KURGU. Şarkılar Kesitlemeler (Roman & Şiir) Fotoğraflar Film&Fragmanlar

Transkript

1

2 KURGU Şarkılar Kesitlemeler (Roman & Şiir) Fotoğraflar Film&Fragmanlar

3 Nesrin Sipahi Ankara Rüzgarı

4 BAHARLA ÖLÜM KONUŞMALARI VI Buket diye bahçeli bir meyhane vardı Yenişehir de Yıkıldı çoktan GİMA var şimdi yerinde Kenarı küplerle çevrili o küçücük havuzun Yamacında bir masa Cahit Ağ beyle otururduk yaz gecelerinde Fıskiyenin serpintisiyle sırılsıklamdı muşamba Zaten Cahit in gözleri daim yaşlı Şunu siliver! derdi garsona Şu muşambayı siliver, mirim! Ne Cahit kaldı, ne Buket, ne fıskiye Yine de bu bahar öğlesinde Fıskiyenin üstündeki o kırmızı top gibi -İsterse kalpten olsun, istersehop hop ediyor ya yüreğim bidüziye Can YÜCEL GİMA, Kızılay Meydanı,1970 h5p://

5 Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu.. Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.. Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim.. Ve hiçbir mahkeme tutanağında geçmedi adım.. Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece.. Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde ama sen yoktun.. Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde.. Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu.. Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesine gelebilme ihtimalini seviyordum.. Ben senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum. Yılmaz Erdoğan Tunalı Hilmi Caddesi,1970. h5p://

6

7 Türkiye nin Kalbi Ankara Sergey Yutkeviç, Lev Arnstam Ahmet Boyacıoğlu Siyah Beyaz Aşk Tesadüfleri Sever h5p://tr.wikipedia.org/ h5p:// h5p:// Ömer Faruk Sorak

8 Gezginler Polonyalı Gezgin Simeon Evliya Çelebi

9 Evliya Çelebi h5p://d.haberciniz.biz/ 25 Mart 1611'de Kütahya'da bazı kaynaklara göre de İstanbul' da doğdu. Babası Derviş Mehmed Zilli, Süleyman'dan I. Ahmed e kadarki padişahların kuyumcubaşılığında bulunmuş ve seferlere katılmıştır. Çelebi ailesi aslen Kütahyalı olup, daha sonra İstanbul'a yerleşmiştir. 17. yüzyılın önde gelen gezginlerindendir ve kırk yılı aşkın süreyle Osmanlı topraklarını gezmiş ve gördüklerini Seyahatnâme adlı eserinde toplamıştır. Evliya Çelebi nin seyahate olan merakının babasının anlattığı son derece ilginç ve macera dolu öykülere dayandığı, yakın çevrelerinde bulunan çok renkli ve bilgili tanıdıkların da bunda katkısı olduğu kabul edilmektedir.

10

11 Mehmed Kemal h5p:// Türk gazeteci, şair, roman ve anı yazarı. 11 Nisan 1920 da Ankara da do ğ an Mehmed Kemal, 1940 da Ankara Lisesi ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi nde üç yıl okuduysa da mezun olmadan ayrıldı ten sonra gazeteciliğe başladı. Türk Haberler Ajansı nın, Demokrat Ankara, Yeni İstanbul, Vatan, Ant gibi gazetelerin Ankara temsilcili ğ ini yaptı li yıllarda Cumhuriyet gazetesi fıkra yazarı olarak çalışan Mehmed Kemal Kurşunluoğlu, 1998 yılında yaşama veda etmiştir. Başlıca yapıtları; Birinci Kilometre (1945), Söz Gibi (1987, Lions Edebiyat Ödülü), fıkra ve makaleleri; Politika ve Ötesi, Sol Kavgası (1975).

12 Türk Ocakları Savaş Sanayii Yenigün Gazetesi Mahkemeler Deli Mehmet Olayı Yahudi Mahallesi Ankara Yangınları Gazi Çiftliği Meclis Çalışmaları Tahtakale Yangını Köy Enstitüsü Karpiç Lokantası Küçük Meyhaneler İlk Gecekondular Ankaralı Genç Osman Karargah ta Bir Gün Çubuk Çayı 1919 ların Ankara sı Başkent in İlk Mimarı August Tapınağı Ankara nın Adları Alman Elçisine atılan bomba İstiklal Mahkemesi nde ilk idam Taşhan Palas Oteli Atatürk ün rol aldığı film Pembe Köşk te buluştular Bebe Toprağı

13 Arif Hikmet Koyunoğlu h5p:// Ankara da mimar Koyunoğlu Arif Hikmet Bey in eseri olan Türk Ocağı binasının hemen önünde. Arif Hikmet Koyunoğlu 1888 yılında İstanbul da do ğ du. Mimar ve foto ğ raf sanatçısıdır yıllarında Sanayi-i Nefise Mektebi'nde eğitim gördü. Askerlik sonrası İstanbul işgal altında olduğu için mimarlık yapamadı ve fotoğrafçılığa yöneldi. Foto muhabirliğinin yanı sıra Cağaloğlu'nda bir fotoğrafhane açtı. Uluslararası yarışmada birincilik alan mimar, yılları arasında Bursa'da Tayyare Cemiyeti Tiyatro ve Sineması'nı inşa etti yılında kendisine Atatürk Sanat Armağanı verilen sanatçı 1982 yılında hayatını kaybetti. Koyunoğlu'nın Ankara'daki en önemli yapıtları Etnografya Müzesi ve Türk Ocağı Binası'dır.

14 Türk Ocağı Binası.

15 Türk Ocağı Binası ndan Ankara ya bakış. h5p://3.bp.blogspot.com/

16 Türk Ocağı Binası ve Etnografya Müzesi. h5p://ankaraarsivi.aglim.edu.tr/

17 Türkiye nin Kalbi Ankara Sergey Yutkeviç, Lev Arnstam Ahmet Boyacıoğlu Siyah Beyaz Aşk Tesadüfleri Sever h5p://tr.wikipedia.org/ h5p:// h5p:// Ömer Faruk Sorak

18 TÜRKİYE NİN KALBİ ANKARA

19

20 Ahmet Hamdi Tanpınar h5p:// Ahmet Hamdi Tanpınar, 23 Haziran 1901 tarihinde İstanbul'da doğdu. İstanbul'da Ravaz-i Maarif İbtidaisi'nde, Sinop ve Siirt rüşdiyelerinde, Vefa, Kerkük ve Antalya sultanilerinde öğrenim gördü. Baytar mektebini bırakarak girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden 1923 yılında mezun oldu. Cumhuriyet neslinin ilk öğretmenlerinden olan Ahmet Hamdi Tanpınar; "Bursa'da Zaman" şiiri ile geniş bir okuyucu kitlesi tarafından tanınmış bir şairdir. Şiir, hikâye, roman, deneme, makale, edebiyat tarihi gibi bir çok alanda eser veren sanatçının başlıca eserleri Huzur ve Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanları, Beş Şehir adlı şehir monogrofisidir. Bir süre Milli Eğitim Müfettişliği yaptıktan ve Güzel Sanatlar Akademisinde eski görevinde çalıştıktan sonra 1949 yılında İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne yeniden döndü ve bu görevde iken 24 Ocak 1962 tarihinde İstanbul'da yaşama veda etmiştir.

