Garanti Anadolu Sohbetleri nin 41. durağı Denizli ydi

Transkript

1 Garanti Anadolu Sohbetleri nin 41. durağı Denizli ydi Garanti Bankası ve Dünya Gazetesi iş birliği ile Denizli Sanayi Odası ve Pamukkale Üniversitesi'nin katkılarıyla düzenlenen Anadolu Sohbetleri Denizli Toplantısı, Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi.yoğun bir katılımın gözlendiği toplantıda, Anadolu'da iş dünyasının ortak sorunları, modern hayvancılık yatırımları, geo-tekstil Basel II, jeotermal ve doğaltaş sanayiciliği konuları masaya yatırıldı. Açılış konuşmalarını Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk, Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen ve Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci'nin yaptığı Anadolu Sohbetleri Toplantısına Ata Sancak İşletmesi Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Sancak, İstanbul Bilgi Üniversitesi İİBF Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Asaf Savaş Akat, İstanbul Bilgi Üniversitesi İş Geliştirme Direktörü Dr. Ecmel Ayral, Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erol Güler, Denizli Sanayi Odası Genel Sekreteri Dr. Bülent Uygun, Silkar MTA Genel Müdürü Mehmet Üzer ve Silkar Madencilik San. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Akbulak gibi ekonomi ve iş dünyasının önde gelen isimleri konuşmacı olarak katıldı. 41 defa maşallah sözü ile konuşmasına başlayan Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, Anadolu Sohbetleri ni bugüne kadar Anadolu'nun dört bir yanında gerçekleştirdiklerini ve 34 kente konuk olarak 40 Anadolu sohbetin de girişimcilerle bir araya gelme fırsatı bulduklarını belirterek, "Toplantılarda amacımız bilim ve iş insanlarının katkılarıyla her ilin önündeki fırsatları ve potansiyeli incelemek. Çünkü artık dönem daha farklıyı ve henüz var olmayanı sunma ve sunmanın yollarını araştırma dönemidir. Artık dinlemeden, araştırmadan, anlamadan iş yapmak imkansız. İnanıyoruz ki bu toplantılar bizleri de zenginleştiriyor. Denizli Türkiye'de sosyo-ekonomik gelişmişlik açısından akla gelen ilk illerimizden biri. Sanayisini daha ileriye götürecek alternatifleri bugünden tartışmaya başladı. Denizlili girişimciler seraların ısıtılması için jeotermal kaynakların nasıl kullanılabileceğini tartışıyor. Seracılık organize sanayi bölgesi oluşturmanın hayallerini kurmaya başlamış bile. Denizli'yi bir hayvancılık üssü yapmanın yöntemleri, girişimcilerin tartıştığı başka bir konu. Bugüne kadar 150 kooperatif kurulmuş. Denizli Ticaret Borsası 30 bin baş kapasiteli hayvan pazarı kurmuş. Odanın bir başka projesi de sanal ortamda küçük ve büyük baş hayvan alım satımı yapma yönünde gelişmeler. Öte yandan son 10 yılda çok ciddi büyüme gösteren doğal taş sektörü ise daha büyük bir ihracat yapar hale gelmenin yollarını arıyor" dedi. Garanti Bankası olarak Denizli'ye çok şey borçlu olduklarını, Türkiye ekonomisindeki yeri ve girişimcilik gücü olan Denizli ile 40 yıla dayanan geçmişleri olduğunu vurgulayan Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk ise, Denizli'nin teşekkürü hak ettiğini söyledi. Şahenk, "Son beş senedir Türkiye'de yapılanların, özellikle ekonomi alanında çok başarılı olduğunu düşünüyorum. Ve sonunda Türkiye başardı, Türkiye daha fazla güçlü daha fazla kendine güvenen bir ülke