İSLAM TARİHİ I Prof. Dr. İsrafil BALCI

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "İSLAM TARİHİ I Prof. Dr. İsrafil BALCI"

Transkript

1 Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer Dönemi Ünite 1 İlahiyat Lisans Tamamlama Programı İSLAM TARİHİ I Prof. Dr. İsrafil BALCI 1

2 Ünite 1 HZ. EBUBEKİR VE HZ. ÖMER DÖNEMİ Prof. Dr. İsrafil BALCI İçindekiler 1.1. HZ. EBÛ BEKİR DÖNEMİ (10-12/ ) Halife Seçilmesi Yönetim Anlayışı Ridde Olayları Fetihler HZ. ÖMER DÖNEMİ (13-23/ ) Fetihler İdarî Kurumlar Ordu ve Askerlik Hizmetleri Yargı Maliye

3 Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer Dönemi Ünite HZ. EBÛ BEKİR DÖNEMİ (10-12/ ) Halife Seçilmesi Hz. Peygamber vefat etmeden önce Müslümanların idaresini kimin üstleneceğine dair herhangi bir açıklama yapmamıştı. Kur ân-ı Kerîm de de bu konuyla ilgili herhangi bir âyet bulunmamaktaydı. Kur ân ve sünnette en ufak bir açıklık bulunmayınca, Rasûl-i Ekrem in vefatının ardından yöneticinin kim olacağı meselesi Ensar ve Muhacirler arasında tartışma konusu oldu. Hatta Rasûl-i Ekrem in vefat ettiği gün, henüz defin işlemi tamamlanmamışken Ensar, Muhacirlerden habersiz olarak hilafet meselesini halletmek için kendi arasındak Sakîfetu Benî Saide gölgeliğinde toplantı yapmıştır. Hz. Peygamber 12 Rebiulevvel 11/8 Haziran 632 tarihinde kuşluk vakti vefat edince Medineli Müslümanlar (Ensar), Mekkelilere (Muhacirler) haber vermeden Saide Oğulları gölgeliğinde idareci seçmek için kendi aralarında bir toplantı yapmıştı. Muhacirler Medinelilerin kendilerinden habersiz toplantı yaptıklarını duydukları zaman, Ensar, Hazreç kabilesinden Sa d b. Ubâde yi başkan seçmek üzere mutabakata varmıştı. Ancak Hazreçli birisinin başkan seçilmesi, Ensar arasındaki eskiye dayalı düşmanlıkları yeniden gündeme getirdi. Nitekim Evsli Üseyd b. Hudayr kabile mensuplarına uyarıda bulunarak Hazreçlilerin hilafeti ele geçirmeleri durumunda kendilerine bir daha asla söz hakkı tanımayacaklarına dikkat çekti. Bu uyarıdan sonra Evsliler Hz. Ebû Bekir e biat etmenin kendileri için daha doğru bir seçim olacağına karar verdiler. Ensar ın başkan seçmek için Sakife de toplandığını haber alan Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir ve Ebû Ubeyde b. el-cerrâh ı durumdan haberdar edip üçü birlikte toplantının yapıldığı yere gittiler. Onlar geldiği zaman Ensar, Hazreçli Sa d b. Ubâde yi başkan seçmiş ve toplantı sonlandırılmak üzereydi. Ensar, Rasûl-i Ekrem den sonra emr (idare) işinin kendilerine ait olduğunu iddia ederek Sa d b. Ubade üzerinde anlaşmaya vardıklarını belirttiler. İleri sürdüklere gerekçelere göre onlar Kureyş in Hz. Peygamber i dışlayıp eziyet ettiği zaman ona ilk inanan ve sahip çıkanlar olduklarını, Allah Rasûlü ne yurtlarını açtıklarını, İslâm ın kendileri sayesinde gelişip güçlendiğini, Kur an-ı Kerîm in kendilerinden yardımcılar (Ensar) olarak söz ettiğini, Hz. Peygamber in de kendileri hakkında övücü sözlerinin bulunduğunu hatırlatarak bu işin kendilerine ait bir hak olduğunu iddia ettiler. Ayrıca Rasûl-i Ekrem in kendi aralarında vefat ettiğini de hatırlatarak onun yerine geçmek için kendilerinin öncelikli olduklarını savundular. Ensar ın dile getirdiği bu gerekçelerden sonra Hz. Ebû Bekir onun aceleci ve biraz da sabırsız bir şekilde olaya müdahale etmek istemesini uygun görmediği için kendisi söz aldı ve her iki tarafın hukukunu gözeten bir konuşma yaptı. Ensar ın gerekçelerinin hiçbirisinin reddedilemeyeceğini ve hepsinin doğru olduğunu onayladı. Ardından Ensar ın her bir gerekçesini ele aldı ve buna karşılık Muhacirlerin gerekçelerini sıraladı. Örneğin Kur ân-ı Kerîm in kendilerinden de söz ettiğini ve üstelik kendilerini İslâm da önceliği olanlar (sâbikûne l-evvelûn) olarak nitelediğini, dolayısıyla vahye konu olma bakımından bir üstünlük söz konusu olacaksa kendilerinin daha öncelikli olduğunu vurguladı. Şayet Hz. Peygamber e inanma ve onu yurtlarına alıp kendi aralarında ölme gibi nedenlerden dolayı bir öncelik hakkı söz konusu ise, bu konuda da kendilerinin daha öncelikli olduğunu söyledi. Zira Rasûl-i Ekrem in kendilerinin akrabası oluğunu ve kendi aralarından çıkan bir peygamber olduğunu, ayrıca ona ilk inananların da yine kendileri olduğunu, dolayısıyla onun yerine hak iddia edilecekse bu hakkın öncelikli olarak kendilerinin hakkı olduğunu söyledi. 3

4 İslam Tarihi I Hz. Ebû Bekir in bu konuşması bir bakıma toplantıdaki dengeleri alt-üst etti. Zira Ensar kendi gerekçelerine göre başkanlığın kendilerine ait olduğu konusunda somut delillere sahip olduklarını düşünüyordu. Ancak Muhacirler adına konuşan Ebû Bekir in bu açıklamalarından sonra, Ensar içinden bazı kişiler ona hak vermeye başladılar. Hz. Ebû Bekir in yapmış olduğu konuşma hem ikna ediciydi hem de iki tarafın gerekçelerinin ne derece haklı olup-olmadığını da gözler önüne sermişti. Onun bu konuşmasından sonra Ensar hilafetle ilgili iddiasında önceki tutumuna oranla daha makul bir çizgiye geldi ve Muhacirlerin de bu konuda hak sahibi oldukları kanaati iyice güçlendi. Hilafetin Muhacirlere ait olduğu fikri ağırlık kazanınca, her iki taraf arasında karşılıklı öneriler dile getirildi. Örneğin Ensar dan Hubab b. Münzir bir emîr sizden bir emîr bizden olsun teklifinde bulundu, ancak iki başkanlı idarenin mümkün olmayacağı ve bunun İslâm toplumunu ayrılığa düşüreceği endişesine dikkat çekilerek bu öneri kabul görmedi. Onun teklifine karşı Muhacirler emîrler bizden vezîrler sizden olsun önerisinde bulundular. Bu konuda Hz. Ebû Bekir şunları söyledi: Bizler emîr, sizler ise vezirlersiniz. Sizin fikir ve onayınız olmaksızın hiçbir karar verilmez. Bunların yanı sıra dönüşümlü başkanlık sistemi de tartışılmış, ancak bu öneri de kabul görmemiştir. Karşılıklı öneriler dile getirilirken tartışmalar bir ara hayli alevlendi, hatta Sa d b. Ubade ile Hz. Ömer arasında sözlü sataşmalar oldu. Karşılıklı tartışma ve müzakerelerden sonra Hz. Ebû Bekir e biat edildi ve toplantı son buldu. Daha sonra Rasûl-i Ekrem in defin işlemi tamamlandı ve ardından Mesictte genel biate geçildi. Hz. Ebû Bekir toplumun çopğunluğu tarafından halife seçilmekle birlikte hem Benû Saide deki toplantıda hem de mescitte yapılan umumi biate katılmayan azımsanmayacak birçok kişi veya gurup bulunujyordu. Örneğin Hâşimiler in tamamı her iki biate de katılmamıştı. Bunla arasında Hz. Ali, amcası Abbâs ve Rasûl-i Ekrem in kızı ve aynı zamanda Hz. Ali nin hanımı olan Hz. Fatıma gibi önemli isimler bulunuyordu. Hâşimîler Rasûl-i Ekrem in vefat ettiği hüzünlü günde onun mübarek naşının yanından ayrılmadıkları gibi, aynı zamanda toplantı sırasında da kendilerine haber verilmemesi nedeniyle kırgınlıklarını dile getirmişlerdir. Örneğin Hz. Ömer Ensar ın toplantıya katıldığı haberini aldığı zaman, Hz. Ebû Bekir ve Ebû Ubeyde b. el-cerrâh a haber vermiş, ancak Hz. Ali veya başkasına haber vermemiştir. Oysa Ebû Bekir ile Ali o sırada Rasûl-i Ekrem in hücre-i saadetlerinde bulunuyorlardı. Hz. Ömer in sadece Ebû Bekir i çağırması ve durumu ona haber vermesi ilginç olduğu gibi, aynı zamanda Haşimîlere veya bir başkasına haber vermemesi de dikkat çekicidir. Nitekim Hz. Ebû Bekir halife seçildikten sonra, Hz. Ali bu meseleden dolayı kırgınlığını dile getirmiş ve Hz. Ebû Bekir e biat etmemiştir. Aradan bir süre geçtikten sonra Hz. Ebû Bekir onun gönlünü almak için evine gittiği zaman Hz. Ali Rasûl-i Ekrem in defin meselesi ortada dururken ve kendilerine haber verilmeyerek hilafet seçiminin yapılmasından dolayı duyduğu üzüntüyü ve kırgınlığı dile getirmiştir. Hâşimîler uzun süre Hz. Ebû Bekir e biat etmemekle birlikte, özellikle Hz. Ali nin tutumu nedeniyle onların bu tavrı siyasi bir muhalif hareket olarak ortaya çıkmamıştır. Onlar ancak Ebû Bekir in hilafetinin altıncı ayında Hz. Peygamber in kızı Fatıma nın vefat etmesinden sonra biat etmişlerdi. Bilindiği üzere Fatıma vefat ettikten sonra Hz. Ali Ebû Bekir e biat etmiş ve onun biatine kadar Haşimîlirden hiç kimse biat etmemişti. Hâşimîlerin yanı sıra Emevîlerin ileri gelenleri de biate katılmamışlardı. Üemeyye oğullarının önemli bir kısmı Medine dışındaki çeşitli yerlerde valilik görevlerinde bulunuyordu. Bu nedenle 4

5 Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer Dönemi Ünite 1 ilk hilafet seçiminde aktif rol alamamışlardır. Örneğin Ebû Süfyân Necran da valilik yapıyordu.. Hâlid b. Sa îd ise Yemen de görevliydi. Ebû Süfyân Rasûl-i Ekrem in vefat edip yerine Hz. Ebû Bekir in seçildiği haberini duyunca apar-topar Mekke ye gelip burada eski konumunu kazanmak için bir hamle yapmış, ancak umduğu desteği bulamayınca, buradan Medine ye gidip Hz. Ebû Bekir e karşı Hâşimîler i desteklemiştir. Hâşimîler ve Emevîlerin yanı sıra bireysel olarak Hz. Ebû Bekir e biat etmeyen önemli sahabîler de vardır. Bunlar arasında Zübeyr b. Avvâm, Selman el-fârisî, Ebû Zerr el-ğifarî, Ammâr b. Yâsir, Ubey b. Ka b, Fadl b. Abbas gibi tanınmış birçok isim bulunuyordu. Bunların yanı sıra Ensar dan da birçok kişi umumi biate katılmamıştır. Örneğin Sa d b. Ubade yi destekleyen Hazreçliler Ebû Bekir e biat etmemişlerdir. Bazı kişiler Sa d ı ikna etmek için araya girdilerse de, onu ikna edememişlerdir. Hatta Hz. Ömer, biat etmeden peşinin bırakılmaması taraftarıydı. Hz. Ömer aynı şekilde Hz. Ali nin de getirilip milletin huzurunda zorla biat etmesini istemiştir. Ancak meselenin daha fazla büyüyüp olası bir ayrılığa yol açmaması için Beşîr b. Sa d araya girdi ve Sa d ın kendi haline bırakılmasını önermiş ve bu melse kapatılmıştır. Sa d b. Ubâde ölünceye kadar Hz. Ebû Bekir e biat etmediği gibi, İslâm toplumuna da karışmamıştır. Kimi zaman karşılaştığı insanlarla konuşurken Hz. Ebû Bekir in kendi emirliğini kıskandığını dile getirmiş ve onu suçlayıcı konuşmalar yapmıştır. Kendisini tamamen İslâm toplumundan soyutlayan Sa d, Hac ibadeti dahil Cuma ve vakit namazlarına bile katılmamıştır. Hz. Ömer halife olduğu zaman Şam tarafına göç ederek burada vefat etmiştir. İsmi geçenlerin önemli bir bölümü Hz. Ali ye biat edilmesinden yanaydı. Örneğin Ensar ın bir kısmı Biz Ali den başkasına biat etmeyiz. deyip biate katılmamıştı. Bunun yanı sıra Zübeyr b. Avvâm ise Ben Ali ye biat edilmedikçe kılıcımı kınına sokmayacağım. diye açık bir muhalefet sergilemiştir. Hz. Ömer onun bu tutumuna tepki göstermiş, ancak bu tür muhalif sesler toplumda ciddi bir ayrışmaya dönüşmemiştir. Bunun en önemli nedeni kuşkusuz Hz. Ebû Bekir in idare anlayışı ve samimi kişiliğinin yanı sıra Hz. Ali nin tahriklere kapılmamasıdır. Yukarıda verilen bilgilere bakıldığında, Hz. Ebû Bekir in halife seçilmesi ve ona yapılan biatin sanıldığı kadar kolay olmadığını söylemek mümkündür. Rasûl-i Ekrem in vefatı nedeniyle İslâm toplumu önemli bir geçiş süreci yaşamıştır. Bu süreçte Müslümanların yönetim işini ele geçirmek için Ensar ve Muhacirler arasında farklı hamleler olmuş, ancak Müslümanlar zor bir sınavdan çıkmayı başarabilmişlerdir. Özellikle Hz. Peygamber in kabilesi Haşimiler ile siyasi olaylarda her zaman ağırlığı hissedile Emeviler ve Medine nin en nüfuzlu kabilesi olan Hazreçlilerin Hz. Ebû Bekir e biat etmemeleri, bunların yanı sıra yine bireysel anlamda önemli sahabîlerin onu desteklememeleri, İslâm toplumunun ayrışmanın eşiğine geldiğini göstermektedir. Aynı zamanda bu durum Müslümanların ne gibi zor bir süreçten geçtiğini ortaya koymaktadır. Bu şartlar altında halife seçilen Hz. Ebû Bekir sergilediği yapıcı tutum ve itidalli tavrıyla birçok muhalif unsurun bile gönlünü almayı başarmış ve Rasûl-i Ekrem den sonraki geçiş sürecinde ortaya çıkan problemleri sorunsuz bir şekilde atlatmayı başararak önemli bir köprü vazifesi görmüştür. Onun uzlaşmacı ve samimi tutumundan sonra Arap kabileleri guruplar halinde gelip biat etmişler ve bu umumi biatle birlikte Hz. Ebû Bekir halife seçilmiştir. Ebû Bekir in başkan seçilmesinde ve Müslümanlar tarafından kabul görmesinde, Hz. Muhammed e en yakın kişi ve onun yol arkadaşı olması, Rasûl-i Ekrem in hastalığı sırasında 5

6 İslam Tarihi I imamlıkla görevlendirilmesi, ilk Müslümanlardan olması ve maddi-manevi yönden İslâm a büyük hizmetlerinin bulunması, onun sayesinde pek çok kişinin Müslüman olması, başkanlığa lâyık ve ehil olması, hakkında Hz. Peygamber in övücü sözler söylemesi gibi birtakım amillerin etkili olduğu anlaşılmaktadır. Başlangıçta Müslümanlar Hz. Ebû Bekir e Allah ın halifesi sıfatı vermişler, ancak Ebû Bekir bu unvanın yanlış anlamlarda kullanılabileceği uyarısında bulunarak kendisine Rasûlüllah ın Halifesi denilmesini istemiştir Yönetim Anlayışı Yaklaşık iki buçuk yıl süren hilafet ömrünün tamamı savaş ve mücadele ile geçen Hz. Ebû Bekir in idare anlayışının en belirgin özelliği, tüm karar ve uygulamalarında Rasûl-i Ekrem in izinden gitmeye çalışması ve bu konuda göstermiş olduğu azami hassasiyettir. Bir konuşma sırasında bu konudaki hassasiyetini şu sözlerle ifade etmiştir: Ey insanlar! Ben de sizlerden biriyim. Bilemiyorum, belki de siz Allah Resulü nün yapmasını beklediğiniz işleri benden yapmamı istiyorsunuz. Ancak unutmayın ki, Allah ona bazı üstünlükler vermiştir. Ben peygamber değilim. Ben ona tâbi birisiyim. Onun zamanında yapılmayan işleri yaparak yeni şeyler uyduracak değilim Bu anlayış çerçevesinde idarî sorumluluğunu yerine getiren Hz. Ebû Bekir, hilafete geldiği ilk günden itibaren bütün karar ve uygulamalarında Hz. Peygamber i örnek almıştır. Henüz halife seçildiği ilk gün halktan biat alırken Mescid-i Nebî de yapmış olduğu konuşmayla, idarede nasıl bir yol takip edeceğini ve idare anlayışının hangi esaslar üzerine oturacağını açık bir şekilde ortaya koymuştur. Bu konuşmasına halife şu hususlara değinmiştir: Ey insanlar! İçinizde en iyiniz olmamama rağmen, başkanınız olarak seçilmiş bulunuyorum. Şayet doğru iş yaparsam bana yardım edin, eğer kötü davranırsam beni doğrultun. Doğruluk emniyettir, yalan ise emniyete karşı hainliktir. İçinizde zayıf olan (zulme uğramış) kimse, kendi adına hakkı alınıncaya kadar benim nazarımda kuvvetlidir. İçinizde güçlü olan (zulüm yapan, zalim) kimse de, eline geçirdiği hakkı ondan alınıncaya kadar benim nazarımda zayıftır. Allah uğrunda mücadeleden kaçınmayın. Allah adına mücadeleden kaçınan milletlerin hepsi helak olmuştur. Ahlaksızlık bir millet içinde yayılmaya başladığı zaman Allah onları umumî bir felaket ve belayla baş başa bırakır. Ben Allah a ve onun elçisine itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat edin. Allah a ve elçisine isyan edersem bana itaat etmeniz gerekmez. Haydi, şimdi namaza kalkın ki, Allah size merhamet etsin. Hz. Ebû Bekir in ilk ve en önemli icraatlarından birisi Üsâme b. Zeyd komutasındaki orduyu göndermek olmuştur. Bu orduyu göndermedeki kararlılığı ve ısrarı Rasûl-i Ekrem in izinden gideceğinin en somut işareti gibidir. Bilindiği üzere Hz. Peygamber ömrünün son günlerinde Üsâme b. Zeyd komutasında Şam bölgesine ordu göndermek için hazırlık yapıyordu. Neredeyse tüm hazırlıklar tamamlanmış ve ordu sefere çıkmak üzereydi, ancak o sırada Rasûl-i Ekrem rahatsızlanınca ordunun gönderilmesi gecikmiş, ardından vefat edince Allah Rasûlü nün bu son girişimi yarım kalmıştı. Hz. Peygamber in vefatının ardından hayli tartışmalı geçen hilafet müzakerelerinden sonra halife seçilen Hz. Ebû Bekir, bir taraftan bazı Müslümanların şiddetli muhalefeti nedeniyle yalnız bırakılırken bir taraftan da, Arabistan ın her tarafında patlak veren irtidat ve isyan hadiseleriyle karşı karşıya kalmıştır. Öyle ki, Kureyş ile Sakif kabilesi hariç Arap kabilelerinin birçoğu ya tamamen ya da kısmen irtidat veya isyan etmişti. Bir kısmı ise gelişmelerin seyrine göre durumlarını netleştirmek üzere gelişmeleri takip etmekteydi. Değişik bölgelerdeki 6

7 Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer Dönemi Ünite 1 zekât memurları bir bir canlarını kurtarıp Medine ye gelirken, başta Gatafan, Esed ve Süleym gibi kabileler toplanıp Medine ye karşı saldırıya geçmişlerdi. Müslümanların büyük bir kısmında umutsuzluk ve tedirginliğin had safhaya çıktığı bir dönemde halife olan Hz. Ebû Bekir,bu şartlar altında ilk iş olarak Rasûl-i Ekrem in hazırlamakta olduğu Üsâme komutasındaki orduyu göndermeyi kararlaştırdı. Ancak başta en yakınında yer alanlardan birisi olan Hz. Ömer olmak üzere neredeyse Müslümanların tamamı, içinde bulundukları şartlar nedeniyle bu ordunun gönderilmesine karşıydı. Hz. Ebû Bekir adeta yalnız kalmış, ancak bütün engelleme girişimlerine rağmen ısrarla bu orduyu göndermek için mücadele etmiştir. Kendisini ikna etmeye çalışanlar isyancı kabilelerin Medine ye saldırı başlattıklarını, her taraftan isyan seslerinin yükseldiğini, şayet bu ordu gönderilirse Müslümanların daha zayıf duruma düşeceğini ve bu durumun asilerin cesaretini artıracağını, ileri sürerek ordunun gönderilmesine engel olmaya çalıştılar. Ancak Hz. Ebû Bekir, kararın Hz. Peygamber tarafından alındığını, ümmeti olarak onun hedeflerini gerçekleştirmenin kendilerine düşen bir görev olduğunu söyleyerek bu konudaki kararlılığını şu sözlerle dile getirmiştir: Onun bağladığı düğümü ben asla çözemem. Bu söz aynı zamanda Hz. Peygamber in karar ve uygulamalarının kendisi için ne derece önemli ve bağlayıcı olduğunu da ortaya koymaktadır. Neticede bütün hazırlıkları yaparak Rasûl-i Ekrem in yarım kalan işini tamamlamak için Üsâme ve ordusunu sefere göndermiştir. Hz. Ebû Berki idarî görevlendirmelerde son derece özenli bir politika takip etmiştir. Öncelikli olarak Rasûl-i Ekrem tarafından görevlendirilen idarecilerin yerlerini değiştirmemeye ayrı bir önem vermiştir. Şayet bu kişiler arasında bir görev değişikliği yapacaksa, kendisi en üst düzey idareci olduğu halde, görev değişikliği yapacak kişinin rızasını ve onayını aldıktan sonra değişikliğe gitmiştir. Örneğin Hz. Peygamber in başka bir yerde zekât amili olarak görevlendirdiği Amr b. el-as ı (43/664) Filistin bölgesine göndermek istediği zaman, ona nazik bir mektup yazmış ve onun rızasını aldıktan sonra bu görev değişikliğini gerçekleştirmiştir. Görevlendirmelerde kabileler arası dengeleri gözetmeye azami dikkat göstermiştir. Bu konuda duygusal davranmamış ve kendisine muhalif olanları bile komutan atamıştır. Örneğin halife seçildiği zaman Ümeyye oğullarından Halid b. Said onun en ciddi muhaliflerinden birisi olmasına rağmen Şam bölgesine ordu göndereceği zaman onu komutan atamıştır. Halifenin bu tutumunu eleştiren Hz. Ömer onun yapmış olduğu muhalefete dikkat çekerek kararından vazgeçmesini istemiştir. Ancak Hz. Ebû Bekir bu uyarıyı dinlemeyerek ona görev vermiştir. Keza aynı şekilde kendisini en çok eleştirenlerden birisi olan ve halifeliğini kabullenemeyen Ebû Süfyan ın oğlu Yezid b. Ebî Süfyan ı da komutan atamıştır. Halife bu önemli kararlarıyla hem herkese eşit mesafede durduğunu göstermiş hem de görevlendirmelerde kabileler arası dengelere dikkat etmiştir. Bunun yanı sıra idarî görevlendirmelerde duygusal davranmayıp işi ehline vermeye çalışmıştır. Bu tutumuyla aynı zamanda kendisini eleştirenlerin muhalefetinin de kırılmasını sağlamıştır. Nitekim Halid başarısız olunca onu görevden almış ve onun muhalif tavrı pasifize edilmiştir. Aynı şekilde Ebû Süfyan ın oğlunu göreve getirerek onun sempatisini kazanmış ve bu tür güç odaklarını sergilediği yönetim anlayışıyla sindirmeyi başarmış veya onlara karşı dışlayıcı bir politika izlememiştir. Öte yandan Hz. Ebû Bekir kendisine muhalif olanları zorla itaat altına almak yerine ikna yoluyla onlarla anlaşmaya çalışmış, hatta anlaşmak için bazı ödünler bile vermiştir. Örneğin Ebû Süfyân ın muhalefetini kırmak için zekât mallarından ona pay vermiş 7