21 Beş Şehir Beş Şehir, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, hayatının tesadüfleri olan Ankara, Erzurum, Konya, Bursa, İstanbul şehirlerini anlattığı deneme türü eseridir. Bir gezi kitabından yahût bir seyahatnâmeden çok farklıdır; çünkü sade târihî bilgi, kuru gezi rehberi, bir şehir coğrafyasından farklı olarak his, sanat, estetik, kültür ve bilgi birikimi içerisinde yoğurulmuş bir yapıttır. Bu yönüyle Türk edebiyatının aşılamayanlarındandır. Tanpınar, eserinin konusunu "Beş Şehir 'in asıl konusu hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır. İlk bakışta birbiriyle çatışır görünen bu iki duyguyu sevgi kelimesinde birleştirebiliriz. Bu sevginin kendisine çerçeve olarak seçtiği şehirler, benim hayatımın tesadüfleridir." olarak ifâde etmiştir. Ankara Erzurum Konya Bursa İstanbul

22 Ahmet Hamdi Tanpınar, deneme alanında yazdığı Beş Şehir adlı kitabında ilk olarak Ankara yı anlaryor. BaşkenGmiz Ankara, yazara göre birçok devirde Anadolu nun kaderini değişgren bir şehir olmuştur. Topraklarından birçok uygarlık gelip geçen Ankara üzerine Ahmet Tanpınar şöyle der: Yaşanmış hayat unutulmuyor, ne de büsbütün kayboluyor, ne yapıp yapıp bugünün veyahut dünün terkibine giriyor. Ankara tarih boyunca, uzaktan görüldüğünde de, içindeki tepelerden bakıldığında da bir kale gibi uxa aynı sükûnetle hakim olmuştur. Yazar, Ankara yı kendi gözlemi dışında gezginlerden de tanıyor. Gezgin deyince de akla ilk olarak Evliya Çelebi geliyor ve Evliya Çelebi nin Ankara deneyimlerine yer veriliyor. Tanpınar, 1920 li yıllar Ankara sının bir sokağından ise şöyle bahsediyor: Tek bir sokakta Riviera, İsviçre, İsveç, Baviera ve Abdülhamid devri İstanbul u ev ve köşklerini görmek mümkündü. Fakat Ankara da yaşanan savaşlar, yangınlar, yağmalar günümüze geçmişten çok az eser kalmasına neden olmuştur. Ankara Kalesi. h5p://2.bp.blogspot.com/

23

24 Gülsün Bilgehan & Mevhibe 1957 yılı Ankara doğumlu olan Gülsün Bilgehan 13 yaşında bir Karadeniz gezisinde çektiği fotoğrafların yazı dizine dönüştürülüp Milliyet gazetesinde büyük bir beğeniyle yayımlanmasının ardından mesleği gazeteci-yazarlığa karar vermiştir. Gülsün, Paris Üniversitesi nin Siyasal Bilimler E n s t i t ü s ü n d e y ü k s e k ö ğ re n i m i n i t a m a m l a y ı p y u rd a döndüğünde Hürriyet gazetesinin Ankara bürosunda muhabir olarak çalışmaya başlıyor. Burada eşi Mustafa Bilgehan ile tanışıp 1981 de evleniyorlar sonlarında üç çocuğu büyümüş olan Gülsün mesleğine dönmenin arzusu içerisindedir. Bu sırada anneannesi Mevhibe İnönü hayattan h5p:// ayrılmış, Gülsün ün eline bir hazine geçmiştir. Annesi Özden Toker, Mevhibe İnönü nün yaşamıyla ilgili yaptığı uzun, sayısız konuşmaların notlarını, bantlarını ona verir. Gülsün bunların hepsini dikkatle inceler, sıralar, araştırmaları genişletir, o dönemin canlı şahitleriyle, o dönemi bilenlerle görüşür. İnönü Vakfı nın zengin fotoğraf arşivinden yararlanır. Mevhibe yi gerçek bir yaşam hikâyesine dayalı roman olarak düşünmektedir. Mevhibe böyle doğar.

25 Mevhibe İnönü h5p://medya.zaman.com.tr/ 1897 de İstanbuI SüIeymaniye de doğdu. Üç yaşındayken babası veremden öidü, kısa bir süre kardeşi de öiünce annesi iie beraber dedesinin evinde yaşadı. OrtaokuIa bir yıi devam ettikten sonra aiiesinin kararı iie okuidan aiındı. 13 Nisan 1916 da MiraIay İsmet Bey iie eviendi. 21 gün sonra eşi cepheye gitti. Mevhibe İnönü nün eviiiiğinin iik yıiiarı eşinden haber bekiemekie geçti de İzmir e yerieşen Mevhibe Hanım, 2. Lozan Konferansı nda Türk heyeti başkanı oian eşi iie beraber Lozan a gitti, 24 Temmuz 1923 te aniaşmanın imzaianmasından sonra İstanbuI a geri döndü de İsmet İnönü nün cumhurbaşkanı seçiimesinden sonra Türkiye nin ikinci cumhurbaşkanı eşi oidu. 11 Kasım Mayıs 1950 yıiiarı arasında Çankaya Köşkü nün ev sahibeiiğini yaptı de YardımsevenIer Derneği ni, 1949 da Türk KadınIar BirIiği ni kurdu. 20 Temmuz 1991 den beri GATA da tedavi aitında oian Mevhibe İnönü, 7 Şubat 1992 de vefat etti.