haline geldi. Türkiye artık yeni global düzende vazgeçilmez bir konuma sahip. Türkiye'nin AB'ye giriş sürecinde uyum ile ilgili gerek ekonomik gerek yapısal değişiklikleri de yapıyor olması bu başarıda çok önemli rol oynuyor. Bu yıl içinde oluşan 20 milyar dolar yabancı yatırım önemli göstergelerden bir tanesi. Ben şahsen artık yatırımcının Türk veya yabancı olmasının tartışılmaması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye artık finansmanını borçla değil, öz kaynakla yapan, daha fazla iş üreten, daha fazla insanın evine aş götürdüğü, umut götürdüğü bir ülke olmalı. Bakınız Türkiye küresel rekabette 71. sıradayken, 56. sıraya yükseldi. Bunu ne IMF yaptı, ne Avrupa Birliği yaptı. Bunu bizler hep beraber yaptık" diye konuştu. Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci, iki hafta önce Denizli'de, kentin en önemli sektörü tekstilin geleceği için bir vizyon toplantısı yaptıklarını, Denizli sanayicisi olarak artık geleceğe baktıklarını belirterek, "Artık istikbalimizle ilgileniyoruz. Globalleşen dünyada kurumsallaşmayan, stratejik planını yapamayan ve vizyon oluşturmayan hiçbir kurum ve kuruluşun artık varolamayacağına ve daha ileri gidemeyeceğine, farklılık yaratamayacağına inanıyoruz. Bu nedenle sektörlerimizin her şeyden önce belirli bir vizyonun sahibi olmalarını istiyoruz. Çünkü Denizli'nin müteşebbis gücü bunu geçmişte göstermiştir. 2.2 milyar dolar ihracatımızla Türkiye'nin önemli merkezlerinden biriyiz. Şimdi

2 gündemimizde jeotermal kaynaklarımızın destekleyeceği seracılık, SPA turizmi ve Acıpayam ilçemizde çalışmaları başlanan hayvancılık konusu var. Umuyorum ki, çok yakında Kayseri'nin pastırma ve sucuğu, Denizli'nin pastırma ve sucuğu olarak anılacaktır. Öte yandan dünyanın ve Türkiye'nin en önemli doğaltaş merkezi olan Denizli'nin daha fazla katma değer üreterek nihai satıcıya teslim edeceği ürünlerini yapmak için, mermer sektörümüzün daha farklı gelişmesini istiyoruz. Onların da bu vizyona sahip olmalarını istiyoruz" şeklinde konuştu. Modern hayvancılık yatırımları konusunda katılımcılara bilgilerini aktaran Ata Sancak İşletmesi Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Sancak, uygarlığın tarımla uğraş ve hayvanın evcilleştirilmesiyle başladığını belirtti. Denizli Acıpayam'da hayvancılığa 70 milyon YTL yatırım planladıklarını, şu anda bürokrasiyi aşma mücadelesi verdiklerini söyleyen Sancak, "Biz gerçekten Acıpayam'da büyük bir yatırım gerçekleştiriyoruz. Avrupa'nın en büyük modern süt çiftliğini 24 bin dönüm arazi üzerine kuruyoruz. Belki de bugüne kadar gerçekleştirilmiş en büyük hayvancılık yatırımı. Burada 5 bin sağmal inek olacak. 12 bin hayvandan oluşan bir sürü oluşturuyoruz. Yatırımın fiziki bölümleri tamamlandı. Umut ediyoruz ki, bürokratik engelleri de aşacağız. Ve Ağustos sonuna doğru ilk gebe düve ithalatını yapıp çiftliğimizi şenlendireceğiz. Bu konuda çeşitli engeller var. Üç yıldır bu engellerle uğraşıyoruz. Bilgi ve teknoloji yatırımının tarıma yapılmasını engellemeye çalışan statükocu güçler çeşitli kesimleri etkileyerek bizi durdurmaya çalışıyorlar ama hükümet bu konuda yavaş ama basiretli davranıyor. Umut ediyorum ki, bu işletmenin startını vereceğiz. Çünkü uluslararası anlamda üretim ve rekabet yapabilmek için ölçeği de büyük tutmak