İlmi Etüdler Derneği Açılış Konferansı

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "İlmi Etüdler Derneği Açılış Konferansı"

Transkript

1

2

3 İlmi Etüdler Derneği Açılış Konferansı İlmi Etüdler Derneği (İLEM), nitelikli ilim adamı yetiştirmek, ilmi anlayışı İslam medeniyetinin köklerinden hareketle yeniden yorumlamak ve yeni bir hayat nizamı için gerekli bilgi-birikimi oluşturmak gayesiyle 2002 yılında kuruldu. Bu amaç doğrultusunda on bir yıldır çeşitli çalışmalar yürütmekte, eğitimler düzenlemektedir. Ayrıca, geniş bir yelpazede yürüttüğü faaliyetlerin çıktılarını yayına (kitap, dergi, bülten, rapor vs.) dönüştürmekte ve bu yayınları kamuoyunun istifadesine sunmaktadır. İLEM bu çerçevede, lisans düzeyindeki katılımcılara, kendi medeniyetlerinin kadim birikimi kadar, çağdaş dünyayı da tanımalarını sağlayan ve onlara meseleleri vukufiyetle ele alacak bir perspektif katan üç yıllık Eğitim Programı sunmaktadır. İLEM Eğitim Programı her sene bir Açılış Konferansı ile döneme başlamaktadır. Osmanlı Hukuk Düzeni İçinde Padişahın Yasama Yetkisi, Batının Doğusu: İslam Algısı ve Nefret Söylemleri, geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirilen açılış konferansları arasındadır. İLEM, kendi içerisinde bir ilmî gelenek olarak her yıl Eylül-Ekim aylarında düzenlediği Açılış Konferansı nın metnini de ayrıca, bir önceki dönem olduğu gibi matbu halde konferans öncesinde katılımcıların istifadesine sunmaktadır. Bu yılki Açılış Konferansımızın başlığı Metafiziği Yeniden Düşünmek. Bu başlık altında Doç. Dr. Ömer Türker tarafından metafiziğe yöneltilen çağdaş eleştirileri, bunların tarihsel kökenleri ve teorik duyarlılıkları ele alındıktan sonra metafizik bilginin ve metafizik düşüncenin vazgeçilmezliği ve bununla birlikte olası bir metafizik teorinin hangi sorunları göğüslemesi gerektiği ele alınacaktır. Konuya Sadreddin Konevi ye ait çarpıcı bir rüya ile başlayıp bu bağlamdaki meseleler olabildiğince derinlemesine tartışılacaktır. Bu kapsamda, öncelikle bir disiplin olarak metafizikten ne kastedildiği açıklanacak, ardından da açıklanan anlamda metafiziğin imkanına ilişkin sorunlar tartışılacaktır. Nihayet, metafiziğin hangi veçhelerle tekrardan nasıl ele alınması gerektiği ve çağdaş düşüncenin metafiziği nasıl etkilediği anlatılacaktır. Özgün ve dikkat çekici bir içerikle oluşturduğumuz bu konferansta bize katılarak, yeni döneme başlamanın heyecanını bizimle paylaşmanızı bekliyoruz. İLEM Eğitim Komisyonu Başkanı Süleyman Güder

4 Doç. Dr. Ömer Türker 1997 yılında Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. Aynı yıl Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezinin (İSAM) burslusu olarak bu merkezde göreve başladı yılında Sakarya Üniversitesinde Mukatil b. Süleyman ın Tevil Anlayışı başlıklı, erken dönem Kuran yorumunun bilgi teorisi açısından teorik çerçevesini inceleyen yüksek lisans tezini tamamladı yılında Seyyid Şerif Cürcani nin Tevil Anlayışı: Yorumun Metafizik, Mantıkî ve Dilbilimsel Temelleri başlıklı doktora tezini tamamladı. Mart 2005 ten itibaren araştırmacı olarak göreve başladığı İSAM da Nisan 2012 tarihine kadar araştırmacı kadrosunda çalıştı. Nisan 2012 den itibaren Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Bölümü nde öğretim üyesi olarak göreve başladı ve halen bu görevdedir.

5 Metaf iziği Yeniden Düşünmek Doç. Dr. Ömer Türker 13. yüzyılın meşhur sufisi ve tasavvufu bir tümel bir disiplin olarak inşa eden büyük düşünür Sadreddin Konevî Kırk Hadis Şerhi adlı kitabında kendisinin gördüğü şöyle bir rüyayı anlatır: Bağdat ın, Moğollar tarafından zaptedildiği gecenin sabahında rüyamda Hz. Peygamber i tabutta kefenlenmiş bir hâlde gördüm. İnsanlar, onu tabuta bağlıyorlardı, başı açıktı, saçı neredeyse yere değecekti. Onlara Ne yapıyorsunuz? dediğimde onlar Hz. Peygamber öldü, onu taşıyıp defnetmek istiyoruz. diye cevap verdiler. Kalbimde, Hz. Peygamber in ölmediği hissi doğdu. Onlara Yüzü ölü bir insanın yüzüne benzemiyor, durum aydınlanıncaya kadar sabredin. dedim. Hz. Peygamber in ağzına ve burnuna yaklaştım, zayıf bir nefes aldığını gördüm. Onlara bağırdım ve Hz. Peygamber i defnetmelerine mani oldum. Korku ve dehşet içinde uyandım. Daha önceden karşılaştığım sayısız tecrübeler vasıtasıyla gördüğüm rüyanın anlamını kavradım. Bu, İslam âleminde büyük bir hadisenin gerçekleşeceğinin simgesiydi. Moğollar ın Bağdat a yöneldikleri haberi ulaşınca onların Bağdat ı ele geçirdiğini anladım. Rüyamı gördüğüm tarihi de kaydettim. Olaya şahit olmuş eli kalem tutan pek çok kimse, Bağdat ın aynı gün işgal edildiğini haber vermiştir. Rüyam, benim tabir ettiğim şekilde gerçekleşmiş oldu. Yaşadığımız dünyada metafiziğin durumu, Konevî nin rüyasında kefenlenmiş olan Hz. Peygamber in durumuna benzemektedir. 19. yüzyılın başlarından itibaren Batı da yerleşen ve aynı yüzyılın sonlarına doğru İslam dünyasına yayılan metafizik karşıtlığı eski dünyanın en gözde disiplinini, felsefi ilimlerin zirvesine kurulmuş tahtından indirdi. Tahtından indirmekle ve ebediyen o zirveye çıkma hakkının bulunmadığını ilan etmekle kalmadı, Kant aracılığıyla insanın fizik ötesi hakkında bilgi edinmesinin mümkün olmadığını söyleyerek metafiziğin öldüğünü ilan etti. Aydınlanma çağından bu yana Batı da metafiziğe yönelik eleştiriler, dünyanın geri kalanını öylesine derinden etkiledi ki örgün eğitim sürecinden geçen pek çok insan, fizik ötesi bir varlık alanına iman etmekten başka çare bulunmadığına ve Kant ın dediği gibi insanın bilgi imkânlarının fizik ötesi bir âleme uzanmayacağına inanmaya başladı. Bu bağlamda İslam dünyasının son yüzyılına Müslümanlara özgü bir tür fideizmin damga vurduğunu söylemek abartılı değildir. Bununla birlikte Batı üniversitelerini model alan üniversitelerin İslam dünyasında da kurulmasıyla birlikte Müslümanlar dinî ilimlerde olduğu gibi felsefi ilimlerde de Kindî, Fârâbî ve İbn Sînâ gibi İslam felsefesinin temel kaynaklarını yeniden okuyup anlama çabasına girdiler. Neredeyse tamamı metafizikçi olan İslam filozoflarının metinleri incelendikçe de metafizik düşünce yeniden gündemimize geldi ve metafizikle yakından ilgilenenlerin zihninde şu soru bütün ağırlığıyla belirginleşti: Kefenlenip musalla taşına konan metafizik gerçekten ölü mü yoksa zayıf da olsa bir nefes alıp veriyor mu? 5

6 İlmi Etüdler Derneği Açılış Konferansı Bu yazıda metafiziği bir disiplin olarak yeniden düşünmenin imkânlarını tartışarak eski dünyanın öldüğü söylenen bilimler kralının cılız nefesini hissetmenin yollarını görmeye ve göstermeye çalışacağım. Bu amaçla öncelikle bir disiplin olarak metafizikten ne kastedildiğini açıklayacak, ardından da açıklanan anlamda metafiziğin imkânına ilişkin sorunları tartışacağım. Her ne kadar 20. yüzyılda metafizik kelimesi varlığı fiziksel olarak algılanmayan pek çok şeyi nitelemek amacıyla kullanılır hâle gelmişse de felsefenin bir disiplini olarak metafizik varlık olmak bakımından varlığı veya mevcut olmak bakımından mevcudu konu edinen disiplin anlamında kullanılır. Bu ifadenin anlamı kısaca şudur: Her disiplin bir mevcutlar bütününü araştırmayı amaçlar. Söz gelişi sosyoloji toplumu, tıp insan bedenini, aritmetik sayıları, geometri şekilleri inceler. Ayrıca bir disiplin incelediği mevcutlar grubunu bütün yönleriyle değil, bir yönüyle araştırır. Bu nedenle felsefenin klasik tasnifinde mevcutların bir grubunu inceleyen bütün disiplinlere tikel (cüzi) ilimler denmiştir. İlimler arasında yalnızca metafizik bütün mevcutları salt mevcut olmaları bakımından inceler. Saadeddin Taftazânî nin dediği gibi bir ilmin konusu gerçekte o ilmin konu olarak kabul edilen şeyi hangi yönden incelediğidir. Bu bağlamda metafizik, mevcutları mevcut olmaları bakımından incelediğinden onun konusu herhangi bir varlık grubu değil, bizzat varlığın kendisidir. Varlığın konu edilmesi demek, mevcutlardaki varlık anlamının farklı bulunuşlarını ve hangi özelliklere sahip olduğunu incelemek demektir. Başka bir ifadeyle varlıkların var olmaları bakımından sahip olduğu özelliklerin tespit edilmesi demektir. Metafizikçi filozoflar bu amaçla, fiziksel nesneleri ve fiziksel nesnelerin varlık ilkesi olan ve fiziksel olmakla nitelenmeyen akli veya manevi varlıkları da inceleme konusu hâline getirmiştir. Böylece metafizik, Tanrı, maddi olmayan akıllar veya nedenler ile maddi varlıklar olmak üzere bütün mevcutların varlık hâllerini inceleyen kuşatıcı bir disiplin hâline getirilmiştir. Varlıkların bu şekilde bütününü değil de sadece bir grubunu inceleyen bütün disiplinler ise metafiziğin altına yerleştirilerek teorik disiplinler metafizikten fiziğe doğru sıralanan hiyerarşik bir düzene sokulmuştur. Bu düzene göre metafizikte varlıklar var olmaları bakımından incelenerek bütün varlıklara ilişkin genel inceleme yapılmakta, matematikte varlıklar nicelikleri açısından incelenmekte, fizikte ise hareket ve durağanlıkları bakımından incelenmektedir. Diğer deyişle aritmetik, geometri, astronomi, optik ve müzik gibi matematik kapsamına ve mineraloji, psikoloji, zooloji ve biyoloji gibi fizik kapsamına giren ilimler, mevcutları var olmaları bakımından değil nicelik ve nitelikleriyle belirli ve ayrışmış şeyler olmaları bakımından inceler. Çünkü bu disiplinlerin incelediği şeylerin tamamının varlık tarzı araştırması, metafizik tarafından yapılır. Matematik ve fizik tarafından incelenen şeyler, zorunlu olarak maddedir yahut maddenin bir hâlidir. Bu bağlamda cismin, var olması, cevher olması ve heyula ve suretten yahut atomlardan oluşması bakımından incelenmesi doğa biliminin işi değildir. Yine matematik zihinde maddeden soyutlanmış veya zihinde maddeyle birlikte alınan miktar ve sayıyı konu edinmektedir. Fakat matematiğin incelemesi, söz konusu açılardan miktar ve sayının öyle olduğunu ispatlamayı amaçlamamaktadır. Bilakis miktar ya da sayının zihinde soyut olarak bulunduğu veya bir maddede bulunduğu bir postula olarak kabul edildikten sonra inceleme yapılmaktadır. Yani matematik ilimler, sayı ve miktarı incelemelerine rağmen sayı ve miktarın soyut olup olmadığı ve onların yalnızca soyut olarak mı var oldukları yoksa ancak bir maddede mi var olabilecekleri bu ilimlerde açıklanmamaktadır. Benzer durum mantık için de geçerlidir. Çünkü mantık birinci makullere dayalı ikinci makulleri, bilinenden bilinmeyene ulaştırmaları bakımından incelemektedir. Ancak mantık bu anlamları, bir zihinde bulunuyor olmaları, maddeyle ilişkili olmadıkları ya da cisimsel olmayan bir maddeyle ilişkili olan akli bir varlıklarının bulunması bakımından incelememektedir. Kısacası mantık bir varlık soruşturması yapmamaktadır. Dolayısıyla tikel ilimlerin konuları arasında ortak olduğu 6

