Soruşturma No : 1992/ /06/2013 İ D D İ A N A M E DİYARBAKIR ( ) DİYARBAKIR AĞIR CEZA MAHKEMESİNE

Transkript

1 Birleştirme Taleplidir T.C. DİYARBAKIR CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI (TMK 10. MADDESİ İLE GÖREVLİ VE YETKİLİ) TUTUKLU İŞ Soruşturma No : 1992/ /06/2013 Esas No : 2013/536 İddianame No : 2013/491 İ D D İ A N A M E DİYARBAKIR ( ) DİYARBAKIR AĞIR CEZA MAHKEMESİNE (TMK 10. MADDESİ İLE GÖREVLİ VE YETKİLİ) DAVACI MAKTÜL : K.H. : MUSA ANTER, ANTER oğlu FASLA'dan olma, 1920 doğumlu MAĞDUR :ORHAN MİROĞLU, İSMAİL oğlu BEHİYE'den olma, 11/03/1952 doğumlu, Karapınar Mah Cad. No:3 İç Kapı No:27 Çankaya/ ANKARA ikamet eder. ŞÜPHELİ : 1- MAHMUT YILDIRIM, SALİH oğlu DERDİ'den olma, 03/05/1953 doğumlu, BİNGÖL ili, SOLHAN ilçesi, YENİDAL köy/mahallesi, 13 cilt, 23 aile sıra no, 44 sıra no'da nüfusa kayıtlı Yenidal Köyü Solhan/ BİNGÖL ikamet eder. YAKAL. KAR. TARİHİ : 28/03/2012 ŞÜPHELİ : 2- AZİZ TURAN, MEHMET oğlu ZEYNEP'den olma, 15/03/1958 doğumlu, ANKARA ili, ÇANKAYA ilçesi, CEVİZLİDERE köy/mahallesi, 17 cilt, 112 aile sıra no, 1 sıra no'da nüfusa kayıtlı Hafızpaşa Mah. Dik Sok. No:52 Nizip/ GAZİANTEP ikamet eder. ŞÜPHELİ : 3- SAVAŞ GEVREKCİ, NECİP oğlu NERMİN'den olma, 19/04/1953 doğumlu, NİĞDE ili, BOR ilçesi, CUMHURİYET mahallesi, 5 cilt, 109 aile sıra no, 17 sıra no'da nüfusa kayıtlı Alacaatlı Mah Sk. No:7E İç Kapı No:48 Yenimahalle/ ANKARA ikamet eder. SUÇ : Taammüden Öldürme, Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik

2 SUÇ TARİHİ : 20/09/1992 SEVK MADDESİ : Türk Ceza Kanunu (Mülga) 450/4, 31, 33, (Mülga) 149/1 Mad. (Şüpheliler MAHMUT,AZİZ VE SAVAŞ İÇİN) ŞÜPHELİ : 4- HAMİT YILDIRIM, KALABALIK oğlu LEYLİ'den olma, 03/05/1973 doğumlu, ŞIRNAK ili, MERKEZ ilçesi, KUMÇATI köy/mahallesi, 33 cilt, 23 aile sıra no, 25 sıra no'da nüfusa kayıtlı Kumçatı Beldesi Aşağı Mah. No: 13 Merkez/ ŞIRNAK ikamet eder. GÖZALTI TARİHİ TUTUKLAMA TARİHİ SUÇ : 29/06/ /07/2012 TARİHLERİ ARASI : 02/07/ ACM'nin 02/07/2012 tarih 2012/26 sayılı kararı : Taammüden Öldürme, Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik SUÇ TARİHİ : 20/09/1992 SEVK MADDESİ İÇİN) : Türk Ceza Kanunu (Mülga) 450/4-5, 31, 33, /1, Mad. (Şüpheli HAMİT DELİLLER : Şüpheli savunmaları, müşteki ve tanık beyanları, teşhis tutanakları, olay tespit tutanağı, olay ve yakalama tutanağı, ekspertiz raporu, CD çözüm tutanağı, J.Gn. K.lığının JİTEM'in kuruluşu, işleyişi, görevlileri hakkındaki yazıları ile tüm dosya kapsamı Soruşturma Evrakı İncelendi: JİTEMİN KURULUŞU ve YAPISI Jandarma Genel Komutanlığı tarihli yazısı ile kamuoyunda JİTEM olarak bilinen Jandarma İstihbarat Terörle Mücadele Komutanlığının faaliyette bulunduğu yıllar ve hiyerarşik yapısı, Jandarma İstihbarat Gruplar Komutanlarının görev ve yetkileri ile Grup Komutanlıklarıyla olan hiyerarşik ilişkisi konularıyla ile ilgili olarak; J.Gn.K.lığı İsth.Bşk.lığı bünyesinde, İçişleri Bakanı onayıyla, 24 Ağustos 1987 tarihinde J.İsth.Grp.K.lığının teşkil edildiği, 14 Eylül 1987 tarihinden itibaren J.Asyş.K.lığının (Diyarbakır'da konuşlu) "harekat komutası"na, 13 Ekim 1988'den itibaren de "emri"ne verildiği, J.Asyş.K.lığınca, Kasım 1988'de, terörle mücadelede kendi sorumluluk bölgesindeki istihbarat etkinliğini artırmak ve J.İsth.Grp.K.lığı kadrosunu güçlendirerek istihbarat hizmetlerini daha iyi seviyeye çıkartmak maksadıyla J.İsth.Grp.K.lığının araç ve personel miktarının artırılmasının J.İsth.Grp.K.lığı isminin "Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Grup Komutanlığı" olarak değiştirilmesinin teklif edildiği, bu teklifin, "geçici görev" kuruluşuyla ve "deneme" mahiyetinde uygulanması kaydıyla J.Gn.K.lığınca uygun görüldüğü, J.Gn.K.lığınca Mart 1990 ayında İsth.Grp.K.lığının reorganizesiyle ilgili bir çalışma yapılarak Ankara, İzmir, Diyarbakır ve Van'da toplam (4) İsth.Grp.K.lığının kurulmasının Gnkur Bşk.lığına teklif edildiği, Gnkur Bşk.lığınca Nisan 1990'da teklifin uygun olduğunun bildirildiği, Mayıs 1990'da İçişleri Bakanı tarafından da onaylanması neticesinde, bir önceki geçici ve deneme maksatlı oluşturulan uygulamaya son verilerek 30 Kasım 1997'ye kadar görev yapan bu yeni yapının teşkil edildiği,

3 Buna göre kamuoyunda JİTEM olarak bilinen Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Komutanlığının, 24 Kasım 1988 ile 14 Mayıs 1990 tarihleri arasında toplam 17 ay 21 gün süreyle, geçici görev kuruluşuyla ve deneme mahiyetinde oluşturulan bir yapıyı ifade ettiği, bu yapının, resmen kadrolanmaması nedeniyle J.Gn.K.lığının hiyerarşik teşkilat yapısındaki kadro ve kuruluşlarında yer almadığı, Jandarma İstihbarat Gruplar Komutanlığının ise 14 Mayıs 1990'da İçişleri Bakanı onayıyla J.Gn.K.lığı İsth.Bşk.lığına bağlı olarak Ankara'da konuşlu olacak şekilde kurulduğu, İstihbarat Gruplar Komutanlığına bağlı olarak da; Ankara, İzmir, Diyarbakır ve Van'da (4) adet İstihbarat Grup Komutanlığının kurulduğu, bu düzenlemeyle, Diyarbakır J.İsth.Grp.K.lığının doğrudan İstihbarat Gruplar Komutanlığı "organik kuruluş"unda görev icra etmeye başladığı, bu dönemde Jandarma İstihbarat Gruplar Komutanı olarak yalnızca Em.Tuğg. Veli KÜÇÜK'ün görev yaptığı, 18 Temmuz 1991'de, Ankara'da bulunan İstihbarat Gruplar Komutanlığı karargâhının lağvedildiği, İstihbarat Gruplar Komutanlığının görev, yetki ve çalışma esaslarını düzenleyen bir yönergenin bulunmadığı, ancak, İstihbarat Gruplar Komutanlığının, 30 Haziran 1988 tarihinde İçişleri Bakanı tarafından onaylanan "JY Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı Görev, Yetki ve Sorumlulukları Yönergesinde belirtilen esaslara göre görev icra ettiğinin değerlendirildiği, 16 Şubat 2001'de Ankara İsth.Grp.K.lığı ile bağlı Tim K.lıkları dışındaki bütün İsth.Grp.K.lıkları ve İsth.Tim.K.lıklarının lağvedildikleri bildirilmiştir Yılları Arasında Diyarbakır Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığına Bağlı görev yapan tim komutanlıkları ile ilgili olarak; 14 Mayıs 1990'da İçişleri Bakanı onayıyla kurulan (4) İsth.Grp.K.lığından birinin Diyarbakır 3'üncü Isth.Grp.K.lığı olduğu, (Diğerleri Ankara, İzmir, Van ) Diyarbakır 3'üncü Isth.Grp.K.lığının kuruluşunda bunların; Mardin 1 'inci, Silopi 2'nci, Diyarbakır 4'üncü, Batman 6'ncı İsth.Tim.K.lıkları olmak üzere (4) İsth.Tim komutanlığının bulunduğu, 18 Temmuz 1991'de Ankara'da bulunan İstihbarat Gruplar Komutanlığı karargâhının lağvedilmesi üzerine, Diyarbakır 3'üncü J.İsth.Grp.K.lığının, Diyarbakır'da konuşlu bulunan J.Asyş.K.lığına bağlandığı, Ayrıca Van J.İsth.Grp.K.lığının da lağvedilmesi üzerine bu grup komutanlığına bağlı olan Van 7'nci ve Elazığ 8'inci J.İsth.Tim K.lıklarının da Diyarbakır J.İsth.Grp.K.lığına bağlandıkları, yılları arasında bu teşkilat yapısı ile görev icra edildiği, 1996 yılında Elazığ İsth.Tim.K.lığının Diyarbakır İsth.Grp.K.lığının kuruluşundan çıkarılarak Tunceli J.Blg.K.lığına bağlandığı, 23 Mayıs 1997'de yapılan bir düzenlemeyle, Batman'da J.İsth.Grp.K.lığının teşkil edilerek, Batman, Silopi ve Van İstihbarat Tim K.lıkları ile Hakkari ve Bitlis'te yeni oluşturulan isth. tim. k.lıklarının Batman J.İsth.Grp.K.lığına bağlandıkları, Batman J.İsth.Grp.K.lığının da Batman J.Blg.K lığının kuruluşuna verildiği,

