. With the turning to the cinema industry the working periods have also become a surching point for the searchers in this sector. From this point of view in this study labour periods of cinema workers, working times, view points of cinema workers on working and leasure times have been appreciated by the directors who can be described as the Golden Collars of this sector. In the work qualitative analysing methods have been used. Content analysis of qualitative data analysing techniques has been practised. Key words: Cinema, Labour (Woking) Period, Director 1 Doç. Dr. Sakarya Üniversitesi, İşletme Fakültesi, İKY Bölümü Öğretim Üyesi, ciyem@sakarya.edu.tr 2 Dr. Piri Reis Üniversitesi, Misafir Öğretim Üyesi, yalcin_tamer@yahoo.com 3 Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İKY Tezli Yüksek Lisans Öğrencisi, zehrayldz07@gmail.com

95 SİNEMA SEKTÖRÜNDE EMEK SÜRECİ: YÖNETMENLER ÖRNEĞİ (s ) I.GİRİŞ Sinema ilk keşfedildiğinde ticari geleceği olmayan bilimsel bir merak olarak görülse de Lumieré Kardeşler bu yeni keşfin geleceğinin parlak olduğunu fark etmişlerdir (Betton dan aktaran Tekeli,1990:9). Sinema ilk yıllarında ucuz eğlence aracı olarak görülmüş Modernizm ile birlikte para karşılığı gidilen belli bir kültür birikimiyle daha anlamlı hale gelebilecek boş zaman değerlendirme etkinliklerinden biri haline gelmiştir (Morva,2006:114). Aslında sinemanın bir sektör haline dönüşmesinde Amerikan sineması büyük rol oynamıştır. Film stüdyolarının kurulmasıyla birlikte sinema önemli bir endüstri haline gelmiştir. Pek çok farklı meslekten oluşan sinema sektöründe çalışma koşullarıyla ilgili pek fazla akademik araştırma bulunmamaktadır. Aslında çalışma kavramının tarihi ilk insanlara kadar dayanmaktadır (Çalışkan,2014:1). Günümüze kadar şekil ve amaç açısından değişse de insanlar çalışmak zorunda kalmış ya da çalışma eylemini kendi isteği doğrultusunda gerçekleştirmiştir (Çalışkan,2014:1). Tüm çalışma tarihi boyunca değişmeyen tek şey insan emeğidir. İnsanlar sanat amacıyla heykel inşa ederken de para kazanmak amacıyla fabrikada çalışırken de emek harcamıştır. Peki emek nedir? Belli bir amaca ulaşmak isteyen bir insanın bilinçli olarak gerçekleştirdiği çalışma süreci ve çabasıdır (WEB1). Bu bağlamda emek süreci farklı çalışmalarda araştırma konusu olmuştur. Bu araştırmada sinema sektörünün altın yakalıları olarak görülen yönetmenlerin emek süreçlerinden hareketle bir sinema endüstrisi emek incelemesi yapılması amaçlanmıştır. Araştırmanın ilk bölümünde sinemanın keşfi ve bir sektör haline dönüşme süreci Amerikan sineması üzerinden ele alınmıştır. İkinci bölümde Büyük Yönetmenlerin Gizli Hayatları kitabından hareketle yönetmenlerin söylemleri içerik analizine tabi tutularak elde edilen veriler belli temalar altında gruplandırılarak değerlendirilmiştir. Nitel veri analizinin seçilmesinin nedeni kitaptaki çok fazla veriyi demografik özellikler, çalışma koşulları, çalışmaya yönelik değerler şeklinde gruplandırma amacıdır. Araştırmanın bir bütünlük sağlaması amaçlandığı için örneklem olarak Amerikan sinema sektöründe çalışan yönetmenler tercih edilmiştir. 121

96 Cemal İYEM - Tamer YALÇIN- Zehra YILDIZ (s ) II.SİNEMA ENDÜSTRİSİNİN GELİŞİMİ VE EVRİMİ 1.Kavramsal Çerçeve Sinema sözcüğü sinematografi sözcüğünün kısaltılmış halidir (Morva,2006:117). Sinemanın tarihi 19. Yüzyılda Lumiére Kardeşlere dayanmaktadır (Teksoy,2014:13). Sinematograf adını verdikleri alet Yunanca kinema-atos (devinim) ve graphain (yazmak) sözcüklerinden türetilmiştir (Morva,2006:117). Devinimi yazan, saptayan anlamına gelmektedir (Morva,2006:117). Sinematograf ile halka açık ilk sinema gösterisi 28 Aralık 1895 tarihinde Paris te Grand Cafe de Lumiére Kardeşler tarafından yapılmıştır (Parlayandemir,2011:1). Parlayandemir e göre (2011:1), sinemanın sanayi devrimiyle ilişkisi halka açık gösterimi yapılan ilk film olan Trenin İstasyona Girişi (Yönetmen Lumiére Kardeşler,1895) filmi üzerinden değerlendirilebilmektedir. Buradan hareketle ilk sinema filminin tren üzerine kurgulanmasının temel nedenini, sanayi devriminin en büyük simgelerinden birinin buharlı tren olmasına bağlamak yanlış olmaz (Parlayandemir,2011:1). Bir kitle iletişim aracı olan sinema, aynı zamanda sanat dalı olduğu için kültüreldir (Özbaşaran,2007:4). Dolayısıyla sinema teknik bir buluş olduğu için başlangıç tarihinin belli olması açısından diğer sanat dallarından farklıdır (Morva,2006:118). Ayrıca sanat ve endüstri etkileşiminin bir ürünü olarak da diğer sanat dallarından ayrılmaktadır (Erkılıç,2003). 122 Sinema keşfedilmesinden bu yana her zaman büyük bir endüstrinin parçası olmuştur. İşte bu yüzden olsa gerek filmler pazarlanarak, çeşitli politikalar geniş kitlelere ulaştırılabilmiştir (Oylum,2011:7). Sinema ve sermaye ilişkisinin diğer sanat dallarına göre daha yoğun olmasından yola çıkarak filmlerin bir ürün olarak alınıp satılmasının, sektörün yapısını ve özelliklerini belirlediğini söylemek mümkündür (Erkılıç,2003). Sinema endüstrisi yapım, dağıtım ve gösterim süreçlerinden oluşmaktadır (Erkılıç,2003). Sinemanın sanat tarafı olan fikir, estetik, tasarım süreçlerini ortaya çıkaran bir sanatçıyken ekonomik tarafı olan gişe gelirleri, yapım giderleri, sinema teknolojisi süreçlerini yürüten yapımcıdır (Erkılıç,2003). Bir sinema projesi tasarlandıktan sonra yapımcı koordinatörlüğünde senaryo yazarı, yapımcı, görüntü yönetmeni, teknik çalışanlar

97 SİNEMA SEKTÖRÜNDE EMEK SÜRECİ: YÖNETMENLER ÖRNEĞİ (s ) ve oyuncular sinemanın yapım sürecini oluşturmaktadırlar (Erkılıç,2003). Dağıtım aşaması sinemanın ulusal ve uluslararası pazarlara ulaştırılması sürecidir (Erkılıç,2003). Son olarak ise gösterim aşamasında sinema izleyicilere ulaşmaktadır (Erkılıç,2003). Bütün sanat dallarında olduğu gibi sinema da kapitalizm süreçlerinden etkilenerek kitlesine ulaşabilmektedir (Erkılıç,2003). Sinema sektörünün yapım, dağıtım ve gösterim aşamaları açısından diğer sanat dallarından daha çok kapitalist yapının etkisi altında kalması sinemada endüstrileşmeyi ortaya çıkarmıştır (Erkılıç,2003). Buradan hareketle bir endüstrinin geniş kitlelere ulaşma isteğinin sinemayı etkilediğini söylemek mümkündür (Erkılıç,2003). Bir sinema endüstrisi, içinde bulunduğu toplumun dinamiklerine, kültürüne ve ekonomik özelliklerine bağlı olarak gelişmektedir (Erkılıç,2003). Sinemanın 1895 ve 1910 yılları arasında ekonomik bir boyut kazandığı bilinmektedir (Keskin, 2008:3). Açıkça büyük bir endüstri oluşturan sinema sektöründe oyunculuk, fotoğrafçılık, senaristlik ve laboratuvarcılık da ayrı meslekler olarak ortaya çıkmıştır (Crowley ve Heyer den aktaran Ersöz,2014:264). Daha önce de ifade edildiği üzere sinemada ilk endüstrileşme Fransa da görülmüştür. Nitekim Rekin Teksoy un Sinema Tarihi adlı kitabında yer verdiği bilgilere göre Fransız sinema sanayisinin öncüsü olarak kabul edilen Charles Pathé ( ) hatıralarından bahsederken sinemayı bulmadığını ama bir sanayi kolu haline getirdiğini açık ve net bir şekilde ifade etmiştir (Teksoy, 2014:41-42). 123 Sinema endüstrisinin ortaya çıkması ve gelişmesi ülkelere göre farklılık göstermiştir. ABD de sinema ilk yıllarından itibaren ekonomik bir değer olarak görülmüş, daha sonra sinemanın endüstrileşmesi sonucu belli üretim tarzları, standardizasyon gibi olumsuzluklar ortaya çıkmıştır. (Erkılıç, 2003:5). Sinemanın endüstrileşme sürecinde ABD deki gezici sinemaların ve kent olgusunun etkili olduğu düşünülmektedir (Erkılıç, 2003:1). İşsizler ve yeni gelen göçmenler, sinemanın ucuz bir eğlence aracı olarak görüldüğü 1905 ten sonraki dönemde sinemanın endüstrileşmesine katkı sağlamışlardır (Erkılıç, 2003:1). Ayrıca bu dönemlerde işçi sınıfı da sinema sektörünün gelişmesinde seyirci olarak rol oynamıştır (Morva, 2006:120) yılında ABD de haftalık sinema izleyicisi

98 Cemal İYEM - Tamer YALÇIN- Zehra YILDIZ (s ) yaklaşık olarak 45 milyonu bulmuştur (Çetin, 2014:2017). Sinemanın diğer sanat dallarından farklı olarak toplumun tüm kesimlerine ulaştığı görülmektedir (Erkılıç, 2003). Yine 1920 li yıllara gelindiğinde, sinemanın bir endüstri kolu haline dönüşme sürecinde Wall Street in sinema piyasasına yaptığı yatırımlar etkili olmuştur (Erensoy, 2012:3) yılında Amerikan sinema sektöründe kişinin çalıştığı bilinmektedir (Crowley ve Heyer den aktaran Ersöz; 2014:276). Amerikan Sineması 20. Yüzyılın en büyük endüstrilerinden birini oluşturmuştur (Erensoy, 2012:1). Aslında sinemanın bir endüstri kolu haline gelmesi 1903 yılında Hollywood un bağımsız bir şehir olarak ilan edilmesinden sonra bu bölgede pek çok yapım şirketinin kurulmasıyla paralellik göstermiştir (Erensoy, 2012:1). Hollywood, Amerikan sinema sektörüyle iç içe geçmiş ve zamanla onun yerine kullanılan bir kavram haline dönüşmüştür (Güngör, 2013:209). Los Angeles ta bulunan geniş araziler ve ucuz işgücü yapımcı şirketleri o bölgeye çekerken, bu bölgede sendikaların olmayışı şirketlerin ucuz fiyatlara setlerde eleman çalıştırmasını beraberinde getirmiştir (Erensoy, 2012:4). Hollywood stüdyoları 1. Dünya Savaşı ndan sonra bir filmin tüm süreçlerini kapsayan bir işletme modeli oluşturmuştur (Erensoy, 2012:8). Özellikle o dönemde sinema sektöründe pazarda az sayıda şirketin olması ve kısıtlı rekabet ortamı Hollywood stüdyo sisteminin işletme mantığının Henry Ford un Model T yi ürettiği araba fabrikasının sistemine benzetilmesine neden olmuştur (Erensoy, 2012:8). Fordizm basit, tekrara ve ürünlerin standartlaşmasına dayalı olduğu gibi aynı zamanda vasıfsız, niteliksiz eleman anlayışını getirmiştir (Erensoy, 2012:8). Ayrıca fordizm anlayışında düşük iş motivasyonu ve çatışmacı iş ilişkileri egemen olmuştur (Orhan, 2010:137). Yine sendikal faaliyetlerin olmaması ya da yetersizliği ucuz işgücünün nedenlerinden birini oluşturmuştur (Erensoy, 2012:8). Fordizm anlayışı bir süre sinema sektöründe de kendini gösterse de 1933 yılında çıkan kanunlardan sonra sinema endüstrisinde ciddi bir dönüşüm kendini göstermiştir (Parlayandemir,2011:170). Bu dönemde stüdyoda çalışanlar maaşlı eleman olarak sinema sektöründe yer almıştır (Erensoy, 2012:9). Organizasyonda zorunlu olarak iş bölümü yapılmış, sektördeki bir işletmede işler senaryo, yönetim ve kurgu bölümlerinden oluşturulmuş, sanat süreçleri ve teknik süreçler birbirlerinden ayrılmıştır (Erensoy, 2012:9). Dikey bütünleşme sisteminin 124

99 SİNEMA SEKTÖRÜNDE EMEK SÜRECİ: YÖNETMENLER ÖRNEĞİ (s ) uygulandığı sinema sektöründe çalışanlara belirli görevler verilmiş, başrol oyuncuları performans uzmanı olarak çalışmıştır (Erensoy, 2012:9). Sinemanın bir sektör haline dönüştüğü dönemlerde yardımcı oyuncular, başrol oyuncuları, stok oyuncuları gibi oyunculuk mesleğinin de kendi içinde ayrıldığı görülmektedir (Erensoy, 2012:9). Sinema sektöründe emek süreci kapsamında bu sektörde çalışan insanların çalışma koşulları ve saatleri konusundaki merak bu makalenin yazılma amaçlarından biridir. Hollywood da sinema sektöründe oyuncular için bir sınıflandırma yapılmış ve çalışma saatleri buna göre düzenlenmiştir (Parlayandemir,2011:170). Yardımcı oyuncular bir hafta gibi az bir süre oynarken stok oyuncularla -deneyimli oyuncular- 6 aylık sözleşmeler yapılmıştır (Parlayandemir, 2011:170). Başrol oyuncularıysa diğer oyunculara göre imtiyaz sahibi olmakla birlikte onlar gibi stüdyoya bağlı çalışmışlardır. O dönemde yönetmenlerden bağımsız ve serbest çalışanların tercih edildiği görülmektedir (Parlayandemir, 2011:170). Sesin sinemada kullanılmasıyla birlikte 1930 lu yıllarda Hollywood dünya sinemasının lideri haline gelmiş ve bu dönemde Frank Capra, John Ford gibi isimler sanat açısından kaliteli filmler üretmişlerdir (WEB2). Aynı zamanda Chaplin in Asri Zamanlar filmi ve Walt Disney in animasyon filmleri sinemanın bir sektör haline gelmesine katkı sağlamıştır (WEB2). Ayrıca sesin sinemada kullanılmasıyla Hollywood da sendikal faaliyetlerin başladığı söylenebilir (Crowley ve Heyer den aktaran Ersöz,2014:280). 125 Sinema da Altın Çağ olarak adlandırılan dönemde -ki bu dönemde 1939 yılı en parlak yıldır- sinema sektöründe çalışan insan sayısının 177,420 lere ulaştığı bilinmektedir (Erensoy, 2012:5). O dönemdeki sinema sektörü çalışanları yönetmenler, senaristler, oyuncular, setleri inşa eden marangozlar ve elektrik tesisatçılarından oluşmaktadır (Erensoy, 2012:5). Buradan da anlaşılacağı gibi sanat ve endüstri ilişkisi sinemayı etkilemiştir. Aslında sinema 20 yıllık bir süreçte endüstrileşmiştir (Parlayandemir,2011:211). Hollywood sineması 1929 ekonomik buhran, sesin sinemaya gelişi, 2. Dünya Savaşı gibi pek çok olayla özellikle estetik ve endüstriyel anlamda dönüşüme uğramıştır (Güngör,2013:211). Sinema sektöründe Hollywood, geçmişten günümüze çok önemli bir yere sahip

100 Cemal İYEM - Tamer YALÇIN- Zehra YILDIZ (s ) olduğundan dolayı bu çalışmada sektörün oluşum süreci Amerikan sineması üzerinden analiz edilmiştir. Televizyonun insanların hayatına girmesinden sonra insanların boş zaman algıları ve bu boş zamanı değerlendirme tercihleri de değişime uğramıştır. Sinema sektörü ve çalışanları da bu yeniliklerden etkilenmişlerdir. Sinema sektöründe yapımcı, yönetmen, oyuncular, asistanlar, görüntü yönetmeni, kameramanlar, senarist, montaj sorumlusu, ışık sorumlusu gibi pek çok meslek mevcuttur. Amerikan sinema sektöründe yüksek oranda sendikalaşma olmasına rağmen günümüzde özellikle çalışma saatleriyle ilgili ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Emek yoğun sinema sektöründe yönetmenlerin yapımcılara karşı sanatsal hakları korunmaktadır (Parlayandemir,2011:190). Bu bağlamda çalışmanın ikinci bölümünde günümüz toplumlarında önemli bir endüstri haline dönüşen sinema sektöründe emek süreci bu sektörün en önemli aktörlerinden biri olan yönetmenler örneği ile açıklanmaya çalışılmıştır. Çalışmanın uygulama kısmını oluşturan ikinci bölümünde nitel veri analiz teknikleri kullanılarak yönetmenlerin çalışma koşulları, çalışmaya yönelik değerleri ve boş zamana yönelik bakış açıları detaylıca incelenerek, buradan hareketle emek süreçleri hakkında bilgi sahibi olunmaya çalışılmıştır. 126 II.Sinema Sektöründe Emek Süreci: Yönetmenler Örneği 1.Araştırma Süreci ve Hazırlık Çalışması Bir araştırma süreci araştırma öncesi ve sonrası aşamalarından oluşmaktadır (İyem, 2012:111). Bu araştırmada birinci bölümde araştırmanın kavramsal çerçevesine yer verilmiştir. Kavramsal çerçeve sinemanın tarihçesi, sinema sektörünün oluşması ve sektördeki çalışma koşullarıdır. İkinci bölümde sinema sektöründe yönetmenlerin çalışmaya bakış açısı ve emek süreçleri incelenmiştir. Araştırmanın birinci bölümünde sinema ve emek konularıyla ilgili pek çok sayıda kitaptan, tezden ve makaleden yararlanılmıştır. Araştırma kapsamında sinema sektörünü daha iyi anlayabilmek için Türkiye deki bir yönetmenle-yönetmen ve yapımcı Erdoğan Kar- görüşülmüştür. Aynı zamanda Sakarya Üniversitesi İletişim Fakültesi ndeki bazı hocaların konuyla ilgili

101 SİNEMA SEKTÖRÜNDE EMEK SÜRECİ: YÖNETMENLER ÖRNEĞİ (s ) görüşlerine başvurulmuştur. Birkaç ay süren bir literatür taramasından sonra çalışmaya başlanmıştır. 2.Araştırmanın Metodolojisi Araştırmanın amacı sinema sektöründe yönetmenlerin çalışmaya ve boş zamana yönelik bakış açılarını değerlendirerek emek süreçlerini incelemektir. Bu alanda yapılan çalışmaların az sayıda olması bu araştırmayı keşfedici yapmaktadır. Sinema sektörü araştırmalarda pek çok açıdan ele alınsa da emek süreciyle ilgili çalışmaya pek rastlanmamaktadır. Sinemanın nasıl bir sektör haline dönüştüğünün araştırılması bakımından da bu çalışma önemli ve faydalıdır. Türkiye de ve dünya da farklı mesleklerin emek süreçlerinin incelendiği araştırmaların yapıldığı görülmektedir. Yapılan literatür taramasında sinema sektöründe emek süreciyle ilgili az sayıda çalışma olduğu görülmüş ve bu alanda eksiklik hissedilmiştir. Bir meslek olarak yönetmenlik sanatsal çaba da gerektirdiği için sanat ve çalışma ilişkisinin birlikte değerlendirilmesi bakımından çalışmanın özgünlüğünden bahsedilebilir. Yönetmenler açısından emek ve çalışma koşullarını incelemek için Büyük Yönetmenlerin Gizli Hayatları kitabı nitel içerik analizine tabi tutulmuştur. İçerik analizi; verilerin benzer yönlerini dikkate alarak belirli başlıklar ve temalar çerçevesinde anlamlı bir bütün oluşturacak şekilde bir araya getirilip düzenlenmesi ve değerlendirilmesidir (İyem, 2012:116). Nitel veri toplama yöntemlerinden biri olan içerik analizi, çok kullanılan bir yöntem olmakla birlikte yazılı verilerin analiz edilmesine dayanmaktadır (Özdemir, 2010:335). Bu araştırmaya konu olan Büyük Yönetmenlerin Gizli Hayatları kitabı seçilmiş bazı ünlü yönetmenlerin hayatlarına dair bilinmeyenleri samimi bir üslupla anlatmaktadır. Kitapta yönetmenlerin doğum tarihleri, hangi toplumsal tabakaya ait oldukları ve aile yapıları gibi demografik bilgilere yer verilmiştir. Bir meslek olarak yönetmenliği yapmadan önce hangi işlerde çalıştıkları ve neden yönetmenlik yaptıklarına dair olaylar yer almaktadır. Bu noktada tüm bu verilerin içinden çalışma koşulları ve emek süreciyle ilgili bilgilerin gruplandırılması ve belli temalar dikkate alınarak birbiriyle ilişkilendirilmesi ihtiyacı duyulmuştur. Nitel içerik analizi yönteminin seçilmesinin bir başka nedeni de çok sayıdaki verinin daha iyi yorumlanması için 127

102 Cemal İYEM - Tamer YALÇIN- Zehra YILDIZ (s ) daha az içeriğe indirgenmek istenmesidir (İyem, 2012:116). Bu çalışmada uygulanan içerik analizi süreci ilk olarak anlamlı verilerin tespit edilmesiyle başlamıştır (İyem, 2012:117). Buradaki anlamlı veriden kastedilen, yönetmenlerin bilinen ve bilinmeyen hayat hikayelerinin yer aldığı kitaptaki çalışmaya bakış açıları, çalışma koşulları ve emek süreçleriyle ilgili elde edilen bilgilerdir. İkinci aşamada tespit edilen veriler demografik özellikler, çalışma ve boş zamanla ilişkilendirilerek gruplandırılmıştır. Üçüncü aşamada temalarla ilişkilendirilen veriler araştırma soruları altında örgütlenmiştir (İyem, 2012:117). Son olarak araştırmanın bulgularına yer verilerek genel bir değerlendirme yapılmıştır. 3.Araştırmanın Kısıtları Çalışma keşfedici bir araştırma olduğu için benzer yapılmış çalışma sayısı çok azdır. Bununla birlikte yöntem olarak içerik analizi tercih edildiği için veri elde etme konusunda zorluk yaşanmıştır. Yönetmenlerle mülakat yapma şansı olmadığı için ki bir kısmı hayatını kaybetmiştir, tam olarak istenen veriler elde edilememiştir. Büyük Yönetmenlerin Gizli Hayatları kitabı yönetmenlerin pek bilinmeyen özelliklerini gün yüzüne çıkarmaktadır. Kitap daha çok yönetmenlerin özel hayatlarıyla ilgili bilgi vermektedir. Bu anlamda yönetmenlerin çalışma hayatları ve emek süreçleriyle ilgili bilgiler yetersizdir. Bu da araştırmanın kısıtlarından birini oluşturmaktadır. Yine demografik özellikleriyle ilgili bilgilerde yönetmenlerin bir kısmının hayatta olmamalarından dolayı yaş verileri elde edilememiştir. Kitapta, örneklem olarak seçilen yönetmenlerin hepsiyle ilgili bu araştırmanın konusu doğrultusunda aynı oranda bilgi mevcut değildir Araştırmanın Bulguları Bu çalışmanın bulgular kısmında Büyük Yönetmenlerin Gizli Hayatları adlı kitaptan içerik analizi yapılarak elde edilen veriler yer almaktadır. Kavramsal çerçevede sinema sektörü ve sektördeki çalışma koşulları Hollywood ve Amerikan sineması üzerinden anlatıldığı için bir bütünlük sağlanması amacıyla kitaptaki yönetmenlerden Amerikan sinema sektöründe çalışmış ve milliyet olarak Amerikalı olan yönetmenler tercih edilmiştir. Bulgular kısmı seçilen yönetmenlerin (deneklerin) demografik özelliklerine yönelik elde edilen verilerle başlamaktadır. Araştırmanın kısıtları kısmında da değindiğimiz üzere, şu anda

103 SİNEMA SEKTÖRÜNDE EMEK SÜRECİ: YÖNETMENLER ÖRNEĞİ (s ) hayatta olmayan yönetmenler de olduğu için demografik özellikler kısmında yaşla ilgili verilere yer verilmemiştir. Demografik özellikler kısmında deneklerin doğum tarihleri, doğum yerleri, eğitim durumları, medeni durumları, kendilerinin ve ailelerinin hangi toplumsal tabakada olduklarıyla ilgili bilgilere yer verilmiştir. (İyem, 2012:119). Araştırmanın bulgularında çalışma koşulları, çalışmaya ve mesleklerine bakış açılarına yönelik temalar belirlenmiştir. Bulgular kısmı şu verilerden oluşmaktadır (İyem, 2012:119) : 1. Demografik özeliklerle ilgili genel çerçeve 2. Çalışma koşulları ilgili analizler 3. Çalışmaya yönelik değerlerle ilgili analizler Araştırmanın evreni Büyük Yönetmenlerin Gizli Hayatları kitabında yer alan 57 kişidir. Araştırma kapsamında Amerikan yönetmenlerin tercih edilmesi ve hakkında daha fazla veri elde edilen yönetmenlerin seçilmek istenmesinden dolayı örneklem 20 kişiyle sınırlandırılmıştır. Kitapta genel olarak yönetmenlerin kişisel özelliklerine, alışkanlıklarına ve bilinmeyen yönlerine yer verilmiştir. Neden yönetmenlik yapmaktadırlar? Yapılan içerik analizi sonucunda çalışma hayatında iş arkadaşlarıyla ilişkileri, yönetmen olmadan önce yaptıkları meslekler, boş zamana yönelik değerleriyle ilgili veriler elde edilmiş ve belirlenen temalar altında değerlendirilmiştir Demografik Özelliklerle İlgili Genel Çerçeve Çalışma kapsamında düşüncelerine yer verilen yönetmenlerin listesi şu şekildedir: 1.D. W. Griffith (22 Ocak 1875), 2.Cecil B. Demılle12 Ağustos 1881, 3.Charlie Chaplin 16 Nisan 1889, 4.John Ford 1 Şubat 1894, 5.Howard Hawks 30 Mayıs 1896, 6.Frank Capra 18 Mayıs 1897, 7.Walt Disney 5 Aralık 1901, 8.Elia Kazan 7 Eylül 1909, 9.Orson Welles 6 Mayıs 1915, 10.Robert Artman 20 Şubat 1925, 11.Sam Peckınpah 21 Şubat 1925, 12.Stanley Kubrıck 26 Temmuz 1928, 13.Woody Allen 1 Aralık 1935, 14.F. Ford Coppola 7 Nisan 1939, 15.Martin Scorsese 17 Kasım 1942, 16.George Lucas 14 Mayıs 1944, 17. Oliver Stone 15 Eylül 1946, 18. Steven

104 Cemal İYEM - Tamer YALÇIN- Zehra YILDIZ (s ) Spıelberg 18 Aralık 1946, 19.Spike Lee 20 Mart 1957, 20.Quentin Tarantino 27 Mart 1963 Büyük Yönetmenlerin Gizli Hayatları kitabından araştırmamıza konu olan yönetmenlerin içerik analiziyle elde edilen veriler genel bir değerlendirme yapılarak analiz edilmiştir. Genel olarak ABD doğumlu olan yönetmenler, farklı meslek gruplarından ve farklı toplumsal tabakadan ailelere mensupturlar. Yine bir genelleme yapmamız gerekirse pek de iyi bir çocukluk geçirmedikleri söylenebilmektedir. Aile içinde farklı sorunlar yaşadıkları belki de bu yüzden farklı alanlarda yöneldikleri ifade edilebilmektedir. Ailesi sinema, tiyatro ya da müzik sektöründe olanları diğerlerine göre daha şanslı oldukları söylenebilmektedir. Bu ayrıcalık sinema sektörüne girmeleri kolaylaştırmıştır. Çocukluklarından itibaren film çekmeye ve yazmaya ilgileri olduğu ifade edilebilmektedir. Bazıları üniversite eğitimi olarak film okullarını tercih etmiştir. Medeni durumlarıyla ilgili olarak elde edilen verilere göre boşanmış olarak bir genelleme yapılabilir. 4.2.Çalışma Koşullarıyla İlgili Analizler 130 Büyük Yönetmenlerin Gizli Hayatları kitabında yönetmenlerin sinema sektöründe çalışma koşulları, çalışanlarıyla ilişkileri, yönetmen olmadan önce yaptıkları mesleklerle ilgili veriler elde edilmiştir. Bu konuyla ilgili yapılan içerik analizi sonucu tema belirlenmiştir. Tema 1: Çalışma Koşulları Yönetmenler film setlerinde bir yönetici olmalarının yanı sıra ortaya içinde sanat barındıran bir ürün çıkarmaktadırlar. Emek süreci bakımından tüm hayatları boyunca birkaç film çekmeleri ya da sanatsal kaygıları bir tarafa bırakıp çok fazla film çekmeleri ve yönetmen olmadan farklı meslekler yapmaları, iş güvencesiz çalışmaları çalışma koşulları temasını ortaya çıkarmıştır. Tablo 2 Çalışma Koşullarıyla İlgili İçerik Analizi Bulguları

105 SİNEMA SEKTÖRÜNDE EMEK SÜRECİ: YÖNETMENLER ÖRNEĞİ (s ) Kişi Listesi 1.D. W. Griffith Yönetmen olmadan önce asansör operatörlüğü, kitapevi tezgahtarlığı yapmıştır. Aldığı ücretten memnun değildir. Sonradan tiyatro da kariyer yapmaya karar verir. Yönetmenlik yaptığı sırada kalitelerine aldırış etmeden bir hafta dört kısa film çıkarmıştır. Yönetmenler kariyerleri boyunca farklı meslekler yapmışlardır. 2.Cecil B. Demılle Yönetmen olmadan önce oyun yazıp sahnelemiştir. Otoriterdir. Sendika karşıtı vakıf kurarak sendikaların tepkisini çekmiştir. Lisanslı bir pilot olmasının yanı sıra bir havayolu şirketi kurmuştur. Aynı zamanda Amerikan Hava Kuvvetleri Akademisi ndeki öğrencilerin üniformalarını tasarlamıştır. Bir film setinde çalışırken 107 basamaklı bir merdivene çıkarken kalp krizi geçirmiştir. Fakat doktorların tavsiyelerini dinlemeden bir hafta içinde iş başı yapmıştır. 3.Charlie Chaplin Çalışma hayatında kendi işi üzerinde güç haline gelmiştir. Endüstriyel kapitalizme karşı muhalefet etmiştir. Kişisel temizliğine dikkat etmemesi, film setine geç kalan çalışanlara kötü davranması çalışma hayatında yaşadığı sorunlardandır. Bir yönetici olarak yönetmenler otoriter davranışlarda bulunmuşlardır. İşçi sendikalarıyla iyi ilişkiler kuramamışlardır John Ford Kamera arkasında ofis boyluk ve aksesuarcılık yaparken sinema sektörünün temellerini öğrenmiştir. Otoriterdir. Bir film setinde çalışanına fiziksel şiddette bulunduğu iddia edilmiştir. Film setinde çalışırken oyuncularını küçük düşürücü hareketlerde bulunarak üstünlük kurmaya çalışmıştır. Düzenli ve disiplinlidir. Film setinde oyuncuların motivasyonunu artırmak için bir müzisyen görevlendirmiştir. 5.Howard Hawks Sinema sektöründe ilk film yapımcısı olarak yer almıştır. Yönetmen olmadan önce farklı mesleklerde çalışmışlardır.

106 Cemal İYEM - Tamer YALÇIN- Zehra YILDIZ (s ) 6.Frank Capra Yönetmen olmadan önce gazete dağıttığı bir işe girmiştir. Film setinde aksesuarcılık yapmıştır. 7.Walt Disney Ters ve zorba bir yöneticidir. Sendikalaşmış iş gücüne nefret duyması çalışanlarıyla ilişkisine zarar vermiştir. Kendi şirketinde çalışan animasyonculara diğer stüdyolarda çalışan animasyonculara göre daha az ücret vermiştir. Bazı çalışanları çalışma koşullarını protesto etmek için grev yapmışlardır. Sendikalara olumsuz yaklaşmış ve işçilerle toplu pazarlığı reddetmiştir. 8.Elia Kazan Tiyatro yönetmenliği yapmıştır. 9.Orson Welles Resim yaparak turistlere satmıştır. İyi olan hayat şartlarını sürdürmek için oyunculuğa yönelmiştir. Kariyerinin son dönemlerinde reklam ve çizgi film seslendirmeleri için çağrılmıştır. 10.Robert Altman Çalışma hayatında figüranlık yapmıştır. Endüstriyel filmler çekmiştir. İlk kariyer tercihi köpeklere kişiselleştirilmiş dövme yapmaktır. Çalışanlarını altında çalışmışlardır. kontrol tutmaya Sam Peckınpah Bir televizyon istasyonunda sahne görevlisi olarak çalışırken takım elbise giymediği için işten çıkarılmıştır. Figüranlık yapmıştır. Yönetmenlik yaptığı zamanlarda bir film setinde yapımcıyla kavga etmiştir. 12.Stanley Kubrıck Bir gazetede fotoğrafçılık yapmıştır. Çalışma hayatında kontrolcü davranmıştır. Grip olan kişilerin film setine girmesini yasaklamıştır. Bir film setinde tavşanların kazayla ölmesinden sonra o günkü çekimleri tamamen iptal etmiştir. Uçağa binmek istemediği için tüm filmlerini malikanesinin yakınlarında kurulan setlerde çekmiştir. Korku ve Arzu Fear and Desire filmini büyük oranda satranç maçlarından kazandığı parayla finanse etmiştir.

107 SİNEMA SEKTÖRÜNDE EMEK SÜRECİ: YÖNETMENLER ÖRNEĞİ (s ) Masa tenisinde oyuncuları yenmekten keyif almıştır. Bu sayede film setinde onlara üstünlük kurabileceğini düşünmüştür. 13.Woody Allen Televizyon yazarlığı yapmıştır. Film seçimleri için oyuncularla mülakat yaptığı bir oda belirlemiştir. Bu odayı oyuncuların üzerinde daha rahat hakimiyet kurabildiği için tercih etmiştir. Sinema sektöründe yönetmenler yoğun bir şekilde çalışmaktadırlar. Genellikle otoriterdirler. 14.F. Ford Coppola Kurgu ve metin yazarlığı yapmıştır. Kıyamet filminin Filipinler deki çekimlerinde tayfun gibi doğal afetlerle karşılaşılmıştır. Bir başrol oyuncusu kalp krizi geçirmiştir. Film bütçesiyle ilgili sorun yaşanmıştır. Film ekibi tropikal hastalıklarla mücadele etmiş; yemek, içme suyu ve tuvalet sıkıntısı yaşamıştır. Fakat yönetmen film ekibinin aksine daha sağlıklı koşullarda kalmıştır. Kobe bifteği yapması için Tokyo dan bir şef getirtmiştir. Bu sırada film ekibinin büyük bir kısmına yemek paralarını vermemiştir. Bir dönem kariyer sorunlarından orta yaş kriziyle karşılaşmıştır. Aynı zamanda fahri başkonsolos olmuş ve oteller zinciri kurmuştur Martin Scorsese Bir dönem ihtiyaç duyduğu paraya sahip olmak için sanatsal ilkelerinden taviz vererek bir film çekmiştir. Film piyasası 1980 lerde değiştiği için ticari olarak zorlanmıştır. 16.George Lucas Çalışma hayatında otoriterdir. Sinema alanında kariyer yapmaya karar verdikten sonra serbest kameraman ve kurgucu olarak çalışmıştır. İşkolikliği ve aşırı kontrolcü yapısından dolayı evliliği bitmiştir. Star Wars filmi bütçenin oldukça üzerine çıktığından dolayı Lucas kilo kaybı yaşamış ve strese girmiştir. Bu nedenle çekimlerin ortasında hastaneye yatmak zorunda kalmıştır.

108 Cemal İYEM - Tamer YALÇIN- Zehra YILDIZ (s ) 17. Oliver Stone İngilizce öğretmenliği yapmıştır. Film senaryosu yazmıştır. 18. Steven Spıelberg Yoğun çalışma koşullarından dolayı eşine zaman ayıramamış ve bu durum sorunlara yol açmıştır. Asansör korkusundan dolayı tüm iş görüşmelerini lobide gerçekleştirmiştir. 19.Spike Lee İlk uzun metrajlı filmini çekmek için bir prodüksiyon şirketinde çalışmıştır. Sinema sektöründe pek çok yönetmenle tartışma yaşamıştır. 20.Quentin Tarantino Video dükkanında çalışmıştır. Film senaryosu yazmıştır. Kaynak: Schnakenberg den aktaran Gözcü; 2014:9-279 Değerlendirme Bir meslek olarak yönetmenliğin de kariyer basamakları bulunmaktadır. Seçilen kişilerin fotoğrafçılık, senaristlik gibi meslekler yaptığı görülmektedir. Sinema sektöründe yönetmenler önemli bir unsurdur. Yönetmenler hem bir sanatçı hem de yönetici olarak karşımıza çıkmaktadır. Genel olarak otoriter bir tavır sergiledikleri ve sendikalı iş gücüne karşı olumsuz yaklaştıkları görülmektedir. Ortaya çıkan bulgulardan biri de yönetmenlerin film setlerindeki oyuncularla olan çalışma ilişkileridir. Yönetmenlerin oyuncuları takdir etmemesi, onların özgüvenlerini zedelemesi ya da hiç bir sebep olmadan aynı sahnenin defalarca çekilmesi örnek gösterilebilir. Yönetmenler sadece kendi alanlarında değil farklı mesleklerde de uzmanlaşmışlardır. Demille, 1919 yılında bir havayolu şirketi kurmanın yanı sıra üniforma tasarımı yapmıştır (Schnakenberg den aktaran Gözcü,2014:22). Görüldüğü gibi birden fazla çalışma alanı olabilmektedir. Sinema sektöründe yönetmenlerin çalışma koşullarıyla ilgili diğer bir bulgu ise iş güvencesinin olmamasıdır. Filmlerini kendilerini finanse etmek zorunda kalanlar filmleri gişede başarısız olunca bu durumun ağır ekonomik sonuçlarıyla karşılaşmışlardır. Bir yapımcıya bağlı olarak çalışan yönetmenlerse bir anlaşmazlık durumunda işten çıkarılmışlardır. Son olarak çalışma koşulları iş ve 134

109 SİNEMA SEKTÖRÜNDE EMEK SÜRECİ: YÖNETMENLER ÖRNEĞİ (s ) aile dengesinin bozulmasına yol açmıştır. Yönetmenlik mesleği yoğun emek harcanan sadece film setinde değil iş dışında da çaba gerektiren bir uğraş olarak ifade edilebilir Çalışmaya Yönelik Değerlerle İlgili Analizler İnsanlar farklı nedenlerden dolayı çalışmaktadırlar. Büyük Yönetmenlerin Gizli Hayatları kitabında yapılan içerik analiziyle yönetmenlerin çalışmaya, sinema sektörüne ve mesleklerine bakış açılarıyla ilgili veriler elde edilmiştir. Bu veriler çalışmaya bakış açısı temasını ortaya çıkarmıştır. Tema 1: Çalışmaya Bakış Açısı Kitapta seçilen yönetmenlerin sinema sektörü, çalışma hayatında karşılaştıkları durumlar ya da meslekleriyle ilgili sözlerine yer verilmiştir. Tablo 3 Çalışmaya Bakış Açısıyla İlgili İçerik Analizi Bulguları Kişi Listesi 1.D. W. Griffith Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi mi? Ne sanatı ne bilimi? Cecil B. Demılle Bana İncil den herhangi iki sayfa verin, bende size bir film vereyim. 3.Charlie Chaplin Çalışanlarını hızlı çalışmaları ve işe zamanında gelmeleri konusunda uyarmıştır. 4.John Ford Benimle sanat hakkında konuşmanın bir faydası yok. Ben kiramı ödeyebilmek için film yapıyorum. Yönetmenlerin sinema sektörüne bakış açıları farklıdır. Farklı nedenlerden dolayı film yaptıkları için çalışmaya bakış açıları da farklıdır. 5.Howard Hawks Bir filmde üç adet muhteşem sahne varsa ve

110 Cemal İYEM - Tamer YALÇIN- Zehra YILDIZ (s ) hiç kötü sahne yoksa o film iyi bir filmdir. 6.Frank Capra Her başarılı erkeğin arkasında şaşkın bir kadın vardır. 7.Walt Disney Miki Fare yi tanıdığım tüm kadınlardan daha çok seviyorum. Bazen kendimi küçük bir arı olarak görüyorum. Stüdyonun bir tarafından diğerine gidip polen topluyorum ve bir şekilde herkesi harekete geçiriyorum. 8.Elia Kazan Başkalarını ihbar eden biri rahatsız edici hatta iğrenç bir şey yapmaktadır Orson Welles Zirvede başladım ve oradan aşağıya doğru indim. O rolü oynamak için ruhumu bile satarım. 10.Robert Altman Risk almazsan oyunda kalamazsın. 11.Sam Peckınpah Size çekmeniz için bir hikaye veriliyor ve siz de elinizden gelen en iyi şekilde onu çekiyorsunuz, hepsi bu kadar. Bütün bu bütünlük saçmalığı da nereden çıkıyor? 12.Stanley Kubrıck Bu gezegenin yok olmasının kozmik ölçekte

111 SİNEMA SEKTÖRÜNDE EMEK SÜRECİ: YÖNETMENLER ÖRNEĞİ (s ) hiçbir anlamı yoktur. Eğer film izleyicinin duygularını harekete geçiriyor ve bilinçaltına işliyorsa, eğer birazcık da olsa onun film mitolojik ve dini özlemlerini ve dürtülerini kamçılıyorsa, o zaman başarılı olmuş demektir. Yönetmenlerin sinema sektörüne yönelik algıları farklıdır. 13.Woody Allen Ben popüler kültür insanıyım. Bira ve köfte eşliğinde beyzbol seyretmeyi tercih ederim. 14.F. Ford Coppola Muhtemelen dâhiyim ama hiç yeteneğim yok. 15.Martin Scorsese Tüm hayatım filmlerden ve dinden ibarettir. Hepsi bu kadar. Dahası yok George Lucas Eğer on bir yaşındaki bir kızın hayal dünyasını kavrayabilirseniz, bu sektörden bir servet kazanabilirsiniz. 17. Oliver Stone Sinemayı seviyorum ama sinema endüstrisi beş para etmez. 18. Steven Spıelberg Ayda bir dünyam başıma yıkılır. Kendime geldikten sonra, yapmak istediğim yeni bir film bulmuş olurum.

