ELİN İKİNCİ VE DÖRDÜNCÜ PARMAK UZUNLUK ORANININ SALDIRGANLIK VE ÖFKE İLE İLİŞKİSİNİN ARAŞTIRILMASI

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ELİN İKİNCİ VE DÖRDÜNCÜ PARMAK UZUNLUK ORANININ SALDIRGANLIK VE ÖFKE İLE İLİŞKİSİNİN ARAŞTIRILMASI"

Transkript

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ELİN İKİNCİ VE DÖRDÜNCÜ PARMAK UZUNLUK ORANININ SALDIRGANLIK VE ÖFKE İLE İLİŞKİSİNİN ARAŞTIRILMASI Aslı DOĞAN DİSİPLİNLERARASI ADLİ TIP ANABİLİM DALI ADLİ BİYOLOJİ PROGRAMI YÜKSEK LİSANS TEZİ DANIŞMAN Doç. Dr. Yaşar BİLGE 2006-ANKARA

2 KABUL ve ONAY ii

3 İÇİNDEKİLER KABUL ve ONAY...ii İÇİNDEKİLER...iii ÖNSÖZ... v SİMGELER VE KISALTMALAR... vi ŞEKİLLER...vii ÇİZELGELER...viii 1. GİRİŞ ve AMAÇ Elin İskelet Yapısı Ossa carpi Ossa metacarpi Ossa digitorum El İskeletinin Embriyolojisi Parmak Gelişimi Hox Genleri: Vücut Gelişiminde Etkili Bazı Genler Androjen Reseptöründeki Alelik Varyasyonu: CAG Androjenin Parmak Gelişimi Etkisi Üzerine Bir Model: Kongenital Adrenal Hiperplazi (KAH) D:4D Oranı ile İlişkilendirilen Yapısal ve Fonksiyonel Durumlar Sağ ve Sol Elde 2D:4D Farklılıkları Parmaklar, Testosteron, Sperm Sayısı ve Östrojen Kadınlarda 2D:4D ve Testosteron Arasındaki İlişki D:4D, Testosteron ve Populasyon Farklılıkları D:4D ve Erkek Homoseksüelliği D:4D ve Agresyon Öfke ve Saldırganlık Öfke Tanımı Saldırganlık Tanımı Agresyonu Sınıflandırma Sistemleri: DSM-IV Kriterlerine Göre Agresyon ile İlgili Bozukluklar Saldırganlığın Nöroanatomisi Hipotalamus Amigdala (Corpus amygdaloideum) Prefrontal Korteks Saldırganlığın Nörobiyolojisi Seks Steroidleri Kortizol ve Kortikotropin Plazma Lipit Düzeyleri Nörotransmitterler Saldırgan Davranışı Belirleyen Psikolojik Etkenler GEREÇ VE YÖNTEM Ölçümler Genel Antropometrik Ölçümler iii

4 El Antropometrik Ölçümleri Veri Toplama Araçları Sosyo-Demografik Bilgi Formu Belirti Tarama Listesi (SCL-90-R) Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği (The State Trait Anger Scale) Saldırganlık Ölçeği (Agression Questionnaire) Verilerin Değerlendirilmesi BULGULAR TARTIŞMA SONUÇ VE ÖNERİLER ÖZET SUMMARY KAYNAKLAR Ek Ek Ek Ek Ek Ek ÖZGEÇMİŞ iv

5 ÖNSÖZ Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Adli Tıp Anabilim Dalı Adli Biyoloji yüksek lisans tezimin hazırlanmasında yardımlarını esirgemeyen danışman hocam Sayın Doç. Dr. Yaşar Bilge ye, antropometrik ölçümler esnasında öğrenci kitlesine ulaşmamı sağlayan Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Spor Bilimleri öğretim görevlilerine, psikiyatrik ölçeklerin değerlendirilmesinde Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim üyesi Sayın Yrd.Doç. Dr. Numan Konuk a ve tezimin oluşmasında çeşitli yardımlarından dolayı Arş. Gör. Dr. Cenk Murat Özer e teşekkürlerimi sunarım. Çalışmamı Zonguldak Karaelmas Üniversitesi nde yürütmemde yardımcı olan, zorlu eğitimimin ilk günlerinden son anlarına kadar tüm bilgi birikimini ve tecrübelerini benimle paylaşarak, bugünlere gelmemi sağlayan; ilgi ve desteğini hiç kaybetmediğim ve birlikte çalışmaktan mutluluk duyduğum manevi danışmanım, hocam, Sayın Yrd.Doç. Dr. Çağatay Barut a şükranlarımı arz ederim. Yüksek lisansım boyunca her türlü davranışımı olgunlukla karşılayarak, desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen ve her zaman çocukları olmaktan onur duyacağım canım annem ve babam Sevgi ve Ahmet Doğan a, en zor anların tek çıkışı, hayatımın önemli insanı, en iyi dostum, ağabeyim, Ali Doğan a, ve eşi Elif Doğan a varlıklarından ötürü sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Sıkıntılı anlarımda güler yüzleri ve güzel sözleri ile moral kaynağım olan biricik arkadaşlarım Nebiye Korkmaz ve Özge Çetin e teşekkür ederim. v

6 SİMGELER VE KISALTMALAR AEK AR ÖR KAH LH Hox SCL-90-R SÖÖTÖ GBI Öfke / Kontrol Öfke / Dışa Öfke / İçte Durum/Öfke Öfke/Tarz FizSal SözSal Öfke Toplam Düşman DolaylıSal Öfke Fobi Ek SS Ort Apikal Ektoderm Kabarıklığı Androjen Reseptör Östrojen Reseptör Konjenital Adrenal Hiperplazi Luteinizan Hormon Homeobox Belirti Tarama Listesi Sürekli öfke-öfke tarz ölçeği Genel Belirti İndeksi Kontrol Altına Alınmış Öfke Alt Ölçeği Dışa Vurulan Öfke Alt Ölçeği İçte Tutulan Öfke Alt Ölçeği Durumluluk Öfke Ölçeği Öfke İfade Tarzı Alt Ölçeği Fiziksel Saldırganlık Alt Ölçeği Sözel Saldırganlık Alt Ölçeği Öfke Alt Ölçeği Toplam Öfke SÖÖTÖ Alt Ölçek Puanı Düşmanlık Alt Ölçeği Dolaylı Saldırganlık Alt Ölçeği Öfke ve Düşmanlık Alt Ölçeği Fobik Anksiyete Alt Ölçeği Ek Skalalar Standart Sapma Ortalama vi

7 ŞEKİLLER Şekil 1.1. Sol el iskeletinin palmar görünüşü 3 Şekil 1.2. Sol el iskeletinin dorsal görünüşü 4 Şekil 1.3. Elin embriyolojik gelişimi 7 Şekil 1.4. Parmak ölçümleri için referans noktaların gösterimi 35 Şekil 3.1. Doğum yeri 47 vii

8 ÇİZELGELER Çizelge 3.1. Çalışmaya katılan bireylerin sosyo-demografik özellikleri 45 Çizelge 3.2. Çalışmaya katılan bireylerin özgeçmiş ve soygeçmiş özellikleri 46 Çizelge 3.3. Çalışma Parametrelerinin Cinsiyete Göre Ortalama ve SS Değerleri 48 Çizelge 3.4. Parmak Oranları ve SÖÖTÖ, Saldırganlık Ölçeği ve SCL-90-R Alt Ölçek Değerlerinin Cinsiyete Göre Karşılaştırılması 51 Çizelge 3.5. Sağ 2D:4D Oranı İle SÖÖTÖ, Saldırganlık Ölçeği ve SCL-90 R Alt Ölçek Puanları Arasındaki İlişki 53 Çizelge 3.6. Sol 2D:4D Oranı İle SÖÖTÖ, Saldırganlık Ölçeği ve SCL90 R Alt Ölçek Puanları Arasındaki İlişki 55 Çizelge 3.7. Parmak Oranı ile Bazı Alt Ölçek Puanları Arasındaki İlişkinin Çoklu Regresyon Analizi ile Değerlendirilmesi 58 Çizelge 3.8. SÖÖTÖ ve Saldırganlık Ölçeği Alt Ölçekleri ile Parmak Oranı ve GBI Arasındaki İlişkinin Çoklu Regresyon Analizi ile Değerlendirilmesi 61 viii

9 1. GİRİŞ Günümüz toplumunda yaşamı kolaylaştıran teknolojilerin artmasına karşın, öfke ve saldırganlık davranışlarının hem toplumsal hem de bireysel düzeyde belirgin şekilde yaygınlaştığı dikkat çekmektedir. Günlük yaşam aktiviteleri sırasında, spor karşılaşmalarında aşırı uçlara varabilen öfke ve saldırganlık olayları günlük gazetelerde ve haber bültenlerinde ön sıraları almaktadır. Hatta ilköğretim kurumlarında öğrenciler arasında yaşanan üzücü olaylar, öfke ve saldırganlık davranışlarının ve dolayısıyla şiddetin artan boyutuna dikkat çekmektedir. Saldırganlık ve öfke düzeyinin belirlenmesine yönelik yapılan çalışmalarda antropolojik ve biyolojik faktörlerin bir arada ele alındığı çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar arasında elin ikinci ve dördüncü parmak uzunluk oranları ile saldırganlık ve öfke arasında ilişki bulunmasına yönelik olanlar öne çıkmaktadır. Parmak uzunluk oranlarının gelişim dönemi boyunca maruz kalınan prenatal androjenlerin etkisini yansıttığı düşünülmektedir. Bunun altında yatan mekanizmalardan bir tanesi Hoxa ve Hoxd genlerinin hem parmakların hem de gonadların gelişiminden sorumlu genler olması olduğu bildirilmektedir. Dolayısıyla parmak yapısı ile davranış biçimlerini etkileyen ortak bir mekanizmadan söz etmek mümkündür. Literatürde 2D:4D oranının erkeklerde saldırganlık eğilimi ile bağlantılı olduğunu bildiren az sayıda çalışma vardır. Saldırganlık ve öfke eğiliminin belirlenmesinin, toplumda suça yönelik davranışların azaltılmasına ve tedaviye yönelik çalışmaların başlatılabilmesine ışık tutacağı düşünülmektedir. 1

10 1.1. Elin İskelet Yapısı Gelişim biyolojisinde çözülmesi gereken en önemli problemlerden biri, ayrıntılı anatominin anlaşılmasıdır. Her bir ekstremite 50 den fazla kas, kesin bir şekle sahip, bağımsız iskelet elemanları, kaslara bağlanmayı sağlayan tendonlar ve iskeletten oluşur. Her bir ekstremite ayrıca kan damarları ile beslenir ve sinirlerle innerve edilir ve bunların hepsi belirli bir şekle sahiptir (Sanz-Ezquerro ve Tickle, 2003). Bu karmaşık yapının anlaşılabilmesi için parmakların beraberinde elin anatomisinin ve embriyolojisinin incelenmesi gerekmektedir. El iskeleti 27 kemikten oluşur ve üç grupta incelenir (Şekil 1.1 ve 1.2) 1. Ossa carpi (El bileği kemikleri) 2. Ossa metacarpi (El tarağı kemikleri) 3. Ossa digitorum, phalanges (Parmak kemikleri) Karpal kemikler, elin el bileği ve önkolla birleşmesini sağlarken metakarpal kemikler de el iskeletinin en büyük parçasını oluşturur ve falankslarla birleşerek el iskeletini meydana getirirler (Jenkins, 1991: ) Ossa carpi El bileği kemikleri proksimalde ve distalde dörder adet olmak üzere iki sıra halinde dizilmiş sekiz kısa kemikten oluşmaktadır. Bu kemikler ligamentlerle birbirlerine sıkıca bağlandıklarından hareketleri oldukça kısıtlanmıştır (Yıldırım, 2000: 26-27). Proksimal sırada lateralden mediale doğru : os scaphoideum, os lunatum, os triquetrum, os pisiforme bulunur. Distal sırada ise lateralden mediale doğru : os trapezium, os trapezoideum, os capitatum, os hamatum bulunur (Yıldırım, 2000: 26-27; Tugut ve ark., 1998: 65-70; Taner, 2000: 55-56). Karpal kemiklerin, os psiforme hariç hepsinin genellikle altı yüzü vardır. Avuç içi (palmar) ve el sırtı (dorsal) tarafındaki yüzlerine bağlar tutunduğu için 2

11 pürtüklüdür. Os scaphoideum ve os lunatum hariç olmak üzere, dorsal yüzleri palmar yüzlerine oranla daha geniştir. Proksimal ve distal yüzleri komşu kemiklerle eklem yaptığı için buralarda eklem yüzü bulunur (Arıncı ve Elhan, 2001: 12-16). Şekil 1.1. Sol el iskeletinin palmar görünüşü. (FH Netter (Cumhur M, Çev. Ed.) İnsan Anatomisi Atlası ndan alınmıştır). 3

