YÜKSEK LİSANS TEZİ T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KIRGIZ DESTANLARINDA HAYVAN MOTİFİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "YÜKSEK LİSANS TEZİ T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KIRGIZ DESTANLARINDA HAYVAN MOTİFİ"

Transkript

1 ÖZGE KIRCA ERDEM TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI TÜRK HALK EDEBİYATI BİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ KIRGIZ DESTANLARINDA HAYVAN MOTİFİ ÖZGE KIRCA ERDEM HAZİRAN 2015 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI TÜRK HALK EDEBİYATI BİLİM DALI HAZİRAN 2015

2

3 KIRGIZ DESTANLARINDA HAYVAN MOTİFİ Özge KIRCA ERDEM YÜKSEK LİSANS TEZİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI TÜRK HALK EDEBİYATI BİLİM DALI GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HAZİRAN 2015

4

5

6 iv KIRGIZ DESTANLARINDA HAYVAN MOTİFİ (Yüksek Lisans Tezi) Özge KIRCA ERDEM GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Haziran 2015 ÖZET Kırgızlar, sözlü edebiyatları çok gelişmiş bir Türk boyu olarak dünyanın en uzun destan metni olduğu bilinen Manas dâhil zengin bir destan mirasına sahiptir. Bu destanlar, Kırgız kültürünü her yönüyle yansıtır. Kırgızların tarihsel gelişim sürecinde oluşturdukları ve geçmişten günümüze taşıdıkları kültür unsurlarının tespitinde destan incelemeleri önemli bir yer tutar. Göçebe bir geçmişe dayanan Kırgız kültürünün en önemli parçalarından biri hayvanlardır. Bu çalışmada, Türk Dil Kurumu tarafından yürütülen bir projeyle Türkiye Türkçesine aktarılan Kırgız Destanları serisinin sekiz cildi taranarak bu destanlarda sözü edilen hayvan motifleri taranıp incelenmiştir. Destanlarda adı geçen hayvanlar genel özellikleriyle tanıtıldıktan sonra bu hayvanların hangi özellikleriyle Türk kültürünün bir parçası olduğu ve Kırgız destanlarında hangi özellikleriyle söz konusu edildiği açıklanmıştır. Hayvanların destanlara yansımalarından yola çıkılarak Kırgız kültüründe sahip oldukları yer ve önem ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışma sonucunda hayvanların beslenme, ulaşım, giysi ve çadır yapımı, eğlence, kurban, yardımlaşma, ödüllendirme gibi çok farklı amaçlarla Kırgızların kültürünün ve kültürün doğrudan yansıdığı Kırgız destanlarının vazgeçilmez unsurlarından olduğu görülmüştür. Bu çalışma, Kırgız destanları konusunda yapılacak daha geniş kapsamlı incelemelere kaynaklık edebilecektir. Bilim Kodu : 310 / Anahtar Kelimeler : Kırgız destanları, Kırgız kültürü, Kırgız destan motifleri, hayvanlar, destanlarda hayvan motifi, destan incelemesi Sayfa Adedi : 260 Tez Danışmanı : Doç. Dr. Fatma Ahsen TURAN

7 v ANİMAL MOTIFS IN KYRGYZ EPICS (M.S. Thesis) Özge KIRCA ERDEM GAZİ UNIVERSITY GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES June 2015 ABSTRACT A Turkic tribe with sophisticated oral tradition, the Kyrgyz have a rich legacy of epics including the Epic of Manas which is considered the longest epic text in history. These epics reflect the Kyrgyz culture in every respect. Analysis of epics have an important place in identification of cultural elements created and carried to the present by Kyrgyz people throughout their historical development. Animals make one of the most significant parts of the Kyrgyz culture that is based on a nomadic history. In this study, eight volumes of Kyrgyz Epics translated into Turkish through a project by Turkish Linguistic Society were reviewed and the animal motifs in such epics were analyzed. After a general introduction of the animals mentioned in the epics, the aspects of these animals, which make them a part of the Turkish culture and in what ways they are mentioned in Kyrgyz epics are explained. Based on the reflections of animals on epics, this study tries to give an account of their place and importance in Kyrgyz culture. This study reveals that animals constitute an indispensible part of Kyrgyz culture, and epics which feeds on this culture, for various purposes such as nutrition, transportation, clothing and tent-making, entertainment, sacrifice, cooperation, and rewarding. This study may constitute a source for more exhaustive analyses that can be conducted on Kyrgyz epics in the future. Code of Science : 310 / Key Words : Kyrgyz epics, Kyrgyz culture, Kyrgyz epic motifs, animals, animal motifs in epics, review of epics Page : 260 Supervisor : Assoc. Prof. Dr. Fatma Ahsen TURAN

8 vi TEŞEKKÜR Benim için oldukça keyifli geçen tez hazırlama sürecimde tüm sevgisi, anlayışı ve tecrübesiyle yolumu aydınlatan çok değerli danışmanım Doç. Dr. Fatma Ahsen TURAN a; çalışmalarım boyunca ihtiyaç duyduğumda yardımını esirgemeyen Yrd. Doç. Dr. Murat ERSÖZ e; tezimi hazırlarken gösterdiği manevî destekle beni hiçbir konuda yalnız bırakmayan sevgili eşim Atilla ERDEM e, attığım her adımda bana güç ve cesaret veren, en değerli varlığım olan aileme; her zaman yanımda olacaklarını bilerek kendimi mutlu ve güvende hissetmemi sağlayan çok değerli arkadaşlarım Durdane ÇAVUŞOĞLU, Serap BULAK GİRDAP ve Nuran MALTA MUHAXHERİ ye sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

9 vii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET... ABSTRACT... TEŞEKKÜR... İÇİNDEKİLER... KISALTMALAR... iv v vi vii xi 1. GİRİŞ KIRGIZ DESTANLARINA GENEL BİR BAKIŞ Er Eşim Destanı Kozuke ve Bayan Destanı Munduk ve Zarlık Destanı Şırdakbek Destanı Kocacaş Destanı Mendirman Destanı Eşimkul Menen Zuura Destanı Manas Destanı Boston Destanı Kız Darıyka Destanı Er Soltonoy Destanı TÜRK KÜLTÜRÜNDE HAYVAN MOTİFİ KIRGIZ KÜLTÜRÜNDE HAYVAN MOTİFİ KIRGIZ DESTANLARINDA ADI GEÇEN HAYVAN MOTİFLERİ VE ELE ALINIŞ BİÇİMLERİ At Genel özellikleriyle at... 35

10 viii Atın Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Kırgız destanlarında at Deve Genel özellikleriyle deve Devenin Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Kırgız destanlarında deve Sığır (İnek, Boğa) Genel özellikleriyle sığır Sığırın Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Kırgız destanlarında sığır Koyun/Koç Genel özellikleriyle koyun/koç Koyunun/Koçun Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Kırgız destanlarında koyun/koç Keçi Genel özellikleriyle keçi Keçinin Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Kırgız destanlarında keçi Geyik Genel özellikleriyle geyik Geyiğin Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Kırgız destanlarında geyik Domuz Genel özellikleriyle domuz Domuzun Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Kırgız destanlarında domuz Kurt

11 ix Genel özellikleriyle kurt Kurdun Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Kırgız destanlarında kurt Tilki Genel özellikleriyle tilki Tilkinin Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Kırgız destanlarında tilki Aslan (Arslan) Genel özellikleriyle aslan Aslanın Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Kırgız destanlarında aslan Kaplan Genel özellikleriyle kaplan Kaplanın Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Kırgız destanlarında kaplan Pars (Leopar) Genel özellikleriyle pars Parsın Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Kırgız destanlarında pars Köpek Genel özellikleriyle köpek Köpeğin Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Kırgız destanlarında köpek Yılan Genel özellikleriyle yılan Yılanın Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Kırgız destanlarında yılan Ejderha.. 182

12 x Genel özellikleriyle ejderha Ejderhanın Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Kırgız destanlarında ejderha Kuşlar Genel özellikleriyle kuşlar Kuşların Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Kırgız destanlarında kuşlar Diğer Hayvanlar Ayı Fil Kunduz Maymun Samur Sırtlan Tavşan Eşek Kedi Ceylan Akrep Fare Kurbağa Örümcek Sinek Kene Kelebek Karınca Yarasa Balık

13 xi 6. SONUÇ KAYNAKLAR ÖZGEÇMİŞ

14 xii KISALTMALAR Bu çalışmada kullanılmış kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur. Kısaltmalar Açıklamalar TDK Türk Dil Kurumu age. Adı geçen eser s. Sayfa

15 1 1. GİRİŞ Destanlar, tüm toplulukların uluslaşma sürecinde yarattıkları en eski edebiyat ürünleridir. Toplumun genelini ilgilendiren ve çoğu zaman da toplumda korku ve endişe yaratan olayların bir kahraman tarafından çözüme kavuşturuluşunu olağanüstülük çerçevesinde aktarır. Ulusların geçmişinde önemli bir yeri olan tarihî gerçekler; toplumun ruhuyla renklenip gelişerek destan hâlini almakta ve daha sonra da sözlü gelenekte dilden dile aktarılarak günümüze kadar ulaşmaktadır. Destan, bir milletin tarihinin masallaştırılmış şeklidir. Tarih geçmişe ait olayları aynen yaşattığı hâlde, destan bu olayları zaman ve mekân kavramları dışında millî şuur ve gururun beslenmesine yarayacak şekilde içine alır. Bu nedenledir ki millî destanların millî ruhun doğuşu, gelişmesi üzerinde oynadığı yüceltici rol tarihinkinden daha önemlidir (Demirel, 2010: 9). Destan; tarihin de tarihi değiştirmenin de hayal ile gerçeğin de sanatsal sistem ile büyüyen büyük değeridir (İbrayev, 1998: 187). Türk ulusunun zengin bir destan mirası bulunmaktadır. Türkler tarih boyunca yaşadıkları savaşlar, göçler, kıtlıklar ve diğer büyük güçlükler karşısında sergiledikleri kahramanlıkları ulusal bir gururla destanlaştırmışlardır. Zamanla büyüyerek kültürel farklılıklar oluşturan her Türk boyu kendi destan geleneğini ve edebî hazinesini yaratmıştır. Bu hazinelerin en önemlilerinden biri kuşkusuz Kırgız destanlarıdır. Kırgızlara ait olan Manas Destanı, dünyanın en uzun destan metni olması dolayısıyla önemini hiçbir çağda yitirmeyecektir. Kırgızlara ait diğer birçok destan da hâlâ canlılığını ve önemini korumaktadır. Bu destanlar Kırgız kültürünü her yönüyle ortaya koymakta ve edebiyatın yanı sıra tarih, sosyoloji gibi bilim dallarına da kaynaklık etmektedir. Türk destanları tamamiyle edebiyata dair de olsa halk edebiyatı ve folklorunu, halkın psikolojisini ve toplumun türlü aşamalarını aydınlatması bakımından önemlidir (Demirel, 2010: 9). Tezimizin konusu; en büyük Türk boylarından biri olan ve zengin bir destan mirası bulunan Kırgızların destanlarında hangi hayvanlardan söz edildiğinin, sözü geçen

16 hayvanların Kırgız kültüründe nasıl anlamlar taşıdığının ve bu destanlarda hangi özellikleriyle yer aldığının belirlenerek açıklanmasıdır. 2 Ulusların ilk ortaya koydukları sözlü anlatım ürünlerinden olan masal ve destanlarda hayvanlara sıkça yer verilir. Bu ürünlerde hayvanlar, hem gerçek yaşamdaki rolleri hem de benzetme unsuru olmaları bakımından söz konusu edilir. Diğer Türk boyları gibi göçebe bir yaşam süren Kırgızların da günlük yaşamlarının her noktasında hayvanlara rastlanır. Türklerin, en eski zamanlardan beri bozkırda yaşadıkları bilinmektedir. Bozkırdaki hayat tarzında hayvan şüphesiz en önemli ekonomik unsurdur. Aynı zamanda bozkırın coğrafya ve iklim şartları da hayvan besleyiciliğini gerekli kılmıştır. Hayvanların, Türklerin ekonomisinde, günlük yaşayışında, askerî sisteminde ve mitolojisinde çok önemli bir yeri olduğu kesindir (Karadoğan, 2003). Bu tez hazırlanırken Kırgız destanlarında sözü edilen hayvan motiflerini belirlemek, sözü edilen hayvanların Kırgız destanlarına yansımalarını ortaya koymak; Türklerde hayvan sevgisini, hayvanlara verilen değeri, insanlarla hayvanlar arasındaki ilişkiyi tespit etmek; Türklerin sosyal yaşamında önemli yer tutan hayvan motifinin Kırgız destanlarında hangi özellikleriyle yer aldığını ortaya koymak, Kırgız destanlarında hayvanlara yüklenen görevleri ve hayvanların hangi kişilik özellikleriyle özdeşleştirildiğini tespit etmek ve yapılan bütün bu tespitler ve karşılaştırmalar sonucunda Kırgızların destanlarında, dolayısıyla Türklerin ve özellikle de Kırgızların kültür hayatında hayvan motifinin önemini, hangi duygu ve düşüncelerle ele alındığını ortaya koymak amaçlanmıştır. Ayrıca, bu alanda daha önce herhangi bir araştırma yapılmamış olması ve Kırgız destanlarındaki unsurların tespit edileceği çalışmalara ihtiyaç duyulması da bu konunun seçilme nedenlerinden biridir. Tezimizin hazırlanmasında araştırma, inceleme, fişleme, karşılaştırma, çözümleme, açıklama, tanımlama, anlatım ve tümdengelim yöntemleri kullanılmıştır. Öncelikle Türk kültüründe hayvan motifi hakkında bilgi toplanmış, tezimizin konusuyla ilgili daha önce yapılmış olan çalışmalar incelenmiş, bu çalışmalarda hayvan motifi ile ilgili unsurlar fişlenerek nasıl bir yöntem izlendiği tespit edilmiştir. Daha sonra Kırgız destan metinleri taranarak hayvan motifi ile ilgili unsurlar fişlenmiştir.

17 3 Fişleme yöntemiyle Kırgız destanlarında yer aldığı tespit edilen hayvanlar önce genel hatlarıyla tanıtılmış, bu hayvan motiflerinin Türk kültüründeki önemi hakkında bilgi verilmiş, sonra bu hayvan motiflerinin Kırgız destanlarında hangi yönleriyle yer aldıkları açıklanmaya çalışılmıştır. Bu çalışma yöntemi, daha önce kullanılmış yöntemlerle konuyu en geniş açıdan ele alarak en nesnel değerlendirmeleri elde edebilmek amacıyla kullanılmıştır. Eski Türk destanlarının bugün elimizde bulunan parçaları çeşitli kaynaklardan derlenmiştir. Bunlardan bir kısmı, Türk araştırıcılar tarafından, doğrudan doğruya halk dilinde yaşayan destanların derlenip yazılmasıyla elde edilmiş, bir kısmına eski Çin kaynaklarında; Arap, İran tarih ve edebiyatına ait el yazması eserlerde rastlanmış, bir kısmı ise Bizans tarihleri gibi Batı kaynaklarında bulunmuştur. Destanlarımızın diğer önemli kısmı da Türk aydın ve yazarları tarafından, tarihin çeşitli devrelerinde türlü sebep ve vesilelerle; çeşitli dil ve yazılarla, yazılı edebiyata geçirilmiştir (Demirel, 2010: 43, 44). Türk Dil Kurumu, Türk Dünyası Destanlarının Tespiti, Türkiye Türkçesine Aktarılması ve Yayımlanması Projesi ile yukarıda sözü edilen destan derleme çalışmalarına çok büyük ve değerli bir katkıda bulunmuştur. Proje kapsamında derlenerek Türkiye Türkçesine aktarılan birçok Kırgız destanı çalışmamızın temelini oluşturmaktadır. Çalışma konumuzun kapsamı, Kırgız destanlarında yer alan hayvan motiflerine ait tüm unsurlardır. Bu unsurlar, elde edilen verilere göre alt başlıklara ayrılarak incelenmiştir. Bu çalışmada incelediğimiz destanlar, Türk Dil Kurumu Yayınları içinde yer alan Kırgız Destanları adlı bir seri eserin çalışmamıza başladığımız dönemde basılmış olan sekiz cildinde yer alan on bir destan ile sınırlıdır. Bu destanlar Er Eşim, Kozuke ve Bayan, Munduk ve Zarlık, Şırdakbek, Kocacaş, Mendirman, Eşimkul Menen Zuura, Manas, Boston, Kız Darıyka ve Er Soltonoy destanlarıdır. Eserin henüz basılmayan birinci cildi ile çalışmamıza başladıktan sonra basılan ciltleri inceleme kapsamına alınmamıştır. Çalışmamızda kullanılan veriler için öncelikle Kırgız Destanları adlı eserin TDK Yayınları tarafından basılmış olan sekiz cildi temin edilmiştir. Kırgız Destanları hakkında yapılan çalışmalar tespit edilerek taranmış, gerekli görülen bilgiler fişlenmiştir.

18 4 Kırgız Destanlarında sözü edilen hayvanların Türk kültüründe ne şekilde ele alındığı da genel hatlarıyla araştırılarak gerek duyuldukça elde edilen bilgilere tezimizde yer verilmiştir. Tezimizle paralel konularda yapılan yüksek lisans ve doktora tezleri, makaleler ve yayımlanmış eserler incelenerek bu eserlerden tezimizle ilgili unsurlar ve gerekli görülen bilgiler fişlenmiştir. Bazı terim ve kavramların açıklanabilmesi için çeşitli sözlük ve ansiklopedilerin yanı sıra tezimizin konusunu teşkil eden kavramlarla ilgili yayımlanmış her türlü eserden de faydalanılmıştır. Destan incelemesi alanında yapılan sınırlı sayıdaki çalışmalar göz önünde bulundurulduğunda Kırgız destanlarının bir yönüyle ele alınıp incelendiği bu çalışmanın, Kırgız destanlarında adı geçen hayvanları tespit etmenin yanı sıra bu hayvanların Kırgız kültüründe ve genel olarak Türk kültüründe taşıdığı anlam ve önemin açıklanmasına; destanlarımızın dolayısıyla da halk edebiyatımızın ve kültürümüzün lâyık olduğu öneme ve ilgiye ulaşmasına katkıda bulunabileceği; bu konuda yapılacak olan karşılaştırmalı çalışmalar için de malzeme oluşturabileceği düşünülmektedir.

19 5 2. KIRGIZ DESTANLARINA GENEL BİR BAKIŞ Türk edebiyatı destanlar bakımından oldukça köklü ve zengin bir mirasa sahiptir. En büyük Türk boylarından biri olan ve dünyanın en hacimli destanı Manas a sahip olmak gururunu taşıyan Kırgızların oldukça gelişmiş bir destan geleneği bulunmaktadır. Gerek Türk destanları gerekse daha özele inilerek Kırgız destanları hakkında günümüze değin birçok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalar sadece edebiyatın değil kültürün zenginliğini ve çok yönlülüğünü de ortaya koymaktadır. Birçok Türk boyu gibi asırlardır Orta Asya nın uçsuz bucaksız bozkırlarında yaşayan Kırgızlar, bağımsız bir devlet oldukları döneme kadar birçok destan metni vücuda getirmişlerdir. Tarihsel süreçte gerek dinî inançları, gerek yaşadıkları bölgenin siyasî ve kültürel koşulları gerekse bilim ve teknolojideki gelişmeler nedeniyle Kırgızların çoğu yerleşik hayata geçmiş olsa da günümüzde çadırlarda göçebe yaşantısını sürdürenler de vardır. Kırgızlar, başka devletlerin hâkimiyeti altında uzun yıllar yaşamalarına rağmen göçebe bir toplum olarak yaşadıkları döneme ayna tutan destanları sayesinde millî bilinçlerini ve kültürlerini koruyabilmişlerdir. Destanlar, milletlerin büyük işler yapmak için kendilerine güven duymalarında, türlü sosyal ve tarihî sebeplerle uzaklaştıkları millî benliklerine dönmelerinde; yeniden büyük millet olmak, özgürlük ve bağımsızlıklarını korumak için davranıp kalkınmalarında da rol almıştır (Demirel, 2010: 27). Birçok milleti kıskandıracak sayı ve çeşitlilikte destana sahip olan Kırgızlar, sözlü gelenekte yaşattıkları bu ürünlerle kültürlerini oluşturan her bir ögeyi kuşaktan kuşağa aktarabilmiştir. Kırgız destanlarında Kırgız Türklerinin tarih sahnesine ilk çıktıkları andan itibaren verdikleri var oluş mücadelesi gözler önüne serilir. Kırgız destanları, varlıklarını ve bağımsızlıklarını korumak uğruna verdikleri bu çetin mücadelede Kırgızların en büyük düşmanının Kalmuklar olduğunu gösterir. Hemen bütün destanlarda Kalmuklarla savaşıp galip gelen bir Kırgız kahramanının hayatı anlatılır. Destan kahramanlarının olağanüstü güçleri daha doğmadan bellidir. Destan kahramanını karnında taşıyan anne adayı gücü ve saldırganlığıyla tanınan vahşi hayvanların etine ya da yüreğine aş erer. Birçok Kırgız destanında yer alan bu motif, doğacak kahramanın gücüne ve cesaretine işarettir.

20 6 Destanlar, tarihleri bu ölçüde eskilere uzanan milletlerin ilk çağlarını bize birtakım mitolojik hikâyeler hâlinde anlatırlar. Bunlar gerçek olmasalar, hatta gerçeğe uymasalar bile, milletlerin geçmişleri hakkında neler bilip düşündüklerini bildirmek bakımından önemlidirler (Demirel, 2010: 28). Kırgız destan metinleri sadece destan kahramanlarını hayatları çevresinde şekillenmez. Kırgız halkının geçmişteki duyuş ve düşünüş biçiminin, gelecek hayallerinin, dinî ve batıl inançlarının, doğayla olan mücadelelerinin de destanları oluşturan her bir dizeyle geçmişten günümüze yansıdığı görülür. Bu metinler aile yaşantısı, dostluk ve sadakatin önemi, doğum ve düğün gibi kutlama törenleri, beylerin toy düzenleyip ziyafet vererek zenginliğini halkıyla paylaşması, toylarda düzenlenen yarışma ve oyunlarla eğlencenin sosyal hayatın önemli bir parçası oluşu, beslenme alışkanlıkları, geçim kaynakları ve hayatın ve kültürün önemli bir parçası olan hayvanlar gibi birçok konuda bilgi aktarmaktadır. Kırgız destanlarında Kalmuklara karşı verilen kahramanlık mücadelesinin yanı sıra Kırgızların kendi iç sıkıntıları da dile getirilir. Bu iç sıkıntılar, genellikle aile içinde yaşanan kıskançlıklar ve adaletsizliklerle ilgilidir. Mendirman Destanı nın temelinde dokuz üvey kardeşinin Mendirman a karşı düşmanlık konusunda birleşmesi yatmaktadır. Eşimkul Menen Zuura Destanı nda ise Karmış adlı bey, bütün varlığını küçük oğlu Köçörbay a bıraktığı için kardeşi zenginken büyük oğlu Eşimkul fakir olur; destanın çıkış noktası bu adaletsizliktir. Bazı destanlarda ise ailesine yeterince bağlı olmayan, gerektiğinde onu desteklemeyen kadın tiplerinin yol açtığı olumsuzluklar göze çarpar. Boston Destanı nda Boston un ikiz kız kardeşi Karaçaç, çok akıllı biri olmasına rağmen kötü niyetlidir; ailesinin ve yurdunun zenginliğine tek başına sahip olmak istediği için düşmanla birlik olur. Destanlarda milletlerin dinleri, türlü inanışları, Tanrı veya tanrılar karşısındaki davranışları, yaşadıkları bölgenin özellikleri ile birleşmiş duygu ve düşünceleri vardır. Yine destanlarda insanların iyilikleri, faziletleri yanında kötülükleri, fesat ve ihtirasları, kıskançlıkları, aşkları vardır (Demirel, 2010: 28).

21 7 Kırgız destanlarının çoğunda Şamanist geleneklerle İslâmî inançlar bir aradadır. Geyiğin kutsal sayılması gibi hayvanlarla ilgili batıl inançlar da Kız Darıyka Destanı nda Hz. Ali nin destan kahramanı olarak yer alması da Kırgız destanlarının içeriksel zenginliğini ortaya koyar. Tüm bunlardan yola çıkılarak Kırgız destanlarında kahramanın halkın sevgisini ve güvenini kazandığı, bu güveni boşa çıkarmayarak sorunların üstesinden geldiği böylece halkını her zaman mutluluğa, huzura ve zenginliğe kavuşturduğu görülür. Bu durum Kırgızların geleceğe umutla bakmasında, zorluklar karşısında yılmamasında, kararlı şekilde ayakta kalmasında şüphesiz önemli bir role sahiptir. Kırgız halkı, yaşam serüveninde kendisine yoldaş olan destanlarına olan borcunu onları yaşatarak ve geleceğe taşıyarak ödemektedir. Şakir İbrayev in Destanın Yapısı adlı eserini Türkiye Türkçesine aktaran Ali Abbas Çınar, eserin ön sözünde Kırgızistan da günümüzde bile bazı hastaları sağaltmak için Manas destanından parçalar okunması, destanın toplum hayatı içindeki yerini vermesi bakımından dikkat çekicidir. der. Yazarın sözünü ettiği bu durum, başta Manas olmak üzere destanların Kırgızlar tarafından hâlâ yaşatıldığının, adeta kutsallık taşıyan bir ayet gibi önemsendiğinin ve onların ruhlarını beslediğinin önemli bir göstergesidir. Tezimizin daha iyi anlaşılabilmesi ve ele alınan unsurların daha doğru değerlendirilmesi için incelediğimiz destanlardaki olay örgüsünü kısaca açıklamak gerekli görülmüştür. Bu amaçla tez çalışmamızın kapsamını oluşturan destanların özetleri aşağıda verilmiştir Er Eşim Destanı Kırgız halkının Kalmuklarla kahramanca mücadelesini yansıtan halk eserlerinden biri 1941 yılında Togolok Moldo tarafrından meydana getirilen Er Eşim Destanı dır (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 15). Bu destan Togolok Moldo tarafından söylenmiş, Prof. Dr. Abdıldacan Akmataliyev ve Murat Mukasov tarafından hazırlanmış ve Caştegin Turgunbayev tarafından Türkiye Türkçesine aktarılmıştır.

22 8 Er Eşim, Kalmuklarla yapılan mücadelelerde, kendi ilini düşmanlardan koruyan bir yiğittir. Destanlara ait geleneksel motiflerin yer almadığı, Kırgızların hayatını ve yiğitlik ruhunu yansıtan küçük bir destandır. Destan, hayvan sürüleri sayılamayacak kadar çok olan Tügöl adlı zengin beyin mal varlığından bahsedilerek başlar. Kıpçak boyundan çıkan Er Eşim, Tügöl Bey in atlarından Şarp Kula adlı atı seçer ve savaşlarda bineceği savaş atı olarak eğitir. Bu at, doğaüstü güçlere sahiptir ve Er Eşim in atı olmadan düşmanlarına karşı çıkması mümkün değildir. O zamanlarda Acaan adlı Kalmuk yiğidi, sık sık Kırgızlara saldırır, Er Eşim e mektup göndererek onunla savaşmaya hazır olduğunu söyler. Er Eşim, Katagan boyunun hanı ve kendisinin yakın dostu olan Tursun u çağırarak halkını ve malını ona teslim eder, kendisi ordu toplayarak Kalmuk Hanı Acaan la savaşmaya gider. Üç yıl kadar süren savaşı kazanan Er Eşim, yurduna döndüğünde dostu olan Han Tursun un kendisine ihanet ettiğini, Kıpçak halkını kendi topraklarına sürdüğünü öğrenir. Er Eşim, hileyle Han Tursun un kalesine girer, ondan intikamını alır ve halkıyla birlikte eskiden yaşadığı Talas a döner. Eserin sonunda kahramanlık ruhu zayıflar, Er Eşim düşmanlarını yendikten sonra hayatının kalanını halkının arasında hekimlik ve üfürükçülük yaparak geçirir Kozuke ve Bayan Destanı Kuzuke ve Bayan Destanı, konusu bakımından hem lirik hem de epik nitelikler taşır. Kazak, Altay, Başkurt ve diğer Türk boylarının sözlü edebiyatlarında da geniş yer tutan bir anlatımdır. Kırgızistan ın güney bölgesinde söylenen bu eser, Barpı Alıkulov un dikkatini çeker ve onun yeteneğiyle işlenerek yeni bir hâl alır. Bu eser ilk olarak Barpı Alıkulov un kızı Burulkan tarafından yazıya geçirilerek 1948 yılında Millî Bilimler Akademisi El Yazmalar Arşivine teslim edilir. Tezimizde ele aldığımız bu destan, Barpı Alıkulov tarafından söylenmiş, Bekmuhamedova Nelya tarafından hazırlanmış, Prof. Dr. Abdıldacan Akmataliyev tarafından incelenmiş ve Caştegin Turgunbayev tarafından Türkiye Türkçesine aktarılmıştır (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 137). Destanın olay örgüsü şöyledir: Birbirlerine komşu olan, birlikte göç edip, aynı yere yerleşip barış ve dostluk içinde yaşayan Karabay ve Sarıbay adlı iki zengin bey vardır. İleride akraba olabilmek için doğacak çocuklarını evlendirmeye karar verirler. Bir süre sonra Karabay ın Kozuke adını verdiği bir oğlu, Sarıbay ın ise Bayan adını verdiği bir kızı olur. Karabay erken yaşta ölür, kızını bir yetime vermek istemeyen Sarıbay sözünden döner ve kızını alıp başka bir yere göç eder. Aradan zaman geçer, Kozuke yetişkin bir

23 9 erkek olur ve bu durumu öğrenir, Bayan ı aramaya karar verir. Annesinin karşı çıkmasına rağmen yola koyulur ve Sarıbay ın köyünü bulur, Sarıbay ın yanında çoban olarak işe başlar, bir yandan da Bayan hakkında bilgi toplar. Bayan ın anne ve babası kızlarını Godolkul adlı bir gençle evlendirmeye karar verir. Kozuke, bu durumu Bayan a anlatır ve ailesinin köyde olmadığı bir gece buluşurlar. Buluştuklarını öğrenen Godolkul, Kozuke yi öldürür. Kozuke nin ölümüne çok üzülen Bayan, Godolkul dan intikam almak ister. Evlenmeden önce gölde birlikte yüzmek istediğini söyleyip Godolkul u göle yüzmeye götürür. Godolkul gölde boğulup ölür, Kozuke olmadan yaşamak istemeyen Bayan da kendini göle bırakır ve o da boğularak ölür. 2.3.Munduk ve Zarlık Destanı Munduk ve Zarlık, Türk boyları içinde çok yaygın bir destandır Kırgızlar arasında sözlü olarak yayılan bu destan, 19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başında Ufa, Orenburg ve Kazan şehirlerinde Arapça basılmıştır. Kırgızca yorumlamaları Muratalı Kurenkeyev, Ümöt Moldo, Barpı Alıkulov ve Kaçkanak Salibayev den yazıya aktarılmıştır. Bunun dışında masal türündeki örnekler Bübü Baysınova ve Nurdöölöt Samsaliyev den yazıya geçirilmiştir. Bunların tümü Kırgız Bilimler Akademisi tarafından oluşturulan halk edebiyatı eserleri toplama ve araştırma heyeti tarafından halktan derlenerek el yazmaları bölümüne devredilmiştir (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 189). Destanın birçok varyantı, içerik bakımından aynıdır, olaylarda önemli değişiklikler yoktur ve kahramanların isimleri de aynıdır ancak Kaçkanak Salibayev in varyantı diğerlerinden oldukça farklıdır, bu varyantta destana pek çok olay eklenir. Tezimizde ele aldığımız bu destan, Barpı Alıkulov tarafından söylenmiş, Gülbara Orozova tarafından hazırlanmış, Prof. Dr. Abdıldacan Akmataliyev tarafından incelenmiş ve Caştegin Turgunbayev tarafından Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. Barpı Alıkulov un anlattığı varyant, en eski ve görkemliliği en yüksek olarak bilinen varyanttır. Munduk ve Zarlık Destanı ndaki olaylar Türk destanlarında sıkça rastlanan çocuksuzluk, çocuk bekleme motifi etrafında gelişir. Kazan şehrinde yaşayan Nogay halkından Çançarkan adlı bir han vardır. Altmış eş almış ancak çocuğu olmamıştır. Çançarkan bu duruma çok üzülür, üzüntüsünden ağlarken bir derviş gelir, halkının içinden güzel bir kız bulup evlenmesini söyler. Çançarkan bu durumu vezirlerine danışarak

24 10 halkından genç ve güzel bir kızla evlenir ancak yine çocuğu olmaz. Çançarkan üzüntüsünden ölümü göze alır ve bir çukura girer. Çukurdaki kırkıncı gününde Hızır Aleyhisselam gelir, halkına ziyafet verip yeni bir eş alırsa bir kızı bir de oğlu olacağını söyler. Çançarkan ın verdiği ziyafete gelen ve çok fakir bir adam olan Cobdur un Kançayım adlı kızını hana uygun görürler. Kançayım gördüğü bir rüyayı han ile evlenip bir kız bir de oğlan çocuk dünyaya getireceği şeklinde yorumlar. Çançarkan, Kançayım la evlenir ve Kançayım hamile kalır. Hanın önceki altmış karısı Kançayım ı çok kıskanır. Kötü niyetli kocakarı Mastan, altmış tabak dolusu altın verirlerse Kançayım ın çocuğunu yok edeceğini söyler. Doğum sırasında ebelik yapan kocakarı Mastan, Kançayım ın ikiz bebeklerini saklar. Bu bebeklerin göğsü gümüşten, poposu altındandır ve perçemleri vardır. Mastan, hanın karısının biri dişi diğeri erkek iki köpek yavrusu dünyaya getirdiğini söyler, bebekleri de nehire atar. Kayıptan uzanan el, bebekleri nehirden kurtarır ve geyik sütüyle besleyerek onları büyütür, bir geyik çocuklara annelik yapar. Çançarkan, karısının köpek yavrusu doğurduğunu öğrenince çok öfkelenir, Kançayım ı köpek yavrularıyla birlikte ölsünler diye ormana gönderir. Çocukları pirler terbiye edip Şükürlük Dağı na bırakır. Çiltanlar, babasının yüzünü görmedi diye erkek çocuğa Zarlık, annesinin yüzünü görmedi diye kız çocuğa Munluk adını koyarlar. Yetmiş yüzyıllık hünerleri öğrettikleri Zarlık a kırk kaplanın gücünü verirler. Munluk a da otuz iki şehrin hünerlerini öğretirler. Çançarkan bir gün ava çıktığında olağanüstü nitelikleri olan çocuklarıyla karşılaşır ve oradan uzaklaşır. Çançarkan ın Munluk ve Zarlık ın kendi çocukları olduğunu anlayıp kendisini cezalandırmasından korkan kocakarı Mastan, Zarlık ı kandırarak erkek kardeşi Munluk un Külmöskan ın şehrine gitmesini söyler. Munluk u bu tehlikeli yolda Hızır Aleyhhisselam koruyup kollar. Zarlık, ava çıkan Külmöskan a rastlayınca ondan yardım ister. Külmöskan, Zarlık ı tanır ve ona atını, hanlık sarayını ve kızı Kuralay ı verir. Zarlık bir gün ava çıkar, av sırasında karşılaştığı karaca kılığındaki Kırk Çiltan Piri, babasına gidip kendisini tanıtmasını söyler. Zarlık önce babasını, sonra Kırk Çiltan ın koruduğu annesini bulur. Munluk babasının yakalattığı kocakarı Mastan ı öldürür, babasının önceki altmış eşini de uzaklara sürer. Çançarkan, Kançayım a yeniden nikâh kıyar, böylece hepsi tekrar bir araya gelip mutlu bir hayat sürerler.

25 Şırdakbek Destanı Kırgız halk biliminin farklı dönemlerinde Şırdakbek in destan mı yoksa daha kısa bir tür olan poema mı olduğu konusunda farklı görüşler ortaya konmuştur. Şırdakbek adlı eserin iki varyantı olan I. Abdırahmanov ile Togolok Moldo nun yazıp bıraktığı örnekler Tarih ve Arşiv Enstitüsü El Yazmaları Bölümünde korunmuştur. Togolok Moldo nun söylediği varyant 1973 yılında yayımlanmıştır. T. Sırdıkbekov ise Şırdakbek adlı bir dram kaleme almıştır (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 245). Tezimizde ele aldığımız bu destan, Togolok Moldo tarafından söylenmiş, Prof. Dr. Abdıldacan Akmataliyev tarafından hazırlanmış ve Caştegin Turgunbayev tarafından Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. Togolok Moldo nun varyantına göre Kırgız yurdu Kalmuklu yağmacıların elindeyken Seyitbek in karısı hamile kalır. Kırgız destanlarında yaygın şekilde görüldüğü gibi Şırdakbek in annesi hamileyken yabanî hayvan yüreğine aş erer, üç parsın kalbini yiyince aş ermesi geçer. Şırdakbek çok güçlü bir bebek olarak doğar, sekiz yaşına geldiğinde babası Seyitbek ölür. Rüyasında gördüğü aksakallı Şırdak a uzak bir yola gitmesini, orada kayıptan olan ve kır kısraktan doğan kır tayı bulacağını, Boz Corgo adındaki bu ata binerse tüm düşmanlarını yeneceğini ve ölmeyeceğini söyler. Boz Corgo yu bulduktan sonra güçlenen Şırdak, düşmanlarının varlıklarını çabucak ele geçirir. Kırgızlara uzun yıllar azap çektiren Kalmukların üzerine yürümeye karar verir. Kalın duvarlı bir kale yaptırarak halkının güvenliğini sağlar. Yaptırdığı gizli kanallar yoluyla kaleye su getirir. Şırdakbk ten korkan Kalmuk Hanı Saltan kaçıp gider, daha güçlü bir Kalmuk olan Çagayhan a durumu anlatır. Çagayhan, Şırdakbek i yenmek için yollar ararken karısının şımarık biri olduğunu öğrenir. Karısının aklını çelerek Şırdakbek in sırlarını öğrenebileceğini ve böylece onu yenebileceğini düşünür. Kadına mektup yazarak onu sevdiğini söyler, kocası Şırdakbek i nasıl yenebileceğini sorar. Şırdakbek in karısı, kaleye su getiren gizli kanallardan bahseder ve kanalları tıkamasını söyler. Kalmuklar, kadının söylediğini yapıp kaleyi kuşatırlar. Şırdakbek ve halkı susuzluğa birkaç günden fazla dayanamayınca Şırdakbek, Kalmuklara teslim olur. Çagayhan, Şırdakbek yaşarken karısını elinden almak istemez ve hırsının geçtiğini söyleyerek Şırdakbek i bırakır. Asıl planı onu, karısına öldürtmektir ve bu nedenle karısıyla haberleşmeye devam eder. Fakat bir gün Şırdakbek in karısı Boz Corgo ya binerek kaçar ve Çagayhan a gelir, kocasının kendisine çok iyi baktığını, Çagayhan ın daha iyi bakıp onu şımartması gerektiğini söyler.

26 12 Çagayhan kadının bu açgözlülüğü ve nankörlüğüne çok kızar, kadına birçok kötülük eder ve kocasına ihanet ettiği için en sonunda onu öldürtür. Çagayhan, Şırdabek e durumu anlatır, dost olmak istediğini söyler, böylece iki halk arasında barış olur Kocacaş Destanı Kocacaş Destanı nın üç ayrı varyantı bulunmaktadır. Bunlardan ilki; Kırgız şifahî yaratma örneklerini ilk toplayıp derleyenlerden biri olan Kayum Mitfakov, Kocacaş Destanı nı 1923 te Talas bölgesinin kenkol köyündeyken Sulayman Konokbaev den dinleyerek Arap harfleriyle yazıya geçirmiştir. Destanı Sulayman Konokbaev, ilk önce babası Konokbay dan dinlemiştir. Diğer bir varyantı, filoloji doktoru Z. Ç. Mamıtbekov un 1949 da Isık-Göllü şair Tölömüş Ceentaev den yazıya geçirmiştir. Üçüncüsü ise Alımkul Üsönbayev in varyantıdır. Bu varyantın el yazması yoktur, 1938 yılında M. Elebaev tarafından hazırlanan bir nüshası mevcuttur. Konokbaev ve Ceentaev varyantları, Manas Tanıma, Araştırma ve Sanat Millî Merkezinin arşivindedir. Konokbaev in varyantı Arap alfabesinden Kiril alfabesine aktarılmıştır. Kocacaş Destanı nın varyantları anlatım teknikleri, sanatsal özellikleri, hacimleri ve içerikleri bakımından bazı farklılıklar gösterir. Alımkul Üsönbayev in varyantı, diğerlerine göre uzundur. Bu varyantta Kocacaş ın ölümünden sonra olay örgüsü devam eder, Kocacaş ın karısı Zulayka oğlu Moldocaş ı dünyaya getirir ve çocuk, babasının intikamını almak üzere Sur Eçki nin peşine düşer. Ceentaev varyantında olaylar Kocacaş ın ölümüyle biter, bu varyantta Kocacaş evlenmemiştir fakat bir sözlüsü vardır. Konokbaev in varyantı da Kocacaş ın ölümüyle son bulur fakat bu varyantta Kocacaş, Zulayka ile evlenmiştir. Tüm varyantların ortak tarafı, Kocacaş ın halkının totemik ve animistik inançlarını dikkate almadan Kayberen Sur Eçki ile mücadeleye girişmesi ve yaşadığı trajik sondur (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 14, 21). Tezimizde ele aldığımız bu destan, Alımkul Üsönbayev in varyantından Prof. Dr. Abdıldacan Akmataliyev ve Prof. Dr. Keneş Kırbaşev tarafından hazırlanmış; Prof. Dr. Fikret Türkmen, Dr. Gülsine Uzun ve Baki Bora Hança tarafından Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. Kıtay boyundan Karıpbay ın oğlu olan Kocacaş, on beş-on altı yaşlarına geldiğinde usta bir avcı olur. Kıtay halkından yirmi hanelik halk bölünüp Kocacaş ın himayesinde Talas ın başında Karakol denen yere yerleşir ve Kocacaş ın avcılığı ile geçinirler. Bir gün Karakoco adlı bey bir mektup gönderir ve kızı Zulayka yı beğeneceği bir yiğitle başlık parası istemeden evlendireceğini haber verir. Haberi duyan bütün gençler Karakoco nun şehrine gider ancak Kocacaş altı aydır avdan dönmediği için bu durumdan haberdar

27 13 olamaz. Zulayka, gelen yiğitlerin hiçbirini beğenmeyince Kıtaylardan birisi Kocacaş tan söz eder. Kocacaş köyüne dönünce olan biteni öğrenir ve Zulayka ya gitmeye karar verir. Zulayka nın evlenmek için fakir biri olan Kocacaş ı seçmesi üzerine Karakoco nun halkı durumdan rahatsız olup dedikodu yapar ancak düğün için düzenlenen toyda bütün oyunları kazanan Kocacaş ın avcılığını görünce halk mutlu olur. Kocacaş, Zulayka ile evlendikten sonra uzun süre ava çıkmayınca iyi beslenemeyen halkı bu durumdan rahatsız olur. Düğünden bir yıl sonra Kocacaş üç gece arka arkaya aynı rüyayı görür, rüyasını karısına anlatır. Rüyasında avlanmak için Ala Too ya çıktığını ancak avlayacak hayvan bulamayınca başka yerlere gittiğini, bir dağın başında sakince avlanan otuz oğlak ile kırk keçi görüp tüfeğiyle hepsini vurduğunu, daha sonra bir kayanın yamacında tek başına kaldığını, sonra dümdüz bir ovada tek başına namaz kıldığını görüp korktuğunu söyler. Kocasının avcılık yapmasını istemeyen Zulayka, rüyasını Kocacaş ın öleceğine yorar ve artık ava gitmemesini söyler. Kocacaş, Zulayka nın söylediklerinden hoşlanmaz ve rüyasını yaşlı akrabalarına da anlatır. Onun ava çıkıp et getirmesini isteyen bir akrabası, ava çıkmasını söyler ve Kocacaş ava gitmeye karar verir. Kocacaş ın rüya gördüğü gece Kayberen Sur Eçki de aynı rüyayı görüp Alabaş adlı tekesine anlatır. Kocacaş ın hepsini öldüreceğini, oradan kaçmaları gerektiğini söyler ancak Alabaş buna razı olmaz, kendileri için en güvenli yerin Kara Ünkür adlı bu yer olduğunu söyler. Kocacaş; Kayberen Sur Eçki, Alabaş ve oğlaklarının yaşadığı Kara Ünkür e gelir. Önce oğlakları öldürür, ardından Alabaş ı yaralayıp yakalar. Sur Eçki ye nişan aldığında keçi konuşur ve Avcı, evlatlarımın hepsini öldürmüşsün, ben artık tek başıma nasıl yaşarım, ben senin gerçek kayberen annenim, senden bir dileğim var, Alabaş ı ver, yalnız kalmayayım. der. Kocacaş, Alabaş ı vermeyi kabul etmeyince Sur Eçki kötülüklerinin hesabını soracağını söyler. Sur Eçki ye defalarca nişan almasına rağmen onu vuramayıp barutu biten Kocacaş öfkelenir ve Alabaş adlı tekeyi de öldürür. Yanına gelen Kayberen Sur Eçki, intikamını alıp onun ölümüne neden olacağını söyler. Kocacaş da Sur Eçki yi tüfek ya da ok kullanmadan yakalayacağına yemin eder.

28 14 Kocacaş, avladığı oğlakları ve Alabaş ı alıp köyüne döner, halkına ziyafet vererek onları sevindirir. Aradan bir zaman geçtikten sonra topal keçi Sur Eçki, Kocacaş ın köyüne gelir. Herkes, Kocacaş ın onu avlamasını ister. Kocacaş, durumu karısına danışınca Zulayka keçinin peşinden gitmemesini söyler ancak Kocacaş keçiyi öldürmeye yemin ettiğini söyleyerek keçinin peşinden gider. Sur Eçki, Kocacaş ı oldukça tehlikeli yerlere götürür ve en sonunda Kocacaş ı mahsur kalacağı sarp bir kayalığa çıkarır. Bu sırada Karıpbay, Zulayka ve diğer akrabaları Kocacaş ı aramaya gelirler, onu ulaşılması imkânsız bir kayalıkta bulurlar. Kocacaş oradan inemediği gibi kimse de yardım etmek için oraya tırmanmayı başaramaz. Kocacaş, doğacak çocuğuna Moldocaş adını vermelerini ve tüfeğini ona emanet bıraktığını söyleyerek tüm akrabalarının önünde kendini kayalıklardan boşluğa bırakır ve orada ölür. Tüm akrabaları acı ve çaresizlik içinde köyüne döner. Bir süre sonra Zulayka bir erkek çocuk dünyaya getirir ve ona Moldocaş adını verir. Moldocaş biraz büyüyünce çok iyi bir avcı olur ve babasının başna gelenleri öğrenir. Babasının kemiklerini bulmaya ve Kayberen Sur Eçki den intikam almaya karar verir, annesini ve dedesini zorla ikna ederek yola çıkar. Uzun bir kovalamacanın ardından Sur Eçki, babası için bunca zahmete katlanan Moldocaş ın kendisini yakalamasına izin verir. Onu, babasının öldüğü kayalığa götürür, Moldocaş kayalığa kolayca tırmanarak babasının kemiklerini toplar ve gömer. Sur Eçki, Moldocaş a kendisini öldürmezse Aşayran adlı kızını ona vereceğini söyler ve onu bir mağaraya götürür. Burada insan kılığında geyikler yaşamaktadır. Moldocaş, Aşayran ile evlenmeyi kabul eder, gece orada kalırlar, sabah uyandıklarında yanında Aşayran dan başkası ve mağara yoktur. Bu duruma çok şaşıran Moldocaş, Aşayran ı alıp köyüne döner, olanları anlatır. Halkı hem Kocacaş ın kemiklerini bulup gömdüğü hem de köyüne sağ salim döndüğü için Moldocaş ı kutlar. Bir toy düzenleyip Moldocaş ile Kayberen kızı Aşayran ı evlendirirler, böylece bir insan ile bir geyik kızı evlenmiş ve Sur Eçki ile aralarında barış sağlanmış olur Mendirman Destanı Mendirman, Kırgızların iç ve dış ilişkilerini, sosyal yaşamlarını anlatan bir destandır. Başkahramanın ismi ile adlandırılan bu destan nazım ve nesir karışık olarak söylenmiştir. Destanın iki nüshası vardır. Birinci nüsha araştımacı Esenbayev Keldibek in Şapak Irısmendeyev den dinleyerek 1939 da yazıya

29 aktardığı hacimli bir nüshadır. Bu nüsha çok hacimli olduğundan eksiksiz nüsha olarak nitelendirirlir. İkinci nüsha ise halk bilimi araştırmacısı Ibırayım Abdırakmanov un Kaydu adında yaşlı bir anlatıcıdan yazıya geçirdiği nüshadır. Ibırayım Abdırakmanov, Mendirman Destanı nın Bokkötön adlı büyük kopuzcunun ezgisiyle söylendiğini belirtir. Bu destana ait halk nüshası Kırgız halk yazarı Kasımalı Cantöşöv tarafından yayımlanmıştır (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 13). 15 Tezimizde ele aldığımız bu destan, Prof. Dr. Abdıldacan Akmataliyev ve Aynek Caynakova tarafından hazırlanmış ve Ali Özgün Öztürk tarafından Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. Mendirman Destanı nın ana konusu adaletsizliğe ve ihanete karşı mücadeledir. Destanda Kalmuklarla mücadeleye yer verilse de asıl konu Kırgızların kendi aralarındaki birliğin bozulması ve akrabalar arasındaki sosyal ilişkilerin zorluğudur. Adik Han ın dokuz oğlu vardır. Mendirman, Adik Han ın eşlerinden birinin tek oğludur ve diğer kardeşleri ona karşı birleşerek düşmanlık ederler, onu öldürmeye karar verirler. Fakat en büyük ağabeyi Asıl, bu planı öğrenir ve Mendirman a haber vererek onu kurtarır. Mendirman bu olaydan sonra eşi Kanış ı da alarak yurdundan ayrılır, uzak bir yerde olan Adıl Han ın ülkesine gidip ona hizmet etmeyi kabul eder. Mendirman hiç durmadan çalışarak Adıl Han ın ülkesindeki huzuru ve refahı artırır, halkın da sevgisini kazanır. Günün birinde büyücü bir kadın Adıl Han ın aklını çeler ve Mendirman ın karısı Kanış ın çok güzel olduğunu söyleyerek Adıl Han ı onunla evlenmeye ikna eder. Büyücü Kanış ı da Adıl Han la evlenmeye ikna eder. Aradan uzun bir süre geçer ancak Adıl Han, Mendirman ın karısıyla evlenemez. Adıl Han, kendisine yaptığı iyiliklerden dolayı Mendirman ı öldüremez fakat onu çok tehlikeli bir yolculuğa göndermek ister. Mendirman olan biteni anlar ve Adıl Han a sitem eder, bu durumu kabullenmez. Adıl Han, hatasını anlar ve aklını çelen büyücü kadını ve kocası Mendirman a ihanet eden Kanış ı öldürtür. Pişmanlığından dolayı kızı Bilerik i Mendirman la evlendirir ve tahtını ona bırakır. Mendirman tahta oturmuş olsa da zorluk içinde yaşayan halkını aklından çıkaramaz. Adıl Han dan izin alır ve bir zamanlar kaçmak zorunda kaldığı yurduna çok sayıdaki askerle birlikte güçlü bir kahraman olarak döner. Kırgız halkının bir kısmının açlıktan öldüğünü, bir kısmının da göç ettiğini öğrenir ancak orada kendisini diğer kardeşlerinin hain planından kurtaran en büyük ağabeyi Asıl ı bulur. Dağılmış Kırgız halkını tekrar bir araya toplayıp yurduna getirir ve ağabeyi Asıl ı hanlık tahtına oturtur. Kırgız halkı da huzura ve

30 refaha kavuşmuş olur. Bir yıl sonra Adıl Han ölünce Mendirman hanlığın tek sahibi olur ve güçlü ordusuyla Kalmuklara seferler düzenleyip düşmanlarını yener Eşimkul Menen Zuura Destanı Eşimkul Menen Zuura Destanı, 1939 yılında Cumagül Naruzbayev tarafından yazıya geçirilmiş, 7062 mısralık bir kahramanlık destanıdır. Destanın Latin alfabesi ile yazılmış tek varyantı Kırgızistan da El Yazmaları Arşivinde bulunmaktadır (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 13). Tezimizde ele aldığımız bu destan, Cumagül Naruzbayev tarafından anlatılmış, Fatma Çelebi tarafından hazırlanarak Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. Eşimkul Menen Zuura Destanı nın ana konusunu çocuk sahibi olmak için mücadele etmek oluşturur. Bunun yanı sıra Kırgızların yaaşntısında önemli yer tutan halk hekimliği, evlenme ve doğum merasimleri, miras gibi sosyal konuları da ele alır. Destanda Karmış adlı zengin bir bey vardır. Bu bey, iki oğlundan büyük olan Eşimkul u evlendirip evinden ayırır; küçük oğlu Köçörbay a ise malını mülkünü bırakır. Karmış ölünce Köçörbay zengin ve itibarlı bir bey olur, Eşimkul ise iyice fakirleşir. Köçörbay ın üç eşinden altı oğlu olurken Eşimkul ve karısı Zuura nın iyice yaşlanmalarına rağmen çocukları olmaz. Köçörbay ın çocuklarından birini isteyip büyütmeye karar verirler ancak Köçörbay hiçbir çocuğunu vermediği gibi bir de onlarla alay edip fakirliklerini yüzlerine vurur. Eşimkul ve Zuura, çocuk sahibi olabilmek için perişan halde birçok memleket dolaşıp çocuk sahibi olmalarına yardım edeceklerine inandıkları pek çok şeyh ve evliyaya hizmet ederler ancak her seferinde aldatılırlar. En sonunda bir halk hekimine rastlarlar, hekimin çeşitli otlardan yaptığı ilaçlarla tedavi ettiği Zuura hamile kalır ve altın kâküllü bir çocuk dünyaya getirir. Hekim, çocuğun büyüdüğünde bir kahraman olacağını söyleyerek ona Altın Kökül Genç Aydar adını koyar. Eşimkul ve Zuura çocuklarıyla birlikte memleketlerine dönerler. Çocuk için öyle çok hediye gelir ki Eşimkul ve Zuura zenginleşir. Altın Kökül, hızla büyür ve on altı yaşına geldiğinde Temirkan adlı hanın çok korkutucu bir savaşçı olan Kan İçme Karaç adlı oğlunu ve iki devini yenmeyi başaran kişiye kızı Aruuke yi vereceğini duyar, ailesinden gizlice Temirkan ın şehrine gider. Kan İçme Karaç ı yenip Sur Koyon adlı tulpar atını alır, Temirkan ın şehrine gelir. Temirkan a

31 17 oğlunu yenmeyi başardığını söyleyerek kızı Aruuke ile evlenmek ister. Temirkan, kızını vermek istemeyerek Altın Kökül ü devine öldürtmeye çalışır ancak Altın Kökül devi de öldürür. Aruuke, Altın Kökül ü görüp ona âşık olur, Temirkan da kızını verir ve Altın Kökül ü de oğlu olarak kabul eder. Altın Kökül, temirkan ın verdiği çeyizle birlikte Aruuke yi alıp memleketine döner, düğün yapıp evlenirler. Altın Kökül, yurdunu düşmanlardan koruyan bir kahraman olur; Aruuke, Eşimkul ve Zuura ile birlikte mutlu bir hayat sürer Manas Destanı Kırgızların atalarından kalan en büyük edebî mirası ve gurur kaynağı olan Manas Destanı, dünya medeniyetinde de önemli bir yere sahiptir. Onu diğer eserlerden ayıran en önemli özelliği hacminin büyüklüğüdür. Manas, çok varyantlı bir eserdir, Manas üçlüsünün 86 varyantı bilinmektedir. Bu varyantların uzunlukları anlatıcısının yeteneğine bağlı olarak birbirinden farklıdır. Sagınbay Orozbakoğlu nun varyantı satırdan oluşurken Sayakbay Karalaev in varyantı satırdır. Manas üçlüsü diye adlandırılan Manas, Semetey ve Seytek ünlü Manasçı Sayakbay Karalaev den lı yıllarda satır olarak yazılmıştır (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 15, 16). Kırgız İlimler Akademisinin El Yazmaları Fonu nda destanın araştırılmış birkaç milyon satırlık kaydı vardır ancak eserin halk arasında anlatılan bazı bölümlerini derleme çalışmaları devam etmektedir. Manas ı anlatmayı meslek edinmiş kişilere comokçu (masalcı) denir ancak 20. yüzyılın başlarından itibaren bu kişiler Manasçı olarak anılmışlardır. Destanın bölümlerine göre anlatıcılar Manasçı, Semeteyci gibi adlar da alırlar. Manas Destanı, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yazıya geçirilerek kitap olarak basılmış, yabancı dillere çevrilmiştir. Bu konuda, Kazak bilgin Çokan Valihanov ve Rus bilgin Wilhelm Radloff un eserleri önemli yer tutar. W. Radloff, Manas Destanı yla ilgili ilk derlemeyi Kırgızistan ın güneyinde yaşayan bir Manasçıdan 1869 da yapmıştır. Bugün Manas metinleri, bilimsel olarak kısaltılmış metinler hâlinde İngilizce, Çince, Almanca, Japonca gibi farklı dillerde yayımlanmıştır. Manas ın tüm dünyada değerli bir eser ve bir kültür mirası olmasının en önemli göstergelerinden biri 1995 yılının UNESCO tarafından Manas Yılı ilan edilmesidir (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 18).

32 Büyük Manasçılardan biri de Manas anlatmayı yaşlarındayken meslek hâline getiren Sagımbay Orozbakoğlu dur. Sagımbay, Manasçılık mesleğinin sırlarını ilk olarak dönmeim en iyi Semeteycisi sayılan amcası Alişer den ve ünlü Comokçu Conbagış tan öğrenmiş; sonra dönemim ünlü Comokçuları Akılbek, Keldibek, Balık, Çonbaş, Tınıbek gibi kişilerden Manas ı dinleyerek kendini geliştirmiştir (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 19, 20). 18 Sagınbay ın halk arasında anlatılan varyantı yılları arasında Issık- Köl ün Ton bölgesinde Koyum Miftakov ve öğrencisi Saparbay Sooronbayev tarafından yazıya geçirilmiştir. Bütün Manas araştırmacıları bu varyantın çok nitelikli olduğunu ifade eder. Bu metin, birkaç deftere eski Arap alfabesi ile kaydedilmiştir. Defterdeki el yazılarına göre ilk 3 sayfayı Miftakov, 4. sayfadan 305. sayfaya kadar olan kısmı ise İbrahim Abdırakmanov yazmıştır. Birinci defterin iki nüshası vardır çünkü Miftakov ve öğrencisi Sooronbayev aynı anda yazmıştır (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 20). Sagınbay ın varyantını baştan sona kadar yazıya geçirenlerden biri de İbrahim Abdırakmanov dur. Abdırakmanov, Manas ın diğer varyantlarını da yazıya geçirmiştir. Manas Destanı nın yayımlanmış bazı varyantları şunlardır: Manas ın Çocukluğu : Sagınbay Orozbakoğlu nun anlatımından 1940 yılında İbrahim Abdırakmanov tarafından Latin harfleriyle hazırlanan bu eserde Manas ın doğumundan han seçilmesine kadar geçen olayları çok kısa şekilde anlatır. Manas : Sagınbay Orozbakoğlu nun varyantından 1978 de S. Musaev tarafından Kırgızca olarak yayına hazırlanan bu eserdeki olaylar asıl kaynaktaki gibidir ancak dönemim politik şartları gereği İslâm dinine ait bazı bölümler kısaltılmıştır. Eserin ikinci yayını da yapılmıştır. Manas. Kırgız Halkının Kahramanlık Destanı : Sovyetler Birliği Halklarının Destanları Projesi kapsamında 1984 yılında M. Yunsualiyev, S. M. Musaev ve K. K. Kırbaşev tarafından yayına hazırlanan bu eser; Kırgızca ve Rusça olarak yayımlanmıştır. Bu eser yayımlanırken asıl kaynak değiştirilmemiş ancak kısaltılmıştır. Manas : Sagınbay Orozbakoğlu nun varyantından 1995 yılında S. Musaev ve K. Kırbaşev tarafından yayına hazırlanmıştır. Olaylar en başından başlayıp manas ın han seçilmesine kadar devam eder (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 13, 14). Tezimizde ele aldığımız bu destan, Sagınbay Orozbakoğlu nun varyantının 1922 yılında yazıya geçirilmiş olan metninden S. Musayev ve Prof. Dr. Abdıldacan Akmataliyev tarafından hazırlanmış, Prof. Dr. Fikret Türkmen ve Dr. Şurubu Uraimova tarafından Türkiye Türkçesine aktarılmıştır.