4 30 Kasım 1997'de yapılan bir düzenlemeyle, J.Asyş.K.lığı kuruluşunda bulunan Diyarbakır J.İsth.Grp.K.lığı, Diyarbakır J.Blg.K.lığına bağlandığı, Mardin ve Diyarbakır İstihbarat Tim K.lıklarının bulundukları illerdeki il jandarma komutanlıklarının harekat kontrolüne verildikleri bildirilmiştir. Jandarma Genel Komutanlığının Verdiği Bu Bilgilere Göre Diyarbakır 3'üncü J.İsth.Grp.K.lığının Özetle; 1-) J.Gn.K.lığı İsth.Bşk.lığı bünyesinde, 24 Ağustos 1987 tarihinde kurulan Diyarbakır J.İsth.Grp.K.lığının J.Asyş.K.lığının (Diyarbakır'da konuşlu) önce "harekat komutası"na, sonra da "emri"ne verildiği, 24 Kasım 1988 de isminin Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele komutanlığı olarak değiştirildiği, 14 Mayıs 1990 tarihine kadar toplam 17 ay 21 gün süreyle bu isimle geçici ve deneme mahiyetinde görev yaptığı, 2-) 14 Mayıs Temmuz 1991 arasında 4 grup komutanlığı Ankara'da karargahı bulunan Jandarma İstihbarat Gruplar Komutanlığına, burasının da J.İsth.Başkanlığına bağlı olarak faaliyet yürüttükleri, 3-)18 Temmuz 1991'den itibaren Diyarbakır 3'üncü J.İsth.Grp.K.lığının tekrar Diyarbakır'da konuşlu bulunan J.Asyş.K.lığına bağlandığı, 4-)30 Kasım 1997'de de Diyarbakır J.Bölge K.lığına bağlandığı, Mardin ve Diyarbakır İstihbarat Tim K.lıkları da bulundukları illerdeki il jandarma komutanlıklarının harekat kontrolüne verildikeri, 5-16 Şubat 2001'de Ankara İsth.Grp.K.lığı ile bağlı Tim K.lıkları dışındaki bütün İsth.Grp.K.lıkları ve İsth.Tim.K.lıklarının lağvedildikleri anlaşılmıştır. ARİF DOĞAN dan Ele Geçirilen Belgelere Göre ve ARİF DOĞAN'ın İfadelerine Göre JİTEM'in Kuruluşu: İstanbul C.Başsavcılığı tarafından Emekli Albay Arif DOĞAN'ın Beykoz Polonezköy Yolu No:117 de bulunan depo olarak kullanılan emlak dükkanında yapılan arama neticesinde bulunan yıllarına ait JİTEM'in kuruluşu öncesi/sonrası ile ilgili resmi yazı niteliğinde belge ve el yazısı dokümanların konu sıralamasına bağlı kalınarak incelendiğinde; 24 Ağustos 1987 tarihinde Jandarma İstihbarat Başkanlığı bünyesinde Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığının kadrolu olarak ihdas edildiği, " Güneydoğu Bölgesinde cereyan eden iç güvenlik harekatının özelliği nedeniyle" şeklinde belirtilen saikle yaklaşık 20 gün sonra 14 Eylül 1987 tarihinde Jandarma Asayiş Komutanlığının "hareket kontrolüne", 13 Ekim 1998 tarihinde ise ikinci bir emre kadar bu komutanlığın "emrine" verildiği, A.Cem ERSEVER imzalı "Andıç" başlıklı 8 sayfalık belgede kısaca, deneme mahiyetinde "Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Grup Komutanlığı- (JİTEM)" adı ile kurulan teşkilatın 29 Mayıs 1990 tarihli emre kadar faaliyetini devam ettirdiği, halen Jandarma İstihbarat Gruplar Komutanlığı adı altında kuruluşundaki 3 grup komutanlığı ile görev yaptığı, ancak bu teşkilatın yasal bir statüye kavuşturulmamış olmasının görev etkinliğini ve jandarma teşkilatı içindeki konumunu olumsuz etkilediği, bu nedenle İl J.K.lıkları bünyesinde reorganize edilmesi gerektiğine dair değerlendirme ve teklifin Diyarbakır Jandarma Asyş. Komutanlığına gönderildiği, bu belgeden JİTEM adı altında faaliyetine devam eden teşkilatın yasal statüsünün bulunmadığının A.Cem Ersever tarafından belirtildiği anlaşılmıştır.

5 ARİF DOĞAN tarihli ek ifadesinde; "...Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığının istihbarat toplayarak ilgili mercilere bildirmesi sonucu yapılacak operasyonel faaliyetlerdeki gecikme ve bir kısım sıkıntılar dolayısıyla ortaya çıkan ihtiyaç nedeniyle Jandarma Genel Komutanlığı emriyle Jandarma Asayiş Bölge Komutanlığı bünyesinde ikinci bir emre kadar JİTEM (Jandarma İstihbarat Terörle Mücadele Grup Komutanlığı) ismi adı altında deneme amaçlı bir kadro oluşturuldu.... JİTEM in görev alanı Jandarma Asayiş Bölge Komutanlığı yani OHAL Bölge Valiliği sınırları içerisinde kalıyordu......benim JİTEM'in başında bulunduğum dönemde ve sonrasında JİTEM'in ismini kullanarak kanunsuz ve illegal işler yapan kişiler olduğunu duyardık. Hatta ben bizim adımızı kullanarak kanunsuz işler yapan bu kişileri GÖTEMCİ olarak nitelendiririm. Benim JİTEM'in başında bulunup görev yaptığım dönemde bu şekilde ismimizi kullanan herhangi bir kimse duymadım. Fakat 1990 yılında ben ayrılıp JİTEM dondurulduktan sonra bu şekilde adımızı kullanan kişiler olduğunu duydum... İtirafçı ABDULKADİR AYGAN a (AZİZ TURAN) Göre JİTEM Oluşumu İstanbul 13.ACM'nde görülen 2008/209 esas sayılı (Ergenekon davası olarak bilinir) yargılama esnasında "Kıskaç" ismiyle ifadesi alınan gizli tanığa JİTEM ile ilgili olarak soruların sorulduğunun medyaya yansıması üzerine, halen Diyarbakır 6.ACM'de JİTEM'e bağlı olarak görev yaptığı sırada karıştığı eylemlerle ilgili olarak yargılaması devam eden ABDULKADİR AYGAN'ın (AZİZ TURAN) gizli tanık KISKAÇ'a JİTEM'in kuruluşu ve işleyişi ile ilgili olarak e posta yoluyla gönderdiği metnin özeti : "JİTEM (Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele) teşkilatının kuruluş fikri, bildiğim kadarıyla 1989'larda Korgeneral Hulusi SAYIN, Cem ERSEVER, Hüseyin KARA ve Aytekin ÖZEN adlı jandarma subayları tarafından üst makamlara önerilmiş ve onay alınarak hayata geçirilmiştir. İsmi geçen kurucularla aynı fikirde olan birçok subay ve astsubay daha sonra bu çatı altında toplanıp görevi birbirine devrederek faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Veli KÜÇÜK, Arif DOĞAN, Abdülkerim KIRCA, Ali YILDIZ adlı subaylar ile Rasim KARA, Şaban astsubay adlı astsubaylar da bu teşkilatın ilk çekirdek kadrosu arasındaki yerlerini almışlardır. JİTEM de fiilen görev alan komutanlardan başka bu organizasyonu destekleyen üst düzeydeki subaylar vardır. Olağanüstü Hal Bölgesinde görev yapan paşalardan; Hulusi SAYIN, Hikmet KOKSAL, Hasan KUNDAKÇI ve Necati ÖZGEN bu teşkilatı "Terörle Mücadele" adı altında yönlendirmiş, maddi ve manevi, olarak desteklemişlerdir. Bu teşkilatta 2-4 yıl görev yapan subaylar dönüşümlü olarak görevi, birbirlerine devrederler. Bu subayların hepsi de Îzmir-Foça'da komando eğitimi ve özel kurslardan geçmiş olup birçoğu da Amerika ve başka ülkelerde özel kurslar görmüşlerdir. Bunlar; Türkiye'deki Özel Harp Dairesi'ne bağlıdırlar. Gruplar Komutanlığı, Grup Komutanlığı ve Tim'lerde; idari Kısım ve İstihbarat Kısmı vardır. Genellikle idari kısımda ihtiyaca göre 2-3 astsubay idari işleri yürütür. Bunların emrinde; şoför ve evrak işleriyle uğraşan bir-iki uzman çavuş bulunur. İhtiyaca göre birkaç asker, şoför, komutanın postası, çaycı ve teşkilatın diğer işleri için alınır. Bütün personel sivil giyimlidir. Saç sakal bırakmak ihtiyaca ve görevin cinsine göre serbesttir. JİTEM'e personel tayininda özellikle Kürtçe bilenler tercih edilmektedir.