12 Şekil 1.2. Sol el iskeletinin dorsal görünüşü. (FH Netter (Cumhur M, Çev. Ed.) İnsan Anatomisi Atlası ndan alınmıştır). Proksimalde yer alan os scaphoideum, os lunatum ve os triquetrum un proksimal yüzleri birleşerek, art. radiocarpale yi oluşturacak şekilde discus articularis ve radius la eklem yapar. Distal sırada ise proksimal sıradaki ossa carpi ile distal sıradaki ossa carpi arasında art. mediocarpale meydana gelir. Ayrıca hem proksimal hem de distal sıradaki karpal kemikler arasında art. intercarpale ler bulunur. Proksimaldeki os pisiforme ise sadece os triquetrum un palmar yüzüyle eklem yapar (Arıncı ve Elhan, 2001: 12-16; Williams ve Warwick, 1980: ). Karpal kemikler ayrıca ligamentlerle birbirine bağlanarak önce konkav bir yapı olan sulcus carpi yi oluştururlar. Bu sulcus, daha sonra retinaculum muscularum flexorum tarafından kanal haline dönüştürülerek canalis carpi adını alır (Turgut ve ark., 1998: 65-70; Williams ve Warwick, 1980: ). 4

13 Ossa metacarpi Metakarpal kemikler, lateralden mediale doğru büyüyen Romen rakamları ile isimlendirilen beş adet ince uzun kemiktir (Turgut ve ark., 1998: 65-70). Her birinin dörtgen şekilli basis ossis metacarpi olarak isimlendirilen proksimal ucu, dorsal tarafta uzunlamasına konveks corpus ossis metacarpi si ve yanlardan biraz basılmış küreyi andıran caput ossis metacarpi denilen distal ucu bulunur. Facies dorsalis, facies lateralis ve facies medialis olmak üzere üç yüzü vardır (Yıldırım, 2000: 26-27; Turgut ve ark., 1998: 65-70; Taner, 2000: 55-56). Os metacarpale Ι, metakarpal kemikler içinde en kısa ve kalın olanıdır. Os metakarpale ΙΙ den bir açı yaparak uzaklaşmıştır. Üst ucunda os trapezium ile eklem yapar. Os metacarpale ΙΙ, ve os metacarpale ΙΙΙ metakarpal kemikler içinde en uzun olanlarıdır. Os matacarpale ΙΙΙ ün proksimal ucunda arka-dış tarafında processus styloideus denilen piramit şeklinde bir çıkıntı bulunur. Metakarpal kemiklerin yan yüzlerinde komşu metakarpal kemikler ile eklem yapan farklı şekillerde eklem yüzleri bulunur (Turgut ve ark., 1998: 65-70). Proksimalde: Ι. metakarpal kemik, os trapezium ile; ΙΙ. metakarpal kemik os trapezium, os trapezoideum, os capitatum ve ΙΙΙ. metakarpal kemik ile; ΙΙΙ. metakarpal kemik os capitatum, ΙΙ. ve ΙV. metakarpal kemik ile; ΙV. metakarpal kemik os capitatum, os hamatum, ІІІ. ve V. metakarpal kemiklerle; V. metakarpal kemik os hamatum ve ΙV. metakarpal kemik ile eklem yapar. Distalde her bir metakarpal kemiğin distal ucu, ilgili parmakların birinci falanksları ile eklem yapar (Arıncı ve Elhan, 2001: 12-16) Ossa digitorum Baş parmakta iki diğer parmaklarda üç adet olmak üzere her bir elde toplam 14 tane falanks vardır. Her bir parmaktaki falankslar proksimalden distale doğru, phalanx 5

14 proximalis, phalanx media ve phalanx distalis olarak da isimlendirilir. Her bir falanksın iki ucu ve bir gövdesi vardır. Proksimal uca basis phalangis, gövdesine corpus phalangis ve distal ucuna da caput phalangis denilir. Phalanx distalis in palmar yüzünün üst ucunda tuberositas phalangis distalis adı verilen pürtüklü bir alan bulunur. Falanksların palmar yüzeyleri uzun eksenleri boyunca içbükeydir (Yıldırım, 2000: 26-27; Turgut ve ark., 1998: 65-70). Birinci sıradaki kemikler proksimalde metakarpal kemiklerle ve distaldeki bir sonraki falankslarla, ikinci sıradakiler birinci ve üçüncü falankslarla, distal sıradakiler ise sadece proksimal uçları ile ikinci falankslarla eklem yapar. Baş parmakta iki falanks bulunduğu için, birinci falanks proksimalde І. metakarpal kemik ile, distalde ise sadece ikinci falanks ile eklem yapar (Arıncı ve Elhan, 2001: 12-16) El İskeletinin Embriyolojisi İskelet sistemi mezodermal ve nöral krista hücrelerinden gelişir. Mezodermal dokusu yoğunlaşarak iki adet uzunlamasına kolon şeklini alır ve üçüncü hafta sonlarına doğru embriyonun arka yan yüzeyi boyunca boncuk benzeri çift kabartılar şeklinde dikkati çeker (Moore ve Persaud, 2002: ; Bahçelioğlu, 2000). Embriyolojik gelişimin 4. haftasında ekstremiteleri meydana getirecek olan kol tomurcukları vücut duvarının ön dış yanında oluşmaya başlar (Williams ve Warwick, 1980: ). Başlangıçta kol kısa bir kürek şeklindedir ve çekirdek mezenşim tabakası ile onun üzerini kaplayan epidermis tabakasından oluşmaktadır. Uç bölgelerde epidermis tabakası kalınlaşarak apikal ektoderm kabarıklığı (AEK) meydana getirir. (Sanz-Ezquerro ve Tickle, 2003; Moore ve Persaud, 2002: ; Bahçelioğlu, 2000; Kulaksız, 2001). Ekstremitenin proksimal bölümünde gelişimin ilerleyen evresinde humerus u oluşturacak olan tek bir kıkırdak meydana gelir. Kısa bir süre sonra Y şeklinde bir yoğunlaşma görülür. Y nin kolları radius ve ulna taslaklarını temsil eder. Bunun ardından el bileğinin öncüleri ve sonrasında parmak taslakları görülür (Sanz-Ezquerro ve Tickle, 2003). 6

15 Ekstremite tomurcukları, mezenşim tabakasının proliferasyonu ile uzar (Moore ve Persaud, 2002: ; Kulaksız, 2001). AEK ye komşu olan mezenşim, hızlı büyüyen farklılaşmamış hücre grupları halinde kalırken AEK ye uzak bölgelerdeki mezenşim kıkırdak ve kas dokusuna farklılaşmaya devam eder. Bu şekilde ekstremitelerin gelişimi proximo-distal bir sıra izler (Sanz-Ezquerro ve Tickle, 2003; Kulaksız, 2001). Dolayısıyla meydana gelen gelişim ve son şekillerini almaları mezenşim ile AEK arasındaki karşılıklı sinyallere bağlıdır (Şekil. 1.3). Şekil 1.3. Elin embriyolojik gelişimi: A, 27. gün (Ekstremite tomurcukları). B, 32. gün (Ekstremite plakları). C, 41. gün (Digital çizgiler). D, 46. gün (Digital çizgiler arasında çentiklenmenin oluşumu). E, 50. gün (Perdeli parmaklar). F, 52. gün (Parmakların ayrı yapılar halinde oluşumu) (Moore EK.L. The Developing Human' dan değiştirilerek alınmıştır). El plakları 6. haftada görülebilir ve kemik dokusunu oluşturacak olan hyalin kıkırdak yoğunlaşır. Bu plaklar daha sonra proksimaldeki segmentlerden birer sirküler darlık bölgesi ile ayırdedilirler. Daha sonra ortaya çıkan ikinci darlık, proksimal bölümü ikiye ayırır ve böylece ekstremitelerin iki ana bölümü belirgin hale gelmiş olur. AEK nin olduğu bölgede meydana gelen hücre ölümü sayesinde bu bölge beş parçaya ayrılır ve el parmaklarının oluşumunda ilk adım atılmış olur (Sanz-Ezquerro ve Tickle, 2003; Moore ve Persaud, 2002: ; Bahçelioğlu, 2000; Kulaksız, 2001). Parmakların daha sonraki gelişimi, bu beş segmentin ektoderm etkisi ile uç bölümlere doğru ilerleyerek büyümeleri, mezenşimin yoğunlaşarak kıkırdak bir parmak çatısı oluşturması ve bu beş ince uzun segment arasındaki dokunun nekroze olmasıyla gerçekleşir (Sanz-Ezquerro ve Tickle, 2003; Moore ve Persaud, 2002: ; Bahçelioğlu, 2000; Kulaksız, 2001). 7

16 Intrauterin 8. haftanın sonunda parmaklar tamamen ayrılmış olur ve normal kol yapısı oluşur Parmak Gelişimi Gelişim dönemi boyunca maruz kalınan prenatal androjenlerin etkisini yansıttığı düşünülen kavramlardan bir tanesi parmak uzunluk oranlarıdır. Bunun altında yatan mekanizmalardan bir tanesi; Hoxa ve Hoxd genlerinin hem parmakların hem de gonadların gelişiminden sorumlu genler olması bir diğeri ise; androjen reseptöründeki alelik varyasyonudur (Bailey ve Hurd, 2004) Hox Genleri: Vücut Gelişiminde Etkili Bazı Genler Son on yıldır yapılan çalışmalarla, Hox (Homeobox) genlerinin vertebralıların vücut gelişiminde kendine özgü aktivitelerinin olduğu bildirilmiştir. En önemli görevleri gövde gelişimi olmakla birlikte bu genler apendiküler iskeletin gelişiminde de rol oynamaktadır. Bu nedenle, bu gen ailesinin işlevlerinin saptanmasında parmak gelişimi önemli bir rol oynamaktadır. Hatta parmak gelişiminin moleküler düzeyde yapısını anlamak, bu tip yapıların büyük morfolojik esneklerinden sorumlu olan evrimsel mekanizmalara da ışık tutar (Zakany ve Duboule, 1999). Memeli genomunda 39 genden oluşan dört çeşit Hox gen grubu bulunduğu bilinmektedir. Evrimsel gelişmenin ilk basamaklarında atasal yapı, dört grup oluşturacak şekilde (Hoxa, b, c ve d) kendini iki kez eşler. Bu da her gruptaki yapılarda ilgili bölgelerde yer alan diziler arasındaki benzerliği açıklar. Hox genleri temel 13 grup paralog ile sınıflandırılır. Drosophila daki Abdominal B geni ile yapısal ilişkileri olan Hoxa ve Hoxd gen üyeleri, parmak tomurcuklanması sırasında 8

17 düzenli olarak aktive olurlar. Gup 9 genleri erken tomurcuklanma sırasında, distal büyüme sürdükçe aktive olurlar, ve 10, 11, 12 ve 13 grup genleri bunları takip eder. Hoxb ve Hoxc genleri ise parmak şekillendirilmesinde görünürde katkıda bulunmazlar (Zakany ve Duboule, 1999). Her Hox geninin bir paralogu olduğu, değişik gruplardaki genlerin Hoxa13 ve Hoxd13 gibi, aynı kümedeki yandaş genlerden daha fazla birbirine benzediği söylenmektedir (Zakany ve Duboule, 1999). Hoxa ve Hoxd iki grup gen üyesi ovaryum ve testislerin, ayrıca el ve ayak parmakların gelişimini kontrol etmektedir. İnsanlarda Hoxa mutasyonu, özellikle Hoxa13, parmaklar ve ürogenital sistem üzerinde hasarlara yol açan el-ayak genital sendromu (hand-food genital syndrome) ile sonuçlanabilir. Bu sendromda kısa birinci metakarpaller, kısa distal falanksı olan el baş parmakları, 2. ve 5. parmak anormallikleri, el bilek kemikleri füzyonu, kısa birinci metatarsal ve distal falanks nedeniyle ortaya çıkan kısa ayak parmakları gibi mutasyonlar ortaya çıkar. Ürogenital sistemde ise kısmen veya tamamen bölünmüş uterus ve yeri değişmiş üretral açıklık ortaya çıkabilir. Benzer şekilde farelerle yapılan çalışmalar Hoxd genindeki düzensizliklerin parmak uzunluğunda farklılaşmaya ve genital bozukluklara yol açtığı ileri sürülmüştür. İnsanlarda Hoxd geni mutasyonları özellikle 3. ve 4. parmakların birleşmesi şeklinde sindaktili görülmesine neden olabilir. El tutulumu asimetriktir ve az etkilenmiş bireylerde sıklıkla kısa 4. parmaklar bulunur (Manning, 2002: 5-7) Androjen Reseptöründeki Alelik Varyasyonu: CAG Androjen reseptöründeki alelik varyasyonun parmak uzunluk oranını etkilemesi terminal bölgede, androjen reseptör alelindeki CAG baz çiftinin tekrarıyla ilişkili bir durumdur. Bu tip baz çifti tekrarlarının sayısının artması düşük androjen duyarlığı olan reseptörlerin üretimine neden olur (Bailey ve Hurd, 2004). Androjen konsantrasyonu ve 2D:4D oranı arasında bilinen negatif ilişki yapılan çalışmalarda sağ elde CAG sayısı ile 2D:4D oranının doğru orantılı olduğunu göstermiştir. Ayrıca 9