33 19 Cakıp Bey, elli yaşına gelmesine rağmen ilk eşi Çıyırdı dan da ikinci eşi Bakdöölöt ten de çocuğu olmaz. Cakıp Bey ve iki karısı bu duruma çok üzülür ve sürekli olarak üzüntülerini dile getirirler. Bir gün Cakıp Bey ve karıları rüya görürler. Çıyırdı, rüyasında bir elma yiyip hamile kaldığını, sonra bir ejderha doğurup ona at gibi bindiğini görür. Cakıp Bey, rüyasında olağanüstü özellikleri olan bir akdoğan görürken Bakdöölöt de rüyasında olağanüstü özellikleri olan bir ala doğan görür. Cakıp bir toy düzenleyip ziyafet verir ve kendisiyle karılarının rüyalarını âlimlere anlatır, âlimler hepsinin rüyasını çocukları olacağına yorar. İki yıl sonra Çıyırdı hamile kalır ve kaplan yüreğine aş erer, iki kaplanın yüreğini yiyince aş ermesi geçer. Dokuz ay sonra çok iri ve güçlü bir bebek dünyaya getirir. Çocuğun doğumu şerefine Cakıp Bey çok büyük bir toy düzenleyerek ziyafet verir. Âlimler çocuğa verecek ad bulamazlar, birden bire beliren bir derviş çocuğa Manas adını verir. Manas sekiz yaşına geldiğinde çok güçlü fakat şımarık, söz dinlemez bir çocuk olur; halkın malına mülküne zarar verir. Halk, onun başlarına bela açmasından korkar. Cakıp, biraz uslanıp olgunlaşması için Manas ı Oşpur adlı çobanın yanına altı ay uşaklığa verir. Manas koyunları otlatırken bir kurt gelip kuzulardan birini kapıp kaçar. Manas kuzunun kanından iz sürüp bir mağaraya gelir. Orada kanatlı atlar ve insana benzemeyen kırk kişi görür. Üstelik kurt ortalıkta yoktur ve kuzusu sağ salim orada durmaktadır. Kırk varlık, Manas ı İslâm a ve Allah a inanmaya çağırır. Bir süre sonra Cakıp Bey, Manas ı alıp köyüne dönerken Cakıp ın atlarını alan Kalmuklarla karşılaşırlar. Manas, babasına saldıran bir Kalmuk u öldürüp babasını kurtarır ancak Cakıp, Kırgızların Kalmuklar karşısında çok zayıf olduğunu, Manas ın da henüz onları yenecek güçte olmadığını söyler. Bu sırada Kırk Çiltan, Manas ın gözüne görünür ve gözlerini kapatmasını söyler. Manas yanında demir zırh giymiş çok sayıda asker görüp bunların kim olduğunu sorunca Kırk Çiltan, hepsinin Manas ın yardımcısı olduğunu söyler. Manas gözlerini açtığında etrafta kimseyi göremez ancak kendisini artık daha güçlü ve daha cesur hisseder. Kalmuklar intikam almak için Cakıp ın şehrini sararlar, Cakıp bütün dostlarına haber gönderip yardım ister. Kalabalık Kalmuklar, Bey Cakıp ın at sürüsünü ele geçirmek

34 20 isteyince Mançulu Kalmuklar buna karşı çıkar ve aralarında dövüş başlar, birbirlerini öldürürler. Birlik olan Kırgızlar, Kalmuklara saldırıp yardım isteyen Mançulu Kalmukları kurtarırlar, onları da aralarına alarak daha güçlü hâle gelirler. Çin padişahı Esenkan, çok zengin bir bey olan Cakıp ın oğlu Manas ın Pekin e saldıracağını duyar. Duyduklarının gerçek olup olmadığını öğrenmeleri için Kırgızlara birçok değerli hediyeyle birlikte elçiler gönderir. Elçiler yolda arkadaşlarıyla ordo oyunu oynayan Manas a rastlarlar. Manas, elçilerden develerini oyun oynadıkları yerden çekmelerini söyleyince Çinliler çocuğu azarlarlayıp ona meydan okurlar. Manas öfkelenip onlara saldırır ve elçilerin amirini öldürür, kırk beş deve yükü hediyeye el koyar. Bey Cakıp olan biteni öğrendiğinde çok endişelenir. Pekin in çok güçlü olduğunu, onlarla savaşan kimsenin sağ kalmadığını söyler. Diğer taraftan Neskara adlı Çinli komutanın kendisiyle konuşan atı Neskara ya Cakıp ın mallarını ele geçirip oğlu Manas ı öldürmesini söyler. Neskara, altı bin askerle yola çıkar. Cakıp ın düşmanları tarafından uzaklara sürüldüğü için uzun yıllardan beri görmediği ağabeyi Bay, olan biteni tesadüfen öğrenir ve Cakıp a haber verir. Cakıp, tüm dostlarından asker toplamaya başlar. İki ordu savaşınca Kırgızlar, Çinlileri yener. Çinli komutan Neskara kaçar, kalan altı binden fazla askeri af dileyip Manas a tâbi olur. Manas on dört yaşına geldiğinde abdest alıp namaz kılanların olduğu bir kervana rastlar, ne yaptıklarını sorar. Aykoco adlı bir ihtiyar ona Hz. Muhammet i İslâmiyet in gereklerini anlatır, Gaza için hazır ol, Peygamberin verdiği emaneti al. diyerek bir tüfek verir. Çin padişahı Manas ı öldürmeleri için on bir elçi gönderir, Manas onları yakalayıp gözlerini oyar, kulak ve burunlarını keser hatta atlarının kahkül ve kuyruklarını da kesip elçileri geri gönderir. Böylece Çin hükümdarına üstünlüğünü gösterip meydan okur. Manas yanına aldığı seksen dört kişiyle uzun bir ava çıkar. Ava çıkan gençler günlerce avlanamaz ve aç kalırlar. İçlerinden biri atını kesmeye cesaret ederse o kişiyi kendilerine han seçmeyi teklif ederler, böylece karınlarını da doyurmayı düşünürler. Manas cesaret gösterip atı Akkula yı kesip arkadaşlarını doyurunca diğerleri tarafından han ilan edilir. Avlanmak için uzak yerlere giden Manas ve arkadaşları Çin hükümdarı Esenkan ın

35 21 askerleri ile karşılaşıp onları yenerler, atlarını ve kürklerini ganimet olarak alırlar. Yurtlarına döndüklerinde Manas tüm halkını ve komşularını davet ederek büyük bir ziyafet verir. Cakıp Bey, gelen herkesi Müslüman olmaya çağırır. Çinlilerle hep birlikte mücadele etmezsek onlar bizi yok edecek, der. Altaylılar, Kangaylılar, Mançulular, Tırgotlular, Kazaklar ve Kırgızlar; Çinlilere karşı güçlü olabilmek için birleşip Manas ı kendilerine han seçerler. Cakıp Bey, ilk defa bir araya gelen doksan altı bin kişiye ziyafet verir Boston Destanı Boston Destanı, hacim bakımından Kırgız destanları içinde önemli bir yere sahiptir. Boston Destanı nın El Yazmaları Arşivinde sadece bir varyantı bulunmaktadır. Bu varyant, Akmat Toktogulov dan yılları arasında derlenerek arşive alınmıştır. Akmat Toktogulov, destanın ön sözünde diğer pek çok Kırgız destanı gibi Boston u da babasından dinlediğini, okuma-yazma bilmeyen babasının anlattığı bu destanları derlemediği için pişmanlık duyduğunu ifade eder (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 17, 18). Tezimizde ele aldığımız bu destan, Prof. Dr. Abdıldacan Akmataliyev ve Aynura Kadırmambetova tarafından hazırlanmış, Prof. Dr. Naciye Yıldız tarafından Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. Destan Karaça Dulay halkının hanı Buuba nın çocuksuzluğu ile başlar. Han Buuba yaşlandığını düşünür ve halkına üzüntüsünü anlatır, tüm halk Buuba Han ın çocuğu olması için dua eder. Gökyüzünde beliren beyaz bulut ikiye ayrılır ve arasından çıkan ak sakallı, halkın duasına Âmin, çocuk sahibi ol. der. Buuba Han sevinip adak adar. Kısa süre sonra Buuba Han ın eşi Kanışa hamile kalıp aş erer; Buuba Han, tay ve kısrak kesip toy düzenler. Kanışa, kayberen yüreğine aş erer; ayı ve kurt yüreği yese de aş ermesi geçmez, kaplan yüreği yiyince geçer. Kanışa nın doğum sancıları başladığında otağına ak saçlı yaşlı bir kadın gelir. Umay Ana olduğu ifade edilen bu kadın, Kanışa nın doğumuna yardım eder ve sonra yok olur. Kanışa, biri kız biri erkek ikiz çocuk dünyaya getirir. Buuba Han, çocuklarına ad vermesi için Hüda ya yalvarır, gökteki bulutlar yere iner ve içinden Hızır Aleyhisselam gelir. Erkek çocuğuna güçlü ve cesur bir savaşçı olacağı için Boston, kız çocuğuna da aklı herkesten fazla olduğu için Karaçaç adını vermesini söyler ve kaybolur.

36 22 Boston büyüyüp güçlenir, diğer çocuklarla oynamaktan sıkılır, halkın çocuklarını dövüp mal ve mülküne zarar verir. Bunun üzerine halk Buuba Han a rahatsızlığını anlatır ve ayrılma zamanı geldi der, Buuba Han çok üzülür. Çok akıllı bir kız olan Karaçaç bu duruma bir çare bulur. Doğuda yaşayan Kadamış Han ın Cezbilek adında çok güzel bir kızı olduğunu, nişanlısı olması için Boston a yüzük gönderdiğini söyler. Boston, gitmek için babasından izin alır, Karaçaç gerekli hazırlıkları yapar. Boston, yola çıkmak için kendisine at seçer ancak öyle heybetlidir ki bindiği tüm atların beli kırılır. Bunun üzerine Karaçaç, ağabeyini Karadağ a gönderir; Boston bu dağda Karaboz adlı olağanüstülükleri olan atını bulur. Boston, Kadamış Han ın ülkesine varmak için büyük tehlikelerden geçer; Kadamış Han ın ülkesini koruyan bekçileri sınırın kızıl tilkisi ve alp karakuş ile savaşıp atının da yardımıyla onları yener. Kadamış Han, kızı Cezbilek ile konuşur ve kızını Boston la evlendirmeye razı olur. Bir gün Kadamış Han ın yurduna Kalmuklar saldırır ve Boston düşmanları yenip halkı kurtarır, bunu gören Kadamış Han Boston un artık oğlu olduğunu söyler ve birlikte mutlu ve huzurlu yaşamaya başlarlar. Bir zaman sonra Karaboz, Boston a kendisi burada huzur içinde yaşarken yurdunun düşman tarafından yok edildiğini ve geri dönmesi gerektiğini söyler. Boston yurduna dönerken geçtiği tehlikeli yollarda Aykan ve Künkan adlı hanlara rastlar, onların kızlarıyla da evlenir, erkek çocukları olmayan bu hanlar Boston u oğulları olarak kabul edip tahtlarını ve hanlıklarını ona verirler. Boston yurduna döndüğünde yurdunun Fars beyi Ayşakan tarafından işgal edildiğini, halkının çok eziyet görüp sürüldüğünü, kız kardeşi Karaçaç ın Ayşakan la birlik olduğunu öğrenir ancak Karaçaç hasta olduğunu, öleceğini, kendisine ab-ı hayatı getirirse iyileşeceğini söyleyerek Boston u kandırır ve yer altına gönderir. Boston mamıtlar ve devlerle mücadele eder, mamıtlar ve alp karakuş ile dost olur. Yer altına iner, oradaki zalimlerle mücadele edip halklarını özgürlüğe kavuşturur. Mücadele ettiği düşmanlarından birisi olan Çoyun Alp in kızyla da evlenir. Düşmanlarını yener ve yeryüzüne çıkıp yurduna döner. Ayşakan ı yenilgiye uğratıp kız kardeşi Karaçaç ı ailesine ve halkına ihanet ettiği için cezalandırır. Daha sonra halkını bir araya toplar, dört hanlığın ortasında uzlaştırıcı biri olarak yaşar. Dört hanlığa dört karısından doğan oğulları miraşçı olur.

37 Kız Darıyka Destanı Kırgız destanları içerisinde konusunu Arap ve Fars edebiyatlarından alan aşk, kahramanlık ve dinî konulu eserler de yer alır. Bunlar içinde en yaygın ve en çok anlatıma sahip olanı Kız Darıyka Destanı dır. Kırgız destan geleneğinin son dönemlerine ait olan bu eser, konusu İslâmî olmasına rağmen Kırgız kültürüyle yoğrulmuş ve millî bir nitelik kazanmıştır. Destanın dörtlükler hâlinde ve 11 li ya da 12 li hece ölçüsüyle yazılmış olması bu düşünceyi desteklemektedir (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 13). Kız Darıyka Destanı nın Kırgız Millî Bilimler Akademisinin Manas Araştırmaları ve Millî Kültür Merkezinin El Yazmaları Arşivinde sekiz el yazması bulunmaktadır. Bunlardan ilki Kıdık Sulaymanov un meşhur kopuzcu Karamoldo Orozov dan dinleyerek 1941 yılında derlediği ve Latin harfleriyle yazdığı anlatmadır. Bir diğeri destanı Karamoldo Orozov ve Çalakız İmankulov dan öğrendiğini belirten Mamıt Kangeldiyev den 1964 yılında derlenen on iki sayfalık el yazmasıdır. Bir başka çalışma, Kadırakun Cantayev den nazım-nesir karışık olarak derlenen ve baş kısmı bulunmayan daktiloda yazılmış dokuz sayfalık bir metindir yılında Camaş Sokubaşev den nesir şeklinde on sayfalık bir el yazması derlenmiştir. Kadırkul Alimanov, 1974 yılında daktilo ile yazarak bir nüsha teslim etmiştir yılında Mamacan Sopuyev den 652 mısralık bir derleme yapılmıştır yılında nazımnesir karışık on sayfalık bir el yazması nüsha da arşive teslim edilmiştir. Bu nüsha Kayır Mukaşeva nın anlatmasıdır. Anlatıcı destana belek adını vermiştir ve dine karşı olan baskıcı tutum nedeniyle bu nüshada karakterlerin ismi değiştirilmiştir. Ayrıca Kaçkanak Salibayev in daktilo ile yazıp teslim ettiği bir anlatma da arşivde yer almaktadır (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 15, 16).. Tezimizde ele aldığımız bu destan, Kadırkul Alimanov tarafından anlatılmış, Gülbara Orozova ve Prof. Dr. Abdıldacan Akmataliyev tarafından hazırlanmış ve Ferah Türker tarafından Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. K. Alimanov un anlatması destanın nerede, ne zaman ve kimden öğrenildiğinin anatılmasıyla başlar. Alimanov, bu destanı yaşlı bir adam olan Çaki den dinlemiştir. Alimanov, destanı yazıya geçirmek istediğini söyler ve anlatıcı Çaki ye bazı sorular sorar. Alimanov, destanı yeni nesillere aktarılsın ve adı kalıcı olsun diye yazıya aktardığını söyler. Destanın asıl metni, Kırgız-Kıpçak halkının yaşamlarının anlatılmasıyla başlar. Hayatını halkını düşmanlardan korumak için mücadeleyle geçiren Katıran, yaşlandığı ve çocuğu olmadığı için üzülür fakat bir süre sonra karısı hamile kalır ve bir kızı olur. Kızın doğumu şerefine düzenlenen toyda aksakallar kıza Darıyka adını verirler. Darıyka büyüdükçe güçlenir ve kimsenin yenemediği bir pehlivan olur. Katıran, halkının da onayını

38 alarak yerine kızının geçmesini ister; ona adil, dürüst ve tok gözlü olması yönünde öğütler verir. 24 Katıran iyice yaşlanır ve ölmeden önce kızının evlendiğini görmek ister. Darıyka babasının bu isteğini kabul eder ancak kendisini güreşte yenebilecek biriyle evleneceğini söyler. Bir süre sonra Katıran ölür, Darıyka bir süre yas tutar. Darıyka nın pehlivanlığı ve adaletiyle ilgili şöhreti dünyaya yayılır, herkes ondan kaplan diye söz eder. Darıyka, kendisiyle evlenmek isteyen tüm yiğitlerle güreşeceğini, kendisini yenecek kadar güçlü biriyle evleneceğini duyurur. Pek çok yerden yiğitler onunla güreşmeye gelir fakat Darıyka hepsini yener. Kendine denk bir eş adayı bulamadığı için üzülür. Danışmanının önerisi üzerine Arabistan daki Hz. Ali ye de ulaşması için bir davet mektubu yazar ve bütün ülkelere gönderir. Güreşte kendisini yenebilen yiğitle evleneceğini ancak yenemeyeni öldüreceğini söyler. Mektup, Hz. Muhammet e ulaşır. Hz. Ali durumu Hz. Muhammet e danışır, Hz. Muhammet Darıyka nın ününü bilir ve Hz. Ali ye gitmemesini, yenilirse kötü olacağını söyler. Hz. Ali, Kız Darıyka nın kendisine meydan okumasını gurur meselesi yapar ve tek başına yola çıkıp Semerkant a gider. Darıyka ile Hz. Ali günlerce güreşirler ancak birbirlerini yenemezler. Darıyka, Hz. Ali nin kendisine denk olduğunu anlar ve onunla evlenir, Kıpçak halkının yeni önderi Hz. Ali olur. Darıyka hamileyken Hz. Ali ye Hz. Muhammet ten onu memleketine çağıran bir mektup gelir. Hz. Ali doğacak çocuğa Şaysılda adını vermesini söyleyerek Kız Darıyka ya veda eder ve memleketine döner. Şaysılda on sekiz yaşına geldiğinde birçok pehlivanı yenebildiği için büyük hayranlık kazanır. Şaysılda bir gün yaşlı bir kadının oğluyla oynarken çocuğu öldürür. Yaşlı kadın, Darıyka nın yasaklamasına rağmen Şaysılda ya babasının yaşadığını anlatır. Şaysılda, annesinden bütün gerçeği öğrenir ve annesini ikna ederek babasının kendisine bıraktığı emanet kılıcı alarak babasını bulmak üzere yola koyulur. Şaysılda zorlu bir yolculuktan sonra Medine ye ulaşır. Bir grup çocuğun güreştiğini görür ve güreşe katılmak için izin ister. Güreşen çocuklar kardeşleri, izin istediği kişi de babası Hz. Ali dir fakat Şaysılda bunu bilmez. Önce Hasan, sonra da Hüseyin le güreşen Şaysılda ikisini de yener. Hz. Ali oğullarını yendiği için Şaysılda ya öfkelenir ve ona meydan okur, Şaysılda güreşte babasını da yener. Şaysılda, Hz. Ali ve Darıyka gibi yenilmez iki pehlivanın çocuğu olduğunu söyleyince Hz. Ali, çocuğun kendi oğlu olduğunu anlar, Şaysılda ya ağabeylerinden özür dilemesini söyler. Babası ve ağabeylerine

39 25 el kaldırdığı için utanan Şaysılda oradan kaçar. Yerin yarılıp kendisini saklaması için Allah a dua eder. Kaçarken kapısı olmayan bir mağara belirir ve Şaysılda mağaraya girince yer yarılıp onu içine alır. Evlat acısına dayamanayan Darıyka ve Hz. Ali günden güne güçsüzleşir ve ölür. Kız Darıyka Destanı, diğer destanlardan farklı olarak mutsuz şekilde sona erer. Alimanov, destanı eksiksiz olarak yazdığını belirtir ve kimsenin evlat acısı çekmemesi dileğinde bulunur Er Soltonoy Destanı Er Soltonoy Destanı, nazım ve nesir karışımı olarak anlatılan Kırgız destanlarından biridir. Bu destanı tam olarak anlatanlardan biri Süyörkul Abdırahmanov dur. Abdırahmanov un ifadesine göre zengin halk masallarına hâkim bir söz ustası olan babası, bu destanı uzun kış gecelerinde birkaç gece toplanarak anlatmıştır. Abdırahmanov, bu destanı 1945 yılından itibaren nazım şeklinde anlatmaya başlamış, destanı üç defa düzeltmiş ve 1951 yılında bugünkü hâline getirmiştir (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 13). Tezimizde ele aldığımız bu destan, Süyörkul Abdırahmanov un anlatımından Prof. Dr. Abdıldacan Akmataliyev, Aynura Kadırmambetova ve S. Zakirov tarafından hazırlanmış ve Dr. İsmail Turan Kallimci tarafından Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. Destana Er Soltonoy adı verilmesine rağmen olaylar Temirkan ve Bolotkan adlı iki kardeş etrafında geçmektedir. Destan onların doğumlarıyla başlarken Soltonoy sadece bu iki kardeşin en iyi komutanlarından biri olarak aktarılır. Bu durum, Soltonoy karakterinin destana sonradan ilave edildiğini düşündürmektedir. Kırgız hanlarından biri olan Colborskan ın kırk yaşına kadar çocuğu olmaz. Bir süre sonra karısı Gülaypa hamile olduğunu ve zehirli yılana aş erdiğini söyler. Dokuz ay on gün sonra Gülaypa çok iri ve güçlü bir çocuk dünyaya getirir, ona Temirkan adını verirler. Temirkan dört yaşına geldiğinde Gülaypa tekrar hamile kalır ve kartal etine aş erer. Dünyaya getirdiği ikinci erkek çocuğa Bolotkan adını verirler. İki kardeş hızla büyür; heybetli, dik başlı, güçlü ve cesur birer yiğit olur. Bir gün iki kardeş halk içinde oturan Colborskan a gelip Kalmuklarla savaşmaya gitmek istediklerini

40 26 söyler. Colborskan, oğullarının kendilerini tehlikeye atmasına razı olmaz ve onlara Kalmukların çok kalabalık, güçlü ve acımasız olduklarını anlatır. Oğulları ısrar edince razı olmak zorunda kalır. Temirkan, nam salmış tüm Kırgız baturlarına mektup yazarak onlara birlik olma çağrısında bulunur. Kalmuklara karşı savaşmaya çağırdığı yiğitlerden biri de Er Soltonoy dur. Altı gün içinde tüm yiğitler Temirkan ın şehrine gelir, kırk yiğit birlikte savaşacaklarına dair ant içer. Kırgızların Çınabat şehrinde yaşayan bir tüccar, Kalmuk pazarından mal almaya gittiğinde bütün olanları anlatınca bu sözler, Kalmuk Hanı Korgoş Han ın kulağına kadar gider. Korgoş Han, 45 bin asker toplayıp Kırgızlara baskın yapmaya karar verir. Diğer yandan Temirkan, babasından cesur savaşçılardan oluşan 3 bin kişilik bir ordu hazırlamasını ister. Üç bin kişilik ordu, kırk yiğitle birlikte ihtiyar Karatal komutasında düşmana doğru yola koyulur. Kalmuk ordusunu uzaktan gören Karatal, Togay Han a haber gönderip yardım ister. Togay Han, bin kişilik bir ordu gönderir. İki ordu bir ovada savaşır, Kırgızlar Kalmukları bozguna uğratır. Savaşta sağ kalıp kaçmayı başaran Kalmuk askerleri Talas a gelerek güçlü Kırgız ordusunun onları yok etmek için geldiğini söyler, Kalmuk halkı Çüy e doğru kaçar. Savaşta ölen bir Kalmuk beyinin kızı olan Orolkan, Kalmuk hanlarından ikisine mektup yazarak savaşmalarını, hangisi kazanırsa onunla evleneceğini söyler. Orolkan aslında Temirkan a âşık olmuştur, amacı Kalmukları birbirine düşürüp yok olmalarını sağlamaktır. İki Kalmuk hanı Çüy Ovasında savaşır ancak bir süre sonra Orolkan ın kendilerine oyun oynayıp Temirkan a kaçtığını öğrenirler ve Kırgızlara karşı tekrar birlik olurlar. Temirkan, beş bin kişilik bir ordu ile Çüy Ovasındaki Kalmuklara bir gece baskın düzenler ve birçok Kalmuk u öldürüp ganimet alır. İhtiyar Karatal, Kalmuk ordusunun çok kalabalık olduğunu, onları yenemeyeceklerini ancak hanlarını öldürürlerse Kalmukların dağılacağını söyler. Bir gece Kalmuk Hanı Tülömöt ün çadırına gizlice giren Kırgız yiğitleri hanı öldürür, Cediger in boyunduruğunu kabul etmeyen Kalmuk halkı dağılır. Cediger Han, ordusunu toplayıp Kırgızlara tekrar saldırır ancak yine yenilgiye uğrar. Kurtulan Kalmuk komutanları, Moğolistan ın Orgut şehrinin hanı Uyulkan a sığınır. Uyulkan bir gece rüyasında iki kaplanın kendisini öldürdüğünü görür, rüyasını yorumlatınca o iki kaplanın Temirkan ve Bolotkan olduğunu öğrenir, onları ele geçirmek için yollar arar. Madılbek bir yiğit ikisini de getireceğine dair söz vererek Talas a gider.

41 27 Madılbek, Temirkan ve Bolotkan a dostmuş gibi davranarak kırk yiğidin arasına katılır ve hepsinin güvenini kazanır. Bir gün Madılbek, yılkıcıları toplayıp getirmeye gittiğini; Temirkan ve Bolotkan ile buluşacakları yeri söyleyip gider. Oysa Uyulkan dan aldığı 40 bin kişilik ordunun başına geçip iki kardeşi tuzağa düşürecektir. Buluşacakları yere gelen Madılbek, kırk yiğidin sarhoş olup sızdığını görünce Temirkan ve Bolotkan ı yılkıları göstermek bahanesiyle tuzağa düşürerek esir alır. Dokuz gün sonra uyanan kırk yiğitten Soltonoy bir terslik olduğunu anlar, Madılbek in peşine düşer. Soltonoy önderliğindeki kırk yiğit kırk bin kişilik Kalmuk ordusuyla birçok defa savaşır, onlara büyük kayıplar verdirir ancak onları yenemeyeceklerini anlayınca yaralı ve bitkin olarak şehirlerine döner. Uyulkan, Temirkan ve Bolotkan ı öldürmek için defalarca asar ancak her seferinde darağacı yıkılır, onları silahla vurmak ister ancak iki kardeşe de kurşunlar işlemez. Bunun üzerine açlıktan zayıflayıp kendi kendilerine ölsünler diye onları bir hendeğe kapatır. Her yerde onların öldüğüne dair haberler yayılır. Colborskan, yıllar önce karısı Gülaypa ile evlenebilmek için Gülaypa nın babasını öldürmüştür. Gülaypa nın kin tutan kardeşleri Temirkan ve Bolotkan ın öldüğü haberini alınca bu durumu fırsat bilip kırk yiğide tuzak kurup düzenledikleri toyda onları sarhoş edip yakalar ve Colborskan ın savunmasız kalan şehrini ele geçirirler. Colborskan ı öldürüp Gülaypa ve gelini Orolkan ı Çınabat tan kovarlar. Temirkan ve Bolotkan ın esaretinin on ikinci yılında onların hâlâ ölmediklerini öğrenen Uyulhan, vezirlerinin önerisiyle onları kuyudan çıkarır, en ünlü ozanları ile atışmayı kazanırlarsa serbest kalacaklarını söyler. Atışmayı kazanan kardeşler serbest kalıp kendi yurtları olan Çınabat a dönerken olan biten her şeyi öğrenirler. Babasını öldürüp yurdunu ve şehrini ele geçiren dayıları Kögöyhan ın kızını evlendirmek için düzenlediği toya gizlice katılıp onu öldürürler ve topraklarını geri alırlar.

42 28

43 29 3. TÜRK KÜLTÜRÜNDE HAYVAN MOTİFİ Türkler, uzun yıllar boyunca yarı göçebe bir toplum olarak yaşamışlardır. Tüm toplumlar gibi Türkler de göçebe yaşadıkları dönemlerde ekonomik ve günlük ihtiyaçlarının yanı sıra inançlarının etkisiyle hayvanlarla yakın ilişki kurmuşlardır. Bu ilişki ilk olarak yaşadıkları çevredeki yabani hayvanları avlayarak başlamıştır. Türk tarihinin en eski dönemlerinden itibaren avcılığın Türkler arasında beslenme, geçim ve spor amacıyla yapıldığı bilinir. İnsanlık tarihi kadar eski olan avcılık, başlangıçta insanların yabanî hayvanlardan korunmak, karınlarını doyurmak amacıyla daha sonraları ise bu temel sebepler yanında geçimlerini sağlamak, eğlence, spor amaçlı olarak yaptıkları bir iş, bir uğraştı. Türk tarihinin en eski dönemlerinden itibaren avcılığın Türkler arasında da beslenme, geçim ve spor amacıyla yapıldığını Türk dilinin en eski metinlerinden öğrenmekteyiz. Tonyukuk Yazıtında kiyik yiyü, tabışkan yiyü olurur ertimiz. (yaban hayvanları yiyerek, tavşan yiyerek yaşıyorduk.) cümlesinde Türklerin geyik (yabanî hayvanlar / av hayvanları) ve tavşan avladıklarını, onların etlerini yediklerini öğreniyoruz (İlhan ve Şenel, 2008). Türkler, ormanda yaşayan vahşi hayvanların yanı sıra balıkları ve eti yenebilen kuşları da avlamışlardır. Avcı kuşlar olan doğan, kartal, atmaca ve şahini eğiterek avlanmayı kolay hâle getirmişlerdir. Eski Türkçe dönemi metinlerine dayalı olarak hazırlanan sözlüklerde ve bunlardan biri olan Ahmet Caferoğlu nun Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü nde de Uygurlar döneminde kullanılan hayvancılık ve avcılıkla ilgili pek çok kelime ve terim yer almaktadır. Adıg, adgar, at, avçı, avlamak, bars, balık, balıkçı, kuşçu, tor, torçı, böri, kunduz, kurt, keyik vb. (İlhan ve Şenel, 2008). Beslenme ve giyinme ihtiyaçlarının bir bölümünü avlanarak karşılayan Türkler, bu ihtiyaçlarını daha kolay karşılayabilmek ve ulaşım sağlamak amacıyla bazı hayvanları da evcilleştirmişlerdir. Türklerin evcil olarak besledikleri hayvanlar içerisinde at, sığır, keçi, koyun, tavuk, ördek gibi bugün de insanların besledikleri hayvanlara rastlanmaktadır. Kâşgarlı nın ulaşabildiği Türk coğrafyasının, Türk dünyasının söz varlığını, kelime hazinesini toplayan şaheseri Divânu Lugâti t Türk ünde de ortak kültürün, ortak dünya görüşü ve sosyal hayatının izlerini takip edebilmekteyiz. Eserde ortak kültür ve sosyal hayatın yansımaları olarak o dönemin Türk dünyasında bulunan ve Türk toplumunun ekonomik ve sosyal hayatında etkili olan avcılık ve

44 hayvancılıkla ilgili kavramlar, nesneler, inançlarla ilgili kelimeleri, deyimleri görmekteyiz. Bu kelime ve deyimlerin bir kısmı evcil hayvanlar ile ilgili kullanılırken bir kısmının yabani hayvanlarla alakalı kullanıldığını gördük. İnsan hayatı için ekonomik ya da besin değeri olmayan hayvanların da eserde yer alması Kaşgarlının ve Türk toplumunun, dünyayı-yaşanılan hayatı bir bütün olarak kavradıklarını ve günlük hayatlarında yaşattıklarını göstermektedir (İlhan ve Şenel, 2008). 30 Türk kültüründe hayvanlar sadece insanların ihtiyaçlarını karşılayacak roller üstlenmezler. Sahibine sadık oluşlarıyla tanınan at ve köpek gibi hayvanlar, Türk kültüründe vazgeçilmez bir yere sahiptir. Ayrıca at, deve, oğlak gib hayvanların yer aldığı Cirit, Gökbörü, Er Sayış gibi Türklere özgü birçok oyun ve spor bulunmaktadır. İnsanlara zevk vermesi için süs balıklarının ve güzel sesli kuşların beslenmesi, Türklerin hayvanlara olan sevgisinin ortaya koyan bir başka gerçektir. İslamiyetten önceki dönemlerinde de İslamiyeti kabul ettikten sonra da Türklerde kurban kesme inancının olması, hayvanlara verilen değeri arttırmış ve inanç sisteminde hayvanlara yer vermiştir. Türklerin inanç sisteminde hayvanlar sadece kurban olarak yer almaz. Şamanist kültürün etkisindeki Türkler, at, kurt, geyik, ayı gibi bazı hayvanların soyundan geldiklerine inanmışlardır. Hayvan-ata şeklinde adlandırılan bu inanç, söz konusu hayvanlara kutsiyet ve dokunulmazlık kazandırmıştır. Göktürklerin ve Uygurların kurttan türeyişi ile ilgili efsaneler, Türk mitolojisinde yer alan türeyiş efsanelerinin temelini oluşturur. Türk mitololjisinde kurttan başka geyik de hayvandan türeyiş unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır (Karadavut ve Yeşildal, 2007). Türk kültüründe hayvanlarla ilgili bir başka unsur ise hayvan adlarının insanlar için sıfat olmasıdır. İnsanlar; kişilik özelliklerine göre bazı hayvanlarla özdeşleştirilirler ve aslan, kaplan, kurt, tilki, atmaca, kuzu, keçi, tavşan gibi olumlu ya da olumsuz anlam yüklenmiş sıfatlarla anılırlar. Bu konuda dikkat çekici bir başka durum ise insanlara hayvan adlarının verilmesidir. Doğan, Şahin, Kartal, Aslan, Buğra gibi hayvan isimleri gücü, cesareti, heybetli oluşu simgeledikleri için insanlara ad olarak verilir.

45 Tarih boyunca Türkler hayvan adlarını şahıs adı olarak kullanmışlardır. Şahıs adı olarak kullanılan hayvanlar, Türklerin günlük hayatında yer alan at, boğa, buğra ve koç gibi hayvanlar olabileceği gibi, mitolojik bakımdan önemli olan kurt ve geyik gibi hayvanlar da olabilmektedir. Ayrıca günlük hayatlarında ve mitolojilerinde çok fazla yer almayan aslan, kaplan gibi hayvanların adları da çevikliği ve gücü sebebiyle şahıs adı olarak kullanılabilmektedir (Karadoğan, 2003). 31

46 32

47 33 4. KIRGIZ KÜLTÜRÜNDE HAYVAN MOTİFİ Kırgız Türkleri de geçmişte diğer Türk boyları gibi göçebe bir yaşam sürmüştür. Hatta günümüzde hâlâ atlı-göçebe kültürü devam ettiren Kırgız toplulukları olduğu bilinmektedir. Göçebe bir toplum olarak yaşamanın ilk kuralı, yaşanılan çevreyle uyumlu olmak ve o coğrafyayı sevip korumaktır. Kırgızların yaşadığı coğrafya birçok hayvan türüne ev sahipliği yapmaktadır ve doğal olarak bu hayvanlar o bölgenin kültürünün temel taşlarındandır. Eski Kırgız anlayışına göre, insan-hayvan-tabiat üçgeninde bir şuurlu yaratık olarak insana belli bir üstünlük verilir. Yalnız insanın o üstünlüğünü tabiat dengesini bozmayacak, sınırları aşmayacak şekilde kullanması icap eder (Cumakunova, 2007). Kırgız kültüründe evcil ve vahşi birçok farklı türden hayvan yer alır. Günlük yaşantılarındaki beslenme, giyinme gibi birçok ihtiyacını hayvansal ürünlerden karşılayan Kırgızlar, ulaşımda da hayvan gücünü kullanırlar. Şamanist bir temele dayanan Kırgız kültüründe hayvanlara birçok mitolojik anlam yüklenmiştir. At, geyik, ayı gibi hayvanların hayvan-ata anlayışıyla kutsallaştırıldığı görülür. Mitoloji; insanlık tarihinde uzun bir dönem tanrı olarak kabul edilmiş hayvanların motifleri yönünden son derece zengin bir kaynaktır... Sonuçta her kültürün mitolojisinde, hayvanların değişik biçimlerde ve oranlarda da olsa mutlaka yer aldığı görülür (Armutak, 2002). Avcılık ve hayvancılıkla geçinen Kırgızlar; at, deve sığır, koyun gibi evcil hayvanları beslemişlerdir. Etinden ve derisinden faydalanacakları hayvanların yanı sıra kendileri için tehlikeli olabilecek hayvanları da avlamışlardır. Eğitilmiş tazı ve sungur, saklanan yabani hayvanı yerinden çıkartmak için salınır. Sungur, göl civarından kuğu, kaz ve ördek avlamakta, tazı ise tepelerden dağ koyunu, dağ keçisi ve geyik avlamakta kullanılır. Av hayvanı olarak bunların sıkça tekrarlanması, bunların iyi avlar olduğunu gösterir. Av hayvanları arasında bökön (bir karaca cinsi), maral (dişi geyik), arkar (dağ koyunu), kulca (dağ koçu), geyik eti için; kara samur, kunduz, cambı kürkü için avlanan hayvanlardır. Kulan (yabani eşek) ise tazının beslenmek için avladığı hayvandır ( Kaya, 2009).

48 Kırgızların kültüründe kurban, İslamiyeti kabul etmelerinden önce de çok önemli bir yer tutmaktadır. At, koyun, deve, sığır gibi hayvanların kurban edildiği görülür. 34 İlkel insanların tabiat unsurlarını ve hayvanları kendileri gibi yaşayan, düşünen ve konuşan varlık olarak algılamaları, korktukları veya gücün simgesi olarak gördükleri hayvanları kutsallaştırıp onlarla akrabalık kurmaları hayvanlar hakkındaki efsane ve masalların doğmasına zemin hazırlamıştır. Hayvan-insan ilişkisi, bugün bile Kırgız folklorunda önemli bir yer tutmaktadır. Kococaş Destanı bunun en güzel örneğidir (Karadavut, 2010). Kırgızların yaşantısında hayvanlarla ilişki kurma daha çocuk yaşlarda başlar. Çocukların hem eğlenmesi hem de avcılık, savaşçılık gibi hünerlerini geliştirmesi amacıyla oynanan oyunların hemen hepsi hayvanlarla ilgilidir. Hayvanların hem bu oyunlarda kullanılan araç hem de kazanan kişiye verilen ödül olması, Kırgızların çocuk yaştan itibaren hayvanları sevip onlara değer vermesini, hayvanları hayatının vazgeçilmez bir parçası olarak görmesini sağlamaktadır. Hayvancılık Kırgızların hayatında çok önemli bir yer tutar. Bundan dolayı koyun, inek, keçi, dağ keçisi, dişi dağ koyunu, dağ koçundan alınan bir kemik olan aşık ile oynanan oyunlar da aşık, çükö, ordo gibi çeşitli şekillerde ve isim altında eğitim ve eğlenceye ortam hazırlamıştır Çok önem verilen aşık oyununda, zaman zaman kabileler arasında anlaşmazlık sonucu savaşların çıktığı bile görülmüştür (Atabey, 1998). Diğer Türk boyları gibi Kırgızlar da göçebe yaşantıları gereği iç içe yaşadıkları hayvanların adlarını çocuklarına ad olarak vermişlerdir. Dünyaya gelen çocuğun kendisine adı verilen hayvan kadar güçlü, cesur, heybetli olacağına inanmaları ya da olumsuz nitelik taşıyan kişilerin bu özelliklerini belirtmek istemeleri bu durumu ortaya çıkarmıştır. Koruyucu adlar: 1. Kötü ruhları dahi korkutan kudretli hayvanların adları yahut bunlarla sıkı ilişki gösteren adlar. Bunların bir kısmı belki totemistik kökenlidir. Alp Börü, Börü (Börü yavrusu, küçük börü), Bürktür Batır (Kartal gibi kuvvetli yiğit),er Bagış (Ceylan gibi er), Koyon Han (Tavşan han) Destanda bu gruba aldığımız isimlerin bir kısmının totemistik veya ruhları korkutan adları olmayıp göçebe hayatta hayvanlarla iç içe geçen yaşantının sonucu kültürel geçmiş isimleri olduğu anlaşılmaktadır 2. Hor görülen hayvanların adları: Aganday (ayı gibi), Çaganday ( Çıyan gibi), Kaman (Domuz), Karagaday (Karga gibi, küçük bebe) Bunlardan Aganday, Çaganday isimlerine sahip olan kahramanlar, destanda olumsuz karakterdedir. Dolayısıyla isim-ruh bağlantısı sebebiyle bu adların verildiği düşünülebilir. Diğerlerinde ise yine kötü ruhları aldatma amacı hâkim olabilir (Yıldız, 1998).

49 5. KIRGIZ DESTANLARINDA ADI GEÇEN HAYVAN MOTİFLERİ VE ELE ALINIŞ BİÇİMLERİ 35 Kırgızların destanlarında evcil ve vahşi birçok hayvanın adı geçmektedir. Kırgızların günlük yaşantılarındaki beslenme, giyinme gibi ihtiyaçlarını karşıladıkları; eti ve derisi için ya da kendilerini korumak için avladıkları; ulaşımlarını sağladıkları; keyifli vakit geçirmek ve yaşantılarını güzelleştirmek için tamamen estetik anlayışla besledikleri; oyun ve yarışmalarına kattıkları; çeşitli özellikleriyle benzetmelere konu ettikleri birçok hayvan destanlarda söz konusu edilmiştir. Bu başlık altında, Kırgız destanlarında adı geçen hayvanlar ve destanlara konu ediliş biçimleri, destan metinlerinden örneklerle açıklanmaya çalışılmıştır. Bazı hayvanların koruyucusu olan ruhlarla ilgili Manas Destanı'nda çeşitli bilgilerle de karşılaşırız: Oysul Ata, develerin; Kayberen, dağlı geviş getiren hayvanların; Babedin (Bahaeddin Nakşıbendi), sığırların koruyucu ruhudur ( Kaya, 2009). Manas Destanı'nda yırtıcı avcı hayvanlardan ayı, kaplan, vaşak, pars, küdörü (büyükçe tilki), kahramanların kuvveti, cesareti ve fizikî yapısını ifade etmede benzetme unsuru olarak kullanılırlar. Bu hayvanların ruhunun, onu avlayan avcılara geçtiğine inanılması, av kültüyle ilgili yaygın inanışlardandır ( Kaya, 2009) At Genel özellikleriyle at Atgillerden; binme, yük çekme veya taşıma gibi hizmetlerde kullanılan otçul bir hayvandır. Evcilleri olduğu gibi sürüler hâlinde yaşayan yabani atlar da vardır. Erkeğine aygır, dişisine kısrak, yavrusuna tay, yumurtaları çıkarılıp iğdiş edilmiş olana da beygir denir. Küçük başlı ve kısa kulaklıdır. Yelesi ve kuyruk ucu uzun kıllıdır. Ömrü yirmi ila otuz yıldır. Otla beslenen atlar, geviş getirmez. Üçüncü parmakları geniş bir tırnakla çevrilmiş olup toynak adını alır, bunun üzerine basarak yürür. Atlar ayakta uyurlar ve uyurken yere hiç düşmezler çünkü bacak kemiklerinin kilitlenebilme özelliği vardır.

50 36 İnsanlara hizmet eden hayvanların en kabiliyetlilerindendir. Savaşta, yük taşımada, yarışlarda, cirit ve çit atlama sporlarında, avcılıkta insanların yardımcısıdır. At, cesur ve atılgan olduğu gibi sahibine son derece sadıktır. Sahibi dilerse dörtnala koşar, isterse aheste yürür, isterse durur. Her durumda sahibini memnun etmeye dikkat eder. Evcil atlar, tahminen dört bin yıldan beri insanlara hizmet etmektedir. Evcilleştirilmiş atların birçok soyu vardır. Yük çekme ve taşıma atları, kalın bacaklı, iri cüsselidir. Binek ve yarış atları ince uzun bacaklıdır. Saatte km hızla koşanları vardır. Atlar tüy renklerine göre ak, akçıl, kır, al, geyik kırı, çil yeşil, doru gibi çeşitli adlar alırlar. Arap atı; çok dayanıklı, mükemmel bir binek ve yarış atıdır. İngiliz atı, iyi bir binek ve yarış atıdır. Özellikle yarış için yetiştirilir. Arap atından daha uzun bacaklıdır. Midilli atı; küçük, sakin ve dayanıklı bir at çeşididir. Keçi veya koç iriliğindedir. Çocuklar için iyi bir binek hayvanıdır Atın Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Göçebe bir yaşam süren Türklerin yaşantısında at, bir insanın en değerli varlıklarındandır. Hayatın her alanında vazgeçilmez bir öneme sahip olan at; savaşçının en önemli silahı, en güvenilir dostudur. Destanlardaki alp kişi destan içindeki kaderini sahibi bulunduğu atla birlikte yaşar. Destan kahramanının yanında bulunan at, bütün Türk destan rivayetlerinde olağanüstü özelliklere sahip olarak su ruhundan türer. Türkler, atların denizden çıkan, dağdan inen ya da gökten, rüzgârdan, mağaradan gelen kutsal aygırlardan türediğine de inanırlardı (Yardımcı, 2007: 58). At, mutluluk verici durumları kutlamak amacıyla düzenlenen ve Türklerin sosyal yaşamının en önemli parçalarından biri olan toylarda bir eğlence aracı olarak da kendine yer bulur. Gençlerin hem eğlenmek hem de yiğitliklerini kanıtlamak amacıyla at yarışlarına katıldıkları görülür. At, aynı zamanda bu yarışmaların sonucunda verilen ödüllerden biridir. Atların mitolojik en ilkel şeklini Yakut, Tuva, Başkır, Altay ve diğer Türk halklarının epik eserlerinde görmek mümkündür. Yakutlar arasında anlatılan efsaneye göre at gökteki tanrıların buyruğu ile yerdeki adamlara (kahramanlara) hizmet etmesi için gökten gönderilmiş ve Ürün Ay Toyon adlı tanrı tarafından insana verilmiş kutsal bir hayvandır. Bunlar, kahramanı en kanlı savaşlarda

51 koruyarak can yoldaşı gibi hizmet eder. Yenilmezliğe, yorulmaz güce, adam gibi akla ve konuşma özelliğine sahiptirler. Bunların doğumları da bazen destan kahramanlarının doğumlarına benzer. Yani insan gibi doğarlar (Karadavut, 2010). 37 Göçebe bir hayat süren Türkler, kendilerini ve eşyalarını taşımak için ulaşım aracı olarak atı kullanmışlardır. Tanrıya kurban edilen en önemli hayvan olarak büyük bir kutsiyet taşır. Eti, sütü, sütünden elde edilen ve Türklere has bir içki olan kımız göz önünde bulundurulduğunda atın Türklerin beslenme zincirinin önemli halkalarından biri olduğu açıkça görülür. Türklerin yaşantısında avcılık önemli bir yere sahiptir ve avcının ava çıkarken yanına alacağı ilk şeylerden biri de atıdır. Şamanist törenlerde at, Şaman ın gökyüzüne çıkacağı bineği ve kurban hayvanı olarak önem kazanmıştır. Şaman, at yardımıyla yer altına ya da öteki dünyaya geçebildiğinden ölümün de sembolü olduğu için çoğu kez kanatlı olarak düşünülmüştür (Özkartal, 2012). At, 12 Hayvanlı Türk Takvimi nde yedinci yıla adını verir. Atı ilk olarak Türkler ve Moğollar gibi Asyalı kavimlerin evcilleştirdiği çoğu araştırıcılar tarafından kabul edilmektedir. Türklerin de yaşadığı topraklar, atın ilk evcilleştirildiği yer olarak bilinmektedir. Bu topraklarda sekiz bin yıl öncesine ait evcil at kemiklerine rastlanmıştır (Karadoğan, 2003) Kırgız destanlarında at Kırgız destanlarında en çok yer verilen hayvan attır. Kırgızların yaşantısının her alanında kendine yer bulan atın destanlarda en çok sözü edilen hayvan olması oldukça doğaldır. Destan kahramanının en önemli varlığı atıdır. At; sahibine güç ve cesaret veren, zaman zaman onunla konuşan, engelleri aşmasına yardım eden sadık bir dosttur. Aynı zamanda halkın yaşantısında ulaşımı sağlayan, eti ve sütüyle beslenmede önemli yere sahip bir hayvandır.

52 38 Ata ad verme geleneği Kırgız destanlarında kahramanlarıyla bir bütünmüş gibi söz edilen atların özel adları vardır. Bu adlar, atların niteliklerine göre seçilmiş anlamlı ifadelerdir. Er Eşim Destanı nda Tügölbay ın atının adı Şarp Kula dır. Bu at bir savaş atıdır. Zengin Bey Tügöl onu beğenir, Şarp Kula dediğin budur, Kemikleri sağlamlaşırsa bir zaman, Yiğidin kuşu olur der. (Akmataliyev, Mukasov ve Orozova, 2007: 23) Şarp Kula nı annesi olan atın adı ise Aç Buudan dır. Cesur yüreklidir, işte bu, Bindiğim at, kara kısrak. Şarp Kula nın annesidir. Peşinizden geliyorum. Aç Buudan ın ta kendisiymiş. (age. s. 105) Er Eşim, Tügölbay dan bir tulpar at ister. Bu isteğini açıklamak için geçmişteki kahramanlardan ve onların atlarından söz eder. Bizden önce yaşamış, Nice kahraman yiğit, nice han. Onlarda birer birer Varmış çevik yürük at. Örneğin tulpar Ak Kula, Manas bindiğinde ona uygun bir kula attı. Semetey de ise Tayburuul, Bahtına doğmuş hayvanmış. (age. s. 51) Kozuke ve Bayan Destanı nda, Sanam eşi Karabay ölünce eşinin atını oğlu Kozuke ye verir. Bu atın adı Ak Celke dir.

53 39 Kozuke sen tek göz bebeğimsin çocuğum, Babandan kalan, Ak Celke çocuğum, Taşlı yerde koştururken ayakları kaymaz, çocuğum, Yol yürüyünce yol şaşırmaz, çocuğum. (age. s. 149) Şırdakbek Destanı nın kahramanı olan Şırdakbek on beş yaşına geldiğinde rüyasında ak sakallı bir ihtiyar görür. Ak sakallı ihtiyar, çöle gitmesini, oradaki boz kısrağı bulmasını ve boz kısrağın tayını almasını söyler. O tayın kutsal olduğunu, kayıp ın yavrusu olduğunu belirterek tayın olağanüstülüklerini anlatır. Bu tayın adı Boz Corgo dur. Boz Corgo nun üzerine, Binersen evlat ölmezsin, Sana karşı gelen düşmandan, Hiç kötülük görmezsin. (age. s. 267) Aynı destan metninde Aralbay adlı beyin Konkul Coo adlı atından da söz edilir. Bu Aralbay beyin Konkul Coo adlı atı var. (age. s. 275) Şırdakbek in atı Boz Corgo, uçan bir kuş kadar hızlı, sadık ve güçlü oluşu ile övülür. Kanatlı kuş gibi Boz Corgo, Koruyup söylediği gerçek var. Babası dağların Toburçak ı, Annesi çölün Muzburçak ıdır. Çok sadık bir kazanat atı, Kalbur ciğerli, bakır kanatlı. (age. s. 287) Şırdakbek in atı Boz Corgo, olağanüstü güçleri olduğuna inanılan Ak Kula ile kıyaslanarak çok güçlü olduğu ifade edilir. Ak Kula dışında Hayvanlar içinde rastlanmaz onun gibisine. (age. s. 291)

54 40 Eşimkul Menen Zuura Destanı nda Eşimkul, oğluna Altın Kökül Genç Aydar adını verir. Altın Kökül, büyüyünce Temirkan ın oğlu Kan İçme Karaç ile savaşmaya gideceğini söyler. Köydeki ihtiyarlar, Kan içme Karaç ın tehlikeli olduğunu anlatırken bindiği Sur Koyon adlı atının gücünden söz ederler. Sur Koyon(dur) bindiği tulparı Koşmakla yorulmayan, Uçan kuşu kaçırmayan, İleri atıldığında yakalayan Er Kökül ün erliğini Kan İçme Karaç bilmedi. Altındaki Sur Koyon Balık gibi sıçratıyor bineni. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 193) Kan İçme Karaç, Altın Kökül le savaşırken atının bitmez tükenmez gücünden söz eder. Bu durum savaşçının atından aldığı cesaret ve desteğin göstergesidir. Sur Koyon(dur) benim tulparım, Altı ay koştursam yorulmaz. (age. s. 211) Munduk ve Zarlık Destanı nda Külmöskan ın kırk adamıyla ava çıktığı sırada altında Külsaman adlı atının, elinde Ak Tuygun adlı alıcı kuşunun ve başında hanlık tacının olduğu ifadesi yer alır. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 233) Aynı destanda Külmöskan ın kızı Kuralay bir dev tarafından kaçırılır, Zarlık adlı yiğit devi öldürür ve Kuralay ı kurtarır. Bunun üzerine Külmöskan, hanlığını, atını ve kızını Zarlık a verir. Kızına çeyiz olarak pahalı giysilerle yüklenmiş seksen deve ve Surkoyon adlı atı verir. (age. s. 227) Manas Destanı nda da ata ad verme geleneği görülür. Manas ın annesi Çıyırdı, Tuuçunak adlı atı kendisinden kaçtığı için kocası Cakıp ın ecelinin gelmiş olabileceğini düşünür. Bu dizelerde hem ata ad verme geleneği hem de atın sahibinin yaşamındaki önemli yeri göze çarpar.

55 41 Helal olmazsın Tuuçunak Tepeye doğru gitmiş mi? Atın kaçması demek kendinin Yoksa eceli gelmiş mi? (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 43) Cakıp Bey in Manas ın doğumu için yaptığı düğünde çeşitli yarışmalar düzenlenir. Bu yarışmalara katılacak yiğitlerin atlarının adları tek tek söylenir. Eştek in atı Celtaman ı, Sürüklemiş Eleman. Bağış ın atı Surkiyik, Kangayların Karasur unun, Nasıl koştuğuna bir bak! Söz ustası Taz ın Tookarası. Altayların Narkaası. Anciyan ın Akelik i. (age. s. 137) Manas ın annesi Çıyırdı, takip edip arkasından gittiğinde oğlunun Boz Taylak adlı ata bindiğini görür. Kamberboz un sürüsünden Yakalayıp Boz Taylak ata bindi. (age. s. 219) Manas ın bindiği atlardan birinin adı da Aybomboz dur. Şu günde Manas ın Yaşı on bire gelmiş, Atların doğuracak zamanı Gidip göreyim onları! diye, Aybomboz a binip yola çıktı. (age. s. 263)

56 42 Manas Destanı nda sözü geçen Makum un atının adı Kuuçaldar dır. Eskiden beri kurnaz olan Makum, Soyundan çıkıp ayrılıp, Altındaki Kuuçuldar, Uçan kuş gibi gözüktü. (age. s. 247) Manas Destanı nın bazı dizelerinden ata ad verme geleneğinin Türklerde olduğu gibi Çinlilerde de olduğu anlaşılmaktadır. Çinli pehlivan Dan-dun un atının adı Ularboz dur. Ularbozuna binerek, Şapkayı eline alarak, Atını kırbaçlamış. (age. s. 353) Manas la dövüşüp ölen Şanmusaar adlı Çinli pehlivanın atının adı Şalpan dır. Şanmusaar dedikleri, Yavaşça hareket eden yiğit, Şaplan adlı atı var, Şanı büyük idi. (age. s. 357) Çinli komutan Neskara nın ok kadar hızlı koşan ve olağanüstü nitelikler taşıyan atının adı ise Çabdar dır. Ok gibi Çabdar ın Ağzı geniş açıldı. (age. s. 365) Boston Destanı nda Boston un atının adı Karaboz dur. Karaboz tay doğdu, Boston a boynu bağlandı. Dizgini başına taktı. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 55)

57 43 Er Soltonoy Destanı nda Kırgız savaşçı Şabek in atının adı Şamalkök tür. Kuvvetli hayvan Şamalkök, Yiğit Şabek in altında. (Akmataliyev, Kadırmambetova ve Zakirov, 2010: 53) Destan kahramanlarından biri olan Soltonoy un atının adı Sartoru dur. Birçok Kalmuk u solduran, Soltonoy, Şabek güçlü ya. Atı Sartoru yu koşturup, Bir tepeye çıktı ya. (age. s. 85) Aynı destanda Han Uyul un atının adının adı ise Bozdoru olarak anılır. Madılbek sözünü bitirdi. Han Uyul, Bozdoru adlı savaş atını verip Madılbek i Talas a gönderdi. (age. s. 118) Kalmuk ordusuyla savaşan kırk yiğitten biri olan Aşırbek in atının adı Cılcıma dır. Aşırbek in adı Cılcıma, Açlığına dayanamadı. Durup kaldı yürüyemedi. (age. s. 175) Kız Darıyka Destanı nda Hz. Ali nin atı Düldül den söz edilir. Öyle diyerek gayretlenip o aslan, Küçüklüğünden beri hiçbir şeyden korkmayan. Düldül ü bir ağaca bağlayıp, Çıkar minareye korkmadan. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 54) Destanın asıl kahramanı olan Darıyka nın atının adı ise Kerik tir. Düldül e Ali bindi, Kerik e kız, Kapıştı at üstünde iki aslan. (age. s. 58)

58 Er Soltonoy Destanı nda Kırgızların arasına sızan Kalmuk casusu Madılbek in atının adı Boz Doru dur. 44 Heveslendi Madılbek Dizginini çekmeden deh dedi, Boz doru adlı atına. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 134) Sadık bir dost olarak at Kırgız destanlarında at; sahibini asla yalnız bırakmayan, düşmanın sahibini yakalamasına ya da yenmesine izin vermeyen sadık bir dost olarak anlatılır. Türk mitolojisine göre şamanı kutsal güçlerin yanına götüren, Tanrıların yanında bulunan at ölümün ve sezginin sembolüdür, gökyüzünde de yeryüzünde de yeri vardır. Tanrıların insanlara yardım etmesi için onun varlığı gerekmektedir. Esrarengiz bir âlemi yeryüzünde temsil eden hayvandır. Şaman ın ve insanların en iyi dostudur. İnsanı cennete ulaştıracak yolu da at bilmektedir (Seyidoğlu, 1996). Er Eşim Destanı nda Han Tursun, aksak sarı at ifadesini sözüne sadık olmanın sembolü olarak kullanır. Andımdan sözümden dönersem Aksak sarı at yerinden oynar. Halkına fenalık düşünen Nasıl dost olur. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 75) Yiğit Eşim in üç eşinden ortancası, Han Tursun un kendileriyle evlenmeye niyetlendiğini ancak kabul etmedikleri için kendilerine eziyet ettiğini söyler. Han Tursun un Er Eşim e bu ihanetinden dolayı aksak sarı atın lâneti nin onu bulmasını diler. Burada da aksak sarı at sadakatin sembolü olarak yer bulur. Üçünü de birlikte alacağım diye, Emir vermişti Han Tursun. Dost gibi davranıp da düşman olanı, Aksak sarı atın lâneti başına gelsin. (age. s. 121)

59 45 Eşimkul Menen Zuura Destanı nda Altın Kökül, Kan İçme Karaç adlı büyük bir savaşçıyı öldürüp Sur Koyon adlı atını ganimet olarak alır. At, Altın Kökül ü sahibi olarak kabul eder ve onu tehlikelerden korur. Atın insandan daha zeki bir hayvan olduğuna ve sadakatine inanılır. Kökül ün bindiği Sur Koyon İnsandan zeki hayvan imiş. Yakalatmadı düşmana, Kökül ün şansı var imiş. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 231) Ansızın elimizden aldı İnsandan akıllı tulparı Gerçekten düşmana kaptırdık Yılkıdan yürük tulparı. (age. s. 259) Manas Destanı nda ava çıkan Manas ve genç arkadaşları günlerce avlanamazlar ve acıkırlar. İçlerinden biri atını kesmeye cesaret ederse o kişiyi kendilerine han seçmeyi teklif ederler, böylece hem en yiğitlerini seçmiş hem de karınlarını doyurmuş olacaklardır. Diğerleri atını kesmeye cesaret edemezken Manas, atı Akkula yı kesmeye razı olarak yiğitliğini ortaya koyar ve han ilan edilir. Destanda bir yiğidin en değerli varlığı olan atından arkadaşları için vazgeçmesi büyük bir cesaret örneği olarak nitelendirilir. Canınız çektiyse, Bir atın etine At binmezsem de olur. Şimdi buraya getirin, Akkula yı keseyim. Akkula candan daha mı önemli? Açsanız bulayım Emanet cana çareyi. Bunu deyip genç Manas. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 453)

60 46 Er Soltonoy Destanı nda Kırgızların kırk yiğidinden biri olan Er Şabek, Kalmuk askerlerinin arasında kalınca atı onu kurtarmak çin kuyruğuyla davul çalarak diğer yiğitlere haber verir. Ortaya alarak çok düşman, Er Şabek i yokladı. Kalabalık Kalmuk u, İki ayağıyla tekmeledi. Yanına düşman yaklaştırmadan, Yürük at sahibini korudu. Sesi duyulmadan bağırıştan, Çaresiz kalıp yürük at. Davulu çalmak için, Kuyruğunu oynattı. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 164) Aşırbek in atı Cılcıma da sahibini Kalmuk askerlerinden korur. Cılcıma anladı ya, Sahibinin gücünün bittiğini, Davulu vurdu ya, Boz at kuyruğunu oynatıp. Çaresini bulamayıp Cılcıma, Davulu çaldı ya. İnsan akıllı hayvan, Böyle bir çare buldu ya. Bunu duyan Kırgız baturlar, Haykırarak at sürdü ya. (age. s. 177) Atın savaşçılığı ve hızlı koşması Destan kahramanının girdiği her savaşı kazanması, atının gücüyle ve hızlı koşmasıyla doğrudan ilgilidir. Kırgız destanlarında adı geçen kahramanların atları, uçan kuştan hızlı koşar ve günlerce hiç yorulmadan koşabilir.

61 47 Er Eşim Destanı nda, bir hanın savaşlardaki başarısı iyi bir savaşçı atının olmasına bağlanır. Er Erşim, büyük savaşlara çıkamamasını bir tulparı olmamasına dayandırır ve Tügölbay dan iyi bir tulpar olan Şarp Kula yı ister. Hey Tügölbay, Tügölbay, Ben er Eşim olalı, Altı babamdan bu yana Kahraman, yiğit şöhreti kazanalı. Bir arzum içimde, Tulpar ata ulaşamadım. Gece uykumda üç defa uyanıp, Kalbim fırlayacak kadar arzuladım. Altımda bindiğim güvensizdir, Bir tulparın yokluğundan, Gerçek orduyu yönetip bir tarafa Çıkamadım Kıpçakların arasından. Sahibinin kadrini, nüfuzunu büyüten, Başarılı atlar onlarmış. Onların atları gibi Mertebemi artırarak Uçar gibi koşan, Varmış sizde Şarp Kula. Celenizde görmüştüm, Mümkünse veriniz, Gücü olsun kulanın. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 49, 51) Er Eşim, Tügöl Bey e Şarp Kula yı kendisine verirse savaşlarda başarılı olacağını söyler. Bu dizelerde kahramanın ne kadar iyi bir savaşçı olursa olsun iyi bir atı olmadan savaş kazanamayacağına olan inanış göze çarpar. Bu da kahramanın atı ile bir bütün gibi algılandığının göstergesidir. Razıyım Tügöl Bey, Seçip verdiğin ata.