6 JİTEM'e Jandarma Genel Komutanlığı tarafından tahsis edilen araçlar sivildir. Bu araçlara duruma göre sahte plakalar takılır. Her görevden sonra genellikle eski plaka çıkarılıp başka bir plaka takılır. Bu işlem; aracın plakasının başkalarınca alınmış olması ihtimaline karşı tedbir olarak yapılır. JİTEM'e ait her arabada oranın en yetkili komutanı tarafından imzalanmış ve resmi mühürlü bir "araç görev kartı" bulundurulur. Polisin aracı durdurması halinde, bu kart gösterilir ve oradan rahatça geçilir....yukarıda saymış olduğum faaliyetlerin yanı sıra, en etkili yöntem olan kaçırma, sorgulama ve infaz edip cesetleri kaybetme çalışmaları JİTEM'in çokça başvurduğu bir faaliyettir. JİTEM'in Adam Kaçırma Ve Sorgu-İnfaz Yöntemleri: JİTEM, örgüt ve örgüt elemanları hakkındaki bilgiyi birçok kanaldan alabilme imkânına sahiptir, örneğin: 1- Ajan-muhbirler vasıtasıyla. 2-Diğer güvenlik ve istihbarat teşkilatlarının elde ettiği duyumları paylaşma. 3- Teknik dinleme vb. cihazlardan elde edilen bilgiler. 4-Yakalanan veya teslim olan örgüt mensuplarının verdiği bilgiler. 5-Legal veya illegal sorgulama sonucu elde edilen bilgiler. 6-JİTEM personelinin bizzat yaptığı istihbarat çalışmalarında elde edilen bilgilerin değerlendirilmesi gibi... Yukarıda saymış olduğum yöntem ve kanallar vasıtasıyla tespit edilen örgüt mensubu veya "işbirlikçilerinin" ev ve iş adresleri, varsa otolarının plakası, işe gidiş-dönüş saatleri, kısacası kişi hakkındaki tüm kişisel ve sosyal bilgiler toplanır. Şahıs bir süre izlenir. Tüm istihbarı bilgiler tamamlandıktan sonra hedef şahsın peşine ekip görevlendirilir. Şartlara ve ihtiyaca göre personel görevlendirilir. Görevlendirilen ekip riske girmeden şahsı en elverişli anda kendisine sivil polis süsü vererek araca bindirir. Eğer hedef, arabaya binmemek için direnirse şahsa karşı duruma göre şiddet uygulanır. Araca bindirilen şahıs aracın arka orta koltuğuna oturtulur. Her iki tarafında da birer personel oturur. Şahsın başı öne eğdirerek çevreyi görmesi engellenir. JİTEM'e yaklaşıldığında şahsın gözleri bir bez bantla bağlanır. Bundaki maksat, yakalanan şahsın nereye götürüldüğünü görmesini engellemektir. Elleri de arkadan bağlanır veya kelepçelenir. Mümkün olduğu kadar kimse görmeden şahıs JİTEM'in kapısından içeri alınır ve hücreye konulur. Şahsın konumuna göre hemen veya daha sonra sorgu faslına geçilir. Duruma göre bazen JİTEM komutanı bizzat sorguya katılır ve kendi elleriyle işkenceli sorgu yapar. Ayrıca, istihbarat astsubayı ve uzman çavuşlar ile sivil memur olarak JİTEM kadrosuna alınan eski örgüt mensupları da bu sorgularda danışman/tercüman olarak görev alır. Sorgu odasında bulunan personelin hepsi şu veya bu oranda dayak ve işkenceye iştirak etmek mecburiyetindedir. Orada duygusallığa yer yoktur. Asli görevi ne olursa olsun, oradaki herkes "suç ortaklığı yapmalıdır"ilkesi geçerlidir. İşkence yapmayan personele, amirleri tarafından şüphe ile bakılır. Sorgudaki işkence sınırsızdır: Kaba dayak atma, Filistin Askısı, sorgudaki kişinin ayaklarından tavana asılması, ayaklarına araba lastiği bağlanıp tavana asılması, çırılçıplak soyularak vücudunun üzerinde

7 sigara söndürülmesi, üzerine soğuk su dökülmesi, günlerce aç ve susuz bırakmak, tehdit ve şantaj, küfür ve hakaret vb. yöntemler uygulanır yılından başlayarak, JİTEM tarafından illegal olarak kaçırılan ve sonra infaz edilen birçok kişinin üzerinde bu işkence yöntemleri uygulandı. Kendiliğinden çözülen ve bildiği her şeyi itiraf edenlere dayak atılmaz ve yumuşak davranılırdı. Gerekli bilgiler alındıktan sonra onlara da her türlü hakaret yapılırdı. Bazı JİTEM görevlileri tarafından bunlara da "nasıl olsa PKK'li teröristtir" denilerek dayak atıldığı da oluyordu. İşkenceli sorgulamada istenilen bilgiler alındıktan sonra şahıs, kablo veya iple boğulmak veya arazide kafasına kurşun sıkılmak suretiyle infaz edilirdi, öldürülen kişi ya halka korku salmak maksadıyla açık araziye çuval içerisinde atılır, ya da rastgele kazılan bir toprak çukura gömülürdü. Bazıları da cesedin bulunmaması için bir göle veya nehre ağırlık bağlanıp atıl "JİTEM (Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele) teşkilatının kuruluş fikri, bildiğim kadarıyla 1989'larda Korgeneral Hulusi SAYIN, Cem ERSEVER, Hüseyin KARA ve Aytekin ÖZEN adlı jandarma subayları tarafından üst makamlara önerilmiş ve onay alınarak hayata geçirilmiştir. İsmi geçen kurucularla aynı fikirde olan birçok subay ve astsubay daha sonra bu çatı altında toplanıp görevi birbirine devrederek faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Veli KÜÇÜK, Arif DOĞAN, Abdülkerim KIRCA, Ali YILDIZ adlı subaylar ile Rasim KARA, Şaban astsubay adlı astsubaylar da bu teşkilatın ilk çekirdek kadrosu arasındaki yerlerini almışlardır. JİTEM de fiilen görev alan komutanlardan başka bu organizasyonu destekleyen üst düzeydeki subaylar vardır. Olağanüstü Hal Bölgesinde görev yapan paşalardan; Hulusi SAYIN, Hikmet KOKSAL, Hasan KUNDAKÇI ve Necati ÖZGEN bu teşkilatı "Terörle Mücadele" adı altında yönlendirmiş, maddi ve manevi, olarak desteklemişlerdir. Bu teşkilatta 2-4 yıl görev yapan subaylar dönüşümlü olarak görevi, birbirlerine devrederler. Bu subayların hepsi de Îzmir-Foça'da komando eğitimi ve özel kurslardan geçmiş olup birçoğu da Amerika ve başka ülkelerde özel kurslar görmüşlerdir. Bunlar; Türkiye'deki Özel Harp Dairesi'ne bağlıdırlar. Gruplar Komutanlığı, Grup Komutanlığı ve Tim'lerde; idari Kısım ve İstihbarat Kısmı vardır. Genellikle idari kısımda ihtiyaca göre 2-3 astsubay idari işleri yürütür. Bunların emrinde; şoför ve evrak işleriyle uğraşan bir-iki uzman çavuş bulunur. İhtiyaca göre birkaç asker, şoför, komutanın postası, çaycı ve teşkilatın diğer işleri için alınır. Bütün personel sivil giyimlidir. Saç sakal bırakmak ihtiyaca ve görevin cinsine göre serbesttir. JİTEM'e personel tayininda özellikle Kürtçe bilenler tercih edilmektedir. JİTEM'e Jandarma Genel Komutanlığı tarafından tahsis edilen araçlar sivildir. Bu araçlara duruma göre sahte plakalar takılır. Her görevden sonra genellikle eski plaka çıkarılıp başka bir plaka takılır. Bu işlem; aracın plakasının başkalarınca alınmış olması ihtimaline karşı tedbir olarak yapılır. JİTEM'e ait her arabada oranın en yetkili komutanı tarafından imzalanmış ve resmi mühürlü bir "araç görev kartı" bulundurulur. Polisin aracı durdurması halinde, bu kart gösterilir ve oradan rahatça geçilir....yukarıda saymış olduğum faaliyetlerin yanı sıra, en etkili yöntem olan kaçırma, sorgulama ve infaz edip cesetleri kaybetme çalışmaları JİTEM'in çokça başvurduğu bir faaliyettir. JİTEM'in Adam Kaçırma Ve Sorgu-İnfaz Yöntemleri: JİTEM, örgüt ve örgüt elemanları hakkındaki bilgiyi birçok kanaldan alabilme imkânına sahiptir, örneğin:

8 1- Ajan-muhbirler vasıtasıyla. 2-Diğer güvenlik ve istihbarat teşkilatlarının elde ettiği duyumları paylaşma. 3- Teknik dinleme vb. cihazlardan elde edilen bilgiler. 4-Yakalanan veya teslim olan örgüt mensuplarının verdiği bilgiler. 5-Legal veya illegal sorgulama sonucu elde edilen bilgiler. 6-JİTEM personelinin bizzat yaptığı istihbarat çalışmalarında elde edilen bilgilerin değerlendirilmesi gibi... Yukarıda saymış olduğum yöntem ve kanallar vasıtasıyla tespit edilen örgüt mensubu veya "işbirlikçilerinin" ev ve iş adresleri, varsa otolarının plakası, işe gidiş-dönüş saatleri, kısacası kişi hakkındaki tüm kişisel ve sosyal bilgiler toplanır. Şahıs bir süre izlenir. Tüm istihbarı bilgiler tamamlandıktan sonra hedef şahsın peşine ekip görevlendirilir. Şartlara ve ihtiyaca göre personel görevlendirilir. Görevlendirilen ekip riske girmeden şahsı en elverişli anda kendisine sivil polis süsü vererek araca bindirir. Eğer hedef, arabaya binmemek için direnirse şahsa karşı duruma göre şiddet uygulanır. Araca bindirilen şahıs aracın arka orta koltuğuna oturtulur. Her iki tarafında da birer personel oturur. Şahsın başı öne eğdirerek çevreyi görmesi engellenir. JİTEM'e yaklaşıldığında şahsın gözleri bir bez bantla bağlanır. Bundaki maksat, yakalanan şahsın nereye götürüldüğünü görmesini engellemektir. Elleri de arkadan bağlanır veya kelepçelenir. Mümkün olduğu kadar kimse görmeden şahıs JİTEM'in kapısından içeri alınır ve hücreye konulur. Şahsın konumuna göre hemen veya daha sonra sorgu faslına geçilir. Duruma göre bazen JİTEM komutanı bizzat sorguya katılır ve kendi elleriyle işkenceli sorgu yapar. Ayrıca, istihbarat astsubayı ve uzman çavuşlar ile sivil memur olarak JİTEM kadrosuna alınan eski örgüt mensupları da bu sorgularda danışman/tercüman olarak görev alır. Sorgu odasında bulunan personelin hepsi şu veya bu oranda dayak ve işkenceye iştirak etmek mecburiyetindedir. Orada duygusallığa yer yoktur. Asli görevi ne olursa olsun, oradaki herkes "suç ortaklığı yapmalıdır"ilkesi geçerlidir. İşkence yapmayan personele, amirleri tarafından şüphe ile bakılır. Sorgudaki işkence sınırsızdır: Kaba dayak atma, Filistin Askısı, sorgudaki kişinin ayaklarından tavana asılması, ayaklarına araba lastiği bağlanıp tavana asılması, çırılçıplak soyularak vücudunun üzerinde sigara söndürülmesi, üzerine soğuk su dökülmesi, günlerce açırdı. Mesela; Silopi'nin Körtik köyünden Hasan adlı şahıs (Hasan ERGÜL), Elazığ JİTEM Tim Komutanlığında boğulduktan sonra çuval içerisinde Hazar Gölü'ne atıldı. Bu şahsı yakalatan kişi, akrabası olduğundan cesedin bulunması istenmiyordu. Ayrıca Hasan adlı şahıs, güpegündüz Silopi'nin girişinde ve oğlunun gözleri önünde yakalanıp JİTEM'e götürülmüştü. Bu yüzden JİTEM cesedin ortaya çıkmasını istemiyordu. Vedat AYDIN olayında ise tersi bir taktik izlenmiştir: Bu olayda ise Kürd halkına açıktan bir korku mesajı verilmek istenmiştir. Eğer bunu amaçlamamış olsalardı onu bir daha bulunamayacak bir yere gömebilirlerdi. Ayrıca, Vedat AYDIN olayında provokasyon ve kitle katliamı da amaçlanmıştı. JİTEM Grup Komutanı Cem ERSEVER'in, cenazenin kaldırıldığı gün kendi personelini dışarı çıkmamaları için