8 İslam Tarihi I ve bu yolla muhalefetini kırmayı başarmıştır. Nitekim bu olaydan sonra Ebû Süfyan halifeye biat etmiştir. Bunun yanı sıra Hz. Ali nin küskünlüğünü gidermek ve biatini almak için bizzat ayağına gitmiş ve onun gönlünü almıştır. Bu gibi girişimlerle ve sergilemiş olduğu samimi ve şeffaf yönetim anlayışıyla taraflı tarafsız herkesimin takdirini kazanmayı başarmış ve Rasûl-i Ekrem den sonraki geçiş sürecinde önemli bir köprü görevi görmüştür. Atadığı komutan veya idareciler halifeyi temsilen, namaz kıldırma, savaş kararı alma, anlaşma yapma ve imzalama, yargılama, ganimetleri taksim etme, halkın sorunlarını çözme ve onlara yardımcı olma gibi geniş yetkilere sahiptiler. Ancak tüm vali veya idareciler halifeye karşı sorumluyular. Yeri geldiği zaman halife onları denetler veya valiler içinden çıkamadıkları bir mesele olduğu zaman konuyu halifeye havale ederlerdi. Bunun yanı sıra halife özellikle hac mevsiminde insanlar bir araya geldiği zaman darecilerle halkı yüzleştirip şikâyetleri dünlerdi. Örneğin hicrî on ikinci yıldaki Hac mevsiminde Mekke ye geldiği zaman buradaki valisi Attâb b. Esîd i halkın huzuruna çıkarmış ve validen memnun olup olmadıklarını sormuştur. Herhangi bir şikâyet gelmemesi üzerine de memnuniyetini dile getirmiştir. Bu uygulama daha sonradan Hz. Ömer tarafından da sürdürülmüştür. İdarî kararlarında Rasûl-i Ekrem in izinden gitmeye özen gösteren Hz. Ebû Bekir onu sünneti olan danışmaya (şûra) büyük önem vermiş ve şûrada alınan kararlara uymuştur. Onun istişare heyetinde Hz. Ömer (13-23/ ), Hz. Osman (23-35/ ), Hz. Ali (35-40/ ), Zeyd b. Sâbit (33/655), Abdurrahmân b. Avf (32/654), Mu az b. Cebel (18/639) gibi isimlerin yanı sıra Ensar ve Muhacirlerin ileri gelenleri de bulunuyordu. Halife önemli karar alacağı zaman mutlaka şûra üyeleriyle meseleyi müzakere eder ve ondan sonra nihai karar verirdi. Genelde şûrada alınan kararlara aynen uyarken, bazen bütün sorumluluğu üstlenerek tek başına da karar alabilmiştir. Özellikle zekât vermeyenlerle savaşma konusunda ashabın önemli bir kısmının ısrarlı muhalefetine rağmen, halife tamamen onlardan ayrılmış ve zekât ödemeyerek merkezî otoriteyi tanımayanlara karşı adeta tek başına savaş kararı almış ve bu kararı halka gerekçeleriyle açıklayıp onları ikna etmiştir. Örneğin şûradaki bazı sahabîler en azından o yıl zekâtların alınmamasını ve asilerin önerisinin kabul edilmesini savunmuştu. Ancak Hz. Ebû Bekir bu karara uymayarak savaşma kararı almıştır. Hz. Ebû Bekir in en önemli özelliklerinden birisi Hz. Peygamber den devraldığı siyasal düzenin ve merkezi otoritenin devamına göstermiş olduğu hassasiyettir. Bu konuda hiçbir fedakârlıktan kaçınmamış ve merkezi otoriteye büyük önem vermiştir. Medine ye yönelik isyan girişimleri başlatınca bizzat ordusunun başına geçip şehri savunmuş ve isyancıları püskürtmüştür. Bunun yanı sıra isyancı kabileler Medine ye temsilci gönderip zekât ödememeleri koşuluyla anlaşma teklif etmişler, ancak bu kabile temsilcilerinin teklifini kabul etmediği gibi kendilerine bir gün içinde Medine yi terk etmelerini söylemiş, aksi halde başlarına gelebilecek kötülükten mesul olmayacağı uyarısında bulunmuştur. Ardından Mescitte halka bilgi verip şehri savunmak için bizzat kendisi ordunun başına geçmiş ve saldırı başlatan kabileleri püskürtmüştür. Onun bu konuda göstermiş olduğu kararlılık sayesinde İslâm toplumu önemli bir badireyi kayıpsız atlatmış ve Arabistan ın her tarafından yükselen isyan sesleri Hz. Ebû Bekir in yerinde müdahaleleri sayesinde bastırılmıştır. 8

9 Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer Dönemi Ünite Ridde Olayları Hz. Ebû Bekir döneminin en önemli olaylardan birisi genelde ridde olayları olarak bilinen hadiselerdir. Hz. Peygamber in vefatı üzerine Arap kabilelerinin büyük bir çoğunluğunun Hz. Ebû Bekir başkanlığındaki merkezi idareyi tanımamışlar ve Rasûl-i Ekrem in oluşturduğu siyasal birlikten ayrılmışlardı. Şunu belirtelim ki, Ebû Bekir in halifeliğini tanımayan veya Medine deki merkezi otoriteyi kabul etmeyen kabilelerin tamamı dinden dönmemiştir. Bunların bir kısmı sadece zekât adı altında Ebû Bekir başkanlığındaki merkezi otorite adına toplanan vergileri ödemek istememişlerdir. Bir kısmı ise hem bu vergileri ödemeyi reddettikleri gibi, aynı zamanda peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkanlrın peşlerine takılmışlar ve böylece hem isyan edip hem de irtidat etmişlerdir. Dolayısıyla Hz. Ebû Bekir döneminde yapılan savaşları sadece ridde kavramıyla nitelemenin doğru olduğu kanaatinde değiliz. Örneğin vergi ödemeyi reddeden kabileler namaz, oruç, hac gibi ibadetleri yerine getireceklerini beyan etmişler, ancak zekât adı altında alınan vergiyi ödemek istememişlerdir. Hatta Medine ye elçiler göndererek Hz. Ebû Bekir le pazarlığa kalkışmışlar ve şayet kendilerinden zekât alınmazsa merkezî otoriteye bağlılıklarını devam ettireceklerini beyan etmişlerdi. Bir kısmı ise zekât ödemeyi reddetmenin yanı sıra aynı zamanda dinden dönüp peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkanların peşine takılmışlar ve dinî kanaatlerini siyasal eyleme dönüştürerek organize bir şekilde Medine ye karşı ayaklanmışlardır. Bu itibarla Hz. Ebû Bekir başkanlığındaki merkezi otoriteyi tanımayan kabileleri iki guruba ayırmak gerekmektedir. Buna göre bir gurup kabile sadece vergi ödemeyi reddederek isyan ederken bir gurup ise hem irtidat edip hem de isyan ettikleri için ridde olayları olarak nitelenen olayların, irtidat ve isyan hadiseleri olarak nitelemenin daha isabetli bir tanımlama olacağı kanaatindeyiz. Arap kabileleri 628 yılında müşriklerle yapılan Hudeybiye Anlaşması ndan sonra heyetler halinde Medine ye temsilciler (elçiler) gönderip Hz. Peygamber e bağlılıklarını bildirmişlerdi. Allah Rasûlü gelen kabile temsilcilerini samimi bir şekilde karşılar ve kendisine bağlılık bildiren bu temsilcilerin sosyal statülerine dokunmazdı. Ancak bu bağlılığın karşılığı olarak kendilerinden yıllık zekât adı altında vergi alırdı. Dolayısıyla vergi veya zekât Medine deki merkezî idareye bağlılığın somut ifadesiydi. Kabile temsilcileri Rasûl-i Ekrem başkanlığındaki merkezi idareye bu şekilde bağlandıktan sonra, kimi zaman gelen kabile temsilcilerinden bir kısmı Medine de kalır ve İslâm ı öğrenirdi. Allah Rasûlü çoğunlukla gelen kabile temsilcilerinden Müslüman olup İslâm ı öğrenenleri zekât amili olarak görevlendirir ve bu şahıslar bir bakıma Rasûl-i Ekrem in temsilcisi konumu kazanırdı. Bunun yanı sıra bazen de aynı kabileden olmayan bir başka Müslümanı zekât amili olarak görevlendirirdi. Kabilelerin Rasûl-i Ekrem e bağlılıklarının en somut ifadesi vergi adı altında ödedikleri yıllık zekâtlar idi. Rasûl-i Ekrem in sağlığında bu şekilde Medine deki merkezi idareye bağlılıklarını sürdüren Arap kabileleri, onun vefatıyla birlikte farklı bir tutum içerisine girdiler. Örneğin Hz. Peygamber vefat ettikten sonra, Hz. Ebû Bekir halife seçilince söz konusu kabile ileri gelenlerinin büyük bir kısmı, kendilerinin Hz. Muhammed le anlaşma yaptıklarını, o öldüğüne göre fiili olarak anlaşmanın sona erdiğini ileri sürerek Hz. Ebû Bekir başkanlığındaki merkezi idareyi tanımak istemediler. Özellikle kendi kabilelerinde zekât amili olan vergi memurları, topladıkları zekât mallarını halka dağıttıkları gibi, bazı kabile şefleri de toplanmış olan zekât mallarına el koymuşlar ve böylece Hz. devlete isyan etmişlerdi. İsyancı kabilelerin Medine deki merkezi idareyi tanımak istememe- 9

10 İslam Tarihi I lerinin altındaki en önemli gerekçe zekât (vergi) vermek istememeleriydi. Onlar Hz. Peygamber başkanlığındaki siyasal otoriteye vergi vermeyi taahhüt ettiklerini, o vefat ettiğine göre aralarındaki anlaşmanın fiilen sona erdiğini, dolayısıyla kendilerinden zekât ödeme yükümlülüğünün kalktığını düşünüyorlar ve bu nedenle Rasûl-i Ekrem in vefatından sonra halife seçilen Ebû Bekir başkanlığındaki merkezi otoriteye vergi ödemek istemiyorlardı. Ebû Bekir zekât adı altında alınan vergileri, devlete bağlılığın somut ifade olarak gördüğünden, zekât ödemeyi reddedenlerin tekliflerini kabul etmemiştir. Zira ona göre böyle bir teklifin kabulü, onların merkezi otoriteyi tanımama isteklerinin resmen kabul edilmesi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Hz. Ebû Bekir Şayet Rasûl-i Ekrem e ödedikleri devenin yularını bile benden esirgerlerse onlarla savaşırım sözleriyle aslında onun kurmuş olduğu siyasal düzenin bu yolla devamının sağlanacağına olan inancının bir yansımasıdır. Hatta denebilir ki, Hz. Ebû Bekir bu konuda tek kalmış ve bu konuda gösterdiği kararlılıkla İslâm toplumu için ne derece önemli bir rol oynadığını da ortaya koymuştur. Bu yüzden Ziyâd b. Lebîd ve Muhacir b. Ebî Ümeyye ye gibi vali veya komutanlarına gönderdiği mektuplarda kendisi için halktan biat almalarını ve zekât vermeyenlerle savaşmalarını istemiştir. Bu komutanlar Hadramevt bölgesinde isyan eden Kinde kabilesini itaat altına almakla görevlendirilmişlerdir. İrtidat ve isyan hadiselerinin arka planında dinî, siyasî, iktisadî ve kabilevî nedenler gibi farklı amillerin rol oynadığını unutmamak gerekir. Örneğin kimi değerlendirmelerde irtidat ve isyan hadiselerinin arka planında merkeziyetçiliğe karşı çıkma, Medine deki siyasal otoriteyi tanımama ve bu otoritenin benzerini oluşturma, mahalli mirasa konma veya statükoyu oluşturma çabası gibi nedenlerin etkili olduğundan söz edilmiştir. Dile getirilen hususların her birisinin etkisi olduğu muhakkaktır. Ancak bunlardan özellik dinî ve iktisadi nedenlerin hayli etkili olduğunu söylemek mümkündür. Örneğin Medine deki siyasî otoriteyi tanımak istemeyen isyancı ele başlardan Abdullah el-leysî, kendi kabile mensuplarına yapmış olduğu konuşma zekât ödeme veya ödememenin kendileri için ne derece önemli olduğunu şu sözlerle ortaya koymuştur: Ey insanlar! Allah Rasûlü sağken ve aramızda bulunurken ona boyun eğdik. Ey Allah ın kulları ne diye Ebû Bekir e boyun eğeceğiz? Peygamber öldükten sonra Ebû Bekir sanki ona vâris mi oldu? Vaktiyle sizin elçileriniz geri çevrilmedi mi? Siz (Ebû Bekir i kast ederek) deve çobanının hilelerinden mi korkuyorsunuz? Sizden istenen ve ödemediğiniz zekât malları bana hurmadan, hatta ondan daha tatlıdır. Temîm kabilesinin zekât amili olan Mâlik b. Nüveyre de, Hz. Peygamber in vefat ettiğini duyduğu zaman kabile mensuplarına yaptığı konuşmada zekât ödemek istemediklerini şu sözlerle dile getirmiştir: Ey insanlar! Muhammed öldü ve kendi yoluna koyulup gitti. Şayet onun yerine Kureyş ten biri geçip bizden zekât istemezse hep birlikte ona tabi oluruz. Sizler daha önceden mallarınızı başkalarına dağıtmıyordunuz. Aslında bu mallar sizindir ve buna en çok siz hak sahibisiniz. Bu konuşmanın değişik bir versiyonunda ise onun sözleri şu ifadelerle aktarılmıştır: Ey Temîm oğulları! Bildiğiniz gibi Abdullah ın oğlu Muhammed vefatından önce zekâtlarınızı toplamak üzere beni görevlendirmişti. O şimdi öldü ve kendi yoluna koyulup gitti. Onun yerine birisi idareye geldi. Artık mallarınızı hiç kimse istemeyecek ve sizler bu malları üzerinde onlardan daha fazla hak sahibisiniz. Bu sözler kabilelerin merkezi idareye isyan gerekçelerini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Dolayısıyla Hz. Ebû Bekir dönemindeki irtidat veya isyan hadiselerinin arka planındaki asıl saik, yaygın bri şekilde kabul edildiği üzere dinden dönme değil, daha 10

11 Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer Dönemi Ünite 1 ziyade vergi ödemeyi reddetme reaksiyonudur. Yani sonun dinî olmaktan daha ziyade siyasal ve iktisadî kaygılarla ilişkilidir. Ancak bazı kabilelerin vergi ödemeyi reddetmenin yanı sıra aynı zamanda irtidat etmeleri ve bu kanaatlerini siyasal alana taşıdıkları için bu dönemdeki olayların bir yönünü dinî karakterli isyan yorumlarının yapılmasına zemin hazırlamışlardır. Öte yandan şunu da hatırlatalım ki, Hz. Ebû Bekir in zekât almadaki ısrarı aynı zamanda, isyan eğiliminde olan kabilelerin Kureyş memnuniyetsizliğini körüklemiştir. Bu itibarla isyanların arka planındaki önemli faktörlerden birisi de Kureyş memnuniyetsizliğidir. Vergi vermeyi reddetmenin yanı sıra Hz. Ebû Bekir dönemindeki irtidat ve isyan hadiselerinin arka planındaki en önemli muharrik unsurlardan birisi bizzat dinden dönmeyle ilgilidir. Ancak Hz. Ebû Bekir in onlarla mücadelesi zorla onları tekrar İslâm a döndürmek değil, dinî kisve altında birleşerek bu kanaatlerini organize ir şekilde devlet aleyhine kullanmak istemeleridir. Nitekim isyancı kabilelerin bir kısmı sadece zekâtı reddetmekle kalmayıp aynı zamanda peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkanların peşine takılıp irtidat etmişlerdir. Dolayısıyla zekât ödemeyi reddetmenin yanı sıra irtidat olayları da merkezi otoriteye başkaldırının en önemli faktörlerinden birisi olmuştur. Peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkan Yemen de Esved, Benû Hanife yurdunda Müsyelime, Benû Esed in lideri Tuleyha veya Tağlib kabilesinden Hıristiyan bir kadın olan Secah gibi yalancılar, Hz. Muhammed i taklit ederek peygamberlik iddiasında bulunmuşlar ve bu yolla güç ve otorite kazanmaya çalışmışlardır. Onlar da tıpkı Hz. Muhammed gibi kendilerine vahiy geldiğini iddia etmişler ve uydurdukları bazı sözleri vahiy diye halka sunmuşlardır. Bunun yanı sıra kendilerine harem bölgesi tayin etmişler ve birer müezzin edinip halkı peşlerinden sürüklemişlerdir. İrtidat ve isyan eden kabilelerin Medine deki merkezi otoriteye tehdit eder duruma gelmeleri üzerine, Hz. Ebû Bekir onlara karşı askerî güç kullanmak zorunda kalmıştır. Nitekim ilk saldırıların zekân amillerine yapılması ve ardından asilerin Medine üzerine yürüme planları yapması nedeniyle, Hz. Ebû Bekir adeta seferberlik ilan edip topladığı ordunun başına geçmiş ve Zü l-kassa ya kadar ilerleyip isyancıları püskürtmüştür. Birkaç gün burada kalan Hz. Ebû Bekir daha sonradan Hâlid b. Velid i ordunun başına komutan tayin etmiş ve kendisi Medine ye dönmüştür. Ensar dan Sabit b. Kays ı da Medineli kuvvetlerin başına getirmiş ve onu Hâlid in emrine vermiştir. Hâlid ilk önce Buzâha da karargâh kurmuş olan Tuleyha üzerine yürüdü. Buraya doğru ilerlerken el-abrak da toplanan asileri dağıttı. Büzaha ya gelen Halid, burada toplanan Tuleyha nin ordusunu dağıttı. Tuleyha canını kurtarıp kaçmayı başardı. Tuleyha nın ardından Hadli, Benû Temîm yurdunda zekât amili olan fakat isyan eden Malik b. Nüeyre üzerine yürüdü. Bu şahis Secah adından peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkmış olan bir kadına akıl hocalığı yapıyordu. Ancak Halid in başarılarından sonra hedefine ulaşamayacağını anlayınca, korkudan taraftarlarını dağıtmış ve isyandan vazgeçmişti. Halid Temîm yurduna geldiği zaman onu ve bir gurup taraftarını yakalayıp sorgulamış ve suçlu bulması üzerine de öldürmüştür. Buradan ayrılan Halid peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkmış olan Müseylime üzerine yürüdü. Yemâme topraklarındaki Akraba mevkiinde yapılan çetin savaşın ardından Müseylime ve taraftarları öldürüldü ve buradaki isyan bastırıldı. 11

