T.C. SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ FEN BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "T.C. SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ FEN BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ"

Transkript

1 T.C. SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ FEN BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ NĐFEDĐPĐNĐN KARACĐĞER VE ĐNCE BAĞIRSAK ÜZERĐNDEKĐ ETKĐLERĐNĐN IŞIK MĐKROSKOBĐK DÜZEYDE ĐNCELENMESĐ Canan AKGÜL YÜKSEK LĐSANS TEZĐ Biyoloji Anabilim Dalı ARALIK-2012 KONYA Her Hakkı Saklıdır

2

3 TEZ BĐLDĐRĐMĐ Bu tezdeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edildiğini ve tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada bana ait olmayan her türlü ifade ve bilginin kaynağına eksiksiz atıf yapıldığını bildiririm. DECLARATION PAGE I hereby declare that all information in this document has been obtained and presented in accordance with academic rules and ethical conduct. I also declare that, as required by these rules and conduct, I have fully cited and referenced all material and results that are not original to this work. Canan AKGÜL Tarih: 11/12/2012

4 ÖZET YÜKSEK LĐSANS TEZĐ NĐFEDĐPĐNĐN KARACĐĞER VE ĐNCE BAĞIRSAK ÜZERĐNDEKĐ ETKĐLERĐNĐN IŞIK MĐKROSKOBĐK DÜZEYDE ĐNCELENMESĐ Canan AKGÜL Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalı Danışman: Doç. Dr. Haluk ÖZPARLAK 2012, 87 Sayfa Jüri Doç. Dr. Haluk ÖZPARLAK Prof. Dr. Đlhami ÇELĐK Yrd. Dr. Sadettin ÜNSAL Bu çalışmada ratlara 30 gün süreyle verilen yüksek dozdaki kalsiyum kanal blokörü nifedipinin, olası etkileri histolojik açıdan 30. günde ve ayrıca ilaç kesildikten sonraki 40. günde değerlendirilmiştir. Çalışma başlangıcında ratlar kontrol (n=16) ve nifedipin (n=16) grubu olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Nifedipin grubuna bir hafta süreyle toz formundaki 125 mg/kg nifedipin her gün standart rat yemine karıştırılarak verilmiştir. Đkinci haftadan itibaren üç hafta boyunca her gün 250 mg/kg nifedipin aynı yöntemle verilmiştir. Çalışmanın 30 ve 70. günlerinde ratların ince bağırsak ve karaciğerinden alınan doku örneklerinden rutin histolojik kesitler alınarak, genel histolojik yapıları ışık mikroskobunda değerlendirilmiş ve histometrik analizleri yapılmıştır. Đnce bağırsak ve karaciğer dokularına PAS yöntemi ve ayrıca karaciğer dokularına AgNOR boyaması da yapılmıştır. Çalışmanın sonunda nifedipin verilen ratların canlı ağırlık kazancında azalma tespit edilmiştir (p<0.05). Nifedipin uygulanan grubun ince bağırsağına ait villus alanında istatistiksel olarak önemli düzeyde azalma tespit edilmiştir (p<0.05). Villus alanında görülen bu azalmanın atrofiden kaynaklanabileceği düşünülmektedir. Nifedipin uygulaması kesilen grupta ise atrofide gerileme tespit edilmiştir. Nifedipin uygulanan gruptaki ratlara ait karaciğerde dikaryotik hepatosit oranında istatistiksel olarak önemli düzeyde artış tespit edilmiştir (p<0.05). Nifedipin uygulaması kesilen grupta ise dikaryotik hepatosit oranında önemli düzeyde azalma tespit edilmiştir (p<0.05). Hepatosit AgNOR parametrelerinden AgNOR alanı\çekirdek alanı (%) nifedipin uygulanan grupta istatistiksel olarak önemli düzeyde artış göstermiştir (p<0.05). Bu artışın bazı enzimlerin artışından dolayısıyla da protein sentezindeki bir artıştan kaynaklanması muhtemeldir. Anahtar Kelimeler: AgNOR, ince bağırsak, karaciğer, nifedipin, PAS, rat. iv

5 ABSTRACT MS THESIS LIGHT MICROSCOPIC INVESTIGATION OF EFFECTS OF NIFEDIPINE ON LIVER AND SMALL INTESTINE Canan AKGÜL THE GRADUATE SCHOOL OF NATURAL AND APPLIED SCIENCE OF SELÇUK UNIVERSITY THE DEGREE OF MASTER OF SCIENCE IN BIOLOGY Advisor: Assoc. Prof. Dr. Haluk ÖZPARLAK 2012, 87 Pages Jury Assoc. Prof. Dr. Haluk ÖZPARLAK Prof. Dr. Đlhami ÇELĐK Asst. Prof. Dr. Sadettin ÜNSAL The aim of this study was to evaluate histologically possible effects of high dose nifedipine, calcium channel blocker which was administered to the rats for 30 days and also effects of the cessation of administration after 40 days. At the beginning of the study, the rats were divided into control (n=16) and nifedipine (n=16) groups. Everday, standard rat food containing 125 mg\kg powdered nifedipine was given to the nifedipine group for one week. During the following three weeks, 250 mg\kg nifedipine was given to the rats with the same method. On the 30 th and 70 th days of the study, routine histologic sections were obtained from the tissue samples of small intestine and liver. The general histologic structure of the liver and small intestine were evaluated and histometric data were analyzed with under the light microscope. PAS method was applied to small intestine and liver tissues and also AgNOR method was applied to liver tissues. There was a decrease in the live weight of the rats of nifedipine group (p<0.05). A statisticaly significant decrease was observed in the villus area which belongs to small intestine of the nifedipine-administered group (p<0.05). It was thought that the decrease of the villus area might be arisen from atrophy. Regression in atrophy was observed in the nifedipine-ceased group. A statisticaly significant increase was observed in the ratio of dikaryotic hepatocytes of the nifedipine-administered group (p<0.05). On the other hand, a statisticaly significant decrease was observed in the ratio of dikaryotic hepatocytes in the nifedipine-ceased group (p<0.05). A statisticaly significant increase was observed in one of the hepatocyte AgNOR parameters, AgNOR area\nucleous area (%) in the nifedipineadministered group (p<0.05). This increase may be due to an increase in the synthesis of some enzymes and proteins. Keywords: AgNOR, liver, nifedipine, small intestine, PAS, rat. v

6 ÖNSÖZ Çalışmamız boyunca bilgi ve deneyimlerini esirgemeyen değerli hocalarım S.Ü. Veterinerlik Fakültesi Histoloji-Embriyoloji Anabilim Dalı Öğretim üyeleri Prof. Dr. Đlhami ÇELĐK, Prof. Dr. Emrah SUR ve Doç. Dr. Yasemin ÖZNURLU ya, Yüksek lisans eğitimim boyunca hoşgörüyle rehberlik eden ve yardımcı olan danışman hocam Doç. Dr. Haluk ÖZPARLAK a, Çalışmalarım boyunca yardımlarını esirgemeyen sevgili arkadaşım Merve GÖKMEN e, Deney hayvanlarına ilaç uygulama aşamasında ve dokuların alınmasında yardımlarını esirgemeyen Cem MANGIROĞLUN a Tez yazım aşamasında yardımcı olan kardeşlerim Aynur ve Aybüke AKGÜL e, ayrıca Konya da kaldığım süre boyunca benimle ilgilenen ablam Nalan AKGÜL DURMAZ ve eşi Mevlüt DURMAZ a, Beni bugünlere getiren anneme ve babama, Teşekkür ederim. CANAN AKGÜL KONYA-2012 vi

7 ĐÇĐNDEKĐLER ÖZET... iv ABSTRACT...v ÖNSÖZ... vi ĐÇĐNDEKĐLER... vii SĐMGELER VE KISALTMALAR... ix 1. GĐRĐŞ KAYNAK ARAŞTIRMASI Kalsiyum Kanalları Kalsiyum Kanal Blokörleri Nifedipin Đnce Bağırsak Duodenum Jejunum Đleum Kalsiyum kanal blokörlerinin ince bağırsak üzerine etkileri ile ilgili çalışmalar Karaciğer Karaciğerin lobülleri Đlaç ve toksine bağlı karaciğer hasarları Karaciğer rejenerasyonu Hepatoksisite Kalsiyum kanal blokörlerinin karaciğer üzerine etkileri ile ilgili çalışmalar AgNOR Proteinleri AgNOR ların gümüş nitrat ile boyanması MATERYAL VE YÖNTEM Deney Grupları Dokuların Alınması Dokuların Takibi Kesitlerin Histokimyasal Boyaması Kesitlerin Histometrik Değerlendirilmesi Đstatistiksel Analizler ARAŞTIRMA SONUÇLARI VE TARTIŞMA Vücut Ağırlıklarının Değerlendirilmesi Đnce Bağırsak Dokusunda Görülen Histolojik Değişiklikler Kontrol grubunda ince bağırsak histolojisi vii

8 Nifedipinin ince bağırsak üzerindeki histolojik etkileri Đnce Bağırsak Dokusundan Elde Edilen Histometrik Bulgular Karaciğer Dokusunda Görülen Histolojik Değişiklikler Kontrol grubunda karaciğer histolojisi Nifedipinin karaciğer üzerindeki histolojik etkileri Karaciğer Dokusundan Elde Edilen Histometrik Bulgular Tartışma SONUÇLAR VE ÖNERĐLER Sonuçlar Öneriler.72 KAYNAKLAR ÖZGEÇMĐŞ viii

9 SĐMGELER VE KISALTMALAR AgNOR : Silver Staining Nucleolus Organizer Regions CYP-450 : Sitokrom P-450 H-E : Hematoksilen-Eozin IRI : Đskemi reperfüzyon hasarı IR : Đskemi reperfüzyon NOR : Nucleolus Organizer Regions (Nükleolus organizer bölgeleri) PAS : Periodic Acid Schiff PCNA : Proliferating Cell Nuclear Antigen x ±SS : Aritmetik ortalama ± Standart sapma ix

10 1 1. GĐRĐŞ Kalsiyum kanal blokörleri, kalsiyum iyonlarının hücre membranından hücre içine girişini direkt olarak bloke ederler. En çok önerilen ajan L-tipi kalsiyum kanallarını bloke eden nifedipindir (Papatsonis ve ark., 1996). Nifedipin, dihidropiridin türevi ilaçların klinik kullanıma ilk gireni ve en fazla kullanılanıdır. Bu grup ilaçların prototipi olarak kabul edilen nifedipin ayrıca kısa sürede kan basıncını düşüren etkili bir ilaçtır. Bu özelliği nedeni ile yinelenen dozlarda verildiğinde kan basıncında belirgin dalgalanmalar ve buna bağlı refleks kalp stimülasyonu yapmaktadır. Nifedipin, oral verilişten sonra mide-bağırsak kanalından çabuk ve tama yakın bir derecede absorbe edilir. Sublingual verilişten sonra daha hızlı absorbe edildiği ileri sürülmüşse de ağız mukozasından hızlı absorbe edilmediği saptanmıştır. Mide-bağırsak kanalından absorbsiyondan sonra karaciğerden ilk geçişteki eliminasyonu fazla olmaz ve sistemik biyoyararlanımı yaklaşık %65 tir. Esas olarak, karaciğerde polar metabolitlere dönüştürülmek suretiyle inaktive edilir. Eliminasyon yarılanma ömrü yaklaşık 5 saattir. %70-80 i böbreklerle dışarı atılır. Nifedipinin sık görülen yan etkileri; baş ağrısı, palpitasyon (çarpıntı), yüzde ve bacaklarda cilt damarlarının vazodilatasyonuna bağlı olarak duyumsama, yüz kızarması ve ayak bileği ödemidir (Eliott ve Black, 2007). Bir kimyasal veya ilacın ağızdan emilimi hem bağırsak hem de karaciğer metabolizması ile değiştirilebilir. Her ne kadar, bağırsakların kan akışı ve doku hacmi karaciğerden biraz daha düşükse de, yaygın mikrovillus yapısı, emilim için geniş bir yüzey alanı sağlamaktadır (Poet ve ark., 2003). Đlaç metabolizmasında etkili olan ince bağırsak, midenin pilorusundan sonra başlar ve kalın bağırsağa kadar uzanır (Çimen, 1987). Đnce bağırsak duodenum, jejunum ve ileum olmak üzere üç bölümden oluşur ve ince bağırsağın bu üç bölümünde bazı histolojik farklılıklar bulunsa da temelde yapıları aynıdır. Đnce bağırsaklar; besinlerin sindiriminin ve emiliminin gerçekleştiği bunların yanı sıra endokrin sekresyonun da yapıldığı bir organdır (Junqueira ve ark., 1998). Bağırsak epitel hücreleri (enterositler) geniş alanda ilaçları ve ksenobiyotikleri metabolize etme yeteneği olan enzimler içermektedir. Yapılan çok sayıda klinik çalışma, ilk geçiş metabolizmasında bağırsakların önemini göstermiştir. Đlaçların veya kimyasalların oral biyoyararlanımı, bağırsak emilimi ve onunla ilişkili ilk geçiş metabolizması ölçüsünün bir fonksiyonudur (Poet ve ark., 2003). Karaciğer ise deri hariç vücudun en büyük organı ve en büyük bezidir. Diyaframın altında abdominal boşlukta yerleşmiş olan karaciğerin dolaşım sistemindeki

11 2 yeri, metabolitlerin biriktirilip taşınması ve toksik maddelerin detoksifikasyonu için çok uygundur (Junqueira ve ark., 1998). Karaciğer, vücutta ilaçları metabolize ve detoksifiye eden ayrıca terapötik ve çevresel kimyasal maddelerin potansiyel hasarına açık olan başlıca organdır. Đlaç ya da bir metabolitin, bir proteini immünojene dönüştürmesi gibi immün mekanizmalar, ksenobiyotik bir toksinin karaciğer tarafından aktif toksine dönüştürülmesi ve direkt toksisite başlıca hasar nedenleri olarak gösterilebilir (Kumar ve ark., 2000). Çok düşük dozdaki nifedipinin karaciğer, kalp, böbrek ve pankreas dokuları üzerine etkilerine ait bir araştırma dışında başka bir literatüre rastlanılmamıştır (Dhar ve Farzan, 1994). Bu çalışmayla yüksek dozdaki nifedipinin karaciğer ve ince bağırsak üzerindeki etkileri ışık mikroskobu ile histolojik düzeyde değerlendirilmiştir. Ayrıca AgNOR parametreleri üzerindeki etkileri de ortaya konmuştur. Böylece nifedipin ile yapılan deneysel çalışmalara ve bu maddenin etkileri hakkındaki literatür bilgilerine katkı sağlanması amaçlanmıştır.