7 Ömer Türker, Metafiziği Yeniden Düşünmek hâlde varlık türü onlar tarafından araştırılmayan bir, çok, uygun, farklı gibi ilkeler, tikel ilimlerin herhangi birinin konusuna girmez veya herhangi bir kategoriye mahsus özelliklerden değildir. Doğal olarak bu ilkelerin herhangi bir kategoriye özgü arazlardan olmayışı kendileri açısından bakıldığında en üst kavram olan mevcut olmak bakımından mevcuda özgü olmasını gerektirmektedir. Diğer deyişle zikredilen durumlar, varlığın veya genel olarak mevcudun hâlleridir. Bu nedenle metafizik kitaplarında bu kavramlara el-umur el-âmme (genel durumlar veya yüklemler) adı verilir. Bu durumların genelliği, kapsam itibarıyla bütün mevcutlara yüklem olan bir özneyi gerektirdiğinden onlar, kaçınılmaz olarak mevcudun hâlleri olacaktır. Dolayısıyla ancak mevcudu veya varlığı konu edinen bir disiplinde incelenebilirler. Öte yandan aşağıda daha geniş ele alınacağı üzere metafizikçilere göre madde veya maddi olan şeyler sonradanlıkları veya imkânları nedeniyle kendiliklerinden var olmaya elverişli değildir. Bu sebeple maddi şeylerin madde veya maddi olmayan nedenleri bulunmalıdır. Bu sebeple metafizik, maddilikle nitelenmeyen varlıkları bütün yönleriyle inceleme alanına katmıştır. Aristoteles metafiziğin başta Tanrı olmak üzere mufârık akılları inceleyen bu kısmına teoloji adını vermiş ve bu kısmın, metafiziğin en değerli kısmı olduğunu söylemiştir. Teoloji kelimesi Arapçaya el-ilmü l-ilahî olarak çevrildiğinden İbn Sînâ gibi İslam metafizikçileri de metafiziğin en değerli parçasının Tanrı nın zatı ve sıfatlarının incelendiği kısım olduğunu ve bu kısımdan dolayı metafiziğin bir adının da el-ilmü lilahî olduğunu söyler. 1 Bu bakımdan metafizik, felsefi ilimlerin en üstünü ve en şereflisidir. Burada ilk bakışta birbirinin yerine kullanılabilir gibi görünen en üstün ve en şerefli deyimleri birbirinden farklıdır. En üstün ifadesi, konu bakımından en geniş olmayı dile getirirken en şerefli ifadesi incelediği konunun yüceliğini dile getirir. Bu bağlamda metafiziğin en üstün oluşu konusunun en genel olması iken en şerefli oluşu, meselesi veya alt konularından biri olan Tanrı nın mevcutların en şereflisi olmasıdır. Metafiziğin felsefi ilimlerin zirvesinde yer almasının nedeni de bir yandan kapsam bakımından genişliği diğer yandan da incelediği ikincil konular olan Tanrı ve mufârık akılların varlık tarzı bakımından üstünlüğüdür. Metafiziğin en üst felsefi ilim oluşunun ona yüklediği bir işlev daha vardır. Bu işlev ise tikel ilimlerin kapsamlarının dışında kaldığı için ispatlamadığı ve postula olarak kullandığı ilkelerin açıklanması ve ispat edilmesidir. Durum böyle olunca metafiziğin konusu, ne metafiziğin kendisinde ne daha aşağıdaki bir ilimde ne de daha üstteki bir ilimde açıklanmayacaktır. Kendisinde açıklanamaz çünkü bir ilim kendi konusunun ispatını yapmaya elverişli değildir. Daha aşağıdaki bir ilimde açıklamaz çünkü bütün tikel ilimlerin konuları mevcuttan daha özeldir ve onları tikel yapan da aslında mevcudun bir kısmını incelemeleridir. Daha özel olanın daha genel olanı ispatlaması mümkün değildir. Daha üstteki bir ilimde açıklanamaz zira metafizikten daha kapsamlı başka bir ilim yoktur. Şu hâlde metafiziğin konusu olan mevcut veya varlık, kendinde açık olmalı ve ispata muhtaç olmamalıdır. Öyleyse şu sorunun cevaplanması gerekir: Kendinde açık olan mevcut ile kastedilen nedir? Mevcut olmak bakımından mevcut terkibi, varlık ve mahiyet ayrımına konu olmayan ve salt varlıktan ibaret mevcut anlamına gelebileceği gibi bir şeye başka herhangi bir özelliğini değil de yalnızca var olmasını itibara alarak diğer deyişle mutlak olarak varlığını dikkate alarak bakmak anlamına da gelebilir. İlk anlama göre söz konusu terkip, bir şeyi dile getirirken ikincisine göre bir itibarı dile 1 Teoloji kelimesi ve Arapça versiyonu olan el-ilmü l-ilahî Tanrı ya ilişkin bilgi demektir. Bu anlamıyla dinî ilimlerde yaygın olarak kullanılan marifetullah kavramının eş anlamlısıdır. 7

8 İlmi Etüdler Derneği Açılış Konferansı getirmektedir. Bir şeyi dile getirmesi durumunda metafiziğin konusunun Tanrı olması ve Tanrı nın kendine mahsus özellikleri, diğer deyişle isim ve sıfatları metafiziğin meseleleri olmak durumundadır. Çünkü Tanrı dışındaki mevcutların hiçbirinin salt varlık olduğu ileri sürülemez. Ancak bu, metafiziğin içeriği ve işleviyle uyuşmamaktadır. Çünkü metafiziğin meselelerinin tamamı Tanrı nın zati arazları değildir. Metafizikte incelenen meselelerin tamamının Tanrı nın zati arazı olabilmesi için bütün âlemi Tanrı nın fiili olduğu gerekçesiyle onun zati arazlarına dâhil etmek gibi bir zorlamaya düşülecektir. Nitekim filozofların Kitabu l-burhan adlı eserlerinde saydıkları ilim olmanın şartlarını ve metafiziğin mahiyeti ve ilimler arasındakini konumuyla ilgili söylediklerini sonradan kelama uygulamaya çalışan meşhur kelamcı Siracüddin Urmevî Tanrı nın zatının kelamın konusu olması ile kelamda incelenen meseleler arasındaki ilişkiyi böyle bir yolla tesis etmiştir. Yine Tanrı yı mutlak varlıkla özdeşleştiren vahdet-i vücutçu sufiler de tasavvufun (el-ilmü l-ilahî) konusunun Tanrı, meselelerinin ise Tanrı nın isimleri olduğunu iddia etmişlerdir. Ayrıca bu yaklaşım, felsefi ilimler arasındaki -yukarıda anlatılanhiyerarşiyi de zedeleyecektir. O hâlde terkibin ikinci anlamına bakmamız gerekmektedir. Bu terkip, ikinci anlamıyla bizzat nesneler hakkındaki bir itibarımızı ifade etmektedir. Böyle bir itibarın doğru olması için dış dünyada salt varlıktan ibaret bir şeyin olması gerekmez. Hakkında bilgi sahibi olabileceğimiz şeylerin birleştiği ortak bir anlam, soyutlamaya dayalı olmakla birlikte, şeyler hakkında doğru hükümler vermemize imkân sağlar. Bu ortak anlamın, yüklenebileceği her bir mevcutta eşit veya dereceli olarak gerçekleşmesi onun doğruluğunun ilkesini oluşturur. Dolayısıyla bizzat varlık hakkında böyle bir itibar, varlığın her bir mevcutta tahakkuk etmesine ve bu mevcutların sahip olduğu varlıklardan onlara vardır şeklinde yükleme yapmaya imkân veren bir soyutlamanın yapılmasının doğruluğuna bağlıdır. Bu bakımdan mevcutları mevcut olmaları bakımından itibara almanın uzak ilkesi şeylerin varlık sahibi olması iken yakın ilkesi itibari bir mefhumun yüklenmesine konu olmalarıdır. Varlığın her bir mevcutta tahakkuku ise hem ispatı mümkün olamayacak kadar genel hem de ispata muhtaç olmayacak kadar açıktır. Yine bu tahakkuklardan hareketle oluşturduğumuz varlık kavramının mevcutlara yüklenmesinin doğruluğu da bu tahakkuka bağlı olarak tanımı gereği zorunludur. Şu hâlde mevcutların mutlak varlık seviyesinde itibara alınarak incelenmesi mümkündür. Şeyler yalnızca var olmaları bakımından dikkate alındığında tek tek bütün şeyleri incelemeye teşebbüs etmenin gereksiz olduğu açıktır. Çünkü varlık anlamı araştırıldığına göre nesneler varlık tarzları açısından taksim edilecek ve varlık anlamının farklı bulunuşları incelenecektir. Her bir nesnenin varlık tarzı ise diğerinden farklı değildir. Söz gelişi nitelik kategorisindeki varlıkların tamamı, anlamca aynı varlık tarzına sahiptir. Bu sebeple İslam dünyasında metafiziğin kurucu filozofu olan İbn Sina nın Metafizik inde şey, zorunluluk, imkân, imkânsızlık, yokluk gibi varlıkların tamamına veya çoğunluğuna yüklem olan kavramlar incelenmekte, ardından Tanrı dışındaki varlıklar cevher ve arazlardan oluştuğundan cevher ve arazın mahiyeti incelenmekte, sonra arazlar nitelik, nicelik, zaman, mekân, iyelik, etki ve edilgi kategorilerinde toplanarak bu kategorilerin mahiyeti ve bunlarla ilgili hususlar incelenmekte, ardından maddeden ayrık varlıklar ve Tanrı incelenmektedir. 2 Zira bunların tamamı, mevcut yüklemi altında toplanabilmektedir. Öyleyse varlık anlamı, belirli kategorilere ayrılarak incelenen nesneler grubunda eşit derecede ve aynı tarzda bulunmamaktadır. Dolayısıyla mevcut olmak bakımından mevcut terkibindeki mevcut lafzının anlamını daha belirgin hâle getirmeliyiz. 2 İbn Sînâ ile birlikte metafizik kitaplarının sonuna peygamberlik ve ölüm ötesi hayatla ilgili meseleler de girmiştir. Bunun tarihsel nedeni İbn Sînâ nın teorik felsefenin dinî ilimlerdeki mukabili olan kelamın tertibini felsefeye uyarlaması iken felsefi nedeni İbn Sînâ nın peygamberlik ve peygamberin bildirdiği şeylerin felsefenin kısmen temeli kısmen de tamamlayıcısı olduğunu düşünmesidir. 8