62 48 Şarp Kula nın gücünü ver, Düşmanımdan koruyup, Kendi isteklerime uygun hareket edip, Çinli gelirse gideyim, Kanlı katliam yapayım. Kalmuk gelirse hazırlanıp, Halkıma tam sahip çıkayım. Tulpar atının gerçek gücünü göreyim. (age. s. 51) Er Eşim in isteği üzerine sınçısı (atların özelliklerinden anlayan uzman kişi) Tügöl Bey in atlarını inceler ve ona dört yaşına basmış bir tayı almasını önerir. Bu ifadeden atların yeteneklerine göre sınıflandırıldığı ve atın kahramana şans getireceğine inanıldığı göze çarpar. Er Eşim ister sınçıdan, Seçin der atlardan. Koşu atı varsa benim için gözden geçir, Yürük atı benim için dikkatle tespit et. Savaşçı atı işaret ederek, dikkatimi çekiver. Bunları bırakıp kulayı, Alırsanız size uygun olabilir. Bindiğinizde belki yolunuz açılıp, Yüce Allah baht verir. (age. s. 35) Tügöl Bey, Şarp Kula yı Er Eşim e verdiğinde Er Eşim in kanatları olmasını ve ona şans getirmesini diler. Hayvanım Şarp Kula İşlerin rast gitsin Acımasız düşman gözlerine Heybetli olsun görünüşün. Yiğidin kanatları olan hayvan,

63 49 Talih getiren at ol Eşim e Hayvan olsan da bahtlı ol Şerefini mahvetme. (age. s. 61) Tügöl Bey in Er Eşim e hediye ettiği Şarp Kula, üç yıl sonra iyice güzelleşir ve güçlenir. Hanlarının böyle güçlü bir ata sahip olması halk için de çok önemlidir. Çünkü destanda bu atın gücü ve savaşçılığı sayesinde hepsinin güven içinde uyuyabileceği ifade edilir. İdman gördükçe endamlı hâle gelir, Direğe sıkı bağlanır. Güzelliği çıkıp dışına, İhtişamına ihtişam eklenir. Bahtına bulunmuş Alnındaki yıldızı. Rahat yatmaya devam etsin Er Eşim in Yurdu olan kalabalık Kırgız halkı. (age. s. 65) Er Eşim Destanı nda Şarp Kula adlı atın çok hızlı koştuğu, kuyruğunun zurna çalar gibi ses çıkardığı, bastığı yerlerin ocak yeri gibi oyulduğu ifadeleriyle övüldüğü ve savaş atlarının en iyisi olarak ifade edildiği görülür. Acele edip er Eşim, Şarp Kula nın böğrüne vuruyor. Deh deyince hayvan, Kuş gibi daha da hızlı koşuyor. Siyah gözlerinden yaş sıçrayıp, Etekleri yenleri uğulduyor. Dağ sırtında zurna çalar gibi, Yele kuyruğu ese yapıyor. Yer ocağı kadar yerleri, Dört toynağı oyuyor.

64 50 Savaş atlarının en iyisi hızla koşuyor. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 93) benzetilir. Destanın ilerleyen bölümlerinde Şarp Kula hızlı koşması nedeniyle doğana Hızla ileri atılarak koşuyor, Ağzında köpük birikiyor. Aşağıya inen Doğan gibi hızlı ilerliyor. (age. s. 99) Şarp Kula öyle hızlı koşar ki onunla birlikte yola çıkan tüm atlar yorulup ölür, Şarp Kula nın hızına kuşlar bile yetişemez. Şarp Kula yla birlikte yürüyemeyip, Ölmüş altı at koşturmaktan. Savaş atıyla nasıl yarışırlar, O değil, kuşlar geçemez, sakınır. Kökö Kulsun mola yerinde Elinde ölmüş meğer. Birlikte giden atların birçoğu, Yolda kalmış meğer. (age. s. 101) Kozuke ve Bayan Destanı nda Kozuke nin annesi Sanam, babasından ona miras kalan Ak Celke adlı atın diğer atlardan üstün ve çok değerli olduğunu söyler. Yaratılmış tulpardan, çocuğum, Onun gibi bir budan bulunmaz, çocuğum, Dizlere kadar yele dökülüyor, çocuğum, Atlardan daha güzel görünüyor, çocuğum, Yorulmayan yürüyüşüyle, çocuğum, Koşunca ok gibi gider, çocuğum O, gerçek bir koşu atıdır, çocuğum. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 149, 150)

65 Kocacaş Destanı nda destan kahramanı Kocacaş ın atı tasvir edilirken korkusuzluğuyla iyi bir avcıya yakıştığı ifade edilir. 51 Alaca toynaklı, çevik bilekli, Atı avcıya yaraşır. İnsanın geçemeyeceği kayalarda, Dolaşıp durur korkusuzca. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 27) Kocacaş, eşi Zulayka ya rüyasını anlatırken atını över. Bu durum, kahramanın atına duyduğu güveni, ondan aldığı cesareti ortaya koyar. Taşa sürsen etkilenmeyen, Buza sürsen kederlenmeyen, Atıma binip atlanıp, Ala Too ya doğru yola çıkmışım. (age. s. 73) Eşimkul Menen Zuura Destanı nda Altın Kökül ün atı, çok hızlı koştuğu için uçan kuşa benzetilir. Altındaki Sur Koyon Terledikçe güçlenip Uçan kuş gibi ilerledi. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 233) Altın Kökül atından övgüyle bahsederken atının kendisinin kanatları olduğunu, yorulmadan çok uzun süre koşabileceğini söyler. Sur Koyon benim kanadım, Sıçratıp bindim altıma Sur Koyon gibi tulparın Fener gibi gözü açılmış. Altmış gün koşunca Ayağı yorulup uyuşmamış. (age. s. 301, 303)

66 52 Boston Destanı nın başkahramanı Boston çok iri yapılı olduğundan kendisini taşıyacak bir at bulunamaz. Bindiği tüm atların beli kırılır ve atlar ölür. Kız kardeşi Karaçaç, Boston a kendisine uygun atı nasıl bulacağını anlatır. Boston un atı Kayberen den doğan tay olacaktır. İşte bu Kara Dağ ın önünde, Kayberen in mesken edindiği yerde, Kara kısrak yaşıyor doğuramadan. İpek gibi örülmüş büyük dizgini, Beline sıkı bağlayın. Hazırlayıp çıkıp varın, Kara kısrak tay doğurduğunda, Yere yatmadan sıçrar, Kendi hâlinde yetişir, O tay sana at olur, Gönlüne uygun olur. Dizgini alıp sen gidersen, Yanına gelip canlı, Başını kendisi uzatır ya. Kayberenden tay doğdu, Hüda m sana nasip etti. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 54) İkiz kız kardeşi Karaçaç, Boston a atı Karaboz un olağanüstü niteliklerinden bahseder. Uçan kuşla yarışacak kadar hızlı koştuğunu, dünyada eşinin olmadığını ifade eder. Koşusuna yel yetişmez, Yayla atılan ok yetmez. Koşturursan Karaboz, Kanatlı kuşla yarışır, Karaboz a ulaşamaz, Uçan kuşun hepsinin, Kanatları uyuşur. Dünyanın dört tarafını

67 53 Dört defa döndürüp baksam Bunun gibi tulpar yok imiş. (age. s. 57) Boston un kırk yiğidinden biri olan Ermek, Karaboz adlı üstün nitelikler taşıyan bir atın kardeşiyle at koşturma yarışına katılır. At öyle hızlı koşar ki hızına ne uçan kuş ne de atılan ok yetişebilir. Uçan kuş değil bu ata Yaydan fırlayan ok yetişemez. (age. s.157) Aynı destanda Boston un savaştığı devlerin atlarının çok büyük olduğundan, iki devin tek ata binip Boston u yakalamaya gittiğinden söz edilir. İki dev bir araya gelip, Tek ata binmiş. Arkasından kovalamış. (age. s. 329) edilir. Er Soltonoy Destanı nda Bolotkan ın atının kanadı varmış gibi koştuğundan söz Altındaki bindiği atı, Kara benekli savaş atı, Kanadı varmışçasına, Kudurmuş gibi koşuyor. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 65) titrer. Bolatkan ın kardeşi olan Temirkan ın atı ise öyle güçlü koşar ki kuvvetinden yer Altındaki bindiği, Daha güçlü doğmuştu yılkıdan. Teke doru at altında, Yer titriyor kuvvetinden. Temirkan Batur seçildi, Beş yüz askerin içinden. (age. s. 67)

68 54 Atın sahibini seçmesi Er Eşim Destanı nda Tügöl Bey, Şarp Kula adlı atını Er Eşim e verir. Er Eşim, ata bindiğinde huysuz, tembel ve çelimsiz bir at olan Şarp Kula nın duruşu ve yürüyüşü değişir; at uysallaşır. Tügöl Bey ve halkı, atın sahibini bulduğunu düşünerek sevinir. Bu durum Kırgız destanlarında kahramanların atlarını seçmesinin yanı sıra atların da sahiplerini seçtiğine dair inanışı ortaya koyar. Binerken eğilip, Ayaklarını büküverir. Şıp diye Er Eşim ata biner, Tıkırdatarak kisesini Hareket ettirince Yorga çevikçe yürür. Parıldayan gözleri ile etrafa bakarak Yürüyüşünü değiştire değiştire, Hayal kurup oynayarak yürür, Renkten renge girip tüyleri parlar. Hürmet göstermiş olan halk, Gözlerini geniş açarak hayret eder Dikkat eder Tügöl Bey. At sahibini bulmuş diye. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 61) Atın olağanüstülükleri Kırgız destanlarında halkın yaşantısında çok önemli bir yere sahip olan atın uçmak, sahibinin düşüncelerini okumak, sahibiyle konuşmak gibi birtakım olağanüstülükleri olduğuna dair ifadeler görülür. Atın uçması Kozuke ve Bayan Destanı nda Kozuke nin atı Ak Celke kanatlanıp uçar.

69 55 Ak Celke gelir hızla koşarak, Kanatları şakırdayarak. Gökyüzünden iner Ak Celke, Kozuke korkup şaşırır, Rüzgârdan göl dalgalanır, Kozuke yolunu kesip yetişti. Üzerine eyer takınca, Ak Celke, Tarla kuşu gibi hızlanır. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 157) Manas Destanı nda Manas, kurdun kaptığı kuzuyu takip edince kanatlı bir at görür. Kuzunun kanından iz sürüp, Ardından Manas gitmiş, Gidip oraya bakınca Kanatlı atlar varmış. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 161) Destanda Çinli komutan Neskara, Manas tan kaçarken atının uçtuğu dile getirilir. Diğerlerinden farklı olan Çabdar at, Bulutlu göğün altından, Uzun otların üstünden, Havalanarak uçmuş. (age. s. 365) Boston Destanı nda Boston un atı Karaboz un uçtuğundan söz edilir. Bulutlu göğün altından, Kaygılı otun üstünden, Karaboz gibi yürük atın Çok hızlı uçtu. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 76) İstendiğinde Karaboz Yelesi kuyruğu dalgalanıp Kanat bağlayıp uçar. (age. s. 193)

70 56 Aynı destanın ilerleyen bölümlerinde Karaboz ve kardeşlerinin Kadamış Han ın zehir döktüğü yoldan geçmek için kanatlanıp uçtukları görülür. Karaboz, yiğitlere ve kardeşi olan atlara bu yoldan sağ salim geçmenin tek yolunun uçmak olduğunu söyler. Şimdi hepiniz tedbir alın, Tulparların hepsini Kuyruğuma bağlayın. Yiğitlerin hepsi Tulparlara bağlansın. Zehir kaplayan bu yoldan Kanatlı uçup geçmezse Yere basan can kırılır. Basıp geçerse bu yoldan Aralığı üç günlük. Tulparları yedekleyip, Ben bir müddet uçup geçeyim. Beni takip eden tulparın Hepsinde kanat var, Bunda böyle ibret var. (age. s. 105) Kız Darıyka Destanı nda Şaysılda, babası Hz. Ali yi bulmaya giderken yolda birçok tehlikeyle karşılaşır ancak kuş gibi uçan atının yardımıyla bu tehlikelerden kolayca kurtulur. Ali den uzak kalan Şaysılda nın, Altında kuş gibi uçan atı var. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 106) Atın keramet göstermesi Boston Destanı nda Boston un atı Karaboz un kar yağdırıp güneş açtırmak gibi kerametler gösterdiği görülür. O zaman Karaboz söz söyler, Kaygıya sebep oldun, der.

71 57 Zar zor güneşi açtırdım, Tilkinin yolunu bağladım, Karı çok yağdırdım, Kendini üstün gören tilkinin Böylece kuvvetini ben aldım. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 78) Karaboz, benzer bir keramet daha gösterir ve şiddetli bir yağmur yağdırarak Kadamış Han ın zehir döktürdüğü yolu temizler. Böylece Boston u ve kırk yiğidini ölmekten kurtarmış olur. Geriye biraz yürüyüp Ondan sonra Boston a in, der, Eyer takımını al, der Dizginini sıyırıp al, der. Havayı değiştireyim, Sel akıtıp yeryüzünün Zehirini akıtayım, Diye Karaboz söyledi. (age. s. 103) Karaboz un kerametlerinden biri de kılık değiştirip başka bir canlıya dönüşebilmesidir. Tehlikeli bir düşman olan Alp Kara Kuş tan saklanabilmek için fareye dönüşüp yer altına girer. Alp Kara Kuş geldiğinde Ben iri bir sıçan olurum, Yer altına girerim, Bekleyip bakıp dururum. (age. s. 91) Karaboz a bakarsan, İri bir sıçan olmuş Yar dibindeki çukura Koşup girip gitmiş, Emin olup örtünmüş. (age. s. 92)

72 Destanın ilerleyen bölümlerinde ise Boston la dost olan Kara Kuş, Boston u ve Karaboz u rahatça taşıyabilsin diye Karaboz kılık değiştirip aşık kemiğine dönüşür. 58 Hepsi ile vedalaşıp Karaboz gibi yürük atı Dizgininden tutup silkti. Karaboz gibi senin yürük atın Aşık kemiği oldu. Boston cebine koydu. Dağ gibi olan Kara Kuş, Çöküp alçaldı. Alp Boston sıçrayıp Kara Kuş a bindi. Kara Kuş onları yeryüzüne çıkarınca Boston kemiği yere atar, kemik tekrar Karaboz a dönüşür. Kara Kuş gitti vedalaşıp. Boston kendini yalnız hissedip kaldı, Cebine elini atıp, Boston aşık kemiğini aldı. Aşık oynar gibi yere attı. Karaboz kalktı. (age. s. 320) Atın konuşması At, Türkler için bir ulaşım ve yük taşıma aracı; etinden, sütünden, derisinden yararlanılan bir besi hayvanı ve bir savaş aracı olmakla birlikte ayrıca adeta bir arkadaş gibi kendisine alışılan, hatta kendisiyle dertleşilen bir varlık olarak çeşitli durumlarda karşımıza çıkmaktadır (Güven, 2003). Manas Destanı nda, Çinli komutan Neskara nın atının içinde şeytanlar olduğu ve sahibiyle konuşup ona akıl verdiği ifade edilir.

73 59 Kanal sahibi Neskara İyi dinle, sözüne bak, Al donlu atı varmış, Sahibi ile konuşup, Akıl veren hayvanmış. Onun atı konuşurmuş. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 125) Aynı destanın ilerleyen dizelerinde Neskara nın atı şeytana benzetilir, içinde seksen şeytan olduğundan söz edilir. Yorulmaz hayvanmış, Al atın içinde Seksen şeytan varmış. At kılığında kışkırtan, Şeytan gibi uçan hayvanmış. (age. s. 361) Boston Destanı nda Karaçaç, Boston a Karaboz un düşüncelerini anlayıp kendisine rehberlik edeceğini söyler. Bu dizelerde ata olağanüstü nitelikler yüklendiği, atın yüceltildiği görülür. Karaboz senin yoldaşın, Kederlenip tasalanırsan Düşüncelerini bilecek rehberin. Karaçaç böyle sınadı, Onu Boston dinledi. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 57) Destanın ilerleyen bölümlerinde Boston un atının olağanüstü niteliklerinden söz edilir. Karaçaç ın Karaboz un akıllı bir hayvan olduğunu, gerektiğinde konuşup Boston a akıl vereceğini nasihat ettiği dizelerde bir atın, sahibinden daha zeki ve öngörülü olduğu vurgusu göze çarpar. Ağabeyciğim sözümü dinle Bir aklın eksik imiş. Bu tarafından bakarsam

74 60 Atın sana ilham verir, Karaboz un sözünü dinle, Söylediği gibi yap. Her vakit danışıp dur, Aklına güven. (age. s. 58) Karaboz, sahibi Boston un düşüncelerini anlar ve onunla konuşur, ona akıl verir. Uyanıp kalkıp baksa Karaboz otluyor, Boston un o zaman Karnı acıkmış. Karaboz atı anlamış Boston un yanına gelmiş. Karaboz dile gelip Söz söylemeye başlamış. (age. s. 67) Karaboz söz söyler İnsan gibi konuşur. (age. s. 72) Karaboz, Kadamış Han ın kızı Cezbilek ile evlenip orada kalan Boston a yurduna dönmesi gerektiğini, yurdunun düşman tarafından yok edildiğini anlatır. Rapşan-Dulay yerini Boston, Vahşi hayvanlar sahiplenmiş Boston. Tepelerin boş kalmış Boston. Dağ koyunu, geyik sahiplenmiş Boston. Dulay yurdunun ne olduğu belirsiz Boston Düşmanlar yağma edip gitmiş Boston. (age. s. 181) Yurduna dönüp de halkını bulamayan Boston, atı Karaboz a akıl danışır. Atın bilge bir kişiymiş gibi görüldüğü ve düşüncelerine önem verildiğinin dile getirildiği bu dizeler, Kırgızların yaşamında atın önemini ve değerini bir kez daha ortaya koyar.

75 61 Horlanıp duran babamı Nereden bulayım, Diye Boston kederlenir, Karaboz u çağırır, Ona akıl danışır. (age. s. 197) Başka bir bölümde ise Karaboz un Boston u eleştirdiği; onun ileriyi görememesinden, sezgisinin zayıf oluşundan şikâyet ettiği göze çarpar. Endişelenip duran Karaboz Söz söylediğinde kuvvetli söyler: Benim kaderim yok imiş, Söyle söyle söz anlamayan Aptalla niye başımı birleştirdim? Önünde düşmanı görmezse Çaresizmiş diye söyledim. Söyle söyle söz anlamayan Kötüyle niye başımı birleştirdim? (age. s. 73) Boston un atı Karaboz, buna benzer sözleri destan boyunca birçok defa yineler çünkü Boston tehlikeleri sezemez, Karaboz kendisini tehlikelere karşı uyarsa da Boston uyarıları dikkate almaz ve savaşçılığına güvenip düşmanlarının üstüne gider. Destanda Karaboz, heybetli oluşu yönüyle dağa benzetilir. Bakıp duran kalabalık halk, Boston a dikkat etti. Dağ gibi Karaboz Eyer takımına teçhizatı yakışıp Bir tarafında durdu. (age. s. 64) Birçok insanî nitelik taşıyan Karaboz adlı at, kardeşlik bağını da hisseder ve Boston a kardeşlerini bulmak istediğini söyler.

76 62 Ben yaylayıp otlarım, Biraz gücümü toplarım, Ondan sonra ben gidip Kardeşlerimi yoklarım. Karaboz un soyunun Çevrilip yattığı yerler Yakında diye düşünüyorum, Onları bulmadan bırakmam. Diye sözünü söyledi. (age. s. 94) Destanın ilerleyen bölümlerinde Karaboz, babasını özler; yaşlandığı için bir an önce babasına gitmek istediğini Boston a söyler. Bu dizelerde bir atın yaşlılık hâlinin insanlarınkine benzer şekilde ifade edildiği, insanla at arasında kurulan özdeşliğin güçlü olduğu görülür. Ayrıca Karaboz un babasına verdiği sözü tutmakta ısrarcı davranması, atın tıpkı sahibi gibi sözünün eri, mert bir varlık olduğu düşüncesini uyandırır. Yerimi görüp kederlendim Boston, Babamı görüp değiştim Boston. Yaşlanıp babam kalmış Boston, Yaşlılık ağrısı başlamış Boston. Kaygı duyup zayıflamış Boston, Ölüme yaklaşmış Boston. Altı günde gelirim diye Boston, Babama vaad verdim Boston, Vaadimi tutayım Boston, Babama doğru yola çıkayım Boston. Diye Karaboz söyledi. (age. s. 182) Karaboz, sahibi Boston a kendisinin nereden geldiğini anlatır. Bu dizelerde Karaboz un olağanüstülüklerinin babasının gaipten gelmesiyle başladığı ifade edilir. Söyle dersen Boston söyleyeyim, Hikâyesine başlayayım.

77 63 Acayipten de acayip şey olmuş, Yükselip duran kara dağda, Kırk yıl evvel orada Benim anam Karaboz Gaipten gelen ata rastlayıp Tay doğurmuş orada. Doğurduğu tay yok olmuş, Gökyüzünden inip kara kuş Alıp gitmiş o zaman. Kara dağın bağrında, Kara kayanın dibinde, Benim anam Karaboz Mekân tutup yaşamış. Kayıp(eren) beni kolla diye Başka yere gitmemiş. Her yıl tay doğurmuş, Alp Kara Kuş yakalarmış. Çok yıllar orada yaşayan Kayıp ata tasalanmayıp Kırk birinci tayını Boston sana bağışladı. Bu yüzden ben burada Karşında duruyorum. (age. s. 96) İnsan ve at arasındaki dayanışma ve yardımlaşmanın çift yönlü olduğu Boston Destanı nda çok güzel dile getirilmiştir. Boston, Karaboz un kardeşlerinin hapsedildiği demir çiti ay baltasıyla kırarak bir kapı açar, böylece Karaboz, Boston un yardımıyla kardeşlerine kavuşmuş olur. Bu sefer roller değişir ve Boston, Karaboz a yardım eder. Çitin içinde sesler yükselip Kırk bir tulpar olmuş. Hepsi ile koklaşıp Karaboz şimdi düzelmiş, Kıvançla dolmuş. (age. s. 97)

78 64 Kız Darıyka Destanı nda Darıyka ile evlenip uzun yıllar gurbette kalan Hz. Ali, vatanına dönerken atı Düldül bu durumu anlar ve memleket özlemiyle hiç durmadan koşar. Atların da insanlar gibi birtakım duygular taşıdığına olan inanış ve ata duyulan güven bu dizelerde göze çarpar. Düldül e vatanın kokusu gelip, Durmadan gidiyordu dörtnala. Çok sevdiği o atı, Ali nin en güvendiği ortağı. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 78) Atın beslenmedeki yeri Kırgızların en önemli besin kaynaklarından biri de at etidir. Atın sütü ve sütünden elde edilen Türklere özgü bir içki olan kımız da beslenmede önemli bir rol oynar. Er Eşim Destanı nda atların beslenmedeki önemli yeri birçok defa dile getirilir. Atın hem eti yenir hem de sütünden elde edilen kımız içilir. Misafir gelirse hoşça karşılarım, Bereketli evimde. Çoluk çocuk yesin Genç kısraklardan yakalatıp. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 39) Misafirlere tay eti ve kımız ikram edilir. Dışarıdaki misafirler, Eve girip yemek yer. Kazanlara et koyup, Şarkı söyleyerek kımız içerler, Öğleyin tay yiyip, Karın yağını keserek yerler. (age. s. 49) Munduk ve Zarlık Destanı nda kız kardeşi Munluk un isteği üzerine Külmöskan a gitmeye razı olan Zarlık yola çıkmadan altmış yabanî at vurup getirir. Otuzunu kardeşine

79 65 bırakır. Atların derilerini ip yapar, otuz atın etini bu iplerle bağlayarak sırtına yükleyip yola çıkar. Burada atın hem beslenme zincirinin bir halkası olduğu hem de derisinin ip yapımında kullanıldığı görülür. (age. s. 219) Şırdakbek Destanı nda, Şırdakbek in karısına çok iyi baktığı anlatılırken zenginlik ve huzur göstergesi olarak kımız içilmesi de söz konusu edilir. Yattığı ak pamuk, Yediği hafif pirinç, İçtiği kısrağın kımızı. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 293) Boston Destanı nda Karaça Dulay halkının refah ve mutluluğu anlatılırken atlarının çokluğu ve kımızlarının bolluğu dile getirilir. Namlı yürük atları bağladı, Külük atları sürdü, Tepelere kısrakları bağladı. Kımız, nehir gibi coştu. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 23) konur. Er Soltonoy Destanı nda da at etinin önde gelen besinlerden biri olduğu ortaya Çok sayıdaki atlardan kestiler, Kalabalık düşmanı yenerek. Yediler semiz etten, Her yerini kızartarak. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 68) Kız Darıyka Destanı nda Darıyka ile evlenip uzun yıllar sonra vatanına dönen Hz. Ali, halkına Kırgızların yaşantısını anlatırken tay eti yiyip kımız içtiklerinden şaşkınlıkla bahseder. Çiftçisi tarlada pamuk ekip, Dağlarda ise hayvan yetiştirip. Hayvan otlatıp yaşarlar kona göçe,

80 66 Yazın kısrak besleyip kımız içip. Keserler koyun yerine taylarını, Çağırırlar misafirliğe herkesi. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 87, 88) Destanda Darıyka ile Hz. Ali nin oğlu Şaysılda nın doğumu şerefine bir toy düzenlenir. Bu toyda yemek olarak kazı-karta (at sucuğu) da ikram edilir. Toplanan bütün halka aş verildi, Önlerine kazı-karta ve et geldi. (age. s. 94) Er Soltonoy Destanı nda yılkıcıların sütten kesilen tayları kesip yedikleri söylenir. Yılkıcılar tay keser, Yılkı sürüsünün alıp kenarından. Sütten kesilen taylardan, Her gün kesip ikişerden. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 144) Kurban olarak at Bütün göçebe topluluklarda olduğu gibi Türkler için de at en değerli hayvanlardan birisiydi. Savaşta ve barışta devamlı at üzerinde olan Türkler ayrıca atın etinden ve sütünden de istifade ediyorlardı. Hâl böyle olunca Tanrı'ya sunulacak en değerli kurban da at olmaktadır Kurban edilen atlar çeşitli renklerdedir. Bunların başında ak, boz, sarı renkler gelmektedir (Bekki, 1996). Tüm Kırgız destanlarında hanların mutluluk verici olaylar olduğunda ve sevinçli haberler aldıklarında kurban kesip halkına ziyafet verdiği görülür. Bu durum hanların zenginliğinin bir göstergesi olmasının yanı sıra hanın sahip olduklarını halkıyla paylaşarak birliği ve bütünlüğü pekiştirmesinin de işareti olarak değerlendirilebilir. Kanlı kurbanların en önemlisi at kurbanıdır. Attan sonra koyun gelir. Sığır kurban edildiği hakkında ancak Kazak-Kırgızlar ın ve Kırgızların destanlarında rastlanır gerek Müslüman Türklerin folklor materyallarinden anlaşıldığına göre eski devirlerde kurban için en makbul hayvan erkek hayvan olmuştur Bilhassa Manas destanındaki kahramanlar ak boz kısrak kurban ederler (İnan, 2000: 100, 101).

81 Er Eşim Destanı nda Tügölbay, Şarp Kula adlı at doğup da kendisine şans getirdiğinde kısrak ve koyun keserek köyüne ziyafet verir. 67 Tırnağı bakanak olmayan kısrağı kesip, Sarı başlı beyaz koyun kesip, Ağa, kardeşlere kurban olsun diye Tüm köye ziyafet çekip, Öğleyin ocak dumanlarını yükselttim, Dumanlara duman ilave ettim. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 55) Munduk ve Zarlık Destanı nda Çançarken, çocuğu olmadığı için üzüntüsünden bir çukura girer. Kırk gün sonra Hızır Aleyhis-selam gelir, evine dönüp halkına kurban kesip evlenirse çocukları olacağını söyler. Çançarken evine döner; sayısız at, inek, koyun ve hörgüçlü deve keser. (age. s. 193) Şırdakbek Destanı nda Seyitbek in karısı, doğum vakti geldiğinde günlerce sancı çeker ancak çocuk bir türlü doğmaz. Bunun üzerine Seyitbek, karısı ölmesin diye kısrak ve oğlak kurban eder. Kahrolsun çocuk Baybiçem sağ salim kalsa keşke. Beyaz kır kısrağı getirtip, Kurban eder kestirir. Sarı oğlaktan getirtip, Kurban kestirir. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 257) Çocuğu sağlıkla doğunca kurban olarak yine kısrak keser. Kimseye sırrını söylemeden, Söylediği sözden dönmeden. Yedi kısrak keser çocuk için, Kadınların hepsini doyurur. (age. s. 259)

82 Seyitbek, oğlunun doğumundan sonra düzenlediği toyda dokuz deve, doksan kısrak ve sayısız koyun keserek halkına ziyafet verir. 68 Develerden dokuz hayvan kesip, Atlardan doksan kısrak kesip, Pek büyük ziyafet çeker, Sayısızca koyun kesip, Halkını toplayıp et verip, Ziyafet yapar. (age. s. 261) At, Kırgız Türklerinin hayatını doğrudan etkileyen birçok işleve sahiptir. Bunlardan biri de hiç kuşkusuz atın beslenmede sahip olduğu önemli yerdir. Atın eti, sütü, sütünden elde edilen ve Türklere has bir içki olan kımız ile beslenmedeki rolü oldukça büyüktür. Mendirman Destanı nda Adil Han ın zenginliği ve cömertliği anlatılırken koyun ve kısrak kesip verdiği ziyafetten söz edilir. Adil Han ın sarayında İçki içip, koyun kesip, Kısrak kesip, kımız içip İnsanlar toplanıp kalabalıklaşıp Bin kişi kadar oldular. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 34, 35) Adil Han, kızı Bilerik i Mendirman la evlendirir ve toy düzenler. At etinden yapılan sucuklar tüm halka dağıtılarak ziyafet verilir. At etinden yapılmış sucukları Halkına tamamen dağıttırıp. (age. s. 45) Mendirman, en büyük ağabeyi Asıl ı han ilan eder, ondan Kahraman Manas ın ruhuna dua etmesini ve beyaz dişi at kurban etmesini ister. Her Cuma günü bir koyun Esirgemeden kurban et Ak türbenin dibinde

83 69 Her ay beyaz dişi attan Onun adına kurban et. (age. s. 71) Manas Destanı nda kısrakların kurban edilmek için yaratıldığı ifadesi göze çarpar. Kısrakları her yerde, Sıkıştırıyorlar dar yerlerde, Korkak gibi çekinme Kurban olmak için yaratılan. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 69) Destanın başka bir bölümünde erkek atların savaşa gitmek için dişi atların ise kurban edilmek için yaratıldığına olan inanç yinelenir. Bütün erkekleri Savaş için yaratılan, Dişilerin hepsi Kurban edilmek için yaratılan, Kamberboz un sürüsünden Bana üç atı yakalayıp ver. (age. s. 441) Aynı inanç, Çinlileri yenen Manas ve arkadaşları köylerine döndüğünde Manas ın kutlama için kısrak kurban ettirdiği bölümde de göze çarpar. Bütün erkekleri Savaş için gerekli, Dişilerinin hepsi Kurban edilmek için yaratılan Kamberboz un sürüsünden Dokuz kısrağı yakalayıp, Hepsini bir anda kestirdi. (age. s. 489) Birçok Kırgız destanında olduğu gibi Manas Destanı nda da çocuk doğduğunda kurban kesip ziyafet verildiği görülür.

84 70 Manas Destanı nda Cakıp Bey rüyasında olağanüstü bir akdoğan görür, karısı rüyasının çocuklarının olacağına işaret ettiğini düşünerek Cakıp a kurban kesip ziyafet vermesi için ısrar eder. Koyun, sığır ve develerin yanı sıra dokuz at da kurban edilerek halka ziyafet verilir. Dokuz at, doksan koyunla Yapıldı bu ziyafet, İki sığır kesti, İki deve kesti. (age. s. 71) Karısı Çıyırdı nın Manas ın doğumu sırasında günlerce sancı çektiğini gören Cakıp Bey, doğum çabuk gerçekleşsin diye kurban olarak kısrak, koyun, deve ve sığır keser. Getirip bey Cakıp Ak sarı koyunu kesti, Ak toynaklı kısrak kesti, Ak boynuzlu sığır kesti, Ayrı hörgüçlü deve kesti. Sürekli kadıncağız Hiç durmadan bağırdı. (age. s. 89) Karısı Çıyırdı nın doğum sancısı yedi gün sürünce Bey Cakıp, koyu gri dört yıllık atlardan kırkını alıp bir tepeye çıkar ve oğlu olursa kendisine haber vermelerini söyler. Bu müjdeli haber karşısında atları hediye edecek, ayrıca oğlu olursa dişi atları kesecektir. Yaratan Allah ım Muradıma erdirir mi? Yorga kır atını keseyim, Kadınım erkek doğurursa Bundan sonra aygırın adını Kamber Boz koyayım, Dişilerin hepsini kurban olarak keseyim, Erkeklerin hepsini Savaşa bırakayım. (age. s. 95)

85 Cakıp Bey, oğlu Manas ın doğumu için yaptığı düğünde birçok kısrak kestirip halkına ve komşularına büyük bir ziyafet verir. 71 Düğünü bugün başlattı, O gün günlerden perşembeydi, Doksan kısrak kestirdi. Ertesi gün Cuma diye Yüz kısrağı kesti en iyilerinden diye Beş yüz kısrak keseyim Hayvanları verdiyse Allah ım diye. (age. s. 127) Manas Destanı nda Kazak, Kırgız ve Kalmuklar birlik olmaya karar verince Bey Cakıp kutlama için yirmi üç at keser. Yine Cakıp atlardan Yirmi üç at ayırtıp götürüp, Meclis şerefine kestiler. Kazak, Kırgız, Kalmuk u Ziyafet çekerek keyif çattılar. (age. s. 261) Türk boyları, Çinlilere karşı güçlü olmak için birleşirler ve Manas ı han seçerler. Manas ın babası Cakıp, hem oluşan birliği hem de oğlunun hanlığını kutlamak için toy düzenler ve doksan kısrak kestirir. Han tacı bu diye, Yiğit Manas ın başına Han kavuğunu giydirdiler. O zaman Cakıp karar verdi, Doksan kısrak kestirtip, Dokuz gün boyunca ziyafet verdi. (age. s. 509) Boston Destanı nda Buuba Han ın karısı Kanışa hamile kalıp aş erince tay ve kısrak kesilerek toy düzenlenir.

86 72 İki ayı aşmış (Yaşı) elliyi aşkın Kanışa Hamile kalmış. Aş ermesine tay kesip, Bozkırdan seçip kısrak kesip, Buuba Han dahi sevinip, Duramayıp koşmuş. Halk ete doymuş. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 25) Buuba Han, biri kız biri oğlan ikiz çocukları olunca kısrak ve koyun kurban edip beşik toyu yapar. Buuba Han a dönersek Beşik toyu olsun diye, Beş yüz kısrak kesmiş. Halkım iyice doysun diye, Beş bin koyun eklemiş. (age. s. 36) Boston, mektup yazıp kendisini çağıran Cezbilek e gitmek için yola çıkmaya karar verir. Babası Buuba Han, yalnız gitmesini istemez. Boston a yol arkadaşı olmak üzere halkının içinden kırk yiğit seçmek amacıyla çeşitli oyun ve yarışmaların yer aldığı büyük bir toy düzenler. Kısrak ve koyun kurban edip halkına ziyafet verir. Han Buuba haber verdi. Toplanıp halkı geldi, Toyu başlayıverdi. Doksan doksan kısrak kesildi. Gelen halkın önüne, Pişmiş etler konuldu. Biner biner koyunlar kesildi, Toplanan halkı doydu. (age. s. 48) Börübay-Sultan gelip babası Boston u bulunca Buuba Han, toy verip bin at ve sayısız koyun keser.

87 73 Oyalanmayıp Buuba Han Hizmetkârlarını çağırdı. Düzenleyin toyu diye, Yılkılara varın, Semizini seçip alın, Bin at alıp gelin, Toy için onları kesin, Koyun çobanlarına varın, Ağıldaki koyunlardan Saymadan kesin. Eğlence düzenleyin, Böylece toyu hazırlayın. (age. s. 471) Zenginlik göstergesi olarak at Kırgız destanlarında kişilerin zenginlikleri ve cömertlikleri anlatılmak istendiğinde hayvanlarının çokluğundan söz edilir. Er Eşim Destanı nda da birçok hayvan gibi atlar da zenginlik belirtisidir. Tügöl Bey in zenginliği anlatılırken altmış ağıl dolusu atı olduğu belirtilir. Sürünce gönül rahatlığıyla, Oynar genç atları, Yelesini kuyruğunu tekmeleyerek, Coşkusu bitip tükenmez. Otlağını vermeyen aygırlar, Sürünce ele gelmeyen, Altmış ağıl dolu atı var, Her gün arpa yiyen koşu atı var. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 23) Er Eşim in sınçısı, Baybiçe ye (Tügöl Bey in eşi) ne kadar zengin olduklarını sorarken hayvanlarının sayısını öğrenmek ister. Bu hayvanlardan biri de attır. Şimdi size sorayım, At ne kadar, inek ne kadar?

88 74 Karınca gibi yayılıyor, Koyunun ne kadar, para ne kadar? Bereket evinden akıyor, Çift hörgüçlü deve ne kadar? Kırmızı kuyruklu tek hörgüçlü deve ne kadar? Merak uyandıran insanda Tüm hayvanların ne kadar? (age. s. 41) Baybiçe, hayvanlarının sayısını bilmediği ve çeşit çeşit atları olduğu cevabını verir. Atlar hakkında sorarsan, Ok gibi uçan yürük çok. Doru olanından siyahı çok, Siyahından alacası çok. Yağızı daha çok, Çoğu koyu mavi, Sarısından kula çok, Baldaklısı daha çok, Kısrakları yıkan yürük atlar daha çok, Dolup dökülen mülk çok. (age. s. 43) Munduk ve Zarlık Destanı ndan anlaşıldığına göre yelesi ve kuyruğu uzun atlara binmek zenginliğin yanı sıra itibar sahibi olmanın da bir göstergesidir. Beyler kızıl atlara biner, Yelesi kuyruğu uzun olanlara. (age. s. 195) Şırdarbek Destanı nda Şırdakbek in zenginliği anlatılırken Boz Corgo adlı atına altın nal çaktığından söz edilir. Girişi altın kapılı olan yer, Han Şırdak ın sarayı. Altın nallar çaktırılmış olan, Han Şırdak ın yorgasıdır. (age. s. 295)

89 75 Güçlü ve soylu atlara sahip olmak nasıl zenginliğin göstergesiyse atı olmamak da fakirliğin göstergesidir. Mendirman Destanı nda Asıl, kardeşi Mendirman a o köyünü terk edip gittikten sonra halkının fakirleştiğini anlatırken savaş atlarının, avcı doğanlarının olmadığından bahseder. Toynağı sağlam savaş atı yoktur Kanadı sağlam doğan yoktur Bazılarında çocuk yoktur Bazılarının malı yoktur. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 52) Manas Destanı nın ilk bölümlerinde Manas ın ailesinin zenginliği anlatılırken on binlerce atlarının olduğu ifade edilir. Bey Cakıp ın kaçan atını yakalamak için arkasından gidip kaybolan on bir yaşındaki çocuğunun bulunmasını isteyen Kanımcan adlı kadın, Manas ın annesi Çıyırdı ya sitem ederken oğlunu hiçbir zenginliğe değişmeyeceğini ima eder. On binlerce atının Kılını bile almayız, Tepe dolusu atını Tırnağım kadar göremem, Kır dolusu atını Ayağım kadar göremem. Onu canlı bulup vermezsen, Ölmeyip diri kalamam! (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 39) Bey Cakıp, oğlu Manas doğduğunda toy düzenleyip herkesi çağırmaya karar verir ve servetini, zenginliğini hayvanlarının sayısını söyleyerek anlatır. O zamanki atları, Sayım yapıp sayarsa, Otuz sekiz bin olmuş Koyunum seksen bin imiş

90 76 En az orada altı binden fazla devem var. Sadece bana ait Yedi bin ineğim bulunuyor. (age. s. 120, 121) Ulaşım aracı olarak at Atı evcilleştiren tüm toplumlarda olduğu gibi Kırgızlarda da atın ilk ve en önemli işlevi ulaşım sağlamasıdır. Munduk ve Zarlık adlı destanda da atın bu yönü üzerinde durulur; Cobdur kızı Kançayım ı Çançarkan a verdiğinde artık yürümekten yorulduğu için mihr olarak bir at almak istediğini söyler. Yaya olmaktan bıktım, Alayım mı hayvan olarak Yağız kuyruksuz genç kısrağı. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 199) Türklerin yaşamında atlar farklı amaçlara hizmet eder. Savaşta önemli bir araçtır, kurban edilir, ulaşımın hızlı olmasını sağlar. Manas Destanı nda karısı Çıyrdı nın bir oğlan doğurduğunu Cakıp Bey e haber vermek için köydekilerin koşu atlarına binip yola çıktıkları ifade edilir. Bağlı atın sayısı kırk sekiz, Hepsi de koşu atı imiş, Köyün insanları Acele ata binerek Şaşkınlık içinde yola çıkmışlar. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 101) yer alır. Manas Destanı nda ayrıca uzaklığı ifade etmek için tay koşturacak mesafe ifadesi Gür sesi Akbalta nın Bir tay koşturacak mesafeden duyuldu. (age. s. 111)

91 77 Ganimet olarak at Göçebe bir hayat süren Kırgızların önemli geçim kaynaklarından biri de savaşlardan elde ettikleri ganimetlerdir. Bir savaşı kazandıklarında elde ettikleri en önemli ganimetlerden biri de yendikleri kişilerin atlarıdır. Er Eşim Destanı nda Han Tursun, Kalmuklar a karşı sefere çıkan Er Eşim e onları yenip atlarını ganimet olarak almasını söyler. Allah a ısmarladık şimdiyse yiğit Eşim, Hafif git, yüklü dön. Erkekleri öldürüp, atlarına el koyup, Sağ salim geri dön. Deyip gönderir orduyu. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 75) Eşimkul Menen Zuura Destanı nda Altın Kökül, Kan İçme Karaç ı yenip öldürünce onun tulpar atını ganimet olarak alır. Sur Koyon gibi tulparı Ganimet alıp binerim. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 225) Manas Destanı nda, Manas ve arkadaşları, Çinli komutan Nuuker in askerlerini öldürüp eşyalarını ve atlarını ganimet olarak alırlar. Atına, kürküne, silahına, Ganimet olarak el koydu Tam o yere at kürkünü Ganimet olarak aralarında paylaşmışlar. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 469, 487) Manas, Kalmuklardan birini öldürünce Kalmuklar toplanıp Cakıp ve Manas a saldırmayı, bütün atlarını kan parası olarak almayı planlarlar. Manas, seyisi Iyman a atlarını alırlarsa Kalmukların belaya uğrayacağını söyler.

92 78 Alırlarsa hepsini alır, Alsalar da atlarımı, Belaya uğrar kendisi. (age. s. 229) Er Soltonoy Destanı nda Kalmukları yenen Kırgızlar, öldürdükleri kişilerin atlarını ganimet olarak alırlar. Birçok at ganimet alıp, Kırgız buldu faydasını. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 93) Ödül, hediye, çeyiz ve mihr olarak at Kırgızların yaşantısında atın ödül, hediye ve çeyiz olarak verilmesi taşıdığı maddî ve manevî değeri ortaya koymaktadır. Er Eşim Destanı nda Er Eşim, düşmana karşı birlik olmak amacıyla çağırdığı Han Tursun a hediye olarak dokuz yorga at verir; at ve tay yarışları düzenleyerek ödül dağıtır. Dostluğu için dokuz, Yorga atı verir yiğit Eşim. Oyrot ları yağma edip gelmiş gibi, Hediye verir yiğit Eşim. Tay yarışı, at yarışı, Ödülü çok olan cirit oyunu düzenler. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 71) Şırdakbek Destanı nda Seyitbek in karısı erkek çocuk dünyaya getirince bu güzel haberi müjdeleyenlere elbise ve kaftanın yanı sıra at da hediye edilir. Her kişiye ikişer, Endamlı güzel at verir. (age. s. 259) Şırdakbek Destanı nda Han Tölök, Şırdak adına Alıpbek in kızını istemeye gider. Kızını Şırdakbek e verecek olan Alıpbek e mihir olarak yüz deve ve yüz at verilir.

93 79 Danışmak için gelen hâkimlerden, Söz ustası konuşanlardan. Mihirden sözü başlatırlar: Develerden yüzü versin, Anlaşmaya kabul etsin. Atlardan yüzü versin. Han Tölök bunu kabul etsin derler. (age. s. 307) Eşimkul Menen Zuura Destanı nda kızı Aruuke yi Altın Kökül ile evlendiren Temirkan kızına düğün hediyesi olarak yorga (yumuşak, rahvan yürüyüşlü at) verir. Deyip öylece Temirkan Aruuke nin altına Armağan olarak yorga verdi. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 325) Manas Destanı nda Cakıp, Çin ve Moğol halkı dâhil tüm komşularını oğlu Manas doğduğu için yapacağı düğüne davet eder. Köyüne gelen ilk otuz kişiye at ve diğer hayvanlardan oluşan büyük ödüller vereceğini söyler. Yarışı kazananlara ödül olarak Beş yüz kırmızı devem var, Beş yüz at, bin koyun, Altı büyük baş hayvan, seksen koyun, Az diyeceksen hiç gelme, Karım çocuk doğurdu diye, Bu halka verdiğim bir ziyafet. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 125) Destanda Mançulu Kalmuklara karşı birlikte savaşan Kırgızlar ve Kalmuklar dost olurlar. Kalmuklar savaşta büyük kayıplar verdiği için Bey Cakıp onlara yardım olsun diye at ve kısrak verir.

94 80 Seyisini çağırdı Bey Cakıp karşısına aldı: Etli kısraklardan, Hadım edilmiş atlardan, Dört yüzünü sürerek getir, Babası ölmüş çocuğa Arada ölen Kalmukların Arasında paylaştır ver! dedi. (age. s. 259) Bey Cakıp, oğlu olduğunu kendisine müjdelemeye gelen kırk kişiye bindikleri atları hediye eder. Kiminizi seçeyim, Yakını var, uzağı var, Herkes kendi alsın Bindiği atı. (age. s. 115) Cakıp, kendisine müjde veren arkadaşı Akbalta ya ise bir torba altının yanı sıra en değerli sürüsünden dokuz at, deve ve büyükbaş hayvan verir. Kamberboz un sürüsünden Seçip dokuz at al, Deveden dört tane al, Dört baş maldan dört al. (age. s. 115) Çıyırdı, Manas ı dünyaya getirdiğinde kısrak kesip açları doyurur. Çağırıp halka vermiş Sekiz kısrak etini Kutlamada aç olanlar karnını doyurmuş. (age. s. 101) Boston Destanı nda Buuba Han, eşinin ikiz çocuk doğurduğunu kendisine haber vermeye gelenlere armağan olarak at verir. Kırgızlarda at, çok değerli bir armağandır. Bu

95 davranış, Buuba Han ın çocuğu olmasından kaynaklanan mutluluğunun yanı sıra cömertliğinin de göstergesi olarak değerlendirilmelidir. 81 Yiğitlere bakmış, Müjdeler olsun diye, Bakıyor hanına. Sürü ile at alın. Aygırı fazla külük alın. Tepeye çıkın, Sürüp alın. Diye sözünü söylemiş. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 34) Boston Destanı nda, Boston ile Cezbilek in düğünü için düzenlenen toyda çeşitli oyun ve yarışmalar tertiplendiği, bu oyun ve yarışmaları kazananlara ödül olarak çeşitli hayvanlar da verildiği ifade edilir. Kız kovalama oyununu kazanan kızlara verilen ödül yüklü develer iken erkeklere verilen ödül attır. İmdi tellal bağırır; Yenen kızlar Yükü ile deve alacak. Yenen yiğitler Eğerli külük at alacak, Diye ilan etti tellallar. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 143) Gök börü oyununda kazananlara ödül olarak ise kısrak verilir. Toplanan halka tellallar Şöyle ilan etmiş: Yerden kapıp boğayı At yelesine atanlar, İşaretlenen sınıra Dönüp gelip atarsa Kısır kalan kısrak alacak, Yerde yatan boğayı

96 82 Eğilip alan çobandesler, At yelesine koyanlar, Uzağa at koşturark varıp İşaretli yere atarsa Taylı kısrak alacak Sevinip kalacak. (age. s. 145) Kırgızlar; ata binmeyi, güreşmeyi, savaş aletlerini kullanmayı vb. oyunların içinde değerlendirmişler ve çocuklarına, gençlerine oyun şeklinde bunları öğretmişlerdir Kırgızların at üstünde oynadıkalrı birçok oyun vardır Tekeyi çekiştirerek almak suretiyle oynanan bir oyun olan kök börü adlı oyun da atlı oyunlardan biridir At üstünde oynanan oyunlardan bir başkası da tay yarışı oyunudur Yine bir tay yarışı olan kız kovalamaca da yaygın ve eski oyunlardandır Kırgız Türklerinin atla ilgili bir başka oyunu da yaya tay yarıştırma adını taşımaktadır. Her ne kadar oyuna yaya tay yarıştırma dense de bu younda çocukların kendileri koşmaktadır. At hayata o kadar hâkimdir ki insanların koştukları bir yarış, bu hayvanın adını taşımaktadır (Atabey, 1998). Toyda oynanan er sayış oyununda at üstündeki yiğitler mızrakla birbirini attan düşürmeye çalışır. Kazanana ödül olarak külük tulpar verilir. Bu dizelerde atın hem eğlenmek amacıyla düzenlenen yarışma ve oyunların bir parçası hem de sonuçta verilen ödül olduğu görülür. Bu da atın Kırgızların yaşamında sahip olduğu yerin ve önemin en kesin kanıtlarından biridir. Er sayış heyecanlı olmuş. On gün sürmüş. Galip olan yiğitler Külük tulpar almışlar. İtibarlı olmuşlar. (age. s. 151) Toyda oynanan bir diğer oyun at koşturmadır. Kazanan yiğide verilecek ödül ise oldukça büyüktür. Bin at, dokuz deve, kurulmuş bir oba ve hizmetçilerden oluşan ödülü kazanmak isteyen yiğidin atını herkesten hızlı koşturması gerekir. Baş ödülü bin at. Süslenip koyulan

97 83 Dokuz devesi de var. Süslenmiş develeri tutan, Yükü ile örtülmüş, Hizmet etmek için Cariyelerle kullar var. Kullar ile cariyelere Hazırlanmış evi var, Ak obası kurulmuş. (age. s. 154) Kız Darıyka Destanı nda Darıyka ile Hz. Ali nin oğlu Şaysılda nın doğumu şerefine bir toy düzenlenir. Dağıtılan hediyeler arasında yürük atlar da vardır. Kıymetli kumaştan kadınlara elbiseler dikilip, Köyün aksakalı gitti, ata binip. Yaşlı kadınlar gereğince kumaş aldı, Delikanlının hissesine düştü yorga yürük at. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 91) Şaysılda nın doğumu şerefine düzenlenen toyda at yarışı da yapılır. Kaydedildi toya gelen atların hepsi, Alındı atların üstünden çulları. Düğümleyip kuyruklarını, bağlayıp kâküllerini, Saklandı bütün özellikleri sır gibi. (age. s. 92) Boston destanında at, ödüllere olduğu gibi cezalara da araç teşkil eder. Boston, yaptığı kötülükler nedeniyle ikiz kardeşi Karaçaç ı cezalandırmak zorunda olduğunu söyler. Türk masallarında sıkça rastlanan ve Kırk katır mı, kırk satır mı? şeklinde dile getirilen ölüm cezası bu destanda benzer şekilde uygulanır. Kardeşim Karaçaç, Kardeşim olsan da Senin günahını affetmem. Kırk kısrağa sürükleteceğim. Öbür dünyaya göndereceğim.

98 84 Birbirine birleşik kırk kısrak Karaçaç gibi güzeli Sürükleyip gitmiş, Tepelere sürüklemiş. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 356) Benzetme unsuru olarak at Kocacaş Destanı nda at benzetme unsuru olarak da yer alır. Kocacaş, rüyasını yorumlaması için eşi Zulayka ya seslenirken yavru taylar gibi bir arada büyüdüklerini söyler. Yavru tay gibi birlikte büyüdüğüm Vahşi tay gibi sırdaşım. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 77) Kocacaş, Kayberen Sur Eçki adı verilen keçiyi avlamak üzere köyünden ayrılır. Keçiyi avlayacağına dair yemin etmiştir ve yeminini bozup köye dönmek istemez. Kendisini almaya gelen eşi Zulayka yı köye geri dönmesi için ikna etmeye çalışırken kendisini yürük ata benzetir. Bilesin, Zulayka onu da Bıkmam, yorulmam, Soranlara selam söyle, Avcın, yürük at gibi tavında. Yakalamaya az kaldı, Dermanı kalmayan Eçki nin. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 177) Mendirman Destanı nda Mendirman ın eşi Aykanış, güzel ve işveli bir kadındır. Kardeşleri, Aykanış ın güzelliği ve işveli davranışları nedeniyle Mendirman ı kıskanırlar, ona zarar vermek isterler. Mendirman, kardeşlerinden kaçarken karısının yine süzülerek etrafa baktığını görünce Aykanış ı bırakıp gittiği için pişman olup onu da yanında götürür. Aykanış, kocasının kendisini öldüreceğini düşünüp Mendirman a yalvarır ve övgü dolu sözlerle onu kandırmaya çalışır. Yürük at gibi akıllı ve cesur olsa da kendisini dinlemesini ister.

99 85 Yürük at olsan (bile) kulak ver Dertlerimi, sıkıntılarımı dinle İyi tut aklında Genç yaşıma kıyma. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 23) Kardeşlerinden kaçarak yurdunu terk eden Mendirman, Adil Han ın yanına yerleşir, onun için çalışmaya başlar. Öyle çok çalışır ki halk kısa sürede zenginleşir. Çelimsiz tayların kısa sürede güçlü atlara dönüşmesi zamanın geçtiğinin ve zenginleşmenin ifadesi olarak görülür. Fakirler zengin oldu, Çelimsiz taylar at oldu. Bütün halk zenginleşti. (age. s. 28) Adil Han, Mendirman ın karısı Aykanış ı çok beğenir. Kendisine büyük iyilikleri dokunmasına rağmen Mendirman ı uzak ve tehlikeli yerlere göndererek ondan kurtulmak ister. Bunu anlayan Mendirman, Adil Han a cevabında yürük at gibi güçlü ve cesur olduğunu söyleyerek kendisini över. Yürük at (gibidir) Mendirman Fırtına gelse zarar vermez Karanlık orman gibi erimdir Uçmaya gelince kanadım Her toplantıda örnek kişiyim Konmak için kuyruğum Yedi gün koştuğumda Rüzgârın yetişemeyeceği savaş atıyım. (age. s. 38, 39) benzetir. Eşimkul Destanı nda Eşimkul un karısı Zuura, doğum sancısı çekerken bebeğini taya İçimde durup tayım Niçin bu kadar eziyet ettin? (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 129)

100 86 Eşimkul ve Zuura, çocukları olmadığı için il il dolaşıp derman ararlar. Sonunda çocukları olur ve memleketlerine dönerler. Yürüyerek yola çıktıkları için yorga ata benzetilirler. Zuura ile Eşimkul Yola düştü yorga at gibi yürüyüp. (age. s. 147) Yine aynı destanda Altın Kökül ile eşi Aruuke, Temirkan ın şehrinden ayrılırken çok üzülüp ağlar ve bu durumları kurt saldırmış yılkıya (at sürüsü) benzetilir. Kadın, erkek uğuldaşıp, Kurt saldırmış yılkı gibi Çoluk çocuk ağlayıp (age. s. 325) benzetilir. Altın Kökül şehrini ele geçirdiğinde Temirkan ın üzüntülü hâli kösteklenmiş ata Kösteklenen at gibi vurulup, Üzülüp Temirkan Kapalı duruyor gözleri. (age. s. 277) Destanda Altın Kökül ün Sur Koyon adlı atı hızlı koştuğu için çekirgeye benzetilir ve çocuk yaştaki Kökül ün Temirkan ın şehrini yenmesini sağlayanın atı olduğu ifade edilir. Altındaki Sur Koyon un Çekirge gibi sıçrayıp, atlayıp Yere değmiyor tabanı Amacına ulaştırdı Karga gibi yalnız balayı. Sur Koyon yendi aslında Parıldayan şehri. Sur Koyon ele geçmese Şehri Kököl vurur mu? (age. s. 297)

101 Eşimkul Menen Zuura Destanı nda at, farklı bir yönüyle de benzetme unsuru olur. Altın Kökül ün atı Sur Koyon yürüyüşündeki zarafet nedeniyle kıza benzetilir. 87 Altındaki Sur Koyon Kız gibi süzülüp (age. s. 329) Manas Destanı nda Bay, altmış yıl ayrı kaldığı kardeşi Cakıp ı tekrar gördüğünde ona çok değer verdiğini, ondan güç aldığını anlatmak için kardeşini atla özdeşleştirir. Kırgızların yaşantısında insanların en büyük destekçisi ve dostu bindikleri attır. Bay, kardeşi Cakıp tan aldığı gücü şöyle ifade eder: Yorulduğumda bineceğim Burak atım, Taşa bastığımda toynağım olan. Savaşta giydiğim zırh yeleğim, Benim için üzülür müydün? (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 323) Manas ın atı Aybomboz un dört yaşına geldiğinde deve kadar heybetli oluşu övülür. Aybomboz a binip yola çıktı Dört yaşına gelmiş bir hayvanmış, Deve kadar görünümü varmış. (age. s. 263) Kız Darıyka Destanı nda bahsi geçen ihtiyar bilge kişi, Darıyka nın hamile olduğunu öğrenir ve ona güçlü olmasını söyler. Henüz doğmamış olan bebeği yürük ata benzetir. Hediyesini bırakıp gitti aslan sana, Duyduğuma göre hamileymişsin yavrum. Yürük atın işareti gibi o toynak, Kutlu olsun hepimize inşallah. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 77) Destanda Darıyka ile Hz. Ali nin oğlu Şaysılda, oyun olsun diye bir çocuğa vurur; çocuk düşer, başını çarpar ve ölür. Çocuğun yaşlı annesi çok üzülür, ölen oğlunu süt emen taya benzetir. Bu benzetme ile ölen çocuğun masumiyeti ve korunmasızlığı anlatılmaya çalışılmıştır.

102 88 Ayrıldım kulunumdan (tay), ne yaparım Yalvarıp yemek için kime giderim. Yaşamın bana ne anlamı var ki, Yanımda olmadıktan sonra evladım. (age. s. 97) Şaysılda, babası Hz. Ali yi bulmaya gideceğini annesi Darıyka ya söylediğinde yürük ata benzetilir. Yürük at gibi yerinde duramadan, Kendi sürüsünü arayan aslan gibi. Çocuğun şimdilik aklında ata yurdu, Gitmek istedi bir an bile durmadan. (age. s. 103) Er Soltonoy Destanı nda yedi bin kişilik Kalmuk ordusuyla savaşan Bolotkan ın en büyük yardımcısı olan atı çok hızlı koştuğundan kuşa benzetilir. Siyah akıtmalı savaş atı, Gökyüzünde uçan kuş gibi. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 100) Destanda Colborskan, Kalmuklarla savaşa gidecekleri zaman cesur davranan oğullarını taya benzetir. Kurban olayım sözüne, Önümde duran iki tayım. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 40) Temirkan, babası Colborskan dan Kalmukları ülkesinden sürebilmek için cesur savaşçılardan oluşan üç bin kişilik bir ordu kurmasını ister. Bu dizelerde Kalmuklar at sürüsüne benzetilir. Kalkanı var arkasında, Ardıç mızrağı kolunda, Kalmuk u sürüp yılkı gibi, Saldırıp yürüsün sonunda. (age. s. 46)

103 89 At motifinin Kırgız destanlarında bu sınıflandırmaların dışında da kullanıldığı görülür. Kız Darıyka Destanı nda Hz. Ali öz yurduna dönünce Darıyka çok üzülür, derdini baba dediği ihtiyara anlatır. Babasının yakın bir arkadaşı olan bu ihtiyar Darıyka yı teselli etmeye çalışırken Yürük atta olmaz toynak bütün. deyimini kullanır. Güçlü insanların bir tarafının hep eksik, yaralı olacağı anlamında kullanılan bu ifade atın Kırgızların yaşamında olduğu kadar dillerinde de yer bulduğunu gösterir. O zaman ihtiyar der, yavrum düşün, Yürük atta olmaz toynak bütün. Hayatta karşına çıkar her türlü şey, Dayanıklı yiğitler muhafaza eder gücünü. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 75) Manas Destanı nda ise Manas, Çin hükümdarının elçilerini döver, kulaklarını ve burunlarını keser, sağ gözlerini oyar; elçilerin atlarının da kâküllerini ve kuyruklarını keserek elçileri geri gönderir. Böylece Çin hükümdarına ordusunu toplayıp gelse de onu yeneceği mesajını göndermiş ve meydan okumuş olur. Güçlü Manas bahadırın Yanında duran kırk atlı adamı Yap dediklerini yaparak Atların kahküllerini, Gözüne gelecek şekilde kesip, Manas ın emrini yerine getirdiler. Dizlerine gelecek şekilde kestiler Atların kuyruklarını. (age. s. 437) 5.2. Deve Genel özellikleriyle deve Deve; çöl bölgelerinde uzun süre susuz yaşayabilen, geviş getiren, iri cüsseli bir hayvandır. Uzun ve eğri boyunlu, uzun bacaklıdır. Sırtı hörgüçlüdür. Hörgüçlerinde yağ depo ederek bu yağı yedek besin deposu olarak kullanır. Susuz zamanlarda hörgücündeki yağı, su ve enerjiye çevirebilir. Bu sayede bir hafta hiç su içmeden normal yaşantısına

104 90 devam eder. Uzun yolculuklarda hörgüçleri eriyerek küçülür. Evcildirler. Çift hörgüçlülere Asya devesi ; tek hörgüçlülere Afrika devesi, hecin devesi, hacı devesi veya çöl devesi denir. Develer yük ve binek hayvanları olduğu gibi sütünden, tüyünden ve derisinden de faydalanılır. Eti yenilir, kurban olarak kesilebilir. Kum fırtınalarında uzun ve sık tüylü, iki kat olan kirpikleriyle gözlerini koruması, burun deliklerini kapayabilmesi, bu amaçla kulaklarını da sıkı sıkıya örtebilmesi, açlık ve susuzluğa günlerce dayanabilmesi sebebiyle sıcak ve kurak memleketlerde atın yerini almıştır. Tarih boyunca özellikle Sümerler, Hititler, İranlılar, Araplar ve Romalılar deveyi ordularında kullanmışlardır. Büyük Sahra ve diğer çöl bölgelerinde bugün bile göçebe kavimlerin hayatında yük ve binek hayvanı olarak önemlidir Devenin Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Deve, Türk kültüründe eti yenen, kurban edilebilen, yük ve insan taşımacılığında faydalanılan bir hayvan olmasına rağmen aynı amaçlarla beslenen at ve koyun kadar geniş bir yere sahip değildir. Ancak Türklerin yaşadığı ülkelerden geçen İpek Yolu ve Baharat Yolu gibi çok önemli tarihî ticaret yollarında yük taşımacılığının deve kervanlarıyla yapılması, devenin Türk ekonomisinde önemli bir yere sahip olduğunun göstergesidir Kırgız destanlarında deve Kırgız destanlarında deve birçok farklı yönüyle söz konusu edilir. Kişilerin zenginliği hayvanlarının çokluğuyla ölçüldüğünden çok sayıda deveye sahip olmak da bir zenginlik göstergesidir. İnsan ve yük taşımacılığında kullanılan en önemli ulaşım araçlarından biridir. Ayrıca kurban edilebilen hayvanlardan biri olduğundan beslenmede de önemli bir yere sahiptir. Zenginlik göstergesi olarak deve Er Eşim Destanı nda Tügöl Bey in zenginliği anlatılırken hayvanlarının çokluğundan; sayısız inek, koyun ve deveye sahip olduğundan söz edilir. Sığmamış, hayvanları yayınca, Bir kıyıdan öbür kıyıya.