12 3 2. KAYNAK ARAŞTIRMASI 2.1. Kalsiyum Kanalları Kalsiyum, canlı hücrelerin fonksiyon ve yapılarını sürdürebilmeleri için gerekli bir iyondur (Rasmussen, 1986). Gündelik yaşantımızda kalsiyum ihtiyacı bu iyon bakımından zengin süt ve süt ürünlerinden karşılanmaktadır. Kan kalsiyum düzeyi sağlıklı bir insanda mg/dl seviyesindedir. Yetişkin bir insanda kalsiyumun %99 u mineralize olmuş dokularda (kemikler ve dişler), geriye kalan %1 lik kısmı ise kan, hücre dışı sıvılar ve farklı dokularda bulunmaktadır (Champe ve ark., 2005). Kalsiyum iyonu doğadaki sinyal dönüştürücülerin en önemlilerinden biri olmakla beraber kasların kasılma ve uyarılmalarına da katkıda bulunmaktadır (Katz, 1996; Brunton ve ark., 2003). Kalsiyum iyonu çeşitli enzimatik reaksiyonlarda, uyarılabilir hücrelerin aktivasyonunda, hücresel sekresyonlarda elektriksel aktivitenin oluşturulmasında, homeostaz ve kemik metabolizmasını içeren temel biyolojik süreçlerde hayati rolleri olan bir iyondur (Berridge, 1993). Kalsiyum istirahat safhasındaki hücrenin negatif yüklü sitosolüne girdiğinde depolarize eden bir elektrik akımı meydana getirir. Kimyasal sinyalizasyona kalsiyumun katılımı, hücre içindeki özelleşmiş bir proteinde bulunan yüksek afiniteli kalsiyum bağlanma bölgesine büyük bir özgüllük ve sıkı bir şekilde bağlanmayla meydana gelmektedir (Katz, 1996). Hücre içi kalsiyum seviyesinin yükselmesi kas kasılmaları, kemotaksi, gen ekspresyonu, sinaptik plastisite, hormon ve nörotransmitterlerin salınımını da içeren çeşitli süreçleri başlatabilmektedir. Hücre içi kalsiyum miktarının kontrolünde bazı kanal ve pompalar rol oynamaktadır (Perez-Reyes, 2003). Diyetle alınan kalsiyumun %30-40 ı bağırsaklardan emilir. Kalsiyum emiliminin büyük bölümü ince bağırsakların proksimalinden (duodenum, jejunum), az bir bölümü de ileum ve kolonda olur. Kalsiyum emilimi, oral olarak alınmasından sonraki 4 saat içinde tamamlanır (Champe ve ark., 2005). Plazmadaki kalsiyum konsantrasyonu bağırsaklardan kalsiyum emilimi, böbreklerden kalsiyum atılımı, geri emilimi, iskelette kalsiyum depolanması ve rezorpsiyonuyla sıkı bir şekilde düzenlenmektedir (Cashman, 2002; Cui ve Rohan, 2006). Canlı hücreler, hücre içi ve hücre dışı alanlar arasında çeşitli molekül ve atomların değişimini sağlamak için özelleşmiş proteinler içeren ve geçirgen olmayan membranlarla kaplıdırlar. Membranlar arası değişim, taşıma ve kanallar vasıtasıyla

13 4 olmak üzere iki temel mekanizmayla gerçekleşmektedir. Taşıma işlemi kalsiyum pompası, sodyum-kalsiyum değiştiricisi, sodyum-potasyum pompasının dışında konsantrasyon veya elektrik gradientine karşı taşıyıcı kanallar tarafından sağlanır. Membrandaki kanallar ise açıldıklarında pasif transportun gerçekleştiği porlar gibi görünmektedirler. Kanalların açılması iki yolla gerçekleşir; birincisi, direkt kanala ya da kanaldaki diğer bir membran proteinine özgül bir ligandın bağlanmasıyla meydana gelir. Đkincisi, membranlar arası voltajın değişmesiyle gerçekleşir. Bu yollardan ilki glutamat ve asetilkolin reseptörleri gibi ligant kapılı kanallardır. Diğer yolun aktivasyonu ise voltaj kapılı kanallar vasıtasıyla gerçekleşir (Lacinova, 2005). Kalsiyum kanallarının; konjenital migren, serebellar ataksi, nöropatik/kronik ağrı, anjina, epilepsi, hipertansiyon, iskemi ve bazı aritmileri de içeren hastalıklarda rolünün olduğu bildirilmiştir. Bu hastalıkların bazılarının tedavisinde, yaygın olarak düz kas ve kalpte yerleşmiş olan L-tipi kalsiyum kanallarına spesifik, kalsiyum kanal blokörlerinin keşfedilmesinin katkıları olmuştur (Janis ve Triggle, 1991). Kalsiyum hücre dışından hücre içine üç tip kanal aracılığıyla girer. Bu kanallar; a)voltaja-duyarlı kalsiyum kanalları (nöron ya da kas hücreleri gibi uyarılabilir hücrelerde) b)reseptör-kontrollü kalsiyum kanalları (nörotransmitterlere yanıt olarak) c)depo-kontrollü kalsiyum kanalları (hücre içi kalsiyum depoları boşaldığı zaman aktive olan) Kalsiyum iyonunun düzenlenmesi hücredeki kalsiyumun salınmasına ve plazma membranı boyunca kalsiyumun giriş ve çıkışıyla olmaktadır. Membran seviyesinde hücre içine kalsiyum girişi, kısmen membran depolarize olduğunda açılan voltaj bağımlı kalsiyum kanalları aracılığıyla meydana gelir. Voltaj bağımlı kalsiyum kanalları sodyum ve potasyum kanallarının da içinde bulunduğu homolog proteinlerinden meydana gelen katyon kanalları ailesine mensuptur. Reseptör bağımlı kalsiyum kanalları ya direkt ya da g proteini uyarıcı reseptörlerle ilişkilidir ve reseptör ligantlara (α1 adrenoreseptördeki noradrenalinin etkisi) cevap olarak açılır. Genelde kalsiyum kanalları iyon seçici kapaklar gibi görev yapan membrana dağılmış vaziyette ve huni şeklindeki glikoproteinlerdir. Her kanalın dışarı ve içeri doğru akımları geçirmesine müsait kapıları mevcuttur. Dışa doğru kapılar hızlı kanallarda tetrodotoksin, yavaş kanallarda ise kalsiyum kanal blokörleri tarafından bloke edilebilmektedirler. Özellikle yavaş kanallarda içeriye doğru olan kapıların, membranın fosforilasyon durumuna bağlı olduğu düşünülmektedir (Tsien ve ark., 1998).

14 5 Tsien ve ark. (1998) farmakolojik ve elektrofizyolojik teknikler kullanarak voltaj kapılı kalsiyum kanallarının üç tipini belirlemişlerdir. Bu üç tür voltaj kapılı kalsiyum kanalı L-tipi, T-tipi ve N-tipi şeklinde adlandırılan kalsiyum kanallarıdır. Bu kanallar aktivasyon ve inaktivasyon kinetiklerine, iletim özelliklerine, iyon seçiciliklerine, ilaç veya toksinlere olan duyarlılıklarına göre sınıflandırılmışlardır. Son olarak çeşitli sinir hücrelerinde yüksek eşikli voltaj kapılı kalsiyum kanalları da bulunmuş ve bu kanallar P-tipi kanallar (purkinje hücrelerinde) olarak adlandırılmıştır (Tsien ve ark., 1998). Bu kanallar değişik kriterlere göre sınıflandırılsalar da kanal aktivasyon modellerine göre olan sınıflandırma en çok kabul gören sınıflandırmadır. Kanal aktivasyon durumlarına göre bu kanallar düşük voltajla aktive olan veya düşük eşikli kanallar ve yüksek voltajla aktive olan veya yüksek eşikli kanallar olarak iki sınıfa ayrılır (Panza, 1985; Miranda ve Paeile, 1990). 1. Düşük voltajla aktive olan T-tipi (transient) kanallar 2. Yüksek voltajla aktive olan L-tipi (uzun etkili süreli), N-tipi (nöronal) ve P- tipi (purkinje) kanallarıdır. Bu kanallar içinde özellikleri en iyi ortaya konabilen L-tipi voltaja bağlı kalsiyum kanallarıdır. Başlangıçta kalsiyumu regüle edici ilaçların kalp iletim sistemindeki iletimin yanında, kontraksiyon üzerine ve düz kas tonusu üzerine olan etkilerinin belirlenmesi için çalışmalar yoğunlaşmış sonraları kalsiyuma bağlı hücre sinyal iletim sisteminin çok yönlü fonksiyonu dolayısıyla kalsiyum kanal antagonistlerinin diğer alanlardaki etkileri de araştırılmaya başlanmıştır (Panza, 1985; Miranda ve Paeile, 1990). L-tipi kanalların, özellikle kalp, düz kası ve iskelet kaslarında varlığı gösterilmiştir. Bu kanallar, dihidropiridin (nifedipin) ve fenilalkilamin türevi (verapamil) kalsiyum kanal blokörlerine yüksek oranda duyarlıdırlar (Singer ve ark., 1991; Spedding ve Paoletti, 1992). L-tipi kanallar bilinen bütün kalsiyum kanal blokörleri tarafından inhibe edilir ve geçirgenlikleri beta-adrenerjik uyarı ile belirgin bir biçimde artar (Arık ve Korkmaz, 1999). N-tipi kanallar, santral sinir sisteminde yaygın olarak presinaptik sinir uçlarında bulunurlar ve nörotransmitter salınmasına aracılık ederler. Bu tip kanallar klasik kalsiyum kanal blokörleri aracılığıyla inhibe olmamaktadırlar. N-tipi kanallar bir çeşit deniz salyangozundan elde edilen omegakonotoksin-gvia ve aminoglikozid antibiyotikler tarafından bloke edilirler (Tulunay ve Ergun, 1999).

15 6 T-tipi kalsiyum kanallarının inaktivasyonları çok hızlı olduğu için sadece kısa süreliğine kalsiyum akımına müsaittirler. Bu kanallar kalpte ve sinir hücrelerinde mevcuttur. Amilorid ve mibefradil tarafından selektif şekilde bloke olurlar (Tulunay ve Ergun, 1999). L-tipi kanallara göre daha negatif potansiyelde çalışabilmektedir ve başlıca sinüs düğümü ve atriyoventriküler düğümde depolarizasyonun başlatılmasında görevlidirler (Arık ve Korkmaz, 1999). P-tipi kalsiyum kanalları, serebellar purkinje hücrelerinde bulunmuştur ve beyindeki kalsiyum kanallarının birçoğu bu tip kanallardır. Huni ağlı bir örümcek türünün zehiriyle bloke edildiği bulunmuştur (Yousef ve ark., 2005). Yapısal olarak L-tipi kalsiyum kanalındaki dört bağlanma yeri için dört tip major kalsiyum kanal bloköri tanımlanmıştır: 1. Dihidropiridinler: Nifedipin, amlodipin, ve felodipin 2. Fenilalkilaminler: Verapamil, gallopamil ve tiapamil 3. Benzodiazepinler: Diltiazem 4. Diğerleri: Flunarazin, sinnarazin ve lidoflazin (Hirning ve ark., 1988) Bu bağlanma yerleri içinde nifedipinin örnek olarak verilebileceği dihidropiridin bağlanma yeri periferde en fazla bulunan bağlanma yeridir (Epstein, 1992; Spedding ve Paoletti, 1992). Bütün kalsiyum kanal blokörleri kendi bağlanma yerleri dışında dihidropiridin bağlanma bölgesi üzerinden kısmen de olsa etki gösterirler (Starke ve Wichmann, 1984). Bu durumda reseptör direkt fiziksel olarak bloke edilmeyip, açık olan kanal sayısının az olduğu bir durumda kanallar stabilize edilerek yapılabilmektedir (Nowycky ve ark., 1985) Kalsiyum Kanal Blokörleri Kalsiyum kanal blokörleri olarak adlandırılan ilaçlar yaklaşık olarak 1960 lı yıllardan beri kullanılmaktadır. Başta hipertansiyon olmak üzere anjina pektoris, atrial fibrilasyon, atrial ritm bozukluğu, supraventriküler taşikardi, subaraknoid hemorajilerin kısa süreli tedavisinde ayrıca migren, raynaud fenomeni, özafagial spazm ve bipolar hastalıkta kullanılmaktadır (Abernethy ve Schwartz, 1999; Hedge, 2005; Kayaalp, 2005). Kalsiyum kanal blokörlerinin başlıca farmakolojik etkisi, uyarılabilir membranlarda kalsiyum kanalları aracılığıyla kalsiyumun hücre içine akışının bloke edilmesidir. Đstirahat durumundaki düz kasta hücre dışı kalsiyum konsantrasyonu hücre

