İbn Battûta nın Dünyası na Seyahat

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "İbn Battûta nın Dünyası na Seyahat"

Transkript

1 Kİtabİyât İbn Battûta Seyahatnâmesi İbn Battûta Çeviren: Sait Aykut, 1186 sayfa. Kitap Tanıtım: Ömer Koçyiğit İbn Battûta nın Dünyası na Seyahat Seyahat edenlerin, gördüklerini üçüncü bir gözle tahlil edip aktarması sonucu ortaya çıkan seyahatnameler önemli birer tarihî belge niteliğindedir. Her ne kadar bu tür eserlerin içinde geçen bazı vakaların abartılı oluşuna ya da yazıldığı dönem hakkındaki tezat bilgiler yüzünden tarihî nesnellikten uzak olduğuna dair görüşler bulunsa da; tarih araştırmacısının mukayeseli bir yaklaşımla verileri değerlendirmesi, görünebilir olanı okunabilir hale getirmesi ve farklı alanlardaki malzemeleri bir tarihî meselenin aydınlatılması için birleştirebilmesi sonucunda, seyahatnameler yazıldığı dönem hakkında büyük bir bilgi hazinesi sunar bizlere. Zira günümüz tarih araştırmalarına, geçmişe ait yazılı veya yazısız eserlerin tümü kaynaklık edebilmektedir ve seyahatnameler de bu kaynakların içinde önemli bir yerde durmaktadır. Seyahatnameleri hem yazıldığı zamanın dünyasını farklı bir pencereden görmek hem de yazarın dünya algısını kavramak için okuduğumuzda, bu eserler tarihi bütüncül bir şekilde anlamak için iyi birer yardımcı olurlar. Sadece arşiv belgelerine dayanan siyasî bir tarih anlayışı, bu disiplinin savaşlar, zaferler ve anlaşmalardan ibaret görülmesine sebep olabilir. Fakat tarihin iyi bir yorumu için sosyokültür, bilim, iktisat, sanat ve düşünce gibi alanlarıyla farklı açılardan da incelenmesi; sadece yöneticilerin değil toplumların da, toplumdaki fertlerin de ele alınması gerekir. Batıda modern dönemde seyahatnameler üzerine yapılan çalışmaların artmasıyla, birçok akademisyen bu alanda eserler vermiştir. Özellikle Marco Polo nun gezileri üzerine RIHLE Ocak-Haziran

2 yapılan bu çalışmalar yoğun olsa da, Müslüman seyyahlarla ilgili araştırmalar da bulunmaktadır. İbn Cübeyr, İbn Fadlan, İbn Battuta ve bunlar gibi çok sayıda Müslüman seyyah bu araştırmaların konusu olmuştur. Kendi dünyalarını yüzyıllarca ötesine taşıyan seyyahların içinde, dönemiyle ilgili en çok bilgi vereni ise hiç şüphesiz Evliya Çelebi dir. Bu günün imkânlarının bulunmayışı sebebiyle yolculuk şartlarının çok meşakkatli olduğu eski dönemlerde, seyahat algısı günümüzden çok farklı olmuş, gezginlerin seyahat nedenleri de çeşitlilik göstermiştir. Marco Polo misali ticaret için uzun yolculuk yapanlar olduğu gibi, İbn Fadlan gibi siyasî bir görev üzerine seyahat edenler veyahut onlarca hadis âlimi gibi rıhleleriyle meşhur olanlar da vardır. Öte yandan yazımıza konu olan İbn Battuta gibi merak ve zevkle yapılan uzun soluklu seyahat edenlere rastlamak da mümkündür. 14. yüzyılda yaşayan İbn Battuta nın seyahatlerini anlamak için öncelikle dönemin coğrafya algısına değinmek gerekir. Bugün elimizde bulunan modern haritalar ve hatta uzaydan çekilen görüntüler eşliğinde dünya tefekkürümüz eskiye nazaran daha kuşatıcı ve bütüncül hale gelmiştir. Günümüzde surla çevrili şehirler yerine sınırları harita üzerinde belirtilen bölgeler bulunmaktadır. Bundan dolayı bizim sahip olduğumuz coğrafya bilgisinin geçmişteki insanlarda da olduğunu düşünerek tarihi incelemek büyük bir hata olur. Mesela bin yıl önce insanların diğer bölgeleri algılamalarında yön faktörü büyük bir önem arz etmekteydi ve bunda kuş bakışı bir tasavvur yerine arz merkezli bir uzak-yakın düşüncesi hâkimdi. Kaşgarlı Mahmud un Divan-ı Lügati t-türk teki dünya haritası bunun bir örneğidir. Yapılacak fetihler için öncü birliklerin gidip yolları ve hedeflenen bölgeyi görmeleri elzemdi zira başka güvenilir bir yol ve gösterici unsur yoktu. İlim merkezlerinde bulunan coğrafyacıların haritaları önemli birer yardımcıydı ancak onlar da belli bir döneme kadar günümüzdekilerle kıyaslanamayacak kadar farklıydı. Bundan hareketle, yukarıda ifade ettiğimiz gibi haritalar, çizildiği dönemin dünya algısını kavrayabilmemiz için bize yol gösterecektir ve İbn Battuta nın dünyasını anlamak için de El-İdrisî nin çizdiği dünya haritasına bakmak gerekir. Bilindiği üzere Orta Çağ da Müslüman coğrafyacıların çalışmaları tüm dünyayı etkilemiştir. 12. yüzyılda bir dünya haritası çizen El-İdrisî, dönemin dünya tasavvurunu üç kıta olarak yansıtmıştır yılında Endülüs te doğan Muhammed El-İdrisî, bu çalışmasını Sicilya (Norman) Kralı II. Roger in isteği üzerine yapmış, ölene kadar kaldığı bu bölgede çalışmalarıyla Avrupa yı da etkilemiş 1 ve çizdiği harita uzun yıllar coğrafyacılara ilham kaynağı olmuştur. 2 El-İdrisî nin haritasını bilen ve o bilgilerle yolculuk yapan âlimlerden biri de İbn Battuta dır. İbn Battuta nın Hayatı ve Eseri Seyahatname den öğrendiğimiz kadarıyla 1304 yılında Tanca da dünyaya gelen İbn Battuta 21 yaşında hacc yolculuğuna çıkana kadar doğduğu topraklarda fıkıh eğitimi aldı. Genç yaşta çıktığı hacc yolculuğuyla kendisini uzun soluklu bir serüvenin içinde buldu ve 29 yıl süren bu seyahatte unutulmaz maceralar yaşadı. Fas tan yola çıkan İbn Battuta Hacc kervanıyla Tunus, Mısır ve Suriye üzerinden Hicaz a vardı. Ancak yolculuğun verdiği heyecanı daha da devam ettirmek istedi ve Basra üzerinden İran topraklarına gidip ikinci Haccı için geri döndü. Bu sırada Kudüs ü de ziyaret etti ve ardından Anadolu nun birçok şehrini dolaştı. Yolculukta yaşadığı olaylar, gördüğü çeşitli gelenekler, tanıştığı yöneticiler (Orhan Bey gibi), beğendiği sosyal müesseseler, bahsettiği coğrafî durum ve kişi analizleri; yaşadığı çağ ve gördüğü beldelerle ilgili dikkat çekici bilgiler vermektedir. Anadolu dan kuzey illerine giden İbn Battuta Horasan dan geçerek Hindistan a kadar uzun bir seyahat yaptı ve orada iki yıl kadı olarak görevlendirildi. Hindistan hükümdarı Muhammed Tuğluk Bey in elçisi olarak Çin e gitti ve Maldiv adalarında bir süre kaldı. Sonra eve dönme isteğiyle Şam a geldi ve ardından üçüncü Haccını tamamladı. Morokko ya vardığında İbn Battuta nın babası 15 yıl önce, annesi ise birkaç ay önce vefat etmişti. Bu durumlarda İbn Battuta nın neler hissettiğini bilemiyoruz. Ancak burada da duramayıp Afrika ve Endülüs ü dolaştığı bilgisi vardır mil uzunluğundaki yolculuğunu tamamlayıp 1355 te Fas ta ikamet ettikten sonra, yaşadıkları herkesin dilinde dolaşıyor, halk onun anlattığı serüvenlerden etkileniyordu. Bu maceralara değer veren Morokko Sultanı Ebu İnan Faris in isteğiyle İbn Battuta yolculuğunu İbn Cüzey e kaydettirdi. Tuhfetu n-nuzzâr fi Garâibi l- 162 Ocak-Haziran 2012 RIHLE

