Adalet Anlayışımız Tek Bir Canlının Bile Mâğdur Edilmediği Bir Yapı İnşa Etmek Olmalı adaleti aramak

Transkript

1

2 Adalet Anlayışımız Tek Bir Canlının Bile Mâğdur Edilmediği Bir Yapı İnşa Etmek Olmalı adaleti aramak İbrahim SARI 1

3 adaleti aramak Copyright 2016, (ibrahim SARI) Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kısmen veya tamamen çoğaltılması veya farklı biçimlere çevrilmesi yasaktır. BİRİNCİ BASKI: 2016 Antalya / TÜRKİYE Yayınevi Adresi: NoktaE-Book Publishing Aşağı Pazarcı Mah.1063 Sokak.No:7 Iletişim: noktaekitap@gmail.com Web: Bu kitabın tüm hakları ve sorumluluğu ibrahimsari ya aittir.. Kapak: NOKTA E-KİTAP Yayınlayan: NET MEDYA YAYINCILIK Nokta E-Book International Publishing 2

4 YAZAR ve ESERLERİ HAKKINDA İbrahim SARI, 1963 yılında Trabzon'un şirin bir ilçesi olan SÜRMENE de fakir bir ailenin tek çocuğu olarak dünyaya geldi Kendi deyimiyle HAYAT üniversitesini okudu. Topraktan geldi toprağı sevdi.. Hayatı çile ve zorluklarla geçti Allah için kandırılmaya razı gelen yazar, Dünyaya farklı bir gözle baktı İnsanlar onu anlamazsa bile o insanları anlamaya çalıştı.. Yunus Misali yaratılanı yaratandan ötürü seven yazar; Dini, bilimsel ve siyasi konularda pek çok eser hazırladı. Yazar inkarcı düşünceye karşı mücadele eden tüm çalışmalarında, Kuran'ı ve Resulullah'ın sünnetini kendine rehber edinmiştir. Bu suretle, inkarcı düşünce sistemlerinin tüm temel iddialarını tek tek çürütmeyi ve dine karşı yöneltilen itirazları tam olarak susturacak "son söz"ü son nefesine kadar söylemeyi hedeflemektedir. 3

5 Yazarın tüm çalışmalarındaki ortak hedef, Kuran'ın tebliğini dünyaya ulaştırmak, böylelikle insanları Allah'ın varlığı, birliği ve ahiret gibi temel imanı konular üzerinde düşünmeye sevk etmek ve inkarcı sistemlerin çürük temellerini ve sapkın uygulamalarını gözler önüne sermektir. Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaşaların, Müslümanların çektikleri eziyetlerin temel sebebi dinsizliğin fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulmanın yolu ise, dinsizliğin fikren mağlup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konması ve Kuran ahlakının, insanların kavrayıp yaşayabilecekleri şekilde anlatılmasıdır. Dünyanın günden güne daha fazla içine çekilmek istendiği zulüm, fesat ve kargaşa ortamı dikkate alındığında bu hizmetin elden geldiğince hızlı ve etkili bir biçimde yapılması gerektiği açıktır. Aksi halde çok geç kalınabilir. Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmiş olan İbrahim SARI, Allah'ın izniyle, dünya insanlarının uyanışına ve Kuran'da tarif edilen huzur ve barışa, doğruluk ve adalete, güzellik ve mutluluğa taşımaya bir vesile olacaktır. YAYINEVİ 4

6 BAŞLARKEN Ülke nüfusunun büyük çoğunun Müslümanlardan (!) oluştuğu ve Atatürk ün el üstünde tutulduğu (!) bir ülkeden yazıyorum sevgili okurlar. Daha doğrusu büyük çoğunluğunun nüfus cüzdanında Müslüman, bileğinde (imzasıyla) Atatürkçü yazan bir ülkeden Burası inançlarıyla fiili hareketlerinin uyuşmadığı insanların hakim olduğu bir ülke Kutsal Kitabı na ne kadar aykırı hareket varsa onu Müslüman adı altında yapan bir ülke Kuran ın emri olan adalet in uygulanmadığı, eşitlik emrinin yerine getirilmediği, yine Kuran ın emri olan düşünme ve araştırma emrinin yok sayıldığı bir ülke Ve en önemlisi kanı ve kavmiyetçiliği yasak eden bir dine uyduklarını söyleyen ama sürekli bunun çığırtkanlığını yapan ve kana susamış insanların bulunduğu bir ülke Kendisinden olmayana nefret ve kin duyulan bir ülke Daha vahimi dini sadece şekilsel olarak yaşayan, asıl rehberi olan Kuran dan tek kelime söz bilmeyen, kendi dili dururken anlamadığı bir dilden rehberi olan Kuran ı okuyan garip insanların hakim olduğu bir ülke 5