16 7 içi kalsiyum konsantrasyonundan yaklaşık 10,000 kat daha fazladır ve plazma membranında kalsiyum geçirgenliğindeki küçük bir değişiklik hücre fonksiyonunda önemli değişikliklere sebep olabilir. Kalsiyum iyonunun hücre içi ikincil mesajcı gibi işlev gördüğü söylenebilir. Hücre fonksiyonlarının düzenleyicisi olarak hareket eden kalsiyumun hücre içinde artışını engelleyen kalsiyum kanal blokörlerinin hormonların salınması, kas kasılmaları, trombosit fonksiyonu ve nörotransmitter salınması gibi çeşitli fizyolojik süreçleri etkilediği gösterilmiştir (Berridge, 1993). Kalsiyum kanal blokörleri yaygın olarak sitokrom P-450 (CYP-450) sistemi, özellikle de CYP3A4 izoenzim tarafından metabolize edilir (Pichard ve ark., 1990; Kroemer ve ark., 1993; Guengerich, 1999). Potansiyel olarak birçok ilaç etkileşmesi oluşabilir. Bu nedenle kalsiyum kanal blokörlerinin klerensi azalabilir, tedavi etkinliği değişebilir ve doz aşımı oluşabilir. Bu ilaç-ilaç etkileşimleri potansiyel olarak toksisiteye ve terapötik dozun değişmesine sebep olabilir. Kalsiyum kanal blokörleri büyük oranda ilk geçiş etkisine uğrar. Bu da potansiyel doz aşımına, ilacın dokudaki etki derecesinin artmasına ve sistemik toksisitenin uzamasına neden olur (Luomanmaki ve ark., 1997). Kalsiyum kanal blokörlerinin birçoğu büyük dağılım hacmine (Vd) sahip olsa da, nifedipinin dağılım hacmi istisnai olarak daha düşüktür (Vd= L/kg). Kalsiyum kanal blokörlerinin kontrollü salım yapan birçok preparatı günümüzde mevcuttur. Bu preparatların belirli besinlerle dramatik etkilere sebep olduğu düşünülmektedir. Miligram dozda alımında bile özellikle de pediatrik popülasyonda oldukça büyük şiddetli toksisite ihtimali artmaktadır (Belson ve ark., 2000). Sürekli salım yapan preparatlar gecikmiş absorbsiyon ve gecikmiş toksisite başlamasına neden olabilir. Hastalar sürekli etkili bir preparat aldıklarında toksisite işaretlerinin de gecikmiş olarak ortaya çıkması gözlemlenebilir. Doz aşımı veya doz artışı ile karşı karşıya kalındığında ortaya çıkan toksik etkiler, genellikle klinik etkilerin şiddetlenmiş halidir ve en sık rastlanılan klinik toksik bulgu hipotansiyondur. Özellikle daha fazla kardiyotoksik etkiye meyilli olan verapamil ve diltiazem alımında bradikardi de ayrıca sık rastlanılan bir etkidir (Henrikson ve Chandra-Strobos, 2003). Bu ilaçların terapötik endikasyonlarının çokluğu nedeniyle daha fazla hasta bu ilaçları günlük temelde kullanmakta ve buna bağlı olarak, kazara ve kasten aşırı doz riski artmaktadır. Hastalar akut doz aşımları, kendi kendine ilaçla tedavi girişimleri sonucunda oluşan kazara doz aşımları, ilaç toksisitesi ve ilaç-ilaç etkileşmeleri ile oluşan toksisite sonucunda hastaneye başvurmaktadırlar yılında kalsiyum kanal blokörlerine maruziyet nedeniyle 9,650 vaka rapor edilmiştir. Bu maruziyetlerden 3,554

17 8 vakada etki gözlenmemiş, 900 vakada minimal etkiler, 1,142 vakada orta dereceli etkiler, 339 vakada başlıca büyük etkiler rapor edilmiş ve 57 vaka ölümle sonuçlanmıştır. Kalsiyum kanal blokörlerine maruziyetlerin %5.2 si öldürücü olmuştur (Watson ve ark., 2004). Günümüzde piyasada bulunan bütün kalsiyum kanal blokörleri hücre membranındaki L-tipi voltaja bağımlı kalsiyum kanalları üzerinde bulunan özel bağlanma yerlerine yüksek afiniteli olarak bağlanır ve bu kanalları bloke ederler. Böylece hücre içine kalsiyum girişini azaltarak etki gösterirler. Bu etkileri damar düz kası ve kalp hücreleri düzeyinde oluşturmaktadır. Kalsiyum girişini azaltarak damarları gevşetirler, kalp kasını ve diğer kalp hücrelerini deprese ederler (Hedge, 2005). Kısacası kalsiyum kanal blokörleri voltaja bağlı yavaş kalsiyum kanalları boyunca damar düz kas hücreleri ve kardiyak hücrelerin sitoplazmaları içine hücre dışından kalsiyum girişini bloke ederek etki gösterirler (Luft ve Haller, 1993). Nifedipin ve benzeri dihidropiridin türevlerinin kalsiyum kanalının açılma ve kapanma kinetiğini bozmadıkları, sadece açık kanal sayısını azaltarak etki yaptıkları saptanmıştır; ayrıca refrakter periyodu uzatma etkileri de yoktur. Verapamil ve metoksiverapamil, kalsiyum kanalının kinetiğini bozarak etki yapar, kanalın aktivasyonunu ortadan kaldırır ve refrakter zamanını uzatırlar. Bu şekilde verapamil ve benzerleri kanalın aktif şeklini daha güçlü bir şekilde bloke ederler (Hart ve ark., 1992). Arteriyollerde damar tonusu ve periferik damar rezistansını azaltarak vazodilatasyona yol açarlar ve antihipertansif etki gösterirler. Hipertansiyon tedavisinde kalsiyum kanal blokörlerinin antihipertansif etkinliği diğer antihipertansif ilaçlar ile artar (Messerli, 1994). Kalsiyum kanal blokörlerinin tümü periferik, koroner ve pulmoner arterlerde vazodilitasyona yol açarlar, venler üzerine etkileri yok denecek kadar azdır (Brunton ve ark., 2003). L-tipi kalsiyum kanal blokörleri memeli hücrelerinin birçok normal fonksiyonunu değiştirir. Birçok kalsiyum kanal blokörü (hem in vitro hem de hayvanlarda) anjiyotensin-ii, fenilefrin ve endotelin-1 in damar düz kası üzerindeki vazokonstriktif etkisini engeller. Bazı L-tipi kalsiyum kanalları plazma membranındaki kalmodulin, proteinkinaz (A, C ve/veya tirozinkinaz) ve birkaç nükleotid bağlayıcı protein tarafından modüle edilir. Antihipertansif kalsiyum antagonistleri aynı zamanda, hem kültürde hem de hayvanlarda vasküler düz kas hücrelerinin hem proliferasyonunu hem de büyümesini inhibe eder (Eliott ve Black, 2001). Dihidropiridin türevi blokörler ile fenilalkilamin ve benzodiazepin türevleri arasında, farmakolojik etki profili bakımından fark vardır. Bu farklılık damar düz kaslarındaki ve kalp kasındaki etki

18 9 güçleri arasındaki farka dayanır. Dihidropiridin türevleri vazoselektiftirler; damarları gevşeten doz ve konsantrasyonlarda kalp kası ve diğer kalp hücreleri üzerinde genellikle belirgin depresan etki yapmazlar. Fenilalkilamin ve benzodiazepin türevleri vazodilatör etki yapan doz düzeylerinde kalpte miyokard hücreleri ve özellikle nodal hücreler üzerinde belirgin depresyon yaparlar (Kayaalp, 2002). Diğer kalsiyum antagonistleri dihidropiridin türevleri ile karşılaştırıldığında atrioventriküler ileti ve sol ventrikül fonksiyonları üzerine etkisi en belirgin olan verapamildir. Diltiazemin bu etkileri verapamile göre daha azdır. Kalsiyum kanal blokörlerinin damar genişletici etkisi arteriyollerde belirgindir; venüller üzerindeki gevşetici etkisi önemsiz derecededir. Hipertansiyon ne kadar ağırsa bu ilaçların vazodilatör etkileri o kadar fazla belirgin olur. Arteriyel kan basıncını düşürmelerine karşın böbrek ve serebral kan akımında ve glomerülar filtrasyon hızında azalma yapmazlar. Glomerülar filtrasyon hızında yaptıkları belirgin artmanın afferent arteriyolü efferent arteriyole göre daha fazla genişletmelerine bağlı olması olasıdır. Vazodilatör etkilerinden kısmen damar endotelinden nitrik oksit salıvermeleri rol oynayabilir. Nifedipin ve diğer bazı dihidropiridin türevleri zayıf natriüretik ve diüretik etki gösterirler. Bu özellikleri nedeni ile uzunca bir süre tek başına kullanıldıklarında, su ve tuz retansiyonu ve buna bağlı kilo artması pek yapmazlar (Eliott ve Black, 2001). Kalsiyum kanal blokörü ilaçlar, hafif ve orta derecedeki esansiyel hipertansiyonun tedavisinde tek ilaç olarak kullanılabilirler. Düşük reninli, plazma kalsiyum düzeyi düşük ve tuza duyarlı esansiyel hipertansiyonlularda, diğerlerine göre daha fazla etkili olabilirler. Kalp ile ilgili durumu olmayan komplikasyonsuz olgularda vazoselektif olmaları nedeniyle dihidropiridin türevi ilaçlar, diğer iki gruptakilere tercih edilir. Angina veya belirli taşaritmileri olan hipertansiyonlularda verapamil ve diltiazem tercih edilebilir. Nifedipin ve diğer dihidropiridin türevleri ağır hipertansiyon tedavisinde de yararlıdırlar. Vazoselektif ilaçlar pulmoner arter basıncını düşürürler. Bu nedenle primer pulmoner hipertansiyonun tedavisi için kullanılırlar (Eliott ve Black, 2001). Kalp bloğunda verapamil ve diltiazemin kullanımı kontrendikedir. Kalsiyum kanal blokörlerini kullanan hastaların %10 unda yan etkileri görülür. En fazla görülen yan etkileri baş ağrısı, yüzde kızarma ve lokal ayak bileği ödemidir. Bu yan etkiler ilaçların yaptığı vazodilatasyona bağlıdır. Kısa sürede antihipertansif etki gösteren, özellikle de sıvı nifedipin, vital organlara kan akımını azaltabilir ve vital organlarda iskemiyi indükleyebilir (Abuhandan, 2000).

19 Nifedipin Nifedipin, dihidropiridin türevi ilaçların klinik kullanıma ilk gireni ve en fazla denenmiş olanıdır. Bu grup ilaçların prototipi olarak kabul edilmektedir (Eliott ve Black, 2001). Nifedipin, kalsiyumun L-tipi veya diğer adıyla yavaş kalsiyum kanallarından geçişini inhibe eder (Miller ve ark., 1982). Vasküler düz kas ve kardiyak hücrelerdeki kalsiyum kanallarını inhibe ederek uyarılabilir membranlarda kalsiyum akışını önleyerek etki gösterir. Periferal arteriyollerde vazodilatasyon sağlar ve kan basıncının düşmesine sebep olur (Kayaalp, 2005). Kan basıncını düşüren kısa etkili bir ilaçtır. Bu özelliği nedeni ile yinelenen dozlarda verildiğinde kan basıncında belirgin dalgalanmalar ve buna bağlı refleks kalp stimülasyonu yapar. Bu nedenle nifedipin ve kısa etki süreli birinci kuşak kalsiyum kanal blokörlerinin hemen salan şekilleri hipertansiyon tedavisinde tercih edilmez (Eliott ve Black, 2001). Vasospastik anjina ve kronik stabil anjina tedavisinde kullanılır (Kayaalp, 2005). Nifedipinin kalsiyum blokajının iki önemli karakteristiği, reversibl olması ve ilaç bırakılınca sona ermesidir (Miller ve ark., 1982). Nifedipin, oral verilişten sonra mide-bağırsak kanalından çabuk ve tama yakın bir derecede absorbe edilir. Sublingual verilişten sonra daha hızlı absorbe edildiği ileri sürülmüşse de ağız boşluğundan hızlı absorbe edilmediği saptanmıştır (Eliott ve Black, 2001). Đlk geçiş eliminasyonu diğer kalsiyum kanal blokörlerine göre daha düşüktür ve oral biyoyararlanımı yaklaşık %65 tir. Modifiye salım yapan preparatlarda bu %90 lara kadar çıkabilmektedir. Hemen salım yapan şekillerinde eliminasyon yarı ömrü 2 saatken uzatılmış etkililerde 7 saate kadar çıkabilir ama genelde ortalama 5 saattir. Plazma proteinlerine bağlanma oranı %92-98 dir (Kayaalp, 2005). Esas olarak, karaciğerde polar metabolitlere dönüştürülmek suretiyle inaktive edilir (Eliott ve Black, 2001). Karaciğer mikrozomlarındaki CYP3A4 tarafından metabolize edilir (Sutton ve ark., 1997) ve %60-80 i inaktif metaboliti olarak atılır (Kayaalp, 2005). Atılımı böbrek ve bağırsak yoluyla olur (Miller ve ark., 1982). Nifedipinin sık görülen yan etkileri, baş ağrısı, yüzde ve bacaklarda cilt damarlarının vazodilatasyonuna bağlı olarak duyumsama ile ayak bileği ödemidir. Ayrıca hafif hiperkalemi yapabilir. Daha seyrek olarak baş dönmesi, ağız kuruluğu, bacak krampı, bulantı yapabilir (Eliott ve Black, 2001). Nifedipinle yapılan bir çalışmada farelere tek doz nifedipin oral olarak uygulanmış ve üç farklı zamanda ilacın farklı dokulardaki dağılımı ve üriner