18 sağ el 2D:4D oranı sol el 2D:4D oranına nazaran düşük olan bireylerin daha düşük sayılı CAG aleline sahip olduğu tespit edilmiştir (Manning ve ark., 2003). Androjen reseptör geni, X kromozomuna bağlı, 3 işlevsel bölgesi olan bir protein kodlar, bunlardan biri olan N terminal bölge, çeşitli uzunluklardaki glutamin tekrarlarını kodlayan çok yapılı CAG mikrosatellitlerine sahiptir (Manning ve ark., 2002). CAG tekrarı testosteron ve reseptör arasındaki bağı değiştirmez fakat hormon reseptör kompleksi ile DNA arasındaki bağı etkiler. Böylece CAG uzunluğu testosteron duyarlılığını negatif etkiler (Manning ve ark., 2003). CAG normalde 6-39 tekrar uzunluklarından oluşmaktadır, kısa uzunluktaki tekrarların prostat, göğüs kanseri gibi bir takım rahatsızlıklarla ilişkili olduğu bildirilmiştir. Yapılan çalışmalar 2D:4D oranının, CAG ın tekrarlarıyla pozitif ilişkili olduğunu göstermiştir (Manning ve ark., 2002; Manning ve ark., 2003). Spermataogenez ve ovaryum fonksiyonu ile ilgili araştırmalar 2D:4D oranı ve CAG uzunluğunun erkek üremesini olumsuz etkilediğini fakat kadınların fertilite parametrelerini ise olumlu etkilediğini göstermiştir. 2D:4D oranındaki çeşitlilik CAG tekrar uzunluğu için fenotipik bir belirteç ise androjen reseptörü ve hastalık arasındaki ilişkilerin 2D:4D ve hastalık arasındaki ilişkiyi de ortaya çıkarabileceği düşünülebilir. Buna göre kısa CAG tekrarlarının ve düşük 2D:4D oranının androjenden sorumlu genin yüksek aktivasyonu ile ilgili olabileceği iddia edilmektedir. Kısa CAG tekrarlarında ve bununla ilgili olan düşük 2D:4D oranlarının; prostat kanseri, hepatit B-ilişkili hepatoceluler kanser, ürolitiozis, erkekte romatoidartrit, dişi fetuslerin spontan abortusu gibi bir takım tıbbi durumlar ile korelasyonu olabileceği bildirilmiştir (Manning ve ark., 2002). 2D:4D ve CAG tekrar uzunluğu arasındaki ilişkinin gücü yalnızca amprik olarak kurulabilir. Eğer bu ilişki güçlü ise 2D:4D oranı androjen reseptör (AR) farklılaşmalarında basit bir yardımcı olarak kullanılabilir. Bununla birlikte 2D:4D oranı östrojen reseptörlerindeki (ÖR) polimorfizmle de ilişkili olabilir. Bu nedenle 2D:4D oranı hem testosteron hem de östrojene bağlı olan hastalıkların risk faktörleri ile ilişkili olabilir. Örneğin düşük testosteron ve düşük östrojenle birlikte göğüs kanseri ve kalp hastalıkları riskini artırabilir. Yüksek 2D:4D oranları bu nedenle kadınlardaki göğüs kanseri ve erkeklerdeki miyokard enfarktüsünün AR ve ÖR deki polimorfizme göre daha güçlü göstergesidir (Manning ve ark., 2002). 10

19 Androjenin Parmak Gelişimi Etkisi Üzerine Bir Model: Konjenital Adrenal Hiperplazi (KAH) Androjen konsantrasyonunun parmak gelişimi üzerindeki etkisi hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak için KAH lı çocukları incelemek yol gösterici olacaktır (Bailey ve Hurd, 2004). KAH, kolesterolden kortizol biyosentezi için gerekli olan beş enzimden herhangi birinin eksikliği sonucu ortaya çıkan otozomal resesif bir hastalıktır. Gebeliğin ilk aşamalarında itibaren fetusta yüksek seviyelerde androjene maruz kalınmasına yol acar ve tedavi edilmediği sürece devam eder. KAH olgularının %90-95'ini 21-hidroksilaz eksikliği, %5-8'ini 11-hidroksilaz eksikliği oluşturur. Diğer üç enzim eksikliği nadir görülür ( En sık görülen 21-hidroksilaz enzim eksikliği klasik tuz kaybettirici tip ve basit virilizan tip olmak üzere ikiye ayrılır. Hastalığın semptomları fetal dönemin erken aşamalarından itibaren görülmeye başlar. Artmış androjenlerden dolayı kızların dış genital organlarında çeşitli derecelerde erkekleşme ve anormallikler görülür. Yine bu form doğum sonrasında erkeklerde ailenin geçmişine bakarak ya da daha sonraki yaşlarda kas yapılarına bakılarak teşhis edilebilir. Tuz kaybına yol açan formda ise genellikle teşhis yaşamın ilk birkaç gün veya haftasında ortaya çıkar ve teşhis gecikirse ölümcül olabilir ( Ökten ve ark., 2002). KAH hastası kadınlarda sağ el 2D:4D oranı hasta olmayan kadınlara nazaran anlamlı bir şekilde daha düşüktür, KAH hastası erkelerde de sol el 2D:4D oranı hasta olmayan erkeklere nazaran daha düşük olarak saptanmıştır (Brown ve ark., 2002). 21-hidroksilaz eksikliği olan kadınlarda, 2D:4D oranı sağlıklı bireylere kıyasla düşük bulunmuştur. Hasta kadınlar erkek kontrolleriyle karşılaştırıldıklarında bu oranın eşit olduğu saptanmıştır. Sağ el 2D:4D oranı karşılaştırıldığında 21-hiroksilaz enzimi eksikliği olan hasta erkeklerde 2D:4D oranı kadınlara ve erkek kontrollere göre anlamlı düzeyde düşüktür. Sağlıklı erkek çocukların 2D:4D oranı sağlıklı kız çocukların oranlarından düşüktür (Ökten ve ark., 2002). Yapılan çalışmalar sonucunda prenatal dönemde androjene maruz kalmanın 2D:4D oranını düşürdüğü görülmüştür. Bu nedenle parmak uzunlukları, prenatal 11

20 dönemde maruz kalınan androjen miktarının belirtecidir (Ökten ve ark., 2002; Brown ve ark., 2002). En önemli sorulardan biri de hangi faktörlerin 2D:4D oranına yön verdiğidir. 2. ve 4. parmak uzunluklarının ve seksüel dimorfizmin prenatal dönemdeki testosteron ve östrojen konsantrasyonlarından etkilendiği bildirilmektedir. Testosteron 4. parmağın prenatal gelişimini uyarırken, östrojen 2. parmağın gelişimine etkimektedir. Bu yüzden erkeklerde düşük 2D:4D oranı doğum öncesi dönemde yüksek testosteron ve düşük östrojen seviyeleri ile karakterizedir. Kadınlarda ise yüksek 2D:4D oranı düşük prenatal testosteron ve yüksek östrojen ile karakterizedir (Manning, 2002: 24). Erkeklerde düşük 2D:4D oranının eşlik ettiği bazı durumlar bildirilmiştir: sol el tercihi (Manning ve ark., 2000), otizm (Manning ark., 2001), iyi derecede görsel algılama (Manning ve Taylor, 2001) ve zayıf konuşma yetenekleri (Manning, 2002: 24-40). Kadınlarda düşük bel çevresi kalça çevresi oranı, yüksek östrojen ve düşük testosteron ile oluşur. Bel çevresi kalça çevresi oranı cinsiyet farklılaşmasını göstermektedir. Annelerin bel çevresi kalça çevresi oranı ile çocukların 2D:4D oranı arasında ters ilişki olduğu bildirilmiştir (Manning ve ark., 1999). 2D:4D oranının gelişimin erken evresiyle bağlantılı olduğuna dair bulgular da vardır: (i) Yetişkinlerin parmak şekilleri fetal gelişimin 14. haftasına kadar şekillenir (Garn ver ark., 1975). (ii) 2 yaşına kadar çocuklarda cinsiyet farklılığı görülür ve ergenlik dönemine kadar 2D:4D oranında çok az değişiklik ortaya çıkar (Manning ve ark., 1998). (iii) Doğum ağırlığı çok düşük olan vakalarda (doğum ağırlığı < 1500g) 2D: 4D oranı ile fetal ömrün dört ayına kadar dermatoglif çizgileri arasında bir korelasyon bulunmaktadır (Manning, 2002: 24-40). (iv) Yetişkin erkelerin 2D:4D oranları bunların doğum zamanlarında ölçülen büyüklüklerine bağlıdır. Örneğin düşük 2D:4D oranına sahip erkeklerin plesantal ağırlıkları ortalamanın altındadır ve doğum sonrası tepe-topuk mesafesi ortalamanın üzerindedir (Ronalds ver ark., 2002). 12

21 1.4. 2D:4D Oranı ile İlişkilendirilen Yapısal ve Fonksiyonel Durumlar Sağ ve Sol Elde 2D:4D Farklılıkları 2D:4D oranı, sperm sayısı ve testosteron arasındaki ilişki sağ elde daha güçlüdür. Bunun tesadüfi bir ilişki olabileceği belirtilmektedir. Ayrıca erkeklerin sağ el 2D:4D oranının sol eldeki orana göre daha erkeksi olduğu gözlenmiştir. Bunun sağ el parmaklarının androjene sol elden daha duyarlı olmasından kaynaklanabileceği öne sürülmektedir (Manning ve ark., 1998; Manning, 2002: 24-40) Parmaklar, Testosteron, Sperm Sayısı ve Östrojen 2D:4D oranı ve fetal testosteron arasındaki ilişkiyi direkt olarak ölçmek oldukça zordur. 2D:4D oranının prenatal dönemde tamamlandığına dair bir takım ipuçları vardır ve prenatal dönemde yetişkindeki 2D:4D oranı ve testosteron arasındakinin benzeri bir ilişki olabildiği ileri sürülmektedir. Düşük 2D:4D oranı olan bireylerde yüksek 2D:4D oranı olan bireylere göre daha fazla testosteron olduğu ve bu ilişkinin sağ elde daha kuvvetli olduğunu belirten çalışmalar vardır (Manning ve ark., 1998; Manning, 2002: 24-40). Ayrıca sperm sayısı da 2D:4D oranı ile ilişkili bulunmuştur. Düşük 2D:4D oranına sahip erkekler veya daha erkeksi oranı olanlar daha kadınsı orana sahip erkeklere göre daha çok sperme sahiptir (Manning ve ark., 1998). Bu ilişki bireyin vücut ağırlığından bağımsızdır. Sperm üretmeyen veya ürettikleri spermi aktif olmayan bireyler üzerinde yapılan bir çalışma sonucunda bu bireylerin, hareket etme yeteneğine sahip sperm üretebilen erkeklere göre sağ ellerinde daha belirgin 13

22 kadınsı orana sahip oldukları bildirilmiştir. Sol elde aynı farklılık olmakla birlikte anlamlı değildir (Manning, 2002: 25-27). Bir infertilite kliniğinde yapılan bir çalışmada 2D:4D oranının östrojen konsantrasyonu ile pozitif ilişkili olduğu kaydedilmiştir. Bu sonuç, cinsiyet etkisinden bağımsız ve sağ elde anlamlıdır (Manning ve ark., 1998). Bu bulgu sağ elde düşük, erkeksi orana sahip bireylerin daha düşük östrojen seviyelerine sahip olma eğiliminde olduğunu ve yüksek, kadınsı oranın yüksek östrojen konsantrasyonu ile ilişkili olduğunu gösterir. Bu ilişki prenatal dönemde östrojenin 2. parmak gelişimini uyardığını düşündürür. 2D:4D ve östrojen arasındaki pozitif ilişkiye ek olarak, LH ile erkek ve kadınların sağ ve sol el 2D:4D oranı arasında da pozitif bir ilişki olduğu bulunmuştur (Manning ve ark., 1998). Erkeklerde LH üretimi testosteron tarafından negatif geri beslenim ile kontrol edilmektedir (Bell ve ark., 1980). Erkekteki düşük 2D:4D oranı yüksek testosteron ve düşük LH ile ilişkilidir, bu da 2D:4D oranı ve testosteron arasındaki ilişkiye ait başka bir gözlemdir. Kaınlarda ise LH menstural siklusdaki döneme bağlı olan östrojen tarafından hem pozitif hem de negatif geri beslenim ile kontrol edilir (Bell ve ark., 1980). Genel olarak LH konsantrasyonu kadınlarda erkeklere nazaran daha yüksektir, bu nedenle cinsiyet ile 2D:4D oranı ve LH arasındaki ilişkilerin birbirinden ayrı tutulması gerekir. Cinsiyetin, yaşın, boyun ve ağırlığın etkileri ortadan kaldırıldığında da sağ elin 2D:4D oranının, LH nin anlamlı pozitif göstergesidir Kadınlarda 2D:4D ve Testosteron Arasındaki İlişki Fetusların testosteron konsantrasyonu ve annelerinin 2D:4D oranı ile ilgili yapılan bir çalışmada aralarında negatif bir ilişki olduğu açıklanmıştır. Bu, 2D:4D oranı düşük olan annelerin çocuklarının amniyotik sıvılarında yüksek oranda testosteron olduğu anlamına gelmektedir (Lutchmaya ve ark., 2003). 14