12 İslam Tarihi I İlk başarılardan sonra isyan eğilimde olan veya gelişmelerin seyrine göre durumlarını netleştirmek üzere bekleyen kabileler yavaş yavaş bu eğilimlerinden vazgeçip topladıkları zekât mallarını Medine ye getirip bağlılıklarını bildirmişledir. Hz. Ebû Bekir irtidat ve isyan eden kabilelerle mücadele sırasında sergilemiş olduğu kararlı tavrı ve ferasetiyle Rasûl-i Ekrem in vefatından sonra ciddi bir sarsıntı geçiren İslâm toplumunun bu önemli badireyi kayıpsız atlatmasını sağlamış ve bozulan dengeleri yerli yerine oturtmuştur. Böylece ilk kez onun zamanında Arabistan daki kabileler aynı siyasal organizasyon etrafında toplanmışlardır Fetihler Şam Bölgesi Fetihleri Hz. Ebû Bekir döneminde başlayan Şam bölgesi fetihleri, Hz. Peygamber dönemindeki tebliğ faaliyetlerinin bir devamı niteliğindedir. Bütün karar ve uygulamalarında Allah Rasûlü nün izinden gitmeye çalışan Hz. Ebû Bekir, Şam bölgesine ordu gönderirken de yine Rasûl-i Ekrem in yarım kalan işini tamamlamak üzere bu kararı almıştır. Bilindiği gibi Hz. Peygamber Arabistan daki tebliğ faaliyetlerini büyük oranda tamamladıktan sonra, Şam bölgesinde yaşayan Arap kabileleriyle komşu devlet başkanlarına İslâm davet mektupları göndermiş ve bir bakıma tebliğ faaliyetlerini bu bölgeye doğru yoğunlaştırmıştı. Ancak onun tebliğ faaliyetleri elçilerinin öldürülmesi veya kendisiyle ittifak yapan bazı kabile şeflerinin idam edilmesi gibi gelişmelerden sonra olumsuz bir sürece girdi. Hz. Peygamber öldürülen elçilerin katillerinin cezalandırılmasını veya kendisine teslim edilmesini isteyince, bu talebi reddedildiği gibi üzerine Bizans destekli ordular göndermekle tehdit edilmiştir. Gelinen bu süreçten sonra Hz. Peygamber Zeyd b. Hârise önderliğinde bir ordu hazırlayıp Şam bölgesine doğru gönderdi. Ancak bu ordu Mu te (Eylül 629) yakınlarında Bizans ordusunun saldırısına uğrayınca, başta komutan Zeyd b. Hârise olmak üzere bir kısım Müslümanlar şehit düştü. Komutayı devralan Haldi b. Velid Müslümanları emniyetli bölgeye çekti ve ardından Medine ye döndü. Mu te savaşından sonra yine bölgenin nüfuzlu kabilelerinden olan Gassânîlerin Bizans destekli ordularla Medine ye yönelik saldırı hazırlıkları yaptığına dair haber alınması üzerine Allah Rasûlü bir ordu daha hazırlayıp Şam bölgesindeki Tebük a kadar gitmiş, ancak söylentilerin asılsız olması üzerine geri dönmüştür. Mu te ve Tebük seferlerinden sonra Hz. Peygamber bu bölgeden ilgisini kesmemiştir. Nitekim vefatına yakın bir zamanda Mu te de şehit düşen komutanı Zeyd in oğlu Üsâme komutasında bir ordu daha hazırlayıp Şam bölgesine göndermeyi planlamıştı. Ancak hazırlıklar devam ederken hastalanınca, ordunun gönderilmesi gecikmiş, ardından vefat edince de ordu dağılmıştı. Hz. Ebû Bekir halife olduğu zaman ilk iş olarak Hz. Peygamber tarafından hazırlan Üsâme komutasındaki orduyu Şam bölgesine göndererek Rasûl-i Ekrem in başlattığı işleri sürdüreceğini de ortaya koymuştur. 26 Haziran 632 tarihinde Üsâme yi sefere çıkaran Hz. Ebû Bekir Sana Rasûlüllâh ın emrettiğinden başka bir tavsiyede bulunmuyorum sözleriyle Rasûl-i Ekrem in planladığı şekilde onun bu görevi yerine getirmesini istemiştir. Ayrıca komutanına sefer sırasında Emanete hıyanet etmemelerini, düşman ölülerine zarar vermemelerini istemiştir. Bunların yanı sıra kadınlara, yaşlılara, çocuklara, ekili alanlara, tarlasında çalışan çiftçilere, mabetlere ve din adamlarına zarar vermemelerini tavsiye etmiştir. Halifenin dile getirmiş olduğu bu evrensel prensipler aynı zamanda onun döneminde başlayan fetih sırasında verilen birtakım müca- 12

13 Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer Dönemi Ünite 1 delelerin hangi esaslar çerçevesinde sürdürüldüğünü ortaya koyması bakımından son derece dikkate değerdir. Üsâme nin gönderilmesi bir bakıma Rasûl-i Ekrem in başlattığı işi tamamlamak adına sembolik bir anlam ifade etmekle birlikte, bu bölgeye olan ilgi bakımından anlamlıdır. Nitekim Hz. Ebû Bekir irtidat ve isyan hadiselerini bastırıp dengeleri yerli yerine oturtunca, Şam bölgesine ordu göndermeye karar vermiş ve bu amaçla Hz. Ali, Hz. Ömer, Hz. Osman, Abdurrahman b. Avf, Sa d b. Ebî Vakkâs, Sa îd b. Zeyd, Ebû Ubeyde b. el-cerrâh, Ensar ve Muhacirlerin ileri gelenlerini çağırıp bu konuyu meseleyi müzakere etmiştir. Toplantıda söz alanlardan Abdurrahman b. Avf, Hz. Osman, Talha, Zübeyr, Ebû Ubeyde b. el-cerrâh gibi sahabîler olumlu görüş bildirmişler ve son kararı halifeye bırakmışlardır. Şûrada yapılan müzakerelerden sonra Hz. Ebû Bekir ordu gönderme kararı alınca, halka hitap etmiş ve yapmış olduğu konuşmasında cihâdın dinî bir görev olduğuna vurgu yaparak Allah ın kendilerine iman nasip ettiğini, Allah ın yardımının Müslümanlarla birlikte olduğunu, Maide suresinin 5. âyetini okuyarak son dinin İslâm olduğunu, kendilerinin de İslâm la şereflendiklerini belirmiş ve cepheye gitmeleri için Müslümanlara çağrı yapmıştır. Ayrıca ömrünün sonlarına doğru Allah Rasûlü nün Şam bölgesine ordu gönderme niyetinde olduğunu kendisine söylediğini, ancak buna ömrü yetmediğini, onun ümmeti olarak onun hedeflerini gerçekleştirmenin kendilerine düşen bir yükümlülük olduğunu ve onun kararlarına uymanın ve onun yolundan gitmenin kendileri için en isabetli seçim olacağını söylemiştir. Halife sözlerini tamamlarken vaktiyle Hz. Peygamber in bu bölgeye ordu gönderdiğine ve onun burada önemli mücadeleler verdiğine dikkat çekmiş ve sözlerini şu âyetle noktalamıştır: Ey iman edenler! Allah a, elçisine ve sizden olan imamlara itaat edin (4. Nisâ, 59). Halife, Mescitte bulunan Müslümanlara bu konuşmayı yaptıktan sonra Mekke, Taif, Necd ve Arabistan ın güneyinde yaşayan kabileler gibi Arabistan ın çeşitli yerlerine aynı içerikte mektuplar göndermiş ve Şam bölgesine gidip savaşmaları için çağrı yapmıştır. Ayrıca halkı teşvik edebilmek için bölgenin zenginliklerine ve elde edilecek ganimetlerin bolluğuna dikkat çekmiştir. Halife gönderdiği mektupta Tevbe sûresinin 41. âyetine atıf yaparak Gerek hafif, gerekse ağır olarak savaşa çıkın, mallarınız ve canlarınızla Allah yolunda savaşın âyetine yer vermiş ve savaşa gitmenin dinî bir görev olduğunu vurgulamıştır. Hz. Ebû Bekir in çağrıları üzerine her bir kabile aralarından seçtikleri bir komutan eşliğinde Arabistan ın değişik yerlerinden gelerek Medine yakınlarındaki karargâh merkezi Curf ta toplandılar. Burada her kabile adına bir bayrak açılmıştı. Gerekli hazırlıklar tamamlandıktan sonra Hz. Ebû Bekir gelen birlikleri cepheye gönderdi. Rivayetlere göre halife ilk önce Halid b. Sa îd komutasında bir birliği cepheye sevk etmiştir. Ancak bu birlik cepheye vardıktan sonra Halid in aceleci ve plansız saldırısı neticesinde bozguna uğrayıp geri çekilmiştir. Halid geri çekildikten sonra halifeden yardım istemiş, ancak bu başarısızlığı nedeniyle halife tarafından görevden alınmıştır. Hâlid b. Sa îd in yardım talebi üzerine Hz. Ebû Bekir tekrar halka savaşa çağırısında bulundu. Medine de toplanan kuvvetler, Amr b. Âs, Yezîd b. Ebî Süfyân ve Şurahbîl b. Hasene gibi komutanların emrine verilip cepheye gönderildiler. Amr Îlîyâ (Filistin), Şurahbil b. Hasene Ürdün ve Yezîd b. Ebî Süfyân da Dımeşk bölgesine gönderilmişti. Daha sonradan Medine de toplanan 13

14 İslam Tarihi I kuvvetler ise Ebû Ubeyde b. el-cerrah ın emrine verildi ve halife onu Hıms bölgesine sevk etti. Ayrıca bölgedeki komutanlara bir mektup gönderip her komutanın kendi bölgesinin komutanı ve askerlerine namaz kılmakla yetkili imamı olduğunu bildirdi. Ancak strateji gereği bir araya geldikleri zaman Ebû Uebyde nin onlar üzerinde başkomutan olduğunu ve onun orduya imamlık yapacağını haber verdi. Ebû Ubeyde nin yanı sıra yine Medine de toplanan kuvvetleri Muaviye b. Ebî Süfyan ın emrine verdi ve onu abisi Yezid e yardımcı kuvvet olarak gönderdi. Gönderilen birlikler cepheye vardıktan sonra ilk çatışma 633 yılı sonlarıyla 634 yılı başlarında Amr b. Âs ın görevlendirildiği Filistin bölgesindeki el-arabe vadisinde meydana geldi. Bu bölgede Bizans ın müttefiki olan Belî ve Uzre gibi Arap kabileleri bulunuyordu. Amr b. Âs Belkâ da karargâh kurmuştu. Buradaki ilk başarıdan sonra Belkâ bölgesi İslâm orduları için ön karakol işlevi görmüştür. Amman bölgesine gönderilen Ebû Ubeyde b. el-cerrâh ın ise yol üzerindeki Meâb da karşılarına çıkan Bizanslı birliklerini bozguna uğratmış ve halka emân vermiştir. Bu emânın Şam bölgesinde Müslümanlarla yapılan ilk barış olduğu belirtilir. Belkâ ve Meâb gibi şehirlerin ele geçirilmesi İslâm ordularının güvenliği açısından önemliydi. Nitekim buralara birer sığınak merkezi olarak kullanılmıştır. Meâb ın alınmasından sonra İslâm ordusu el-arabe vadisindeki Aynu t-temr e yönelmiş ve buradaki Bizans birlikleriyle savaşmıştır. Buradaki başarılardan sonra İslâm orduları 4 Şubat 634 Dâsin ve 30 Temmuz 634 tarihlerinde Ecnadeyn de önemli başarılar elde etmiştir. Ecnâdeyn savaşından önce kazanılan küçük çaplı mücadeleler sonucunda İslâm ordusu Filistin den Ürdün e doğru uzanan geniş bir alanı kontrol altına aldı. Özellikle Meâb şehrinin Arabistan la iritbatı sağlayan konumda olması güvenlik açısından hayli önemliydi. Bu güvenlik hattından sonra İslâm orduları Filistin e doğru yöneldiler. İlk başarılardan sonra Filistin in güney bölgesinde devam eden mücadeleler oldukça şiddetli geçti. Fihl e (Ürdün) gönderilen Yezîd b. Ebî Süfyân Arabe ye geldiği zaman, Bizanslı komutan Sergios, Gazze bölgesini savunmak amacıyla Kaysâriyye de yaklaşık üç yüz kişilik bir kuvvetle karşısına çıktı. Yezîd onun üzerine Ebû Umâme yi gönderdi. Sergios un kuvvetleri Dâsin e çekildi ve 4 Şubat 634 yılında burada geçekleşen şiddetli çatışmalardan sonra Bizanslı birlikler mağlup edildi. Bizans tarihçisi Kaegi ye göre Dâsin deki yenilgi Bizans ın savaş stratejisi açısından önemli bir kırılma noktası olmuş ve bu yenilgi Araplar ın ilerleyişini hızlandırmıştır. İslâm ordusunun başarılarının bölgede yaşayan Yahudiler ve Arap kabileleri tarafından sevinçle karşılanması da bu bölgede Müslümanların tutunmaları açısından dikkate değer bir detaydır. Hz. Ebû Bekir döneminde Şam bölgesinde devam eden mücadelelerin en önemlisi 28 Cemaziyelülâ 13/30 Temmuz 634 yapılan Ecnâdeyn savaşıdır. Bu savaş için Bizanslıların hazırlık yaptığını gören Amr b. Âs Hz. Ebû Bekir den yardım istedi. Onun talebi üzerine o sırada Irak bölgesine gönderilmiş olan Halid b. Velid Şam a gönderildi. Halid geldikten sonra komutayı devraldı ve yapılan savaşta Bizans ordusunu dağıttı. Bu savaşının zafer müjdesi Medine ye geldikten üç gün sonra Hz. Ebû Bekir vefat etti (22 Cemaziyelâhir 13/23 Ağustos 634). Böylece Ecnâdeyn savaşı Hz. Ebû Bekir döneminde Şam bölgesinde cereyan eden en son ve aynı zamanda en önemli zafer olarak tarihe geçmiş oldu. 14

15 Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer Dönemi Ünite Irak Bölgesi Fetihleri İslâm ın doğduğu yıllardan Arabistan ın kuzeyindeki kabileler, Sâsânî idaresine karşı baş kladırmışlar ve aralarında yapılan Zû Kâar savaşında birleşik Arap kabileleri SâsÂnî ordusunu mağlup etmişti. Bu yenilgiden sonra Sâsânîler, bölgedeki direnişin başını çeken Bekr b. Vail kabilesini bölgeden sürüp çıkarmak ve buradaki kabileleri kontrol altında tutabilmek için hazırlıklar yapmaya başlayınca, direnişin öncülerinden Müsennâ b. Hârise kendilerine yardım edecek müttefik arayışına girişmişti. O sırada Hz. Ebû Bekir irtidat ve isyan hadiselerini yeni tamamlanmış ve isyancı kabileler yeinden kontrol altına alınmıştı. Müsennâ b. Hârise, Hz. Ebû Bekir den yardım istedi. Halifeye bilgi verirken Sâsânîlerin yıpranmışlığına ve istikrarsızlıklarına dikkat çekti ve topraklarının fethedilmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca halifeye şu teklifte bulundu: Beni kavmime reis yaparsan İran halkından bize komşu olanlara karşı savaşır ve sınırlarımızı senin için korurum. Bu teklif üzerine Hz. Ebû Bekir, Benû Hanife yurdundaki Yemâme de bulunan Hâlid b. Velid i Irak bölgesine göndermeye karar verdi. Ona bir mektup yazıp Irak cephesine giderek Müsennâ ya destek olmasını istedi ve kendisini başkomutan olarak görevlendirdiğini bildirdi. Müsennâ yı da uyararak Hâlid e itaat etmesini istedi. Hâlid, Yemâme den ayrıldıktan sonra Irak topraklarındaki en-nibac a (Nisan 633) geldi. Onun gelişiyle birlikte Medine deki merkezi idareden bağımsız bir şekilde Sâsânîlere karşı mücadele eden Arap kabilelerinin mücadelesi, Müslüman Araplar ın mücadelesine dönüştü ve böylece Irak cephesi Hz. Ebû Bekir döneminde açılmış oldu. Halid Irak bölgesine geldikten sonra başta Ubulle, Hureybe, Nehru l-mer e (kadın Irmağı), el- Mezâr, Kesker, Durnâ, Zendeverd ve Hürmüzcerd gibi irili ufaklı birtakım yerleşim birimlerini fethetti. Ardından bu bölgede merkezi konumda olan Hîre yi fethetti. Yine bu bölgedeki Bânikyâ, Bârusmâ, Ülleys, Anbâr, Sûk-u Bağdâd (Bağdâd Pazarı) ve Aynu t-temr gibi irili ufaklı birçok yerleşim birimi fethedildi ve yüklü ganimetler kazanıldı. Halid elde edilen ganimetleri paylaştırdıktan sontra beşte birlik bölümünü Medine ye gönderdi. Aynu t-temr in alınmasından sonra Hâlid b. Velid, halifenin emriyle Dûmetü l-cendel e yöneldi. Bu bölgede mücdelelerini sürdürdüğü sırada Şam Bölgesindeki komutanlar Bizans ın saldırı hazırlığı yaptığını görünce, halifeden yardım istediler. Hz. Ebû Bekir, Hâlidb. Velid e haber gönderip buradaki görevini Müsennâ b. Hârise ya devretmesini ve seçkin askerlerini alarak Şam bölgesine gitmesini emretti. Halid hicrî 13. yılın Rebîulahır ayında altı veya sekiz yüz kişilik bir kuvvetle çetin bir çöl yolculuğundan sonra Irak tan Şam a gitti ve burada komutayı devralarak Ecnâdeyn savaşını kazandı. İslâm orduları Irak sınırına dayandığı sırada, Sânîlerin merkezi idaresi pek iç açıcı değildi. Bu durum Halid b. Velid in işini kolaylaştırmış ve karşısına ciddi bir güç çıkmadığı için kısa sürede hızlı bir ilerleme kaydederek birçok şehri fethetmeyi başarmıştır. Sâsânîler özellikle 628 yılında Bizans karşısında alınan mağlubiyetten sonra henüz toparlanamamışlar ve yenilgiden sonra hem merkezî idare hem de ekonomik yapı bir bakıma çökmüştü. Bir taraftan taht kavgaları bir taraftan yönetimdeki belirsizlik, Müslüman Araplar ın işini büyük ölçüde kolaylaştırmıştır. İç karşılıklar sırasında Kisra nın erkek çocukları öldürüldüğü için kızı tahta çıkarılmıştı. Ünlü komutanlardan Rüstem ve Fîruzân birbirleriyle iktidar savaşına giriştiklerinden, yönetim sürekli güç dengelerine göre el değiştirmekteydi. Sonunda Kisra nın yirmi bir yaşındaki oğlu Yezdicerd b. Şehriyâr ( ), III. Yezdicerd unvanıyla tahta çıkarılmış ve yeniden bir toparlama sağlanarak 15

16 İslam Tarihi I Arap kabilelerine karşı saldırı hazırlıkları başlamıştı. Bu durum karşısında endişelenen Müsenâ ikinci kez Hz. Ebû Bekir den yardım istemek için Medine ye gelmişti HZ. ÖMER DÖNEMİ (13-23/ ) Halife Seçilmesi: Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir in kendisini tayin etmesi ve bu karardan sonra halkoyuna başvurulması sonucunda halife seçilmiştir. Hz. Ebû Bekir 23 Ağustos 634 tarihinde Salı günü akşam namazından sonra ağırlaştı ve o gece öldü. Hz. Ömer aynı gece onu defnetti ve sabahleyin Mescit te halktan biat aldı. Her ne kadar seçimden önce, bir atama söz konusuysa da, Müslümanların neredeyse tamamı özgür iradeleriyle Hz. Ömer e biat ettiği için, onun hilafete gelişi seçim niteliği taşımaktadır. Dolayısıyla ona yapılan biat, halifeliğine hukuki statü kazandırmıştır. Yönetim Anlayışı: Hz. Ömer halife olur olmaz selefi tarafından başlatılan icraatları aynen devam ettireceğini ortaya koymuştur. Örneğin ilk icraatlarından birisi, Hz. Ebû Bekir in vasiyeti gereği Irak bölgesine ordu göndermek olmuştur. Bu kararıyla o, selefinin yolundan gideceğini açıkça ortaya koymuştur. Onun yönetim anlayışının özü selefinin de sıkı sıkıya takip ettiği gibi Kur ân-ı Kerîm in sınırlarını çizmiş olduğu prensipler ile Hz. Muhammed in uygulamalarına dayanır. Bunun yanı sıra Hz. Ömer in yönetim anlayışı onun kişilik özellikleriyle bütünleşmiş bir mahiyet arz eder. Örneğin onun kişilik özelikleri idarede sergilediği tavrın yanı sıra, vahyin mesajı ile Rasûl-i Ekrem in sünnetini anlama veya yorumlama biçiminde kendini iyice hissettirir. Bu çerçeveden bakıldığında o, selefi gibi temelde Kur ân-ı Kerim ve Rasûl-i Ekrem in yolundan gitmeyi esas almışsa da, aynı zamanda hem selefinden hem de Rasûl-i Ekrem in kimi uygulamalarından farklı çözüm öneri ortaya koymuş ve farklı icraatlarıyla dikkat çekmiştir. Nitekim kimi zaman vahyin mesajının veya Rasûl-i Ekrem in uygulamalarının günün koşullarıyla alakalı olduğu düşüncesiyle, kendi döneminin koşullarına göre farklı yorumlamış veya ortaya koyduğu farklı açılım ya da çözüm önerileri üretmiştir. Örneğin müellefe-i kulübe karşı tutumu, teravih namazının cemaatle kılınmasını başlatması, insanlara İslâm daki konumlarına göre hazineden maaş vermesi gibi hususlar bunlardan sadece bir kaçıdır. Dile getirilen hususlarla ilgili yenilikler başlatması onun fıkhi yönüyle de ilgilidir. Hatta o, henüz Rasûl-i Ekrem hayatta iken bile bazı konulardaki farklı düşünce ve yorumlarıyla ortaya çıkmıştır. Örneğin Rasûl-i Ekrem in Hudeybiye deki barışçı tutumunu aşırı tavizkâr bularak eleştirmiş ve kabullenememiştir. Ünlü münafık Abdullah b. Ubey in cenaze namazını Rasûl-i Ekrem in kıldırmasına karşı çıkmıştır. Bunun yanı sıra Bedir esrilerine karşı daha katı tutum takınmış ve öldürülmelerini önermiştir. Bu tür farklı yorumlarının yanı sıra yine hz. Peygamber hayattayken Hz. Ömer in arzu ve görüşü istikametinde vahyin nâzil olduğundan bahsedilmektedir. Örneğin Makam ı İbrahim de namaz kılma, hicâb (örtünme) âyeti ve Rasûl-i Ekrem in eşlerini boşamasıyla ilgili Tahrîm sûresinin beşinci âyetinin nüzulu, onun arzuladığı şekilde hükümler içerenve nâzil olan âyetler olarak nitelenir. Bu nedenle mezkur âyetlerin nüzulu rivayetlerde Ömer in Muvafakati olarak isimlendirilir. Kaynaklarda Ömer in muvafakati olarak bilinen yaklaşık yirmi beş âyetin nazil olduğundan bile bahsedilmektedir. Dile getirilen hususların yanı sıra Hz. Ömer in muvafakatiyle ilgili farklı konulardan da bahsedilmektedir. 16