9 Ömer Türker, Metafiziği Yeniden Düşünmek İbn Sînâ, Fahreddîn Râzî, İbn Rüşd, Nasîrduddîn Tûsî, Kâtibî Kazvînî ve Seyyid Şerif Cürcânî gibi metafizikçiler mevcut lafzının delalet ettiği anlamı, şeyin sahip olduğu özel hakikatten ayırmakta ve bu anlamın bir ve şey gibi bütün tasavvurların en geneli olup tasavvurunun bedîhî olduğunu belirtmektedir. Peki, nedir bu bedîhî olan? İbn Sina bu soruya el-vucud el-isbati yani olumlama anlamı cevabını verir. Bu anlam, bulunduğu bütün nesnelerde aynı derecede bulunmadığından cins değildir. Buna göre mevcut, bütün nesnelerde bulunan söz konusu ortak anlama sahip olan demektir. Eğer bu anlam, bulunduğu tüm şeylere eşit derecede yüklenmiyorsa bu, şeylerin aynı derecede mevcut olmadığı, bilakis aralarında söz konusu anlamın farklılaşmasından kaynaklanan bir mevcudiyet farklılaşması olduğu anlamına gelir. Bu anlama sahip olmadaki öncelik-sonralık, güçlülük-zayıflık ve daha layık olmak bakımından farklılaşmalar mevcut olma derecesinde ve dolayısıyla varlık yüklemine konu olmada farklılaşmaları zorunlu kılmaktadır. Yani Tanrı dan başlayarak mevcutlar arasında söz konusu varlık anlamına sahip olma derecesine göre mevcutluk dereceleri vardır. Anlamın yalın olarak yalnızca Tanrı da bulunduğu düşünülebilir. Bu nedenle Tanrı hakkında mutlak varlık (elvucudu l-mutlak) ifadesi doğrudur. Çünkü Tanrı, yokluk ve diğer vasıfların olumsuzlanması şartıyla salt varlıktır. Fakat Diğer ilave vasıfların ondan olumsuzlanması şartıyla salt varlıktır. sözünün anlamı, Tanrı nın bütün mevcutların ortak olduğu mutlak varlık oluşu değildir. Çünkü bu, olumsuzluk şartıyla salt mevcut değil aksine olumlama şartı olmaksızın mevcuttur. Yani Tanrı, terkip ilavesi olmaması şartıyla mevcuttur. Bütün varlıklara yüklem olan mutlak varlık kavramı ise ziyade şartı olmaksızın mevcuttur ve bu nedenle her şeye yüklenen bir tümel veya genel bir kavramdır. Bu nedenle Tanrı, mevcut olmak bakımından mevcut ile mutlak vucud ifadelerinin birleştiği ve aynı anlama geldiği varlıktır. Tanrı dışındakilerde bu iki terkip arasında ayrım yapılması gerekir ki İbn Sînâ metafiziğin konusuyla ilgili tartışmalarda ısrarla el-mevcud min haysü hüve mevcud terkibini kullanır. Şu hâlde mevcut olması bakımından mevcud terkibinin, varlık olmak bakımından varlığa (el-vucud min haysü hüve vucud) veya mutlak varlığa herhangi bir anlam kayması olmaksızın dönüştüğü yegâne varlık Tanrı dır. Fakat mevcudun metafiziğin birincil konusu olduğunu, birincil konuda mevcut olmak bakımından mevcut ifadesinde konu ve yüklem aynı olduğu hâlde ikincil konularda konunun değiştiğini ama yüklemin aynı kalması gerektiğini akıldan çıkarmamalıyız. Yani mevcut olmak bakımından mevcut (el- mevcud min haysü hüve mevcud) sözünün diğer bir ifadesi kendi olmaklığı bakımından mevcut tur (el-mevcud min haysü hüve hüve). Önermede konuya yeni bir yükleme gelmediğinden burada sorun çıkmamaktadır. Oysa mevcudun yerine başka bir şey söz gelimi sayı konulduğunda farklı bir durum ortaya çıkacaktır. Zira mevcut olması bakımından sayı ile kendisi olması bakımından sayı (el-aded min haysü hüve mevcud ve el-aded min haysü hüve hüve) arasında fark vardır. Çünkü birincisinde mutlak olarak sayı değil varlıkla nitelenmesi bakımından sayı dile getirilmektedir. İkincisinde ise varlıkla nitelenmesi bakımından değil kendi olması bakımından yani mutlak mahiyet seviyesinde sayı dile getirilmektedir. Mutlak mahiyet seviyesindeki şeyde varlık ve yokluk itibarlarından herhangi biri dikkate alınmaz. Oysa metafizik incelediği şeyleri mevcut olmaları bakımından inceler. Şayet metafizikte herhangi bir ikincil konunun kendisi olması bakımından özellikleri de inceleniyorsa bu, o özelliklerin tikel bir ilimde incelenmesi mümkün olmayışındandır. Şu hâlde metafizik bizzat varlık anlamının gerçekleşmesinin izini sürecektir. Varlık anlamını soruşturmak ise onun saf hâlini, kaynak ve ilkesini, varlık (vucud) bireylerinin bu ilkeden nasıl çıktığını, gerçek kıldığı mahiyetlerle hangi kısımlara ayrıldığını içerecektir. Buna göre Tanrı metafiziğin temel meselesidir çünkü varlık anlamının katışıksız hâli ve başka bütün varlıkların (vucudat) ilkesidir. İkinci 9

10 İlmi Etüdler Derneği Açılış Konferansı olarak metafizik, varlık anlamının Tanrı dan nasıl çıktığını ve çeşitli nesne veya nesne gruplarıyla nasıl somutlaştığını inceler. Varlık anlamı, ispatlanamayacak kadar genel ve en iyi bilinen kavram olduğundan metafiziğin konusu bedîhîdir. İbn Sînâ öncesi metafizikçiler nedensellik ilkesinden hareketle bir ilk neden düşüncesine ulaşmışlar ardından da tümdengelimsel olarak metafiziği inşa etmişlerdir. Benzer şekilde kelamı tümel bir ilim olarak tasarlayan İslam kelamcıları da nesnelerin sonradanlığının (hudûs) gerektirdiği bir fail neden düşüncesinden bir ilk fail düşüncesine ulaşmışlar ve ardından tümdengelimsel olarak kelamı inşa etmişlerdir. Fahreddîn Râzî nin belirttiğine göre ilk kez İbn Sînâ varlık olmak bakımından varlığa aklın zorunlu hükümlerini uygulayarak metafiziği yeniden inşa etmiştir. Buna göre varlık olmak bakımından varlık ya mümkün ya zorunlu ya da imkânsızdır. Varlık imkânsız olamayacağına göre geriye iki şık kalmaktadır. Zorunlu, varlığı kendinden olan, yokluğunun düşünülmesi akli bir imkânsızlığa sebep olan veya varlığa nispeti kaçınılmaz olandır. Mümkün, varlık ve yokluğa nispeti eşit olan, varlık veya yokluktan birine nispeti akli bir imkânsızlığa yol açmayan yahut bu ikisinden birine nispeti kendinden olmayandır. Bu durumda varlık olmak bakımından varlığın akli taksimi, esas itibarıyla varlığın sebepli ve sebepsiz olmak üzere iki kısma ayrılmasını gerektirmektedir. Çünkü zorunlu, yokluğu düşünülemeyen olduğu için kendiliğinden var demektir. Dolayısıyla zorunlunun varlığının bir başlangıcının ve sonunun düşünülmesi mümkün değildir ki başlangıç için bir sebebe muhtaçlığı düşünülebilsin. Mümkün ise tam aksine varlık ve yokluğa nispetinin eşitliği nedeniyle, kendisini var edecek bir faile muhtaçtır. Fail tarafından var edilmiş oluşu ise mümkünün kendisi ile failden aldığı tesiri ayırmaya imkân verir. Zira kendinde mümkün olmayanın başkası tarafından var edilmesi imkânsızdır. İbn Sînâ mümkünün işte bu kendinde bulunuşuna onun mahiyeti, failinden aldığı tesirine ise onun varlığı adını verir. Diğer yandan bir şey zorunlu ve dolayısıyla failsiz ise onun kendisi ile varlığı aynı olmak durumundadır; aksi hâlde varlığının zorunlu değil, mümkün ve sebepli olması gerekir. Bu durumda varlığın zorunlu ve mümkün olarak taksim edilmesi, onun aynı zamanda sebepsiz ve sebepli ile mahiyetsiz ve mahiyetli olarak taksim edilmesi de demektir. Böylece İbn Sînâ bir yandan zorunlu, sebepsiz ve mahiyetsiz olmayı diğer yandan mümkün, sebepli ve mahiyetli olmayı özdeşleştirmiştir. Zorunlu varlığın mahiyetsizliği, İbn Sînâ ya hem onun dışta tek bir fert olarak bulunduğunu hem de zorunlu varlığın tam ve bilfiil oluşundan hareketle nedenselliği tümdengelimsel olarak temellendirme imkânı vermiştir. Zira birden fazla ferdin bulunması, fertlerin nasıl ayrışacağı sorununu ortaya çıkardığından, kaçınılmaz olarak varlık-mahiyet ayrımını gerektirmektedir. Varlık-mahiyet ayrımı ise zorunlulukla çeliştiğinden varlık olmak bakımından varlığın akli taksimi, aksiyomatik olarak varlığın ilkesinin tekliği sonucuna ulaştırmaktadır. Böylece İbn Sînâ metafiziğiyle birlikte nedenler hiyerarşisi varlık-mahiyet ayrımı doğrultusunda yeniden düzenlenmiş; tümelin tikelleşmesi, kendinde bir olan mahiyetin birden çok fertte somutlaşması olarak açıklanmış; maddedeki kuvvenin fiile çıkışı, metafizik nedenin maddeye türsel sureti vererek orada bir mahiyeti somutlaştırması olarak değerlendirilmiş; türdeki süreklilik, onun mahiyetinin fertler yoluyla deveran etmesi olarak açıklanmıştır. Dolayısıyla zorunlu-mümkün ve varlık-mahiyet ayrımları İbn Sînâ ya ve onunla birlikte İslam metafizik geleneklerine bir yandan kendinde mahiyet seviyesinde şeyler arasındaki zati ayrışmanın korunması diğer yandan da özel varlık seviyesinde varlıklar arasındaki süreklilik ve birliğin korunması imkânını vermiştir. Bu nedenle İbn Sînâ dan sonra hem bir disiplin olarak metafiziğin bütünlüğünün nasıl kurulacağı, konusu ve temel meselelerinin neler olduğu soruları çözüme bağlanmış kabul edilecek hem de varlık-mahiyet ayrımı eksenli inceleme tarzı geriye dönüş imkânsız olacak şekilde yerleşecektir. 10

11 Ömer Türker, Metafiziği Yeniden Düşünmek Kolayca fark edileceği üzere bütün mevcutları kuşatan böylesi tümel bir araştırma, bir kısım köklü soru ve itirazlara muhataptır ve bu soru ve itirazları cevaplamış olmayı gerektirir. Nitekim metafiziğin Platon ve Aristoteles tarafından sistemli bir araştırma alanına dönüştürüldüğü dönemlerden bu yana varlık hakkında kuşatıcı düşüncelere yönelik esaslı itirazlar yöneltilmiştir. Eski Yunan da sofistler radikal bir kuşkuculukla sadece duyu algılarının ötesinde bulunan alanı değil, bizzat duyuların idrak ettiği varlık alanı da dâhil insanın hiçbir şeyi bilemeyeceğini iddia ederek bilginin imkânını reddetmişlerdir. Sofistler bu iddialarını temellendirmek için duyu algılarının yanıldığına ve aklın tutarsızlığına ilişkin pek çok delil zikretmişlerdir. Kimi filozoflar bilginin imkânını kabul etmekle birlikte dünyanın bize göründüğü hâliyle bilgisine ulaşabileceğimizi ve gerçekte (nefsü l-emr) nasıl olduğunu asla bilemeyeceğimizi iddia etmişlerdir. Kimi düşünürler duyu algılarımızla idrak ettiğimiz fiziksel dünya ile bizzat zihnimizde inşa ettiğimiz matematiksel varlık alanı hakkında kesin bilgiye ulaşabileceğimizi ama bu bilgilerden hareketle veya başka bir yolla fizik ötesi alan hakkında kesin bilgiye ulaşamayacağımızı iddia etmiştir. Her ne kadar çeşitli tarzlarda dile getirilse de metafizik söz konusu olduğunda bu itirazların tamamının ortak noktası insanın bilgi imkânlarının metafizik bir araştırmaya elverişli olmadığıdır. Metafizik bilginin imkânına yönelik eleştirilerin genellikle Aydınlanma dönemi Alman filozofu Kant ın eleştirilerinde zirveye ulaştığı kabul edilir. Kant zaman ve mekân kategorilerinin insan zihninin kategorileri olduğunu ve insanın bu kategoriler dışındaki bir varlık alanına dair bilgi edinme imkânının bulunmadığını iddia etmiş ve bu iddiasını da metafizik alana ilişkin öne sürülen bütün görüşler ile bu görüşlerin çelişiklerinin aynı derecede akli tutarlılıkla savunulabileceğini göstererek desteklemiştir. Kant sonrası Batı düşüncesinde metafizik eleştirileri gelişerek devam etmiş ve sadece metafiziğin bir araştırma olarak terk edilmesi değil, dilin metafizik dağarcıktan ve insan hayatının metafizik kabul ve kalıntılardan arındırılması noktasına ulaşmıştır. Böylece felsefenin bilinen tarihinin başından beri metafiziğe yönelik eleştiriler, Gazzâlî nin filozofları eleştirirken bütün dinî zümrelerin görüşlerini tek bir görüş hâline getirip güçlü bir eleştirel silaha dönüştürmesine benzer şekilde, tek bir merkezde toplanarak güçlü bir eleştirel silaha dönüşmüştür. Bununla birlikte her ne kadar gerek Kant ın gerekse sonraki düşünürlerin eleştirileri metafiziğin bir disiplin olarak savunulabilirliğini ortadan kaldırmışsa da metafiziğin meseleleri felsefenin gerçek anlamını bulduğu bir çalışma alanı olarak Hegel, Heidegger, Kierkegaard, Marcel ve Jaspers gibi önde gelen filozofların eserlerinde tartışılmaya devam etmiştir. Yani klasik dünyanın büyük metafizikçilerinin düşündüğü gibi aklın fizik ötesine dair kesin bilgiye ulaşabileceği kabulü terk edildiyse de aklın varlığın anlamını fizik ötesinde bulabileceği ve bu anlamı öznel olarak tecrübe edebileceği hatırı sayılır bir filozoflar grubu tarafından benimsenmiştir. Pekâlâ, gerçekten Kant ve sonrasındakilerin eleştirileri metafiziği kabul edilebilir olmaktan çıkarmış mıdır? Ya da bu eleştirilerin eski eleştirilerden farkı nedir ki metafiziğin bir disiplin olarak imkânını fiilen yok ettiği düşünülmektedir? Kanaatimce bunun birincisi bizzat metafiziğin kendi inşası ikincisi metafiziğin tarihsel zemini olmak üzere iki sebebi vardır. Öncelikle gerek eski Yunan daki gerekse İslam daki metafizik eleştirilerinin aslında benzer mülahazalardan hareket ettiğini hatırlamak gerekir. Eski Yunan da sofistler bilginin imkânını tamamen reddederek her türlü bilgi iddiasını temelden sarsmıştı. Platon metafizik meseleleri incelerken ve Aristoteles metafiziği bir ilim olarak kurarken sofistlerin geçersizlik iddialarına rağmen kurmuştur. Zira bir yandan anlamı bulma çabası olarak hakikat araştırmasını yok eden kuşkular dizisinin bizzat kendisini yok edeceği vurgulanmıştır. İbn Sînâ nın Kitâbu l-burhân ında, Mâturîdî nin Kitâbu t-tevhîd inde, Hucvirî nin Keşfu l-mahcûb unda ve Fahreddîn Râzî nin Muhassal ında bu tavır 11