3 Emsâr ve Acaibi l-esfâr (Şehirlerin İlginçlikleri ve Yolculuğun Tuhaflıkları Hakkında Araştırmacılara Hediye) adındaki eser kısaca Rıhle olarak meşhur oldu. Bu tarihten sonra 1369 yılında vefat edene kadar yapmış olduğu kadılık görevinden başka İbn Battuta hakkında bir bilgi bulunmamaktadır. 3 İbn Battuta nın yolculuğu sırasında yaşadıklarını veya tanıştığı kişileri kaydettiğine dair bir bilgi yoktur. Eğer kaydetmiş olsa bile yolda başına gelen soygunlar ve canını zor kurtardığı gemi kazalarından sonra bu bilgiler kaybolmuştur. Bu yüzden yirmi dokuz yıllık seyahatinden hatırladığı kadarını kaydettiren İbn Battuta, hafızasıyla okurlarını hayran bırakmaktadır. Eseri, dönemin başka kaynaklarıyla kıyaslayan araştırmacılar bu bilgilerin çok büyük bir bölümünün doğru olduğunu söylemiştir. 4 Onun eserindeki bazı tutarsızlıkların da yanlış hatırlamadan kaynaklandığı ancak bunların çok fazla yerde bulunmadığı belirtilmiştir. Bazı kronolojik hataların 5 yer aldığı seyahatnamede Çin ve İstanbul la ilgili yolculuğunun bazı kısımları şüphelidir. 6 Nitekim İbn Battuta nın doğruluğuna inandığı, gittiği yerdeki kişilerden duyduğu veya halk arasında meşhur olan abartılı bilgiler de eserde geçmektedir. İbn Battuta, seyahatnamesinde bahsettiği bazı kişilerin isimlerini hatırlayamadığını üzülerek belirtir. Bazı belirttiği isimlerinse yanlış olduğu, o dönemle ilgili diğer kaynaklarla yapılan mukayeseler sonucunda tespit edilmiştir. Buna örnek olarak İbn Battuta nın İznik te tanıştığı Orhan Bey in zevcesi Nilüfer Hatun u verebiliriz, zira eserde onun adı Bilûn Hatun olarak geçer. 7 Yine de seyahatnamedeki tüm eksik ve yanlışlıklar onun verdiği bilgi deryasını reddetmeyi gerektirmez. 8 Aksine İbn Battuta Seyahatnamesi tüm yalınlığıyla 14. yüzyıl dünyasının manzaralarını bir seyyahın penceresinden göstermektedir. Bu hataların kasıtlı yapılmadığını düşünerek İbn Battuta nın sunuşunu ve bakış açısını değerlendirmek gerekir. Burada seyahatnamedeki meselelere ayrıntılı olarak değinemeyeceğimiz için birkaç örnekle yetinmeye çalışacağız. Sıradışı Bir Hayat Yaşadığı çağa göre oldukça farklı bir hayatı olan İbn Battuta nın maceraları, günümüzde de herkesin yaşayamayacağı bir zenginliktedir. Seyahatnameyi okuduğumuzda bir insanın kısa hayatında bunca olaya şahitlik etmesi bizleri hayrete düşürür. Defalarca zorlu gemi yolculuklarına çıkması, birçok kere ölüm tehlikesi geçirmesi, meşhur hükümdarlarla görüşmesi, gittiği şehirlerde tanınmış âlimlerden dersler alması, ilginç gelenek ve ritüellere tanık olması, vardığı şehirlerde birçok defa evlenmesi, çocuklarını kaybetmesi, anne babasından habersiz bir hayat sürmesi, gördüğü hayatlar ve veba gibi felaketlerle gelen toplu ölümler derken İbn Battuta nın yolculuğu nefes kesici bir hal alır. Altmış beş yıllık hayata sığan bunca mesele İbn Battuta yı sıradışı yapar. Zaten İbn Battuta da herkese nasip olmayan böyle bir hayat verdiği için Allah a hamd ederek cennet nimetlerini niyaz eder. 9 Öteki Algısı İbn Battuta nın gezdiği topraklar çoğunlukla Müslümanlara ait olan bölgelerdi. Gayrimüslimlerin yaşadığı şehirlerde İbn Battuta nın Müslümanlarınkine nazaran daha çok zorlandığı görülmektedir. Müslüman beldelerde en fazla mezhepten dolayı yaşanan sıkıntı baş göstermiştir. Buna örnek olarak Sinop ta yaşamış olduğu bir olayı nakledebiliriz. Mâliki mezhebinden olan İbn Battuta, namaz kılarken ellerini iki yana saldığı için Sinop taki Hanefi Müslümanlar tarafından şüpheyle karşılanmıştı. Zira Rafıziler de namazda ellerini yana salıyordu ve İbn Battuta dilden kaynaklanan anlaşmazlıktan dolayı kendinin Rafızi olmadığını ispatlayamıyordu. Durumu çözmek için Sultan ın Naibi tarafından bir tavşan gönderildi ve pişirilerek yemekte sunuldu. Rafızilerin tavşan eti yemediğini bilen İbn Battuta meseleyi anlamıştı ve kendisi de diğerleriyle beraber etten yedi, böylece sıkıntı ortadan kalkmış oldu. 10 İbn Battuta nın gayrimüslimleri garipsemesi ile ilgili bir örneği Kırım da yaşadığını görüyoruz. Zorlu bir gemi yolculuğu sonunda Kırım a varan İbn Battuta geceyi geçirmek için bulduğu bir kilisede başında sarık, belinde kılıç ve elinde mızrak bulunan bir Arap tasviri görmüştü. Bu resmin kime ait olduğunu sorunca da peygamber Ali nindir cevabını aldı. İbn Battuta eserinde bir Hıristiyan mabedinde Hz. Ali nin tasvirinin bulunmasına duyduğu hayreti dile getirir ancak meselenin ayrıntılarını vermez. Bu olay O nun yaşadığı ilk şaşkınlık değildir. Devam eden günlerde Kefe şehrinde hayatında ilk kez çan sesi duyan İbn Battuta bir felaketin geleceği korkusuna kapılmıştı. RIHLE Ocak-Haziran

4 Hemen yanındaki arkadaşlarına minareye çıkıp Kuran ve ezan okumalarını emretmiş, onlar da bu emri yerine getirmişti. Az sonra şehrin kadısı gelerek korkulacak bir şeyin olmadığını, bunun Hıristiyanların dinî bir ritüeli olduğunu anlatarak oradan ayrıldı. 11 Fas tan yola çıkıp Hacca giden, oradan da İran ve Anadolu ya yöneldikten sonra Kırım a geçen bir fıkıh âliminin Hıristiyanlar hakkında çok az bilgiye sahip olması aslında bu coğrafyadaki Hıristiyan nüfusun azlığını ve İbn Battuta gibi birinin onlar hakkında çok fazla bilgi sahibi olmaya ihtiyaç duymadığını da göstermektedir. Son bir örneği de İbn Battuta nın bir Yahudiye yaklaşımından verelim. Anadolu yu gezerken İbn Battuta nın uğradığı beldelerden biri Birgi dir. Bir gün Birgi Sultanı Aydınoğlu Muhammed ile beraber otururken yaşlı bir adam gelerek Sultan ın önündeki sedire oturdu böylece Kuran okuyan hafızlar geride kalmış oldu. Bu yaşlı adamın sarayda herkesin kendisine muhtaç olduğu için saygı duyduğu bir Yahudi doktor olduğunu öğrenen İbn Battuta, ey mel un oğlu mel un! Sen yahudisin, nasıl Kuran okuyanlardan daha üstte oturuyorsun? diye bağırdı ve dedikleri tercüme edilince Yahudi çıktı gitti. Orada bulunan bir müderris İbn Battuta ya, bunu ondan başka kimsenin yapamayacağını söyleyerek teşekkür etti. 12 Seyahatname de İbn Teymiye İbn Battuta gittiği şehirlerde genellikle yöneticileri ziyaret ediyor, onlardan aldığı hediyelerle yol masraflarını karşılıyordu. Bunun yanında şehrin tanınan bir sâkini, âlimi veya sanatkârı varsa ya onunla tanışıyor ya da hakkında bilgi alıyordu. Seyahatnamede bu şekilde bahsedilen âlimlerden biri, İbn Battuta nın Şam da hutbesini dinlediği ve aklında noksanlık olan biri olarak nitelediği İbn Teymiye dir. Seyahatnamede Hanbeli fakihlerinden İbn Teymiye nin şeriata aykırı sözlerinden dolayı fakihler tarafından Baş Kadı ya şikâyet edildiği, Kadı nın iddialar hakkındaki sorularına İbn Teymiye nin sadece La ilahe illallah dediği, bunun üzerine hapse atılarak yıllarca orada kaldığı ve hapiste kırk cilt kadar Bahr-i Muhît adında bir Kuran tefsiri yazdığı anlatılmaktadır. İbn Battuta Şam da bulunduğu sırada İbn Teymiye nin Cuma günü verdiği hutbeyi dinlemek için mescide gider. İbn Teymiye nin benim şimdi minberden indiğim gibi muhakkak Cenab-ı Allah da dünyaya iner sözü üzerine İbn-i Zehra adında bir Mâliki âlimi bu sözleri reddeder, halk ise bu âlimin üzerine yürüyüp elleri ve ayakkabılarıyla döverler. İbn Battuta bunun dışında İbn Teymiye nin üç talâkla boşayan kimse bir talâkla boşamış gibidir ya da Ravza-i Mutahhara yı ziyaret eden kimse namazları kısaltmaz gibi sözlerine itirazların arttığını, hakkında yapılan şikâyetler sonucu tekrar hapsedildiğini ve bir süre sonra orada vefat ettiğini söyler. 13 İbn Teymiye hakkındaki sözleri, İbn Battuta nın en çok eleştirilen yönlerinden birisidir. Bu sözleri sarf eden birinin yazdığı seyahatname ne kadar ciddiye alınabilir şeklindeki yorumları birçok yerde görebiliyoruz. Ya da İbn Battuta nın Şam da bulunduğunu söylediği tarihte İbn Teymiye nin hâlâ hapiste olduğunu, dolayısıyla İbn Battuta nın yalan söylediğini ifade edenleri de duyabiliyoruz. Aslında bu tür duygusal yaklaşımlar bizleri doğru bir tarih okumasından uzaklaştırır. Yirmi dokuz yıllık gezisinden hatırladığı kadarını aktaran İbn Battuta nın verdiği tarihlerde hataların olabileceğini ifade etmiştik. Bunun yanında, Şam a vardığında İbn Teymiye yi anlatan kimseler (muhtemelen siyasî kişiler) onu bu şekilde bilgilendirmiş olabilir. Zira İbn Battuta nın ifadelerinden İbn Teymiye ile bizzat tanışıp görüşmediği, O nun hakkındaki bilgilerin çoğunu birilerinden duyduğu anlaşılmaktadır. Bugün İstanbul a bir seyyah gelip tanınmış bir hoca hakkında bilgi alsa, ona bu bilgiyi aktaran kimselerin düşünceleri nasıl o seyyahta etkili olacaksa, aslında İbn Battuta da gördüğümüz etki de bunun aynısıdır. Ne İbn Battuta nın sözleri İbn Teymiye hakkında en doğru bilgidir, ne de İbn Teymiye hakkındaki sözleri İbn Battuta nın değerini düşürür. Burada 164 Ocak-Haziran 2012 RIHLE