26 Hemen her Cumartesi günü Mevhibe Hanım ve İsmet Paşa Cebeci Konservatuvarı ndaki «Riyaset-i Cumhur Orkestrası» nın verdiği klasik müzik konserlerine gidiyorlardı. Başlama saatinden önce beş dakika önce resmi arabalar kapıda duruyor, Milli Şef, yanında eşi, misafirleri, çocukları, yaverleri ile ön sıradaki yerini alıyordu. Bir tek gün geç kalıp kimseyi bekletmedi. İki saat boyunca memleket işlerini, savaş korkusunu unutyordu. Konser sonunda da hiç acele etmiyorlar, uzun uzun sanatçıları alkışlıyorlardı. Mevhibe-İsmet İnönü Musiki Muallim Mektebi, Cebeci. h5p:// h5p://v2.arkiv.com.tr/p5302- mamak- belediyesi- - - musiki- muallim- mektebi- - - ankara- konservatuar- binasi.html

27 Bayan İnönü evindeki kabul günlerini Çankaya Kö ş kü nde düzenlemeye devam etti. Dostlarını, bakan ve milletvekili eşlerini üst kattaki mavi koltuklu salonunda ağırlıyordu. Kendisi de sık sık çağrıldığı hanım toplantılarına, çaylara gidiyor, kimseyi kırmıyor, özellikle mevlitleri hiç kaçırmıyordu. Pembe Köşk, h5p://upload.wikimedia.org/

28 Pembe Köşk teki ilk balodan sonra Cumhurbaşkanı cumhuriyet balolarını önce Taşhan daki Karpiç Lokantası nda, sonraları Ankara Palas ta verdirmeye başladı. Ankara Palas, h5p:// pr.com/

29 Ulus Hakimiyet-i Milliye Meydanı, sağda Taşhan ın altında hizmet veren Karpiç Lokantası, h5p://

30 Baba Karpiç, Karpiç-Şehir Lokantası nda misafirlere Kavaklıdere şarabı ikram ederken, Ankara, 1940 lar. h5p://blog.iae.org.tr/

31

32 Ayşe Kulin h5p://akunq.net/ Arnavutköy Amerikan Kız Koleji Edebiyat bölümünü bitirdi. Çeşitli gazete ve dergilerde editör ve muhabir olarak çalıştı. Uzun yıllar televizyon, reklam ve sinema filmlerinde sahne yapımcısı, sanat yönetmeni ve senarist olarak görev yaptı. Öykülerden oluşan ilk kitabı Güneşe Dön Yüzünü 1984 yılında yayınlandı. Bu kitaptaki Gülizar adlı öyküyü, Kırık Bebek adıyla senaryolaştırdı ve bu filmi 1986 yılında Kültür Bakanlığı Ödülü'nü kazandı. 1986'da sahne yapımcılığını ve sanat yönetmenliğini üstlendiği Ayaşlı ve Kiracıları adlı dizideki çalışmasıyla Tiyatro Yazarları Derneği'nin En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü'ni kazandı. 1997'de yayınlanan Adı Aylin adlı biyografik romanı ile, İstanbul İletişim Fakültesi tarafından yılın yazarı seçildi.

33 Füreya Koral s- media- cache- ak0.pinimg.com/ Türkiye nin ilk kadın seramikçisi ve çağdaş seramiğin öncüsü ve aynı zamanda Kılıç Ali nin de eşi olan Füreya Koral, 1910 yılında İstanbul da dünyaya geldi yılında Nòtre Dame De Sion Fransız Lisesi'nden mezun oldu. Bir süre İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde Felsefe Bölümü ne devam etti de sağlık nedeniyle İsviçre ye gitmesi, sanatçının seramiğe ilgi duymasına vesile oldu ve İsviçre ve Paris'te resim, heykel ve seramik çalışmaları yaptı. Füreya Koral'ın yapıtlarının en büyük özelliği seramiğin ana malzemesi kili, özgün yorumunu iletmede bir araç olarak kullanmasıdır. Onun bu tutumu, 1950'li yıllara kadar Batı dünyasında bile yaygın değildir. Sanatçının çağdaş öncülüğü bu anlamda önemlidir. Ayrıca kurduğu Batı düzeyinde donanımlı atölyesinde Alev Ebüzziya, Birgül Başarır, Binay Kaya, Tüzüm Kızılcam gibi sanatçıları yetiştirdi. Çalışmalarıyla seramik sanatımızı dünyaya açan Füreya Koral, ayrıca çini sanatımızı da çağdaş bir yorumla Türk mimarisine yeniden kazandırdı. Özellikle duvar dekorasyonu, pano ve şömine üstüne çalışmalar yaptı, 1960 yılında da Ankara'daki bir otel için büyük bir pano yaptı. Sanatçının diğer eserleri arasında, 1963 yılında Ankara'da Ulus Çarşısı'na, İstanbul Manifaturacılar Çarşısı'na, 1966 yılında İstanbul'da Ziraat Bankası'na, 1969 yılında İstanbul Divan Oteli'ne yaptığı panolar sayılabilir. Koral, 26 Ağustos 1997 de 87 yaşında İstanbul'da yaşama veda etti.

34 Füreya ile Kılıç Ali, Yenişehir de, Bayındır sokakta, bahçe içinde bir villaya yerleştiler. Kılıç Ali nin bu evliliğe şiddetle karşı çıkan oğulları Fahir, Gündüz ve Keskin onlarla birlikte oturmuyordu. Bayındır Sokak, Tuna Caddesi, Yenişehir. h5p://eskizaman.net/

35 Atatürk Türk diline ve Türk tarihine büyük ilgi gösteriyordu. Bu nedenle insanlar çoğu kez, bu konuya hazırlıklı gelirlerdi sofraya. Tartışmalar bittikten sonra, saat iki sularında Atatürk, ekseri Füreya ya, «Siz yoruldunuz galiba hanımefendi,» derdi. Füreya hemen anlardı gitme vaktinin geldiğini. «Evet paşam.» der, kalkardı. Yaver onu arabasına götürür, Füreya evine dönerdi. Hanımların masadan ayrılmasından sonra Marmara Kö ş kü ne veya Bar a geçilir ve gece, sabaha kadar sürerdi. Marmara Köşkü, Ernst Egli, h5p://jfa.arch.metu.edu.tr/archive/

36

37 Aylin Radomisli Cates h5p://pazarvatan.gazetevatan.com/ Kökleri Giritli Deli Mustafa Naili Paşa' ya kadar uzanan bir ailenin kızı olan Aylin Devrimel New York da çok başarılı bir Psikolog olmasının yanı sıra Amerikan Ordusu na katılarak Körfez Savaşı nda ruh sağlığı bozulan hastaları tedavi eden bir doktordur. Hayatı hızlı yaşayıp genç yaşta yaşama veda eden Aylin, başarılı ve özgür kadın temsili sergilemiştir. Dönemin milletvekillerinden Kasım Gülek in baldızı Aylin, Tayyibe Gülek in de teyzesidir. 19 Ocak 1995 Perşembe günü, evinin bahçesinde, o sabah evini temizlemeye gelen hizmetçisi tarafından, kendi arabasının altında ölü bulunan Radomisli New York ta Amerikan Ordusu na mensup subayların kabristanına defnedilmiştir.