20 11 sekresyonunun farmokinetik değişiklikleri incelenmiştir. Araştırmanın sonucunda, farelere verilen ilacın üç dozaj zamanlarında dokulardaki dağılımına bakılmış ve ilaç konsantrasyonu çoğunluğunun diğer dokulara kıyasla ince bağırsak, kalın bağırsak ve mide gibi organların yer aldığı gastrointestinal sistemde olduğu tespit edilmiştir (Qing- Ri ve ark., 2005). Harcouet ve ark. (1997), çalışmalarında nifedipini siklosporin grubundan antibiyotik olan sefiksim ile aynı anda ratlara vermişler ve nifedipinin sefiksim emilimine olan etkisini araştırmışlardır. Sonuçlarında nifedipinin bu antibiyotiğin bağırsaktaki emilimini arttırdığını tespit etmişlerdir. Uğurlu ve ark. (2003), farelerde kolonik anastomoz tedavisinde nifedipinin etkisini incelemişler ve kontrol gruplarına göre deney gruplarında anastomoz basınç değerlerini ve hidroksiprolin içeriğini önemli düzeyde yüksek bulmuşlardır. Araştırmacılar sonuçlarında, nifedipinin ilk postoperatif haftası sonrasında kolon anastomoz sabitliğini arttırdığını tespit etmişlerdir. Başka bir çalışmada, kalp ve karaciğer mikrozomlarındaki oksijen tüketiminin nifedipin konsantrasyonuna bağlı olarak azaldığını gözlemişlerdir. Nifedipinin mikrozomal elektron transport sistemini bozabildiğini ayrıca kardiyak ve hepatik membranlarının sensitivitesini peroksidatif hasar yaratacak kadar değiştirebildiğini tespit etmişlerdir (Ferzaan ve Rajagopalan, 1989). Dhar ve Farzan (1994) alloxanla yaptıkları çalışmalarında bir grup ratlara da üç hafta boyunca 0.5 mg\kg nifedipin vermişler ve nifedipinin karaciğer, kalp, böbrek ve pankreas dokuları üzerine etkilerini incelemişlerdir. Çalışmalarının sonucunda karaciğer, böbrek, kalp ve pankreas dokularında nifedipinin ışık mikroskobik seviyede bir etkisinin olmadığını gözlemlemişlerdir. Nifedipinle yapılan diğer bir çalışmada ise nifedipine bağlı dişeti büyümesi oluşturulan ratların periodontal dokularında apoptozis in situ olarak araştırılmıştır. Çalışmada ilk yedi gün boyunca 125 mg\kg nifedipin, kalan üç hafta boyunca da her gün 250 mg\kg nifedipini ratlara diyetle birlikte verilmiştir. Nifedipin verilen ratların bağ dokusu yüksekliği ve genişliği ile epitel dokusunda artış olduğu gözlenmiş; ancak apoptotik hücre oranlarında bir fark tespit edilmemiştir (Mangıroğlu, 2011).

21 Đnce Bağırsak Đnce bağırsak, karın boşluğuna yerleşmiş olan sindirim borusunun mide ve kalın bağırsak arasında kalan kıvrıntılı boru şeklindeki parçadır (Murathanoğlu, 1996). Đnce bağırsak, yaklaşık 6-8 m uzunluğunda olup, sindirim borusunun en uzun parçasıdır. Proksimalde duodenum, ortada jejunum ve distalde ileum olmak üzere üç farklı histolojik bölüme sahiptir. Đnce bağırsak, sindirimin yapıldığı ve endokrin salgının oluşturulduğu son bölümdür (Erdoğan ve ark., 1996; Junqueria ve ark., 1998; Gartner ve Hiatt, 2001). Đnce bağırsakta mideden gelen kimus halindeki besin materyali, bağırsak bezlerinin enzimleri ve safra enzimleri, safrayla karışıp yapı taşlarına ayrılarak ince bağırsakta emilir. Đnce bağırsağın esas fonksiyonu olan bu emilim olayında üç yapı işlev görür (Murathanoğlu, 1996). Bunlar; dairesel katlantılar (Kerkring valfleri/valvulae conniventes, plika sirkularis), bağırsak villusları ve mikrovilluslardır. Dairesel katlantılar yüzeyi üç, villuslar on, mikrovilluslar yirmi kat büyütür. Tümü birden yüzeyi altı yüz kat arttırarak 200 m² lik alan oluştururlar (Erdoğan ve ark., 1996; Junqueria ve ark., 1998; Gartner ve Hiatt, 2001). Dairesel katlantılar (Kerkring valfleri): Çıplak gözle görülebilen, tunika mukoza ve submukozanın birlikte yaptığı sirküler, spiral ya da yarım ay şeklindeki katlanmalardır. Duodenumun ilk 5 cm lik bölümü dışında çok sayıda uzun katlantılar gözlenir (Junqueria ve ark., 1998; Gartner ve Hiatt, 2001; Gökmen, 2003). Jejunumun proksimal bölümünde de çok sayıda olup büyüktürler. Buradan itibaren ileumun ortasına kadar olan bölümde katlantıların sayıları azalarak küçülür ve distal bölümüne doğruda kaybolurlar (Arıncı ve Elhan, 2006). Villuslar: Dairesel katlantılar mikroskobik olarak incelendiğinde mukoza yüzeyinde mm uzunluğunda bağırsak villusları görülür. 1 mm² de adet villus bulunur. Damardan zengin küçük parmak şeklinde çıkıntılar olan villuslar, ince bağırsağın tüm yüzeyinde bulunur ve bağırsağın iç yüzeyine kadife görünümü verirler. Duodenum ve jejunumda çok sayıda geniş ve yassı, ileumda ise sayıları az ve silindir şekillidirler (Erdoğan ve ark., 1996; Gartner ve Hiatt, 2001; Arıncı ve Elhan, 2006). Mikrovilluslar: Bağırsak villuslarının üzerini örten epitel hücrelerinin apikal yüzündeki yüzey farklılaşmasıdır. Bir miktar sitoplazma ile birlikte hücre zarının lümene doğru yaptığı parmaksı çıkıntılardır. Mikrovilluslar, hücre yüzeyine dik ve birbirlerine koşut yerleşmiş olup eşit boydadırlar. Bu nedenle çizgili kenar olarak isimlendirilirler. Bağırsak örtü epitelinde 1 mm² de yaklaşık 3,000-4,000 adet

22 13 mikrovillus bulunur (Erdoğan ve ark., 1996; Gartner ve Hiatt, 2001; Ross ve ark., 2003; Akay, 2004). Bağırsaklar, histolojik olarak içten dışa tunika mukoza, tunika submukoza, tunika muskularis ve tunika seroza olmak üzere dört katmandan oluşur (Ross ve ark., 1995). Tunika mukoza; lamina epitelyalis, lamina propriya ve lamina muskularis mukoza katmanlarını içerir (Erdoğan ve ark., 1996). Villus yüzeyini döşeyen tek katlı prizmatik epitel hücreleri çok sayıda mikrovillus ve epitel tabakasında iki tip hücre bulundurur. Bunlar silindirik mikrovilluslu epitel hücresi ve goblet hücreleridir (Ross ve ark., 1995). Đnce bağırsak epiteli altında bulunan lamina propriya gevşek bağ dokusu özelliğindedir (Ross ve ark., 1995). Lamina propriya epitelden belirgin bir bazal laminayla ayrılmıştır. Burada ayrıca lenfatik ağa yönelen kör sonlu lenf damarları (lakteal) bulunur. Đleum lamina propriyasında, diğer bölümlerden farklı olarak Peyer plakları görülür (Erdoğan ve ark., 1996; Eroschenko, 2001; Gartner ve Hiatt, 2001). Đnce bağırsak bezleri (Lieberkühn kriptaları), lamina propriyaya yerleşmişlerdir ve muskularis mukozaya kadar uzanan basit tübüler özellikteki bezlerdir. Salgılarını küçük bir delikle villuslar arasına boşaltırlar (Ross ve ark., 1995). Bu bezlerin çevresi gevşek bağ dokusuyla kuşatılmıştır. Bağırsak bezlerinde, emilim yapan prizmatik hücreler (absorbtif hücreler), indiferansiye hücreler (kök hücreler), goblet hücreleri, M (mikrofold) hücreleri, paneth ve enteroendokrin hücreleri olmak üzere altı tip hücre bulunur. Bezin üst yarısında emilim yapan hücreler ile goblet hücreleri yer alırken, bezin alt yarısında emilim yapan hücreler ile birkaç tane goblet hücresi, kök hücreler ve enteroendokrin hücreler gözlenir (Gartner ve Hiatt, 2001). Emilim yapan hücreler: Epiteldeki hücrelerin çoğunluğunu oluşturan prizmatik şekilli bazalde yerleşik oval çekirdekli hücrelerdir (Erdoğan ve ark., 1996). Hücrelerin apikal yüzeyinde çok sayıda mikrovillus bulunur (Murathanoğlu, 1996). Bu hücrelerin esas işlevleri son sindirim ürünlerinin ve suyun emilimidir. Ayrıca yüzeyi korurlar ve yağ asitlerini trigliserit ve şilomikronlara çevirirler (Erdoğan ve ark., 1996; Gartner ve Hiatt, 2001). Đndiferansiye hücreler: Yüksek mitotik aktiviteye sahip olan vücudun en hızlı çoğalan hücrelerindendir (Ross ve ark., 1995). Bir bakıma embriyonik özellik taşıyan (Murathanoğlu, 1996) gerektiğinde goblet, paneth ve epitel hücrelerine farklılaşarak onların yenilenmesini sağlayan hücrelerdir. Yeni oluşan bu hücrelerin villusun tepesine

23 14 kadar ilerleme süresi yaklaşık 5-7 gün kadardır (Gartner ve Hiatt, 2001; Ross ve ark., 2003). Bu hücreler hızlı yenilendiğinden antimitotik ilaçlardan oldukça fazla etkilenir (Ross ve ark,. 1995). Paneth hücreleri: Lieberkühn bezinin bazalinde yerleşmiş piramidal seröz hücrelerdir. Bu hücrelerin apikal sitoplazmasında yer alan salgı granüllerinde bakteri hücre duvarının parçalanmasında fonksiyonel bir enzim olan lizozim bulunur. Granül içeriği ekzositozla hücre dışına verilir. Bu yolla da ince bağırsak florası düzenlenmiş olur. Paneth hücrelerinde, sindirimde fonksiyonel herhangi bir enzim üretimi yapılmaz (Ross ve ark., 1995; Murathanoğlu, 1996). Enteroendokrin hücreler: Tüm gastrointestinal kanala yayılmış, diffus nöroendokrin sistem özelliklerini taşıyan bir kısım hücrelerdir. Đnce bağırsaklarda özellikle kriptaların alt bölümünde bulunurlar. Salgılarını bez hücrelerine değil kan damarlarına verirler. Sindirim sistemi fizyolojisinin düzenlenmesinde önemli rol oynarlar (Ross ve ark., 1995). M (mikrofold) hücreleri: Peyer plaklarının ve diğer büyük lenfatik nodüllerinin üzerini örten (Ross ve ark., 1995), bağırsak lümeninden lamina propriyaya antijen taşıyan ve fagositoz yapan özelleşmiş epitel hücreleridir. Yassı şekillidirler. Üst ve alt yüzeylerinde çok sayıda invaginasyonlar görülür. Alt yüz invaginasyonları içinde çok sayıda B lenfositleri bulunur (Erdoğan ve ark., 1996; Junqueria ve ark., 1998; Gartner ve Hiatt, 2001). Apikal kısımlarında ise mikrovillus yerine mikrokıvrımlar (mikrofold) vardır. Lümen içindeki makromoleküllerini endositozla alıp altındaki lenfoid hücrelere tanıtır. Böylece bağırsak içindeki antijenlere karşı immun yanıtın oluşmasına katkıda bulunur (Ross ve ark., 1995). Goblet hücreleri (Kadeh hücreleri): Emilim yapan prizmatik hücreler arasında serpilmiş olarak bulunan goblet hücreleri, tek hücreli endoepitelyal bezlerdir (Erdoğan ve ark., 1996). Tek tek yerleşen bu epitelyal hücreler, mide ve safra kesesinde mukus hücreleri, kalın ve ince bağırsakta ise goblet hücreleri olarak adlandırılır. Yüksek derecede polarize olan bu prizmatik hücreler, ince ve kalın bağırsakta temel olarak mukus üreten hücrelerdir. Goblet hücrelerin sayısı, duodenumdan ileuma ve kolona doğru giderek artar. Bu hücreler teka olarak adlandırılan, intraselüler kompartmanlarında membrana bağlı musin granüllerini biriktirebilme özelliğine sahiptirler (Blaser ve ark., 2002). Hücrenin bazal kısmı dardır ve yassılaşmış çekirdek burada yer alır. Granüllü endoplazmik retikulum tübülüsleri, serbest ribozomlar ve golgi kompleksi iyi gelişmiş olup, kuvvetli bazofilik boyanan bazal sitoplazmada yerleşmiştir.