12 İlmi Etüdler Derneği Açılış Konferansı açıkça görülür. Bütün bu düşünürler, adı geçen kitaplara bilginin imkânını tartışarak başlar ve bir kavram ve önermenin apaçık olup kanıtlanmaya ihtiyaç duymadığı kabul edilip sonraki bilgiler bu temel üzerine inşa edilmediği takdirde bütünüyle anlamsızlığa düşüleceğini ifade veya ima ederler. Yani bilginin imkânını reddetmek, insanın her şeyden önce bizzat kendisini inkâr etmesi anlamına gelir ki insan türünün böylesi bir inkâr ehliyetine sahip olduğunu kabul etmek için hiçbir makul gerekçe yoktur. Diğer yandan sofistik kuşkular, hakikat araştırmasının başlangıcında kişinin felsefi sorunları kavramasını ve naivlikten kurtulmasını sağlayan yöntemsel şüphelere dönüştürülmüş ve kesinliğe ulaşmanın köprüsünü hâline getirilmiştir. Allah ın insana vacip kıldığı ilk şeyin kuşku olduğunu söyleyen meşhur Mutezile imamı Ebû Hâşim el-cübbâî de, kuşkunun eşlik etmediği bir hakikat araştırmasının körü körüne bir uğraşı olduğu söyleyen Gazzâlî de, sofistik kuşkuların tartışılmasının felsefe ve kelam öğrencisinin sorunlara yönelik basiretini artıracağını söyleyen Fahreddîn Râzî ve Seyyid Şerif el-cürcânî gibi düşünürlerde bu tavır açıkça görülür. Gazzâlî de zirveye ulaşan yöntemsel şüphecilik, Fahreddîn Râzî tarafından kelam ve felsefe geleneklerinin vazgeçilmez bir uğraşısına dönüştürülmüştür. Fakat genel olarak bilginin imkânını kabul etmek hiç kuşkusuz metafizik bilginin imkânını ve bu bilginin bir disiplin hâline getirilmesini meşru kılmaz. Zira duyuların bize nesnelerin uygun algılarını ulaştırdığını kabul etsek bile aklın duyu algılarının ötesi hakkındaki yargıları, bizzat duyu algılarıyla temellendirilmeye elverişli değildir. Dahası aklın birtakım deney öncesi kavramlarının ve önermelerinin bulunması, bu kavram ve önermelerden bütün varlık hakkında yargılara ulaşabileceğini kabul etmek yeterli dayanaktan yoksundur. Çünkü varlık olmak bakımından varlık hakkındaki yargılarımız bir istidlal süreci içinde oluşuyorsa aklın istidlal sürecinin tek bir doğrultuda ilerlemediği kolayca gösterilebilir. Her ne kadar çağdaş felsefe tartışmaları aklın işleyiş süreciyle ilgili Kant a sıklıkla gönderme yapsa da gerçekte bu düşünce hem İslam öncesi dönemde hem de İslam döneminde olanca derinliğiyle kavranmıştır. Çünkü varlık olmak bakımından varlığa dair kavrayışımız, bir kez oluştuktan sonra akıl yürütmenin muhtemel yollarıyla ifade edilebilse de bu kavrayışın kendisi herhangi bir kıyas formuyla aktarılabilir değildir. Bu nedenle bir metafizikçinin varlık idrakini, kıyas formalarına tercüme etmek o idrakin makullüğünü gösterebilir ama bu idrakin başka insanlarda oluşmasını sağlamaz. Bu durum, çok iyi bir şiir okunduğunda şiirin güzelliğini ve yazılabilirliğini görmekle o şiirin yazılamamasına benzer. Şair bize şiiri hangi hislerle ve hangi koşullarda yazdığını ayrıntılı olarak anlatsa bile bu anlatı yalnızca şiirin oluştuğu koşullara dair bir idrakin oluşmasını sağlar, bizim o düzeyde bir şiir yazmamıza sebep olmaz. Varlık olmak bakımından varlığın idraki de böyledir. Metafizikçi bir filozofun, teoloğun ya da mistiğin varlık kavrayışlarını kıyas formlarına aktardığımızda gerçekte bu idrakin ne olduğunu kavramış olmadığımız gibi sözü edilen kıyas formlarının ustalıklı bir eleştirisini yaptığımızda da o idrakin sahteliğini ortaya çıkarmış olmayız. Bundan dolayı metafizik düşünce daima akıl yürütme formlarına tercüme edilemeyen inançların ve vahiylerin hâkim olduğu toplumlarda varlığını sürdürebilmiştir. Bir felsefe tarihçisi, Platon ve Aristoteles le birlikte felsefi düşüncenin büyük sistemlere dönüştüğünü ama bununla birlikte Eski Yunan ın mitlerinin de bu sistemler içinde makulleştirildiğini söyler. Bu doğrudur. Ama ima edildiği gibi olumsuz anlamda değil, tam da bütün olumluluğuyla doğrudur. Metafizikçinin veya kelam ve tasavvuf gibi tümel bir disiplin erbabının varlık olmak bakımından varlığa dair idrakinin delili, onun kitabında okuduğumuz veya bizzat ondan dinlediğimiz akıl yürütmeleri değil, bütün anlatıları kabul edilebilir hâle getiren varlık tecrübesinin kendisidir. Varlık tecrübesi ise gösterilebilir ve kanıtlanabilir bir şey değildir. Ona sadece alametler bulunabilir. Bu alamet, bir peygamberin mucizesi, bir mistiğin yaşantısı veya bir filozof ve kelamcının nazarı olabilir. Fakat alametlerin en büyüğü, bütün 12

13 Ömer Türker, Metafiziği Yeniden Düşünmek bu zümrelerde dile gelen anlatının bütünlüğüdür. Akıl yürütmeler zaman zaman bu bütünlüğün parçaları gibi işlev görebilir. Lakin hangi parça, bütünün sıhhatini garanti edebilir ki! On bin metre yükseklikte uçan üç yüz ton ağırlığında bir uçağın uçabildiğini ne onun motorunu oluşturan parçalarla ne de aksamını birbirine bağlayan cıvatalarla kanıtlayabiliriz. Uçağın uçmasını mümkün kılan şey, onun parçalarında tecelli eden anlamın bütünlüğüdür. Bu bütünlüğün o parçalarla görünür hâle geldiği ve parçaların kusurları oranında kusurlu olacağı doğrudur ve bu, bütünlüğün kendisiyle ilgili değil, parçaların o bütünlüğü taşıma kapasitesiyle ilgili bir sorundur. Bundan dolayı baştan beri filozoflar metafiziğe en çok benzeyen disiplinlerin bütün hakkında konuşan cedel ve safsata olduğunu söylemiştir. Çünkü safsata ve bilhassa cedel, bütüne sahip olduğu hissi verdiği hâlde akıl yürütmenin muhtemel formalarını kullanan ve garantisi, varlık idrakinin bütünlüğü değil, yapılan akıl yürütmelerin kendisi olduğu söylemlerdir. İstidlaller ile varlık idrakinin bütünlüğü arasındaki bu farklılık, Platon ve Plotinus un metafiziğine Aristoteles in istidlalî felsefesiyle ifade gücü kazandıran Yeni Platoncu filozoflar tarafından fark edildiği gibi İslam düşünce geleneğinde de bütün açıklığıyla ortaya konulmuştur. Kanaatimce kelam ve felsefenin nazar yöntemini kullanması, bu iki disiplinin -özellikle de kelamın- varlık araştırmasının kullandıkları akli istidlallere indirgenmesine yol açmaktadır. Bâkıllânî bunu hicri dördüncü yüzyılda reddetmişti ki delilin yanlışlığının medlulün yanlışlığını gerektirmeyeceği kuralının başka bir ifadesi de varlık kavrayışı ile o kavrayışını ifade etmek veya temellendirmek için kullanılan delilin birbirine indirgenemeyeceğidir. Öte yandan nazar gücünün sınırlılığı ve salt nazara dayalı bir araştırma ve anlama çabasının hakikate ulaştırmakta yetersiz olduğu bizzat filozof ve kelamcılar tarafından baştan beri dile getirilmiştir. Nitekim kelamcılar arasında Cüveynî yle ve filozoflar arasında İbn Sînâ yla başlayan nazar ve istidlal gücünün sınırlarına dönük araştırma, Gazzâlî yle zirveye taşınmıştır. Gazzâlî nin metafizik eleştirileri çoğu kez yanlışlıkla metafiziğe reddiye olarak okunur. Hâlbuki Gazzâlî filozoflara ait görüşleri eleştirirken bizzat kendisinin katıldığı görüşlerin delillerini de eleştirerek nazar gücünün metafizik bilgiye ulaşmaktaki yetersizliğini ve metafizik ilkelerin gerçekte kendilerine ulaştırdığı düşünülen delillerle elde edilmediğini göstermeyi amaçlar. Kuşkusuz onun eleştirileri, metafizik bilginin bir disiplin hâline getirilmeye elverişli olmadığını ifade etmektedir. Lakin bu tespitin sebebi, Gazzâlî nin bir başka şahsa aktarılmaz olan varlık kavrayışını dikkate almasıdır. Kim varlık idrakinin bir disiplin hâline getirilip kişiden kişiye aktarılabileceğini iddia edebilir ki! Bu sebeple metafizik, kelam ve tasavvufu disiplin hâline getirenler, bu ilimlerin tahsili ile tahkikini daima ayrıştırmışlardır. Her üç disiplini de belirli bir eğitim programı içinde tahsil etmek mümkündür. Yani bir kimse şimdilerde bizim yaptığımız gibi bu ilimlerin konusunu, ilkelerini ve meselelerinin neler olduğunu ve hangi görüşler ileri sürüldüğünü öğrenebilir. Fakat salt bunları öğrenmekle hiç kimse muhakkik bir mütekellim, sufi veya filozof olmaz. Öğrenilen bilgiler yalnızca bir alamet işlevi görür ve birikimin nesilden nesle aktarımını sağlar. Tahkik, bir düşüncenin kendi zihnimizde bir kopyasını oluşturmak değil, o düşüncenin kendisine sahip olmaktır. Kopya ise asla ne denli benzerse benzesin durum değişmez, zira tahkik asla taklitle bağdaşmaz. Bu bağlamda Gazzâlî daha sonra İbnü l-arabî tarafından da dile getirilecek esaslı bir tespit yapar: Her ne kadar filozoflar, fiziğin metafiziğe dayanak oluşturduğunu söyleseler de metafizik geçekte varlık olmak bakımından varlığın kavranması hususunda fiziğe dayanmaz. Gerçekten de metafizikte dile 13