23 Bel çevresi kalça çevresi oranı, puberte döneminde belirginleşmeye başlayan cinsiyet farklılığı gösteren bir özelliktir. Erkek ve kadınlardaki yağ hücrelerinin dağılımı seks hormonlarının seviyelerinden etkilenmektedir (Evans ve ark., 1983; Bjorntorp, 1991). Puberte sonrasında ve östrojen etkisi altında kadınlarda kalça ve baldır çevresinde yağ depolanmaya başlar (Garn, 1957). Erkeklerde testosteronun etkisi ile, abdominal bölge, omuzlar ve boyunun ense kısmında yağ birikir (Vague ve ark., 1974). Kadınlarda bel çevresi kalça çevresi oranında belirgin farklılıklar vardır. Düşük bel çevresi kalça çevresi oranı olan kadınlar düşük testosteron ve yüksek östrojen seviyelerine sahipken, yüksek bel çevresi kalça çevresi oranı olan kadınlar yüksek testosteron ve düşük östrojen konsantrasyonlarına sahiptir (Evans ve ark., 1983). Bel çevresi kalça çevresi oranının bazı önemli sağlık ve fertilite olguları ile ilişkisi vardır (Singh, 1993). Örneğin, kadınlarda plazmadaki seks hormonlarının ve globulinin birleşme kapasitesinin azalmasına ve serbest testosteronun artmasına yol açan androjenite yüksekliğinin, yüksek bel çevresi kalça çevresi oranı ve glikoz insülin homeostasizinin bozulması ile ilişkilidir (Evans ve ark., 1982; Manning, 2002: 24-40). Bu ilişkilere dayanarak, kalın beli olan ve yüksek bel çevresi kalça çevresi oranı olan kadınların, dar beli olan ve düşük bel çevresi kalça çevresi oranı olan kadınlara göre daha fazla erkek çocuğa sahip olduğu ileri sürülür (Manning ve ark., 1996). Bu yüksek düzeyde testosterona neden olan genlere sahip kadınların daha fazla erkek çocuğa sahip olma eğilimi gösterdiği anlamına gelebilir. Yüksek konsantrasyonda prenatal testosterona neden olan genler erkek fetus için avantaj ve kız fetus için bir dezavantaj oluşturabilir. Örneğin kız fetusta yüksek testosteron konsantrasyonuna neden olan genlerin ekspresyonu düşük yapma şansını arttırabilir (Manning, 2002: 24-40). 15

24 D:4D, Testosteron ve Populasyon Farklılıkları 2D:4D oranının toplumlar arasındaki farklılıklarının cinsiyet farklılıklarına göre daha belirgin olduğu ileri sürülmektedir. Faslı, Uygur, Çinli ve Jamaikalı bireylerin değerlendirildiği bir çalışmada, en yüksek 2D:4D oranının Çinli çocuklarda (0,954) olduğu, bunu Faslı çocukların (0,954) takip ettiği, daha sonra Uygur (0,946) ve son olarak da Jamaikalı çocukların (0,935) en düşük 2D:4D oranına sahip olduğu belirlenmiştir (Manning ve ark., 2004). Beyaz, İspanyol kökenli ve Asyalı bireyler üzerinde yapılan bir başka çalışmada sağ 2D:4D oranı 0.957, ve ve sol 2D:4D oranı ise 0.970, 0,950 ve olarak tespit edilmiştir (Lippa, 2003). Eğer 2D:4D oranı prenatal androjenlere bağlıysa, yetişkinlerdeki testosteron düzeyinin toplumlar arasında farklılıklar göstermesi beklenir. Afrika kökenli Amerikalıların testosteron düzeyleri ile beyaz Amerikalıların testosteron düzeyleri arasında farklılıklar saptanmıştır. Siyah ve beyaz üniversite öğrencileri üzerinde yapılan bir çalışmada, siyah öğrencilerin ortalama total testosteron konsantrasyonunun beyazlardan %19, serbest testosteron düzeylerinin ise % 21 oranında daha fazla olduğu saptanmıştır. Yaş, kilo, alkol ve sigara kullanımı ve uyuşturucu alışkanlığına göre düzeltildiğinde bu farklılığın %15 ve %13 e düştüğü belirtilmiştir. Bu veriler etnik gruplar arasında androjen seviye farklılıklarının istatistiksel olarak anlamlı olduğunu düşündürmektedir (Ross ve ark., 1986). Benzer sonuçlar Ellis ve Nyborg un (1992) çalışmasında da bildirilmiştir. Siyah bireyler, Hispanik ve beyazlara göre daha yüksek testosteron konsantrasyonlarına sahiptir D:4D ve Erkek Homoseksüelliği Kendini homoseksüel ve biseksüel olarak tanımlayan erkekler arasında yapılan çalışmalar sonucunda ilk olarak 2D:4D oranı her iki elde de homoseksüel erkeklerde diğerlerine göre düşük bulunmuştur; fakat bu ilişkinin sadece sol elde anlamlı olduğu 16

25 bildirilmiştir. Manning bazı etnik gruplarda örneğin siyahlarda 2D:4D oranının düşük olduğunu bildirmiştir. Fakat çalışmalarda homoseksüel erkekler arasında siyah olanlar dahil edilmemiştir. Kendini sadece homoseksüel olarak tanımlayan erkeklerin 2D:4D oranı, diğerlerine göre daha yüksektir (Robinson ve Manning, 2000) D:4D ve Agresyon Eğer testosteron ile 2D:4D oranı arasında ilişki varsa düşük veya yüksek 2D:4D oranının saldırgan davranışlarla ilişkisini açıklayan kanıtlar araştırılmalıdır. Testosteronun agresyona yol açacak bir rolü olup olmadığı açık değildir ve kortizol gibi başka hormonların eşit derecede veya daha fazla önemi olabilir. Saldırganlık, özellikle fiziksel saldırganlık, erkekler arasında kadınlara göre ve genç erkeklerde daha yaşlılara göre sık gözlenen bir durumdur (Olweus, 1980). Yapılan çalışmalarda testosteron ile saldırgan davranışlar ve suç davranışları arasında anlamlı pozitif bir ilişki olduğu bulunmuştur (Olweus ve ark., 1980; George ve ark., 2001; O Connor ve ark., 2004) fakat diğerleri negatif bir ilişki saptamışlardır. (Meyer- Bahlburg et al. 1974). Erkeklerdeki depresyonun 4. parmak uzunluğu ile pozitif ilişkili olduğu bildirilmiştir (Martin ve ark., 1999). Yüksek prenatal testosteronun beyin gelişimini etkileyerek depresyon eğilimini artırabileceği ve ayrıca depresyonun bir semptomu olarak agresyona yol açabileceği iddia edilmektedir. Dördüncü parmak uzunluğu ve saldırganlık arasında bağlantıyı araştıran bir çalışmada fiziksel agresyon sonuçları ile sağ ve sol el 4. parmak uzunluğu arasında anlamlı bir ilişki olduğu belirtilmektedir. İlişki sağ elde sol ele göre daha güçlü bulunmuştur. Boylara göre düzeltildiğinde 4. parmağı uzun olan erkeklerin 4. parmağı kısa olan erkeklerle kıyaslandıklarında fiziksel agresyonu daha fazla olduğu kaydedilmiştir. Dördüncü parmak uzunluğu ile sözel agresyon arasında ise anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Çalışmada 4. parmak uzunluğu boya göre düzeltilen erkek çocuklarda, fiziksel agresyonun 4. parmak uzunluğuyla pozitif ilişkili olduğu da bildirilmiştir (Manning, 2002: 44-45). 17

26 2D:4D oranının kişilik özellikleri ile ilişkisinin araştırıldığı bir çalışmada parmak uzunluk oranı ile saldırganlığın herhangi bir tipi arasında anlamlı bir ilişki olmadığı bildirilmiştir (Austin ve ark., 2002). Reaktif agresyonun tespitiyle yapılan bir başka çalışmada ise düşük 2D:4D oranının kadınlarda yüksek reaktif agresyon ile ilişkili olduğu; fakat erkeklerde herhangi bir ilişki olmadığı tespit edilmiştir (Benderlioğlu ve Nelson, 2004). 2D:4D oranı ve agresyon ile ilgili yapılan başka bir çalışmada ise 2D:4D oranı kısa olan erkeklerin diğer bireylere göre fiziksel agresyon seviyelerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Kadınlarda ise agresyonun herhangi bir tipinde parmak uzunluk oranlarıyla ilgili bir korelasyon tespit edilememiştir (Bailey ve Hurd, 2004) Öfke ve Saldırganlık Öfke Tanımı Öfke günlük hayatımızda önemli yere sahip duygularımızdan biridir. Evrensel bir duygu olmakla birlikte, her kültürde farklı şekilde yaşanmaktadır. Biagio (1989) tarafından gerçek veya varsayılan bir engellenme, tehdit veya haksızlık karşısında oluşan düşüncelerle ilgili veya kişiyi rahatsız edici uyarıları ortadan kaldırmaya yönelten güçlü bir duygu olarak tanımlanırken; Törestad, öfkenin planlanmadan ortaya çıkan, çoğunlukla engellenme, haksızlığa uğrama, eleştirilme ve küçümsenme gibi durumlarda oluştuğunu belirtmektedir (Balkaya ve Şahin, 2003). Spielberger ve ark. (1991) öfkeyi basit bir sinirlilik ve kızgınlık halinden, yoğun hiddet durumuna kadar değişen dereceli bir duygusal durum olarak tanımlamakta; Novaco, öfkeyi, bilişsel-davranışsal model çerçevesinde açıklamaktadır. Araştırmacıya göre öfke bilişsel olarak öfke diye etiketlenen ve düşmanlık içerikli bilişlerin eşlik ettiği yoğun bir fizyolojik uyarılma durumudur (Robins ve Novaco, 1999). 18

27 Öfke kimi zaman kısa süreli, orta şiddette hatta kişiye faydalı; kimi zaman ise çok şiddetli, yoğun, sürekli ve tahrip edici olabilmektedir. Öfkenin ifade şekilleri de çeşitlilik göstermektedir. Bunlardan belki de en önemlisi saldırganlıktır (Balkaya ve Şahin, 2003). Öfkeye eşlik eden fizyolojik belirtiler, kas geriliminin artması, kaşların çatılması, dişlerin gıcırdatılması, ters ters bakma, yumrukları sıkma, yüzün kızarması, titreme hissi (özellikle el ve ayakta), uyuşma hissi, tıkanma hissi (nefes almakta zorluk), vücudun çeşitli bölgelerinde seyirmeler olması, terleme, kontrol kaybı, sıcaklık hissi, burundan soluma, dudakları ısırma, beynin zonklaması, baş ağrısı ve hareketlerin hızlanması gibi tepkilerdir (Balkaya ve Şahin, 2003). Araştırmalar öfke duygusunun cinsiyete göre değiştiğini işaret etmektedir. Averill (1983) öfkelenme sıklığı açısından kadınların, erkekler kadar ve onlara benzer yoğunlukta ve benzer nedenlerle öfkelendiğini belirtmektedir. Erkekler kadınlara kıyasla öfke duygularını daha doğrudan ifade etmektedirler. Kadınların ifade biçimi ise daha dolaylı olmaktadır. (Sharkin, 1993). Araştırmacılara göre öfke ve diğer duygular arasında çok karmaşık bir ilişki vardır. Pek çok insan öfkelendiği zaman, kaygı ve korku düzeyleri artmakta, bazen de suçluluk ve üzüntü öfkeye eşlik etmektedir (Jakops ve ark., 1997; Wickless ve Kirsch, 1998). Üniversite öğrencileriyle yapılan pek çok çalışmada utanç duygusu ile, incinme ve olumsuz olaylar yüzünden öfke duygusunun uyanması ile başkalarını suçlama eğilimi arasında ilişki olduğu bulunmuştur (Tangney ve ark., 1996). Öfkenin ifade biçiminin ve çeşitli psikolojik sorunlarla ilişkisinin kültürlere göre de değiştiğini gösteren pek çok bulgu vardır. Öfkeye neden olan durumlar açısından, özellikle batı ve doğu kültürleri arasında önemli farklılıklar bulunduğunu vurgulanmaktadır (Balkaya ve Şahin, 2003). 19

28 Saldırganlık Tanımı Saldırganlık, kişi yada nesneye yönelik bir eylem olup, sözel veya fizikî güç harcanarak, öfke, hiddet, kin ve düşmanlık gibi duyguların davranış ile ifade edilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer bir deyişle saldırganlık, kişinin kendisine ya da başkalarına zarar vermeyi, yaralayarak acı çektirmeyi ve eziyet etmeyi amaçlayan davranış şeklidir (Başoğlu, 1998; Can, 2000; Öğünç, 2002). Yine saldırganlık, yenmek ve hakim olmak amacı ile güçlü, şiddetli, etkili bir hareket, bir işi bozmaya ve engellemeye karşı, düşmanca, hırpalayıcı zarar verici amaç taşıyan bir davranış olarak belirtilmiştir (Erten ve Ardalı, 1996). Freud a göre saldırganlık, insanın kendine yönelik olan yıkıcı eğilimlerinin dış dünyadaki nesnelere çevrilmesidir (Başoğlu, 1998; Can, 2000; Öğünç, 2002). Lorenz ise saldırganlığı, esas olarak dış uyaranlara karşı bir tepki değil, insanın içinde gömülü, serbest kalmaya çabalayan ve dış dürtülerin yeterli olup olmamasına bakmaksızın anlatımını bulacak bir uyarılma olarak tanımlamıştır (From, 1993; s.:38-98). Saldırgan davranışların temelinde muhtemel birçok psikiyatrik bozukluk ve klinik sorunların olmasına rağmen genel ve klinik olarak ilişkili bir tanım kolay bulunamamaktadır. Saldırganlığı tanımlamaktaki güçlük, büyük bir kısmının biyolojik, kültürel, çevresel ve toplumsal güçler tarafından etkilenmesidir (Stanford, 2003; Yavuz ve ark., 2000: 1-13). Psikiyatride saldırganlık, başlı başına bir hastalık olarak değerlendirilmemekle beraber psikiyatrik ve nörolojik (ve diğer) hastalıkların semptomu olarak yaygın bir şekilde ortaya çıkmaktadır (Başoğlu, 1998). Ancak saldırganlık semptomunun başat semptom olarak ortaya çıktığı, manik depresif bozukluk, impuls kontrol bozukluğu, aralıklı patlayıcı bozukluk, antisosyal kişilik bozukluğu gibi antiteler DSM IV tanısal sınıflama sistemi içinde yer almaktadır. Bunun dışında özellikle Temporal lob epilepsisi, demans gibi bazı durumlarda da saldırganlık daha ön plana çıkmaktadır. Saldırganlığın en uç ve kabul edilemez şekli olan şiddet ise, fizikî güç vasıtasıyla kişilere veya topluma karşı yöneltilen düşmanlık ve hiddetin ifadesidir (Öğünç, 2002). İnsanlarda şiddet kullanma, kanuna uymamak, kişiye zarar vermek, hakaret 20