9 uyarması anlamlıdır. Demek ki ERSEVER, o gün halkın üzerine jandarmalar tarafından ateş açılacağını da biliyordu. Bu yüzden mahiyetindeki personeli uyarmıştı. Musa ANTER olayında ise başka bir taktik uygulanmış ve bir taşla iki-üç kuş avlanmak istenmişti. O güne bir göz atalım: 1-Cem ERSEVER, eski PKK'li İtirafçı Mustafa DENİZ ve yine eski PKK'li Neval BOZ'u yanına alarak Ankara'dan Diyarbakır'a geliyor, 2-Mustafa DENİZ'i kendisinin daha önce "bu sakallıyı hiç sevmiyorum" dediği YEŞİL in emrine veriyor. Kendisi yanına Neval'ı alarak Adıyaman-Nemrut Dağına telsizle PKK'lilerin yerlerini tespit etmeye gidiyor(!).. Bölgede ERSEVER'den başka o işi yapabilecek görevli yok muydu ki, kendisi ta Ankara'dan gelip Nemrut Dağında PKK'lı avına çıkıyor? Varsayalım ki, telsiz dinleme işi bahaneydi, Neval ile baş başa gözlerden uzak bir gün geçirmek istemişti. Peki, bu işi ille de Musa ANTER'in vurulacağı güne mi denk getirmeliydi? ERSEVER böyle davranmakla, resmi sıfatlı bir üst düzey askeri görevli olarak kendisini kıyıya atıyor, işin içinde görünmek istemiyor. 3-ANTER olayının Diyarbakır JİTEM komutanının izinde olduğu güne denk getirilmesi yine bir tesadüf müdür? Kendisinin yerine vekâlet eden Tim komutanı Binbaşı Savaş GEVREKÇİ'nin olayın plan aşamasında ve olay anında mahiyetindeki bir sivil memur olan Ali OZANSOY'a (itirafçı-eski PKK'li) ana telsizin başında beklemesi için neden görev verilmiştir? Emrinde çalışan personel henüz mesaide iken, binbaşı mesaisini bitirip evine gitmiştir. 4-Ve PKK den ayrılmış olan Cemil Işık (Hogir) ile tetiği çeken Şırnaklı Hamit, diğer itirafçı mensuplarla birlikte Yeşil'in emrine niçin verildi? Henüz resmiyette devlete teslim olmuş olarak görülmeyen, kamuoyunda hakkında sansasyonel yayınlar yapılmış olan HOGİR ve resmen JİTEM'in sivil memur kadrosunda görev yapanlar neye dayanılarak YEŞİL gibi ipsiz-sapsız ve resmi sıfatı bulunmayan bir kelle avcısının emrine verilebiliniyor? Her şey önceden yukarıdaki üst düzey rütbeliler veya sivil bürokratlarca planlanmış ve programlanmıştır. Bu olayda da: a-olay PKK'nın üzerine yıkılmak istenmiştir, çünkü sağlam bir kaynaktan aldığım duyuma göre; "PKK, Musa ANTER'i MİT'le işbirliği yapmaktan dolayı ölümle tehdit etmiştir. Bu tehdit mektubu halen Musa ANTER'in kızı Rahşan hanımda saklıdır". Bu iddiada bulunan şahıs, Anterlerin çok yakın aile dostlarından birisidir. b- Ape Musa, İsveç vatandaşı olduğu için, olay PKK'nin üzerine atılınca, Avrupa'nın bu örgüte terörist gözüyle bakması amaçlanmıştır. c- Bu olayla Kürdlere; Kürdler adına hiçbir kültürel faaliyette bulunma izni verilmeyeceği mesajı verilmek istenmiştir. Kürdler için bu tür faaliyetleri geliştirmeye çalışanların akıbetinin nasıl olacağını göstermeye çalışılmıştır. d-bu olayda görev verilen kişilerin ise hayatları boyunca devletle işbirliği yapması ve kendi milletine karşı suç işlemeye devam etmeleri amaçlanmıştır. Görüldüğü gibi her şey bir plan çerçevesinde yürütülmüştür.

10 JİTEM sadece bir istihbarat teşkilatı, bir operasyonel güç değil, aynı zamanda bir psikolojik savaş aygıtı olarak da çalışmıştır. Resmi varlığı kabul edilmeyen JİTEM'in kapısına 1991 yılında Cem Ersever tarafından isim levhası bile asıldı. Fakat yukarıdaki generallerin uyarısıyla bu levha kaldırıldı yılları içerisinde JİTEM personeline ödenen maaş bordosunda; "görev yeri" olarak "JİTEM" yazılmaktaydı. Daha sonra bu da silinerek, yerine Asayiş Komutanlığı veya Bölge Komutanlığı yazıldı. " JİTEM'in Diyarbakır'da İşleyişi JİTEM de Jandarma subay, astsubay, uzman çavuşlardan başka sivil unsur olarak daha önce PKK terör örgütü saflarında bulunan ancak daha sonra operasyonlarda yakalanan veya kendileri teslim olan itirafçılara da görev yaptırıldığı, itirafçılık yasasından yararlandıkları için kısa sürede cezalarını tamamlayarak tahliye edildikleri, itirafçıların gerek cezaevinde bulundukları sırada özel izinle çıkartılarak, gerekse tahliyelerinden sonra örgüt hakkında bildiklerini güvenlik güçlerine anlatıp birlikte operasyonlara katıldıkları, itirafçıların PKK terör örgütünün hedefi haline gelmeleri nedeniyle isimleri değiştirilerek yeni kimlikler verildiği, ayrıca görevleri sırasında kullanmaları için birer kod ad verildiği, güvenli kamu lojmanlarının tahsis edildiği, İtirafçılardan operasyonlar sırasında, PKK lıların saklandığı yerler, kullandıkları ve kaçtıkları yollar ile o bölgedeki gurubun sayısı ve liderleri hakkında bilgiler verdikleri, ayrıca şehir içinde örgüte yardım ettiği, milislik yaptığı vs. ileri sürülen kişilerin yargı makamlarına bilgi verilmeden, yakalanmaları, gözaltına alınmalar ve infaz edilmeleri gibi yasadışı eylemlerde kullanıldıkları, Temmuz 1989 da Diyarbakır J.Asyş. Komutanlığına atanan Korg. Hikmet KÖKSAL'ın girişimleri sonucunda itirafçılardan Ali OZANSOY, Abdulkadir AYGAN (Aziz Turan),Fethi Çetin,Recep TİRİL ve Adil TİMURTAŞ, Kemal EMLÜK, Hasan ADAK, Fethi ÇETİN,Hatice ELMAS, Saniye EMLÜK,Hanım BEYAZ'ın JGK'nın emrine sivil memur/işçi atandıkları, şüphelilerden Ali Ozansoy 1993'te, A.Aygan'ın 2001'de istifa ettikleri, Korgeneral Hikmet KÖKSAL'ın J.Asyş. Komutanı olmasından yaklaşık bir yıl sonra J.İsth. Grup 2. Tim komutanı olarak Silopi'de görev yapan Binbaşı Ahmet Cem ERSEVER in tarihinde Diyarbakır J. İsthb. Grup Komutanlığına atandığı, yaklaşık bir yıl sonra da tarihinde JGK J.İsth. Grup K. Vekilliğine (Ankara) atandığı, yerine Diyarbakır Grup komutanlığına J.Kd.Binb. CAHİT AYDIN'ın atandığı, bu dönemde Binb.Savaş GEVREKÇİ'nin ise İstihbarat Tim Komutanı olduğu anlaşılmıştır. Malatya C.Başsavcılığı tarafından tanzim edilen ZİRVE İDDİANAMESİ Olarak Bilinen İddianamede Yer Alan DENİZ UYGAR'ın (İLKER ÇINAR GERÇEK KİMLİKLİ) İfadelerinde Özel kuvvetler Komutanlığının birimi olduğu ileri sürülen TUSHAT ile JİTEM in İlişkilerini anlatıldığı bölüm ;.O dönemde TSK da Genel Kurmay Başkanlığı Genel sekreterlik görevinde bulunan Ahmet Hurşit TOLON belirttiğim yapılanmanın başındaydı. Bu yapılanmanın ismi TUSHAD idi yılında Hurşit TOLON tarafından kurulmuştu. TUSHAD ın açılımı Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi dir. Bahsettiğim bu yapılanma çok gizli olup, JİTEM ile koordinasyon halindeydi.