5 biz İbn Teymiye nin yaşadığı dönemde sözlerini aynıyla benimseyen bir cemaatinin olduğunu da, bunun tam tersi aklında noksanlık bulunan bir âlim olarak düşünenlerin olduğunu da görmeliyiz. Bunun dışındaki değerlendirmeler için İbn Teymiye nin kendi kitaplarına ve onu anlatan eserlere bakmak gerekir. İbn Haldun un Mukaddime sinde İbn Battuta Mukaddime de İbn Haldun, yaşadığı zamanda memleketine gelen İbn Battuta dan bahseder ve tarihî meselelere yaklaşımla ilgili güzel bir örnek verir. Bu konuda araştırma yapan birisi için zihniyle ummanları aşan İbn Haldun un eserinde, cismiyle ummanları aşan İbn Battuta ya rastlamak oldukça heyecan vericidir. Mukaddime de İbn Battuta nın anlattığı ilginç olayların halk tarafından kabul görmediği, tekzib edildiği bildirilir. Çoğu Hint bölgesiyle ilgili olan bu hikâyelerden biri şöyledir: Hint hükümdarı sefere çıkacağı zaman kadın, çocuk bütün şehir halkını saydırır, bunların altı aylık erzakını ayırırdı. Dönüşte hükümdar şenlik düzenlenen bir günde şehre girer, bütün halk geniş sahrada hükümdarın etrafını tavaf ederdi. Hayvanların sırtında kurulmuş olan mancınıklardan, üzerine konulan dinar ve dirhem keseleri halkın üzerine fırlatılırdı ve bu hal hükümdar saraya girene kadar devam ederdi. İbn Haldun, bu konuda İbn Battuta nın hikâyelerini inkâr ediyormuş gibi bir tavır takınarak vezir Faris bin Verdar la görüştüğünü bildirir. Vezir Faris, İbn Haldun a, devletlerin ahvaline dair bu hikâyeleri, benzerini görmediği için inkâr etmemesi gerektiğini söyler, aksi takdirde düşeceği durumu bir kıssa ile anlatır: Hapishanede büyüyen bir vezirin oğlu, büyüyüp idrak edecek çağa gelince babasına yediği etin ne eti olduğunu sorar. Babası da ona koyun eti olduğunu söyleyerek koyunu tarif etmeye başlar. Koyunun vasıflarını dinleyen çocuk, babasına galiba fare gibi bir şeyden bahsettiğini söyler. Deve ve sığırı da anlatmaya çalışan baba, çocuğunu bunların fareden farklı olduğuna bir türlü inandıramaz. Zira çocuğun zindanda gördüğü tek hayvan faredir ve diğer hayvanların farenin soyundan gelen türler olduğunu düşünmektedir. 14 İbn Haldun bu olayı naklettikten sonra, tarihî bir mesele hakkında insanlarda hâsıl olan durumun da buna benzer olduğunu bildirir. Bugün tarih alanında ezber bozucu mahiyetteki yeni bilgi ve yorumlar karşısında aynı duruma düşmemek için o bilginin olabilirliği üzerinden mukayese ve tefekkür ile bir karara varmalıyız. Bu karar mutlak gerçek olmayacaktır, tarihçilerin kullandığı yollarla ulaştığı kendi gerçekleri olacaktır. Zira tarih alanında tarafsızlık mümkün değildir, herkes meseleye baktığı yönün tarafındadır. Bir tarafın fetih dediğine ötekinin işgal, birinin cengâver dediğine ötekinin barbar demesi tabiidir. İnsanların sahip oldukları din, içinde bulundukları kültür, aldıkları eğitim ve edindikleri tecrübe; onların dünyayı, insanları ve tarihi yorumlamasında elbette etkili olmaktadır. Bu yüzden eserden önce müessiri okumak daha doğru bir yaklaşımdır ve bunu elde etmek için İbn Battuta nın Seyahatnamesi bizlere yardımcı olacaktır. Dipnotlar 1 Kristof Kolomb un, keşifleri sırasında el- İdrisî nin haritasından yararlandığı bilinmektedir. Müslüman coğrafyacılar dünyanın yuvarlak olduğuna inanırken (bunun delili olarak adı geçen haritanın küre şeklinde yapılmış versiyonunu gösterebiliriz) Avrupa da dünyanın düz olduğu ve ortasında Vatikan Kilisesi nin bulunduğu söyleniyordu. Dünyanın küre şeklinde olduğuna inanmak kilisenin merkezîliğini reddetmek olduğu için bu söylem yasaklanmıştı ancak 15. Yüzyılda bu inanış artınca Kristof Kolomb Hindistan a gitmek için Ümit Burnu tarafına değil, dünyanın yuvarlaklığından yararlanarakbatı istikametine yöneldi. Bunun sonucunda ulaştığı Amerika kıtasını Hindistan olarak kaydetmesinin sebebi budur. Kristof Kolomb orada yaşayanlara Hindu (Indian) demiştir, bugün de İngilizce de Kızılderili için Indian kelimesi kullanılır. 2 Bugünkülere göre ters bir şekilde hazırlanan haritada Kaşgarlı Mahmud un haritasında olduğu gibi- Çin toprakları Yecüc ve Mecüc bölgesi olarak kayıtlıdır. 17. Yüzyıl Avrupalı coğrafyacılarından Rossi ve Sanson un haritalarında da bu bölge aynı isimle (Gog and Magog) kaydedilmiştir. Bu da coğrafyacıların dünya algılarını çizerken öncekilerden bağımsız olmadıklarına ve birbirlerinden etkilendiklerine örnektir. 3 Said Hamdun & Noel King, Ibn Battuta: In Black Africa, London: Rex Collings, 1975, s İbn Battuta, Büyük Dünya Seyahatnamesi, Yeni Şafak Kültür Armağanı, s Örneğin İbn Battuta 1332 nin Eylül ünde Hac görevi için Mekke de bulunduğunu, ertesi yıl Eylül ayında Bursa da Aşure Gecesi ne katıldığını belirtmektedir. Kitabın ilerleyen sayfalarında aynı tarihlerde Hindistan a gittiğini de söylemiştir. Bu kronolojik hatada araştırmacılar İbn Battuta nın Hindistan la ilgili verdiği tarihin yanlış olduğunu saptamıştır: David Waines, The Odyssey of Ibn Battuta: Uncommen Tales of a Medieval Adventurer, New York 2010, s Routledge&Kegan Paul, Ibn Battuta: Travels in Asia and Africa , Great Britain 1983, s Talal Harb, Rıhlet-ül Ibn Batuta, Tuhfet-un Nuzzâr fi Garâib-il Emsâr, Beyrut-Lübnan 2007, s.323. Bu isim İngilizce çevirilerde de Bilun olarak geçmektedir fakat Yeni Şafak Gazetesi nin yayınladığı seyahatnamede Bilan olarak kaydedilmiştir: İbn Battuta, Büyük Dünya Seyahatnamesi, Yeni Şafak Kültür Armağanı, s İbn Battuta nın bazı abidevî eserleri ve şehirleri tanıtırken eserinden faydalandığı Endülüslü seyyah İbn Cübeyr in eserini burada anmak gerekir. İbn Battuta dan bir asır önce yaşamış olan bu seyyahın üç yıl süren yolculuğu seyahatnamesinde anlatılmıştır. Endülüs ten hacca gidip gelen İbn Cübeyr gibi yola çıkan İbn Battuta, ondan çok daha büyük bir seyyah olmuştur. 9 David Waines, The Odyssey of Ibn Battuta: Uncommen Tales of a Medieval Adventurer, New York 2010, s. XI. 10 İbn Battuta, İbn Battuta Seyahatnamesi, I, Çev: Sait Aykut, İstanbul 2004, YKY, s A.g.e, s A.g.e, s A.g.e, s İbn Haldun, Mukaddime, I, Haz: Süleyman Uludağ, Dergah Yay., İstanbul 2009, s RIHLE Ocak-Haziran