17 Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer Dönemi Ünite 1 Hz. Ömer, temelde Kur ân-ı Kerîm in sınırlarını çizmiş olduğu prensipler ile Hz. Peygamber ve selefi Hz. Ebû Bekir in uygulamalarını esas almış olsa da, aynı zamanda onlardan farklı karar ve uygulamalara gidebilmiştir. Böylece o, kendi döneminin koşulları gereği ortaya çıkan yeni problemlere yeni yorumlarla yeni açılımlar getirmiş ve gelişmelerin gerisinde kalmayarak vahyin mesajının dinamik yapısına mutabık bir şekilde İslâm toplumunu statik yapı içinde tutmamıştır. Hilafette ne şekilde bir idare tarzı benimseyeceğinin ipucunu henüz Mescit te biat aldığı sırada yaptığı konuşmayla ortaya koymuştur. Bu konuşmasında halife Araplar ı deveye benzetmiş ve deveyi güden kişinin kendisini ne tarafa götürürse o yöne gittiğine işaret etmiştir. Bu benzetmeyi yaptıktan sonra kendisinin halkı doğru yolda ileteceğine dair Allah a yemin etmiş ve halkın huzurunda söz vermiştir. Halifenin kast ettiği yol, hiç kuşkusuz Kur ân-ı Kerîm tarafından sınırları çizilen ve Rasûl-i Ekrem in kural ve prensipleri doğrultusundaki idare anlayışıdır. Unutmamak gerekir ki, o yaklaşık on sekiz yıl kadar Hz. Peygamber in en yakınında yer alan insanlardan birisidir. Rasûl-i Ekrem in Kur ân ı hayata tatbikinden diğer karar ve uygulamalarına kadar hemen her konuda önemli bir tecrübe edinmiştir. Bu yakınlığı nedeniyle Ebû Bekir le birlikte Hz. Peygamber in veziri olarak anılmışlardır. Keza yaklaşık iki buçuk yıllık hilafeti döneminde de Hz. Ebû Bekir in en yakınında olan ve halifenin önemli kararlarında söz sahibi olan kişidir. Böyle bir geçmişe sahip olması, ona önemli tecrübe kazandırmıştır. Hz. Ömer, selefinin izinde gitmekle birlikte bazı konularda farklı karar ve uygulamalara gitmiştir. Örneğin Hz. Ebû Bekir in başlattığı Şam ve Irak bölgesindeki fetihleri sürdürme kararı almış, ancak her iki cephede başarılı bir şekilde mücadele eden Hz. Ebû Bekir in komutanlarını görevden alıp yerlerine kendi atadığı komutanları getirmiştir. Bunun yanı sıra Hz. Peygamber zamanında beri var olan uygulamaya göre, savaşta rakibini öldüren bir Müslüman o şahsın üzerindeki eşyalarını (seleb) ganimet malları arasında taksime tabi tutmadan alabiliyordu. Ancak Hz. Ömer, bu uygulamadan farklı içtihatta bulunmuştur. Nitekim Berâ b. Mâlik mübareze sırasında rakibine galip gelince, öldürdüğü şahsın üzerinden çıkan değerli eşyaları almış, ancak bunların değeri çok fazla olunca, Hz. Ömer bu malları ganimet statüsünde değerlendirip el koymuş ve taksime tabi tutmuştur. Hz. Ömer, şûrayı aktif halde işletmesiyle meşhurdur. Aslında bu uygulama Hz. Peygamber in sünnetidir ve Hz. Ebû Bekir de aynı anlayışı devam ettirmiştir. Hz. Ömer özellikle Kur ân da yer almayan ve Rasûl-i Ekrem in uygulamasında da bulunmayan önemli meseleleri şûraya getirip burada tartışır ve çeşitli görüşleri aldıktan sonra en doğru yolu bulmaya çalışırdı. Onun şûra üyeleri arasında Muhacirlerden Hz. Ali, Hz. Peygamber in amcası Abbâs, Abbâs ın oğlu Abdullah, Hz. Osman, Zeyd b. Sabit, Abdurrahman b. Avf, Ensar dan Üsyed b. Hudayr gibi isimler bulunuyordu. Bunların yanı sıra gerektiğinde farklı kişilerin fikirlerine de başvurmuştur. Örneğin Tüster in fethi sırasında yakalanıp Medine ye getirilen İranlı Hürmüzan, Müslüman olup burada kalınca İran içlerine doğru ilerleyen İslâm ordularının harekâtıyla ilgili kimi zaman onun fikirlerine başvurmuştur. Özellikle tartışmalı konularda farklı karar alacağı zaman muhtemel eleştirilere cevap vermek için mutlaka şer î bir delil bulmaya çalışırdı. Örneğin fethedilen toprakların taksimini isteyen Müslümanların çoğunluğunun aksine, halife bu toprakları kamulaştırarak ve yıllık haraç karşılığında üzerinde yaşayan halkın işletimine bırakmaktan yanaydı. Ancak bu düşüncesi özellikle 17

18 İslam Tarihi I Hz. Peygamber in müezzini Bilal ve Abdurrahman b. Avf gibi bazı sahabîler tarafından şiddetle eleştirilince, halife onları ikna edebilmek için hayli çaba sarf etmiş ve sonunda Haşr suresinin âyetlerini delil getirerek meseleye şer i çözüm bulmuştur. İstişareye önem verdiği için komutanlarına da aynı yönde tavsiyelerde bulunmuş ve özellikle önemli karar alacakları zaman aceleci davranmayıp emirleri altında bulunan fikir sahibi insanların görüşlerine başvurmalarını tavsiye etmiştir. Şûrada yapılan müzakereler ve şûra yoluyla alınan kararlara bakıldığında halife mutlak olarak kendi görüşünü dayatmayıp çoğunluğun fikrine uymuştur. Konuyu tartışırken şûra üyelerine şu açıklamayı yapmıştır: Ben de sizlerden birisiyim. Sizden benim kararım ve arzuma uymanızı beklemiyorum. Elinizde hakkı söyleyen bir kitap var. Ben ne söylediysem bu kitaba öre söylemeye çalıştım. Siz de hak olan görüşü seçin ve tercih edin Nitekim Kadisiye savaşı öncesi Sâsânîlerin kapsamlı bir savaş hazırlığı yaptıklarına dair haber alınca, bu cephedeki orduya komutan tayin etme meselesini şûraya taşımış ve kendisinin gitmesini önermiştir. Ancak şûra üyeleri bu görüşe karşı çıkmışlar ve şayet kendisine bir kötülük gelirse bundan bütün ümmetin etkileneceği uyarısında bulunmuşlardır. Bu uyarı üzerine halife bu düşüncesinden vazgeçip çoğunluğun görüşüne uymuş ve geri adım atmıştır. Daha ilginç bir durum ise Mısır a ordu gönderdiği zaman yaşanmıştır. Örneğin Halife Kudüs anlaşmasını yapmak üzere Şam bölgesine gittiği zaman Amr b. Âs ın ısrarı üzerine onu Mısır bölgesini fethetmekle görevlendirmiş, ancak Medine ye döndüğünde bu kararını şûra üyelerine söyleyince, çoğunluk onun kararını isabetli bulmamıştır. Bunun üzerine halife Amr b. Âs a mektup yazmış ve şayet Mısır topraklarına girmemişse geri dönmesini, aksi halde yoluna devam etmesini istemiştir. Bu kararıyla şayet Amr Mısır topraklarına ulaşıp geri dönerse bunun düşman tarafından Müslümanlar için olumsuz bir imaj oluşturacağı endişesi taşımıştır. Öte yandan gerektiğinde çoğunluğun önerisine uyarak verdiği karardan dönebilme esnekliği göstermiş ve çoğunluğun görüşünü esas almıştır. Hz. Ömer idari mekanizmanın düzgün bir şekilde yürütülmesi için Muhammed b. Mesleme önderliğinde bir teftiş heyeti kurmuş ve haklarında şikâyet olan idarecilerle ilgili tahkikat başlatmıştır. Bu yolla idarecileri sıkı bir denetim altında tuttuğu gibi, aynı zamanda onlara isnat edilen suçların da doğru olup olmadığını araştırmıştır. Örneğin Kûfe valisi Sa d b. Ebî Vakkas hakkında şikâyette bulunan şahısla valiyi yüzleştirmiş ve suçsuzluğu ortaya çıkınca valiyi görevde bırakmıştır. Ancak bir başka seferde yine Sa d la ilgili şikâyetler gelince, Muhammed b. Mesleme yi Kûfe ye gönderip tahkikat yaptırmış ve valinin suçu sabit olması üzerine görevden almıştır. Hz. Ömer göreve getireceği kişilerin toplumsal veya siyasal konumlarına göre davranmamıştır. Bir taraftan liyakate önem verirken bir taraftan da görev vereceği kişilerde samimiyet ölçülerini esas almıştır. Dolayısıyla göreve getireceği insanların sahabe, akraba veya toplumsal statüleri gibi konumlarına önem vermemiş ve kimseye ayrıcalıklı davranmayacağını henüz hilafetinin ilk günlerindeki tercihiyle ortaya koymuştur. Örneğin İran cephesine ordu göndermek için çağrı yaptığı zaman, başlangıçta ashap dahil Araplar bu davete kulak asmamışlar ve halife de bunun üzerine üç gün arka arkaya çağrısını tekrarlamıştı. Onun ısrarlı çağrıları üzerine Sakif kabilesinden yirmi yaşlarındaki delikanlı Ebû Ubeyd b. Mes ûd es-sakâfî ilk gönüllü olarak cepheye gitmeyi kabul etti. Ardından yavaş yavaş insanlar toplanmaya başlayınca, halife onu bu kuvvetlerin başına komutan tayin edip cepheye göndermiştir. Ancak bir kısım Müslümanlar sahabî olduklarına vurgu yaparak kendilerinin daha hayırlı ve öncelikli olduklarını ileri sürdüler ve kararın- 18

19 Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer Dönemi Ünite 1 dan dolayı halifeyi eleştirdiler. Hz. Ömer de onlara şu karşılığı vererek idarî görevlendirmelerde hangi esasları ölçü aldığını ortaya koymuştur: Şayet sahabe Rasûlüllâh ın arkadaşları olmaları nedeniyle kendilerini diğer insanlardan üstün görüyor ve kendilerinin daha hayırlı olduklarını düşünüyorsa, o zaman üzerlerine düşeni yapmaları gerekir. Şayet sahabeden beklenen bir davranışı sahabe olmayan birisi gösteriyorsa Ömer in gözünde o şahıs sahabeden daha hayırlıdır. Adaletiyle meşhur olan halife, yönetim anlayışını herkese eşit mesafede durma prensibi üzerine oturtmuştur. Onun nazarında yeri geldiğinde köle kökenli birisi de en üst düzey idari kadroya getirilebilir. Nitekim vefatı sırasında şayet sağ olsaydı Ebû Ubeyde ve Huzeyfe nin kölesi Sâlim i aday gösterebileceğini açık bir şekilde dile getirmiştir. Aynı tavrı idarecilerinden de beklemiştir. Nitekim Basra valisi olan Ebû Mûsâ el-eş ârî ye gönderdiği mektubun bir bölümünde valisine şu uyarılarda bulunmuştur: Toplantılarda veya işi için huzuruna gelen insanlara eşit muamelede bulun. Böylece zayıflar adaletinden ümit kesmesinler, güçlüler ise kendi çıkarları için başkalarına zulmedebileceğin hissine kapılmasınlar. Onun döneminde görevlendirilen kişiler titiz bir elemeden sonra sorumluluk makamına getirilmişledir. İdarecilerden halkın hizmetinde olmalarını ve onların problemlerini çözmelerini isterken, haksızlık yapmamalarını özellikle hatırlatmıştır. Nitekim idarecileirni göreve gönerirken şu uyarıyı yapmıştır: Haksızlık ile bana bir iş getirmeye kalkışmayın. Hiçbir kimseyi sahip olduğu haklarından mahrum etmeyin. Özellikle zekât amillerini görev yerlerine gönderirken Ben sizi halk üzerine zorba ve zorlayıcı olarak göndermiyorum diye uyarılarda bulunup halka karşı yumuşak davranmalarını istemiştir. Ayrıca zekât toplarken halkın en değerli mallarından seçmemelerini ve bu şekilde onların gönlerini kırmamalarını ve onları zorlamamalarını hatırlatmıştır. Bu hatırlatmayı aynı şekilde gayr-i Müslim halktan vergi toplayan vergi memurlarına da yapması dikkat çekicidir. Bilindiği üzere Hz. Ömer genelde sert mizaçlı birisi olarak nitelenir. Hatta kimi zaman bu özelliğinin idarî uygulamalarına yansıdığı ve bu nedenle halkın ondan çekindiğinden bahsedilir. Bir rivayete göre bazı kişiler Abdurrahmân b. Avf ı aracı yaparak bu konudaki şikâyetlerini halifeye iletince, Hz. Ömer halka karşı muamelesinde sadece Allah rızasını gözettiğini dile getirmiş ve herhangi bir art niyetinin olmadığını söylemiştir. Hz. Ömer tıpkı selefi Hz. Ebû Bekir gibi, akrabalarını idari göreve getirmeme konusunda özenli bir politika izlemiştir. Özellikle Arap sosyal hayatında kabile asabiyeti gerçeği göz önünde bulundurulursa, bu hassasiyetin ne derece önemli olduğunu tahmin etmek hiç de zor değildir. İbnü l- Cevzî nin Hz. Ömer e izafeten aktardığı şu sözler onun bu konudaki hassasiyetini ortaya koymaktadır: Kim bir adamı sırf sevdiği veya akrabası olduğu için âmil yaparsa, Allah a, Rasûlü ne ve müminlere ihanet etmiş olur. Kim de kötü huylu birisini bile bile göreve getirirse, o da onun gibi özelliklere sahiptir. Dikkat edilirse ilk iki halifeden sonra iktidara gelen Hz. Osman ı sıkıntıya sokan ve hakkında eleştiri konusu olan uygulamalarının başındaki temel konulardan birisi akrabalarını iktidara taşımasıdır. Keza Hz. Ali nin de önemli görevlere akrabalarını getirip bazı dengeleri bozduğunu ve bu durumun kendi aleyhine olumsuz şekilde yansıdığını unutmamak gererkir. Ancak Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer akrabalarını iktidara getirmediği gibi, teklif edilmesine rağmen oğlunu halife adayı göstermemiş ve hilafeti saltanat tekeline dönüştürmemiştir. Dolayısıyla makamını adam kayırma yeri olarak kullanmayarak, tarihe adaletiyle damga vuran bir idareci olarak tanınmıştır. 19

20 İslam Tarihi I Halkın güvenliği, huzuru ve refahı onun üzerinde durduğu temel konulardan birisidir. Şayet Fırat kenarında bir koyun helâk olsa, Allah bunun hesabını Ömer den sorar sözleriyle bu konudaki hassasiyetini ortaya koymuştur. Gelirlerin önemli bir bölümünü doğrudan halkın ihtiyaçları için harcayan Hz. Ömer, ilk kez yıllık maaş (atâ) uygulaması başlatmıştır. Bunun yanı sıra yine ihtiyaç sahiplerine aylık yardımlar yapmıştır. Hatta kimi zaman bizzat kendisi erzak defterini alıp halk arasında dolaşmış ve muhtaçları tespit edip yardımlarda bulunmuştur. Nitekim bu amaçla Huzaa ve Eslem kabilelerine kadar gitmiştir. Hatta Eslem kabilesinde fakir bir kadının açlıktan ağlayan çocuklarını kandırmak için ateşte yemek pişirmiş gibi davrandığını gördüğü zaman, bundan çok etkilendiği, ona bol bol ihsanlarda bulunduğuna dair anekdotlar anlatılır. Merkeze yakın yerlerdeki kabileleri bu şekilde dolaşıp halkın ihtiyaçlarını bizzat kendisini karşılarken, merkezden uzak yerlerdeki halkın kendisine ulaşamadıklarını dile getirip, bu amaçla uzak diyarları da dolaşacağını söylemiştir. Örneğin sırf bu amaçla Şam a gidip orada iki ay kadar kalacağını ve halkın arasına karışarak onların dertlerini dinleyeceğini belirtmiş, ancak buna ömrü yetmemiştir. Hz. Ömer yeniliklere açık bir idarecidir. Döneminde yaşanan hızlı gelişme ve değişmelere ayak uydurmuş ve hızla değişen ve gelişen İslâm toplumunun ihtiyaçlarına yeni çözümler ve açılımlar getirebilmiştir. Örneğin idari mekanizmada ortaya çıkan sorunlar karşısında fethedilen bölgelerdeki uygulamalardan yararlanmıştır. Bu itibarla Şam ve Irak bölgesindeki Bizans ve Sâsânî devlet sisteminden esinlenerek bazı kurumları daha işlevsel hale getirmiştir. Hatta divanları oluştururken bu devletlerin uygulamalarından yararlanmıştır. Kimi zaman ise Sâsânî ve Bizanslıların idarî, mali ve askerî uygulamalarını ıslah ederek bunları kendisine uyarlamıştır Fetihler Irak ve İran Fatihleri Irak cephesi ilk kez Hz. Ebû Bekir döneminde açılmıştır. Aslında buradaki mücadeleler Medine den bağımsız olarak bölgedeki Arap kabileleri tarafından çok daha önceden başlatılmıştı. Hz. Ebû Bekir in halifeliği döneminde Sâsânîler e karşı bölgedeki Arap kabilelerinin mücadelesini yürüten komutanlardan Müsennâ b. Hârise, kendisine destek aramaktaydı. Bu nedenle Hz. Ebû Bekir den yardım istemiş ve şayet destek verirse Sâsânîler e karşı sınırları koruyacakları teklifinde bulunmuştu. O sırada Hz. Ebû Bekir henüz iç savaştan yeni çıkmış ve ordu son savaşın yapıldığı Yemâme bölgesindeydi. Müsennâ ya destek verme kararı alan Hz. Ebû Bekir Yemâme de bulunan Hâlid b. Velid e haber gönderdi ve ordusuyla birlikte Irak bölgesine gidip komutayı devralmasını emretti. Hâlid bölgeye intikal ettikten sonra bölgedeki komutan Müsennâ ile birleşti ve böylece daha önceden Arap kabilelerinin Sâsânîler e karşı başlatmış olduğu mücadele Müslüman Araplar ın mücadelesine dönüşmüş oldu. Hâlid b. Velid, başta Hîre şehri olmak üzere bölgede irili ufaklı birtakım yerleri fethettikten sonra, Şam daki komutanların yardım talebi üzerine yine Ebû Bekir in emriyle Şam a gitti ve Irak cephesi yeniden Müsennâ nın sorumluluğunda kaldı. Hâlid in ayrılmasından sonra gücü azalan ve o sırada Sâsânîlerin savaş hazırlığı yaptığına dair haber alan Müsennâ, Hz. Ebû Bekir den tekrar yardım istedi. Ancak Ebû Bekir hastalanmış ve yerine Hz. Ömer i halife adayı olarak göstermişti. Bu arada yerine geçecek olan Hz. Ömer e vasiyette bulunup Müsennâ ya destek vermesini istedi. Dolayısıyla Hz. Ömer halife olduğu zaman ilk önce bu bölgeye ordu göndermek gibi bir sorumlulukla karşı karşıya kalmıştır. 20

21 Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer Dönemi Ünite 1 Yeni halife Irak bölgesine ordu göndermek için halka çağrısı yaptı, ancak Araplar Sâsânîler den çekindikleri için halifenin çağrısına pek kulak asmadı. Rivayete göre üç gün arka arkaya yapılan çağrılardan sonra yine bir ses çıkmayınca, halife Mescit te halkı topladı ve onlara yapmış olduğu konuşmada artık Hicaz ın Araplar ın ihtiyacını karşılamak için yetersiz kalacağını, bu nedenle verimli topraklara yayılırlarsa muhtemel açlık ve sıkıntılardan kurtulacaklarını dile getirdi. Bu nedenle Allah ın kendilerini vâris kılacağı yerlere gitmeleri gerektiğini belirtip konuşmasını Kur ân dan âyetlerle (9. Tevbe, 33; 48. Enfâl, 28) destekleyip, çağrısına kulak asmayan Müslümanlara seslenip Allah ın samimi kulları nerede? diye serzenişte bulundu. Halifenin çağrısı üzerine Sakif kabilesinden bir genç olan Ebû Ubeyd b. Mes ûd es-sakâfi cepheye gitmek isteyen ilk gönüllü oldu. Ardından bu kabileden bazı kişiler de onu takip etti ve yavaş yavaş ordu toplanmaya başladı. Yeteri kadar asker toplanınca Hz. Ömer başlarına savaş çağrısını ilk kabul eden Ebû Ubeyd b. Mes ûd es-sakâfî yi komutan tayin edip cepheye sevk etti. Ayrıca Müsennâ ya da haber gönderip onunla birlikte hareket etmesini istedi. Ebû Ubeyd cepheye gittikten sonra, Nemârık, Sakâtıyye ve Kesker de önemli başarılar kazandı. Ardından Bârusmâ da bulunan İranlı komutan Calinos un birliklerini dağıttı ve Zendâverd i ele geçirdi. Ebû Ubeyd başarılı bir şekilde bölgede fetihlere devam ederken, Behmen b. Hürmüzân (Zü l- Hâcib, Behmen Cezeveyh) komutasındaki Sâsânî ordusu karşısında şok bir yenilgi aldı. Köprü Savaşı (el-cisr) olarak bilinen bu mücadele bölgede alınan ilk yenilgiydi. Savaşta Ebû Ubeyd dâhil peş peşe Sakif kabilesinden altı komutan şehit düştü. Canlarını kurtaran Müslümanlar Hicaz a doğru kaçıp evlerine sığındılar ve savaştan kaçmanın toplumsal baskısından çekindikleri için evlerinden çıkamadılar. Dağılan birliklerin komutasını devralan Müsennâ b. Hârise, yedinci komutan olarak orduyu emniyetli bir bölgeye çekti. Ancak yanında sadece Iraklı askerler kalmıştı. Ardından Hz. Ömer e haber gönderip olup biteni anlattı. Hz. Ömer, zaten Sâsânîlere karşı savaşmakta çekingen davranan halk üzerindeki olumsuz baskıyı gidermek ve aynı zamanda Köprü yenilginsin kötü izlerini silmek için önemli bir karar aşamasına geldi ve meseleyi şûrada tartıştıktan sonra bölgeye tekrar ordu gönderme kararı aldı. Ancak halkın çekingen tavrını kırmak için birtakım girişimlerde bulundu. Örneğin savaşın olumsuz etkisini olabildiğince gündeme getirmemeye gayret etti. Cepheden kaçmanın ezikliğiyle evlerine sığınan Müslümanlara haber gönderip kendisinin başkomutan olduğunu, dolayısıyla kendilerinin aslında cepheden kaçmayıp başkomutanın yanına döndüklerini söyledi ve Sizin sığınağınız benim sözleriyle onlara moral verdi. Bu tür konuşmalarla cepheden kaçan Müslümanlara moral verirken aynı zamanda tekrar cepheye asker gönderebilmek için bölgeye gidip savaşacaklara alınacak ganimetlerden daha fazla pay vereceğini vaat etti. Öte yandan Hz. Ömer asker ihtiyacını karşılamak için vaktiyle irtidat veya isyan edip tekrar denetim altına alınan bedevilerin de savaşa iştirak etmelerine müsaade etti. Oysa kendisinden önceki halife Hz. Ebû Bekir bu tür eylemlere karışan bedevileri orduya dâhil etmemişti. Ancak Hz. Ömer bu politikayı sürdürmeyip, söz konusu kitlelerin de orduya dâhil edilmesini sağladı ve bu yolla hem asker ihtiyacını karşıladı hem de onların Müslümanlarla birleşmelerinin önünü açmış oldu. Ayrıca komutanlarına talimatlar veren halife, cepheye giderlerken yol boylarındaki kabilelerin de savaşa katılmalarını sağlamalarını istedi ve gerekirse mecbur tutmaları şart koştu. Aynı talimatın Şam ve Irak bölgesinde yaşan büyük bir çoğunluğu Hıristiyanlığı benimsemiş olan Arap kabileleri için de geçerli olduğunu söyleyen halife, onların Müslüman Araplar la ortak hareket etmelerini sağlamaları için bu kabilelerle olumlu ilişkiler kurmalarını istedi. Sâsânîler ve Bizans a 21