112 Cemal İYEM - Tamer YALÇIN- Zehra YILDIZ (s ) 19.Spike Lee Hollywood karakterleriyle benim karakterlerim arasındaki fark ne mi? Benimkiler gerçek. 20.Quentin Tarantino Seyirciyle yönetmen arasında sado-mazo bir ilişki vardır ve mazoşist olan taraf seyircidir. Kaynak: Schnakenberg den aktaran Gözcü; 2014:9-279 Değerlendirme Yönetmenler, hayatları boyunca gerek sinema sektöründe gerek diğer sektörlerde pek çok farklı mesleklerde çalışmışlar. Kamerayla tanıştıktan sonra pek çoğu yönetmen olmaya karar vermiştir. Bazıları film okuluna gitmiş bazıları sinema sektöründe farklı işlerde çalışmışlardır. Bu açıdan yönetmenlik onlar için hayal edilen, istenen bir iş olmuştur. Fakat çalışma hayatı gerçekleri sektöre karşı algılarını değiştirmiştir. Öyle ki sinema sektöründe sanat ve piyasa koşulları arasındaki ikilem çalışmaya bakış açılarını da etkilemiştir. John Ford un Benimle sanat hakkında konuşmanın bir faydası yok. Ben kiramı ödeyebilmek için film yapıyorum. sözü çalışmaya yönelik değerlerini ve bakış açısını ortaya koymaktadır. Robert Altman pek çok yönetmenin kabul etmediği bir projeyi kabul ederek risk almış ve film gişe de büyük başarı elde etmiştir. Bu sayede kendi filmini finanse edip çekebilmiştir. Yönetmenlerin sinema sektöründe var olma mücadeleleri ve emek süreçleri çalışmaya yönelik bakış açılarını belirlemiştir. 138 SONUÇ Sinemanın bir sanat dalı, bir kitle iletişim aracı ve bir sektör olması zenginliğini ortaya koymaktadır. İlk keşfedildiğinde bir eğlence aracı olarak görülmüş, insanların boş zamanını değerlendirebileceği bir alternatif olarak değerlendirilmiştir. Sinema zamanla insanların ilgi göstermesi sonucunda ticari bir değer oluşturmuştur. Sinemanın bir endüstri kolu haline dönüşme süreci ülkelere göre farklılık göstermiştir. Özellikle ABD de keşfinden bu yana bir sektör olarak

113 SİNEMA SEKTÖRÜNDE EMEK SÜRECİ: YÖNETMENLER ÖRNEĞİ (s ) görülmüştür. O dönemde göçmenlerin ve işsizlerin boş zamanlarını değerlendirdikleri bir araç haline gelmiştir. Sinemanın bir endüstri haline gelmesiyle birlikte sektördeki çalışma koşullarının durumu ortaya çıkmıştır. Sendikalı işgücüne olumlu bakılmasa da sonradan devletin bununla ilgili yasal düzenlemeleriyle birlikte toplu pazarlık gibi bir takım haklar getirilmiştir. Sinema sektörü tarihsel gelişimi süresince dünyadaki pek çok gelişmeden etkilenmiştir. Özellikle ABD deki ekonomik buhran dönemi, 2. Dünya Savaşı, Sanayi Devrimi, televizyonun icadı ve internetin yaygın bir şekilde kullanılmasına kadar etkilenmiş ve dönüşüme uğramıştır. Tüm bunlarla birlikte sinema sektöründeki çalışma koşulları ve çalışanların emek süreçleri de bu olayların etkisinde kalmıştır. Sinema sektörü her sektörde olduğu gibi farklı mesleklerden oluşmaktadır. Yönetmenler sinema sektörünün sanatsal açıdan yöneticileridir. Bir başka değişle sektörün altın yakalıları olarak değerlendirilen yönetmenler, piyasa ve çalışma koşullarına bağlı olarak zaman zaman ekonomik ve idari olarak ta yönetici konumunda yer almışlardır. Bu araştırmanın ilk bölümünde sinemanın keşfi ve özelliklerine yer verilmiş sonra sinemanın bir sektör olma süreciyle sektördeki genel çalışma koşulları Amerikan sineması üzerinden açıklanmaya çalışılmıştır. İkinci bölümde araştırmanın hazırlık sürecine ve metodolojisine yer verilmiştir. Araştırma da yöntem olarak nitel araştırma yöntemlerinden içerik analizi kullanılmıştır. Büyük Yönetmenlerin Gizli Hayatları kitabı bu yöntemle analiz edilmiş elde edilen veriler yönetmenlerin demografik özellikleri, çalışma koşulları, çalışmaya ve boş zamana yönelik bakış açıları temaları altında gruplandırılarak bulgular kısmında değerlendirilmiştir. Yönetmenlerden Amerika kökenli ve Amerikan sinema sektöründe çalışmış olan kişiler özellikle örneklem olarak seçilmiştir. Birinci bölümde kavramsal çerçeve Amerikan sinema sektörü örneği üzerinden ele alındığı için bir tutarlılık sağlanması amaçlanmıştır. Araştırmanın amacı sinema sektöründe yönetmenlerin çalışmaya ve boş zamana bakış açılarını değerlendirerek emek süreçlerini incelemektir. Bu anlamda ortaya ilginç veriler çıkmıştır. Sonuçlara göre bir genelleme yapmak zor olsa da bazı ortak noktalar tespit edilmiştir. Öncelikle genel olarak yönetmenler uzun (70-80 yıl) yaşamışlardır. Bir kısmı halen yaşamaktadır. Aile yapısı olarak kötü bir çocukluk dönemi geçirmişler ve bu durum onları farklı şeylerle ilgilenmeye itmiştir. Bu alanda bir kariyer 139

114 Cemal İYEM - Tamer YALÇIN- Zehra YILDIZ (s ) yapmaya karar verdikten sonra film okullarını tercih etmişlerdir. Yine ortaya çıkan bir başka sonuç yönetmen olmadan önce sinema sektörü dışında da çok farklı meslekler yapmalarıdır. Yönetmen olduktan sonra çalışma hayatında zamanla otoriter oldukları görülmüştür. Çalışma ilişkileri açısından farklı sorunlar yaşamışlardır. Bir kısmı bir stüdyoya bağlı olarak bir kısmı bağımsız çalışmıştır. Özellikle kendi işinin sahibi olan yönetmenler aynı zamanda bir idareci olarak sendikalı işgücüne karşı olumsuz tavır sergilemişlerdir. Kendileri son derece iyi koşullarda çalışırken ve yaşarken çalışanların durumlarını göz ardı etmişlerdir. Film setlerinde kontrolcü ve sıkı bir yönetici olarak karşımıza çıkmışlardır. Çalışmaya bakış açıları incelendiğinde genel olarak yönetmen olma hayaliyle bu işe başladıklarını ve farklı nedenlerden dolayı bu işi yapmaya devam ettikleri sonucu ortaya çıkmıştır. Bir yönetmenin sanatı bu işin dışında tutarak sadece ev kirasını ödeyebilmek için bu işi yaptığını ifade etmiş olması aslında bu araştırmanın en önemli bulgularından ve araştırmanın amacıyla ulaşılmak istenen sonuçlardan biridir. Yönetmenlerin emek süreçlerini daha iyi ortaya koymak için boş zamana bakış açılarıyla ilgili elde edilen verilerde çalışma ve boş zaman ayrımı olduğu görülmüştür. Fakat boş zaman algısının daha çok eğlence ve zevk amacı taşıması çalışma hayatını kimi durumlarda olumsuz etkilemiştir. Bu durum sadece kariyerlerinde değil iş ve aile dengelerinde ciddi sorunlara yol açmıştır. Bu araştırma bir içerik analizine dayanmaktadır. Bu bakımdan Büyük Yönetmenlerin Gizli Hayatları kitabı daha çok özel hayatlarının bilinmeyenlerini ele aldığı için tam olarak istenen veriler elde edilememiştir. Fakat bu bilinmeyenlerin ele alınması belki de yönetmenlerin emek süreçleriyle ilgili mülakatla ya da başka bir veri toplama yöntemiyle elde edilemeyecek bilgileri sağlamıştır. Bu konu da araştırma yapmak isteyenler için mülakat yönteminin de olduğu karma bir yöntem önerilmektedir. Ayrıca örneklem olarak daha fazla kişi seçilmesi araştırmanın daha sağlıklı sonuçlar vermesi bakımından faydalı olacaktır. 140 KAYNAKÇA Betton, G. (1990). Sinema Tarihi. (Çev. Şirin Tekeli). İstanbul: İletişim Yayıncılık.

115 SİNEMA SEKTÖRÜNDE EMEK SÜRECİ: YÖNETMENLER ÖRNEĞİ (s ) Can N. (2007) Sinema Sektörünün Gelişiminde Film Komisyonlarının Rolü ve Türkiye Örneği: Türk Film Konseyi Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Crowley D. Heyer P. (2007). İletişim Tarihi. (Çev. Berkay Ersöz).Ankara: Siyasal Kitapevi Çalışkan Z. (2014) Yabancılaşma Kuramı Çerçevesinde Emek Süreci ve Bilgi İşçileri: Bankacılık Sektörü Örneği. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Çetin D. (2014). Fordizm Perspektifinden Hollywood Stüdyo Sistemi. Atatürk İletişim Dergisi, Sayı6 Erensoy F. (2012). Hollywood dan İndiewood a Amerikan Sineması nın Değişimi Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul Kültür Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitiüsü. Erkılıç H. (2003). Türk Sinemasının Ekonomik Yapısı ve Bu Yapının Ekonomimize Etkileri. Yayımlanmamış sanatta yeterlilik tezi, Mimar Sinan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Güngör, C. A. (2013). Püritenizm ve Hollywood İlişkisi. Gaziantep University Journal of Social Sciences, Cilt 12, Sayı 1. İyem, C. (2012). Kramponlu İşçiler: Bir Boş Zaman Çalışanı Olarak Futbolcular. (1. Baskı) İstanbul: On İki Levha. 141 Keskin S. (2008). Türk Sinemasının Mali Yapısı ve Problemleri. Uzmanlık tezi, TC. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü. Morva A. D. (2006). Bir Serbest Zaman Etkinliği Olarak Sinema. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, Cilt 27, Sayı 117. Oylum R. (2011). Alman Sineması. (1.Baskı) İstanbul: Başka Yerler Yayınları Orhan, K. (2010). Modern Zamanlar Filmi ve Dönemsel Bir Çalışma İlişkileri Yorumlaması. Çalışma ve Toplum Dergisi, Sayı 24. Özbaşaran, N. C. (2007). Sinema Sektörünün Gelişiminde Film Komisyonlarının Rolü ve Türkiye Örneği: Türk Film Konseyi. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Özdemir M. (2010). Nitel Veri Analizi: Sosyal Bilimlerde Yöntembilim Sorunsalı Üzerine Bir Çalışma. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 11,Sayı 1.

116 Cemal İYEM - Tamer YALÇIN- Zehra YILDIZ (s ) Parlayandemir G. (2011). Türk Sinemasının Endüstriyel Yapısının Amerikan Sinemasının Endüstriyel Yapısıyla Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Schnakenberg, R. (2010). Büyük Yönetmenlerin Gizli Hayatları. (Çev. E. Gözgü). İstanbul: Domingo. Teksoy, R. (2014). Rekin Teksoy un Sinema Tarihi. (4.Baskı) İstanbul: Oğlak Yayıncılık WEB1, adresinden 8 Kasım 2015 tarihinde erişilmiştir. WEB2, 20 Aralık 2015 tarihinde erişilmiştir. 142

117 Cenk ÖZGEN (s ) ÖZ AVRUPA BİRLİĞİ ORTAK GÜVENLİK VE SAVUNMA POLİTİKASI NDA İLK ÇATLAK: LİBYA KRİZİ Cenk ÖZGEN Güvenlik ve savunma alanında istenilen ilerlemeyi sağlayamayan Avrupa Birliği, Lizbon Antlaşması ile yeni düzenlemeleri hayata geçirmiştir. Antlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonraki ilk büyük güvenlik sorunu olan Libya Krizi, yapılan düzenlemelerin neticelerini görme fırsatı vermiştir. Ancak sonuç tam bir fiyaskodur. Avrupa Birliği, bir kez daha ortak politika belirleyememiştir. Üye devletler kendi ulusal çıkarları doğrultusunda hareket ederken, Birliğin faaliyetleri insani yardım boyutuyla sınırlı kalmıştır. Bu çalışmanın amacı Libya örneği üzerinden Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası nın incelenmesidir. Çalışmada, Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası nın gelişimi ve sorunları ele alınmaktadır. Ayrıca etkin bir yapının oluşturulması için karar alma mekanizmasında ve askeri yeteneklerde kapsamlı bir dönüşüme gidilmesi önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası, Lizbon Antlaşması, Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası, Libya Krizi. THE FIRST CRACK IN THE EUROPEAN UNION COMMON SECURITY AND DEFENCE POLICY: LIBYAN CRISES ABSTRACT European Union which can not realize the desired progress in the field of security and defence has been established new arrangements by the Treaty of Lisbon. Libyan Crises which comes into view as a first major security issue in the aftermath of the ratification of the Treaty has been given opportunity to observe the consequences of arrangements. But the result is a total failure. Common policy has not once again been determined by the European Union. While the member states were acting in line with national interests, activities of the Union have been limited to humanitarian aids. The aim of is this study is to examine the Common Security and Defence Policy through the example of Libya. The study discusses the evolution and problems of the Common Security and Defence Policy. It also suggests a deep-rooted transformation that involves decission-making and military capabilities to establish an effective structure. Key Words: European Union, European Security and Defence Policy, Treaty of Lisbon, Common Security and Defence Policy, Libyan Crises. 143 Yrd. Doç. Dr. Giresun Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü,cenk_ozgen79@hotmail.com

118 Avrupa Birliği Ortak Güvenlik Ve Savunma Politikası nda İlk Çatlak: Libya Krizi (s ) 1. GİRİŞ Avrupa ekonomik bir dev, siyasi bir cüce ve askeri bir solucandır. Mark Eyskens Avrupa Birliği (AB) Anayasası nın yerini almak üzere 13 Aralık 2007 tarihinde imzalanan Lizbon Antlaşması, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) na ilişkin önemli düzenlemeleri hayata geçirmiştir. Antlaşma ile AGSP nin adı Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası (OGSP) olarak değiştirilmiştir. Ayrıca bu alandaki etkinliği arttırmaya yönelik kurumlar oluşturulduğu gibi yeni ilke ve mekanizmalar da geliştirilmiştir. Aslında ilk etapta klasik bir AB iyimserliği ile yapılan düzenlemeleri olumlu karşılayanlar olmuştur. Ne var ki kısa bir süre sonra ortaya çıkan Libya Krizi, atılan adımların istenilen sonucu vermekten çok uzak olduğunu göstermiştir. Gelinen noktada OGSP nin geleceğine ilişkin karamsar değerlendirmeler yapılmaktadır. Durumu güvenlik politikası Libya da öldü şeklinde yorumlayanlar bile vardır (Atlantic Council, 2011). Bu çalışma, Libya Krizi ndeki gelişmeler kapsamında OGSP deki sorunları incelemeyi amaçlamaktadır. Bu çerçevede ilk olarak AGSP/OGSP nin tarihsel gelişimi ve Lizbon Antlaşması nın getirdiği düzenlemeler ele alınacaktır. Ardından coğrafi, siyasi, iktisadi ve tarihsel açıdan Libya mercek altına alınıp, kriz öncesinde bu ülkenin AB ile ilişkileri üzerinde durulacaktır. Son olarak ise Libya Krizi ve bu süreçte AB nin tutumu masaya yatırılacaktır ORTAK GÜVENLİK VE SAVUNMA POLİTİKASI 2.1. Hazırlık Dönemi Soğuk Savaş ın bitimiyle beraber, Avrupa Toplulukları (AT) na üye devletler arasında güvenlik ve savunma konularındaki tartışmalar hız kazanmıştır. Bu dönemde tartışmaların odağında Batı Avrupa Birliği (BAB) yer almaktadır. BAB ın bu alanda rol oynayabileceği bütün üye devletler tarafından kabul edilmekle birlikte, bunun içeriğinin ne olması gerektiği noktasında ciddi görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Örneğin Fransa ve Almanya, BAB ı siyasal entegrasyonun araçlarından biri olarak görmekte, AB ile BAB arasında ast-üst ilişkisi olmasını, dolayısıyla BAB ın AB

119 Cenk ÖZGEN (s ) tarafından belirlenen hedeflere uygun hareket etmesini savunmaktadır. İngiltere ve İtalya ise BAB ın AB nin savunma boyutunu temsil etmesini desteklemekle beraber, işlevinin Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (North Atlantic Treaty Organization/NATO) nün Avrupa ayağını güçlendirmekle sınırlı olması gerektiği görüşündedir. Yapılan müzakereler sonucu Avrupacı (Fransız-Alman görüşü) ve Atlantikçi (İngiliz-İtalyan görüşü) olarak nitelendirilebilecek bu iki görüş arasında uzlaşıya varılabilmiştir (Akçadağ, 2010). Varılan uzlaşıyı Maastricht Antlaşması nda ve antlaşmaya ekli BAB Deklarasyonu nda görmek mümkündür (Tezcan, 1999: 147). 7 Şubat 1992 tarihinde imzalanan ve AB Antlaşması (ABA) olarak da adlandırılan Maastricht Antlaşması, üç sütun üzerine kurulu bir yapı ortaya çıkarmıştır. Bu yapının ikinci sütunu, üye devletlerin dışişleri ve güvenlik konularında işbirliğine gitmesini esas alan Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası (ODGP) dır. ABA ile ODGP nin zaman içinde ortak savunmaya dönüşebilecek uzun vadeli savunma politikasının tanımlanması da dâhil olmak üzere Birliğin güvenliğiyle ilgili tüm konuları kapsaması öngörülmüştür. Ayrıca BAB ın AB nin ayrılmaz ve tamamlayıcı bir unsuru olarak benimsenmesi ve AB nin savunma alanında etki doğuracak kararların hazırlanması ve uygulamaya konulmasını BAB dan istemesi de kararlaştırılmıştır. 10 Aralık 1991 tarihinde imzalanan BAB Deklarasyonu nda ise belli bir süreç içerisinde gerçek bir Avrupa güvenlik ve savunma kimliğinin oluşturulması konusunda mutabık kalınmıştır. BAB ın, AB nin gelişiminin ayrılmaz ve tamamlayıcı bir unsuru olacağı ve NATO içerisindeki dayanışmayı güçlendireceği vurgusu da Deklarasyonda yer alan hususlar arasındadır (Tezcan, 1999: ). 145 ABA nın ODGP ile ilgili en dikkat çekici yanlarından biri karar alma sürecine ilişkin hükümleridir. Birinci (Ekonomik ve Parasal Birlik/EPB) ve üçüncü (Adalet ve İçişlerinde İşbirliği/Aİİ) sütunlara ilişkin kararların muhtelif oy oranları ile alınabilmesi mümkünken, ODGP açısından durum farklıdır. Antlaşmada ODGP ye ilişkin kararların oy birliği ile alınması öngörülmüştür (European Communities, 1992). Elbette bunun geri planında üye devletlerin tutumları yatmaktadır. Üye devletler dış politika ve güvenlik konularında ulusal egemenlikten taviz verilmesine yol açacak bir düzenlemeye sıcak bakmamış, daha somut bir ifadeyle kendi çıkarlarına aykırı gelişmeler karşısında veto haklarını saklı tutmak istemiştir.

120 Avrupa Birliği Ortak Güvenlik Ve Savunma Politikası nda İlk Çatlak: Libya Krizi (s ) ABA nın uygulanmasına ilişkin konuları görüşmek üzere 19 Haziran 1992 tarihinde Bonn da düzenlenen BAB Bakanlar Konseyi toplantısında önemli kararlar alınmıştır. Toplantı sonunda yayımlanan Petersburg Deklarasyonu nda BAB ın AB ile birlikte Avrupa savunmasının inşasında rol oynamaya hazır olduğu vurgulanmıştır. Bunu tamamlayıcı şekilde BAB komutasında harekât icra edecek askeri unsurların görev yelpazesi belirlenmiştir. Alanyazında Petersburg Görevleri olarak adlandırılan görevlerin; insani yardım ve tahliye görevleri, barışı koruma (peace keeping) görevleri ve kriz yönetimi de dâhil olmak üzere muharip unsurların barışı yapma (peace making) görevleri olması kararlaştırılmıştır (Western European Union, 1992). Kuşkusuz belirlenen somut görev tanımları ile AB, güvenlik ve savunma alanında daha etkin rol oynama konusunda somut irade ortaya koymuştur. Bunun üye devletlerin kafasındaki soru işaretlerini giderme işlevi görmesinin yanı sıra Birlik dışına da mesaj niteliği taşıdığını söylemek yanlış bir değerlendirme olmayacaktır (Karabulut, 2014: 81-82). Soğuk Savaş ın bitimiyle AB nin güvenlik ve savunma alanında bağımsız bir yapı oluşturma arayışının ABD tarafından yakından takip edildiği söylenebilir. ABD, Avrupalı müttefiklerinin güvenlik ve savunma alanında daha fazla sorumluluk üstlenmesine sıcak bakmaktır. Fakat gelişmelerin Atlantik ittifakına zarar vermesinden de endişe duymaktadır. Bu anlayışla ABD, NATO nun Avrupa ayağının güçlendirilmesi fikrini ortaya atmıştır. 11 Ocak 1994 tarihinde düzenlenen NATO Brüksel Zirvesi nde son dönemde yaşanan gelişmelere uyum sağlamak için Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği (AGSK) nin oluşturulması ve Birleşik Müşterek Görev Kuvveti (BMGK) konseptinin desteklenmesi kararlaştırılmıştır (NATO, 1994). Esasen Brüksel Zirvesi, BMGK aracılığıyla NATO ile AB arasında ayrılabilir fakat ayrık olmayan (separable but not separate) bir ilişki modeli kurarak her iki tarafın da beklentilerini karşılamayı amaçlamıştır (Akgül, 2008: 96). Ancak gerçekte beklentileri karşılanan taraf ABD dir. Model başta Fransa olmak üzere ABD den ayrı bir askeri güce sahip olunmasını savunan devletleri tatmin etmekten uzaktır Haziran 1996 tarihinde Berlin de düzenlenen NATO Savunma Bakanları Zirvesi nden AGSK nın İttifak içerisinde geliştirilmesi kaydıyla desteklenmesi kararı çıkmıştır. Daha da önemlisiyle BAB önderliğinde icra edilecek operasyonlarda NATO

121 Cenk ÖZGEN (s ) imkân ve kabiliyetlerinin kullanılmasına yeşil ışık yakılmıştır (NATO, 1996). Berlin Zirvesi nde NATO ile BAB arasında temelleri atılan ilişki modeli gelecekte Berlin-Plus adıyla anılacaktır. AB, 2 Ekim 1997 tarihinde imzalanan Amsterdam Antlaşması ile Berlin Zirvesi nin BAB ile ilgili düzenlemelerini teyit etmiş, ilaveten ODGP nin kurumsal yapısına, karar alma sürecine ve tasarruf türlerine ilişkin değişiklikleri de hayata geçirmiştir. Bu çerçevede Amsterdam Antlaşması nda AB-BAB ve BAB-NATO arasındaki ilişkilerin ayrıntılı olarak düzenlendiği görülmektedir. Bunun dışında AB Bakanlar Konseyi ne ortak eylem ve ortak tutum kararları alabilme yetkisi verilmiş, ilke olarak üye devletler arasında sistematik bir işbirliğinin yapılması anlayışı da benimsenmiştir. Amsterdam Antlaşması ile ODGP nin yürütülmesi için bir Yüksek Temsilcilik makamı tesis edilmiştir. Ayrıca Petersburg Görevleri ODGP kapsamında değerlendirerek Birliğin geliştirmek istediği yeni güvenlik kimliğine katkıda da bulunulmuştur (Özdal, 2008: 133). Öte yandan Amsterdam Antlaşması, Birliğin bütün olarak hareket etmesinin mümkün olmadığı durumlarda son başvuru mekanizması olarak üye devletlerden bir kısmının kendi aralarında işbirliğine gidebilmesine imkân veren güçlendirilmiş işbirliği (enhanced cooperation) ilkesini getirmiş (İktisadi Kalkınma Vakfı, t.y.), ODGP yi ise bunun dışında tutmuştur. 147 Her ne kadar bazı adımlar atılmış olsa da 1990 lı yılların ikinci yarısına kadar AB, güvenlik ve savunma alanında istenilen ivmeyi yakalayamamıştır. Hiç şüphesiz bu durumun temel sebebi Birlik içerisinde böyle bir iradenin olmamasıdır. Diğer yandan 1990 lı yılların ortalarından itibaren Balkanlar da yaşanan etnik çatışmalar AB nin bu alandaki açılımlarının sorgulanmasını beraberinde getirmiştir. Zira söz konusu çatışmaları durdurmada AB başarısız olmuş, çatışmalar ancak ABD nin önderliğinde NATO nun müdahalesiyle durdurulabilmiştir. Bu olumsuz tablo karşısında Birlik üyesi devletler arasında ODGP nin daha etkin hale getirilmesi yönünde bir siyasi irade ortaya çıkmıştır (Demir, 2009: 24). Birlik içerisinde bu gelişmeler yaşanırken İngiltere de İşçi Partisi iktidara gelmiştir. İşçi Partisi, İngiltere nin ABD ve NATO yanlısı geleneksel politikasını değiştirmiş 1 ve AB nin 1 İngiltere nin politika değişikliğinde Balkanlar da ABD ile çıkarlarının farklılaşması ve bunun gelecekte tekrar yaşanma olasılığı etkilidir. Bir diğer neden de Blair ın siyasi entegrasyon konusunda İngiltere yi Avrupa nın lokomotif devleti yaparak iç politikada oy kazanma düşüncesidir (Akçadağ, 2011a).

122 Avrupa Birliği Ortak Güvenlik Ve Savunma Politikası nda İlk Çatlak: Libya Krizi (s ) savunma ve güvenlik alanındaki girişimleri önündeki vetosunu kaldırmıştır (Efe, 2007: 10). AB nin Ekim 1998 tarihlerinde Pörtschach da düzenlenen gayrı resmi toplantısında söz konusu politika değişikliğinin sinyalleri alınmıştır. İngiltere Başbakan Tony Blair, NATO nun önceliğinin altını çizmekle beraber, ODGP nin de bir ihtiyaç olduğunu belirtmiştir (Oakes, 2000: 11). Pörtschach da ortaya konulan yaklaşım St. Malo da gerçekleştirilecek İngiltere-Fransa buluşmasının zeminini oluşturmuştur (Oakes, 2000: 13). Nitekim 3-4 Aralık 1998 tarihlerinde İngiltere ve Fransa liderleri St. Malo da bir araya gelerek ortak bir bildiri kaleme almıştır. Bu bildiride ilk kez Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) ndan bahsedilmiştir. AB nin uluslararası krizlere askeri müdahalede bulunması, ODGP nin süratle uygulamaya geçirilmesi ve NATO nun isteksiz kaldığı kriz bölgelerinde AB nin rol alması da kararlaştırılmıştır (Söylemiş, 2007: 41). St. Malo buluşmasının ODGP, dolayısıyla AGSP nin gelişimi açısından tarihi bir dönemeç olduğuna kuşku yoktur. Bildirinin bir diğer yönü ise NATO-AB rekabetini gün yüzüne çıkarmasıdır. Beklendiği gibi St. Malo da kararlaştırılan hususlar NATO da ciddi tartışmalara sebep olmuştur. Gelişmeler karşısında ilk somut tepki ABD den gelmiştir. ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, 3 D 2 olarak adlandırdığı ve Washington yönetiminin NATO-AB ilişkilerinde beklentilerini -kaçınılması gerekenleri- sıralayan bir açıklama yapmıştır. Bu açıklamada Albright, transatlantik bağın kesilmemesinin; savunma kaynaklarının etkin kullanımı için NATO ve AB nin aynı harcamaları yapmasından kaçınılmasının ve AB üyesi olmayan NATO müttefiklerinin ayrımcılığa maruz kalmamasının önemine vurgu yapmıştır (Rutten, 2001: 11). Nitekim sıralanan hususlar Nisan 1999 tarihlerinde Washington da düzenlenen NATO Zirvesi ne de yansımıştır. Zirvede AGSK nın NATO bünyesinde geliştirilmeye devam edilmesi ve AB nin sadece İttifakın bir bütün olarak katılmadığı operasyonlarda rol üstlenmesi konularında mutabakata varılmıştır. AB üyesi olmayan NATO müttefiklerinin Birliğin üstleneceği harekâtlara mümkün olan en geniş kapsamlı şekilde katılımının sağlanması da alınan kararlar arasındadır (NATO, 1999) Decoupling (ayrışma), duplication (kopyalama), discrimination (ayrımcılık).

123 Cenk ÖZGEN (s ) 3-4 Haziran 1999 tarihlerinde düzenlenen AB Köln Zirvesi nde AGSP kavramı ilk kez Birliğin hukuki metinlerine girmiştir (Keane, 2005: 91). Zirvede AGSP nin güçlendirilmesinin amaçlandığı belirtilmiş, Birleşmiş Milletler (BM) Sözleşmesi çerçevesinde Birliğin uluslararası barış ve güvenliğe katkı sağlamak istediğinin altı çizilmiştir. Bunun dışında Köln Zirvesi nde BAB ın 2000 yılı sonuna kadar feshedilmesi kararlaştırılmıştır. Bu bağlamda Petersburg Görevleri nin AB ye devredilmesi hususunda mutabık kalınmıştır (European Parliament, 1999a). Devir konusunda dikkat çekici husus BAB ın ortak savunma ilkesinin bunun dışında tutulmasıdır (Efe, 2007: 11). Hiç şüphesiz bunun arka planında BAB ın rolü konusunda Birlik içerisinde süre gelen görüş ayrılığı bulunmaktadır Aralık 1999 tarihlerinde gerçekleştirilen Helsinki Zirvesi nde 2003 yılına kadar bir Acil Müdahale Kuvveti (Rapid Reaction Force) nin oluşturulması kararlaştırılmıştır. Petersburg Görevleri ne yönelik oluşturulacak bin kişilik kuvvetin, 60 gün içerisinde kriz bölgesinde konuşlanabilmesi ve 1 yıl süreyle görev icra edebilmesi öngörülmüştür (European Parliament, 1999b). Helsinki Zirvesi nde ortaya konulan ve Birliğin en büyük dört üyesi -Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya- arasındaki görüşmeler sonucu belirlenen bu kriterler Helsinki Temel Hedefi (Helsinki Headline Goal) olarak tanımlanmıştır. Aslında söz konusu kriterlerin hukuki bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır Ancak siyasi bir taahhüt olduğuna da şüphe yoktur (Reichard, 2006: 226). Bunun dışında Helsinki Zirvesi nde operasyonların icra edilebilmesi için yeni siyasi ve askeri yapıların oluşturulması; NATO ile ilişkilerde danışmayı, işbirliğini ve şeffaflığı sağlayacak yöntemlerin geliştirilmesi ve AB nin karar alma mekanizmalarındaki bağımsızlığını etkilemeyecek şekilde Birlik üyesi olmayan NATO devletlerinin AB kriz yönetimi operasyonlarına katılımına yönelik düzenlemelerin hayata geçirilmesi kararlaştırılmıştır. Alınan kararlarda dikkat çekici hususlardan biri oluşturulacak kuvvetin Avrupa Ordusu olarak algılanmaması gerektiğinin altının çizilmesidir. Bir diğer dikkat çekici husus da savunma kaynaklarının etkin kullanımı için NATO ve AB nin aynı harcamaları yapmasından kaçınılacağı vurgusudur (European Parliament, 1999b). Böyle bir vurgunun yapılması ABD nin beklentilerinin dikkate alındığını göstermektedir. 149

124 Avrupa Birliği Ortak Güvenlik Ve Savunma Politikası nda İlk Çatlak: Libya Krizi (s ) AB içinde Fransa ve İngiltere gibi devletler Birliğin esasen askeri kriz yönetimi görevleri üstlenmesi gerektiği görüşündedir. İsveç ve Finlandiya gibi devletler ise sivil kriz yönetimi görevlerine de aynı oranda önem verilmesini savunmaktadır (Karabulut, 2014: 84). İkinci grupta yer alan devletlerin taleplerini göz önünde bulunduran Birlik, Haziran 2000 tarihlerinde gerçekleştirilen Feira Zirvesi nde Acil Müdahale Kuvveti ni destekleyecek bir polis gücünün oluşturulmasını kararlaştırmıştır. Uluslararası alanda çatışmaların önlenmesinden kriz yönetimine kadar uzanan geniş bir yelpazede operasyonlar icra edeceği belirtilen gücün kişilik olması ve en geç 2003 yılında faaliyete geçmesi öngörülmüştür (European Parliament, 2000). AB dışişleri ve savunma bakanlarının katılımıyla Kasım 2000 tarihlerinde düzenlenen Yetenek Taahhüt Konferansı (Capability Commitment Conference) nda üye devletlerin Helsinki Zirvesi nde kurulması kararlaştırılan Acil Müdahale Kuvveti ne ne ölçüde katkı sağlayacakları görüşülmüştür. Yapılan görüşmeler sonucunda üye devletler kuvvet havuzuna toplamda den fazla asker, ortalama 400 muharip uçak ve 100 savaş gemisi taahhüt etmiştir. Bunun Helsinki Zirvesi nde belirtilen farklı türdeki kriz yönetimi görevlerini yerine getirmek için yeterli bir kuvvet olduğu açıklanmıştır (European Commission, 2000). Öte yandan süreç, bazı taahhütlerin sözde kaldığını göstermiştir. Nitekim böyle olduğu için Birlik yeni arayışlara girmiştir. 150 Yetenek Taahhüt Konferansı nın akabinde 7-9 Aralık 2000 tarihlerinde düzenlenen Nice Zirvesi nde AGSP nin ODGP nin bir uzantısı olduğu resmen deklare edilmiştir (Özdal, 2008: 136). Zirvenin savunma ve güvenlik alanındaki getirilerinden biri BAB ın AB ile entegrasyonunun gerçekleştirilmesidir. Antlaşma ile BAB ın kriz yönetimi işlevleri, nükleer konular haricinde AB tarafından üstlenilmiştir (Kocamaz, 2010: 958). Daha öncede belirtiliği üzere ABA, güçlendirilmiş işbirliği ilkesini getirmiş, lakin ODGP yi bunun dışında tutmuştur. Nice Antlaşması, ODGP alanında da bu ilkenin geçerli olmasının önünü açmıştır. Ancak hemen belirtmek gerekir ki bu son derece sınırlı bir adımdır. Zira düzenleme güçlendirilmiş işbirliğinin kararlarda değil, kararların icrasında geçerli olmasını öngörmüştür (Arsava, 2002: 17). Dolayısıyla ODGP ve AGSP alanında var olan oy birliği kuralında esasen bir değişikliğe gidilmemiştir. Nice Zirvesi nde AB Bakanlar Konseyi bünyesinde daimi

125 Cenk ÖZGEN (s ) olarak faaliyet göstermek üzere AB Siyasi ve Güvenlik Komitesi (Political and Security Commitee), AB Askeri Komitesi (Military Committee) ve AB Askeri Personeli (Military Staff) isimli üç yeni birim de oluşturulmuştur (Özdal, 2008: 136). Üye devletlerin savunma bakanlarının katılımıyla 19 Kasım 2001 tarihinde Brüksel de gerçekleştirilen Yetenek Gelişme Konferansı (Capability Improvement Conference) nda Avrupa Yetenek Aksiyon Planı (European Capability Action Plan) kabul edilmiştir. Helsinki Zirvesi nde belirlenen kuvvet yapısına ulaşmada yardımcı olması hedeflenen Plan özetle, Birliğin askeri etkinliğinin arttırılması; ulusal kararlara saygı gereği savunma alanındaki taahhütlerde gönüllüğün esas alınması; üye devletler arasında koordinasyona ve NATO ile işbirliğine önem verilmesi ve geniş bir kamuoyu desteğinin sağlanması ilkelerine dayandırılmıştır (European Commision, 2001). Konferansı müteakip Aralık 2001 tarihlerinde düzenlenen Laeken Zirvesi nde ise Birliğin bazı kriz yönetimi operasyonlarını icra edebilecek duruma geldiği, başka bir ifadeyle AGSP nin artık işlevsel olduğu açıklanmıştır. Aynı açıklamada kazanılacak yeni araç ve yetenekler ile kademeli olarak daha geniş kapsamlı operasyonlarda sorumluluk üstlenileceğinin de altı çizilmiştir (University of Pittsburgh, 2001). 151 AB bünyesinde bu gelişmeler yaşanırken NATO üyesi devletlerin kazanılmış haklarına zarar vermemek şartıyla ODGP, dolayısıyla AGSP nin gelişimini başından beri destekleyen ABD, 11 Eylül sonrası küresel güvenlik politikalarını gözden geçirmiştir. Yeni güvenlik ortamında ABD, AGSP nin bir an önce hayata geçirilmesini kendi çıkarları açısından da önemsemeye başlamıştır. Bu doğrultuda Washington yönetimi, AB nin NATO imkân ve kabiliyetlerini kullanma talebini, Birliğin karar alma mekanizmasında yer almadığı için veto eden Türkiye yi iknaya odaklanmıştır. ABD, İngiltere ve Türkiye arasında yürütülen müzakereler 21 Kasım 2001 tarihinde Ankara Mutabakatı 3 adı verilen uzlaşıyla sonuçlanmıştır (Özdal, 2008: 137) Aralık 2002 tarihlerinde gerçekleştirilen Kopenhag Zirvesi nde söz 3 Genel olarak Ankara Mutabakatı nda Acil Müdahale Kuvveti nin bir kriz durumunda NATO üyelerine karşı kullanılmaması hususunda uzlaşı sağlanmıştır. Ayrıca AB nin NATO müttefikleri arasındaki (Ege gibi) ve BM gözetimindeki (Kıbrıs gibi) sorunlarda müdahil olmaması da kararlaştırılmıştır (Özdal, 2008: 137).