24 15 Hücrenin apikal yüzünde az sayıda düzensiz mikrovilluslar görülür ve bu apikal yüzeyin 2/3 lük kısmı, açık boyanan salgı granülleriyle dolu olması nedeniyle genişlemiştir. Goblet hücreleri, epitel yüzeyinde kaygan ve koruyucu bir etkiye sahip olan mukusu salgılar (Erdoğan ve ark., 1996). Apikal sitoplazmaları golgi kompleksinden sentezlenen musin granülleri ile doludur. Musin granülleri, ince bir zarla çevrelenmiştir ve granül zarının hücre zarıyla kaynaşması ile içerik lümene verilir. Musin ekzositozla hücre dışına salındığında lümendeki su ile hidrate olarak mukusu oluşturur. Goblet hücrelerinin villusun tepesine doğru göçü esnasında, musinin kimyasal kompozisyonunda bir takım değişiklikler meydana gelir. Musinin sialik asit içeriği artar (Akiba va ark., 2000). Bu hücrelerin yaşamları oldukça kısadır ve musin salgıladıktan sonra öldükleri düşünülür (Gartner ve Hiatt, 2001; Kierszenbaum, 2006; Sinanoğlu, 2007). Tunika mukozanın en dış katmanı ise lamina muskularis mukozadır. Đçte enlemesine dışta uzunlamasına düzenlenmiş düz kas hücrelerinden ve elastik liflerden oluşur. Đç tabakadaki kas hücrelerinin bir hücre sırası villus içinden epitelin bazal laminasına kadar uzanır. Sindirim sırasında kaslar kasılır. Bu kasılma villus boyunun kısalıp uzamasını sağlayarak besinin emilimine yardımcı olur (Erdoğan ve ark., 1996; Gartner ve Hiatt, 2001). Tunika Submukoza: Elastik liflerden zengin düzensiz sıkı bağ dokusudur. Đçinde büyük kan ve lenf damarları ile sinirler yer yer de yağ doku kümeleri bulunur. Epitel tabakasının yakınında ve düz kas tabakası içinde bulunan sinir sonlanmalarından, bağırsak içeriğinin bileşimine ve bağırsak duvarının genişleme derecesiyle ilgili uyarıları alan nöron gruplarından oluşan submukozal pleksusu (Meissner) içerir. Duodenuma özgü olarak bu katmanda özel bezler (Brunner bezleri) bulunur (Erdoğan ve ark., 1996; Junqueria ve ark., 1998; Eroschenko, 2001; Gartner ve Hiatt, 2001). Tunika Muskularis: Bu tabaka içte enlemesine dışta uzunlamasına yerleşim gösteren düz kas hücrelerinden oluşmuştur. Đki kas katı arasındaki gevşek bağ dokuda myenterik sinir pleksusu, kan ve lenf damarları bulunur. Đç dairesel kas katmanının kasılması mideden gelen besinlerin sindirim enzimleriyle karışmasını ve mukoza ile ilişkisini sağlar. Dıştaki uzunlamasına kas katmanının kasılması ise bağırsak içeriğinin lümende ilerlemesine yardımcı olur (Erdoğan ve ark., 1996; Junqueria ve ark., 1998; Gartner ve Hiatt, 2001). Tunika Seroza: Đnce bir gevşek bağ dokusu tabakasıdır. Kan ve lenf damarları ile yağ dokusundan zengindir. Tek katlı yassı epitel (mezotelyum) ile örtülüdür. Karın

25 16 boşluğunda seroza mezenterler ve periton ile devamlılık gösterir. Sindirim organının diğer organ ya da yapılara bağlandığı bölümlerde serozanın yerini kalın bir adventisya alır. Adventisya, içinde damar ve sinirlerin yer aldığı bağ dokusundan meydana gelir, ancak mezotelyumu bulunmaz (Junqueria ve ark., 1998) Duodenum Đnce bağırsağın birinci bölümü olan duodenum, ince bağırsağın en kısa, en geniş çaplı ve en az hareketli olan bölümüdür (Gartner ve Hiatt, 2001; Arıncı ve Elhan, 2006). Ayrıca villusları da geniş ve kısadır. Tunika submukoza tabakasında Brunner bezlerini içermesi duodenumun diğer bölümlerden ayırt edilmesini sağlar. (Kierszenbaum, 2006). Brunner bezleri, parasempatik etki yapan ve midede salgılanan asitin etkisinden duodenumu koruyan alkali özellikte mukus salgılar. Aynı zamanda pankreas enziminin etkisi için ph sini normal düzeye indirgeyici etki de yaparlar. Brunner bezlerinden salgılanan alkali salgılar, sindirim enzimlerinin sürekli işlevi için uygun ortamı sağlar ve bir polipeptid hormonu olan ürogastronu salgılar. Bu hormon midedeki parietal hücrelerce salgılanan hidroklorik asiti baskılar ve epitel hücrelerinde mitotik etkiyi arttırır (Erdoğan ve ark., 1996; Junqueria ve ark., 1998; Eroschenko, 2001; Gartner ve Hiatt, 2001) Jejunum Đnce bağırsağın duodenumdan sonra gelen bölümüdür (Gartner ve Hiatt, 2001). Villusları uzun ve parmaksı biçimdedir. Villusların en iç kısmında iyi gelişmiş bir merkezi lakteal içerirler. Jejunum, submukoza tabakasında bez içermez (Kierszenbaum, 2006) Đleum Đnce bağırsağın jejunumu izleyen distal bölümüdür (Gartner ve Hiatt, 2001). Peyer plaklarının (lenfatik nodüller) bulunması ileumun tanınmasına yönelik belirgin bir özelliğidir. Villusları, jejunumdakilere göre daha kısadır (Kierszenbaum, 2006). Đleumun belirleyici bir özelliği olan Peyer plakları, mukozada ve kısmen submukozada yer alan lenf folikülleridir. Mide bağırsak sistemi ile ilişkili lenfoid dokunun (gut-

26 17 associated lymphoid tissue-gal) temelini bunlar oluşturur. Bir Peyer plağı, korona ve germinal merkez olarak iki esas bölüm içerir. Peyer plakları folikül ile ilişkili M hücreleri ve enterositlerden oluşmuş bir epitelle örtülüdür. Korona kısmı IgD dışında tüm immunoglobulin izotiplerini sentezleyen B lenfositlerini kapsar. Germinal merkez, IgA pozitif B lenfositleri, CD4 pozitif T lenfositleri ve antijen sunucu hücreleri içerir. Foliküller, lamina propriyanın yaygın lenfatik dokusundan gelişir ve foliküllerin mukoza yüzeyine ulaştığı bağırsak lümeni bölgesinde villuslar bulunmaz (Ross ve ark., 2003; Kierszenbaum, 2006) Kalsiyum kanal blokörlerinin bağırsak üzerine etkileri ile ilgili çalışmalar Hem kemirgen hem de insan bağırsak epitel hücreleri (enterositler) geniş alanda ilaçları ve ksenobiyotikleri metabolize etme yeteneği olan enzimler içerdiğinden, yakın zamanda yapılan çok sayıda klinik çalışma ve klinik öncesi çalışma, ilk geçiş metabolizmasında bağırsakların önemini göstermiştir. Đlaçların veya kimyasalların oral biyoyararlanımı, bağırsak emilimi ve onunla ilişkili ilk geçiş metabolizmasıyla alakalıdır (Poet ve ark., 2003). Nifedipinin farelerdeki preoral biyoyararlanımının yaklaşık olarak %45-58 arasında olduğu bilinmektedir ve ilacın sistemik olarak tek sorumlusunun da karaciğer olduğu düşünülmekteydi. Bunun üzerine Grundy ve ark. (1997) çalışmalarında, farelerde nifedipinin ilk geçişteki eliminasyonunda bağırsak metabolizmasının da katkıda bulunup bulunmadığını incelemişlerdir. Bu araştırmacılar sonuçlarında sistemde bulunan nifedipinin temizlenmesinde karaciğerin etkisinin oldukça az olduğunu gözlemlemişler ve hepatik ekstrasyona ek olarak nifedipinin ilk geçiş eliminasyonun ince bağırsak duvarında meydana geldiğini tespit etmişlerdir. Bağırsak epitel hücreleri, çoğu ilacın emilimini engelleyen detoksifikasyon mekanizmalarına sahiptir ve burada P-4503A nın (CYP3A) önemli rol oynadığı bilinmektedir (Hiroshi ve Yuichi, 2000). Son yapılan çalışmalarda ince bağırsaklardaki enterositler de CYP metabolik kapasitesine sahiptir ve bazı enzimler (3A4 gibi) söz konusu olduğunda enterositler içindeki derişim karaciğer ile kıyaslanabilir düzeydedir. Her ne kadar insan bağırsağındaki ve karaciğerindeki enzim profili farklı olsa da, hem karaciğerde hem de ince bağırsaklardaki yaygın olan enzim CYP3A4 tür (Poet ve ark., 2003).

27 18 Takahiro ve ark. (2002), çalışmalarında nifedipinin ince bağırsak mukozasından geçiş esnasında önemli derecede esktraksiyona maruz kaldığını göstermişlerdir. Bu olaydan da CYP3A2 nin sorumlu olduğu sonucuna varmışlardır. Bağırsak ve nifedipinle ilgili yapılan başka bir çalışmada Sun ve ark. (1997), kalsiyum kanal blokörlerinin siklosporinin neden olduğu renal fonksiyon ve renal kan akışında görülen artışa karşı koruyucu etkisinin ince bağırsakta da benzer şekilde olup olmadığını araştırmışlardır. Ratlara, nifedipini siklosporin ile birlikte verdiklerinde bağırsak mukoza katmanındaki vasküler direnç, kan akışı değerleri ve absorptif fonksiyon ile beraber bağırsak dokusunda farklı olarak önemli bir değişiklik olmadığını gözlemlemişlerdir. Araştırmacılar sonuçlarında nifedipinin fare bağırsağında siklosporin nedenli zararlara karşı korumada etkili olduğunu tespit etmişlerdir. Yapılan başka bir çalışmada Bassotti ve ark. (1998), nifedipin ve verapamilin yemek yemeye olan sigmoid myoelectric tepki üzerindeki etkilerini incelemişlerdir. Sonuçlarında kalsiyum kanal blokörlerinden olan nifedipinin, kolonik aktiviteyi inhibe ederek kabızlığa neden olabileceğini ileri sürmüşlerdir. Ayrıca verapamilin daha az sebep olmakla birlikte kolonik transiti azaltarak ve su absorbsiyonunu arttırarak farklı bir mekanizma ile kabızlığa yol açabileceğini belirtmişlerdir. Verapamilin yan etkisi olan kabızlık üzerine yapılan diğer bir çalışmada Krevsky ve ark. (1992), verapamilin kabızlık etkisinin üst gastrointestinal geçiş üzerindeki etkiden dolayı değil kolonik geçişin gecikmesinden dolayı olduğunu belirtmişlerdir Karaciğer Karaciğer insanda yaklaşık 1500 g olup, vücuttaki en büyük bezdir (Gartner ve Hiatt, 1997). Karın boşluğunun sağ üst bölümünde, diyaframın altında, mide ve bağırsakların üstünde yerleşmiştir (Karaöz, 2003). Karaciğerin dolaşım sistemindeki bu konumu, metabolitlerin bir araya getirilmesi, dönüştürülmesi, biriktirilmesi ve toksik maddelerin nötralize ve elimine edilmesi için uygundur. Bu eliminasyon ise karaciğerin lipit sindirimi için önemli bir ekzokrin salgısı olan safrada gerçekleşir (Junqueria ve Carneiro, 2003). Karaciğer ürettiği bu safrayı safra kanalları yoluyla duodenuma boşalttığından ekzokrin, sentezlediği bazı maddeleri kana doğrudan doğruya verdiğinden endokrin bir bez niteliği taşımaktadır (Kalaycı, 1986). Karaciğer, sindirim kanalından emilen besinlerin işlendiği ve vücudun diğer kısımları tarafından

Özofagus Mide Histolojisi

Özofagus Mide Histolojisi Özofagus Mide Histolojisi Sindirim kanalını oluşturan yapılar Gastroıntestınal kanal özafagustan başlayıp anüse değin devam eden değişik çaptaki bir borudur.. Ağız, Farinks (yutak), özafagus(yemek borusu),

Detaylı

HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücrenin fiziksel yapısı. Hücre membranı proteinleri. Hücre membranı

HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücrenin fiziksel yapısı. Hücre membranı proteinleri. Hücre membranı Hücrenin fiziksel yapısı HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücreyi oluşturan yapılar Hücre membranı yapısı ve özellikleri Hücre içi ve dışı bileşenler Hücre membranından madde iletimi Vücut sıvılar Ozmoz-ozmmotik basınç

Detaylı

ABSTRACT ANAHTAR SÖZCÜKLER / KEY WORDS

ABSTRACT ANAHTAR SÖZCÜKLER / KEY WORDS I ÖZ Bu çalışmada Kepez/AYDIN dan Haziran 2005 tarihinde toplanan 10 yetişkin L. stellio nun (5, 5 ) sindirim kanalının bir bölümünü oluşturan ince barsak ve kalın barsağının genel histolojik yapısı ortaya

Detaylı

KAS FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

KAS FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN KAS FİZYOLOJİSİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN Uyarılabilen dokular herhangi bir uyarıya karşı hücre zarlarının elektriksel özelliğini değiştirerek aksiyon potansiyeli oluşturup, iletebilme özelliği göstermektedir.