6 Müellif Muhammed Osman, tarikatın saflığını bozan ve değerini düşüren hile ve aldatmaların tarikat ehli arasında çokça yayılması ve bazı sapkın mutasavvıfların görüşlerinin yer aldığı kitapların halk arasında revaç bulup onların bundan son derece etkilenmesi üzerine bu kitabı yazarak Şeriatın reddettiği, her türlü hakikat diye öne sürülen şeyin aslında zındıklık olduğunu ifade etmek maksadıyla bu kitabı yazdığını belirtir. Basiratu s-salikin ve Hetkü l-mâkirîn min Ulemâi s-sûi ve l-meşayıhi l- Mübtediîn Seyyid Muhammed Osman (Akfırat) Neşr: Mahmud Bey Matbaası (1341/1923) 240 sayfa (Arapça). Kitap Tanıtım: Orhan Ençakar Tefsire İsrailiyat ın, hadise mevzu ri - vayetlerin, akideye bidat akımların ve fıkha şaz görüşlerin karışması tarih boyu bu ilimlerin kaçınılmaz bir kaderi olmuştur. İhsan (Allah ı görüyormuşçasına kulluk) ve ahlakın temel gaye edinildiği ve Allah a samimiyetle yönelmek olarak tarif edilen tasavvuf da, ilimlerin bu kaderinden nasibini almış ve birçok bidat, tasavvuf çevreleri içinde kendine yer bulabilmiştir. Ancak İslam âlimleri diğer ilimlere karışan yanlış bilgi ve bidatleri ayıklama hususunda gösterdikleri özen ve dikkati bu sahada da göstererek tecdit maksadıyla çeşitli kitap ve risaleler kaleme almışlar, kendi zaman ve zeminlerine göre tasavvuf yolunun usul ve yordamını belirlemede azami gayret sarf etmişlerdir. İşte bu maksatla yazılmış eserlerden biri de Fatih Dersiâmlarından Medine doğumlu ve Nakşibendi tarikatına mensup Seyyid Muhammed Osman (Akfırat) a ait olan Basiratu s-salikin ve Hetkü l-mâkirîn min Ulemâi s- Sûi ve l-meşayıhi l-mübtedi în isimli Arapça eserdir. Müellif Muhammed Osman Akfırat, dedesinin görevi sebebiyle gittiği Medine de 1301/1884 yılında dünyaya gelmiştir. Soyu baba tarafından Hz. Peygamber e varmakta olup seyyidlerdendir. İlk tahsilini orada yaptıktan sonra İstanbul a gelip Fatih Çırçır medresesine girmiştir. Mezun olduktan sonra medresede müderris olarak görev yapmıştır. Tefsir, hadis, kelam, fıkıh, edebiyat ve tababet ilimlerinde uzmanlaşmıştır. Beykoz un Hacı Ali Camiinde aralıksız 43 yıl imamlık yapmış, 29 camide daimi olarak vaaz edip halkı irşat etmiştir. Birçok Arapça ve Türkçe eseri vardır. 6 Recep 1387/10 Ekim 1967 de vefat etmiştir. (Arslan, Erenlerin Kalp Gözü, s. 8-10) Müellif Muhammed Osman tarikatın saflığını bozan ve değerini düşüren hile ve aldatmaların tarikat ehli arasında çokça yayılması ve bazı sapkın mutasavvıfların görüşlerinin yer aldığı kitapların halk arasında revaç bulup onların bundan son derece etkilenmesi üzerine bu kitabı yazarak Şeriatın reddettiği, hakikat diye öne sürülen şeyin aslında zındıklık olduğunu ifade etmek maksadıyla bu kitabı yazdığını belirtir. Kitabı eline alan okuyucu kitabın çok güzel bir sistematiğe sahip olduğunu hemen fark eder. Şeriat ve tarikat başlıkları altında kitap önce iki bölüme ayrılmış ve bu iki ana bölüm de ikişer alt bölüme ayrılarak, birinci ana bölümün alt bölümlerinde şeriat/ilim ve ilim ehli ve bunlarla alakalı önemli konular, ikinci ana bölümün alt bölümlerinde ise tarikat ve mürşitlerle alakalı konular ve kendi yaşadığı devrin ve ayrıca günümüzün de önemli problemleri ele alınıp ilmi bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur. 166 Ocak-Haziran 2012 RIHLE

7 Kitap bir mukaddime, 2 bölüm ve bir hatimeden oluşmaktadır. Müellif mukaddimede şeriat ve tarikatla sıkı bir alakası olduğunu söylediği dört konudan bahseder. Bunlar 1) Misal Alemi, 2) Berzah Alemi, 3) Mele-i A lâ Alemi ve 4) Ruhun Bazı Özellikleridir. (11-37) Yukarıda ifade ettiğimiz üzere kitabı Şeriat ve Tarikat diye iki ana bölüme ayıran müellif bu iki ana bölümü de ikişer kısma ayırmıştır. Bu alt bölümlerde ise ilim ve alimler ile tarikat ve mürşitlerden bahseder. 1. Bölüm: İlmin ve alimlerin konu edildiği bu bölüm iki kısımdan oluşmaktadır: 1. Kısım: Şeriatın/ilmin faziletinden bahseder ve şu 4 konuyu işler: 1) Kuran, hadis ve fıkıh ilminin fazileti, şeriat ve tarikatın hakikatini bu ilimlerde derinlik kazanmamış kişilerin bilemeyeceği. (s ) Kitabına böyle bir konuyla başlayan müellif, kişinin zahirinin şeri ahkama uygun olmadıkça bâtının hakikatten hiçbir nasibi olamayacağını, şeriatın tüm kemalatın aslı olduğunu, Kuran, sünnet ve fıkha uymadan kişinin hiçbir yere varamayacağını gayet isabetli bir şekilde dile getirir. 2) Ahir zamanda şeriat, hakikat, din ve ilmiyle amil alimlerin durumu. (s ) Ahir zamanda ilmin kaldırılıp alimlerin azalacağını ve hakla batılın birbirine karışacağını hadislerle beyan eden bu bölüm zındıklarla gerçek alimlerin arasını ayırmak için kitapta yer almış önemli bir kısımdır. 3) Bidat, bidatın zemmi, bidatçının Allah ın veli kulu olmasının mümkün olmayıp aksine melun olduğu, bidatın amelî ve itikadî olmak üzere ikiye ayrıldığı. (47-61) 4) Tasavvuf kitaplarında yer alan birçok hadisin mevzu olup aslının bulunmadığı, hadislerin bu işin ehli olan muhaddisler tarafından bilinebileceği, fakihlerin ve özellikle de keşif ehlinin bu konuda ehliyet sahibi olmadığı. (s ) Müellif bu bap altında meşayıhın kitaplarında yer alan hadislerin güvenilir muhaddislerin usulüne uymadığında kabul edilmemesi gerektiğini vurgular. Aynı zamanda keşif yoluyla hadislerin tashihi yolunu da kapatmak gerektiğini, zira zındıkların bu yolla avamın zihinlerini bulandırdığını ifade eder. Fakat buna rağmen az da olsa bazı durumlarda belirli şartlarla hadislerin keşif ile sabit olabileceğini de söyler. 2. Kısım: Kitabın bu kısmında ehl-i ilmin durumundan bahsedilir ve altı konu ele alınır. 1. İlmiyle amil olan alimlerin büyük velilerden sayıldığını, velilerin bu alimlere büyük saygı gösterdiğini, dini konularda bunlara danışıp kendi keşiflerine göre amel etmediklerini beyan eden çok önemli bir bölüm. (s ) 2. İlmiyle amil bir alimin tarikat mertebelerinde cahil dervişten çok daha hızlı yükselmesi, ilimsiz Allah a vasıl olunamayacağı gerçeği, cahil derviş ve abidlerin zemmi, İmam Malik e nispet edilen Fıkıh öğrenmeden, tasavvuf yoluna girenin zındıklaşacağı sözü gibi yine çok değerli konuların işlendiği diğer bir bölüm (s ) 3. İçinde bulunduğumuz zamanda tarikat ehlinin birçoğunun Ehl-i Sünnete muhalif itikada sahip olmaları ve bu sebeple alimlerin irşadının meşayıhın irşadından daha iyi ve selamete daha yakın olacağı gerçeği. (s ) 4. Dinin övdüğü alimlerin, ilmiyle amil ve şeri ilimlerde derinlik sahibi olan alimler olduğu, arabiyyat ve felsefe gibi ilimlerin bu kısma dahil olmadığı. (s ) 5. İlmi yeterliliğe sahip olmayan bazı ilim ehlinin kâmil ve mükemmil bir şeyhin bir hata veya kusurunu gördükleri zaman, iyice araştırıp işin hakikatini anlamadan o şeyhi tenkit etmelerinin doğru olmadığı. (s ) Müellif bu bölümde Hz. Musa ile Hızır arasındaki kıssayı örnek vererek kişinin zahiren yanlış gördüğü şeylerin hakikatine vakıf olmadan peşin hüküm vermemesi gerektiğinin altını çizer. Ancak bu söylediğinin her önüne gelen kişi hakkında değil de özellikle Allah ın kamil velileri hakkında geçerli olduğunu, diğerleri hakkında ise aynı şeyin asla söylenemeyeceğini de belirtir. 6. Müellif şeriata ayırdığı birinci bölümün bu ikinci kısmını ilminin gereğini yerine getirmeyip ilmi kötü emellerine alet eden alimlerin zararlarından bahsederek bitirir. (s ) 2. Bölüm: Tarikatın anlatıldığı kitabın ikinci bölümü de iki kısımdan oluşmakta, 1. kısımda tarikatla alakalı konulara, 2. kısımda ise mürşitlerle ilgili meselelere yer verilmektedir. 1. Kısım: Tarikatla alakalı konuların yer aldığı bu 1. kısımda birbirinden önemli 19 konu işlenmektedir. Bu konulardan bazıları şunlardır: Tasavvufun Kur an ve Sünnetle temellendirilmesi, faidesi, her asırda bir çok büyük alimin tasavvufa rağbet etmesi, tarikatta Hz. Ebubekir ve Hz. Ali ye varan silsilenin ehl-i nakle göre sabit olmayıp ruhani bir silsile olduğu, tarikat usullerinin dört mezhepte olduğu gibi içtihadi olduğu, bu konuda delil olarak getirilen bazı mevzu hadislere RIHLE Ocak-Haziran