22 İslam Tarihi I karşı mücadelelerini büyük oranda bu ülkelerin denetimindeki Arap kabileleri üzerinden yürütmeyi planlayan Hz. Ömer, Kisra ve Kayserleri, Arap kabile şefleriyle çökerteceğim (Taberî, Târîh, IV, 87) sözüyle bölgedeki kabilelerin kendisi için ne derece önemli olduğunu ortaya koymuştur. Hatta bu nedenle Bizans a sığınmak isteyen Arap kabilelerine engel olmuş ve bu tür ilticaları öğrenmek için sınırlardaki geçitleri kontrol altında tutmuştur. Arap kabilelerini kendi yanın çekmeye çalışan Bizans imparatoru Herkalios a mektup gönderen Hz. Ömer, şayet onları himaye etmeye devam ederse ülkesindeki Hıristiyan tebaa üzerine yürüyeceği tehdidinde bulunmuştur. Bu tür önlemlerden sonra Irak ve Şam cephesindeki mücadelelerden başarıyla çıkabilmek için tüm önlemleri almıştır. Hz. Ömer halkı cepheye sevk edebilmek için kimi zaman cihâda vurgu yapan Kur ân âyetlerini hatırlatıp halkın dinî duygularına hitap etmiş ve savaşa katılmanın dinî bir görev olduğunu anlatmaya çalışmıştır. Kimi zaman ise elde edilecek ganimetlere dikkat çekmiş, hatta alınacak ganimetlerden daha fazla pay vereceğini vaat ederek bu şekilde halkın cepheye gitmesini teşvik etmeye çalışmıştır. Bunun yanı sıra gerekirse çöl içerindeki Arap kabileler ile vaktiyle irtidat edip pişman olanları ya da kuzeydeki Hıristiyan Arap kabilelerinin de orduya katılmalarını sağlayacak tedbirler almıştır. Savaş için gerekli teçhizat ve insan gücünü bu yolla gidermeye çalışan Hz. Ömer in bu hazırlıklarından sonra, Arabistan nın değişik bölgelerindeki kabilelerden gönüllüler cepheye gitmek için toplanmaya başladılar. Örneğin Becîle kabilesinin neredeyse tamamı cepheye gitmek için toplanmıştır. Toplanan kuvvetlerin başına Cerîr b. Abdullah el-becelî komutan tayin eden halife, orduyu cepheye sevk etti. Bu ordu Müsennâ komutasındaki askerlerle birleşerek Fırat nehri yakınlarındaki Büveyb de Sâsânî birliklerine karşı önemli bir zafer kazandı. İranlı komutan Mihrân b. Mihrbandâd öldürüldü (635). Devamında Bağdat ve Hanafis pazarları ele geçirilerek yüklü miktarda ganimetler alındı. Ancak bu başarıların ardından iki komutan arasında ganimet taksimi yüzünden sorun çıktı ve bu sorun yetki tartışmasına dönüştü. İki komutan arasındaki anlaşmazlık yaşandığına dair haber alan Hz. Ömer her ikisini görevden alıp yerlerine yeni bir komutan tayin etmeye karar verdi. Bu amaçla şûra üyelerinin görüşlerine başvurdu ve neticede Sa d b. Ebî Vakkâs ı İran orduları başkomutanlığına getirdi. Hz. Ömer bu hazırlıkları yaparken, Sâsânîler de Arap akınlarına son vermek amacıyla köklü bir hazırlığa giriştiler. Örneğin yönetim sorunlarını hallederek Kisra ailesinin tek erkek üyesi olan III. Yezdecird i tahta geçirdiler. İran merkezi kuvvetlerinin başına ise ünlü komutan Rüstem getirildi. Böylece her iki taraf birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için kapsamlı bir hazırlığa girişti. Sa d b. Ebî Vakkâs cepheye intikal ettikten sonra, kış ayının bitmesini bekledi. Mevsim koşulları uygun olunca Necef yakınlarındaki Şerâf a taşındı ve Sâsânî kuvvetlerinin gelmesini bekledi. Neticede iki taraf Kûfe yakınlarındaki Kadisiye de (15/636) karşı karşıya geldi ve yapılan savaşta Rüstem öldürüldü ve Sâsânî kuvvetleri dağıldı. Müslümanlar büyük bir zafer kazandılar ve İslâm orduları İran ın başkenti Medain i (16/637) ele geçirdiler. Yezdicer Hulvan a kaçtı. Tekrar toparlanmaması için İslâm orduları onu takip etmeye başladı. Dağılan Sâsânî ordusunun önemli bir bölümü Celûla da toplanmıştı. İranlı komutanlar şehri tahkim ettiler ve kesin zafer elde etmek için önemli savunma tedbirleri aldılar. Sa d b. Ebî Vakkâs gelişmeleri Hz. Ömer e bildirdi ve yardım istedi. Onun talebi üzerine Hişâm b. Utbe komutasında takviye kuvvetler gönderildi. Yapılan hazırlıklardan sonra Celûlâ da çetin bir direnişle karşılaşan İslâm ordusu özellikle Ka ka b. Amr, Hişâm b. Utbe gibi komutanların önemli hamleleriyle sıkı tedbirlerle kurulmuş olan sa- 22

23 Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer Dönemi Ünite 1 vunmayı yardı ve büyük bir zafer kazandı. Bu yenilgi üzerine Yezdicerd Hulvan dan çıkıp Rey şehrine çekildi. Celûlâ (16/637) zaferinden sonra Hulvan da ele geçirildi. Kadisiye savaşından sonra, dağılan Sâsânî ordusunun bir kısmı günümüzdeki Basra şehri yakınlarında bulunan antik Ubulle şehrine sığınmıştı. Hz Ömer buradan olası bir saldırı olabileceğini göz önünde bulundurarak Utbe b. Ğazvân ı bu bölgeye gönderdi. Onun girişimleri sonucunda Ubulle şehri ele geçirildi ve bölgedeki İslâm ordularının karargâh merkezi olarak günümüzdeki Basra şehri kuruldu. Ayrıca Tekrît şehri civarındaki yerli halkın olası saldırılara yataklık yapabilecekleri ihtimaline karşı Abdullah b. Mut îm komutasında bir birlikte de bu bölgeye gönderildi ve burası fethedildi. Bu arada Dırâr b. el-hattâb, Mâsebezân ve Ömer b. Malik de Karkisya ya gönderilerek bu şehirleri fethettiler. Celûla savaşından sonra, İslâm ordularının bir kolu Basra nın batı tarafına kalan Ehvâz üzerine yürüdü. Burada ünlü İranlı asilzade olan Hürmüzân bulunuyordu. Olası baskın ve saldırının önüne geçebilmek için Utbe b. Ğazvân, Sa d b. Ebî Vakkâs tan yardım istedi. Utbe, Kûfe de bulunan Sa d dan gelen yardımlardan sonra Ehfâz (17/638) üzerine yürüdü. Muhasara devam ederken Mihricankazef in Müslümanlara teslim edilmesi koşuluyla anlaşma imzalandı. Anlaşma yapılmakla birlikte, Müslümanların bölgeden uzaklaşmasından sonra Hürmüzân anlaşmayı tanımadığını bildirdi. Durum Hz. Ömer e bildirilince halife ikinci kez bu bölgenin alınmasını emretti. İslâm ordusu bir taraftan Yezdicerd i takip edip Sâsânîler in tekrar toparlanmalarına fırsat vermemeye çalışırken, bir taraftan da Hürmüzan gibi yerel idarecilerle mücadele etmek zorunda kalmıştı. Zira Yezdicerd ve yerel idarecilerin tahrikleriyle değişik bölgelerde toplanan kuvvetlerle sürekli mücadeleler yaşanmaktaydı. Hz. Ömer, Kufe valisi Sa d b. Ebî Vakkâs a emir verip Hürmüzan üzerine ordu göndermesini emretti. Sa d da topladığı kuvvetlerin başına Nu mân b. Mukarrin i geçirdi ve Ehfâz bölgesine doğru sevk etti. Halife ayrıca yeni göreve getirdiği Basra valisi Ebû Mûsâ el-eş ârî ye de talimat verip bölgeye ordu sevk etmesini istedi. Sehl b. Adî önderliğinde Ebû Mûsâ nın gönderdiği ordu da bu bölgeye doğru yola çıktı. Daha önce hareket etmiş olan Nu mân b. Mukarrin Ramehürmüz deki isyancıları denetim altına aldıktan sonra Tuster de bulunan Hürmüzan üzerine yürüdü. Sıkı bir şekilde şehri muhasara altına alan Nu mân, Sehl in kuvvetleriyle birleşti ve Tuster (20/641) şehri ele geçirildi. Sığındığı kalede çaresiz kalan Hürmüzan, Hz. Ömer le anlaşma imzalamak koşuluyla teslim olmayı kabul etti. Neticede Hürmüzan yakalandı ve Medine ye gönderildi. Hz. Ömer, Hürmüzan la görüştüğü zaman anlaşma ihlal etmesinin ve anlaşmalı halkı Müslümanlar aleyhine kışkırtmasının nedenini sordu. Hürmüzan ise, Daha önceden biz sizi yenmiştik. Şimdi ise siz bizi yendiniz. O zaman Allah ın yardımı bizimleydi. Şimdi ise sizinle karşılığını verdi. Bir müddet Medine de tutuklu kalan Hürmüzan, daha sonra Müslüman oldu. Hz. Ömer ondan İran cephesindeki askeri harekât hakkında fikirler almıştır. Tuster deki mağlubiyetten sonra Yezdicerd Hemedan ın güney tarafındaki dağlık bölge olan Nihavend di merkez edinmiş ve geniş çaplı bir ordu hazırlığına girişmişti. Bu bölgedeki askeri mücadelenin sorumluluğunu Nu mân b. Mukarin e veren Hz. Ömer, ona Basra ve Kufe halkından oluşan seçkin bir ordu kurmasını ve bölgeye intikal etmesini emretti. Nu mân Nihavend bölgesine geldikten sonra kalelere sığınmış olan Yezdicerd ve ordusunu bulundukları müstahkem mevkilerden çıkarmak için vur-kaç taktiği uygulamaya karar verdi. Bu stratejiyi uygulamak için Ka ka b. Amr ı görevlendirdi. Bu taktik sayesinde düşmanın çözülmesini sağlandı ve şiddetli 23

24 İslam Tarihi I mücadeleler yaşandı. Başkomutan Nu mân b. Mukarrin şehit düştü, ancak ordunun moralinin bozulmamsı için onun ölümü bir süre gizlendi ve vekili Huzyefe b. Yemân komutayı devraldı. Yoğun süren çatışmalardan sonra İran ordusu dağıldı ve Müslümanlar Nihaved de büyük bir zafer kazandılar (641). Dağılan düşman birliklerini peşine giden Ka ka b. Amr, Hemedan a kadar ilerledi ve bu şehri ele geçirdi. Nihavend halkı da zaten teslim olmuştu. Böylece Nihaved ve Hemedân bölgelerindeki fetihler tamamlandı. Nihavend de kazanılan savaşın önemi nedeniyle bu mücadele kaynaklarda fetihler fethi (fethu l-fütûh) olarak nitelenmiştir. Nihavend savaşı Sâsânîler e karşı sürdürülen mücadelelerde önemli dönüm noktalarından birisidir. Bu savaşa kadar Müslüman komutanlar irili ufaklı birçok mücadele yapmak zorunda kaldılar. Zira İslâm ordusunun önünden kaçan Yezidcerd sığındığı yerde nüfuzunu da kullanarak tekrar ordu toplayıp Müslümanların karşısına çıkıyordu. Bu durumun önüne geçebilmek için bölgedeki komutanlar İran içlerine doğru ilerlemek ve kesin sonuç alabilmek için Hz. Ömer den izin istediler. O sürece kadar Hz. Ömer İslâm ordusunun İran içlerine doğru ilerlemesine izin vermezken, artık Müslümanları tehdit edecek ciddi bir güç kalmadığını düşünmüş olacak ki, ordunun ilerlemesine izin verdi. Halifenin izni üzerine bazı komutanlara İran içlerine doğru asker sevk etme yetkisi verildi. Rivayete göre İran toprakları yedi bölgeye ayrıldı ve her bir bölgeye ayrı ayrı komutanlar tayin edildi. Örneğin Ahnef b. Kays, Horasan a, Mücâşî b. Mes ûd Erdeşir- Sabûr a, Osman b. Eb il-as Istahr a, Sâriye b. Zen îm Fesâ-Derabcırd a, Süheyl b. Adî Kirman a, Âsım b. Amr Sîcistan a, Hakem b. Umeyr, Mekran a ordu sevk etmek üzere görevlendirildiler. Bu komutanlar sorumlu oldukları bölgelere doğru fetih hareketlerine giriştiler ve ilerleme sonunda İslâm orduları İran topraklarının tamamını fethettiler. Hatta İran serhatlarına ulaşan ordular Horasan önlerine dayandılar. Bu ilerlemeler sonunda ilk kez bazı Türk boylarıyla savaşlar yapıldı. Ahnef b. Kays komutasında ilerleyen ordunun bir kolu ise, günümüzdeki Afganistan şehri olan Herat a kadar ilerledi. Görüldüğü üzere Nihavend savaşından sonra İran içlerine ilerleyen İslâm orduları ciddi bir direnişle karşılaşmamış ve bir bir İran şehirlerini ele geçirmiştir. Bu itibarla Nihavend savaşı bir bakıma İran imparatorluğunun çöküşünü resmileştirmiştir. İran topraklarındaki fetihlerin tamamlanmasından sonra Horasan ve Derabcırd bölgelerinde önemli mücadeleler yaşanmış ve irili ufaklı birtakım yerler fethedilmiştir. Hz. Ömer döneminde başlayan Horasan daki mücadeleler daha sonra Hz. Osman döneminde sürdürülmüş ve bu bölge onun döneminde ele geçirilmiştir. İslâm ordularının önünden kaçan Yezdicerd ise Horasan topraklarını aşarak Ceyhun nehrini geçti ve Türk illerine sığındı. Tekrar güç toplayabileceği umuduyla bazı girişimlerde bulunduğundan bahsedilir. Bu amaçla kimi Türk hakanları ve Çin hakanının da kendisine yardım vaat ettiklerine dair rivayetler aktarılmıştır. Ancak kendisine yardım etme sözü veren Türk hakanları onu yalnız bırakmışlar ve sonunda Yezdicerd sürüklendiği bu maceradan bir daha toparlanma imkânı bulamamıştır. Bir rivayete göre son İran hükümdarı Yezdicerd Hz. Osman zamanında sığınmış olduğu değirmende bir Türk köylüsü tarafından öldürülmüştür. Horasan da mücadeleler devam ederken Fesâ ve Derabcırd bölgelerine gönderilen Sâriye b. Zen îm komutasındaki İslâm ordusunun oldukça çetin bir savaşa giriştiği ve Müslümanların çok zor anlar yaşadıklarından bahsedilir. Müslümanları yaşamış oldukları sıkıntılar bazı gizemli rivayetlere bile ilham kaynağı olmuştur. Örneğin Sâriye nin zor durumda olduğu sırada Medine de bi Cuma hutbesindeyken Hz. Ömer in Ey Sâriye! Dağa çekil, dağa çekil (Yâ Sâriye! İlâ cebel, ilâ 24

25 Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer Dönemi Ünite 1 cebel) uyarısında bulunduğundan bahsedilir. Onun uyarısı üzerine İslâm ordusunun bir hamleyle arkasını dağa vererek imha olmaktan son anda kurtulduğu ve zafer kazandığına dair anlatımlar mevcuttur. Ancak bu tür rivayetlerin inandırıcılıktan uzak olup verilen mücadelenin zorluğu nedeniyle kaynaklara abartılı bir şekilde yansımış olabileceğini unutmamak gerekir Şam Bölgesindeki Fetihler Şam cephesi, Hz. Peygamber döneminde sürdürülen tebliğ faaliyetlerinin bir devamı olarak açılmış ve buradaki mücadeleler Hz. Ebû Bekir tarafından devam ettirilmiştir. Hz. Ebû Bekir irtidat ve isyan hadiselerini bastırıp bozulan dengeleri tesis ettikten sonra hiç vakit kaybetmeden Şam bölgesine ordular sevk etmiştir. Onun döneminde başta Ecnadeyn (30 Temmuz 634) savaşı olmak üzere irili ufaklı önemli başarılar kazanılmıştır. Hz. Ömer halife olduğu zaman burada var olan mücadeleleri aynen sürdürme kararı almış ve onun döneminde her iki cephede verilen mücadeleler kapsamlı bir fetih hareketine dönüşmüştür. Her ne kadar Hz. Ömer selefi tarafından başlatılan mücadeleyi sürdürme kararı almışsa da, hilafete geldikten bir süre sonra, buradaki savaşları idare eden Ebû Bekir döneminin başarılı ve dirayetli komutanı Hâlid b. Velîd i görevden alıp yerine Ebû Ubeyde b. el-cerrâh ı atamıştır. Ecnadeyn savaşı kazanıldıktan sora dağılan Bizans ordusunun çeşitli şehirlere sığınması üzerine, onları takip eden Hâlid b. Velid önce Fihl (Zilkade 13 /Ocak 635) üzerine yürümüş ve buradaki savaşı kazandıktan sonra yine Bizanslı birlikleri sığınmış olduğu bir başka şehir olan Dımeşk ı kuşatmıştır. Kendisi doğu kapsından muhasarayı başlatırken Ebû Ubeyde b. el-cerrâh da Cabiye kapısından şehri kuşatma altına almıştır. Belirlenen stratejiye göre değişik noktalardan muhasaraya girişen komutanlar merkeze doğru ilerleyip burada buluşacaklardı. Ancak muhasara devam ederken Hz. Ömer in komutan değişikliği kararı Ebû Ubeyde b. el-cerrâh a ulaştı. Rivayetlere göre sıcak savaş devam ettiği için yeni komutan Ebû Ubeyde bir süre bu kararı açıklamayı erteledi ve fethin ardından (Receb 14/Eylül 635) kararı açıkladı. Böylece Dımeşk ın fethini başlatan Hâlid b. Velîd iken anlaşmayı Ebû Ubeyde b. el-cerrah yapmıştır. Dolayısıyla şehri kimin fethettiğine dair farklı rivayetler aktarılmıştır. Dımeşk ın fethinden sonra komutayı devralan Ebû Ubeyde, Hıms üzerine yürümeye karar verdi ve öncü birliklerin başında gönderdiği Sımt el-esved şehri fethedip onlara emân verdi. Ardından Ebû Ubeyde gelip bu anlaşmayı onayladı. İslâm orduları karşısında alınan peş peşe yenilgilerden sonra Müslümanları Şam bölgesinden söküp atmak için harekete geçen Bizanslı komutanlar Theodore (Tozarik) ve Ermeni kökenli Vahan kapsamlı bir savaş hazırlığına giriştiler. Ebû Ubeyde Bizanslıların ciddi bir savaş hazırlığı yaptığına dair haber alınca, Hz. Ömer e haber gönderip yardım istedi. Muhtemelen yeteri kadar kuvvet bulamayan Halife, onun yardım talebine olumlu cevap veremedi, ancak gönderdiği cevabi yazıda, Allah ın yardımına sığınmasını önerdi. Ayrıca şayet samimi bir şekilde mücadele ederlerse mutlaka galip geleceklerini dile getirip nice az toplulukların kalabalık topluluklara galip geldiğine dair âyeti (2. Bakara, 249) hatırlattı ve Allah ın yardımına sığınmasını önerdi (Ezdî, ). Ebû Ubeyde askeri destek bulamayınca elindeki kuvvetleri tek çatı altında toplamak için daha önceden alınmış olan Dımeşk, Fihl ve Hıms gibi şehirleri tedbir amaçlı olarak boşalttı. Oysa bu şehirler fethedilmiş ve halka can ve mal güvenliklerinin karşılığı olarak emân verilerek onlardan cizye vergisi alınmıştı. Ancak ortaya çıkan olağanüstü şartlarda verilen emânın yerine getirilmesinde problem yaşanabileceği tehlikesi üzerine Ebû Ubeyde yapılan anlaşmaları karşılıklı rızaya dayalı olarak askıya aldığı gibi, aynı 25

26 İslam Tarihi I zamanda onlardan koruma karşılığı olarak aldığı vergileri de geri ödemiştir. Onun bu samimi yaklaşımı üzerine Hıms halkının anlaşmayı aynen devam ettirmek istediği ve Bizanslıları şehre sokmayacaklarına dair söz verdiklerinden bahsedilir. Yapılan hazırlıklardan sonra Cabiye yakınlarında konuşlanmış olan Bizanslı komutanlar İslâm ordusunun cesaretini kırmak için taktik gereği Yermûk ırmağı üzerindeki vadiye çekildi ve burada Müslüman askerleri sıkıştırmayı hedeflediler. Ancak Ebû Ubeyde ve kurmaylarının karşı hamlesiyle Bizanslı komutanların hazırlamış oldukları plan aleyhlerine döndü ve İslâm ordusu karşısında bozgun yaşayan Bizanslı birlikler vadide sıkışıp kaldılar. Savaşına ardından silah bırakıp kaçmak isteyen Bizanslı askerler vadide sıkışıp kalınca, Ebû Ubeyde askerlerini geri çekmiş ve onların canlarını kurtarmalarına müsaade etmiştir (Taberî, IV, 31-32). Yermük da (30 Ağustos 636) büyük bir zafer kazanan Müslümanlar, bu savaştan sonra Şam bölgesinde kalıcı olarak yerleşmeye başladılar. Savaşın akabinde Ebû Ubeyde daha önceden boşaltmış olduğu şehirleri geri almak için hızla bu şehirler üzerine yürüdü. Zira kaçan Bizanslı birliklerin önemli bir kısmı bu şehirlere sığınıp tekrar birer güç odağı haline gelmişlerdi. Bu amaçla halifenin de talimatı üzerine ilk önce Şam ın merkezi konumundaki Dımeşk e yöneldi ve burası Yermük savaşından sonra ikinci kez fethedildi. Ardından Hıms, Kınnesrîn ve Ba lbek şehirlerini fethetti. Bu başarılardan sonra Şam ın kuzey tarafındaki önemli şehirler kontrol altına alınınca Ebû Ubeyde güneyde hala Bizans ın denetiminde bulunan Kudüs ve Kyasâriyye şehrine yöneldi. Uzun süre muhasaraya direnen Kudüs idarecisi Sophronius ve beraberindekiler çaresiz kalınca, bizzat Hz. Ömer in gelip kendileriyle anlaşma yapması koşuluyla teslim olacaklarını bildirmişlerdi. Bu talep üzerine Hz. Ömer Kudüs e kadar gidip şehir halkına bir emannâme vermiş ve böylece Kudüs ve Filistin (Îlîyâ) bölgesinin tamamı fethedilmiştir. Ardından son olarak Kaysâriyye şehir de fethedilerek bu bölgedeki fetihler tamamlanmıştır. Şam bölgesinin ele geçirilmesinden sonra buradaki ordular iki kola ayrılmış ve bir kolu Mısır üzerinden Afrika ya doğru ilerlerken, diğer kolu ise el-cezîre üzerinden İrminiyye ve Kafkaslar a doğru fetihlere devam etmiştir. Kudüs ün alınmasından sonra bu bölgede görevli olan Amr b. Âs Hz. Ömer ile bir görüşme yapmış ve Mısır ın fethedilmesi için halifeden izin istemiştir. Amr halifeyi ikna etmeye çalışırken, Bizans ın bir ayağının Mısır da olduğunu ve bu bölgenin kontrol edilmemesi durumunda, Müslümanların buradan muhtemel bir Bizans saldırısıyla karşı karşıya kalabileceklerine dikkat çekmiştir. Onun ısrarları üzerine Hz. Ömer bu bölgeye ordu göndermeye karar vermiş ve böylece Mısır cephesi açılmıştır. Ancak bu kararın daha önceden planlanmış bir politika olmayıp, özellikle Amr b. As ın ısrarları üzerine alındığını anlıyoruz. Nitekim halife Medine ye döndükten sonra danışmanlarıyla bu meseleyi konuştuğu zaman, şûra üyelerinin bir kısmı bu kararı doğru bulmamış ve bölgeye ordu gönderilmesine gerek olamadığı yönünde görüş bildirmişlerdir. Onların itirazı üzerine bu orduyu geri çekmeye karar veren Hz. Ömer, komutanı Amr b. As a bir mektup yazmış ve şayet kendisine haber geldiği zaman henüz Mısır topraklarına girmemişse, geri dönmesini emretmiş. Ancak ordu Mısır topraklarına ulaşmışsa ilerlemeye devam etmesini bildirmiştir. Kimi rivayetlerde Müslüman postacı İslâm ordusuna yetiştiği zaman durumdan kuşkulanan Amr b. Âs, halifenin kararını tahmin etmiş ve bir yolunu bulup Mısır topraklarına ulaştıktan sonra mektubu açmış ve böylece halifenin kararının geçersiz olmasını sağlamıştır. Bu tür rivayetler aktarılmakla birlikte şu çok açık ki, bu bölgeye ordu gönderme kararı Amr b. Âs ın önerisiyle ortaya çıkmış ve böylece bu cephe açılmıştır. 26