14 İlmi Etüdler Derneği Açılış Konferansı getirilen görüşler, öğretim süreci bakımından fizik ve matematiği tahsil etmeyi gerektirse bile herhangi bir fiziksel teori üzerine kurulmaya elverişli değildir. Hatta tam tersine fizikteki pek çok açıklama, metafizikte ortaya konan varlık tasavvurunun neticesi olarak ortaya çıkar. Dolayısıyla Gazzâlî genelde varlık bilgisi ve özelde Tanrı bilgisinin belirli bir akıl yürütmeler dizisinin sonucu olmadığını vurgular. Aslında bu tespit, ironik bir şekilde, bizzat Gazzâlî nin eleştirilerine konu olan İbn Sînâ tarafından da zımnen dile getirilmiştir. İbn Sînâ müeyyed min indillah (Allah tarafından desteklenmiş olan) tabiriyle felsefi öğretim sürecinin dışında hakikat bilgisine sahip olanların varlığını kabul etmesinin yanı sıra filozofun bütüne ilişkin idrakinin kusursuz bir sezgi gücünün eseri olduğunu söyler hatta daha da ileri giderek varlığın yetkin bir idrakinin ancak ruhani bir müşahedeyle gerçekleşeceğini düşünür. Bununla birlikte İbn Sînâ Talikât ta insanın tek tek şeylerin hakikatini bilmedeki acizliğini olanca açıklığıyla ifade ederek bütünü kavrama ile bütünü oluşturan parçaların hakikatini bilmeyi ayrıştırmış olur. Dikkatli bir okuma, Fârâbî nin de metafizik bilgiyi nazari akıl yürütmelere indirgemediğini açıkça gösterir. Her iki filozof da huzuri bir idrak olan varlık kavrayışının kavram ve önermeler formuna dökülüp akıl yürütmelerle desteklenmesinin onu disiplin hâline getirmenin zorunlu şartı olduğunun farkındadır. Diğer yandan kelamın temel kabullerinin zorunlu sonuçlarını bütün kelami düşüncede izleyen Cüveynî ve Gazzâlî gibi düşünürlerle birlikte Ehl-i Sünnet kelam geleneğine nazar gücünün sınırlılığı görüşü damgasını vurmuştur. el-burhân fî Usûli l-fıkh adlı eserinde istidlal yollarının ayrıntılı bir tahlilini yapan Cüveynî sınırlı insan aklının varlığın tümelliğini kavrayamayacağı sonucuna varır. Yine Gazzâlî kelam, felsefe ve tasavvufun hakikat adına ortaya koyduğu verileri inceledikten sonra nazari aklın metafizik bilgiye ulaşamayacağı ve metafizik bilginin insanın Allah a yönelişiyle Allah ın insanda hakikat bilgisini yaratmasıyla gerçekleşebileceği sonucuna varır. Nitekim kelamcılar baştan beri, akıl yürütme metotlarını kullansalar da esas itibarıyla varlık bilgisinin garantisini Tanrı nın kendisine ve diğer şeylere ilişkin bilgiyi insan idrakinde yaratması olarak görmüşlerdir. Ehl-i Sünnet kelamcılarının nazar ile nazarın sonucu olan bilgi arasında sebep-sonuç ilişkisi bulunmadığını söylemelerinin ve Mutezile kelamcılarının nazarın sonucunu müvelled fiiller arasında zikretmesinin nedeni budur. Onlara göre nazar, kelamın konusu olan mevcut olmak bakımından mevcudun yahut malumun idraki, nazarın sonucunda Allah ın doğrudan insanda bilgiyi yaratmasıyla veya bilginin varlığını bilgiyi zorunlu kılan bir şeyin yaratılmasına bağlamasıyla gerçekleşir. Aralarında ne derece yöntemsel fark bulunursa bulunsun aynı durum Gazzâlî öncesi tasavvuf için de geçerlidir. Zira Ebû Tâlib el-mekkî, Serrâc, Hucvirî ve Kuşeyrî gibi sufilere göre marifetullah, kulun Allah a yönelmesiyle Allah ın kula kendisini bildirmesi sonucunda gerçekleşir. Bu nedenle gerçekte hem kelamcılar hem de sufiler için varlık olmak bakımından varlığın bilgisine ulaşabilmenin fiilî göstergesi genelde peygamberlik müessesesinin ve özelde Hz. Peygamber (sav) in varlığıdır. Bu bakımdan kelam, Hz. Peygamber (sav) e bildirilen hakikatin ümmete de bildirilebileceğini bir imkân olarak kabul eder. Ama Ehl-i Sünnet söz konusu imkânın sadece nazarla değil, herhangi bir yöntemle aynıyla tekrarlanabilir olmasını mümkün görmez. Dolayısıyla söz konusu imkânın vukuu, çok çeşitli amillere bağlı olarak gerçekleşebilecek ender bir durumdur. Mutezile ise bu imkânın nazar yöntemiyle vuku bulacağını iddia eder. Onlara göre bu imkânın bir yönteme bağlı olarak vuku bulması, Allah ın insanda ve eşyada süregiden âdetidir. Câhız ve Ebû Ali el-üsvârî kimi Mutezilî imamlar Allah ın istidlalî olarak istidlalen zorunlu olarak bilendiğini iddia etmiştir. Bu bakımdan Fârâbî ve Sadreddin Konevî gibi ferdî duruşları istisna edersek İslam da hiçbir zümre Mutezile de olduğu kadar katı bir nazar yöntemi savunusu yapmamıştır. Mutezilenin kelamın aksiyomatik özelliğine vurgusu, İbn Sînâ gibi filozofların metafiziğin tümelliğine ilişkin vurgusunu gölgede bırakacak düzeydedir. Bu sebeple kelam ilmi tümellik iddiasını 14

15 Ömer Türker, Metafiziği Yeniden Düşünmek Mutezile ye borçlu iken ilerleyen yüzyıllarda nazar yönteminin metafizik meselelerde hakikate ulaştıramadığına dair bizzat kelamın üstatlarınca dile getirilen kuşkulara rağmen yapısal bütünlüğünü koruyup hakikat iddiasını sürdürmesini dinî bir disiplin olmasına borçludur. İbn Sînâ, Cüveynî ve nihayet Gazzâlî nin nazar gücünün sınırlarına ilişkin mülahazaları, Fahreddîn Râzî yle birlikte yeni seyir kazanmıştır. Fahreddîn Râzî o zamana dek hiçbir filozof ve kelamcıda görülmedik şekilde nazari geleneklerin yani kelami ve felsefi görüşlerin ayrıntılı bir tahlilini yaparak Muhassal ve el-mebâhis te kelamcı ve filozofların görüşlerini derinlikli bir eleştirel okumaya tabi tutmuştur. Bu görüşleri desteklemek amacıyla söz konusu görüşleri ileri sürenlerin veya bizzat kendisinin ortaya koyduğu delilleri iki açıdan sorgulamıştır. Birincisi, Râzî nin kendi döneminde kelam ve felsefenin ortak yöntemi hâline gelen mantık disiplininin kurallarını tatbik ederek delillerin kesinlik derecesini belirlemesidir. Râzî nin delillere mantık disiplininin kurallarını tatbiki sadece kıyasın formel kurallarına dayanmakla kalmaz, ayrıca önermelerin burhani, hatabi, cedelî, sofistik ve şiirsel değerlerini belirlemeyi sağlayan güçlü bir kategoriler bilgisi ile tikel disiplinler altyapısına dayalıdır. İkincisi kelam ve İbn Sînâ felsefesinin karşılıklı bir okumasından Râzî nin bizzat kendisinin istihraç ettiği eleştirel bir teorinin tatbikidir. Bu eleştirel teori, esas itibarıyla vucudi-ademi karşıtlığı ile mahiyet kavramının parça-bütün ilişkisi bakımından ele alınmasına dayalıdır. Böylece nazari geleneklerin ayrıntılı bir tahlilini yapan Râzî son dönem eserlerinden biri olan el- Metâlibu l-âliyye de bütün kelam ve felsefe geleneklerini etkileyen esaslı bir sonuç çıkarmıştır: Metafizik meselelere ilişkin görüş ve delillerin ayrıntılı bir tahlili, insan aklının bu meselelerde nihai bir kesinliğe ulaşmadığını göstermektedir. Dolayısıyla metafizik alanda evlâ ve elyak olan tercih edilmelidir. Aslında el-metâlibu l-âliyye de nazar ve müşahede yöntemlerinin imkân ve sınırlarını tartıştığını hatırlarsak Râzî nin sadece nazar yönteminin değil, aynı zamanda müşahede yönteminin de aynı sorunla malul olduğu sonucuna vardığı görülür. Kanımca Râzî nin geldiği nokta, metafizik bilginin inkârı veya kavram ve önerme formuna aktarılıp bir disiplin hâline getirilemeyeceği değildir. Aksine Râzî, metafiziğin meşruluğunu varlık, imkân, hudûs gibi apaçık kavramlar ile bir şey ya vardır ya da yoktur gibi apaçık önermeler üzerine kurulmasından aldığını ama aklın bu kavram ve önermelerden hareketle oluşturduğu akıl yürütmelerin tek bir seyir izlemediğini fark etmiştir. Bu tespitte Râzî nin en büyük başarısı, herhangi bir meseleye ilişkin psikolojik bir durum olarak kesinlik ve itminan hissi ile akıl yürütmenin kendinde burhani oluşunu ayırt etmesidir. Sonradan çokça eleştirilmesine de sebep olan bu farkındalık, Râzî ye her bir görüş hakkında mantıken kusursuz ama burhanilik şartlarını taşımadığı için yanlış olan deliller serdetme imkânı vermiştir. Mantıken kusursuz olmak tamamen formel olarak tespit edilebilir iken burhanilik şartlarını taşımak, önermelerin yüklemleri ile konuları arasındaki ilişkinin mahiyet teorisi açısından belirlenmesi demektir. Râzî, duyu algılarına konu olmayan ve tamamen istidlallerle bildiğimiz mevcutlar söz konusu olduğunda mahiyet teorisinin kusursuz bir şekilde uygulanamadığını yani yüklemlerin konu için varlığının önemli ölçüde varlık tespiti düzeyinde kaldığını açıkça görmüştür. Bu sebeple Râzî bedîhî kavramlardan yapılan akıl yürütmelerin tıpkı tikel ilimlerde olduğu gibi tikel mahiyetin doğrudan bir araştırmasını veya akli müşahedesini gerektiren durumlarda hiçbir işe yaramadığını ve yalnızca mukabil görüşlerin eşit derecede kanıtlanabilir sonuçlara ulaştırdığını fark etti. Daha önce Cüveynî nin sadece yöntem düzeyinde yaptığı tespitleri metafiziğin alt meselelerinde açık seçik ortaya koydu. Bu nedenle Râzî nin bir görüşün tercihe şayan olması ile o görüşü destekleyen delillerin formel değerini sağ duyuya aykırı bir şekilde değerlendirdiği sıklıkla görülür: Uzun uzadıya delillerle desteklediği bir görüşü iki cümleyle reddedebilir. Bunun- 15

16 İlmi Etüdler Derneği Açılış Konferansı la birlikte Râzî genel bir yöntem olarak kelam ve felsefenin temel meselelerini Kant ın antinomilerini andıracak şekilde vaz etmiştir: Her bir meseleye ilişkin aynı değerde olduğu düşünülebilecek bir deliller dizisi inşası. Delilin cedelî gücü ile delillendirilen görüşün doğruluğu arasında herhangi bir ilişki bulunmadığı, o döneme kadar hiçbir eserde Râzî nin eserlerinde görüldüğü kadar açıklıkla görülmez. Eserlerinden anlaşıldığı kadarıyla Râzî, metafizik meselelere ilişkin bilgi ister filozofların düşündüğü gibi ruhun akli bir cevher olduğuna isterse Ehl-i Sünnet kelamcılarının düşündüğü gibi nazar sonucunda Alllah ın yaratmasına dayanan metafiziğin esas itibarıyla akıl yürütmenin kusursuzlaştırılmasıyla doğruluğu idrak edilebilecek kısmı ile birikimsel olarak gelişen ve tek tek filozof ve kelamcıların katkılarıyla süreç içinde burhanileşen kısmını ayrıştırdı. Bedahetin bulunduğu kısmı metafiziğin varlığını meşrulaştıran ve bir ilim olarak tesisini mümkün kılan kısım olarak görürken değişime açık ve dolayısıyla da tarihsel kısmı, tamamlayıcı alan olarak gördü. Bu sebeple Râzî, metafizik metinlerine tarihçiliği taşıyan ve bir disiplin olarak metafiziğin tarihsel süreçte yetkinleşmeye elverişli alan olduğunu ortaya koyan ilk düşünürdür. el-metâlibu l-âliyye de yönteme ilişkin değerlendirmeleri göz önüne alınacak olursa Râzî felsefe ve tasavvuftaki tecerrüd düşüncesinin de metafiziğin bu yapısını değiştirmediğini düşünmektedir. Bu bağlamda Râzî, Kant ın metafiziğin temelsizliğini göstermek için yaptığı mukabil akıl yürütmelerin neredeyse aynılarını ama niceliksel olarak kıyaslanamayacak miktarını, metafizik düşüncenin geliştirilebilirliğini göstermek için kullanır. Râzî nin bu yöntemi, sonraki dönemde iki önemli sonuca yol açmıştır. Birincisi felsefi ve kelami görüşlerin ayrımı devam etmekle birlikte nazari düşünce gelenekleri arasında zümre ayrımının ortadan kalkmasıdır. Metafizik, aklın bir imkân sahası olarak görülüp kelami ve felsefi görüşlerin birlikte tartışılacağı ortak bir üretim alanına dönüşmüştür. İkincisi, bir mesele hakkındaki delillerin diyalektik gücü ile delillendirilen görüşün doğruluğu arasında ilişki bulunmadığı düşüncesinin, Râzî nin eserlerinden hareketle onun takipçileri tarafından yöntemleştirilmesidir. Aslında İbn Haldûn un muhtemelen Râzî nin eserlerinde fark edip Delilin yanlışlığı medlulün yanlışlığını gerektirmez. cümlesiyle ifade ederek bu görüşün aksini son derece yanlış bir şekilde mütekaddimun kelamının tamamına mal ettiği bu ilkedir. Gerçekte bir kısım Mutezililer hariç önceki kelamcılar tarafından da böyle kabul ediliyordu. Hatta bazı Mutezili düşünürler Aklen bir zorunlu varlığı ispatlasak bile onun dışta bulunduğunu göstermek için ilave deliller gerekir. diyerek aklın işleyişi ile dış dünyanın akla mutabakatı arasında kesin bir ayrım dahi yapmıştır. Râzî nin yeniliği, bu düşünceyi kendisi tarafından istihraç edilen yöntemlerle desteklemesi ve bütün kelam ve felsefe meselelerinde uygulaması olmuştur. 14. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar İslam kelam ve felsefesine damgasını vuran el-mevâkıf ve Şerhu l-mevâkıf ın şu pasajı, Râzî nin yönteminin bir tartışma tekniğine nasıl dönüştürüldüğünü çok açık bir şekilde göstermektedir: Bu gerekçeler, zorunluluk ve imkâna mahsus değildir, sen bunları, birlik, husûl, kıdem, hudûs vb. şeylerin nefsü l-emirde nitelendiği itibarî sıfatlardan vucudi olduğunu ispatlamaya çalıştığın her sıfata uygulayabilirsin. Yazar bir kısmı zorunluluk ve imkânın vucudiliğini bir kısmı da ademîliğini gösteren mütekabil deliller zikredince ihtilaf edilen şeylerin nefyine ulaştıran bir kurala işaret edip orada mütekabil deliller bulunduğunu belirterek şöyle dedi: Eğer bir şeyi reddetmek istersen de ki: O, ya vucudidir ya da ademîdir. Yani mesela zorunluluk gibi bir şeyi bütünüyle reddetmek istediğinde de ki: Zorunluluk kesinlikle yoktur, çünkü zorunluluk varsa o, ya vucudidir ya da ademîdir. Her iki şık da yanlıştır. Vucudi olmasının yanlışlığı, ademî oluşunu gösteren delille sabittir. Yahut mesela zorunluluk var olsaydı ya zorunlunun zatına zait olurdu ya da onun zatına zait olmazdı. Yahut var olsaydı 16