11 Siyah Kuvvetler, Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı operasyonel nitelikte silahlı sivil kuvvetlerdir. Bu birime seçilen kişiler de genelde asker ve polis kesiminden seçilir ve sivil olarak görev yaparlar. Ancak Beyaz Kuvvetlerden farkı silahlı operasyonel bir birim olmalarıdır. Siyah Kuvvetlerde görev yapan kişiler de halkın içerisinde bulunarak görev yaparlar. Görevleri arasında aynı zamanda farklı grupları karşı karşıya getirerek ortamı germek ve karıştırmakta vardır. JİTEM ise Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde jandarma istihbarat personelleri arasından seçilmiş, operasyonel bir birimdir. İstihbarat olarak geçmesine rağmen istihbarat yapmazlar. İnfaz yaparlar. JİTEM, idari açıdan Jandarma Genel Komutanlığı na, operasyonların yürütülmesi ve talimatın alınması bakımından TUSHAD a bağlıdır. TUSHAD, JİTEM i de koordine eder. JİTEM de Siyah Kuvvetler gibi silahlı operasyonel bir birim olduğundan halkın arasında görev yapar. JİTEM in Siyah Kuvvetlerden farkı sadece infaz yapmalarıdır. Siyah Kuvvetler gibi geniş çaplı toplumsal olayları çıkaracak şekilde etkin çalışma yürütemezler. Ancak küçük çaplı yapabilirler. JİTEM in büyük çaplı toplumsal eylem yapamadığına ilişkin en bariz örnek, 2005 yılında yaşanan Şemdinli Olayıdır. Bu olayda JİTEM tarafından toplumsal bir infial yaratılmak istenmiş, ancak bu başarılamamıştı. Bunun nedeni ise bu birimde çalışanların özellikle bu konularda Siyah Kuvvetler gibi eğitim almamaları, uzman ve profesyonel olmamalarıdır. JİTEM, görüntüde istihbarat yapıyor gibi görünmekle birlikte esasen istihbari anlamda bir çalışma yürütmez. Daha çok infaz yapma karakteristiği gösterir. Bu nedenle JİTEM sadece infaz edilecek kişiyi alıp sorguladıktan sonra özellikle kafasına sıkarak infaz yapar. JİTEM e seçilen kişiler genelde Jandarma İstihbarat biriminden seçilir. Tetikçiler ise bölgesel kültüre hakim genelde kürtçe bilen itirafçılar arasından seçilir. JİTEM batıda aktif değildir. Daha çok doğuya yönelik kurulan bir birimdir. JİTEM 1990 lı yılların başlarında faaliyete başladı. Bu faaliyetini özellikle 1996 yılındaki Susurluk Olayına kadar yoğun şekilde sürdürdü. Susurluk olayı JİTEM in deşifre olmasına yol açtı. Bu tarihten sonra da faaliyetlerine devam etti. JİTEM halen aktif olarak faaliyettedir. Bildiğim kadarıyla daha önceki ifademde de belirtiğim gibi Genelkurmay Başkanlığı 2011 yılında JİTEM in varlığını da kabul etmişti. TUSHAD, Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde kurulan bir birimdir. Bu birim genelde idaridir ve koordinasyon merkezidir. Zaten bana gelen belgelerin altında K.B. yazılı olurdu. Bu kısaltma Koordinasyon Başkanlığı anlamına gelmektedir. Hiyerarşik açıdan TUSHAD ın içerisinde bulunan birimlerden; benim de içerisinde faaliyet yürüttüğüm Beyaz Kuvvetler hiyerarşik açıdan başta gelmektedir. Beyaz Kuvvetlerden sonra Siyah Kuvvetler gelir. JİTEM ise bu hiyerarşi içerisinde doğrudan yer almaz. Sadece yukarıda da belirtiğim gibi operasyonel anlamda TUSHAD tan talimat alan bir birim niteliğindedir. Hiyerarşik olarak Beyaz Kuvvetler JİTEM in üstündedir..., Türk Silahlı Kuvvetleri JİTEM i kabul etmeyebilir. Ama biz JİTEM in faaliyet yaptığını biliyorduk. Ben de bir nevi JİTEM elemanı sayılıyordum. Her ne kadar Özel Harp Dairesinde Beyaz Kuvvetlerde çalışıyor olsam da, halkla iç içe olan JİTEM in faaliyetlerini yürütüyorduk, Ben, Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesinde bulunan Beyaz Kuvvetler, Siyah Kuvvetler ve JİTEM in; Ergenekon operasyonları başladıktan sonra Ergenekon Terör Örgütüne yönelik soruşturma kapsamında iddianameler yayınlanınca, deliller ortaya konunca, Ergenekon Terör Örgütünün bir parçası olduğu sonucuna vardım. Beyaz Kuvvetler, Siyah Kuvvetler ve JİTEM Ergenekon Terör örgütü içerisinde yer almakta ve bu örgütün tamamen kontrolü altında faaliyet yürütmektedir.,

12 .Ancak Ergenekon Terör Örgütüne yönelik yapılan operasyonlar sonucunda yukarıda da anlattığım üzere benim içinde bulunduğum Beyaz Kuvvetler, Siyah Kuvvetler ve JİTEM'in Ergenekon Terör Örgütüne bağlı devletin içine yerleşmiş birer birim oldukları sonucuna ulaştım JİTEM İSMİ VERİLEN TEŞEKKÜLÜN EYLEMLERİ İLE İLGİLİ AÇILAN VE DEVAM EDEN DAVALAR 1-) tarihinde 1999/1234 haz, 570 id, 542 esas sayılı iddianame ile İbrahim BABAT adına sahte kimliği kullanan Hacı HASAN ve Adil Timurtaş'ın beyanlarına dayanılarak, 'da Hacı Ahmet Zeyrek'in öldürülmesi, A.Cem Ersever'in talimatıyla Lokman Gündüz tarafından, tarihinde Mehmet Bayar'ın öldürülmesi, Hacı Hasan'ın da içinde bulunduğu Silopi JİTEM grubu tarafından, tarihinde Tahsin Sevim, Hasan Utanç ve Hasan Caner'in öldürülmesi,a.cem Ersever, Hacı Hasan, Şaban Bayram, Faysal Şanlı tarafından, da Irak'tan kaçıp Türk vatandaşlığına geçerek Mehmet Kılıç ismini alan şahsın Irak'lılara para karşılığında teslim edilmesi, A.Cem Ersever, Hacı Hasan, Şaban Bayram, Tokat'lı er Erol tarafından, 5-Yüzbaşı İsmail Öztoprak'ın kaza süsü verilerek öldürülmesi, yılında Asyş komutanı Hikmet Köksal'ın emri üzerine; Batman'da 2 kişinin Selahattin Görgülü,Hacı Hasan ile Batman ve Diyarbakır JİTEM timlerinde görev yapan askerler tarafından, Bismil'de benzinci TALAT'ın ve kimliği tespit edilemeyen bir şahsını Hacı Hasan'ın grubundan birkaç itirafçı ile binbaşı Aytekin Özen tarafından, Hazro'da kimliği tespit edilemeyen bir şahsın binbaşı Aytekin Özen ile birkaç itirafçı tarafından, Antalya'da kimliği tespit edilemeyen bir şahsın öldürülmesi, binbaşı Aytekin Özen, Selahattin Görgülü, Abdulkadir Aygan tarafından öldürülmeleri, da Nusaybin gazetesinin ve Diyarbakır'da Yeni Ülke Gazetesinin Hacı Hasan, Abdulkadir Aygan,Hüseyin Tilki, Recep Tiril, Adil Timurtaş, Hayrettin Toka ve diğerleri tarafından yakılması, da Kızıltepe'de kimliği tespit edilemeyen bir şahsın aracının binbaşı Aytekin Özen, Hacı Hasan, Abdulkadir Aygan tarafından bombalanması, de Diyarbakır Baro Yönetim Kurulu üyesi Av.Mustafa Özer'in aracının binbaşı Aytekin Özen, Hacı Hasan, Abdulkadir Aygan tarafından bombalanması, da Niksar'da itirafçı Sabatullah Batur'un binbaşı Aytekin Özen, Hacı Hasan ve birimindeki birkaç kişiyle birlikte kaçırılmaya teşebbüs edilmesi, 'de para karşılığında Nejat Söyler'in rakibinin binbaşı Hacı Hasan,Abdulkadir Aygan ve Fethi Çetin tarafından öldürülme girişimi, de Silvan'da Mehdi Kaydu'nun Mehmet Zahir Karadeniz'in istihbaratıyla Adil Timurtaş ve Abdulkerim Altuğ tarafından öldürülmesi Eylemlerine iştirak ettikleri ve cürüm işlemek için teşekkül oluşturdukları iddiasıyla Hacı Hasan hakkında 313/1-2-3, 450/4-5, 370,411(iki kez), 264/6-8,

13 Adil Timurtaş hakkında 313/1-2-3, 450/4-10, 370, 411(iki kez), Mehmet Zahir Karadeniz hakkında 313/1-2-3, 450/4-10, Lokman Gündüz hakkında 313/1-2-3, 450/9, Faysal Şanlı hakkında 313/1-2-3, 450/4-5, Recep Tiril hakkında 313/1-2-3, 370,411(iki kez) maddeleri uyarınca cezalandırılmaları talebiyle açılan dava 3 Nolu DGM'nin 1999/ 187 esas sırasında görülmüş, 2002/1 sayılı Görevsizlik kararıyla evrak Diyarbakır Ağır Ceza mahkemesine gönderilmiştir. 2-) tarihinde 998/276 haz. 99/1084 id., 1025 esas sayılı iddianame ile İbrahim BABAT adına sahte kimliği kullanan Hacı HASAN ve Adil Timurtaş'ın beyanlarına dayanılarak, Ali Ozansoy (değiştikten sonra kullandığı ismi AHMET TURAN ALTAYLI) hakkında 313/1-2-3, Hüseyin Tilki hakkında hakkında 313/1-2-3, 370,411(iki kez), Abdulkadir Aygan hakkında 313/1-2-3, 370,411(iki kez),264/6-8, Hayrettin Toka hakkında 313/1-2-3, 370,411(iki kez), Fethi Çekin hakkında 313/1-2-3, maddeleri uyarınca cezalandırılmaları talebiyle açılan dava 3 Nolu DGM'nin 1999/187 esas sırasında görülmüş, 2002/1 sayılı Görevsizlik kararıyla evrak Diyarbakır 3. Ağır Ceza mahkemesine gönderilmiş, bu mahkemede 2002/60 Esas sırasına kaydedilmiştir. Bu mahkemenin de görevsizlik kararı ile göndermesi üzerine evrak 6 ACM'nin 2010/368 sınasına kaydedilmiştir. 3-) DGM savcılığı daimi aramaya almış olduğu Lokman ve Zana Zuğurli'nin öldürülmesi ile ilgili 1993/4979 sayılı soruşturma evrakını, Abdulkadir Aygan'ın beyanlarına dayanarak ve 3 Nolu DGM'nin görevsizlik kararı vererek 3.ACM'ye gönderdiği ve bu mahkemede yargılaması devam eden 2002/60 esas sayılı dava dosyası ile ilişkilendirerek tarihli görevsizlik kararı ile Diyarbakır C.başsavcılığına göndermiştir. 4-) tarihinde 1992/999 hz., 2005/3479 id., 186 esas sayılı iddianame ile Abdulkadir Aygan'ın Özgür Gündem gazetesinde yayımlanan röportajına dayanılarak, 1-Harbi Orman'ın Fethi Çetin,Abdulkadir Aygan ve Mahmut Yıldırım tarafından, öldürülmesi, 2-Zana ve Lokman Zuğurli'nin Yüksel Uğur, Abdulkadir Aygan, Muhsin Gül, Saniye Emluk tarafından, öldürülmesi, 3- Servet Arslan ve Şehabettin Latifeci'nin Yüksel Uğur, Abdulkadir Aygan tarafından, öldürülmesi, 4- Ahmet Ceylan ve Mehmet Sıddık Etyemez'in Yüksel Uğur, Abdulkadir Aygan tarafından, öldürülmesi, 5-Abdulkadir Çelikbilek'in Abdulkerim Kırca, Kemal Emluk,Yüksel Uğur, Abdulkadir Aygan tarafından öldürülmesi,