8 siyesidir. Şeyhin bizzat suretini düşünmek suretiyle yapılan rabıtanın ise şeyhe secde etmek gibi bir takım mefsedete yol açması sebebiyle yapılmamasının daha uygun olacağını belirtir. Rabıta çeşitlerinin 5 tane olduğunu ve bunlardan sadece yukarıda bahsettiği- metten çok uzak olmaları ayrı bir konu başlığı olarak ele alınır. Birçok tarikat ehlinin şeyhlerine aşırı derecede tazim etmesi ve bazı sapkın mutasavvıfların kitaplarını okunmaları sebebiyle vebal altına girmeleri gibi önemli bir konu da özel başlık altında Şeyhin bizzat suretini düşünmek suretiyle yapılan rabıtanın ise şeyhe secde etmek gibi bir takım mefsedete yol açması sebebiyle yapılmamasının daha uygun olacağını belirtir. itibar edilemeyeceği. (s ) İrşadın iki yolu: Vahye dayalı olan yani şeriat ve ilhama dayalı olan yani tarikat. Sahabe ve tabiinin zahiri ve batini terakkiyle alakalı kullandıkları terimler ve Ebu Hanife ye nispet edilen Son iki sene olmasaydı, Numan helak olurdu sözünün uydurma olup ona ait olmadığı. Tarikattaki kemalatın suri ve manevi olarak ikiye ayrıldığı, esas maksadın nefis tezkiyesi anlamına gelen manevi kemalat olduğu. Müellif bu bap altında suri kemalattan sayılan keşif ve kerametlerin tasavvufta asıl gaye olmadığını bunlara takılıp kalan kişilerin velayetten hiçbir nasibi olmadığını belirtir. Rabıta nın asıl olarak tüm tarikatlarda bulunduğu fakat günümüzde buna bir takım fesatların bulaştığı, rabıtanın kısımları, faidesiyle zararı karşılaştırıldığında bugün yapılıp yapılmamasından hangisinin tercih edileceği. (s ) Bu bölüme de müellif rabıtanın lugavi olarak iki şey arasındaki bağ, irtibat anlamına geldiği ve ıstılahi olarak da mürşid ile mürid arasındaki sıkı bir irtibat anlamında olduğunu ve meşayıhın çoğunun bu anlamda bir rabıtayla yetindiğini ifade eder. Diğer bir rabıta çeşidinin ise İmam-ı Rabbani nin şeyhin ş i kişinin aklına geldiğinde onu muhafaza etmesi yönünde tav- miz ilk ikisinin yapılabileceğini belirtir. 16, 17 ve 18. bölümlerde Vahdet-i Vücud dan, 19. Bapta ise Vahdet-i Şuhud dan bahseder. 2. Kısım: Kitabın ikinci bölümünün ikinci kısmında mürşitlerden söz edilir ve 9 konu ele alınır. Bu konulardan bir kısmı şöyledir: Allah a vasıl olmak isteyen kişinin Allah dostlarını tanıması gerektiği, kamil ve mükemmil bir şeyhin 3 yolla bilinebileceği; basiret, salihlerin bildirmesi ve bazı alametlerinden tanıma. (s ) Keşf ve kerametin büyüklerin nazarında herhangi bir ehemmiyetinin olmadığı, veli, mürşid ve meczub arasındaki farklar. Günümüz dervişlerinin çoğunun keşf ve keramet peşinde koştuğu, nefis tezkiyesi derdinde olmadıkları ve İlim perdedir diyerek şeriatı hafife alan sözlerinin fecaati konu edilir. Yine birçok dervişin emri bi l-marufu terk edip dünya peşine düşerek istika- incelenmiştir. Fukaha nın fesadın def edilmesi, menfaatin celbinden evladır sözüne binaen, bidat ve cahilliklerinden ötürü günümüzün birçok şeyhine intisabın yasaklanması. Hatime: Kitabın sonunda tasavvuf kitaplarında sıkça rastlanan bazı mevzu/uydurma hadislerden bahsedilmektedir. Kitap vahdet-i vücud ve vahdet-i şuhud gibi teorik tasavvuf konularından tutun da rabıtanın tarikattaki yeri, keşif ve kerametin değeri, kamil ve mükemmil şeyhin kim olduğu gibi gündemden hiç düşmeyen meşhur konulara kadar tasavvufla ilgili güncel hemen her problemi özlü bir şekilde ele alan derli toplu bir eserdir. Kitabın Ali Arslan Hoca tarafından Erenlerin Kalp Gözü adıyla yapılmış bir Türkçe tercümesi de mevcuttur. Sonunda müellife ait ilmi icazetin de yer aldığı bu tercüme 445 sayfa olup Pamuk Yayıncılık tarafından neşredilmiştir. 168 Ocak-Haziran 2012 RIHLE

9 el-kevserî (rh.a) vesile ayetiyle ilgili söylediği önemli bir nokta vardır ki o da, ilgili ayetin şahıslarla tevessüle olan şümulünün kişisel bir kanaat yahut kelimenin lüğavi umumundan hareketle ortaya konmuş bir görüş olmadığı; bunun Hz. Ömer den (r.a.) rivayet edildiği hususudur. Nitekim Hz. Ömer (r.a.) Abbas (r.a.) ile tevessülde bulunduktan sonra şöyle demiştir: Vallahi bu Allah a vesiledir. Mahku t-takavvül fî Meseleti t- Tevessül Muhammed Zahid el-kevseri Neşr: Dâru l-beyrûtî, Dımaşk 2009, 414 sayfa. Kitap Tanıtım: Abdülkadir Yılmaz. Zahid el-kevserî (rh.a), mukaddime, üç fasıl ve hatimeden oluşan Mahku ttakavvül ün mukaddimesinde, eserin yazılış gayesi hakkında fikir verecek şu sözlere yer vermektedir: Bir grup Haşviyye nin, hayırlı kimseleri Allah a (c.c.) vesile kılıyorlar ve kabir ziyaretlerinde bulunuyorlar diye ümmeti toptan tekfir etme gayreti içerisinde olduklarını görüyoruz. Bu yüzden ben de, usul-i din âlimlerinin tevessül meselesiyle ilgili görüşlerine yer vermek istedim. Nitekim bu âlimler tevhid, şirk ve puta tapma kavramları arasındaki farkı ortaya koyma noktasında işin ehli kimselerdir. Bunun yanı sıra, Kitap ve Sünnet te tevessül mevzuunda yer alan nassların ilim ehlince konuya delaletlerini de serdettim. Bütün bunları, hakkı layık olduğu yere iade etmek, cehalete ve cahillere engel olmak için yaptım. Allah Sübhanehü kusurları kapayan ve muvaffak kılandır. Bu mukaddimeden sonra yer alan birinci fasılda el-kevserî, bu fitne ateşini ilk tutuşturanların asıl gayelerinin tevhide davet değil; şirke düştüklerini söylemek suretiyle Müslümanların mallarını ve canlarını helal görmek olduğunu söyler. el-kevserî (rh.a) tevessül delillerini Kitap, sünnet, tevarüs edilen amel ve akıl olmak üzere dört başlıkta toplar. Tevessülün Kitaptaki delili O na vesile arayın (5/Maide: 35) ayetidir. el-kevserî (rh.a) burada geçen vesilenin hem şahıslarla hem de amellerle tevessülü kapsayacak şekilde umum ifade ettiğini söyler. Şahıslarla tevessül meselesinde diri ile ölü arasında bir fark görmek ise, neticede ba s in inkârına kadar gidecek olan ruhların fenâ bulduğu itikadına ve konuyla ilgili şeri delilleri inkârı istilzam eden, bedenden ayrıldıktan sonra nefsin, cüzi idraklerde bulunamayacağı iddiasına sahip kimselerden sadır olabilecek bir görüştür. el-kevserî (rh.a) vesile ayetiyle ilgili söylediği önemli bir nokta vardır ki o da, ilgili ayetin şahıslarla tevessüle olan şümulünün kişisel bir kanaat yahut kelimenin lüğavi umumundan hareketle ortaya konmuş bir görüş olmadığı; bunun Hz. Ömer den (r.a.) rivayet edildiği hususudur. Nitekim Hz. Ömer (r.a.) Abbas (r.a.) ile tevessülde bulunduktan sonra şöyle demiştir: Vallahi bu Allah a vesiledir. Daha sonra tevessülün sünnet-i seniyye den delillerine yer veren el-kevserî (rh.a) ilk olarak Osman b. Huneyf rivayetine yer verir. Hz. Peygamber in (s.a.v.) gözleri görmeyen bir şahsa öğrettiği duada şu ifadeler yer alır: Ey Muhammed! Elbette ben Rabbime seninle (senin vesilenle) yöneldim. (Tirmizi, Deavât: 45) Daha sonra hadisin sıhhatiyle alakalı değerlendirmeler yapar. el-kevserî nin (r.h.) yer verdiği ikinci hadis Ebu Said el-hudrî nin rivayet ettiği Allah ım! İsteyenlerin sendeki hakkıyla senden istiyorum hadisidir. RIHLE Ocak-Haziran