27 Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer Dönemi Ünite 1 Amr b. Âs ın ısrarcı tutumundan sonra bölgeye gönderilen ordular daha sonra Abdullah b. Zübeyr komutasında gönderilen takviye kuvvetlerle desteklenmiş ve Mısır topraklarının tamamı fethedilerek İslâm orduları günümüzdeki Libya çöllerine kadar ulaşmıştır. Bu başarılardan sonra Hz. Ömer e haber gönderen Amr, şayet müsaade ederse Afrika içlerine doğru gitmek istediğini belirtmiş ve bu bölgenin tamamını fethedebileceğini söylemiştir. Ancak Hz. Ömer onun isteğini kabul etmemiş ve Mısır a dönmesini emretmiştir. Hz. Ömer in bu kararı aynı zamanda, daha fazla ülke veya topraklar fethetme gibi bir politikayla hareket etmediğini göstermesi bakımından dikkate değerdir. Onun fetih politikasının özü genel karakteristiği, öncelikli olarak Müslümanların fiili olarak önlerinde bulunan tehditleri kaldırmaya yöneliktir. Bu bağlamda ülkeler fethetme ve daha geniş topraklara yayılma gibi bir siyasete odaklanmadığını söyleyebiliriz. Nitekim Şam fethinden sonra Mısır a ordu göndermesi askeri stratejinin gereği alınmış bir karardır. Dikkat edilirse hedef gerçekleştirildiğinden sonra, halife oldukça ihtiyatlı davranmış ve bilinmeyen bir bölgeye İslâm ordusunu sürüklememeye özen göstermiştir. Nitekim Amr a haber gönderdiği sırada bu hususa dikkat çekmiştir. Diğer cephelerde de Hz. Ömer in aynı hassasiyet nedeniyle ihtiyatlı davrandığını görüyoruz. Nitekim Sâsânîler le savaşacağı zaman Keşke onlarla aramızda ateşten dağlar olsaydı da hiç karşı karşıya gelmeseydik temennisini dile getirdiğinden bahsedilmektedir. Aynı şekilde onun henüz yetersiz olduğu için Şam valisi Muaviye nin bütün ısrarlarına rağmen, deniz savaşlarına müsaade etmediği bilinmektedir. Keza İran sınırlarını aşan ordular günümüzdeki Afganistan ın Herat şehrine kadar ilerledikleri zaman, Hz. Ömer ordunun daha fazla ilerlemesine müsaade etmemiştir. Dikkat çeken önemli hususlardan birisi de Şam bölgesinin fethinden sonra Hz. Ömer in Anadolu içlerine doğru ordu göndermek istememesidir. Bu bağlamda o, Şam bölgesinden Anadolu içlerine doğru açılan birtakım geçitleri kontrol altında tutmakla yetinmiştir. Bu politikasıyla bir bakıma Toros Dağları boyunca uzanan Antakya, Misis (Massisa-Ceyhan), Maraş ve Urfa hattını doğal sınır kabul etmiş ve buradaki geçitleri kontrol altında tutarak olası Bizans saldırılarını önlemeye çalışmıştır. Hz. Ömer sınır bölgelerindeki güvenliği sağlamak için buralarda yaşayan nüfusa büyük önem vermiştir. Bu nedenle sınır boylarında yaşayan Arap nüfusu kontrol altında tutmaya çalışmıştır. Hatta Bizans a iltica etmek isteyen kimi Arap kabilelerini engellemiştir. Bir rivayete göre bu kabileleri himaye etmek isteyen Heraklios a mektup yazmış ve şayet iltica eden Araplar a yardım ederse tebaası içinde bulunan Hıristiyan halk üzerine ordu göndermekle tehdit etmiştir. Bütün bunlarla birlikte Heraklios, el-cezîre üzerinden Ermeni ve Araplar dan oluşturduğu ordularla karşı saldırı başlatmak için hazırlıklar yapınca, halife Iyâd b. Ğanm i el-cezîre üzerine göndermiş ve böylece bu cephe açılmıştır. Daha sonra buradaki ordular Irak bölgesinden gönderilen kuvvetlerle desteklenmiş ve bu ordu Doğu Anadolu ve İran platosuna doğru ilerleyerek İrminiyye, Azerbaycan ve Kafkaslar a kadar ulaşmıştır. Irak, İran, Şam ve Mısır gibi bölgelerin fethinden sonra, Hz. Ömer in önemli kararlarından birisi Hayberli Yahudiler le Necranlı Hıristiyanları Arap Yarımadası dışına çıkarmasıdır. Hayberli Yahudileri yurtlarından çıkarırken (20/641), topraklarının savaş veya barış yoluyla alınmış olmalarının yanı sıra Hz. Peygamber in taksimatını esas alarak sahiplerine paylaştırdı. Kendilerine de mağdur olmamaları için Arabistan ın kuzeyinde geniş araziler verdi. Aynı şekilde gelirleri Hz. Peygamber e ait olmak üzere barış yoluyla ele geçirilmiş olan Fedek arazisinin de değerini tespit ettirdi ve bu değerin yarısını sahiplerine ödeyip onlara kuzeyde toprak verip buraya gönderdi. Ardından Necranlı Hıristiyanları Kûfe yakınlarındaki Necrâniyye ye gönderdi. Yine mağ- 27

28 İslam Tarihi I dur olmamaları için geniş araziler verirken, aynı zamanda mallarını da satın aldı. Hz. Ömer in gayr-i Müslimleri Arap Yarımadası dışına çıkarmasının en önemli gerekçelerinden birisinin, Hz. Peygamber e isnat edilen Arap Yarımadası nda iki din bir arada bulunmaz hadîsi olduğu ve bundan dolayı onları Yarımada dışına çıkardığı belirtilir İdarî Kurumlar Hz. Ömer döneminin en önemli özelliklerinden birisi, devletin hızlı bir şekilde kurumsal yapı kazanmasıdır. Bunun en önemli nedenleri arasında sistemli bir şekilde süren fetihlerle birlikte elde edilen büyük başarılar ve buna bağlı olarak devletin hem coğrafi olarak sınırlarının gelişmesi yeni ihtiyaçların ortaya çıkması hem de ekonomik olarak İslâm toplumunun zenginleşmesi ve refah seviyesinin artmasıdır. Diğer bir neden ise Hz. Ömer in teşkilâtçı bir idareci olması ve gelişmelere ayak uydurarak yeni kurumlar veya yeni açılımlarla İslâm toplumunun hem dinî, siyasî, idarî, iktisadî ve kurumsal olarak gelişmesine zemin hazırlamasıdır. Hızlı gelişme ve ilerleme zorunlu olarak daha kurumsal bir yapının ortaya çıkmasını beraberinde getirmiştir. Müslümanlar bir taraftan mevcut kurumları geliştirirlerken bir taraftan da fethettikleri ülkelerin veya beldelerin kurumsal yapısını kendirline göre dönüştürmüşler veya aynen devam ettirerek geliştirmişlerdir. Merkezi Medine olan Hz. Ömer dönemindeki idarî yapının başında en yetkili kişi olarak halife bulunuyordu. Halife yürütme, yargı ve önemli ölçüde de yasama yetkisini elinde bulundurmuştur. Bu tür yetkilere sahip olmakla birlikte halife kendi başına buyruk hareket etmemiştir. Özellikle kamuyu ilgilendiren meseleleri şûraya getirerek burada çözmeye çalışmış ve yönetimi halkla paylaşmıştır. Buna ilaveten halife elindeki yetkiyi kullanırken en önemli referans olarak Kur ân ve sünneti esas almıştır. Ayrıca selefi Hz. Ebû Bekir in yolundan gitmeye çalışmıştır. Başlangıçta Hz. Ömer de selefi gibi halife sıfatını kullanmış, ancak daha sonra ilk kez onun döneminde halife Emîru l-mü mnîn (Mü minlerin emîri) unvanıyla anılmıştır. Halifeden sonra merkezden uzak yerlerdeki vilayetler konumunda olan idarî birimlerde valiler, komutanlar, kadılar, maliye görevlileri ve değişik hizmet birimlerindeki devlet memurları görev yapıyordu. Onun döneminde Hicaz bölgesinde Mekke, Medine ve Taif şehirleri önemli merkezlerdi. Hicazın güneyinde ise Necran ve Yemen bulunuyordu. Ayrıca Bahreyn de önemli vilayetlerden birisidir. Şam bölgesinde en önemli idari birimlerden birisi iken burada Dımeşk, Fihl (Ürdün), Filistin (Îlîyâ), Hıms, Kınnesrîn gibi önemli şehirler bulunuyordu. Irak bölgesinde ise kendi döneminde kurulmuş olan Kûfe ve Basra, Mısr da ise Fustat şehri önemli idarî merkezlerdi. Dikkat edilirse Irak bölgesinde yeni idarî birimler kurulurken, Şam bölgesinde Bizans idarî sistemi aynen devam ettirilmiştir. Yeni kurulan şehirler daha çok askeri amaçlı olarak ihdas edilen garnizon şehirler statüsündedir. Şam bölgesindeki şehirler eskiden olduğu gibi birer garnizon şehir statüsünde olduğundan burada yeni bir şehir kurma gereği duyulmamıştır. Merkezden uzak yerlerdeki vilayet konumunda olan bu idarî merkezlerde vali, kadı, muhtesib, polis (şurta), ases (gece bekçisi) gibi değişik hizmet birimlerinde görev yapan memurlar bulunuyordu. Henüz devletleşme süreci devam edip güçler ayrılığı olmadığı için merkezden uzak yerlerde görev yapan vali, görevli olduğu bölgenin en süt düzey idarecisi olarak hem imam, hem vali, hem komutan hem de yargıçlık gibi görev yapmaktaydı. Bir çok idarî kararı kendi başına alabildiği gibi, içinden çıkamadığı hukûkî ve idarî meseleleri halifeye bildirir ve onun görüşünü 28

29 Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer Dönemi Ünite 1 aldıktan sonra sonuçlandırırdı. Aynı şekilde Medine de de halifenin yanı sıra, değişik görevler yapan memurlar da bulunuyordu Divanlar Hz. Ömer dönemindeki önemli devlet kurumlarından birisi divanlardır. Divan teşkilâtı ilk kez onun zamanında kurulmuştur. Divanların kurulmasıyla bu dönemde ortaya çıkan hızlı gelişme ve değişmeler arasında sıkı bir ilişkiden söz edilebilir. Bilindiği üzere Hz. Ömer döneminde devlet gelirleri muazzam bir şekilde artmış ve Müslümanlar tahmin edemeyecekleri zenginliklere erişmişlerdir. Devam eden hızlı fetihler ve beraberinde elde edilen büyük başarılar devlet gelirlerini muazzam bir şekilde artırmıştır. Bunun yanı sıra azımsanmayacak ölçüdeki gayri Müslim tebaanın artmasına bağlı olarak bu kesimden alınan cizye ve haraç vergileri de önemli gelir kaynaklarındandı. Böylesine muazzam devlet gelirlerini sistemli bir şekilde değerlendirecek kurumsal yapı henüz yoktu. Divanların kurulmasında devlet gelirlerinin sistemli ve düzenli bir şekilde toplanıp değerlendirilmesinin yanı sıra, orduya katılanların isimlerinin tespit edilmesi ve kayıt altına alınması gibi yeni ihtiyaçların da rolü bulunmaktadır. Bilindiği üzere savaş öncesi kabilelere çağrı yapılır ve toplanan askerler belirlenen bir komutan öncülüğünde cepheye gönderilirdi. Ancak orduya katılanların ismi, sayısı veya ordunun gücüne dair herhangi bir kayıt tutulmamaktaydı. Daha önceden bu tür hususlar ciddi bir eksilik olarak gözükmezken giderek cephenin genişlemesi ve ordunun gücünün artması, bunun yanı sıra ganimetler ile diğer gelirlerinin düzenli bir şekilde dağıtılması ve kontrol edilmesi önemli bir sorun haline gelmiştir. Bu dönemde kurulan divanların arka planında sözü edilen hususların önemli etkisi olmuştur. Devlet gelirlerinin giderek artması, bunların miktarını ve değerini tespit edip asker ve halka taksim edebilmek önemli bir sorun haline geldi. Halife bu sorunu aşmak için meseleyi danışmanlarıyla istişare etti. O dönemde Irak ve Şam bölgesinde bulunan veya bu bölgelerdeki Sâsânî ve Bizans idarî sistemi hakkında bilgi sahibi olan Müslümanlar divanların kurulmasını ve oluşturulacak defterlere orduya katılan askerlerin isimlerinin yazılmasını önerdiler ve bu şekilde elde edilen gelirlerin düzenli bir şekilde dağıtılabileceğini söylediler. Öneriler üzerine Hz. Ömer, Bizans ve Sâsânîler de kullanılan bu sistemden esinlenerek divanları kurulmasına karar verdi ve böylece hem orduya katılanların isimleri kayıt altına alınmış oldu, hem de yıllık olarak atıyye (maaş) ödenecek isimler belirlendi ve bu sayede gelirler daha düzenli bir şekilde değerlendirilmiş oldu. Dolayısıyla divanların kurulmasında yeni gelişme ve değişmeler etkili olurken, aynı zamanda bu sistemin ihdasında yabancı tesirler bulunmaktadır. Divanların kuruluş tarihinin olarak genelde 641 yılı kabul edilir. Hz. Ömer döneminde ihdas edilen bu kurum, daha sonraki dönemlerde giderek geliştirilmiş ve farklı hizmet alanlarında oluşturulan divanlarla birlikte yönetim organına dönüşmüştür. Hz. Ömer Müslümanların isimlerini levh denen geniş sahifelere yazdırmış ve böylece yılda bir kez olmak üzere onlara atâ bağlamıştır. Ayrıca ihtiyaç sahiplerine de aylık aynî yardımlar yapmıştır. Bunların yanı sıra divanlar sayesinde ordu mensuplarına da ganimetlerin düzenli bir şekilde dağıtılması sağlanmıştır. Böylece kendilerine atâ verilen tebaanın isimleri kayıt alındığı gibi, ordu ve askerlik hizmetleri de daha düzenli bir şekilde yürütülmüştür. Divan defterlerine yazılan bu isimler daha sonraki dönemlerde oluşturulacak olan tabakat, teracim veya ensâb kitaplarına kaynaklık etmiştir. 29

30 İslam Tarihi I Hz. Ömer insanlara ödeme yaparken İslâm daki konumlarını dikkate almıştır. Hz. Ebû Bekir ise herkese eşit miktarda pay vermekteydi. Hz. Ömer in uygulamasına göre Hz. Peygamber in hanımları ve ailesi en fazla pay ayrılmıştır. Hz. Aişe ye 12 bin dirhem, diğer hanımlarına ise onar bin dirhem maaş vermiştir. Ardından Bedir savaşına katılan muhacirlere beşer, ensârdan olanlara ise dörder bin dirhem maaş tahsis etmiştir. Bunu diğer Müslümanlara veya onların çocuklarına ödenen miktarlar takip etmiştir. Hz. Ömer insanlara İslâm daki konumlarına göre mal verince, kazanılan büyük savaşlardan sonra elde edilen yüklü miktardaki ganimetler ile diğer devlet gelirlerinin büyük kısmı ilk Müslümanlar veya belli kişilerin elinde toplanmıştır. Bu durum giderek zengin bir sınıfın doğmasına yol açarken aynı zamanda bazı sıkıntıları da beraberinde getirmiştir. Nitekim halife bu durumun farkına varınca herkese eşit miktarda pay vermeyi kararlaştırmış, ancak ömrünün sonlarında aldığı bu kararı uygulamaya fırsat bulamadan vefat etmiştir Ordu ve Askerlik Hizmetleri Hz. Ömer dönemine kadar ordu ve askerlik hizmetleri gönüllülük esasına dayalıydı. Aynı şekilde bu dönemde de askerlik hizmetleri yine gönüllülük esasına göre yürütülüyordu. Ancak Hz. Ömer döneminde divanların kurulmasıyla birlikte askerlik hizmetleri daha düzenli bir şekilde yürütülmeye başlandı. Örneğin orduya katılanların isimleri defterlere yazılıp kayıt altında alınmıştır. Böylece ordunun askeri gücü, elde edilen veya dağıtılan gelirlerin miktarı ya da hangi cephede ne kadar asker bulundurulduğuna dair bilgileri devlet kayıt altına almıştır. Hz. Ömer ganimetleri askere pay etmede son derece titiz davranırken, buna karşılık olarak fethedilen toprakları ve bu topraklarda yaşayan halkı ganimet malı (köle) kapsamı dışında tutmuştur. Bu uygulamayla o, cephedeki askerleri kendi asli göreviyle baş başa bırakmış ve bir bakıma maaşlı askerlerden oluşan düzenli orduların kurulmasının ilk adımlarını atmıştır. Askerlik hizmetleri büyük oranda gönüllülük esasına göre yürütüldüğünden kimi zam cepheye asker göndermekte veya asker toplamakta problemler yaşanmıştır. Ancak Hz. Ömer bu gibi durumlarda yeni çözüm önerileri geliştirmekte gecikmemiştir. Örneğin orduya katılmaya istekli olmayan Arap kabilelerini cepheye gönderebilmek için alınacak ganimetlerden daha fazla pay vermeyi vaat etmiş ve bu yolla onların orduya katılmasını teşvik etmiştir. Bunun yanı sıra her geçen gün cephenin genişlemesi ve insan gücüne duyulan ihtiyacın artması üzerine, dinî hassasiyetleri zayıf olan ve daha çok ganimet elde etmeyi hedefleyen bedevileri de orduya dahil etmiştir. Oysa kendisinden önceki halife Hz. Ebû Bekir vaktiyle irtidat veya isyan etmiş olanların orduya katılmasına izin vermemişti. Ancak Hz. Ömer bu uygulamadan vazgeçerek söz konusu unsurları orduya dahil etmiştir. Nitekim Ebû Bekir döneminde peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkan ve devleti hayli uğraştıran Tuleyhâ b. Huveylid gibi isimler, Hz. Ömer döneminde orduya katılmıştır. Hz. Ömer in bu politikası aynı zamanda bedevi unsurların İslâm potası içinde erimesini ve Müslüman Araplarla bütünleşmelerini hızlandırmıştır. Bunlara ilaveten Hz. Ömer aynı zamanda Arabistan ın kuzeyinde yaşayan ve birçoğu Hıristiyanlığı benimsemiş olan Arap kabilelerinin de orduya katılması yönüne adımlar atmıştır. Hatta bu kabilelere karşı özenli bir politika güderek tâbi oldukları Sâsânî ve Bizanslılardan koparıp kendi yanına çekmeye çalışmıştır. Hz. Ömer ordu ve askerlik hizmetlerinde Bizans ve Sâsânîlerdeki sistemden yararlanılmıştır. Örneğin Şam bölgesi fethedildiği zaman buradaki Bizans a ait olan garnizon şehirler aynı şekilde askerî amaçlı karargâh merkezlerine dönüştürülmüştür. Keza ihtiyaç duyulunca Kûfe, Basrâ veya Fustat gibi yeni garnizon şehirler kurulmuştur. Daha sonradan bu şehirler önemli idarî birimler 30