29 etmek, onurunu kırmak, sükunet ve huzura son vermek, birinin hakkını çiğnemek, hırpalamak, incitmek, canını acıtmak için zor kullanmak, yıkıcı, aşırı davranışlarda bulunmak, aşırı derecede öfke ifade etmek şekillerinde kendisini gösteren davranışlardır (Erten ve Ardalı, 1996; Başoğlu, 1998). Öfke ve saldırganlıkla ilişkili olarak üzerinde en çok durulan ruhsal rahatsızlıklardan ikisi; antisosyal kişilik bozukluğu ve depresif bozukluk olarak geçmektedir. Aynı zamanda depresif bozukluğu olan antisosyal hastalarda normal kontrollerine nazaran sürekli öfke düzeyi, içe dönük öfke düzeyi ve kontrolünün daha yüksek olacağı bildirilmektedir (Türkçapar ve ark., 1999). Alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, kişilik bozuklukları, şizofreni gibi rahatsızlıklar, fetal dönemde maruz kalınan maddeler ve beyinde görülen bir takım hasarların öfke, saldırganlık ve şiddet eğilimini arttırmakta ve bu kişilerin suça yönelik davranışlara daha fazla yöneldikleri bilinmektedir (Volavka, 1999; Sayın ve ark., 2004). Literatürlerde geleneksel olarak fiziksel saldırgan davranışlar iki ayrı alt gruba ayrılarak sınıflandırılır: a) kontrol edilemeyen saldırgan davranışlar (birden bire ortaya çıkan, kasıtlı olmayan, tepkili) ve b) planlı, kontrol edilebilen, duygusal olmayan (önceden planlanmış, kasıtlı) saldırgan davranışlar. Birden bire ortaya çıkan saldırgan davranışlar doğal bir tepki, veya genellikle telaşlı veya huysuz bir ruh hali ve davranışsal kontrolün kaybı ile birlikte görülür (Stanford, 2003). Birden bire ortaya çıkan saldırgan davranışlar gösteren bireyler, önceden planlanmış, kasıtlı saldırganlık davranışı gösteren bireylere göre, serebro-spinal sıvılarının düşük seviyelerde 5-hidroksindolaasetik asit içerdiği, prefrontal işlevlerinde bozukluklar olduğu ve sözel yeteneklerinin ve zekalarının düşük olduğu bulunmuştur (Stanford, 2003). Agresif davranışlar değişik şekillerde sınıflandırılmıştır. Farklı sistemlere göre sınıflama aşağıdaki gibi yapılmıştır (Perry ve Vaillant, 1995). 21

30 Agresyonu Sınıflandırma Sistemleri: 1. Sistem (Gözlem Yoluyla Sınıflandırma): Sözel (Verbal) Eşyalara yönelik fiziksel Kendine yönelik fiziksel Başkalarına yönelik fiziksel 2. Sistem (hemen ve dolaysız çıkan olaylarla ilgili mekanizmalara göre): Yırtıcı, yağmalayıcı atak Erkekler arasındaki agresyon Korkuya bağlı İrrite edici Bölgesel savunmayla ilgili Anneye karşı Şiddet gösteren birine destek verici şekilde gelişen Seks ile ilgili 3. Sistem (kısmen gelişme kavramları, kısmen de sezgiye dayalı kategori): Bir ülkenin topraklarına yönelik Dominant olmaya bağlı (Hakim olma isteğine bağlı) Sütten kesilmeye bağlı Anne ve baba disiplinine bağlı Yırtıcı olmayan Ahlaki 22

31 DSM-IV Kriterlerine Göre Agresyon ile İlgili Bozukluklar Mental gerilik Dikkat eksikliği-hiperaktivite bozukluğu Davranım bozukluğu Kognitif bozukluklar Delirium Demans Psikotik bozukluklar Şizofreni Başka türlü adlandırılamayan psikotik bozukluk Duygulanım bozuklukları Genel tıbbi duruma bağlı duygulanım bozukluğu Madde kullanımına bağlı duygulanım bozukluğu Aralıklı patlayıcı bozukluk Davranım bozulması ile olan uyum bozukluğu Kişilik bozuklukları Antisosyal kişilik bozukluğu Paranoid kişilik bozukluğu Borderline kişilik bozukluğu Narsist kişilik bozukluğu Beşinci eksen kodlaması Çocukluk, ergenlik ve yetişkin antisosyal davranış (Kaplan ve ark., 1998: ,737) 23

32 Saldırganlığın Nöroanatomisi Saldırganlıkla ilgili özel beyin bölgeleri birbirinden çok farklı çevresel uyaranları alır, bunları endokrin ve motor sistemler uygun emirler haline dönüştürür. Hipotalamus, amigdaller, prefrontal korteksteki nöronlar bu işlevi görür. Bu, diğer beyin bölgelerinin olaya katılmadığı anlamına gelmemekle beraber, bu üç bölgenin diğer bölgelere göre daha ağırlıklı olarak işlev gösterdiğini düşündürmektedir (Yavuz ve ark., 2000: 10; Abay ve Tuğlu, 2000; Başoğlu, 1998) Hipotalamus: Emosyonların ve buna bağlı olarak saldırganlık davranışının limbik sistem ile ilişkili olduğu görülmektedir. Limbik kelimesi sınır anlamına gelir. Korteks ile subkortial yapılar arasında yer aldığı için bu şekilde adlandırılmıştır. Limbik sistem terimi ile, özellikle davranışları ve motivasyonları kontrol eden, birbiri ile bağlantılı nöronal devreler anlaşılır (Abay ve Tuğlu, 2000; Yavuz ve ark., 2000: 5-6). Memelilerde hipotalamus, otonomik sinir sisteminin en üst merkezidir, osmo ve kemoreseptörlerden organizmanın vejetatif durumu hakkında bilgi alır. Hipotalamus limbik sistemin merkezini teşkil eder ve limbik sistemin tüm seviyeleri ile iki yönlü iletişim yollarına sahiptir (Can, 2002). Hipotalamus ve ona komşu yapılar sinyallerini üç yöne gönderirler: (1) Beyin sapına, temel olarak mezensefalon un retiküler alanlarına, ponsa ve medulla ya ve oradan da otonom sinir sistemine; (2) serebruma, diensefalonun yukarı alanlarının çoğuna özellikle ön talamus ve limbik kortekse ve; (3) hipofiz bezinin ön ve arka loblarının bir çok salgı fonksiyonunun kontrolü için infindibuluma. Hipotalamus vücudun endokrin fonksiyonlarının birçoğunu kontrol eder. Ayrıca davranışların endokrin kontrolünün de merkezini teşkil eder. Bu nedenle çok sayıda nörokimyasal madde içerir (Yavuz ve ark., 2000: 6-7). 24

33 Hipotalamusun deneysel olarak uyarılması sonucu bir çok emosyonel cevabın ortaya çıktığı gösterilmiştir. Lateral hipotalamusun uyarılması, susama ve açlık duygusunun ortaya çıkması dışında genel aktivite düzeyini arttırarak öfke ve saldırganlık davranışına yol açar. Buna karşın hipotalamusun ventromediyal çekirdeğinin uyarılması sonucu ise hayvanların sakinleştiği görülmüştür. Hipotalamusun çeşitli alanlarının uyarılmasına bağlı olarak seksüel dürtüler artar. Hipotalamusun ventromedial alanlarının çift taraflı lezyonlarında en ufak provokasyona karşı bile aşırı öfke ile birlikte vahşice davranışlar gözlenir (Yavuz ve ark., 2000: 7). Kedilerin lateral hipotalamusunun uyarılması sonucunda öfkenin bütün fizyolojik belirtilerinin görüldüğü bildirilmiştir (Can, 2002). İnsanda bilateral ventromedial hipotalamustaki neoplazm tahribine bağlı lezyonu olan hemen bütün hastalarda saldırganlık seviyesi nicel olarak artar. Bu lezyondaki saldırganlık önceden tasarlanmaz, hedef rartgele seçilir. Herhangi birini tekmeleme, ısırma, tırmalama veya yakınındaki bir nesneyi atma şeklinde ortaya çıkar. Hastalar kendilerini kontrol edemez gibi görünürler ve davranışın ardından pişmanlık duyarlar (Başoğlu, 1998) Amigdala: (Corpus amygdaloideum) Amigdala her iki temporal lobun medial ön kutbunun korteksinin hemen altında bulunan nükleus topluluğudur. Limbik sistemin pek çok bölgesiyle iki yönlü bağlantıları vardır. Neokorteksten duyulara ilişkin bilgileri alır, bunları kendi içinde birleştirdikten sonra hipotalamusa gönderirler. Yani duyusal bilgilerin hipotalamusa ulaştırılması işlevini yerine getirir. Amigdalleri alınan hayvanlar çevresel uyaranların farklılıklarını algılayamazlar (Başoğlu, 1998). Her iki temporal lobu çıkarılan hayvanların korku ve öfke emosyonlarını yaşamadığı gözlenmiştir. Daha sonra yapılan çalışmalar amigdala üzerine odaklanmıştır. Bütün tempoaral lob yerine sadece amigdalası çıkarılan hayvanlarda; motivasyon kaybı, boyun eğme davranışlarında artış, tehdit edici uyaranlara karşı korku cevabında azalma ortaya 25

34 çıkmıştır. Bu çalışmaların öncülüğünde amigdalanın hem hafıza, hem emosyonlarla ilişkili olduğu ortaya konmuştur. Amigdalaları çeşitli nedenlerden dolayı zarar görmüş kişilerde duygusal yaşantı görülmez. Bu kişiler en yoğun durumlarda bile emosyonel katılımda bulunamazlar. Tüm duygular amigdalaya bağlıdır (Yavuz ve ark., 2000: 8). Amigdalanın şiddet davranışı üzerindeki etkisi konusunda net bir bulgu yoktur. Sadece amigdalası zedelenmiş kişilerde saldırganlığın tam zıddı davranışlar görülmektedir. Bu da saldırganlık davranışı için en azından sağlam amigdalanın gerekli olduğu sonucuna götürür Prefrontal Korteks: Fontal lobların motor bölgelerinin önünde bulunan alanlardır. Frontal neokorteksin hipotalamus ve amigdallar ile bağlantısı sayesinde, saldırganlığı kontrol eden aşağı beyin merkezlerinden bilgi alır (Can, 2000; Başoğlu,1998). Prefrontal bölgenin emosyonlar üzerindeki etkisi, hipotalamus ve amigdalaya oranla daha az belirgindir. Prefrontal korteks aynı zamanda yüksek kortikal fonksiyonlardan sorumlu olduğu için mevcut hayvan modelleriyle araştırma yapmak son derece güçtür. Ancak insanlardan elde edilen klinik veriler prefrontal korteksin emosyonlar üzerinde etkili olduğunu ortaya koymaktadır. İnsanların prefrontal korteks lezyonlarında kişisel ve sosyal alanda, hem akıl yürütme veya karar verme bozuklukları, hem de duygu veya his bozuklukları ortaya çıktığı görülmektedir (Yavuz ve ark., 2000: 9). Orbitomedial profrontal korteks birden bire yapılan hareketleri önleme ve kontrol etmekle ilişkisi vardır ve bu bölgede oluşan lezyonlar önlenemeyen saldırgan davranışlarla veya intihar hareketleriyle sonuçlanabilir. Bunun yanında saldırganlıkla ilgili çalışmalarda limbik sistemdeki bozukluklara özellikle de temporal lobların iki önemli yapısı olan amigdala ve hipkampusun işlevlerini yerine getirememesine yer 26

OSSA CARPİ (El Bileği Kemikleri)

OSSA CARPİ (El Bileği Kemikleri) OSSA CARPİ (El Bileği Kemikleri) Distal yöndekiler, Lateralden-Mediale: 1) Os trapezium2) Os trapezoideum3) Os capitatum4) Os hamatum Proksimal yöndekiler Lateralden-Mediale: 1) Os scaphoideum2) Os lunatum3)

Detaylı

Cinsiyet Hormonları ve Nörogelişimsel Bozukluklar

Cinsiyet Hormonları ve Nörogelişimsel Bozukluklar Cinsiyet Hormonları ve Nörogelişimsel Bozukluklar Geç-dönem Bozukluklar Depresyon Kaygı Bozuklukları Yeme Bozuklukları Travma Sonrası Stres Bozukluğu Nörogelişimsel Bozukluklar Otizm Dikkat Eksikliği Hiperaktivite

Detaylı

Pars libera membri superioris

Pars libera membri superioris Pars libera membri superioris Kol, önkol ve el iskeletini oluşturan kemiklerin tümüne birden bu isim verilir. HUMERUS (KOL KEMİ Ğ İ ) Üst ekstremitenin en uzun ve en kalın kemiğidir. Bir proksimal uç,

Detaylı

Arka Beyin Medulla Omuriliğin beyne bağlandığı bölge kalp atışı, nefes, kan basıncı Serebellum (beyincik) Kan faaliyetleri, denge Pons (köprü)

Arka Beyin Medulla Omuriliğin beyne bağlandığı bölge kalp atışı, nefes, kan basıncı Serebellum (beyincik) Kan faaliyetleri, denge Pons (köprü) SİNİR SİSTEMİ BEYİN Belirli alanlar belirli davranış ve özelliklerden sorumlu. 3 kısım Arka beyin (oksipital lob) Orta beyin (parietal ve temporal lob) Ön beyin (frontal lob) Arka Beyin Medulla Omuriliğin

Detaylı

BÜYÜME. Vücudun ya da vücut bölümlerinin boyut olarak artması Yaşamın ilk 20 yılında görülen en önemli biyolojik süreçtir.