38 Soysal Apartmanı nda başka çocuklar da vardı. Misket ve Nuri Kavur karde ş ler Aylinlerle aynı blokta oturuyorlardı. Soysal Apartmanı nın Atatürk Bulvarı na bakan tarafında mal sahiplerinin çocukları Muhan, Ülkü ve Pınar Soysal oturuyordu. Süreyya Pavyonu nun hemen üstündeki daireye yerleşen Muhittin ve Sitare Kulin e, Ayşe doğmuştu. Ayşelerin alt katında Ankara 4.Noteri vardı. Madelet ve Nuri, Noter in çocuklarıydılar. Soysal apartmanı, Atatürk Bulvarı, Kızılay,1940. h5p://

39 Devrimeller, Aylin in doğumundan birkaç ay önce, Cemal Bey in taa nişanlılık günlerinde söz verdiği modern apartman dairesine taşınmışlardı. Soysal Apartmanı hiç kuşkusuz, yeni inşa edilmekte olan Ankara nın en modern, en gözde apartmanıydı. Kentin mutena semti Kızılay da, meydanın ortasındaki ayaklı saate bakan, dört ayrı giriş kapısı bulunan, kocaman bir bloku olduğu gibi kaplayan devasa ve modern bir bina idi. Meşhur Süreyya Pavyonu, Ulus Soysal apartmanı, Kızılay, h5p://1.bp.blogspot.com/ Sineması ve 1940 lı yılların Ankaralı küçük kızlarına bale ve ritmik dans öğreten Madam Marga Dans Okulu da bu binada bulunuyordu. Soysal Apartmanı, terasında içinde kırmızı balıkların yüzdüğü havuzlu bahçesi, çamaşır kurutma alanı, o yıllarda Ankara da ender bulunan kalorifer tesisatı, her gün verilen sıcak suyu ile gerçekten ayrıcalıklı bir apartmandı.

40 Ecla ile Nusret in düğününden sonra, Leyla ve Cemal A n k a r a y a döndüler. Cemal in üç yıldır aradığı ev b i r t ü r l ü bulunamamış olduğu için yeni gelin, Devlet Demir Yolları nın lojmanına yerleşti. Burası tren garının arkasında, bahçe içinde şirin bir evdi. Tren Garı çevresi ve arkada Devlet Demiryolları lojmanları, wowturkey.com

41 Nlüfer Türkiye ye döndükten sonra hemen boşanacak ve Kasım Gülek in Ankara Bahçelievler deki evinde, çok sade bir nikâhla ikinci evliliğine adım atacaktı. Bahçelievler,1950. h5p://

42

43 Kürşat Başar h5p://images.beyazgazete.com/ İstanbul'da doğdu. İstanbul, Ankara, Lefkoşa ve Ağrı - Doğubeyazıt'ta tamamladığı ilk ve orta öğreniminin ardından İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünü bitirdi. Çeşitli basın kuruluşlarında çalıştı yılında yayımladığı Kış İkindisinin Evinde adlı ilk kitabıyla Haldun Taner Öykü Ödülü'nü kazandı. Cumhuriyet Gazetesi'nde "Hayal ve Gerçek" adlı köşesinde yazmıştır. İyi derecede saksafon çalan yazar önemli müzisyenlerle birçok konser vermektedir yılında Turkmax Gurme kanalında her zamanki for matıyla program sunmaya başlamıştır. Başucumda Müzik romanıyla Ankara da yıllar önce başlamış gerçek bir aşk öyküsünün Londra nın sisli günlerinde büyüyüşünü, 50 li 60 lı yıllarda unutulup gidilmiş bir aşkı anlatmaktadır.

44 Ben de bir sigara yaktım. Sesimi çıkarmadan bekledim. Hep kaçtığımız, ertelediğimiz bir konuşmaydı belki de bu. Böyle konuşmaları sevmem. Eğer bir konuşmanın sonunda kimsenin istediği olmayacaksa konuşmak neye yarar? Ben sonlardan hep kaçarım. Sonla yüzleşmeyi sevmem. "Ankara'ya gelir misin?" dedi. Anlamayarak yüzüne baktım. "Bir ev tuttum," dedi gözlerini kaçırarak... "Ev mi tuttun?" dedim. "Evet," dedi, "sen gelsen de gelmesen de artık orada kalacağım. İçine şimdilik birkaç eşya koydular. Sen gelirsen kendine göre yaparsın. Kavaklıdere'de küçük, bahçe katı, düzayak bir yer. Pencerenin önünde senin sevdiğin gibi kocaman bir salkımsöğüt var." Ne diyeceğimi bilemedim. Bir zaman öylece sessiz, birbirimize bakmadan oturduk. Annem kapıyı tıklatıp çay ister miyiz diye sorunca kalktım, bardağını alıp mutfağa gittim. Kavaklıdere,1970. h5p://

45

46 Nazlı Eray h5p://image.cdn.haber7.com/ Nazlı Eray Ankara doğdu. Arnavutköy Amerikan Kız Koleji ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Bir süre tercüman olarak çalıştı. 1959'da henüz ortaokuldayken kaleme aldığı öyküsü 'Mösyö Hristo' ile edebiyat dünyasına adım attı. 1975'de ilk kitabı 'Ah Bayım Ah' çıktı. Öyküleri, oyunları ve romanları İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, Japonca, Çekçe, Urduca, İsveçce ve Arapça'ya çevrildi yılında 'Orphee' adlı romanı ABD'de İngilizce olarak basıldı. Eray, Aşk Artık Burada Oturmuyor romanıyla Rüya Sokağı ndan Tunalı Hilmi Caddesi ne, Gülen Gözler Pastanesi nden Çankaya ya kadar uzanan, kimi zaman gerçek kimi zaman hayal ama Ankara sokaklarında yürüyen bir aşk öyküsü anlatılmaktadır.

47 Bugün güzel, güneşli bir gün. Seninle yanyana sokakta yürüyorum. Vitrinlere göz aryoruz, Tunalı Hilmi caddesinin Cumartesi kalabalığını yaşıyoruz. Uzaktan bir tanıdığımın geldiğini gördüm. Bir bankanın hukuk müşaviri, saygın bir baydır kendisi. Beni sevgiylle selamladı, elimi sıkr, hatrımı sordu. «İyiyim, fena değilim,» dedim. Seni onunla tanışrrdım. «İş Bankası ndan Hüdai Bey; Bay Ali» Hüdai bey kaşlarını hafifçe kaldırıp, ilgiyle bakıyor bana. Gülümsedi. Bakıyor öylece. Tekrarladım. «İş Bankası hukuk müşavirlerinden Hüdai beyefendi, Bay Ali.» Niçin el sıkışmıyorsunuz diye şaşkınım. Hüdai Bey, bana bakıp duruyor. Sonunda, «Af buyurun hanımefendi. Beni kiminle tanışrrdığınızı anlayamadım,» dedi. «Sizi arkadaşımla tanışrrıyorum, Hüdai bey,» dedim. «Bağışlayın ama kendisi nerede, ben arkadaşınızı göremiyorum,» dedi. Tunalı Hilmi Caddesi,1970. h5p:// «Göremiyor musunuz?»