7 Şeytanın en büyük oyunlarından birine geldiklerinin farkında bile olmayan, ailesinden gördüğü geleneksel bir dine uyan, açıp Kuran ı okumaktan aciz ve zavallı insanların bulunduğu bir ülke Hal böyle olunca İslam dan başka bir dinin yaşandığı bir ülke oluyor burası Dindar olanların dindar olduğunu söylemekten çekindiği, çekindiği için züppe bir üslup kullandığı, gençlerin aile baskısıyla dini görevlerini yerine getirdiği hal böyle olunca ilk fırsatı bulunduğunda da dayatılan kuralların çiğnendiği bir ülke oluyor burası He suç bunu yapan gençlerde mi? Tabii ki değil. Dini yaşanması için baskı yapmanın vereceği tek sonuç dinsizliktir! Sen kızının başını zorla kapatırsın o ilk fırsatını bulduğunda açar. Sen kızına kapanmazsan okutmam dersin, o evden çıkarken kapatır mahalleden ayrılınca açar. Sen çocuğunu namaz kılmaya zorlarsan o senin yanında namaz kılarken senden ayrıldığında senin yaptığın baskı nedeniyle o dine söver ve sen yokken asla namaz kılmaz. En sonunda senden de o dinden de nefret eder. Hoş, baskı yaptığın çoğu konunun ne dinle, ne imanla, ne de Kuran la bağdaşır bir yanı vardır çoğu kez. Çünkü sen hatanın en büyüğünü yapıp Kuran ı ana dilinden okumuyorsun. Okusan Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. (Bakara 256) ayetini bilir ayağını ona göre denk alırsın. 6

8 Ve diğer konularda da Müslüman olduğunu iddia edenler eğer Kuran ı ana dilinde okumuş olsa "Allah, bozgunculuğu sevmez". (Bakara Suresi, 205) ve Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları sevmez. (Maide Suresi, 64) ayetleri gereğince asla savaş ve bozgunculuğu tetikleyecek konuşmalar yapmaz "Allah, adaletle hüküm yürütenleri sever." (Maide Suresi, 42) adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. (Maide Suresi, 8) kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun..." (Nisa Suresi, 135) ayetlerini bilir ve halklar arasında adaleti hakim kılar Ama canım ülkemde Arapça Kuran okumak daha makbul görüldüğünden İslam ın gerekleri ne yazık ki uygulanmıyor işte Ama sorsan herkes fevkalade düzgün Müslüman (!) Ağzından nefret fışkırıyor, kendinden olmayanı öldürecek kadar gözün dönmüş nerenin Müslümanı? Yine lider olarak gördüğü Atatürk ün sözlerini belki ezbere bilen ama asla fiilen uygulamayan bir ülke burası Bileğindeki Atatürk dövmesiyle gerine gerine yürüyen, Atatürk ün adına laf ettirmeyen ama fikri sisteminden zerre zhaberi olmayan, günlük yaşantısında her lafın altına ya da her gördüğü yere 7

9 Kişileri putlaştırmakta üstüne olmayan, putlaştırdıkları kişilerin ne fikirlerini ne de şahsına yönelik eleştirilere tahammülü olan insanların bulunduğu bir ülke burası... Çalışmaktan kaçan, sorumluluk sahibi olmaktan çok uzak ama sevişkenlikte profesyonelliğe ulaşmış gençlerin bulunduğu bir ülke Boş söz olduğunda asla susmayan, hayal gücünü son sınırına kadar zorlayan ama ülke hakkında herhangi bir konuda çözüm üretmeye gelince koyun gibi davranan, koyun gibi muhalefet eden ve bir süre sonra da her şeyi boş veren bir ülke Eleştirilmekten nefret eden, eleştiri yapanı hemen bir tarafa yerleştirmeye çalışan insanların bulunduğu bir ülke Hal böyle olunca nefretin, kinin, öfkenin, sevgisizliğin, cehaletin ve her türlü bağnazlığın hakim olduğu bir memleket haline geliyor dünyalar güzeli topraklar Dindarı bağnaz, Atatürkçüsü bağnaz, ve hepsi de hoşgörüsüz Neden? İşte saydığım gibi nüfus kağıdı Müslümanlarının ve kağıt üzerinde Atatürkçülerin bulunduğu bir ülke olduğundan Şimdi bu ülkede adaleti aramak 8