10 (İbni Mace, Mesacid: 4) el-kevserî, bunun ölü-diri bütün Müslümanlarla tevessül etmek olduğunu söyler. el- Kevserî, bu hadisin akabinde de yine hadisin senediyle alakalı bazı tetkiklerde bulunur. el-kevserî merhum üçüncü olarak Hz. Ömer in (r.a.) Sana peygamberimizin amcası ile tevessülde bulunuyoruz (Buhari, İstiska: 14) hadisine yer verir. Bu hadisin, sahabenin sahabe ile tevessülünde nass olduğunu ifade eden el-kevserî daha sonra hadisin delaletiyle ilgili izahlarda bulunur. Son olarak da Malik ed-dâr ın hadisinde geçen Bilal b. Haris isimli sahabenin Hz. Peygamber in vefatından sonra kabrine gelip kendisiyle tevessül ettiği rivayete yer verir. Buna göre Bilal b. Haris Hz. Ömer (r.a.) zamanındaki kıtlıkta Hz. Peygamberin (s.a.v.) kabrine gelip Ey Allah ın Rasûlü! Ümmetin için Allah tan yağmur iste; zira onlar helak oldular demiş ve rüyasında Hz. Peygamber i (s.a.v.) görmüştür. Hz. Peygamber (s.a.v.) kendisine Ömer e git, benden selam söyle ve ona su ihtiyaçlarının giderileceğini bildir! el- Kevserî (rh.a) bu rivayetin, sahabenin vefatından sonra Hz. Peygamber le tevessül ettikleri noktasında nass olduğunu söyler. Ardından Fethu l-bârî yi kaynak göstererek rivayetin İbn Ebî Şeybe tarafından sahih senetle mervi olduğunu belirtir. Bütün bu delillere, ümmetin tevarüs edilen amelini de ekleyen el-kevserî, bu amellerin tamamını tetkikin, çokluğundan dolayı zor olduğunu; ancak konuyla ilgili müstakil eserler telif edildiğini ifade eder. el-kevserî nin örnek olması amacıyla zikrettiği tevessül amelleri arasında Ahmed b. Hanbel in Hz. Peygamber (s.a.v.) ile tevessülünü, Hatip Bağdâdî nin Tarih inde sahih senetle yer alan İmam Şafii nin İmam Ebu Hanife ile tevessülünü ve Hafız Abdülğani en-nablûsî nin kabrinde Ahmed b. Hanbel ile tevessülleri mevcuttur. Sonrasında tevessülün akli delilleri üzerinde duran el-kevserî, Fahruddin er-râzî nin Tefsir inde söylediği şu sözlere yer verir: Cismanî alakalardan tecerrüt etmiş, ulvî âleme ittisale iştiyak duyan beşerî ruhlar, cesetlerin zulümatından kurtulduktan sonra melekler âlemine ve mukaddes menzilelere kanat açarlar. Orada kendilerinden bu âlemin ahvaline dair bazı tasarruflar sudur eder. İşte bu ruhlar işi çekip çevirenler dir. İnsan hocasını rüyasında görüp de ona bazı sorular sorar, hocası da kendisine bunların cevabını vermez mi? Râzî, Taftazani ve Cürcani den nakillerle meselenin akli yönünü inceleyen el- Kevserî böylece ilk faslı bitirir. el-kevserî ikinci faslın tamamını, tevessül meselesinde varit olan ve geride mücmel olarak bahsettiği rivayetleri mufassal olarak tetkikine ayırmıştır. Bu bölümde yedi adet rivayete yer veren el-kevserî, bu rivayetlerin tahricini yaptıktan sonra senet kritiklerini de yapmak suretiyle mevzubahis rivayetlerle ilgili doyurucu bilgiler vermektedir. el-kevserî üçüncü ve son fasılda istiğase-istiâne meselelerini ele almakta ve konuyla ilgili ayet ve hadisleri değerlendirmektedir. el-kevserî merhumun kitap boyunca bazı önemli eserlere atıfta bulunduğu ve bu hususta tavsiyelerde bulunduğunu da görüyoruz. Örneğin, tevessül rivayetleri noktasında muhaddis-i kebir Muhammed Âbid es-sindî nin risalesini, Muhammed Haseneyn el-adevî el-mâlikî nin kitaplarını; kabir ehlinin dünyadakileri işittiği ve idrak sahibi oldukları noktasında Muhaddis Abdülhayy el-leknevî nin Tezkiratü r-râşid ini, Hz. Peygamber le tevessül hususunda ümmetin amelini en güzel anlatan eser olarak Ebu Abdullah Numan b. Muhammed et-tilimsânî nin Misbâhu z- Zalâm fi l-müsteğîsîne bi Hayri l-enâm eserini tavsiye etmektedir. Mahku t-takavvül de sitayişle anılan bu mühim eserler, el-kevserî nin telifatında tavsiye edilen risale ve kitapların derlenmesi ve bunların müstakil bir eserde toplanması ihtiyacını bizlere bir kez daha hatırlatıyor. 170 Ocak-Haziran 2012 RIHLE

11 Hz. Ömer in (r.a.), Ebu Musa el-eşa rî den (r.a.) üç kere izin istemeğe dair rivayet ettiği hadise delil istemesi bu dönemki hadis usulü uygulamalarına esas teşkil edecek örneklerden sadece bir tanesidir. el-manzûmetü l- Beykûniyye Ömer b. Muhammed b. Fettûh el-beykûnî ed-dımeşkî eş-şâfiî Neşr: Neşr: Dâru l-fellâh- Haleb, 2009 (Abdullah Siraceddin in şerhiyle birlikte). Kitap Tanıtım: Emre Yazıcı el-manzûmetu l-beykûniyye ye Kadar Hadis Usûlü İlminin Tarihine Kısa Bir Bakış Hadis Usulü ilminin tarihi sahabe döneminden başlar. Çünkü hadis usulü müstakil bir ilim olarak tedvin edilmeden önce o dönemde uygulama olarak vardır. Bu konuda ilk uygulamayı yapan sahabe olunca hadis usulü tarihi sahabe ile başlamış olur. Hz. Ömer in (r.a.), Ebu Musa el-eşa rî den (r.a.) üç kere izin istemeğe dair rivayet ettiği hadise delil istemesi 1 bu dönemki hadis usulü uygulamalarına esas teşkil edecek örneklerden sadece bir tanesidir. Sahabeden sonra tabiin de sahabenin قال رسول اهلل yolunu takip etmiş, her diyene iltifat etmeyip, bize ravilerin isimlerini söyleyin demişlerdir. Tabiinin büyüklerinden İbn Sirin in (v. 110) isnada dair meşhur sözü 2 bu döneme ışık tutacak niteliktedir. İmam Şafiî (rh.a), fıkıh usulüne dair yazmış olduğu er-risâle adlı eserine hadis usulünün bazı meselelerini derc ederek hadis usulü tarihinin tedvin dönemini başlatan isim olmuştur. Daha sonra bunu bazı âlimlerin, Hadis, Tarih, Cerh ve Tadil türü kitaplarının gerek mukaddimelerinde, gerek iç bölümlerinde bazı konulara temas etmesi takip etmiştir. Hicri 4. asırdan itibaren hadis usulüne dair müstakil eserler yazılmıştır. er-râmehürmüzi nin (v.360) el- Muhaddisü l-fâsıl Beyne r-râvi ve l- Vâî si, Hâkim en-neysâbûrî nin (v.403) Ma rifetü Ulûmi l-hâdis i ve el-hatîb el-bağdâdî nin (v.463) el-kifâye fî İlmi r-rivâye si bu kabilden eserlerdir. İbnu s-salah ın (v. 643) Mukaddime/ Ulûmu l-hadis adıyla meşhur eseriyle beraber Hadis Usûlü ilmi yeni bir döneme girmiştir. Bu kitap kendinden önceki Hadis Usûlü kitaplarını özetlemesi, öncekilerin ibarelerini ve tariflerini düzenleyip bazı yerlerde itirazlar yöneltmesi, öncekilerin dağınık olan bilgilerini yeniden tertip etmesi ve öncekilerin aksine bazı Hadis Usûlü maddelerini ilk kez müstakil konular halinde ele alması gibi özellikleri sebebiyle ulemanın teveccühüne mazhar olmuştur. İbn Hacer in (v.852) en- Nuhbe ve şerhini yazdığı 9. asra kadar kendisinden sonraki Hadis Usûlü çalışmaları bu kitap merkezli yapılmış; bu kitap üzerine haşiyeler, ihtisarlar ve nazımlar yazılmıştır. İbn Hacer in (rh.a) en-nuhbe ve şerhi Nüzhetü n-nazar adlı eserleri ile hadis usulü ilmi zirveye ulaşmıştır. Önceki Hadis Usûlü kitaplarına mugayir olarak akli taksim yapması, öncekilerin bazı tariflerini değiştirmesi 3, öncekilerin aynı manada kullandıkları iki farklı şeyi tefrik etmesi 4, öncekilerin eserlerinde Hadis Usûlü nden sayılmayan bazı mesâili eklemesi 5 gibi bazı özelliklerinden dolayı iki yüz yıl müddetince süregelen İbnu s-salah merkezli çalışma geleneğinin yerini bu iki eser almıştır. Bundan böyle İbnu s- Salah üzerine yapılan haşiye, ihtisar, nazım türü çalışmalar en- Nuhbe ve şerhi Nüzhetu n-nazar üzerine yapılmaya başlamıştır. RIHLE Ocak-Haziran