Detaylı

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... 1 Bilinmesi Gereken Kavramlar... 1 Giriş... 2 Hücrelerin Fonksiyonel Özellikleri... 2 Hücrenin Kimyasal Yapısı... 2 Hücrenin Fiziksel Yapısı... 4 Hücrenin Bileşenleri... 4

Detaylı

İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL

İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL Vücudun İlaçlara Etkisi (Farmakokinetik Etkiler) Farmakokinetik vücudun ilaca ne yaptığını inceler. İlaçlar etkilerini lokal veya sistematik

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI

11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI 11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI Canlılar hayatsal faaliyetlerini gerçekleştirebilmek için ATP ye ihtiyaç duyarlar. ATP yi ise besinlerden sağlarlar. Bu nedenle

Detaylı

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)!

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)! HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücre Hücre: Tüm canlıların en küçük yapısal ve fonksiyonel ünitesi İnsan vücudunda trilyonlarca hücre bulunur Fare, insan veya filin hücreleri yaklaşık aynı büyüklükte Vücudun büyüklüğü

Detaylı

DR. OKTAY ARDA. İnce Barsak. Sindirimin Sona Erdiği Yer Besin Maddesi Absorbsiyonu Endokrin Sekrasyonu

DR. OKTAY ARDA. İnce Barsak. Sindirimin Sona Erdiği Yer Besin Maddesi Absorbsiyonu Endokrin Sekrasyonu Dr. Oktay Arda İnce Barsak Sindirimin Sona Erdiği Yer Besin Maddesi Absorbsiyonu Endokrin Sekrasyonu İnce Barsak Uzunluğu ~ 5 m Temasın Uzun Süreli olması Yiyecekler Sindirim Enzimleri Sindirilmiş Ürünler

Detaylı

HÜCRE MEMBRANINDAN MADDELERİN TAŞINMASI. Dr. Vedat Evren

HÜCRE MEMBRANINDAN MADDELERİN TAŞINMASI. Dr. Vedat Evren HÜCRE MEMBRANINDAN MADDELERİN TAŞINMASI Dr. Vedat Evren Vücuttaki Sıvı Kompartmanları Vücut sıvıları değişik kompartmanlarda dağılmış Vücuttaki Sıvı Kompartmanları Bu kompartmanlarda iyonlar ve diğer çözünmüş

Detaylı

OMÜ TIP FAKÜLTESİ DERS YILI DÖNEM I HAYATIN DEVAMI III UYGULAMA REHBERİ

OMÜ TIP FAKÜLTESİ DERS YILI DÖNEM I HAYATIN DEVAMI III UYGULAMA REHBERİ OMÜ TIP FAKÜLTEİ 2016-2017 DER YILI DÖNEM I HAYATIN DEVAMI III UYGULAMANIN ADI: indirim Kanalı Histolojisi UYGULAMA REHBERİ I. AMAÇ: indirim kanalını oluşturan organların duvar yapılarının ana hatları

Detaylı

Kalın Barsak Mukoza. Villi yoktur Kıvrımlar yoktur. Distal bölümde (Rectal) vardır DR. OKTAY ARDA

Kalın Barsak Mukoza. Villi yoktur Kıvrımlar yoktur. Distal bölümde (Rectal) vardır DR. OKTAY ARDA Dr. Oktay Arda 2 Kalın Barsak Mukoza Villi yoktur Kıvrımlar yoktur Distal bölümde (Rectal) vardır 3 Kalın BarsakGuddelri Uzundur Çok sayıda: Goblet Hücresi Absorbsiyon Hücresi Silindirik Kısa, düzensiz

Detaylı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın

Detaylı

II.Hayvansal Dokular. b.bez Epiteli 1.Tek hücreli bez- Goblet hücresi 2.Çok hücreli kanallı bez 3.Çok hücreli kanalsız bez

II.Hayvansal Dokular. b.bez Epiteli 1.Tek hücreli bez- Goblet hücresi 2.Çok hücreli kanallı bez 3.Çok hücreli kanalsız bez II.Hayvansal Dokular Hayvanların embriyonik gelişimi sırasında Ektoderm, Mezoderm ve Endoderm denilen 3 farklı gelişme tabakası (=germ tabakası) bulunur. Bütün hayvansal dokular bu yapılardan ve bu yapıların

Detaylı

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar Kalp kası beyinden sonra en fazla kana gereksinim duyan organdır. Kalp kendini besleyen kanı aortadan ayrılan arterlerden alır. Bu arterlere koroner

Detaylı

Kalp Fonksiyonları KALP FİZYOLOJİSİ. Kalp Fonksiyonları. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Dolaşım Sistemleri

Kalp Fonksiyonları KALP FİZYOLOJİSİ. Kalp Fonksiyonları. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Dolaşım Sistemleri KALP FİZYOLOJİSİ Yrd.Doç.Dr. Seçgin SÖYÜNCÜ Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD 2009 Kalp Fonksiyonları Kan damarları yoluyla oksijeni ve barsaklarda emilen besin maddelerini dokulara iletir

Detaylı

İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın

İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın Hücre iletişimi Tüm canlılar bulundukları çevreden sinyal alırlar ve yanıt verirler Bakteriler glukoz ve amino asit gibi besinlerin

Detaylı

Propiverin HCL Etki Mekanizması. Bedreddin Seçkin

Propiverin HCL Etki Mekanizması. Bedreddin Seçkin Propiverin HCL Etki Mekanizması Bedreddin Seçkin 24.10.2015 Propiverin Çift Yönlü Etki Mekanizmasına Sahiptir Propiverin nervus pelvicus un eferent nörotransmisyonunu baskılayarak antikolinerjik etki gösterir.

Detaylı

İlaçların Etkilerini Değiştiren Faktörler, ve İlaç Etkileşimleri

İlaçların Etkilerini Değiştiren Faktörler, ve İlaç Etkileşimleri İlaçların Etkilerini Değiştiren Faktörler, ve İlaç Etkileşimleri Prof. Dr. Öner Süzer Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Anabilim Dalı www.onersuzer.com Son güncelleme: 10.03.2009

Detaylı

HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111

HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111 HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111 asli.memisoglu@deu.edu.tr KONULAR HAYVAN HÜCRESİ HAYVAN, BİTKİ, MANTAR, BAKTERİ HÜCRE FARKLARI HÜCRE ORGANELLERİ

Detaylı

HİSTOLOJİ. DrYasemin Sezgin

HİSTOLOJİ. DrYasemin Sezgin HİSTOLOJİ DrYasemin Sezgin HİSTOLOJİ - Canlı vücudunu meydana getiren hücre, doku ve organların çıplak gözle görülemeyen (mikroskopik) yapılarını inceleyen bir bilim koludur. - Histolojinin sözlük anlamı

Detaylı

FARMAKOKİNETİK. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

FARMAKOKİNETİK. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN FARMAKOKİNETİK Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN 2 İlaç Vücuda giriş Oral Deri İnhalasyon Absorbsiyon ve Doku ve organlara Dağılım Toksisite İtrah Depolanma Metabolizma 3 4 İlaçların etkili olabilmesi için, uygulandıkları

Detaylı

SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder

SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder. Çeşitli duyu organlarından milyonlarca

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU 11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU DUYU ORGANLARI Canlının kendi iç bünyesinde meydana gelen değişiklikleri ve yaşadığı ortamda mevcut fiziksel, kimyasal ve mekanik uyarıları alan

Detaylı

KALP KASI Kalpte ve kalpten çıkan büyük damarlarda bulunur. Miyofilamanların organizasyonu iskelet kasındakilerle aynıdır; histolojik kesitlerde

KALP KASI Kalpte ve kalpten çıkan büyük damarlarda bulunur. Miyofilamanların organizasyonu iskelet kasındakilerle aynıdır; histolojik kesitlerde KALP KASI Kalpte ve kalpten çıkan büyük damarlarda bulunur. Miyofilamanların organizasyonu iskelet kasındakilerle aynıdır; histolojik kesitlerde enine çizgilenme gösterirler. Kalp kası hücreleri interkalar

Detaylı

İnsan vücudunda üç tip kas vardır: İskelet kası Kalp Kası Düz Kas

İnsan vücudunda üç tip kas vardır: İskelet kası Kalp Kası Düz Kas Kas Fizyolojisi İnsan vücudunda üç tip kas vardır: İskelet kası Kalp Kası Düz Kas Vücudun yaklaşık,%40 ı çizgili kas, %10 u düz kas kastan oluşmaktadır. Kas hücreleri kasılma (kontraksiyon) yeteneğine

Detaylı

Dolaşım Sistemi Fizyolojisi - 2. Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D.

Dolaşım Sistemi Fizyolojisi - 2. Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D. Dolaşım Sistemi Fizyolojisi - 2 Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D. Kalbin Çalışması ve İşlevleri Kalbin Anatomisi Kalbin Anatomisi Kalp Kapakları (Sağ) (Sol) Kalbin

Detaylı

Solunum sistemi farmakolojisi. Prof. Dr. Öner Süzer

Solunum sistemi farmakolojisi. Prof. Dr. Öner Süzer Solunum sistemi farmakolojisi Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 2 1 3 Havayolu, damar ve salgı bezlerinin regülasyonu Hava yollarının aferent lifleri İrritan reseptörler ve C lifleri, eksojen kimyasallara,

Detaylı

Örtü Epiteli Tipleri:

Örtü Epiteli Tipleri: Tek Katlı: Tek Katlı Yassı Epitel Tek Katlı Kübik Epitel Tek Katlı Prizmatik Örtü Epiteli Tipleri: Basit Kinosilyalı Çizgili Kenarlı Yalancı Çok Katlı( Psödostratifiye) Prizmatik Epitel Çok Katlı: Çok

Detaylı

Antianjinal ilaçlar. Prof. Dr. Öner Süzer

Antianjinal ilaçlar. Prof. Dr. Öner Süzer Antianjinal ilaçlar Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 1 2 2 1 Koroner iskemi, anjina, enfarktüs ve antianjinal tedavi Kalp dokusu, oksijene ihtiyacı bakımından vücuttaki pek çok organa göre daha az

Detaylı

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ İçerik Dolaşım sisteminin kısa anatomi ve fizyolojisi Egzersizde periferal dolaşımın düzenlenmesi-etkili mekanizmalar Damar endotelinin ve Nitrik Oksitin (NO) periferal

Detaylı

Dağılımı belirleyen primer parametre plazma proteinlerine bağlanma oranıdır.

Dağılımı belirleyen primer parametre plazma proteinlerine bağlanma oranıdır. DAĞILIM AŞAMASINI ETKİLEYEN ÖNEMLİ FAKTÖRLER Dağılımı belirleyen primer parametre plazma proteinlerine bağlanma oranıdır. Bu bağlanma en fazla albüminle olur. Bağlanmanın en önemli özelliği nonselektif

Detaylı

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem Prof.Dr.Mitat KOZ Mikrodolaşım? Besin maddelerinin dokulara taşınması ve hücresel atıkların uzaklaştırılması. Küçük arteriyoller her bir doku

Detaylı

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü Prof.Dr.Mitat KOZ DOLAŞIMIN SİNİRSEL KONTROLÜ Doku kan akımının her dokuda ayrı ayrı ayarlanmasında lokal doku kan akımı kontrol mekanizmaları

Detaylı

Epitel hücreleri glikokaliks denen glikoprotein örtüsü ile çevrilidir. Epitel hücrelerinin birbirine yapışmasını sağlar. Epitel hücrelerinin üzerine

Epitel hücreleri glikokaliks denen glikoprotein örtüsü ile çevrilidir. Epitel hücrelerinin birbirine yapışmasını sağlar. Epitel hücrelerinin üzerine EPİTEL DOKU EPİTEL DOKU Birbirine bitişik hücrelerden yapılmıştır. Hücreler arası madde çok azdır. Ektoderm, mezoderm ve endoderm olmak üzere her üç embriyon yaprağından köken alır. Epitel dokusu mitoz

Detaylı

DİNLENİM MEMBRAN POTANSİYELİ. Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D.

DİNLENİM MEMBRAN POTANSİYELİ. Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D. DİNLENİM MEMBRAN POTANSİYELİ Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D. Hücre içi kompartıman ve hücre dışı kompartımanın büyük bölümü elektriksel açıdan nötrdür. Hücre içinde

Detaylı

Pediatriye Özgü Farmakoterapi Sorunları

Pediatriye Özgü Farmakoterapi Sorunları [Çocuklarda Akılcı İlaç Kullanımı] Pediatriye Özgü Farmakoterapi Sorunları Ayşın Bakkaloğlu Hacettepe Üniversitesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Pediatrik Nefroloji Ünitesi İlaç Metabolizması Esas organ

Detaylı

1.2)) İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİSİ

1.2)) İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİSİ 10.Sınıf Meslek Esasları ve Tekniği 9.Hafta ( 10-14 / 11 / 2014 ) 1.)İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİSİ 2.) İLAÇLARIN VERİLİŞ YOLLARI VE ETKİSİNİ DEĞİŞTİREN FAKTÖRLER Slayt No : 13 1.2)) İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİSİ

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 43 SİNDİRİM SİSTEMİ 2 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI

11. SINIF KONU ANLATIMI 43 SİNDİRİM SİSTEMİ 2 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI 11. SINIF KONU ANLATIMI 43 SİNDİRİM SİSTEMİ 2 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI 4) Mide Tek gözlü torba şeklinde olan, kaburgaların ve diyaframın altında karın boşluğunun sol üst bölgesinde, yemek borusu ve ince

Detaylı

LİPOPROTEİNLER. Lipoproteinler; Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı. stabilize edilmeleri gerekir. kanda lipidleri taşıyan özel

LİPOPROTEİNLER. Lipoproteinler; Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı. stabilize edilmeleri gerekir. kanda lipidleri taşıyan özel LİPOPROTEİNLER LİPOPROTEİNLER Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı olarak çözündüklerinden, taşınmaları için stabilize edilmeleri gerekir. Lipoproteinler; komplekslerdir. kanda lipidleri taşıyan

Detaylı

1. Farmakokinetik faz: İlaç alındığı andan sonra vücudun ilaç üzerinde oluşturduğu etkileri inceler.

1. Farmakokinetik faz: İlaç alındığı andan sonra vücudun ilaç üzerinde oluşturduğu etkileri inceler. 1. Farmakokinetik faz: İlaç alındığı andan sonra vücudun ilaç üzerinde oluşturduğu etkileri inceler. Bunlar; absorbsiyon, dağılım; metabolizma (biotransformasyon) ve eliminasyondur. 2. Farmakodinamik faz:

Detaylı

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar Prof.Dr.Mitat KOZ 1 İskelet Kasının Egzersize Yanıtı Kas kan akımındaki değişim Kas kuvveti ve dayanıklılığındaki

Detaylı

2x2=4 her koşulda doğru mudur? doğru yanıt hayır olabilir mi?