10 ADALETIN BU MU İNSAN? Güç dediğin, adaletinden belli olur. Haksızlık güçsüzlüktür. Bütün güçler elinde olduğu halde hakkı, haklılığı, haklı olanı yaşatamamak gücün onursuzluğu- dur. Ya da kendi çıkarına saklanmasıdır. Fakat güç oluncaya dek meydanlardaydı ve hakkını elde edememişken hakkı savunuyordu o. O samimiyet nerede, o cesaret nerdedir şimdi? Ne ki Adalet... Haklar ve ödevler dengesi. Hak ve haksızlıkların karşılığını bulması Hak edilmişliklerin yerini, değerini bulması. Hak edilmemişliklerin de... Bir inanansan en başta Yaratan'la aranda olan "resmi hukuk." Yargı süreci bir şekilde işleyen ve yeni hayatın başlangıcında resmen sonuçlanacak olan. Buna inançla ilk ucu kendi içindeki yargı makamcığından/ vicdanından onaylı huzurundur hukukun. Kimin huzurunda yaşıyor olduğunun farkındalığından doğan yaptırım gücü. Dolayısıyla hak ettiği insanlığı, gösterişin ötesinde O'na gösterme. 9

11 Her şey tanıktır ki O Tanrılığını yaptı ve yapıyor. Sıra insanda. İnsanlıkta. Senin insanlığında... Hakça yaratanın hakkını saymaktır en başta adalet. İnsanlık ödevini yerine getirme özeninde olmaktır bütün hayatta. Nedir O'nun hakkı? Ne istiyor ki insandan? Güç ve kudretinin devamı için destek mi? Oy mu? Vergi mi? Alkış mı? Riyakar bir bağımlılık mı? Danışıklı bir kölelik mi? Körü körüne bir aşk mı? Ne istiyor? Hakça yaratan, hak ve adalet istiyor insandan. Yaratılmış olduğunu bil ve oluşumunu, gelişimini tamamlayarak dön bana diyor. Eşit yaratılışını adaletle sonsuzla diyor. Neden şart koşuyor adaleti? İyiliğin, güzelliğin yersiz yurtsuz onuncu köye göçebeliğini değil, evreni yurdu yuvası bilmesi için. Adalet gücün sorumluluğudur. Üstün güç insana bırakıyor bir süreliğine adaletin sorumluluğunu. Güç, soyut/ahlaki ve somut/siyasi adaletten sorumludur. Fakat aynı zamanda adaletten sorunludur da güç. 10

12 Güçsüzken hırsla hatırlanan, güçlüyken unutulandır adalet... Önce ve hep güçsüzler ister adaleti. Ödevlerini sonuna dek ve hatta sınırsızca yapıyorken ve haklarını alamamışken bir hırsla adaleti çağırır güçsüzler... Özellikle de kendileri için... Güçlenince birden solukladıkları o yoksul hava değişir. Artık adalete karşı eski hırsları kalmamıştır. Her ulaşılan gibi adalet te eski cezbesini yitirmiştir. Sokağın sesi gelmemektedir yüksek binaların yalıtımlı duvarlarına. Güç ondadır. Dolayısıyla sorumluluklara / ödevlere karşı lakayt, hesapsız davranma imkanına varılmıştır nihayet. O halde ödevler günün güçsüzlerine / başkalarına yığılmalıdır. Haklardan çok haksızlıklar dağıtılmalıdır cömertçe... Özellikle gücünü destekleme karşılığında geçici çıkarlarına razı olma erdemini göstermeyenlere... Olmadı baskı, kolayı var; daha olmadı zor ve dört duvar. Kim haklı kim haksız o kadar da üstünde durulmayabilir artık. Basit bi denklemdir bu: Haklılar güçten yana olanlar, haksızlar da güçten yana olmayanlardır. Ve kimsenin "haksızca" davranmaya hakkı yoktur! 11