126 Avrupa Birliği Ortak Güvenlik Ve Savunma Politikası nda İlk Çatlak: Libya Krizi (s ) konusu mutabakat Birlik müktesebatına alınmıştır (Baç, 2006: 14). Böylece AGSP nin hayata geçirilmesi önündeki en önemli engellerden biri daha aşılmıştır Operasyonel Dönem 2003 yılının başında NATO ile AB, iki örgütün müşterek çalışma esaslarını belirleyen Berlin-Plus düzenlemeleri konusunda mutabakata varmıştır. Yapısal hazırlıklarını da tamamlamış olan AB, aynı yıl saha operasyonları icra etmeye başlamıştır. AGSP kapsamındaki ilk girişim, 1 Ocak 2003 tarihinde Bosna-Hersek te başlatılan AB Polis Misyonu (EU Police Mission/EUPM) dur. Üçüncü ülkelerle işbirliği içerisinde yürütülen operasyona Birlik üyesi devletler ilk etapta 356 personel tahsis etmiştir (EEAS, 2012). AB, 31 Mart 2003 tarihinde Makedonya da Concordia isimli barışı koruma operasyonunu başlatmıştır. NATO nun bu ülkede yürüttüğü Müttefik Uyumu (Allied Harmony) isimli operasyonun yerini alan harekâtın en dikkat çekici yanı, daha önce varılan uzlaşı (Berlin-Plus) çerçevesinde NATO imkân ve kabiliyetlerinin kullanılmasıdır (EEAS, t.y.a). Bunun dışında AB, 12 Haziran 2003 tarihinde Kongo da Artemis isimli barışı koruma operasyonunu başlatmıştır (EEAS, t.y.b). Bu, AB nin Avrupa dışında ve NATO dan tamamen bağımsız şekilde icra ettiği ilk operasyondur (Homan, 2007: 2). 2 Aralık 2004 tarihinde Bosna-Hersek te başlatılan Althea isimli barışı koruma operasyonu ise AGSP kapsamında icra edilen en geniş kapsamlı harekât olarak kayıtlara geçmiştir. NATO nun Bosna-Hersek te yürüttüğü İstikrar Kuvveti (Stabilization Force/SFOR) isimli operasyonun devamı niteliğindeki harekâta takribi kişilik bir güç tahsis edilmiştir (EEAS, 2015). Sıralanan operasyonlar AB nin sınırlı bile olsa, askeri alanda öne çıkan bir aktör konumuna gelmeye başladığını göstermektedir yılının başında saha operasyonları icra etmeye başlayan AB, aynı yıl ilk Güvenlik Strateji Belgesi ni yayımlamıştır. 12 Aralık 2003 tarihinde Brüksel de düzenlenen Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi nde kabul edilen Belgenin başlığı, Daha İyi Bir Dünyada Güvenli Bir Avrupa (A Secure Europe in a Better World) dır. AB Güvenlik Strateji Belgesi nde 25 üyesi bulunan Birliğin, 450 milyonun üzerinde nüfusu ve dünya gayri safi milli hâsıla (GSMH) sının dörtte birini üreten ekonomisiyle kaçınılmaz bir şekilde küresel bir aktör olduğunun altı çizilmektedir. Nitekim bu konumun güvenlik alanında ve daha iyi bir dünyanın inşasında sorumluluk

127 Cenk ÖZGEN (s ) üstlenilmesini dayattığı belirtilmektedir. Belgede Avrupa ya yönelik tehditler; terörizm, kitle imha silahlarının yayılması, bölgesel çatışmalar, başarısız devletler ve organize suçlar olarak sıralanmaktadır. Yeni güvenlik ortamındaki tehditlerle mücadele noktasında hiçbir devletin tek başına başarılı olamayacağı tespitine yer verilen Belgede, işbirliğinin gerekliliğine vurgu yapılmakta ve BM ile NATO nun önemine değinilmektedir. Belgede AB nin güvenliğini sağlamak ve değerlerini geliştirmek için üç stratejik hedefi olduğu vurgulanmaktadır. Bunlar sırasıyla, tehditlerle mücadele edilmesi; komşu coğrafyalarda güvenliğin sağlanması ve etkin çok taraflılığa dayalı bir uluslararası düzenin inşasına katkıda bulunulmasıdır. Son olarak Belgede yeni güvenlik tehditleriyle mücadele noktasında askeri tedbirlerin tek başına yeterli olmayacağı ifade edilmekte, eş zamanlı olarak sivil yeteneklerin geliştirilmesi gerektiğine de dikkat çekilmektedir (EEAS, 2003). Güvenlik Strateji Belgesi ni kabul eden AB, 17 Mayıs 2004 tarihinde gelecekte sahip olmayı hedeflediği askeri yeteneklere ilişkin bir planı onaylamıştır. Temel Hedef 2010 (Headline Goal 2010) başlığını taşıyan Plan da AB nin küresel bir aktör olduğunun altı çizilmekte ve bunun gereği olarak Birliğin küresel güvenliğin sağlanmasında sorumluluk üstlenmeye hazır bulunduğu vurgulanmaktadır. Plan da kriz durumlarında yüksek hazırlık seviyeli acil müdahale birliklerinin kilit önem taşıdığı, oluşturulacak birliklerin tek başına ya da büyük çaplı bir operasyonun parçası olarak görev alabileceği ifade edilmektedir. Bu tespitle kriz bölgelerinde konuşlandırılacak kuvvetlerin askeri açıdan etkin, tutarlı ve caydırıcı olmasının önemine işaret edilmekte ve muharebe grupları konseptinin esas alınabileceği belirtilmektedir. Muharebe gruplarından kastedilen bünyesinde muharebe, muharebe destek ve muharebe hizmet destek unsurlarını bulunduran müşterek tabur görev kuvvetleridir (European Commission, t.y.). 153 Helsinki Zirvesi nde belirlen takvime uygun olarak AB, Mayıs 2003 te Acil Müdahale Kuvveti nin operasyonel hale geldiğini açıklamıştır. Ancak kuvvetin etkinliği noktasında ciddi tartışmalar vardır (Castle, 2003). Tartışmalar devam ederken AB, yeni oluşumlar ile bu kuvveti desteklemeyi öngörmüştür. Bu amaçla üye devletlerin savunma bakanları 22 Kasım 2004 tarihinde AB tarafından yürütülen operasyonlar için Avrupa Müdahale Grupları (European Battle Groups) oluşturmayı

128 Avrupa Birliği Ortak Güvenlik Ve Savunma Politikası nda İlk Çatlak: Libya Krizi (s ) kararlaştırmıştır. Her biri askerden oluşacak tabur seviyesindeki Muharebe Grupları nın, kolordu seviyesindeki Acil Müdahale Kuvveti nden farklı olarak 15 günlük ikaz süresi içinde harekete geçebilmesi ve müdahale kararı alındıktan en geç 10 gün sonra kriz bölgesinde konuşlanabilmesi öngörülmüştür. Askeri yeteneklerin belli bir seviyeye gelmesi için belirlenen 2010 yılına kadar sayılarının 13 e ulaşması hedeflenen Müdahale Gruplarının kurulması kararında Acil Müdahale Kuvveti nin operasyonel etkinliğinin beklentilerin altında kalması etkilidir. Üye devletler bu adımla hem Acil Müdahale Kuvveti nin daha etkin hale getirilebileceğini hem de kriz durumlarında daha çabuk tepki verilebileceğini değerlendirmiştir (Baç, 2006: 14-15). Uluslararası bir aktör olarak sert güç yerine yumuşak güç niteliklerini ön plana çıkarmayı amaçlayan AB, 2004 yılında Fransa, İspanya, İtalya, Portekiz ve Hollanda nın katkılarıyla 800 kişilik bir jandarma gücü oluşturmuştur. Bu adımı 23 Ocak 2006 tarihinde Avrupa Jandarma Kuvveti (European Gendermerie Force/EUROGENDFOR) karargâhının İtalya nın Vicenza kentinde açılması izlemiştir (Baç, 2006: 15). AB nin güvenlik boyutuyla ilgili yaşanan bir diğer gelişme ise 12 Temmuz 2004 tarihinde Avrupa Savunma Ajansı (European Defence Agency) nın faaliyete geçirilmesidir. Ajansın temel iştigal konuları, kriz yönetimi için savunma alanındaki yeteneklerin geliştirilmesi; üye devletlerin savunma sanayilerinin güçlendirilmesi ve bunun gerek şartı olan teknolojik üstünlüğün sağlanmasıdır (Karabulut, 2014: 87). 154 Yayımladığı Güvelik Strateji Belgesi ile küresel bir aktör olma iddiasını somut bir şekilde ortaya koyan, dahası Acil Müdahale Kuvveti, Avrupa Muharebe Grupları ve Avrupa Jandarma Kuvveti gibi üç ana askeri birimi oluşturan AB, yılları arasında 23 kriz yönetimi operasyonu icra etmiştir. Operasyonlarda öncelik Balkanlar ve Güney Kafkasya ya verilirken, Orta Doğu, Afrika ve Asya da ihmal edilmemiştir (Turan, 2010: 31). AGSP kapsamındaki saha operasyonlarının büyük bölümünün küçük çaplı ve kısa süreli olduğu; genelde daha önce BM veya NATO tarafından yürütülen operasyonların devralınması şeklinde geliştiği; ekseriyetle düşük tehdit ortamlarında icra edildiği ve nispeten sivil nitelik gösterdiği söylenebilir (Missiroli, 2009). Operasyonlarda genel olarak istikrarın sağlanması; demokrasiye geçişe destek verilmesi; hukuk devletinin egemen kılınması ve sınır güvenliğine yardım edilmesi

129 Cenk ÖZGEN (s ) amaçlanmaktadır. Genel kanı Birliğin ekonomik gücünün ve dış yardımlar konusundaki deneyiminin sıralanan amaçların gerçekleştirilmesinde pozitif bir etki yarattığı yönündedir (Turan, 2010: 31). Diğer yandan atılan tüm adımlara karşın Birliğin askeri yeteneklerinin hala tartışılmaya devam edildiğini belirtmek gerekir Lizbon Antlaşması nın Getirdiği Yenilikler AB bütünleşmesini temel bir hukuki metne dayandırma fikri AB Anayasası olarak adlandırılan Antlaşmanın çıkış noktasını oluşturmaktadır. Bu kapsamda üye devletler arasında yoğun müzakereler sonucu şekillenen anayasa taslağı, Avrupa İçin Bir Anayasa Oluşturan Antlaşma (Treaty Establishing A Constitution For Europe) adıyla 29 Ekim 2004 tarihinde Roma da imzalanmıştır. Antlaşmanın üye devletlerin tamamı tarafından onaylanmasını müteakip 1 Kasım 2006 tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülmüştür (European Communities, 2005). Bu bağlamda üye devletlerden bir kısmı Antlaşmayı ulusal parlamentolarında onaylamayı uygun görürken, diğer bir kısmı referandum düzenleyeceğini bildirmiştir. Ancak referandumların sonuçları tam bir hayal kırıklığıdır. Zira 29 Mayıs 2005 te Fransa da düzenlenen referandumda halkın yaklaşık %55 i hayır oyu kullanmıştır. 1 Haziran 2005 te Hollanda da düzenlenen referandumda ise hayır oyları %62 yi geçmiştir (Milliyet, 2010). 155 AB Anayasası nın reddedilmesi sonrasında çıkış yolu arayan Birlik, Haziran 2007 tarihlerinde Brüksel de yapılan Devlet ve Hükümet Başkanları Zirve Toplantısı Sonuç Bildirgesi nde mevcut antlaşmaların yerini alacak bir Reform Antlaşması nın hazırlanacağını duyurmuştur (European Council, 2007). Nitekim bu doğrultuda yürütülen çalışmalar 13 Aralık 2007 tarihinde Lizbon Antlaşması nın imzalanmasıyla sonuçlanmıştır. 17 Aralık 2007 tarihli AB Resmi Gazetesi nde yayımlanan Antlaşma ile ilgili belirtilmesi gereken ilk ve en önemli husus Fransa ve Hollanda daki referandumlar neticesi reddedilen AB Anayasası nın değiştirilmiş bir hali olduğudur. Zira reddedilen Antlaşma nın başta anayasa sözcüğü olmak üzere marş, bayrak gibi federasyonu çağrıştıran hemen hemen tüm öğeleri metinden çıkarılmakla birlikte, fiiliyatta yapılan 250 değişiklikten sadece 10 tanesi eski metinden farklıdır (Özdal, 2008: ). Lizbon Antlaşması, üye devletlerin iç hukuklarında öngörülen onaylama işlemlerinin tamamlanmasını müteakip 1 Aralık 2009 tarihi itibariyle yürürlüğe

130 Avrupa Birliği Ortak Güvenlik Ve Savunma Politikası nda İlk Çatlak: Libya Krizi (s ) girmiştir. AB nin ekonomik, sosyal ve kültürel bütünleşmesine ivme kazandırması hedeflenen Lizbon Antlaşması, Maastricht, Amsterdam ve reddedilen AB Anayasası antlaşmalarından farklı olarak yeni bir antlaşma olmayıp, mevcut kurucu antlaşmalar niteliğindeki ABA yı ve Avrupa Topluluğu nu Kuran Antlaşma (ATA) yı değiştiren hükümler içermektedir. Bu nedenle Lizbon Antlaşması, Reform Antlaşması olarak da adlandırılmaktadır. Lizbon Antlaşması ile ABA nın ismi muhafaza edilirken, ATA nın ismi Avrupa Birliği nin İşleyişi Hakkında Antlaşma (ABİHA) olarak değiştirilmiştir. İsim değişikliğinin yanı sıra iki antlaşmanın içeriğinde de değişiklikler gerçekleştirilmiş, antlaşmalara yeni hükümler eklendiği gibi birçok maddenin numarası değiştirilmiştir. Bunun dışında Lizbon Antlaşması nda ABA ile ABİHA arasında fark bulunmadığı, AB nin tek bir tüzel kişiliğe sahip olduğu belirtilmiştir. Nitekim AB Anayasası nda öngörüldüğü gibi Lizbon Antlaşması nda da Maastricht Antlaşması nın getirdiği üç sütunlu yapı lağvedilmiş, tek bir tüzel kişilik oluşturma adına Topluluk yerine Birlik ifadesi kullanılmıştır (Güneş, 2008: 742). Lizbon Antlaşması nın ODGP/AGSP alanında hayata geçirdiği önemli değişiklikler aşağıda sıralanmıştır: Öncelikle Lizbon Antlaşması, ODGP nin en önemli ayağı olan AGSP nin adını OGSP olarak değiştirmiştir. Bu kapsamdaki düzenlemeler Lizbon Antlaşması nın AB Antlaşması kısmının Beşinci Başlığı nın ODGP ye İlişkin Özel Hükümler bölümünün ikinci kısmını oluşturmaktadır. Burada dikkat çekici bir bilgi, Lizbon Antlaşması na kadar AGSP/OGSP ile ilgili hükümlerin Birlik antlaşmalarında yer almamasıdır. İmzalanan Antlaşma bu durumu değiştirmiş ve ilk kez AGSP/OGSP ile ilgili hükümleri Birlik antlaşmalarına dâhil ederek bağlayıcılık kazanmasının önünü açmıştır (Zhussipbek, 2009: 147). 156 Lizbon Antlaşması, ODGP/OGSP nin kurumsal yapısına ilişkin yenilikler de getirmiştir. Bunlardan biri AB Ortak Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ile AB nin Dış İlişkilerden Sorumlu Komisyoneri makamlarının birleştirilmesiyle oluşturulan AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi makamıdır. İngiliz politikacı Catherine Ashton un getirildiği makamın ODGP/OGSP nin yürütülmesinden sorumlu olması ve AB nin dışa dönük eylemlerinde birlik ve uyumun sağlanmasına katkıda bulunması hedeflenmiştir.

131 Cenk ÖZGEN (s ) Bunun dışında Lizbon Antlaşması ile oluşturulan AB Konseyi Başkanlığı makamını da ODGP/OGSP nin kurumsal yapısına ilişkin düzenlemeler arasında saymak gerekmektedir. Zira üye devletler tarafından 2,5 yıllığına ve en fazla iki dönem seçilecek Başkanın, AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisinin göreviyle çelişmeyecek şekilde Birliği ODGP alanında temsil etmesi öngörülmüştür (BİLGESAM, t.y.). Bu makama getirilen ilk kişi Belçika eski Başbakanı Herman Van Rompuy dur. Lizbon Antlaşması, AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisine yardımcı olmak üzere Avrupa Dış İlişkiler Servisi (European External Action Service/EEAS) olarak adlandırılan yeni bir birim de oluşturmuştur. Servisin üye devletlerin diplomatik birimleriyle koordineli biçimde çalışması; teşkilat ve işleyişinin AB Konsey i tarafından alınacak bir karar doğrultusunda belirlenmesi öngörülmüştür. Bu amaçla Konsey in Parlamento ile yapılacak istişare ve Komisyonu nun onayı sonrasında Yüksek Temsilcinin teklifiyle harekete geçmesi kararlaştırılmıştır (Official Journal of the European Union, 2007). Lizbon Antlaşması nda OGSP nin kademeli bir çerçevede Birliğin bir savunma politikası oluşturmasını kapsadığı ifade edilmiştir. Yine OGSP nin AB Konseyi nin oybirliğiyle karar alması halinde bir ortak savunmaya dönüşmesi konusunda da mutabık kalınmıştır. Bu bağlamda Birlik tarihinde ilk kez üye devletlerden birinin saldırıya maruz kalması durumunda diğer üyelere BM Antlaşması nın meşru müdafaa hakkını düzenleyen 51. maddesi uyarınca kendi imkânları dâhilinde yardım ve destek yükümlülüğü getirmiştir (Official Journal of the European Union, 2007). İlk bakışta düzenleme NATO nun üye devletlerden birine yapılan saldırıyı İttifakın tamamına yapılmış sayan 5. maddesini çağrıştırmaktadır. Ancak hemen belirtmek gerekir ki ortak savunma konusundaki hüküm 5. maddedeki kadar açık ve net değildir. (Kocamaz, 2010: 963). Üstelik düzenleme önemli yapısal sınırlılıklar ihtiva etmektedir. İşbirliğinin bazı üye devletlerin güvenlik ve savunma politikalarının özgül niteliklerine halel getiremeyeceği ve ortak savunmanın temelini oluşturan NATO yükümlülükleriyle uyumlu olacağı vurgusu bunun göstergesidir (Zhussipbek, 2009: 148). 157 Lizbon Antlaşması nın getirdiği yeniliklerden bir diğeri dayanışma hükmü (solidarity clause) dür. Söz konusu hüküm, üye devletlerden birisinin terör saldırısına

132 Avrupa Birliği Ortak Güvenlik Ve Savunma Politikası nda İlk Çatlak: Libya Krizi (s ) veya doğal/insan kaynaklı felakete maruz kalması durumunda diğer üyelerin dayanışma ruhu içerisinde hareket etmesini öngörmektedir. Bu amaçla Birliğin kendisine tevdi edilen askeri yetenekler de dâhil olmak üzere tüm unsurları harekete geçirmesi kararlaştırılmıştır. Bahse konu unsurların kullanılabileceği alanlar olarak üye devletlerin topraklarında terör tehdidinin önlenmesi; demokratik kurumların ve sivil nüfusun her tür terör saldırısından korunması; topraklarında gerçekleşecek bir terör saldırısı veya doğal/insani felaket karşısında üye devletin siyasi otoritesinin talebi üzerine yardımda bulunulması sıralanmıştır (Official Journal of the European Union, 2007). Lizbon Antlaşması nda OGSP nin ODGP nin tamamlayıcı bir parçası olduğu, sivil ve askeri operasyon icra etme kapasitesi sağlayan bu varlığın BM Antlaşması ilkelerine uygun şekilde Birlik dışında kullanılabileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda OGSP kapsamında; silahsızlandırma, insani yardım ve kurtarma, askeri danışma ve yardım, çatışma önleme ve barışı koruma görevlerinin icra edilmesi öngörülmüştür. Ayrıca kriz yönetimi kapsamında muharip unsurların barışı yapma ve savaş sonrası istikrarı sağlama görevlerini icra etmesi de kararlaştırılmıştır. Sıralanan görevlerle ilgili dikkat çekici husus, terörizmle mücadeleye vurgu yapılması ve bu amaçla üçüncü ülkelere kendi topraklarında yardım edilebileceğinin belirtilmesidir (Official Journal of the European Union, 2007). 158 Lizbon Antlaşması nın getirdiği yenilikler içerisinde üzerinde en çok tartışılanı kalıcı yapısal işbirliği (permanent structured cooperation) uygulaması ve bunu düzenleyen Kalıcı Yapısal İşbirliği Protokolü (Protocol on Permanent Structured Cooperation) dür (Özdal, 2008: 151). Düzenleme askeri yetenekleri gelişmiş olan ve işbirliğine daha fazla istek duyan üyelerin, Birlik ruhuna aykırı olmamak kaydıyla aralarında yakınlaşma sağlayabilmelerinin önünü açmıştır. Bu mekanizmanın kullanılması için nitelikli çoğunluk kararı yeterli görülmüştür. Ancak işbirliğine girmek isteyen üyelerin pek çok kriteri karşılamaları beklenmektedir. Burada öne çıkan kriterler, Avrupa Savunma Ajansı nın savunma programları çerçevesinde kapasite araştırma ve geliştirme çalışmalarına katılmak; askeri yetenekleri belli bir seviye çıkarmak; savunma harcamalarını arttırmak; eğitim ve lojistik alanlarında

133 Cenk ÖZGEN (s ) işbirliğini teşvik etmek ve savunma sanayilerinin Avrupalılaşmasını sağlamaktır (Kocamaz, 2010: ). Son olarak Lizbon Antlaşması, nitelikli çoğunluk usulünün genel kural olmasını ve birçok alanda vetonun kaldırılmasını öngörmüştür. Ancak düzenleme ODGP/OGSP alanını kapsamamış; dışişleri ve güvenlik alanlarında alınan kararlarda oybirliği ve veto hakkı devam etmiştir. Aynı şekilde Antlaşma, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Adalet Divanı nın ODGP alanındaki rolünü de önceleri olduğu gibi sınırlı bırakmıştır (Zhussipbek, 2009: 148). Libya Krizi ni incelerken görüleceği üzere oybirliği ve veto hakkının korunmuş olması, ortak bir dış politika geliştirme ve uygulama noktasındaki sorunların temelini oluşturacaktır. 3. AB VE LİBYA 3.1. Libya Ülke Profili Afrika kıtasının kuzeyinde Akdeniz kıyısında yer alan Libya, kuzey enlemleri ile doğu boylamları arasındadır. Ülke kuzeyde Akdeniz, doğuda Mısır, güneydoğuda Sudan, güneyde Çad ve Nijer, batıda ise Cezayir ve Tunus ile çevrilidir. Toprak bakımından Afrika nın dördüncü büyük ülkesidir. Yüzölçümü km² ye ulaşmaktadır (Sezgin, 2001: 3). Rakam, Türkiye yüzölçümünün iki katından fazladır yılı istatistiklerine göre Libya nın nüfusu dir. Yüzölçümüne nazaran nüfusun az olması sebebiyle km² ye düşen kişi sayısı sadece 3,7 dir. Etnik olarak Arap ve Berberilerin çoğunluğu oluşturduğu ülkede nüfusun %97 si Sünni Müslüman dır (CIA The World Fact Book, 2011). Nüfusun %85 i Akdeniz kıyısındaki şehirlerde, özellikle başkent Trablus ve Bingazi de yoğunlaşmıştır. Libya, Kuzey Afrika nın en yüksek okuryazarlık ve okullaşma oranına sahip ülkesidir. Diğer Arap ülkeleriyle karşılaştırıldığında özellikle kız öğrencilerin okullaşma oranının yüksekliği dikkat çekicidir (Sezgin, 2001: 4). Libya ekonomisi büyük ölçüde petrol ve doğalgaz üretimine dayanmaktadır. İhracat gelirlerinin %95 i, GSMH nin %25 i ve devlet bütçesinin %80 i petrol ve doğalgaz üretimine bağlıdır yılı istatistikleriyle GSMH nin 90,57 milyar dolar olduğu ülkede kişi başına düşen GSMH dolar seviyesindedir yılında

134 Avrupa Birliği Ortak Güvenlik Ve Savunma Politikası nda İlk Çatlak: Libya Krizi (s ) Libya, 41,8 milyar dolar ihracat, 24,73 milyar dolar ithalat yapmıştır. En fazla ihracat yapılan ülkeler; İtalya (%31,6), Fransa (%13), Çin (%9,2), İspanya (%9,1), Almanya (%8,4) ve ABD dir (%4,5). İthalatta ön sırada yer alan ülkeler ise; İtalya (%16,3), Çin (%10,3), Türkiye (%9,7), Fransa (%6,8), Almanya (%6,4), Güney Kore (%6,2), Mısır (%5,7) ve Tunus dur (%4,8) (CIA The World Fact Book, 2011). Bugünkü Libya toprakları farklı dönemlerde; Fenikeliler, Kartacalılar, Yunanlılar, Romalılar, İspanyollar, Vandallar, Bizanslılar ve Araplar tarafından idare edilmiştir de Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılan Libya, 1911 de İtalya tarafından işgal edilmiş ve akabinde sömürgeleştirilmiştir. İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz-Fransız Kondominyumu statüsünü alan Libya, savaştan sonra İngiltere ve Fransa tarafından işgal edilmiştir. Libya, 24 Aralık 1951 tarihinde BM Güvenlik Konseyi kararıyla bağımsızlığını kazanmıştır. Bağımsızlık sonrası Libya Birleşik Krallığı adını alan ve Kral I. İdris in hükümdarlığında monarşiyle yönetilen ülke, 1 Eylül 1969 tarihinde Yüzbaşı Muammer Kaddafi nin başını çektiği bir askeri darbeye sahne olmuştur. Darbe sonrasında monarşi ilga edilerek cumhuriyet yönetim biçimine geçilmiştir. Yeni rejim ülkenin adını önce Libya Arap Cumhuriyeti, daha sonra ise Libya Arap Halk Sosyalist Büyük Cemahiriyesi olarak değiştirmiştir (Yaycı, 2011: 20) yılları arasında ülkeyi Muammer Kaddafi yönetmiştir Kriz Öncesi AB-Libya İlişkileri 1969 daki askeri darbe sonrasında Libya Dış Politikası ndaki belirleyici ismin Kaddafi olduğu söylenebilir. Kaddafi, en başından itibaren dış politika hedeflerini, Arap birliğinin sağlanması; İsrail in dışlanması; Vahabilik etiketi taşımayan İslami akımların savunulması; devletsiz Filistinlilere destek olunması; Orta Doğu ve Afrika da dış güçlerin, özellikle de Batının etkisinin ortadan kaldırılması ve devrimci hareketlerin desteklenmesi üzerine inşa etmiştir. Bu politika doğrultusunda iktidara geldikten kısa bir süre sonra Libya topraklarındaki Amerikan ve İngiliz askeri üslerini kapatmış; başta petrol şirketleri olmak üzere yabancı sermaye yatırımlarının önemli bir kısmını millileştirmiştir. Kaddafi nin petrolü, Arap-İsrail meselesinde Tel Aviv yanlısı tutum takınan ABD ve Batı Avrupa devletlerini yola getirmek için kullanılabilecek siyasi bir silah olarak gördüğü açıktır. Nitekim 1973 te diğer Arap

135 Cenk ÖZGEN (s ) liderleriyle beraber hareket ederek petrol ambargosuna katılmıştır (Zafar, 2010: ). Yıllar içerisinde Kaddafi nin Anti-Amerikancı duruşu daha da sertleşmiştir. İzlediği politika sebebiyle 1970 li ve 1980 li yıllarda Libya nın Batılı devletlerle ilişkileri son derece kötüdür. Kaddafi, ABD ve diğer Batılı devletleri Libya ve Arap çıkarlarına tehdit olarak değerlendirmektedir. Batılı devletler nezdinde ise Libya lideri, istenmeyen adam (persona nan grata) durumundadır. Kaddafi nin açıkça nükleer silah kapasitesine sahip olmak istemesi ve diğer kitle imha silahlarının üretimiyle ilgilenmesi Batıdaki hasmane tutumu derinleştirmiştir. Üstelik Libya, uluslararası terörizm ile birlikte anılmaktadır (Zafar, 2010: 127). Kaddafi nin Haziran 1972 de İrlanda Cumhuriyet Ordusu (Irish Republican Army/IRA) nu desteklediğini açıklaması İngiltere ile ilişkileri bozmuştur (Alı, 2014: 226) yılında 1 İngiliz polisinin Libya nın Londra büyükelçiliğinde vurularak öldürülmesi ikili ilişkilerdeki tansiyonu yükseltmiştir. İngiltere, Mart 1984 te 4 Libyalıyı Londra ve Manchester daki bombalama eylemleriyle ilişkili oldukları gerekçesiyle tutuklamış; Trablus yönetiminin misilleme olarak 6 İngiliz vatandaşını tutuklaması durumu daha da karmaşıklaştırmıştır (Zafar, 2010: 127). 161 Geçmişte Kaddafi yönetimindeki Libya ile Batı arasında birçok kriz yaşanmıştır. Ancak dördü üzerinde özellikle durmak gerekir. 5 Nisan 1986 da Batı Berlin de bulunan ve bölgede görev yapan Amerikan askerlerinin uğrak mekânları arasında yer alan La Bella isimli gece kulübünde patlama meydana gelmiştir. 1 Türk vatandaşı ile 2 Amerikan askerinin hayatını kaybettiği patlamada 229 kişi yaralanmıştır. ABD, olaydan Libya yı sorumlu tutmuş; delil olarak saldırganların görev yaptığı Libya nın Doğu Almanya daki büyükelçiliği ile Trablus arasındaki iletişim kayıtlarını göstermiştir. Saldırıdan 10 gün sonra ABD savaş uçakları Libya nın başkenti Trablus ile Bingazi şehirlerini hedef alan bir hava harekâtı icra etmiştir. Harekâtta esas hedefin Kaddafi olduğu düşünülmektedir. Ancak Kaddafi bombardımandan yara almadan kurtulmuştur (Malinarich, 2001). ABD nin meşru müdafaa söylemiyle meşrulaştırmaya çalıştığı harekâtı AT hükümetleri desteklememiştir. Diğer taraftan Nisan 1986 da bir araya gelen AT dışişleri bakanları, üye devletlerde görev yapan Libyalı diplomatların sayısının azaltılmasını

136 Avrupa Birliği Ortak Güvenlik Ve Savunma Politikası nda İlk Çatlak: Libya Krizi (s ) kararlaştırmıştır. Ayrıca Libya vatandaşlarına vize verilmesinde seçici olunması konusunda mutabakata varılmıştır (Zafar, 2010: 128). Libya ile Batı arasında yaşanan bir diğer kriz Lockerbie Olayı dır. 21 Aralık 1988 de Londra Heathrow Havalimanı ndan New York John F. Kennedy Havalimanı na transatlantik uçuş yapmak üzere havalanan Pan Am Havayolları na ait 103 sefer sayılı yolcu uçağı, İskoçya nın Lockerbie şehri üzerinde uğradığı bombalı saldırı sonucu düşmüştür. 270 kişinin hayatını kaybettiği saldırının ardından ABD ve İskoçya nın birlikte yürüttükleri soruşturma sonucunda olayda Libya istihbaratının sorumlu olduğuna ilişkin kuvvetli deliller bulunduğu açıklanmıştır. Saldırıda Libya bağlantısının ortaya konulması üzerine ABD, İngiltere ve Fransa konuyu BM Güvenlik Konseyi ne taşımışlardır. BM Güvenlik Konseyi, Ocak 1992 te aldığı 731 sayılı kararla Libya yı olaydaki sorumluluğunu kabul etmeye çağırmıştır. Mart 1992 de alınan 748 sayılı kararla ise bu ülkeye ekonomik yaptırımlar uygulanmaya başlanmıştır yılında söz konusu yaptırımların kapsamı genişletilmiştir (Plachta, 2001: ). Fransız Havayolları na ait 772 sefer sayılı yolcu uçağının Nijer üzerinde bombalı saldırı sonucu düşürülmesi Libya ile Batı arasındaki gerginliğe yol açan bir diğer kriz olarak tarihe geçmiştir. 19 Eylül 1989 da gerçekleşen olayda 170 kişi hayatı kaybetmiştir. Yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan raporda, saldırıdan Libya nın doğrudan sorumlu olduğu açıklanmıştır. Olay sonrasında Fransa ile Libya arasındaki ilişkiler gerilmiştir. Yargılamayı yapan Paris teki özel mahkeme, bombalama eylemini gerçekleştirdikleri iddiasıyla 6 Libyalıyı gıyaplarında suçlu bulmuştur. Ancak Libya yönetimi bu kişileri teslim etmeyi reddetmiştir (Reynolds, 2003). 162 Mayıs 2004 te Bingazi El Faith Çocuk Hastanesi nde görevli 5 Bulgar hemşire ile 1 Filistinli doktorun idam cezasına mahkûm edilmesi Batı ile Libya arasındaki ilişkileri bir kez daha germiştir. İddiaya göre söz konusu sağlık çalışanları 426 çocuğa bilinçli olarak HIV virüsü bulaştırmış ve en az 52 sinin ölümüne neden olmuştur (Amnesty International, 2006). İdam kararı sonrasında bir araya gelen AB dışişleri bakanları, Libya ya karşı uygulanan silah ambargosunun kaldırılmasının gündemde olduğu sırada gerçekleşen hadise karşısında derin kaygı duyduklarını ifade etmişlerdir.

137 Cenk ÖZGEN (s ) Toplantıda üye devletlerin büyükelçileri tarafından hazırlanan ve Trablus yönetimine karşı ekonomik ve diğer yaptırımların uygulanmasını ve atılacak adımların BM nin bir yıl önceki kararıyla aynı çizgede olmasını öngören bir tavsiye kararı da onaylanmıştır (Sofia News Agency, 2004). AB, 1990 lı yılların sonlarına kadar Akdeniz deki kurumsal girişimlerinin hiçbirisine Libya yı dâhil etmemiştir. Örneğin Kasım 1995 te başlatılan Barselona Süreci ne ve Akdeniz deki kolektif güvenlik sorunlarının görüşüldüğü toplantılara Libya çağrılmamıştır. Öte yandan 1999 yılında Libya nın Lockerbie Davası nda BM nin yetkisini kabul etmesi taraflar arasındaki ilişkilerde yeni bir sayfa açmıştır. Bu gelişme üzerine Libya, Stuttgart ta yapılan 3 üncü Avrupa-Akdeniz Konferansı Dışişleri Bakanları Toplantısı na özel davetli olarak katılmış; aynı konferansta Trablus yönetiminin Barselona Süreci ne katılması da kararlaştırılmıştır. BM yaptırım kararlarının askıya alınması ve Libya nın Avrupa-Akdeniz Diyalogu nda gözlemci statüsünde yer almasıyla Brüksel-Trablus ilişkileri iyileşme sürecine girmiştir. Libya yönetiminin 19 Aralık 2003 te nükleer programından vazgeçtiğini açıklaması ve 3 Aralık 2004 te Berlin Diskotek katliamında hayatını kaybedenlere tazminat ödemeyi kabul etmesinin akabinde AB, 1992 yılından beri uyguladığı silah ambargosunu kaldırmıştır. Libya nın yasadışı göçle mücadele konusunda işbirliğine girmesi ve alıkoyduğu sağlık çalışanlarını serbest bırakması sonrasında ise ilişkiler normal seyrine dönmüştür (Akgül, 2011: 55-57). 163 AB-Libya ilişkilerinde dikkate alınması gereken unsurlardan biri ekonomik çıkarlardır. AB, Libya nın en önemli dış ticaret ortağıdır. Libya, dış ticaretinin %70 ini Birlik üyesi devletlerle yapmaktadır yılı rakamlarıyla karşılıklı ticaret hacmi yaklaşık 35,5 milyar avrodur yılında AB devletleri Libya ya 6,8 milyar avro ihracat yapmış, bunun karşılığında ise 28,8 milyar avroluk ithalat gerçekleştirmiştir. AB devletlerinin Libya ya yaptıkları ihracatta birinci sıra %42,2 lik oranla ulaşım araçlarına aittir. Onu, %11,1 ile gıda maddeleri ve %6,8 ile yarı mamuller ihracatı izlemektedir. AB nin Libya dan yaptığı ithalatın %98,5 ini ise petrol, petrol ürünleri ve doğalgaz oluşturmaktadır. Libya, AB nin en çok ithalat yaptığı devletler içerisinde 11 inci sırada; dış ticaret ortakları içerisinde ise 19 uncu sırada yer almaktadır (European Commision, 2011a).