14 Eylemlerine iştirak ettikleri ve cürüm işlemek için teşekkül oluşturdukları iddiasıyla Abdulkerim Kırca, Mahmut Yıldırım, Fethi Çetin ve Kemal Emluk hakkında 313/1-2-3, 243/1-2,450/4 (üç kez) maddeleri, Abdulkadir Aygan ve Yüksel Uğur hakkında 313/1-2-3, 243/1-2,450/4-5-9 (üç kez) maddeleri, Muhsin Gül ve Saniye Emluk hakkında 313/1-2-3, 243/1-2,450/4-5-9 maddeleri uyarınca cezalandırılmaları talebiyle açılan dava Diyarbakır 2.ACM'nin 05/108 Esas sırasına kaydedilmiştir. Bu Mahkemede önce A.Kırca, Yüksel Uğur ve Saniye Emluk yönünden tefrik edip 2005/11 esas ve 2005/ 23 sayılı görevsizlik kararı ile evrakı Ask. Mahkemeye göndermiş, Askeri mahkemenin verdiği görevsizlik kararı Askeri Yargıtay tarafından onanmış ancak As.Y.Daireler kurulu tarafından eksiklikler bulunduğu gerekçesiyle onama kararı kaldırılmıştır.yargılama sırasında A.Kırca yönünden ölmüş olması nedeniyle dava düşürülmüş, Saniye Emluk yönünden verilen 2007/255 esas sayılı görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine evrak Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmiştir. Yüksel Uğur yönünden de 2011/94 Esas ve 2011/187 sayılı görevsizlik kararı ile evrakın Diyarbakır 6.ACM'ye gönderilmesine karar verilmiştir. 2.ACM diğer sanıklar yönünden de 05/108 Esas, 2005/24 sayılı Görevsizlik kararıyla evrak Askeri mahkemesine göndermiş, Askeri mahkeme 07/256 Esas, 1520 Karar sayılı Görevsizlik kararı vererek evrakı Uyuşmazlık M.ne göndermiş, Uyuşmazlık M. 08/22 Esas ve Karar ile evrakı Diyarbakır 2.ACM ye göndermiştir. 2.ACM 08/468 E, 360K ile 250.İle Yetkili 6.ACM ye göndermiş, 6.ACM ise 2.ACM'nin görevli olduğu gerekçesiyle 2008/462 E sayılı görevsizlik ile evrakı merci tayini için Yargıtay 5.CD ne göndermiştir. Yargıtay 5.CD ise 2 ACM'nin görevsizlik kararını yerinde görerek dosyayı CMK'nın 250. Maddesinde yazılı suçlara bakmakla görevli olan 6. ACM'ye göndermiştir. Açılan davalar birleştirilerek 6 ACM nin, 2009/477 Esas sırasında toplanmıştır. MUSA ANTER'İN ÖLDÜRÜLMESİ MUSA ANTER'in PKK terör örgütü tarafından tehdit edilmesi PKK terör örgütünün yayın organlarından olan SERHİLDANA GEL gazetesinin tarihli sayısında yayımlanan ilanda " Elli yıldır Kürtçü geçinen Musa Anter, düşmanın işbirlikçisi çıktı... Serhildan'a Gel muhabirinin Akarsu'dan bildirdiğine göre, geçtiğimiz aylarda ERNK adına Musa Anter'den vergi istendi. Musa Anter kendisine gönderilen vergi fişini yırtınca, gerilla istihbarat birimleri faaliyete geçerek nedenini araştırdılar ve Musa Anter'in TC ile işbirliği içinde olduğunu öğrendiler. Bu nedenle onun Stilile ve Biyinge köylerinde bulunan mal varlığına elkoydular.kendisi de Kürdistan'ı terkederek İstanbul'a kaçtı." yazılı olduğu görülmüştür. Aksiyon Dergisinin tarihli 860. sayısında yayımlanan özel haberde Musa Anter'in yakın dostu ÜMİT FIRAT'ın bu konuyla alakalı olarak; "Musa Anter, 1989'da örgütün baskısından dolayı, yaşadığı köyü terk etti. PKK ondan 2 milyon lira istemişti. Musa ağabeyin öyle bir mal varlığı falan yoktu. Daha sonra örgüt bu borcu 22 milyon liraya çıkararak faiz bindirmişti. Suikastından 11 gün önce kendisiyle görüştüm. Muammer Karaca Tiyatrosu'nda Yılmaz Güney'i anma toplantısı vardı. O da katılmıştı. Programdan sonra Fatoş Güney bizi yemeğe davet etti. Birkaç arkadaş ve Anter'le birlikte Odakule'deki mütevazı bir restoranda yemek yedik. Çok gergindi. Sebebini sordum, o da bana PKK'nın

15 kendisinden para istediğini söyledi. 'Benim durumumu bilmiyorlar mı? Ben bu parayı nereden bulacağım? Benden ne istiyorlar?' diye sitem etti. Ben de 'Bunlar Öcalan'dan habersiz mi bu işi yapıyorlar?' diye karşılık verdim. Konuşmamıza Avukat Ali Yaşar da şahit oldu. Zaten bu son görüşmemiz oldu. Sonra Diyarbakır'a gitti ve o malum olay yaşandı." dediği yazılmıştır. Yalnız yaşayan maktule yardım etmesi için evlatlık olarak verilen SÜPHAN METE otopsi sırasında kimlik tanığı olarak verdiği ifadede; Musa ANTER in Özgür Gündem Gazetesinde yazar olduğunu, bundan dolayı müteaddit defalar tehdit telefonları aldığını kendisine söylediğini, kendisinin yanında iken de tehdit telefonları aldığına tanık olduğunu, ölmeden 3-4 hafta önceden beri tehdit telefonları aldığını bildiğini, 3 hafta önce kapısının çalındığına dair Özgür Gündem gazetesinde yazı çıktığını, kendisinin Hizbullahçılar tarafından tehdit edildiğini söylediğini, İstanbul'daki evinin kapısı çalındığı zaman maktulün yanında olduğunu, kapıyı açmadıklarını, dışardaki şahsın önce ben "Mehdi ZANA yım" dediğini, daha sonra "Mehdi ZANA nın adamlarıyız" dediğini, balkondan dışarı baktıklarında dışarıda ticari bir taksi ile beyaz bir taksi gördüklerini, evin etrafında eli silahlı kişilerin dolaştıklarını, konuşmalarından ve ettikleri küfürler nedeniyle kapının dışında bulunan kişilerin üç kişi olduğunu tahmin ettiğini, Musa ANTER'in Diyarbakır Belediyesinin düzenlemiş olduğu Kültür Sanat Festivaline imza günü nedeniyle davet edildiğini, Diyarbakır da Büyük Otelde kaldıklarını, bu olayda yaralanan Orhan MİROĞLU'nun otele gelerek maktulü yemeğe davet ettiğini, saat tahmini sıralarında birlikte yemeğe çıktıklarını, yaklaşık bir saat sonra ölüm olayını duyduğunu beyan etmiştir. Süphan METE tarihli İfadesinde; Musa ANTER in ailesi ve (3) çocuğu İsveç ülkesinde olduğundan Akarsu nahiyesinde yalnız olarak kaldığını, akrabası olduğu ve aynı nahiyede yalnız olarak yaşadığı için Musa ANTER e yardım için evlatlık olarak verildiğini, Musa ANTER in Akarsu nahiyesinde bir kısmı tapusuz olmak üzere 1500 dönüm kadar arazisinin bulunduğunu, kendisinin Musa ANTER e ve yanına gelen misafirlerine hizmet ettiğini, Musa ANTER'in tarlaların tamamını icara verdiğini, köyde yaşamayı sevdiğini, İstanbul a gitmeden önce, OHAL Bölge Valisi Hayri KOZAKÇIOĞLU ile alkol alması, Nevruz da ateş yakarak askerler ile birlikte ateşin üzerinden atlaması nedeniyle PKK tarafından "T.C. ile işbirliği yaptığı" gerekçesi ile suçlanmaya başladığını, PKK yardım adı altında kendisinden 5 Milyon TL istediğini, Musa ANTER in ödememesi üzerine cezalı olarak daha sonra kendisinden TL olarak istendiğini, Musa ANTER parayı ödemeyince, Omeriyan ARGK Bölge Komutanlığı tarafından gönderilen Musa ANTER in bütün mal ve can varlığına el konulmuştur şeklinde bir pusulayı gördüğünü ve okuduğunu, bu pusulanın Musa ANTER tarafından saklandığını, o dönemde PKK tarafından suçlanması ve öldürülmeye çalışmasının sebebinin bu olduğunu, örgüt adına bu paranın, kendilerinin yaşadıkları eski adı OMERİYA olan bölgede kırsal alanda faaliyet gösteren kendi köylerinden Halil oğlu ŞERVAN (K) Hasan DENİZ isimli teröristin, yaşlı bir bayana bir not vererek Musa ANTER e gönderdiğini, Musa ANTER'in de bu notu okuduktan sonra Hasan a küfürler ettiğini ve aynı küfürleri Hasan a iletmesini isteyerek, yaşlı bayanı gönderdiğini, bu şahsın daha sonra amcası Ferhat METE ye kendisini Musa ANTER in yanından almasını, aksi halde ikisini de öldüreceklerini söylediğini duyduğunu, Musa ANTER'in bu tehditler üzerine kendisini bir müddet Adana daki akrabalarının yanına gönderdiğini, arkasından Musa ANTER'in de örgütün tehdidinden korkarak Adana ya geldiğini, birlikte İstanbul Maltepe de bulunan evine gittiklerini,