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL Önsöz Klasik ilimler geleneğimizin temel problemlerinden birine işaret eden tevil kavramını en geniş anlamıyla inanan insanın, kendisine hitap eden vahyin sesine kulak vermesi ve kendi idraki ile ilâhî

Detaylı

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15 İçindekiler Önsöz 11 Kısaltmalar 15 EBÛ MANSÛR EL-MÂTÜRÎDÎ 17 Hayatı 17 Siyasî ve İlmî Çevresi 20 İlmî Şahsiyeti 22 Eserleri 25 a. Kelâm ve Mezhepler Tarihi 25 b. Usûl-i Fıkıh 29 c. Tefsir ve Kur an İlimleri

Detaylı

Sultantepe Mah. Cumhuriyet Cad. Fısatıkağacı İş Merkezi, No 39/1, Üsküdar İstanbul

Sultantepe Mah. Cumhuriyet Cad. Fısatıkağacı İş Merkezi, No 39/1, Üsküdar İstanbul Klasik İslam Düşüncesinde İnsan Tanımları Çalıştayı Kütahya da Gerçekleştirildi Klasik İslam Düşüncesinde İnsan Tanımları Çalıştayı, İslam Ahlâk Düşüncesi Projesi kapsamında, İLKE İlim Kültür Eğitim Derneği,İlmi

Detaylı

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15 İçindekiler Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15 Ebû Mansûr el-mâtürîdî 1. Hayatı 21 2. Siyasî ve İlmî Çevresi 25 3. İlmî Şahsiyeti 28 4. Eserleri 31 4.1. Kelâm ve Mezhepler Tarihi 31 4.2.

Detaylı

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi FELSEFE NEDİR? philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi Felsefe değil, felsefe yapmak öğrenilir KANT Felsefe, insanın kendisi, yaşamı, içinde

Detaylı

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI 7. KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ UYGULANMASI 7.1. KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ TEMEL FELSEFESİ VE GENEL AMAÇLARI Kelam; naslardan hareketle inanç esaslarını ve insanın düşünce yapısına ilişkin temel

Detaylı

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma İÇİNDEKİLER Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma 1. FELSEFE NEDİR?... 2 a. Felsefeyi Tanımlamanın Zorluğu... 3 i. Farklı Çağ ve Kültürlerde Felsefe... 3 ii. Farklı Filozofların Farklı Felsefe Tanımları... 5 b.

Detaylı

İSLAM FELSEFESİ: Tarih ve Problemler Editör: M. Cüneyt Kaya. ISBN sayfa, 45 TL.

İSLAM FELSEFESİ: Tarih ve Problemler Editör: M. Cüneyt Kaya. ISBN sayfa, 45 TL. İSLAM FELSEFESİ: Tarih ve Problemler Editör: M. Cüneyt Kaya ISBN 978-605-4829-05-7 869 sayfa, 45 TL. VII. yüzyılın başlarında kadim medeniyet havzalarında canlılığını neredeyse kaybetmiş olan felsefe,

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : İSLAM FELSEFE TARİHİ I Ders No : 0070040158 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 3 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH 210 4 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin

Detaylı

İBN SİNA FELSEFESİNDE METAFİZİK BİLGİNİN İMKÂNI SORUNU. Ömer Türker, İstanbul: İsam Yayınları, 2010, 272 s.

İBN SİNA FELSEFESİNDE METAFİZİK BİLGİNİN İMKÂNI SORUNU. Ömer Türker, İstanbul: İsam Yayınları, 2010, 272 s. İBN SİNA FELSEFESİNDE METAFİZİK BİLGİNİN İMKÂNI SORUNU Ömer Türker, İstanbul: İsam Yayınları, 2010, 272 s. Yakup ÖZKAN İbn Sina hem felsefesi hem de etkisi bakımından İslam düşüncesinin en önemli şahsiyetlerinden

Detaylı

İbn Sînâ nın Kitâbu l-burhân Eserinde Bilimin Konu Sorunsal ve İlkelerinin Açıklanması

İbn Sînâ nın Kitâbu l-burhân Eserinde Bilimin Konu Sorunsal ve İlkelerinin Açıklanması Iğd Üniv Sos Bil Der / Igd Univ Jour Soc Sci Sayı / No. 9, Nisan / April 2016: 235-240 İnceleme Makalesi / Review Article İNCELEME / REVIEW İbn Sînâ nın Kitâbu l-burhân Eserinde Bilimin Konu Sorunsal ve

Detaylı

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T+U Kredisi Akts Felsefeye Giriş IV

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T+U Kredisi Akts Felsefeye Giriş IV Adı Kodu Yarıyılı T+U Kredisi Akts Felsefeye Giriş IV 2+0 2 2 Ön Koşul Dersler Yardımcıları Amacı Öğrenme Bu dersin genel amacı; felsefe adı verilen rasyonel faaliyetin ne olduğu, nasıl ortaya çıktığı,

Detaylı

İbn Sînâ Felsefesinde Metafizik Bilginin İmkânı Sorunu

İbn Sînâ Felsefesinde Metafizik Bilginin İmkânı Sorunu Kitap Tanıtımı / Book Review İbn Sînâ Felsefesinde Metafizik Bilginin İmkânı Sorunu Ömer Türker, İstanbul: İSAM Yayınları, 2010, 272 s. ISBN: 978-605-5586-28-7 KAMURAN GÖKDAĞ Arş. Gör. Mardin Artuklu Üniversitesi,

Detaylı

SOSYOLOJİSİ (İLH2008)

SOSYOLOJİSİ (İLH2008) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. DİN SOSYOLOJİSİ (İLH2008) KISA ÖZET-2013

Detaylı

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ I.SINIF I.YARIYIL FL 101 FELSEFEYE GİRİŞ I Etik, varlık, insan, sanat, bilgi ve değer gibi felsefenin başlıca alanlarının incelenmesi

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ÇAĞDAŞ DİNİ AKIMLAR İLH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ÇAĞDAŞ DİNİ AKIMLAR İLH DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ÇAĞDAŞ DİNİ AKIMLAR İLH 427 7 3+0 3 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Seçmeli Dersin

Detaylı

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER Fowler ın kuramını oluşturma sürecinde, 300 kişinin yaşam hikayelerini dinlerken iki şey dikkatini çekmiştir: 1. İlk çocukluğun gücü. 2. İman ile kişisel

Detaylı

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ, Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ Ders No : 0070040072 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 4 Ders Bilgileri Ders Türü

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS İSLAM EĞİTİM TARİHİ ILA323 5 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Seçmeli Dersin

Detaylı

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ 7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ Estetik ve Sanat Felsefesi Estetiğin Temel Soruları Felsefe Açısından Sanat Sanat Eseri Estetiğin Temel Kavramları Estetiğin Temel Sorunlarına Yaklaşımlar Ortak Estetik

Detaylı

Yılmaz Özakpınar İNSAN. İnanan BIr Varlık

Yılmaz Özakpınar İNSAN. İnanan BIr Varlık Yılmaz Özakpınar İNSAN İnanan BIr Varlık Yılmaz Özakpınar; 1934 te Boyabat ta doğdu. 1957 de İs tanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü n den, 1960 ta Cambridge Üniversitesi Biyoloji Fakültesi

Detaylı

İSLAM DÜŞÜNCE TARİHİ DERSLERİ

İSLAM DÜŞÜNCE TARİHİ DERSLERİ Klasik Metinler Üzerinden İSLAM DÜŞÜNCE TARİHİ DERSLERİ 25 Mart 2016 Son Başvuru Tarihi klasikdusunceokulu.org Klasik Düşünce Okulu Klasik Düşünce Okulu, İslam medeniyetinin çeşitli disiplinlerinde üretilen

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : KELAM TARİHİ Ders No : 0070040093 Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 3 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim

Detaylı

Matematik Ve Felsefe

Matematik Ve Felsefe Matematik Ve Felsefe Felsefe ile matematik arasında, sorunların çözümüne dayanan, bir bağlantının bulunduğu görüşü Anadolu- Yunan filozoflarının öne sürdükleri bir konudur. Matematik Felsefesi ; **En genel

Detaylı

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ) ESTETİK (SANAT FELSEFESİ) Estetik sözcüğü yunanca aisthesis kelimesinden gelir ve duyum, duyularla algılanabilen, duyu bilimi gibi anlamlar içerir. Duyguya indirgenebilen bağımsız bilgi dalına estetik

Detaylı

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS.476-1453 Ortaçağ Batı Roma İmp. nun yıkılışı ile İstanbul un fethi ve Rönesans çağının başlangıcı arasındaki dönemi, Ortaçağ felsefesi ilkçağ felsefesinin bitiminden modern düşüncenin

Detaylı

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ARAP DİLİ VE EDEBİYATI I İLH 103 1 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu

Detaylı

İslam Ahlâk Düşüncesi Projesi

İslam Ahlâk Düşüncesi Projesi Ahlâk Düşüncesi Projesi İSLAM İSLAMAHLÂK AHLÂKDÜŞÜNCESİ DÜŞÜNCESİ PROJESİ PROJESİ düşüncesi düşüncesiiçerisinde içerisindepek pekçok çokdisiplin disiplintarafından tarafındantartıtartışılagelmiş şılagelmiş

Detaylı

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu. Türk İslam Bilginleri: İslam dini insanların sadece inanç dünyalarını etkilemekle kalmamış, siyaset, ekonomi, sanat, bilim ve düşünce gibi hayatın tüm alanlarını da etkilemiş ve geliştirmiştir Tabiatı

Detaylı

Metafizik (Tanrı-bilim) ve Kelam Arasındaki Fark Üzerine*

Metafizik (Tanrı-bilim) ve Kelam Arasındaki Fark Üzerine* ÇEVİRİ TRANSLATION Metafizik (Tanrı-bilim) ve Kelam Arasındaki Fark Üzerine* On the Difference Between Metaphysics and Al-Kalam Sirâceddin El-URMEVÎ Çev. Engin ERDEM a a Din Felsefesi AD, Ankara Üniversitesi

Detaylı

ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel;

ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel; TASARIM ve ESTETİK ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel; Plato( İ.Ö. 427-347) her alanda kusursuzu arayan düşünce biçimi içersinde nesnel olan mutlak güzeli aramıştır. Buna karşın, Aristoteles in (İ.Ö.