48

49 Yakup Kadri Karaosmanoğlu h5p:// Yaban, Kiralık Konak ve Sodom ve Gomore gibi romanlarıyla tanınan oyun, gazete ve roman yazarı olan Yakup Kadri, 27 Mart 1889 da Kahire de doğdu. İlköğrenimine ailesiyle birlikte gittiği Manisa da başladı te İzmir İdadisi ne girdi. Babasının ölümünden sonra annesiyle yine Mısır a döndü, öğrenimini İskenderiye deki bir Fransız okulunda tamamladı de ba ş ladı ğ ı İ stanbul Hukuk Mektebi ni bitirmedi da arkadaşı Şehabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna katıldı. Bir süre Ulus gazetesi nin başyazarlığını yapan ve Anadolu Ajansı nın Yönetim Kurulu Başkanlığı nı da üstlenen Karaosmanoğlu, 1974 yılında vefat etmiştir.

50 Ankara

51 Büyük Kavga nın iptidalarında üç kardeşten biri Veysel Efendi, bir tüccarın yanında çalışıyor; öbürü Ömer Efendi, köyler arasında gezginci manifaturacılık yapıyor; üçüncüsü Hüseyin de Dereboyu nda tabaklık ediyordu. Onun içindir ki, günün birinde, Sungurlu Zadeler, Tahtakale de ( ) hanındaki mağazalarının açıp işe başladıkları vakit Ankara iş ve ticaret âlemi bu yeni müessesenin varlığını alışkın bir tavırla kabul etti. Dereboyu. h5p://mcdn01.gipgidiyor.net/

52 1929 Yangını Öncesi Tahtakale Pazarı. h5p:// angora- tarihi- kent- merkezi 1929 Yangını Sonrası

53 Veysel Efendi, rengi atmış zibidi Cer Mollası üniformasını hâlâ tabakyane kokuyor ve ellerinin sarımtırak boyasını bir Mekke kınası gibi iftiharla gösteriyordu. Etlik te, Keçiören de, Çankaya da edindikleri bağlara gidip gelmek için bir tek eşekten sıra ile istifade ediyorlardı. Etlik bağlarında bir ev. h5p://kansudan.blogspot.com.tr/2013/04/bir- zamanlar- ankara- etlik- baglar.html

54 Keçiören den Ulus yönüne bakış. wowtukey.com Estergon dan Keçiören e bakış. wowtukey.com

55 Çankaya dan Ankara manzarası. wowtukey.com

56 Nazif, kafası, altüst, eve dönerdi. Ve o vakte kadar karanlık da basmış olurdu. Sokaklarda, tek bir fener yoktur. Bazı, o kadar zifiri karanlık olurdu ki, Nazif, yürümek için yalnız ayaklarının değil, ellerinin de yordamına ihtiyaç duyardı. Çıkrıkçılar Yokuşu nu bir sincap çevikliğiyle tırmanır ve yokuşun üst başında soluk soluğa kalırdı. Bir müddet durup aşağıya bakardı. Aydınlık namına, Tacettin mahallesi. yalnız, istasyondaki on altı wowtukey.com elektrik ampulünden başka bir şey görünmezdi. Sol tarafta, hapishane olarak kullanılan eski taş binanın ağır ve korkunç silueti bir ikinci karanlık gibiydi. Bunun mazgallarından, bazı o kadar donuk bir aydınlık sızardı ki, Nazif, buna, yekpâre karanlığı bin kere tercih ederdi. Ve o vakit, içini bir korku alıp Samanpazarı na doğru daha hızlı yürümeye başlardı. Oradan, Tacettin mahallesine giden dar yokuşlardan birine sapar, taştan taşa sekerek ve elleriyle kerpiç duvarlara tutunarak nihayet, kan ter içinde evine varırdı.

57 Çıkrıkçılar yokuşu. wowtukey.com

58 Samanpazarı. wowtukey.com

59 Ah, bir gramofon olsa. Bu dilek her akşam yemeğinden sonra genç karı koca arasında hemen hiçbir harfi değişmeksizin tekerrür eder dururdu: Ah, bir gramafonumuz olsa!.. Lâkin, gramofon, kolonya suyu gibi kokulu el sabunu gibi, diş macunu gibi, Ankara da bulunmaz bir lüks m a t a h ı d ı r. S e l m a H a n ı m geçenlerde ev sahibi hanımlarla çarşıya gitmişti. Bir mendil bulamayarak döndü. Ne Samanpazarı, ne Çıkrıkçılar Yokuşu, ne Balıkpazarı, ne İstanbul Caddesi, ne Karao ğ lan Çar ş ısı kaldı. Her taraf bir yangın ertesinin veya bir talan sonunun manzarasını gösteriyordu. Karaoğlan (Hisar) caddesi. Çiçek Lokantası arşivi.

60 İstanbul caddesi. h5p://ankaraarsivi.aglim.edu.tr/

61 «Ne atı, kuzum?» diye sordu. «Hani, sen ata binmeğe bayılırım demiştin. Unuttun mu? İşte, Hakkı Bey unutmamış, geçen de Millet Meclisinin önünde rasgelmiştim. «Murat Beyler e geleceğiniz günü haber verin de atları hazır edeyim,» dedi. Ben de zaten Murat Bey le kararlaştırmıştım, gideceğimiz günü Söyledim. Peki, dedi.» I. Türkiye Büyük Millet Meclisi. h5p://ankaraarsivi.aglim.edu.tr/

62 On beş gün evveline nisbetle hava biraz daha sıcaktı, Ankara nın kuru ve sıtmalı yazı kendini hissettirmeye başlamıştı. Yolun tozları çoğalmıştı. Ziraat Mektebi nin üst yanındaki derenin kenarında söğütlerin dalları susamış bir gövdenin yorgun kolları gibi cılız suya sarkıyordu ve bağlarda üzümler zahmetle eriyordu. Ziraat Mektebi. h5p://ankara.tarim.gov.tr/

63 «Ne tarafa gidiyoruz?» «Biraz sonra sizin İstanbul dan geldiğiniz yol üstüne çıkacağız.» Bir iniş, bir yokuş. Kara taştan bir büyük binanın önünden geçtiler. «Burası ne?» «Bu, işte, bizim karargâh. Erkânı Harbiye Riyaseti [Genelkurmay Başkanlığı].» Sonra, küçük bir köyün kenarından geçtiler. Suyu çekilmiş bir kuyu başında dört beş çocuk oynuyordu ve köyde bundan başka hayat eseri yoktu. Binbaşı Hakkı Bey: «Kalaba Köyü,» dedi. Gemleri sağa doğru çekince nisbeten yeşillik bir vadiye girdiler. Murat Bey in bağına gidip gelirken Ziraat Mektebinin önünde başlangıcını gördükleri dere iki sıra büyük söğüt ağaçlarının arasında buradan geçiyor. Erkânı Harbiye Riyaseti (Genelkurmay Başkanlığı). h5p:// modern- mimarisi- - ankara

64 İ stasyon.