138 Avrupa Birliği Ortak Güvenlik Ve Savunma Politikası nda İlk Çatlak: Libya Krizi (s ) AB-Libya ilişkilerinde göz önünde bulundurulması gereken bir diğer unsur ise siyasi çıkarlardır. AB nin en önemli sorunlarından biri özellikle Kuzey Afrika ve Orta Doğu dan kaynaklanan yasadışı göç faaliyetleridir. Üye devletler bu soruna hem ikili hem de Birlik düzeyinde önlemler alarak çözüm aramaktadır. Bu sorunla mücadele edebilmek için geliştirilen strateji, göç yolları üzerinde bulunan devletlerle doğrudan işbirliğine gitmektir. Komşuluk Politikası, Avrupa-Akdeniz Diyalogu ve Akdeniz Birliği gibi girişimler bu amaçla hayata geçirilmiştir (Akgül, 2011: 55). Coğrafi konumunun etkisiyle Libya, Akdeniz geçişli olarak Avrupa nın güney kıyılarına yönelik gerçekleşen yasadışı göç faaliyetlerinde ana güzergâhlardan biridir. Dolayısıyla Libya ile geliştirilen siyasi ilişkilerin sınır güvenliği boyutu göz ardı edilmemelidir. 4. LİBYA KRİZİ VE AB 4.1. Krizin Ortaya Çıkışı ve Gelişimi 18 Aralık 2010 tarihinde Tunus da başlayan halk ayaklanması, Kuzey Afrika ve Orta Doğu coğrafyasını derinden etkileyecek olaylar silsilesinin başlangıcını oluşturmuştur. Öyle ki Tunus ta 23 yıldır iktidarda olan Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali nin devrilmesiyle sonuçlanan ayaklanma, kısa bir süre sonra önce Mısır a, oradan da diğer bölge ülkelerine sıçramıştır yılının son günlerinde başlayan ve halen Suriye başta olmak üzere birçok bölge ülkesinde devam eden süreç uluslararası toplum tarafından Arap Baharı olarak nitelendirilmiştir. Bu nitelendirme yaşananların mevcut otoriter/totaliter rejimlere karşı demokratik bir düzen inşa etme arayışı olduğu varsayımına dayanmaktadır. Ancak bugün gelinen noktada bu varsayımın doğruluğu tartışmalıdır. 164 Libya Krizi, Kuzey Afrika ve Orta Doğu da önemli değişimlerin yaşanmasına sebep olan Arap Baharı nın bir parçasıdır. Libya daki olaylar 13 Ocak 2011 tarihinde küçük gösterilerle başlamıştır. Olayların kitlesel nitelik kazanması ve bir iç savaş niteliğine bürünmesiyse 17 Şubat 2011 tarihinden sonra gerçekleşmiştir. Gelişmeler üzerine BM Güvenlik Konseyi, 1970 sayılı kararla şiddetin derhal sona erdirilmesi çağrısında bulunmuştur. Ayrıca Konsey den ambargo kararı da çıkmıştır (UN, 2011a). Başlangıçta işsiz gençler ve rejim karşıtı eski güvenlik personelinden oluşan muhalefet hareketi, Kaddafi nin saflarından ayrılan subayların katılımıyla daha

139 Cenk ÖZGEN (s ) düzenli bir silahlı güç görünümünü almıştır (Hürriyet, 2011a). Ülkenin ikinci büyük şehri Bingazi nin kontrolünü ele geçiren muhalifler, 27 Şubat 2011 tarihinde Ulusal Geçiş Konseyi (UGK) adı altında yeni bir hükümet kurmuştur. UGK yanlıları ile ağırlıklı olarak Afrikalı paralı askerlerden oluşan Kaddafi güçleri (Hürriyet, 2011b) arasındaki çatışmalar bir süre devam etmiştir. Kaddafi güçlerinin üstünlüğü ele geçirmesi üzerine 17 Mart 2011 tarihinde BM Güvenlik Konseyi nde 1973 sayılı uçuşa yasak bölge kararı alınmıştır. Bu kararla Konsey, Libya da bir kez daha şiddetin sona erdirilmesi çağrısında bulunurken, Kaddafi yönetimine ikmal malzemeleri götüren gemilerin durdurulması ve sivillere yönelik saldırıları sona erdirecek her türlü önlemin alınması yetkisini vermiştir (UN, 2011b). Uçuşa yasak bölge kararının kabul edilmesinden sadece iki gün sonra 19 Mart 2011 tarihinde Fransa, İngiltere ve ABD nin başını çektiği koalisyon güçleri Kaddafi rejimine karşı askeri harekât başlatmıştır. Harekâtın komuta-kontrolünü bir süre sonra NATO üstlenmiştir. NATO nun desteğini alan UGK güçleri 23 Ağustos 2011 de başkent Trablus u, 20 Ekim 2011 de ise Kaddafi nin doğum yeri olan Sirte şehrinin kontrolünü ele geçirmiştir. Çatışmalar aynı gün Kaddafi nin öldürülmesiyle son bulmuştur AB nin Politikası(zlığı) Libya daki çatışmaların tırmanışa geçtiği Şubat ayının sonlarında AB yetkililerinin gayri resmi olarak da olsa bu ülkeye askeri harekâtta bulunulabileceğine ilişkin açıklamaları basında yer almaya başlamıştır (Milliyet, 2011). Bu dönemde Libya daki gelişmeleri yakından takip eden ve aktif bir politika izleyen Fransa, 10 Mart 2011 tarihinde UGK yi tanıyan ilk ülke olmuştur (BBC Türkçe, 2011). Ancak Fransa nın diğer AB üyelerini beklemeden Libya daki muhalefeti ülkenin meşru temsilsi olarak tanıması tepkilere neden olmuştur. İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, İsveç rejimleri değil devletleri tanır. Diğer AB üyelerinin çoğu da böyle. Fransa nın ne yaptığı biraz belirsiz açıklamasını yapmıştır (Bloomberg, 2011). Libya daki çatışmaların tırmanışa geçtiği ve uluslararası toplumda askeri müdahale seçeneğinin yüksek sesle dile getirilmeye başlandığı bir dönemde Birlik politikasının belirlenmesi için AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi olağanüstü toplantıya çağrılmıştır. 11 Mart 2011 tarihinde Brüksel de düzenlenen zirvede AB nin

140 Avrupa Birliği Ortak Güvenlik Ve Savunma Politikası nda İlk Çatlak: Libya Krizi (s ) atacağı adımlar tartışılmıştır. Görüşmelerde İngiltere ve Fransa, OGSP çerçevesinde askeri güç kullanılmasından yana tavır koyarken, Almanya nın başını çektiği diğer bir grup buna karşı çıkmıştır (Louati, 2011). Zirve sonunda yayınlanan bildiride, Libya lideri Kaddafi nin derhal iktidarı bırakması istenmiştir. Ayrıca Libya da demokrasiye geçilmesinin önemine işaret edilmiş ve Birliğin bu süreçte işbirliği yapmaya hazır olduğu ifade edilmiştir. Öte yandan zirveden Fransa ve İngiltere nin istediği askeri güç kullanılmasına ilişkin herhangi bir karar çıkmamıştır (European Council, 2011a). OGSP çerçevesinde askeri müdahalede bulunulması konusunda üye devletler arasında var olan görüş ayrılığı, AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy un 12 Mart 2011 tarihinde yapmış olduğu açıklamada daha da belirginleşmiştir. Rompuy, askeri müdahale seçeneğinin birliğin gündeminde olmadığını açıkça ifade etmiştir. İhtiyaç görülmesi halinde siyasi ve ekonomik tedbirlerin alınabileceğini belirten Rompuy, askeri müdahale taraftarı devletleri, yabancı güçlerin istedikleri her yerde istedikleri her şeyi yapabildikleri koloni çağında yaşamıyoruz diyerek eleştirmiştir (News, 2011). 166 Bir önceki bölümde de ifade edildiği üzere BM Güvenlik Konseyi, 17 Mart 2011 tarihinde 1973 sayılı uçuşa yasak bölge kararını kabul etmiştir. Karar tasarısına ilişkin olarak ABD, İngiltere, Fransa, Bosna-Hersek, Kolombiya, Lübnan, Portekiz, Nijerya, Güney Afrika ve Gabon olumlu; Rusya, Çin, Hindistan, Almanya ve Brezilya ise çekimser oy kullanmıştır. OGSP açısından BM Güvenlik Konseyi nde alınan kararın dikkat çekici yönü, AB üyesi İngiltere, Fransa ve Portekiz in tasarıya olumlu oy vermesi, Almanya nın ise oylamada çekimser kalmasıdır (UN, 2011b). BM Güvenlik Konsey inin aldığı uçuşa yasak bölge kararı sonrasında 19 Mart 2011 tarihinde ABD, İngiltere, Fransa ve Kanada nın öncülüğünde 22 ülkenin katılımıyla Paris te düzenlenen zirvede, Libya ya askeri harekât kararı çıkmıştır (Radikal, 2011). Alınan karara istinaden aynı gün başlatılan hava harekâtında Fransa ile İngiltere öncü rol oynamıştır. AB üyesi İtalya, Belçika ve Danimarka nın da iştirak ettiği harekâtta (TRT Haber, 2011), Almanya tarafsız kalmıştır. 4 4 Almanya nın askeri müdahaleye karşı çıkmasının arka planında ekonomik çıkarlarına zarar gelebileceği endişesinin bulunduğu söylenebilir. Bu tespit açılacak olursa, son yıllarda Almanya ile Libya arasındaki ekonomik ilişkiler büyük gelişme kaydetmiştir. Siemens, BASF, Bilfinger Berger gibi önde gelen Alman firmaları bu ülkede önemli yatırımlara imza atmıştır. Sadece 2009

141 Cenk ÖZGEN (s ) Ortak bir politika belirleme konusunda sıkıntı yaşayan AB, 21 Mart 2011 tarihinde Brüksel de düzenlenen Dış İlişkiler Konseyi toplantısında, mevcut tabloyu bir ölçüde de olsa düzeltme yolunda adımlar atmaya çalışmıştır. Bu doğrultuda toplantı sonrasında yayınlanan bildiride, Libya da yaşananlardan duyulan kaygı ifade edilmiş ve BM Güvenlik Konseyi nin almış olduğu 1973 sayılı karardan duyulan memnuniyet dile getirilmiştir. BM kararlarının uygulanmasında üye devletler arasında farklılıklar olduğunun kabul edildiği bildiride, AB nin Libya konusunda azimli ve ortak hareket etme kararlılığında olduğunun altı çizilmiş, ayrıca krizin çözümünde başta Arap Birliği ve bölgesel aktörler olmak üzere uluslararası işbirliğine gidilmesinin önemine işaret edilmiştir. Son olarak bildiride, BM İnsani İşler Eşgüdüm Ofisi (Office for the Coordination of Humanitarian Affairs/OCHA) nin talep etmesi halinde OGSP kapsamında insani yardıma hazır olunduğu duyurulmuştur. (European Council, 2011b). Toplantı sonrası açıklama yapan AB Ortak Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, Dış İlişkiler Konsey inin Birliğin Libya Krizi nde hızlı ve tek ses olarak hareket etme kararlılığını gösterdiğini belirtmiştir. Ancak Ashton un açıklaması, AB tek ses olarak hareket etmiyor; Almanya BM deki oylamada çekimser kaldı ve Fransa ile Almanya arasında büyük uyuşmazlıklar var gibi argümanlarla medya da yoğun şekilde eleştirilmiştir (Bill Cash s European Journal, 2011) Mart 2011 tarihinde AB Konseyi, insani yardıma odaklanan bir Kriz Yönetimi Konsepti kabul etmiştir. 1 Nisan 2011 tarihinde ise OGSP çerçevesinde AB Kuvveti Libya (EUFOR Libya) olarak adlandırılan askeri harekâtın başlatılması kararlaştırılmıştır. Bölgede insani yardım maksadıyla görev alacağı belirtilen EUFOR Libya nın, BM Güvenlik Konseyi nin 1970 ve 1973 sayılı kararları uyarınca ve OCHA nın talebiyle harekete geçmesi öngörülmüştür. Harekâtın ana hedefleri yerlerinden edilen kişilerin güvenle tahliyesi ve insani yardım kuruluşlarının faaliyetlerinin desteklenmesidir. İtalyan Amiral Claudio Gaudiosi nin komutasında icra edilmesi öngörülen harekâtın komuta merkezinin Roma da oluşturulması ve Konsey tarafından aksi yönde karar alınmadıkça kuvvetin aktivasyon süresinin - başlangıç harekât yeteneğine ulaşılmasından itibaren- en fazla dört ay olması yılında Almanya nın Libya ya olan ihracatı %23 artış kaydetmiştir. Dahası Libya, Almanya nın en büyük üçüncü ham petrol tedarikçisidir. Almanya toplam petrol ithalatının %11 ini Libya dan yapmaktadır (Rippert, 2011). Almanya nın bir diğer endişesi ise olası harekâtın mali boyutudur. Başbakan Merkel in yaklaşan seçimleri düşünerek mali yük getirecek bir askeri müdahaleye soğuk baktığı değerlendirilmektedir (Akçadağ, 2011b).

142 Avrupa Birliği Ortak Güvenlik Ve Savunma Politikası nda İlk Çatlak: Libya Krizi (s ) planlanmıştır (European Council, 2011c). Bu noktada bir parantez açarak bugüne kadar OCHA dan EUFOR Libya nın aktivasyonuna yönelik bir talep gelmediğini not düşmek gerekir (Koenig, 2011: 6). Libya Krizi sırasında AB, insani yardım maksadıyla 80 milyon avrosu Komisyon tarafından karşılanan 150 milyon avroluk fon oluşturmuştur. Birlik, Libya da çalışan üçüncü ülke vatandaşı den fazla kişinin tahliyesi için çaba harcamış; çatışmalardan kaçarak anavatanlarına dönmek isteyenlere ve Libyalı sığınmacılara yardım etmiş; tahmini AB vatandaşının deniz ya da havayoluyla tahliyesini sağlamış ve bölgeye önceden hazırlanan acil ihtiyaç malzemeleri göndermiştir. Mart ayı içerisinde çok sayıda komiser hem Libya yı hem de sınır komşularını ziyaret ederek yapılan faaliyetleri yerinde denetlemiştir (European Commission, 2011b). Mart 2011 de AB, Güney Akdeniz de Demokrasi ve Paylaşılan Refah İçin İşbirliği (A Partnership for Democracy and Shared Prosperity) başlıklı bir strateji belgesi hazırlamıştır. Üç ayaklı strateji, demokratik dönüşüm ve kurumların inşası hedefinin gerçekleştirilmesi için insan hakları, yasal reformlar ve yolsuzlukla mücadele konularında atılacak adımların desteklenmesine; sivil toplumun gelişebilmesi için insanlarla yakın ilişkilerin tesisine, özellikle de gençlere odaklanılmasına ve son olarak da ekonomik büyüme, kalkınma ve iş imkânlarının arttırılması için küçük ve orta ölçekli girişimcilerin desteklenmesine odaklanmaktadır. Üçüncü maddenin gerçekleştirilebilmesi için yılları arasında 4 milyar avroluk yardım yapılması kararlaştırılmıştır. Bunun dışında AB, yapılacak yardımların daha etkin olabilmesi ve bu alanda üye devletler ve diğer uluslararası kuruluşlarla koordinasyonun sağlanması için 22 Mayıs 2011 de Bingazi de bir ofis açmıştır. Açılışı gerçekleştiren AB Ortak Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, Birlik tarafından Libya da kilit bir siyasi muhatap olarak kabul edilen UGK Başkanı Mustafa Abdül Celil ile görüşmüştür. Mustafa Abdül Celil ile görüşen bir diğer isim de AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso dur. 13 Temmuz 2011 de gerçekleşen görüşme sonrasında Barroso, AB nin, özgür ve adil seçimlerin yapılmasının örgütlenmesi ve gözetimi; etkin bir idari ve yargısal yapının oluşturulması; sivil toplum ve bağımsız medyanın gelişmesi; güvenlik sektörünün 168

143 Cenk ÖZGEN (s ) yeniden yapılandırılması ve büyüme, kalkınma ve istihdam odaklı ekonomi politikalarının belirlenmesi konularında Libya ile deneyimlerini paylaşmaya ve gerekli desteği vermeye hazır olduğunu açıklamıştır (European Commission, 2011b). 5. SONUÇ Lizbon Antlaşması nın yürürlüğe girmesinde sadece 20 ay sonra ortaya çıkan Libya Krizi, OGSP alanında atılan adımların etkinliğini test etme fırsatı sunmuştur. Ancak peşinen söylenebilir ki AB, bu krizde de ortak bir politika oluşturmayı başaramamış, sahada askeri varlık gösteremeyen Birliğin faaliyetleri insani yardım boyutuyla sınırlı kalmıştır. Bu noktada yanıt aranması gereken soru, sürecin neden böyle geliştiğidir. Lizbon Antlaşması yeni düzenlemeleri hayata geçirmiş olmakla beraber, OGSP alanında üye devletlerin belirleyici konumlarını devam ettirmiştir. Dış politika ve güvenlik konularında ulusal çıkarlarını Birlik çıkarlarının önünde tutulması kronik bir sorundur. Bu durum OGSP alanında geçerli olan oybirliği kuralıyla birleşince, askeri veya sivil operasyon kararı alınması zorlaşmaktadır. Dolayısıyla sorunun ilk yanıtının üye devletlerin bizatihi kendileri olduğu söylenebilir. 169 Aslında kâğıt üzerinde AB nin etkileyici bir askeri gücü vardır. Kuvvet yapısı açısından Birlik orduları dünyada ilk sıralardadır. Üye devletlerin toplam savunma harcamaları için de benzer bir tablo geçerlidir. Öte yandan kâğıt üzerindeki rakamlar ile sahadaki gerçekler her zaman örtüşmeyebilmektedir. Her ne kadar önemli bir askeri gücü idame etse de AB nin güç aktarımı ve denizaşırı harekât yeteneği sınırlıdır. Belki bundan da önemlisi söz konusu yetenekleri kazanma ve mevcut olanları kullanma yönünde siyasi irade yoktur. Bu şartlarda Kuzey Afrika ve Orta Doğu gibi muhtemel kriz bölgelerinde yüksek tempolu bir askeri harekâtın ABD den bağımsız olarak icra edilmesi mümkün görünmemektedir. Libya da buna istisna değildir. Aradan geçen beş yıla karşın AB nin OGSP alanında kayda değer bir ilerleme sağladığını söylemek mümkün değildir. Peki ama çözüm nedir? En azından görünür gelecekte üye devletlerin ulusal çıkarlarını Birlik çıkarlarının önünde tutmaktan vazgeçmeyecekleri göz önünde bulundurulduğunda, tek gerçekçi çözüm OGSP alanında karar alma mekanizmasının yeniden yapılandırılmasıdır. Bu amaçla oybirliği

144 Avrupa Birliği Ortak Güvenlik Ve Savunma Politikası nda İlk Çatlak: Libya Krizi (s ) kuralının kaldırılarak nitelikli oy kuralının getirilmesinin kriz dönemlerinde Birliğin tek vücut olarak hareket etmesini, dolayısıyla etkinliğini arttıracağı değerlendirilmektedir. Ayrıca AB nin askeri yeteneklerini geliştirmesi ve bir kriz durumda bu yetenekleri kullanacak siyasi irade ortaya koyabilmesi gerekmektedir. Askeri yeteneklerin geliştirilmesinde öncelik C4ISR (komuta, kontrol, muhabere, bilgisayar, istihbarat, gözetleme ve keşif) sistemleri ile güç aktarımı platformlarındadır. Siyasi irade ortaya koyabilmenin gerek şartı ise savunma harcamalarına kaynak ayrılmasına ve askeri harekâtlara mesafeli yaklaşan Avrupa kamuoylarını ikna edecek adımlardadır. KAYNAKÇA Akçadağ Alagöz, E. (2010, 18 Haziran). Batı Avrupa Birliğinin Sonu /-bati-avrupa-birliginin-sonu/. Akçadağ Alagöz, E. (2011a, 13 Ekim). Fransa-İngiltere Savunma Antlaşması: İkinci St. Malo Mu, OGSP nin Sonu Mu?. fransa-ingiltere-savunma-antlasmasi--ikinci-st--malo-mu-- ogsp%e2%80%99nin-sonu-mu-/. Akçadağ Alagöz, E. (2011b, 29 Eylül). Lizbon da Yeşeren Umutlar Libya da Soldu Mu. article&id=1328:lizbonda-yeeren-umutlar-libyada-soldumu&catid=167:ab-analizler. 170 Akgül, Ö. (2008). Soğuk Savaş Sonrası Dönemde NATO-AB İlişkilerinde Rekabet- İşbirliği Analizi ve Türkiye Faktörü. Güvenlik Stratejileri Dergisi, 4 (7), Akgül, Ö. (2011). Libya da İç Savaşa Dış Müdahale: Avrupa Birliği Devrimin Neresinde. Orta Doğu Analiz Dergisi, 3 (36), Alı, A. A. A. (2014). Libya and Britain: A Study of the History of British-Libyan Relations (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Nottingham Trent University, Nottingham. Amnesty International. (2006, 19 Aralık). Libya: Death Sentences for Foreign Medics Must be Withdrawn. Arsava, F. (2002). Nice Antlaşmasının Getirdikleri. Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, 1 (2), 1-30.

145 Cenk ÖZGEN (s ) Atlantic Council. (2011, 24 Mart). Diplomats Mourn Death of EU Defence Policy Over Libya. Atlantic Council, Baç, Meltem Müftüler. (2006). Türkiye-Avrupa Birliği İlişkilerine Güvenlik Boyutundan Bir Bakış, İstanbul: TESEV Yayınları. BBC Türkçe. (2011, 10 Mart). Fransa Libya Ulusal Konseyi ni Tanıdı. haberler/2011/03/110310_libya_diplomacy.shtml. Bill Cash s European Journal. (2011, 22 Mart). The EU is not Speaking with One Voice to the Events in Libya. foundation.org/my_weblog/2011/03/the-eu-is-not-speaking-with-onevoice-to-the-events-in-libya.html. BİLGESAM. (t.y.). Lizbon Antlaşması Işığında Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikasının İşleyişi. Bloomberg. (2011, 11 Mart). AB Devlet ve Hükümet Başkanları, Libya Gündemiyle Düzenlenen Olağanüstü Zirvede Muammer Kaddafi yi Çekilmeye Zorlayacak Yöntemleri Belirlemek Üzere Toplandı Castle, S. (2003, 19 Mayıs). EU Defence Force is not up to the Job, Says Britain. CIA The World Fact Book. (2011, 22 Aralık). Libya. Demir, S. (2009). Avrupa Güvenlik Mimarisinin Tarihsel Gelişimi ve Türkiye nin Bu Güvenlik Mimarisindeki Yeri. Güvenlik Stratejileri Dergisi, 5 (9), EEAS. (2003). A Secure Europe in a Better World: European Security Strategy EEAS. (2012). European Union Police Mission in Bosnia and Herzegovina (EUPM). Erişim tarihi: 8 Ocak factsheet_eupm-bih_en.pdf.

146 Avrupa Birliği Ortak Güvenlik Ve Savunma Politikası nda İlk Çatlak: Libya Krizi (s ) EEAS. (2015). EU Military Operation in Bosnia and Herzegovine (Operation EUFOR ALTHEA. althea_en.pdf. EEAS. (t.y.a). Concordia/FYROM. concordia/index_en.htm. EEAS. (t.y.b). Artemis/DRC. Efe, H. (2007). AB nin Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası Oluşturma Çabaları. Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 3 (2), European Communities. (1992). Treaty on European Union. n_en.pdf. European Communities. (2005). Treaty Establishing A Constitution For Europe. decisionmaking/treaties/pdf/treaty_establishing_a_constitution_for_europe/treaty _ establishing_ a_constitution_for_europe_en.pdf. European Commission. (2000). 2308th Council Meeting -General Affairs- Brussels, 20 November European Commission. (t.y.). Headline Goal %20Headline%20Goal.pdf. European Commission. (2001). 2386th Council Meeting -General Affairs- Brussels, November ility%20action% 20Plan%20- %20Excerpt%20Press%20Release%20November% pdf. European Commission. (2011a, 23 Ağustos). Libya. bilateralrelations/countries/libya/. European Commission. (2011b, 22 Ağustos). What has the EU been doing to support the Libyan People.

147 Cenk ÖZGEN (s ) European Council. (2007). Brussels European Council June 2007, Presidency Conclusions, pdf. European Council. (2011a, 11 Mart), Extraordinary Meeting of the European Council- 11 March 2011-Declaration pdf. Euroepan Council. (2011b, 21 Mart). Press Release 3078th Council Meeting. europa.eu/uedocs/cms_data/docs/ pressdata/en/foraff/ pdf. European Council, (2011c, 1 Nisan). Council Decision 2011/201/CFSP, europa.eu/meetdocs/2009_2014/documents/sede/dv/sede240511cd _/sede240511cd _en.pdf. European Parliament. (1999a). Cologne European Council 3-4 June 1999, Conclusions of the Presidency (Annexes). European Parliament. (1999b). Helsinki European Council December 1999, Conclusions of the Presidency European Parliament. (2000). Santa Maria Da Feira European Council June 2000, Conclusions of the Presidency (Annexes). Güneş, A.M. (2008). Lizbon Antlaşması Sonrasında Avrupa Birliği. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, (12) 1-2, Homan, K. (2007). Operation Artemis in the Democratic Republic of Congo. man.pdf. Hürriyet. (2011a, 1 Mart). Libya nın İsyan Ordusunu Kimler Oluşturuyor. planet/ asp. Hürriyet. (2011b, 28 Şubat). Kaddafi nin Paralı Askerleri Libya Halkına Karşı. 2012, hurriyet.com.tr/planet/ asp.

148 Avrupa Birliği Ortak Güvenlik Ve Savunma Politikası nda İlk Çatlak: Libya Krizi (s ) İktisadi Kalkınma Vakfı. (t.y.). Güçlendirilmiş İşbirliği. baslik=ab%20kavramlari%20s%d6zl%dc%d0%dc. Karabulut, B. (2014). Uluslararası İlişkilerde Anahtar Kavramlar Serisi: III; Uluslararası Örgütlerin Güvenlik Boyutu. Ankara: Barış Kitabevi. Keane, R. (2005). European Security and Defence Policy: From Cologne to Sarajevo. Global Society, 19 (1), Kocamaz, S. (2010). Lizbon Antlaşması Çerçevesinde Avrupa Birliği Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası nın Geleceği. Ege Akademik Bakış Dergisi, 10 (3), Koenig, N. (2011). The EU and the Libyan Crisis: In Quest of Coherence (IAI Working Papers 1119). Roma: Istituto Affari Internazionali. Malinarich, N. (2001, 13 Kasım). The Flashback: The Berlin Disco Bombing. 2/hi/europe/ stm. 174 Louati, C. (2011, 20 Nisan). Military Intervention in Libya: Where is ESDP. Milliyet. (2010, 29 Temmuz). Avrupa Anayasası Referanduma Takıldı. avrupa-anayasasi-referandumatakildi/siyaset/haberdetay/ / /default.htm. Milliyet. (2011, 24 Şubat). Avrupa Birliği: Libya ya Askeri Operasyon Yapabiliriz. com.tr/avrupa-birligi-libya-ya-askeri-operasyonyapabiliriz-/dunya/sondakika/ / /default.htm. Missiroli, A. (2009). NATO and the EU: What a Difference a Decade Makes, U%20-%20what% 20a%20difference%20a%20decade%20makes.pdf. NATO. (1994, 11 Ocak). Declaration of the Heads of State and Governmet. natohq/official_texts_24470.htm?mode=pressrelease. NATO. (1996, 3 Haziran). Final Communique. NATO. (1999, 24 Nisan 1999). Washington Summit Communiqu.

149 Cenk ÖZGEN (s ) News. (2011, 12 Mart). Von Rumpuy: Military Intervention in Libya is not an Option. Oakes, M. (2000). European Defence: Pörtschach to Helsinki (Research Paper: 00/20). Londra: House of Common Library. Official Journal of the European Union. (2007). Treaty of Lisbon: Amending The Treaty on European Union and The Treaty Establishing The European Community. Özdal, B. (2008). Lizbon Reform Antlaşması nın Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası na İlişkin Düzenlemelerinin Analizi. Güvenlik Stratejileri Dergisi, 4 (7), Plachta, M. (2001). The Lockerbie Case: The Role of the Security Council in Enforcing the Principle Aut Dedere Aut Judicare. European Journal of International Law, 12 (1), Radikal. (2011, 19 Mart). Libya ya Askeri Operasyon Kapıda. atype=radikaldetayv3&articleid= &categoryid=81&rdkref = Reichard, M. (2006). The EU-NATO Relationship: A Legal and Political Perspective. Hampshire: Ashgate Yayınları. Reynolds, P. (2003, 19 Ağustos). UTA 772: The Forgotten Flight stm. Rippert, U. (2011, 4 Mart). German Interests in Libya. germ-m04.shtml. Rutten, M. (2001). From St-Malo to Nice, European Defence: Core Documents (Chailot Papers 47). Paris: Institute For Security Studdies of Western European Union. Sezgin, T. (2011). Libya Ülke Raporu, Ankara: T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüt Merkezi. Sofia News Agency. (2004, 11 Ekim). EU Push for Freedom of Bulgarian Nurses in Libya. novinite.com/articles/40195/eu+push+for+freedom+of+bulgarian+nur ses+in+libya.

150 Avrupa Birliği Ortak Güvenlik Ve Savunma Politikası nda İlk Çatlak: Libya Krizi (s ) Söylemiş, T. (2007). Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası ve Üç Kritik Sınavı: Makedonya, Kongo ve Bosna-Hersek Misyonları. Uluslararası Hukuk ve Politika Dergisi, 3 (12), Tezcan, E. (1999). Maastricht ve Amsterdam Antlaşmaları Çerçevesinde Avrupa Birliği ve Batı Avrupa Birliği İlişkileri. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 54 (1), TRT Haber. (2011, 9 Haziran). Türkiye Libya Bombardımanına Katılsın. Haber/HaberDetay.aspx?HaberKodu=3aeb e cdf6e6116e1. Turan, A. P. (2010). Avrupa Birliği Güvenlik Aktörü Olmaya Ne Kadar Yakın?. Bilge Strateji Dergisi, 2 (3), UN. (2011a, 26 Şubat). SC/10187/Rev.1. UN. (2011b, 17 Mart). SC/ University of Pittsburgh. (2001). European Council Laeken, Conclusions of the Presidency December Western European Union. (1992, 19 Haziran). Petersberg Declaration peten.pdf. Yaycı, C. (2011). Doğu Akdeniz de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasında Libya nın Rolü ve Etkisi. Güvenlik Stratejileri Dergisi, 7 (14), Zafar, S. S. (2009). EU-Libya Relations, Journal of European Studies, 25 (1), Zhussipbek, G. (2009) Lizbon Antlaşması, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası nın Tanımı ve Özellikleri, Güvenlik Aktörü Olarak AB nin Nitelikleri. Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, 8 (1),

151 Çağlar DEMİR (s ) THE FIRST TURKISH WOMAN NOVELIST, FATMA ALİYE AND PATRIARCHAL SOCIAL SYSTEM Çağlar DEMİR Abstract Patriarchy is a social system in which men decide everything and women s views are ignored. As European countries, Ottoman society was a patriarchal, too. However, there were brave, intellectual and outspoken women citizens in Ottoman Empire. Fatma Aliye ( ), the daughter of the significant statesman, Ahmet Cevdet Pasha, was the symbol of women liberation. She was the first woman novelist in Turkish literature. Even though she encountered hardicaps in her life, she did not give up reading and writing on Islam, women rights and philosophy. She had a good command of French language. She always maintaned that women were respected and independent members of the society and the moral values, traditions should be combined with contemporary life style. In that respect, her progressive ideas indicates that she was a feminist thinker and writer. The aim of this study is to shed light on her views regarding the status of women in Ottoman Empire and her social works to liberate Turkish women. Key words: Fatma Aliye, Patriarchy, Ottoman Empire, Woman İLK TÜRK KADIN ROMANCI, FATMA ALİYE VE ATAERKil SOSYAL SİSTEM ÖZ Ataerkil yapı, erkeklerin herşeye karar verdiği ve kadınların görüşlerinin göz ardı edildiği bir sosyal sistemdir. Avrupa ülkeleri gibi Osmanlı toplumu da ataerkil yapıda idi. Fakat, imparatorlukta cesur, entelektüel ve açık sözlü kadın vatandaşlar vardı. Önemli bir devlet adamı olan Ahmet Cevdet Paşa nın kızı olan Fatma Semiye ( ), kadınların özgürleşmesinin sembolüydü. O, Türk Edebiyatının ilk kadın romancısıydı. Hayatında zorluklarla karşılaşsa da, Islam, kadın hakları ve felsefe üzerine okumayı ve yazmayı bırakmamıştır. Fransızca diline son derece hakimdi. Daima, kadınların, toplumun saygın ve bağımsız üyeleri olmasını ve gelenek ve manevi değerlerin, çağdaş hayat tarzı ile birleştirilmesi gerektiğini savunmuştur. Aliye, kitaplarında, kadının, okumasını, dünyayı tanımasını ve evden çıkıp sosyal hayatta yer alması gerektiğini belirtir. Bu açıdan, onun ilerici düşünceleri, kendisinin feminist bir düşünür ve yazar olduğunu gösterir. Bu çalışmanın amacı, onun Osmanlı İmparatorluğu nda kadının statüsüne ilişkin görüşlerini ve Türk kadınlarını özgürleştirmek için yaptığı sosyal çalışmalarına ışık tutmaktır. Anahtar kelimeler: Fatma Aliye, Ataerkil yapı, Osmanlı İmparatorluğu, Kadın 177 Okt. Balıkesir University, School of Foreign Languages, English lecturer, erkandemir508@hotmail.com

152 The Fırst Turkısh Woman Novelıst, Fatma Aliye And Patrıarchal Socıal System (s ) Introduction When Ottoman Empire is analysed, it can be stated that male supremacy prevailed in all areas of life. Especially, the period before administrative reforms in 1839, Ottoman women were spending their lives in a vicious circle, that is, her house and neighboorhood. She was isolated from social life.for instance, in the period of Kanuni Sultan Süleyman, women were given permission to run a public laundry. However, after a while, it was banned to run a public laundry because of the the fact that there was an interaction between men and women in those places. There were many reasons why women became passive members of Ottoman Empire especially before Tanzimat, administrative reforms Some critics maintain that there was the effect of religion,islam while some critics remark that the geography where Turks chose to live had a great impact on women s lives. Settled life affected women s role in social life. Domestic roles were given to women by the patriarchal social system.men took public roles. According to İlber Ortaylı, patriarchal social system was the result of geographical cultural generation. Selin Dulum quotes İlber Ortaylı; 178 It is important to know the characteristic that in our society, women s living with men was not possible unlike the lives in Germanic ( Teutonic) societies.this situation comprises almost all Mediterranian cultural generation.muslim, Christian, and Jewish people are members of this cultural generation.for instance,when the history of Florance is analysed, in 13,14,15 th centuries, young girls spent their lives in their houses except for Sundays, when they visited the churches, being accompanied by their governesses there are no festival tradition in most of Mediterranean-Middle East countries.women and men in Italy rarely enjoyed themselves together in the festivals.however, in the Northern countries, they knew to enjoy themselves together. Fatma Aliye and Her struggle with Patriarchy Even though there were some positive changes in the lives of Turkish women after administrative reforms in 1839, they still had difficulties in terms of social life, such as outwear and having a job outside their homes. The first woman who expressed

153 Çağlar DEMİR (s ) women s problems in Ottoman Empire by writing novels, articles regarding social issues and gender roles in the society was Fatma Aliye. Being a daughter of Ahmet Cevdet Pasha, an intellectual statesman, she had the opportunity to learn French and read different kinds of Turkish and foreign books. She knew what meant to be a woman in a conservative society and wrote many novels to express the women s problems to create awareness in the society.in her novel, Refet (1896) she mentioned about the importance of women s education and solidarity among women. According to Aliye, a woman should have an education and a job to have no anxiety about their future.in her novel called Udi (1897), she attracts the attention of readers to women s economic freedom. Fatma Aliye was married with a captain, Mehmet Faik Bey unwillingly because of family s insistence and the suppression of society. His intellectual level was lower than Fatma Aliye. At the early years of their marriae, he didn t want her to improve herself intellectually. After he returned from his post in Konya, his views about her wife s intellectual pursuits changed and supported her to publish her articles and novels. She reflected her unhappiness in marriage life through her novel, Enin (1912) in which her heroine was interested in natural sciences. She was also engaged. However, her fiance cheated her and she left him. 179 All her novels reflect her own attitudes towards the patriarchy, marriage, and women s independence. She strongly supports women s education and getting out of their houses and having a job.in those times, women weren t asked to marry with the men they chose. Family decided on the match.aliye was against those kinds of arranged marriages. All these gender issues which Aliye remarks in her novels indicate that she is a pioneering women figure who thinks beyond her society and blends the tradition, religion with modernity masterly. Serpil Çakıl, an academic in University of İstanbul, states that; The fact that the Ottoman Empire was ruled by Sharia ( Islamic law) had an impact not only on religious, but also cultural life.the dominant ideology of the period aimed at synthesis between Islam and the West and the resulting civilizationism found its way into Fatma Aliye s views on women and women s rights. She placed primary

154 The Fırst Turkısh Woman Novelıst, Fatma Aliye And Patrıarchal Socıal System (s ) importance on the family and regarded women as the driving force of civilization via their roles as mothers, emphasizing the need for women s education, raising the problem of women s freedom and responsibilities in the family and in society and demanding rights for women within these prescribed boundaries.some of her arguments, calling for sexual equality as well as the preservation of gender differences, reflected widespread currents of nineteenth century European feminist thought. (Dulum, 2006:15) All feminist thinkers support women s education and economic independence. What they believe is that women s freedom passes from education and a proffession. Women can only feel free if they have a job and economic power. Virginia Woolf, a prominent English literary critic and woman writer is in accord with Fatma Aliye regarding economic freedom of women; All I could do was to offer you an opinion upon a minor point- a woman must have money and a room of her own if she is to write a fiction; and that, as you will see, leaves the great problem of true nature of woman and the true nature of fiction unsolved. (Woolf,1992:4) 180 On the other hand, some women writers maintain that in spite of the fact a woman is economically independent, she may not have freedom.they may still be under control of their men as Naomi Black states; Women writers, the freest of all women professionals, are still constrained by their own attitudes, their limited experience, and most seriously, the conventional morality controlled by men. Even economic independence in the form of an inherited or earned income will not liberate them entirely. (Black,2004) There is an undeniable fact that Fatma Aliye was a feminist woman who was brought up in a conservative and intellectual family.when her childhood is analysed, one can see the hardships she encountered.the period which she lived through was full of problems such as arranged marriage, polygamy, infidelity, not being able to return to the family home, or concubinage. (Türe,2011:46)

155 Çağlar DEMİR (s ) Fatma Aliye was against polygamy. Most of male writers, such as Mahmut Esat maintained that polygamy was necessary in terms of the morality of society. He viewed polygamy as an antidote to moral depravity. However, Aliye strongly disagreed with Mahmut Esat and stated; Islam does not order polygamy, and when it is permitted it must be presented in what circumstances this permission is given. 1 Her having discussion with male intellectuals regarding polygamy indicates that she is against male dominated society. According to Aliye, Islam orders woman and man equality. She wrote Nisvan-ı Islam in order to discuss the status of women in marriage and social life in Ottoman Islam world. She emphasizes that Islam gives great importance to women and patriarchal structure of the society can be challenged through Islam. Ansev Demirhan remarks that; Nisvan-ı İslam reveals Aliye s understanding of Muslim women as possessors of cultural capital and agents of change. Both in her decision to write on this topic and in the book itself, Aliye shows how Muslim women can be cultural ambassadors who actively seek out acquaintances and social interaction with European women as a means of correcting European misconceptions on Muslim women and Muslim societies. Aliye s ability to write on the relationship between women and Islam, for Muslim women like her, was a way to stake intellectual space and influence cultural change. Fatma Aliye s use of Islam as a corroborating agent to challenge patriarchal structures suggests that women have constructed Islamic tradition in order to experience equitable treatment regardless of one s gender. (Demirhan, 20014:19) 181 Fatma Aliye discusses the status of women in marriage and social life in Ottoman Islam world. Fatma Aliye strongly believed in the equality and equity between man and woman. According to her, Islam, the religion of muslim people provides women with 1 Defne Karakaya, Patriarchal Bargain:Fatma Aliye s Strategies of Writing in Ahmet Cevdet Pasha and His time, Central European University, Budapest, Hungary, 2009, page 9

156 The Fırst Turkısh Woman Novelıst, Fatma Aliye And Patrıarchal Socıal System (s ) the rights that make them equal with men.she maintains that there are prejudgements towards Islam and misconceptions about the approach of Islam towards women.islam gives great value to women and supports women s rights.hilal Demir quotes Fatma Aliye; The law that Islam grants for women is enough to make them happy. (Demir, 2013:1061) Fatma Aliye thinks that the male dominated society enserfed the rights of women. In Ottoman empire, the scholars, intellectual people ignored women. Aliye criticizes intellectual people and asks; is the development of society possible if the intellectual people don t say and write anything regarding women? ( Demir, 2013:1061) During her life, she always wanted all women to be literate and have wide knowledge about every issue. Conclusion It is important to specify that Fatma Aliye integrated tradition, religion and modernism in her life. Her works, conferences regarding women s education can be seen as a challenge to patriarchal way of life. She never gave up writing and reading though she faced with difficulties in her family and social life. Through her novels and conferences, she aimed to enlighten women about their rights, the value of education, and economic independence. Even though she is not seen as a feminist writer, her struggle with patriarchy, her views in her novels, and conferences signify that she contributed a lot to Turkish women s liberation and education. 182

157 Çağlar DEMİR (s ) Kaynakça Black,N.(2011). Virginia Woolf as a Feminist, Cornell University Press, New York, Fatma Türe, Birsen Talay Keşoğl: Women s Memory, Cambridge Scholars Publishing, UK, p. 46 Demirhan, A.(2014). Female Muslim Intellectuas: Understanding the History of Turkey s Woman Question through the Construction of Islamic Tradition.North Carolina,USA, p.19. Dulum,S.(2006). Osmanlı Devletinde Kadının Statüsü, Eğitimi ve Çalışma Hayatı ( ), Osmangazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitütüsü, Tarih Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir, 2006, p. 15. Karakaya, Defne.(2009). Patriarchal Bargain:Fatma Aliye s Strategies of Writing in Ahmet Cevdet Pasha and His time, Tezi, Central European University, Budapest, p.9 Demir, H.(2013). Fatma Aliye Hanım ın Çerçevesinden Kadın Haklarının Sınırları, Turkish Studies - International Periodical For The Languages. Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/9 Summer 2013, Ankara, p Woolf,V.(1992). A room of One s Own, Oxford University Press,Oxford,England, p. 4

158 Çiğdem KARAKAYA (s ) ÖZ STRATEJİK HALKLA İLİŞKİLERDE UYGULAYICI ROLLERİ: DERS PROGRAMLARI ÜZERİNDEN BİR DEĞERLENDİRME Çiğdem KARAKAYA Bu çalışma stratejist, teknisyen ve yeniden tanımlanmış halkla ilişkiler yöneticisi olarak stratejik halkla ilişkiler için tanımlanan rol tipolojisini müfredat üzerinden incelemeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda müfredata Steyn in rol tipolojisinin nasıl yansıdığını tespit etmek için bu araştırmada içerik analizi yöntemi ile stratejik halkla ilişkiler için tanımlanan roller Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü ders müfredatı üzerinden Nisan 2015 te incelenmiştir. Araştırma sonucunda stratejist, yeniden tanımlanmış halkla ilişkiler yöneticisi ve teknisyen rollerini tanımlayan kriterlerin müfredatta yer aldığı tespit edilmiştir. Stratejist ve yeniden tanımlanmış halkla ilişkiler yönetici rollerini içeren kriterler yüzde olarak müfredata eşit olarak yansırken, teknisyen rolünü içeren kriterler ise yüzde olarak diğer iki rolün gerisinde kaldığı tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Stratejik halkla ilişkiler, rol tipolojisi, stratejist Abstract PRACTITIONER S ROLE IN STRATEGIC PUBLIC RELATIONS: AN EVALUATION ON CURRICULUM 184 The paper aims to research strategist, redefined public relations manager and technician considered as the role typologies of strategic public relations on curriculum. The roles for strategic public relations are researched via curriculum of Akdeniz University Faculty of Communication Public Relations and Publicity Department with content analysis in April 2015 in order to identify how the role typology described by Steyn is reflected on curriculum. The results suggest that the criteria which define the role of strategist, redefined public relations manager and technician are found in the curriculum. While the criteria consisting of both strategist and redefined public relations manager are reflected as the same in percentages on curriculum, it is found that the criteria including technician are less than the other roles. Key words: Strategic public relations, role typology, strategist Yrd. Doç. Dr. Akdeniz Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü csatir@akdeniz.edu.tr

159 Stratejik Halkla İlişkilerde Uygulayıcı Rolleri: Ders Programları Üzerinden Bir Değerlendirme (s ) Giriş Değişen iş paradigmaları halkla ilişkilerin odağını iletişim uygulamalarından ilişki yönetimine doğru değiştirmiştir. Bu paradigma kayması halkla ilişkilerin uygulayıcı rollerini de teknisyenden yöneticiye, yöneticiden stratejiste doğru dönüştürmüştür. Literatürde halkla ilişkiler uygulayıcı rolleri üzerine yapılan çalışmalar teknisyen ve yönetici olarak iki rol tipolojisi üzerine temellendirilmektedir (Broom ve Smith, 1979; Broom, 1982; Dozier, 1984; Grunig ve Hunt, 1984; Dozier, 1992; Dozier vd., 1995; Dozier ve Broom, 1995). Ancak bu paradigma kaymasına paralel olarak stratejist rolü makro düzey örgütsel stratejilerin gelişimi için önerilmektedir. Steyn (2000; 2003; 2009) tarafından halkla ilişkiler için yeni bir rol tanımlama gerekliliği stratejik yönetim kuramının köprü kurucu rolünün iki boyutu ile açıklanabilir. İlki dışarıdan bir perspektifle örgütün sınırlarını aşarak örgüte girdi sağlayan ayna işlevi iken, ikicisi ise anlatıcı fonksiyonla içeriden bir perspektifle bilgiyi paydaşlara aktaran vitrin işlevidir. Makro düzey için ayna işlevine işaret eden ilk boyut yeni bir rol tipolojisi olan stratejist rolünün gerekliliğini ortaya koymaktadır. Makro düzey için tanımlanan stratejist rolü ortamı tarar, örgütsel paydaşları ve kamuları segmente eder, stratejik konuları belirler ve stratejik karar alım süreci için potansiyel senaryoları üst yönetime girdi olarak sunar (Steyn, 2011b). Böylece örgütsel stratejilerin oluşmasına katkı sağlar. Nitekim üst yönetim yapısının dikkate alması gereken toplumsal çevreden bilgiyi elde eder ve üst yönetime sunar, üst yönetimi paydaşlara yönelik davranışların sonuçları hakkında bilgilendirir, elde edilen sosyal ve toplumsal bilgiye göre örgütsel stratejileri ve davranışları uyarlaması için üst yönetimi yönlendirir ve böylece örgütsel güven, meşruiyet ve itibarla ilgili konulara dahil olur. 185 Yeniden tanımlanmış halkla ilişkiler yönetici rolü ise departman düzeyinde (meso) stratejik bir roldür. Örgütsel stratejileri yansıtacak halkla ilişkilerin politika ve stratejilerini geliştirir. Neyin iletişiminin yapılacağına karar vererek halkla ilişkiler stratejisini planlı veya ani strateji olarak geliştirir. İçeriden dışarıya yaklaşımla anlatıcı fonksiyonu ile iletişimde temel temaları tespit eder. Çünkü bu rol stratejistten gelen girdiler doğrultusunda köprü kurucu rolünün içeriden dışarıya bilgi verme ve dış