BÜYÜME. Vücudun ya da vücut bölümlerinin boyut olarak artması Yaşamın ilk 20 yılında görülen en önemli biyolojik süreçtir. BÜYÜME Vücudun ya da vücut bölümlerinin boyut olarak artması Yaşamın ilk 20 yılında görülen en önemli biyolojik süreçtir. 2 BÜYÜME Örneğin doku büyümesi gerçekleşerek vücut ağırlığı ve boy uzunluğunda

Detaylı

Tepki Örüntüleri Olarak Duygular Duyguların İletişimi Duyguların Hissedilmesi

Tepki Örüntüleri Olarak Duygular Duyguların İletişimi Duyguların Hissedilmesi Duygular Tepki Örüntüleri Olarak Duygular Duyguların İletişimi Duyguların Hissedilmesi Tepki Örüntüleri Olarak Duygular Duygusal bir tepki üç tip bileşen içerir: Davranışsal Otonomik Hormonal Tepki Örüntüleri

Detaylı

BÜYÜMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Prof Dr Zehra AYCAN.

BÜYÜMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Prof Dr Zehra AYCAN. BÜYÜMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ Prof Dr Zehra AYCAN zehraaycan67@hotmail.com Büyüme Çocukluk çağı, döllenme anında başlar ve ergenliğin tamamlanmasına kadar devam eder Bu süreçte çocuk hem büyür hem de gelişir

Detaylı

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 8 a

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 8 a Fizyoloji PSİ 123 Hafta 8 Sinir Sisteminin Organizasyonu Sinir Sistemi Merkezi Sinir Sistemi Beyin Omurilik Periferik Sinir Sistemi Merkezi Sinir Sistemi (MSS) Oluşturan Hücreler Ara nöronlar ve motor

Detaylı

AMİGDALA ve. Albert Long Hall, Boğazi. aziçi Üniversitesi 4-55 Nisan 2008. Limbik Sistem ve Emosyonlarımız antısı ve ifade edilmesinde

AMİGDALA ve. Albert Long Hall, Boğazi. aziçi Üniversitesi 4-55 Nisan 2008. Limbik Sistem ve Emosyonlarımız antısı ve ifade edilmesinde LİMBİK K SİSTEM S STEM AMİGDALA ve CİNSELLİK Prof. Dr. Ertan Yurdakoş İ.Ü.. Cerrahpaşa a Tıp T p Fakültesi Fizyoloji A.D. Limbik Sistem ve Emosyonlarımız Emosyonların yaşant antısı ve ifade edilmesinde

Detaylı

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR Prof. Dr. Mehmet Ersoy DEMANSA NEDEN OLAN HASTALIKLAR AMAÇ Demansın nedenleri ve gelişim sürecinin öğretmek Yaşlı bireyde demansa bağlı oluşabilecek problemleri öğretmek

Detaylı

GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM

GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM 1) Aşağıdaki hormonlardan hangisi uterusun büyümesinde doğrudan etkilidir? A) LH B) Androjen C) Östrojen Progesteron D) FUH Büyüme hormonu E) Prolaktin - Testosteron 2)

Detaylı

Kas Dokusunun Gelişimi. Doç.Dr. E.Elif Güzel

Kas Dokusunun Gelişimi. Doç.Dr. E.Elif Güzel Kas Dokusunun Gelişimi Doç.Dr. E.Elif Güzel Kasların çoğunluğu mezodermden gelişir paraksiyal mezoderm lateral mezodermin somatik ve splanknik tabakaları neural krest hücreleri Paraksiyal mezoderm İskelet

Detaylı

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011 Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri Sena Aydın 0341110011 PATOFİZYOLOJİ Fizyoloji, hücre ve organların normal işleyişini incelerken patoloji ise bunların normalden sapmasını

Detaylı

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR. PSİ154 - PSİ162 Doç.Dr. Hacer HARLAK

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR. PSİ154 - PSİ162 Doç.Dr. Hacer HARLAK PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR BU DERSTE ŞUNLARı KONUŞACAĞıZ: Anormal davranışı normalden nasıl ayırırız? Ruh sağlığı uzmanları tarafından kullanılan belli başlı anormal davranış modelleri nelerdir? Anormal davranışı

Detaylı

Santral (merkezi) sinir sistemi

Santral (merkezi) sinir sistemi Santral (merkezi) sinir sistemi 1 2 Beyin birçok dokunun kontrollerini üstlenmiştir. Çalışması hakkında hala yeterli veri edinemediğimiz beyin, hafıza ve karar verme organı olarak kabul edilir. Sadece

Detaylı

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite Düzenli fiziksel aktivite ile kazanılmak istenen yaşam kalitesi artışı özellikle yaşlı nüfusta önemli görülmektedir. Bu kısımda yaşlılar için egzersiz programı oluşturulurken nelere dikkat edilmesi gerektiği

Detaylı

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER A) BİYOLOJİK ETMENLER KALITIM İÇ SALGI BEZLERİ B) ÇEVRE A) BİYOLOJİK ETMENLER 1. KALITIM Anne ve babadan genler yoluyla bebeğe geçen özelliklerdir.

Detaylı

fetüs bebek ölüm çocuk İleri yaş yeniyetme yetişkin

fetüs bebek ölüm çocuk İleri yaş yeniyetme yetişkin Döllenmiş yumurta fetüs bebek ölüm çocuk İleri yaş yeniyetme yetişkin Yaşam boyu devam eden biyolojik, bilişsel, sosyal gelişim ve kişilik gelişiminin bilimsel incelemesi Gelişim psikolojisinin başlıca

Detaylı

Şiddetin Psikolojisi 2015-2016 Bahar Dönemi Adli Psikoloji Doktora Programı. Şiddetin nöropsikolojik, biyolojik ve genetik kökenleri

Şiddetin Psikolojisi 2015-2016 Bahar Dönemi Adli Psikoloji Doktora Programı. Şiddetin nöropsikolojik, biyolojik ve genetik kökenleri Şiddetin Psikolojisi 2015-2016 Bahar Dönemi Adli Psikoloji Doktora Programı Şiddetin nöropsikolojik, biyolojik ve genetik kökenleri Doğum Öncesi Faktörler Nöral gelişimdeki anomalilere ilişkin biyomarker

Detaylı

ÇOCUKLARDA FİZİKSEL GELİŞİM

ÇOCUKLARDA FİZİKSEL GELİŞİM ÇOCUKLARDA FİZİKSEL GELİŞİM 1 2 Büyüme ve Gelişme Çocukluk ve ergenlik döneminde değişkenlik gösteren büyüme ve gelişme özellikleri, çocuk sporcuların fizyolojik standartlarının oluşturulmasında, performans

Detaylı

Omuz kemeri kemikleri Clavicula (köprücük kemiği)

Omuz kemeri kemikleri Clavicula (köprücük kemiği) Üst ekstremite kemikleri omuz hizasında kürek kemiği ve köprücük kemiğinden oluşan omuz kemeri kemikleri ile başlar. Diğer üst ekstremite kemikleri, humerus (pazu kemiği, kol kemiği), antebrachium (radius

Detaylı

Dr. Hakan Karaş. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi BARİLEM Evrimsel Psikiyatri Grubu

Dr. Hakan Karaş. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi BARİLEM Evrimsel Psikiyatri Grubu Dr. Hakan Karaş Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi BARİLEM Evrimsel Psikiyatri Grubu Araştırmacı: Yok Danışman: Yok Konuşmacı: Yok Grubun kollektif refahına katkı (Brewer&Kramer,1986) Gruplara

Detaylı

SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder

SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder. Çeşitli duyu organlarından milyonlarca

Detaylı

Dr. Halise Kader ZENGİN

Dr. Halise Kader ZENGİN Bilişsel ve duygusal zekanın farklı işlevlerinin olduğu ve birbirlerinden ayrı çalışmadıkları son yıllarda yapılan psiko-fizyoloji ve beyin MR çalışmalarıyla açıklık kazandı. Bilişsel ve duygusal zekası

Detaylı

Yazar Ad 41 Prof. Dr. Haluk ÖZEN Cinsel hayat çocuk yaştan itibaren hayatımızın önemli bir kesimini oluşturur. Yaşlılık döneminde cinsellik ayrı bir özellik taşır. Yaşlı erkek kimdir, hangi yaş yaşlanma

Detaylı

O Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal ve sosyal yönden en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme

O Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal ve sosyal yönden en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme BİREY GELİŞİMİ O Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal ve sosyal yönden en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden değişimidir. O Gelişim; organizmanın

Detaylı

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... 1 Bilinmesi Gereken Kavramlar... 1 Giriş... 2 Hücrelerin Fonksiyonel Özellikleri... 2 Hücrenin Kimyasal Yapısı... 2 Hücrenin Fiziksel Yapısı... 4 Hücrenin Bileşenleri... 4

Detaylı

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM Yaşlıların Psiko-Sosyal Özellikleri İnsanın yaşlılığında nasıl olacağı ya da nasıl yaşlanacağı; yaşadığı coğrafyaya, kalıtsal özelliklere, Psiko-sosyal ve Sosyo-ekonomik şartlara,

Detaylı

YAŞAM BOYU GELİŞİM Ergenlik-Yetişkinlik

YAŞAM BOYU GELİŞİM Ergenlik-Yetişkinlik YAŞAM BOYU GELİŞİM Ergenlik-Yetişkinlik ERGENLİK ERGENLİK Çocukluk ile yetişkinlik arasındaki geçiş dönemidir. Bu geçiş dönemi cinsel olgunlaşmaya yönelik fiziksel değişimlerle başlar, bağımsız yetişkin

Detaylı

Çift uyumu-psikolojik belirtiler ilişkisi

Çift uyumu-psikolojik belirtiler ilişkisi Çift uyumu-psikolojik belirtiler ilişkisi Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dr. Ezgi Özserezli O Evlilik ilişkisi, kişilerin psikolojik sağlığını temelden etkilemektedir.

Detaylı

Alt extremite kemikleri üst extremiteye uygun olarak sınıflandırılmıştır.

Alt extremite kemikleri üst extremiteye uygun olarak sınıflandırılmıştır. Alt extremite kemikleri üst extremiteye uygun olarak sınıflandırılmıştır. Alt extremite kemikleri iki kalça kemiği ile omurganın kuyruk sokumu kemiği arasında oluşan pelvis (leğen kavşağı) ile başlar.

Detaylı

ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM

ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM 9.11.2015 ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM Konular Doğum öncesi gelişim aşamaları Zigot Doğum öncesi çevresel etkiler Teratojenler Doğum Öncesi G elişim Anneyle ilgili diğer faktörler Öğr. Gör. C an ÜNVERDİ Zigot

Detaylı

İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü

İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü Dr. Fatma Fariha Cengiz, Dr. Gülhan Cengiz, Dr. Sermin Kesebir Erenköy RSHEAH, İstanbul 29 Mayıs Hastanesi,

Detaylı

SoCAT. Dr Mustafa Melih Bilgi İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi

SoCAT. Dr Mustafa Melih Bilgi İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dr Mustafa Melih Bilgi İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi Şizofreniye bağlı davranım bozuklukları bireyi ve toplumları olumsuz etkilemekte Emosyonları Tanıma Zorluğu Artmış İrritabilite Bakımverenlerin

Detaylı

Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi

Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi Dr. Gülcan Güleç, DR. Hikmet Hassa, Dr. Elif Güneş Yalçın, Dr.Çınar Yenilmez, Dr. Didem

Detaylı

ENDOKRİN BEZ EKZOKRİN BEZ. Tiroid bezi. Deri. Hormon salgısı. Endokrin hücreler Kanal. Kan akımı. Ter bezi. Ekzokrin hücreler

ENDOKRİN BEZ EKZOKRİN BEZ. Tiroid bezi. Deri. Hormon salgısı. Endokrin hücreler Kanal. Kan akımı. Ter bezi. Ekzokrin hücreler ENDOKRİN SİSTEM Endokrin sistem, sinir sistemiyle işbirliği içinde çalışarak vücut fonksiyonlarını kontrol eder ve vücudumuzun farklı bölümleri arasında iletişim sağlar. 1 ENDOKRİN BEZ Tiroid bezi EKZOKRİN

Detaylı

Alt extremite kemikleri üst extremiteye uygun olarak sınıflandırılmıştır.