65 Bir gün, üç dört düşman tayyaresi Ankara nın üstünde bir cevelan yaptı. Attıkları bombalardan biri istasyonda boş bir vagona isabet etti. Öbürü Çubuk a düştü. Üçüncüsü Akköprü civarında bi söğüt ağacına değdi. Bundan bile birçok Ankaralının haberi olmadı. Lâkin, o gün Nazif in sinir tahammülü artık son haddine gelmişti. Çubuk Barajı. h5p://

66 Akköprü. wowturkey.com

67 «Kuzum Nazif, gelecek cumaya da söz vermiş miydik?» «Tabi, a canım, hem Hakkı Bey, bizi gelip buradan alacak.» «Buradan mı? Nasıl? Niçin?» «Çünkü, Çankaya ya gitmek için, bu suretle, şehrin içinden geçmemiş olacağız. Oradan derhal kış başlar.» «Peki ama Hakkı Bey, bu evi nasıl bulacak?» «Gayet basit. Cuma günü tam saat üçte, kendisini Hamamönü nde bekleyeceğiz.» «Tu h a f ş e y, b ü t ü n b u n l a r konuşulduğu vakit ben nerede idim?» «Bilmem, belki bulutlarda idin» Hamamönü. h5p://

68 «Biraz erken çıktık. Hava çok sıcak,» dedi. «Oooo, siz buraya bakmayın; Çankaya o kadar serindir ki, akşam üstü dışarda pardesüsüz durulmaz» «Buradan görülüyor mu, Çankaya?» Binbaşı Hakkı Bey, kamçısının ucuyla Küçükesat sırtlarını göstererek: «Bu tepenin arkasında,» dedi. Selma Hanım, o tepenin arkasında Elmadağı nın uçlarını görüyordu: «Aman, ne uzak, ne yüksek. Oraya kadar mı tırmanacağız?» Hakkı Bey, güldü: «Evet, ve onun biraz ötesinde ezeli karları göreceğiz.» Genç kadınla bir küçük çocukla şakalaşır gibi konuşuyordu. «Ankara yı küçücük bir yer mi sandınız? Sizi daha nerelere götüreceğim. Bu caddenin ucunda Dikmen diye bir yer kadar pitoresktir (durumu ve görünüşü resim konusu olmaya değer) ki Bir başka gün de göle gideriz. Ördek avına» Dikmen vadisi. wowturkey.com

69 Selma Hanım ın düşündüğü ilk çare, gidip eski ev sahiplerini görmek oldu. Bulunduğu noktadan, Tacettin mahallesine kadar yürümek, ona uzun bir iş gibi gelmiyordu. Arabasını bir saat evvel, Neşet Sabit le buluştukları dairenin kapısından biraz ötede savmıştı. Kendi kendine «Şimdiden yaya yürümeye alışmlıyım,» diyordu. Fakat, Çocuk Sarayı caddesini geçip de kestirme olsun diye, Şengül Hamamının dirseğinden Samanpazarı na doğru giden eski, dar sokaklardan birine sapınca, bunun, o kadar kolay bir iş olmadığını anladı. Çocuk sarayı caddesi. wowturkey.com

70 Bu kış, Noel ve yılbaşı balolarına, Ankara da, her seneden daha zevkli bir hazırlanış vardı. Çünkü, bu eğlenceler, henüz açılmış olan Ankara Palas ın büyük hall ve salonlarında yapılacaktı. Buranın bin kişiden fazla davetli alabileceği söyleniyordu. Ankara Palas. h5p://img476.yukle.tc/ Ankara Palas ta bir davet. h5p://yavuziscen.blogspot.com.tr/

71

72 Sevgi Soysal h5p://i.milliyet.com.tr/ Yenişehir'de Bir Öğle Vakti isimli romanıyla 1973 Orhan Kemal Roman Armağanı kazanan Sevgi Soysal 1936'da İstanbul'da doğdu. Orta öğrenimini Ankara Kız Lisesi'nde, yüksek öğrenimini Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Klasik Filoloji Bölümü'nde tamamladı 'de Almanya Göttingen Üniversitesi'nde arkeoloji ve tiyatro okudu yılları arasında TRT'de program uzmanı olarak çalıştı. 1972'de solcu olduğu için tutuklandı. Sonuçta 1 yıl hapis ve 2.5 ay Adana'da sürgün cezasına mahkum edildi. Özdemir Nutku, Başar Sabuncu ve Mümtaz Soysal'la evlendi. Son evliliğini Mümtaz Soysal cezaevindeyken gerçekleştirdi. Mümtaz Soysal dışarı çıktı, bu kez kendisi tutuklandı. Bu evliliğinde iki kızı oldu. Aliye ve Mithat Yenen in kızı, Duygu Aykal ın ise kız kardeşi olan Sevgi Soysal'ın yaşadığı dönemde gerçekleşen toplumsal olaylara duyarlılığı ve mücadelesi kadar, yazdıklarında "kadınlık durumu"na ilişkin saptamalar, değinmeler de dikkat çekici olmuştur. Gerçekçi toplumcu öykü ve romanlar yazdı. Öykü ve romanlarının yanısıra röportajlar, çeviriler yaptı. 22 Kasım 1976 da İstanbul da yaşamını yitirdi.

73 Yenişehir de Bir Öğle Vakti Soysal, Yenişehir de Bir Öğle Vakti adlı romanında, 1970 lerin Ankara sını ve kentsel yaşantının modernleşmesini eleştirel bir yaklaşımla, kendi duyarlı gözlemlerine dayanarak ve gerçekçi bir dille anlatmaktadır. Roman, çürüyen bir kavak ağacının devrilme sürecini kapsayan bir buçuk saatlik zaman dilimini öyküleştirirken, kentin zaman, mekân ve insan ilişkilerini de yansıtmaktadır. Yazar, gündelik yaşantının içinden seçerek romana uyarladığı çeşitli karakterler aracılığıyla kentin mekânsal ve yaşamsal niteliklerini irdelemektedir. Aynı zamanda, kent mekânlarının değişen anlamını, farklı sosyal, ekonomik, toplumsal ve kültürel artalandan gelen karakterlere göre vurgulamaktadır. Yazarın, orada bulunma nedenlerini h5p:// kendi ağızlarından aktardığı karakterler, bir öğle vakti kent merkezinde karşılaşan insanlar kadar canlı ve gerçektir. Bu bağlamda, Sevgi Soysal ın Yenişehir de Bir Öğle Vakti romanı üzerinden yapılan okumanın Ankara ya dair mimari/kentsel bilgi birikimine katkı sağlayacağına inanılmaktadır.