2x2=4 her koşulda doğru mudur? doğru yanıt hayır olabilir mi? ÇOCUKLARDA İLAÇ KULLANIMINDA FARMAKOKİNETİK VE FARMAKODİNAMİK FARKLILIKLAR 17.12.2004 ANKARA Prof.Dr. Aydın Erenmemişoğlu ÇOCUKLARDA İLAÇ KULLANIMINDA FARMAKOKİNETİK VE 2x2=4 her koşulda doğru mudur? doğru

Detaylı

OMÜ TIP FAKÜLTESİ DERS YILI DÖNEM I HAYATIN DEVAMI II UYGULAMA REHBERİ

OMÜ TIP FAKÜLTESİ DERS YILI DÖNEM I HAYATIN DEVAMI II UYGULAMA REHBERİ OMÜ TIP FAKÜLTEİ 2016-2017 DER YILI DÖNEM I HAYATIN DEVAMI II UYGULAMANIN ADI: indirim Kanalı Histolojisi UYGULAMA REHBERİ I. AMAÇ: indirim kanalını oluşturan organlarıdan Özofagus ve Midenin duvar yapılarının

Detaylı

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI ADIM ADIM YGS LYS 177. Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI Hastalık yapıcı organizmalara karşı vücudun gösterdiği dirence bağışıklık

Detaylı

BMM307-H02. Yrd.Doç.Dr. Ziynet PAMUK

BMM307-H02. Yrd.Doç.Dr. Ziynet PAMUK BMM307-H02 Yrd.Doç.Dr. Ziynet PAMUK ziynetpamuk@gmail.com 1 BİYOELEKTRİK NEDİR? Biyoelektrik, canlıların üretmiş olduğu elektriktir. Ancak bu derste anlatılacak olan insan vücudundan elektrotlar vasıtasıyla

Detaylı

Lokal anestetik preparatları

Lokal anestetik preparatları Lokal anestetikler Prof. Dr. Öner Süzer Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Anabilim Dalı www.onersuzer.com Son güncelleme: 21.10.2010 Lokal anestetik preparatları 2 2/30 1 3 3/30

Detaylı

Düz Kas. Nerede???? İçi boş organların duvarı, Kan damarlarının duvarı, Göz, Kıl follikülleri. Mesane. Uterus. İnce bağırsak

Düz Kas. Nerede???? İçi boş organların duvarı, Kan damarlarının duvarı, Göz, Kıl follikülleri. Mesane. Uterus. İnce bağırsak Nerede???? İçi boş organların duvarı, Kan damarlarının duvarı, Göz, Kıl follikülleri. Düz Kas Mesane Uterus İnce bağırsak Düz Kas İşlevleri İstemsiz kasılma Bazı düz kas hücreleri kollajen, elastin, glikozaminoglikan,

Detaylı

Toksisiteye Etki Eden Faktörler

Toksisiteye Etki Eden Faktörler Toksisiteye Etki Eden Faktörler Toksik etki (toksisite) Tüm ksenobiyotiklerin biyolojik sistemlerde oluşturdukları zararlı etki. 2 Kimyasal Madde ile İlgili Faktörler Bir kimyasal maddenin metabolizmasında

Detaylı

DÖNEM II DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 25 ARALIK 02 MART 2018)

DÖNEM II DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 25 ARALIK 02 MART 2018) 2017-2018 DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 25 ARALIK 02 MART 2018) DERSLER TEORİK PRATİK TOPLAM Anatomi 26 5X2 31 Biyofizik 4-4 Fizyoloji 22 5X2 27 Histoloji ve Embriyoloji 12 6X2 18 Tıbbi

Detaylı

Farmasötik Toksikoloji

Farmasötik Toksikoloji Farmasötik Toksikoloji 2014 2015 2.Not Doç.Dr. Gül ÖZHAN Absorbsiyon Kan hücreleri Dağılım Dokularda depolanma Eliminasyon Kimyasal Serum proteinleri Kan veya plazma Etki bölgesi Metabolizma Eliminasyon

Detaylı

İSTANBUL MEDENİYET ÜNİVERSİTESİ

İSTANBUL MEDENİYET ÜNİVERSİTESİ FİZYOLOJİ ANABİLİM DALI TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİ PROGRAMI FİZYOLOJİ ANABİLİM DALI TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİ PROGRAMI FİZ-005: Hücre Fizyolojisi Teorik Dersleri FİZ-005: Hücre Fizyolojisi Pratik Uygulamaları

Detaylı

BİY 471 Lipid Metabolizması-I. Yrd. Doç. Dr. Ebru SAATÇİ Güz Yarı Dönemi

BİY 471 Lipid Metabolizması-I. Yrd. Doç. Dr. Ebru SAATÇİ Güz Yarı Dönemi BİY 471 Lipid Metabolizması-I Yrd. Doç. Dr. Ebru SAATÇİ 2008-2009 Güz Yarı Dönemi Lipoproteinler Türev lipidler: Glikolipidler Lipoproteinler Lipoproteinler, lipidlerin proteinlerle oluşturdukları komplekslerdir.

Detaylı

FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU

FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU Fizyolojiye Giriş Temel Kavramlar Fizyolojiye Giriş Canlıda meydana gelen fiziksel ve kimyasal değişikliklerin tümüne birden yaşam denir. İşte canlı organizmadaki

Detaylı

ENDOKRİN BEZ EKZOKRİN BEZ. Tiroid bezi. Deri. Hormon salgısı. Endokrin hücreler Kanal. Kan akımı. Ter bezi. Ekzokrin hücreler

ENDOKRİN BEZ EKZOKRİN BEZ. Tiroid bezi. Deri. Hormon salgısı. Endokrin hücreler Kanal. Kan akımı. Ter bezi. Ekzokrin hücreler ENDOKRİN SİSTEM Endokrin sistem, sinir sistemiyle işbirliği içinde çalışarak vücut fonksiyonlarını kontrol eder ve vücudumuzun farklı bölümleri arasında iletişim sağlar. 1 ENDOKRİN BEZ Tiroid bezi EKZOKRİN

Detaylı

MEMBRAN POTANSİYELLERİ HÜCRELERİN ELEKTRİKSEL AKTİVİTESİ

MEMBRAN POTANSİYELLERİ HÜCRELERİN ELEKTRİKSEL AKTİVİTESİ MEMBRAN POTANSİYELLERİ HÜCRELERİN ELEKTRİKSEL AKTİVİTESİ MEMBRAN POTANSİYELİ Vücuttaki tüm hücrelerin membranları, üzerlerinde elektrik yükü depolayacak özelliktedir Hücrelerin normal işlevlerini yerine

Detaylı

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 6 a

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 6 a Fizyoloji PSİ 123 Hafta 6 Sinir Sisteminin Hücreleri Astrosit Oligodendrosit (MSS) Sinir Sistemi Hücreleri Glia Nöron Schwan (PSS) Mikroglia Ependimal Glia Tutkal Bölünebilir Nöronlara fiziksel ve metabolik

Detaylı

ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ. Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli

ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ. Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli Endotel, dolaşım sistemini döşeyen tek katlı yassı epiteldir. Endotel hücreleri, kan damarlarını kan akımı yönünde uzunlamasına döşeyen yassı,

Detaylı

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir.

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir. METABOLİZMA ve ENZİMLER METABOLİZMA Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir. A. ÖZÜMLEME (ANABOLİZMA) Metabolizmanın yapım reaksiyonlarıdır. Bu tür olaylara

Detaylı

BARSAKLAR -Midede mekanik ve kimyasal olarak parçalanan besin maddelerinin en önemli enzimatik değişimlere uğradığı yerdir. Karbonhidratlar ağızda,

BARSAKLAR -Midede mekanik ve kimyasal olarak parçalanan besin maddelerinin en önemli enzimatik değişimlere uğradığı yerdir. Karbonhidratlar ağızda, BARSAKLAR BARSAKLAR -Midede mekanik ve kimyasal olarak parçalanan besin maddelerinin en önemli enzimatik değişimlere uğradığı yerdir. Karbonhidratlar ağızda, proteinler midede sindirilmeye başlarsa da

Detaylı

Otakoidler ve ergot alkaloidleri

Otakoidler ve ergot alkaloidleri Otakoidler ve ergot alkaloidleri Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 1 Antihistaminikler 2 2 1 Serotonin agonistleri, antagonistleri, ergot alkaloidleri 3 3 Otakaidler Latince "autos" kendi, "akos"

Detaylı

CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER

CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER Canlıların yapısında bulunan moleküller yapısına göre 2 ye ayrılır: I. İnorganik Bileşikler: Bir canlı vücudunda sentezlenemeyen, dışardan hazır olarak aldığı

Detaylı

LİPOPROTEİN METABOLİZMASI. Prof.Dr. Yeşim ÖZKAN Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı

LİPOPROTEİN METABOLİZMASI. Prof.Dr. Yeşim ÖZKAN Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı LİPOPROTEİN METABOLİZMASI Prof.Dr. Yeşim ÖZKAN Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Lipoprotein Nedir? 1- Lipidler Hidrofobik lipidler çekirdekte (Trigliserit, Kolesterol esterleri)

Detaylı

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ 05-06 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 0: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ Ders Kurulu Başkanı: / Başkan Yardımcıları: / Histoloji Embriyoloji Yrd. Doç. Dr. Bahadır Murat Demirel / Üyeler: / Tıbbi / Dersin AKTS

Detaylı

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri DOKU Dicle Aras Doku ve doku türleri Doku Bazı özel görevler üstlenmiş hücre topluluklarıdır. Bir doku aynı yönde özelleşmiş hücre ve hücreler arası maddelerin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. İntrauterin

Detaylı

VÜCUDUMUZDA SISTEMLER. Destek ve Hareket

VÜCUDUMUZDA SISTEMLER. Destek ve Hareket VÜCUDUMUZDA SISTEMLER Destek ve Hareket DESTEK VE HAREKET SİSTEMİ Vücudun hareket etmesini sağlamak Vücutta bulunan organlara destek sağlamak Destek ve Hareket Sistemi İskelet Sistemi Kaslar Kemikler Eklemler

Detaylı

DÖNEM II DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 24 ARALIK MART 2019)

DÖNEM II DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 24 ARALIK MART 2019) 2018-2019 DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 24 ARALIK 2018 01 MART 2019) DERSLER TEORİK PRATİK TOPLAM Anatomi 26 5X2 36 Fizyoloji 22 4X2 30 Histoloji ve Embriyoloji 12 6X2 24 Tıbbi Biyokimya

Detaylı

FTR 231 Fonksiyonel Nöroanatomi. Sinapslar. yrd.doç.dr. emin ulaş erdem

FTR 231 Fonksiyonel Nöroanatomi. Sinapslar. yrd.doç.dr. emin ulaş erdem FTR 231 Fonksiyonel Nöroanatomi Sinapslar yrd.doç.dr. emin ulaş erdem TANIM Sinaps, nöronların (sinir hücrelerinin) diğer nöronlara ya da kas veya salgı bezleri gibi nöron olmayan hücrelere mesaj iletmesine

Detaylı

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS Aerobik Antrenmanlar Sonucu Kasta Oluşan Adaptasyonlar Miyoglobin Miktarında oluşan Değişiklikler Hayvan deneylerinden elde edilen sonuçlar dayanıklılık antrenmanları

Detaylı

GOÜ TIP FAKÜLTESİ DÖNEM II IV. KURUL 2009 2010

GOÜ TIP FAKÜLTESİ DÖNEM II IV. KURUL 2009 2010 IV. Kurul Gastrointestinal Sistem ve Metabolizma IV. Kurul Süresi: 5 hafta IV. Kurul Başlangıç Tarihi: 17 Şubat 2010 IV. Kurul Bitiş ve Sınav Tarihi: 22 23 Mart 2010 Ders Kurulu Sorumlusu: Yrd. Doç. Dr.