105 91 Oktorkoy, Kızart, Sandık ta, İneklerle develer yatarmış. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 21) Mendirman Destanı nda Adıl Han ın yanına yerleşen Mendirman çok çalışır ve halkını kısa sürede refaha kavuşturur. Halkın zenginlik ve mutluluğunu anlatmak için artık deve sütü sağıldığı ifade edilir. İşte bu yiğit geleli Gelinler deve sütü sağmaya başladı Yaşlılar semiz et yemeye başladı. Adıl Han a bakınca Gönlü mutlulukla doldu. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 27) Manas Destanı nda inek ve deve sahibi olmanın zenginlik sağlamasının yanı sıra bu hayvanların çobanlığının da kişiye saygınlık kazandırdığı ifade edilir. Seyisi var, çobanı var, İnekler ortalıkta keyif içinde geziniyor. Deve, inek çobanlarınız da Büyüklük taslayarak geziniyorlar. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 41) Cakıp, oğlu Manas doğduğunda herkesi çağıracağı bir düğün yapar ve zenginliğini anlatırken develerinin çokluğundan da bahseder. En az orada altı binden fazla devem var. (age. s. 121) Kurban olarak deve Kırgızlar; doğum, düğün, zafer gibi mutluluk verici olayları kutlamak için düzenledikleri toylarda ya da çocuklarının olması gibi bir dileklerinin kabul edilmesini istedikleri zamanlarda kurban kesip ziyafet verirler. Bu ziyafetlerde kesilen hayvanlar arasında develer önemli bir yere sahiptir.

106 Sarı at veya sarı inekle sarı devenin kesilmesi de Türk mitolojisinin motiflerinden biridir. Sarı renkte hayvanların etlerinin daha iyi vasıfta olduğundan mı yoksa altın gibi sarı renklerin kutsal oluşundan veya soylu tabakayı gösterdiğinden dolayı mı, büyük saygı ziyafetlerinde sarı hayvanların kesildiğini bilmiyoruz (Bekki, 1996). 92 Munduk ve Zarlık Destanı nda çocuğu olmasını isteyen Çançarkan, bu dileği gerçekleşsin diye koyun, inek ve atların yanı sıra hörgüçlü develer de keserek bir ziyafet verir. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 193) Şırdakbek Destanı nda Seyitbek, oğlunun doğumundan sonra verdiği ziyafette dokuz deve de keser. Develerden dokuz hayvan kesip, Atlardan doksan kısrak kesip, Pek büyük ziyafet çeker. (age. s. 261) Manas Destanı nda rüyasında doğan gören Cakıp Bey, çocuğu olabilir diye karısının isteği üzerine kurban kesip ziyafet verir. At, koyun ve sığırdan başka iki de deve keser. Dokuz at, doksan koyunla Yapıldı bu ziyafet, İki sığır kesti, İki deve kesti. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 71) Destanın ilerleyen bölümlerinde Bey Cakıp, doğum sancısı uzun süren karısı Çıyırdı Manas ı doğurabilsin diye kurban olarak deve de keser. Ayrı hörgüçlü deve kesti. Sürekli kadıncağız Hiç susmadan bağırdı. (age. s. 89)

107 93 Devenin beslenmedeki yeri Kırgızların yaşantısında devenin rollerinden biri de beslenmedeki önemli yeridir. Deve, toylarda kurban edilip ziyafetin bir parçası olmasının yanı sıra sütüyle de beslenme zincirinin önemli bir halkası durumundadır. Munduk ve Zarlık Destanı nda ise deve sütünün farklı bir amaçla kullanıldığı görülür. Çançarkan, karısı Kançayım ın iki köpek yavrusu değil biri kız diğeri erkek iki çocuk dünyaya getirdiğini, açgözlü kocakarı Mastan ın kendisini kandırdığını dokuz yıl sonra öğrenir. Çocukları gibi Kançayım da bu dokuz yıl boyunca dağlarda yaşamıştır. Çançarkan, karısını deve sütüyle yıkatır. Bu davranışın amacı hem karısını dokuz yıllık kötülükten ve kirden arındırmak hem de karısına verdiği değeri göstermek olabilir. Bundan sonra Kançayım ı kırk devenin sütünde yıkatıp tekrar nikâh kıyarak evlenir. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 239) Ulaşım aracı olarak deve Göçebe bir yaşam süren Kırgızların bir yerden başka bir yere göçleri sırasında ulaşım aracı olarak atların yanı sıra develeri de kullandıkları destan metinlerinden anlaşılır. Kozuke ve Bayan Destanı nda yeni otlaklara göç edilirken halkın yükünü develer taşır. 177) Gürültülü kalabalık köy evlerini söker, Yük yüklemek için havut vurup develeri getirirler. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: taşınır. Kocacaş Destanı nda Kocacaş ile evlenen Zulayka nın çeyizi develere yüklenip Deveye çeyizini yükletip, Saçını topuz yaptırmış, İpek kilim dokutup. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 67)

108 94 Destanın başka bir bölümünde de Kocacaş ı mahsur kaldığı sarp kayalıktan kurtarmaya gelen halkı, onun ölümü üzerine köyüne dönerken yüklerini develerle taşır. Kocacaş öldüğü için eşi Zulayka yas tutar ve yükünü kara deve ile taşır. Deveye havut vurup, yükleyip, Köyü göçtü yerine. Eşi Zulay yas edip. Kara nara havut vurup, yükleyip, Halkı göçtü yerine. (age. s. 225) Eşimkul Menen Zuura Destanı nda Altın Kökül ile evlenen Aruuke nin çeyizi develerle taşınır. Aruuke nin alacağını Sarı deveye yükleyip, Bir değil öylece On deveye yükledi. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 325) Er Soltonoy Destanı nda Madılbek, tuzağa düşürdüğü Temirkan ve Bolotkan ın ellerini bağlar, onları deveye bindirip götürür. Atan deveye havut vurup bindirip, Uzun yola koyuldular. İkisi birlikte gidiyor, Kum geçidini aşıp deve üstünde. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 147) Destanda Kırgız şehrine gelen Kalmuk tüccarlarının yüklerini deve kervanlarıyla taşıdıkları söylenir. Kalmuk un Orgut şehrinin tüccarları on iki bin deveye yük yükleyerek Kırgız ın Çınabat şehrine gelip şu sözleri halk içinde yaydılar. ( age. s. 180)

109 Günlerden bir gün Kalmukların Orgut şehrinden çok büyük bir kervan gelip on beş bin deve yüklü hâlde Çınabat şehrine gider. (age. s. 185) 95 Ödül, hediye, çeyiz ve mihr olarak deve Kırgızlarda ailenin evlendirdiği kızına çeyiz vermesi önemli bir gelenektir. Konargöçer bir toplum olan Kırgızlar, çeyiz olarak çoğunlukla pahalı kumaşlar, kürkler ve hayvanları verirler, bu hayvanlardan biri de devedir. Munduk ve Zarlık Destanı nda Külmöskan, kızını Zarlıkhan la evlendirdiğinde pahalı giysilerle yüklenmiş seksen deveyi çeyiz olarak verir. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 227) Kocacaş Destanı nda Zulayka, evleneceği kişinin getireceği çeyizin içinde deve de olmasını ister. Çok mal verip gönderip, Çift hörgüçlü deve verip, Altın, gümüş, mücevher verip, Sözleştiğim yârim gelmiş gibi. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 39) Evlenen kıza çeyiz verildiği gibi Kırgız erkekleri evlendikleri kıza ya da ailesine de mihr verirler. Şırdakbek Destanı nda kızını Şırdakbek e verecek olan Alıpbek e mihr olarak yüz deve de verilir. Danışmak için gelen hâkimlerden, Söz ustası konuşanlardan. Mihirden sözü başlatırlar: Develerden yüzü versin, Anlaşmaya kabul etsin. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 307) Manas Destanı nda Bey Cakıp, oğlu Manas doğduğunda yaptığı düğün için köyüne gelen ilk otuz kişiye büyük ödüller vereceğini söyler. Bu ödüllerin başında develer vardır. Yarışı kazananlara ödül olarak Beş yüz kırmızı devem var. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 125)

110 96 Boston Destanı nda Cezbilek ile Boston un düğünü için düzenlenen toyda deve çözme oyunu oynanır. Dul kadınlar ve yoksulların katıldığı bu oyunda, değerli mallar yüklenen develeri çözmeyi başaran kişi, ödül olarak deveyi ve üzerindeki malları kazanır. Deve çözme oyunu başladı. Dokuz deveyi hazırlamış. Birbirine burnundan zincirle bağlanıp Ortaya çukur kazılmış, Oraya kazık çakılmış... (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 149) devedir. Düğünde oynanan at koşturma oyununun ödüllerinden biri de süslenmiş dokuz Süslenip koyulan Dokuz devesi de var. (age. s. 154) Buuba Han, Boston un çocukları olan torunları, gelinleri ve dünürleri geldiği için bir toy düzenler. Bu toyda deve yarışı da düzenlenir. Bu dizelerden devenin hem yarış yoluyla eğlence aracı hem de ödül olduğu anlaşılır. Deve külüğü celmayan, Bunlar da seçilip çıksın der, Belirli yere varıp, Uzak mesafe yarışıp, Öne çıkıp gelenler, Belirlenen ödülü aldılar. (age. s. 477) Ganimet olarak deve Kırgız destanlarında savaşlarda alınan önemli ganimetlerden biri de devedir. Er Eşim Destanı nda Acaan ve diğer düşmanlarını yenen Er Eşim in Kalmukların develerini ganimet olarak aldığı görülür.

111 97 Bir sürü Kalmuk u tutsak alır, Farklı develerden narı alır. Geride kalanları nüfuzu altına alır, Uzun bacaklı hayvanları alır. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 97) Benzetme unsuru olarak deve Kırgız destanlarında deve, farklı yönleriyle benzetme unsuru olarak kullanılır. Kocacaş Destanı nın başkahramanı Kocacaş, çok gezip dünyanın birçok yerini görmüş olması dolayısıyla deve tabanlı diye nitelendirilir. Kıtayların Kocacaş, Deve tabanlı avcı deyip, Bütün dünyayı görmüş deyip. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 27) Mendirman Destanı nda Adıl Han ın muhafızları Mendirman ın karısı Aykanış ı almak için gelirler, onu cezalandıracaklardır. Aykanış korkar ve ağlar. Onun bu zavallı hâli yavrusu ölmüş bir deveye benzetilir. Acıklı acıklı konuşmaya başladı Yavrusu ölen develer gibi Hıçkırarak ağladı. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 43) Eşimkul Menen Zuura Destanı nda Eşimkul ve karısı Zuura nın çocukları olmadığı için kardeşinin çocuklarından birini isterler. Köçörbay, ağabeyi Eşimkul un teklifini kabul etmez ve onları aşağılar. Eşimkul ile eşi Zuura çok üzülür ve deve yavrusu gibi ağlarlar. Üzülüp ihtiyarlar, Kardeşinin sözüne Deve yavrusu gibi bozlayıp ağlayıp, Bir balanın yokluğundan. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 65) Yaşlı çift, Allah tan bir çocuk dilemeye karar verir ve türbeleri dolaşmak için yola çıkar, çaresizlikten ağladıkları için deve yavrusuna benzetilir.

112 98 Hayır isteyip, ne yapacağını bilemeyip, Yorulduğunda yatıp dinlenip, Görünene yalvarıp, Deve yavrusu gibi ağlıyor garipler. (age. s. 69) Destanın ilerleyen bölümlerinde çok iri yapılı bir yiğit olan Kan İçme Karaç ın Altın Kökül ile güreşi kaybettiği çünkü Altın Kökül ün rakibini deveye binercesine alt ettiği ifade edilir. Deve gibi Kan İçme Er Kökül ün altında Aklı gidip kalmış. (age. s. 207) Manas Destanı nda atının arkasından gidip kaybolan çocuğu aramaya giden Bey Cakıp çocuğu bulamayınca kendisini çaresiz ve üzgün hisseder. Onun bu hâli enenmiş (hadım edilmiş) bir deveye benzetilir. Enemiş deve gibi hıçkırarak üzülüp, Issız yerde Cakıp Bey Mandibay! diye çağırdı. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 57) Boston Destanı nda deve güzellik unsuru olarak kullanılır. Gözün deve yavrusunun gözü gibi parlaması; güzellik, zarafet ve masumiyetin ifadesidir. Cezbilek in bakışlarındaki masumiyet deve yavrusuna benzetilir. Davranıp Cezbilek Yakasına sarıldı. Eteğine yapıştı. Boynuna kolunu doladı, Deve yavrusu gibi gözü parlayıp, Endamını zarfiçe kımıldatıp, İki kaşına baksan Üç günlük ay gibi eğilmiş. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 122)

113 Manas Destanında hayvancılıkla geçinen göçebe toplumun hikâyesi anlatıldığından gerek erkek gerekse kadın karakterler tasvir edilirken hayatlarının doğal ve çok önemli ve etkili unsurlarından olan hayvanlarla ilgili benzetmeler sık sık kullanılmıştır. Erkek karakterler aslan, kaplan, kurt gibi yırtıcı hayvanlara benzetilirken kadınlar burada da görüldüğü gibi genellikle evcil ve güzel kümes hayvanlarına ve sevimli küçük hayvan yavrularına benzetilmiş ve bazen bu benzetmelerle isimlendirilmiş ve sıfatlandırılmıştır (Günay, 1998). 99 Destanın başka bir bölümünde Cezbilek in güzelliği anlatılırken gözlerinin parlaklığı yine deve yavrusunun gözlerine benzetilir. Karşısından baksan Yuvarlak yüz, çekik göz, Ay gibi parlak deve yavrusu gözlü, Bunun gibi güzel hiç yok. (age. s. 406) Börübay-Sultan annesi Cezbilek e babasının kim olduğunu ve nerede olduğunu sorunca Cezbilek üzülür ve çaresizce gözleri dolar. Gözlerinin parlaklığı burada da deve yavrusunun gözlerine benzetilir. Börübay-Sultan balası Hepsini sorup durduğunda Cezbilek üzüldü, Hıçkırarak ağladı. Deve yavrusu gibi gözü parlayıp, Gözyaşı döktü. (age. s. 422) Boston Destanı nda devenin farklı bir benzetmede daha kullanıldığı görülür. Künkan, kızı Kümüşay ı Boston la evlendirir. Kısa bir zaman sonra Boston, kaybettiği deve kervanını aramaya gideceğini söyler. Künkan, Boston un deve kervanı sözüyle ailesini kastettiğini anlar. Vatanını özleyen yedi erkek deve, Soy ataların olur. Koşup duran yürük deve,

114 100 Öz han baban olur. Memesi sütlü, ak deve, Seni bakıp büyüten, Öz anan olur. Burnu bakır halkalı taylak (iki yaşındaki deve), Kardeşin olur. (age. s. 221) Kız Darıyka Destanı nda Ali, Medine ye dönmek için yola çıktığında Darıyka çok üzülür. Onun bu üzgün hâli yavrusundan ayrılan deveye benzetilir. Kederlenir Darıyka aslan derdini söyleyip, Hoşça kal, dedi Ali bahadır atını çevirip. Yavrusundan ayrılan deve gibi, Ağlayarak geliyor kız evine geri. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 74) 5.3.Sığır (İnek, Boğa) Genel özellikleriyle sığır Sığır; geviş getirenlerden, boynuzlu, büyük baş hayvanların genel adıdır. Çoğunlukla evcil olan, kaba ve hantal yapılı, kuyrukları püsküllü hayvanlardır. Vücutları genellikle kıllarla örtülüdür. Sığır kelimesi, halk arasında geniş manada geviş getiren, etinden, sütünden ve hizmet hayvanı olarak faydalanılan büyükbaş evcil hayvanlar için kullanılır. Dar manada ise evcilleştirilen ve etinden, sütünden veya gücünden faydalanılan ve birçok soyu üretilen evcil boğa dır. Sığırın doğumundan altı aylığa kadar olan erkek ve dişi yavrularına buzağı; altı aylıktan bir yıllığa kadar olanlarına dana; bir yaşını geçen dişisine düve, erkeğine boğa; yavrulayan dişiye inek; işe koşulan tosuna öküz denir. Boğa damızlık olarak, öküz ise iş ve besi hayvanı olarak kullanılır. Sığırların eti ve sütü insan için en iyi besin kaynağı olduğu gibi derisinden de gön ve kösele yapılır. Boynuz ve kemikleri sanayide, gübresi tarlalarda kullanılır. Müslüman ülkelerde kurban olarak kesilen hayvanlardandır.

115 Sığırın Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Sığır, tüm toplumlarda olduğu gibi Türklerde de insanların birçok ihtiyacına cevap veren hayvanlardan biri olarak yer alır. Eti ve sütüyle beslenmede önemli bir yere sahip olan sığırların derisi de ayakkabı ve giysi yapımında kullanılmıştır. Erkek sığırlar (boğalar), yük taşımacılığında ve tarım alanlarını sürmekte insanların en büyük yardımcılarından biri olmuştur. Sığır, kurban edilebilen bir hayvan olması nedeniyle de önemlidir. Eski Türklerde boğa veya öküz destanlarda önemli bir yer edinmiş ve Alplik sembolü olmuştur. Kuvvet ve kudretin simgesi olarak hükümdarlığı temsil etmiştir. Hint mitolojisinin etkisiyle Türklerde dünyayı taşıyan hayvanlar arasında kabul edilmiştir. Dede Korkut hikâyelerinde boğa güç, kuvvet ve yiğitlik sembolü olmuştur. Burç sembolü olan boğa, aynı zamanda Türk hayvan takviminde yıl sembolüdür (Çatalbaş, 2011). Sığır, 12 Hayvanlı Türk Takvimi nde ikinci yıla adını vermiştir Kırgız destanlarında sığır Sığır, Kırgız destanlarında en çok sığır sürüleri olan kişilerin zenginliklerini ifade etmesi bakımından söz konusu edilir. Bunun dışında çeyiz, kurban ve ganimet olması, beslenmedeki yeri, erkek sığırların yük taşımacılığında kullanılması ve fiziksel gücü temsil etmesi bakımından benzetme unsuru olması gibi ifadelere de rastlanır. Zenginlik göstergesi olarak sığır bahsedilir. Er Eşim Destanı nda Tügöl Bey in zenginliği anlatılırken hayvanlarının çokluğundan Eski geçmiş zamanlarda, Tügöl adında zengin bir bey varmış. Hesapsızca hayvanı birikir, Davar ve sığırın hepsi güçlenmişti. Sığmamış, hayvanları yayınca, Bir kıyıdan öbür kıyıya.

116 102 Oktorkoy, Kızart, Sandık ta, İneklerle develer yatarmış. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 21) Er Eşim in sınçısı, Tügöl Han ın karısı Baybiçe ye ne kadar zengin olduklarını sorar; Baybiçe bu soruyu hayvanlarının çokluğundan bahsederek yanıtlar. Saydığı hayvanların büyük bölümü tosunlardan (genç boğa) oluşur. Kara lekeli tosunlarından, Bir günde üç yüzünü iğdiş ettirdim, Alaca tosun bundan çok Kırmızısından epey var, Siyahından ne kadar var. Sarımtırak on binden çok, Alaca böğrü ondan çok, Mor olanı bundan çok, Kahverengi olanları kumdan çok. (age. s. 43) Çalışmamızın deve ile ilgili bölümünde de değinildiği gibi Manas Destanı nda inek ve deve çobanı olmanın kişiye saygınlık kazandırdığı ifade edilir. Seyisi var, çobanı var, İnekler ortalıkta keyif içinde geziniyor. Deve, inek çobanlarınız da Büyüklük taslayarak geziniyorlar. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 41) Manas Destanı nda oğlu Manas ın doğumunu kutlamak için herkesi çağıracağı bir düğün yapmaya karar veren Bey Cakıp ın zenginliğinin bir ifadesi de ineklerinin sayısıdır. Sadece bana ait Yedi bin ineğim bulunuyor. (age. s. 121)

117 Destanda birçok Türk boyunun Bey Cakıp ın idaresi altında birleşmesinden sonra halkın inek ve deve besleyerek barış ve huzur içinde yaşadığı söylenir. 103 Rüzgârsız yerlerde inekler böğürüyor, Tepe arkasından develeri bağırıyor, Genci yaşlısı herkes Kendine has çağrılar çağırıyor. (age. s. 439) Benzetme unsuru olarak sığır Er Eşim Destanı nda inek bir benzetme unsuru olarak da kullanılır. Kalmuklarla savaşmaya gitmeye karar veren Er Eşim, onları kalabalık olmaları bakımından ineğin tüylerine benzetir. İneğin tüyü kadar çok olan Kalmukları, Perişan edeyim ben gidip. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 73) Destanda Er Eşim in savaştığı Acaan adlı Kalmuk yiğidinin heybeti tasvir edilirken baldırının bir öküzün beli kadar kalın olduğu ifadesi yer alır. Uzun boyu hep kas, Tuttuğu zaman eli çelik gibidir. Bastırarak biner kulaya, Baldırı öküzün beli kadardır. (age. s. 85) Eşimkul Menen Zuura Destanı nda Altın Kökül ile Kan İçme Karaç ın güreşi anlatılırken iki yiğit boğaya benzetilir. Gök Özön ün kenarında Gök boğa gibi toslaştılar. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 201) Er Soltonoy Destanı nda Nayman adlı Kırgız yiğidi savaş meydanına çıkar ve kendisiyle teke tek savaşacak düşman ister, karşısına çıkan Kalmuklu ile güreşirken iki savaşçı boğaya benzetilir.

118 104 Biri Kalmuk, biri Kırgız, Uzun bir süre savaştılar. Meydanın orta yerinde, Deli boğa gibi tepiştiler. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 51) Noygut adlı Kalmuk askeri Kırgızlarla savaşlarını anlatırken kendilerini sarhoş boğalara benzetir. Büyüklenen Kırgız devi ile, Sarhoş boğalar gibi çarpıştık. (age. s. 108) Aynı destanda Kalmukların soyunun kalabalık olduğu anlatılırken inek soylu, öküz soylu ifadeleri kullanılır. İnek soylu kalabalık Kalmuk, İşte böyle zulmederdi. (age. s. 19) Uygun görürseniz kardeşler, Hızlı yürük at binelim. Öküz soylu Kalmuk u, İhtiyatla hemen vuralım. (age. s. 35) (age. s. 86) Bu inek soyu gibi kalabalık olan Kalmukları kuvvet ile yenmek oldukça zordur. Kalmuklara esir düşen Temirkan, yedi yıl sonra karısı Orolkan a yazdığı mektupta boğa gbi saldıran düşmanları olup olmadığını sorar. Azgın boğa gibi saldırıp, Yan bakan var mı Orolkan? (age. s. 184) Temirkan ve Bolotkan la atışan Kalmuk ozanı Şırgıy, onları öfkelenmiş boğaya ve korkak buzağıya benzetir.

119 105 Bu Kalmuk a saldırıp, Boğa gibi yeri süstünüz. (age. s. 201) Pehlivan değil, buzağısın, Batur değil korkaksın. (age. s. 203) Ulaşım aracı olarak sığır Er Eşim Destanı ndaki ifadelerden öküzün Kırgızların yük taşımacılığında kullandığı hayvanlardan biri olduğu anlaşılır. Sabahın erken saatlerinde Çift öküzlere yükleri yükleyin. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 97) Kurban olarak sığır At kurbanının dışında; sığır, keçi, koç, kuzu ve öküz de Eski Türkler'e göre makbul kurbanlıklardır. Sığır kurbanı yaygın olarak Kazak-Kırgızlar ve Kırgızlar arasında yaygındır (Bekki, 1996). Munduk ve Zarlık Destanı nda ineğin kurban olarak kesilen hayvanlardan biri olduğu ifade edilir. Çocuğu olması umuduyla kurban kesen Çançarkan, inek de kurban eder. Koyun, inek, at, hörgüçlü deve gibi çeşitli hayvanları keserek büyük bir ocak hazırlar. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 193) Manas Destanı nda Manas ın babası Bey Cakıp, karısı Çıyırdı nın doğum sancılarının sona ermesi için sığır da kurban eder. Ak boynuzlu sığır kesti. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 89) Oğlu Manas ın doğumu şerefine ziyafet düzenleyen Bey Cakıp, misafirlerine ikram etmek için kısrak, deve ve koyunların yanı sıra elli sığır da kestirir.

120 106 Elli besili öküz var, Onları da kesiniz. (age. s. 127) Boston Destanı nda Aykan Han, Börübay-Sultan için hazırlattığı ziyafette sığır ve koyun kestirir. Uzaktan oğlum geldi diye, Börübay-Sultan doysun diye, Aykan Han ın orada On beş sığır kesmiş. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 453) Er Soltonoy Destanı nda Kırgız yiğitlerinin karnını sığır etiyle doyurduğu söylenir. Açlığa dayanamayıp, Sıcak eti atıştırdılar. Öküzlerin iliğini, İçlerine çekerek yediler. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 169) Binlerce kişiden oluşan Kalmuk ordusundan kurtulmayı başaran kırk Kırgız yiğidi, adak adayıp öküz keser. Ak sancaklı köylerine, Zar zor varıp girdiler. Adak kesip bir öküz, Huda dan medet dilediler. (age. s. 178) Mihr olarak sığır Munduk ve Zarlık Destanı nda kızını Çançarkan a veren Cobdur, mihr olarak Targıl adı verilen boynuzsuz sığırlardan ve kuyruksuz öküzlerden almak ister. Hesap doğru yapmayı bilmem Almak istemiyorum parayı. Hakk tan çok azap çektim

121 107 Alayım mı hayvan olarak Targıl boynuzsuz sığırı. Alayım mı bir tanem, Esmer kuyruksuz öküzü. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 199) Eğlence aracı olarak sığır Boston Destanı nda Cezbilek ile Boston un düğünü için düzenlenen toyda gökbörü oyunu oynanacağı zaman yiğitlerin güçlerini kanıtlamaları için yerden alacakları hayvanın keçi yerine boğa olduğu görülür. Kök börüde çekiştirmeye Üç yaşında boğa kesiliyor. Atik güçlü yiğitler Yerden kapıp boğayı At yelesine atıyor. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 145) Boston Destanı nda Buuba Han ın torunları, gelinleri ve dünürleri şerefine düzenlediği toyda oynanan oyunlardan biri de sığır yarışıdır. Sığır külüğü şüdünküt Bunlara binip yiğitler Yarışa çıksınlar der. Uzak yerden koşturulur, Öne çıkıp gelen Pek çok ödül alır der. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 477) Ganimet olarak sığır Er Soltonoy Destanı nda Kırgızlar, kendilerine saldırmaya hazırlanan Kalmuklara bir gece baskın yaparlar; birçok düşmanı öldürüp ganimet alırlar. Aldıkları ganimetlerin içinde kesmek için sığırlar da vardır.

122 108 Önlerine katıp yöneldiler, Altı yüz kesmelik öküzü. At, öküz, yük vurulmuş develeri, Önüne katıp düştü yola. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 85) 5.4.Koyun/Koç Genel özellikleriyle koyun/koç Koyun; boynuzlugiller ailesinden, tıknaz vücutlu, çift tırnaklı, geviş getiren bir hayvandır. Erkeğine koç, yavrusuna kuzu, bir yaşındakine toklu denir. Yabani veya evcil olarak dünyanın hemen hemen her tarafında yaşar. Bitkisel besinlerle beslenirler, sürü oluşturma eğilimleri çok yüksektir. Eti, sütü, postu ve tüyleri için evcil olarak yetiştirilir. Evcil olanlarının postları yünlü ve kuyrukları uzundur. Yabanileri ise sert kıllı, kısa kuyruklu, çeviktir. Tarihte göçebe kavimlerin geçim kaynağı olmuştur. Günümüzde de besin ve dokuma sanayiinde önemli bir yer tutar. Yabani çeşitleri bugün yüksek dağlık kısımlara çekilmiştir. Müslüman ülkelerde kurban hayvanı olarak da kesilirler Koyunun/Koçun Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Koyun; etinden, sütünden, derisinden ve yününden faydalanıldığı için Türklerin yaşantısındaki vazgeçilmez hayvanlardan biridir. İslami inanca göre kurban edilebilen hayvanlardan biri olması, koyuna ayrı bir değer yüklemiştir. Kendi kararlarını veremeyen, özgür düşünüp davranamayan, başkalarına bağımlı yaşayan insanların koyun sürüsüne benzetilmesi, koyuna yüklenen olumsuz bir anlamdır. Zalimin yanında mazlumu temsil eden koyun 12 Hayvanlı Türk Takvimi nde sekizinci yıla adını vermiştir. Koyun ve özellikle beyaz koç eski Türklerde Gök Tanrı ya sunulan kurbandır. Güç, kuvvet ve Alpliğin sembolü olan koç, kimi zaman hanedan arması olmuştur. Ayrıca Koyun, Türk Hayvan Takvimi nde yıl sembollerinden biridir. İslamiyet ten sonra koyun sakinliği, huzur, barış, bolluk ve bereketi temsil ederken koç gücü, hâkimiyeti kuvveti ve yiğitliği temsil etmiştir. Hz. İsmail in kurban olarak Allah a adanması ile koç, kurban ve ölümü de temsil eden bir anlam kazanmıştır (Çatalbaş, 2011).

123 Kırgız destanlarında koyun/koç Kırgız destanlarında adı en çok geçen hayvanlardan biri koyundur. Destanda kurban edilmesinin yanı sıra eti ve sütüyle beslenmede teşkil ettiği önemli yer, yününün giysi ve çadır yapımında kullanılması, güçlü ve tehlikeli insanların karşısında zayıf ve masum insanları temsil etmesi gibi yönleriyle koyundan bahsedilir. Ayrıca bir kişinin koyun sürülerinin çok oluşu, koyunlarının sayısını bilmiyor olması o kişinin zenginliğinin önemli göstergelerinden biri olarak ifade edilir. Zenginlik göstergesi olarak koyun Kırgızlarda hayvanların çokluğunun zenginlik göstergesi olduğunu daha önce de ifade etmiştik. Zenginliği övülen kişinin hayvanları sıralanırken çoğunlukla koyunlarının sayısız olduğu ifadesine yer verilir. Er Eşim Destanı nda Tügöl Bey in zenginliği hayvanlarının çokluğuyla ortaya konur. Bu hayvanlardan biri de koyundur. Her oyuk yeri çevreleyip, Koyunları otlanırmış. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 21) Tügölbay ın ne kadar zengin olduğunu öğrenmek isteyen biri, karısına diğer hayvanları gibi koyunlarının sayısını da sorar. Baybiçe, ağıllar dolusu koyunları olduğu cevabını verir. Karınca gibi yayılıyor, Koyunun ne kadar, para ne kadar? Ağıl ağıl koyun var, Kuzusundan enenmiş koç çok. (age. s. 41, 43) Eşimkul Menen Zuura Destanı nda Eşimkul, oğlu Altın Kökül Genç Aydar doğduktan sonra halkın hediye ettiği hayvanlardan sürü oluşturup zengin olur. Bu dizelerden koyunun doğan bir çocuğu kutlamak amacıyla aileye hediye olarak götürüldüğü de anlaşılır.

124 110 Bir yıla kalmadan zengin olup Koyunu teker teker saydı. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 161) söyler. Manas Destanı nda zenginliğinden söz eden Cakıp Bey, seksen bin koyunu olduğunu Koyunum seksen bin imiş. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 120) Kurban ve adak olarak koyun Munduk ve Zarlık Destanı nda Çançarkan, çocuğu olacağı umuduyla çok sayıda kurban keser, bu hayvanlardan biri de koyundur. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 193) Şırdakbek Destanı nda Seyitbek, oğlunun doğumundan sonra düzenlediği toyda sayısız koyun keserek halkına ziyafet verir. Sayısızca koyun kesip, Halkını toplayıp et verip, Ziyafet yapar. (age. s. 261) Mendirman Destanı nda Kırgızların dilekleri kabul olsun diye Allah a yalvarıp koyun adadıkları ifadesi yer alır. Bir Allah a yalvarıp Bildiğince çok söyleyip Adak için koyun adayıp (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 51) Mendirman, ağabeyi Asıl ı han ilan ettiğinde ondan her cuma bir koyun kurban etmesini ister. Her cuma günü bir koyun Esirgemeden kurban et. (age. s. 71)

125 Manas Destanı nda Cakıp Bey, rüyasını çocukları olabileceği şeklinde yorumlayan karısının ısrarı üzerine verdiği ziyafette koyun da keser. 111 Dokuz at, doksan koyunla Yapıldı bu ziyafet. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 71) Karısının doğum sancısı uzun sürünce Bey Cakıp, doğum bir an önce gerçekleşsin diye koyun kurban eder. Getirip bey Cakıp Ak sarı koyunu kesti. (age. s. 89) Oğlu Manas ın doğumu şerefine toy düzenleyen Cakıp Bey, ziyafet için iki bin koyun keser. İki bin kadar koyunum var, Çoktan beri bu ziyafete Kesmek için düşündüm. Hiç bırakmadan kesiniz. (age. s. 127) Er Eşim Destanı nda Han Tursun, Er Eşim i dönülmesi güç bir yola gönderip onun tüm varlığının üstüne konar, her gün koçlarından birini kesip yer. Her gün yediği soyuştur, Yiğit Eşim in koçlarından. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 123) Boston Destanı nda Buuba Han, çocuğu olmadığı için üzülür. Halkına durumu anlatır ve hep birlikte dua ederler. Gökyüzünde beyaz bir bulut görünür, ikiye ayrılan bulutun arasından görülen aksakallı kişi dualarına Âmin, çocuk sahibi ol. der. Buuba Han, buna çok sevinir ve adak adar. Buuba Han çok sevindi, Sarı başlı beyaz koyun adadı. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 25)

126 112 Biri kız biri erkek iki çocuğu olan Buuba Han, kurban kesip beşik toyu yapar. Buuba Han a dönersek Beşik toyu olsun diye, Beş yüz kısrak kesmiş. Halkım iyice doysun diye, Beş bin koyun eklemiş. (age. s. 36) adar. Kadamış Han, doğum sancısı çeken kızı Cezbilek in sağ salim doğurması için adak Hüda, doğumu kolaylaştır, diye, Bala doğsun, diye, Dileğimi Hüda versin, diye, Ak sarı başlı koyun keseyim, Ciğerini sıyırıp örteyim, Cezbilek gibi kızım için Allah rızası için ziyafet vereyim. (age. s. 415) Börübay-Sultan gelip babası Boston u bulunca dedesi Buuba Han çok sevinir, hizmetçilerine sayısız koyun kesip toyu başlatmalarını söyler. Koyun çobanlarına varın, Ağıldaki koyunlardan Saymadan kesin. Eğlence düzenleyin, Böylece toyu hazırlayın. (age. s. 471) Benzetme unsuru olarak koyun Er Eşim Destanı nda savaşa gidip üç yıl sonra yurduna dönen Er Eşim halkını ve hayvanlarını yerinde bulamayınca çaresizliğinden dolayı kendini yetim kalmış kuzuya benzetir.

127 113 Başı döner, kendini yetim kuzu gibi hisseder, Gözlerinin yaşı sel gibi akar. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 105) Mendirman Destanı nda Adik Han ın dokuz oğlundan biri olan Asıl, öz kardeşlerinin üvey kardeşleri olan Mendirman ı öldüreceğini öğrenince öz kardeşlerini kurda, üvey kardeşini ise yalnız ve güçsüz olduğu için koyuna benzetir. Dokuz kurt bir koyunu Yerse leşini bırakır mı? (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 20) Eşimkul Menen Zuura Destanı nda Altın Kökül ile savaşan Temirkan ın halkı ürkmüş olduğu için kurt saldırısına uğramış koyunlara, ölen insanlar ise ipe bağlanmış kuzulara benzetilir. Doluşan kalabalık halk Kurt saldırmış koyunlar gibi Sakınıp başını sakladı. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 227) Kurt saldırmış koyun gibi Felaketten kaçması İpe bağlı kuzu gibi Ölen insanların yatması. (age. s. 231) Kurttan ürken koyunlar gibi Yan yana sokuluyor. (age. s. 235) Er Soltonoy Destanı nda Kırgızlara yenilen Kalmuk askerleri koyuna benzetilir. Birçok asker yatıyor, Yayılan koyunlar gibi bir arada. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 63) Destanda Bolotkan adlı Kırgız yiğidinin yedi bin kişilik Kalmuk ordusuyla tek başına savaştığı anlatılırken Kalmuk askerleri koyuna ve kuzuya benzetilir.

128 114 Kılıç ile vursa, Parça parça dökülür. Kırda, ovada, vadide, Kırılmış koyun gibi çırpınır. Önüne çıkanları kuzu gibi, Boğazlayarak gidiyor. (age. s. 100) Kırgız yiğitlerinin yendiği Kalmuk askerleri koyuna benzetilir. Kalabalık ordunun askerlerini Koyun gibi kesti kırk yiğit. (age. s. 161) Bir tarafa yönelseler, Koyun gibi ürker düşmanlar. (age. s. 170) Altısı birden gelerek, Kolayca birçoğunu öldürdüler. Aşırbek in üstünden, Düşmanı koyun gibi sürdüler. (age. s. 177) Manas Destanı nda Bey Cakıp yeni doğan oğlu Manas ı inceler ve bebeği gücü, cesareti, heybetli oluşu simgeleyen bazı hayvanlara benzetir; bunlardan biri de koçtur. Koç burunlu, çift kirpik Kaplan boyun, kalın bilek. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 119) Çeyiz ve ödül olarak koyun Er Eşim Destanı nda dostmuş gibi yaklaşıp Er Eşim e ihanet eden Han Tursun, Er Eşim in karısını kendine eş olarak seçer ve iki bin koyunu da çeyiz olarak verir.

129 115 Çeyizine iki bin, İyilerini ayırıp koyun verdi. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 121) Manas Destanı nda Bey Cakıp, oğlu Manas ın doğumu şerefine düzenlediği toy için köye gelen ilk otuz kişiye vereceği ödüllerden birinin de bin koyun olduğunu söyler. Yarışı kazananlara ödül olarak Beş yüz at, bin koyun, Altı büyük baş hayvan, seksen koyun. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 125) Ganimet olarak koyun Er Soltonoy Destanı nda Kalmukları yenip bolca ganimet alan Kırgız hanı, halkına koyun hediye ederek ganimeti paylaştırır. Er başına biner tane, koyun verdiler. Her biri ellişerden Bahtı açılan nice yiğit, Yüz ellişer koyun güttü, Irgat olup gezenler. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 104) Av hayvanı olarak dağ koyunu (arkar) / dağ koçu (kulca) Kocacaş Destanı nda babasının intikamını almak için keçinin peşine düşen Moldocaş, ormanda arkar (dağ koyunu) ve kulca (dağ koçu) görür; onları avlar. Yavrusunu ardından sürükleyip, Bir arkar geldi, Önüne gelip durdu şimdi, Vurayım diye arkarı, Moldocaş karar verdi şimdi. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 243)

130 116 Arkar, kulcanın dinlendiği, Bembeyaz büyük taşlardan. Gidip duru Moldocaş (age. s. 265) Kırgız destanlarında evcilleşmemiş olan dağ koçu, derisinden elbise yapılması yönüyle de söz konusu edilir. Boston Destanı ndan anlaşıldığına göre Kırgız kültüründeki av hayvanlarından biri de dağ koçudur. Değerli olduğu için dağ koçunun derisinden elbise yapılır. Boston, kendisine mektup gönderen Cezbilek adlı güzele gitmek için yola çıkmaya karar verir; kız kardeşi Karaçaç da yolculuk hazırlıklarından biri olarak Boston a dağ koçu derisinden elbise diktirir. Karadağ ın tepesinden Dağ koçunu seçip vurdurup, Elbiseye layık olsun diye Aldırıp dağ koçu derisini Mayaya koydurup Pehlivanlara sepiletmiş. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 60) Dağ koçu, derisinin yanında etinden de yararlanılan bir av hayvanıdır. Boston un acıktığını anlayan atı Karaboz, ona hem kendisini hem de arkasından gelen kırk yiğidi doyurmak için teke ve dağ koçu avlamasını söyler. İşte bu dağa çık. Tepeleri teke dolu. Çukurlarda dağ koçu var. Yiğitlerin gelene kadar Onları vurup yığ. Yiğitleri doyurup Yola gitmeleri için dinlendir. (age. s. 68) Destanın ilerleyen bölümlerinde Karaboz, Temirkan ın zehir döktüğü yola basar ve bir toynağı düşer. Boston ve kırk yiğidi, toynağın yeniden çıkması için gereken bir ayı dağ koyunu, dağ koçu, geyik gibi hayvanları avlayarak geçirirler.

131 117 Tepelere çıktılar, Dağ koyunu, koçu avladılar. İyice eğlendiler. (age. s. 106) 5.5.Keçi Genel özellikleriyle keçi Keçi, çoğunlukla dağlık bölgelerde yaşayan, geviş getiren bir hayvandır. Çoğu boynuzludur. Çenelerinde tipik sakalları vardır. Sarp yamaçlara rahat tırmanır, patika ve uçurum kenarında rahatça dolaşır. Bundan dolayı zor geçitlere keçiyolu denir. Evcil olanları sütü, derisi ve tiftiği için beslenir. Derisinden eldiven, çanta ve ayakkabı yapılır. Tüyleri dokumacılıkta kullanılır. Sütü az yağlı ve besleyicidir. Eski çağlardan beri evcil olarak insanoğlunun hizmetindedir. Taze filiz ve yaprakları severler. Otları kökleriyle sökerek yediklerinden toprağın verimini azaltırlar. Yaşlı bir erkeğin önderliğinde, sürü hâlinde gezerler. Yavrusuna oğlak, erkeğine teke denir Keçinin Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Keçi, diğer toplumlarda olduğu gibi Türklerde de tıpkı koyun gibi eti, sütü, derisi ve tiftiği için beslenen bir hayvandır. İnatçı olmak yönüyle insanlar için kullanılan bir benzetme unsurudur. Keçinin yavrusu olan oğlağın Türklerin tarihî ve millî sporlarından biri olan Gökbörü oyununda önemli bir yeri vardır. Bu oyunda atlılar, kesilmiş bir oğlağı veya başka bir hayvan yavrusunu birbirinin pençesinden almak için kurtlar gibi mücadele eder. Bugün bile Türkistan Türklerinin en önemli atlı sporlarından birini teşkil eden gökbörü oyunu, cirit gibi atlı bir spordur ve at üstünde koşarak oğlağı kapmak ve rakibin kalesinden geçirerek sayı kazanmak üzerinedir.

132 Kırgız destanlarında keçi Oğlak kapma (kök-börü) oyunu Kocacaş Destanı nda toylarda eğlenmek amacıyla oğlak kapma oyunu oynandığından söz edilir. Kırgızların önemli ata sporlarından olan ve kök-börü de denen bu oyunda at üstündeki yiğitler, kesilip içi boşaltılmış bir oğlağı birbirlerinin elinden almak için mücadele ederler. Dağıtmadan toyu bir hafta Eğlenceyi arttırıp, Gayretli pehlivan, yürekli yiğit, Şehre oğlak kapma oynatıp. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 57) Er Soltonoy Destanı nda Noygut adlı Kalmuk, Moğolistandaki Orgut şehrinin hanı Uyulkan a, Kırgızların kendilerini Gökbörü oyunundaki oğlakla oynar gibi kolayca yendiklerini söyler. Colborskan ın oğulları, Temirkan Batur, Bolotkan Nice güçlü devleri Onlar yıkıp dağıttı. Üzengiye sıkıştırıp sürüyerek, Niceleri atından düşürdü. Daha kolay geldik onlara, Gökbörü oyunundaki oğlaktan. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 107) Kögöykan ın düzenlediği toyda da oğlak kapma oyunu oynanır. Her gün on oğlak, Gökbörü de değiştirildi. (age. s. 192)

133 119 Av hayvanı olarak keçi Göçebe bir toplum olan Kırgızların önemli geçim kaynaklarından biri de avcılıktır. Çok sağlam olduğu için derisinden ve etinden fayda sağlanan keçi, değerli bir av hayvanıdır. Kocacaş Destanı nda rüyasında ava çıktığı hâlde keçi ve tekeleri bulamayan Kocacaş, sıkıntı duyar ve eşi Zulayka dan rüyasını yorumlamasını ister. Öğleye kadar bomboş yürüsem, Avcılığa yakışır mı diye. Bu yerin keçisi, tekesi, Kaçıp nereye gitti diye. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 75) Boston Destanı nda Karaçaç, düşmanlarıyla savaşmak üzere yola çıkacak olan kardeşi Boston için teke derisinden pantolon diktirir. Dağdan teke vurdurup, Teke derisi sağlam olur diye, Doksan teke derisini, Ustalara tabaklatıp, Yuvarlatıp sepiletip, Pantolon diye gereği gibi işletip, Akıllı doğan Karaçaç Pantolonu kendisi biçmiş. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 60) diktirir. Boston un karısı Cezbilek de oğlu Börübay-Sultan için kırk tekenin derisinden elbise Kırk tekenin derisini Güderi yaptırıp sepiletip, Deri sepilendiğinde, İşlenmiş deri olduğunda, Börübay-Sultan oğluna

134 120 Elbise ölçüp biçti, Ustalara verdi, Dikin bunu dedi. (age. s. 431) Tekenin derisi çok sağlam olduğundan giysi yapımının yanı sıra su taşımak amacıyla tulum yapımında da kullanılır. Karaçaç, hasta olduğunu söyleyerek kardeşi Boston dan abı hayatı bulup kendisine getirmesini ister. Ab-ı hayatı taşıması için teke derisinden tulum yaptırır. Üç yaşında teke kestirdi, Onun dersini sıyırtıp, Tulum yaptırdı. (age. s. 243) Boston un acıktığını anlayan atı Karaboz, ona hem kendisini hem de arkasından gelen kırk yiğidi doyurmak için teke avlamasını öğütler. İşte bu dağa çık. Tepeleri teke dolu. Çukurlarda dağ koçu var. Yiğitlerin gelene kadar Onları vurup yığ. Yiğitleri doyurup Yola gitmeleri için dinlendir. (age. s. 68) İnatçılık bakımından keçi Boston Destanı nda atı Karaboz un uyarılarını dikkate almayıp Ak Dev i öldürdükten sonra diğer devlerle dövüşmeye gideceğini söyleyen Boston, inatçılığı nedeniyle keçiye benzetilir. Karaboz a bakmayıp Boston yola çıktı. Kahırlanıp Karaboz, Ne hâlin varsa gör,

135 121 Söylenene uymadın, Keçi gibi inat ettin. Azabı sen çekersin, Kaygıyı bana yüklersin (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 287) Keçinin olağanüstülükleri Kocacaş Destanı nda keçinin önemli bir yeri vardır. Sur Eçki (keçi) çok iyi bir avcı olan Kocacaş tan Alabaş adlı tekeyi öldürmemesini ister ancak Kocacaş bu isteğe aldırmayıp keçinin tüm soyunu öldürür hatta keçiyi ok kullanmadan avlayacağına yemin eder. Kocacaş ile konuşmak, düşünmek gibi insanî nitelikleri olan Kayberen Sur Eçki adlı keçinin mücadelesi destan boyunca devam eder. Sureçki nin gücü, onun büyülü-sihirli marifetlerine değil, onun tanrısal kimliğine bağlı gösterilir. O bir Kayberen dir. Kayberen, hâlen Kırgızlar arasında yaşamakta olan inanca göre bütün yabani geyik türünden hayvanların hamisidir ve kutsal sayılan bir totemdir. Ona dokunulmaz, ona silah doğrultulmaz, kötü sözler söylenmez (Cumakunova, 2007). Rüyasında avcı Kocacaş ın yaşadıkları yere gelip oradaki bütün tekeleri öldürdüğünü gören Sur Eçki rüyasını Alabaş adlı tekeye anlatır ve oradan kaçmaları gerektiğini söyler. Uykulu gözle yattığında, Sur Eçki gece rüya gördü, Acayip bir şey gördü. Zamanı yok Kocacaş, Gelmez ki deyip durmaktayım, Gece gördüğüm rüyada, O gelmeyecek avcı gelmiştir, Kıtayda avcı tek başına, Boyumu tamamen yok etmiştir. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 83)

136 Kocacaş ın avlamaya gittiği Sur Eçki nin oğlaklarının konuşması da destandaki olağanüstülüklerdendir. 122 Bunlar tekenin yanına geldiklerinde, Keçi bayılıp yatmaktadır. İki oğlak gelip şöyle söylerler: Dikilip durduk biz, baba, Anamızın söylediği yerde, diye. (age. s. 105) Sur Eçki, Kocacaş tan Alabaş adlı tekeyi vermesini ister ve vermezse yavrularının intikamını alacağını söyler. Hayatta kalma mücadelesi verip kendisini ve ailesini korumaya çalışması, keçiye yüklenen bir başka insanî yöndür. O zaman Kayberen Eçki şöyle dedi: Avcı, oğlaklarımın hepsini öldürmüşsün, Acıyla doldu yüreğim. Senden bir dileğim var idi. Sence de uygun ise, Kocasa da veriver, Alabaş teke ortağımı. Ama ricamı yapmazsan, Bana ne dersen, karşılığını alırsın, Vurup hepsini öldürdünüz, Sonunda ben de senin Kötülüklerinin hesabını sorarım. (age. s. 109, 111) Sur Eçki peşine düşen Kocacaş tan kurtulmak için çok sarp bir kayalığa çıkar, Kocacaş da arkasından tırmanır ancak kayalıktan inemez, ailesi ve köy halkı onu kurtarmaya gelse de bunu başaramazlar. Kocacaş, kendini kayalıktan atıp ölür, böylece keçi ile olan mücadeleyi kaybetmiş olur. Kocacaş ın oğlu Moldocaş, babasının ölümüne neden olan Sur Eçki yi yakalayıp intikamını alır. Keçiyi hilekâr ve kurnaz olarak nitelendirir.

137 123 Alıp gelerek babacığımı, Şu kayalığa hapsedip öldüren, Hilekâr Eçki sen misin deyip. Yolunu bulup taşta öldüren, Kurnaz Eçki olmalısın deyip. (age. s. 285) Dağ keçisi (yabanî keçi) Manas Destanı nda bir yerde dağ keçilerinin çok oluşunun orada insanların yaşamadığına işaret ettiği ifade edilir. Tepenin otu uzayıp, Dağ keçileri kum gibi, Dağ keçileri kişi tanımaz. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 327) Bütün bu kullanımların yanı sıra keçinin Er Eşim Destanı nda günümüzde Türkiye Türkçesinde de kullanılan bir atasözü içinde yer aldığı görülür. Kasap malın peşinde, Kara keçi ise can derdinde. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 113) 5.6.Geyik Genel özellikleriyle geyik Geyik geviş getiren, toynaklı, otçul bir hayvandır. Dünyanın hemen hemen her yerinde yaşayan ince bacaklı, kısa kuyruklu, çevik ve zarif bir hayvandır. Dişisine Maral denir. Geyiklerin en tipik özelliği, dallı boynuzlarıdır. Birkaç cins dışında boynuzlar sadece erkeklerde bulunur. Her geyik türünün kendine has boynuz şekilleri vardır. Boynuzlar, geyikler arası kavgalarda ve savunmada kullanılır. Görme, koklama ve işitme duyuları gayet güçlüdür. Yalnız veya küçük sürüler hâlinde dolaşarak yaprak, tomurcuk, sürgün ve çimenle beslenirler. İnsanlar çok eski zamanlardan beri geyiklerden faydalanmayı öğrenmişlerdir. Geyikler, insanların gıda, giyecek ve ulaşım ihtiyaçlarını karşılar. Eldiven,

138 124 ceket, pantolon ve ayakkabı yapımında kullanılan geyik derisi çok değerlidir. Zamanımızda geyikler dünyanın her yerinde avcılık sporunun en büyük sürek avı kurbanıdır Geyiğin Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Geyik eskiden beri Türk kültüründeki en önemli av hayvanlarından biridir. Eti ve derisi için avlanan geyiğin bir türü olan karaca, güzelliğin ve zarafetin simgesi olarak kullanılır. Türk mitolojisindeki önemli hayvanlardan biri de geyiktir. Orijinal hiçbir efsanede Türklerin geyikten türediğine dair bir iz yoksa da geyik kutsal sayılmıştır Türk mitolojisinde geyiğin önemli bir yeri bulunmasnın yanı sıra av hayvanı olarak da Türklerin hayatında geyik önemli bir yer işgal etmiştir. (Karadoğan, 2003) Geyik Türk mitolojisinde de simgesel olarak geniş bir kullanıma sahiptir. Şaman ve şaman ayinlerinde, giysilerinde ve şaman davulu üzerinde simgesel olarak yer alan bir hayvandır. Türk topluluklarında totem olarak da kullanılmıştır. Geyik de aslan gibi gök ve gök unsurları ile bağlı olarak değerlendirilmiştir. Kurtta olduğu gibi olasılıkla çok erken devirlerde totem sayılmış olan geyiğin bu özelliği, Pazırık kurganlarının birinden çıkarılmış atların başlarında geyik masklarının bulunuşundan da anlaşılmaktadır (Adıgüzel, 2006). Anadolu'nun çeşitli yerlerinde geyik avlamanın uğursuzluk, hatta felaket getireceğine inanılır. Geyiğin kutsallığı nedeniyle geyik boynuzunun kimi evlerde uğur için duvara asıldığı bilinmektedir Kırgız destanlarında geyik Kırgızlar, geyiği yarı insan yarı hayvan olarak tasvir ederler. Geyikler insan ya da hayvan gibi ölmez, onların cesetleri olağanüstü bir şekilde ortalıktan kaybolur. Boynuzlu anne bütün kabileleri korurmuş fakat kendisine karşı isteksiz ve saygısızca davrananlara da mutsuzluk getirebilirmiş. Geyik, Kırgızlar arasında totem gibi de kabul edilir. Bazı Kırgız şamanları kendi koruyucu ruhlarının geyik veya ak maral olduğunu söylerler. Kırgızlara göre geyik etinin günahlardan koruyucu özelliği varmış. Herkes az da olsa yılda bir defa geyik eti yemeliymiş. Çünkü geyik etini yiyen insan günahlarından temizlenirmiş. Bunun için avcı vurduğu geyikten bir parça aldıktan sonra köylülerine verirmiş. Kırgızlar geyik derisinin kutsal özellikleri olduğuna inanırlar. Geyik derisinden yapılan seccadede edilen duanın Allah a çabuk ulaşacağına inanırlar (Karadavut, 2010).

139 125 Benzetme unsuru olarak geyik Edebiyatta benzetme unsuru olarak geyiğin şu özelliklerinden yararlanılır: Sevimli, çevik, hassas ve içli bir hayvandır. İnce zarif bir vücuda sahip ve ürkektir. İnsandan kaçar, peşinden sürüklediği insanı dermansız bırakır. Tenha yerlerde yaşar. Avlayan iflah olmaz, avlanmış geyiğin gittiği ev tarümar olur, yerinde ot bitmez. Bedduası avcının soyuna da etki eder. Mukaddes bir hayvandır. Kurt gibi aniden ortaya çıkar ve çoğu kere insanlara doğru yolu gösterir. Birdenbire ortadan kaybolur. Mutlu sona erdiricidir. Sevgi perisidir. Totemdir, ruhların üzerinde dolaştığı ilahi bir varlıktır. Tanrı nın elçisidir. Gökte dolaşan yarı ilahi yaratıktır (Aytaş, 1999). Er Eşim Destanı nda maralın (meral, dişi geyik) kibirli olmayı ifade ettiği görülür. Uzun zaman sonra köyüne dönen Er Eşim, Han Tursun un ihaneti sonucunda cariye hâline düşen bir kadına rastlar. Kadına kim olduğunu sorar, kadın eskiden bir maral gibi kibirli biri olduğunu ancak şimdi zor durumda kaldığını söyler. Ben memleketteyken, Koyu kahverengi maral gibi gerilen, Kibirli biri idim, Konuşmaktan üşenen. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 115) Mendirman Destanı nda Adıl Han, karısını elinden alabilmek için Mendirman ı tehlikeli yerlere göndermek ister. Adıl Han ın niyetini anlayan Mendirman, ona cevabında kendisini okla vurulmuş bir ala geyiğe benzeterek bu durumun kendisini yaraladığını ifade eder. Vadiye girip otlayan Ala geyiğim Elime ok isabet edip Can çekişiyorum. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 38) Geyiğin beslenmedeki yeri Munduk ve Zarlık Destanı nda açgözlü kocakarı Mastan, Kançayım ın dünyaya getirdiği ikiz bebekleri nehre atar. Kayıp ( dağlı geviş getiren hayvanların koruyucusu) bebekleri kurtarıp Şükürlük Dağı na götürür ve bebekleri geyiklerin sütüyle besler.

140 126 Kayıp tan el uzanarak, Çocukları götürür. Şükürlük dağına ulaştırır. Han çocuğu dedirtip, Geyiklere emzirtip, Kayberen, kırk Çiltan Yardım eder. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 207) Av hayvanı olarak geyik Kırgızların yaşantısında önemli av hayvanlarından biri de geyiktir. Beslenmek için eti, giysi ve çadır yapımında ise derisi kullanılır. Munduk ve Zarlık Destanı nda geyik avından söz edilir. Zarlık ın gönlü rahatlar, atın yanına gelip biner, okluğu boynuna asarak rastladığı geyikleri avlar. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 229) Kocacaş Destanı nda Kocacaş ın avcılıktaki mahareti övülürken ava çıktığında rastladığı bütün geyikleri vurduğundan söz edilir. Kocacaş ın halkı da geyik derisi giyer ve geyik eti yer. Giydiği geyik derisi, İsterse yüz tane olsun Birini sağ bırakmazdı. Vurduğunda geyiği, Köyüne haber verirdi. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007) Her gün geyik eti yiyip, Halkının dinmişti kederi. (age. s. 27) Geyik, Mendirman Destanı nda da av hayvanı olması yönüyle söz konusu edilir. Adıl Han, karısı Aykanış ı kendisine eş olarak almak istediği için Mendirman ı geyik avına gönderir.

141 127 Her gördüğü yerde Adıl Han Bunun düşüncesine daldı. İki üç günlüğüne git Ceylan, geyik vur Sıkıntını giderip İyice eğlenip gel dedi. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 32) Manas Destanı nda Manas ve onu han seçen seksen dört arkadaşı, çevredeki yerleri dolaşmaya çıkarlar ve geyik ile karaca avlarlar. Bu dizelerden Kırgızların sadece ihtiyaç karşılamak için değil can sıkıntısını giderip eğlenmek için de avlandıkları anlaşılır. Can sıkıntısından karaca avlayıp, Orada yatıp dinlendiler. Sıkılınca geyik avlayıp, Sıkıldıklarında da öylesine yattılar. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 459) Boston Destanı nda Boston un atı Karaboz un zehirli yola değen toynağı düşer. Toynağın yeniden çıkması için bir ay geçmesi gerekir. Boston ve yiğitleri bu süreyi geyik avlayarak geçirirler. Gözleyip geyik avladılar. Vurulan geyik toplandı, Lezzetli geyik etini Birbirlerine ikram ettiler. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 107) Manas Destanı nda Cakıp, oğlu Manas a soylarının nereden geldiğini anlatırken amcalarının Çinlilerden kaçıp yerleştiği yerlerde geyiği evcilleştiren halklar olduğunu söyler. Geyik sütünden, etinden ve derisinden fayda sağlanabildiği için evcilleştirilmiştir. Evcil hayvan olarak geyik yetiştiren Çeşit çeşit halk var, derler. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 205) Destanın bir başka bölümünde ise bir bölgede geyiklerin çok oluşu, orada insanların yaşamadığının yani bölgenin ıssızlığının bir göstergesi olarak ifade edilir.