31 Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer Dönemi Ünite 1 olmanın yanı sıra aynı zamanda birer ilim ve kültür merkezleri haline gelmiştir Yargı Hz. Ömer dönemindeki en önemli kurumlardan birisi adli teşkilâtın daha müesses bir hale gelmesi ve yargılamayla ilgili düzenlemelerin yapılmasıdır. Onun dönemindeki en önemli yeniliklerden birisi her idarî birime birer kadı tayin ederek, bu yolla valilerin uhdesindeki yargı sorumluluğunu kadılara devredip bağımsız yargının ilk adımlarını atmış olmasıdır. Bu uygulama aynı zamanda yargıçları doğrudan halifeye karşı sorumlu hale getirmiştir. Keza ordularda ordu kadıları görevlendirilmiştir. Davalar çözülürken Kur ân ın belirlediği çerçeve ve Rasûl-i Ekrem in uygulamaları esas alınmıştır. Kitap ve sünnette yer almayan hukuki meseleler ise benzer davalarla kıyas yapılarak çözüme kavuşturuluyordu. Hz. Ömer adaletiyle meşhur olmuş bir idarecdiri. Bu nedenle kadılık görevine getirdiği kişileri özenle seçmiştir. Onun döneminde Kûfe de tabiinden Kadı Şureyh b. el-hâris, Mısır da Kays b. Ebi l-âs, Medine de Ebû Derdâ yargıçlık yapmıştır. Şam bölgesi kadıları arasında ise Ubade b. Samıt ın adına rastlanmaktadır. Keza Ebû Mûsâ el-eş ârî de Irak bölgesindeki en önemli kadılardan birisidir. Başta Ebû Mûsâ el-eş ârî olmak üzere diğer kadılara gönderdiği yazılı talimatlar aynı zamanda onun dönemindeki kazai konuların hangi esaslar çerçevesinde yürüdüğünü ve bu kurumun nasıl işlediğini göstermesi bakımından dikkate değerdir. Özellikle Ebû Mûsâ el-eş ârî ye gönderdiği genelde bu dönemdeki adli teşkilâtın işleyişiyle ilgili önemli bir belge niteliğindedir. Bu genelgeye göre Hz. Ömer, yargılamada Kur ân ın muhkem hükümlerini ve Hz. Peygamber in sünnetini esas almasını istemiştir. Tatbiki mümkün olmayan delillerin faydasızlığına işaret ettikten sonra yargıcın tarafsız ve adil olmasına dikkat çekmiştir. Bu yolla kendisini güçlü görenler adalet karşısında yargıcın nüfuzundan korkara ve aynı zamanda zayıf olanlar da bu sayede haklarını alabileceklerine inanarak adalete sığınırlar. Bunların yanı sıra tarafların delil getirme, somut delil getiremeyen ve inkâr edenlere yemin verdirme, taraflar arasında barışı sağlanma, hâkimin yanlış karardan dönmesi, Kitap ve sünnette olmayan meselenin kıyas yoluyla çözülmesi, yalancılığı ispatlanıncaya kadar her Müslümanın şahit olabileceği, bunun yanı sıra yalancılığı belgelenmiş olanların şahitliklerinin kabul edilmeyeceği gibi hükümler bu genelde yer alan diğer hususlardır. Ayrıca halife yargılamanın sükûnet ve güvenli bir ortamda yapılmasını istemiş ve tarafların birbirlerinin kişiliklerine hakaret etmelerine müsaade edilmemesini hatırlatmıştır. Halifeye göre hâkimin görevi Allah ın rızk ve rahmet hazinelerini kulları arasında adaletle dağıtmaktır. Hz. Ömer yargıçları seçerken özellikle zengin ve soylu kişilerden olmasına özen göstermiştir. Bu yolla o, gözü tok insanları tercih ederek nüfûzlu kişilerin onlar üzerinde kurabileceği muhtemel baskının önüne geçmeye çalışmıştır. Diğer devlet memurlarında olduğu gibi, göreve getireceği kadıların mal varlıklarını tespit edip kayıt altına almış ve görev süreleri içerisinde muhtemel suiistimallerin önüne geçmeye çalışmıştır. Her hac mevsiminde kadılarla halkı yüzleştirip şikâyetleri dinlemiştir Maliye Hz. Ömer döneminin en önemli gelişmelerinden birisi, devlet gelirlerinin yüksek miktarda artması ve toplumun refah seviyesinin hayli yükselmesidir. Müslümanlar belki de hayal bile edemeyecekleri zenginliklere kavuşurlarken, yeni gelişme ve değişmeler beraberinde birtakım 31

32 İslam Tarihi I sorunları da ortaya çıkarmıştır. Örneğin muazzam bir şekilde artan gelirlerin yerli yerinde harcanması veya değerlendirilmesi sorunu yaşanmıştır. Devlet henüz müesseseleşme ve gelişme aşamasındaydı. Hz. Ömer in en hassas olduğu konulardan birisi kuşkusuz kamu malı konusundaki titizliğidir. Bu itibarla devletin gelirlerinin toplandığı beytü l-mâl (maliye) kurumu, onun döneminde daha işlevsel bir yapı kazanmıştır. Bu konudaki hassasiyeti ve adil yaklaşımı idealize edilerek örnek gösterilmiştir. Onun uygulamalarından bahsedilirken bireysel işleriyle devlet işlerini birbirinden ayırdığına ve özel işlerini yaparken kendi eşyalarını, devlet işlerini yürütürken ise devlete ait malzemeleri kullandığına dair örnekler aktarılır. Maliyenin gelir kaynakları: Devletin en önemli gelir kaynakları arasında savaşlarda elde edilen ganimetler ve azımsanmayacak ölçüdeki zimmî statüsündeki tebaadan alınan haraç ve cizye vergileridir. Bu dönemde bereketli hilal olarak adlandırılan verimli Şam, Mısır ve Mezopotamya topraklarının tamamı fethedilmiş ve bu devletin gelirleri hayli artırmıştır. Mısır toprakları devletin erzak deposu olarak işlev görmüş ve kıtlık durumundan buradan Medine ye yardımlar gönderilmiştir. Bunlara ilaveten kazanılan birçok başarılı mücadelelerin ardından yüklü miktarda ganimetler elde edilmiş ve bu gelirler hem Müslümanların zenginleşmesini hem de hazinenin dolup taşmasını sağlamıştır. Hz. Ömer fethedilen toprakları ve bu topraklarda yaşan halkı ganimet malı kapsamı dışında tutmuştur. Fethedilen toprakları devlet mülkü olarak kamulaştırmış ve bu nedenle asker arasında paylaştırmayıp bunları, üretim karışlığında yerli halkın işletimine bırakmıştır. Bu yolla hem topraktan yıllık haraç vergisi almış, hem de bu halkın günlük hayatlarını sürdürmelerini sağlamıştır. Ayrıca devlet haraç gelirlerinin yanı sıra, yine zimmî statüsündeki halktan koruma karşılığı olarak cizye vergileri almıştır. Toprakların paylaşılmasını isteyen kimi sahabîler onun bu uygulamasına karşı çıkmışlardır. Ancak Hz. Ömer Haşr sûresinin âyetlerini delil göstererek içtihadına şerî bir dayanak bulmuş ve toprakları taksim etmemiştir. Bu kararı almasındaki en önemli gerekçesi ise, şayet fethedilen topraklar paylaştırılırsa gelecek nesillere paylaştırılacak toprak kalmaz. Ayrıca topraklar paylaştırıldığı zaman üzerine yaşayan halk da köle statüsüne alınmış olur ve bir daha bu durumdan kurtulamazlar. Böylece Müslümanlar onlara zulmetmiş oldur. Bu tür gerekçelerle toprakların taksimine karşı çıkan halife, aynı zamanda gayr-i Müslim halkın köleleştirilmesinin de önüne geçmiştir. Gayri Müslimlerden alınan vergilerin toplamına fey adı verilmekteydi. Bu bağlamda koruma karşılığı olarak alınan cizye ile toprak işletimi karşılığı olarak alınan %10 luk haraç gelirleri, fey kategorisinde değerlendirilmiştir. Bunların yanı sıra önemli gelir kaynaklarından birisi de, ticaret mallarından alınan %10 luk gümrük vergisidir. Uşûr olarak bilinen bu vergi, Müslüman pazarlarında ticaret yapan gayr-i Müslim tüccarlardan alınıyordu ve ilk kez Hz. Ömer tarafından uygulanmıştır. Bunların yanı sıra madenler ile devlet yetkililerine hediye edilen eşyalar da diğer gelir kalemleri arasında sayılabilir. Örneğin Halife kendi şahsına veya hanımlarına verilen hediyeleri kamu malı statüsünde değerlendirmiş ve hazineye aktarmıştır. Maliyenin giderleri: En önemli gider kaynaklarının başında idarecilere ödenen maaşlar ve aynı zamanda ordu ve askeri hizmetlerine ait harcamalar gelmektedir. Bunun aynı sıra halka ödenen yıllık maaşlar (atıyye) önemli giderlerdendir. Henüz devletleşme süreci devam ettiğinden elde edilen gelirler kamu yatırımı olarak değerlendirilmekten ziyade, daha çok direkt olarak halkın 32

33 Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer Dönemi Ünite 1 ihtiyaçları için kullanılmış ve bu nedenle devlet halkına yıllık maaş verirken aynı zamanda, aylık olarak da muhtaçlara yardım yapmıştır. Bunlarla birlikte bazı kamu harcamalarından söz etmek mümkündür. Örneğin Hz. Ömer Kâbe etrafındaki binaları yıktırarak Kâbe nin harem bölgesini genişletmiş ve bu alanı duvarla çevirmiştir. Bunun yanı sıra hac işleri için hazineden harcamalar yapılmıştır. Her ne kadar yüklü ganimetler elde edilmişse de bu ganimetlerin beşte dördü zaten asker arasında paylaştırılıyordu. Geriye kalan beşte birlik pay ise maaş veya ayni yardımlar ile diğer devlet giderleri için kullanılmıştır. 33

34 34 İslam Tarihi I

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...1

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...1 İÇİNDEKİLER GİRİŞ...1 A. GENEL BİLGİLER...1 1. Tarihin Faydası ve Önemi...3 2. Kur an ve Tarih...4 3. Hadis ve Tarih...5 4. Siyer ve Meğâzî...6 5. İslâm Tarihçiliğinin Doğuşu ve Gelişmesi...6 B. İSLÂM

Detaylı

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HİCRİ-2 YAHUDİLERLE İLİŞKİLER KAYNUKAOĞULLARININ MEDİNEDEN ÇIKARTILMASI

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HİCRİ-2 YAHUDİLERLE İLİŞKİLER KAYNUKAOĞULLARININ MEDİNEDEN ÇIKARTILMASI 15.03.2010 Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HİCRİ-2 YAHUDİLERLE İLİŞKİLER KAYNUKAOĞULLARININ MEDİNEDEN ÇIKARTILMASI Müslümanlarla yaptıkları antlaşmaya ilk ihanet eden Yahudi kabilesi Kaynukâ'oğullarıdır.

Detaylı

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MÜŞRİKLERLE İLİŞKİLER SERİYYE VE GAZVELER

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MÜŞRİKLERLE İLİŞKİLER SERİYYE VE GAZVELER 15.03.2010 Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MÜŞRİKLERLE İLİŞKİLER SERİYYE VE GAZVELER Müşriklerle İlişkiler - İlk Seriyyeler ve Gazveler Gazve: Hz. Peygamber in katıldığı bütün seferlere gazve (ç.

Detaylı

Gençlik Eğitim Programları 7. SINIF SİYER-İ NEBİ

Gençlik Eğitim Programları 7. SINIF SİYER-İ NEBİ Gençlik Eğitim Programları 7. SINIF SİYER-İ NEBİ Gençlik Programları 1. HAFTA SIYER NEDIR? Siyeri nasıl okuyalım? Niçin Peygamber gönderilmiştir? Hz. Peygamber i sevmek ve hayatının bilinmesi gerekliliğini

Detaylı

5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed.

5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed. TEMEL DİNİ BİLGİLER 1 Siyer-i Nebi ne demektir? Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) doğumundan ölümüne kadar geçen hayatı içindeki yaşayışı, ahlâkı, âdet ve davranışlarını inceleyen ilimdir.

Detaylı

Hz Âmine, kocası Abdullah ın kabrini ziyaret etmiş, Hz Peygamber de Neccaroğulları ndan.

Hz Âmine, kocası Abdullah ın kabrini ziyaret etmiş, Hz Peygamber de Neccaroğulları ndan. Sevgili Peygamberimiz 20 Nisan 571 Pazartesi günü Mekke de doğdu Babası Abdullah, annesi Âmine, dedesi Abdülmuttalip, büyük babası Vehb, babaannesi Fatıma, anneannesi ise Berre dir. Doğduktan sonra 4 yaşına

Detaylı

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN Mali Yapı, Medeniyet ve Kültür Konular: *İdari Yapı *Mali Yapı *Askeri Yapı *Adli Yapı *Medeniyet ve Kültür Mali Yapı, Medeniyet ve Kültür Kaynaklar: *Mustafa Fayda, Hulefayı

Detaylı

Dört Halife Dönemi Hazreti Ebubekir ve Hazreti Ömer Devri Ders Notu

Dört Halife Dönemi Hazreti Ebubekir ve Hazreti Ömer Devri Ders Notu Dört Halife Dönemi Hazreti Ebubekir ve Hazreti Ömer Devri Dört Halife Dönemi Hazreti Ebubekir ve Hazreti Ömer Devri Ders Notu 1. HZ. EBU BEKİR DÖNEMİ (632-634) a.yalancı peygamberlerle mücadele edildi.

Detaylı

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HUDEYBİYE İLE MEKKE NİN FETHİ ARASINDAKİ GELİŞMELER

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HUDEYBİYE İLE MEKKE NİN FETHİ ARASINDAKİ GELİŞMELER 15.03.2010 Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HUDEYBİYE İLE MEKKE NİN FETHİ ARASINDAKİ GELİŞMELER Hudeybiye Barış Antlaşması ile Mekke'nin fethi arasında geçen iki yıla yakın bir zaman zarfında Hz. Peygamber

Detaylı

BEDİR SAVAŞI. Nedenleri Savaş Sonuçları UHUD SAVAŞI. Nedenleri. Savaş Sonuçları HENDEK SAVAŞI. Nedenleri. Sonuçları. Kaynakça

BEDİR SAVAŞI. Nedenleri Savaş Sonuçları UHUD SAVAŞI. Nedenleri. Savaş Sonuçları HENDEK SAVAŞI. Nedenleri. Sonuçları. Kaynakça BEDİR SAVAŞI Nedenleri Savaş Sonuçları UHUD SAVAŞI Nedenleri Savaş Sonuçları HENDEK SAVAŞI Nedenleri Kaynakça Sonuçları Bedir savaşın en önemli nedeni Müslümanları hicrete zorlayan Kureyşlilerin, hicret

Detaylı

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ Kur an-ı Kerim : Allah tarafından vahiy meleği Cebrail aracılığıyla, son Peygamber Hz. Muhammed e indirilen ilahi bir mesajdır. Kur an kelime olarak okumak, toplamak, bir araya

Detaylı

Tahta kılıcın sırrı. İSLÂM TARİHİNDE CEMEL VE SIFFÎN savaşlarına yol açmış hadisatın

Tahta kılıcın sırrı. İSLÂM TARİHİNDE CEMEL VE SIFFÎN savaşlarına yol açmış hadisatın Tahta kılıcın sırrı İSLÂM TARİHİNDE CEMEL VE SIFFÎN savaşlarına yol açmış hadisatın seyri içinde ortaya çıkan iki ayrı gruptan, bu meselelerle bir şekilde ilgili her mü min az-çok haberdardır. Adalet-i

Detaylı

Hz. Ali nin şehit edilmesinin ardından Hz. Hasan halife olur. Ancak babası zamanından kalma ihtilaf yüzünden Muaviye ile iç savaş başlamak üzereyken

Hz. Ali nin şehit edilmesinin ardından Hz. Hasan halife olur. Ancak babası zamanından kalma ihtilaf yüzünden Muaviye ile iç savaş başlamak üzereyken Kerbela Hz. Ali nin şehit edilmesinin ardından Hz. Hasan halife olur. Ancak babası zamanından kalma ihtilaf yüzünden Muaviye ile iç savaş başlamak üzereyken ve dış tehlike belirtileri de baş gösterince

Detaylı

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU e-makâlât Mezhep Araştırmaları, IV/2 (Güz 2011), ss. 179-183. ISSN 1309-5803 www.emakalat.com ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU Halil İbrahim Bulut, Araştırma Yayınları, Ankara, Nisan 2011,

Detaylı

Devrim Öncesinde Yemen

Devrim Öncesinde Yemen Yemen Devrimi Devrim Öncesinde Yemen Kuzey de Zeydiliğe mensup Husiler hiçbir zaman Yemen içinde entegre olamaması Yemen bütünlüğü için ciddi bir sorun olmuştur. Buna ilaveten 2009 yılında El-Kaide örgütünün

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HZ.MUHAMMEDİN HAYATI DKB

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HZ.MUHAMMEDİN HAYATI DKB DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HZ.MUHAMMEDİN HAYATI DKB 05 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin

Detaylı

İkrime Sabri: Mescidi Aksa nın. Bir Karışından Bile Taviz Vermeyiz

İkrime Sabri: Mescidi Aksa nın. Bir Karışından Bile Taviz Vermeyiz İkrime Sabri: Mescidi Aksa nın Bir Karışından Bile Taviz Vermeyiz Mescidi Aksa hatibi Şeyh İkrime Sabri, Filistinlilerin Mescidi Aksa daki haklarına bağlı olduklarını, bunun bir karışından bile taviz vermeyeceklerini

Detaylı

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN Konular: *Hz. Osman Dönemi İç Karışıklıklar *Hz. Ali Dönemi İç Karışıklıklar Dört Halifenin Hayatı ve Şahsiyetleri Kaynaklar: *Mustafa Fayda, Hulefayı Raşidin, DİA, XVIII,

Detaylı

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 8 Ey insanlar! Rabbiniz birdir, atanız (Âdem) da birdir. Hepiniz Âdem densiniz, Âdem ise topraktan yaratılmıştır. Allah katında en değerli olanınız, O na karşı gelmekten

Detaylı

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HİCRİ-4 YAHUDİLERLE İLİŞKİLER NADİROĞULLARININ MEDİNEDEN ÇIKARTILMASI

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HİCRİ-4 YAHUDİLERLE İLİŞKİLER NADİROĞULLARININ MEDİNEDEN ÇIKARTILMASI 15.03.2010 Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HİCRİ-4 YAHUDİLERLE İLİŞKİLER NADİROĞULLARININ MEDİNEDEN ÇIKARTILMASI Uhud savaşından dört ay sonra meydana gelen Bi r-i Maûne fâciası ndan sağ kurtulan

Detaylı

Editörler Prof.Dr. Nurettin Gemici - Doç.Dr. Cahid Kara İSLAM TARİHİ I

Editörler Prof.Dr. Nurettin Gemici - Doç.Dr. Cahid Kara İSLAM TARİHİ I Editörler Prof.Dr. Nurettin Gemici - Doç.Dr. Cahid Kara İSLAM TARİHİ I Yazarlar Doç.Dr. Bilal Gök Doç.Dr. Cahid Kara Doç.Dr. İsmail Pırlanta Doç.Dr. Mehmet Dalkılıç Dr.Öğr.Üyesi Ali Hatalmış Dr.Öğr.Üyesi

Detaylı

Kitap Tanıtımı PEYGAMBER VE DÖRT HALİFE GÜNLERİNDE ŞEHİR YÖNETİMİ VE VALİLİK. Ünal Kılıç, Yediveren Kitap, Konya 2004, 233 s.

Kitap Tanıtımı PEYGAMBER VE DÖRT HALİFE GÜNLERİNDE ŞEHİR YÖNETİMİ VE VALİLİK. Ünal Kılıç, Yediveren Kitap, Konya 2004, 233 s. Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt: VIII / 2, s.245-249 ARALIK-2004, SİVAS Kitap Tanıtımı PEYGAMBER VE DÖRT HALİFE GÜNLERİNDE ŞEHİR YÖNETİMİ VE VALİLİK Ünal Kılıç, Yediveren Kitap,

Detaylı

8. TEBLİĞ HZ. PEYGAMBER İN DEVLET BAŞKANLIĞI

8. TEBLİĞ HZ. PEYGAMBER İN DEVLET BAŞKANLIĞI 8. TEBLİĞ HZ. PEYGAMBER İN DEVLET BAŞKANLIĞI Yavuz YILDIRIM Her toplumun organizasyona ihtiyacı olduğu kabul edilen bir gerçektir. Hz. Muhammed de Mekke şehrinden Medine ye hicret ettikten sonra Medine

Detaylı

TARİH DERSİ PERFORMANS GÖREVİ

TARİH DERSİ PERFORMANS GÖREVİ TARİH DERSİ PERFORMANS GÖREVİ KONU:DÖRT HALİFE DÖNEMİ HAZIRLAYANLAR URAL DOĞUKAN ÇAĞIRKAN FATİH OĞRAŞ GÖKAY BOLATCAN ERDEM USLU KAYNAKÇA:www.eba.gov.tr/video/izle/video4f55bd30030fd DÖRT HALİFE DÖNEMİ

Detaylı

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN Konular * Emeviler * Ömer b. Abdülaziz ve Sonrası * Yıkılış Kaynaklar *İsmail Yiğit, A. Engin Beksaç, Emeviler, DİA, XI, 87-108. * İrfan Aycan-İbrahim Sarıçam, Emevîler,

Detaylı

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN Konular *Abbasiler *Me mun döneminden Mu temid dönemine kadar Mu temid Döneminden İtibaren Kaynaklar: *Hakkı Dursun Yıldız, Şerare Yetkin, Abbasiler, DİA, I, 1-56. * Philip

Detaylı

www.ludwigsburgonuokuyor.com Sayfa 1

www.ludwigsburgonuokuyor.com Sayfa 1 1. Efendimizin (sav) altı kuşak önceki atası olan, Kureyş in de atası olarak bilinen kişi kimdir? a) Kusay İbn-i Kilab b) Abdulmuttalib c) Kaab bin Malik d) Haris bin Hisam e) Miktat bin Numan 2. Kabe

Detaylı

MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ

MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ İlahiyat Fakültesi, Manisa İl Müftülüğü ve İlim Yayma Cemiyeti Manisa Şubesi işbirliği ile düzenlenen; Manisa Valisi Erdoğan Bektaş, Rektörümüz Prof. Dr. A. Kemal Çelebi, Rektör

Detaylı

5. Kureyş kabilesinin önde gelenlerinden olup İslâm a düşmanlığından dolayı peygamberimizin ''bilgisizlerin önderi'' dediği kişi kimdir?

5. Kureyş kabilesinin önde gelenlerinden olup İslâm a düşmanlığından dolayı peygamberimizin ''bilgisizlerin önderi'' dediği kişi kimdir? 1. Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri çerçevesinde ilkokullar arası düzenlenen bu yarışmada sorumlu olduğunuz kitabın adı aşağıdakilerden hangisidir? A) Peygamberimi Seviyorum B) Peygamberimi Öğreniyorum

Detaylı

Hz. Peygamber (s.a.v) in, hakkında ne güzel kul diye buyurduğu sahabî.

Hz. Peygamber (s.a.v) in, hakkında ne güzel kul diye buyurduğu sahabî. Hz. Peygamber (s.a.v) in, hakkında ne güzel kul diye buyurduğu sahabî. Nesebî, Hâlid b. Velid b.mugire b. Abdillah b. Amr b. Mahzum. Annesinin ismi Lübâbe olur. Hz Meymune nin yakın akrabasıdır. Hz. Hâlid

Detaylı

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır. İslam çok yüce bir dindir. Onun yüceliği ve büyüklüğü Kur an-ı Kerim in tam ve mükemmel talimatları ile Hazret-i Resûlüllah (S.A.V.) in bu talimatları kendi yaşamında bizzat uygulamasından kaynaklanmaktadır.