12 Önceki dönemlerde olduğu kadar olmasa da İbn Hacer den sonra da Hadis Usulü ne dair eserler yazıla gelmiştir. Bu kitapların bir kısmı manzume türü, bir kısmı Hadis Usûlü nün belli bir konusuna yönelik, bir kısmı telif, bir kısmı da önceki kitaplar üzerine yapılmış çalışmalardır. Yazımızda mevzubahis el-manzûmetü l-beykûniyye bütün Hadis Usulü meselelerini içermez. Ancak temel kavramları içerdiği söylenebilir. İçerdiği Hadis Usulü ıstılahları sırasıyla şöyledir: Sahih Hasen Zayıf Merfu Maktu Müsned Muttasıl Müselsel Aziz Meşhur Mu an an Mübhem Âli ve İbn Hacer in (rh.a) en-nuhbe ve şerhi Nüzhetü n-nazar adlı eserleri ile hadis usulü ilmi zirveye ulaşmıştır. Önceki Hadis Usûlü kitaplarına mugayir olarak akli taksim yapması, öncekilerin bazı tariflerini değiştirmesi, öncekilerin aynı manada kullandıkları iki farklı şeyi tefrik etmesi, öncekilerin eserlerinde Hadis Usûlü nden sayılmayan bazı mesâili eklemesi gibi bazı özelliklerinden dolayı iki yüz yıl müddetince süregelen İbnu s-salah merkezli çalışma geleneğinin yerini bu iki eser almıştır. olan el-manzûmetü l-beykûniyye bu kısımda mütalaa edilecek manzume türü eserlerdendir. el-manzûmetü l-beykûniyye Müellif: Müellifin hayatı hakkında fazla malumat yoktur. Sadece isminin Ömer b. Muhammed b. Fettûh el- Beykûnî ed-dımeşkî eş-şâfiî olduğu bilinmekte, vefat tarihi olarak da Hicri 1080 verilmektedir. Hakkında malumat olsun olmasın gerçek şu ki el-beykûnî (rahimehullah) yazmış olduğu bu manzumesiyle hadis talebeleri arasında büyük bir şöhret kazanmıştır. Kitap: Bilindiği gibi manzume; vezinli ve kafiyeli eser demektir. Buna göre el-manzûmetü l-beykûniyye bazı Hadis Usulü meselelerini içeren vezinli ve kafiyeli 6 bir Hadis Usulü kitabıdır. el-manzûmetü l-beykûniyye 34 beyitten meydana gelir. İlk beyit giriş (hamdele-salvele), son iki beyit hatime, diğerleri ise mesâildir. Kolay ezberlenebilir bir üsluba sahiptir ve kısadır. Bundan dolayıdır ki ilim ehli tarafından yeni başlayan Hadis Usulü talebelerine ilk kitap olarak okutulması ve ezberletilmesi tavsiye edilmiştir. Nâzil Mevkuf Mürsel Ğarîb Munkatı Mu dal Müdelles Şâz Maklûb Ferd Muallel Muzdarib Müdrec Müdebbec Muttefik ve Mufterik Mutelif ve Muhtelif Münker Metruk Mevzu. Mezkur kavramların genelde sadece tarifini verir. Detayına inmez veya konuyla ilgili müselsel hariç- örnek getirmez. Bundan dolayı konuyla ilgili geniş bilgi için veya örnek için şerhlere veya mutavval kitaplara müracaat etmek gerekir. el-manzûmetü l-beykûniyye Üzerine Yapılan Çalışmalar Yukarıda da söylediğimiz gibi el- Manzûmetü l-beykûniyye çok kısa bir kitaptır ve iyice anlaşılması için şerh ve haşiyelere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyacı gören ulema kitap üzerine bir takım şerh, haşiye ve tekmile türü çalışmalar yapmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır: 1. Fethu l-kâdiri l-muğîs Şerhu l- Manzûmeti l-beykûniyye: 7 Abdukadir b. Celaleddin el-mahallî (1065 civarı). 8 Bu tarihe göre daha Beykûniye sahibi hayattayken yazılmış bir şerh olmalıdır. 2. Telkîhu l-fiker bi Şerhi Manzûmeti l-eser: Şihâbu d-dîn Ebu l-abbâs Ahmed el-hamevî el- Hanefî (v. 1098). el-manzûmetu l- Beykûniyye nin ilk şerhlerindendir. Aynı müellif kitaba bir de zeyl ve tekmile eklemiş ve Tezyîl ve Tekmîl alâ Şerhi l-beykûniyye diye isimlendirmiştir. İkisi bir arada Abdullah Süleyman el-atîk neşriyle 2009 da Cidde de (Dâru l-minhâc) basılmıştır. 3. Şerhu l-beykûniyye: Seyyid Muhammed ez-zürkânî (v.1122). Kitap, Şerhu z-zürkânî diye meşhurdur. Bunun üzerine Şeyh Atıyyetullah el-uchûrî (v.1190) bir haşiye çalışması yapmıştır. İkisi bir arada İlk defa 1343 de Hindistan da bilahare (muhtemelen Hindistan baskısından dizilerek) 2006 da Beyrut ta (Dâru l- Kütübi l-ilmiyye) basılmıştır. 4. Safvetü l-mülah fî Şerhi l- Beykûniyye fi l-mustalah: Ebû Hamid Muhammed b. Muhammed ed-dımyâtî (İbnu l-meyyit) (v.1140). Kitap Nureddin Tâlib in tahkikiyle 2007 yılında Şam da (Dâru n-nevâdir) basılmıştır. 5. Şerhu l-beykûniyye: Abdulğani b. Muhammed es-sûdânî el-burhânî (v.1151) 9 6. Şerhu l-beykûniyye: Hasan b. Ğâlib el-ezherî el-mâlikî el-cidâvî (v.1202) el-kalâidü l-anberiyye ala l- Manzûmeti l-beykûniyye: Osman b. el-mekkî et-tevzerî ez-zübeydî 172 Ocak-Haziran 2012 RIHLE

13 (v. 1330). Kitap Ali b. Hüseyn b. Ali b. Abdilhamid in tahkikiyle 1997 yılında Suudi Arabistan da (Dâru İbn Affân) Tırâzu l-beykûniyye fî İlmi Mustalahi l-hadis (Mahmud Ahmed Ömer en-neşvî el-ezherî) ile birlikte basılmıştır. 8. ed-dürerü l-behiyye fi Şerhi l- Manzûmeti l-beykûniyye fî Mustalahi l- Hadis: Muhammed Bedruddin el- Haseni (v.1354) Kitap Ahmed Selim el-hammâmî nin tahkikiyle 2008 yılında Şam da (Dâru Sa deddin) basılmıştır. 9. en-nuhbetü n-nebhâniyye bi Şerhi l- Manzûmeti l-beykûniyye: Muhammed b. Halîfe b. Hamd en-nebhânî (v.1369). Kitap Muhammed Abdulaziz el-hâlidî nin tahkikiyle 2001 yılında Beyrut ta (Dâru l- Kütübi l-ilmiyye) basılmıştır. 10. Şerhu l-manzûmeti l- Beykûniyye fî Mustalahi l-hadîs: Abdullah Sirâceddîn (v.1422). Kitap birçok kere Haleb de (Dâru l-fellâh) basılmıştır. Manzûmetü l-beykûniyye üzerine yapılan çalışmalar bu kadarla kısıtlı değildir. Daha geniş bilgi için Câmiu ş-şurûhi ve l-havâşî 11, Delîlü Müellefâti l-hadîsi ş-şerîf 12 vb. kitaplara müracaat edilebilir. Dipnotlar 1 Ebu Said el-hudri (r.a.) şöyle anlatıyor: Ensarın meclislerinden bir mecliste oturuyordum. Ansızın korkuya kapılmış bir halde Ebu Musa el-eşa rî (r.a.) geldi ve Ömer den (r.a.) üç kez izin istedim. İzin verilmeyince de döndüm. (Hz. Ömer) bana seni (bana gelmekten) engelleyen nedir dedi. Ben üç kez izin istedim, verilmeyince de döndüm, zira Rasûlullah (s.a.v.) Sizden biriniz üç kez izin ister de kendisine izin verilmezse geri dönsün buyurmuştur diye cevap verdim. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.) vallahi buna bir delil getirmelisin dedi. Sizden bunu Peygamber den (s.a.v.) duyan var mı? dedi. Bunun üzerine Ubey (r.a.), vallahi seninle ancak burada bulunanların en küçük olanı kalkacaktır dedi. Orada bulunanların en küçüğü bendim, onunla beraber kalktım ve Hz. Ömer e (r.a.) Rasûlullah (s.a.v.) in bunu dediğini haber verdim. (Buhâri, isti zân, 13; Müslim, âdâb, 33.) 2 (ilk zamanlar) isnad sorulmuyordu. Ne zaman ki fitne baş gösterdi; (hadis alimleri, kendilerine hadis nakledenlere) bize ravilerin isimlerini söyleyin dediler. Artık Ehl-i Sünnete bakılıyor, onların hadisleri alınıyor, ehl-i bidate bakılıyor, hadisleri alınmıyordu (Müslim, Sahîh, mukaddime, 28.) 3 Mesela, İbnu s-salah ın Muhtelifu l-hadis konusundaki umumi tarifini İbn Hacer daraltarak değiştirmiştir 4 Mesela, önceden metin üzerinde yapılan her değişikliğe tashif ve tahrif denir ve ikisinin arası ayırt edilmezdi. Yani metin ve senetteki kelimelerden birinde gerçekleşen değişikliklerin tamamı aynı tabirle ifade edilirdi Ancak İbn Hacer nokta ile ilgili değişikliğe tashif, şekil ile ilgili değişikliğe tahrif demiştir 5 Müstefiz ve Telakkî l-ümme li l-hadis bi l-kabul gibi. 6 Bahr-ı racez dendir. 7 Eserin mahtutasını indirmek isteyenler için internet adresi: Daha kısa yoldan indirme: 8 Elimizdeki mahtut nüshanın başında 1065 de hayattaydı şeklinde bir not bulunmaktadır. Buna göre bu zat ile Celâleyn tefsirinin yazarı olan Muhammed b. Ahmed b. İbrahim b. Ahmed el-mahallî (v. 864) karıştırılmamalıdır. el-mahalletü l-kübrâ Mısır da bir şehrin adıdır. 9 Ziriklî, el-a lâm, 4: İsmail Paşa, Hediyyetü l-ârifîn, I, 300. Ayrıca mahtutadan dizilmiş word dosyasını indirmek isteyenler için internet adresi: 11 Abdullah Muhammed el-habeşî, Câmiu ş-şurûhi ve l-havâşî, I, (ikinci baskı). Ancak eserde kitap veya müellif isimlerinde bir takım hatalar bulunmaktadır. Bu husus göz önünde bulundurularak istifade edilmelidir. 12 Muhyiddin Atiyye ve diğerleri, Delîlü Müellefâti l-hadîsi ş-şerîf, 62, 70, 70, 88, 89, 90, 98, 105, 116, 138, 139, 140, 149, 152, 243, 244 numaralı maddeler. RIHLE Ocak-Haziran