142 128 Altay dağının göbeği, Gökyüzüne yakın en yüksek tepesi, İnsan tanımaz geyiği. (age. s. 439) Boston Destanı nda da geyik, dağ koyunu gibi vahşi hayvanların Boston un yurdunu işgal etmesi; orada artık insan yaşamadığının, yurdunun dağılıp gittiğinin işareti olarak ifade edilir. 181) Rapşan-Dulay yerini Boston, Vahşi hayvanlar sahiplenmiş Boston. Tepelerin boş kalmış Boston, Dağ koyunu, geyik sahiplenmiş Boston. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: Kız Darıyka Destanı nda Arap şehrine dönen Ali, oradakilere Semerkant ı anlatırken dağlarında geyiklerin yaşadığından söz eder. Geyikler yaşar dağları mesken edip, Şaşırdım bu kişinin yaptıklarına. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 87) Er Soltonoy Destanı nda Temirkan, Madılbek e inanmaması konusunda kendisini uyaran dayısına kızar ve ona dağa gidip geyik avlamasını söyler. Avcı isen dayıcığım, Dağa çıkıp geyik vur. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 131) Destandaki ifadelerden geyik avcılığının Kırgızlar arasında yaygın olduğu anlaşılır. Hayatına bakarsam, Geyik vuran br avcısın. Sıfatına bakarsam, Bu Kırgız halkındansın. (age. s. 212)

143 129 Karaca kılığına girmek Munduk ve Zarlık Destanı nda Kayberen ve Kırk Çiltan pîrinin karaca kılığında Çançarkan ve askerlerinin karşısına çıktığı görülür. Çançarkan kırk askeriyle gelir. Göğsü gümüş, arkası altın, boynuzları cevher gibi parlayan bir karaca Çançarkan ın yoluna çıkar. Zarlıkkan karacayı nişan alıp okla vuracak olur. Karaca şekil değiştirip yaşlı adama dönüşür. Ben, evladım, Gayberen ve Kırk Çiltan pîriyim. Nice yıllar seni dağlarda korudum (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 229) Geyik-insan evliliği İlkel Türk insanının hayvanları kendisi gibi yaşayan, düşünen ve konuşan varlıklar olarak algılaması ve onları korktuğu veya gücün simgesi olarak gördüğü için kutsallaştırıp onlarla akrabalık kurma isteği hayvandan türeyiş konulu çok sayıda anlatmayı meydana getiren sebeplerin başında geldiği görülür (Karadavut ve Yeşildal, 2007). Kocacaş Destanı nda destana özgü olağanüstülüklerden biri olarak insan-geyik evliliği göze çarpar. Kayberen Sur Eçki (keçi), Kocacaş ın ölümüne neden olur. Kocacaş ın oğlu Moldocaş, babasının intikamını almak isteyince Sur Eçki canını bağışlaması karşılığında ona kızını verir. Böylece bir insan ile bir geyiğin evliliği söz konusu edilir. Destanda Sur Eçki den keçi diye söz edilirken Sur Eçki nin kızı Aşayran insan görünümündeki bir geyiktir. Benim ufak başım mı, Sana gerekli yavrum? Benimle beraber gel, Aşayran denilen kızım var, Nikâhlayıp vereyim. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 287) Aşayran denen kızım deyip, Alıp gelip balanın, Yanına oturtarak,

144 130 İşte senin dengin deyip. Moldacaş dikilip baksa, Görünüşü insanoğlu gibi, Kendine göre bir halk imiş. (age. s. 289) Geyikten kim kız almış? Bu da benim yiğitliğim. Yavaş yavaş sınayayım, Geyiğin hısım akrabalığını. (age. s. 291) 5.7. Domuz Genel özellikleriyle domuz Geviş getirmeyen, çift toynaklı otçul bir hayvan türüdür. Evcil domuz, Asya yaban domuzunun evcilleştirilmesiyle elde edilmiştir. Özellikle Hıristiyan ülkelerde eti, derisi, yağı ve kılı için beslenir. Başı kalın, boynu kısa, vücudu ağır ve şişmandır. Vücutları çok seyrek, fırça gibi sert ve kısa olan kıllarla kaplıdır. Erkeklerin köpek dişleri, çoğunlukla dışarı doğru uzamıştır. Pislik, leş, çürümüş, kokuşmuş, kurtlanmış et, bitki ve yemek artığı gibi her şeyi yer. Islak ormanlar ve bataklıklarda yaşarlar. Domuzlar çok hızlı koşabilir ve çok iyi yüzebilir. Tehdit edildikleri takdirde saldırgan savaşçılara dönüşür, düşmanlarına uzun dişleri ile saldırır. Domuzlar çoğunlukla bir sürü içinde yaşar. Bu gruplar bir ya da birkaç dişi domuz ile bunların yavrularından oluşur. Yetişkin erkekler yalnız yaşarlar. İslamiyette ve Musevilikte domuz eti ve domuzden elde edilen ürünleri yemek haramdır Domuzun Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi İslamiyeti kabul eden Türkler, haram olması nedeniyle domuz ürünlerini tüketmezler. Leş yemesi ve pis kokan bir hayvan olması da domuzla ilgili olumsuz bakış açısının bir başka nedenidir. Halk arasında inatçı, hain ve aksi huylu insanlar için benzetme unsuru olarak kullanılır. Domuzun eski Türk kültüründe olumlu ya da olumsuz anlam taşıdığına dair farklı görüşler vardır.

145 131 Türkler başlangıçtan beri domuz yemiyor ve geleneklerinde de bu hayvan iyi bir yer tutmuyordu. Domuz kötü ruhları çağrıştıran bir hayvan olarak sembolize edilmiş ve İslamiyet ten sonra da bu devam etmiştir (Çatalbaş, 2011). Eski Türklerin tonguz adını verdikleri domuz, kötülenen ve yerilen bir hayvan değildir. Tam tersine önem verilen bir hayvandır. Hatta domuz, 12 Hayvanlı Türk Takvimi nde 12. yılı simgelemektedir (Armutak, 2002) Kırgız destanlarında domuz Mendirman Destanı nda ağabeyi Asıl dan diğer üvey kardeşlerinin kendisini öldürmek istediğini öğrenen Mendirman, kırgın ve kızgın olduğundan kendisini yaralı bir domuza benzetir. Ben yaralı yabanî domuz gibiyim Saldırarak yıkıp gideyim. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 20) Eşimkul Menen Zuura Destanı nda köyüne dönerken bir ihtiyara rastlayan Altın Kökül, düşman ise onu yabanî domuz gibi öldüreceğini söyler. Bu dizelerde domuza, düşmanlık gibi olumsuz bir niteliğin yüklendiği açıkça görülür. Düşmanın isen açıkça söyle Yere çalarım şimdi yabanî domuz gibi. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 109) Manas Destanı nda Cakıp ın ipini koparıp kaçan atı, çok zor yakalanıp bağlandığı için domuza benzetilir. Bağlayacak kişi yoksa Onun gibi domuzu Domuz gibi Tuuçunak, Durmadan nasıl kaçmış Ya da dağa doğru gitmiş? (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 35, 43)

146 Manas, ürküp kaçan atına öfkesini anlatmak için domuz sözcüğünü kullanır. Bu iki kullanımdan Kırgızlarda domuzun olumsuz anlamlar yüklenerek kullanıldığı anlaşılır. 132 Akkula atını mahmuzlayarak, Hareket etti çocuk. Adım atmadan Akkula Kaçmaya başladı. Neden ürktü domuz? diye Ön taraftaki adaya Göz attı çocuk. (age. s. 423) ifade edilir. Destanın ilerleyen bölümlerinde domuz, çıkılacak yoldaki bir tehlike belirtisi olarak Aslan çıkarsa kapmaz mı? O zaman yolum kapanmaz mı! Domuz saldırsa yere yıkmaz mı, O zaman canım yanmaz mı! (age. s. 41) Karanlıkta çocuğa Saldırıp yabanî domuzlar öldürmüş mü? (age. s. 57) Domuz, Boston Destanı nda da kızgınlık ifade etmek için kullanılan bir aktarma olarak yer bulur. Boston un atı Karaboz, tehlikelere karşı sahibini sürekli olarak uyarır ancak Boston onu dinlemez. Boston, düşmanlarının gücünü övüp sahibinin gücünü küçümsediği için Karaboz a öfkelenir ve onu domuz olarak nitelendirir. Bundan önce sen domuz, Devlerin hepsi kuvvetli diye Hepsini övdün, Yenemezsin, güçlü diye Devlerin gücünü hesapladın. Karaboz domuz onma,

147 İyilik gibi bana söylüyorsun Senin söylediğine inanmıyorum. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 296) 133 Boston Destanı nda da birini domuza benzetmek, hakaret içeren bir anlam taşır. Ailesinin başına gelen tüm kötülükler için kocası Ayşakan ı suçlayan Karaçaç, ağabeyi Boston dan af dilerken kötülüklerinden dolayı kocasını domuz olarak nitelendirir. Bana eziyet etmeden, Sözümü dinle ağabey, Ayşakan gibi domuzu Çağırmadım ağabey, Kendi gelip yurduna Esir etti halkını, Tahrip etti şehrini, Yağmalayıp aldı hazineni. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 350) Er Soltonoy Destanı nda oğullarını savaşa gitmesini istemeyen Colborskan, Kalmukları domuza benzetir. Domuzun bu benzetmeye konu edilmesinin nedeni güçlü ve acımasız bir düşman oluşudur. Domuz gibi sert vuran Kalmuklar var, Gölgesi dağ gibi Alpler var. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 27) Düşman, zalim oluşu yönüyle de domuza benzetilir. Halkını düşmana kaptırıp, Otlattığı malları aldırıp, Domuz düşman zulmederken, Nasıl da buldun sabrı? (age. s. 42) benzetir. Temirhan ve Bolotkan la atışan Kalmuk ozanı Şırgıy, onların heybetini domuza

148 134 Heybetinize bakarsam, Eskilerdeki büyük domuz gibi. (age. s. 202) 5.8.Kurt Genel özellikleriyle kurt Kurt, köpeğe benzeyen yırtıcı bir hayvandır. Genellikle ıssız bölgelerde yaşar. Görme, işitme duyuları keskindir. Gece avlanmaya çıkar. Aç kaldığında insana da saldırır. Köpekten farklı olarak kuyruğu daha uzun, kulakları daha büyük ve dik, postu daha tüylü, boyu daha uzun, dişleri ve çenesi daha iri ve kuvvetlidir. Koyunlara düşmanlığı ile ünlüdür. Her gece kendine has sesiyle ulur. Postu kürkçülükte değerlidir. Kurtlar çok değişik şartlarda, karda, buzda, tundralarda, orman ve bozkırlarda yaşayabilir. Kışın sürü hâlinde ava çıkar. Belli avlanma sahalarında dolaşan kurtlar, geyik, dağ koyunu, tavşan ve küçük kemirgenleri avlar. Kurdun duyulduğu zaman hayvanları bile ürperten uluması çok meşhurdur. Kış aylarında ava çıkacakları zaman sürüden biri uzun uzun ulur, sonra hepsi birden ulumaya başlar. Birlikte ulumak; kurt sürüsünde birliği ve beraberliği gösterir. Ava çıkan sürünün önünde en güçlü ve en iri olan reis bulunur. Karda sürüye yol açar ve bir avla karşılaştıklarında ava önce kendisi saldırarak, diğerlerini cesaretlendirir. Zayıf ve cılızlar sürünün son saflarında yer alır. Dişi kurtların insan yavrularını da besledikleri hikâye edilmektedir Kurdun Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Kurt, Türk mitolojisinde ata, koruyucu, yol gösterici ve hatta bazı soy efsanelerinde tanrısal vasıflar taşıyan hayvanlarından biri olarak önemli bir yere sahiptir. Coğrafi şartlar hayvanlarla ilgili inançların oluşmasında etkili olan unsurlardandır. Özellikle hayvancılık ve avcılıkla geçinen insanlar en çok kurttan korkmuştur. Sonuçta ona tabiatüstü güçler atfedilmiştir. Kurt ile ilgili olarak zamanla gelişen hayvan-ata kavramı devlet, hükümdarlık vb. gibi unsurların sembolü olmuştur. Çin kaynaklarında egemenlik ve yiğitliği sembolize etmiştir. Türklerin kendi hayat tarzları ile benzerlikler kurduğu kurt, Uygur Oğuz Kağan Destanı nda ve Başkurt Türklerinde, yol gösterici bir unsur olarak tasvir edilmiştir. Kurt, Türk mitolojisinde gök unsuruna bağlı olarak aydınlığın sembolü olmuş, biçim değiştirme temasıyla da ilgili olmuştur. Birçok hayvan sembolünde olduğu gibi,

149 kurtlar da İslamiyet ten sonra, eski tanrısal konumlarını büyük ölçüde kaybetmiş, yiğitlik veya güç sembolü olarak algılanmaya devam etmiştir (Çatalbaş, 2011). 135 Bozkurt, kahramanlık ve cesaret sembolü olarak Ergenekon, Oğuz ve diğer Türk destanlarına geçmiştir. Hunların, Uygurların bayraklarında bozkurt resmi vardır. Eski Türk bayraklarının sopalarının ucunda, kılıç kabzalarında tunçtan, bakırdan veya altından kurt başları bulunurdu. Kırgızlar arasındaki kurtla ilgili çok yaygın inanış ve törenler vardır. Bunlar arasında çocuklarla ilgili olanı dikkat çekicidir. Anciyan bölgesinde yaşayan Kırgızlar kurt tırnaklarından süs eşyaları yapar, bunları da hastalıklarından kurtulmak için vücutlarında taşırlarmış At-Başı nda yaşayan Kırgızlar ise çocuklarını korumak için kurdun derisi ve diz kemiğinden nazarlık yaparmış. Kırgızlar arasında kurt ile çocuk arasında yakın ilgi vardır. Kırgızlar yeni doğan çocuğa sağlıklı ve uzun ömürlü olması ve de kötü ruhlardan korunması için kurt salyası içirirlermiş. Kırgız anneler çocuklarını ölümden korumak için özellikle kurdun ağız derisini saklarlarmış. Çocukları hastalık ve kötü ruhlardan korumak için kıyafetlerine kurt dişi dikerlermiş, beşiklerine kurdun aşık kemiğini asarlarmış. Bazen de çocuk düşüren hanımlar bunları kendi elbiselerine dikermiş. Kırgızlar kurttan sadece sihirsel ve büyüsel olarak faydalanmamış, maddi olarak da bazı hastalıklarına çare aramışlar. Bacakları ağrıyanı kurt derisinden yapılan bir pantolon giydirerek tedavi etmeye çalışmışlar ve buna da börü-catış demişler (Karadavut, 2010) Kırgız destanlarında kurt Benzetme unsuru olarak kurt Türk destanlarında kurt, genellikle kurtarıcı ve yol gösterici olmak gibi olumlu yönleriyle ön plana çıkarılırken bazı örneklerde insanların olumsuz niteliklerinin yansıtılmasında kurt motifinin kullanılması dikkat çekicidir. Er Eşim Destanı nda Er Eşim, Kalmukların arasına girip onları dağıtmak istediğini Han Tursun a anlatırken bir kurt gibi davranacağını söyler. Kurnazlık ve cesaret yönüyle kurtla benzerlik kurulur. Hiddeti büyük Kalmuklara Kurt gibi aralarına girip (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 73)

150 Destanda Er Eşim in düşman tarafından yağmalanan yurduna geri dönerken temkinli davranması kurda benzetilir. 136 Bütün gün sakin yatıp, Akşamleyin gizlenip sessizce, Karaltısını görür köyün, Kurt gibi geceleyin gider. (age. s. 109) Mendirman Destanı nda Adik Han ın dokuz oğlundan biri olan Asıl, kardeşlerinin birleşip tek üvey kardeşleri olan Mendirman ı öldüreceklerini öğrenir. Bunun üzerine eline kopuzu alıp kardeşine söylediği gazelin bir bölümünde öz kardeşlerini kurda, üvey kardeşini ise koyuna benzetir. İçinde kötülük taşıyıp kendi kardeşine bile zarar verebilecek insanlar aç kurtlara benzetilir. Dokuz kurt bir koyunu Yerse leşini bırakır mı? Yalnızım, sana doyar mı? Yemin içmeye doymadı Yapışıp seni rahat bırakmadı. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 20) Eşimkul Menen Zuura Destanı nda çocukları olmadığı için her türlü çareye başvuran Eşimkul ve Zuura yı gibi daha birçok insanı kandırıp tüm varlıklarını alan sahtekâr şeyhin aç gözlülüğünü anlatmak için aç kurda benzetildiği görülür. Yaz-kış yiyeceği Halktan hileyle almışsın. Aldatarak onların yanında Aç kurt gibi kalmışsın. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 103) Destanın ilerleyen bölümlerinde Temirkan ın şehrine gelen Altın Kökül ün herkesi korkutan hâli aç kurda benzetilir.

151 137 Soru soracağım diye çıkanı Aç kurt gibi işaret eder. (age. s. 215) Temirkan ın halkı Altın Kökül ile savaşırken halk koyun sürüsüne, Altın Kökül ise koyunlara saldıran bir kurda benzetilir ve bu benzetme birkaç defa tekrarlanır. Doluşan kalabalık halk Kurt saldırmış koyunlar gibi Sakınıp başını sakladı. (age. s. 227) Kurt saldırmış koyun gibi Felaketten kaçması (age. s. 231) Kurttan ürken koyunlar gibi Yan yana sokuluyor. (age. s. 235) Temirkan ın devi, Altın Kökül le karşılaştığında onu aç bir kurda benzetir. Aruuke yi almak için Aç kurt gibi saldırdın. (age. s. 245) Manas Destanı nda Cakıp ın ağabeyi Bay, diğer ağabeyleri Oroz un on oğlunun kavgacılığından söz ederken onları aç kurda benzetir. İki üç gün rahat durmadan, Birbirleriyle kavga ederler. Aradan altı gün geçmeden, Aç kurt gibi saldırırlar. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 301) Er Soltonoy Destanı nda Madılbek in kendilerine kurduğu tuzağı anlayan Soltonoy; Kalmuk askerlerini koyuna, Kırgız yiğitlerini de onlara saldıran kurtlara benzetir. Bugün gece seçerek On yiğit çıkın hazırlanıp.

152 138 Saldırıp koyunlara dalan, Kurt gibi heveslenip. Halinizi görünce Kalmuklar şaşırıp kalsın. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 153) Kalmuk askerlerine saldıran Kırgız baturları kurda benzetilir. Doğrudan Kalmuk a saldırıp Kurtlar gibi atılıp Savaş atları koşuyor, Ağızları kocaman açılıp. (age. s. 161) Toz toprak içinde kaldı hepsi, Kırk kurdun korkusundan. (age. s. 170) Yılmayan yiğitler, boz kurtlar, Sel gibi akıyorlar. Aç kurt gibi kırk yiğit, Hep birlikte varıyorlar. (age. s. 175) Temirkan, Kalmuk ozanı Şırgıy ile atışırken Kalmuk ordusunu koyun sürüsüne, kırk yiğidini ise kurtlara benzetir. Kırk bin askerin ardından, Haykırarak saldırdı kırk kurt. Kırk kişi kırk bin Kalmuk u, Haykırarak koyun gibi sürdü. (age. s. 204) Güç ve cesaret simgesi olarak kurt Eşimkul Menen Zuura Destanı nda Altın Kökül, Kan İçme Karaç ile güreşirken güçlü oluşu yönüyle bir kurda benzetilir.

153 139 Tuttuğu yerden genç bala Kurt gibi kan çıkardı. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 205) Temirkan ın halkı ile tek başına savaşan Altın Kökül ün gücü ve cesareti kurt benzetmesiyle ifade edilir. Tek başına dışarı çıkanı Gökbörü gibi sürükledi. (age. s. 229) Boston Destanı nda Boston, Ak Dev ile savaşırken güçlerini ve cesaretlerini ortaya koymak için birbirlerine kurt diye hitap ederler. Ak Dev kalkıp söz söyler: Kovalayıp gelen ak kurt sensin, hamle yap, O zaman Boston söz söyler: Koşup gelen al kurt sensin, hamle yap. Sırayı sana verdim, der. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 286) Manas Destanı nda Pekin padişahı Esenkan a âlimler, Kırgızları ve Manas ı anlatırken Manas ın büyüdüğünde Pekin e saldıracağını söylerler. Kırgızların sayıca çokluğunu ve saldırganlığını anlatmak için onları kara kurda benzetirler. Orta Asya Kırgızlar ı diye, Çokluğu kara kurt gibi, Orta Asya Türk ü diye, Ortalığı alt üst eder gelip! diye. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 269) Er Soltonoy Destanı nda Temirkan, tüm Kırgız yiğitlerine mektup yazıp onları Kalmuklarla savaşmak için birlik olmaya çağırır. Mektubunda Kırgız yiğitlerinin gücünü ve cesaretini överken düşmanı bir anda yok ettikleri için onları kurda benzetir. Kara dağlar gibi devleri, Kurtlar gibi kemiren. (Akmataliyev ve dieğrleri, 2010: 31)

154 140 Destanda Temirkan, daveti üzerine gelen kahramanları ve halkını bir araya toplayıp Kalmuklarla savaşmayı önerir; bu dizelerde kurdun gücünün yanı sıra çevik oluşu da vurgulanır. Kurtlar gibi çevik hareketlerle, Hızla erkenden çıkalım. (age. s. 35) Kırk kurdu yanıma alıp, Savaşayım düşmanla. (s.36) Tehlike unsuru olarak kurt Manas Destanı nda Kanımcan, kaybolan oğlu için endişelenir. Çıyırdı dan kocası Cakıp ın oğlunu aramak için yola çıkmasını ister. Oğlunun başına kötü şeyler gelmesinden korkan Kanımcan a göre çevrede dolaşan tilki ve kurtlar tehlikelidir. Tilkisi var, kurdu var, Zenginin yanında olacağım derken, Çocuğum eğer kaybolursa Bana alay edip gülerler. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 41) Kurt kılığına girmek Manas, koyun otlatırken bir gök kurt gelir, kuzularından birini alır ve bir mağaraya kaçar. Manas kan izlerini takip edip mağaraya geldiğinde kanatlı atlar ve insana benzemeyen kırk kişi görür. Kuzusunun sağ salim hayatta olduğunu görünce olup biteni anlayamaz; oradaki kırk kişiye kim olduklarını ve kurdun nereye gittiğini sorar. Onlar da kurt kılığına girip kendisini Allah a inanmaya çağırmak için geldiklerini söylerler ve ortadan kaybolurlar. Kırk varlık bunları anlatmış, Silkinip birisi Gök kurda dönüşmüş. Bazen kurt, bazen de insan,

155 141 Çok güzelmiş gerçekten! diye, Çocuk çok beğenmiş. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 169) Destanın ilerleyen bölümlerinde de benzer bir durum görülür. Çoban Oşpur ve köylüler, köye dönmeyen çocukları merak eder ve çocuklarla sürüyü aramaya çıkarlar. Kuzularına altı kurdun saldırdığını, kuzuları öldürdüğünü görürler ancak yaklaştıklarında orada kurt olmadığını altı çocuk olduğunu görürler. İhtiyarlar konuştu: Bu nasıl söz? diye, Altı kurt aralarına dalarak Kuzuları kovalıyordu, Bunu açıkça gördük, Geldiğimizde altı çocukmuş meğer. (age. s. 183) Av hayvanı olarak kurt Manas Destanı nda ava çıkan Manas, arkadaşlarının kurt ve tilki avladığını görür. Kırgızlar bu hayvanları av hayvanı olarak nitelendirirler çünkü kürklerini kullanırlar. Taldı-Su adlı nehrin yatağında Arkadaşlarını görmüş. Altı kurt, on tilki Arkadaşları almış. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 421) Köpek ve kuşla av yaptık, Kurt tilkiyi çok aldık. (age. s. 443) Kurt yüreğine aş erme Kırgız destanlarının çoğunda kullanılan ortak motiflerden biri yırtıcı hayvan yüreğine, ciğerine ya da etine aş ermedir. Uzun süre çocuğu olmayan anne hamile kaldığında kurt, leopar, kaplan gibi yırtıcı hayvanlara aş erer. Hamile kadının yırtıcı

156 hayvan yüreğine aş ermesi, çocuğunun güçlü ve cesur bir savaşçı olacağının işareti olarak değerlendirilir. 142 Boston Destanı nda Buuba Han, eşi Kanışa Boston a hamile iken aş ermesi geçmeyince avcılardan kurt avlamalarını ister. Kurt vurup gelin dedi, Yüreğini çıkarıp verin dedi. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 28) Eğlence aracı olarak kurt Kırgız destanlarında kurt motifi, eğlenmek amacıyla düzenlenen Kökbörü oyununda da görülür. Er Eşim Destanı nda Er Eşim in Han Tursun şerefine düzenlediği toyda kökbörü oyunu oynanır. Bu oyun, tekeyi veya kurdu çekiştirerek oynanır. Şan ve şevketi artırıp, Kökbörüyü çekiştirir. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 71) Deyimlerde kurt Er Eşim, halkını Han Tursun a emanet edip düşmanlarının üstüne gidince Han Tursun ona ihanet eder. Bu ihaneti ve güvenilmeyecek kişiye halkını emanet edişini anlatmak için kurda koyun güttürmek deyimi kullanılır. Acaan ın yolunu keseceğim diye, Yiğit Eşim gittiği sefer işte bu. Halkın hepsini emanet, Han Tursun a etmişti. Kurda koyunu güttürüp, Parçalara ayırtıp yağmaladı. Yiğit Eşim artık gelmez diye, Halkını talan edip Han Tursun (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 117)

157 Tilki Genel özellikleriyle tilki Dünyanın hemen hemen her yerinde yaşayan, köpekgiller familyasından, etçil bir hayvandır. Büyük kulakları, uzun bir kuyruğu ve sivri bir burnu vardır. Koku alma ve işitme duyusu çok güçlüdür. Postu kıymetlidir. Çok hızlı koşar. En iyi av köpeği bile bir tilkiyi yakalamakta zorluk çeker. Gece avlanır. Esas besin kaynağı fare olmakla beraber kuş, küçük memeli, sürüngen, leş ve meyve de yer. Yalnız yaşamayı seven bir hayvandır. Post tüyleri yaşadığı yere göre değişir. Çoğunun postu kızıl renklidir. Çok zeki ve kurnaz hayvanlardır. Kurnazlığı masallara konu olmuştur Tilkinin Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Türk kültüründe bir av hayvanı olan tilkinin kürkü çok değerlidir. Kurnazlığı temsil eden tilki, bu yönüyle insanlarla ilgili benzetmelerde de kullanılır. Japon Şintoizm inde halkın sevdiği bir ilahtır. Çin de iyi şansın, uzun ömrün ve kurnazlığın sembolüdür. Altaylılar ve Yakutların tözleri arasında yer alır. Türklerde hilekâr ve kurnaz özellikleriyle öne çıkmaktadır. Şaman başlığında tilki postu yer almaktadır. İslamiyet ten sonra Türk kültüründe korkaklık, kurnazlık ve yalnızlık özellikleriyle öne çıkmıştır (Çatalbaş, 2011) Kırgız destanlarında tilki Av hayvanı olarak tilki Tilki, Kırgızlar için önemli av hayvanlarından biridir. Kürkü sıcak tuttuğu için oldukça değerlidir. Kozuke ve Bayan Destanı nda geçen Godolkul un karısı, güzel Bayan ın tilki kürkünü giyer. ifadesi Kırgız kadınlarının soğuktan korunmak için tilki kürkü giydiklerini gösterir. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 183)

158 Kız Darıyka Destanı nda Arap şehrine dönen Ali, kendi halkına Semerkant ı anlatırken avlanacak yerlerin çokluğundan ve Kırgızların tilki avladıklarından söz eder. 144 Avlanılacak yerler çok, ne kadar ilginç, Tilkiye ala barçın ve kartalı salıvermek. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 86) Darıyka ile Ali nin oğlu Şaysılda nın doğumu nedeniyle düzenlenen toyda at yarışı yapılır ve yarışı kazananlara ödül olarak tilki kürkü de verilir. Bu tür eğlencelerde ödül olarak verilmesinin gelenek hâline gelmesi, tilki kürkünün Kırgızlarda değerli kabul edildiğinin göstergesidir. Ödül olarak her şey vardı; tilki kürkü, Mücevher, her çeşit hayvan kürkü. Bunları ikramiye olarak vermek öyle zamanda, Başından beri âdetti halk arasında. (age. s. 93) Benzetme unsuru olarak tilki Şırdakbek Destanı nda Şırdakbek in annesinin zor geçen aş erme döneminden sonra rahatlayıp koşuşturması, çok hareketli olması nedeniyle tilkiye benzetildiği görülür. Aş ermesi geçtikten sonra Hiçbir şeyi düşünmeden Üç gün boyunca uyumuş. Uykusu dağılıp uyanınca Değişik şeyleri düşünüp Tilki gibi koşturur dururmuş. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 255) Kocacaş Destanı nda tilkinin benzetme yoluyla güzellik bildirdiği görülür. Kocacaş, eşi Zulayka nın tilki gibi güzelleştiğini söyler. Bir parçamsın Zulayka Tilki gibi gelişip güzelleşmişsin. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 129)

159 Kız Darıyka Destanı nda büyüyüp genç bir kız olan Darıyka nın güzelliği övülürken saçları gür ve uzun olduğu için tilkinin kuyruğuna benzetilir. 145 Kendisi de yetişkin olmuştur, İnce belli yay kaşlı kız. Zühre gibi parlayan kara gözleri, Tilki gibi karda oynayan gür saçları. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 41) Mendirman Destanı nda Mendirman ın karısı Kanışay (Aykanış) herkese göz süzen, güzel ve kurnaz bir kadın olduğu için bakışları tilkiye benzetilir. Yine şöyle bir baktığında Güzeller güzeli Kanışay Tilki gibi kurnazca Süzülerek kahrolası Bakarak duruyormuş. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 22) Aykanış, kendisini affetmesi için Mendirman a yalvarırken şeytanın eskiden beri kadınları kandıran kara bir tilki olduğunu söyler. Bir kere yanılmışım Can dostum (beni) affet Kızıl elma dalda var Şeytanın kızı kandırması Eskiden beri adettir. Kara tilki dalda var Şeytanın kadını kandırması Halk içinde adet olmuş. (age. s. 23) Kız Darıyka Destanı nın kadın kahramanı Darıyka, güreştiği herkesi yener. Onunla güreşmek üzere Semerkkant a giden Ali, yurduna döndüğünde övgüyle bahsettiği Darıyka yı halkına anlatırken onu karda oynayan bir kara tilkiye benzetir.

160 146 Darıyka bir kara tilkidir karda oynayan, Kaplan aslan sağ bırakmaz kaçırdığını. Şimdiki insanoğlunun aslanı imiş, Düşünüyorum öyle bahadır hiç olmadı. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 79) Tehlike belirtisi olarak tilki Manas Destanı nda kaybolan oğlunun başına kötü şeyler gelmesinden korkan Kanımcan a göre çevrede dolaşan tilki ve kurtlar tehlikelidir. Tilkisi var, kurdu var, Zenginin yanında olacağım derken, Çocuğum eğer kaybolursa Bana alay edip gülerler. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 41) Kurnazlık bakımından tilki Boston Destanı nda tilki, Boston un yoluna çıkan kurnaz ve tehlikeli bir düşman olarak ifade edilir. Sınırın kızın tilkisi, kurnazlığıyla insanları tuzağa düşürür ve düşmanların Kadamış Han ın yurduna girmesini engeller. Avını kurnazca tuzaklar kurarak ele geçirmesiyle tanınan tilki, bu destanda gerçekte olduğundan çok daha güçlü bir hayvan olarak anlatılır. Sınırn kızıl tilkisi öyle güçlüdür ki bütün düşmanlarını yener. Sınırın kızıl tilkisi Birçok alp ile tutuşup, Düşmanı geçirmeden tarumar edip Kurnaz olan bu imiş. Karşı koyanın gücü yetmezmiş, Dövüşenin gücü yetmezmiş, Gördüğü diri gidemezmiş. Kapışanı tersine çeviren Dövüşeni kül eden Kara yer ile denk kılan (imiş). (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 74)

161 Destanda tilkinin insanmış gibi anlatıldığı görülür. Tilki konuşur, Boston a sorular sorar, onun kim olduğunu anlamaya çalışır. 147 Sınırın kızıl tilkisi Böyle nerden geldin diye Beni nerden bildin diye Yerden çıkan bela mıydın? Belalı celmaguz (cadı) sen misin? Göremeyen ben miydim? Sudan çıkan obur sen misin? Obur cadı sen misin? Gözden kaçıran ben miyim? Sınırın kızıl tilkisi Sözünü böyle söylemiş. (age. s. 74) 5.10.Aslan (Arslan) Genel özellikleriyle aslan Aslan kedigiller ailesinden etçil, süper yırtıcı bir hayvan türüdür. Afrika aslanı, dünyanın en büyük dört kedisinden (kaplan, aslan, jaguar, leopar) biridir. Postu kahverengimsi sarıdır. Kuyruğunun ucu püsküllüdür. Erkek aslanın başının etrafı uzun ve güzel bir yele ile süslüdür. Aslanların pençeleri ve dişleri çok keskindir. Genellikle Afrika kıtasında yaşamlarını sürdürürler. Aslanlar büyük gruplar oluşturan tek kedi cinsidir. Savunmada ve av sırasında birleşen aslanlar, avlarını kovalar ya da pusuya düşürür. Genellikle gece avlanır. Fundalıklarda, gölge yaparak onları sıcaktan koruyan ağaçların olduğu yerlerde, sazlıklarda yaşar. Aslanların nesli hızla tükenmekte ve dünya üzerindeki yaşam alanları giderek daralmaktadır Aslanın Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Türk kültüründe aslan, güç ve kuvvetin sembolü olarak önemli bir yer tutar. Bu nedenle aslan başı, bayrak ve sancaklarda sembol olarak kullanılmış, Orhun Kitabeleri nin

162 bulunduğu alanda aslan heykelleri yapılmıştır. Gücü ve cesareti simgeleyen aslan, bu yönüyle benzetme unsuru olarak da kullanılmaktadır. 148 Arslan kelimesi tarih boyunca yaygın bir biçimde şahıs adı olarak kullanılmıştır (Karadoğan, 2003). Hayvan mücadele sahnelerinde aslan gök unsuruna uygun olarak zafer kazanan konumdadır ve iyi-kötü, aydınlık-karanlık gibi kavram çiftlerinden olumlu olan tarafa karşılık gelmektedir. Dolayısıyla birçok hayvan için geçerli olduğu gibi aslan da savaş, zafer, iyinin kötüyü yenmesi, kuvvet ve kudret simgesi olmuştur (Adıgüzel, 2006) Kırgız destanlarında aslan Benzetme unsuru olarak aslan Şırdakbek Destanı nda çölde Boz Corgo adlı tayı yakalamaya çalışan Şırdakbek, güçlü ve cesur oluşu bakımından avını yakalayan bir aslana benzetilir. Asil soylu Şırdakbek, Aceleyle koşar, aç arslan gibi eğilip Tayın üzerine saldırır, Arslan niteliğini ortaya koyarak. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 269) Kocacaş Destanı nda da Moldocaş, babasının ölümüne yol açan keçinin peşine düşer; çocuk, gücü ve cesareti bakımından aç bir aslana benzetilir. Aç aslan gibi saldırıp, Öcüm var sende Eçki deyip, Gidemezsin kurtulup. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 275) Mendirman Destanı nda kocası Mendirman ın kendisini öldüreceğini düşünen Aykanış, kocasına yalvarırken aslana benzediğini söyleyerek onu över.

163 149 Boynumu eğdim kulak ver Sultan isen beni dinle (Önceden) çukurdaki arslandın Söylediklerimi dinle. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 23) Eşimkul Menen Zuura Destanı nda Zuura ile Eşimkul un oğulları Altın Kökül doğduğunda hekim, bebeğin büyüdüğü zaman aslan gibi güçlü olacağını ve düşmanlarını tek başına yeneceğini söyler. Karşı çıkan düşman olsa Tek başına olan Kökül e yem olacak. Uzakta yaşasa ayrılıp, Altın Kökül Genç Aydar Ağabeyinden beter olacak. Onun aklında ise Er Kökül Aslan gibi olacak. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 147) Temirkan ın şehrine saldırmaya karar veren Altın Kökül, aslan gibi güçlü olabilmek için dua eder. Yardımcı olsun yaradan Temirkan ın şehrine Aslan gibi hücum edeyim. (age. s. 189) Şehre giren Altın Kökül, Temirkan ın çok güçlü ve acımasız biri olan oğlu Kan İçme Karaç ile karşılaşır, kendisinin düşmandan korkmayan bir aslan olduğunu söyleyerek ona meydan okur. Kan İçme Karaç sen isen, Kapışacağım diye gelen Cesur Kökül benim. Gürleyen havaya benzer, Düşmandan kaçmayan aslan idim. (age. s. 199)

164 Savaşa tutuşan bu iki yiğit, güçlü ve cesur olmaları bakımından aslan olarak nitelendirilir. 150 Çekişen iki aslan Zor işe başladı. Söyledikleri gizli sözleriyle Aslanlar kinlendi. Cesaretini toplayıp, yeri yumruklayıp, Aslan gibi atılıp Kapışırken iki aslan Güçlerini deneyip anladılar. Gök Özön de kapıştı Çekişen iki aslan. (age. s. 201) Gösterdi iki aslan Topladıkları dermanlarını (age. s. 203) söyler. Halkından biri Temirkan a Altın Kökül ü anlatırken aslandan heybetli olduğunu Aslandan heybetli, Kan İçme den cesur Görmedik böyle balayı. (age. s. 215) Aslandan heybetli Altın Kökül Genç Aydar Sabredip durur mu? (age. s. 223) Er Kökül, Temirkan ın halkıyla tek başına dövüştüğü için sürüye saldırmış yalnız bir aslana benzetilir.

165 151 Çokmuş diye korkmadı Aslan gibi atılıp Değnek değneğe çarpıştı. (age. s. 227) Aslan gibi heybetli Kökül düşmandan şaşmadı. Aslan gibi yiğit İsteyip geçirdi ömrü (age. s. 231) Altın Kökül, Temirkan ın şehrini koruyan devle karşılaştığında da bir aslan kadar cesur ve kararlı dövüşür. Arslan gibi Er Kökül Sur Koyon u sıçratıp Bırakmıştı ellerini. Cesaretli aslan Bundan korkar mı? (age. s. 241) Arslan gibi genç bala (age. s. 243) Temirkan ın kızı Auuruke, ağabeyi Kan İçme Karaç ı aslana benzetir ve babasına onun kadar korkusuz ve güçlü birini kimin yendiğini sorar. Nasıl bir düşmanın elinde ölmüş Tek erkek kardeşim aslan? (age. s. 259) Destanın ilerleyen dizelerinde Temirkan ve kızı Aruuke, Altın Kökül den defalarca aslan diye söz eder. Arslan gibi kükreyip Karşısındakini sağ bırakmıyor. (age. s. 263)

166 152 Arslan gibi savaşan Kızgın bala biraz sabret. (age. s. 267) Ulaşmamış şimdiye kadar basiretli Böyle bir arslanın birine Arslan gibi heybetli, İnsanoğlundan cesur. (age. s. 273) Senin gibi gazaplı aslanların Kanadı düşman elinden kırılır mı? (age. s. 299) Manas Destanı nda da Manas ın güçlü ve cesur bir savaşçı olması yönüyle aslana benzetildiği görülür. Aslan Manas yönelip Bağırarak ulaştı. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 359) Manas, Çinli komutan Neskara yı kovalarken avının peşinden giden bir aslan gibi hızlı ve kararlıdır. Aslan gibi koşarak, Gözleri ateş gibi kızarmış. (age. s. 363) Boston Destanı nda Boston, çok iri yapılı olması bakımından aslana benzetilir. Baksa ki aslan Boston Tay boynunu eğmiş. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 55) Aslan gibi alp Boston Hiddetlenip sordu. (age. s. 352) Destanda cadalozun yer altında yaşayan en güçlü çocuğu Çoyun Alp in gücü ve korkusuzluğu anlatılırken aslanları yakalayıp kuyruklarını birbirine bağladığı ifade edilir.

167 153 Arslanları tepeden Haydalayıp süren Çoyun Alp, Kuyruklarını bir araya getirip, Bağlayıp süren Çoyun Alp. (age. s. 289) Kız Darıyka Destanı boyunca destan kahramanı Darıyka kimseye yenilmeyen güçlü bir pehlivan olması bakımından aslan olarak nitelendirilir. Dinle yavrum, senin sorduğun Darıyka aslan, Pehlivan bir yiğittir, dünyaya adı yayılan. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 25) Vatanına yaklaştırmadan hiçbir düşmanı, Kız alan kazanmıştır halkın saygısını. (age. s. 26) Destanda Kız Darıyka aslana benzetilirken onunla gurur duyan babası Katıran ise kaplan olarak nitelendirirlir. Çocuğunu gözetliyor kaplan gizlice, Beğenir paha biçip biricik kızını. Ardımda aslan gibi çocuk kalsa, Olmaz mı benim için baht, büyük kazanç. (age. s. 35) Kocayan aslan Katıran inip attan, Elindeki silahını teslim eder, Darıyka isimli aslan kız çocuğuna. (age. s. 36) İsteyip seçtiği halk içinden, Kıpçak sana emanet aslan kız. (age. s. 38) Katıran, rahatlar görerek çocuğunu, Darıyka, ünlenmiş aslan diye. (age. s. 39) Bunları duyunca aslan Darıyka kesip ağlamayı, Kaldırdı yattığı yerden başını. (age. s. 40)

168 154 Hayatı sınayıp da görür Darıyka aslan, Düşünür hepsini bilge kız. (age. s. 42) Destanda Darıyka ile güreşmeye cesaret edebilen ancak güçleri eşit olduğu için Darıyka yı yenemeyip onunla evlenen Hz. Ali de defalarca aslan diye anılır. Söyleyeyim eğer istersen gerçeği, Bütün âleme yayılmış şöhreti. Arap ın aslanı diye ünlenmiş, Kim bilmez bu zamanda o kişiyi. (age. s. 44) Darıyka kuvvetli mi diye söz ederler, Aslan gibi heybetli olan Ali den bile. (age. s. 46) İstediğini yerine getirip, Aslan Ali, sağ salim dön yurduna. (age. s. 48) Vedalaşıp gitti sonunda, Yerinde zor duran aslan Ali. (age. s. 49) Ne yapabilirdi, gelen adam şaşıp kaldı, Aslan Ali nin heybetinden titredi. (age. s. 54) Güreşe tutuşan Darıyka ve Ali birbirini yenemez çünkü ikisi de çok güçlü ve cesurdur; bu nedenle güreşleri, evlenmeleri ve ayrı düşmeleri anlatılırken iki kahraman da aslana benzetilir. Kapıştı at üstünde iki aslan (age. s. 58) Övülecek kadar vardı kız pehlivan, Kapışan kara kulak aslana benzeyen. (age. s. 58) Ali aslan, gazaba gelip o gün, Görenleri korkutur onun heybeti. (age. s. 63)

169 155 Aslanların hürmeti için gece gündüz, Toyda çeşitli oyunlar gösterdiler. (age. s. 67) Vedalaştı, ayrılmak zor oldu, Acılarını anlatacak söz bulamadılar. İki aslan birbirinden ayrılıp, Gerçeği söylemek gerekirse kopamadılar. (age. s. 73) Darıyka ve Ali nin oğlu Şaysılda da heybetli oluşu nedeniyle çocuk yaştayken halk tarafından aslan yavrusu olarak adlandırılır. Aslan yavrusunun heybeti gibi, Herkesten gayretli bir hâle geldi. (age. s. 95) Arap şehrine babasını bulmaya giden Şaysılda, oraya ulaştığında sokakta oynayan çocukları görür. Bu çocuklar henüz tanışmadığı kardeşleridir ve onlar da aslan yavrusu olarak ifade edilir. Yaklaştı görüp onların oyunlarını, Hepsi aslanın yavruları gibi. Görünce onları nasıl durur, Arap ın yeni gelen genç aslanı. (age. s. 115) Er Soltonoy Destanı nda Temirkan ve Bolotkan, Kalmuklara aslan gibi saldırmaya karar verdiklerini söyler. Ak kılıcı kuşanıp, Aslan gibi atılıp, Kalmuk adlı düşmana, Atlanmayı doğru bulduk. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 23) Temirkan, Kalmuklara karşı birlik olmak için çağırdığı yiğitleri düşmana boyun eğmeyen aslanlara benzetir, sonra da Kalmukları katledeceklerini söyler.

170 156 Boyun eğmeyen aslan idiniz. (age. s. 32) Ala Dağ ın başından, Sivri kayalık taşın üstünden, Aslanların katliamını, Neşe içinde görün. (age. s. 36) Colborskan, Kalmuklarla savaşıp sağ kalan yiğitlerine dua ederken onları aslan olarak nitelendirir. Sağ olsunlar diye dilerim, Aslanlar sizin ardınızdan. (age. s. 70) Kırgız yiğitleri, geceleyin baskın yapan Kalmukları aslanların hayvan sürülerine saldırıp onları dağıttığı gibi dağıtırlar. Aslan gibi saldırıp, Öteye beriye koşuşturup, İlerliyorlar çiğneyerek, Kahramanlık göstererek. (age. s. 84) Uyul Han, gece yarısı yanına gelen Madılbek e kim olduğunu sorarken onu heybetinden dolayı aslana benzetir. Boyuna posuna baksam, Aslan gibisin yiğit. (age. s. 116) Madılbek, kendini Uyul Han a tanıtır ve kendisine silah verirse aslan gibi kükreyerek korkusuzca Kırgızlarla savaşmaya gideceğini söyler. Atımı, pusatımı tam verirsen, Aslan gibi kükreyerek, Atlanıp yola çıkmaz isem, Madılbek olan adım batsın. (age. s. 118)

171 157 Kögöykan, öldüğünü zannettiği Temirkan ve Bolotkan dan aslan diye bahseder. Uslanamz batur olmuştu, Dengi olmayan iki aslan. (age. s.189) Tehlike belirtisi olarak aslan Manas Destanı ndaki ifadelerden Kırgızların yaşadığı bölgede aslanların da yaşadığı ve insanlar için tehlike oluşturduğu anlaşılır. Kaybolan oğlu için endişelenen Kanımcan, Cakıp Bey in karısı Çıyırdı dan yardım ister ve Cakıp Bey in atının peşinden giden oğlunun aslanla karşılaşırsa sağ kalmayacağını söyler. Aslanı var, ayısı var, Karşılaşırsa bir anda Eminim sağ bırakmaz. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 41) Boston Destanı nda oğluyla birlikte ilk karısı Cezbilek in yurduna doğru yola çıkan Boston un geçtiği yolların tehlikesi, ormanlarda aslan ve kaplanların çok oluşuyla ifade edilir. Arslanları yarışırlar, Azı dişlerini gösterip Geyik maral kovalarlar, Kovalayıp yetişip yıkarlar, Etini yiyip dinlenirler. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 490) 5.11.Kaplan Genel özellikleriyle kaplan Kaplan, kedigiller ailesinin en büyük ve en yırtıcı hayvanıdır. Tarçın renkli postunda siyah çizgiler bulaunan kaplanın kuyruğu püskülsüz ve karnı beyazdır. Çizgili yüzünde de beyaz lekeler bulunur. Kaplanın memleketi Asya dır. Kuzeyde Sibirya, güneyde Hindistan ile Malakka Yarımadası arasındaki bölgede yaşar. Yalnız veya grup hâlinde dolaşır. Sık

172 158 çalılıklardan daha çok hoşlanan bu iri yapılı vahşi kediler, ağaca çok rahat tırmanır. Geyik, antilop, dağ keçisi gibi yabanî hayvanları avlamasının yanında aç kalınca köylere inerek koyun, at, inek gibi evcil hayvanlara ve insanlara da saldırır. Kaplan, aslana çok benzemesine rağmen postunun çizgili ve yelesinin olmamasıyla ondan ayrılır. Su kenarlarında su içmeye gelen hayvanlara pusu kurar, sıçrayarak üzerine atılır, ön pençeleri ile yere yıkarak gırtlak ve boynundan ısırarak avını öldürür. Bir sıçrayışta altı metrelik engelleri aşabilir Kaplanın Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Kaplan da tıpkı aslan gibi güçlü ve cesaretli insanlar için benzetme unsuru olarak sıkça kullanılan hayvanlardan biridir. Türklerde kaplan, Çin dekine paralel anlam kazanmıştır. Kaplanlar, Türk kabilelerinin ve yiğitlerinin (Alp) en eski tözlerindendir. Kaplanın güç ve yiğitlik sembolü olduğuna işaret eden birçok sanat eseri, Orta ve İç Asya daki kazılarda ele geçirilmiştir. Kaplan postu, Budist devirlerde de Budizm in gücünü ve dolayısıyla hükümdarların kudretini ifade etmiştir. Aslan gibi kaplan da taht sembolü olmuştur. İslamiyet ten sonra da kaplanla ilgili semboller büyük oranda anlamlarını devam ettirmiştir (Çatalbaş, 2011). Kaplanın güç ve yiğitlik sembolü olduğunu gösteren, Altay kurganlarından çıkarılan sanat eserleri, bu hayvanın hayvan-ata olarak saygı gördüğünü işaret etmektedir. Erken devir Türk sanatında olduğu gibi İslamiyet sonrası Türk sanatında, özellikle minyatürlerde kaplan tasvirleri yaygın olarak kullanılmıştır (Özkartal, 2012) Kırgız destanlarında kaplan Benzetme unsuru olarak kaplan kullanılır. Kaplan, Kırgız destanlarında benzetme unsuru olduğunda çoğunlukla aslanla birlikte Kozuke ve Bayan Destanı nda Zarlık ve babası Çançarkan ın tanıştıkları an anlatılırken ikisi de kaplana benzetilir.

173 159 Tanıştılar iki kaplan işte şimdi. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 235) Kocacaş Destanı nda Moldocaş, babasının ölümüne neden olan Eçki adlı keçinin peşine düşer; çocuk, intikam alma hırsıyla birlikte ortaya çıkan gücü ve cesareti bakımından kaplana benzetilir. Kaplan gibi saldırıp, Gayretlenip yiyeceklere uzanıp. Sıkıntı veren bu Eçki, Ne yapar da kaçar kurtulup. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 275) Mendirman Destanı nda kendisini geri dönülemeyecek kadar kötü bir yola göndermek isteyen Adıl Han ın kötü niyetini anlayan Mendirman, cesaretli biri olduğunu anlatırken kendisini kaplana benzetir. Saldırgandan kaçmayan Kara benekli kaplanım. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 39) Eşimkul Menen Zuura Destanı nda Eşimkul, Kan İçme Karaç adlı herkesi yenen yiğidi yendiğinde cesaretinden dolayı kaplana benzetilir. Siyah benekli kaplan gibi Düşmandan kaçmaz aslan oldu. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 213) Kan İçme yi yendikten sonra Temirkan ın şehrine giren Altın Kökül, av arayan aç bir kaplana benzetilir. Kaplan gibi av arayarak şehirde Dağıttı halkın evlerini. (age. s. 215) Manas Destanı nda Cakıp Bey e karısının bir erkek çocuk dünyaya getirdiğini müjdeleyen Akbalta, yeni doğan bebek Manas ı aslana ve kaplana benzetir.

174 160 Aslan Cakıp, müjde! Yaşlandığında karın Aslan buldu, müjde! Üzüntü içindeyken karın Kaplan buldu, müjde! (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 108) Manas, gücü ve savaşçılığı bakımından kaplana benzetilir. Siyah, alaca kaplan gibi, Saldırdığı sağ kurtulamaz. (age. s. 361) Ruhanî varlıklar olan Kırk Çiltan, farklı hayvan suretlerine bürünerek tehlikeli bir yolculuğa çıkan Manas a destek olup güç verir. Kılığına girdikleri hayvanlardan biri de kaplandır. Kaplan oldu yoluna, Ejderha olup bağırarak, Kırk Çilten varlıktan birisi, Leopar olup bağırarak, Aslan olup gürleyip, Alpkarakuş olup kocaman, Gökte pençelerini sallayarak, Manas a yoldaş olmuşlar. (age. S. 361) Boston Destanı nda Kadamış Han ın yurduna doğru yola çıkan Boston ve kırk yiğidi, kaplana benzetilir. Kaplan gibi olan yiğitler Yürük atlara bindiler, Dönmeden yola giriştiler. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 104) Destanda Boston, yurdunu işgal eden Ayşakan a hesap sorarken onu kaplana benzetir ancak bu benzetme diğerlerinde olduğu gibi övgü anlamı içermez. Ayşakan, Boston un yurdunu hile ile ele geçirdiğinden olumsuz şekilde gizlice avlanan bir kaplana benzetilir.

175 161 Rapşan Dulay yerimi, Kaplan olup araştırmışsın. Boston u bilmemişsin, Nefret edip halkıma sövmüşsün. (age. s. 352) Kız Darıyka Destanı nın başkahramanı olan Darıyka, çok güçlü ve cesur bir kadın pehlivan olduğu için destan boyunca birçok defa kaplan olarak nitelendirilir. Bu ifadelerden bazıları şöyledir. Çaki dedi, Darıyka kız bir kaplandır, Az bulunurdu zamanında öyle bir yiğit. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 24) Canım babam, gittin mi beni bırakıp Kaplan kız iç çekerek ağlar. (age. s. 39) Kaplan gibi düşman yaklaştırmaz Semerkant a Halkına adil hizmet ettiği için, Adil kız, kaplan, diye adlandırıldı. Söylemiş kaplan Darıyka, benim gücüm, Bütün iyiliklere hizmet eder. Öyle düşünüyordu aslan kaplan, Ünlü Semerkantlı kız pehlivan. (age. s. 41) Darıyka nın kaplan gibi heybeti var, Sırrını bilenler yaklaşmadan kaçarlar. (age. s. 51) Darıyka nın tüm yiğitleri güreşe davet etiğini öğrenen Hz. Ali, kendisinden daha güçlü olamayacağını söyleyerek kaplan diye nitelendirdiği Darıyka ile güreşmeye karar verir.

176 162 Gideyim de sınasın o kız beni, Namlı Asya nın aslan kaplanı. (age. s. 47) Murtaza, talihini sınayıp gör, Karşında kaplan kız Darıyka duruyor. Sağına soluna dikkat et Hz. Ali, Karşındaki doğu halkının kaplanı. (age. s. 61) Ali ile güreşen Darıyka kaplana benzetilir. Arapların gayretlenen Ali si, Alırım at üstünden seni, dedi. Kız da saldırdı kaplan gibi, Bilinmez kimin daha güçlü olduğu. (age. s. 58) Destanın ilerleyen dizelerinde Darıyka ile güreşen Hz. Ali de güçlü oluşu yönüyle kaplana benzetilir. Aslan Ali saldıran bir kaplan gibi, Darıyka ise karakulak aslan gibi. (age. s. 59) Darıyka ile Hz. Ali nin oğlu Şaysılda 18 yaşına geldiğinde kaplana benzetilir. Kaplan gibi eğilerek gelen, Yaklaşan Şaysılda yı görür. (age. s. 96) Hz. Ali kendisini bulmaya gelen oğlu Şaysılda yı görür ancak tanımaz. Kara kulaklı bir kaplana benzettiği bu yiğidi çok beğendiğini ve kim olduğunu merak ettiğini söyler. Saldıran kara kulak kaplan gibi, Kim görmüş insanların arasında böyle yiğidi. (age. s. 116) Kardeşi Hüsyin le güreşen Şaysılda gücü ve cesareti bakımından kaplana benzetilir.

177 163 Şaysılda da yakaladı gidip, Cesaretle kaplan gibi saldırıp. (age. s.117) Birbirlerini tanıyamayan baba ve oğul güreşirken Hz. Ali kart kaplana Şaysılda ise genç aslana benzetilir. Biri kart kaplana, diğeri genç aslana, Benziyordu bu pehlivanların. (age. s. 118) Er Soltonoy Destanı nda Bolotkan cesur oluşu bakımından kaplana benzetilir. Kendisi alp görünüşlü, kaplan yürekli, çınar bilekli kişi olur. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 22) Temirkan, tüm Kırgız yiğitlerine mektup yazıp onları Kalmuklarla savaşmaya çağırır, onları cesaretlendirmek ve onurlandırmak için kaplana benzetir. Kuş eğitmeninden çıkan kaplanlar, Soltonoy, Şabek kahramanlarsınız. (age. s. 31) Kalmuklarla savaşan Kırgız yiğitleri kaplana benzetilir. Kaplan gibi ileri atılıp, Savaşanlar oldukça çok. (age. 75) Kaplan gibi baturlar, Kükreyip haykırdılar. Saldırarak Kalmuk u, Karanlıkta yardılar. (age. s. 84) Destanda Kırgızlara yenilen Kalmuklu hanlardan bir olan Cediger in heybeti ve savaşmaktan vazgeçmeyen tavrı kaplana benzetilir.

178 Cediger Han, son bir gayretle, kara kaplan gibi heybetle, yiğitlerini dört bir yana gönderdi. (age. s.88) 164 Kırgız pehlivanı Nar, Kalmuk pehlivanı ile teke tek dövüşürken ikisi de güçlü ve cesur oluşları bakımından vahşi kaplana benzetilir. Vahşi bir kaplan gibi Tekrar gelip vuruştular. (age. s. 90) Uyulkan Han, yiğitlerinin Temirkan ve Bolotkan ile savaşmaya gitmesini ister. Cesaretinizi toplayın ve onlara kaplan gibi saldırın, der. Ulaşırsın maksadına, Başın dertlerden arınıp. Kendini göstermeye kim çıkar, Boz kaplan gibi saldırıp. (age. s. 114) Madılbek in Kalmuk casusu olmasından şüphelenen Kırgızlar onu sorgularlar, kaplan gibi cesur olduğunu söyleyip asıl niyetini sorarlar. Gerçek fikrin bizimle mi? Korkusuz batur halkta var, Kaplan yürek yiğitte var, Kalmuk tan gelen er yiğit, Ne tür hünerler sende var? (age. s.123) benzetilir. Kalmuklarla savaşan kırk Kırgız baturu, güçleri ve savaşçılıkları bakımından kaplana Kaplan gibi baturlar, Mücadele içinde. Kalmuk bunu gerçekte değil, Görmüş bile değil düşünde. (age. s. 163)

179 165 Kaplan yüreğine aş erme Kırgız destanlarında uzun zaman çocuğu olmayan kadınların hamile kaldıklarında yabanî hayvan etine ve yüreğine aş erdiklerini daha önce de dile getirmiştik. Manas Destanı nda Cakıp Bey in ilk eşi Çıyırdı hamileyken kaplan yüreğine aş erer. Bu durum doğacak çocuk olan Manas ın güçlü ve cesur bir savaşçı olacağının işaretidir. Yersem, kaplan yüreği yerim! Ondan başkasını düşünmüyor. Bulamayıp kaplan yüreğini, Delirmiş büyük hatun Aş ermekten yoruldu. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 85) Boston Destanı nda Buuba Han ın eşi hamileyken kayberen (yırtıcı hayvan) yüreğine aş erer. Kanışa nın aş ermesini ayı ve kurt yüreği geçirmeyince Buuba Han, avcılardan kaplan avlamalarını ister, karısının aş ermesi kaplan yüreği yiyince geçer. Bu durum doğacak çocuk Boston un kaplan yürekli olacağını gösterir. Sabırsızlanan Kanışa Ağzını zar zor oynatıp, Güçlükle söz söyledi. Bana yürek gerek, der, Kayberenin yüreği Güçlüsünden olsa, der. Onunla ağzım dolsa, der. Elindeki yüreği Çabucak doğratıp, kavurtup, Kanışa ya yutturdu, Sıcak yüreğe doyurdu, Kanışa nın ağrısı durdu. Aş ermesi şimdi geçmiş. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 27, 29)

180 166 Boston un ilk karısı Cezbilek de hamileyken yırtıcı hayvan yüreğine aş erer. Avcılar kurt, ayı, pars, aslan ve kaplan avlayıp yüreğini Cezbilek e getirirler fakat aş ermesi geçmez. Avcılar son olarak kara kulaklı kaplanı yakalayıp yüreğini getirirler ve aş ermesi geçer. Avcılar toplanıp, Sık ormanı dolaşıp, Tasalanıp gitseler, Kara kulaklı kaplan Ansızın önlerine çıktı, Pek çok avcı vurup, Kaplanı yıkıp, Karnını yarmak için çekiştirip, Yüreğine el atıp, Yüreği yiyip Cezbilek, Düzeldi şimdi. (age. s. 404) Deyim içinde kaplan Boston Destanı nda yurdunu Ayşakan dan geri alan Boston, suçsuz olduklarını söyleyerek Ayşakan ın halkına çok iyi davranır. Halk, kendilerine zulmetmediği için Boston a dua eder ve tehlikelerden uzak kalmasını dileyerek yoluna kaplan çıkmasın der. Bu deyim, kaplanın tehlike bildiren bir unsur olarak dile de yerleştiğini gösterir. Sevinip yüksek sesle Hepsi dua etti. Bundan sonra Alp Boston İyi günde yaşa. Kötülük görme, Yoluna kaplan çıkmasın, Düşmanlık güdüp düşman gelmesin. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 364)

181 167 Tehlike belirtisi olarak kaplan Manas Destanı nda Cakıp Bey in atı kaçar ve Mendibay adlı çocuk atın peşinden gider. Uzun zaman geçip de çocuk dönmeyince onu aramaya çıkan Cakıp Bey, uzaktan atını görür. Atını üstünde beyaz kaplan kürkü vardır. Kaplanın çocuğa saldırmış olabileceğini ya da bir avcının kaplanı avlayıp kürkünü bırakmış olabileceğini düşünür. Bu dizelerden Kırgızlarda kaplanın değerli kürkü nedeniyle avlanan bir hayvan olduğu da anlaşılır. At üstünden baktığında Beyaz kaplanın kürkü, Atının üstüne örtülmüş. Onu gören Cakıp ın Kafası karıştı: Çocuğu kaplan kapmış galiba, Benim başıma iş düştü galiba, Paramparça etmiştir Yer iken çocuğu Usta bir avcı vurmuştur. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 59) Boston Destanı nda Börübay-Sultan babası Boston u bulmaya giderken dedesi Kadamış; cesur ve şanslı olması için hayır dua eder, yoluna çıkacak kaplanı bile kolayca yenmesini diler. Bu dilek, kaplanın tehlikeli ve güçlü bir düşman olduğunu ortaya koyar. Kurban olayım zürriyetim, Alp babanı bul. Yoluna kaplan çıksa, Çekinmeden atıl. Aradığın bulunsun, Kapışan düşman yenilsin, Diye dua etmiş. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 438) Boston, ilk karısı Cezbilek in yurduna gitmek için gelip kendisini bulan oğlu Börübay-Sultan ı da yanına alıp doğuya doğru yola çıkar. Geçtikleri yolların tehlikeli ve

182 ürkütücü olduğunu, ıssız ormanlardan geçtiklerini anlatmak için yırtıcı hayvanların çokluğundan söz edilir. Onlar için tehlikeli olan bu hayvanlardan biri de kaplandır. 168 Burası ıssız bir vadi imiş, Halkın olmadığı ürkütücü yer imiş. Kaplanları düşmanlık ederler, Geyik kovalayıp yakalarlar, Kanını sorup haz alırlar. Geyiklerin etini çkiştirip Kaplanlar alırlar. Güçlüleri yenerler, Güçsüzleri kaçarlar. (age. s. 490) Er Soltonoy Destanı nda Talas a giderken yolda mola veren Madılbek i ve atını takip eden iki kaplan, tehlike belirtisi olarak ifade edilir. Madılbek uyurken onlara yaklaşan kaplanı fark eden at, uyandırarak sahibini uyarır. Akşam parlak ay çıkıp, Gece yarısı olmuştu. Orada burada çok otlayıp, doru yorga doymuştu. Ormanın iki kaplanı, Bunları takip etmeye başladı. Kaplanlardan şüphelenerek, Doru yorga Madılbek in, Dişleyip çekti paçasını. Hayvan da olsa insanı, Uyandırmaya yaradı. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 119) Madılbek uyanır ve iki kaplanı avlar. Madılbek in gücünü ifade etmek için kaplanlar kediye benzetilir. Muhteşem pehlivan Madılbek, İkisi saldırıp gelince,

183 169 Enselerinden tutup onları Birbirine vurdu kedi gibi. (age. s. 120) Rüyada kaplan görmek Boston Destanı nda Cezbilek, kara kulaklı bir kaplan ve ala kuyruklu beyaz bir kaplan görür. Rüyasını annesine babasına anlatarak yorumlamalarını ister. Babası Kadamış, Cezbilek e eşi Boston ve oğlu Börübay-Sultan ın geleceğini söyler. Kadamış Han acele etmedi, Durup düşünüp başladı: Kara kulaklı kaplan Yanına alıp babasını Oğlun gelecek değil mi? Alp Boston un bulunup, Börübay-Sultan ı yanına alıp, Beyaz kaplan gibi atılıp, Boston gelecek değil mi? (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 489, 499) Er Soltonoy Destanı nda Uluykan Han rüyasında iki kaplan görür ve yorumlaması için rüyasını bir mollaya anlatır. Molla, bu iki kaplanın yok etmeyi planladığı Temirkan ve Bolotkan olduğunu ancak onların Uluykan Han ı yeneceklerini söyler. Ormandan çıkar çıkmaz, İki kaplan saldırdı, Çaresiz kalıp telaşla, Aklım tepemden çıktı. Kükreyen kaplan sesiyle, Kızıl kaya yankılandı. Bu rüyanın gerçeği,

184 170 Başa gelecek beladır. İki kaplan dediğin, İki batur kişidir. Bu ikisi kim dersen, Temirkan ve Bolotkan dır. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 111) Pars (Leopar) Genel özellikleriyle pars Büyük ve yırtıcı bir hayvan olan pars; aslan, kaplan ve jaguardan sonra en büyük dördüncü kedidir. Büyük kedilerin içinde ağaca en iyi tırmanabilen türdür. Geniş pençelerinde sivri ve keskin tırnakları, kısa ve toparlak kulakları, göz alıcı parlaklıkta kısa tüylü postu vardır. Post rengi sarımsıdır ve üstünde siyah benekler bulunur. Bu benekler, insanların parmak izi gibi her bireyde farklılık gösterir. Gövdesinin üçte ikisi kadar da kuyrukları vardır. Gündüz tehlike sezdiğinden gece avlanmayı tercih eder. Cüssesine göre çok güçlü olduğu için yakaladığı geyik ve domuz gibi ağır avları bile ağaca çıkarabilir. Afrika'nın sıcak bozkırlarından Hindistan ve Malezya Yarımadasının yağmur ormanları ve Çin'in karla kaplı soğuk dağlıklarına kadar olan ormanlarda, çalılıklarda, fundalıklarda, yarı çöl ortamında ya da kayalık dağ yamaçlarında yaşayabilir. Kürkü çok kıymetli olduğundan önemli bir av hayvanıdır Parsın Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Pars, diğer büyük yırtıcılar gibi güçlü ve cesaretli oluşu nedeniyle Türk kültür ve edebiyatında benzetme unsuru olarak kullanılan bir hayvandır. 12 Hayvanlı Türk Takvimi nde üçüncü yıla adını vermiştir Kırgız destanlarında pars Benzetme unsuru olarak pars Er Eşim Destanı nda Er Eşim in savaştığı Acaan adlı Kalmuk yiğidinin heybeti tasvir edilirken boynunun kalınlığı pars boynuna benzetilir.