16 1992 Yılı Eylül ayında çevrilen ve Musa ANTER in büyük katkısı olan MEM U ZİN adlı filmin galasına katılmak üzere Hollanda ülkesine gideceklerini, Mardin den almak için Diyarbakır a geldiğini, Musa ANTER'in de Diyarbakır Belediyesi tarafından düzenlenecek olan 8. Kültür Sanat Festivaline davetli olduğunu, Diyarbakır a erken gitmesini, havaalanından kendisini almasını istediğini, geleceği gün hava alanında beklediklerini ancak Musa ANTER'in gelmediğini, daha sonra İstanbul da havaalanına gitmek üzere bindiği deniz otobüsünde bomba ihbarı üzerine arama yapılması nedeniyle uçağı kaçırdığını, daha sonra aktarmalı olarak Malatya uçağı ile geldiğini öğrendiğini, sabahleyin Büyük Otel e birlikte gidip yerleştiklerini, Diyarbakır da kaldıkları süre içinde Musa ANTER'in bir sefer Belediyeye kitap imzalamaya, bir sefer de festivalin yapıldığı Gazi Köşkü ne gittiğini, bunların dışında hep Büyük otel lobisinde kaldığını, olaydan bir gün önce Büyük Otelde saat saatleri arasında kendisini DİJVAR olarak tanıtan bir şahsın telefonla aradığını, lobide misafirleri ile oturan Musa ANTER in mutfağın yanındaki telefona gidip konuştuğunu, bu sırada yanında olmadığını, neler konuştuğunu duymadığını, telefon konuşmasından sonra Musa ANTER in morali çok bozuldu, kim aradı diye sorduğunda oğlum yine onlardır dediğini, onlar kimdir diye sorduğunu, PKK lılar diye cevap verdiğini, O gün sonra misafirler gittikten sonra çıktıkları odalarında "yarın Çınar a gideceğiz şoförsüz bir araç al" dediğini, ertesi sabah saat: sıralarında önceden arayan Dijvar isimli şahsın tekrar telefonla aradığını, Kürtçe Musa ANTER i telefona istediğini, Musa ANTER'in telefonla iki dakika kadar görüştükten sonra oğlum gitmemize gerek kalmadı, onlar buraya gelecekmiş dediğini, Öğleden sonra bu şahıstan telefon beklediğini, bir ara yanındaki misafirlere hep beraber yemeğe gidelim bunlar aramayacaklar dediğini, daha sonra lobide iken kendisini Dijvar olarak tanıtan şahsın telefonla arayarak Musa ANTER ile görüştüğünü, Musa ANTER'in telefonda karşıdaki şahsa niye geç aradınız diyerek kızdığını, sonra da kendilerine siz gidin yemeğinizi yiyin onlar gelip bizi alacaklar dediğini, Orhan a imalı baktım, güvenip güvenmeyeceğimi ima ettim, Orhan abi de nasıl götürüyorsam yarın öyle getireceğim dediğini, bu sözlerin ardından Samet ile birlikte oradan ayrıldıklarını, otele dönmesinden bir müddet sonra Belediyenin Kültür Sanat Müdürü Nevin hanımın telefonla arayarak Orhan MİROĞLU nun öldüğünü, Musa ANTER in ise yaralandığını söylediğini, hastaneye gittiklerinde Musa Anter'in öldüğünü O.Miroğlu'nun yaralandığını anladıklarını, resmi işlemlerin bitmesinden sonra cenazeyi Mardin Eskimağara (Zivinge) köyüne götürerek defnettiklerini beyan etmiştir. OLAYLA İLGİLİ TUTANAKLAR: Ölü Muayene ve otopsi Zaptı; Diyarbakır Devlet Hastanesi Morgunda yapılan ölü muayenesi işlemi ile, maktulün frontal sol üst arka kısmında, sol ön koltuk altı hattı 9. kot seviyesinin arka kısmında, sol oyluğunun ortasında antero letarda, sol dirsek arka üstte olmak üzere toplam 4 adet mermi giriş deliğinin bulunduğu, mermi çekirdeklerinin tamamının vücuttan çıktıkları, sol elinin üst dış tarafından ise merminin sıyırarak geçtiği, atışın yakın mesafeden yapılmış olduğu, kişinin ölümü ateşli silah mermi çekirdekleri ile yaralanmaya bağlı iç organ delinmesinden gelişen iç kanama, kafa içi kanaması, beyin doku harabiyeti neticesinde meydana geldiği tespit edilmiştir.

17 Olay Yeri Görgü ve Tespit Tutanağı; Tutanakta özetle, günü saat: sıralarında Haber Merkezinin anonsu üzerine Seyrantepe Cumhuriyet Mahallesi 36. sokakta kavga olduğunun bildirilmesi üzerine olay yerine intikal edildiği, sokağa paralel sırt üstü yatan Orhan MİROĞLU'nun sol omuz tarafından ve bacağından yaralı olduğu, kendilerini yaralayan yaşlarında, esmer zayıf yapılı bir şahıs olduğunu, daha önce bu şahsı hiç görmediğini ve tanımadığını olay yerinde söylediği, Orhan MİROĞLU nun (10) metre arka kısmında, aynı sokak üzerinde bulunan Musa ANTER in olay yerinde EKS olduğu, bu şahsın baş kısmında ateşli silah yaralanması olduğu, vücudunun etrafında çok miktarda kan birikintisinin bulunduğu, sokak üzerinde, şahıslara yakın vaziyette 8 adet 9 mm çapında parabellüm tabancaya ait boş kovan ile 4 adet MKE yapısı 9 mm çapında MP-5 tabir edilen boş kovan, (1) adet Luger marka yabancı menşeli boş kovan elde edildiği, 36. sokak üzerinde bulunan sokak sakinlerinin adı geçen şahısları tanımadıklarını, ilk defa gördüklerini, ne amaçla buraya geldikleri hakkında bilgilerinin olmadığını beyan ettikleri belirtilmiştir. Ekspertiz Raporu; Diyarbakır Bölge Kriminal Polis Laboratuarı tarafından düzenlenen tarihli ekspertiz raporuna göre, olay yerinden elde edilen 9.mm çapında parabellum tipi,(12) adet MKE yapısı (1) adet FC LUGER marka olmak üzere toplam (13) adet kovanın kendi aralarında mikroskopta yapılan incelemelerinde, çap ve tipine uygun tek silah ile atıldıkları, bu kovanların sanıkları bilinmeyen olaylar bölümünde kayıtlı bulunan kovanlarla aralarında irtibat kurulamamıştır. Yer Gösterme Tutanağı; Taksi şoförü Mehmet SİNANOĞLU yer gösterme işlemi esnasında, 212 AH 538 plakalı ticari taksisi ile Dağkapı Semtinde bulunan, Öz Diyarbakır Otobüs yazıhanesinin yanında bulunduğu sırada, isimlerini sonradan öğrendiği, Musa ANTER, Orhan MİROĞLU ve yaşlarında boylarında, zayıf yapılı koyu renk pantolonlu, uzun kollu monta benzer gömlekli, kumral normal saçlı, esmer bıyıklı şahsın taksinin yanına geldiklerini, Orhan MİROĞLU'nun taksinin önüne bindiğini, yaşlı kır saçlı şahıs ile eşkalini verdiği şahsın taksinin arka tarafına bindiklerini, yaşlı olan şahsın Seyrantepe ye demesi üzerine o istikamete doğru hareket ettiğini, Seyrantepe trafik kontrol noktasına vardıklarında, otogara mı gireyim diye sorduğunu, yaşlı şahsın doğru gitmesini söylemesi üzerine hiç kırmadan Ergani istikametine doğru gittiğini, Köy hizmetleri binasını geçtikten sonra, yaşlı şahsın yanında oturan şahsın "Musa Amca burada hiç ev yok galiba yanlış geldik" dediğini, yaşlı şahsın "gideceğimiz yer neresi" diye sorduğunu yanındaki şahsın da "bizim gideceğimiz yer Peşmergelerin kaldığı kampın orası" dediğini, yaşlı şahsın da kendisine "evladım geri dön" demesi üzerine, DSİ hizmet binalarının önündeki kavşaktan tekrar Diyarbakır istikametine döndüğünü, kısa bir müddet sonra oto gazın yan tarafında bulunan kavşağa geldiklerini, rampa aşağı indikten sonra TEK e ait Merkez Trafo nun karşısına geldiklerinde yaşlı şahsın yanında oturan bozuk şiveli şahsın gidiş istikametlerine göre sağlarında bulunan evleri göstererek, "Musa Amca işte burası" dediğini, Musa Amca nın da kendisine durmasını söylediğini, yolun sağ tarafında bulunan toprak alana aracı çektikten sonra, bu üç şahsın otodan indiklerini, kendisinin 250 metre kadar ileri gittikten sonra kavşaktan döndüğünü, şahısları indirdiği yere geldiğinde, üçünün de 40. sokağın başından yukarı doğru 39. sokak istikametine yaşlı olan ortada diğer şahıslar da yanlarında yukarı doğru yürüdüklerini gördüğünü, daha sonra bu şahısları görmediğini, günü taksi durağına geldiğinde yaşlı olanın öldürüldüğünü, yanında bulunan diğerinin de yaralandığını öğrendiğini beyan etmiştir.

18 MAĞDUR/MÜŞTEKİ VE TANIK İFADELERİ Müşteki Orhan MİROĞLU Babasının kuzeni olan Musa ANTER'in Diyarbakır Belediyesi nce düzenlenen kültür şenliklerine katılmak üzere 15/09/1992 tarihinde Diyarbakır a geldiğini, 19/09/1992 tarihinde telefonla arayarak evine davet ettiğini, 20/09/1992 tarihinde saat: sıralarında kaldığı Büyük Otele gittiğini, kendisi ile otel lobisinde uzun süre oturup konuştuklarını, saat:18.30 sıralarında yalnız kaldıklarında, kendisine eve ne zaman gideceğiz diye sorduğunu misafirinin geleceğini, düşmanları olduğundan gündüz sokağa çıkamadıklarını bu nedenle gece geleceklerini söylediğini, bir ara maktulün telefona çağrıldığını, telefon konuşmasını yapıp tekrar yanına döndüğünü, kiminle telefon görüşmesi yaptığını sormadığını, onun da bir şey söylemediğini, bu telefon görüşmesinden tahminen dakika sonra saat: sıralarında otel görevlilerinin misafirin geldiğini söylediklerini, Musa ANTER kendisinin yanından ayrıldığını, 5-10 dakika sonra, gelen şahıs ile birlikte yanına döndüklerini, gelen şahsın boylarında, düz siyah saçlı, bıyıklı olup olmadığını bilemiyorum, açık buğday tenli, üzerinde ipek gömlek, altında blucin, gömlek pantolonun içinde ve kemerli, mekap ayakkabılı, bu haliyle silah görüntüsüne dalalet eden bir belirtinin olmadığını hatırladığını, birlikte otelden çıktıklarını, Diyarbakır Otobüs Terminali nin önünden taksiye bindiklerini, taksinin parasını ödemek için öncelikle ön koltuğa oturduğunu, Musa ANTER ile gelen şahsın arka koltuğa oturduklarını, Seyrantepe DSİ istikametini geçip, Ergani istikametine gitmekte iken nereye gidiyoruz dediğini, kendilerini Seyrantepe deki buluşma yerine götüren şahsın, Silvan Yolu ndaki Peşmergelerin (Irak tan gelenler) bulunduğu yere gideceklerini söylediğini, bunun üzerine kendisine daha evvel söyleseydin, Silvan yoluna sapardık dediğini, aracı tekrar çevirerek Silvan yolundaki Peşmergelerin bulunduğu kısma geldiklerini, Dicle Üniversitesine giden ana yoldan mahalleye giren tali yola girdiklerini ve aracı durdurduklarını, rampa olan yoldan yukarıya doğru yürümeye başladıklarını, şahsın bakkal dükkanının sahibine Silvan lı Mahmut un evini sorduğunu, onların da bu sokakta Silvan lı olan kimsenin bulunmadığını söylediklerini, bunun üzerine Musa ANTER'in sinirlenerek "ulan eşek oğlu eşek gideceğimiz yeri bilmiyor musun" diyince, kendilerine götüren şahsın köyden yeni geldiğini bundan dolayı yolu şaşırdığını, gideceğimiz yerin yukarıda olduğunu söylediğini, o sokaktan çıkarak bir arka sokağa girdiklerini, metre kadar kendilerine eşlik eden şahsın önden yürüdüğünü, kendilerinin de onun arkasından yürüdüklerini, yol rampa olduğu için, Musa ANTER e destek vererek yürüdüğünü, sokağın iki tarafında gecekonduların olduğunu, sokağın ucunda loş bir elektrik ışığının bulunduğunu, sokağın sonuna vardığıklarında, önden giden şahsın aniden geriye döndüğünü, o anda kendisinin gideceğimiz yer burası mı diye sorduğunu, şahsın birden ikisine doğru silahla ateş etmeye başladığını, silahı nereden çıkardığını görmediğini, kendisine ilk kurşunu sıkmasından sonra kaçmak istediğini, bunun üzerine kendisine de ateş ettiğini, sonrasını hatırlamadığını beyan etmiştir tarihli dilekçesinde, Musa Anter'in öldürülmeden önceki son yazılarında OHAL valiliğinin uygulamalarını çok sert dille eleştirdiğini ve başta OHAL valisi ÜNAL ERKAN olmak üzere OHAL valilerine kalemiyle meydan okuduğunu, CEMİL IŞIK'ın Diyarbakır'a gelen Musa Anter ile temasa geçerek onun red edemeyeceği bir şey sunarak tuzağa çektiğini, kendisi ve belki kalabalık bir itirafçı grubun PKK'ya dönmesi için arabuluculuk yapmasını istediğini, Musa Anter'in bunu kendisine ölmeden saniyeler önce kürtçe " bunlar bir itirafçı grup, PKK'yla barışmak istiyorlar" dediğini beyan etmiştir.