74 Ahmet şaştı. Bu tür işportacılar Ulus ta bulunur. Bunlar da Kızılay a aktılar artık. Eskiden Tezkan Mağazası da Ulus taydı. Yokuşun orda. Artık kendini bilen Ankaralılar alışverişi Kızılay da yapıyorlar. Ucuz ev nevalesi düzmeğe meraklı memurlar bile. Hale değil, Gima ya gidiyorlar artık. Ahmet için Ulus tan alınmış bir malın hiçbir değeri yoktur. Aldığı her şey için «Kızılay dan alındı.» cümlesini eklemek isterdi daha çocukken. Bu belki anasının, bütün çocukluğunda, Kızılay dan alışveriş etmenin kazıklanmak olduğu konusundaki ısrarlı telkinlerinin sonucuydu. Bu telkinler onda, Kızılay dan alışveriş etmenin bir ayrıcalık, üstünlük olduğu düşüncesini yaratmış, o da kendi para kazanmağa başlar başlamaz her şeyi Kızılay dan almağa özenmişti, hem de en pahalı mağazalardan. Gima da alışveriş, Emek İşhanı, Yenişehir, h5p://

75 Bu güvensizlik duygusu çocukluğundan kalmıştı ona. Samanpazarı nın dar sokaklarından birinde büyümüştü. Babasının ufak, sinekli, içinde yapışkan kayısı pestilinden bakkal defterine kadar bir yığın ıvır zıvır satılan bir dükkânı vardı. Sokağın köşesinde ufak bir bakkal dükkânı. Yine de mahallenin tek bakkal dükkânı olduğu için idare Samanpazarı. ediyordu. wowturkey.com

76 Necip Bey bankadan çıktıktan sonra, canını sıkan düşüncelerin giderek dayanılmazlaşmasının bir nedeninin de acıkma olduğunu düşünerek bir şeyler yemeğe karar verdi. Ülseri vardı. Ülserliler acıktıkları zaman dünyayı daha kara görürler. Necip Bey için karaydı dünya. Buna rağmen acıkmıştı. Piknik e girip bir şeyler yemeye karar verdi. Öğlenleri çok hafif yerdi. Bu kara dünyada şık bir görünümü korumağa çok önem verirdi. Güzelliği savunan ve koruyan kaç kişi kaldı? Izgara etle yanına greyfurt suyu, ardından da bir acı kahve. Türk kadınlarının şişmanlamalarına çok kızardı. Hep yemek yemeyi bilmemekten ve Piknik. ilkellikten. Piknik ten içeri girdi. h5p://

77 Piknik in Tuna Caddesi ne paralel koridoru. h5p:// Piknik, iç mekân. h5p:// Piknik in sağdaki meşhur sandviç bölümü. h5p://

78 Bu giyim, alışveriş de bit bilim, öyle Samanpazarı nda eskici dükkanlarından elden düşme pantolon almakla öğrenilmez. Babası şu ABC ye girse ne yapardı kim bilir? Ahmet babasının dükkanda düşeceği halleri düşünerek eğlendi, sonra utandı. Atatürk Bulvarı'nda Ankara'nın ünlü giyim dükkanlarından biri ABC h5p://forum.donanimhaber.com/

79 «Ooo, nasılsın Mineciğim?» «Just fan-tas-tic! Yakında patlayacağım.» «Aman ben de mood umda değilim hiç. Senin neyin var? Vallahi bir şeyin yok. Sen hep böyle, always aktifsindir.» «Öyle deme. It s enough artık.» «Don t be cross. Neyin var söylesene.» «Aaaa, kaç aydır kadınsız kaldım şekerim, iki çocuk, yemek, ev işi, ders çalıştırmak hepsi benim sırtımda. Tam da derneğin çay zamanı.» «Madame President in kim olacağı belli mi?» «Daha belli değil. Çayı Ankara Oteli nde yapacağız yine. Giriş yüz lira.» «Aman harika!» «Daha ucuz solution lar var ama, sonra bakarsın hiçbir şeye benzemez de at the end everyone will be talking arkandan. Yok geçen yıl daha iyiydi. Nothing s new yani, Büyük Ankara Oteli, hah!» h5p://

80 Cumhuriyet kadınları Büyük Ankara Oteli nde bir çay davetindeler. h5p://3.bp.blogspot.com/

81 Gima (sağda), Emek İşhanı, Yenişehir, h5p://zaferakay.blogspot.com.tr/

82 Köyden pek şehre yerleşen olmaz, kapalı bir köydür. Ama bazen şehre çalışmaya gidip yerleşen biri köyden kız alırdı. O kızın başına devlet kuşu konmuş sayılırdı artık. Burada sosyete neyse o. Şimdi bizim gecekondu diye beğenmediğimiz yerler var ya, Şahinler den öyle bir yere gelin giden geldiği yere hayran kalır. Benim köyün yanında gecekondu cennet, valla cennet. Köyden biri Ankara gecekondusuna kapağı attı mıydı, artık bütün köy halkı sebepli sebepsiz ona misafirliğe giderdi. Herkes şehirde tedavi isteyen bir Hastalık uydurur, iş aramalara kalkardı. Şehre göçen de bir süre sonra bir küslük çıkarır, köylüyle ilişkiyi kesmeye bakardı. Kalede gecekondulaşma,

83 Salih, ilkokulu Ulus semtinde, ufak bir okulda okudu. Okul çocuklarının hepsi de Salih in durumunda, oldukça yoksul çocuklardı. Ama Salih, daha o zamanlar, kendisini onlardan ayrı tutar, ayrı olmak isterdi. Ayrı olmayı koymuştu kafasına. Öteki çocuklardan tek ayrıcalığı daha çok fıstık, leblebi ve sakız bulunmasıydı ceplerinde. Ama bu ufak, belirsiz ayrıcalık bile onun için, daha o yaşlarda, mutlaka büyütülmesi, geliştirilmesi gereken bir Hakimiyet-i Milliye Meydanı, Ulus, başlangıçtı. (İş Bankası, Sümerbank ve Ziraat Bankası ile çevrelenmiştir.) h5p://

84 «Sil şimdi şurayı da! Halının püsküllerini yıvıştırma!» Hatice hanımın, Maliye Bakanlığı nda hep aynı bölümünde çalışan kocası. Fikriye yatağın altını silerken sallanan yatağında dehşetle sıçrardı çoğu sabah. Acelesi olmak, bir bildiği olmak demekti ve Sümerbank ta neyin, ne zaman satıldığını bilmek bu uyanıklılığın, tez canlılığın sonucuydu. Maliye Bakanlığı Binası. h5p://

85 O zamanlar Kavaklıdere semti şimdiki gibi gelişmemişken ve ilk Amerikalılar Ankara ya sökun etmemişken, daha kimseler bunların ne kadar kalacaklarını, ne olduklarını, ne getireceklerini bile bilmezken, bu yenilikten kendince çıkar sağlamayı bile bilmiş, ve işte o zamanlar Kocatepe de oturan Amerikalılara paskalya yumurtası boyayıp satmayı akıl etmişti. Kavaklıdere Caddesi, Dericizade arşivi,