Detaylı

İSLÂM DÜŞÜNCESİNİN DÖNÜŞÜM ÇAĞINDA FAHREDDİN ER-RÂZÎ

İSLÂM DÜŞÜNCESİNİN DÖNÜŞÜM ÇAĞINDA FAHREDDİN ER-RÂZÎ İSLÂM DÜŞÜNCESİNİN DÖNÜŞÜM ÇAĞINDA FAHREDDİN ER-RÂZÎ editör Ömer Türker - Osman Demir Bu eser İSAM ın İkinci Klasik Dönem Projesi kapsamında hazırlanmıştır. İSAM Yayınları 153 İlmî Araştırmalar Dizisi

Detaylı

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ FELSEFENİN BÖLÜMLERİ A-BİLGİ FELSEFESİ (EPİSTEMOLOJİ ) İnsan bilgisinin yapısını ve geçerliğini ele alır. Bilgi felsefesi; bilginin imkanı, doğruluğu, kaynağı, sınırları

Detaylı

İBN SİNA'NIN BİLİMLER SINIFLAMASI

İBN SİNA'NIN BİLİMLER SINIFLAMASI T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ Sayı: 9, Cilt: 9, 2000 İBN SİNA'NIN BİLİMLER SINIFLAMASI Hidayet Peker * İbn Sina'nın bilimler sınıflaması, müstakil olarak bu konuya ayrıdığı "Aklî Bilimlerin

Detaylı

1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı. 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus

1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı. 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus 1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus 4.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-2: İslâm Ortaçağı

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURAN OKUMA VE TECVİD IV ILH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURAN OKUMA VE TECVİD IV ILH DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURAN OKUMA VE TECVİD IV ILH 202 4 2+0 2 5 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Türkçe Lisans Dersin Türü Yüz Yüze / Zorunlu

Detaylı

ĐBN MEYMÛN DA TANRI-ÂLEM ĐLĐŞKĐSĐ Hüseyin Karaman, Karadeniz Basın Yayın, Rize 2007, 261 s.

ĐBN MEYMÛN DA TANRI-ÂLEM ĐLĐŞKĐSĐ Hüseyin Karaman, Karadeniz Basın Yayın, Rize 2007, 261 s. sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 18 / 2008, s. 195-201 tanıtım-değerlendirme ĐBN MEYMÛN DA TANRI-ÂLEM ĐLĐŞKĐSĐ Hüseyin Karaman, Karadeniz Basın Yayın, Rize 2007, 261 s. Bayram KURT * Ortaçağ

Detaylı

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri) ARAŞTIRMA ALANLARI 1 Kur an İlimleri ve Tefsir Kur an ilimleri, Kur an tarihi, tefsir gibi Kur an araştırmalarının farklı alanlarına dair araştırmaları kapsar. 1. Kur an tarihi 2. Kıraat 3. Memlükler ve

Detaylı

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN IÇERIK ÖNSÖZ 13 Giriş DİN VE AKAİT Günümüzde Din Algısı Sosyal Bilimcilere Göre Din İslam Açısından Din Dinin Anlam Çerçevesi İslam Dini İslam ın İnanç Boyutu Akait İman İman-İslam Farkı İman Bakımından

Detaylı

6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler

6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler İçindekiler xiii Önsöz ı BİRİNCİ KISIM Sofistler 3 1 Giriş 6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler 17 K a y n a k la r 17 Sofistlerin G enel Ö zellikleri

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DİNLER TARİHİ I İLH Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DİNLER TARİHİ I İLH Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DİNLER TARİHİ I İLH 313 5 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURAN IKUMA VE TECVİD II İLH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURAN IKUMA VE TECVİD II İLH DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURAN IKUMA VE TECVİD II İLH 102 2 4+0 4 5 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS TÜRK DİLİ II TRD103 2 2+0 2 2 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

On Yedinci Yüzyılda Felsefe Descartes. Prof. Dr. Doğan Göçmen Dokuz Eylül Üniversitesi Felsefe Bölümü Ders: 03/10/2016

On Yedinci Yüzyılda Felsefe Descartes. Prof. Dr. Doğan Göçmen Dokuz Eylül Üniversitesi Felsefe Bölümü Ders: 03/10/2016 On Yedinci Yüzyılda Felsefe Descartes Prof. Dr. Doğan Göçmen Dokuz Eylül Üniversitesi Felsefe Bölümü Ders: 03/10/2016 Yenilik Çabalarının, Keşiflerin, İcatların, Buluşların Kaynağı Tin kendisini kendinde

Detaylı

İSLÂM FELSEFESİ. TARİH ve PROBLEMLER. editör M. Cüneyt Kaya

İSLÂM FELSEFESİ. TARİH ve PROBLEMLER. editör M. Cüneyt Kaya İSLÂM FELSEFESİ TARİH ve PROBLEMLER editör M. Cüneyt Kaya İSAM Yayınları 152 İlmî Araştırmalar Dizisi 63 İSLÂM FELSEFESİ Tarih ve Problemler editör M. Cüneyt Kaya Bu kitap İsam Yönetim Kurulunun 21.10.2011

Detaylı

BAYRAM DALKILIÇ, HÜSAMETTİN ERDEM,

BAYRAM DALKILIÇ, HÜSAMETTİN ERDEM, Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : MANTIK Ders No : 0070040047 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 3 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim Tipi Ön

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 1. BÖLÜM İSLÂM FELSEFESİNE GİRİŞ

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 1. BÖLÜM İSLÂM FELSEFESİNE GİRİŞ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...9 1. BÖLÜM İSLÂM FELSEFESİNE GİRİŞ / Ömer Mahir Alper 1. İslâm Felsefesi nin Mâhiyeti ve İslâm Felsefesi Tabirinin Kullanımı...13 2. İslâm Felsefesinin Alanı ve Kapsamı...18 3. Felâsife

Detaylı

Birinci İtiraz: Cevap:

Birinci İtiraz: Cevap: Bazı din bilginleri tutulmalarla ilgili bazı itirazlarda bulunarak bu konuda şüpheler uyandırmaya çalışmışlardır. Ulemaların itirazlarından bazıları cevaplarıyla birlikte aşağıya sıralanmıştır. Birinci

Detaylı

İBN RÜŞD PSİKOLOJİSİ -Fizikten Metafiziğe İbn Rüşd ün İnsan Tasavvuru- Atilla ARKAN, İz yay. 376 s. Sadi YILMAZ

İBN RÜŞD PSİKOLOJİSİ -Fizikten Metafiziğe İbn Rüşd ün İnsan Tasavvuru- Atilla ARKAN, İz yay. 376 s. Sadi YILMAZ sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 15 / 2007, s. 203-208 kitap tanıtımı İBN RÜŞD PSİKOLOJİSİ -Fizikten Metafiziğe İbn Rüşd ün İnsan Tasavvuru- Atilla ARKAN, İz yay. 376 s. Sadi YILMAZ Gerek

Detaylı

TARİHTE İSLAM BİLİM GELENEĞİ

TARİHTE İSLAM BİLİM GELENEĞİ İlim Dallarının Düşünce Temellerini Araştırma Enstitüsü TARİHTE İSLAM BİLİM GELENEĞİ TARİHSEL EPİSTEMOLOJİYE GİRİŞ Alparslan AÇIKGENÇ Yıldız Teknik Üniversitesi 15 Ekim 2011 Ankara Gelenek, bir toplumdaki

Detaylı

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU e-makâlât Mezhep Araştırmaları, IV/2 (Güz 2011), ss. 179-183. ISSN 1309-5803 www.emakalat.com ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU Halil İbrahim Bulut, Araştırma Yayınları, Ankara, Nisan 2011,

Detaylı

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı Russell ın dil felsefesi Frege nin anlam kuramına eleştirileri ile başlamaktadır. Frege nin kuramında bilindiği üzere adların hem göndergelerinden hem de duyumlarından

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS TÜRK DİLİ I TRD103 1 2+0 2 2 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

Editörler Prof.Dr. İsmail Erdoğan / Dr. Öğr. Üyesi Enver Demirpolat İSLAM FELSEFESİ

Editörler Prof.Dr. İsmail Erdoğan / Dr. Öğr. Üyesi Enver Demirpolat İSLAM FELSEFESİ Editörler Prof.Dr. İsmail Erdoğan / Dr. Öğr. Üyesi Enver Demirpolat İSLAM FELSEFESİ Yazarlar Prof. Dr. Kemal Sözen Prof. Dr. Mevlüt Uyanık Doç. Dr. Ali Kürşat Turgut Doç. Dr. Aygün Akyol Doç. Dr. Hamdi

Detaylı

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri BILGI FELSEFESI Bilginin Doğruluk Ölçütleri Bilimsel bilgi Olgusal evreni, toplum ve insanı araştırma konusu yapar. Bilimler; Formel bilimler Doğa bilimleri Sosyal bilimler olmak üzere üç grupta incelenir.

Detaylı

FARABİ DE BEŞ TÜMEL. Doktora Öğrencisi, Sakarya İlahiyat Fakültesi, İslam Felsefesi Bilim Dalı,

FARABİ DE BEŞ TÜMEL. Doktora Öğrencisi, Sakarya İlahiyat Fakültesi, İslam Felsefesi Bilim Dalı, FARABİ DE BEŞ TÜMEL Yakup ÖZKAN Giriş Farabi (ö. 950) ortaçağın en önemli felsefecilerinden biridir. Eserlerinin arasında Mantık Bilimi ile ilgili olanları daha fazladır. Farabi, mantıkçı olarak İslam

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH 307 5 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar Sosyoloji Konular ve Sorunlar Ontoloji (Varlık) Felsefe Aksiyoloji (Değer) Epistemoloji (Bilgi) 2 Felsefe Aksiyoloji (Değer) Etik Estetik Hukuk Felsefesi 3 Bilim (Olgular) Deney Gözlem Felsefe Düşünme

Detaylı

Çevirenin Ön Sözü. vii

Çevirenin Ön Sözü. vii Çevirenin Ön Sözü Nel Noddings tarafından yazılan bu eser eğitim felsefesi alanına giriş niteliğinde bir kitap olmakla beraber son derece bilgilendirici ve derin düşünmeye yönlendirici bir kaynaktır. Yalnızca

Detaylı

İSLAM FELSEFESİ DOKTORA YETERLİLİK OKUMA LİSTESİ

İSLAM FELSEFESİ DOKTORA YETERLİLİK OKUMA LİSTESİ İSLAM FELSEFESİ DOKTORA YETERLİLİK OKUMA LİSTESİ I. Klasik Metinler 1. Kindî, Felsefî Risaleler, Mahmut Kaya (İstanbul: Klasik, 2013). 2. Âmirî, Kitabu l-emed ale l-ebed: Sonsuzluk Peşinde, çev. Yakup

Detaylı

EĞİTİM FELSEFESİ KISA ÖZET KOLAYAOF

EĞİTİM FELSEFESİ KISA ÖZET KOLAYAOF DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTE- LERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. EĞİTİM FELSEFESİ KISA ÖZET 1 KOLAYAOF

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU İLH322 6 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Türkçe Lisans Dersin Türü Yüz Yüze

Detaylı

İktisat Tarihi I. 27 Ekim 2017

İktisat Tarihi I. 27 Ekim 2017 İktisat Tarihi I 27 Ekim 2017 İktisat Tarihi Biliminin Doğuşu 18. yüzyıla gelene değin özellikle sosyal bilimler felsefeden bağımsız olarak ayrı birer bilim disiplini olarak özerklik kazanamamışlardı Tarih

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS İslam Tarihi II ILH 214 4 2+0 2 3

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS İslam Tarihi II ILH 214 4 2+0 2 3 DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS İslam Tarihi II ILH 214 4 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

Tanrının Varlığına İlişkin Argümanlar Atölye Çalışması (20-21 Mayıs 2011)

Tanrının Varlığına İlişkin Argümanlar Atölye Çalışması (20-21 Mayıs 2011) Tanrının Varlığına İlişkin Argümanlar Atölye Çalışması (20-21 Mayıs 2011) Tanıtan: Tamer YILDIRIM * 1Din Felsefesi Derneği ve İSAM işbirliği ile düzenlenen Tanrının Varlığına İlişkin Argümanlar adlı atölye

Detaylı

Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi

Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi GERÇEĞİ TÜMÜYLE ELE ALIP İNCELEYEN VE BUNUN SONUCUNDA ULAŞILAN BİLGİLERİ YORUMLAYAN VE SİSTEMLEŞTİREN

Detaylı

EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ. 3. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ. 3. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ 3. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL FELSEFENİN ANLAMI Philla (sevgi, seven) Sophia (Bilgi, bilgelik) PHILOSOPHIA (Bilgi severlik) FELSEFE

Detaylı

YENİ BİR İSLAM MEDENİYETİ TASAVVURU İÇİN FELSEFEYİ ANADOLU DA YENİDEN YURTLANDIRMAK PROJESİ

YENİ BİR İSLAM MEDENİYETİ TASAVVURU İÇİN FELSEFEYİ ANADOLU DA YENİDEN YURTLANDIRMAK PROJESİ YENİ BİR İSLAM MEDENİYETİ TASAVVURU İÇİN FELSEFEYİ ANADOLU DA YENİDEN YURTLANDIRMAK PROJESİ Mevlüt UYANIK Prof.Dr. Hitit üniversitesi 1 YENİ BİR İSLAM MEDENİYETİ TASAVVURU İÇİN FELSEFEYİ ANADOLU DA YENİDEN

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS EVRENSEL İNSANİ DEĞERLER İLH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS EVRENSEL İNSANİ DEĞERLER İLH DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS EVRENSEL İNSANİ DEĞERLER İLH320 6 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Seçmeli

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURAN OKUM VE TECVİD VIII İLH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURAN OKUM VE TECVİD VIII İLH DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURAN OKUM VE TECVİD VIII İLH 402 8 2+0 2 5 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu

Detaylı

Halil Aydınalp. Nazarî Tasavvufun Kurucusu: Sadreddin Konevî Ekrem Demirli İstanbul: İSAM Yayınları, sayfa.