gerekiyor" dedi krizi öncesi ve sonrasını değerlendiren İstanbul Bilgi Üniversitesi İİBF Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Asaf Savaş Akat, "2000 krizinden bir önceki yıl ile bu yılı arasındaki dönemi karşılaştırdığımızda Türkiye çok parlak bir dönem geçirmiş. Son 40 yılın en iyi dönemlerinden biri. Ekonomi, ihracat büyümüş ama dış açık da büyümüş. Onun da finansmanında düzelme olmuş. En önemlisi enflasyon düşmüş, kamu borcu düşmüş. Türkiye ekonomisi sağlıklı hale gelmiş. Bunu likidite ile falan açıklamak mümkün değildir. Ortada bir mucize vardır. Bu mucizenin bir de mimarı vardır. Bu mucizenin sahibi çatır çatır vergileri ödeyen, ödediği verginin de kendisine hizmet olarak geri dönmemesini kabul eden Türk milletidir. Millet vergiyi niye öder, hizmet almak için. Biz niye ödüyoruz, faiz dışı fazla vermek için" diyerek, böyle olunca güç ve istikrarın ortaya çıktığını kaydetti. Anadolu'da genç ama nitelikli insanların kurumsallaşmamış şirketlerden uzak durduklarını anlatan İstanbul Bilgi Üniversitesi İş Geliştirme Direktörü Dr. Ecmel Ayral, bu nitelikli gençlerin kazanılması için adımlar atılması gerektiğini savundu. Ayral, "Geleceğe baktığımızda Türkiye'de ve dünyada ekonomide bir sürü belirsizlik var. Anadolu daki kurumlarda yaptığımız araştırmalarda, hem Türkiye'de büyük bir işsizlik olduğu ortaya çıkıyor. Ama nitelikli insan aradığımızda bunun bulunamadığına dair bir şikayet gözlemliyoruz. Bu nitelikli insanların çalışmayı tercih etmediklerini gelseler bile uyum sağlayamadıklarını duyuyoruz. Ve yaptığımız araştırmalarda, bu nitelikli insanların kurumsallık aradıklarını, katılımcılık fırsatının kendilerine verilmediği için kaçtıklarını öğreniyoruz. İnsanlarda aile şirketlerinden nefret ediyorum kadar giden bir tepki var. Özellikle Anadolu'daki KOBİ'lere karşı" dedi. Anadolu Sohbetleri toplantısında geo-tekstili anlatan ve bu tekstil dalının Denizli için bir fırsat olabileceğini aktaran Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erol Güler, "Uzakdoğu'da yaygınlaşmaya başlayan geo-tekstilde kalite avantajımızı kullanabiliriz" dedi. Güler, "1970'lerde yaygınlaşan geo-sentetik, yani yer sentetiği inşaatın her alanında yaygın kullanım haline geldi. Yol, baraj, temel, istinat duvarları ve toprak kullanım alanları verilerine göre dünyada toplam 275 milyon metrekare üretimi yapılmış bunun 55 milyonu Avrupa da, 190 milyonu Kuzey Amerika'da, 20 milyonu da Asya'da yapılmış. Denizli'ye gelince, tekstil sektörü katma değerin neredeyse yüzde 68'ine ulaşıyor. Denizli'de çok büyük bir tekstil potansiyeli var. Geo-tekstil konusunda dünyada iyi bir pazar edinilirse katma değeri çok yüksek bir iş alanı. Ülke olarak avantajlarımız; tekstil konusunda tecrübeliyiz, inşaat konusunda firmalarımızın çok fazla projeleri var, lojistik açıdan avantajlıyız. Dezavantajlarımız; kalite kontrol markalaşmak konusundaki zayıflığımız, akredite laboratuarlarımızın olmayışı. Tehlikeleri ise inşaat sektöründeki duraklama zamanları ve Uzakdoğu'daki bu konuda yapılan büyük yatırımlar. Ancak henüz Çinlilerin bu konuda gerekli ve yeterli kaliteyi sağlayamadıklarını