160 Çiğdem KARAKAYA (s ) temsili boyutuyla dış ortama örgütün kimliğini ve değerlerini açıklar. Üst düzey örgüt stratejileriyle uyumlu planlı ve ani halkla ilişkiler stratejisi geliştirdikten sonra bu stratejilerin operasyonel düzeyde uygulamaya geçirilmesi amacıyla stratejik iletişim planı oluşturur. Stratejik iletişim planı halkla ilişkiler stratejisinin operasyonel düzeyde uygulamaya konulması için bir karar kalıbı sunmaktadır (Karakaya Şatır, 2011; Steyn, 2011a; Steyn, 2011b). Bu doğrultuda yeniden tanımlanmış yönetici rolündeki halkla ilişkiler uygulayıcısı tarafından oluşturulan stratejik iletişim planı, teknisyen rolündeki halkla ilişkiler uygulayıcısı tarafından gerçekleştirilecek iletişim uygulamalarını (halkla ilişkiler kampanyaları ve programları) kolaylaştıran bir kalıplama olarak görülebilir. Teknisyen rolü mikro veya program düzeyinde uygulama rolüdür. Halkla ilişkiler teknisyeni uygulama stratejisine karar verir (kullanılacak kanallara), basın bültenleri, makaleler, özel olaylar, görseller gibi iletişim faaliyetlerini seçer ve bunları uygular (Karakaya Şatır vd., 2015; Steyn, 2011b). Sonuç olarak halkla ilişkilerin stratejist ve yeniden tanımlanmış halkla ilişkiler yönetici rolleri halkla ilişkiler fonksiyonu için stratejik roller olarak görülürken, halkla ilişkiler teknisyeni uygulama rolüdür (Steyn, 2000). 186 Örgütler için sosyal (enterprise) stratejiyi geliştirmenin değeri paydaşların karşılayıcı bir güç olarak görülmesi (Grunig, 2006) ve meşruiyetin dışsal bir geçerlilik ölçütü (Boons ve Strannegard, 2000) olarak değerlendirilmesi nedeniyle tartışılamaz. Bu nedenle halkla ilişkilerin stratejik rolünde örgütün strateji geliştirme süreçlerine özellikle de stratejist rolüyle sosyal (enterprise) stratejinin geliştirilmesine sağladığı katkının değeri de tartışılamaz. Dolayısıyla halkla ilişkiler öğrencilerinin stratejik yönetimdeki bu yeni rolü anlamaları ve stratejik olarak düşünüp harekete geçebilmeleri için gerekli bilgi ve becerileri kazanmaları gerekmektedir. Bu nedenle halkla ilişkiler bölümlerindeki müfredat içeriğinin halkla ilişkiler öğrencileri için örgütlerin stratejik yönetimindeki yeni rollerini anlamaları, strateji bariyeri ni ortadan kaldırmaları, stratejik olarak düşünebilmeleri ve davranabilmeleri için gerekli bilgiyi içermesi gerekmektedir. Yöntem Bu araştırma Steyn in rol tipolojilerin müfredata nasıl yansıdığını tespit etmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, araştırmada içerik analizi yöntemi ile stratejik halkla

161 Stratejik Halkla İlişkilerde Uygulayıcı Rolleri: Ders Programları Üzerinden Bir Değerlendirme (s ) ilişkilerin rol tipolojileri Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü ders müfredatı üzerinden incelenmiştir. Araştırmanın evrenini Bolonya halkla ilişkiler ve tanıtım bölümünün ders kataloğunda bulunan zorunlu ve seçmeli dersler oluşturmaktadır. Mesleki olmayan müzik, satranç, voleybol gibi seçmeli dersler araştırma kapsamı dışında tutulmuştur. Tanımlayıcı araştırma modeli temelinde gerçekleştirilmiş bu araştırmanın temel kısıtı sadece Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü müfredatının incelenmesidir. Bu doğrultuda Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü müfredatında yer alan 127 ders içeriği incelenmiştir. Veriler, içerik analizi yöntemi kullanılarak elde edilmiştir. İçerik analizi, incelenecek bir metnin içeriğindeki bilgilerin, önceden tanımlanmış kategoriler çerçevesinde, sayısal ve niteliksel olarak kodlanmasını gerektirir (Guthrie ve Abeysekera, 2006). Bu araştırmada da stratejik halkla ilişkiler için tanımlanan üç temel rol için kategoriler tablo 1 de görüldüğü gibi literatür taraması sonucu belirlenmiştir. Tablo 1. Rol Kategorileri Roller Stratejist Yeniden Tanımlanmış Halkla İlişkiler Yöneticisi Kriterler Ortam tarama Konu yönetimi Paydaş segmentasyonu Kamu segmentasyonu Senaryo üretimi Karar alım sürecine katılım Araştırma Stratejik düşünce (üst düzey) Paydaş ilişkileri Erken uyarı sistemi Paydaş katılımını sağlama Çatışma yönetimi İtibar yönetimi İlişki yönetimi Stratejik medya ilişkileri Halkla ilişkiler politikası oluşturma Halkla ilişkiler stratejisi geliştirme Planlama yapma Araştırma Stratejik düşünce (meso düzey) Stratejik iletişim planı oluşturma İletişim planlarının uygulama yönetimi Departman yönetimi Bütçe yönetimi 187

162 Çiğdem KARAKAYA (s ) Medya ilişkileri Örgüt içi iletişim Diğer departman yöneticileri ile işbirliği Paydaş ilişkileri Teknisyen Halkla ilişkiler kampanyaları hazırlama Kampanyaları uygulama Mesaj üretimi Medya planlama Duyurum Taktikler oluşturma Örgütsel yayınları hazırlama Küpür derleme Sunum hazırlama Etkinlik yönetimi Halkla ilişkiler materyalleri hazırlama Steyn (2000) ve (2011b) ve Everett (2006) dan uyarlanmıştır. Kodlama araştırmacı tarafından gerçekleştirilmiş ve güvenilirliğin sağlanması için uzman 2 bağımsız gözlemci tarafından kodlamalar tekrar yapılarak tutarlılık test edilmiştir. Bulgular ve Yorumlar Belirlenen üç kategorinin kriterlerine göre ders içerikleri sistematik bir şekilde organize edilmiş ve bunun sonucunda elde edilen bulgulara dayandırılarak stratejik halkla ilişkilerin rol tipolojilerinin Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü ders müfredatına yansıması ortaya konulmuştur. 188 Genel olarak Halkla ilişkiler ve Tanıtım bölümü ders kataloğunda bulunan ders içerikleri bir paragraftan oluşmaktadır. Ayrıca 17 dersin içeriği sistemde tanımlanmamıştır. Ancak araştırmacı halkla ilişkiler alanında uzman olduğu ve bu derslerin tanımlarını bildiği için bu dersler de analize dahil edilmiştir. İncelenen 127 ders içeriğinde üçlü kategoriyi yansıtan kriterler bazı dersler için aynı kategoriye işaret etmektedir. Bu nedenle tablo 2 de de görüldüğü gibi 48 ders içeriği iki kategoriyi yansıtırken, 2 ders içeriği de üç kategoriyi ortak olarak yansıtmıştır. 26 ders içeriği stratejist ve yeniden tanımlanmış halkla ilişkiler yöneticisi kategorisinde yer alırken 22 ders içeriği yeniden tanımlanmış halkla ilişkiler yöneticisi ve teknisyen kategorisinde yer almaktadır. Nitekim 64 ders içeriği startejist rolünü tanımlayan kategorinin kriterlerini yansıtırken, 65 ders içeriği de yeniden tanımlanmış halkla ilişkiler yöneticisi rolü için tanımlanan kategorinin kriterlerini yansıtmaktadır.

163 Stratejik Halkla İlişkilerde Uygulayıcı Rolleri: Ders Programları Üzerinden Bir Değerlendirme (s ) Ayrıca 50 ders içeriği ise teknisyen rolünü tanımlayan kategorinin kriterlerini yansıtmaktadır. Bu bulguya göre müfredatta yer alan derslerin %50 si stratejist rolünü %51 inin yeniden tanımlanmış halkla ilişkiler yönetici rolünü ve %39 unun ise teknisyen rolünü yansıttığı tespit edilmiştir. Tablo 2. Rol Tipolojilerine Yönelik Bulgular Stratejist Yeniden Tanımlanmış Halkla İlişkiler Yöneticisi Teknisyen Sosyoloji + İletişime giriş + + Temel hukuk + Psikoloji + Halkla ilişkiler I + Ofis uygulamaları + Davranış bilimleri + Reklama Giriş + Ekonomiye giriş + Halkla ilişkiler tarihi + Siyaset bilimine giriş + Halkla ilişkiler II + Temel fotoğrafçılık + İletişim tarihi + + İktisada giriş + Reklamda yaratıcılık + + Halkla ilişkiler uygulamaları I + + İletişim kuramları + Türkiye nin toplumsal + yapısı Bireyler arası iletişim + Etkili konuşma + Masaüstü yayıncılık + İşletme yönetimi + + Yeni iletişim teknolojileri Türk ve dünya edebiyatı + + Sosyal psikoloji Haber toplama ve yazma + teknikleri İngilizce okuma ve yazma + Halkla ilişkilerde ortam + + ve araçlar Halkla ilişkiler yazarlığı + Görsel iletişim tasarımı + Seçmeli yabancı dil + almanca, Fransızca rusça Mesleki İngilizce + + Yeni medya + + Kamera ve ışık teknikleri + Halkla ilişkiler uygulamaları II + +

164 Çiğdem KARAKAYA (s ) İletişim etiği + + Reklam stratejileri ve + + yaratıcı uygulamalar Sosyal bilimlerde araştırma yöntemleri Örgütsel iletişim + Uygulamalı fotoğrafçılık + Radyo yapım ve yönetim + Sunum teknikleri + Halkla ilişkiler kuramları + + Medya planlama + + Pazarlama stratejileri ve + + güncel konular Grup dinamiği + İletişim araştırmaları + + Medya ve iletişim hukuku + Kültürlerarası iletişim + Mesleki İngilizce II + Seçmeli yabancı dil + Almanca, Fransızca Rusça II Röportaj teknikleri + Çağdaş edebiyat + + Kurgu + Uluslararası iletişim + Halkla ilişkilerde örnek + + olay çözümlemeleri ve kriz yönetimi Siyasal iletişim + Reklam analizi + Tüketici davranışı + Kurum kimliği + Toplumsal cinsiyet ve + + medya İletişimin ekonomi politiği + Grafik ve animasyon + Medya pedagojisi + İletişim felsefesi + + Halkla ilişkilerde etkinlik + + yönetimi Video uygulamaları + Reklam fotoğrafçılığı + Sosyal sorumluluk uygulamaları + + Seçmeli yabancı dil + Almanca I Marka yönetimi + Kurumsal reklam + Grafik uygulamaları + Kültürel ve sosyal + + antropoloji Stratejik iletişim yönetimi + + Pazarlama iletişimi + 190

165 Stratejik Halkla İlişkilerde Uygulayıcı Rolleri: Ders Programları Üzerinden Bir Değerlendirme (s ) Kamuoyu ve kamuoyu araştırmaları + + Reklam yapımcılığı + + Reklamda metin yazımı + Halkla ilişkilerde ve + reklamda internet uygulamaları Kurum kültürü + İş hayatı için İngilizce + Toplumsal duyarlılık + Türk medyasının güncel + + sorunları Popüler Kültür + İletişim sosyolojisi + Multimedya ve video + uygulamaları Örgüt kuramı + İletişim çalışmalarında + + yöntem Etki araştırmaları + + Müşteri ilişkileri yönetimi + Kısa film yapımı + Almanca II + Reklam araştırmaları + + Reklam ve halkla + + ilişkilerde ölçme ve değerlendirme Reklam mevzuatı ve etik + Göstergebilimsel + + çözümleme AB ve medya politikaları + Sivil toplum ve medya + + Sanat tarihi + + Mitoloji Reklam kampanyaları + + tasarımı Araştırma Projesi I + + Siyasal reklam + + kampanyaları İletişim ve toplum + Yeni toplumsal hareketler + Karşılaştırmalı medya + sistemleri Medya ekonomisi + + Halkla ilişkiler + + araştırmaları Bitirme Projesi + + Tüketimin sosyolojik + analizi Uluslararası halkla + + ilişkiler İktidar ideoloji ve söylem + Kurumsal yönetişim ve paydaş ilişkileri + 191

166 Çiğdem KARAKAYA (s ) Web tasarımı + İşaret dili + Dramaturji + Medya işletmeciliği + + Lobicilik + Sosyal medya + Halkla ilişkilerde eleştirel + yaklaşımlar Estetik + + Türk demokrasi tarihi + İletişim sosyolojisi + Kampanya tasarımı + + Araştırma projesi II + + Tablo 2 stratejist rolü açısından incelendiğinde en dikkat çekici bulgu stratejist rolünü tanımlayan kriterlerden biri olan ortam taramasını gerçekleştirebilmesi için en temel yeterliliklerden biri olan araştırma bilgisinin müfredatta çeşitli ders adı altında sosyal bilimlerde araştırma yöntemleri, etki araştırmaları, kamuoyu ve kamuoyu araştırmaları, iletişim araştırmaları, iletişim çalışmalarında yöntem, reklam araştırmaları, reklam ve halkla ilişkilerde ölçme ve değerlendirme, göstergebilimsel çözümleme ve halkla ilişkiler araştırmaları olarak yer almasıdır. Bu derslerde hem nitel hem de nicel araştırma yöntemlerine yönelik bilgi ve beceriler stratejist rolünün ortamı formal ve informal yöntemler aracılığıyla tarayabilme sorumluluğuna katkı sağlamaktadır. Bu bulgu literatürde de tanımlandığı gibi stratejist rolünün sosyal çevredeki konular ve paydaşlara ilişkin örgütü dışarıdan görerek sınır aşıcı fonksiyonu ile dışarıdan içeriye yaklaşımla örgüte girdi sağlayan ayna işlevinin gereklilikleri ile uyumludur. 192 Bu konuda dikkat çeken bir diğer bulgu ise sosyoloji, psikoloji, hukuk, sosyal psikoloji, Türk demokrasi tarihi, AB ve medya politikaları, Türkiye nin toplumsal yapısı, uluslararası iletişim, kültürlerarası iletişim, medya ve iletişim hukuku, popüler kültür, toplumsal duyarlılık, iletişim ve toplum gibi makro bağlama ilişkin derslerin müfredatta geniş yer bulmasıdır. Müfredatta yer alan araştırma bilgisi ve yeterliliğine yönelik dersler stratejist rolü için ortama ilişkin bilgiyi elde etmesine katkı sağlarken müfredatta yer alan makro ortama ilişkin dersler ise stratejist rolünün bu bilgiyi yorumlaması ve sentezlemesi, üst yönetimi stratejilerin/politikaların sonuçları ve sonuçların paydaşlara/topluma etkisi hakkında bilgilendirebilmesine katkı sağlar. Bu

167 Stratejik Halkla İlişkilerde Uygulayıcı Rolleri: Ders Programları Üzerinden Bir Değerlendirme (s ) katkı aynı zamanda makro ortamı taramak için kullanılan PEST analizini yapabilme yeterliliği için de kritik önem taşımaktadır. Literatüre göre ortam tarama, paydaş segmentasyonu, kamu segmentasyonu, konu yönetimi ve senaryoların üretimi stratejist rolünün sosyal strateji düzeyine sağladığı en temel işlevler olarak tanımlanmıştır. Bu işlevlerin temel amacı ise elde edilen bilgilerin örgütün üst düzey strateji formülasyonuna katkı sağlamasıdır. Buradaki amaç örgüt ve çevresi ile olan ilişkilerin proaktif olarak yönetilmesidir. Ancak Tablo 2 deki dersler bu işlevler üzerinden değerlendirildiğinde bazı dersler ortam taramasının içeriği ile uyumlu olmasına rağmen bu işlevlerin birbiriyle olan ilişkisinin sadece stratejik iletişim yönetimi dersi ile uyumlu olduğu görülmektedir. Tablo 2 yeniden tanımlanmış halkla ilişkiler yönetici rolü açısından incelendiğinde en dikkat çekici bulgu bu rol departman düzeyine ilişkin olduğu için iletişim ve halkla ilişkiler alanına ilişkin mesleki derslerin müfredatta yoğun olarak yer almasıdır. İletişime giriş, medya pedagojisi, halkla ilişkiler I, halkla ilişkiler II, marka yönetimi, davranış bilimleri, halkla ilişkiler uygulamaları I, halkla ilişkiler uygulamaları II, sosyal sorumluluk uygulamaları, medya ekonomisi, reklam kampanyaları tasarımı, siyasal reklam kampanyaları, yeni medya, kurumsal reklam gibi halkla ilişkiler alanına ilişkin en temel dersler müfredatta geniş bir şekilde yer bulmaktadır. Ders içeriklerine ilişkin bu bulgu yeniden tanımlanmış halkla ilişkiler yönetici rolünün işlevsel strateji düzeyindeki en temel iki işlevi olan halkla ilişkiler stratejisi geliştirme ve stratejik iletişim planını oluşturma sorumluluğuna katkı sağladığını düşündürmektedir. Rolün gereklilikleri ile ders içerikleri uyumlu gözükmektedir. Kampanya ve uygulama dersleri stratejik iletişim planını oluşturmak için gerekli yeterlilikle örtüşürken, iletişim, örgütsel iletişim, davranış bilimleri gibi dersler ise bu rolün departman stratejisini geliştirmesi için gerekli olan yeterlilikle örtüşmektedir. 193 Dikkat çeken bir diğer bulgu ise yeni medya, medya planlama, sivil toplum ve medya, toplumsal cinsiyet ve medya gibi medya ilişkilerinin anlatıldığı derslerin müfredatta yeniden tanımlanmış halkla ilişkiler yönetici rolünün medya ilişkileri sorumluluğu ile de örtüştüğü görülmektedir. Ayrıca diğer departmanlar arası iletişimin

168 Çiğdem KARAKAYA (s ) sağlanması sorumluluğunu yerine getirebilmesi için müfredatta örgütsel iletişim ve grup dinamiği derslerinin yer aldığı tespit edilmiştir. Tablo 2 teknisyen rolü için değerlendirildiğinde öncelikle teknisyen rolünün tüm kriterlerinin müfredata yansıdığı görülmektedir 1. Halkla ilişkiler yazarlığı, kurgu, web tasarımı, bireyler arası iletişim, sunum teknikleri, reklamda metin yazımı, grafik uygulamaları, grafik ve animasyon, video uygulamaları, reklam fotoğrafçılığı, halkla ilişkiler uygulamaları, kampanya tasarımı gibi mesleki teknik derslerin teknisyen rolünün operasyonel düzeydeki iletişim uygulamalarını üretme ve uygulama sorumluluğu ile örtüştüğü görülmektedir. Ders içerikleri teknisyen rolünün uygulama sorumluluğu ile uyumludur ve derslerin içeriği bu bilgilerin nasıl kullanılacağına dair bilgileri de içermektedir. Sonuç ve Değerlendirme Steyn in rol tipolojilerin halkla ilişkiler ve tanıtım bölümünün müfredatına nasıl yansıdığını tespit etmeyi amaçlayan bu araştırmada öncelikle üç rolün de, stratejist, yeniden tanımlanmış halkla ilişkiler yöneticisi ve teknisyen rollerini tanımlayan kriterlerin müfredatta yer aldığı tespit edilmiştir. Stratejist ve yeniden tanımlanmış halkla ilişkiler yönetici rollerini içeren kriterler yüzde olarak müfredata eşit olarak yansırken, teknisyen rolünü içeren kriterler ise yüzde olarak diğer iki rolün gerisinde kaldığı tespit edilmiştir. Yukarıdaki bulgu literatürde belirtilen halkla ilişkilerin iletişim uygulamaları odağından ilişki yönetimi odağına doğru olan paradigma kaymasının müfredata da roller bazında yansıdığını göstermektedir. Literatürdeki kriterlere göre özellikle stratejistin ortam tarama sorumluluğu konusunda makro bağlama ilişkin çeşitli derslerin varlığı tespit edilirken, bu derslerin içeriği bu bilgilerin stratejist rolünün gereklilikleri doğrultusunda nasıl kullanılacağı konusunda öğrenciye yol göstermemektedir. Nitekim bu ders içerikleri öğrenciye neyi yapması gerektiğini kazandırırken, bunu nasıl yapması gerektiği konusunda bir muğlaklık söz konusudur Yine Türkiye de müfredatlar üzerine yapılan bir başka araştırma bulgularında da teknisyen rolünün müfredatlarla örtüştüğü belirtilmiştir (Güllüpınar, 2015).

169 Stratejik Halkla İlişkilerde Uygulayıcı Rolleri: Ders Programları Üzerinden Bir Değerlendirme (s ) Stratejist rolünü tanımlayan kriterler özellikle makro bağlama ilişkin ortam tarama sorumluluğu çerçevesinde müfredatta geniş yer bulurken, stratejist rolünün en temel diğer sorumlulukları paydaş segmentasyonu, kamu segmentsayonu, konu yönetimi ve senaryoların üretimi konusunda müfredatta tek bir dersin bulunması düşündürücüdür. Müfredatın yeniden tanımlanmış halkla ilişkiler yönetici rolü ve teknisyen rolünün tüm kriterlerine ilişkin yeterliliği kapsadığı görülmektedir. Sonuç olarak halkla ilişkilerin tarihsel gelişim sürecini özetleyen halkla ilişkiler modelleri ve Grunig in mükemmellik çalışması sonucunda simetrik modele yöneltilen eleştiriler karşısında önerdiği karma motifli model konulara ve paydaşlara bağlı olarak ilişkilerin belirlenmesi zorunluluğunu dayatmaktadır. Çünkü bu durum ne örgütün alanını genişletmeye odaklanan asimetrik uygulamalarla ne de normatif olarak değerlendirilen simetrik uygulamalarla aşılabilmektedir. Karma motifli model geleneksel olarak uygulanan halkla ilişkiler ve halkla ilişkiler uygulayıcı rollerini de sorgulamaktadır. Rutin uygulamalara bağlı olarak gelişen geleneksel halkla ilişkiler uygulamalarını ve bunların en üst uygulama rollerini tanımlayan Dozier ın (1984) rol tipolojisini de devre dışı bırakmaktadır. Dolayısıyla halkla ilişkilerin tarihsel gelişim sürecini açıklayan en son model olan karma motifli model örgüt ve paydaşları arasındaki ilişkinin yönetilmesine işaret ediyorsa, bu ilişkileri yönetecek halkla ilişkiler uygulayıcısının ortam taraması, paydaş segmentasyonu, konu yönetimi, senaryoların üretimi gibi gerekli sorumlulukları tanımlayan bilgi, beceri ve yeterliliklerin müfredata yansıtılması gerekmektedir. Ancak bu çalışmada olduğu gibi araştırma tek bir fakülte müfredatı üzerinden değil, farklı vakıf ve devlet üniversitelerinin müfredatları üzerinden hatta karşılaştırmalı olarak araştırılması önerilmektedir. 195

170 Çiğdem KARAKAYA (s ) Kaynakça Boons, F., ve Strannegård, L. (2000). Organizations Coping with Their Natural Environment: A Laboratory for Institutionalization?. International Studies of Management & Organization, Broom, G. M. (1982). A comparison of sex roles in public relations. Public Relations Review, 8(3), Broom, G. M., ve Smith, G. D. (1979). Testing the practitioner's impact on clients. Public Relations Review, 5(3), Dozier, D. M. (1984). Program evaluation and the roles of practitioners. Public Relations Review, 10(2), Dozier, D. M. (1992). The Organizational Roles of Communications and Public Relations Practitioners, Grunig J. E. (Ed.), Excellence in Public Relations and Communication Management. İçinde (ss ), New Jersey: Hillsdale, Lawrence Erlbaum Associates. Dozier, D. M., & Broom, G. M. (1995). Evolution of the manager role in public relations practice. Journal of Public Relations Research, 7(1), Dozier, D. M., Grunig, L. A., ve Grunig, J. E. (1995). Manager's guide to excellence in public relations and communication management. Routledge. 196 Everett, T. (2006). Defining the core elements of management in public relations context: What do South African public relations managers do? Unpublished mini-dissertation, Cape Peninsula University of Technology, Cape Town, SA. Grunig, J. E. (2006). Furnishing the edifice: Ongoing research on public relations as a strategic management function. Journal of Public Relations Research, 18(2), Grunig, J. E., ve Hunt, T. (1984). Managing public relations (Vol. 343). New York: Holt, Rinehart and Winston. Guthrie, J., ve Abeysekera, I. (2006). Content analysis of social, environmental reporting: what is new?. Journal of Human Resource Costing & Accounting, 10(2), Güllüpınar, H. (2015). Stratejik İletişim Bağlamında Türkiye deki Halkla İlişkiler Bölümlerinin Ders Müfredatları Üzerine Bir İnceleme. Gumushane University e-journal Of Faculty Of Communication. (Vol.3, N: 1).

171 Stratejik Halkla İlişkilerde Uygulayıcı Rolleri: Ders Programları Üzerinden Bir Değerlendirme (s ) Karakaya Şatır, Ç., Erendağ Sümer, F. ve Gök Demir, Z. (2015), Stratejik Halkla İlişkiler ve Uygulamaları, Ankara: Nobel Yayınları. Karakaya Şatır, Ç. (2011). Sosyal (Enterprise) Düzey Bir Stratejinin Gerekçeleri Ve Halkla İlişkilerin Stratejik Halkla İlişkilere Dönüşümü, Karakaya Şatır, Ç. (Ed.), Hakla İlişkilerden Stratejik Halkla ilişkilere, içinde (ss ). Ankara: Nobel Yayınları. Steyn, B. (2000). CEO expectations in terms of PR roles. Communicare, 19(1), Steyn, B. (2003). A conceptualisation and empirical verification of the strategist, (redefined) manager and technician roles of public relations. Paper presented at the 10 th International Public Relations Research Symposium. Lake Bled, Slovenia. Steyn, B. (2009). The strategic role of public relations is strategic reflection: A South African research stream. American Behavioral Scientist, 53(4), Steyn, B. (2011b) Halkla İlişkiler Stratejist Rolü, Karakaya Şatır, Ç. (Ed.), Hakla İlişkilerden Stratejik Halkla ilişkilere, içinde (ss ). Ankara: Nobel Yayınları. Steyn, B., (2011a), Değişen İş ve Halkla İlişkiler Paradigmaları, Karakaya Şatır, Ç. (Ed.), Hakla İlişkilerden Stratejik Halkla ilişkilere, içinde (ss.1-36 ). Ankara: Nobel Yayınları. 197

172 Fevziye EKER - Kasım EKER (s ) ÖZ ANTİK ÇAĞ CAM YAPIM TEKNİKLERİNİN 3D MODELLEME ÇALIŞMASI İLE YENİDEN ELE ALINMASI Fevziye EKER Kasım EKER Antik Çağdan buyana cam üretiminin gelişimi ve değişimine paralel olarak cam yapım tekniklerinde ki gelişmeler de kaçınılmaz olmuştur. Bu gelişime bağlı olarak çeşitli dönemlerde farklı teknikler ortaya çıkarılmıştır. Cam yapım tekniklerine baktığımızda ilk sırayı en erken teknik olan; İç Kalıp Tekniği almaktadır. Sonrasında sırasıyla; Mozaik Teknik, Döküm Tekniği, Kalıba Basma Tekniği, İndirme- Çökertme Tekniği ve Üfleme Tekniği gelir. Bu çalışmada yukarıda bahsetmiş olduğumuz temel cam teknikleri ve bunların alt teknikleri 3D modelleme çalışmasıyla bilgisayarlı ortamda yeniden ele alınarak değerlendirilmiştir. Bu zamana kadar yapılan çalışmalarda kullanılan 2B çizimlerin yerine çağımızın modern teknolojisine ayak uyduracak şekilde 3D modellemeleri yapılmıştır. Bu modelleme işlemi yapılırken hem daha önce yapılan 2B çizimlerden hem de literatür bilgilerinden faydalanılmıştır. Anahtar Kelimeler: Cam, İç Kalıp Tekniği, Üfleme Tekniği, 3D Modelleme 198 RE-HANDLING WITH 3D MODELING STUDY OF ANCIENT GLASS PRODUCTION TECHNIQUES Abstract Since the ancient time the developments in glass construction have become unavoidable in paralel with the development and change of glass production. According to this development, different techniques were found out in different terms. When we look at glass construction techniques, Core-Form Technique takes place on the top. After then, Mozaic Technique, Casting Technique, Moulding Technique, Sagging Technique and Blowing Technique come in turn. In this study basic glass techniques which we mentioned above, and subordinate techniques of these were evaluated by rehandling in computer environment with 3-D modeling work. Instead of 2-B drawings which have been used in the works up to now, 3-D modeling were made in modernisation to modern technique. While this modeling process were being made, it was benefited from both 2-B drawing and literature information. Keywords: Glass, Core-Form Tecnique, Blowing Tecnique, 3-D Modeling Yrd. Doç. Dr. Ordu Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü Cumhuriyet Yerleşkesi, ORDU, zehragunes@gmail.com Öğrt. Gör. Ordu Üniversitesi Ünye Meslek Yüksek Okulu, Mimarlık ve Şehir Planlama Bölümü, ORDU, kasimarke@gmail.com

173 Antik Çağ Cam Yapım Tekniklerinin 3d Modelleme Çalışması İle Yeniden Ele Alınması (s ) I. Giriş Günümüzde arkeoloji bilimi sayesinde, maddi kalıntıların kullanım şekilleri, yapım teknikleri ve yayılım alanları bilinebilmektedir. Bu kalıntılar arasında önemli bir yeri oluşturan camlarda bize cam yapım teknikleri, cam sanatının gelişimi ve kullanım alanları konusunda bilgi vermektedir. Tarih boyunca gelişen camcılıkta yapım teknikleri de değişerek gelişmiştir. Günümüzde üretilen camlarda da hemen hemen aynı teknikler kullanılmaktadır. Bu teknikleri anlatırken daha anlaşılır olması için yapılan çizimlerin ilerleyen teknolojiyle birlikte ele alınarak yeniden modellenmesi ve renklendirilmesi, tekniklerin daha anlaşılır olabileceği kanaatini doğurmuştur. Yapılan bu çalışmanın sonucunda da, cam yapım teknikleri 3D modelleme programı kullanılarak yeniden adım adım şekillenmiştir. Bu uygulama yapılırken öncelikle 3D modelleme nedir? ve Cam yapım teknikleri konusu üzerinde nasıl uygulanmıştır? sorularına kısaca cevap vermek gerekmektedir. I. 1. 3D Modelleme: Genel olarak gerçeğe en yakın görüntü olarak ifade edebileceğimiz 3D, kullanıldığı alanlara göre farklı şekillerde tanımlanabilen bir tekniktir. üç boyut anlamına gelir ve objelerin bir düzlem üzerinde genişliğini, yüksekliğini ve derinliğini gösteren çizimlerdir. Bu çizim tekniğinin uygulanabilmesi için bir düzlem, obje ve ışık kaynağına ihtiyaç vardır (Şekil 1). 2B çizimi yapılan veya hayal edilen herhangi bir obje 3D modelleme ile gerçeğe en yakın biçimde sanal ortamda modellenebilmektedir. 199 Şekil 1: 3D Koordinat Sistemi (Çizim Öğr. Gör. Kasım EKER)

174 Fevziye EKER - Kasım EKER (s ) I. 2. Cam Yapım Teknikleri Üzerinde 3D Modellemenin Uygulanışı: Öncelikle yapacağımız tekniğin 2B çizimlerini Autodesk Autocad programında çizilmiş, ardından 2B çizimi yapılan tekniğin ilgili kısmı, 3D Studio Max programına import edilmiştir. İmport edilen kısıma uygun olan exturud, lathe, sweep vb. komutlardan birisi uygulanmıştır. Bu kısımların üzerinde detaylı modelleme yapmak için editable poly e dönüştürülerek gereken düzenlemeler yapılmış ve modeleleme işlemi tamamlandıktan sonra metarial editör den uygun olan kaplamalar verilerek render işlemi için sanal bir stüdyo hazırlanmıştır. Stüdyoda 35 mm. lensli target kamera 1536x1167 piksel çözünürlükte ayarlanarak ışık özellikleri seçilmiştir. Bu işlem yapılırken; standart ışıklardan target spot ve free spot kullanılmıştır. 3D modellemesi yapılan tekniklerin her bir adımı bu şekilde düzenlenerek hazırlandıktan sonra mental ray render ayarları yapılarak render işlemi başlatılmıştır. Render işleminin ardından modelimiz gerekli alanlarda kullanılmak üzere png formatında kaydedilmiştir. II. Antik Çağ Cam Yapım Teknikleri: II. 1. İç Kalıp Tekniği: Antik Çağ cam üretiminde kullanılan en erken teknik iç kalıp tekniğidir. Kap üretimi olarak ilk örneklerini MÖ 16. yüzyılda gördüğümüz bu teknik için maça veya çekirdek kalıp isimleri de kullanılmıştır. Bu teknikte genellikle; içerisine yağ veya güzel kokular konulan alabastron, amphoriskos, oinochoe ve aryballos gibi küçük şişeler üretilmiştir. Serbest üfleme tekniğinin ortaya çıkışına kadar yoğun bir şekilde karşımıza çıkan bu tekniğin uygulandığı kaplarda lacivert üzerine sarı, turuncu, beyaz veya opak beyaz üzerine mor gibi oldukça canlı renkler kullanılmıştır. 200 Uygulanışı günümüzde hala boncuk yapımında kullanılan bu teknikte ilk olarak yapılmak istenen kabın formunda bir iç kalıp hazırlanır. Kömür, gübre, kum ve kuvars tozlarının karışımıyla oluşturulan bu iç kalıptan form metal bir çubuğun ucuna tutturularak 800 C 0 ısıtılır (Canav Özgümüş 2013: 7). Yapılan iç kalıp potada eritilmiş ya da toz haline getirilmiş cama bandırılarak malzemenin her yerine yapışması sağlanır veya kalın iplikler halindeki cam iç kalıp üzerine sarılarak form oluşturulur. Bu işlemden sonra iç kalıp üzerine yapışan camın düzleştirilmesi için form ahşap bir zemin üzerinde yuvarlatılır. Süslemeler için farklı potalarda değişik renklerde eritilen

175 Antik Çağ Cam Yapım Tekniklerinin 3d Modelleme Çalışması İle Yeniden Ele Alınması (s ) cam, ince iplikler halinde başka bir metal çubukla alınarak cam kabın üzerine sarılır. Sonrasında tahta bir tarak veya sivri uçlu bir çubuk yardımıyla dalgalı hatlar, zikzak, fisto, zincir ve kuştüyü motifler oluşturulur. Bu motiflerin kap üzerine gömülmesi ve pürüzsüzleştirilmesi için form tekrar ahşap bir düzlem üzerinde yuvarlatılır. Son olarak ağız, kaide ve gerekiyorsa kulp eklenir ve tavlama fırınında yavaşça soğumaya bırakılır. Soğuyan kabın içerisindeki kalıp malzeme kazınıp temizlenerek kullanıma hazır hale getirilir (Goldstein 1979: 27-29; Oliver 1980: 21; Grose, 1989: 31; Gürler, B., 2000, s. 7; Canav Özgümüş 2013: 7), (Şekil 2, 3). 201 Şekil 2: İç Kalıp Tekniği 3D Modelleme Uygulaması (Çizim Öğr. Gör. Kasım EKER) Şekil 3: Amphoriskos, MÖ yy ( (Mayıs 2016))

176 Fevziye EKER - Kasım EKER (s ) II. 1. a. Çubuk Kalıp Tekniği: Bu teknikte adını kullanılan kalıbın şeklinden almaktadır. Teknikle kullanılan metal çubuk direk kalıp olarak kullanılmıştır. Sürme şişesi ve alabastron gibi dar formlarda ve boncuk üretiminde kullanılan bu teknik metal çubuğa cam ipliklerin sarılmasıyla uygulanmaktadır. (Barag, 1985: 31, 32; Grose, 1989: 31; Canav Özgümüş, 2013: 8). Eriyik haldeki camın metale sarıldığında yapışmaması için metal çubuk ve cam arasında ayırıcı bir maddenin olması gerekmektedir. Bu konuda araştırmalar yapan Bimson ve Werner, ayırıcı maddenin kireç (Bimson Werner, 1967: 121,122; Goldstein, 1979: 28, dn. 39, 40), Canav Özgümüş 1 ise, yaş bitki olduğunu ifade etmektedir (Şekil 4, 5). 202 Şekil 4: Çubuk Kalıp Tekniği 3D Modelleme Uygulaması 1 Prof. Dr. Üzlifat Canav Özgümüş e bu konuda verdiği bilgiler için teşekkür ederiz.

177 Antik Çağ Cam Yapım Tekniklerinin 3d Modelleme Çalışması İle Yeniden Ele Alınması (s ) Şekil 5: TŞCF, Sürme Şişesi, MÖ 5. yy sonu 4. yy başı (Canav 1985, s. 29, no. 5) II. 2. Mozaik Teknik: MÖ 15. yüzyıldan itibaren karşımıza çıkan mozaik teknik günümüzde de cam üretiminde kullanılan bir tekniktir (Canav Özgümüş 2013: 8). Farklı renklerdeki cam çubuklarından kesilerek oluşturulmuş küçük parçaların C 0 de eritilerek, cam parçalarının birbirine karışmasıyla ortaya çıkan bu teknik 3 farklı şekilde uygulanmaktadır. 203 II. 2. a. Binçiçek (Millefiori) Tekniği: Yapılan eserlerin çok renkli olmasından bu adı alan teknik, silindir haline getirilerek birleştirilmiş değişik renklerdeki cam çubukların kesilmesiyle elde edilen küçük parçaların kaynaşmasıyla oluşturulur. Bu teknikte tek parçalı veya iki parçalı kalıp kullanılmaktadır. Tek parçalı kalıplarda üretilen kaplar genellikle gelişigüzel renk özelliği gösterirken iki parçalı kalıplarda üretilen kaplar düzenli bir şekilde oluşturulan bezemeyi ortaya koymaktadır. Yapılacak olan kabın formunda, pişmiş topraktan yapılan tek parçalı kalıbın dip kısmında cam parçalarının konması için bir delik bırakılmaktadır. Bu delikten farklı renklerdeki cam çubuklarından kesilen cam parçaları gelişigüzel bir şekilde atılarak kalıp doldurulur. Ardından fırınlanarak bu cam parçalarının kaynaşması sağlanır. Fırından çıkarıldıktan sonra yavaşça soğutulur ve kalıp kırılarak dikkatli bir

178 Fevziye EKER - Kasım EKER (s ) şekilde cam kap ortaya çıkarılır (Goldstein 1979: 29, pl. 23, no. 463, Frank 1982: 18; Canav Özgümüş 2013: 8; Eker 2014: 86) (Şekil 6, 7). Yine pişmiş topraktan yapılmış iç ve dış olmak üzere iki parçalı olarak hazırlanmış kalıplarda dış kalıbın içine cam çubuk parçaları bir motif oluşturacak şekilde düzenli olarak dizilir. Bunların üzerine kalıbın ikinci parçası olan iç kalıp yerleştirilir ve fırınlanır. Fırınlama işleminden sonra yavaşça soğutulan cam kap kalıptan çıkarılarak kullanıma hazır hale getirilir. İki farklı kalıbın kullanılması cam kapta uygulanan desenlerin bozulmadan ortaya çıkmasını sağlamaktadır (Goldstein 1979: 31; Tait 1994: , figs ; Canav Özgümüş 2013: 8; Eker 2014: 86). Şekil 7: Toledo Museum Kol., Kase, Hellenistik Dönem (Grose 1989, no.184) 204 Şekil 6: Binçiçek (Millefiori) Teknik 3D Modelleme Uygulaması (Çizim Öğr. Gör. Kasım EKER) II. 2. b. Reticelli Tekniği: Renksiz sıcak cam çubuğun renkli cam iplikleriyle sarıldıktan sonra kubbe şeklindeki kalıbın dışına dizilmesiyle veya cam çubuklarla dairevi bir plaka oluşturulup bu plakanın kubbe şekilli kalıp üzerine konulup fırınlanması sonucunda kabın şeklini almasıyla oluşturulur. Kase formunda uygulanan bu teknikte son olarak ağız kenarı farklı bir cam ipliğinin sarılmasıyla meydana getirilir. Bu tip camlar ağ gibi gözükmektedir (Goldstein 1979: 194; Canav Özgümüş 2013: 9; Eker 2014: 87).