185 171 Avcı kartal yüzlü, Uzanmış köpek kadar kaşı var, Ensedeki büklümler pars boynu kadardır. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 85) Kozuke ve Bayan Destanı nda Kozuke nin babası Karabay, Bayan ın babası Sarıbay a oldukça fazla başlık parası ödemiştir ancak Karabay ölünce Sarıbay dünürlüğü bozar ve kızını alıp uzaklara götürür. Bunu öğrenen Kozuke, annesine ne olursa olsun gidip Bayan ı alacağını söyler. Annesinin endişesini gidermek için ise heybetini beyaz parsa benzetir. Cam gibi yüzümde nur var, anne, Beyaz pars gibi heybetim var, anne, Kaçsa da gidip rahat bırakmam, anne, Bayan gibi güzel yârimi, anne. (age. s. 149) Mendirman Destanı nda Adıl Han ın kendisini tehlikeli bir yolculuğa göndermek istediğini anlayan Mendirman; gücünü, cesaretini ve tehlikeli biri olduğunu anlatabilmek için kendisini parsa benzetir. Tuttuğunu kaçırmaz Mağarada yatan parsım. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 39) Manas Destanı nda seksen dört arkadaşı, atını kesmeyi kabul ettiği için Manas ı kendilerine han ilan edip ak kilime oturtur. Manas, sergilediği cesur tavır nedeniyle leopara benzetilir. Kaçmasına rağmen, Leopar Manas çocuğu, Etrafını sardılar, Bırakın demesine rağmen, Getirip genç Manas ı Ak kilime oturttular. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 455) Manas, Çinlilerle savaşırken gücü ve cesareti bakımından yine leopara benzetilir.

186 172 Leopar Manas, Hiddetle bağırarak (age. s. 483) Leopar Manas bahadırı En güçlü ata bindirdiler. (age. s. 489) Manas ı kendine han seçen halk da onu leopar diye nitelendirir. Hanlı halk olduk, diye, Leopar Manas delikanlıyı Han seçtik. diye (age. s. 511) Pars etine aş erme Kırgız destanlarında sıkça rastlanan yırtıcı hayvan etine aş erme motifini teşkil eden hayvanlardan biri de parstır. Şırdakbek Destanı nda annesi, Şırdakbek e hamileyken pars etine ve kalbine aş erer. Annesi aş erer, Kaplan ve pars etine Parsın tek etine değil, Aş erer kalbine. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 251) Av hayvanı olarak pars Kocacaş Destanı nda Kocacaş ın avcılığını öven babası oğlunun vurduğu av hayvanlarından birinin de pars olduğunu söyler. Pars, kürkünün kıymetli olması nedeniyle tercih edilen av hayvanlarından biridir. Kaplan, pars, aslan vuran, Keçi, teke, kulcayı, Hesapsız çok vuran. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 209)

187 173 Tehlike belirtisi olarak pars Kozuke ve Bayan Destanı nda annesi Sanam, Kozuke ye yolculuğu sırasında ormanda ayı, kaplan ve pars gibi tehlikeli hayvanlarla karşılaşabileceğini söyler. Köknar, huş ağaçları, çocuğum, Arasında Sibirya parsı, kaplan, çocuğum, Ayılar gezer, sivri dişleri olan, çocuğum. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 161) Köpek Genel özellikleriyle köpek Köpek; evcil ve vahşi olarak dünyanın hemen hemen her yerinde yaşayan, keskin koku alma ve işitme yeteneğine sahip etçil bir hayvandır. Sahibine bağlılığı ile ünlüdür. Hızlı koşan ve yüzebilen bir hayvandır. Çok eski çağlardan beri evcilleştirilmiştir. Görünüş ve büyüklükleri farklı, yüzden fazla evcil ırkı vardır. Zeki olduğundan kolayca terbiye edilebilir. Koku alma ve iz sürme yetenekleri sayesinde av, bekçilik, polislik, aramakurtarma, çobanlık gibi işlerinde insanların işini kolaylaştıran önemli dostlardır. Bazı insanlar da evlerinde süs köpekleri besler Köpeğin Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Köpek, Türk kültüründe insanların en iyi dostu olan hayvanlardan biridir. Güvenilir bir bekçi olan köpekler, sadece yaşam alanlarının düşmanlardan korunmasında değil hayvan sürülerinin vahşi hayvanların saldırılarından korunmasında da önemli bir rol üstlenmiştir. Avcılık geleneğinin yaygın olduğu Türk kültüründe avcının en önemli araçlarından biri de av köpekleridir. Köpek, 12 Hayvanlı Türk Takvimi nde on birinci yıla adını vermiştir. Türklerde köpek sembolü kurt veya kartal gibi ulusal bir sembol olmamıştır. Şaman ayinlerinde güçlü şamanlar kurt, kartal gibi hayvanların biçimine girerken zayıf şamanlar köpek şekline giriyordu. Köpek yer altına inerken kullanılıyor ve bu olumsuz anlamı sebebiyle cenaze merasimlerinde kurban edilen bu hayvan ölümü temsil ediyordu. Çin ve Moğol kültürlerinin etkisiyle köpekten türeme

188 174 Türklerde de görülmüştür. Genelde olumsuz anlamlarına rağmen köpek, İslamiyet ten sonra avcılığa verilen önem sebebiyle dostluk, sadakat ve sabır gibi olumlu anlamlar yüklenmiştir (Çatalbaş, 2011) Kırgız destanlarında köpek Er Eşim Destanı nda savaşa gidip üç yıl sonra yurduna dönen Er Eşim, halkının ve hayvanlarının yerinde olmadığını, köpeklerinin sahipsiz kaldığını görür. Sahibine sadık hayvanlar olan köpeklerin onlardan ayrı kaldığı için uluduğu ifade edilir. Sahiplerinden ayrı kalmış köpek uluyor, Kimsesiz köpeklerin hepsi uluyor. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 103) Uzun süre ayrı kalan Er Eşim ve karısı tekrar bir araya geldiklerine çok sevinirler, bu mutlu hâlleri sahibini görmüş köpek yavrusuna benzetilir. Sahibini görmüş köpek yavrusu gibi Bir süre duygulanıp kucaklaşır. (age. s. 125) Munduk ve Zarlık Destanı nda açgözlü kocakarı Mastan, Çançarkan ın önceki altmış karısından altın alınca Kançayım ın doğurduğu ikiz bebekleri saklar. İki köpek yavrusuna kan sürer ve Kançayım a bunları dünyaya getirdiğini söyler. (age. s.205) Söz vererek evlendiğin hana iki köpek yavrusu doğurdun. diyerek hile uydurur. Mendirman Destanı nda Adıl Han ın ve halkının zenginliği anlatılırken köpeklerinin yemek yediği kapların bile bakırdan olduğu belirtilir. Köpeklerin kabını bakır yaptı Çadırların örtüsünü kürk yaptı. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 29) Köpeğin bu destanda bir deyim içinde olumsuz anlamda kullanıldığı görülür. Mendirman, karısıyla evlenmek isteyen Adıl Han a cevap verirken kullandığı bir deyimde kadınları köpeğe benzetir.

189 175 Sen eşinden bıkarsan Bu nasihata kulak ver Kadınlar it imiş İçten yiyen kurt imiş. (age. s. 40) Eşimkul Menen Zuura Destanı nda kendisini evliya olarak tanıtan ancak çocukları olmayan Eşimkul ve Zuura yı kandırıp hizmetinde kullanan hilekâr kişi kudurmuş bir köpeğe benzetilir. Açıkça gösteriyor Bîçareye zararı. Kudurmuş it gibi sürükleyip Ahmak ediyor insanı. Bırak evliya almıyorum Senin vereceğin balayı. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 73) Çocuğu olmayan herkesi kandırıp ellerindeki bütün parayı ve malı alacak kadar açgözlü olduğu için Zuura, bu sahtekâr evliyayı aç kalmış tazıya benzetir. Evliya söyler her türlü Yıllığa salıp almış gibi Açıldı kötü nefsi Sabaha kadar aç kalmış tazı gibi. (age. s. 77) Manas Destanı nda karısı Çıyırdı nın bir oğlan doğurduğunu Bey Cakıp a müjdelemeye gitmek istemeyen Akbalta av kaçırmış köpek gibi koşamayacağını söyler. Avı kaçırmış köpek gibi Nereye koşturayım? (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 105) Gerek bu ifadeden gerekse Manas ın av köpeklerini yanına alıp ava çıktığından söz eden aşağıdaki dizelerden Kırgızların köpekleri avlanmak üzere eğittikleri anlaşılır.

190 176 Köpeklerle avcı kuşları alarak ava çıktı, Yedi yiğidi yanına alıp, Gideli on bir gün oldu. (age. s. 409) Köpek, Manas Destanı nda Moğollar için bir hakaret ifadesi olarak da kullanılır. Cakıp ın oğlunun doğumu için düzenlediği toyda Moğol pehlivan Çokan ile Kırgız pehlivan Tügölbay güreşir. Tügölbay gibi pehlivana Türklerin hepsi geldi. Çirkin köpeklere Şerefimizi ayak altında çiğnetme. Diğer baban Capas destek olursa Hiç acıma bu köpeğe Gücün kuvvetin var ise! (age. s. 131) Kız Darıyka Destanı nın kadın kahramanı Darıyka yenilmez bir pehlivandır. Darıyka ile Hz. Ali, güreşirler ancak birbirlerini yenemezler. Bunun üzerine Ali, Darıyka yı azgınlık ve uyanıklık timsali olarak anılan efsanevî köpek olan sırttan olarak niteler. Sen dişilerin sırttanı olan bir kaplansın, Kısa zamanda olduk ikimiz yoldaş. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 70) Er Soltonoy Destanı ndan anlaşıldığına göre Kırgızlarda köpek güvenlik sağlamanın önemli araçlarından biridir. Destanda Toskulu Bey in köyünü yedi köpeğin koruduğu ifade edilir. Bunlardan başka beyin kurtlara kaptırmayan beş tazısı ve hareket bile ettirmeyen iki iti varmış. Bu itler yabancı kişilerin eselerini at sürmelik yerden duyarlarmış. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 76) Destanda Orolkan, rüyasında çok değer verip baktığı iki atmacanın arkasından gönderdiği kırk bir tazı görür. Rüyasında gördüğü iki atmaca Temirkan ve Bolotkan adlı

191 iki kardeş, ardından gönderdiği tazılar da onların en sadık yardımcıları olan kırk bir yiğittir. 177 Onu salıp ardından, Kırk bir tazı göndermişim. Gönderdiğim tazıların hepsi, Onlara sadık er oldu. (age. s.139) Madılbek, Tamirkan ve Bolotkan ın güvenini kazanıp onları tuzağa düşürür. Madılbek e inanıp yanlarına silah almadan atlarına binip onunla giderler ve Kalmuklar iki kardeşe köpek gibi saldırır. Agışay ın düzlüğünde Kalabalık Kalmuk çevirdi. Silahsız gelen gençleri, Saldırıp it gibi daladı. (age. s. 145) Bir başka bölümde de Soltonoy, Madılbek i takip edip Kırgızların peşinden giden Kalmukları köpeğe benzetir. Gururum kırk yiğit, Düşmana geldik yakınlaşıp. Kalabalık Kalmuk kapanır, Kancık it gibi peşini bırakmayıp. Madılbek yönetmekte, Zevkten dört köşe olup. (age. s. 152) Destanın ilerleyen dizelerinde Çoğoloy adlı Kırgız yiğidine saldıran Kalmuklar, köpeğe benzetilir. Köpek dalaşı gibi, Dört bir yandan geldiler ya. (age. s. 171)

192 Kırgız hanı Colborskan, kayınbiraderleri Kögöykan ı ve kardeşini hain ve kinci oldukları için hırlayan köpeklere benzetir. 178 Colborskan o sırada şöyle dedi: Koyoşkan ın oğulları, Hırlayan bir it idi. Eskilerden beri bilirim, Onların içindeki kin büyük idi. Buna karşın Şabek şöyle der: Ecel başına gelmediyse, İtler aslana dokunamaz. (age. s. 193) Kögölkan ın halktan vergi toplaması için gönderdiği adam, Aşırbek adlı Kırgızı havlayan köpeğe benzetir. Sen gibi bir havlayan it ile, Boşa vakit geçiremem. (age. s. 216) Yılan Genel özellikleriyle yılan Yılan uzun vücutlu, bacaksız sürüngenlerin genel adıdır. Dünyada üç bin kadar yılan türü bilinmektedir. Bunların çok azı zehirlidir. Sıcak bölgelerde yaşayan, soğukkanlı, etçil hayvanlardır. Vücutları pul görümünde bir deriyle kaplıdır. Büyümeye engel olduğu için zaman zaman deri değiştirir. Zehirli yılanlarda ön çenede uzun oluklu zehir dişleri de vardır. Bunlarda tükrük bezleri, zehir bezine dönüşmüştür. Kış uykusuna yatan hayvanlardan biridir. Böcek, karınca, fare, kuş, kertenkele gibi canlı hayvanları avlayarak beslenir. Zehirlerinden panzehir yapılarak fayda sağlanır. Sıcakkanlı hayvanların

193 vücutlarından yayılan ısı dalgalarını tespit ederek avlarını karanlıkta bile kolayca bulur ve takip eder. Yılanların renkleri ve boyları çeşitlidir. Yılanlar yumurtlayarak ürer Yılanın Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Türk kültüründe yılan çoğu zaman olumsuz nitelikleriyle ön plana çıkan bir hayvandır. Zehirli oluşu nedeniyle tehlikeli bir hayvan olarak nitelendirilen yılan; hain, sinsi, soğuk insanları anlatmak için kullanılan bir benzetme unsurudur. Daha çok Güney, Orta ve Doğu Anadolu resminde, masallarında, hikâyelerinde rastlanan, akıllı ve iyi olarak tanımlanan, bellerinden aşağısı yılan, üstü ise insan şeklindeki Şahmaran adı verilen ve hiç yaşlanmayan, ölünce ruhunun kızına geçtiğine inanılan varlık; yılanın Türk kültüründe efsanelere de konu edildiğinin göstergesidir. Kırgızlar yılanı hastalıkları iyileştirmede de kullanmışlardır. Beli ağrıyanlara yılanın safrasını suyla karıştırarak verirlermiş. Kemik vereminde ise yılanı kaynatır, suyunu hastaya içirirlermiş. Kırgızlar beyaz yılanı evlerin iyeleri olarak görür, ona hiç zarar vermezler. Tam tersine ileride bir iyilik olacağının işareti olarak kabul ederler. Onun önüne süt dökerek evden çıkarırlarmış. Bunu bilmeyen biri yılanı öldürürse hemen evine gidip yedi tane ekmek pişirerek yılanı öldürdüğü yere doğru gitmekte olanlara ikram edermiş. Ekmek yenildikten sonra yılandan özür dileyip affetmesini beklermiş (Karadavut, 2010) Kırgız destanlarında yılan Munduk ve Zarlık Destanı nda yılanın benzetme unsuru olarak kullanılır. Çançarkan adlı hanın çocuğu olmadığı için ağlayışı tasvir edilirken ok yılan gibi dönerek ifadesiyle yılana benzetildiği görülür. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 193) Destanda Zarlık, çıktığı uzun yolculukta çok yorulur ve perçemleri yere değecek şekilde sürünür, bu bakımdan yılana benzetilir. Ayaklarını ellerini uzatır, Perçemleri yere kadar uzayıp Yılan gibi sürünür. Uzanır yere Zarlıkkan

194 180 Kara toprağın üzerine Yüz üstü yatar Zarlıkkan. (age. s. 221) Mendirman Destanı nda Aykanış ın güzelliğini kıskanan cadı kadın ona bir kötülük yapmak ister. Kadının kötü ve sinsi oluşu ok yılanına benzetilir. Bu cadı kadın kıvranıp Oraya buraya koşturdu Kadın durup düşündü Ok yılanı gibi sinsi sinsi. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 30) Destanda Asıl, kendisini Mendirman dan ayırdığı ve uzak bir yere gönderdiği için en küçük kardeşi olan Külteber e sitem eder, onu yılana benzetir. Yılanın burada da kötülükle özdeşleştirildiği görülür. Kırdı benim belimi Belime dolanan yılan gibi Bana çektirdiğin bu ızdırap Göze oğlak çarpması gibi. (age. s. 49) Yılan, Kız Darıyka Destanı nda da acımasız ve tehlikeli insanlar için benzetme unsuru olarak kullanılır. Şaysılda, babasını bulmak için Arabistan a giderken yolda bir ihtiyara rastlar. Aksakallı ihtiyar, Medine ye giderken yollarını kesen haramileri merhametsiz oldukları için yılana benzetir. Onlar merhametsiz hayvan gibidirler, Zehrini akıtan yılan gibidirler. Gezerler yavrum hayvanlar gibi, Gece gündüz leş arayanlar gibi. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 110)

195 181 Kırgız destanlarında yer alan yırtıcı hayvan etine ya da yüreğine aş erme motifi Er Soltonoy Destanı nda diğer destanlardan farklı olarak zehirli yılana aş ermek şeklinde yer alır. Colborskan ın karısı Gülaypa yılana aş erdiğini söyler. Bilmiyorum erkek mi kız mı, Taşımaktayım bir bebek. Benim söylediklerime, Delili olmadan inanma! Aşerip dolanıyorum, Zehri güçlü yılana. Alaca yılan yiyen Gülaypa nın aş ermesi geçer. Alaca yılan yedirip, Giderdi aş ermesini. Gülaypa çok iri yapılı ve güçlü bir bebek dünyaya getirir, çocuğun kolları öyle kaslıdır ki şekil bakımından kurbağa yutmuş yılana benzetilir. On beşindeki oğlanı, Güreşse yıkacak gibi. Kollarının kasları, Kurbağa yutmuş yılan gibi. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 21) Destanda Temirkan ile Bolotkan ın düşmanla karşılaştıklarında soğukkanlı oluşları yılana benzetilir. Temirkan batur, Bolotkan, Onların halini söylersem, Yüz yüze gelse düşman ile, Yüzleri soğuktur yılandan. (age. s. 113) Yüzleri soğuk yılan gibi, Yüreğe mızrak sokuyorlar. (age. s.175)

196 182 Destanda Kögöykan adlı Kırgız hanı, toy düzenlemek için zengin fakir demeden tüm halktan yüz altın sikke vergi toplar. Bu acımasız tavrı nedeniyle Aşırbek, onu kan içen yılana benzetir. Alaca yılan gibi, Halkın kanını içmiyor mu? (age. s. 215) Ejderha Genel özellikleriyle ejderha Ejderha, türlü biçimlerde tasarlanan korkunç bir masal canavarıdır. Farsçada büyük yılan anlamında kullanılan bu sözcük, dilimize korkunç canavar manasında geçmiştir. Milletlerin mitolojisinde yer alan ejderhaların ortak özellikleri aslanpençeli, yılan kuyruklu, pullu derili, kanatlı olması, ağzından veya burnundan ateş saçmasıdır. Yedi başlı olanları vardır. Efsanelerde ejderha; hazineleri bekler, insanları esir eder. Bu korkunç canavarlar her defasında bir masal kahramanı tarafından öldürülür, böylece zulümleri son bulur. Efsanevi bir yaratık olan ejderha çoğunlukla büyüsel veya ruhanî güçlere sahip, kuvvetli ve büyük bir kertenkele veya başka bir sürüngen olarak tasvir edilir. Batı tasvirleri genellikle kanatlıyken, Doğu'daki tasvirlerde genellikle kanat bulunmaz. Ejderhalarınkine benzer özellikler içeren efsanevi yaratıklar neredeyse her kültürde mevcuttur. Hatta ejderha Çin ve diğer Uzak Doğu ülkelerinin simgesidir. Avrupada uğursuzluk getirdiğine inanılan ejderha, Uzak Doğu da uğur simgesidir. Çin de on iki burçtan biri ejderhadır Ejderhanın Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Türkler için önceden bereket, refah, güç ve kuvvetin sembolü kabul edilen bu hayvan, Ön Asya kültürüyle ilişkiye geçildikten sonra bu anlamları zayıflayarak alt edilen kötülüğün sembolü olarak algılanmıştır. Hunlar ejder festivali düzenlemiştir. Bunun yanı sıra Çin de imparatorluk sembolü olan ejderha, Türkleri bu yönüyle etkilemiş ve Türk hayvan takviminde de yıl sembolü olarak yer almıştır. Türkler arasında ejderin sembolik anlamları İslamiyet ten sonra da devam etmiştir (Çatalbaş, 2011).

197 Kırgız destanlarında ejderha Mendirman Destanı nda bir ihtiyar adam, Mendirman ı ortadan kaldırmak isteyen Adıl Han a onu ejderhaların olduğu yere göndermesini önerir. Opyun gölü varmış Gidilse gelinmez yermiş İşte oraya gönderelim Gidilse gelinmez çölmüş Diri diri gömülen mezarlıkmış Nice yolları böyleymiş Korkunç ejderhalar varmış Sihirli bir ejderhaymış Gidip başına bir felaket gelsin Gittiği gibi kaybolsun. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 35) benzetilir. Eşimkul Menen Zuura Destanı nda Altın Kökül ile Kan İçme güreşirken ejderhaya Ejderha gibi boy ölçüştüler. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 201) Temirkan ın halkı ile dövüşü anlatılırken Altın Kökül ün ejderha gibi ıslık çaldığı dile getirilir. Ejderha gibi ıslık çıkarıp Elindeki parlak çelik Salladığını bırakmıyor. (age. s. 229) Temirkan, kızı Aruuke ye Altın Kökül den söz ederken onun gözüne ejderha gibi göründüğünü söyler. Şu bala göründü Ejderha gibi gözüme. (age. s. 263)

198 184 Manas Destanı nda Cakıp ın çocuğu olmuyor diye ağlayan karısı Çıyırdı, rüyasında aksakallı bir adam görür. Aksakallı adam ona kırmızı elmayı yemesini ve ejderhaya binmesini söyler. Altmış kucak ejderhaya At yerine bin! diye. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 35) Çıyırdı nın rüyasını yorumlayan Baycigit, kadının rüyada ejderhaya binmesini çocuğunun heybetli olacağına yorar. Ejderhayı at olarak Büyük hatunun binmesi O çocuğun heybeti Yeryüzünde sürecek. (age. s. 79) Kırgızlara yenilen Kalmuklar, güçlü olması bakımından Manas ı ejderhaya benzetir. Altaylı Kalmuk u Ejderha çıktı diye, Adı Manas güçlü! (age. s. 257) Kırgız pehlivanı Künös ile Çinli pehlivan Dan-dun dövüşürken ejderhaya benzetilirler. Yakalarına yapışarak, Ejderha gibi dövüşerek, İki pehlivan tutuşup Çekişmeye geçtiler. (age. s. 351) Boston Destanı nda Boston, kırk kızın başında beklediği Cezbilek in odasına iki gece gizlice girer ve onun saçından bir tutam keser. Cezbilek, kendisini koruyamadıkları için seksen cariyeyi öldürtür. Ertesi gece Boston tekrar gelir ve Cezbilek, Boston u gördüğü gece ona öfkelenir, seksen cariyesini onun yüzünden öldürttüğünü söyleyerek Boston a kızar.

199 185 Ejderha gibi hışırdadın, Kılıcını tuttun İki günün içinde Seksen kızı yuttun. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 120) Destanda bir ejderhanın varlığından ve her yıl Alp Kara Kuş un dünyaya getirdiği yavruları yediğinden söz edilir. Alp kara Kuş yumurtlar, Üstüne yatıp yumurtasından Yavrusunu çıkarır. Obur ejderha, Alp Kara Kuş yavrusunu Her yıl yutup yer. (age. s. 253) Boston un atı Karaboz, bu ejderhayı öldürmeyi başarabilirse bunun Allah ın Boston u koruduğu ve dileğinin gerçekleşeceği anlamına geldiğini söyler ve ejderhayı nasıl öldüreceğini anlatır. Çınar ağacını bekle Ejderha geldiğinde, Altı kez dolanıp çınara Yarısına ulaştığında Başına nişanlayıp at. Okun yetişip doğruca değerse, Ejderha yuvarlanıp çınardan, Yere değip küt derse, Seni Hüda nın kollamasıdır. İkbalinin yükselişidir, Dileğinin gerçekleşmesidir. Eğer sen saptırırsan, Tam nişan alamazsan, Hüda nın seni çarpmasıdır, Ejderhanın seni yutmasıdır. (age. s. 254)

200 186 Karaboz, cadalozun yer altındaki çocuklarının en güçlüsü olan Çoyun Alp in gücünü ve korkunçluğunu Boston a anlatırken Çoyun Alp in ejderhayı bile yakalayabildiğini söyler. Bütün vücudu demirden Yaratılmış Çoyun Alp. Ejderhayı besleyip, Kamçı vurup koşturup, Yakalayan Çoyun Alp. (age. s. 289) Kız Darıyka Destanı nda Darıyka, heybetinden dolayı ejderhaya benzetilir. Kılıcının keskin zamanıdır, Güreşte yenilmez hiç kimseye. Ejderha gibi olan heybetinden korkma, Namlı Darıyka o, yenilmez insana. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 49) Kendisiyle güreşmeye gelen Ali ile karşılaşan Darıyka, hiç kimseye yenilmediği için kendisinden ejderha diye söz eder. Durumumu anlatıp izah ettim, Yutmak isteyen ejderhaya doğru geldin. Yanılıp beni bilmeden gelmişsindir, İnsanın yenemediği pehlivan Darıyka benim. (age. s. 56) Darıyka ile Ali birbirlerini yenemezler, Darıyka kendine denk erkeği bulduğunu söyler ve evlenirler. Ali bir süre sonra kendi yurduna döner ve oradakilere Darıyka ile güreşinden söz ederken onu ejderhaya benzetir. Yalvardım Yaradan a koru diye beni, Yutmak isteyen ejderha gibi heybeti. (age. s. 83)

201 187 Destanda ejderha saldırgan ve tehlikeli oluşu yönüyle de söz konusu edilmiştir. Şaysılda, babası Ali yi bulmak için Arabistan a giderken çok tehlikeli yollardan geçer. Yolda büyük kertenkeleler ve ejderhalar vardır. Koyu orman, içi dolu köknar ve söğütlerle, Çok tehlikeli hayvanlar da var. Ağzını açarak saldırır büyük kertenkele, Yutmak isteyerek ıslık çalar ejderhalar. (age. s. 106) Ali, oğlu Şaysılda yı görünce tanıyamaz ve ejderhadan bile korkmayacak kadar cesur olan bu çocuğun kim olduğunu merak eder. Çocuğu takip edip sınıyordu Ali, Kaçmadan cesurca davranan, Bu kimin oğlu böyle, aslan gibi heybetli, Ejderhanın yutmasından dahi korkmayan. (age. s. 116) Er Soltonoy Destanı nda Talas a giden Madılbek, yolda günde altı kişiyi yiyen bir ejderhayla karşılaşır ve onu okuyla öldürür. Işıldayan çift yıldız, Ejderhanın gözleriymiş. Sallanarak yürüyen, Ejderhanın kendisiymiş. O ejderha her gün, Altı kişi yer imiş. Kalınlığına baksan, Büyük öküzün beli kadar. Uzunluğu kafirin Otuz kulaç karar. Madılbek ejderhayı, İsabet ettirip vurdu.

202 188 Başını delip geçti oku, Ciğerine oturdu. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 120) Madılbek, Temirkan ve Bolotkan ı kandırmak için Kalmuklara meydan okuyup yılkılarını aldığını, heybetinin arkasından gelenlere ejderha gibi göründüğünü söyler. Ardımdan kovalayanlara, Ejderha gibidir heybetim. (age. s. 144) Madılbek, kalabalık Kalmuk ordusundaki askerlere, Kırgız yiğitlerine yenildikleri için kızar ve savaşçılıklarından dolayı Kırgızları ejderhaya benzetir. Kalmukların ise savaş meydanı yerine köylerinde ejderha gibi olduklarını söyler. Altı Kırgız bizi, Ejder gibi sordu ya. Hepimizin cesetleri, Ovada kalacak gibi oldu ya. Ejder ve kaplan gibi Köyde senin heybetin. (age. s. 166) 5.16.Kuşlar Genel özellikleriyle kuşlar Omurgalı hayvanların bir sınıfıdır. Bulunan kuş fosillerinden ilk kuşların günümüzden yüz kırk milyon yıl kadar önce yaşadıkları anlaşılır. Dünyanın her yanında yaşamakla birlikte daha çok ılıman bölgeleri tercih eder. On binden fazla türü vardır. Büyüklükleri, renkleri, biçimleri, yaşama biçimleri çok farklıdır. Boyca en büyük kuş, kanatsız olan devekuşudur. En küçüğü ise kuştan çok bir böceğe benzeyen sinekkuşudur. Öteki hayvan sınıflarına göre en önemli özellikleri vücutlarının tüylerle kaplı olması ve uçmalarıdır. Kuşlar yumurtlayarak üreyen omurgalılardır. Ön ayakları kanat biçiminde gelişen kuşların arka ayakları yürümeye yarar. Bazı kuşlar, ayakları perdeli olduğundan yüzebilir hatta suya dalabilir. İskelet ve kas yapıları hareketli olmalarını sağlar. Yiyecekleri

203 189 yakalamaya ve kendini savunmaya yarayan gaga, kuşların en belirgin özelliklerinden biridir. Etle, balıkla, böcekle ve bitkiyle beslenen kuş türleri vardır. Kuşların en gelişmiş duyu organları gözleridir. Gözlerin genellikle kafanın sağında ve solunda yer alması, kuşun görüş alanını genişletir. Örneğin atmaca, insana oranla on kez daha keskin görür. İşitme duyuları da oldukça iyi gelişmiştir. Yuva yapımında kullandıkları malzeme çok değişiktir. Saman, kuru ot, çalı çırpı, yaprak, tüy gibi maddelerden yararlanarak yaptıkları yuvalarını çok değişik yerlere kurar. Bazı kuşlar da ağaç ya da kaya kovuklarında yuva yapmayı tercih eder. Kuşların büyük çoğunluğu göçücüdür. Genellikle sıcak bölgelerde yaşayan kuşlar, bu bölgelere kış gelince sürüler hâlinde öteki sıcak bölgelere göç eder Kuşların Türk kültür ve yaşantısındaki yeri ve önemi Kuşlar, Türk kültüründe üç farklı şekilde yer alır. Bunlardan ilki Türklerin en eski dönemlerinde mitolojik anlamlar yükledikleri kuşlardır. Bunların yanı sıra Türklerin yaşantısında gerçek kimlikleriyle kendilerine yer edinen kuşlar diğer iki kuş türüdür. Kartal, doğan, şahin, atmaca gibi avcı kuşların yanı sıra seslerinin ve görüntülerinin güzelliği nedeniyle beslenen bülbül, kanarya, papağan gibi kuşlar Türk kültüründe önemli bir yere sahiptir. Genellikle kuşlar ruh sembolü olarak görülmüştür. Cenneti de temsil eden bu hayvanların, şamanın biçimine girdiği ve onu koruduğu düşünülmüştür. Kuğu, kaz, ördek, sülün, saksağan, turna, karga, ördek, tavus, güvercin ve bıldırcını bu grupta sayabiliriz. Bunlardan bıldırcın, yiğitliği, sülün güzellik ve iyi şansı, saksağan iyi haberi, turna ölümsüzlüğü zenginliği ve uzun hayatı, altın veya kırmızı karga güneşin, kara karga şeytanın ve kötülüğün, ördek (Budist dönemde) mutluluk ve refahın, tavus güzellik, itibar ve şerefi, güvercin uzun hayatı, kaz erkeklik, evlilik ve başarının sembolü olmuştur. Kaz ve kuğu gibi kuşlar Türklerde ayrıca kut ve beyliği temsil etmiştir. Bahsi geçen kuşlar eski Hint ve Budist mitolojisinde önemli bir yer tutmakta bu da Budist Türklerin inançlarını etkilemiştir. İslamiyet ten sonra da kuşlarla ilgili bu anlamlandırmalar tanrılarla ilgili olanlar dışında devam etmiştir (Çatalbaş, 2011) Kırgız destanlarında kuşlar Kırgız destanlarında farklı yönleriyle söz konusu edilen birçok kuş türü yer alır. Eğitilerek av sırasında sahibine hizmet eden doğan, şahin, atmaca gibi alıcı kuşlar; sesinin ve görüntüsünün güzelliğiyle yaşanan ortamları keyifli ve huzurlu hâle getirmek amacıyla beslenen bülbül ve papağanlar, zarafeti simgeleyen kuğular, terk edilmişliğin ve ıssızlığın

204 190 ifadesi olan kargalar, alp kara kuş ve anka kuşu adıyla anılan efsanevî kuşlar ve daha birçok kuş türü, Kırgız destanlarında kendine geniş yer bulmuştur. Bu kuşlar destanlarda bazen benzetme unsuru olmuş, bazen günlük yaşantıda doğrudan rol almış, bazen kahramana yol gösterip yardımcı olmuştur. Kuş Kırgız destanlarında türünün adıyla anılan kuşlar olduğu gibi hangi tür olduğu söylenmeden genel olarak kuş diye adlandırılanlar da vardır. Destanda bu genel adlandırma çoğunlukla zayıf, güçsüz ve küçük yapılı insanların anlatımında benzetme unsuru olarak kullanılır. Er Eşim Destanı nda halkını Han Tursun a emanet eden Er Eşim, ondan halkını düşmanlardan ve saldırgan hayvanlardan korumasını istiyor. Burada kanatlı, gagalı, tırnaklı hayvanlar hem gerçek anlamda hem de kötü niyetli insanları anlatmak için mecazî anlamda kullanılmış olabilir. Kalmasın halkım başı boş. Kanatlı hayvanlara çarptırma, Düşmanlara yağmalatma. Kadın, çocuk, hâlsizleri Köle cariye olarak sattırma. Gagalı hayvanlara gagalatma, Tırnaklı hayvanlara dittirme. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 73) edilir. Kocacaş Destanı nda kuş tüyü yastıkta yatmak, zenginlik göstergesi oalarak ifade Ak ipek yatak, kuş tüyü yastık, Biraz yatıp uzanmış. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 69) Sur Eçki yi (keçi) avlamak için peşinden giden Kocacaş ın babası, oğlunun kayalıkta mahsur kaldığını, orada öleceğini anlar ve oğlunu ölüme uçmaya hazırlanan bir kuşa benzetir.

205 191 Kanadını bezeyen kuş gibi, Hazırlandın mı Kocacaş, Öbür dünyaya gitmeye? (age. s. 209) benzetilir. Eşimkul Menen Zuura Destanı nda doğum sancısı çeken Zuura, kuş yavrusuna Doğum sancısıyla bana eziyet ettin. Kuş yavrusu gibi acıttı. Nice yıl isteyip ağladım. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 129) Çocukları olmayan Zuura ve Eşimkul, çocukları olmasına yardım edeceğine inandıkları şeyhlere ulaşmak için yurtlarından ayrılıp çok uzaklara giderler. Altın Kökül doğunca Zuura, eşine yuvasını özleyen bir kuş yavrusu gibi çırpınarak yurduna dönmek istediğini söyler. Kuş yavrusu gibi çırpınıp Gidecek miyiz bir gün Oynayıp gülüp memleketimize? (age. s. 131) Yeni doğan bebek Altın Kökül, annesinin kucağında bir kuş yavrusu gibi çırpınır. Kuş yavrusu gibi çırpınıyor Elindeki balası. Altın Kökül elinde Bala kuş gibi çırpınıyor. (age. s.149) Boston Destanı nda Kadamış Han ın şehrinin bağlarında yaşayan sayısız çeşit kuşun varlığıyla daha da güzelleştiği söylenir. Kuşlardan övgüyle bahsedilen bu dizeler, Kırgızların birçok hayvana olduğu gibi kuşlara da sevgiyle bağlı olduklarının, kuşların varlığıyla günlük yaşantılarını daha eğlenceli ve huzurlu hâle getirdiklerinin bir göstergesidir.

206 192 Söyleyiversen bu bağda, Türlü kuşlar çok imiş. Guguk ile ishak kuşları Karşılıklı ses verip ahenkle öter, Seslerini nağmeye döndürür. Kuşlarının türünü Çıkardıkları ahenkli sesi Saymaya sayı yetmez. Daldan dala atlayıp Kanatlarını gererler. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 112) Destanda adı geçen bir başka kuş zımırık tır. Karaboz un Boston a anlattığına göre zımırık, ab-ı hayatı koruyan güçlü ve acımasız bir kuştur. Ab-ı hayatın özünde, Akıp çıkan pınarında, O pınarı koruyan, Zımırık kuşu var. Suya gelen canlıların Hepsini yutup yer. Hayvanlara acımaz, İnsan gitse hesaba almaz. Alp Kara Kuş gibi gücü var. Bütün kuşlardan başka türlü Üstünlüğü de var. (age. s. 331) Kız Darıyka Destanı nda yaşlandığı için yurdunu kızına emanet eden Katıran, kızının evlenmesini ister. Darıyka, babasına kendine uygun bir pehlivan seçip onunla evleneceğini söyleyince Katıran kızını destekler ve seçilecek eşi baht kuşuna benzetir. Babası doğru buldu kızının sözünü, Bu hayatın zevki dengini bulmak. Her genç sınayıp gördükten sonra, Yakalasın baht kuşunu, severek kendisi. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 39)

207 Destanda kişinin kendine uygun birine âşık olup onunla evlenmesi, talih kuşunu yakalamak olarak ifade edilir. 193 Her kim eşini severek bulursa, Kendinin adar hayatın güzel gidişatına. Kendime layık birini bulsam, O zaman ben de yakalardım talih kuşunu. (age. s. 42) Darıyka nın hamile olduğunu öğrenen Ali, onu yavru kuşa benzetir. Evlat kokusunu almayan bir yavru kuşsun, Sevgin artar yıldan yıla. (age. s. 50) Sekiz yaşına gelen Şaysılda kendinden güçsüz olan oyun arkadaşlarını dövünce annesi Darıyka onu uyarır, diğer çocukları savunmasız oldukları için zararsız ötücü kuşlara, Şaysılda yı ise avcı kuşa benzetir. Düşün sana verildi kuvvet, gayret, Çocuklar ise ağaçta öten kuş gibi. Kuş gibi çığırtarak başını koparırsan, Onların ana babası acıya boğulur. (age. s. 95) Darıyka, babasını bulmaya gitmek isteyen oğlu Şaysılda nın henüz yeterince büyümediğini anlatmak için onu yavru kuşa benzetir. İlk tüyleri, henüz dökülmeyen bir yavru kuşsun, Uçmaya hazır değil kanatların. Şimdilik demir kanatlı bir yavru kuşsun, Bir gün gelecek ve kanat çırpıp uçacaksın. (age. s. 100, 102)

208 194 Toy kuşu Ürkek tabiatlı toy kuşu, çok iri olmasına rağmen uçabilen bir kuştur. İri oluşu nedeniyle avcılar tarafından tercih edilen toy kuşunun nesli tehlike altındadır. Er Eşim Destanı nda Tügölbay ın eşi Baybiçe doğduğu andan itibaren zengin olmasına rağmen gözü doymayan bir insandır. Onun zenginliğe doymasını sağlayan şey, kocasının avladığı ve büyüklüğü abartılmış olarak dile getirilen bir toy kuşudur. Vurup gelir bir toy kuşunu, Göbek yağı bağlamış semirip. Bacaklarından yağları, Damlıyordu damla damla. Dokuz karış leğeni, Altına koydum merak edip. Bu leğen üç defa doldu, Bir toy kuşunun yağına. O zaman gözüm bayağı doydu. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 47) Turna Turna; su kenarlarında yaşayan, leyleğe benzer bir kuştur. Boyun ve bacakları uzundur. Sivri ve uzun gagası, leyleğin gagasından daha kısadır. Ayak parmakları perdelidir. Tohum, böcek, balık, sürüngen, solucan ve küçük memelilerle beslenir. Ağaçlarda yuva yapanı azdır. Renkleri yaşadığı bölgelere göre farklılık gösterir, beyazdan koyu kahverengiye kadar değişir. Kuyruğunda aşağı sarkan süs tüyleri vardır. Toplu hâlde yaşar ve sonbaharda Kuzey Afrika ya göç eder. Değişik ve güçlü sesleri vardır. Eşleşme dönemlerinde eşler birbirlerine ilginç gösteriler yaparlar. Sürü hâlinde göç ederken çoğu V biçiminde uçar ve uçuş esnasında öter. Uçarken baş ve bacaklarını geren turnalar, güzelliklerinden ve gösterişli uçuşlarından dolayı halk şiir ve türkülerine konu olmuştur.

209 195 Turna, halk hikâyelerinde, halk ve divan şiirinde, türkülerde, özellikle de Alevî- Bektaşî inançlarında ve edebiyatında kendine has, önemli yeri bulunan bir kuştur. Onun halk hikâyeleri ve türkülerdeki en belirgin yönü, haberleşmeyi sağlamasıdır (Temizkan, 2014). Kocacaş Destanı nda eşi Zulayka ya seslenen Kocacaş, boynunun inceliğini turnaya benzetir. Bu benzetme turnanın güzellik ve zarafeti temsil ettiğini gösterir. Turna boyun, mahmur göz, Zulayka tek akrabam sensin. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 125) Kocacaş ın peşinden günlerce yürüyen Zulayka, perişan hâli nedeniyle açlıktan süzülmüş bir turnaya benzetilir. Yüzünün beyazlığı kaybolup, Gitmiş idi Zulayka, Aç turna gibi süzülüp. (age. s. 171) Mendirman Destanı nda dokuz üvey kardeşinin birleşip kendisini öldürmek istediğini söyleyen üvey ağabeyi Asıl a cevap verirken özgürlüğüne düşkün ve güçlü olması bakımından kendini turnaya benzetir. Dağlarda uçan turnayım Doymadan konmayacağım Dokuzunuz birsiniz, ben yalnızım Fakat size baş eğmem. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 21)) Mendirman, kendisini tehlikeli bir yola göndermek isteyen Adıl Han a cevap verirken azimli ve hırslı olduğunu anlatmak için kendini turnaya benzetir. Kısa tüylü turnayım Dokunduğum yeri koparırım. (age. s. 38)

210 Eşimkul Menen Zuura Destanı nda turna tüyünün kadınların saçlarına taktıkları bir süs olduğu ifadesi yer alır. 196 Aruuke gibi güzelin Turna tüyünden süsü başında. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 317) Doğan / Sungur Tıknaz vücutlu, güçlü, kıvrık kısa gagalı, yırtıcı pençeli bir yırtıcı kuştur. Uzun, sivri kanatları sayesinde saatte iki yüz kilometreye yakın bir hızla uçar. Dişileri erkeklerinden daha iridir. Kuş, fare ve tavşan avlar. Yüksek bir ağaç veya kayanın üzerine konarak avını bekler ya da yükseklere çıkarak belli bir alan üzerinde büyük daireler çizerek süzülür. Gözleri çok keskindir. Göçmen ve yerli olanları vardır. Tarlalar çevresinde, suya yakın yüksek ağaç veya dağ tepelerinde tüner. Kartal, doğan, tuğrul ve sungur gibi yırtıcı kuşlar da Türk mitolojisinde önemli yeri olan hayvanlardır. Kırgız Türklerinin bir doğandan türediklerine dair bir efsane vardır (Karadoğan, 2003). Er Eşim Destanı nda Kalmuklarla savaşan Er Eşim in savaştaki hâli tasvir edilirken Kalmuklar güçsüz kuşlar olan kuğu ve kargaya, Er Eşim ise güçlü ve saldırgan bir avcı kuş olan doğana benzetilir. Kuğuya saldıran doğana benziyor, Kula atının üzerindeyken kılığı. Doğanın saldırdığı kargalar gibi, Kalmukları korkutup, kuşatarak kovalarlar. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 79) Doğan bu destanda farklı bir özelliğiyle de öne çıkarılır. Er Eşim, yüksek sesle seslenmesi bakımından doğana benzetilir. Kısa boylu yiğit Er Eşim, Doğan gibi yüksek seslendi. (age. s.33)

211 Kalmukların şehrine saldıran Er Eşim, yiğitlerini bir araya toplayıp Acaan adlı Kalmuk hanını ele geçirene kadar bir doğan gibi saldırarak şehri tahrip etmelerini söyler. 197 Yaz kış sıkılmadan, Doğan gibi saldırın. (age. s. 91) Kozuke ve Bayan Destanı nda beyaz sungur bir tür haberci kuş olarak ifade edilir. Bayan ı bulmak üzere yola çıkan Kozuke, annesine başına ne geleceğiyle ilgili beyaz sungurun kendisine işaret vereceğini söyler. Bu dizelerden Kırgızlarda, avcı kuşların kendisinden uzakta olsa bile sahibinin hayatta olup olmadığını anladığı yönünde bir inanç olduğu anlaşılır. Kozuke büyük bir gayretle, beyaz tulpara binip, beyaz olpoğu giyip, beyaz sunguru annesine bırakır. Kuş gökyüzüne uçup kayıp olursa, benim bu dünyadan ayrılmışım demektir. Beyaz sungur kanatlarını büküp, tüylerini tarayıp, tünekte kanatlarını kısıp oturuyorsa, eşim Bayan ı alıp geleceğim demektir. (age. s. 165) Mendirman Destanı nda Adıl Han a güçlü bir savaşçı olduğunu anlatan Mendirman, kendisini pençesinden hiçbir avın kurtulamadığı bir doğana benzetir. Saldırdığım kurtulamaz Pençesi güçlü doğanım. (age. s. 39) Eşimkul Menen Zuura Destanı nda Temirkan, kızı Aruuke yle konuşurken değerli sungurlarını Altın Kökül ün ellerinden aldığını söyler. Bu sungurlar, Temirkan ın Altın Kökül tarafından öldürülen oğlu Kan İçme ve köyünü koruyan devidir. Köyümüzden kaçırdık Altın bağ ile bağlı sunguru Gök Özön den kaçırdık Gümüş bağ ile bağlı sunguru. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 257) Sur Koyon adlı ata binen Er Kökül, sungura benzetilir.

212 198 Sur Koyon a er Kökül Sungur gibi bindi şimdi. (age. s. 327) Manas Destanı nda Cakıp Bey, avcı bir kuş olan doğanı eğitecek bir oğlu olmamasından yakınır. Havalanıp uçan akdoğan Eğitip uçuracak kimsem yok. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 27) Bey Cakıp, rüyasında olağanüstü nitelikleri olan bir akdoğan görür ve karısı Çıyırdı ya bunun bir oğulları olacağına işaret olduğunu söyler. Hayırlı bir rüya gördüm, Keskin, sert bakışı, Kartal gibi heybeti var, Tüyleri sarı altın, Mahmuzu çelik demir der, Üzerindeki tüyler demir yelek der, Gagası çelik doğan der, Ona konacak yer yaptım, Ala boyun akdoğan Onu da bağladım, Anladım iyi bir şey olacağını. (age. s. 45, 46) Cakıp ın ikinci karısı Bakdöölöt de rüyasında bir doğan görür. Boz ala doğan bağcığı bakır Döşü kara, boynu bir arşın, Sağ eline almışsın, Yukarıya doğru salmışsın.

213 199 Tünekteki aladoğan Turna boyun, bakır kanat, Gagası çelik, bağcığı kadife. (age. s. 49, 51) Manas Destanı nın ilerleyen dizelerinde rüyada akdoğan gören kişinin kız çocuğunun olacağına işaret ettiği ifade edilir. Kış günü soğuk olur diye, Akdoğan ise kız olur, diye. (age. s. 81) Cakıp Bey in ve karısı Bakdöölöt ün rüyasını yorumlayan Baycigit, rüyada doğan görmenin çocuk sahibi olmaya işaret ettiğini söyler. Bu rüya gerçek ise, Oyrotları yenecek kişi imiş Kuş ise çocuktur, Şimdi çocuk olmadığından Bey Cakıp ın kalbi kırıktır. Bakdöölöt ün evine Bağlanan o iki kuş Buna bakın nasıl bir iş diye, Dambılda kalkıp konuştu: Bakdöölöt doğuracak iki oğlan. (age. s. 79, 81) Boston Destanı nda Boston un atı Karaboz, sınırın kızıl tilkisini yakalaması için tavsiye verirken Boston a sungur gibi çevik bir avcı olmasını söyler. Sungurun avını kaçırmayan iyi bir avcı olduğu vurgulanır. Tilkiye ben yetiştiğimde Tavşandan alçak olayım. Sen sungurdan daha yakalayıcı ol. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 75)

214 200 Kız Darıyka Destanı nda en çok adı geçen kuş türü sungurdur. Darıyka ile güreşmek üzere Semerkant a gelen Hz. Ali görenler heybetinden dolayı onu çok iyi bir avcı olan sungura benzetirler. Herkesin söylediği farklı farklı, Eşsiz bir sungur, der, gören şehir halkı. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 50) Uzun bir süre Semerkant ta kalan Ali, Medine ye dönmek istediğini söyleyince Darıyka çok üzülür. Ali, onu ikna etmeye çalışırken kendisini sürüsünü düşünen bir yürük ata, gökte uçmak isteyen bir sungura benzetir. Yürük at, yer tekmeleyip sürüyü düşünür, Elindeki sungur da göğü arzu eder. Aslan da kendi boyunu arar, Olsa da gezdiği yer İran bahçesi. (age. s. 70) Ali gittikten sonra kendini çok yalnız ve mutsuz hisseden Darıyka, tuzağa düşmüş bir sungur gibi olduğunu söyler. Çünkü Ali yi tanımadan önce yüreği ve ruhu gökte uçan bir sungur gibi özgürdür ancak şimdi ona bağlanıp kalmıştır. Gökyüzünde uçan sungur idim, Çaresizce kanadım uyuşup, tuzağa düştüm. (age. s. 75) Yurduna dönen Ali, Darıyka yı güreşte yenmesi için kendisini oraya gönderen halkına yaşadığı olayları anlatırken Darıyka yı tilkiye, kendisini de onu avlayan avcıya benzetir. Bu halkın uçurduğu sungurum, Tilkiyi kaçırırsam nasıl anlatırım. (age. s. 79) Darıyka ve Ali nin oğlu Şaysılda, sekiz yaşına geldiğinde oyun oynadığı çocuklardan çok daha güçlü olduğu için onları döver. Annesi bu durumun yanlışlığını anlatmak için avcı kuşların bile savunmasız tarla kuşlarına saldırmadığını söylerken oğlunu sungura benzetir.

215 201 Düşün, insanların hepsi aynı olmaz, Sen çocukların en cesurusun. Kendinden güçlü olmayan tarla kuşlarına, Barçın, sungur kuşları bile saldırmaz. (age. s. 95) Şaysılda, Medine ye gittiğinde güreşte yendiği insanların kardeşleri ve babası olduğunu öğrendiğinde çok utanır, kaçarken yer yarılır, içine girer ve kaybolur. Ali, yeni kavuştuğu oğlunu kaybetmenin acısını anlatırken onu yavru sungura benzetir. Elimden kaçırdığım yavru sungur, Geri dönmez oturduğu tüneğine. (age. s. 122) benzetir. Oğlu Şaysılda nın ölüm haberini alan Darıyka da onu elinden kaçırdığı bir sungura Altın ipli sungurum, elimden kaçıp, Dertli hâlimle kedere boyun eğdim. (age. s. 125) Er Soltonoy Destanı nda Kalmuklarla Kırgızlar savaşırken Kalmuklar kargaya, onları yenen Kırgızlar ise doğana benzetilir. Doğanın saldırdığı karga gibi, Can havliyle vuruşuyorlar. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 63) Bir başka bölümde ise Kalmuklar serçeye, Kırgızlar doğana benzetilir. Kırk yiğit doğan, Kalmuklar Serçe gibi görünüp. (age. s. 162) Şahin Şahin, geniş kanatlara ve yanlara doğru açılan yuvarlak kuyruğa sahip bir yırtıcı kuştur. Avrupa, Orta Asya ve Afrika nın orman ve çayırlarında yaşar. Yüz yıl kadar yaşar. Yüksek dağ veya ağaçlarda yuva kurar. Çok yükseklerde uçar. Saatlerce havada kanat

216 202 çırpmadan süzülebilir. İri şahinler çoğunlukla kuş öldürür; daha küçükleri orta boylu memelileri, sürüngen, kurbağa solucan ve böcekleri yer. Keskin görüşlü olan şahin, avını çok yükseklerden görür. Avını gözüne kestirince kendini hızla aşağı bırakır. Evcilleştirilerek avcılıkta da kullanılır. Kocacaş Destanı nda Zulayka, Kocacaş ı överken iyi bir savaşçı olması bakımından şahine benzetir. Sonunda verdim gönlümü, Şahin gibi yiğide deyip, Ömrümü verdim isteyerek, Beni seven yâre deyip. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 53) Kız Darıyka Destanı nda düşmanlarının saldırısına uğrayan Şaysılda, onları tek başına yenince kargaya saldıran şahine benzetilir. Kargaya saldıran laçin gibi, Onları dağıtıp tarumar etti. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 112) Er Soltonoy Destanı nda oğullarının savaşa gitmesini istemeyen Colborskan, Kalmukların gücünü ve korkunçluğunu anlatırken onların şahin gibi keskin gözleri olduğunu söyler. Uzun boyunlu, şahin gözlü, Büyükleri var Kalmuk un. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 27) Tek başına yedi bin kişilik Kalmuk ordusuyla savaşan Bolotkan ın savaşçılığı anlatılırken düşmanına kara şahin gibi saldırdığı ifade edilir. Saldırıp vurur dönerek, Kara şahin teper gibi. (age. s. 100) Madılbek in Kırgız şehrine gelişinin anlatıldığı dizelerdeki ifadelerden evlerde kafes içinde şahin beslendiği anlaşılır.

217 203 Evin içinde kafeste, Güçlenen şahinler, Hepsi sezdi düşmanı. (age. 122) Madılbek, kırk Kırgız yiğidinden korkan Kalmuklara kızar; onları kartaldan kaçan şahine benzetir. Baturlar gelse dönersiniz, Karakuştan kaçan şahine. (age. s. 167) Kartal Kartal, gündüz yırtıcı kuşlarının en irilerinden biridir. Kıvrık sivri gagalı, güçlü ve keskin pençeli, büyük kanatlı kuşlardır. Görme duyuları keskindir. Çok yüksek sarp kayalara veya ağaçlara yuva yapar. Memeli hayvanları, sürüngenleri ve kuşları avlayarak beslenir. Balık ve leş yiyenleri de vardır. Yeryüzünün hemen her yerinde bulunan, birçok türü vardır. Uzun ömürlü bir kuş olan kartallar yetmiş ila yüz yıl arasında yaşar. Kartallar yüksek ve hızlı uçan, cesur, atılgan hayvanlardır. İri olanları antilop, maymun, tilki, tavşan gibi hayvanları rahatça öldürebilir. Kuzu yavrularını kaldırıp kaçıranları vardır. Evcilleştirilerek av için de kullanılır. Kartal eski çağlardan beri birçok milletin folkloruna cesaret ve kuvvet sembolü olarak geçmiştir. Hayvan ata, ruh veya şaman atası olduğuna inanılan kuş kartaldır fakat diğer kuşlar da Türk mitolojisinde önemli bir yere sahiptirler (Adıgüzel, 2006). Kırgızlar doğum yapan hanımın bulunduğu yere kartal getirirlermiş. Çünkü kartalın çocuğun doğmasını engelleyen albastıyı ve kötü ruhları kovduğuna inanırlarmış. Yine bebekleri kötü ruhlardan korumak için beşiklere kartal tırnakları asarlarmış (Karadavut, 2010). Mendirman Destanı nda kartal, ağzına takılan kafesin çıkarılması yönüyle söz konusu edilir.

218 204 Kartalın ağzındaki kafes atıldı Garibanlar zengin oldu. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 28) Tomoğo; avcı kartalların gagalarına takılan kafestir. Bu kafeslerin çıkarılması ile halkın huzurlu ve güven içinde olduğunu anlatılmak isteniyor. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 73) Manas Destanı nda ava çıkan Manas ve kırk yiğidi, yanlarına av köpeği ve kartal alırlar. Bu dizelerden Kırgızların kartalları avlanmak üzere eğittikleri anlaşılır. Onar beşer hâlde, Kartallarını öttürüp, Av köpeklerini havlatıp, Kalabalık hâlde, Birbirine gidelim diyerek, Atlarına binip yola çıktılar. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 441) Boston Destanı nda Boston un uçabilen atı Karaboz, düşman karşısındaki cesareti ve gücü bakımından kartala benzetilir. Karaboz gibi külüğü Şurada burada ilişip Saldırgan kartal gibi Uçup da gitmiş. Önüne çıkan alpları Tutuşamadan dağıttı. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 171) Destanda Çoyun Alp adlı dev, kartala; Boston ise sungura benzetilir, Boston un onu yenemeyeceğini söylenir. İkisi de güçlü ve cesur savaşçılar olduklarından avcı kuşlara benzetilmişlerdir. Dönüp sen ona ulaşırsan, O görünür kartal gibi, Sen görünürsün sungur gibi.

219 205 Çoyun Alp kartal, sen sungur Kartala sungur denk! Yanına yaklaştığında Sungurun canı kalmaz Avcı kartal, sunguru Pençesine denk görür mü? (age. s. 293) Er Soltonoy Destanı nda en çok adı geçen kuş kartaldır. Kırgız destanlarında yaygın olarak işlenen motiflerden yabanî hayvan yüreğine aş erme, bu destanda Colborskan ın karısı Gülaypa nın Bolotkan a hamile iken kartal etine aş ermesi şeklinde yer alır. 2010: 22) Gülaypa bir daha hamile kalır ve kartalın etine aş erer. (Akmataliyev ve diğerleri, Tüm Kırgız yiğitlerine mektup yazıp onları Kalmuklara karşı birleşmeye davet eden Temirkan, onları överken düşmana aç kartal gibi saldırdıklarını söyler. Adını duysa düşman, Aç kartal gibi saldıran. (a.g.e. s. 31) Kalmuk ordusundaki savaşçılardan biri olan Kıyır, Kırgızların tarafına geçer ve Kalmuklara meydan okur, onlarla kartal gibi savaşacağını söyler, kartalın pençesinin kuvveti vurgulanır. Kartalın vurduğu pençe gibi, Yapıştıracağım kara toprağa. (age. s. 54) Kalmuklarla savaşan Kırgız yiğitleri, güçlü ve cesur savaşçılar olmaları bakımından kartala benzetilir. Baturlara bakarsan, Aç kartal gibi dalarak Bir başından girdiğinde, Yukarıya doğru sürülüp (age. s. 84)

220 206 Kırgızların Kıyır komutasında, Altmış batur atlanıp, Alıcı kartal gibi atılıp, Düşmana doğru uçtular. (age. s. 93) Kalmuk ordusuyla tek başına savaşan Bolotkan, kartala benzetilir. Palazlanan kartal gibi, Bozkırda geliyor haykırarak. Kara kartal kuvveti, Yanından kovup yetişir gibi. (age. s. 96, 100) Temirkan ve Bolotkan ın Kalmuklar tarafından öldürüldüğünü düşünen ve bundan cesaret alan Kögöykan, tuzak kurup kırk Kırgız yiğidini etkisiz hâle getirince kartal gibi ses çıkarır. Sıkıca bağlayıp Kögöykan, Aç karakuş gibi öttü. Aç karakuş gibi ses çıkarıp, Canlarını çok yaktı. (age. s. 197) Alp Kara Kuş Mitolojik simurg kuşunun Türklerdeki adıdır ( Karadavut, 2010). Kırgız destanlarında önemli bir yere sahip olan Alp Kara Kuş un büyük bir kartal olduğunu ifade eden kaynaklar bulunmaktadır. Alp Kara Kuş; olağanüstü nitelikleri olan, konuşmak ve dostluk kurmak gibi insanî tarafları bulunan, çok büyük ve güçlü bir mitolojik kuştur.