3 görüyoruz. Fırsatları; dünyada ve ülkemizde kullanımı her geçen gün artıyor olması. Eğer biz ciddiye alırsak kaliteyi yakalar ve bu fırsatı değerlendirebiliriz" dedi. Denizli Sanayi Odası Genel Sekreteri Dr. Bülent Uygun, son yıllarda tartışma konusu olan Basel II konusunda katılımcılara bilgiler verdi. Denizlili KOBİ'lerin Basel II ye bakış açısını da değerlendiren Uygun, "Zamanla yaşanan sıkıntılar, Basel I'in eksikliklerini ortaya koydu. Bu anlamda Basel II standartları konusunda görüşler ortaya çıktı. Basel'in ikinci kısmı en az bankalar kadar işletmeleri de ilgilendiriyor. Bu kısımda işletmelerin bir reyting notu alması gerekiyor. Ödeyeceğiniz kredi miktarı tamamen reyting notuna bağlı olacak. Reytinginiz düşükse, banka daha fazla risk almış olacak. Bu da kredi maliyetini artıracak. Türkiye olarak Ağustos 2007'den itibaren Basel I ve Basel II'yi paralel olarak uygulayacağız. Ocak 2008'de de standart yaklaşım olarak Basel II yürürlüğe giriyor. Artık banka kredileri tek kategoride incelemeyecek. İnceleme portföyler halinde olacak. Kurumsal ve perakende portföyler olarak. KOBİ'ler için bir ayrıcalık yapılıyor ve perakende kapsamında da ele alınıyor. Kurumsal cironuz 50 milyon Avro'nun üzerindeyse kurumsal portföyde, altındaysa ki Türkiye'de işletmelerin yüzde 95'i bu kategoriye giriyor, o zaman perakende portföyde değerlendirilecek. Bu da KOBİ'lere sağlanacak avantajı ortaya koyuyor" şeklinde konuştu. Denizli'de jeotermal kaynakların kullanımı ve korunması konusunda yapılan projeler ve çalışmaları anlatan MTA Genel Müdürü Mehmet Üzer ise, Türkiye'de 250 milyon ton maden çıkarıldığını belirtti. Üzer, "1986'dan sonra, turizm gündeme gelince MTA'nın bütçesi kısıtlandı. 20 seneye yakın zaman rolantide çalıştık. Ancak son yıllarda enerjideki fiyatların artması MTA'yı tekrar gündeme getirdi. Böylece altyapı ve laboratuarlarımızı geliştirdik. İki yıldır da jeotermal ve kömür konusunda bir kampanya başlattık. Böylece kömürümüz 850 milyon ton artmış oldu. MTA Jeotermal aramalarına ise 1960'lı yıllarda başlamış. Bugüne kadar 190 bin metre sondaj açıldı. 184 jeotermal sahası belirlendi. Bunlar konut ısıtma ve turizme yönelik sahalar. Denizli bölgesi de jeotermal kaynak açısından çok önemli bir bölge. Seracılık ve turizmde kullanılıp re enjeksiyon yapılabilir. Yeni çıkan jeotermal yasa kapsamında Denizli önemli bir çıkış yakalayabilir. Ancak re enjeksiyon ve sondaj konularında çok dikkatli olmak gerekir" şeklinde konuştu. Dünyada ve Denizli'de doğaltaş sanayiciliği konusunda bir anlatımda bulunan Silkar Madencilik Sanayi ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Akbulak, "Doğaltaş ülkemizin gelişmesinde temel taşlardan birini oluşturuyor. Sektörün önemi her geçen gün artmakla beraber ekonomimizdeki yeri gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında çok gerilerde kalıyor. Gelişmiş ülkelerde madenciliğin gayri safi milli hasıladaki payı yüzde 4'ler civarında. Oysa bizde yüzde 1'lerdeyiz. Bu da kalitemizin gereken seviyede olmadığını gösteriyor. Toplam ihracatımız 85 milyar dolar iken madencilik ihracatımız 2.4 milyar dolara yükselmiş. Bunun 1 milyar dolarını doğaltaş oluşturmuş. Ve ihracat artış hızı toplam ihracatımızın üstüne çıkmış. Madencilikte toplam ihracatımızın yüzde 50'sini doğaltaş oluşturmuş. Ancak kalite ve marka konusunda atılımlar yapmamız gerekiyor. İhracat rakamlarımızı katlayabilmemiz için kalite ve marka konusunda gelişmemiz şart" dedi.