179 Antik Çağ Cam Yapım Tekniklerinin 3d Modelleme Çalışması İle Yeniden Ele Alınması (s ) II. 2. c. Şerit Mozaik Tekniği: Pişmiş topraktan hazırlanmış olan kalıp içerisine değişik renklerdeki cam çubukların birbirine paralel olarak dizilmesiyle oluşturulan tekniktir. Değişik şekillerde de dizilerek oluşturulan teknikte amaç renklerin birbirine karışmamasıdır. Cam çubukların kalıp içerisine paralel olarak dizilmesinden sonra fırınlama işlemi gerçekleştirilir ve böylece cam çubukların birbirine yapışması sağlanır (Honey 1946: 22, pl. 2c; Goldstein 1979: 32, 33, no. 534, 545; Canav Özgümüş 2013; 10; Eker 2014: 43) (Şekil 8, 9 ). Şekil 8: Şerit Mozaik Tekniği 3D Modelleme Uygulaması (Çizim Öğr. Gör. Kasım EKER) 205 Şekil 9: Toledo Museum Kol., Kase, MÖ 1. ( (Mayıs 2016))

180 Fevziye EKER - Kasım EKER (s ) II. 3. Döküm Tekniği: Metal kaplardan etkilenerek ortaya çıkarılan bu teknikte öncelikle tek veya çok parçalı kalıplar hazırlanır. Pişmiş topraktan yapılmış bu kalıpların üzerinde bırakılan delikten toz veya eriyik haldeki camlar dökülür. İçerisine camın konulduğu bu kalıp C 0 lik ısıda fırınlanır ve camın erimesi sağlanır (Oliver 1980: 21; Küçükerman 1978: 63; Goldstein 1979: 33, 34; Canav Özgümüş 2013: 11). Fırınlama işleminden sonra soğutularak kalıptan çıkarılan eser üzerindeki döküm sırasında oluşan kalıp izleri çarka tutularak düzleştirilir. Bu teknikte diğer tekniklerde olduğu gibi üfleme tekniğinin ortaya çıkmasıyla gerilemiştir (Atila-Gürler 2009: 12), (Şekil 10, 11). 206 Şekil 10: Döküm Tekniği 3D Modelleme Uygulaması (Çizim Öğr. Gör. Kasım EKER) Şekil 11: J. Paul Getty Museum Kol,, Kase, MS 1. yy ( (Mayıs 2016)

181 Antik Çağ Cam Yapım Tekniklerinin 3d Modelleme Çalışması İle Yeniden Ele Alınması (s ) II. 3. a. Kayıp-Mum Tekniği (Lost Wax): Bu teknik daha özenli formların üretilmesinde kullanılmıştır. Tekniğin uygulanışında ilk olarak düz bir zemin üzerine alçı veya ince kumdan kubbemsi formda bir kalıp yapılır ve kurutulur. Kuruma işleminden sonra bu kalıbın üzerine bir fırça yardımıyla kaburga oluşturulacak şekilde mum sürülür. Aynı formun alçı karışımıyla üzeri kaplanır ve tam ortasında cam parçalarının dökülebilmesi için bir delik bırakılır. Kuruduktan sonra bu kalıp fırınlanır ve içerisindeki mumun erimesi sağlanır. Eriyen mum aktıktan sonra içi oluklu bir kalıp elde edilmiş olur. Kalıbın içerisine küçük cam parçaları koyularak tekrar fırınlanır ve camın erimesi sağlanır. Eriyen cam oluklar içerisine dolar. Yavaşça soğutulan kalıp kırılarak kaburgalı cam ortaya çıkarılır (Eker 2014: 89), (Şekil 12, 13). 207 Şekil 12: Kayıp-Mum (Lost Wax) Tekniği 3D Modelleme Uygulaması (Çizim Öğr. Gör. Kasım EKER) Şekil 13: Atina, Ulusal Arkeoloji Müzesi Kol. Kase, MÖ 1. yy başları (Weinberg 1992: no. 61)

182 Fevziye EKER - Kasım EKER (s ) II. 4. Kalıba Basma Tekniği: MÖ 1. yüzyıl- MS 1. yüzyıl arasında üretilen kaselerde bu teknik yaygın olarak kullanılmıştır (Goldstein 1979: 54-67; Grose 1989: 193,194;fig. 110; Erten 2007: 233). Tekniğin uygulanışında bir topak erimiş cam, bir düzlem veya bir kalıp üzerine konur ve üzerine piston veya mühür bastırılarak kabın formu çıkarılır (Küçükerman 1978: 65; Goldstein 1979: 33, 34; Grossmann 2002:8; Canav Özgümüş 2013: 12). Kalıp kaba dış şeklini verirken mühür veya piston ise iç şeklini vermektedir (Şekil 14, 15). 208 Şekil 14: Kalıba Basma Tekniği 3D Modelleme Uygulaması (Çizim Öğr. Gör. Kasım EKER) Şekil 15: Kahramanmaraş Müzesi Kol., Kase, MÖ 1. yy sonları (Eker 2014: Kat. No. 16) II. 5. İndirme- Çökertme- Sarkıtma Tekniği: Teknik dairevi şekilde hazırlanmış olan cam plakaların kubbe şeklindeki bir kalıp üzerine koyarak fırınlanmasıyla yapılmaktadır. Fırınlanma esnasında eriyen cam kalıptan aşağı sarkar ve kalıbın şeklini alır. Genellikle kaburgalı, reticelli ve şeritli

183 Antik Çağ Cam Yapım Tekniklerinin 3d Modelleme Çalışması İle Yeniden Ele Alınması (s ) kaselerin yapımında uygulanan bir tekniktir (Grose 1984: 33; Canav 1985: 33; Özgümüş 2000: 8; Eker 2014: 89) (Şekil 16, 17). Şekil 16: İndirme- Çökertme- Sarkıtma Tekniği 3D Modelleme Uygulaması (Çizim Öğr. Gör. Kasım EKER) 209 Şekil 17: Kahramanmaraş Müzesi Kol., Kase, MÖ 1. yy başları (Eker 2014: Kat. No. 10) II. 6. Üfleme Tekniği: MÖ 1. yüzyılın ortalarında Suriye de keşfedildikten kısa bir süre sonra hızla yayılan üfleme tekniği kalıba üfleme, serbest üfleme ve tüp üfleme olarak üç şekilde uygulanmaktadır (Küçükerman 1978: 65; Goldstein 1979: 33, 34; Canav Özgümüş 2013: 13). Bu teknikte üretilen camların en belirgin özelliği oldukça ince ve şeffaf olmasıdır. II Serbest Üfleme Tekniği: Tekniğin uygulanmasında en önemli alet üfleme piposudur. Üfleme piposunun ucu ısıtıldıktan sonra potada eritilmiş camdan piponun ucuna bir topak alınır. Pipo ucuna alınan camın akmaması için döndürülerek işleme masasına götürülür ve burada yuvarlatılır. Sonrasında pipodan üflenerek cama şekil verilmeye çalışılır. Bu esnada camın soğumaması için ara ara fırında ısıtılır ve işlemler tekrar edilerek devam eder.

184 Fevziye EKER - Kasım EKER (s ) İşlenerek istenilen form ortaya çıkarıldıktan sonra ucunda biraz erimiş cam bulunan ve noble adı verilen başka bir metal çubuk formun dip kısmına tutturulur. Sonrasında formdan piponun ayrılabilmesi için uca yakın kısım soğutulur ve kırılarak pipodan ayrılır. Cama son şekli noblenin döndürülmesiyle verilir ve varsa kulplar eklenir. En son olarak form nobleden ayrılır ve tavlama fırınında yavaşça soğumaya bırakılır (Oliver 1980: 22; Özet 1987a: 595; Davison 1989: 101; Gürler 2000: 8; Canav Özgümüş 2013: 14), (Şekil 18, 19). Şekil 18: Serbest Üfleme Tekniği 3D Modelleme Uygulaması (Çizim Öğr. Gör. Kasım EKER) Şekil 19: Yüksel Erimtan Kol.,Unguentarium, MS 1. yy (Lightfoot-Arslan 1992: no. 7) 210 II a. Tüp Üfleme Tekniği: İçi boş silindirik cam tüplerin bir ucunun ısıtılıp sıkıştırıldıktan sonra diğer ucundan üflenmesiyle istenilen formun oluşturulduğu tekniktir. Form oluşturulduktan sonra tüpün kalan kısmı kırılıp düzleştirilerek ağız oluşturulur (Şekil 20). Şekil 20: Tüp Üfleme Tekniği 3D Modelleme Uygulaması (Çizim Öğr. Gör. Kasım EKER)

185 Antik Çağ Cam Yapım Tekniklerinin 3d Modelleme Çalışması İle Yeniden Ele Alınması (s ) II Kalıba Üfleme Tekniği: Kalıba üfleme tekniği MS 1. yüzyıl başlarında (MS 25 civarı) Suriye de geliştirilmiş bir tekniktir (Lightfoot 1987: 11-29; Özet 1987a: 596; Uzuner 2004: 12). Kalıba üfleme tekniğinin uygulanışında ilk olarak istenilen kabın formunda pişmiş topraktan kalıplar hazırlanır. Potada eriyen camdan üfleme piposunun ucuna alınır ve ıslatılmış kalıbın içine konularak kalıbı doldurana kadar üflenir. Kalıbın şeklini aldıktan sonra kalıptan çıkarılan forma ağız ve varsa kulpların eklenmesiyle form tamamlanır. Teknikte uygulanan kalıplar genellikle iki veya daha fazla parçadan oluştuğu için cam kabın üzerinde gözle görülebilen kalıp izleri bırakabilirler. Kalıba üfleme tekniğinde yapılmış kapların üzerinde bazen bir isim veya mühüre rastlamak mümkündür. Buda bize cam ustalarının isimlerinin belirlenmesi veya camın daha net bir tarihe verilmesi konusunda kolaylık sağlamaktadır (Canav 1985: 33; Lightfoot 1987: 11-29; Davison 1989: 102; Grossmann 2002: 14; Çakmaklı 2007: 46) (Şekil 21, 22). 211 Şekil 21: Kalıba Üfleme Tekniği 3D Modelleme Uygulaması (Çizim Öğr. Gör. Kasım EKER) Şekil 22: TŞCF, Şişe, MS 1. Yy (Canav 1985, no. 18, 19)

186 Fevziye EKER - Kasım EKER (s ) Sonuç Arkeoloji bilimi sayesinde erken dönem insanının hayatını nasıl devam ettirdiğini, bu aşamada kullandığı eşyaları ve bu eşyaların üretiminde kullanılan teknikleri öğrenmemiz mümkün olabilmektedir. Cam eşyalarda antikçağ boyunca insanoğlunun kullandığı ve vazgeçemediği hem süs eşyası hem dini ritüellerde kullanılan obje hem de günlük hayatta kullandıkları kap olmuştur. Bu malzemelerin kullanım şekilleri ve amaçları kadar yapım teknikleri de o dönem insanının yaşamını yansıtacak önemli bilgiler vermektedir. Arkeolojik çalışmalarda konunun daha anlaşılabilir olabilmesi için özellikle görselliğin ön planda tutulması gerekmektedir. Özellikle de bu konulara yabancı olanlar için gördükleri yapıları, eserleri veya uygulamaları daha iyi yorumlayabilmek görsellikle daha kolay olabilmektedir. Bunun yanı sıra, bir uygulamanın aktarımında görsel sunumlar ve anlatılar her zaman metin bilgisinden daha anlaşılır ve kalıcı bilgi olmuştur. Çalışmamız kapsamında cam kapların yapımında uygulanan teknikler görsel olarak daha anlaşılır bir şekilde verilmeye çalışılmıştır. Bu tekniklerden elbette ki bugüne kadar yapılan çalışmalarda bahsedilmiş ve kullanılan tekniklerin nasıl uygulandığı adım adım anlatılmıştır. Cam yapım teknikleri anlatılırken uygulanış aşamalarını gösteren çizimleri de yapılmıştır. Yapılan bu 2B çizimlerin günümüz teknolojisine uyarlanması gerektiğine inanarak; cam kap yapımında kullanılan bütün teknikleri 2B çizimleri ve metin bilgileriyle birlikte değerlendirip 3D modelleme şeklinde adım adım yeniden çizimleri yapılarak bu şekliyle tekniklerin daha anlaşılır olabilmesi sağlanmıştır. Ayrıca, antikçağda üretilen cam kaplarda kullanılan renkler daha net gösterilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın bundan sonra antikçağ cam sanatıyla ilgili yapılacak olan yayınlarda faydalı olacağı söylenebilir. 212

187 Antik Çağ Cam Yapım Tekniklerinin 3d Modelleme Çalışması İle Yeniden Ele Alınması (s ) KAYNAKÇA ATİLA, Cenker - GÜRLER, Binnur (2009). Bergama Müzesi Cam Eserleri, İzmir: Berksav Yayınları. CANAV, Üzlifat (1985). Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş. Cam Eserler Koleksiyonu. Ancient Glass Collection. İstanbul: Çağdaş Yayıncılık. CANAV ÖZGÜMÜŞ, Üzlifat (2013). Çağlar Boyu Cam Tasarımı (Ed. Nezih Başgelen), İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları. ÇAKMAKLI, Ömür Dünya (2007). Çakmaklı, Ö. D., Uşak Arkeoloji Müzesinde Korunan Roma Dönemine Ait Cam Eserler (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji Anabilim Dalı, Ankara. DAVİSON, Sandra (1989). Conservation and Restoration of Glass, Cambridge Universty Press, Great Britain. EKER, Fevziye (2014). Kahramanmaraş Müzesi ndeki Cam Eserler (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji Anabilim Dalı, Erzurum. ERTEN, Emel (2007). Anadolu Medeniyetleri Müzesi nden Cam Pendant OLBA XV, 2007, s FRANK, Susan (1982). Glass and Archaeology, Norwich: Academic Press Inc. GOLDSTEİN, Sidney M. (1979). Pre-Roman and Early Roman Glass in the Corning Museum of Glass Corning, NewYork: Corning Museum Press. GROSE, David F. (1984). Glass Forming Methods in Classical Antiquity: Some Considerations JGS 26, 1984, s GROSE David F. (1989). The Toledo Museum of Art: Early Ancient Glass, NewYork: Hudson Hills Press. GROSSMANN, Richard A. (2002). Ancient Glass A Guide to the Yale Collection, Yale University Art Gallery, New Haven. GÜRLER, Binnur (2000). Tire Müzesi Cam Eserleri, T.C. Kültür Bakanlığı, Ankara: T. C. Kültür Turizm Bakanlığı Milli Kütüphane Basımevi. HONEY, W. B. (1946). Glass: A Handbook for the Study of Glass Vessels of all Periods and Countries & A Guide to the Museum Collection, Victoria and Albert Museum, London: Shenval Press. 213

188 Fevziye EKER - Kasım EKER (s ) KÜÇÜKERMAN, Önder (1978). Cam ve Çağdaş Tasarım İçindeki Yeri, İstanbul: Ali Rıza Başkan Güzel Sanatlar Matbaası A.Ş LİGHTFOOT, Christopher (1987). A Group of Early Roman Mold-Blown Flask From the West JGS 29, s OLİVER, Andrew Jr. (1980). Ancient Glass in the Carnegie Museum of Natural History, Pittshburg: Carnegie Institute. ÖZET, Aynur (1987a). Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesindeki Cam Örnekleri İle Antik Çağda Cam Yapımı Belleten C. LI S. 200, s ÖZGÜMÜŞ, Üzlifat (2000). Anadolu Camcılığı, İstanbul: Pera Yayıncılık. TAİT, Hugh (1991). Five Thousand Years of Glass, London: British Museum Press. UZUNER, Bilgehan (2004). Bulunuşundan Üflemeye Cam Teknikleri AKANTAŞ, İstanbul: İnkılap Yayınları. 214

189 Hacer KUMANDAŞ YANMAZ (s ) GALATİA KRALLIK (TOLİSTOBOGLAR ) DÖNEMİ PESSİNUS DARPLI SİKKELERİ * ÖZ Hacer KUMANDAŞ YANMAZ ** Galatia Krallık (Tolistoboglar ) Dönemi Pessinus Darplı Sikkeleri, Anadolu kökenli Kybele Kültü için önemli olan Pessinus Antik Kentinin ve Bölgenin, tarihi, ekonomik, dini ve sosyal yapısını yansıtması açısından önemli örneklerdir. Çalışma, Galatia Krallığı (İÖ 1. yy. ın ortaları) döneminde; sikkelerin ön yüzünde yer alan ve en erken tip olan, yan yana duran Kybele Attis büstünden başlayarak sırasıyla, Tyche büstü, Attis büstü, defne taçlı Apollon başı ve ΘΕA IΛEA yazılı Kybele nin kalathoslu büstünü temel alarak oluşturulmuştur. Bu dönemde arka yüzde yer alan aslan figürü, Pessinus için Kybele Kültünün bir yansıması ve ilk Lydia sikke örneklerinde görülen aslanın kutsallığının ve Neolitik dönemden beri devam eden Ana tanrıçayla ilişkisinin önemini yitirmediğinin bir göstergesidir. Anahtar Kelimeler: Sikke, Pessinus, Kybele THE COINS FROM PESSINUS IN GALATIA KINGDOM ( TOLISTOBOGS) REGION 215 ABSTRACT The Coins from Pessinus in Galatia Kingdom ( Tolistobogs ) Region is an important sample, since they reflect the historical, economic, religious and social structure of ancient Pessinus, a town which is widely known for the cult of Kybele. This study has been formed on the basis of portraits depicted on the observe of the coins of the Galatian Kingdom (in the middle of the 1st Century BC) starting from the double portraits of Kybele and Attis, as the earliest type, and respectively the portraits of Tyche, Attis, Apollon with laurel wreath and the portrait of Kybele with kalathos and OEA IAEA legend. In this period, the depiction of the lion on the reverse reflects the importance of the cult of Kybele for Pessinus, and it attests a continuity of representing the lion on coin reverses since the times of the Lydians, while the association of the goddess with this animal goes back to the Neolithic Age. Keywords: Coin, Pessinus, Kybele * Galatia Krallık (Tolistoboglar ) Dönemi Pessinus Darplı Sikkeleri, adlı makale, Galatia (Galatya ) Bölgesi Pessinus Darplı Sikkeleri adlı Doktora tezinin bir bölümünü oluşturmaktadır. ** Dr. Arkeolog Hacer KUMANDAŞ YANMAZ, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Gözcü Sokak, No. 2 Ulus/ ANKARA E-posta : hacerkumandas-yanmaz@hotmail.com

190 Galatia Krallık (Tolistoboglar ) Dönemi Pessinus Darplı Sikkeleri (s ) GALATLAR VE GALATİA Anadolu platosunun ortasında yer alan Tanrıça Kybele nin en büyük tapınma merkezi 1 Pessinus (Resim 1), başkent Ankara nın 150 km güneybatısındadır. Antik kentin büyük bir bölümü Ankara Eskişehir Karayolu üzerinde 2 Sivrihisar İlçesi yakınlarındaki Ballıhisar dadır (Bala Hisar) 3 ve deniz seviyesinden yaklaşık 950 m yüksekliktedir 4. İÖ 1. binlerde Friglere ait dini ve ticari yerleşim yeri olan Pessinus, İÖ 3. yüzyıldan sonra Galatların Anadolu ya geçmesi ve Galatların bir boyu olan Tolistobog ların buraya yerleşmesinden 5 sonra Tolistobog ların başkenti 6 olarak anılmaya başlamıştır. Kentin dini ve ticari özelliği, Pessinus lu 7 olarak ta adlandırılan Kybele nin kültünden dolayı hiç azalmadan devam etmiştir. Orta ve Batı Avrupa kökenli bir halk olan Galatlar a Yunanlılar Galates, Romalılar ise Gallus adını 8 veriyorlardı. Anadolu y a geçdikten sonraki dönemde Sakarya Havzası ile Kızılırmak Kavsi olarak adlandırılan bölgenin büyük bir bölümüne yerleşmiş olan Galatlar, Kelt 9 Popülasyonu soyundan geliyor 10 ve Keltçe 11 konuşuyorlardı. 216 Galatia, Yunanca ve Latince Galatia kelimesinden gelmekte ve eski coğrafyada Galatların yaşadığı yer 12 anlamını ifade etmektedir. Antik çağda bu yer Anadolu da merkezi Ankara (Ankyra) olmak üzere Sakarya (Sangarius) ile Kızılırmak (Halys) arasındaki bölgeye verilen isimdir. Kuzeyde Paphlagonia ve Bithynia, doğuda Kappadokia ve Pontus, batıda Frigya, güneyde Lykaonia ve Pisidia bölgeleriyle sınırlandırılmıştır 13. Antikçağ da Galatia diye adlandırılan bu bölge adını, İÖ 1 Uçankuş 2000, İ. Akşit-N. Akşit (Ed.) 2008, Ramsay 1960, Ramsay 1960, Romano 1995, 2. 6 Lane, (Ed) 1996, Eugene 1996, Lequene 1999, VII. 9 Caesar 2006, Coşkun 2013, Jones 1964, 993; Witherington III, 2004, 4, Hinds 2010, Melih Arslan 2006, 128.

191 Hacer KUMANDAŞ YANMAZ (s ) 278/ yıllarında Küçük Asya ya 15 göç etmiş olan Galatlardan almıştır. Avrupadan Anadolu ya göç eden boyların sonuncusu olan Galatların 16 bir zamanlar Frigya diye anılan bu topraklara yerleşmesinden 17 sonra Galatia olarak (Harita 3) anılmaya başlanmıştır 18. Galatlarla ilişki kuran Anadolu nun ilk Helenistik krallığı Bythynia dır. Pontos ve Kappadokia nın kralları I. Mihtridates ve Ariobarzanes in desteklediği Bithynia kralı Nikomedes, Leonnorios ve Luturios komutasındaki Galatların Anadolu ya geçmelerine yardım etmiştir. Nikomedes ile paralı askerlik sözleşmesi yapan Galatlar, aralarında dostluk ilişkisi kurulmuş olan Bithynia, Pontos ve Kappadokia krallıklarının ordularında ücretli asker 19 olarak savaşmıştır. Philetairos ölünce, yerine geçen yeğeni I. Eumenes 20, Philetairos gibi Galatlara istedikleri vergiyi ödeyerek 21 Pergamon u onların saldırılarından uzak tutmuştur. Ancak I. Eumenes ten (İÖ ) sonra Pergamon da yönetimin başına İÖ 241 tarihinde geçen I. Attalos, onlara vergi ödemeyi kabul etmeyerek onlarla savaşmış ve Galatları Anadolu da büyük bir yenilgiye uğratmıştır. İÖ tarihlerinde Galatia ya giren Romalılar burayı ele geçirip, idaresini de Bergama kralı 2. Eumenes e (İÖ ) bıraktmışlardır. Büyük Pompeius, Pontos Kralı 6. Mithradates Eupator, (İÖ ) ile yapmış olduğu savaşlarda, Roma ordusu yanında savaşa katılan ve büyük yararlıklar gösteren, Tolistobogi boyunun şefi Deiotaros a 22 (64-40) Galatia Kralı unvanını vermiştir 23. Galatları oluşturan üç boy, Tektosaglar, Tavium ve Tolistoboglar da bu Krallığa (Harita 1) bağlanmıştır. Augustus un İmparatorluğu (İÖ 27 - İS 14) ile Galatia ya Paphlagonia arazisine katılarak, Roma devletinin mülkü olmuştur Sevin, 2001, 213; Boyana, 2012, 558; Yalçınkaya vd., Kealhofer 2005, Akurgal 2014, Sevin 2003, Murat Arslan 2000, 57; Ellis, 1990, 3; Yonah - Sbatzman, 1975, Sevin 2001, Magie 1950, Magie 1950, Rostovtzeff 1941, Yalçınkaya vd.,2009, 50.

192 Galatia Krallık (Tolistoboglar ) Dönemi Pessinus Darplı Sikkeleri (s ) GALATİA KRALLIK (TOLİSTOBOGLAR ) DÖNEMİ PESSİNUS DARPLI SİKKELERİ Pessinus un ilk sikkeleri, İÖ 1. yüzyılın ortalarından itibaren görülmeye başlar. İÖ 25 yılında Galatia Krallığının sona ermesi ile Krallık sikkeleri de sona ermiştir. Bundan sonraki Pessinus sikkeleri, Romanın bir eyaleti olan Galatia nın Roma imparatorluk döneminde, Geta dönemine kadar basılmıştır. Galatia Krallık (Tolistoboglar) Döneminde darp edilen sikkeler Geç Helenistik döneme tarihlendiğinden ve bu dönemin özelliklerini yansıttığından Kat.No numaralı sikkeler hariç ön yüzde lejant bulunmamaktadır. Bu lejantta ise ΘΕA IΛEA (Thea İlea) : Hayvanlar İlahesi ibaresi yer almaktadır. Bu dönemdeki sikkelerin arka yüzlerinde ise, dört farklı lejant ile karşılaşılmıştır. Bu lejantlardan ilki MHTPOΣ [ΘEΩN] [ΠE]ΣΣINEA[Σ] (Metros Theoon Pessineias) olup; Tanrıların Pessinus Iu Anası (Kat. No.1,2,11-16) anlamına gelmektedir. İkincisi MHTPOΣ ΘEΩN (Metros Theoon) olup, Tanrıların Anası (Kat. No.3-10) anlamına gelirken, üçüncü lejant ise ΠE (Pe) (Pessinous) olup; (Kat. No.17) Pessinus manasına gelmektedir. Son lejant ise, ΠECCINOVC (Pessinous) olup, Pessinus (Kat. No.18-20) anlamına gelmektedir. 218 Birinci grup en erken tarihli sikkelerin ön yüzünde, Kybele ve Attis büstleri (Kat. No. 1, 2, 3) sağa dönük ve yan yana resmedilmiştir. Burada, Attis frig başlıklı iken, Kybele sur taçlıdır. Birinci grup en erken tarihli sikkelerin arka yüzlerinde ise, sola doğru çömelmiş aslan (Kybele nin kutsal hayvanı) bulunmaktadır. Pessinus un en erken tarihli sikkelerinin arka yüzünde en çok karşılaştığımız tip, çömelmiş vaziyette aslan figürüdür. Bu tipin ilk örneğindeki aslan (Kat. No.1,2), sağ ayağını, önünde duran tymphaneumun üzerine koymuştur. Başı dik ve ağzı hırlar vaziyette olan aslan, oldukça kaslı ve güçlü bir şekilde resmedilmiştir. Aslanın her iki yanında frig başlığı ve Monogram1 24 (Deiotaros) vardır. Burada yer alan frig başlıkları, Galatia Kralı Deiotaros un kendisini Tanrı Attis (Men) in yerine koyduğu ve Kybele nin sevgisine talip olduğunu ve onun desteğini istediğini göstermektedir. Buradaki aslanın sağ 24 Melih Arslan 2006, 132.

193 Hacer KUMANDAŞ YANMAZ (s ) pençesi altında tympaneum, ön ve arkasında Dioskuri başlıkları ile monogram dikkati çekmektedir 25. Bu monogram Galatia Kralı Deiotaros un adının kısaltması olduğundan şehrin ilk sikkesinin tarihi Deiotaros (İÖ 64-40) döneminden başlatılmalıdır 26. Galatia Krallığının kurucusu olan Deiotaros, çok farklı tipte bronz sikke bastırmıştır. Bu ilk sikke örneklerinin üzerinde yer alan monogramın, Deiotaros un ismini temsil ettiği ilk kez Blanchet 27 tarafından tespit edilmiştir. İkinci grup örnek sikkelerin (Kat. No. 4-12) ön yüzünde, sur taçlı Kybele Agdistis (Tyche?) büstü sağa dönüktür. Bazı kaynaklarda, bu sikkelerin ön yüzlerinde yer alan sur taçlı kadın figürü Tyche 28 olarak geçerken; bazı kaynaklarda 29 Kybele Agdistis olarak karşımıza çıkmaktadır. Sur taç, genellikle şehirleri koruma özelliği olan Tyche nin simgesidir. Ancak burada, Kybele nin sur taç ile temsil ettiği koruyucu sıfatıyla 30 Tyche nin yerini almış olduğunu söyleyebiliriz. Buradaki Kybele dolgun yüz, iri burun ve iri gözleriyle tümüyle Anadolu özelliği göstermektedir. İkinci grup örnek sikkelerin arka yüzlerinde ise, aslan Kat. No. 11 ve 12 hariç monogramsız çömelmiş (Kat. No. 4-10) vaziyettettir. Kat. No. 11 ve 12 deki aslanın arkasında ve önünde ise, iki monogram (muhtemelen magistrast ismi) 31 bulunmaktadır. Buradaki aslan ve önünde yer alan tymphaneum Kybele nin en önemli simgesidir. 219 Üçüncü grup örnek sikkelerin (Kat. No ) ön yüzünde, Attis büstü yer almaktadır. Bu gruptaki sikkelerin (Kat. No ) ön yüzlerinde kullanılan Attis figürünün her iki omuzunda da karşımıza çıkan hilal 32 motifi aslında Tanrı Men i çağrıştırmaktadır. Pessinus ta kullanılan tanrı ya da tanrıça tiplerinde bir sentez göze çarpmaktadır. Bu da muhtemelen yerli Anadolu lu tanrı ve tanrıçalar ile Yunan pantheonunda görülen tanrı ve tanrıçaların birbirlerinden etkileşimiyle oluşan sürecin sonucudur. 25 SNG France 3, no ; Melih Arslan 2006, Melih Arslan 2006, Blanchet 1933, SNG France 3, no ; Melih Arslan 2006, no BMC Galatia, 18 no. 1; SNGvAul.no Çapar 1979, Melih Arslan 2006, Melih Arslan, hilal motifinin boynuz da olabileceğini belirtmiştir; Melih Arslan 2006, no. 2

194 Galatia Krallık (Tolistoboglar ) Dönemi Pessinus Darplı Sikkeleri (s ) Üçüncü grup örnek sikkelerin arka yüzlerinde ise (Kat. No ), sola dönük duran boğa ve sol boşlukta sembol ay-yıldız bulunmaktadır. Boğa figürü de ilkçağlardan beri Anadolu da Tanrıyı simgelemektedir. Bunun için de muhtemelen Boğa, Attis i temsil etmekteydi. Arka yüz tipinde kullanılan Boğa figürü sola doğru tos vurur vaziyette ve kuyruğu yukarıya doğru C şeklinde kıvrıktır. Dördüncü grup örnek sikkelerin (Kat. No. 17) ön yüzünde ise, defne taçlı Apollon başı sağa dönüktür. Bu grup sikkenin (Kat. No. 17) ön yüzünde kullanılan Apollon başı, Apollon-Defne aşkı mitolojisinin baş kahramanı olarak, Kybele Attis aşkını hatırlatması yönüyle tesadüfi bir seçim değildir. Defne taçlı Apollon un boynunun hemen arkasında ve solda bir kontrmark görülmektedir. Triskelese benzeyen kontrmarkın şeklinin ne olduğu tam belli değildir. Kontrmark ya da kontermak 33 basılmış olan sikkeye herhangi bir nedenle sonradan vurulan küçük bir damgadır. Kontr ve mark sözcüklerinin birleşmesiyle oluşturulan terim, nümismatik terminolojisinde karşı damga ya da ikinci damga anlamında kullanılır. Bu damgalar, genellikle sikkeye, devlet ya da sikke darbını gerçekleştiren ve dağıtımını sağlayan yetkili yöneticiler 34 tarafından vurulmuştur. İÖ 4. yüzyıl ortalarından itibaren görülmeye başlayan kontrmarklar, bir harf, bir sayı veya tanrı ve tanrıça betimlemeleri 35, hayvan, çıpa gibi bir sembol 36 de olabilir. 220 Bir sikkeye kontrmark vurulmasındaki en önemli nedenler olarak; eskiyen ya da tedavülden kalkan bir sikkeyi yeniden geçerli kılmak ve sikkenin ait olduğu ya da basıldığı yerin dışında geçerliliğini sağlamak 37 sayılabilir. Sikkenin değerinde yapılan bir değişiklik belirtilmek istendiğinde ve sikkenin metalinin kalitesinin kontrol edilmiş olduğunu göstermek amacıyla da, sikkelere kontrmak vurulmuştur. Kat. No. 17 de arka yüzde karşılaşılan tip ise, ayakta sağa doğru tos vuran boğadır ve kuyruğu yukarıya doğru C şeklinde kıvrıktır. Bu son örneğin Tolistoboglar 33 Tekin 1994, Arslan - Lightfoot, 1999, Arslan Lightfoot 1999, Tekin 1994, Tekin 1994, 24.

195 Hacer KUMANDAŞ YANMAZ (s ) döneminin son yıllarına mı yoksa Augustus döneminin ilk yıllarına mı ait olduğu konusu 38 tartışmalıdır. Beşinci grup örnek sikkelerin (Kat. No ) ön yüzünde, Kybele nin kalathos lu büstü yer almaktadır. Kybele tipinin kalathoslu başlıklı olması da Anadolu lu özelliklerin vurgulandığını göstermektedir. Beşinci grup örnek sikkelerin arka yüzünde kullanılan tip ise, Frig başlıklı Attis büstüdür. Sağa dönük biçimde durmakta olan Attis büstü, dolgun bir yüz ve genç bir görünüme sahiptir. Omuzların arkasında boyuna kadar çıkan hilal şeklindeki kanatlar Attis in simgesidir. Galatia Krallığı Tolistoboglar döneminde (Grafik I) Pessinus darphanesinde, 21.9 gr. gibi ağır gramlı sikkelerin yanında 1.80 gr. gibi düşük gramlı sikkeler de darp edilmiştir. Pessinus ta basılmış Tolistoboglar dönemi sikkeleri, en büyük birimden küçüğe doğru sıralanırsa; Altıncı büyük birim: Hexassarion: gr. 2- Beşinci büyük birim: Pentassarion: gr. 2- Dördüncü büyük birim:tetrassarion: gr. 3- Üçüncü büyük birim: Triassarion: gr. 4- İkinci büyük birim: Dissarion: gr. 5-Esas birim: Assarion: gr. 6-Bir Alt Birim: Hemiassarion: gr. toplamda altı birim olarak basıldığı görülmektedir. Buradan da anlaşıldığı gibi, bu sikkelerin ağırlık standartları az ya da çok Suriye dekilere 39 benzemektedir. Buna göre Galatia eyaletinde basılmış sikkelerin ağırlıkları, Asya eyaletindekilerden biraz daha ağır 40 olmaktadır. Bu sikkelerin ön yüzlerinde yer alan Kybele-Attis büstü, Anadolu nun geleneksel inancına bağlılığını temsil ettiğini, arka yüzde yer alan oturur vaziyette 38 Melih Arslan 2006, RPC Volume I; Part I, 587; Melih Arslan 2004, RPC Volume I; Part I, 380; Melih Arslan 2004, 33.