221 207 Türk mitolojisinde de tuğrul, karakuş, kartal gibi isimlerle anılan ve diğer milletlerinkilerle kısmen benzerlik kısmen de farklılık gösteren bir kuş vardır (Duymaz, 1998). Alp Karakuş tabiatın da koruyucusudur. Yer aldığı her masal ve destanda uçtuğu zaman rüzgâr, yağmur ve şimşekle birlikte tasvir edilir. (Karadavut, 2010) Alp Kara Kuş, Boston Destanı nda çok önemli bir yere sahiptir. Destanda iki ayrı alp kara kuştan söz edilir. Bunlardan biri, düşmanlık ettiği için Boston tarafından öldürülür; diğeri ise Boston un iyiliğine karşılık ona iyilik yaparak onun dostu olur. Destanda alp kara kuştan ilk olarak Kadamış Han ın güvendiği nöbetçisi olarak söz edilir. Kadamış Han ın şehrine yabancıların yaklaşmasına izin vermeyen bu büyük kuş, dövüştüğü herkesi yenen iyi bir savaşçı olarak anlatılır. Kanatlılardan gözü dönmüş, Kapışıp insanın yenemediği, Gördüğü canlıların hepsini İkiye parçalayıp yutan, Dövüştüğü diri kalmayan, Onun için bu taraftan Kadamış Han a (kimse) ulaşamayan, Alp Kara Kuş heybetli, Dönüp sınırı korudu. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 83) Boston un atı Karaboz, alp kara kuşun yuvası olan çınarı görünce korkar. Niçin korktuğunu soran Boston a bu kuşun olağanüstü güçte ve çok tehlikeli bir düşman olduğunu söyler. Alp Kara Kuş u gördüğünde Kanatlılar kımıldamaz, Kımıldaması iyi olmaz. Dört ayaklı koşamaz.

222 208 Kanadını rüzgârına Boran olup yer tozar, Şiddetli toz olur Ev kadar taşı uçurur, Koyun kadar taşı alt üst eder. (age. s. 90) Destanda Alp Kara Kuş a düşünmek, konuşmak ve etrafındaki canlıları öldürmek için kurnazca hilelere başvurmak gibi insanî nitelikler yüklenmiştir. Karaboz, bu konuda da Boston u uyarır. Alp Kara Kuş oturur. Gece olduğunda söz söyler, Beni dinleyin diye söyler, Dev isen geçiver, Düşman isen gidiver. Ben uyudum görmüyorum, Dikkat etmiyorum, Diye Alp Kara Kuş söylediğinde Sen ona inanma, Hareketini bildirme. (age. s. 91) Destanda sözü edilen diğer alp kara kuşa ve yavrularına da insana ait bazı nitelikler yüklenmiştir ancak bu kuş, Boston un düşmanı değil dostudur. Boston, alp kara kuşla dost olabilmek için kuşun yavrularını yiyen ejderhayı öldürüp onları kurtarır. Alp kara kuşun yavruları, yuvanın olduğu çınara tırmanan Boston la konuşurlar. Tırmanıp Alp Boston, Alp Kara Kuş un yuvasına Çıkıp vardı. Yavrular söz söyler, Yaklaşma bize, derler.

223 209 Yavrular dile gelip İnsan gibi konuştular. (age. s. 256, 257) Yavrular, Boston a annelerinin büyüklüğünü ve gücünü anlatırlar, saklanması gerektiğini söylerler. O zaman yavrular söz söyler, Av için her yeri dolaşıp, Görünen canlıların hepsini, Anamız toplayıp yiyip gelir. Sen koynumuza yatmazsan İyiliğini bilmeden, Seni de yer. (age. s. 259) Alp kara kuşun birini yenilmez yapmak gibi olağanüstü güçleri vardır. Boston, ejderhayı öldürdüğü için alp kara kuş, ona bir iyilik yapacağına söz verir ancak hemen ardından Boston u yutar. Yavruları Boston u kurtarmaya çalışınca kuş Boston u kusar. Alp kara kuş, niyetinin olağanüstü güçlerini kullanıp Boston u yenilmez bir savaşçı yapmak olduğunu söyler. Alp Kara Kuş düzeldi. Kustu Boston u. Kadersiz yavrularım, Tam olarak tatmin olamadım, Amacıma ulaşamadım, Zar zor iki kere hazmettim, Üç kere hazmetsem, Ateşte yanmaz hâle getiririm. Mızrak değse delmeyen, Balta vursa kesmeyen, Hiç kimsenin gücü yetmeyen, Keskin çeliği çıkarayım, Diye düşüncem var idi.

224 210 Ulu Boston a baksan, Gök demir olup çıktı. (age. s. 263) Alp Kara Kuş ile Boston arasında oluşan bu dostluk, Kırgızların hayvanları güvenilir dostlar olarak gördüklerinin işaretidir. Kara Kuş ile dost olup, Yavrular ile vedalaşıp, Boston şimdi yola çıktı. (age. s. 265) Hemen bütün masallarda bir yılan veya ejderha, ağacın üzerindeki yavruları her yıl gelip yemektedir. Bu defa yavruların sesini duyan kahraman, yılanı öldürüp yavruları kurtararak kuşun dostluğunu kazanır. Böylece kuş ona yardımcı olmaya karar verir (Duymaz, 1998). söz verir. Alp Kara Kuş, dostluğunu göstermek için Boston dönene kadar ailesine bakacağına Alp Boston um senin için Söylediğini yerine getireyim. Evini-aileni bırak, Onlara ben bakarım, Gerekenlerin hepsini, Kendim arayıp bulurum. (age. s. 316) Destanda alp kara kuşa yüklenen bir başka insanî nitelik ise kuşun mert olması ve sözünü tutmasıdır. Verdiği sözü tutan kara kuş ve yavruları, Boston un eşi Kunduzay ı, çocuğunu ve annesini yer altından çıkarıp getiriler. Kara Kuşlar yarışıp, Uçup geldiklerinde, Rüzgâr uğuldayıp, Yeryüzü gümbürdeyip, Kanatları uzayıp,

225 211 Alp Kara Kuş un yavruları, Geliyorlar hışırdayarak. (age. s. 391) Gerek mitolojide gerekse pek çok varyantta "olağanüstü kuş"un en önemli özelliği kahramanın binek aracı ya da taşıtı olmasıdır. Kuş, hemen bütün varyantlarda kahramanı yer altından (ya da yerin yedi kat dibinden, kara dünyadan veya karanlıklar dünyasından) yeryüzüne (ya da ak dünyaya, ışık dünyasına) çıkarıcı özelliğiyle ön plana çıkmaktadır (Duymaz, 1998). Destanda kara kuşlarla ilgili bir başka olağanüstü durumdan söz edilir. Kunduzay ın Boston a anlatığına göre Çoyun Alp adlı devin canı demir evde, yedi kat demir sandık içinde sakladığı yedi karakuş imiş; Çoyun Alp i yenmenin tek yolu o kuşları öldürmekmiş. Son sandık kaldığında, İçini açıp bakarsan, Yedi tane kara kuş yatar. Kaçırmadan hepsini tut. Birini bırakmayıp kara kuşların, Başlarını koparıp at. Avlanmakta olan Çoyun Alp Dağ gibi devrilsin. (age. s. 305) Eski Türklerde, insan ruhları genellikle kuş biçiminde düşünülmüştür. İnsanlara can vermeden önce bu ruhlari gökte kuş olarak yaşarlar. İnsanlar ölünce de göğe uçarlar (Artun, 2009: 4). Kız Darıyka Destanı nda Semerkant a gelen Hz. Ali, karşılaştığı yaşlı bir kadına Darıyka yı nerede bulabileceğini sorar. Yaşlı kadın, Darıyka yı çok güçlü olaması bakımından alp kuşa benzetir ve onun pençesinden kurtulamayacağını söyler. Ey yavrum, Darıyka gibi pehlivan nerede, Karşılaşmakla bulamazsın ondan fayda. Alp kuşun pençesine yakalanacağına, Sağ salim dön vatanına. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 51)

226 212 Anka kuşu Anka, birçok ulusun mitolojisinde bulunan olağanüstü niteliklere sahip çok büyük bir kuşun adıdır. Kırgız destanlarında adı sıkça geçen Alp Kara Kuş la Anka kuşunun aynı olduğunu söyleyen kaynaklar bulunmaktadır. Olağanüstü kuş un adı, varyantların genelinde Zümrüdü Anka, Zümrüt Anka, Zümrüt Halka gibi benzer şekildedir. Bu kuşun adı mitolojilere göre ise daha farklıdır. Yunan mitolojisinde Phonix, İran'da Simurg, Araplarda Anka, Hint'te Garuda gibi. Türk mitolojisinde ise bu gibi kuşların genel olarak Alp Kara Kuş (kartal) ve tuğrul adlarını aldığı görülmektedir ( Duymaz, 1998). Manas Destanı nda Bey Cakıp, rüyasında gördüğü doğanı heybeti bakımından anka kuşuna benzetir. Keskin sert bakışla baktığında Anka kuşu gibi heybetli. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 75) Atmaca / Tuygun Atmaca, Kartalgiller familyasından bir yırtıcı kuştur. Avlarına yetişebilmek için kısa sürede büyük hızlara erişebilir. Genel olarak ormanlarda yaşayan ve daha çok küçük kuşlarla beslenen atmacalar, dünyadaki tüm ormanlık bölgelerde bulunmaktadır. Yuvalarını büyük ağaçlara yaparlar. Evcil olarak da beslenebilen atmacalar eğitildikten sonra avlarda rahatlıkla kullanılabilir. Ömürleri 11 yıl olan atmacalar yararlı kuşlar arasında yer alır. Hızlı hareket etmesiyle ünlü göçmen kuş türlerindendir. Kırgız detanlarında rüya motifi önemli yer tutar. Rüyada görülen şeylerin yorumlandığı destanlar, Kırgızların yaşantısında rüyanın ve rüya yorumuna olan inancın önemini ortaya koyar. Munduk ve Zarlık Destanı nda Kançayım, rüyasında atmaca görür ve bu rüyayı çocuğu olacağına yorar. Rüyasında uçarak bir atmaca kuşu gelir. Kançayım ın başındaki baş örtüsünü kapıp kaçar. Rüyasında bir kılıç ve kulak küpesi bulur. Rüyasının yorumuna dayanarak bir oğul ve bir kız çocuğu dünyaya getireceğine söz verir. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 197)

227 213 Şırdakbek Destanı nda Şırdakbek yiğitliği bakımından beyaz atmacaya benzetilir. Tuygun Şırdak yiğit gibi, Doğmaz bir daha insanoğlundan. (age. s. 251) Uzun bacaklı, uzun kuyruklu, küçük gagalı, ince ve uzun yapılı yırtıcı bir kuş olan tuygun, bir tür atmacadır. Kozuke ve Bayan Destanı nda Kozuke nin babasından kalan Ak Tuygun adında bir alıcı kuşunun olması, Kırgızlarda avcı olarak eğitilebilen kuşlardan birinin de tuygun olduğunu ortaya koyar. Gökyüzünde hışıltılı ses duyar, gökyüzüne bakar, döne döne uçan Ak Tuygun gelip koluna konar. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 155) Kocacaş Destanı nda Zulayka, Sur Eçki adlı keçiyi avlamaya giden eşi Kocacaş ın tehlikede olduğunu düşünüp peşinden gider. Kocasını bulduğu an çok mutlu olup ona sarılır, Zulayka nın bu hâli avının üstüne atlayan dişi bir atmacaya benzetilir. Karaltısını görüp avcının, Yanın yaklaştı der. Dişi bir atmaca gibi saldırıp, Zevkine varmıştır. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 171) Babasının ölümüne neden olan keçiden intikamını almak için keçinin peşine düşen Moldocaş, çevikliğinden ve cesaretinden dolayı atmacaya benzetilir. Yaklaştı Eçki ye Yakalamak üzere iken Moldocaş. Atmaca gibi zıplayıp, Cesurca atılır Moldocaş. (age. s. 277) Mendirman Destanı nda kocasının kendisine zarar vermesinden korkan Aykanış, Mendirman a yalvarırken onu amansız bir avcı olan atmacaya benzeterek över.

228 214 Atmaca olsan bile dur Söylediklerimi dinle. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 23) Mendirman, kendisini tehlikeli bir yola göndermek isteyen Adıl Han a cevap verirken eline düşmüş bir atmaca olduğunu söyleyerek onun sözünden çıkmayacağını ifade eder. Çünkü avcı kuşlar, eğitimlidir ve sahibinin istediği ve öğrettiği şekilde avlanır. Aniden eline Düşüvermiş atmacayım. (age. s. 38) Kız Darıyka Destanı nda Darıyka ile Ali nin oğlu Şaysılda nın doğumu şerefine düzenlenen toyda at yarışı düzenlenir. Yarışı kazananlara ödül olarak altın ve paranın yanında atmaca da verilmesi, atmacanın Kırgızlar için ne kadar değerli bir hayvan olduğunu gösterir. Ödül olarak koyulmuş birkaç hayvan, Beyaz atmaca, altın para ve para. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 93) Er Soltonoy Destanı nda adı sıkça kullanılan alıcı kuşlardan biri de atmacadır. Bolotkan, ağabeyi Temirkan ve kendisinin artık savaşa gidebilecek kadar büyüdüklerini babasına anlatırken kendilerinden atmaca diye söz eder. Ona varan yaşımda, Temirkan ağam karşımda, Atmacaların büyüdü, Düşmanından çekinme! (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 24) Colborskan, halkına saldıran Kıtay ve Kalmukları atmacaya benzetir. Bu dizelerden Kırgızların sadece kendi savaşçılıklarını değil düşmanın savaşçılığını da yücelttikleri düşüncesine varılabilir. Kıtay, Kalmuk birlikte, Atmaca gibi halkıma saldırdı. (age. s. 40)

229 Kalmukları kaçırmayı başaran Kırgız baturları, savaşçılıklarının iyi olması bakımından atmacaya benzetilir. 215 İki yüz Kırgız batur, Büyüklenen düşmanın, Kanını su gibi akıttı. Kalabalık Kalmuk u atmaca gibi, Kögöy e doğru kovaladı. (age. s. 59) Atmaca gibi hücum edip, Kalmuk u dermansız bıraktı. (age. s. 63) Atmaca, Er Soltonoy Destanı nda rüyayla ilgili bir motif olarak da kullanılır. Orolkan, beslediği iki atmacanın kargalar tarafından götürüldüğüve arkalarından kırk tazı gönderdiği kötü bir rüya görür. Rüyasını atmacaların Temirkan ve Bolotkan, tazıların onların sadık kırk yiğidi, kargaların ise düşman Kalmuklar olduğu şeklinde yorumlar. Gece yatınca bir düş gördüm, Düşümde hayır olmayan iş gördüm. İki koluma kondurup, İki atmaca bakıyormuşum. Kargalar alıp atmacayı, Gökyüzüne uçtu ya. (age. s. 139) Karga, Kuzgun ve Saksağan Karga; geniş kanatlı, kalın ve sivri gagalı, yarı yırtıcı, gezici ve ötücü kuşların genel adıdır. Kuzgun (kara karga) en irilerindendir. Çoğunun tüyleri siyah ve parlaktır. Tohum, böcek, leş ve avladıkları küçük kuşlarla beslenirler. Kuşların yuvalarından yumurta ve yavrularını çalar, fare ve yavru tavşanları da avlayıp yerler. Kargalar hırsızlığı ile ünlü, çirkin sesli hayvanlardır. Toplu hâlde yaşarlar. Yuvalarını eski kuleler, sarp kayalar ve yüksek ağaçlar üzerine kurarlar. Soğuk ve sıcağa dayanıklı ve uzun ömürlüdürler, yüz yıl

230 kadar yaşarlar. Çoğu göçmendir. Saksağan da yerde sıçrayarak gezen, uzun kuyruklu bir tür kargadır. 216 Kırgız destanlarında aynı aileden olan karga ve kuzgun çoğunlukta birlikte anılır. Genellikle insanların yaşamadığı, terk edilmiş ve ıssız yerleri anlatmak için orada karga ve kuzgunların çok olduğu ifadesi kullanılır. Kozuke ve Bayan Destanı nda düğünden yemek artıkları getiren Godolkul ıssız yollardan geçer, düşürdüğü et parçalarını karga kuzgun yer. Godolkul berbat atına binip geliyor, belinden düşen et parçalarını karga kuzgun gelip topluyor. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 183) Kocacaş Destanı nda bir yerin ıssızlığını anlatmak için orada karga ve kuzgunun bile yaşamadığı söylenir. Karga, kuzgun yürümeyen, Çöl, nehir, bozkırda. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 79) Kocacaş, Zulayka yla tanıştığında onu tanıyana kadar karga gibi yalnız yaşadığını söyler. Zulayka da onu severse artık ikisinin birlikte kumrular gibi yaşayacaklarını ima eder. Karga gibi yalnız bala idim, Sevgilim Zulay ne dersin, Birbirini her isteyen denk midir. (age. s. 127) Boston Destanı nda da büyükannesi Kanışa, babasını ve ailesini bulmak için çok uzun bir yolu tek başına gittiği için Börübay-Sultan ı kargaya benzetir. Karga gibi tek başına, Arayıp bizi geldin mi? (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 470) Sur Eçki (keçi), kendisini avlamak için peşine düşen Kocacaş a sarp kayalıklarda mahsur kalsın ve cesedini karga kuzgun yesin diye beddua eder. Karga ve kuzgun, bu dizelerde leş yiyen ve insana düşman olan kuşlar olarak ifade edilmiştir.

231 217 Yaşadığın yer kaya olsun, Karga kuzgun birikip, Ne zaman ölür avcı diye, Eskisi gibi düşman olsun. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 189) Keçinin peşinden gidip mahsur kaldığı kayalıktan inemeyeceğini anlayınca atlayıp kendini öldürmeye karar verir. Yoksa orada ölecek ve cesedini kuşlar yiyecektir. Bu dizelerde karga ve kuzgunun yanı sıra saksağan da leş yiyen bir kuş olarak ifade edilir. Ala karga, saksağan, Dolaşıp dururlar kayada, Etimi dikleyip doymak için. (age. s. 221) yer. Kocacaş, kendini kayalıktan atar ancak kayalıklara takılınca kuzgunlar gelip cesedini Kasabın yüzdüğü et gibi, Sarp yüksek kayaya, Kemiği takılıp kaldı, der. Kan içici kuzgunlar Gecikmeden toplanıp geldiler. (age. s. 225) Eşimkul Menen Zuura Destanı nda da karga ve saksağan leş yiyen kuşlar olarak anılır. Altın Kökül, oğlu Kan İçme nin nerede olduğunu soran Temirkan a kuşların oğlunun leşini yediklerini söyler. Kalan leşe gark olup Gök Özön de yatar Kuzgun ile saksağan. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 225) Eşimkul Menen Zuura Destanı nda bebeklerin ve küçük çocukların anlatımında karga gibi benzetmesine çok sık başvurulur.

232 218 Benden dileyip gelmişsin Karga gibi (küçücük) balayı. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 71) Verirsek yazık eder, Karga gibi küçük balaya. (age. s. 47) Zuura ve Eşimkul, çocukları olmadığı için çok üzülürler ve Allah tan karga gibi küçük bir çocuk isterler. Ey, Allah ım! Nasıl açmadın Sıkıntılı düşünceyi? Bir karga gibi (küçücük) bala için sen Gönüle saldın tasayı. (age. s. 81) Altın Kökül, düşmanlarla savaşacak kadar büyüyüp güçlendiği hâlde destan boyunca karga gibi bala diye anılır. Bu benzetmenin geçtiği yerlerden bazıları şunlardır: Karga gibi (küçücük) bala Talep edip yöneldi Düşmanı arayıp uzağa. (age. s. 181) Kan İçme ile güreşirken Karga gibi (küçücük) bala yorulmadı. (age. s.205) Er Kökül ün cesareti Deniz gibi coşarak, Kan İçme yi öldürüp Karga gibi (küçücük) bala sevinerek. (age. s. 215) Karga gibi (küçük) bala bir sürü insanı Bağırarak tek başına kovaladı. (age. s. 227) Temirkan, şehrine gelen Altın Kökül ü sesinden dolayı kargaya benzetir.

233 219 Alaca kargadan kötü uğuldayıp Ne söylediğiniz duyulmuyor Anlamadım sözünü. (age. s. 223) Boston Destanı nda ailesini ve halkını bulmak isteyen Boston un geçtiği yolların ıssız ve uzak olduğunu anlatmak için oralarda karga ve kuzgunun bile olmadığı ifade edilir. Gak eden karga bulunmayan, Guk eden kuzgun uçmayan, Sararmış çölde yürüdü. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 198) Kız kardeşi Karaçaç ın hastalığını iyileştirmek için Boston un büyük güçlüklerle aldığı ab-ı hayatı gizlice içen bir kuzgunun, kalan suyla yıkandığı, bu sırada suyun bir bölümünün ardıç ağacının dibine döküldüğü ve kuzgunla ardıç ağacının bin yıldan fazla yaşadığı söylenir. Bunlar uyuduğunda Kuzgun geldi gak gak edip, Yiyecek arayıp takıldayarak. Tulumu buldu, Suyu içti. Dökülen suda, Kanatlarını çırpıp Vücuduna suyu saçtı, İyice yıkandı. Kuzgun ile ardıç ağacı Bin yıldan fazla yaşamış. (age. s. 335, 336) Er Soltonoy Destanı nda karga, toy kuşu ve kaz gibi göçmen kuşların yazın gelişinin habercisi olduğu görülür. Gün uzadı yaz geldi, Karga, toy kuşu, kaz geldi. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 39)

234 Beş Kırgız baturunun Kalmukların kılığına girerek gizlice çadırına ulaşıp öldürdüğü Tülömöt Han, kuzgun olarak nitelendirilir. 220 Cesaret ile beş batur, Çok güzel bir iş yaptı. Kökünden yok ettiler, Tülömöt adlı kuzgunu. (age. s. 87) Güvercinin mektup taşıyarak insanlar arasında haberleşmeyi sağladığı bilinir ancak bu destanda haberleşmeyi sağlayan kuş kargadır. Kalmuklara esir düşen Temirkan ile karısı Orolkan, karganın kanadına bağladıkları mektuplarla haberleşirler. Bu kargalar insan gibidir, söylenenleri anlarlar. Ağlayarak duygularımı yazıp, Karanın kanadına mektup koydum. Kargalar gelirse sizlere, Kâğıdın ak sayfasına cevap yazın. Mektubu kargaların kanadına sağlam bir şekilde koyarak Temirkan ve Bolotkan baturları bulup verin diyerek uçurdu. (age. s. 182) Temirkan mektubu aldığı gibi karganın kanadına bağladı, onları doyurdu ve uçurup gönderdi. (age. s. 184) Akbaba Akbaba, leşle beslenen ve oldukça iri olan bir yırtıcı kuş türüdür. Gagaları leşlerin etlerini ve derilerini koparabilecek kadar güçlüdür. Doğal yaşam alanları genellikle dağlık bölgeler ve bitki anlamında çıplak arazilerdir. Yüksekten uçan bu kuşlar keskin gözleriyle çok uzakları rahatlıkla görebilir. Akbabalar sarp kayalıklara ve yüksek ağaçların tepelerine yuva yaparlar ve genellikle toplu hâlde yaşarlar. Akbabaların çoğu yiyecek seçmez; çöp, leş, bazen de canlı hayvan yiyebilir. Akbabalar avlanacakları zaman sürülerin üzerinde dönerek uçar ve saatlerce sürü içerisinde ölmek üzere can çekişen hayvanı bekler.

235 Akbabalardan bir tanesi bir leş bulduğunda grubun diğer üyeleri de kilometrelerce ötelerden bunu fark ederek gelir. 221 İncelenen Kırgız destanları içinde akbaba adı sadece Er Soltonoy Destanı nda geçer. Kırgızlarla savaşırken ölen Kalmuk hanı Korgoş, akbabaya benzetilir. Düşman elinden Korgoş Han, Hiç yoktan buldu ecelini. Yol kenarına uzattı, Akbaba gibi olan haramzadeyi. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 61) Destanda akbaba, leş yiyen bir kuş olarak da yer alır. Kırgızlar öyle çok Kalmuk öldürürler ki akbabalar ve kuzgunlar doyar. Akbabalar ve kuzgunlar doydu Ölen insanarın etinden. (age. s. 162) Papağan kuşlardır. Renkli ve parlak tüyleri, sözcükleri tekrar ederek insanlar gibi konuşmalarıyla ünlü benzetilir. Er Eşim Destanı nda Tügölbay tasvir edilirken görünüşü bakımından papağana Tügölbay kendisi yaşlanmıştı, Bir yıllık alıcı kuş gibi iyi beslenmişti. Papağan gibi taranıp, Pösteki örtünmüştü. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 37) Kız Darıyka Destanı nda Hz. Ali, kendi yurdu olan Medine ye dönmeye karar verince Darıyka çok üzülür. Ali yi sungura, kendisini de bir papağana benzetir.

236 222 Papağan gibi gül bahçesinde öterdim, Elimde sungur gibi durduğunda. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 50) Destanda papağanın renkli ve parlak tüyleriyle de bir başka benzetmede kullanıldığı görülür. Ali, Darıyka nın Fatma ya gönderdiği hediyeyi överken bu benzetmeye başvurur. İnci ve yakutlarla süslenen bir kadın kıyafetinin papağana benzetilmesi, papağanın güzelliğini ve zarafetini ortaya koymaktadır. Yakasına yakıştırıp, inci yapıştırdı, Yakuttan sıra sıra düğme yaptırdı. Anama layık olsun, diye, Papağanın tüyü gibi parlattırdı. (age. s. 88) Papağan, Er Soltonoy Destanı nda da tüylerinin renkli oluşu nedeniyle benzetme unsuru olarak söz konusu edilir. Papağan gibi rengârenk, Giysiler yaraştı giymeye. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 35) Boston Destanı nda Kadamış Han ın övgüyle bahsedilen şehrini güzelleştiren şeylerin başında kuşlar gelir. Şehrin bağlarında yaşayan birçok kuş türünden biri de insan gibi konuşan papağanlardır. Papağanlarına baksan, İnsan gibi onlar konuşur. Yüzlerine baksan Türlü türlü nakış görünür. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 112) Destanda misafiri iyi ağırlamak için için nefis yemeklerle dolu bir sofra hazırlandığı, eğlendirmek için ise bülbüller öttürülüp papağan konuşturulduğuna dair ifadelere yer verilir. Künkan ile Kümüşay Börübay-Sultan alp oğlu

237 223 Ağırlamaya başladı. Sofrayı doldurup, Türlü yemek getirtti. Bülbülleri öttürüp Tuti kuşunu konuşturup, Hizmetkâr kızlar koşup Hizmetini gördü. (age. s. 461) Bülbül Bülbül, sesinin güzelliği ve gece ötüşüyle ün kazanmış olan ötücü bir kuştur. Eski edebiyatımızda andelib ve hezar adlarıyla da anılmıştır. Türk kültür ve edebiyatında güzel ve akıcı konuşan insanlar, sesinin güzel oluşu nedeniyle bülbüle benzetilir. Ayrıca sevgili ve âşığı simgeleyen gül ve bülbül mazmunları, divan şiirinin vazgeçilmez sanatsal unsurlarından biridir. Munduk ve Zarlık Destanı nda yolculuğa çıkan Zarlıkkan, şarkı söylediği için bülbüle benzetilir. Genç bülbül gibi Zarlıkkan, Şarkı söyleyip gidiyor. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 219) Eşimkul Menen Zuura Destanı nda çocuğun küçüklüğü anlatılmak istenirken bülbül benzetmesine başvurulur. Veririm deyip sevindirme Küçük bülbül gibi çocuğu. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 47) Boston Destanı nda Kadamış Han ın şehrinin güzelliği övülürken bahçesindeki türlü kuşlardan söz edilir. Bu kuşlardan biri de ezgili sesler çıkarıp insanlara keyif veren bülbüldür. Bağ içinde yürüsen, Bülbülleri ötüşür.

238 224 Makamlı ses çıkarıp, Dilleri damaklarında bilenir. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 112) Uzun yıllar yurdundan ayrı kalan Boston, geri döndüğünde yurdunun yok edildiğini görür ve eski mutlu günlerini hatırlar. O eski günlerde meyve ağaçlarında neşeyle öten bülbüller mutluluğun ve huzurun işaretçisi, insanların neşe kaynağıdır. Bu otağın içinde Meyveli ağaçlar çokmuş, Dallarına konup bülbüller, Makamlı sesler çıkarıp Durup dinlenmeden ötmüş. Bülbül sesini dinleyip, Babam ile anamın Kulağı duyup hoşlanmış. (age. s. 195) Boston ve oğlu Börübay-Sultan ın geçtiği ormanda yaşayan başta bülbül olmak üzere farklı türdeki birçok kuşun çıkardığı sesler, onları mutlu eder. Bu dizelerde adı geçen kuşlar, Kırgızların yurt edindiği bölgelerde birçok kuş türünün de yaşadığını gösterir. Sık ormanın içinde Binlerce ses çıkarıp Bülbülleri ötüşmüş, Kanatlarını çırpıştırıp Nice nağmeler çıkarmış, Cıvıldayan seslerini Alplar dinleyip haz duymuş. Guguk kuşları ötüşmüş, Tuti kuşları konuşmuş, Çeşitli sesler yarışıp Ormanın içini çınlatmış. (age. s. 491) Kız Darıyka Destanı nda Semerkant, çiçekler ve kuşlarla dolu olması yönüyle övülür. Bu şehri güzel kılan şeylerden ikisi papağanlar ve bülbüllerdir.

239 225 Semerkant bir şehirmiş çiçeklerle dolu, Bahçesinde papağanı, bülbülü öten. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 50) Darıyka ile evlenip Semerkant ta bir süre kalan Ali, kendi yurduna döndüğünde oradan övgüyle bahsederken papağanları ve bülbülleri de anlatır. Görene itibar ettirip imrendiren, Papağanı, bülbülü öter, dağdaki ulur. (age. s. 88) Ördek Evcil ve yabanî türleri bulunan, perde ayaklı bir su kuşudur. Türk kültüründe türkülerde kendine yer bulan ördek, paytak yürüyüşü nedeniyle de benzetme unsuru olarak kullanılır. Manas Destanı nda Çinli komutan Neskara yı kovalayan Manas ördeğe benzetilir. Ördek gibi boynu uzarmış, Peşinden kovalıyormuş Manas. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 363) Çin hükümdarı Esenkan ın askerleri, Manas ve arkadaşlarını yakalamak için Caysan Nehrine girince suda yüzen ördeklere benzetilir. Yüzü de bir anda Suya doğru yöneldi. Birer birer girdiler, Her biri her yerde Ördek gibi gözüktüler. (age. s. 465) Kaz Suda ve karada yaşayabilen, uçabilen bir kuş türüdür. Yabanî kazların yanı sıra evcilleştirilmiş olanlar da vardır. Kalın ve çirkin bir sese sahiptir.

240 Er Soltonoy Destanı nda kaz, Kalmuk askerlerinden birinin çıkardığı sesin anlatımında benzetme unsuru olarak kullanılmıştır. 226 Biri daha geliyor, Horoz gibi kaz gibi ses çıkararak. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 90) Kalabalık Kalmuk ordusuyla günlerce savaşan Kırgız yiğitlerinin yorgun düşen atları, boyunlarının uzun olması bakımından kaza benzetilir. Kaz boyunlu atlar, Kan ter içinde kaldı. (age. s. 175) Kuğu Çok uzun ve kıvrık boyunlu, geniş gagalı, geniş kanatlı, beyaz tüyleri olan bir su kuşudur. Kuğu, güzelliğin ve zarafetin simgesidir. Eskiden eti için avlanan bir hayvanken günümüzde güzelliği nedeniyle akarsu ve göllerde kuğu yetiştirilir. Türk mitolojisinde ve Şamanizm de de akkuş (kuğu) göksel unsurlarla alakalandırılan ve önemli tözlerden biridir. Şaman (ak şaman) gökyüzüne çıkarken kaz ya da kuğuya biner ve onların uçuş hareketlerini taklit ederek gökyüzündeki tanrıların yanına varır (Adıgüzel, 2006). Kozuke ve Bayan Destanı nda kuğu, iyi yüzen bir kuş olması yönüyle benzetme unsuru olarak kullanılır. Kozuke nin Bayan a ulaşmak için çıkmak istediği tehlikeli yolculuğa izin vermek istemeyen annesi onu yoldaki tehlikelere karşı uyarır. Kozuke, önüne çıkacak gölü kuğu gibi yüzerek geçebileceğini söyler. Balıkları dağ kadar olan göl gelirse, anne, Ak kuğu gibi yüzerim, anne. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 163) Kocacaş Destanı nda Zulayka güzelliği ve zarafeti bakımından kuğuya benzetilir.

241 227 Kuğu olup döne döne, Gökyüzüne uçup çıksan bile, Neticede bizler kadınız. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 39) Destanda iyi bir avcı olan Kocacaş ın geçtiği ıssız yollar anlatılırken oraların kuğuların uğramadığı yerler olduğu söylenir. Yürüdü avcı bir zaman, İnsan yürümez kayalıklardan, Ak kuğu konmaz sazlıklardan. (age. s. 147) Manas Destanı nda öldüğünü düşünüp kendisini gömen Çinli komutan Neskara nın adamlarından kaçmayı başaran Bay, etrafı gözetlerken kuğuya benzetilir. Onlardan kaçıp koşarak Kuğu gibi boynunu uzatıp Bay tepeye çıkmış. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 319) Boston Destanı nda kuğu, gölde yüzerken seyredilince insana zevk veren, huzuru ve mutluluğu simgeleyen bir hayvan olarak ifade edilir. Akıllı yaratılan Karaçaç Göl kıyısına gidermiş Ak kuğular ile dost olup Zevkle oynayıp yaşarmış. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 43) Destanda kuğu; mektup taşıyan, haberci bir kuş olarak da yer alır. Cezbilek, Boston a yazdığı mektubu bir kuğunun kanadına bağlayarak gönderir. Güvercinin mektup taşıdığı için posta güvercini diye adlandırılması yaygın olarak bilinir, Boston Destanı nda bu rolü kuğu üstlenmiştir. Kadamış ın kızı Cezbilek Dünyanın her şeyini o bilir. Boston u o bilmiş,

242 228 Bu yüzden Cezbilek, Kanadına mektup bağlayıp, Belgim bu olsun diye, Ak kuğunun sağ bacağına, Altın yüzük takmış. Boston bana gel diye Ak kuğuyla haber göndermiş. (age. s. 43) Yurdundan sürgün edilen ailesini ve halkını bulmak isteyen Boston un geçtiği çöllerin sıcaklığını anlatmak için kullanılan ifadelerden biri de sıcaktan kuğunun kuyruğunun yanmasıdır. Sıcağı kaynayan Kum çölleri geçmiş, Taskara nın damağı yanan, Kel kişinin alnı yanan, Tulpar atın toynağı yanan, Kuğunun kuyruğu yanan, Kuru çöllere rastladı. (age. s. 211) Keklik Keklik; çalılıklarda ve orman kenarlarında çiftler veya topluluk hâlinde yaşayan, göçmen olmayan bir av kuşudur. Eti lezzeli olduğundan keklik eti, av etleri arasında en makbulü olarak nitelendirilir. Melodik olan ötüşü ile tanınır. Er Eşim Destanı nda Er Eşim, Kalmuk ordusuna saldırdığında kalabalık olan Kalmuk ordusunun dağılışı bir avcıdan kaçan keklik sürüsüne benzetilir. Keklik gibi etrafa dağılır, İnek tüyü kadar çok olan Kalmuklar, Ufalanıp küçük gruplara ayrılırlar, Soyu sağlam olan Kalmuklar. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 89)

243 Boston Destanı nda Cezbilek in doğum sancısı hafiflesin ve doğum bir an önce gerçekleşsin diye gelen şeyhlerin dua okuyuşu keklik ötüşüne benzetilir. 229 Şeyhler okudu, Sallayıp kellesini, Oynatıp sarığını, Keklik gibi öttü, Derman olmadı bu da. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 412) Er Soltonoy Destanı nda Kırgız yiğitlerine yenik düştükleri için Kalmuk askerlerine kızan Madılbek; cesur ve güçlü oldukları için Kırgız yiğitlerini atmaca ve doğana benzetirken korkak ve güçsüz oldukları için Kalmukları kekliğe benzetir. Gücünüzü kuvvetinizi sınasam, Atmacanın kovaladığı kekliksiniz. Önüne çıksanız ölürsünüz, Kırk yiğitten kaçarken, Doğanın kovaladığı kekliksiniz. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 166) Güvercin Hızlı ve uzun zaman uçabilen bir kuş türüdür. Günümüzde evcilleştirilmiş birçok güvercin türü vardır. Evcilleştirilen güvercinler bir dönem heberleşme amacıyla kullanılmıştır. Mektup taşıyan bu güvercinlere posta güvercini adı verilmiştir. Beyaz güvercinler tüm dünyada barışın simgesi durumundadır. Kozuke ve Bayan Destanı nda Bayan a ulaşmak için tehlikeli bir yola çıkacak olan Kozuke, annesini ikna etmek için karşısına çıkacak çölü beyaz güvercin gibi uçarak geçebileceğini söyler. Günümüzde barışı simgeleyen beyaz güvercin, bu destanda iyi uçabilmesi yönüyle söz konusu edilir. Bediyavan çölü uzanırsa, anne, Beyaz güvercin gibi uçarım, anne. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 163)

244 230 Tarla kuşu Tarla kuşu; bozkırlar ve tarlalarda çoğunlukla yerde yaşayan küçük, ötücü bir kuş türüdür. Sürekli, yumuşak ve melodik bir ötüşü vardır. Kozuke ve Bayan Destanı nda Godolkul, Kozuke yi öldürmek ister. Godolkul un karısı Bayan ın çadırına girip tarla kuşunu konuşturur ve Kozuke nin yerini öğrenir. Tarla kuşu, Kırgız destanlarında konuşmak gibi insanî özellikler taşıyan hayvanlardan biri olarak yer alır. Kozuke nin gizlendiği yer neresi diyerek tarla kuşunu tüylerini teker teker yolar, tarla kuşu hiç ses çıkartmaz. Tarla kuşunun başındaki dik uzun tüylerini çekince tarla kuşu çuk, çuk deyip ölür. Kozuke, Çuk kavaktaymış, deyip Godolkulonu öldürmek için tüfeğini barutla doldurur. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 183) ifade edilir. Kocacaş Destanı nda gökte tarla kuşlarının ötmesi, sabah olduğunun habercisi olarak Tan yeri ağardığında, Terazi yıldızı battığında. Yıldızlar seyrekleşip, Şafak söküp ağarıp, Sabahın işareti görünüp Gökte tarla kuşları ötüp. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 99) Zulayka, Sur Eçki adlı keçiyi avlamaya giden kocası Kocacaş ı geri dönmesi için ikna etmeye çalışırken çırpınan bir tarla kuşuna benzetilir. Koltuğuna girip, Çırpınan tarla kuşu gibi, Zulayka söyler kederlenip. (age. s. 173)

245 231 Boston Destanı nda Çoyun Alp adlı dev, kendisini yenemeyen Boston a odun taşıtır. Aradan aylar geçer, Boston iyice zayıflar. Onun bu zayıf ve güçsüz hâli çelimsiz bir kuş olan turgay kuşuna (tarla kuşu) benzetilmesine neden olur. Alp Boston a baksan, Turgay kuşu gibi kalmış. Boston ile Karaboz Çoyun Alp a kul olup, Garip olup kalmış. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 299) Baykuş Geceleri ortaya çıkan ve avlanan yırtıcı bir kuş türüdür. Başları büyük ve tüylüdür. Bir kısmının kanat açıklığı, bir adam boyuna ulaşır. Serçe kadar küçük olanları da vardır. Gagaları kıvrık, pençeleri keskin, kanca tırnaklı ve döner parmaklıdır. Kuvvetli pençeleri adeta avına kenetlenir. Baykuşlar tam bir sessizlik içinde avlanır. İri gözleri, başlarının yanında değil önündedir. Aşırı büyüklükteki gözleri, göz oyuğunda hareket edemez, yuvalarında sabittir. Baykuşlar boynunu geniş bir açıyla çevirip panaromik bir görüş sağlayarak çevresini kontrol edebilir. Türk kültüründe baykuş konan evden cenaze çıkacağına dair bir batıl inanç bulunmaktadır. Şırdakbek Destanı nda baykuşla ilgili batıl bir inanca yer verilir. Şırdakbek, atı Boz Corgo ya nazar değmesin diye baykuş tüyü taktırır. Bu dizeler, Kırgızlarda baykuş tüyünün nazardan koruduğuna dair bir inanç olduğunu ortaya koyması bakımından önemlidir. Nazar dokunur diye yürük ata, Baykuşun tüyünü taktırır. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 289) Kocacaş Destanı nda da Zulayka oğlu Moldocaş a bebekken baykuş tüyü taktığını söyler. Destanda açıklanmasa da bebeğe baykuş tüyü takılmasının amacı onu nazardan korumaktır.

246 232 Elinden tutup, yanıma alıp, Baykuş tüyü takıp bebeğim diye. Türlü meyve yedirdiğim, Kimin oğlu dedirdiğim, Esirgemeden sütümü emzirdiğim. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 263) Boston Destanı nda uzun yıllar yurdundan ayrı kalan Boston, döndüğünde yurdunu yağmalanmış ve terk edilmiş bulur. Köyünde gördüğü birçok yabanî hayvan gibi baykuşlar da orada artık insanların yaşamadığının göstergesidir. İnsanlarından ayrılmış, Baykuş yuvası olmuş Han babasının otağı Yıkılıp kötü dağılmış. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 196) Sülün Uzun kuyruklu bir kuş türüdür. Eti lezzetli olduğu için avlanan kuşlardandır. Uzun boylu, zarif ve güzel yürüyüşlü kadınlarla ilgili benzetme yapmak için sülün gibi ifadesi kullanılır. Kocacaş Destanı nda sabah saatleri tasvir edilirken sülünlerden söz edilir. Sülünler taş üstünde sekip, Canlıların hepsi uyanıp. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 99) Karıpbay, Sur Eçki yi (keçi) avlamak için peşinden giden oğlu Kocacaş ı sarp bir kayanın yamacında, ulaşılması imkânsız bir noktada sıkışmış olarak bulur, çaresiz hâldeki oğlunu sülüne benzetir. Kalmışsın, yavrum, sülün gibi, Kara taşın yamacında. (age. s. 197)

247 Zulayka da Kocacaş ın bulunduğu kayalığa ulaşmanın zorluğunu anlatmak için oraya sülünlerin bile çıkamayacağını söyler. 233 Gördüm bugün gözünü Duysana avcı sözümü, Sülünlerin çıkamadığı kayalıktasın, Hasretimi çeken sen misin? (age. s. 203) Manas Destanı nda avcılar, karınlarını doyurmak için ava çıktıklarında geyik ve karacanın yanı sıra sülün de avlarlar. Bu dizelerden sülünün eti için avlanan bir hayvan olduğu anlaşılır. Bugün de geceleyin, Büyük geyikler olmazsa Sülün falan avlayın. Hiçbir şey bulamazsanız, Karaca falan avlarsınız. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 447) Pelikan Pelikan; pembeye çalan beyaz tüylü, kanatları gri renkli, alt gagasında deriden bir kesesi olan iri kuştur. Eşimkul Menen Zuura Destanı nda Altın Kökül ün atı Sur Koyon öyle hızlı koşar ki ağzı bir pelikan ağzı gibi açılır. Sur Koyon gibi tulparın Anır (pelikan) gibi ağzı açıldı. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 227) Diğer Hayvanlar Kırgız destanlarında yukarıda sözü edilen hayvanların dışında az da olsa yer tutan bazı hayvanlar vardır. Bu hayvanlar ve destanlarda söz konusu edilen yönleri aşağıda açıklanmaya çalışılmıştır.

248 Ayı İri gövdeli, etçil, memeli bir hayvan olan ayı kalın postlu ve kısa kuyrukludur. İri ve güçlü tırnaklara sahip olan pençeleri en güçlü silahlarıdır. Çoğunlukla etçil beslenmeyi tercih eden ayılar; kurbağa, balık, yılan, böcek, kuş gibi hayvanların yanı sıra ot, meyve ve bal yer. Temkinli ve ihtiyatlı bir hayvandır. Oldukça da cesurdur. Ayılar genellikle yağı ve postu için avlanırlar. Postu kaba olsa da sıcak tutması sebebiyle çok makbuldur. Ayı da kaplan ve aslan gibi Türk mitolojisinde yer alan tözler arasındadır. Hatta Başkurtlar onu ata olarak kabul etmektedirler. Başkurtlar gibi bazı Türk toplulukları ata saydıkları ayıdan türediklerine inanıyorlardı (Adıgüzel, 2006). 2003). Ayı, Şaman inancına göre orman tanrısının ruhu kabul edilmektedir (Güven, Eski Türklerin Şamanlık inançlarında da ayı kutsal bir hayvandır. Ayı, orman ruhlarının temsilcisi ve ormanın tanrısıdır. Ayı-tanrı ya Kıpçak Türkleri Baba derler ve bir tabu olarak ormana girdiklerinde ayının adını anmazlar. Bazı Türk boyları gibi Başkurtlar da atalarının ayı olduğuna ve ondan türediklerine inanırlar (Armutak, 2002). Kırgız destanlarının çoğunda hamile kadınların yırtıcı hayvan yüreğine aş erdikleri görülür. Boston Destanı nda da Buuba Han, eşi Kanışa nın aş ermesi geçsin diye avcılardan ayı vurmalarını ister ancak ayı yüreği işe yaramaz. Buuba Han o zaman telaşlandı, Vezirini çağırdı, Avcıları getirtti. Dağa çıkınız, Ayı vurunuz, Yüreği çıkarıp sıcak sıcak Kanışa ya veriniz. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 27)

249 Fil Karada yaşayan en iri ve güçlü hayvan fildir. Filler, nehir kıyılarındaki orman ve sık otlu alanlarda sürüler hâlinde yaşar. Kırış kırış olan sert derileri adeta tüysüzdür. İki üst kesici dişleri uzayarak tipik fildişlerini meydana getirir. Filler bu dişlerle kendilerini aslan, kaplan gibi yırtıcı hayvanlara karşı korurlar. Çok kıymetli olan dişleri yüzünden insanlar tarafından asırlarca avlanmışlardır. Günümüzde fil avcılığı yasaklanmıştır. Çok eski yıllardan beri evcilleştirilerek insanlığın hizmetinde bulunmuşlardır. Yük hayvanı olarak veya avda ve savaşlarda kullanılmışlardır. Eski zamanlardaki savaşların canlı tankları olarak anılırlar. Türkler Budizm in etkisiyle bu sembolü kullanmaya başlamıştır. Hindistan da birçok tanrının bineğidir. Beyaz fil Buda nın sembolüdür. Hükümdarlığın ihtişamını ve yiğitliği temsil etmektedir. İslamiyet ten sonra güç, kuvvet, hükümdarlık ve hâkimiyetin sembolü olmaya devam etmiştir (Çatalbaş, 2011) edilir. Mendirman Destanı nda filden, taşımacılıkta kullanılan hayvanlardan biri olarak söz Fil(ler)e teçhizatı yükleyip Böylece Mendirman Dönüp halkına gitti. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 72) Boston Destanı ndaki ifadelerden filin Kırgızlarda sadece yük taşımacılığında kullanılmadığı, derisinden de yararlanıldığı anlaşılır. Destanda Karaçaç; kardeşi Boston un yayının ipini, sağlam olması için fil derisinden yaptırır. Fil derisini dildirmiş, Otuz defa ördürüp Eğilen yay taktırmış. Güçlülüğünü bildirip Alp Boston a verdirmiş. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 62)

250 Destanda fil, iriliği ile de söz konusu edilir. Boston un savaştığı Çoyun Alp in gücü anlatılırken fili bile kaldırabileceği söylenir. 236 Fil çıksa yoluna Baldırından sıkıca tutup, Yere vuran Çoyun Alp. (age. s. 289) Kız Darıyka Destanı nda fil, benzetme unsuru olarak kullanılır. Oğlu Şaysılda nın öldüğünü öğrenen Darıyka nın üzüntülü hâli çöküp kalmış bir file benzetilir. Kıpırdamadan bekledi, fil gibi çöküp, Sararıp gücü tükendi yata yata. Çocuğunun ardından o da gitti, Ecelin sırası ona da gelince. (Orozova ve Akmataliyev, 2010: 127) Er Soltonoy Destanı nda Kalmuklar, Kırgızlara yenildiği için öfkelenen Madılbek onlara aslında fil kadar güçlü olduklarını söyler. Kırgız dan gücünüz az değil. Köyde gezip övünürken, Filden daha güçlü kuvvetlisiniz. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 166) Kunduz Kunduz; akarsu yataklarında yaşayan kürklü, kemirici bir hayvandır. Şişman, kamburumsu görünüşlü, yuvarlak başlı, kısa kulaklıdır. Kunduz kolonileri genellikle ormanlık bölgelerde ağır akan ve zemini gözüken su kenarlarında yaşarlar. Sert odunlu ağaçların kabukları, kök ve yaprakla beslenirler. Kunduzlar harika su mimarlarıdır. Dünyanın en güzel yuva yapım ustalarıdır. Kubbemsi yuvalarını göl ve nehirlerde yaparlar. Kış gelmeden önce yuvaların bitmesi için, kunduz aileleri birbirlerine yardım eder. Keskin dişleriyle ağaçları kemirerek devirir, bent ve yuva yapımında kullanırlar. Kunduz kürkü oldukça değerlidir. Halk arasında samur kürk ü olarak da bilinir. Kuyruğunun altında iki salgı bezi vardır ve salgıları, ilaç ve parfümeride kullanılır.

251 Boston Destanı nda kunduz, olumlu bir nitelik olan neşeli olmayı temsil eder. Boston a âşık olan Kunduzay, kunduza benzetilir. Bu benzetme kızın adıyla da uyumludur. 237 Çoyun Alp in biricik kızı Sana âşık olmuş. Onun adı Kunduzay, Cıvıldaşır kunduz gibi. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 300) Destandaki ifadelerden kunduzun bir av hayvanı olduğu ve kürkünün çok değerli olduğu anlaşılır. Cezbilek in günlerce doğum sancısı çektiğini gören annesi kızının kendisi için çok değerli olduğunu anlatmak amacıyla onu kunduz kürküne benzetir. Cezbilek in anası: Başımdaki biricik yıldızım, Yakama taktığım kunduz kürküm, Koru Hüda m koru, diye Merhamet diledi. (age. s. 411) Maymun Ağaçlarda yaşayan çok çevik ve zeki hayvanlardır. Hepsi otçuldur; ağaç filizleri, yaprak, çiçek, tohum ve meyveler başlıca yiyecekleridir. Çoğu, gruplar hâlinde tecrübeli bir erkeğin başkanlığında yaşar. Maymunlar oldukça meraklı hayvanlardır. Yüksekte bulunan bir yiyeceğe ulaşmak için birkaç eşyayı üst üste koymayı akıl edebilirler. Bununla beraber insanlara hizmet edebilecek derecede eğitilememektedirler. Hızlı hareket eden maymunlar, esnek yapıları sayesinde daldan dala atlayarak ağaçlar arasında gezinebilirler. Hint mitolojisinin ve kültürünün malı olan maymun, Türk inançlarında yaygın bir şekilde yer almamaktadır. Budist olan Türklerde görülmektedir. Türk Hayvan Takvimi nde yıl sembolüdür. İslamiyet ten sonra maymunun sembolik anlamları genel olarak kaybolmuş ve olumsuz özellikleriyle öne çıkmıştır (Çatalbaş, 2011). 12 Hayvanlı Türk Takvimi nde dokuzuncu yıl maymun yılıdır.

252 238 Bu yılda doğan erkekler ileri görüşlü, sokulgan, biraz kurnaz, hemen öfkelenen, güçlü kişilerdir. Amaçlarını akılcı bir şekilde zekâlarıyla birleştirerek uygulamaya koyarlar. Kadınlar ise çeviklikleriyle dikkat çekerler (Biray, 2009). Eşimkul Menen Zuura Destanı nda Altın Kökül ün atına çevik şekilde binişi maymuna benzetilir. Ata binip koşturduğunda Altın Kökül genç Aydar Maymun gibi koşturdu. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 247) Boston Destanı nda bir yerde maymunların yaşaması o yerde artık insanların yaşamadığının, ıssızlığın göstergesi olarak ifade edilir. Boston, düşmanları tarafından yağmalanan yurdunu maymunların işgal ettiğini görür. Boston ile Karaboz Han Buuba nın otağına Ulaştı o zaman. İki tarafına bakındı, İşgal eden maymunu, Aklı giderek gördü. Halkı nereden bulayım diye Düşünüp Boston arzu etti. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 194) Samur Samur, değerli kürkü nedeniyle avlanan bir hayvan türüdür. Ormanlarda gece yaşamı sürdüğünden izi zor bulunur. Yer hayvanıdır ve mağaralarda yaşar. Bal, meyve ve bitki yer. Parmakları perdeli olduğundan iyi yüzer. Tüyleri koyu kahverengi, gerdanı açık sarıdır. Vizon adı verilen kürkü çok değerlidir. Ayrıca kollarındaki tüylerden iyi cins fırça yapımında yararlanılır. Samurun çok kıymetli ve uzun tüylü derisi olduğu gibi kuyruğu da bir hayli uzun ve tüylüdür. Kuyruğu o kadar uzun tüylüdür ki samurun bedeninin genişliğine sahiptir. Samur

253 kuyruğuyla birlikte uzunca ama yumuşak ve tüylü bir hayvan görünümündedir (Güven, 2003). 239 Kocacaş Destanı nda Zulayka, eşi Kocacaş ın peşinden giderken erkek kılığına girer. Topladığı saçları uzunluk ve renk bakımından samura benzetilir. Samur gibi olmuş siyah saç Tepesine topladı der, Erkek kıyafeti giydi der. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 163) Sırtlan Sırtlan; Avrupa, Asya ve Afrika nın sıcak bölgelerinde yaşayan çok güçlü bir çeneye sahip, etçil bir hayvandır. Gündüzleri toprak altı inlerinde veya mağaralarda barınır, gece ortaya çıkar. Çok güçlü, fakat ürkek hayvanlardır. Tehlike anında ölü taklidi yapar, uygun anda kaçar. Leş yiyicilik ve oburlukları meşhurdur. Aslan, pars gibi yırtıcıların artık avlarını yer ancak yalnız leşle beslenmez; canlı hayvanlara da saldırır. Sırtlanların en irileri benekli sırtlandır. Saldırgan ve yağmacıdır. Eşimkul Menen Zuura Destanı nda Altın Kökül ün savaşıp yendiği Kan İçme; gücü, cesareti ve saldırganlığı bakımından sırtlana benzetilir. Kan İçme gibi (bir) sırtlanı Bu bala öldürmüştür. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 265) Tavşan Tavşan; uzun kulakları, uzun dişleri, kısa kuyrukları ve ürkekliğiyle tanınan, karada yaşayan, otçul bir hayvandır. Dünyanın hemen hemen her yerinde bulunur. Sabahın erken saatlerinde ve akşam vakitlerinde beslenmek için aktiflik gösterirler. Tarlalara büyük ziyanlar verirler. Tilki, gelincik, puma, kartal gibi hayvanlar tavşanın en büyük düşmanlarıdır. Yabanî tavşanların yanı sıra evcilleştirilmiş olanları da vardır. Tüyleri, postları ve etleri için evcil olarak birçok tavşan ırkı yetiştirilmektedir.

254 240 Erken dönem Türk mitolojisinde beyaz tavşan gök unsurlarına, siyah tavşan yer unsurlarına ait olmuştur. Altaylar ve Yakutlarda duvar ve sarıklara başka hayvanların yanı sıra tavşan derileri asılmakta ve bir töz kabul edilmektedir. Şamanın yardımcı ruhlarından birisi de tavşandır. Türk Hayvan Takvimi nde yıl sembolüdür. Göktürklerde av hayvanı olması sebebiyle uğurlu sayılmış ve bolluğun simgesi olmuştur. İslamiyet ten sonra Türk inanışlarında bolluk, kurnazlık ve iyi şansın sembolü olmuştur. Alevi Türkler arasında ise uğursuz kabul edilmektedir (Çatalbaş, 2011). Tavşan, 12 Hayvanlı Türk Takvimi nde 4. yıla adını vermiştir. Tavşan tabiat olarak korkak bir canlıdır. Korktuğunda hızla kaçar. Bu yılda doğanlar da bu özelliği kendilerinde taşırlar (Biray, 2009). Boston Destanı nda tavşan korkaklık belirtmek amacıyla kullanılmıştır. Kadamış Han, Boston u yakalatmak için gönderdiği pehlivanlar Boston un heybetinden korkup geri dönünce öfkelenir ve onları tavşana benzetir. Pehlivan diye ben güvensem, Alıp gelin diye göndersem, Tavşan gibi korkup geldiler (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 126) Tavşan, Er Soltonoy Destanı nda da korkaklık bildirmek amacıyla kullanılır. Bolatkan, babası Colborskan a artık büyüdüklerini ve tavşan gibi korkup düşmandan saklanmayacaklarını söyler. Kılıcı kana bulamadan, Haykırıp kovalayıp tavşan gibi, Saklanarak tekrar düşmandan, Kaçmak olmaz bizim için. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 25) Destanda tavşanın ürkek bir hayvan olmasının dışında güçsüz oluşu da söz konusu edilir. Kırgız yiğitlerine yenilen Kalmuklar, güçsüz olmaları bakımından tavşana benzetilirler. Kalmuk un tavşan kadar gücü yok. (age. s. 169)

255 Eşek Eşek, atgiller familyasının evcilleştirilmiş türlerinden biridir. İri kafalı, uzun kulaklı, genellikle gri tüylü olan eşekler inatçılıklarıyla meşhurdur. Yabanî veya evcil olarak yaşar. İnsan, yük ve eşya taşımada eşeklerden faydalanılır. Attan çok önce insanoğlunun hizmetinde kullanıldıkları sanılmaktadır. Mendirman Destanı ndan anlaşıldığına göre Kırgızların ulaşım amacıyla kullandıkları hayvanlardan biri de eşektir. Hızla giden eşeğe bindi Hızlıca sürdü. (Akmataliyev ve Caynakova, 2009: 30) Er Soltonoy Destanı nda da eşeklerin işlevi ulaşım sağlamak olarak ifade edilir. Sayısız yolda kaçanlar, Yağır eşeklere binerek. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 108) Eşimkul Menen Zuura Destanı nda eşeğe binmek, kişinin ekonomik durumunun kötü olduğunun işaretidir. Zuura ve Eşimkul un yolda rastladıkları ihtiyar hekim, çocukluğundan beri eşeğe bindiğini ifade eder. O zaman aksakal konuştu: Çocukluğumdan beri Eşek olmuş bindiğim. Fakir ve kimsesiz garibi Öz bedenim gibi sevmişim. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 109) Kedi Kediler hoş görünüşlü, yuvarlak başlı, sivri kulaklı, uzun bıyıklı küçük bir evcil hayvandır. Genellikle gece avlanırlar. Avcılıkta en büyük özellikleri sabır, temkin ve sürattir. Yüksek yerlerden düşerken ters dönerek dört ayağı üzerine gelme refleksi çok

256 güçlüdür. Türk kültüründe kedinin nankör bir hayvan olduğuna, kişinin önünden geçen kara kedinin uğursuzluk getireceğine dair batıl inançlar bulunmaktadır. 242 Er Soltonoy Destanı nda Kalmuk askerleriyle tek başına savaşan Bolotkan ın gücü karşısında düşmanlarının kedi gibi zayıf kaldığı anlatılır. Savaş görünüyor batura, Heyecanlı Gökbörü oyunu gibi. Birini vuruyor diğerine, Enik ile kedi gibi. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 99) Aynı destanda Madılbek in gücünü ifade etmek için de iki kaplanı iki kediymiş gibi kolayca avladığı ifade edilir. Muhteşem pehlivan Madılbek, İkisi saldırıp gelince, Enselerinden tutup onları Birbirine vurdu kedi gibi. (age. s. 120) Ceylan Ceylan; Afrika, Arabistan ve Asya nın çöl steplerinde yaşayan; ince uzun bacaklı, parlak iri gözlü, hızlı, zarif ve çevik bir hayvandır. Gazel ya da gazal da denir. İri ve güzel gözleriyle Türk kültür ve edebiyatında ceylan gözlü, ceylan bakışlı gibi benzetmelere konu olan bu hayvan sevimli oluşu ve hızlı hareket edişiyle de tanınır. Eti ve derisi için avlanır. Ceylan; gençliğin, zarafetin ve güzelliğin simgesi olarak anılan bir hayvandır. Manas Destanı nda ceylan bu yönleriyle benzetme unsuru olarak kullanılır. Kanımcan, Çıyırdı ya yaşlandığını ve önemini yitirdiğini, artık ceylan gibi süzülmesinin bir anlamı olmadığını söyler. At bağlamaktan erinip, Bunadığını bilmezsin,

257 243 Ceylan gibi süzülen, Gitmiş senin haşmetin, Eksildiğinin farkında değilsin. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 41) Destanda bir bölgede ceylan ve dağ keçilerinin çok oluşunun orada insanların yaşamadığının göstergesi olduğu ifade edilir. Tepelerdeki otlar uzayıp, Ceylanları kum gibi, Ceylanları kişi tanımaz. (age. s. 327) Manas ın arkadaşlarının ceylan avlaması, Kırgızlarda ceylanın av hayvanlarından biri olduğunu ve etinin yendiğini gösterir. İki ceylan üç dağ koçunu Onlar vurmuşlar. (age. s. 423) Akrep Akrep, genellikle sıcak ve nemli bölgelerde yaşayan, vücutları sert bir tabaka ile örtülü, kıvrık ve kalkık kuyruğunda zehir iğnesi bulunan bir hayvandır. Karlı bölgeler hariç hemen hemen her yerde, ormanlık bölgelerde, çöllerde, taşlık ve kayalık yerlerde yaşar. Yırtıcı ve yağmacı tabiatlıdır. Avını, sabırlı bir şekilde pusuda bekleyerek avlar. Avlarını kıskaçlarıyla yakalayarak sıkar ve zehirli kuyruğunu uzatarak avını sokar. Varlığı ve zehirlilikleri çok eski çağlardan beri bilinen akrepler, kendilerini korumak amacıyla insan ve hayvanları sokarak zehirlenme ve ölümlere neden olabilir. Er Eşim Destanı nda Kalmuklar ın Acaan adlı komutanı acımasızlığı bakımından akrebe benzetilir. İstila ettiği Kırgızların Başlarını yarar baltalarla Acaan denilen canavar Azı dişleri keskin bir akreptir. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 69)

258 244 Akrep, Kozuke ve Bayan Destanı nda da benzetme unsuru olarak kullanılır. Sarıbay; karısı Şekerkan a yaşlandığı için koyunlara bakamadığını, Kozuke yi evlat edineceğini, bundan sonra koyunlara onun bakacağını söyler. Ancak karısı Kozuke nin koyunları çalacağını ileri sürer. Onun bu sözleri Kozuke nin karısı Bayan ın canını acıttığından akrep sokmasına benzetilir. Yaşlı karının söylediği sözleri kızı akrep gibi ısırdı. (age. s. 169) Fare Sivri burunlu, geniş kulaklı, ince kuyruklu ve kemirgen bir hayvan olan fare ve sıçanların yüzlerce türü vardır. Halk arasında, fare ve sıçan terimleri birbirine karıştırılır. Küçük olanlarına fare, büyük olanlarına sıçan denir. Eski Türkler ve Çinlilerce kutsal kabul edilir. Türklerin 12 hayvanlı takviminde ilk yıl şıçan (şıçgan) yılıdır. Buna bağlı olarak da eski Asya toplumlarında kedi pek sevilmez (Armutak, 2002). Fare, Er Soltonoy Destanı nda küçük ve güçsüz bir hayvan olması dolayısıyla benzetmeye konu edilir. Babasını Kalmuklarla savaşmalarına izin vermesi için ikna etmeye çalışan Bolotkan, düşmanını küçümsediğini onları fareye benzeterek ifade ediyor. Çınar gibi heybetli devlerin, Yakalayıp gövdesini, Fare gibi yere çalarım, Kuvvetlice elimi sallarsam. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 29) Destanda kırk Kırgız yiğidine düzenlediği toyda kötülük planlayan Kögöykan fareye, yiğitler ise onu avlayacak olan kediye benzetilir. Fare kediyle karşılaşırsa, Ecelinin gelmesi demektir. (age. s. 194)

259 Kurbağa Suda, karada ve ağaçlarda yaşayan küçük bir hayvandır. Avustralya ve çevre adaları hariç, bütün dünyaya yayılmışlardır. Vücutları çıplak ve tıknazdır, kuyrukları yoktur. Uzun arka bacakları sıçramaya elverişlidir. Kurbağa, Boston Destanı nda terk edilmişliğin, yıkılmışlığın göstergesi olarak yer alır. Boston, yurdunun yağmalanıp vahşi hayvanlara kaldığını gördüğünde eski günleri hatırlar. Eskiden çok güzel balıkların yüzdüğü havuzları şimdi kurbağaların doldurduğunu görür. Bu otağıma baksam, Ortasında havuz var idi, Renk renk türlü türlü balık Havuz içinde yaşardı. Şimdi havuza baksam Pis kokulu su birikintisi kalmış, Kurbağalar vıraklıyor. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 195) Örümcek Örümcek, hemen hemen dünyanın her tarafında yaşayan ve birçok çeşidi olan bir hayvandır. Örümcekler, yırtıcı hayvanlardır. Birbirlerine saldırmaktan çekinmezler. Karadul, zeytin tanesi gibi siyah ve parlak bir örümcektir. Genellikle karanlık yerlerde, tavan aralarında yaşar. Ağ tuzakları kurarak avlanır. Çaprazvari tellerle ördüğü ağın ortasında kısa bir tünel bulunur. Burada böceklere pusu kurar. Dişi, çiftleşmeden sonra çoğu zaman erkeğini yediğinden karadul olarak tanınır. Dişisi, kuvvetli bir zehire sahiptir. Er Eşim Destanı nda Kalmuklar ın Acaan adlı komutanı ve yanındakilerin tehlikeli ve acımasız olduklarını anlatmak amacıyla karadul örümceğine benzetildiği görülür. Azı dişlerini bileyip Karadul örümceği gibi her tarafa yayılırlar.