Alt extremite kemikleri üst extremiteye uygun olarak sınıflandırılmıştır. Alt extremite kemikleri üst extremiteye uygun olarak sınıflandırılmıştır. Alt extremite kemikleri iki kalça kemiği ile omurganın kuyruk sokumu kemiği arasında oluşan pelvis (leğen kavşağı) ile başlar.

Detaylı

ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI RUHSAL DEĞERLENDİRME FORMU. Temel Yakınmalar. . Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Koruma Birimi

ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI RUHSAL DEĞERLENDİRME FORMU. Temel Yakınmalar. . Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Koruma Birimi . Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Koruma Birimi ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI RUHSAL DEĞERLENDİRME FORMU Çocuğun Adı- Soyadı: Cinsiyeti: TC Kimlik No: Görüşmecinin Adı- Soyadı:

Detaylı

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. Onkoloji Okulu İstanbul /2014 SAĞLIK NEDİR? Sağlık insan vücudunda; Fiziksel, Ruhsal, Sosyal

Detaylı

Konjenital adrenal hiperplazi

Konjenital adrenal hiperplazi . Konjenital adrenal hiperplazi Dr. Đhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Adrenal bez Adrenal korteks fonksiyonları: Mineralokortikoidler sodyum geri alımı ve potasyum atılımını

Detaylı

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri Zeka Geriliği nedir? Zeka geriliğinin kişinin yaşına ve konumuna uygun işlevselliği gösterememesiyle belirlidir. Bunun yanı sıra motor gelişimi, dili kullanma yeteneği bozuk, anlama ve kavrama yaşıtlarından

Detaylı

Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi

Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi Mesut YILDIZ, Sait ALİM, Sedat BATMAZ, Selim DEMİR, Emrah SONGUR Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı

Detaylı

Acil servislerde sağlık çalışanlarına şiddet. Dr. Mustafa ilker EDEBALİ Antalya eğitim ve araştırma hastanesi psikiyatri kliniği

Acil servislerde sağlık çalışanlarına şiddet. Dr. Mustafa ilker EDEBALİ Antalya eğitim ve araştırma hastanesi psikiyatri kliniği Acil servislerde sağlık çalışanlarına şiddet Dr. Mustafa ilker EDEBALİ Antalya eğitim ve araştırma hastanesi psikiyatri kliniği Şiddet nedir? Kendine ya da bir başkasına grup ya da topluluğa yönelik olarak

Detaylı

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Doğum Mevsimi İlişkisi. Dr. Özlem HEKİM BOZKURT Dr. Koray KARA Dr. Genco Usta

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Doğum Mevsimi İlişkisi. Dr. Özlem HEKİM BOZKURT Dr. Koray KARA Dr. Genco Usta Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Doğum Mevsimi İlişkisi Dr. Özlem HEKİM BOZKURT Dr. Koray KARA Dr. Genco Usta Giriş DEHB (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu), çocukluk çağının en sık görülen

Detaylı

14 Aralık 2012, Antalya

14 Aralık 2012, Antalya Hamilelerde Uyku Bozukluğunun Sorgulanması ve Öyküden Tespit Edilen Huzursuz Bacak Sendromunda Sıklık, Klinik Özellikler ve İlişkili Olabilecek Durumların Araştırılması A Neyal, G Benbir, R Aslan, F Bölükbaşı,

Detaylı

Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi

Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi Dr. Sinem Sevil DEĞİRMENCİ Prof.Dr.Gökay AKSARAY Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD Giriş

Detaylı

Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri. Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi

Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri. Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri 1 Öğrenim Hedefleri Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının, yaşam dönemlerine göre kadın sağlığına olan etkilerini açıklar, Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı ile kadına

Detaylı

GENETİK I BİY 301 DERS 7

GENETİK I BİY 301 DERS 7 GENETİK I BİY 301 DERS 7 İçerik Kısım 1: Genler, Kromozomlar ve Kalıtım Kısım 2: DNA-Yapısı, Replikasyonu ve Varyasyonu Kısım 3: Genetik bilginin ifadesi ve düzenlenmesi Kısım 4: Genomik Analiz Kısım 5:

Detaylı

Konjenital adrenal hiperplazi. Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı

Konjenital adrenal hiperplazi. Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Konjenital adrenal hiperplazi (KAH) Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Dersin Amacı KAH patogenezinin öğrenilmesi KAH lı hastaların klinik ve laboratuar bulgularının

Detaylı

ÜST TARAF KEMİKLERİ OSSA MEMBRI SUPERIORIS

ÜST TARAF KEMİKLERİ OSSA MEMBRI SUPERIORIS ÜST TARAF KEMİKLERİ OSSA MEMBRI SUPERIORIS Üst ekstremitelere üst taraf veya üst yanlar da denir. Gövdenin iki yanına tutunmuş, sağ ve sol simetrik uzantı şeklindedirler. Üst taraf; Omuz, Kol, Önkol El

Detaylı

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR?

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR? YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR? Vücudun, büyümesi yenilenmesi çalışması için gerekli olan enerji ve besin öğelerinin yeterli miktarda alınmasıdır. Ş. İKİBUDAK BİYOLOJİ ÖĞRETMENİ SAĞLIKLI BİR Y AŞAMIN

Detaylı

Sinir sistemi organizmayı çevresinden haberdar eder ve uygun tepkileri vermesini sağlar.

Sinir sistemi organizmayı çevresinden haberdar eder ve uygun tepkileri vermesini sağlar. SİNİR SİSTEMİ VE BEYİN ANATOMİSİ SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi organizmayı çevresinden haberdar eder ve uygun tepkileri vermesini sağlar. Çevresel ve Merkezi olmak üzere, sinir sistemi ikiye ayrılr, ÇEVRESEL

Detaylı

VÜCUT KOMPOSİZYONU 1

VÜCUT KOMPOSİZYONU 1 1 VÜCUT KOMPOSİZYONU VÜCUT KOMPOSİZYONU Vücuttaki tüm doku, hücre, molekül ve atom bileşenlerinin miktarını ifade eder Tıp, beslenme, egzersiz bilimleri, büyüme ve gelişme, yaşlanma, fiziksel iş kapasitesi,

Detaylı

MENOPOZ. Menopoz nedir?

MENOPOZ. Menopoz nedir? MENOPOZ Hayatınızı kabusa çeviren, unutkanlık, uykusuzluk, depresyon, sinirlilik, halsizlik şikayetlerinin en büyük sebeplerinden biri menopozdur. İleri dönemde idrar kaçırma, kemik erimesi, hipertansiyona

Detaylı

[BİROL BAYTAN] BEYANI

[BİROL BAYTAN] BEYANI Araştırma Destekleri/ Baş Araştırıcı 10. Ulusal Pediatrik Hematoloji Kongresi 3 6 Haziran 2015, Ankara [BİROL BAYTAN] BEYANI Sunumum ile ilgili çıkar çatışmam yoktur. Çalıştığı Firma (lar) Danışman Olduğu

Detaylı

RATLARDA ANNE YOKSUNLUĞU SENDROMUNA ZENGĠNLEġTĠRĠLMĠġ ÇEVRENĠN ETKĠSĠ. Serap ATA, Hülya İNCE, Ömer Faruk AYDIN, Haydar Ali TAŞDEMİR, Hamit ÖZYÜREK

RATLARDA ANNE YOKSUNLUĞU SENDROMUNA ZENGĠNLEġTĠRĠLMĠġ ÇEVRENĠN ETKĠSĠ. Serap ATA, Hülya İNCE, Ömer Faruk AYDIN, Haydar Ali TAŞDEMİR, Hamit ÖZYÜREK RATLARDA ANNE YOKSUNLUĞU SENDROMUNA ZENGĠNLEġTĠRĠLMĠġ ÇEVRENĠN ETKĠSĠ Serap ATA, Hülya İNCE, Ömer Faruk AYDIN, Haydar Ali TAŞDEMİR, Hamit ÖZYÜREK Hayatın erken döneminde ebeveyn kaybı veya ihmali gibi

Detaylı

Yetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR

Yetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR Yetişkin Psikopatolojisi Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR Yetişkin psikopatolojisi içerik: Sınıflandırma sistemleri Duygudurum bozuklukları Anksiyete bozuklukları

Detaylı

Demans ve Alzheimer Nedir?

Demans ve Alzheimer Nedir? DEMANS Halk arasında 'bunama' dedigimiz durumdur. Kişinin yaşından beklenen beyin performansını gösterememesidir. Özellikle etkilenen bölgeler; hafıza, dikkat, dil ve problem çözme alanlarıdır. Durumun

Detaylı

KRONOLOJİK YAŞ NEDİR?

KRONOLOJİK YAŞ NEDİR? Yaşlılık YAŞ NEDİR? Yaş;Kronolojik ve Biyolojik yaş olarak iki biçimde açıklanmaktadır. İnsan yaşamının, doğumdan içinde bulunulan ana kadar olan bütün dönemlerini kapsayan süreci kronolojik yaş ; içinde

Detaylı

Fizik Tedavide Antropometrik Ölçümler. Prof. Dr. Reyhan Çeliker

Fizik Tedavide Antropometrik Ölçümler. Prof. Dr. Reyhan Çeliker Fizik Tedavide Antropometrik Ölçümler Prof. Dr. Reyhan Çeliker Antropoloji nedir? Antropoloji İnsanı, biyolojik yapısını, bedensel özelliklerini, kültürel yapısını, sosyal davranışlarını inceleyen bilim

Detaylı

Çocuklarda Antrenman Yaklaşımları Y.Doç.Dr.Sürhat Müniroğlu (3.sınıf seçmeli ders)

Çocuklarda Antrenman Yaklaşımları Y.Doç.Dr.Sürhat Müniroğlu (3.sınıf seçmeli ders) Çocuklarda Antrenman Yaklaşımları Y.Doç.Dr.Sürhat Müniroğlu (3.sınıf seçmeli ders) Büyüme ve Gelişme Çocuk organizmasını yetişkinden ayıran en önemli özellik, sürekli büyüme, gelişme ve değişme süreci

Detaylı

Doç. Dr. Fatih Öncü. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Doç. Dr. Fatih Öncü. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Doç. Dr. Fatih Öncü Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikolojik taciz Bedensel Ruhsal Bedensel ve ruhsal Çalışma hayatında mobbing veya psikolojik

Detaylı

Fizik Antropoloji Anabilim Dalına ait dersler, Antropoloji Lisans Programı dahilinde verilmektedir. Fizik Antropolojiye Giriş.

Fizik Antropoloji Anabilim Dalına ait dersler, Antropoloji Lisans Programı dahilinde verilmektedir. Fizik Antropolojiye Giriş. Fizik Antropoloji Anabilim Dalına ait dersler, Antropoloji Lisans Programı dahilinde verilmektedir. Fizik Antropolojiye Giriş Bu ders içerisinde, Fizik Antropolojinin tarihsel gelişimi, çalışma alanları,

Detaylı

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu Sağlık Hizmetlerinin Özellikleri Ergenin yaşına, gelişim düzeyine uygun Bireysel, kültürel ve sosyoekonomik farklılıklara

Detaylı

GENÇ YETİŞKİNLERDE BÜYÜME HORMONU EKSİKLİĞİ. Seri No. 7

GENÇ YETİŞKİNLERDE BÜYÜME HORMONU EKSİKLİĞİ. Seri No. 7 GENÇ YETİŞKİNLERDE BÜYÜME HORMONU EKSİKLİĞİ Seri No. 7 Hasta Rehberi Orta Kolaylıkta Okunabilir Rehber Genç Yetişkinlerde Büyüme Hormonu Eksikliği - Seri No.7 (Ağustos 2006 da güncellenmiştir) Bu broşür

Detaylı

DSM-5 Düzey 2 Somatik Belirtiler Ölçeği Türkçe Formunun güvenilirliği ve geçerliliği (11-17 yaş çocuk ve 6-17 yaş anne-baba formları)

DSM-5 Düzey 2 Somatik Belirtiler Ölçeği Türkçe Formunun güvenilirliği ve geçerliliği (11-17 yaş çocuk ve 6-17 yaş anne-baba formları) DSM-5 Düzey 2 Somatik Belirtiler Ölçeği Türkçe Formunun güvenilirliği ve geçerliliği (11-17 yaş çocuk ve 6-17 yaş anne-baba formları) Şermin Yalın Sapmaz Manisa CBÜ Tıp Fakültesi Çocuk Ergen Ruh Sağlığı

Detaylı

Beynin Anatomik Açıdan İncelenmesi ve Beyin Sisteminin İşleyişi

Beynin Anatomik Açıdan İncelenmesi ve Beyin Sisteminin İşleyişi Beynin Anatomik Açıdan İncelenmesi ve Beyin Sisteminin İşleyişi - Ana Hatlarıyla Merkezi Sinir Sistemi - Sinir Hücrelerinin (Nöronlar) Temel İşleyişi - Hücre Gövdesi, Dendrit, Aksonlar, Sinaptik Ağlar

Detaylı

BEYİN ANATOMİSİ TEMPORAL VE FRONTAL LOB

BEYİN ANATOMİSİ TEMPORAL VE FRONTAL LOB BEYİN ANATOMİSİ TEMPORAL VE FRONTAL LOB TEMPORAL LOB Üst temporal gyrus Orta temporal gyrus Alt temporal gyrus Temporal loblar; duyusal girdilerin organize edilmesinde, işitsel algılamada, dil ve konuşma

Detaylı

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI Bilgisayar ve internet kullanımı teknoloji çağı olarak adlandırabileceğimiz bu dönemde, artık hayatın önemli gereçleri haline gelmiştir. Bilgiye kolay, hızlı, ucuz ve güvenli

Detaylı

OMUZ-KOL-ÖNKOL KASLARI LAB İNDEKSİ İÇİN TEORİK BİLGİ. İntrinsik omuz kasları

OMUZ-KOL-ÖNKOL KASLARI LAB İNDEKSİ İÇİN TEORİK BİLGİ. İntrinsik omuz kasları İntrinsik omuz kasları Clavicula nın 1/3 lateral i pars clavicularis Acromion pars acromialis Spina scapula pars spinalis M. supraspinatus Fossa supraspinatus medial 2/3 ü, fascia supraspinata nın kalın

Detaylı

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları Doç. Dr. Özen Önen Sertöz Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi Bilim Dalı Ankara,

Detaylı

BMM307-H02. Yrd.Doç.Dr. Ziynet PAMUK

BMM307-H02. Yrd.Doç.Dr. Ziynet PAMUK BMM307-H02 Yrd.Doç.Dr. Ziynet PAMUK ziynetpamuk@gmail.com 1 BİYOELEKTRİK NEDİR? Biyoelektrik, canlıların üretmiş olduğu elektriktir. Ancak bu derste anlatılacak olan insan vücudundan elektrotlar vasıtasıyla

Detaylı

Üniversite Hastanesi mi; Bölge Ruh Sağlığı Hastanesi mi? Ayaktan Başvuran Psikiyatri Hastalarını Hangisi Daha Fazla Memnun Ediyor?