196 Galatia Krallık (Tolistoboglar ) Dönemi Pessinus Darplı Sikkeleri (s ) aslanın ise Lydia nın ilk darplarından gelen ikonografik geleneğin devam ettiğini ortaya koymuştur. Bu dönemde ön yüzde Kybele tipi yer alan sikkelerin ağırlığı, gr. ile 1.80 gr. arasında (Grafik II ) değişmektedir. Bunun yanında, Pessinus Sikkeleri nin ilk örneklerinde görülen ön ve arka yüz tiplerindeki çeşitliliğin fazla olması, yeni kurulan Galatia Krallğı nın Roma İmparatorluğu tarafından, Pessinus ta ki Kybele kültü ve Krallığın Roma ile olan iyi ilişkileri nedeniyle, ekonomik anlamda oldukça fazla desteklendiğini göstermektedir. KATALOGDA GEÇEN KISALTMALAR AMM, Anadolu Medeniyetler Müzesi AÖK, Aygün Özkan Koleksiyonu Arslan 2006, Pessinus ve Tavium Sikkeleri, Anadolu Medeniyetleri Müzesi 2005 Yıllığı, Ankara A. Y. Arka Yüz BM, British Museum BMC, BMC Galatia, W. Wroth, Catalogue of Greek Coins in the British Museum Galatia, Cappadociia and Syria. London Env.No, Envanter No. İÖ, İsa dan önce İS, İsa dan sonra Kat.No, Katalog No. Ky, Kalıp Yönü. Lev. No, Levha No. Ö. Y. Ön Yüz P, Paris, Bibliothèque Nationale (including the Delepierre collection) R, Roman Provincial Coinage. RPC, Roman Provincial Coinage. S. No. Sayfa No. SNG France, SNG France, E.Levante, Cabinet des Mèdailles. Pamphylie, Psidie, Lycaonie, Galatie. Zurich/ Paris SNG, Sylloge Nummorum Graecorum. 222

197 Hacer KUMANDAŞ YANMAZ (s ) SNGvAul, Sylloge Nummorum Graecorum Deutschland Sammlung v. Aulock and Galatien ete, VA, Sylloge Nummorum Graecorum Deutschland Sammlung v. Aulock. Galatien and Galatien ete, VÖK, Vedat Özcan Koleksiyonu Wadd, E. Babelon, Inventaire Sommaire de la Collection Waddington, Paris, KATALOG Katalog, Tolistoboglar döneminde; sikkelerin ön yüzünde yer alan en erken tip olan, yan yana duran Kybele Attis büstünden başlayarak sırayla, Kybele (Tyche) büstü, Attis büstü, defne taçlı Apollon başı ve ΘΕA IΛEA yazılı Kybele nin kalathoslu büstü esas alınarak oluşturulmuştur. Tüm sikkeler bronz olup, AE değerini taşımaktadır. TOLİSTOBOGLAR DÖNEMİ (İÖ 1. Yüzyılın ortaları) Kat. No : 1 Env. No : VA gr. Ö.Y. : Frig başlıklı Attis ve sur taçlı Kybele büstü, sağa A.Y. : MHTPOΣ [ΘEΩN] [ΠE]ΣΣINEA[Σ] Aslan oturur vaziyette, sola; önünde tymphaneum ve her iki yanında 223 dioskur şapkalar; Monogram1 ( ) (Deiotaros) Tarih : İÖ 1. yüzyılın sonları Referans : SNGvAul. no. 6205; SNG France 3, no Kat. No : 2 Env. No : P 196

198 Galatia Krallık (Tolistoboglar ) Dönemi Pessinus Darplı Sikkeleri (s ) : gr. Ö.Y. : Frig başlıklı Attis ve sur taçlı Kybele büstü, sağa A.Y. : MHTPOΣ ΘEΩN [ΠE]CCI [NEAΣ] Aslan oturur vaziyette, sola; önünde tymphaneum, her iki yanında dioskur şapkalar Tarih : İÖ 1. yüzyılın sonları Referans : SNG France 3, no Kat. No : 3 Env. No : P gr. Ö.Y. : Frig başlıklı Attis ve sur taçlı Kybele büstü, sağa A.Y. : [MHTPOΣΘEΩN] Aslan oturur vaziyette, sola; önünde tymphaneum, her iki yanında dioskur şapkaları Tarih : İÖ 1. yüzyılın sonları Referans : SNG France 3, no (Sahte) 224 Kat. No : 4 Env. No : AMM 433/1 16 mm; gr; ky. 1( ) Ö.Y. : Sur taçlı Kybele Agdistis (Tyche?) büstü, sağa A.Y. : [MHTPOΣ ΘEΩN] Aslan oturur vaziyette, sağa Tarih : İÖ 1. yüzyılın sonları Referans : SNG France 3, no

199 Hacer KUMANDAŞ YANMAZ (s ) Kat. No : 5 Env. No : P gr. Ö.Y. : Sur taçlı Kybele Agdistis (Tyche?) büstü, sağa A.Y. : MHTPOΣ ΘEΩN Aslan oturur vaziyette, sağa Tarih : İÖ 1. yüzyılın sonları Referans : SNG France 3, no. 2565; Arslan 2006, no. 1 Kat. No : 6 Env. No : P gr. Ö.Y. : Sur taçlı Kybele Agdistis (Tyche?) büstü, sağa A.Y. : MHTPOΣ ΘEΩN Aslan oturur vaziyette, sağa Tarih : İÖ 1. yüzyılın sonları Referans : Wadd. no. 6650; SNG France 3, no. 2566; Arslan 2006, no Kat. No : 7 Env. No : P 198

200 Galatia Krallık (Tolistoboglar ) Dönemi Pessinus Darplı Sikkeleri (s ) gr. Ö.Y. : Sur taçlı Kybele Agdistis (Tyche?) büstü, sağa A.Y. : MHTPOΣ ΘEΩN Aslan oturur vaziyette, sağa Tarih : İÖ 1. yüzyılın sonları Referans : Wadd. no. 6652; SNG France 3, no. 2567; Arslan 2006, no.1 Kat. No : 8 Env. No : P gr. Ö.Y. : Sur taçlı Kybele Agdistis (Tyche?) büstü, sağa A.Y. : MHTPOΣ ΘEΩN Aslan oturur vaziyette, sağa Tarih : İÖ 1. yüzyılın sonları Referans : Wadd. no. 6651; SNG France 3, no. 2566; Arslan 2006, no Kat. No : 9 Env. No : İAM 650/ mm; gr; ky. 12 ( ) Ö.Y. : Sur taçlı Kybele Agdistis (Tyche?) büstü, sağa A.Y. : MHT[POΣ]ΘEΩN Aslan oturur vaziyette, sağa Tarih : İÖ 1. yüzyılın sonları Referans : Wadd. no. 6650; SNG France 3, no ; Arslan 2006, no. 1

201 Hacer KUMANDAŞ YANMAZ (s ) Kat. No : 10 Env. No : AÖK mm; 4.67 gr. ; ky. 12 ( ) Ö.Y. : Sur taçlı Kybele Agdistis (Tyche?) büstü, sağa A.Y. : MHT[POΣΘEΩN] Aslan oturur vaziyette, sağa Tarih : İÖ 1. yüzyılın sonları Referans : Wadd. no. 6650; SNG France 3, no ; BMC Galatia, s. 18 no.2; Arslan 2006, no Kat. No : 11 Env. No : BMC 18/ gr. Ö.Y. : Sur taçlı Kybele Agdistis (Tyche?) büstü, sağa A.Y. : MHTPOΣ ΘEΩNΠEΣΣINEAΣ Aslan oturur vaziyette, sağa; önünde monogram 2 ( ) ve arkasında monogram 1 ( ) Tarih : İÖ 1. yüzyılın sonları Referans : BMC Galatia, s. 18 no. 1

202 Galatia Krallık (Tolistoboglar ) Dönemi Pessinus Darplı Sikkeleri (s ) Kat. No : 12 Env. No : VA gr. Ö.Y. : Sur taçlı Kybele Agdistis (Tyche?) büstü, sağa A.Y. : MHTPO[Σ] ΘEΩ[N]ΠEΣΣINEAΣ Aslan oturur vaziyette, sağa; önünde monogram 2 ( ) ve arkasında monogram 1 ( ) Tarih : İÖ 1. yüzyılın sonları Referans : SNGvAul no Kat. No : 13 Env. No : VA gr. Ö.Y. : Frig başlıklı Attis büstü, sağa; omzunda hilal A.Y. : MHTPOΣ [ΘE]ΩNΠEΣΣINEAΣ Boğa ayakta sola; sol boşlukta sembol ay-yıldız Tarih : İÖ 1. yüzyılın sonları Referans : SNGvAul no. 6207; SNG France 3, no Kat. No : 14 Env. No : VÖK 139

203 Hacer KUMANDAŞ YANMAZ (s ) 19 mm; gr; ky. 12 ( ) Ö.Y. : Frig başlıklı Attis büstü, sağa; omzunda hilal A.Y. : [MHTPOΣΘEΩN]ΠEΣΣINEAΣ Boğa ayakta sola; sol boşlukta sembol ay-yıldız Tarih : İÖ 1. yüzyılın sonları Referans : SNG France 3, no ; Arslan 2006, no. 2 Kat. No : 15 Env. No : P gr. Ö.Y. : Frig başlıklı Attis büstü, sağa; omzunda hilal A.Y. : [MHTPOΣΘEΩN]ΠEΣΣINEAΣ Boğa ayakta sola; sol boşlukta sembol ay-yıldız Tarih : İÖ 1. yüzyılın sonları Referans : SNG France 3, no. 2570; Arslan 2006, no Kat. No : 16 Env. No : P gr. Ö.Y. : Frig başlıklı Attis büstü, sağa; omzunda hilal A.Y. : MHTPOΣ ΘEΩNΠEΣΣINEIAΣ Boğa ayakta sola; sol boşlukta sembol ay-yıldız Tarih : İÖ 1. yüzyılın sonları Referans : SNG France 3, no. 2569; Arslan 2006, no. 2

204 Galatia Krallık (Tolistoboglar ) Dönemi Pessinus Darplı Sikkeleri (s ) Kat. No : 17 Env. No : P gr. Ö.Y. : Defne çelenkli Apollon büstü, sağa; ensede kontrmark A.Y. : ΠE Boğa ayakta, sağa Tarih : İÖ 1. yüzyılın sonları Referans : SNG France 3, no Kat. No : 18 Env. No : P gr. Ö.Y. : ΘΕA IΛEA Kalathos başlıklı Kybele büstü, sağa A.Y. : ΠECCINOVC Frig başlıklı Attis büstü, sağa Tarih : İÖ 1. yüzyılın sonları Referans : SNG France 3, no Kat. No : 19 Env. No : P 205

205 Hacer KUMANDAŞ YANMAZ (s ) 1.81 gr. Ö.Y. : ΘΕA IΛEA Kalathos başlıklı Kybele, büstü, sağa A.Y. : ΠECCINOVC Frig başlıklı Attis büstü, sağa Tarih : İÖ 1. yüzyılın sonları Referans : Wadd. no. 6653; SNG France 3, no Kat. No : 20 Env. No : AÖK mm; gr; ky. 12 ( ) Ö.Y. : ΘΕA IΛEA Kalathos başlıklı; Kybele büstü, sağa A.Y. : ΠECCI NOVC Frig (?) başlıklı; Attis büstü, sağa Tarih : İÖ 1. yüzyılın sonları Referans : Wadd. no. 6653; SNG France 3, no KAYNAKÇA AKŞİT, İlhan, Akşit, Necdet (Ed.) (2008). Anadolu Uygarlıkları ve Türkiye nin Antik Kentleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, KTB Yayınları, İstanbul. AKURGAL Ekrem (2014). Anadolu Kültür Tarihi, Phoenix Yayınevi, Ankara. ARSLAN, Melih - Lightfoot, Chris, (1999). Antik Sikke Defineleri: Antalya Müzesi Pamphylia

206 Galatia Krallık (Tolistoboglar ) Dönemi Pessinus Darplı Sikkeleri (s ) Defineleri ve S. Okray Koleksiyonu ile Burdur, Fethiye ve Sinop Müzelerinden Birer Define, UDAŞ, Ankara. ARSLAN, Melih (2006). Pessinus ve Tavium Sikkeleri, Anadolu Medeniyetleri Müzesi 2005 Yıllığı, AMMY, Ankara, ARSLAN, Murat (2000). Antikçağ Anadolu sunun Savaşçı Kavmi: Galatlar, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul. BLANCHET, Adrien (1933). Adrien, Revue Belge de Numismatique, Hopkins Press, Bruxelles, BOYANA, Hülya, KURT, Yılmaz (2012), Antik Dönemde Ankara Tanrıları ve Kültleri Tarihte Ankara Uluslararası Sempozyumu Bildiriler, Ekim 2011, 1.cilt, AÜDTCF Tarih Bölümü Yayınları, Ankara. CAESAR, Gaius Iulius, (2006). Gallia Savaşı, (I. Basım), (Çev.: Furkan Akderin), Alfa Yayınları, İstanbul. ÇAPAR, Ömer (1979). Roma Tarihinde Magna Mater (Kybele) Tapınımı, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, 29/1-4, AÜDTCF Yayınları, COŞKUN, Altay (2013). Belonging and Isolation in Central Anatolia: The Galatians in the Graeco Roman World, (Ed:, Sheila L. Ager and Riemer A. Faber ) University of Toronto Press, Canada. 232 ELLİS, Peter Berresford (1990). The Celtic Empire: The First Millennium of Celtic History, c.1000 BC 541 AD, Carolina Acedemic Press, London. HİNDS, Kathryn, JOYCE Stanton (Ed.) (2010 ). Ancient Celts, Michael Nilson Publisher, Malaysia. HUGH Arnold JONES, Martin (1964). The Later Roman Empire : A Social Economic and Administrative Survey, Volume II, University of Oklahoma Press, Oxford. KEALHOFER, Lisa (2005). The Archaeology of Midas and The Phrygians: Recent Work At Gordion, University of Pennsylvania Museum of Archaecology and Anthropology Press, Philadelphia. LANE, Eugene N. (Ed) (1996). Cybele, Attis& Related Cults: Essays in Memory of M.J.Vermaseren, E.J. Brill, Leiden, Newyork. LEQUENNE, Fernand (1999 ) Galat lar, (Çev.: Suzan Albek) TTK Basımevi, Ankara.

207 Hacer KUMANDAŞ YANMAZ (s ) MAGİE, David (1950). Roman Rule in Asia Minor to the end of Third Century after Chirist I-II, Princeton University Press, Princeton. RAMSAY, Willim M., (1960)..Anadolu nun Tarihi Coğrafyası, (Çev.: M.Pektaş), Milli Eğitim Basımevi, İstanbul. ROMANO, İrene Bald, (1995). Terra Cotta Figurines and Related Vessesls Science Press, Ephrata,Pennsylvani. ROSTOVTZEFF, Michael Ivanovitch (1941). The social & Economic History of the Hellenistic World, Volume I, Clarendon Press, Oxford. SEVİN, Veli ( 2001). Anadolunun Tarihi Coğrafyası I, TTK Basımevi, Ankara. SEVİN, Veli (2003). Eski Anadolu ve Trakya: Başlangıçtan Pers Egemenliğine Kadar, İletişim Yayınları, Ankara. TEKİN, Oğuz (1994). Grek ve Roma Sikkeleri / Greek &Roman Coins, (Birinci Baskı), Yapı Kredi Para Koleksiyonları 2, İstanbul. UÇANKUŞ, Hasan Tahsin ( 2000 ). Bir İnsan ve Uygarlık Bilimi Arkeoloji Tarih Öncesi Çağlardan Perslere Kadar Anadolu, KTB Yayınları, Ankara. WİTHERİNGTON III, Ben (2004). Grace in Galatia, Cromwell Press, New York. 233 YALÇINKAYA, Işın ÇAPAR, Ömer ERDEM, İlhan ERGENÇ, Özer BAŞ, Hülya - ERDEMİR, Tuğba UYAR, Mustafa - KEÇİŞ, Murat (2009). Taş Devrinden Cumhuriyete Ankara, Ayrıntı Basımevi, Ankara. YONAH, Michael Avi, - SBATZMAN, İsrael (Ed.) Illustrated Encylopedia Of The Classical World, Harper and Row Publisher, New York 1975.

208 Ağırlık Gr OÜSOBİAD Galatia Krallık (Tolistoboglar ) Dönemi Pessinus Darplı Sikkeleri (s ) ,9 23, ,3 15,4 14,4 13,6 9,9 10, ,5 4,5 3,9 3,7 3,3 2,7 4,7 7,4 2,4 2,7 3,5 1, Sayı Grafik 1. Tolistoboglar Döneminde Darp Edilen Pessinus Sikkelerinin Ağırlıkları 234 Grafik 2. Tolistoboglar Döneminde Ön Yüzünde Kybele Tipi Yer Alan Sikkelerin Ağırlığını Gösteren Grafik

209 Hacer KUMANDAŞ YANMAZ (s ) Resim 1: Pessinus (Ballıhisar Köyü) Antik Kentinin Günümüzdeki Genel Görünümü 235 Harita 1. İ.Ö. 1. Yüzyılda Anadolu nun Krallıkları ve Roma Taşrasının Sınırları

210 Hasan BUYRUK (s ) ÖZ TARİHİ KERVAN YOLLARI KAVŞAĞINDA BİR KENT; MİSİS Hasan BUYRUK Misis tarihi kervan yolları kavşağında kurulmuş stratejik ve ticari öneme sahip önemli bir kenttir. Suriye den gelen bir yol, Amanos Dağları nı aşarak Kanlı Geçit ten Çukurova ya, buradan da Misis ve Adana ya ulaşmaktadır. Antakya dan Belen Geçidi ni aşıp İskenderun ve Payas üzerinden gelen diğer bir yol, Misis üzerinden geçerek Tarsus tan Gülek Boğazı yoluyla İç Anadolu ya ulaşmaktadır. Yumurtalık Limanı ndan başlayan kuzey kervan yolunun ilk menzili Misis kentidir. Buradan batıya ayrılan yol Adana ya ulaşırken, Yılanlı Kale, Tumlu, Anavarza, Sis (Kozan), Feke ve Saimbeyli güzergâhını takip eden kuzey yol Gezbeli Geçidi ni aşarak, Boğazköy, Kayseri ve Kapadokya ya ulaşmaktadır. Adana, Anavarza, Sis (Kozan). Kastabala ve Ayas (Yumurtalık) yollarının üzerinde olması, dönemin bu önemli büyük kentlerine bir veya iki menzil mesafede bulunması, konaklama ve depolama mekânlarına sahipliği nedeniyle, kente uzak diyarlardan farklı kültürlerin taşınabilir emtiasının getirilip, depolanıp ve dağıtılmasını sağlamıştır. Anahtar Kelimeler: Misis, Kervanyolu, Ticaret, Ortaçağ A CİTY AT A CROSSROADS OF HİSTORİCAL CARAVAN ROUTES: MİSİS ABSTRACT Misis is a strategically and commercially important city, founded at a crossroads of historical caravan routes. A road from Syria crosses over Amanus Mountains; from Kanlı Passage it goes into Çukurova; from there in reaches to Misis and to Adana. Another road from Antakya, first passes through Belen Passage and, then via İskenderun and Payas it reaches Misis; from there it reaches Central Anatolia through Tarsus and Gülek Defile. Misis is the first destination of northern caravan route which departs from Yumurtalık Port. From there the road to the west reaches Adana. Northern route leads to Boğazköy, Kayseri and Cappadocia after passing Yılanlıkale (Levonkla), Tumlu, Anazarbus, Sis (Kozan), Feke, Saimbeyli (Hadjin) and Gebzeli Passage. Misis could become a storage and distribution centre of portable commodities of different cultures from distant locations because it is close and, so accessible to the important cities of past times; it is located one or two destinations away from Adana, Anazarbus, Sis (Kozan), Kastabala and Ayas (Yumurtalık). Key words: Misis, Caravan Route, Commerce, Middle Ages 236 Yrd.Doç.Dr. Hasan BUYRUK, Ordu Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, hasanbuyruk76@gmail.com.

211 Tarihi Kervan Yolları Kavşağında Bir Kent; Misis (s ) Misis in (Yakapınar) Kısa Tarihçesi ve Merkezi Konumu Adana ya 35 km. Yılanlı Kale ye ise 16 km. mesafede bulunan Misis Antik Kenti nin bugünkü adı Yakapınardır. Ceyhan Nehri kıyısındaki Misis, bölgenin en ünlü Antik Kenti dir (Tablo:1-Şekil:1) Kalkolitik çağdan itibaren yerleşim gören Misis in, Hititler tarafından kullanılan adı Pahora dır. Asurluların Pahru, dediği kentin, Helen dilinde adı Mopsou Estia dır (Mopsos un Ocağı) ( Umar 1993, 580). Seleukoslar kente Selösi derken, Roma İmparatoru Hadrianus devrinde kent, bu imparatorun adıyla anılmıştır. Kentin Bizans kaynaklarında adı; Mopsuesta-Mamistra, Arap egemenliği zamanında ise Massisa olarak geçmektedir. (Salman 2008,110) Burası, Yunanlıların geleneksel inanışına göre Troia Savaşı ndan sonra karışık toplulukların efsanevi kâhin Mopsos un önderliğinde ilk yerleştikleri yerdir (Freely 2008,172). Efsaneye göre kent, Mopsos tarafından kurulduğu için Mopsuhestia yani Mopsos un Evi olarak adlandırılmıştır. Ancak kentin, Mopsos bu topraklara henüz ayak basmadan yaklaşık 4000 sene önce var olduğunu ve bundan dolayı asla onun tarafından kurulmuş olamayacağını belirtmek gerekir (Ünal-Girginer 2007,192). 237 Kalkolitik Dönem de nehir olanaklarından yararlanan ve sırtını kayalık dağ silsilesine dayayarak ovanın olanaklarını bolca kullanan Misis Kenti; Hitit, Pers, Grek, Roma ve Bizans dönemlerinde İpek Yolu üzerinde önemli bir ulaşım ve ticaret merkeziydi. Yapılan çalışmalarda ilk yerleşimin M.Ö. 2 binyılın ortalarında Hitit İmparatorluğu nun ilk kentlerinden biri olduğu dönemde gerçekleştiği anlaşılmaktadır (Marjory-Williams 1954, ). Kentte M.Ö. 1. Binyılın ilk yarısında da Asur egemenliği söz konusudur. M.Ö 334 yılından itibaren Büyük İskender in egemenliğine giren kent Büyük İskender in ölümüyle Seleukosların idaresine geçmiştir. Kilikya Pedias sahilleri boyunca uzanan kervan yolu üzerinde kurulu Misis Antik Kenti, Roma ve Bizans dönemlerinde önemini korumuştur (Freely 2008, ). 710 yılında Arapların istilasına uğrayan kent, 965 yılında II. Nikephoros Phokas kenti geri alana kadar Arapların elinde kalmıştır (Edwards 1987, ). Malazgirt Savaşı ndan sonra, Selçuklu Türklerinin eline geçen Misis Kenti, Selçuklu egemenliği boyunca Ayas (Yumurtalık) Limanı ndan tüm Anadolu ya ihraç edilmek

212 Hasan BUYRUK (s ) üzere gönderilen malların seyir güzergâhı olma özelliğini sürdürmüştür (Buyruk 2011, 59-61) ile 1151 yılları arasında Ermeniler ve Bizans arasında el değiştiren kent, 1151 yılından Kilikya Ermeni Krallığı nın yıkılış tarihi olan 1375 yılına kadar, kesintisiz olarak Ermenilerin elinde kalmıştır (Freely 2008, 172) yılında Memlukluların eline geçen kent, I. Selim in 1516 yılında bölgeyi Osmanlı topraklarına katana kadar Memlukluların elinde kalmıştır yılında Misis i ziyaret eden Evliya Çelebi, kentle birlikte köprü ve handan şu şekilde bahsetmektedir Köprübaşında küçük bir han vardı. Dördüncü Sultan Mehmed Köprülü-Mehmed paşaya emir verip köprübaşında büyük bir han bir de cami yaptırmıştır. Mutfağının gelip geçene nimeti boldur. Bir hamamı, üç yüz kulu, dizdarı vardır. Tüccar veya hacıları yanlarına silahlı kimseler verip diledikleri yere kadar götürürler. Bu hanın dışında yeni yapılmış varoşta 300 ev, 20 kargir dükkân vardır (Evliya Çelebi 1985, 43-44). Misis in Halep ticaret yolu ve Ayas (Yumurtalık) limanı bağlantı yollarının üzerinde olması, konaklama ve depolama mekânlarına sahipliği nedeniyle, kente uzak diyarlardan farklı kültürlerin taşınabilir emtiası getirilmekteydi. Bu verilerden hareket edildiğinde, kente damgasını vuran Roma, Bizans, Türk, Arap medeniyetleridir. Ceyhan Nehri Misis in Akdeniz kapısıydı yıllarında Misis e uğrayan Wilbrand von Oldenburg, şehrin etrafının kuleli surlarla çevrili olduğunu ve bu surların da tamire ihtiyaç duyduğunu belirtmektedir (Von Oldenburg 1859, 17). Çukurova yı gezen 19. yüzyıl seyyahlarından, Texier (Texier 2002, 138), Barker, (Barker 1853, 64-11) Langlois, (Langlois 1861, ), Davis (Davis 1879, 64-69) ve Alishan (Alishan 1899, ) Misis in genel yapısını mimariye girmeden genel yorumlarla anlatmışlardır. 238 Günümüze ulaşan kalıntılar ve kent üzerinde yapılan incelemelerde seyyahların anlatımlarıyla uyuşacak şekilde Misis in etrafının surlarla çevrili olduğu anlaşılmaktadır. Höyük ve Akropol çevresindeki surlar yoğun tahribat nedeniyle ancak yer yer izlenebilmektedir (Şekil:2). Günümüze ulaşan surların büyük bir bölümünün kare şeklinde düzgün kesme taş ve hafif yonu taşlardan yapıldığı ve duvarlarda moloz taş harç dolgu olduğu görülmektedir. Bunun yanında yerleşimin doğusunda ve köprüye bakan taraflarında sur duvarı parçaları halen görülebilmektedir (Şekil:3).

213 Tarihi Kervan Yolları Kavşağında Bir Kent; Misis (s ) Günümüze ulaşan sur duvar kalıntı ve temel izleri, şehri çeviren surların üst noktalarda dik, ulaşılması daha zor kısımlardan geçirildiğini göstermektedir. Değerlendirme ve Sonuç Misis te 1948 yılından beri sondaj ve kazılar yapan Bossert, şehri çeviren surların üç ana kapısının olduğunu söyler. Bunlardan Adana Kapısı batıya, Halep Kapısı doğuya açılıyordu. Üçüncüsü olan Köprü Kapısı ise iki yanda yüksek duvarları olan bir geçit şeklinde iç kaleye açılıyordu. (Bossert 1956, Bossert 1958, 11-20). Ayrıca Bossert, bu çalışmalarda yüzeye yakın birçok su kuyusu, sarnıçlar ile Roma, Bizans kalıntılarına ulaşmıştır (Bossert 1859, 1-15). Günümüze ulaşan kalıntılardan köprü kapısının, ana giriş olduğu ve görkemli bir şekilde inşa edildiği tahmin edilmektedir. Zira bugün görülen özenle işlenmiş bir mermer blok olasılıkla kapının üst tarafını oluşturan lentoya ait olmalıydı yılından beri Misis ve civarında yüzey araştırmaları yapan İstanbul Üniversitesi nden Mustafa Hamdi Sayar, Roma ve Bizans dönemine tarihlenen Epigrafik taş eserler, mezar taşları, sütun başlıkları, sur duvarı parçaları, erkek ve kadın büstü şeklinde mezar taşları, kaya mezarları, adak yazıtları ile Arap harfleriyle yazılı yapı yazıtı parçalarını ortaya çıkararak çözümlemelerini yapmıştır (Sayar 1992, Sayar 2002, Sayar 2003, ) yılları arasında, Pisa Üniversitesi nden Giovanni Salmeri ve CNR, Roma dan Anna Lucia D Agata başkanlığında Kilikya Yüzey Araştırmaları Projesi kapsamında Misis ve civarında özellikle Akropol ün batı yamacında yürütülen çalışmalarda M.Ö lerde başlayan Neolotik Çağ dan M.Ö lerde ortaya çıkan Kalkolitik Çağ a kadar tarihlenebilecek iştirak tabakalarına ait kalıntılar bulunmuştur. Özellikle Yüksek keramik kalitesi ve obsidyen aletlerin çokluğu dikkat çekicidir (Salmari-D Agata 2011, XXII-XXXIII).Araştırmalardan da anlaşılacağı üzere Misis, Neolitik Dönem den günümüze kadar olan tarihsel dönemleri içinde barındıran çok ender bir yerleşim alanı olup, çağlar arasında eğitici bir karşılaştırma olanağı sağlayan derin tarihsel bir stratigrafi sunmaktadır. Misis te günümüze kadar gerek Bossert, gerek Sayar, gerekse Salmeri-D Agata tarafından yapılmış olan yüzey araştırmaları ve kazılarda Roma ve Bizans dönemine ait hemen hemen her çeşit eser bulunmuştur. Bütün bunların yanında Misis kentinin kesintisiz kültür kronolojisi

214 Hasan BUYRUK (s ) içerisinde günümüzde Adana Arkeoloji Müzesi nde bulunan Misis Lahti malzemesi ve menşei konusuyla ayrı bir yer tutmaktadır (Buyruk 2013, ). Misis Nekropolü genelde kalker kayaç lokasyonları üstünde olmak üzere çok geniş bir alana yayılmıştır. Kent nekropolünde kalkere oyulmuş oda mezarları çoğunluktadır. Mezarların çoğu açıkta olup, bunları arazide görmek mümkündür. Bütün bunlardan yola çıkarak Misis te ölülerin gömülmesinde ağırlıklı olarak kayalara açılmış oda mezarların kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu durum yoğunluklu olarak Roma ve Bizans döneminde de devam etmiştir. Kentte görülen bu kadar kaya mezar arasında günümüze kadar elde tek örnek olarak bulunan Misis Lahti nin mermer olması Anavarza da bulunan kalker lahit atölyesinden getirilme olasılığını ortadan kaldırmaktadır (Şekil:4). Yukarıdaki veriler ışığında lahtin malzeme ve süsleme özelliklerinden de yola çıkarak başka merkezlerin düşünülmesi gerekmektedir. Roma İmparatorluğu nun her bölgesinde mermer yatağı bulunmadığı için lahitin mermer olması istendiğinde ithalat yoluna gidilirdi. Anadolu da girlandlı yarı mamul üretim yapan en önemli merkezler de Prokonnessos, Ephesos, Aphrodisias ve Karia (Milas ya da Iasos) gibi mermer ocakları olduğu için yarı mamul lahitler gönderildikleri bölgelerde yarı mamul halleriyle ya da yerel atölyeler tarafından tamamlandıktan sonra kullanılırdı (Koch 2001, 230). 240 Misis, Halep ticaret yolu ve Ayas (Yumurtalık) limanı bağlantı yollarının üzerinde olması, konaklama ve depolama mekânlarına sahipliği nedeniyle en uzak diyarlardan bile farklı kültürlerin taşınabilir emtiasına ev sahipliği yapmaktaydı ( Salman 2008, ). Bulunduğu bu konumdan dolayı Misis üzerinden diğer merkezlere birçok emtianın yanında lahitlerin taşındığı da muhakkaktır yılından başlayarak İtalyan Salmeri-D Agata ve ekibi tarafından yürütülen, günümüzde de devam eden kazılar sonucunda kente gelen ve diğer merkezlere gönderilen emtianın çeşitliliği de ortaya çıkacaktır.

215 Tarihi Kervan Yolları Kavşağında Bir Kent; Misis (s ) KAYNAKÇA ALİSHAN P.L.M., (1899). Sissouon ou L Armeno-Cilicie, Desccription Geographique et Historique, Venise Lazere. BARKER W. B.(1853). Lares and Penates or Cilicia and its Governors, Londra. BOSSERT H. Th. (1956 ) Yaz Mevsiminde Misis te Yapılan Kazı Hakkında Rapor, TAD VII 1. BOSSERT H. Th. (1958) Misis Hafriyatı Hakkında Rapor, TAD IX 1. BOSSERT H. Th. (1959). Misis Çalışmaları, TAD X 1. BUYRUK Hasan (2011) Sis i (Kozan) Akdeniz den Kapadokya ya Bağlayan Kervanyolu Kaleleri, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Erzurum. BUYRUK Hasan (2013) Adana Arkeoloji Müzesi nde Bulunan Hıristiyanlarca Kullanılmış İki Antik Lahit, Ulualararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C. 6, S. 27, s DAVİS E. J. (1879). Life in Asiatic Turkey; A Journal of Travel in Cilicia, Londra. EDWARDS Robert (1987). The Fortifications of Armenian Cilicia, New York. EVLİYA ÇELEBİ (1985).Tam Metin Seyahatname, (Çev. Mümin Çevik), C. 9 10, Üçdal Neşriyat, İstanbul. 241 FREELY Jhon (2008). Türkiye Uygarlıklar Rehberi 4 Akdeniz Kıyıları, (Çev. Tuncay Birkan, Gürol Koca, Aslı Biçen),Yapı Kredi Yay. İstanbul KOCH, Guntram,( 2001). Roma İmparatorluk Dönemi Lahitleri, (Çev. Zühre İlkgelen), İstanbul. LANGLOİS Victor (1861). Voyage Dans la Cilicie et Dans Les Montagnes Du Taurus Execute Pendant Les Annees , Paris. MARJORY V.-WİLLİAMS Seton (1954). Clician Survey ( Kilikya Araştırmaları), Anatolian Studies, IV. SALMAN İsmail (2008). AdanaValiliği, Adana İlçeleri Kültür Envanteri II, Ulusoy Ofset, Adana. SALMARİ Giovanni - D AGATA (2011). Cilicia Survey Project, Pisa. SAYAR H. Mustafa(1992). Doğu Kilikya da Epigrafi ve Tarihi-Coğrafya Araştırmaları 1990,IX. AST, Ankara. SAYAR H. Mustafa(2002). Doğu Kilikya da Epigrafi ve Tarihi-Coğrafya Araştırmaları 20. AST, C.I. Ankara. SAYAR H. Mustafa(2003). Doğu Kilikya da Epigrafi ve Tarihi-Coğrafya Araştırmaları 2003, 21. AST, C.I, Ankara.

216 Hasan BUYRUK (s ) TEXİER Charles (2002). Küçük Asya, Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi, C.I-III, (Çev. Ali Suat), Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmetleri Vakfı Yay., Ankara. THOMAS K.T. (2004) The Arts of Christian Communities in the Medieval Middle East Byzantium, Faith and Power ( ), (Ed. H.C. Evans), New York. UMAR Bilge (1993). Türkiye deki Tarihsel Adlar, İnkılâp Yay., İstanbul. ÜNAL Ahmet-GİRGİNER Serdar (2007). Kilikya-Çukurova, İlk Çağlardan Osmanlılar Dönemi ne Kadar Kilikya da Tarihi Coğrafya, Tarih ve Arkeoloji, Homer Kitabevi, İstanbul. VON OLDENBURG.W (1859). Reise Nach Syrien Kleinarmenien und in s heilige, (Almancaya Çev. J.C.M Laurent), Hamburg. ÇİZİM VE RESİMLER 242 Tablo 1: Misis Antik Kenti Haritası (Adana Anıtlar Kurulu)

217 Tarihi Kervan Yolları Kavşağında Bir Kent; Misis (s ) Şekil 1: Misis Antik Kenti (Google) 243 Şekil 2: Misis; Köprü ve Höyük, Havadan Görünüm (THK).

218 Hasan BUYRUK (s ) Şekil 3: Misis i Çeviren Surlardan Geriye Kalanlar. 244 Şekil 4: Misis Lahti

15. SAYININ DANIŞMA KURULU

15. SAYININ DANIŞMA KURULU 15. SAYININ DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Alev F. PARSA Prof. Dr. Ali M. BAYRAKTAROĞLU Prof. Dr. Belkıs ÖZKARA Prof. Didem ATİŞ ÖZHEKİM Prof. Elvan ÖZKAVRUK ADANIR Prof. H. Yakup ÖZTUNA Prof. Dr. Hamza GÜNDOĞDU

Detaylı

KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE AR VE NAMUS KAVRAMI Abdullah EREN

KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE AR VE NAMUS KAVRAMI Abdullah EREN KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE AR VE NAMUS KAVRAMI Abdullah EREN Öz Klasik Türk şiirinde birçok kavram, has kılındığı tiplere göre değerlendirilir ve böylece genel kabulde olumlu olan bir kavram olumsuz, olumsuz

Detaylı

KURUŞ ARTIRIM SİTELERİ: AÇIK ARTIRMA MI? SANS OYUNU MU? YOKSA DOLANDIRICILIK MI?

KURUŞ ARTIRIM SİTELERİ: AÇIK ARTIRMA MI? SANS OYUNU MU? YOKSA DOLANDIRICILIK MI? Abdurrahman YILMAZ (s.23-36) KURUŞ ARTIRIM SİTELERİ: AÇIK ARTIRMA MI? SANS OYUNU MU? YOKSA DOLANDIRICILIK MI? Abdurrahman YILMAZ ÖZ Son yıllarda internete ulaşımın artması ile birleşen pazarlama stratejileri,

Detaylı

Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies. Hakemli Elektronik Dergi

Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies. Hakemli Elektronik Dergi ISSN: 2528-9403 Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies Hakemli Elektronik Dergi Abant İzzet Baysal Üniversitesi İletişim Fakültesi University of Abant İzzet Baysal

Detaylı

NO ADI SOYADI AİDATLAR GÖZGÖZ 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 1 SEFER GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00 2 ERCAN GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00

NO ADI SOYADI AİDATLAR GÖZGÖZ 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 1 SEFER GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00 2 ERCAN GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00 NO ADI SOYADI GÖZGÖZ 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 1 SEFER GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00 2 ERCAN GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00 60,00 60,00 60,00 3 SELMAN GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00 60,00

Detaylı

ISSN : 1307-4474. Ege Journal of Education 2013 (14): 1

ISSN : 1307-4474. Ege Journal of Education 2013 (14): 1 ISSN : 1307-4474 2013 (14): 1 EGE EĞİTİM DERGİSİ Sahibi / Owner Prof. Dr.Süleyman DOĞAN Eğitim Fakültesi adına Editör (Editor) Doç. Dr. Dilek Yelda KAĞNICI Editör Yardımcıları (Asistant-Editor) Yrd. Doç.

Detaylı

KTÜ FATİH EĞİTİM FAKÜLTESİ PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI 5 MART DERS PROGRAMI

KTÜ FATİH EĞİTİM FAKÜLTESİ PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI 5 MART DERS PROGRAMI 2+2-0 Öğr. Gör. Ali Kemal YILMAZ AD-15 15:30-19:30 2+2-0 Öğr. Gör. Murat TÜRKAN AD-15 08:30-12:30 Rehberlik 2-0-0 Yrd. Doç. Dr. Eşref NURAL AD-15 13:30-15:30 Doç. Dr. Vedat AYAN AD-15 Doç. Dr. Selami YÜKSEK

Detaylı

BİLECİK ŞEYH EDEBALİ ÜNİVERSİTESİ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 2014-2015 Eğitim Öğretim Yılı Güz Yarıyılı Ara Sınavları

BİLECİK ŞEYH EDEBALİ ÜNİVERSİTESİ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 2014-2015 Eğitim Öğretim Yılı Güz Yarıyılı Ara Sınavları İktisat Bölümü 03 Kasım 2014 Pazartesi 10 Genel Matematik Yrd. Doç. Dr. Şamil AKÇAĞIL 04 Kasım 2014 Salı 11 Genel Muhasebe 05 Kasım 2014 Çarşamba 10 Hukukun Temel Kavramları 06 Kasım 2014 Perşembe 9 İşletmeye

Detaylı

T.C. AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YÖNETİM KURULU KARARLARI

T.C. AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YÖNETİM KURULU KARARLARI Toplantı Tarihi : Toplantı Sayısı : 015 T.C. AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YÖNETİM KURULU KARARLARI KARAR 2011/015 01: 2010-2011 Eğitim-Öğretim Yılı Bahar Yarıyılı itibariyle Tez

Detaylı

Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies. Hakemli Elektronik Dergi

Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies. Hakemli Elektronik Dergi ISSN: 2528-9403 Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies Hakemli Elektronik Dergi Abant İzzet Baysal Üniversitesi İletişim Fakültesi University of Abant İzzet Baysal

Detaylı

T.C. KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ENSTİTÜ YÖNETİM KURULU TOPLANTI TUTANAĞI

T.C. KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ENSTİTÜ YÖNETİM KURULU TOPLANTI TUTANAĞI TARİH:03.06.2015 SAYI: 1090 KATILANLAR Müdür Müdür Yrd. Müdür Yrd. Üye Üye Üye Raportör GÜNDEM: T.C. KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ENSTİTÜ YÖNETİM KURULU TOPLANTI TUTANAĞI Prof.

Detaylı

9. Sınıf. Yerleşme. Ortaokul. Açıklama. Adı Soyadı Bulunduğu Okul Yerleştiği Alan/Yabancı Dil

9. Sınıf. Yerleşme. Ortaokul. Açıklama. Adı Soyadı Bulunduğu Okul Yerleştiği Alan/Yabancı Dil T.C. YOZGAT VALİLİĞİ Merkez Müdürlüğü KURUMUNUZU KAZANAN ANADOLU MESLEK LİSESİ PROGRAMINA KAYIT OLACAK ÖĞRENCİ LİSTESİ Adı Soyadı Bulunduğu Okul Yerleştiği Alan/Yabancı Dil 9. Sınıf Ortaokul Yerleşme Yıl

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ DİN PSİKOLOJİSİ ÖZEL SAYISI Prof. Dr. Kerim Yavuz Armağanı Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 12 Sayı 2 Temmuz-Aralık 2012 ÇUKUROVA

Detaylı

Mezuniye t Notu 100'lük. Mezuniye t Notu 100'lük. Kamu Yönetimi 77,13 15,426 68, , Mezuniye t Notu 100'lük

Mezuniye t Notu 100'lük. Mezuniye t Notu 100'lük. Kamu Yönetimi 77,13 15,426 68, , Mezuniye t Notu 100'lük T.C. Ad Soyad Fakülte Bölümü 1 Ahmet GÜNDÜZ 79,46 15,892 60,46898 30,234 61 18,3 64,42649 ASIL 2 68,03 13,606 63,50815 31,754 51 15,3 60,660075 ASIL 3 Gürkan AKSOY Gazi Üniversitesi 67,8 13,56 63,49614

Detaylı

TÜKETİCİNİN KORUNMASI AÇISINDAN HUKUKA AYKIRI REKLAMLAR

TÜKETİCİNİN KORUNMASI AÇISINDAN HUKUKA AYKIRI REKLAMLAR Ar. Gör. NUMAN TEKELİOĞLU Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı TÜKETİCİNİN KORUNMASI AÇISINDAN HUKUKA AYKIRI REKLAMLAR İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII TEŞEKKÜR... IX İÇİNDEKİLER...

Detaylı

MİHALIÇÇIK İLÇE GIDA TARIM VE HAYVANCILIK MÜDÜRLÜĞÜ 2015 NİSAN-MAYIS-HAZİRAN DÖNEMİ SÜT DESTEK İCMALİ

MİHALIÇÇIK İLÇE GIDA TARIM VE HAYVANCILIK MÜDÜRLÜĞÜ 2015 NİSAN-MAYIS-HAZİRAN DÖNEMİ SÜT DESTEK İCMALİ İL İLÇE S.No. ESKİŞEHİR MİHALIÇÇIK Müstahsil Bilgileri. Tarih :21.08.2015 T.C./Vergi No. Adı Soyadı. Baba Adı. D.Tarih. MİHALIÇÇIK İLÇE GIDA TARIM VE HAYVANCILIK MÜDÜRLÜĞÜ 2015 NİSAN-MAYIS-HAZİRAN DÖNEMİ

Detaylı

HAYALİ, EFSANEVÎ VARLIKLAR VE İLİMLER

HAYALİ, EFSANEVÎ VARLIKLAR VE İLİMLER İnsana eliyle kazandığından başkası yoktur. Simyacılık gafil işidir HAYALİ, EFSANEVÎ VARLIKLAR VE İLİMLER BU BÖLÜMDE: Kim vardı diyâr-ı kîmyâya (Ayrıca bakınız: Gaflet içinde yaşamak) Allah bes, baki

Detaylı

UYGULAMA ÖĞRETİM ELEMANI DOÇ. DR. EMRE ÜNAL DOÇ. DR. EMRE ÜNAL DOÇ. DR. EMRE ÜNAL

UYGULAMA ÖĞRETİM ELEMANI DOÇ. DR. EMRE ÜNAL DOÇ. DR. EMRE ÜNAL DOÇ. DR. EMRE ÜNAL 2012-2013 EĞİTİM YILI BAHAR YARIYILI ÖĞRETMENLİK SI II DERSİ PROGRAMI 1 090301001 NİLAY BOSTANCI 2 090301002 ZÜLBETTİN EMLİ 3 080301093 MUSTAFA TOK 4 090301004 EMİNE NAR 5 090301005 RABİYE KILINÇARSLAN

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI GÜZ YARIYILI ÖSYS PUANI İLE YATAY GEÇİŞ MÜRACAATLARI DEĞERLENDİRME SONUÇLARI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI GÜZ YARIYILI ÖSYS PUANI İLE YATAY GEÇİŞ MÜRACAATLARI DEĞERLENDİRME SONUÇLARI T.C. İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI GÜZ YARIYILI ÖSYS PUANI İLE YATAY GEÇİŞ MÜRACAATLARI DEĞERLENDİRME SONUÇLARI Yükseköğretim Kurumlarında Önlisans ve Lisans Düzeyindeki

Detaylı

T.C. ORDU BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İnsan Kaynakları ve Eğitim Dairesi Başkanlığı

T.C. ORDU BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İnsan Kaynakları ve Eğitim Dairesi Başkanlığı T.C. ORDU BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İnsan Kaynakları ve Eğitim Dairesi Başkanlığı SIRA 696 SAYILI KANUN KAPSAMINDA 22/03/2018 TARİHİNDE YAPILAN İŞÇİ STATÜSÜNE GEÇİŞİ YAPACAK PERSONELE AİT UYGULAMALI SINAV

Detaylı

GÜNEŞ ENERJİSİ İLE ELEKT. ÜRETİMİ ÇATALTEPE İSMAİL D GÜNEY YİĞİT ALP B KADIOĞLU HATİCE SENA B

GÜNEŞ ENERJİSİ İLE ELEKT. ÜRETİMİ ÇATALTEPE İSMAİL D GÜNEY YİĞİT ALP B KADIOĞLU HATİCE SENA B 641214-10-GÜNEŞ ENERJİSİ İLE ELEKT. ÜRETİMİ 1 21249221 ÇATALTEPE İSMAİL D 2 21249287 GÜNEY YİĞİT ALP B3 3 21249292 KADIOĞLU HATİCE SENA B3 4 21249307 KARAKAYA SEFA B3 5 21249364 KÜÇÜKLERGİL YAĞIZ C2 6

Detaylı

ISSN: ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

ISSN: ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ISSN: 2148-0494 ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Cilt/Volume: 1 Yıl /Year: 1 Sayı/Issue: 2 Güz/Autumn 2013 Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt: 1

Detaylı

SAÜ EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ THE JOURNAL OF SAU EDUCATION FACULTY. Sayı / Issue: 29 Haziran / Jun Sahibi / Owner. Editörler / Editors

SAÜ EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ THE JOURNAL OF SAU EDUCATION FACULTY. Sayı / Issue: 29 Haziran / Jun Sahibi / Owner. Editörler / Editors Eğitim Fakültesi Dergisi, 2015; (29) SAÜ EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ THE JOURNAL OF SAU EDUCATION FACULTY Sayı / Issue: 29 Haziran / Jun 2015 Sahibi / Owner Prof. Dr. Firdevs KARAHAN Editörler / Editors Doç.