19 Müşteki Orhan Miroğlu 21/06/2012 tarihli ifadesinde özetle; Şüpheli Hamit YILDIRIM'ın 1991 yılında çekilen fotoğrafı gösterilerek sorulması üzerine, bu fotoğraftaki şahsın DİJVAR kod ismiyle kendisini tanıtan şahsa benzediğini, hafızasında bir şeyler anımsattığını, Abdulkadir AYGAN'ın anlattıklarının kendisinin cinayet gecesi yaşadıklarıyla yüzde yüz eşleştiğini beyan etmiştir. Abdulsamet AYDIN (Belediye Bşk.nın Sanat Danışmanı -Süphan'ın arkadaşı) Olay günü otelde bir müddet misafirler ile birlikte oturup sohbet ettiklerini, tahmini saat sıralarına kadar otelde kaldığını, Süphan METE ile birlikte Çamlıca Lokantasına gittiklerini, otelden ayrıldıkları sırada Musa ANTER ve Orhan MİROĞLU'nun otelde idiklerini, otele döndüklerinde Musa ANTER ile Orhan MİROĞLU nun otelden ayrıldıklarını öğrendiklerini, Süphan METE'nin uyumak için yukarı çıktığını, kendisinin tahmini saat: sıralarında evine gittiğini, 5-10 dakika sonra Nevin Hanımın telefonla arayarak Orhan MİROĞLU ve Musa ANTER in silahlı saldırıya uğradıklarını, Tıp Fakültesinde olduklarını söylediğini, Musa ANTER i ziyarete gelen misafirler arasında dikkatini çeken birisinin olmadığını beyan etmiştir tarihinde alınan ifadesinde de, Musa Anter ile görüşmek için otele gittiğini, görüştükten sonra Süphan Mete ile birlikte otelden çıkıp lokantaya gittiklerini beyan etmiştir. Osman Ünsal ATEŞAL; (Büyük Otelde Resepsiyon görevlisi) Olay günü saat sıralarında, Şırnak Hakkari şivesiyle Kürtçe konuşan ve isminin DİJVAR olduğunu söyleyen şahsın otele gelerek Musa ANTER ile görüşmek istediğini Kürtçe olarak sorduğunu, o sırada Musa ANTER ve Orhan MİROĞLU'nun otelin restoran bölümünde oturduklarını, Musa Anter'in yukarı gelsin demesi üzerine gelen şahsı yukarı gönderdiğini, o sırada gelen Süphan METE nin arkadaşı olduğunu bildiği şahıs ile birlikte asansöre binerek restorana çıktıklarını, Dijvar'ın 25 yaşlarında, saçları arkaya taralı, açık alınlı, ince uzun yüzlü, çökük yanaklı, uzun saçlı, düz açık enseli, ince bıyıklı, saçları ve bıyıkları siyah, siyah yüzlü, tıraşlı sakalsız, hafif ince uzun burunlu, esmer zayıf yapılı, 1.75 cm boylarında, üzerinde açık yeşil kısa kollu gömlek ve koyu renk muhtemelen kot pantolonlu olduğunu, saat ile sıralarında Musa ANTER, Orhan MİROĞLU, Dijvar ve Süphan ın arkadaşının birlikte aşağıya indiklerini, otelin önünde Süphan ın arkadaşının gruptan ayrılarak Tekkapı istikametine, diğer üçünün ise Dörtyol istikametine yaya olarak gittiklerini beyan etmiştir. 30/06/2012 tarihinde alınan ifadesinde ise, kendisine gösterilen 6 fotoğraftan şüpheli Hamit Yıldırım'ın tarihinde Nüfus müdürlüğüne verdiği 1 nolu fotoğraf ile daha sonraki tarihlerde çekilen 6 nolu fotoğraftaki şahsın kendisini Dijvar olarak tanıtan şahsa çok benzediğini beyan etmiştir. Tanık Osman Ünsal'ın, bu şahsın Şırnak, Cizre ve Silopi yörelerinde konuşulan şive ile konuştuğunu, sesinden de teşhis edebileceğini beyan etmesi üzerine, şüpheli Hamit Yıldırım'ın konuşması dinletilikten sonra sorulduğunda tanık Osman Ünsal, otele gelen şahsın şivesine benzediğini beyan etmiştir. Mansur AKDOĞAN (Büyük Otelde resepsiyon şefi) 21/09/1992 tarihli ifadesinde; Musa ANTER'in otele, tarihinde geldiğini, 407 no lu odada kaldığını, otelde (6) gece kaldığını,

20 25/09/1992 tarihli ifadesinde ise; olaydan bir gün önce saat sıralarında ilk defa gördüğü ve isminin DİJVAR olduğunu söyleyen şahsın gelerek, Musa ANTER i sorduğunu, M.Anter'in otelde olmadığını, kapalı spor salonunda olabileceğini, bir mesajı var ise alabileceğini söylediğini, gelen şahsın da "DİJVAR geldi, seni sordu, tekrar arayacak" dersin dediğini, bu şahsın eşkalinin; boylarında, yaşlarında, üzerinde karışık renkli kareli gömlek, kot pantolon olduğunu Kürtçe konuştuğunu, şivesinin Peşmergelerin Kürtçesine benzediğini, yuvarlak suratlı, kumral ince az bıyıklı, normal seyrek kaşlı, saçlarının koyu renk yandan arkaya doğru taralı olduğunu, kendisine gösterilen robot resme benzediği fakat çenesinin bu kadar uzun olmadığını, DİJVAR isimli şahsı görürse kesinlikle tanıyabileceğini, kendisi ile otelde bir dakika civarında konuştuklarını beyan etmiştir. 29/06/2012 tarihinde alınan ifadesinde ise, kendisine gösterilen 6 fotoğraftan şüpheli Hamit Yıldırım'ın tarihinde Nüfus müdürlüğüne verdiği 5 nolu fotoğraf ile daha sonraki tarihlerde çekilen 3 nolu fotoğraftaki şahsın kendisini Dijvar olarak tanıtan şahsa çok benzediğini beyan etmiştir. Canlı teşhis işlemi sırasında ise kendisine gösterilen 4 kişiden 2 numaralı tabelayı tutan şüpheli Hamit Yıldırım'ın ten ve göz rengi ile boyunun otele gelen Dijvar kod adlı şahsa benzediğini beyan etmiştir. Tanık Mensur Akdoğan, bu şahsın Şırnak, Cizre ve Silopi taraflarında konuşulan şive ile konuştuğunu, sesinden de teşhis edebileceğini beyan etmesi üzerine, şüpheli Hamit Yıldırım'ın konuşması dinletildikten sonra sorulduğunda tanık, otele gelen şahsın şivesi ile aynı olduğunu beyan etmiştir. Zeyyat BUHUR (otelin garsonu) Olay günü saat: sıralarında Orhan MİROĞLU ve Musa ANTER'in otelin restaurantında Star Tv haberlerini seyrettikleri sırada gelen misafirleri karşılamak için gittiğini asansörden iki kişinin çıktığını, dikkatli bakmadığı için eşkâllerini veremeyeceğini, Musa ANTER, Orhan MİROĞLU ve yanında bulunan iki misafirin 1-2 dakika oturduktan sonra otelden ayrıldıklarını, Musa ANTER in yanına gelenleri daha önce hiç görmediğini beyan etmiştir. Mehmet DEMİR (otelde temizlikçi) Olay günü saat: sıralarında resepsiyonun arka tarafını paspasladığı sırada isminin Dijvar olduğunu söyleyen bir şahsın, Resepsiyonda görevli Osman Ünsal ATEŞAL a Musa ANTER ile görüşmek istediğini söylediğini, ancak konuşmasının Irak Kürtçesine benzediğini, yüzünü görmediğinden eşkalini veremeyeceğini beyan etmiştir. Olay yerinin yakınlarındaki evlerde oturanlardan Nihat GÖÇMEN, Cuma BARAN, Hüsnü AKKOYUN alınan ifadelerinde silah seslerini duyduklarını, bir müddet sonra dışarı çıktıklarını, ateş eden şahsı görmediklerini, olayda yaralanan şahsı ve ölen şahsı yerde yatarken gördüklerini beyan etmişlerdir. Olay yerinin yakınlarında bakkal işleten ve evlerde oturanlardan Adem AKTAŞ olay günü kimsenin dükkanına gelip adres sormadığını, saat: sıralarında dükkânını kapatarak yan tarafında bulunan evine gittiğini,saat: sıralarında silah sesleri duyduğunu, dükkânının alt tarafında bulunan 36. sokak içerisinde iki şahsın yerde yattığını gördüğünü, yanlarına gidip yaralı olana düşmanının kim olduğunu sorduğunu, ancak cevap vermediğini, bu esnada polislerin geldiklerini beyan etmiştir. Hatice YILMAZ ve Nevzat ŞEKER ise olay günü kimsenin dükkanlarına gelip Silvanlı Mahmut ve Ahmet isimlerini sormadığını, olayı ertesi gün duyduklarını beyan etmişlerdir.