Detaylı

İlaçların hedefleri. Hücreler

İlaçların hedefleri. Hücreler İlaçların hedefleri. Hücreler FARMAKOLOJİYE GİRİŞ 1 Yard. Doç. Dr. M. Kürşat Derici Tıbbi Farmakoloji Ab. Dalı mkursatderici@hitit.edu.tr 2 İlaç; bir hastalığı tedavi etmek için insan vücuduna uygulanan

Detaylı

Hücreler arası Bağlantılar ve Sıkı bağlantı. İlhan Onaran

Hücreler arası Bağlantılar ve Sıkı bağlantı. İlhan Onaran Hücreler arası Bağlantılar ve Sıkı bağlantı İlhan Onaran Doku organisazyonu: Hücrelerin bağlanması 1- Hücre-matriks bağlantıları: ekstraselüler matriks tarafından hücrelerin bir arada tutulması 2- Hücre-hücre

Detaylı

Hücre yüzey özelleşmeleri. Doç. Dr. Çiğdem KEKİK ÇINAR

Hücre yüzey özelleşmeleri. Doç. Dr. Çiğdem KEKİK ÇINAR Hücre yüzey özelleşmeleri Doç. Dr. Çiğdem KEKİK ÇINAR Hücre şekli; Fonksiyonuna Bulunduğu yere Bulunduğu şartlara göre değişiklik gösterir. Hücre doku organ sistem organizma Majör doku tipleri Sinir doku

Detaylı

YGS ANAHTAR SORULAR #3

YGS ANAHTAR SORULAR #3 YGS ANAHTAR SORULAR #3 1) Bir insanın kan plazmasında en fazla bulunan organik molekül aşağıdakilerden hangisidir? A) Mineraller B) Su C) Glikoz D) Protein E) Üre 3) Aşağıdakilerden hangisi sinir dokunun

Detaylı

2 tip düz kas vardır: 1. Viseral düz kaslar. (mide, barsak, üreter, damarlar) 2. Çok üniteli düz kaslar (iris kasları, piloerektör kaslar)

2 tip düz kas vardır: 1. Viseral düz kaslar. (mide, barsak, üreter, damarlar) 2. Çok üniteli düz kaslar (iris kasları, piloerektör kaslar) Düz kaslar 2 tip düz kas vardır: 1. Viseral düz kaslar. (mide, barsak, üreter, damarlar) 2. Çok üniteli düz kaslar (iris kasları, piloerektör kaslar) UYARILMALARI: Düz kaslar tiplerine göre farklı uyarılır

Detaylı

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ Ders Kurulu Başkanı: Prof. Dr. Şahin A. Sırmalı / Histoloji ve Embriyoloji Başkan Yardımcıları: Doç. Dr. Ayşegül Çört / Tıbbi Biyokimya / Üyeler: Prof. Dr. İlker Saygılı / Tıbbi Biyokimya / / Dersin AKTS

Detaylı

Levosimendanın farmakolojisi

Levosimendanın farmakolojisi Levosimendanın farmakolojisi Prof. Dr. Öner SÜZER Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji AbD 1 Konjestif kalp yetmezliği ve mortalite 2 Kaynak: BM Massie et al, Curr Opin Cardiol 1996

Detaylı

İSTİRAHAT MEMBRAN POTANSİYELİ & AKSİYON POTANSİYELİ. Prof.Dr. Mitat KOZ

İSTİRAHAT MEMBRAN POTANSİYELİ & AKSİYON POTANSİYELİ. Prof.Dr. Mitat KOZ İSTİRAHAT MEMBRAN POTANSİYELİ & AKSİYON POTANSİYELİ Prof.Dr. Mitat KOZ İstirahat Membran Potansiyeli Bütün hücreler istirahat halindeyken hücre zarıyla ayrılmış bir potansiyel farkına sahiptirler. Hücre

Detaylı

LİPOPROTEİN METABOLİZMASI. Prof.Dr. Yeşim ÖZKAN Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı

LİPOPROTEİN METABOLİZMASI. Prof.Dr. Yeşim ÖZKAN Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı LİPOPROTEİN METABOLİZMASI Prof.Dr. Yeşim ÖZKAN Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Lipoprotein Nedir? 1- Lipidler Hidrofobik lipidler çekirdekte (Trigliserit, Kolesterol esterleri)

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 48 DOLAŞIM SİSTEMİ 1 KALP KALBİN ÇALIŞMASI

11. SINIF KONU ANLATIMI 48 DOLAŞIM SİSTEMİ 1 KALP KALBİN ÇALIŞMASI 11. SINIF KONU ANLATIMI 48 DOLAŞIM SİSTEMİ 1 KALP KALBİN ÇALIŞMASI DOLAŞIM SİSTEMİ İki kulakçık ve iki karıncık olmak üzere kalpler dört odacıktır. Temiz kan ve kirli kan birbirine karışmaz. Vücuda temiz

Detaylı

Anatomik Sistemler. Hastalıklar Bilgisi Ders-2 İskelet-Kas-Sinir Sistemleri

Anatomik Sistemler. Hastalıklar Bilgisi Ders-2 İskelet-Kas-Sinir Sistemleri Anatomik Sistemler Hastalıklar Bilgisi Ders-2 İskelet-Kas-Sinir Sistemleri Anatomik Sistem İskelet Sistemi İskeletin Görevleri Vücuda şekil verir. Vücuda destek sağlar. Göğüs kafes ve kafatası kemikleri

Detaylı

ENDOKRİN SİSTEM #4 SELİN HOCA

ENDOKRİN SİSTEM #4 SELİN HOCA ENDOKRİN SİSTEM #4 SELİN HOCA ADRENAL BEZ MEDULLA BÖLGESİ HORMONLARI Böbrek üstü bezinin öz bölgesi, embriyonik dönemde sinir dokusundan gelişir bu nedenle sinir sisteminin uzantısı şeklindedir. Sempatik

Detaylı

LENFOİD SİSTEM DR GÖKSAL KESKİN ARALIK-2014

LENFOİD SİSTEM DR GÖKSAL KESKİN ARALIK-2014 LENFOİD SİSTEM DR GÖKSAL KESKİN ARALIK-2014 Lenfoid Sistem Lenfositlerin, mononükleer fagositlerin ve diğer yardımcı rol oynayan hücrelerin bulunduğu, yabancı antijenlerin taşınıp yoğunlaştırıldığı, Antijenin

Detaylı

OMÜ TIP FAKÜLTESİ DERS YILI DÖNEM I HAYATIN TEMELİ I HİSTOLOJİ UYGULAMA REHBERİ

OMÜ TIP FAKÜLTESİ DERS YILI DÖNEM I HAYATIN TEMELİ I HİSTOLOJİ UYGULAMA REHBERİ UYGULAMANIN ADI: Hücreyi tanıma OMÜ TIP FAKÜLTESİ 2016 2017 DERS YILI DÖNEM I HAYATIN TEMELİ I HİSTOLOJİ UYGULAMA REHBERİ I. AMAÇ: Farklı büyüklük ve şekildeki hücre ve çekirdek tiplerinin ve genel özelliklerinin

Detaylı

Solunum: Solunum sistemi" Eritrositler" Dolaşım sistemi"

Solunum: Solunum sistemi Eritrositler Dolaşım sistemi Solunum Fizyolojisi Solunum: O 2 'nin taşınarak hücrelere ulaştırılması, üretilen CO 2 'in uzaklaştırılması." Bu işlevin gerçekleştirilebilmesi için üç sistem koordinasyon içinde çalışır:" " Solunum sistemi"

Detaylı

* Kemoreseptör *** KEMORESEPTÖR REFLEKS

* Kemoreseptör *** KEMORESEPTÖR REFLEKS KEMORESEPTÖR REFLEKS DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VI Dr. Nevzat KAHVECİ Kemoreseptörler, kimyasal duyarlılığı olan hücrelerdir. Kan basıncı 80 mmhg nin altına düştüğünde uyarılırlar. 1- Oksijen yokluğu

Detaylı

DOZ hastada belli bir zamanda, beklenen biyolojik yanıtı oluşturabilmek için gerekli olan ilaç miktarıdır.

DOZ hastada belli bir zamanda, beklenen biyolojik yanıtı oluşturabilmek için gerekli olan ilaç miktarıdır. DOZ hastada belli bir zamanda, beklenen biyolojik yanıtı oluşturabilmek için gerekli olan ilaç miktarıdır. 1. Etkisiz Doz 2. Terapötik Doz ( Efektif Doz, Tedavi Dozu) 3. Toksik Doz 4. Letal Doz Terapötik

Detaylı

Fen Bilimleri Kazanım Defteri

Fen Bilimleri Kazanım Defteri Fen Bilimleri Bir Bakışta Önemli noktalar... Akılda kalıcı özet bilgi alanları... Konu özetleri için ayrılmış bölümler... Boşluk doldurma alanları... Tudem önlendirme sınavlarında çıkmış sorular... 2 Konuyu

Detaylı

Kan Akımı. 5000 ml/dk. Kalp Debisi DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VII. Dr. Nevzat KAHVECİ

Kan Akımı. 5000 ml/dk. Kalp Debisi DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VII. Dr. Nevzat KAHVECİ MERKEZİ SİNİR SİSTEMİNİN İSKEMİK YANITI DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VII Dr. Nevzat KAHVECİ Kan basıncı 60 mmhg nın altına düştüğünde uyarılırlar. En fazla kan basıncı 1520 mmhg ya düştüğünde uyarılır.

Detaylı

KAS SİNİR KAVŞAĞI. Oğuz Gözen

KAS SİNİR KAVŞAĞI. Oğuz Gözen KAS SİNİR KAVŞAĞI Oğuz Gözen Kas sinir kavşağı İskelet kası hücresinde aksiyon potansiyeli oluşumunun fizyolojik tek mekanizması, kası innerve eden sinir hücresinde aksiyon potansiyeli oluşmasıdır. İskelet

Detaylı

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı KAS FİZYOLOJİSİ. Düz Kas. Dr. Sinan CANAN sinancanan@gmail.com www.sinancanan.

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı KAS FİZYOLOJİSİ. Düz Kas. Dr. Sinan CANAN sinancanan@gmail.com www.sinancanan. Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı KAS FİZYOLOJİSİ İ İ İ Düz Kas Dr. Sinan CANAN sinancanan@gmail.com www.sinancanan.net net Düz Kas Kalp kası İskelet kl kası Düz kas Düz Kas Düz

Detaylı

Hamilelik Döneminde İlaçların Farmakokinetiği ve Farmakodinamiği

Hamilelik Döneminde İlaçların Farmakokinetiği ve Farmakodinamiği Hamilelik Döneminde İlaçların Farmakokinetiği ve Farmakodinamiği İlaçlar hamilelik esnasında rutin olarak kullanılmaktadır. Kronik hastalığı olan (astım, diyabet, hipertansiyon, epilepsi, depresyon ve

Detaylı

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler EGZERSİZ VE KAN Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler Akciğerden dokulara O2 taşınımı, Dokudan akciğere CO2 taşınımı, Sindirim organlarından hücrelere besin maddeleri taşınımı, Hücreden atık maddelerin

Detaylı

FİZYOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

FİZYOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN FİZYOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN Fizyolojide Temel Kavramlar FİZYOLOJİ Fizyolojinin amacı; Yaşamın başlangıcı- gelişimi ve ilerlemesini sağlayan fiziksel ve kimyasal etkenleri açıklamaktır (tanımlamak)

Detaylı

GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM

GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM 1) Aşağıdaki hormonlardan hangisi uterusun büyümesinde doğrudan etkilidir? A) LH B) Androjen C) Östrojen Progesteron D) FUH Büyüme hormonu E) Prolaktin - Testosteron 2)

Detaylı

Sıkı bağ dokusu yapısında parankimi yada dalak pulpasını. birbiriyle devamlılık gösteren bölümlere ayıran trabekulaların

Sıkı bağ dokusu yapısında parankimi yada dalak pulpasını. birbiriyle devamlılık gösteren bölümlere ayıran trabekulaların Sıkı bağ dokusu yapısında parankimi yada dalak pulpasını birbiriyle devamlılık gösteren bölümlere ayıran trabekulaların uzandığı fibroelastik bir kapsülle sarılıdır. Dalağın orta çizgisindeki hilumda kapsül

Detaylı

Anestezi ve Termoregülasyon

Anestezi ve Termoregülasyon Anestezi ve Termoregülasyon Öğr. Gör. Ahmet Emre AZAKLI İKBÜ Sağlık Hizmetleri M.Y.O. Termoregülasyon Nedir? Isının düzenlenmesi, korunması, ideal aralığa getirilmesi amacıyla vücudun meydana getirdiği

Detaylı

Hücre Nükleusu, Nükleus Membranı, Nükleus Porları. Doç. Dr. Ahmet Özaydın

Hücre Nükleusu, Nükleus Membranı, Nükleus Porları. Doç. Dr. Ahmet Özaydın Hücre Nükleusu, Nükleus Membranı, Nükleus Porları Doç. Dr. Ahmet Özaydın Nükleus (çekirdek) ökaryotlar ile prokaryotları ayıran temel özelliktir. Çekirdek hem genetik bilginin deposu hem de kontrol merkezidir.

Detaylı

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ Ders Kurulu Başkanı: / Başkan Yardımcıları: Yrd. Doç. Dr. Hakan Darıcı / Histoloji ve Embriyoloji / Üyeler: Doç. Dr. İlker Saygılı / Tıbbi Biyokimya / Dersin AKTS Kredisi: 9 Kurul Başlangıç Tarihi: 16

Detaylı

İMMÜN YANITIN EFEKTÖR GRUPLARI VE YANITIN DÜZENLENMESİ. Güher Saruhan- Direskeneli İTF Fizyoloji AD

İMMÜN YANITIN EFEKTÖR GRUPLARI VE YANITIN DÜZENLENMESİ. Güher Saruhan- Direskeneli İTF Fizyoloji AD İMMÜN YANITIN EFEKTÖR GRUPLARI VE YANITIN DÜZENLENMESİ Güher Saruhan- Direskeneli İTF Fizyoloji AD HÜCRE İÇİ MİKROBA YANIT Veziküle alınmış mikroplu fagosit Sitoplazmasında mikroplu hücre CD4 + efektör

Detaylı