Detaylı

Divriği Çiğdemli Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği (Köy Sülale Listesi)

Divriği Çiğdemli Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği (Köy Sülale Listesi) ADAR AİLESİ 1 Sadık ADAR 2 Hikmet ADAR ZEHRA ADAR AKAN AİLESİ 1 Hasan AKAN HATİCE AKAN GÜLDANE AKAN AKIŞ AİLESİ 1 Muharrem AKIŞ 2 Ahmet AKIŞ Ahmet AKIŞ Haydar AKIŞ Mustafa AKIŞ İbrahim AKIŞ Güllü AKIŞ

Detaylı

NO A/Y BAŞVURU KONUT ADI SOYADI BLOK TİPİ KAT NO

NO A/Y BAŞVURU KONUT ADI SOYADI BLOK TİPİ KAT NO NO A/Y BAŞVURU KONUT ADI SOYADI BLOK TİPİ KAT NO ASİL FATMA BAL 0 -.Kat Giriş.KAT ASİL SALİYE ŞAHİNLER 0 -.Kat Giriş.KAT ASİL TEMEL ALAN 0 -.Kat Giriş.KAT ASİL NEJLA ZAMAN 0 -.Kat Giriş.KAT ASİL EMİNE

Detaylı

T.C. ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI ÖĞRETMENLİK UYGULAMASI DERSİ DEVAM ÇİZELGESİ

T.C. ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI ÖĞRETMENLİK UYGULAMASI DERSİ DEVAM ÇİZELGESİ GRUP ADI: DİN KÜLTÜRÜVE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLİĞİ - 1 UYGULAMA OKULU: ATAKUM MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ DANIŞMAN ÖĞRETİM ÜYESİ: DOÇ. DR. AHMET ÇAKIR : Cep Tel: Dahili: 036231211 (.) e-posta: 1 İSMAİL

Detaylı

Eğitim-Öğretim Yılı: Eğitim-Öğretim Dönemi: Güz ( X ) Bahar ( )

Eğitim-Öğretim Yılı: Eğitim-Öğretim Dönemi: Güz ( X ) Bahar ( ) GRUP ADI : COĞRAFYA ÖĞRETMENLİĞİ - 1 UYGULAMA OKULU : CUMHURİYET ANADOLU LİSESİ DANIŞMAN ÖĞRETİM ÜYESİ : YRD. DOÇ. DR. MERVE G. ZEREN AKBULUT : Cep Tel: Dahili: 0362 3121919 (.) e-posta: 1 10006385520

Detaylı

ÖSYS YERLEŞTİRME SONUÇLARI KAZAN EFES MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ (ANKARA - KAZAN) 2016 YILI SON SINIF ÖĞRENCİLERİ YERLEŞTİRME LİSTESİ

ÖSYS YERLEŞTİRME SONUÇLARI KAZAN EFES MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ (ANKARA - KAZAN) 2016 YILI SON SINIF ÖĞRENCİLERİ YERLEŞTİRME LİSTESİ Tc Kimlik No Ad Soyad Yerleştirme Dönemi Program Kodu Program Adı Üniversite Adı Fakülte/MYO Adı Yerleştiği Tercih Sırası 13189114604 MUHAMMED ENES ZEKİ NORMAL 107050033 Elektronik Haberleşme NECMETTİN

Detaylı

Eğitim ve Öğretim Yılı Doğancan ÖZCAN Bilgisayar Programcılığı İ.Ö Mert ÖZAY Bilgisayar Programcılığı U.E.

Eğitim ve Öğretim Yılı Doğancan ÖZCAN Bilgisayar Programcılığı İ.Ö Mert ÖZAY Bilgisayar Programcılığı U.E. SIRA NO ÖĞRENCİ NUMARASI 2014-2015 Eğitim ve Öğretim Yılı ADI SOYADI PROGRAMI 1. 12330304 Doğancan ÖZCAN Bilgisayar Programcılığı İ.Ö. 2. 12330303 Mert ÖZAY Bilgisayar Programcılığı U.E. 3. 12330178 Kardelen

Detaylı

T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÖNETİM KURULU KARARLARI

T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÖNETİM KURULU KARARLARI TOPLANTI TARİHİ : 10/04/2018 TOPLANTI SAYISI : 2018/14 T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÖNETİM KURULU KARARLARI Enstitü Yönetim Kurulu 10/04/2018 Salı günü saat 14.30'da Enstitü Müdürü

Detaylı

Öğrenci Statüsü. Bilimsel Hazırlık

Öğrenci Statüsü. Bilimsel Hazırlık Adı Soyadı Başvurulan Program Öğrenci Statüsü Selen SAFFAK Aile Danışmanlığı ve Eğitimi Tezli Yüksek Lisans Programı Normal Öğrenci Didem TOPRAK Aile Danışmanlığı ve Eğitimi Tezli Yüksek Lisans Programı

Detaylı

SIRA NO PROJE NO ADI SOYADI BÖLÜMÜ ÜNİVERSİTE EŞLEŞTİĞİ ÜLKE

SIRA NO PROJE NO ADI SOYADI BÖLÜMÜ ÜNİVERSİTE EŞLEŞTİĞİ ÜLKE 1 2013-1-TR1-COM04-47097 Adem TOPRAK İngilizce Öğretmenliği Anadolu Üniversitesi POLONYA 2 2013-1-TR1-COM04-46886 Adem CELEP Mütercim Tercümanlık Anadolu Üniversitesi POLONYA 3 2013-1-TR1-COM04-46419 Adnan

Detaylı

ISSN: ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

ISSN: ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ISSN: 2148-0494 ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Cilt/Volume: 4 Sayı/Issue: 7 Bahar/Spring 2016 Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt: 4 Sayı: 7 Bahar/2016

Detaylı

PROF.DR. MUSTAFA İSEN İN ÖZGEÇMİŞİ VE ESERLERİ

PROF.DR. MUSTAFA İSEN İN ÖZGEÇMİŞİ VE ESERLERİ PROF.DR. MUSTAFA İSEN İN ÖZGEÇMİŞİ VE ESERLERİ 1953 yılında Adapazarı nda doğan Mustafa İsen, 1975 yılında Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu. Mezuniyetten

Detaylı

PFE GÜZ DÖNEMİ FİNAL SINAV PROGRAMI (28-29 ARALIK 2017 PERŞEMBE ve CUMA) 28 ARALIK 2017 Perşembe (Saat: 18:00)

PFE GÜZ DÖNEMİ FİNAL SINAV PROGRAMI (28-29 ARALIK 2017 PERŞEMBE ve CUMA) 28 ARALIK 2017 Perşembe (Saat: 18:00) EĞİTİM PROGRAM GELİŞTİRME REHBERLİK 2017-2018 PFE GÜZ DÖNEMİ FİNAL SINAV PROGRAMI (28-29 ARALIK 2017 PERŞEMBE ve CUMA) Prof. Dr. Mustafa KUTLU 28.12.2017 18:00 AZ1 a, AZ2 b, AZ3 c, AZ4 d Doç. Dr. Taşkın

Detaylı

KÖYÜMÜZ AİLE LİSTESİ AKGÜL A Y K A N A T KAMİL AYKANAT A S M A G Ü L A Y C I L KENAN ATLAS CEMAL ATLAS ALİ AKTEN MEHMET AKTEN

KÖYÜMÜZ AİLE LİSTESİ AKGÜL A Y K A N A T KAMİL AYKANAT A S M A G Ü L A Y C I L KENAN ATLAS CEMAL ATLAS ALİ AKTEN MEHMET AKTEN KÖYÜMÜZ AİLE LİSTESİ AKGERMAN HAKKI AKGERMAN MEHMET AKGERMAN ALTAN AKGERMAN ERDAL AKGERMAN YASİN AKGERMAN MURAT AKGERMAN HALİL AKGERMAN AKGÜL İBRAHİM AKGÜL MEHMET AKGÜL CELAL AKGÜL SEZGİN AKGÜL A K T E

Detaylı

A Y I NUMBER Y I L 10

A Y I NUMBER Y I L 10 S 18 A Y I NUMBER Y I L 10 Y E A R Divan Edebiyatı Vakfı (DEV) yayınıdır. Yayın Türü Dizgi-Mizanpaj Baskı-Cilt Kapak Tasarım İlmî ve Edebî Divan Edebiyatı Vakfı Dizgi Servisi Bayrak Yayımcılık Matbaa San.

Detaylı

Yayın Değerlendirme / Book Reviews

Yayın Değerlendirme / Book Reviews 343-347 Yayın Değerlendirme / Book Reviews Divan-ı Hikmet Sohbetleri (Editör: Prof. Dr. Zülfikar Güngör.) (2018). Ankara: Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı Yayınları.* Bülent Kaya**

Detaylı

T.C. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM MERKEZİ 2012-2013 EĞİTİM YILI PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI YEDEK ADAY KAYIT LİSTESİ

T.C. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM MERKEZİ 2012-2013 EĞİTİM YILI PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI YEDEK ADAY KAYIT LİSTESİ İLAHİYAT T.C. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM MERKEZİ 2012-2013 EĞİTİM YILI PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI YEDEK ADAY KAYIT LİSTESİ Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi KAYIT HAKKI KAZANAN

Detaylı

TARİHLİ İLANIMIZIN ÖN DEĞERLENDİRME SONUÇLARI

TARİHLİ İLANIMIZIN ÖN DEĞERLENDİRME SONUÇLARI 26.11.2015 TARİHLİ İLANIMIZIN ÖN SONUÇLARI MYO PROGRAMI KADRO ÜNVANI : DEĞİRMENDERE ALİ ÖZBAY MYO : SERAMİK, CAM VE ÇİNİCİLİK : ÖĞR.GÖR. ADI SOYADI ALES MEZUNİY ET TU ALES %70 MEZUNİY ET TU %30 TOPLAM

Detaylı

MEMUR KADROSU İÇİN GÖREVDE YÜKSELME SINAVINA GİRMEYE HAK KAZANANLARA İLİŞKİN KESİNLEŞEN ADAY LİSTESİ

MEMUR KADROSU İÇİN GÖREVDE YÜKSELME SINAVINA GİRMEYE HAK KAZANANLARA İLİŞKİN KESİNLEŞEN ADAY LİSTESİ 1 Özay DAL 2 Ayşe Nevbu ÇETİNKAYA ŞEKERCİOĞLU 3 Turgay TURANLIOĞLU 4 Bülent KOTLUK 5 Halil SARPKAYA 6 Canan UZUN 7 Fatma ÇAKMAK ÜNLÜ 8 Cafer KURT 9 Nusret ERSÖZ 10 Hakan BARAN 11 Mehmet DOĞAN 12 Naime

Detaylı

D. KODU DERSİN ADI AKTS TUK SORUMLUSU

D. KODU DERSİN ADI AKTS TUK SORUMLUSU T.C. CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ ENSTİTÜ KURULU TOPLANTI TARİHİ TOPLANTI SAYISI KARAR SAYISI 05.01.2018 01 2011 01/01 05 Enstitü Kurulumuz 05.01.2018 tarihinde Enstitü

Detaylı

T.C. KAFKAS ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ DEKANLIĞI KARS SAYI : Öğretmenlik Uygulaması I

T.C. KAFKAS ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ DEKANLIĞI KARS SAYI : Öğretmenlik Uygulaması I Fakültemiz lisans programı Eğitim-Öğretim Yılı Uygulama Okulunun Mihralibey Ortaokulu Murat GÖKTAŞ Emrah ERTONGA 1.Grup Fakülte No Soyadı 140406002 SEMRA BAŞKUTLU 140406004 YAĞMUR LALE 140406005 MIZGİN

Detaylı

Cilt: 4 Yıl: 2017 Sayı: 7 I S S N ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ

Cilt: 4 Yıl: 2017 Sayı: 7 I S S N ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ Dergimiz İSAM Kütüphanesi tarafından taranmaktadır. www.isam.org.tr Sayfa Tasarımı Erşahin Ahmet AYHÜN Kapak Tasarımı Emin ALBAYRAK Baskı

Detaylı

TÜRMOB SAKARYA SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜ AVİRLER ODASI

TÜRMOB SAKARYA SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜ AVİRLER ODASI TÜRMOB SAKARYA SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜ AVİRLER ODASI 2009 YILI FAALİYET RAPORU 1 YÖNETİM KURULU Başkan Selattin Çakırsoy Başkan Yardımcısı Abdullah Karaman Oda Sekreteri Ertuğrul Kocacık Sayman Rahmi

Detaylı

BOLU ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ELEMANI ÖN DEĞERLENDİRME SONUÇLARI YABANCI DİL PUANI PUANI DEĞERİ ALES PUANI

BOLU ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ELEMANI ÖN DEĞERLENDİRME SONUÇLARI YABANCI DİL PUANI PUANI DEĞERİ ALES PUANI BİRİMİ ANABİLİM DALI UNVAN DER ADET İLAN NO ADI SOYADI BOLU ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ELEMANI ÖN DEĞERLENDİRME SONUÇLARI 20.07.2018 ALES PUANI ALES %60 PUANI DEĞERİ YABANCI DİL PUANI YABANCI

Detaylı

Dürüstlük Kuralına Aykırı Reklamlar

Dürüstlük Kuralına Aykırı Reklamlar Semih Sırrı ÖZDEMİR Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Haksız Rekabet Kavramı Açısından Dürüstlük Kuralına Aykırı Reklamlar İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER...VII

Detaylı

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ. Yıl: 5 Sayı: 10 Aralık 2015

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ. Yıl: 5 Sayı: 10 Aralık 2015 155 KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ Yıl: 5 Sayı: 10 Aralık 2015 KARADENIZ TECHNICAL UNIVERSITY INSTITUTE of SOCIAL SCIENCES JOURNAL of SOCIAL SCIENCES Year:

Detaylı

249- Yiğitler Unutulmuş

249- Yiğitler Unutulmuş 249- Yiğitler Unutulmuş Kalmış ser-i meydân- ı muhabbet tek ü tenhâ Zen-tab'lar almış yeri merdân unudulmuş. G. 345/4. 249- Yiğitler Unutulmuş Muhabbet meydanının baş köşesi boş ve ıssız kalmış; kadın

Detaylı

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Yusuf Yeşilkaya www.yusufyesilkaya.com yusufyesilkaya@gmail.com 26 Mayıs 1904 tarihinde İstanbul Çemberlitaş ta dünyaya gelen Necip Fazıl, hem kültürlü hem de varlıklı bir ailenin çocuğudur. Dört-beş yaşında

Detaylı

T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÖNETİM KURULU KARARLARI

T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÖNETİM KURULU KARARLARI T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÖNETİM KURULU KARARLARI TOPLANTI TARİHİ : 17/05/2012 TOPLANTI SAYISI : 2012/8 Enstitü Yönetim Kurulu 17.05.2012 Perşembe günü Enstitü Müdürü Doç.Dr.Mehmet

Detaylı

OKULDAN ÇIRAK İSTEYEN FİRMALAR ÖĞRENİLECEKTİR. OKULDAN ÇIRAK İSTEYEN FİRMALAR ÖĞRENİLECEKTİR. OKULDAN ÇIRAK İSTEYEN FİRMALAR ÖĞRENİLECEKTİR.

OKULDAN ÇIRAK İSTEYEN FİRMALAR ÖĞRENİLECEKTİR. OKULDAN ÇIRAK İSTEYEN FİRMALAR ÖĞRENİLECEKTİR. OKULDAN ÇIRAK İSTEYEN FİRMALAR ÖĞRENİLECEKTİR. ÖĞRENCİ AD-SOYAD ABDULLAH AKTEPE ABDULLAH GÜVEN MEBET VE MÜLAKAT SONUCU ÇIKAN DAL MÜLAKAT SONUCU ÇIKAN EĞİTİM PROGRAMI FİRMA ABDULLAH HALİT ER MAKİNA CNC SİMEP AKKAYALAR ABDULLAH TEKTEN METAL ALİ BURAK

Detaylı

ASYA KATILIM BANKASI A.Ş İÇSEL BİLGİLERE ERİŞİMİ OLANLARIN LİSTESİ

ASYA KATILIM BANKASI A.Ş İÇSEL BİLGİLERE ERİŞİMİ OLANLARIN LİSTESİ 1 Prof. Dr. Erhan BİRGİLİ Yönetim Kurulu Başkanı 04.04.2012 2 Mustafa Talat KATIRCIOĞLU Yönetim Kurulu Başkan Vekili 17.02.2012 3 Ahmet BEYAZ Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür 01.04.2011 4 Ali ÇELİK

Detaylı

FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT UYGULAMA ve ARAŞTIRMA MERKEZİ FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ JOURNAL OF HARPUT STUDIES Cilt/Volume: I Sayı/Number: 2 Eylül/September 2014 Harput Araştırmaları

Detaylı

FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT UYGULAMA ve ARAŞTIRMA MERKEZİ FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ JOURNAL OF HARPUT STUDIES Cilt/Volume: III Sayı/Number: 2 Eylül/September 2016 Harput Araştırmaları

Detaylı

PSİKOLOJİK DANIŞMADA ETİK VE HUKUK

PSİKOLOJİK DANIŞMADA ETİK VE HUKUK Doç. Dr. Aynur EREN GÜMÜŞ Prof. Dr. Mustafa Alper GÜMÜŞ PSİKOLOJİK DANIŞMADA ETİK VE HUKUK İÇİNDEKİLER 3. BASIYA ÖNSÖZ...VII 2. BASKIYA ÖNSÖZ... IX İÇİNDEKİLER... XI BİRİNCİ BÖLÜM MESLEKI ETIK KURALLARIN

Detaylı

MEMUR KADROSUNDA ARANAN ŞARTLARI TAŞIYANLARA İLİŞKİN ADAY LİSTESİ

MEMUR KADROSUNDA ARANAN ŞARTLARI TAŞIYANLARA İLİŞKİN ADAY LİSTESİ 1 Özay DAL 2 Ayşe Nevbu ÇETİNKAYA ŞEKERCİOĞLU 3 Turgay TURANLIOĞLU 4 Bülent KOTLUK 5 Halil SARPKAYA 6 Canan UZUN 7 Fatma ÇAKMAK ÜNLÜ 8 Cafer KURT 9 Nusret ERSÖZ 10 Hakan BARAN 11 Mehmet DOĞAN 12 Naime

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Safiye Nur BAĞRIAÇIK. ÜRETİM VE İŞ SIRLARININ KORUNMASI (Özellikle Haksız Rekabet Hukuku Açısından)

Yrd. Doç. Dr. Safiye Nur BAĞRIAÇIK. ÜRETİM VE İŞ SIRLARININ KORUNMASI (Özellikle Haksız Rekabet Hukuku Açısından) Yrd. Doç. Dr. Safiye Nur BAĞRIAÇIK ÜRETİM VE İŞ SIRLARININ KORUNMASI (Özellikle Haksız Rekabet Hukuku Açısından) İÇİNDEKİLER SUNUŞ...VII ÖNSÖZ... IX İÇİNDEKİLER...XIII KISALTMALAR...XXI GİRİŞ...1 KONUNUN

Detaylı

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin? Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin? - Mutasarrıf demiş adam kabara kabara. - Sonra ne olacaksın? diye

Detaylı

T.C. BAŞBAKANLIK DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

T.C. BAŞBAKANLIK DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI T.C. BAŞBAKANLIK DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULU GÜNCEL DİNİ MESELELER İSTİŞARE TOPLANTISI-V İBADETLER VE AİLE HAYATI İLE İLGİLİ BAZI MESELELER 30.11.2012-02.12.2012 AFYONKARAHİSAR 1.

Detaylı

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ FATİH EĞİTİM FAKÜLTESİ PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI 20 MAYIS 2018 PAZAR PROGRAMI

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ FATİH EĞİTİM FAKÜLTESİ PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI 20 MAYIS 2018 PAZAR PROGRAMI SERTİFİKA PROGRAMI 20 MAYIS 2018 PAZAR PROGRAMI Bölüm Dersler T-U-K Unvan Elemanı Derslik Pazar Akın ÇELİK Mustafa BAŞ Ali Kemal YILMAZ AD-18 Rehberlik 2+0+0 Abdullah KAVANOZ AD-18 2+2+0 İdris YILMAZ AD-18

Detaylı

ISSN : 1307-4474. Ege Journal of Education 2014 (15): 1

ISSN : 1307-4474. Ege Journal of Education 2014 (15): 1 ISSN : 1307-4474 2014 (15): 1 EGE EĞİTİM DERGİSİ Sahibi / Owner Prof. Dr.Süleyman DOĞAN Eğitim Fakültesi adına Editör (Editor) Doç. Dr. Dilek Yelda KAĞNICI Editör Yardımcıları (Asistant-Editor) Yrd. Doç.

Detaylı

MURAT ORUÇ Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi HAKSIZ REKABETTE MADDİ TAZMİNAT DAVASI

MURAT ORUÇ Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi HAKSIZ REKABETTE MADDİ TAZMİNAT DAVASI MURAT ORUÇ Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi HAKSIZ REKABETTE MADDİ TAZMİNAT DAVASI İÇİNDEKİLER SUNUŞ...vii ÖNSÖZ... ix İÇİNDEKİLER... xi KISALTMALAR...xv GİRİŞ... 1 Birinci Bölüm

Detaylı

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI ŞEHİR TANITIM YAYINLARI 1 Yayın Adı: Şiir Şehir Urfa Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi Hazırlayan: Mehmet KURTOĞLU Sayfa Sayısı: 160 Toplam Baskı

Detaylı

PFE GÜZ DÖNEMİ VİZE SINAVLARLA İLGİLİ AÇIKLAMALAR

PFE GÜZ DÖNEMİ VİZE SINAVLARLA İLGİLİ AÇIKLAMALAR 2017-2018 PFE GÜZ DÖNEMİ VİZE SINAVLARLA İLGİLİ AÇIKLAMALAR Sınava girecek tüm öğrencilerin dikkat etmesi gereken kurallar: Pedagojik Formasyon Programı kapsamında yapılacak sınavlara katılacak tüm öğrencilerimiz

Detaylı

TÜRK İŞ HUKUKUNDA İŞÇİNİN SADAKAT BORCU

TÜRK İŞ HUKUKUNDA İŞÇİNİN SADAKAT BORCU Yrd. Doç. Dr. Arzu ARSLAN ERTÜRK Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi TÜRK İŞ HUKUKUNDA İŞÇİNİN SADAKAT BORCU İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ VE TEŞEKKÜRLER...

Detaylı

Ardahan Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Akademik Yılı Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Tez/staj Danışmanlığı Listesi

Ardahan Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Akademik Yılı Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Tez/staj Danışmanlığı Listesi Ardahan Üniversitesi 2015-2016 Akademik Yılı Bölümü Tez/staj Danışmanlığı Listesi Prof. Dr. Hakkı BÜYÜKBAŞ 120901002 DENİZ KILINÇ 120901009 KEMAL KURŞUN 120901010 ÜMMÜ GÜLSÜM SARİ 120901018 HASAN NAZLI

Detaylı

Sıra No: Fatmanur MİZAN Serkan AKGÜN Halil İbrahim ÇELEBİ

Sıra No: Fatmanur MİZAN Serkan AKGÜN Halil İbrahim ÇELEBİ 2015-2016 ÖĞRETİM YILI BAHAR YARIYILI Uygulama Okulu : İbrahim Bodur Anadolu Lisesi Öğrenim Türü(N.Ö/İ.Ö.) : N.Ö Grup : 1 Öğretim Elemanı : Yrd. Doç. Dr. Yunus AKYÜREK 1. 130303002 Esra KURUCAN 2. 130303003

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Uluslararası Türklerin Dünya Sosyal Bilimler Sempozyumu na katılacağından dolayı;

Uluslararası Türklerin Dünya Sosyal Bilimler Sempozyumu na katılacağından dolayı; 1 T.C. CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ YÖNETİM KURULU KARARLARI TOPLANTI TARİHİ TOPLANTI SAYISI KARAR SAYISI 06.04.2018 09 2018 09/01-18 Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yönetim

Detaylı

Öğretim Elemanının Öğretmenin Fakülte. Doç. Dr. Tazegül Seda No

Öğretim Elemanının Öğretmenin Fakülte. Doç. Dr. Tazegül Seda No ABD miz lisans programı 2015-2016 Eğitim-Öğretim Yılı Güz Yarıyılında OKUL Uygulama Okulunun : Fevzi Paşa Ortaokulu Anabilim Dalı Koord: Okul Müdürü : Abdullah ALDEMİR Müdür Yrd. : Engin AŞKIN Grup :1

Detaylı

. Uluslararası Akdeniz Karpaz Sempozyumu: Lefkoşa - KKTC

. Uluslararası Akdeniz Karpaz Sempozyumu: Lefkoşa - KKTC . Uluslararası Akdeniz Karpaz Sempozyumu: Tarihte Kıbrıs (11 13 Nisan 2016) The I st International Symposium on Mediterranean Karpasia Cyprus in History (April 11-13, 2016) Lefkoşa - KKTC Kıbrıs, tarihin

Detaylı

İngilizce Öğretmenliği BÖTE BÖTE. ilköğretim Fen Bilgisi Öğretmenliği

İngilizce Öğretmenliği BÖTE BÖTE. ilköğretim Fen Bilgisi Öğretmenliği İngilizce Öğretmenliği 1 ALİYE UÇAR İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ İngilizce Öğretmenliği 2 EĞİTİM FAKÜLTESİ İngilizce Öğretmenliği Asil-1 2 AHMET GÖKALP SAYIM ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İngilizce Öğretmenliği 2

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi... İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR...11 GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi...13 BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...27 5 İKİNCİ BÖLÜM Husrev ü Şirin Mesnevisinin İncelenmesi...57

Detaylı

TC. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ 2015-2016 ÖĞRETİM YILI GÜZ DÖNEMİ MERKEZİ YERLEŞTİRME PUANI İLE YATAY GEÇİŞE BAŞVURAN ÖĞRENCİLER

TC. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ 2015-2016 ÖĞRETİM YILI GÜZ DÖNEMİ MERKEZİ YERLEŞTİRME PUANI İLE YATAY GEÇİŞE BAŞVURAN ÖĞRENCİLER Sıra No Adı Soyadı TC. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ 2015-2016 ÖĞRETİM YILI GÜZ DÖNEMİ MERKEZİ YERLEŞTİRME PUANI İLE YATAY GEÇİŞE BAŞVURAN ÖĞRENCİLER Anadolu Üniversitesi Hukuk Taban Puanı Öğrencinin

Detaylı

KTÜ FATİH EĞİTİM FAKÜLTESİ PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI EĞİTİM ÖĞRETİM YILI GÜZ DÖNEMİ DERS PROGRAMI OCAK 2016

KTÜ FATİH EĞİTİM FAKÜLTESİ PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI EĞİTİM ÖĞRETİM YILI GÜZ DÖNEMİ DERS PROGRAMI OCAK 2016 PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMINDA 25-26 OCAK 2016 GÜNLERİNDE YOĞUN KAR YAĞIŞI NEDENİYLE YAPILAMAYAN DERSLERDEN DOLAYI DERS PROGRAMI DEĞİŞMİŞTİR. BU NEDENLE, TARİHLERİ ARASINDA AŞAĞIDA VERİLEN

Detaylı

YAZILI SINAV SONUCU (%20) ALES (EA) (%50) NOT ORT. (%20) Y. DİL PUANI (%10) BAŞARI DURUMU ADI SOYADI SONUÇ

YAZILI SINAV SONUCU (%20) ALES (EA) (%50) NOT ORT. (%20) Y. DİL PUANI (%10) BAŞARI DURUMU ADI SOYADI SONUÇ T.C. BARTIN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ GÜZ DÖNEMİ SINAV LARI (27.08.2014) EĞİTİM PROGRAMLARI VE ÖĞRETİM TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI SINAV LARI NO ALES (EA) NOT ORT. Y. DİL PUANI YAZILI SINAV

Detaylı

PESA International Journal of Social Studies PESA ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ

PESA International Journal of Social Studies PESA ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ October / Ekim 2015, Volume / Cilt:1, Issue / Sayı:2 PESA International Journal of Social Studies PESA ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ ISSN: www.sosyalarastirmalar.org Address: Arabacı Alanı Mah.

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi ISSN 1302 6658

Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi ISSN 1302 6658 Kocaeli Üniversitesi ISSN 1302 6658 Yusuf Bayraktutan, Yüksel Bayraktar Yakınlaşma Kriterleri Bağlamında AB Genişlemesi ve Türkiye Tahir Büyükakın, Cemil Erarslan Enflasyon Hedeflemesi ve Türkiye de Uygulanabilirliğinin

Detaylı

CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEZ KONUSU BELİRLENEN ÖĞRENCİLER Güncelleme Tarihi :26.11.2015

CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEZ KONUSU BELİRLENEN ÖĞRENCİLER Güncelleme Tarihi :26.11.2015 CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEZ KONUSU BELİRLENEN ÖĞRENCİLER Güncelleme Tarihi :26.11.2015 SIRA NO ADI SOYADI ABD PROGRAMI DANIŞMANI TEZ KONUSU YÖNETİM KURULU TARİHİ YÖNETİM KURULU

Detaylı

KIRŞEHİR MÜFTÜLÜĞÜ 2018 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI

KIRŞEHİR MÜFTÜLÜĞÜ 2018 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI 29 Şevval Mehmet YAMAN İl Müftüsü Hoca Ahmet Yesevi Camii 15.5.2018 Salı Yatsıdan Önce RAMAZAN AYI VE ORUCUN FAZİLETİ 1 Ramazan Halil YILMAZ Vaiz Cacabey Camii 16.5.2018 Çarşamba Öğleden Önce ORUCA AİT

Detaylı

MÜS. YERİ MÜS. TARİHİ. 7.2.2015 İzmir. 8.2.2015 Ankara. 21.3.2015 Eskişehir 2 Nisan 2015/44

MÜS. YERİ MÜS. TARİHİ. 7.2.2015 İzmir. 8.2.2015 Ankara. 21.3.2015 Eskişehir 2 Nisan 2015/44 ÜNİVERSİTESİ GÖREVİ ADI 1 Engin ÖZTEL Dokuz Eylül 2 Melih Metin PEKKAPTAN Orta Doğu Tenik 3 DORUK KAMIŞ Kocaeli 4 AHMET KARAMAN Atatürk Ligi Ligi ÜNİLİG Buz Hokeyi ÜNİLİG Buz Hokeyi TÜRKİYE 7.2.2015 İzmir

Detaylı

DİLEKÇE KAYIT DEFTERİ. İNSAN KAYNAKLARI VE 3592 15.10.2014 Metin Dalakçı Emeklilik İşlemleri

DİLEKÇE KAYIT DEFTERİ. İNSAN KAYNAKLARI VE 3592 15.10.2014 Metin Dalakçı Emeklilik İşlemleri KAYIT DEFTERİ Kayıt 3595 15.10.2014 Yeter Demir Emlak Vergisi Hk 3594 15.10.2014 SEHA Yapı Boşaltılmamış Evler Hk DESTEK HİZMETLERİ 3593 15.10.2014 METRO Turizm Şİkayet İNSAN KAYNAKLARI VE 3592 15.10.2014

Detaylı

TUNCELİ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM GÖREVLİSİ, OKUTMAN VE ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ ALIMLARI ÖN DEĞERLENDİRME SONUÇLARI

TUNCELİ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM GÖREVLİSİ, OKUTMAN VE ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ ALIMLARI ÖN DEĞERLENDİRME SONUÇLARI TUNCELİ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM GÖREVLİSİ, OKUTMAN VE ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ ALIMLARI ÖN DEĞERLENDİRME SONUÇLARI tu 1 30154623510 Emine GÖZEL ÇOCUK GELİŞİMİ 83,52 Y.Lisans 68,03 78,873 2 28840014940 Özlem AKTAŞ

Detaylı

Mühendislik Grubu Asil Liste DEU

Mühendislik Grubu Asil Liste DEU Mühendislik Grubu Asil Liste DEU 1 ÇAĞRI ÖZDİM 2 GİZEM GALELİ 3 AHMET ÖZMEN 4 HAKAN AYTEKİN DENİZ ULAŞTIRMA İŞLETME 91.24 91.24 4.3.1989 2007 2011 DENİZ ULAŞTIRMA İŞLETME 82.93 82.93 15.5.1988 2006 2011

Detaylı

ANİBAL ANADOLU LİSESİ 2015 LYS YERLEŞME SONUÇLARI

ANİBAL ANADOLU LİSESİ 2015 LYS YERLEŞME SONUÇLARI ANİBAL ANADOLU LİSESİ 2015 LYS YERLEŞME SONUÇLARI 1 ABDULLAH KASIM MUTLU YENİ YÜZYIL ÜNİVERSİTESİ (İSTANBUL)/Sağlık Bilimleri Fakültesi/Fizyoterapi ve Rehabilitasyon (Ücretli) 2 ARMAĞAN DİLEK KÖSEOĞLU

Detaylı

BLOK / DAİRE NO ŞEHİT ŞERİFE SARI 45247347006 DG 18.03.2011 09:00-09:20 21.03.2011 KATEGORİSİ

BLOK / DAİRE NO ŞEHİT ŞERİFE SARI 45247347006 DG 18.03.2011 09:00-09:20 21.03.2011 KATEGORİSİ T.C.BAŞBAKANLIK TOPLU İDARESİ BAŞKANLIĞI MERSİN-TARSUS TOPLU PROJESİ VE İMZALAMA PROGRAMI (3+1 LAR) 1 ŞEHİT ŞERİFE SARI 45247347006 DG 18.03.2011 09:00-09:20 21.03.2011 KATEGORİSİ 2 163976 SERHAN KAYA

Detaylı

S A I15 NUMBER Y I L08

S A I15 NUMBER Y I L08 S A I15 Y NUMBER Y I L08 Y E A R Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi Divan Edebiyatı Vakfı (DEV) yayınıdır. Yayın Türü Dizgi-Mizanpaj Baskı-Cilt Kapak Tasarım İlmî ve Edebî Divan Edebiyatı Vakfı Dizgi

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH 210 4 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin

Detaylı

CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEZ KONUSU BELİRLENEN ÖĞRENCİLER Güncelleme Tarihi :23.12.2015

CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEZ KONUSU BELİRLENEN ÖĞRENCİLER Güncelleme Tarihi :23.12.2015 CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEZ KONUSU BELİRLENEN ÖĞRENCİLER Güncelleme Tarihi :23.12.2015 SIRA NO ADI SOYADI ABD PROGRAMI DANIŞMANI TEZ KONUSU YÖNETİM KURULU TARİHİ YÖNETİM KURULU

Detaylı

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEZSİZ YÜKSEK LİSANS MEZUNU ÖĞRENCİLERİN DÖNEM PROJESİ ÇALIŞMALARI

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEZSİZ YÜKSEK LİSANS MEZUNU ÖĞRENCİLERİN DÖNEM PROJESİ ÇALIŞMALARI SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEZSİZ YÜKSEK LİSANS MEZUNU ÖĞRENCİLERİN DÖNEM PROJESİ ÇALIŞMALARI ADI SOYADI PROGRAM TEZ DANIŞMANI TEZ KONUSU AÇIKLAMA 1 Adnan ÇELİK İŞLETME Yrd. Doç. Dr. Mustafa ARI Sağlık

Detaylı

FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT UYGULAMA ve ARAŞTIRMA MERKEZİ FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ JOURNAL OF HARPUT STUDIES Cilt/Volume: I Sayı/Number: 2 Eylül/September 2014 Harput Araştırmaları

Detaylı

Atletizm Geliştirme Projesi ÇORUM

Atletizm Geliştirme Projesi ÇORUM Atletizm İl Temsilciliği Yarışma Adı : Mesafe : Kategori : Yarışma Yeri : Yarışma Tarihi-Saati : 1.5 km. 2005-2006 Kızlar 18 Mart 2017 11:00 Sporcu Sayısı : 28 Takım Sayısı : 8 Hava Durumu ve Sıcaklığı

Detaylı

KANUN. Kanun No. 5583 Kabul Tarihi : 22/2/2007

KANUN. Kanun No. 5583 Kabul Tarihi : 22/2/2007 28 Şubat 2007 ÇARŞAMBA Resmî Gazete Sayı : 26448 KANUN FUTBOL MÜSABAKALARINDA MÜŞTEREK BAHİSLER TERTİBİ HAKKINDA KANUN İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN Kanun No. 5583 Kabul Tarihi

Detaylı

KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ BAHAR YARIYILI OKUTULACAK MATERYAL LİSTESİ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ

KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ BAHAR YARIYILI OKUTULACAK MATERYAL LİSTESİ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ 2018-2019 BAHAR YARIYILI OKUTULACAK MATERYAL LİSTESİ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ Öğretim Bilim Okutacağı Ders ve Derste Takip Edilecek Materyaller Ali KAYA Hadis

Detaylı

Karşılıksız Çek Suçu Yeni Çek Kanunu nda Ceza Sorumluluğu

Karşılıksız Çek Suçu Yeni Çek Kanunu nda Ceza Sorumluluğu Karşılıksız Çek Suçu Yeni Çek Kanunu nda Ceza Sorumluluğu Prof. Dr. Ersan Şen KARŞILIKSIZ ÇEK SUÇU YENİ ÇEK KANUNU NDA CEZA SORUMLULUĞU Ceza Hukukunun Fonksiyonu Yeni Suç Tipleri Ceza Sorumluluğu Bankaların

Detaylı

DERS (BÜTÜNLEME NOT KONTROL) LİSTESİ Akademik Dönem : Güz Dönemi

DERS (BÜTÜNLEME NOT KONTROL) LİSTESİ Akademik Dönem : Güz Dönemi Dersin Optik Kodu : 676103 Ders Kodu : HEL 103 Dersin Adı : ELEKTRİK ELEKTRONİK ÖLÇÜMLERİ Şubesi : 20 1 21386216 ACER, MÜNÜR 678 F3 2 21386221 ARSLAN, FURKAN 678 F2 3 21386235 ARTUÇ, ADEM 678 F2 4 21386287

Detaylı

13 MAYIS 2016 CUMA OSMANCIK BELEDİYESİ KÜLTÜR SALONU Çorum-Osmancık İlçesine Hareket AÇILIŞ KONUŞMALARI

13 MAYIS 2016 CUMA OSMANCIK BELEDİYESİ KÜLTÜR SALONU Çorum-Osmancık İlçesine Hareket AÇILIŞ KONUŞMALARI OSMANCIK BELEDİYESİ KÜLTÜR SALONU 08.00 13 MAYIS 2016 CUMA Çorum-Osmancık İlçesine Hareket 09.00-10.30 AÇILIŞ KONUŞMALARI 10.30-11.00 DEYİŞ ve SEMAHLAR 11.00-12.30 AÇILIŞ OTURUMU Prof. Dr. Ahmet TAŞĞIN

Detaylı

SİCİL NO SIRA NO T.C. KİMLİK NO AD SOYAD ÇALIŞTIĞI MÜD. GÖREVİ TARİH SAAT YER

SİCİL NO SIRA NO T.C. KİMLİK NO AD SOYAD ÇALIŞTIĞI MÜD. GÖREVİ TARİH SAAT YER SINAV TARİH-SAAT-YER SIRA T.C. KİMLİK AD SOYAD ÇALIŞTIĞI MÜD. GÖREVİ TARİH SAAT YER 1 1 336*****836 AYDIN YAVUZ PARK VE BAHÇELER MÜD. PARK TEMİZLİK GÖREVLİSİ 15.03.2018 09:30-12:30 2 2 600*****642 ALİ

Detaylı

Olimpik Deneme Yarışmaları

Olimpik Deneme Yarışmaları Yarışma Bilgileri Yarışma Adı : Yarışmanın Yapıldığı İl : İzmir Kategori : Büyük Erkekler Tarih : 29 Haziran 2017 Katılan Sporcu Sayısı : Katılan İl Sayısı : 56 12 Hava Durumu ve Sıcaklığı: GÜNEŞLİ 38

Detaylı