260 246 Hanlarını toplayarak, En gaddarının etrafında toplanırlar. (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 65) benzetilir. Kalmuklar, kalabalık olup her tarafı sarmaları bakımından da karadul örümceğine Yer kaplamış olan Kalmuklar Karadul örümceği gibi her tarafı sararlar. (age. s.79) Er Eşim, yurdunu istila edip halkını yağmalayan Kalmukları kinci oldukları için karadul örümceğine benzetir. Karadul örümceği gibi olan kinciyi Gidip çevresinden sararak kuşatayım. (age. s. 73) ifade edilir. Manas Destanı nda örümcek ağlarının uçması, sonbaharın gelişinin göstergesi olarak Örümcek ağları uçarak sonbahar geldi, Bakırdan kazanları, Refah içinde hayatları. (Musayev ve Akmataliyev, 2007: 439) Sinek Sinek; çift kanatlı, uçucu, küçük bir böcek türüdür. Pek çok anlatıda olduğu gibi destanlarda da iyiler-kötüler, güçlüler-zayıflar ya da yiğitler-korkaklar vardır. Bunların ifade edilişinde hayvanların özelliklerinden yararlanılmıştır. Bu hayvanlar genellikle sinek, koyun, çil ve tavşandır. Sürüye giren kurt, kartalın kovaladığı tavşan sinek canlı olmak, ölüm denen kazayı sinek kadar görmek, çil gibi olmak acziyet ve zayıflık için kullanılan ifadelerdendir (Yıldırım, 2012). Eşimkul Menen Zuura Destanı nda çocuğu olmayan Eşimkul, kardeşi Köçörbay ın çocuklarından birini isteyince onun ağır sözleriyle karşılaşır ve çok kederlenir. Kıyamadığı canının küçüklüğünü anlatmak için sinek benzetmesine başvurur.

261 247 Tatlı imiş sinek gibi küçük can. Bundan sonra ölsem diye, Ölüme canını kıyamadı. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 59) söyler. Altın Kökül, dev ile savaşmaya karar verdiğinde canının sinek kadar küçük olduğunu Sinek gibi canımı Ruhlara teslim edip Düşman yolunu tutayım. (age. s. 175) Altın Kökül ile savaşan Kan İçme nin sinek gibi canından umudu kestiği ifade edilir. Diye öylece Kan İçme Sinek gibi (küçük) candan umudu kesti. (age. s. 213) Destanın bir başka bölümünde ise Zuura nın zayıflığı, güçsüzlüğü canının sinek gibi olmasına benzetilir. Sinek gibi canımı Karga gibi (küçücük) bala yok etti, Bütün gücümü kuvvetimi. (age. s. 93) Kene Kene; koyun, köpek, at gibi hayvanların veya insanların dersinide asalak olarak yaşayan; bulaşıcı hastalıklara sebep olan bir böcek türüdür. Kırgız destanlarında kene adına sadece Er Soltonoy Destanı nda rastlanır. Kalmuklar, Kırgızlara sürekli saldırıp zulmettiği için yapıştığı yerden çıkmayan ve kan emen bir keneye benzetilir. Kırgız halkım Kalmuk tan, Oldukça çok çekmişti.

262 248 Kene gibi yapışan, Büyük bir bela oldu. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 19) Er Soltonoy Destanı nda Kırgız yiğitlerini yakalayan Kögöykan ın askerleri, onları çok sıkı tuttukları için keneye benzetilir. Ölse dahi çoğunluğu, Aç kene gibi yapıştılar. Kırk yiğidi Kögöykan, Askerlerine buyurup yakalattı. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 196) Kelebek Kelebekler; pullu kanatlarıyla güzel görünümleri olan, uçabilen böceklerdir. Birçok farklı desen ve renkten oluşan kanatlarıyla şıklığın, güzelliğin simgesi olan kelebekler aynı zamanda baharın gelişinin de habercisidir. Halk arasında kelebeklerin ömrünün bir gün olduğuna dair yaygın olan inanç, kelebeğin ömrün kısalığını temsil etmesine neden olmuştur. Geceleri ışığın etrafında dönen, küçük bir kelebek türü olan pervane ise Türk kültür ve edebiyatında sevgilinin çevresinde dönüp onun aşkıyla yanmaya hazır olan âşığı sembolize eder. Kelebek, Eşimkul Menen Zuura Destanı nda Eşimkul ile kardeşi Köçörbay ın çocukluklarında oynadıkları bir eğlence aracı olarak ifade edilir. Kardeş olup Gömlek giyseler beraber giymişler, Kelebek kovsalar beraber kovmuşlar. (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 27) Boston Destanı nda Kadamış Han ın iki oğlunun nişancılığı övülürken uçan kelebeği kanadından vurabilmeleri ölçüt olarak gösterilir. Ağabey-kardeş bunların Nişancılığı keskindir.

263 249 Uçar gördüğü kelebeği Kanatlarından vurur. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 109) Karınca Karınca, çalışkanlığıyla tanınan bir tür böcektir. Birçok toplumun kültüründe mutfakta, ilaçlarda ve ayinlerde kullanılır. Karıncalar, birkaç düzine bireyden oluşan küçük topluluklar olarak yaşayabildikleri gibi çok büyük bölgeleri kaplayan ve sayıları milyonlarca bireyi içeren koloniler şeklinde de yaşarlar. Bu koloniler bazen "süperorganizmalar" olarak tanımlanır çünkü karıncalar tek bir vücut hâlinde koloniyi desteklemek için bir arada çalışırlar. İnsanlar gibi ordu kurup kendi kolonilerini korurlar. Bazen de koloniler arasında insanlar gibi savaşırlar. Türk kültüründe karınca, çalışkanlığın simgesi olmasının yanı sıra küçüklüğü bakımından benzetme unsuru olarak da kullanılır. Eşimkul Menen Zuura Destanı nda Er Kökül ün şehrine geldiğini öğrenen Temirkan tüm halkını bir araya toplar. İnsanların kalabalığı, birkaç defa kullanılan karınca benzetmesiyle ifade edilir. Karınca gibi çoğalıp Sokağa sığmıyor insanları. Temirkan ın sözüne Kulak verdi geleni. Heyecanlanan Er Kökül Topluluğun hâlini sordu. Karınca gibi toplanmış Kuru kalabalık neden? Ucu bucağı olmayan kalabalık halk Karınca gibi kaynaşıp (Naruzbayev ve Çelebi, 2007: 223) benzetilir. Er Soltonoy Destanı nda da Kalmuk ordusu kalabalık olması bakımında karıncaya

264 Bunlar on dört gün yol gittikten sonra, Madılbek in kırk binlik, toprağı örten karınca gibi kalabalık ordusunu gördüler. (Akmataliyev ve diğerleri, 2010: 152) 250 Kazanlar kurulup, gün ağarmaya başladığında Er Şabek yer yaran haykırışıyla, Kalmuk un karınca gibi katar hâlinde gelmekte olduğu yolu kesti. (age. s. 168) Karınca gibi çok bunlar, Ot mu çöp mü ya da ne? (age. s. 170) Boston Destanı nda Kadamış Han ın iki oğlunun nişancılığı övülürken karıncayı belinden vurabilmeleri ölçüt olarak gösterilir. Karınca, küçüklüğü anlatmak amacıyla kullanılır. Ağabey-kardeş bunların Nişancılığı keskindir. Yerde yürüyen karıncayı İnce belinden vurur. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 109) Yarasa Ön ayakları perdeli kanat biçiminde gelişmiş, vücudu yumuşak kıllarla kaplı, uçabilen memeli bir hayvandır. Yarasaların büyük çoğunluğu mağaralarda, sarp kayalıklarda ya da ağaçlarda yaşar. Yarasalar gündüz uyuyan, gece avlanan canlılardır. Kocacaş Destanı nda, babası Kocacaş ın öldüğü sarp kayalığa ustaca tırmanan Moldacaş yarasaya benzetilir. Kayaya çıkıp koşsa, Suretine adam demezsin, Sanki konuşan bir kuş, yarasa. (Akmataliyev ve Kırbaşev, 2007: 285)

265 Balık Balık; suda yaşayan, solungaçla nefes alan ve yumurtadan üreyen hayvanların genel adıdır. Balık eti, yağı ve yumurtasının besin değeri yüksektir. Balığın önemli diğer bir özelliği de fosfor bakımdan zengin bir besin maddesi olmasıdır. Deniz, akarsu ve göllerde yaşayan ve önemli av hayvanlarından olan balıklar aynı zamanda su çevresinde yaşayan insanlar için önemli bir geçim kaynağıdır. Yaşanan ortamı güzleştirmek amacıyla içinde balık bulunan süs havuzlarının ve akvaryumların oluşturulması Türk kültüründe geçmişten günümüze aktarılan unsurlardan biridir. 12 Hayvanlı Türk Takvimi nin beşinci yılı balıktır. Kırgızlarda bu yıl, uluu olarak ifade edilir. Bu yıl, bahtlı yıllardandır. Bu yılda doğanların malı mülkü çok olur (Biray, 2009). Balık ve balık avlama Şamanizm de de oldukça önemlidir. Geyikle birlikte balık avlamanın da avlara uğur getireceğine inanılır. Ölen birinin ruhunu yer altı dünyasına götüren şamanın yeryüzüne dönerken yaptığı işlerden biri de yolda avlanmaktır. Şamanın dönüş yolculuğu sırasında avladığı hayvanların başında balık gelmektedir (Adıgüzel, 2006). Kozuke ve Bayan Destanı nda Kozuke, yolculuğu sırasında karşılaşacağı tehlikeler nedeniyle endişelenen annesine selden kurtulmak için alabalık gibi yüzeceğini söyler. Akımı şiddetli olan nehir gelirse, anne, Uğultuyla ese gelirse, anne, Yayılıp akmadan birden gelirse, anne, Alabalık gibi geçerim, anne! (Akmataliyev ve diğerleri, 2007: 163) Boston Destanı nda Kadamış Han ın yurdu tasvir edilirken zenginlik, mutluluk ve huzuru anlatmak amacıyla nehirlerindeki balıklardan ve kurbağalarından söz edilir. Arazisi çok geniş imiş, Ortası nehir yatağı imiş, Balıkları bol imiş,

266 252 Balıkları kaynaşıyor, Kurbağaları ötüyor. (Akmataliyev ve Kadırmambetova, 2009: 111) Boston, halkını Ayşakan ın elinden kurtarır ve Kırgızları yurtlarına geri getirir. Buuba Han ın otağı yeniden kurulur, buraya bir havuz yapılır ve içine balıklar konur. Bu balıklar Kırgızların mutlu, huzurlu ve güvende olduklarını gösterir. Süs havuzu yapılarak içine balıkların konmasından Kırgızlarda estetik zevkin ve hayvan sevgisinin geliştiği anlaşılır. Han ordosunun ortasına Havuzlar yapıldı. Türlü balık getirip, İki havuza kondu. Balıkları oynadı Hanın gönlü şad oldu. (age. s. 370)

267 SONUÇ Kırgızlar, edebiyatları en zengin Türk boyları arasındadır. Dünyanın en uzun destan metni Manas a sahip olan Kırgızların edebiyatındaki en önemli ürünler, sözlü gelenekte oluşup asırlar boyunca ayakta kalan destanlardır. Geçmişte tamamı konargöçer bir yaşam süren Kırgızların bir bölümünün günümüzde de bu yaşam tarzını devam ettirdikleri bilinmektedir. Orta Asya nın bozkırlarında yaz ve kışları farklı bölgelerde geçiren Kırgızlar, yaşadıkları çevrenin doğası ile kopmaz bağlar kurmuşlardır. Göçebe yaşamın en vazgeçilmez unsuru olan hayvanlar, Kırgız kültüründe önemli bir yere sahiptir. Kırgızların yaşantısında evcilleştirilmiş hayvanların yanı sıra vahşi hayvanlar da rol oynar. Günlük yaşantılarındaki beslenme, giyinme gibi birçok ihtiyacını hayvansal ürünlerden karşılayan Kırgızlar, ulaşımda da hayvan gücünü kullanırlar. Savaşa giden kahramanın en vazgeçilmez silahı ve en sadık dostunun atı olması; bülbül, papağan gibi güzel öten kuşların ve rengârenk pullarıyla insana zevk veren balıkların beslenmesi Kırgızların hayvanları ihtiyaçlarını gidermenin yanı sıra keyifli vakit geçirmek amacıyla da hayatlarına dâhil ettiğini ve Kırgızlarda hayvan sevgisinin geliştiğini gösterir. Destanları incelendiğinde Kırgız kültüründe hayvanların önemine dair birçok bulguya ulaşılır. Kırgızlar, destanlarını meydana getirdikleri dönemlerde avcılık ve hayvancılıkla geçinmişlerdir. At, deve, sığır, koyun gibi hayvanları sürüler hâlinde besleyerek bu hayvanların etinden, sütünden, derisinden, yününden faydalanmışlardır. Aynı zamanda düzenledikleri toylarda bu hayvanları kurban edip ziyafet vererek varlıklarını halklarıyla paylaşmışlar; halkın sevgi, saygı ve güvenini kazanmışlardır. Yukarıda adı geçen hayvanlar, toylarda düzenlenen yarışmalarda ödül olarak verilmiş; kız çocukları evlendirilirken çeyiz olarak hediye edilmiştir. At ve devenin o dönemin en önemli ulaşım araçları olduğu destan metinlerinde sıkça ortaya konulan bir gerçektir. Kazanılan savaşlarda düşmanın tüm hayvanlarının ganimet olarak alındığı ve halka dağıtıldığı da Kırgız destanlarının dizeleri arasında yaşayan bilgilerden biridir. At, Kırgız destanlarında en çok adı geçen hayvandır. Atın Kırgız kültüründe özel bir anlamı olduğunun en önemli göstergesi destan kahramanlarının atlarına ad vermesidir. Kahramanın yoldaşı, dostu, koruyucusu olan atlar zaman zaman sahibinin duygu ve

268 düşüncelerini anlayıp ona yol gösteren, akıl veren bir varlık durumundadır. Destanlarda atlara yüklenen bazı olağanüstü nitelikler ise Şamanist inancın izlerini taşımaktadır. 254 Destanlarından yola çıkılarak Kırgızların geyik, tavşan, sülün, dağ koçu, dağ keçisi, keklik, tilki, leopar, pars, ayı gibi hayvanları etinden, derisinden ya da kürkünden yararlanmak için avladıkları söylenebilir. Kurt, domuz, aslan, kaplan gibi hayvanlar ise tehlike oluşturdukları için avlanan hayvanlardandır. İncelenen destanların çoğunda sıkça rastlanan bir başka durum ise hamile kalan kadınların kurt, leopar, kaplan, aslan gibi yırtıcı hayvanların etine ve yüreğine aş ermesidir. Bu durum doğacak çocuğun güçlü ve cesur bir savaşçı olacağının göstergesi olarak ifade edilir. Avcılığın yaygın olduğu Kırgız yaşantısında doğan, şahin, atmaca, kartal gibi yırtıcı kuşların av konusunda eğitildiği de destan metinlerinden anlaşılmaktadır. Akbabanın leş yiyen bir hayvan olduğu herkes tarafından bilinir. İncelenen destanlarda atmacanın adı sadece bir defa geçmesine rağmen karga, kuzgun ve saksağanın leş yiyen kuşlar oldukları ifadesine defalarca yer verilmiştir. Kırgızların yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla hayvan yetiştirmesinin yanı sıra eğlenmek ve keyifli vakit geçirmek için de kuş ve balık gibi hayvanları besledikleri, hayvanlarla ilgili birçok oyun ve yarışma düzenledikleri destanlarda açıkça ifade edilmektedir. Destan kahramanlarının fiziksel özelliklerinin, duygularının ve davranışlarının açıklanmasında hayvanlarla ilgili benzetmelere sıkça başvurulması, destan metinlerine anlamsal derinlik ve zenginlik kattığı gibi hayvanların destanlarda benzetme unsuru olarak da yer bulması bakımından oldukça önemlidir. Kırgız kültürünün önemli bir parçası olan hayvanlar, destanlarına da farklı şekillerde yansımıştır. Yapılan tüm çalışmalar sonucunda hayvanların gerçek yaşamdaki özelliklerinin yanı sıra benzetme yoluyla da Kırgız destanlarında söz konusu edildiği görülür.

269 255 KAYNAKLAR Acaloğlu, A.(2005). Türk destan geleneğinin tarihî kökenlerine dair. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 2(4), Adıgüzel, S.(2006, Kasım). Ural Batır Destanı nda av hayvanları ve bunların sembolik özellikleri. Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi, Türk Kültüründe Av Uluslar Arası Sempozyumunda sunuldu, İstanbul, Akmataliyev, A., Mukasov, M., Orozova, G. (2007) Kırgız destanları 2. (çev. C. Turgunbayer). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, Akmataliyev, A., Kırbaşev, K. (2007). Kırgız Destanları 3 Kocacaş Destanı. (çev. F. Türkmen, G. Uzun, B. B. Hança). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, Akmataliyev, A., Caynakova, A. (2009). Kırgız Destanları 4 Mendirman. (çev. A. Ö. Öztürk). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, Akmataliyev, A., Kadırmambetova, A.(2009). Kırgız Destanları 7. (çev. N. Yıldız). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, Akmataliyev, A., Kadırmambetova, A., Zakirov, S. (2010). Kırgız Destanları 9 Er Soltonoy. (çev. İ. T. Kallimci). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, Akmataliyev, A., Orozova, G. (2010). Kırgız Destanları 8 Kız Darıyka. (çev. F. Türker). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, Armutak, A. (2002). Doğu ve Batı mitolojilerinde hayvan motifi. İstanbul Üniveristesi Veterinerlik Fakültesi Dergisi, 28(2), Artun, E. (2009). Anonim Türk halk edebiyatı nesri. İstanbul: Kitabevi Yayınları, 4. Aslan, N. (2010). Kurt motifinin Türk menşe efsanelerindeki anlamı üzerine. Millî Folklor Dergisi, 87. Atabey, İ. (1998). Manas destanında adı geçen Kırgız çocuk oyunları. Folkloristik Prof. Dr. Dursun Yıldırım Armağanı,

270 Atnur, G. (2005). Kozı körpeş ile bayan sulu destanında geyik motifi. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 12(28). 256 Aytaş, G. (1999). Türk kültür ve edebiyatında geyik motifi ve haza destan-ı geyik. Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, 12, Bekki, S. (1996). Türk mitolojisinde kurban. Akademik Araştırmalar Dergisi, 3, Biray, N. (2009). 12 hayvanlı türk takvimi, zamana ve insana hükmetmek. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Prof. Dr. Hüseyin Ayan Özel Sayısı, Çatalbaş, R. (2011). Türklerde hayvan sembolizmi ve din ilişkisi. Turan Stratejik Araştırmalar Merkezi Dergisi, 3(12), Cumakunova, G. (2007). Kırgızların mitolojik içerikli destanlarından Kocacaş destanı. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 4(2), Cumakunova, G. (2009). Kırgız ve Türkmen Türkçelerinde atçılık terminolojisi. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 6(2), Çobanoğlu, Ö.(2003). Türk dünyası epik destan geleneği. Ankara: Akçağ Yayınları, Dalkıran, A.(2008). İslamiyet öncesi Türk sanatında şamanizmin etkisi. Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, 25, Demirel, H. (2010). Türk destanlarında güzellik-destan-masal ve din unsurları ile yabancı destanlarda türk kahramanları. İstanbul: Ötüken Yayınları, Doğan, L. (2002). Türk kültüründe hayvanlar ve hayvan isimleri. Türk Dünyası ve Edebiyat Dergisi, 12(2), Duymaz, A. (1998). Anadolu ve balkan Türklerinin halk anlatmalarında mitolojik bir kuş: zümrüdü anka. Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 1, Günay, U. (1998). Manas destanındaki kadın adları ile ilgili bir deneme. Folkloristik Prof. Dr. Dursun Yıldırım Armağanı, 51. Güven, M. (2003). Oğuz kağan destanında hayvanlar. Millî Folklor Dergisi, 57,

271 İbrayev, Ş. (1998). Destanın yapısı (kazak destanlarında insan, zaman ve mekân). (çev. A. A. Çınar). Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, İnan, A. (2000). Tarihte ve bugün şamanizm materyaller ve araştırmalar. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, Karadavut, Z. (2010). Kırgız masallarında mitolojik unsurlar. Millî Folklor Dergisi, 85, Karadavut, Z., Yeşildal, Ü. Y. (2007) Anadolu-Türk folklorunda geyik. Millî Folklor Dergisi, 76, Karadoğan, A. ( 2003). Türk şahıs adlarında hayvan kültü. Millî Folklor Dergisi, 57, Nazurbayev, C., Çelebi, F. (2007). Kırgız destanları 5 eşimkul menen zuura. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, Orozbakoğlu, S., Musayev, S., Akmataliyev, A. (2007). Kırgız destanları 6 manas destanı. (çev. F. Türkmen, Ş. Uraimova). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, Özkartal, M. (2012). Türk destanlarında hayvan sembolizmine genel bir bakış (dede korkut kitabından örneklerle). Millî Folklor Dergisi, 94, Öztürk, A. Ö. (2007). Bir kırgız destanı: mendirman. Millî Folklor Dergisi, 74, Seyidoğlu, B. (1996). Mitolojik dönemde at. Folkloristik Prof. Dr. Umay Günay Armağanı, 51. Tavkul, U. (2007). Kafkas nart destanlarında at motifi. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 4(3), Tavkul, U. (2008). Kırgız destanı kocacaş ile karaçay-malkar destanı biynöger arasındaki ortak motifler üzerine. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 5(2), Tavkul, U. (2007). Kültürel etkileşim açısından on iki hayvanlı Türk takviminin yayılışı. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 4(1),

272 Temizkan, M. (2014). Türk kültüründe ve Alevî-Bektaşî inancında turna. Millî Folklor Dergisi,101, Türk Dil Kurumu. (1998). Türkçe sözlük (yeni baskı), 1-2. Ankara: TDK. Yardımcı, M. (2007). Destanlar. Ankara: Ürün Yayınları, Yıldırım, R. Y. (2012). Edigey destanında hayvanların fonksiyonları. Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 1, Yıldız, N. (2009). Türk destancılık geleneği. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 6(1), Yıldız, N. (1998). Manas destanında yer alan erkek isimleri üzerinde bir değerlendirme. Folkloristik Prof. Dr. Dursun Yıldırım Armağanı, 308. İnternet: Günay, Umay. Türk destanları. Web: adresinden 8 Ekim 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: İlhan, N., Şenel, M. (2008). Dîvânu lugat it Türk e göre av ve hayvancıkla ilgili kelimeler ve kavram alanları. Turkish studies ınternational periodical for the languages, literature and history of turkish or turkic volume 3/1. Web: adresinden 10 Ekim 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: Kaya, M. (2009). Dede korkut kitabında ve manas destanlarında av. Acta Turcica, Web: _manas_destani_av_kultu.pdf adresinden 10 Ekim 2014 tarihinde alınmıştır.

273 259 ÖZGEÇMİŞ Kişisel Bilgiler Soyadı, adı Uyruğu Doğum tarihi ve yeri Medeni hâli KIRCA ERDEM, Özge : T.C. : 27/05/1980 Samsun : Evli : ozge-kirca@hotmail.com Eğitim Derece Yüksek lisans Eğitim Birimi Gazi Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı / Türk Halk Edebiyatı Bilim Dalı Mezuniyet tarihi Devam ediyor. Lisans Gazi Üniversitesi / Eğitim Fakültesi / Türkçe Öğretmenliği 2001 Lise Ordu Atatürk Lisesi 1997 İş Deneyimi Yıl Yer Görev MEB Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Bilgisel Dershanesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Özel Bilim Koleji Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Devam ediyor. MEB Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Yabancı Dil İngilizce Hobiler Kitap okumak, müzik dinlemek, yürümek, yüzmek, yapboz yapmak, sudoku çözmek

274 GAZİ GELECEKTİR

KIRGIZ DESTANLARI. Neclâ YALÇINER 1* * Türk Dil Kurumu Uzmanı. Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 26. Sayı

KIRGIZ DESTANLARI. Neclâ YALÇINER 1* * Türk Dil Kurumu Uzmanı. Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 26. Sayı KIRGIZ DESTANLARI Neclâ YALÇINER 1* Türk Dil Kurumu tarafından yürütülen Türk Dünyası Destanlarının Tespiti, Türkiye Türkçesine Aktarılması ve Yayımlanması Projesi 1997-2005 yılları arasında gerçekleştirilmek

Detaylı

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı Sözlü Dönem Yazılı Dönem İslamî Dönem Türk Edebiyatı Geçiş Dönemi Divan Edebiyatı Halk Edebiyatı Batı etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı Tanzimat

Detaylı

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler OLAY ÇEVRESINDE GELIŞEN EDEBI METINLER Oğuz Türkçesinin Anadolu daki ilk ürünleri Anadolu Selçuklu Devleti

Detaylı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI ÇUKUROVA ANONİM HALK EDEBİYATI VE ÂŞIK EDEBİYATINDA SÖZLÜ TARİH Esra ÖZKAYA YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA

Detaylı

KIRGIZ MİLLETİNE AİT <KIRKKIZ> EFSANESİ

KIRGIZ MİLLETİNE AİT <KIRKKIZ> EFSANESİ 1905 KIRGIZ MİLLETİNE AİT EFSANESİ ZHENHUA, HU ÇİN/CHINA/КИТАЙ Giriş Çin de Kırgız milletinin ortaya çıkışı ve Kırgız adının kaynağı hakkında birçok efsane bulunmaktadır. efsaneside

Detaylı

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır. İçindekiler 1 Efsane Nedir? 2 Efsanenin Genel Özellikleri 3 Efsanelerin Oluşumu 4 Oluşumuyla İlgili Kuramlar 5 Efsanelerin Sınıflandırılması 6 Efsanelerde Konu ve Amaç 7 Efsanelerde Yapı, Dil ve Anlatım

Detaylı

Sevgili dostum, Can dostum,

Sevgili dostum, Can dostum, Sevgili dostum, Her insanı hayatta tek ve yegâne yapan bir öz benliği, insanın kendine has bir kişiliği vardır. Buna edebiyatımızda, günlük yaşantımızda ve dini inançlarımızda çeşitli adlar vermişlerdir.

Detaylı

IX. HAFTA HİN 412 KLASİK SANSKRİT EDEBİYATINDAN SEÇMELER

IX. HAFTA HİN 412 KLASİK SANSKRİT EDEBİYATINDAN SEÇMELER IX. HAFTA HİN 412 KLASİK SANSKRİT EDEBİYATINDAN SEÇMELER Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Hindoloji Anabilim Dalı Doç. Dr. H. Derya Can Kaynakça Çağdaş, K. (1964). Kalidasa nın Gençlik

Detaylı

Zeitschrift für die Welt der Türken Journal of World of Turks TÜRKİYE DE KIRGIZ DESTANLARI ÜZERİNE YAPILAN ÇALIŞMALAR

Zeitschrift für die Welt der Türken Journal of World of Turks TÜRKİYE DE KIRGIZ DESTANLARI ÜZERİNE YAPILAN ÇALIŞMALAR ZfWT Vol. 7, No. 1 (2015) Zeitschrift für die Welt der Türken Journal of World of Turks TÜRKİYE DE KIRGIZ DESTANLARI ÜZERİNE YAPILAN ÇALIŞMALAR RESEARCHES IN TURKEY ON KYRGYZS EPOS Şule GEZER Özet: Diğer

Detaylı

DESTANLAR VE MASALLAR. Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE. Masal. KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon

DESTANLAR VE MASALLAR. Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE. Masal. KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon DESTANLAR VE MASALLAR Masal Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon Yayın Yönetmeni: Samiye

Detaylı

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM AY HAFTA DERS SAATİ KONU ADI KAZANIMLAR TEST NO TEST ADI 1 EDEBİYAT TARİHİ / TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERE AYRILMASINDAKİ ÖLÇÜTLER 1.Edebiyat tarihinin uygarlık tarihi içindeki yerini.edebiyat tarihinin

Detaylı

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ AY HAFTA DERS SAATİ KONU ADI KAZANIMLAR TEST NO TEST ADI 1 2 EDEBİ BİLGİLER (ŞİİR BİLGİSİ) 1. İncelediği şiirden hareketle metnin oluşmasına imkân sağlayan zihniyeti 2. Şiirin yapısını çözümler. 3. Şiirin

Detaylı

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı III. ÜNİTE TÜRKLERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞI VE İLK TÜRK DEVLETLERİ ( BAŞLANGIÇTAN X. YÜZYILA KADAR ) A- TÜRKLERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞI I-Türk Adının Anlamı

Detaylı

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir.

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir. Duygu, hareket halindeki enerjidir. Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir. Duygu, insanın yaşam kalitesini belirleyen en önemli kaynaktır.

Detaylı

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders Dr. İsmail BAYTAK Orta Asya Tarihine Giriş Türk Adının Anlamı: Türklerin Tarih Sahnesine Çıkışı Türk adından ilk olarak Çin Yıllıklarında bahsedilmektedir. Çin kaynaklarında

Detaylı

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi editörü: Özkan Öze iç düzen/kapak: Zafer Yayınları Kapak illustrasyonu: Murat Bingöl isbn: 978 605 5523 16 9 Sertifika

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi... İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR...11 GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi...13 BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...27 5 İKİNCİ BÖLÜM Husrev ü Şirin Mesnevisinin İncelenmesi...57

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Doğuşu Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İsa nın Doğuşu Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İsa nın Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İsa nın Doğuşu Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İsa nın Doğuşu Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

GELİŞİMİN EN HIZLI OLDUĞU DÖNEMİ 0-3 YAŞTIR Fakat 0-6 yaşın her döneminde çocuğun öğreneceği fiziksel, sosyal, zihinsel, cinsel, duygusal ve ahlaki gö

GELİŞİMİN EN HIZLI OLDUĞU DÖNEMİ 0-3 YAŞTIR Fakat 0-6 yaşın her döneminde çocuğun öğreneceği fiziksel, sosyal, zihinsel, cinsel, duygusal ve ahlaki gö 0-6 YAŞ GELİŞİM ÖZELLİKLERİ KÜÇÜK ADIMLAR ANAOKULU Mehmet Gökay İÇEL. Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen GELİŞİMİN EN HIZLI OLDUĞU DÖNEMİ 0-3 YAŞTIR Fakat 0-6 yaşın her döneminde çocuğun öğreneceği

Detaylı

İSLÂMİYET ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI İSLÂMİ İLK ESERLER SORU PROĞRAMI AHMET ARSLAN

İSLÂMİYET ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI İSLÂMİ İLK ESERLER SORU PROĞRAMI AHMET ARSLAN İSLÂMİYET ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI İSLÂMİ İLK ESERLER SORU PROĞRAMI AHMET ARSLAN 1) XI. Yüzyıl dil ürünlerinden olan bu eserin değeri, yalnızca Türk dilinin sözcüklerini toplamak, kurallarını ve

Detaylı

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 10. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 10. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ AY HAFTA DERS SAATİ KONU ADI KAZANIMLAR 1. Edebiyat tarihinin incelediği konuları açıklar. 2. Edebî eserlerin yazıldığı dönemi temsil eden belge olma niteliğini sorgular 3. Uygarlık tarihiyle edebiyat

Detaylı

Metin Edebi Metin nedir?

Metin Edebi Metin nedir? Metin Nedir? Metin, belirli bir iletişim bağlamında, bir ya da birden çok kişi tarafından sözlü ya da yazılı olarak üretilen anlamlı bir yapıdır. Metin çok farklı düzeylerde dille iletişimde bulunmak amacıyla

Detaylı

Türk Dili Anabilim Dalı- Tezli Yüksek Lisans (Sak.Üni.Ort) Programı Ders İçerikleri

Türk Dili Anabilim Dalı- Tezli Yüksek Lisans (Sak.Üni.Ort) Programı Ders İçerikleri Türk Dili Anabilim Dalı- Tezli Yüksek Lisans (Sak.Üni.Ort) Programı Ders İçerikleri 1. Yıl - Güz 1. Yarıyıl Ders Planı SOSYAL BİLİMLERDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ TDE729 1 3 + 0 6 Sosyal bilimlerle ilişkili

Detaylı

ANAOKULU BİRİMİ AY: ŞUBAT YIL: 2017

ANAOKULU BİRİMİ AY: ŞUBAT YIL: 2017 AY: ŞUBAT YIL: 2017 ANAOKULU BİRİMİ ÖZLEM KAYA(KURUCU MÜDÜR) HÜLYA ÖNDER(KURUCU MÜDÜR) FATMA KIVRAK(lider öğretmen) BAHAR ÇALIK(lider öğretmen) EZGİ ATEŞ(lider öğretmen) ŞİRİN GÖK(lider öğretmen) AYIN

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...5

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...5 İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...5 GİRİŞ G.1. Tarihçe, Dil, Kültür ve Sosyo-Politik Yapı...9 G.1.1. Amerikan Yerlileri...9 G.1.1.1. Tarihçe...9 G.1.1.2. Kuzey Amerikan Yerlilerinin Dilleri ve Kültür Bölgeleri...16

Detaylı

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda Bir gün sormuşlar Ermişlerden birine: Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim demiş Ermiş. Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara

Detaylı

TEMEİ, ESER II II II

TEMEİ, ESER II II II 1000 TEMEİ, ESER II II II v r 6n ıztj BEHÇET K E M A L Ç A Ğ L A R MALAZGİRT ZAFERİNDEN İSTANBUL FETHİNE (Dört destan) BİRİNCİ BASILIŞ DEVLET KİTAPLARI MİLLİ EĞİTİM BASIMEVİ _ İSTANBUL 1971 1000 TEM EL

Detaylı

YARATILIŞ MİTLERİ DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

YARATILIŞ MİTLERİ DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 YARATILIŞ MİTLERİ DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Yaratılış Mitleri Orta Asya ve Sibirya da yaşayan Türk toplulukları arasında yaygın olarak anlatılan efsaneler yaratılış mitlerini oluşturmaktadır. Daha çok Altay

Detaylı

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ BU AY HANGİ KAVRAMLARI ÖĞRENECEĞİZ? Hızlı-Yavaş Ön-Arka Sağ- Sol BEYİN FIRTINASI YAPALIM Büyüdüğünde hangi mesleği seçeceksin ve nasıl bir yerde yaşayacaksın? Bir gemi olsaydın nerelere giderdin? Neler

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar MARIA MONTESSORI Hayatın en önemli dönemi üniversite çalışmaları değil, doğumdan altı yaşa kadar olan süredir. Çünkü bu, bir çocuğun gelecekte olacağı yetişkini inşa ettiği

Detaylı

1- Kurnazlık: Oyunun stratejisini planlamak ve oyun kurallarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanabilmek.

1- Kurnazlık: Oyunun stratejisini planlamak ve oyun kurallarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanabilmek. Mangala Türk zeka ve strateji oyunu ile ilgili tarihi araştırmalar oyunun Sakalar, Hunlar ve Göktürkler döneminde oynandığını göstermektedir. Günümüzde pek çok Türk halkında unutulan bu oyun, konargöçer

Detaylı

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com Acele karar vermeyin Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama kral bile onu kıskanıyormuş. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını

Detaylı

ÇEVREMİZDEKİ VARLIKLARI TANIYALIM

ÇEVREMİZDEKİ VARLIKLARI TANIYALIM ÇEVREMİZDEKİ VARLIKLARI TANIYALIM Bulut Kuş OKUL Ağaç Çimenler Taş Ayşe Çocuklar Kedi Top Çiçekler Göl Yukarıdaki şekilde Ayşe nin okula giderken çevresinde gördüğü canlı ve cansız varlıkları inceleyelim.

Detaylı

ÖZEL KIRAÇ ORTAOKULU 2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DEĞERLER EĞİTİMİ RAPORU (NİSAN 2015) KARŞILIKSIZ İYİLİK YAPMAK

ÖZEL KIRAÇ ORTAOKULU 2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DEĞERLER EĞİTİMİ RAPORU (NİSAN 2015) KARŞILIKSIZ İYİLİK YAPMAK ÖZEL KIRAÇ ORTAOKULU 2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DEĞERLER EĞİTİMİ RAPORU (NİSAN 2015) KARŞILIKSIZ İYİLİK YAPMAK 5.sınıf öğrencileriyle Karşılıksız İyilik Yapmak ne demektir? sorusu üzerine sınıfta beyin

Detaylı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki

Detaylı

CANLILAR DÜNYASINI GEZELİM TANIYALIM

CANLILAR DÜNYASINI GEZELİM TANIYALIM CANLILAR DÜNYASINI GEZELİM TANIYALIM Bulut Kuş OKUL Ağaç Çimenler Taş Ayşe Çocuklar Kedi Top Çiçekler Göl Yukarıdaki şekilde Ayşe nin okula giderken çevresinde gördüğü canlı ve cansız varlıkları inceleyelim.

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Kral Davut (Bölüm 2)

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Kral Davut (Bölüm 2) Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Kral Davut (Bölüm 2) Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2007 Bible for

Detaylı

DİKTE METNİ 1 DİKTE METNİ 2

DİKTE METNİ 1 DİKTE METNİ 2 DİKTE METNİ 1 Toplu olarak eğitim ve öğretim yapılan yerlere okul denir. Okulda okuma yazma ve çeşitli bilgiler öğreniriz. Okulumuzun yerini bilmeli ve tarif edebilmeliyiz. Her okulun bir adı vardır. Okullara

Detaylı

eselia da Iolkos şehrinin kralı Pelias tahtını abisi Aison dan gasp etmiştir. Aison un bir erkek evladı dünyaya gelince, zalim Pelias çocuğun

eselia da Iolkos şehrinin kralı Pelias tahtını abisi Aison dan gasp etmiştir. Aison un bir erkek evladı dünyaya gelince, zalim Pelias çocuğun eselia da Iolkos şehrinin kralı Pelias tahtını abisi Aison dan gasp etmiştir. Aison un bir erkek evladı dünyaya gelince, zalim Pelias çocuğun gelecekte taht hakkını iddia edeceği düşüncesiyle onu öldürmeye

Detaylı

Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe?

Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe? Ekşi, 1 Buse Ekşi 21502152 TURK 101-74 Ali Turan Görgü Final Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe? Yaşadıkları çevrenin sorunları ile ne kadar ilgili hiç düşündünüz

Detaylı

Mitoloji ve Animizm, Fetişizm. Dr. Süheyla SARITAŞ 1

Mitoloji ve Animizm, Fetişizm. Dr. Süheyla SARITAŞ 1 Mitoloji ve Animizm, Fetişizm Dr. Süheyla SARITAŞ 1 Animizm Canlıcılık olarak da bilinin animizmin mitolojinin gelişmesinde önemli rolü vardır. İlkel devirde, eski insanlar her bir doğa olayının, eşyanın,

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 BÖLÜM 2

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 BÖLÜM 2 İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 ÖNSÖZ DİL NEDİR? / İsmet EMRE 1.Dil Nedir?... 1 2.Dilin Özellikleri.... 4 3.Günlük Dil ile Edebî Dil Arasındaki Benzerlik ve Farklılıklar... 5 3.1. Benzerlikler... 5 3.2. Farklılıklar...

Detaylı

Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

HAYAT BİLGİSİ Hayat Bilgisine Yolculuk TÜRKÇE Karşılaştırma Cümleler Konu Tarama Testini Akıllı Türkçe Atölyem Ayın kitabı: KÜTÜPHANE

HAYAT BİLGİSİ Hayat Bilgisine Yolculuk TÜRKÇE Karşılaştırma Cümleler Konu Tarama Testini Akıllı Türkçe Atölyem Ayın kitabı: KÜTÜPHANE Değerli Velilerimiz, Güzel dilekler ve hayallerle girilen yeni yılın ilk haftasında derslerin yanı sıra etkinlikler, sınavlar ve uygulamalarımız vardı. Yetenekler Sahnede performans gösterisi için hazırlıklar

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for

Detaylı

Kanatları Kırılan Çocuklar Cuma, 02 Ekim :21

Kanatları Kırılan Çocuklar Cuma, 02 Ekim :21 İnsanlara yardım etmeyi millet olarak çok severiz. Bazen üzerimize vazife olmayan görevleri de kendimize yükleyerek, sırf iyilik olsun diye insanlara yardım etmeye çalışırız. Bunu bazen o kadar abartırız

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI Ay Hafta Ders Saati Konu Adı CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ OLUŞUMU CUMHURİYET

Detaylı

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DOKTORA PROGRAMI DERSLER VE KUR TANIMLARI

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DOKTORA PROGRAMI DERSLER VE KUR TANIMLARI TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DOKTORA PROGRAMI DERSLER VE KUR TANIMLARI GÜZ DÖNEMİ DERSLERİ Kodu Dersin Adı Statüsü T P K AKTS TAE 700 Özel Konular Z 5 0 0 30 TAE 701 Kültür Kuramları ve Türkiyat Araştırmaları

Detaylı

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ 6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ OKUMA KÜLTÜRÜ (5 EYLÜL - 21 EKİM) - Konuşmacının sözünü kesmeden sabır ve saygıyla dinler. - Başkalarını rahatsız etmeden dinler/izler. - Dinleme/izleme yöntem ve tekniklerini

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ DİN PSİKOLOJİSİ ÖZEL SAYISI Prof. Dr. Kerim Yavuz Armağanı Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 12 Sayı 2 Temmuz-Aralık 2012 ÇUKUROVA

Detaylı

X. HAFTA HİN 412 KLASİK SANSKRİT EDEBİYATINDAN SEÇMELER

X. HAFTA HİN 412 KLASİK SANSKRİT EDEBİYATINDAN SEÇMELER X. HAFTA HİN 412 KLASİK SANSKRİT EDEBİYATINDAN SEÇMELER Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Hindoloji Anabilim Dalı Doç. Dr. H. Derya Can Kaynakça Kalidasa. (2005).Şakuntala. (Çev. Korhan

Detaylı

ANA DİL Mİ, ANA DİLİ Mİ? IS IT PARENT LANGUAGE OR OR MOTHER TONGUE?

ANA DİL Mİ, ANA DİLİ Mİ? IS IT PARENT LANGUAGE OR OR MOTHER TONGUE? ANA DİL Mİ, ANA DİLİ Mİ? Prof. Dr. Mukim SAĞIR ÖZET Bu makalede ana dil ve ana dili terimlerinin kullanımları üzerinde durulacaktır. Aralarında nüans olan bu iki terimin Türkçe ve Türk Dili öğretiminde

Detaylı

DERS PLANI DEĞİŞİKLİK SEBEBİNİ İLGİLİ SÜTUNDA İŞARETLEYİNİZ "X" 1.YARIYIL 1.YARIYIL 2.YARIYIL 2.YARIYIL. Kodu Adı Z/S T+U AKTS Birleşti

DERS PLANI DEĞİŞİKLİK SEBEBİNİ İLGİLİ SÜTUNDA İŞARETLEYİNİZ X 1.YARIYIL 1.YARIYIL 2.YARIYIL 2.YARIYIL. Kodu Adı Z/S T+U AKTS Birleşti 2011-2012 DERS PLANI DEĞİŞİKLİK SEBEBİNİ İLGİLİ SÜTUNDA İŞARETLEYİNİZ "X" YENİ DERS PLANI** 1.YARIYIL 1.YARIYIL Birleşti ATA 101 ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ I Z 2+0 2 X X X X ATA 101 ile ATA 102

Detaylı

МАНАСТААНУУ: АЗЫРКЫ АБАЛЫ ЖАНА ТҮЙҮНДҮҮ МАСЕЛЕЛЕР

МАНАСТААНУУ: АЗЫРКЫ АБАЛЫ ЖАНА ТҮЙҮНДҮҮ МАСЕЛЕЛЕР TÜRKİYE DE MANAS DESTANI ÜZERİNE YAPILAN İLMİ ARAŞTIRMALARÜZERİNE BİRDEĞERLENDİRME Özet Destanlar, milletlerin, özellikle yazılı tarih anlayışının gelişmediği dönemlerine ışık tutmaları bakımından önemlidirler.

Detaylı

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak Hanlığı ve Kazakistan konulu bu toplantıda Kısaca Kazak

Detaylı

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK İLK TÜRK { DEVLETLERİNDE HUKUK Hukuk Anlayışı Hukuk fertlerin bir arada barış ve güven içinde yaşamasını sağlamak amacıyla oluşturulan hak ve kanunların bütünüdür. Bir devletin uzun ömürlü olabilmesi için

Detaylı

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK HALKBİLİMİ ANABİLİM DALI

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK HALKBİLİMİ ANABİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK HALKBİLİMİ ANABİLİM DALI UNESCO YAŞAYAN İNSAN HAZİNELERİ ULUSAL SİSTEMLERİ NİN, SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRASIN YAŞATILMASINA VE GELECEK KUŞAKLARA AKTARILMASINA

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ KURBAN: AYET ve HADİSLER Biz, her ümmet için Allah ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerlerine onun adını anarak kurban kesmeyi meşru kıldık. İlahınız,

Detaylı

BEP Plan Hazırla T.C Ağrı Valiliği ALPASLAN ORTAOKULU Müdürlüğü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı

BEP Plan Hazırla T.C Ağrı Valiliği ALPASLAN ORTAOKULU Müdürlüğü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı BEP Plan Hazırla T.C Ağrı Valiliği ALPASLAN ORTAOKULU Müdürlüğü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı Öğrenci : ALİ İHSAN ASLAN Eğitsel Performans Bismillâhirrahmanirrahim

Detaylı

İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı

İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for

Detaylı

Erkek, dişiden hamile kalır. Ne hayvan ama değil mi! Erkek denizatı, kesesindeki minik yumurtalara gözü gibi bakar. Bu arada yumurtaların yanına

Erkek, dişiden hamile kalır. Ne hayvan ama değil mi! Erkek denizatı, kesesindeki minik yumurtalara gözü gibi bakar. Bu arada yumurtaların yanına Denizatı Masallardan çıkıp gelmiş adeta. Hayallerde yaratılmış bir hayvan. Sanki bir gün birisinin canı bir resim çizmek istemiş de oturup düşünmüş: Hmmmm... Bugün sualtında yaşayan bir at mı çizsem? Yele

Detaylı

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER SOSYAL BİLGİLER KONU:ORTA ASYA TÜRK DEVLETLERİ (Büyük)Asya Hun Devleti (Köktürk) Göktürk Devleti 2.Göktürk (Kutluk) Devleti Uygur Devleti Hunlar önceleri

Detaylı

küçük şeyler Eylül 2007

küçük şeyler Eylül 2007 KÜÇÜK ŞEYLER AKADEMİSİ; ÜSTÜN DÖKMEN YAŞAM BOYU GELİŞİM VE EĞİTİM AKADEMİSİNİN BİR MARKASIDIR. www.ustundanismanlik.com.tr www.küçükşeyler.com.tr www.kucukseyler.k12.com.tr ANKARA: Binsesin Sitesi 107.

Detaylı

Göçmen bir yaşam. Göçleri sırasında fite kadar yükselen telli turnaların en büyük düşmanı kartallardır.

Göçmen bir yaşam. Göçleri sırasında fite kadar yükselen telli turnaların en büyük düşmanı kartallardır. Telli turnalar Turnalar dünyadaki tüm kültürlerde yer bulmuş, insanların inançlarında ve kalplerinde güzel duygulara dönüşmüş. Uzun yaşamın, mutluluğun, şansın, bereketin ve barışın simgesi olmuş; saflığı,

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for

Detaylı

CANLILAR DÜNYASINI GEZELİM TANIYALIM / CANLILAR VE HAYAT

CANLILAR DÜNYASINI GEZELİM TANIYALIM / CANLILAR VE HAYAT CANLILAR DÜNYASINI GEZELİM TANIYALIM / CANLILAR VE HAYAT Dünyamızda milyonlarca tür canlının yaşadığı tahmin edilmektedir. Bunlar kedi, köpek, aslan, yılan, böcek, kuş gibi hayvanlar, elma, meşe, erik,

Detaylı

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül 2013 06:14

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül 2013 06:14 Hiçbir ihtiyacı olmadığı halde sürekli arkadaşlarının kalem ve silgilerini çalan çocukla yaptığım görüşmede, çocuğun anlattıkları hem çok ilginç hem de Kleptomani Hastalığına çok iyi bir örnektir. Çocuk

Detaylı

İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı

İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı Türk edebiyatı İslamiyet öncesi Türk edebiyatı ya da Destan dönemi Türk edebiyatı, Türklerin İslamiyet'i kabulünden önceki dönemlerde oluşturdukları edebiyata verilen isimdir.[1]

Detaylı

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM AY HAFTA DERS SAATİ KONU ADI YENİLEŞME DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI TANZİMAT DÖNEMİ EDEBİYATININ OLUŞUMU KAZANIMLAR.Osmanlı Devleti ni güçlü kılan sosyal, siyasi düzenin bozulma nedenlerini.batı düşüncesine,

Detaylı

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe.

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe. Sitti Cemili ve Meryem im Ben çocukken pek çok Arapça hikâye dinledim anneannemden. Sitti Cemili den anneanne diye bahsetmek de tuhafmış. Arapça da onun adı Sitti yani benim ninem. Söylemeden geçemeyeceğim,

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

ANAOKULU BİRİMİ AY: MART YIL:2017

ANAOKULU BİRİMİ AY: MART YIL:2017 AY: MART YIL:2017 ANAOKULU BİRİMİ ÖZLEM KAYA(Kurucu müdür) HÜLYA ÖNDER(Kurucu müdür) FATMA KIVRAK(Lider öğretmen) BAHAR ÇALIK(Lider öğretmen) ŞİRİN GÖK(Lider öğretmen) EZGİ ATEŞ(Lider öğretmen) HİLAL BİNALİ(Lider

Detaylı

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!.. BABAN GELİRSE ÇAĞIR BENİ OĞUL.. Çanakkale destanının 99. yıl dönümünü yaşadığımız günlere saatler kala yine bir Çanakkale k ahramanının hikayesiyle karşınızdayım.. Değerli okuyucular; Hak için, Hakikat

Detaylı

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I BÖLÜM II. vii GİRİŞ / 1 ÇOCUK VE KİTAPLARI / 17

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I BÖLÜM II. vii GİRİŞ / 1 ÇOCUK VE KİTAPLARI / 17 İÇİNDEKİLER BÖLÜM I GİRİŞ / 1 1. Çocuk Edebiyatının Tanımı, Niteliği ve Önemi / 1 Tanımı / 1 Niteliği / 3 Önemi / 5 / 8 Çocuk ve Kitapları / 8 Çocuk Edebiyatı ve Kitapları / 9 Çocuk ve Kitap / 12 Boş Zamanları

Detaylı

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ NDEN 5 KİTAP DAHA

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ NDEN 5 KİTAP DAHA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ NDEN 5 KİTAP DAHA Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi kütüphanesine 5 yeni kitap daha ekledi. Büyükşehir Belediyesi nin destek ve katkılarıyla bastırılan beş yeni eser okuyucularıyla

Detaylı

22 İL. Hane Ziyaretleri 2015 Raporu

22 İL. Hane Ziyaretleri 2015 Raporu 22 İL Hane Ziyaretleri 2015 Raporu 2015 yılı içerisinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bulunan 22 ilde 22864 kadın evlerinde ziyaret edilerek onlara aileleri, evlilikleri ve çocuklarıyla ilgili

Detaylı

ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ İNSANİ BİLİMLER VE EDEBİYAT FAKÜLTESİ ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ VE EDEBİYATLARI BÖLÜMÜ DÖRT YILLIK-SEKİZ YARIYILLIK DERS PROGRAMI

ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ İNSANİ BİLİMLER VE EDEBİYAT FAKÜLTESİ ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ VE EDEBİYATLARI BÖLÜMÜ DÖRT YILLIK-SEKİZ YARIYILLIK DERS PROGRAMI ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ İNSANİ BİLİMLER VE EDEBİYAT FAKÜLTESİ ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ VE EDEBİYATLARI BÖLÜMÜ DÖRT YILLIK-SEKİZ YARIYILLIK DERS PROGRAMI ZORUNLU DERSLER BİRİNCİ YIL BİRİNCİ YARIYIL 1 YDİ 101

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 4. Öğrenim Durumu :Üniversite Derece Alan Üniversite Yıl Türk Lisans. Halk Atatürk Üniversitesi 1970. Türk Halk Hacettepe Üniversitesi 1971

ÖZGEÇMİŞ. 4. Öğrenim Durumu :Üniversite Derece Alan Üniversite Yıl Türk Lisans. Halk Atatürk Üniversitesi 1970. Türk Halk Hacettepe Üniversitesi 1971 Resim ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Prof. Dr. Ensar ASLAN İletişim Bilgileri :Ahi Evran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Adres Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanlığı Telefon : Mail : 2. Doğum Tarihi : 3. Unvanı

Detaylı

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ AY EKİM KASIM HAFTA DERS SAATİ 1 2 2 2 3 2 4 2 1 2 2 2 3 2 4 2 KONU ADI KAZANIMLAR 1. İletişim sürecini oluşturan ögeleri ve iletişimde dilin işlevini belirler. 2. Dil ve kültür arasındaki ilişkiyi 1.

Detaylı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı Atatürk ün Kişisel Özellikleri Atatürk cesur ve iyi bir liderdir Atatürk iyi bir lider olmak için gerekli bütün özelliklere sahiptir. Dürüstlüğü ve davranışları ile her zaman örnek olmuştur. Gerek devlet

Detaylı

SEVGİ. Doğduğumuz gün içgüdüsel olarak annemize babamıza sarılır onların yanında olmak

SEVGİ. Doğduğumuz gün içgüdüsel olarak annemize babamıza sarılır onların yanında olmak Pekşen 1 Hakan Pekşen TURK101-Sec.43 21101395 Vedat Yazıcı 21.12.2014 SEVGİ Doğduğumuz gün içgüdüsel olarak annemize babamıza sarılır onların yanında olmak isteriz. Bu eylem sevginin en saf, en doğal ve

Detaylı

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi daha çok sevdiğimiz bir dağ köyünde doğup büyüdüm. Uzak

Detaylı

2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni

2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni 2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI Hazırlayan İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni 1 Saçları hangisi tarar? o A) Bıçak o B) Tarak o C) Eldiven o D) Makas 2 Hangisi okul eşyası değil?

Detaylı

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

BENDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİ'NE

BENDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİ'NE Kimliğiyle ilgili iki ayrı tartışma var. Birincisi, 16 ve 17'nci yüzyılda yaşadı. Yeniçeri ocağından yetişen bir şair. 1578-1590 arasındaki Osmanlı-İran savaşlarına katıldı. Bir tür ordu şairidir. Diğeri

Detaylı

OĞUZ KAĞAN DESTANI METİN-AKTARMA-NOTLAR-DİZİN-TIPKIBASIM

OĞUZ KAĞAN DESTANI METİN-AKTARMA-NOTLAR-DİZİN-TIPKIBASIM Uygur Harfli OĞUZ KAĞAN DESTANI METİN-AKTARMA-NOTLAR-DİZİN-TIPKIBASIM FERRUH AĞCA Ankara / 2016 TÜRK KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ YAYINLARI Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, 2016. Türk Kültürünü Araştırma

Detaylı

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ Her yönüyle edip (edebiyatçý) ve öðretmen Ýbrahim Zeki Burdurlu nun ölümsüz bir yapýtý elinizi öpüyor. Burdurlu bu çalýþmasýnda, cennet Anadolu nun deðiþik yörelerinden

Detaylı

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I GİRİŞ

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I GİRİŞ İÇİNDEKİLER BÖLÜM I GİRİŞ İNSAN İLİŞKİLERİ... 1 İNSAN İLİŞKİLERİNİ DÜZENLEYEN KAVRAM VE İLKELER... 4 Temel Kavramlar... 5 Karşılıklı İlgi... 5 Kendine Özgü Olma... 6 Eyleme İsteklilik... 7 Onur... 7 İnsan

Detaylı

Bacıyân-ı Rum. (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları)

Bacıyân-ı Rum. (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları) Bacıyân-ı Rum (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları) Varlığı Neredeyse İmkânsız Görülen Kadın Örgütü Âşık Paşazade nin Hacıyan-ı Rum diye adlandırdığı bu topluluk üzerinde ilk defa Alman doğu

Detaylı

LORD RAGLAN IN GELENEKSEL KAHRAMAN KALIBI VE KOCOCAŞ

LORD RAGLAN IN GELENEKSEL KAHRAMAN KALIBI VE KOCOCAŞ LORD RAGLAN IN GELENEKSEL KAHRAMAN KALIBI VE KOCOCAŞ Doç. Dr. Nerin KÖSE Lord Raglan ın Metin Ekici tarafından dilimize kazandırılan, ekseriyeti Batı, bir kısmı ise Orta Doğu kaynaklı on sekiz destan kahramanı

Detaylı

YAZI TÜRLERİ ŞENDA SOLMAZ KONUSUNU YAŞAMDAN ALAN YAZI TÜRLERİ OLAY YAZILARI

YAZI TÜRLERİ ŞENDA SOLMAZ KONUSUNU YAŞAMDAN ALAN YAZI TÜRLERİ OLAY YAZILARI YAZI TÜRLERİ ŞENDA SOLMAZ KONUSUNU YAŞAMDAN ALAN YAZI TÜRLERİ OLAY YAZILARI 1- MAKALE Herhangi bir konuda öne sürülen bilgi görüş ve düşünceleri kanıtlamaya yönelik yazı türüdür. Yazan öne sürdüğü görüş

Detaylı

ZORUNLU GÖÇLER, SÜRGÜNLER VE YOL HİKAYELERİ: ULUPAMİR KIRGIZLARI ÖRNEĞİ ZORUNLU GÖÇLER, SÜRGÜNLER VE YOL HİKAYELERİ: ULUPAMİR KIRGIZLARI ÖRNEĞİ

ZORUNLU GÖÇLER, SÜRGÜNLER VE YOL HİKAYELERİ: ULUPAMİR KIRGIZLARI ÖRNEĞİ ZORUNLU GÖÇLER, SÜRGÜNLER VE YOL HİKAYELERİ: ULUPAMİR KIRGIZLARI ÖRNEĞİ ZORUNLU GÖÇLER, SÜRGÜNLER VE YOL HİKAYELERİ: ULUPAMİR KIRGIZLARI ÖRNEĞİ Yazar: Dr.Adem Sağır Yayınevi: Nobel Yer/yıl: Ankara/2012 Sayfa Sayısı: 272 Göç insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Bütün dönemler

Detaylı

2014 2015 DERS YILI MEV KOLEJİ ÖZEL ANKARA ANADOLU LİSESİ VE FEN LİSESİ 10. SINIFLAR TÜRK EDEBİYATI DERSİ YARIYIL ÖDEVİ

2014 2015 DERS YILI MEV KOLEJİ ÖZEL ANKARA ANADOLU LİSESİ VE FEN LİSESİ 10. SINIFLAR TÜRK EDEBİYATI DERSİ YARIYIL ÖDEVİ 2014 2015 DERS YILI MEV KOLEJİ ÖZEL ANKARA ANADOLU LİSESİ VE FEN LİSESİ 10. SINIFLAR TÜRK EDEBİYATI DERSİ YARIYIL ÖDEVİ 1. Alp Er Tunga öldi mü Issız ajun kaldı mu Ödlek öçin aldı mu Emdi yürek yırtılur

Detaylı

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler Hani, Rabbin meleklere, Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Onlar, Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd

Detaylı

TÜRK MİTOLOJİSİ DR.SÜHEYLA SARITAŞ 1

TÜRK MİTOLOJİSİ DR.SÜHEYLA SARITAŞ 1 TÜRK MİTOLOJİSİ DR.SÜHEYLA SARITAŞ 1 Çeşitli Türk topluluklarının mitolojileriyle ilgili malzemelerin bir çoğunu bilim adamları, misyonerler, seyyahlar ya da bazı yabancı araştırmacılar tarafından derlenmiştir.

Detaylı