Halil Aydınalp. Nazarî Tasavvufun Kurucusu: Sadreddin Konevî Ekrem Demirli İstanbul: İSAM Yayınları, sayfa. Kitâbiyat günümüzde internet siteleri vardır. Diğer taraftan bu sitelerin kimler tarafından kurulduğu, hangi amaca hizmet ettiği ve içeriğinin nasıl doldurulduğu kesinlik arz etmemektedir. Bilgiden ziyade

Detaylı

Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi Journal of Book Notices, Reviews and Translations. Doğan Mert DEMİR

Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi Journal of Book Notices, Reviews and Translations. Doğan Mert DEMİR www.libridergi.org Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi Journal of Book Notices, Reviews and Translations SAYI V (2019) O. SAĞSÖZ, İbn Haldun un Mukaddime sinde Maişet Yolları. İstanbul 2018. Vakıfbank

Detaylı

03 Temmuz 2013 tarih ve 51 sayılı Üniversite Senato toplantısının 1 nolu karar ekidir.

03 Temmuz 2013 tarih ve 51 sayılı Üniversite Senato toplantısının 1 nolu karar ekidir. 03 Temmuz 2013 tarih ve 51 sayılı Üniversite Senato toplantısının 1 nolu karar ekidir. KIRKLARELİ ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ İKİLİ ÖĞRETİM DERS PLANI (2013-2014 Eğitim öğretim yılından

Detaylı

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni SANAT FELSEFESİ Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni Estetik güzel üzerine düşünme, onun ne olduğunu araştırma sanatıdır. A.G. Baumgarten SANATA FELSEFE İLE BAKMAK ESTETİK Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan

Detaylı

İslam Düşüncesinde MİZAÇ TEORİLERİ

İslam Düşüncesinde MİZAÇ TEORİLERİ İslam Düşüncesinde MİZAÇ TEORİLERİ Editör M. ZAHİT TİRYAKİ-KÜBRA BİLGİN TİRYAKİ KİTAPLIĞI YAYIN NO: 1573 İLEM Kitaplığı No: 9 İslâm Ahlâk Düşüncesi No: 5 ISBN : 978-605-320-480-0 1. Basım, Ağustos 2016

Detaylı

KİTAP İNCELEMESİ SİSTEMATİK FELSEFE BAĞLAMINDA PLATON ARİSTOTELES KARŞILAŞTIRMASI. Prof. Dr. Arslan Topakkaya, İstanbul, Nobel Yay. 2013, 310 s.

KİTAP İNCELEMESİ SİSTEMATİK FELSEFE BAĞLAMINDA PLATON ARİSTOTELES KARŞILAŞTIRMASI. Prof. Dr. Arslan Topakkaya, İstanbul, Nobel Yay. 2013, 310 s. KİTAP İNCELEMESİ SİSTEMATİK FELSEFE BAĞLAMINDA PLATON ARİSTOTELES KARŞILAŞTIRMASI Prof. Dr. Arslan Topakkaya, İstanbul, Nobel Yay. 2013, 310 s. Evren Erman Rutli * Aristoteles ve Platon, hiç kuşkusuz felsefe

Detaylı

SİİRT ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT: 4 SAYI 1 s MOLLA FENÂRÎ DE TASAVVUF METAFİZİĞİ

SİİRT ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT: 4 SAYI 1 s MOLLA FENÂRÎ DE TASAVVUF METAFİZİĞİ SİİRT ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT: 4 SAYI 1 s. 183-188 MOLLA FENÂRÎ DE TASAVVUF METAFİZİĞİ Muammer İskenderoğlu, Değişim Yayınları, İstanbul-2016, s. 133. Yakup ÖZKAN* Geneli bakımından

Detaylı

Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri

Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : 00004003 Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim

Detaylı

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ. EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ www.almuwahhid.com 1 Müellif: Şeyhu'l-İslam İbni Teymiyye (661/728) Eser: Mecmua el-feteva, cilt 4 بسم هللا الرحمن الرحيم Selefin, kendilerinden sonra gelenlerden daha alim, daha

Detaylı

ÜNİTE:1. Felsefe Nedir? ÜNİTE:2. Epistemoloji ÜNİTE:3. Metafizik ÜNİTE:4. Bilim Felsefesi ÜNİTE:5. Etik ÜNİTE:6. Siyaset Felsefesi ÜNİTE:7.

ÜNİTE:1. Felsefe Nedir? ÜNİTE:2. Epistemoloji ÜNİTE:3. Metafizik ÜNİTE:4. Bilim Felsefesi ÜNİTE:5. Etik ÜNİTE:6. Siyaset Felsefesi ÜNİTE:7. ÜNİTE:1 Felsefe Nedir? ÜNİTE:2 Epistemoloji ÜNİTE:3 Metafizik ÜNİTE:4 Bilim Felsefesi ÜNİTE:5 Etik 1 ÜNİTE:6 Siyaset Felsefesi ÜNİTE:7 Estetik ÜNİTE:8 Eğitim Felsefesi 0888 228 22 22 WWW.22KASİMYAYİNLARİ.COM

Detaylı

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ BU HAFTA ÜNLÜ ŞAİRİMİZ MEHMET AKİF ERSOY A AYDIN BAKIŞLAR KONFERANS DİZİSİNİN İKİNCİ OTURUMUNU GERİDE BIRAKTI.

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ BU HAFTA ÜNLÜ ŞAİRİMİZ MEHMET AKİF ERSOY A AYDIN BAKIŞLAR KONFERANS DİZİSİNİN İKİNCİ OTURUMUNU GERİDE BIRAKTI. İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ BU HAFTA ÜNLÜ ŞAİRİMİZ MEHMET AKİF ERSOY A AYDIN BAKIŞLAR KONFERANS DİZİSİNİN İKİNCİ OTURUMUNU GERİDE BIRAKTI. İstanbul Aydın Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Merkezi nin

Detaylı

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır Tevafuk birbirine denk gelmek, birbiriyle uygun vaziyet almak demektir. Tevafuklu Kur anda tam 2806 Allah lafzı pek az müstesnalar

Detaylı

görüşüyle Maturidi'den ayrılmış olmaktadır. Zira Maturidi, Allah'ın bir ilim

görüşüyle Maturidi'den ayrılmış olmaktadır. Zira Maturidi, Allah'ın bir ilim 170 DİNİ ARAŞTIRMALAR sını yani ilim sebebiyle ruim olmasını kabul etmiş olmakta dolayısıyla da bu görüşüyle Maturidi'den ayrılmış olmaktadır. Zira Maturidi, Allah'ın bir ilim (mfına) sebebiyle ruim olması

Detaylı

ULUSLAR ARASI İBN SÎNÂ SEMPOZYUMU Bildiriler

ULUSLAR ARASI İBN SÎNÂ SEMPOZYUMU Bildiriler ULUSLAR ARASI İBN SÎNÂ SEMPOZYUMU Bildiriler 22-24 Mayıs 2008 İSTANBUL Papers May 22-24, 2008 İSTANBUL I Mart 2009 !STANBUL BÜYÜK"EH!R BELED!YES! KÜLTÜR A.". YAYINLARI Maltepe Mahallesi Topkapı Kültür

Detaylı

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar Ahlâk Kavramı Yrd. Doç. Dr. Rıza DEMİR İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İnsan Yönetimine Etik Yaklaşım Dersi Etik Türleri Mesleki Etik Türleri 2017 Ruhumu kudret altında tutan Allah'a yemin ederim

Detaylı

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir? Question Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir? Answer: Dört ana kaynağa yani Kur an a, sünnete, akıla ve icmaya dayanarak Masumların velayet hakkına

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ KASIM EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı 1.ÜNİTE - FELSEFEYLE TANIŞMA A-Felsefe Nedir? Felsefenin

Detaylı

STOA MANTIĞI VE FÂRÂBÎ YE ETKİSİ. İbrahim Çapak, Ankara: Araştırma Yayınları, 2011 (3. Baskı), 208 s.

STOA MANTIĞI VE FÂRÂBÎ YE ETKİSİ. İbrahim Çapak, Ankara: Araştırma Yayınları, 2011 (3. Baskı), 208 s. STOA MANTIĞI VE FÂRÂBÎ YE ETKİSİ İbrahim Çapak, Ankara: Araştırma Yayınları, 2011 (3. Baskı), 208 s. Harun KUŞLU * Düşünce tarihinde herhangi bir teorinin ilk kez ne zaman ve kimin tarafından ortaya atıldığını

Detaylı

HİTİT ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ 2007 VE SONRASI MÜFREDAT PROGRAMI AKTS KODU

HİTİT ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ 2007 VE SONRASI MÜFREDAT PROGRAMI AKTS KODU HİTİT ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAÜLTESİ 2007 VE SONRASI MÜFREDAT PROGRAMI T U : Teorik ders saati : Uygulamalı ders saati : Dersin redisi : Avrupa redi Transfer Sistemi 1.SINIF 1.SINIF ODU I. YARIYIL/GÜZ

Detaylı

Aydın Topaloğlu. İslâm Felsefesine Giriş drl. Peter Adamson ve Richard C. Taylor çev. M. Cüneyt Kaya İstanbul: Küre Yayınları, sayfa.

Aydın Topaloğlu. İslâm Felsefesine Giriş drl. Peter Adamson ve Richard C. Taylor çev. M. Cüneyt Kaya İstanbul: Küre Yayınları, sayfa. İslâm Araştırmaları Dergisi olsaydı, onun Akıl ve vahiy bilgisi ayrı olmalıdır şeklinde çifte gerçeklikten söz etmediğini görecek ve eleştirilmeyecekti. Nefs konusunda St. Thomas, Hıristiyanlığın inançlarını

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FELSEFEYE GİRİŞ DKB

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FELSEFEYE GİRİŞ DKB DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FELSEFEYE GİRİŞ DKB211 3 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : GÜNÜMÜZ FELSEFE AKIMLARI (SEÇMELİ) Ders No : 0070040175 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 2 Ders Bilgileri Ders Türü

Detaylı

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK) 10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK) Estetik, "güzel in ne olduğunu soran, sorguluyan felsefe dalıdır. Sanatta ve doğa varolan tüm güzellikleri konu edinir. Hem doğa hem de sanatta. Sanat, sanatçının

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS SİYER II İLH 114 2 2+0 2 2 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI 1 DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI Örgütte faaliyette bulunan insan davranışlarının anlaşılması ve hatta önceden tahmin edilebilmesi her zaman üzerinde durulan bir konu olmuştur. Davranış bilimlerinin

Detaylı

Temel Kavramlar Bilgi :

Temel Kavramlar Bilgi : Temel Kavramlar Bilim, bilgi, bilmek, öğrenmek sadece insana özgü kavramlardır. Bilgi : 1- Bilgi, bilim sürecinin sonunda elde edilen bir üründür. Kişilerin öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile çaba

Detaylı

İlâhî İsimler Teorisi: Allah-İnsan İlişkisi Abdullah Kartal İstanbul: Hayy Kitap, 2009, 256 sayfa.

İlâhî İsimler Teorisi: Allah-İnsan İlişkisi Abdullah Kartal İstanbul: Hayy Kitap, 2009, 256 sayfa. belirli eserler çerçevesinde ele alan ve Arapça olarak 1994 yılında Yakub b. Abdülvehhâb Bâ Hüseyin tarafından yapılan bir başka çalışma daha mevcuttur. Elbette bu çalışma fıkıh ve usûl-i fıkıh ilimlerini

Detaylı

FELSEFE BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ I.YARIYIL DERSLERİ

FELSEFE BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ I.YARIYIL DERSLERİ FELSEFE BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ I.YARIYIL DERSLERİ FEL-101 Felsefeye Giriş Felsefenin temel problem, kavram, akım ve alt disiplinlerine genel bir giriş. FEL-103 Eskiçağda Felsefe Kredi (Teorik-Pratik-Lab.)

Detaylı

Abdullah Kartal, Tasavvufun Oluşumu: Şeriat- Hakikat İlişkisi, Bursa: Emin Yay., 2015, 272 s.

Abdullah Kartal, Tasavvufun Oluşumu: Şeriat- Hakikat İlişkisi, Bursa: Emin Yay., 2015, 272 s. Abdullah Kartal, Tasavvufun Oluşumu: Şeriat- Hakikat İlişkisi, Bursa: Emin Yay., 2015, 272 s. Hacı Bayram BAŞER * İslâmî ilimlerin teşekkül devreleri, farklı disiplinlerde gerçekleştirilen araştırmalarla

Detaylı