Üniversite Hastanesi mi; Bölge Ruh Sağlığı Hastanesi mi? Ayaktan Başvuran Psikiyatri Hastalarını Hangisi Daha Fazla Memnun Ediyor? Üniversite Hastanesi mi; Bölge Ruh Sağlığı Hastanesi mi? Ayaktan Başvuran Psikiyatri Hastalarını Hangisi Daha Fazla Memnun Ediyor? Ebru Turgut 1, Yunus Emre Sönmez 2, Şeref Can Gürel 1, Sertaç Ak 1 1 Hacettepe

Detaylı

PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ

PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ Ahmet Zihni SOYATA Selin AKIŞIK Damla İNHANLI Alp ÜÇOK İ.T.F. Psikiyatri

Detaylı

1. İnsan vücudunun ölçülerini konu edinen bilim dalı aşağıdakilerden hangisidir?

1. İnsan vücudunun ölçülerini konu edinen bilim dalı aşağıdakilerden hangisidir? VÜCUT BAKIMI 1. İnsan vücudunun ölçülerini konu edinen bilim dalı aşağıdakilerden hangisidir? A) Anatomi B) Fizyoloji C) Antropometri D) Antropoloji 2. Kemik, diş, kas, organlar, sıvılar ve adipoz dokunun

Detaylı

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün; Epilepsi bir kişinin tekrar tekrar epileptik nöbetler geçirmesi ile niteli bir klinik durum yada sendromdur. Epileptik nöbet beyinde zaman zaman ortaya çıkan anormal elektriksel boşalımların sonucu olarak

Detaylı

TESTOSTERON (TOTAL) Klinik Laboratuvar Testleri

TESTOSTERON (TOTAL) Klinik Laboratuvar Testleri TESTOSTERON (TOTAL) Kullanım amacı: Erkeklerde ve kadınlarda farklı kullanım amaçları vardır. Erkeklerde en çok, libido kaybı, erektil fonksiyon bozukluğu, jinekomasti, osteoporoz ve infertilite gibi belirti

Detaylı

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar Prof.Dr.Mitat KOZ 1 İskelet Kasının Egzersize Yanıtı Kas kan akımındaki değişim Kas kuvveti ve dayanıklılığındaki

Detaylı

TANI, TEDAVİ VE ARAŞTIRMA AÇISINDAN CİNSEL BOZUKLUKLAR VE DSM 5. Prof. Dr. Cem İncesu Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı

TANI, TEDAVİ VE ARAŞTIRMA AÇISINDAN CİNSEL BOZUKLUKLAR VE DSM 5. Prof. Dr. Cem İncesu Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı TANI, TEDAVİ VE ARAŞTIRMA AÇISINDAN CİNSEL BOZUKLUKLAR VE DSM 5 Prof. Dr. Cem İncesu Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Açıklama (2011-2013) Danışman: Pfizer Konuşmacı: Pfizer

Detaylı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın

Detaylı

VÜCUDUN TEMEL PARÇALARI. 1) Baş-boyun 2)Gövde 3)Ekstremiteler (Kollar ve bacaklar)

VÜCUDUN TEMEL PARÇALARI. 1) Baş-boyun 2)Gövde 3)Ekstremiteler (Kollar ve bacaklar) VÜCUDUN TEMEL PARÇALARI 1) Baş-boyun 2)Gövde 3)Ekstremiteler (Kollar ve bacaklar) 1)BAŞ a)yüz b)kranium (Kafatası) 2) GÖVDE a)toraks (Göğüs kafesi) b)karın 3) EKSTREMİTELER a)üst ekstremiteler b)alt ekstremiteler

Detaylı

CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARINDA DSM 5

CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARINDA DSM 5 CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARINDA DSM 5 NE GETİRDİ, NE GÖTÜRDÜ, NE EKSİK? Prof. Dr. Cem İncesu Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi CİNSEL BOZUKLUKLAR / DSM V Disiplinler arası standardizasyon Kanıta dayalı

Detaylı

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi Hangi Böbrek Hastalarına Ruhsal Destek Verilebilir? Çocukluktan yaşlılığa

Detaylı

LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER

LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER Varlık Erol, Cengiz Aydın, Levent Uğurlu, Emre Turgut, Hülya Yalçın*, Fatma Demet İnce* T.C.S.B. Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi,

Detaylı

DR. SAMİ ULUS ÇOCUK HASTANESİ ONKOLOJİ POLİKLİNİĞİNE BAŞVURAN HEMANJİOMLU OLGULARIN EPİDEMİYOLOJİK DEĞERLENDİRMESİ

DR. SAMİ ULUS ÇOCUK HASTANESİ ONKOLOJİ POLİKLİNİĞİNE BAŞVURAN HEMANJİOMLU OLGULARIN EPİDEMİYOLOJİK DEĞERLENDİRMESİ DR. SAMİ ULUS ÇOCUK HASTANESİ ONKOLOJİ POLİKLİNİĞİNE BAŞVURAN HEMANJİOMLU OLGULARIN EPİDEMİYOLOJİK DEĞERLENDİRMESİ DUYGU DÜZCAN KİLİMCİ,GÜRSES ŞAHİN,ŞULE TOPAL,BURÇAK BİLGİN,ŞULE YEŞİL,GÜLŞAH TANYILDIZ,ALİ

Detaylı

Kök Hücre ve Farklılaşma

Kök Hücre ve Farklılaşma Kök Hücre ve Farklılaşma Kök Hücre Erişkin ve embriyonik kök hücreler farklılaşarak soma7k hücreleri oluştururlar. Kök hücre Progenitör hücre Farklılaşmış hücre Neden Farklılaşmaya İh7yaç Duyulur Tek hücreli

Detaylı

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji www.gunescocuk.com Çocuk ve ergen psikiyatrisinde

Detaylı

EMBRİYOLOJİ VE GENETİK DERSİNE GİRİŞ ARŞ. GÖR. KEVSER İLÇİOĞLU

EMBRİYOLOJİ VE GENETİK DERSİNE GİRİŞ ARŞ. GÖR. KEVSER İLÇİOĞLU EMBRİYOLOJİ VE GENETİK 1 DERSİNE GİRİŞ ARŞ. GÖR. KEVSER İLÇİOĞLU 2/16 EMBRİYOLOJİ NEDİR? Embriyoloji; zigottan, hücreler, dokular, organlar ile tüm vücudun oluşmasına kadar geçen ve doğuma kadar devam

Detaylı

ÇOCUKLARDA FİZİKSEL AKTİVİTE VE FİZİKSEL UYGUNLUK PROF. DR. ERDAL ZORBA

ÇOCUKLARDA FİZİKSEL AKTİVİTE VE FİZİKSEL UYGUNLUK PROF. DR. ERDAL ZORBA ÇOCUKLARDA FİZİKSEL AKTİVİTE VE FİZİKSEL UYGUNLUK PROF. DR. ERDAL ZORBA Vücut Kompozisyonu Çocukluk ve gençlik dönemi boyunca beden kompozisyonu sürekli değişkenlik göstermektedir. Bu değişimler; kemik

Detaylı

Motor Nöron ve Kas Hastalıkları. Uzm Dr Pınar Gelener

Motor Nöron ve Kas Hastalıkları. Uzm Dr Pınar Gelener Motor Nöron ve Kas Hastalıkları Uzm Dr Pınar Gelener Genel Bilgiler Vücudun herhangi bir bölümünde kas kuvveti azalması: parezi Tam kaybı (felç) : paralizi / pleji Vücudun yarısını tutarsa (kol+bacak)

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU 11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU DUYU ORGANLARI Canlının kendi iç bünyesinde meydana gelen değişiklikleri ve yaşadığı ortamda mevcut fiziksel, kimyasal ve mekanik uyarıları alan

Detaylı

DUYGULAR - 1 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

DUYGULAR - 1 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ DAVRANIŞ BİLİMLERİ ve İLETİŞİM DUYGULAR - 1 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ Duygu ile ilgili alanyazında araştırmacıların, biyolojik temelli olan, diğer hayvanlarla paylaşılan, tüm kültürlerde görülen ve evrensel

Detaylı

Fiziksel Aktivite ve Sağlık. Prof. Dr. Bülent Ülkar Spor Hekimliği Anabilim Dalı

Fiziksel Aktivite ve Sağlık. Prof. Dr. Bülent Ülkar Spor Hekimliği Anabilim Dalı Fiziksel Aktivite ve Sağlık Prof. Dr. Bülent Ülkar Spor Hekimliği Anabilim Dalı 1 Fiziksel İnaktivite Nedir? Haftanın en az 5 günü 30 dakika ve üzerinde orta şiddetli veya haftanın en az 3 günü 20 dakika

Detaylı

14 Kasım Dünya Diyabet Günü. Kadınlar ve Diyabet: Sağlıklı bir gelecek hakkımız

14 Kasım Dünya Diyabet Günü. Kadınlar ve Diyabet: Sağlıklı bir gelecek hakkımız 14 Kasım Dünya Diyabet Günü Kadınlar ve Diyabet: Sağlıklı bir gelecek hakkımız 14 Kasım Dünya Diyabet Gününe ilişkin Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalımızın bilgilendirme metni:

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III Ünite:I Eğitim Psikolojisinde Bilimsel Araştırma Yöntem ve Teknikleri 13 Psikoloji ve Eğitim Psikolojisi 15 Eğitim Psikolojisi ve Bilim 17 Eğitim Psikolojisi ve Bilimsel Araştırma

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 29 ENDOKRİN SİSTEM 4 BÖBREK ÜSTÜ BEZLERİ (ADRENAL BEZLER)

11. SINIF KONU ANLATIMI 29 ENDOKRİN SİSTEM 4 BÖBREK ÜSTÜ BEZLERİ (ADRENAL BEZLER) 11. SINIF KONU ANLATIMI 29 ENDOKRİN SİSTEM 4 BÖBREK ÜSTÜ BEZLERİ (ADRENAL BEZLER) BÖBREK ÜSTÜ BEZLERİ (ADRENAL BEZ) Her bir böbreğin üst kısmında bulunan endokrin bezdir. Böbrekler ile doğrudan bir bağlantısı

Detaylı

Articulatio sternoclavicularis (sternoklaviküler eklem)

Articulatio sternoclavicularis (sternoklaviküler eklem) Articulatio sternoclavicularis (sternoklaviküler eklem); articulatio sellaris tipi eklemdir. Discus articularis i (eklem diski) vardır. Manubrium sterni ile clavicula nın (köprücük kemiği) extremitas sternalis

Detaylı

II.Hayvansal Dokular. b.bez Epiteli 1.Tek hücreli bez- Goblet hücresi 2.Çok hücreli kanallı bez 3.Çok hücreli kanalsız bez

II.Hayvansal Dokular. b.bez Epiteli 1.Tek hücreli bez- Goblet hücresi 2.Çok hücreli kanallı bez 3.Çok hücreli kanalsız bez II.Hayvansal Dokular Hayvanların embriyonik gelişimi sırasında Ektoderm, Mezoderm ve Endoderm denilen 3 farklı gelişme tabakası (=germ tabakası) bulunur. Bütün hayvansal dokular bu yapılardan ve bu yapıların

Detaylı

UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ. UDA nın Kökenleri

UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ. UDA nın Kökenleri UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ UDA nın Kökenleri İnsanlar neden davrandıkları gibi davranırlar? Neden bazı insanlar toplumun onayladığı gibi davranırken, bazıları toplum tarafından onay görmeyen davranışlar

Detaylı

Histeri. Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir.

Histeri. Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir. Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir. Konversiyon bozukluğu, altta yatan organik bir neden bulunmaksızın ortaya çıkan, bayılma, felç olma ve duyu kaybı gibi nörolojik belirtilerdir. Hastalar

Detaylı