Detaylı

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya VAHYE DAYALI DİNLER YAHUDİLİK Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya nispetle verilmiştir. Yahudiler

Detaylı

Kadın ve Yönetim Hakkı

Kadın ve Yönetim Hakkı Kadın ve Yönetim Hakkı İslam hukukunda kadının devlet başkanı, vali, kaymakam gibi yüksek düzey yönetici olmasının serbest olup olmaması tartışılmıştır. Fıkıhçılar bu konuda genellikle olumsuz görüş sahibi

Detaylı

EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ

EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ DERS NOTLARI VE ŞİFRE TANER ÖZDEMİR DETAY TARİHÇİ TÜRK TELEKOM NURETTİN TOPÇU SOSYAL BİLİMLER LİSESİ TARİH ÖĞRETMENİ EMEVİLER Muaviye tarafından Şam da kurulan ve yaklaşık

Detaylı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu Ağustos 21, 2017-1:53:00 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde

Detaylı

PROF. DR. İRFAN AYCAN ÖZGEÇMİŞ

PROF. DR. İRFAN AYCAN ÖZGEÇMİŞ PROF. DR. İRFAN AYCAN ÖZGEÇMİŞ Doğum Yeri ve Tarihi : Bolu/Gerede 1961 Lisans : 1982 Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yüksek Lisans : 1985 Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora :

Detaylı

İşin Başı İslam, Direği Namaz, Zirvesi Cihaddır Perşembe, 17 Mayıs :08

İşin Başı İslam, Direği Namaz, Zirvesi Cihaddır Perşembe, 17 Mayıs :08 Cihad, beden ile ve mal ile yapılan bir ibadettir. Cihada soyunan bir mümin canını, malını ve her şeyini ortaya koymalıdır. Çünkü cihad, bu yolda yürüyeni zirveye çıkaracak bir ibadettir. Biz, bu gerçeği

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : İSLAM TARİHİ I Ders No : 0020100005 Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim

Detaylı

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ 5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ Allah İnancı Ünite/Öğrenme Konu Kazanım Adı KOD Hafta Tarih KD1 KD2 KD3 KD4 KD5 KD6 Allah Vardır ve Birdir Evrendeki mükemmel düzen ile Allahın (c.c.) varlığı ve birliği

Detaylı

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN Dönemi İdari, Mali, Sosyal ve Kültürel Durum Konular *Emeviler Dönemi İdari, Mali, Sosyal ve Kültürel Durum. Dönemi İdari, Mali, Sosyal ve Kültürel Durum Kaynaklar *İrfan

Detaylı

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Bugün her şeyi sorgulayan genç beyinlere ikna edici cevaplar

Detaylı

BEYANAT. Ahmed el Hasan (a.s)

BEYANAT. Ahmed el Hasan (a.s) Ahmed el Hasan (a.s) 1 Rahman ve Rahim olan Allahın Adıyla. Hamd Alemlerin Rabbi Allahadır. Allahın selamı Muhammed ve Al-i Muhammedin, İmamlar ve Mehdilerin üzerine olsun. Dünyanın Doğusundaki ve Batısındaki

Detaylı

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları Cumhuriyetin kuruluşu Anadolu insanının iman, namus, bağımsızlık, özgürlük, vatan ve millete sevgi ile bağlılığının inancı ve iradesi ile kendisine önderlik yapan Mustafa

Detaylı

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de. 2014 İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de. 2014 İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te 9 da AK YIL: 2012 SAYI : 164 26 KASIM 01- ARALIK 2012 BÜLTEN İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI T E Ş K İ L A T İ Ç İ H A F T A L I K B Ü L T E N İ 4 te Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır

Detaylı

MUHAMMED BAKIR EL-MECLİSÎ NİN VE BAZI ŞİÎ ÂLİMLERİN HZ. AİŞE HAKKINDAKİ BAZI SÖZLERİ

MUHAMMED BAKIR EL-MECLİSÎ NİN VE BAZI ŞİÎ ÂLİMLERİN HZ. AİŞE HAKKINDAKİ BAZI SÖZLERİ MUHAMMED BAKIR EL-MECLİSÎ NİN VE BAZI ŞİÎ ÂLİMLERİN HZ. AİŞE HAKKINDAKİ BAZI SÖZLERİ BU KISA VESİKALAR BUNDAN BİR KAÇ GÜN ÖNCE, ŞİA NIN RASULULLAH IN ASHABINI ÖZELİKLE EBU BEKR VE ÖMERİ, SONRA OSMAN I

Detaylı

İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular.

İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular. Müminlerin annesi... İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular. Hazret-i Meymune, Hazret-i Abbas ın hanımı Ümm-i Fadl ın kızkardeşi idi. İlk

Detaylı

Haydin Câmiye Pazartesi, 31 Ekim :26

Haydin Câmiye Pazartesi, 31 Ekim :26 Hz. Peygamber Efendimiz, Mekke den Medine ye hicret ettikten sonra ilk iş olarak, Mekke den Medine ye hicret eden muhâcirlerle Medine nin yerlisi olan Ensâr ı birbirine kardeş yaptı. Bu iki şehrin Müslümanlarını

Detaylı

Ck MTP61 AYRINTILAR. 5. Sınıf Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi. Konu Tarama No. 01 Allah İnancı - I. Allah inancı. 03 Allah İnancı - III

Ck MTP61 AYRINTILAR. 5. Sınıf Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi. Konu Tarama No. 01 Allah İnancı - I. Allah inancı. 03 Allah İnancı - III 5. Sınıf 01 Allah İnancı - I 02 Allah İnancı - II 03 Allah İnancı - III Allah inancı 04 Ramazan ve Orucu - I 05 Ramazan ve Orucu - II Ramazan orucu 06 Ramazan ve Orucu - III 07 Adap ve Nezaket - I 08 Adap

Detaylı

Dr. Mehmet Sürmeli tarafından yazıldı. Perşembe, 07 Ekim :45 - Son Güncelleme Perşembe, 21 Ekim :00

Dr. Mehmet Sürmeli tarafından yazıldı. Perşembe, 07 Ekim :45 - Son Güncelleme Perşembe, 21 Ekim :00 4 Sahabe gibi Kur'an-ı kerim'i ve İslam'ı yaşayabilmenin sırrı - Tefsir - Dr. Mehmet Sürmeli'nin kişisel web si Tüm emir ve yasakların amacı, insanı Allah a giden yolda dosdoğru olarak tutabilmek ve ilerlemesini

Detaylı

Dersin Adı İSLAM TARİHİ Sınıf 12 İSLAM TARİHİ

Dersin Adı İSLAM TARİHİ Sınıf 12 İSLAM TARİHİ Dersin Adı İSLAM TARİHİ Sınıf 12 İSLAM TARİHİ Tarihi Öğretim Yılı Dönemi Sırası 2014-2015 2 1 B GRUBU SORULARI 12.Sınıflar Öğrencinin Ad Soyad No Sınıf Soru 1: Aşağıdaki yer alan ifadelerde boşluklara

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com amaz Memduh ÇELMELİ NAMAZ: AYET ve HADİSLER «Namazı kılın; zekâtı verin ve Allah a sımsıkı sarılın...» (Hac, 78) Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber e itaat edin ki merhamet göresiniz. (Nûr, 56) «Muhakkak

Detaylı

11.05.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi

11.05.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi 11.05.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi Prof. Dr. Köse: Organ Bağışının Dinen Sakıncası Yoktur İzmir İl Sağlık Müdürlüğü, İzmir İl Müftülüğü ve İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi

Detaylı

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler Dünya üzerindeki birçok İslami kurum, kuruluş ve şahsiyetler Türkiye'de yaşanan darbe girişimi hakkında mesajlar yayımladı. 16.07.2016 / 22:09 15 Temmuz gecesi

Detaylı

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders Dr. İsmail BAYTAK HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları Hristiyanlarca kutsal sayılan Hz. İsa nın doğum yeri Kudüs ve dolayları, VII. yüzyıldan beri Müslümanlar ın elinde

Detaylı

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. İBADET 1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. 2 İslam ın şartı kaçtır? İslam ın şartı beştir.

Detaylı

PEYGAMBER SONRASI HAYATA İNTİBAK VE İSLÂM TOPLUMUNDA YAŞANAN SÜREÇ

PEYGAMBER SONRASI HAYATA İNTİBAK VE İSLÂM TOPLUMUNDA YAŞANAN SÜREÇ PEYGAMBER SONRASI HAYATA İNTİBAK VE İSLÂM TOPLUMUNDA YAŞANAN SÜREÇ İsrafil BALCI ÖZET Bu makalede Hz. Muhammed in vefatı sonrası ortaya çıkan sorunlardan hilafet ve irtidat konusu ele alınarak bu iki meseleyle

Detaylı

Spor (Asr-ı Saadette) Prof.Dr. Vecdi AKYÜZ

Spor (Asr-ı Saadette) Prof.Dr. Vecdi AKYÜZ Spor (Asr-ı Saadette) Prof.Dr. Vecdi AKYÜZ Hz. Peygamber döneminde insanların hayat tarzı, fazladan bir spor yapmayı gerektirmeyecek kadar ağırdı. Çölde ticaret kervanlarıyla birlikte yapılan seferler,

Detaylı

Hz. Muhammed'in hayatının tarihi kronolojisi

Hz. Muhammed'in hayatının tarihi kronolojisi On5yirmi5.com Hz. Muhammed'in hayatının tarihi kronolojisi Siyer-i Nebi için Hz. Peygamberimizin hayatının tarihi kronolojik sıralaması. Doğumundan vefatına mekke ve medine dönemine göre. Yayın Tarihi

Detaylı

İÇİNDEKİLER İTİKAD ÜNİTESİ. Sorular

İÇİNDEKİLER İTİKAD ÜNİTESİ. Sorular İÇİNDEKİLER Takdim. 9 İTİKAD ÜNİTESİ Din Din Ne Demektir?... Dinin Çeşitleri... İslâm Dininin Bazı Özellikleri... I. BÖLÜM 11 11 11 II. BÖLÜM İman İmanın Tanımı... İmanın Şartları... Allah'a İman... Allah

Detaylı

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ 1 632-1258 HALİFELER DÖNEMİ (632-661) Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali, her biri İslam ın yayılması için çalışmıştır. Hz. Muhammed in 632 deki vefatından sonra Arap

Detaylı

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi. Orta Asya Türk tarihinde devlet, kağan adı verilen hükümdar tarafından yönetiliyordu. Hükümdarlar kağan unvanının yanı sıra han, hakan, şanyü, idikut gibi unvanları da kullanmışlardır. Kağan kut a göre

Detaylı

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi 2 de Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi AK Parti İstanbul İl Kadın Kolları nda AK Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadı. 8 de YIL: 2012 SAYI

Detaylı

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016 TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ No.12, ARALIK 2016 TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ NO.12, ARALIK 2016 ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI 30 Kasım 2016 Çarşamba günü Ortadoğu Stratejik

Detaylı

Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi

Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi Savaşın başından bu yana yedinci hac dönemi yaklaşırken hac ibadetini yerine getirmeyi çok isteyen, farklı şehirlerde yaşayan üç Suriyelinin hikayesi.

Detaylı

Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi

Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi 1990 yılında Latin Amerika'nın ada ülkesinde bir grup Müslüman ülkedeki yönetimi ele geçirmek için silahlı darbe girişiminde bulunmuştu.

Detaylı

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ. EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ www.almuwahhid.com 1 Müellif: Şeyhu'l-İslam İbni Teymiyye (661/728) Eser: Mecmua el-feteva, cilt 4 بسم هللا الرحمن الرحيم Selefin, kendilerinden sonra gelenlerden daha alim, daha

Detaylı

ARABİSTAN YARIMADASI NIN TARİHÎ VE COĞRAFİ ARKA PLANI

ARABİSTAN YARIMADASI NIN TARİHÎ VE COĞRAFİ ARKA PLANI Arabistan Yarımadası nın Sosyo-Kültürel ve Dinî Yapısı Hz. Peygamber (s.a.v.) in hayatı ve risâlet dönemi incelenmeden önce onun içinde yetişip İslam ı tebliğ ettiği ortamın sosyal, kültürel, ekonomik

Detaylı

PEYGAMBERLERE VE İLAHİ KİTAPLARA İNANÇ 7. 10. Ey Resûl! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler

Detaylı

Sadîk-i Ahmak yani ahmak dost şiddetli düşmandan,din düşmanından daha fazla verir.

Sadîk-i Ahmak yani ahmak dost şiddetli düşmandan,din düşmanından daha fazla verir. AHMAK DOST Sadîk-i Ahmak yani ahmak dost şiddetli düşmandan,din düşmanından daha fazla verir. İyilik zannıyla topluma,tüm değerlere,insanlığa karşı kötülük işlemektedir. İbrahim Peygamberden yana olduğunu

Detaylı

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen Muâz b. Cebel'in Hz. Peygamber in (s.a.v.) sorduğu

Detaylı

1979 Kabe Baskını'nın yeni görüntüleri ortaya çıktı

1979 Kabe Baskını'nın yeni görüntüleri ortaya çıktı 1979 Kabe Baskını'nın yeni görüntüleri ortaya çıktı 1979'da Mekke'de gerçekleşen ve günümüzde hala bazı yönleri gölgede kalan olaya ilişkin yeni görüntüler ortaya çıktı. 03.06.2017 / 11:26 20 Kasım 1979

Detaylı

SİYER DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

SİYER DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI 10. SİYER DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ UYGULANMASI 10.1. SİYER DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ TEMEL FELSEFESİ VE GENEL AMAÇLARI Siyer; Peygamberimiz Hz. Muhammed in (s.a.v.) hayatını, şahsiyetini, tebliğ faaliyetlerini,

Detaylı

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER SOSYAL BİLGİLER KONU:ORTA ASYA TÜRK DEVLETLERİ (Büyük)Asya Hun Devleti (Köktürk) Göktürk Devleti 2.Göktürk (Kutluk) Devleti Uygur Devleti Hunlar önceleri

Detaylı

6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI

6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI 1- Soru: Allah ın insanlar arasından seçip vahiy indirdiği kişiye ne ad verilir? Cevap: Peygamber/Resul/Nebi denir. 2- Soru: Kuran da peygamber hangi kelimelerle ifade edilmektedir? Cevap: Resul ve nebi

Detaylı

ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ

ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ 1215 yılında Magna Carta ile Kral,halkın onayını almadan vergi toplamayacağını, hiç kimseyi kanunsuz olarak hapse veya sürgüne mahkum etmeyeceğini bildirdi. 17.yüzyıla

Detaylı

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Anlamı. Temel Bilgiler 1 Âmentü Haydi Bulalım Arkadaşlar aşağıda Âmentü duası ve Türkçe anlamı yazlı, ancak biraz karışmış. Siz doğru şekilde eşleştirebilir misiniz? 1 2 Allah a 2 Kadere Anlamı Ben; Allah a, meleklerine, kitaplarına,

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı İnsanın Evrendeki

Detaylı

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar 1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar İÇİNDEKİLER KUR AN NEDİR? KUR AN-IN AMACI? İNANÇ NEDİR İBADET NEDİR AHLAK NEDİR KISSALAR AYETLER KUR AN NEDİR? Kur an-ı Hakîm, alemlerin Rabbi olan Allah ın kelamıdır.

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Sayfa. http://d-nb.info/860392090

İÇİNDEKİLER. Sayfa. http://d-nb.info/860392090 İÇİNDEKİLER Sayfa Önsöz: Bu kitabı niçin yazdım? 11 1. İslam'dan önceki Arabistan 13 1.1. İlk müslümanlar 13 1.2. Dünyanın en eski kutsal yeri: Kabe.... 16 1.3. İslam'dan'önceki Arabistan 17 1.4. Muhammed'ten

Detaylı

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır. İnsanın toplumsal bir varlık olarak başkaları ile iyi ilişkiler kurabilmesi, birlik, barış ve huzur içinde yaşayabilmesi için birtakım kurallara uymak zorundadır. Kur an bununla ilgili ne gibi ilkeler

Detaylı

Hac ve Umre İle İlgili Mekânlar

Hac ve Umre İle İlgili Mekânlar Hac ve Umre İle İlgili Mekânlar Mikat Sınırları Kâbe (Beytullah) Makam-ı İbrahim Safa ve Merve Tepeleri Zemzem Kuyusu Arafat Müzdelife Mina 1 Hac ve Umre İle İlgili Mekânlar Mekke deki Önemli Ziyaret Mekânları

Detaylı

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ حكم الصلاة مع الجماعة ] باللغة التركية [ Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid ألفه الشيخ: محمد صالح المنجد Terceme edenler Muhammed Şahin ترجمه: محمد

Detaylı

İLİM HALKALARI PROJESİ

İLİM HALKALARI PROJESİ Takdim İşgal devleti İsrail in 2004 yılında, Gazze ve Batı Şeria sınırları ile 1948 topraklarını ayırmak için bir duvar inşa etmiştir. Bu duvarların inşa edilme sebebi İsrail in işgal topraklarında yapacak

Detaylı

HAZRET-İ ALİ DESTANI BİRİNCİ BÖLÜM

HAZRET-İ ALİ DESTANI BİRİNCİ BÖLÜM HAZRET-İ ALİ DESTANI BİRİNCİ BÖLÜM [2b] (1) HAYBER KALESİ NİN FETHİ (3) Haberleri rivayet edenler ve eserlerden nakledenler şöyle anlatırlar: Hazret-i Muhammed; (5) bir gün sabah namazını kıldı, (6) mübarek

Detaylı

Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi Journal of Book Notices, Reviews and Translations

Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi Journal of Book Notices, Reviews and Translations www.libridergi.org Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi Journal of Book Notices, Reviews and Translations SAYI IV (2018) M. S. TAKKÛŞ, Emevî Devleti Tarihi. İstanbul 2016. Hikmetevi Yayınları, 253

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi Niçin Teravih Namazı denilmiştir? Ramazan ayında yatsı namazından sonra kılınan namaz. "Teravih" kelimesi Arapça, "Terviha"nın çoğuludur ve "oturmak, istirahat etmek'" anlamına gelmektedir. Teravih namazı

Detaylı

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi editörü: Özkan Öze iç düzen/kapak: Zafer Yayınları Kapak illustrasyonu: Murat Bingöl isbn: 978 605 5523 16 9 Sertifika

Detaylı

M. Sinan Adalı. İllustrasyonlar: Sevgi İçigen. yayın no: 115 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 3

M. Sinan Adalı. İllustrasyonlar: Sevgi İçigen. yayın no: 115 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 3 yayın no: 115 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 3 Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi editörü: Özkan Öze iç düzen/kapak: Zafer Yayınları Tashih: Emine Aydın isbn: 978 605 5523 30 5 Sertifika no: 14452 3 Uğurböceği

Detaylı

İSLAM TARİHİ VE MEDENİYETİ II TAR104U

İSLAM TARİHİ VE MEDENİYETİ II TAR104U İSLAM TARİHİ VE MEDENİYETİ II TAR104U KISA ÖZET DİKKAT Buarada ilk 4 sahife gösterilmektedir. Özetin tamamı için sipariş veriniz www.kolayaof.com 1 1. Ünite: Abbasilerin Kuruluşu ve İlk Dönem Halifeleri

Detaylı

Acaba hali hazırda elimizdeki Kur an Peygamber (s.a.a) e nazil edildiği suretteki Kur an mıdır?

Acaba hali hazırda elimizdeki Kur an Peygamber (s.a.a) e nazil edildiği suretteki Kur an mıdır? Question Acaba hali hazırda elimizdeki Kur an Peygamber (s.a.a) e nazil edildiği suretteki Kur an mıdır? Kur an-ı Kerim'in tahrif edilmediğinin delilleri nedir? Answer: Kur an-ı Kerim in tahrif edildiğini

Detaylı

22:40 AYETİNİN KURAN DAKİ KOORDİNATLARI

22:40 AYETİNİN KURAN DAKİ KOORDİNATLARI 22:40 AYETİNİN KURAN DAKİ KOORDİNATLARI 1 1-) 22. SURE HACC SURESİ - 22nci ENLEMDE GEÇEN HACC BÖLGESİ 2-) 22 (HACC) 40 ve 22 (HACC) 41 AYETLERİNİN 22:40 ve 22:41. BOYLAM İLE İLİŞKİSİ Suudi Arabistan 13

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ. I. BÖLÜM Din Din Ne Demektir?... 11 Dinin Çeşitleri... 11 İslâm Dini nin Bazı Özellikleri...

İÇİNDEKİLER. Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ. I. BÖLÜM Din Din Ne Demektir?... 11 Dinin Çeşitleri... 11 İslâm Dini nin Bazı Özellikleri... IGMG Islamische Gemeinschaft Millî Görüş e. V. İslam Toplumu Millî Görüş Eğitim Başkanlığı İÇİNDEKİLER Ders Kitapları Serisi Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ Din Din Ne Demektir?... 11 Dinin Çeşitleri... 11

Detaylı

EDİRNE İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 MERKEZ 4. DÖNEM VAAZ (EKİM, KASIM, ARALIK) VE İRŞAT PROGRAMI

EDİRNE İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 MERKEZ 4. DÖNEM VAAZ (EKİM, KASIM, ARALIK) VE İRŞAT PROGRAMI 5.10.2015 Pazartesi 06.10 2015 Salı Y.ÇİFTÇİ S.AL Y.ÇİFTÇİ 7.10.2015 Çarşamba Y.ÇİFTÇİ 15:00 8.10.2015 Perşembe S.AL S.AL 9.10.2015 Cuma E.ÜZÜM S.AL Y.ÇİFTÇİ 15:00 E.ÜZÜM (Siyer ) Mirac ve Hediyesi Namaz

Detaylı

Taliban Sözcüsü: Her ülke ile meşru yoldan diplomasi geliştiriyoruz

Taliban Sözcüsü: Her ülke ile meşru yoldan diplomasi geliştiriyoruz Taliban Sözcüsü: Her ülke ile meşru yoldan diplomasi geliştiriyoruz Gerçekleştirilen röportajda, Taliban'ın diplomasi anlayışına, ülkede artan askeri hareketliliğe ve barış görüşmeleriyle ilgili iddialara

Detaylı

Yüce Allah benim hayrımı murâd eyleyince, gönlüme İslâm ın sevgisini doldurdu; hayrı şerri anlayacak hâle getirdi de kendi kendime şöyle düşündüm:

Yüce Allah benim hayrımı murâd eyleyince, gönlüme İslâm ın sevgisini doldurdu; hayrı şerri anlayacak hâle getirdi de kendi kendime şöyle düşündüm: Hâlid b. Velîd, Kureyş kabîlesinin Mahzûm oğulları kolundandır. Babası Velîd b. Muğîre, İslâm ın azılı düşmanlarından biriydi. Bu sebepten dolayı da kendisine hidâyet nasîb olmamıştı. Babasının azılı bir

Detaylı

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır. İslam a göre kadınlar erkeklerden daha değersiz kabul edilmez. Kadınlar ve erkekler benzer haklara sahiptirler ve doğrusu bazı hususlarda kadınlar, erkeklerin sahip olmadığı bazı belirli ayrıcalıklara

Detaylı

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HZ HATİCE İLE EVLİLİĞİ

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HZ HATİCE İLE EVLİLİĞİ 15.03.2010 Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HZ HATİCE İLE EVLİLİĞİ Ficar savaşları ve Hılful Fudul olaylarından sonra, Hz. Muhammed (s.a.s.) in yirmi beş yaşında iken Hatice ile evlendiği yıla kadar

Detaylı

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MUTE SEFERİ - H8

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MUTE SEFERİ - H8 15.03.2010 Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MUTE SEFERİ - H8 Kaza Umresi nden sonra hem Rasulullah, hem de müslümanlar, Medine ye ferahlamış olarak dönmüşlerdi. Bundan sonra güzel günler görülmeye

Detaylı