86 Aysel, daha çocuklukta, büyüklerin can damarına basılmadan hiçbir şeyle ilgilenmeğe, kimseye bir şeyle vermeğe niyetleri olmadığını anlamıştı. Yıldırım Beyazıt ın arkalarında, Hacı Do ğ an mahallesinde, Huriyegilin, Nazangilin, eski çoraptan yapılma bebeklerini öteki çocukların şerrinden korumak için nasıl canlarını dişlerine taktıklarını görmüştü. Hacı Doğan Mahallesi. h5p://eskizaman.net/

87 Türkiye nin Kalbi Ankara Sergey Yutkeviç, Lev Arnstam Ahmet Boyacıoğlu Siyah Beyaz Aşk Tesadüfleri Sever h5p://tr.wikipedia.org/ h5p:// h5p:// Ömer Faruk Sorak

88 Aşk Tesadüfleri Sever Sevgilinizle birbirinizi tanımadan önce kim bilir hangi sokakta karşılaştınız ya da hangi kafede arka arkaya masalara düştünüz? Belki de yan yana oturduğunuz koltuklarda birbirinizden habersiz aynı filmi izlerken biriniz ağladınız, diğeriniz güldünüz... İşte 'Aşk Tesadüfleri Sever'in çıkış hikayesi de Ömer Faruk Sorak'la eşi İpek Sorak'ın doğum doktorlarının aynı kişi olduğunu öğrenmeleriyle başlamış. Eşimle aramızda 12 Gençlik Parkı. h5ps://pbs.twimg.com/ yaş var ve aynı doktor tarafından doğurtulduk. Belki ben 12 yaşında hastalanıp o doktora gittiğimde, İpek yeni doğmuş bir bebek olarak iki seans önce muayeneden çıkıyordu diye düşündük. Ayrıca Ankara Kızılay'da 'Gima'nın önü, Karamürsel'in önü' diye buluşma yerleri pek meşhurdur. 'Kim bilir Karamürsel'in önünde kimleri bekledik birbirimizden habersiz' diye düşünüp geriye gidince filmde de bu geriye dönüşler kaçınılmaz oldu. Filmimiz aşk ve tesadüf filmi, bu yüzden o dönemin siyasi durumunu anlatmadık. Mahalle bakkalı, yoğurtçusu, komşuluk ilişkileriyle zamanda yolculuk çok keyifliydi.

89 Türkiye nin Kalbi Ankara Sergey Yutkeviç, Lev Arnstam Ahmet Boyacıoğlu Siyah Beyaz Aşk Tesadüfleri Sever h5p://tr.wikipedia.org/ h5p:// h5p:// Ömer Faruk Sorak

90 Siyah Beyaz Fırtınalı bir hayat yaşamış ama 70 yaşına gelmesine karşın hala durulmamış, ideallerine bağlı bir ressam (Tuncel Kurtiz); kalp krizi geçirdikten sonra işini bırakan, sümüklü böcek besleyip sakin bir yaşam sürmeye çalışan bir avukat (Erkan Can); mesleğini yapmaktan sıkılmış, üstüne bir de karısı tarafından terk edilmiş bir doktor (Nejat İşler); hayata karşı tek başına direnen, yalnızlığı bir yaşam tarzı haline getirmiş bir iş kadını (Şevval Sam); Bu kişilerin kısıtlı bir samimiyetleri var ve sohbet ettikleri mekân ise Siyah Beyaz bir bardır. SİYAH BEYAZ onların sığınabilecekleri son limandır Barın sahibiyse kimseye taviz Siyah Beyaz Bar vermeyen, sinirli, alıngan ama dünya tatlısı h5p:// bir insan olan Faruk (Taner Birsel)

91 Proje Koordinatörü : Nur Çağlar Araştırma, Kurgu & Sunum Tasarımı : Melike Boz

92 Dinlediğiniz için teşekkür ederiz.

93 KAYNAKÇA Mehmed Kemal, Türkiye nin Kalbi Ankara, Çağdaş Yayınları, İstanbul, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ankara, İleGşim Yayınları, İstanbul, Nazlı Eray, Aşk ArRk Burada Oturmuyor, Can Yayınları, İstanbul, Gülsün Bilgehan, Mevhibe, Bilgi Yayınevi, Ankara, Gülsün Bilgehan, Mevhibe- II, Bilgi Yayınevi, Ankara, Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir, Dergah Yayınları, İstanbul, 2001 Ayşe Kulin, Füreya, Everest Yayınları, İstanbul, Ayşe Kulin, Adı Aylin, Everest Yayınları, İstanbul, Sevgi Soysal, Yenişehir de Bir Öğle VakG, İleGşim Yayınları, İstanbul, Nur Çağlar, Zeynep Tuna Ultav, Esin Boyacıoğlu, Sevgi Soysal ve Yenişehir de Bir Öğle VakG Romanından Mimari Kentsel Mekana İlişkin Çıkarımlar, DEÜ Edebiyat Fakültesi Dergisi, c.2, s.3, 2013 Kürşat Başar, Başucumda Müzik, Everest Yayınları, Servet Tiken, Zaman ve Mekân Birlikteliği Açısından Yakup Kadri Karaosmanoğlu nun Ankara Romanı Üzerine Bir İnceleme, Ankara, h5p:// h5p:// h5p://d.haberciniz.biz/ h5p:// h5p:// h5p://3.bp.blogspot.com/ h5p://tr.wikipedia.org/ h5p:// h5p:// h5p:// h5p://2.bp.blogspot.com/ h5p:// h5p://medya.zaman.com.tr/ h5p:// h5p://v2.arkiv.com.tr/p5302- mamak- belediyesi- - - musiki- muallim- mektebi- - - ankara- konservatuar- binasi.html h5p://upload.wikimedia.org/ h5p:// pr.com/ h5p:// h5p://eskizaman.net/ h5p://jfa.arch.metu.edu.tr/archive/ h5p://pazarvatan.gazetevatan.com/ h5p:// h5p://1.bp.blogspot.com/ wowturkey.com h5p://images.beyazgazete.com/ h5p://image.cdn.haber7.com/ h5p:// h5p://mcdn01.gipgidiyor.net/ h5p:// angora- tarihi- kent- merkezi h5p://kansudan.blogspot.com.tr/2013/04/bir- zamanlar- ankara- etlik- baglar.html h5p://ankaraarsivi.aglim.edu.tr/ h5p://ankara.tarim.gov.tr/ h5p:// modern- mimarisi- - ankara h5p://img476.yukle.tc/ h5p://yavuziscen.blogspot.com.tr/ h5p://i.milliyet.com.tr/ h5p:// h5p:// h5p://forum.donanimhaber.com/ h5p://3.bp.blogspot.com/ h5p://zaferakay.blogspot.com.tr/ h5p:// h5p://eskizaman.net/ h5ps://pbs.twimg.com/ h5p:// h5p://blog.iae.org.tr/ h5p://akunq.net/ s- media- cache- ak0.pinimg.com