14 Merhum Muhammed Zâhid el-kevserî kitapla ilgili olarak şöyle demektedir: Şihabuddin el-mercânî ye ait Nazuratü l-hak isimli eser Kazan da basılmıştır; fakat bu bölgede basılan eserlere ulaşmak birçok el yazmasına ulaşmaktan daha zordur. İçinde birçok önemli tahkikin bulunduğu bu eser yeniden basılsa ne kadar güzel olur. (Bkz. Hüsnü t-tekâdi: 95) Nâzûratu l-hak fî Farziyyeti l-işâi ve in lem Yağibi ş- Şafak Şihabuddin el-mercânî ( ) Neşr: Dâru l-hikme, Dâru l-feth, 2012, 555 sayfa. Tahkik: Orhan Ençakar, Abdülkadir Yılmaz. Bilindiği üzere kuzey kutbuna yakın bölgelerde yaz geceleri çok kısadır. Hatta bu bölgelerde yaz aylarının bir kısmında, akşam şafağı kaybolmadan tan yeri ağarmaya başlar. Bu durum o bölgelerde yaşayan Müslümanları, yatsı namazına vakit kalmadan sabah namazı vaktinin girmesi gibi bir problemle karşı karşıya getirmektedir. Bugün Tataristan Cumhuriyeti sınırları içinde yer alan Kazan bölgesi de aynı problemi yaşayan İslam şehirlerinden biridir. İşte bu bölgenin yetiştirdiği değerli âlimlerden biri olan Şihabuddin el-mercânî 1870 li yıllarda Arapça olarak kaleme aldığı Nâzûratu l-hak isimli eserde bu konuyu incelemekte ve akşam şafağı kaybolmadan tan yeri ağarsa bile yatsı namazının farz olduğunu ispatlamaya çalışmaktadır. Konusuna ve yazılış maksadına bakarak kitabın, hem çok özel hem de çok mahdut bir çevreyi ilgilendiren bir konu hakkında kaleme alındığını düşünmek, yanıltıcıdır. Bu bakımdan şunu özellikle belirtmeliyiz ki, her ne kadar özel bir konuya eğilse de, Mercânî nin, gerek bu konuyla ilgili mütalaaları gerekse konuya hazırlık olarak ele aldığı diğer hususlar itibarıyla aslında Usul-i Fıkıh tan Kelam a kadar özel anlamıyla fıkhın hudutlarını aşan ve yer yer şayan-ı itiraz görüşleri olsa da kendisinden sonraki âlimlere tesir eden bir araştırmanın içine girdiği görülmektedir. Şihabuddin el-mercânî nin en güzel eseri olarak nitelendirilen bu kitabın Kazan da basılmış bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi, Bağdatlı Vehbi Efendi, No: 451 de kayıtlı bulunmaktadır. Merhum Muhammed Zâhid el- Kevserî kitapla ilgili olarak şöyle demektedir: Şihabuddin el-mercânî ye ait Nazuratü l-hak isimli eser Kazan da basılmıştır; fakat bu bölgede basılan eserlere ulaşmak birçok el yazmasına ulaşmaktan daha zordur. İçinde birçok önemli tahkikin bulunduğu bu eser yeniden basılsa ne kadar güzel olur. (Bkz. Hüsnü t-tekâdi: 95) Eser bir mukaddime, dört ana konu ve bir hatimeden meydana gelmektedir. Mukaddimenin öncesindeki giriş yazısında, akşam şafağı kaybolmadan tan yerinin ağardığı yerlerde yatsı namazının farz olmayacağı hükmü için, ortaya atılan en çirkin ve kötü bid atlerden biridir diyen Mercânî, kitabı bunun yanlışlığını ispatlamak için yazdığını belirtir. Kitabın ilerleyen bölümlerinde kendisinin de önceleri bu yanlış görüşe uyup bir süre yatsı namazını kılmadığını; fakat sonra hepsini kaza ettiğini bildiren Mercânî, giriş yazısının ardından mukaddimeye geçer. Mukaddimede bütün kâinatın insan, 174 Ocak-Haziran 2012 RIHLE

15 insanın da Allah a kulluk için yaratıldığını ve peygamberlerin bu hakikati tebliğ etmek için gönderildiğini belirtir. İnanç olsun amel olsun, hayatını her yönüyle dinin hükmüne göre düzenlemesinin bir Müslüman için zorunluluk olduğunun altını çizer ve bunun dışında başka bir kaynağa başvurmanın caiz olmadığını söyler. Dinî hükümleri tespit konusunda dört temel aslın bulunduğunu ve bunların Kur ân, Sünnet, İcma ve Kıyas olduğunu vurgular. Daha sonra birinci bölüme geçen Mercânî bu bölümde Allah ın isim ve sıfatları konusunda bizlere düşenin, dinin iki temel kaynağı olan Kur ân ve Sünnet te bu konuyla ilgili gelen haberleri tevile gitmeden olduğu gibi kabul etmek olduğunu ve bunların ilmini Allah a havale etmenin gerekliliğini ifade eder. Yine bu bölüm içinde Kelam ilminin zemmiyle ilgili bir fasıl açarak bu konuda seleften gelen rivayetleri sıralar. Mercânî Kelam sahasında şerh ve haşiye türü eserler vermiş birisi olmasına rağmen Kelam ilmini sert bir dille eleştirmekte ve hatta Muhammed Murat Remzi nin verdiği bilgiye göre, sıfatların Allah ın zatı üzerine zait olduğu genel görüşünü kabul etmemektedir. (Bkz. Telfiku l-ahbar 2/404) Mercânî ikinci bölüme, asıl meseleye giriş sayılacak bir takım usulî ve fıkhî bilgiler vereceğini söyleyerek başlar ve dört şer î delili teker teker sıralayıp bunlar hakkında kısa bilgiler verir. Kıyas konusu içerisinde taklit meselesine de değinen Mercânî, taklidin ancak zaruret halinde olabileceğini, bir konuda mukallit olan kişinin diğer konularda da mukallit olmasının gerekmediğini aksine mecbur kalmadıkça taklide yeltenmemesi, mecbur kaldığı yerde ise en fakih ve takvalı gördüğü kişinin görüşünü benimsemesi ve bunu yaparken kesinlikle hevasına uymaması gerektiğini ifade eder. Mercânî, bu bölüm içinde ayrı bir fasıl açarak, delillerden hüküm çıkarmak müctehidlerin işidir ve artık ictihad kapısı kapanmıştır, şeklindeki görüşleri reddeder. Sahih hadisler karşısında fukahanın sözünün terk edilmesi gerektiğine dair bizzat mezhep imamlarından nakillerde bulunur. Bu bölümde anlattıklarına bakıldığında Mercânî nin Kelam ilmi ve taklit konusunda âlimlerin genel kanaatlerine ters düşen kendisine has görüşlerinin bulunduğu görülmektedir. Muhammed Zahid el-kevserî onun ilmi tahkikatı arasında kaybolmuş bazı aşırı ve şaz görüşleri vardır (Bkz. Hüsnü t-tekâdi: 95) derken bu noktaya dikkat çekmiştir. İçlerini uzun izah ve tartışmalarla doldurduğu fasıllardan sonra Mercânî ikinci bölümün sonuna doğru asıl meseleye girer ve fıkh ile fakihin tariflerini verir. Buradan itibaren Hanefi mezhebinin kitap ve fakihleri hakkında yapılan hiyerarşik sıralamaları eleştirerek İmam Kevserî nin ilk alıntıda naklettiğimiz sözünde ifade ettiği önemli tetkik ve tespitlerde bulunur. Bu bölümde Mercânî nin, İbn-i Kemal Paşa nın tabakatu l-fukaha taksimini ilk eleştiren kişi olduğunu ve bazı Hanefî fakihlerinin bu taksimde hak ettikleri yerde gösterilmediği yönündeki eleştirilerinin sonraki dönemlerde hayli takdir topladığını görüyoruz. Kitabın üçüncü bölümünde Mercânî öncelikle namazın önemini belirtmekte ardından namazla alakalı Kur ân ayetleri ve bunların tefsirlerine yer vermekte, son olarak da genelde beş vakit özelde ise yatsı namazıyla ilgili birçok hadis nakletmektedir. Dördüncü ve son bölümde konunun merkezine gelen Mercânî, bu bölümün başında, buraya kadar yapılan rivayetlerden günde beş vakit namazın hiçbir zaman ve mekân ayrımı yapmadan bütün Müslümanlar üzerine farz olduğunun anlaşıldığını hatırlatır. Yatsı namazının ilk ve son vaktiyle ilgili tartışmaları da gündeme getiren Mercânî, üzerinde ittifak sağlanamamış yatsı namazının sebebi sayılan vakit yüzünden kesin olan yatsı namazının iptal edilmesinin usul açısından da doğru olmadığını ifade eder. Ayrıca namazların vücubiyetinin asıl sebebinin vakitler değil, Allah ın bize bahşettiği nimetler olduğunu savunan Mercânî, vakitlerin sadece birer alamet olduğu ve bu alametlerin bulunmadığı yerlerde dahi namazların kılınması gerektiği konusunda İbnu l- Hümam ın yaptığı tahkikata atıfla iddiasını güçlendirir. Daha sonra konuyla ilgili Hanefi mezhebi kitaplarında yer alan fetvalara yer veren Mercânî, biri ilgili memleketlerde yatsı namazının kılınması, diğeri de kılınmaması gerektiği yönünde iki farklı fetvanın bulunduğunu nakleder. Bu ülkelerde yatsı namazının kılınmaması gerektiği yönünde fetvası bulunan fakihin, ilgili fetvasının nakledildiği kaynaklarda çelişkili ifadeler olduğuna dikkat çeken Mercânî, burada fetva metnine olumsuzluk edatının sonradan müstensihler tarafından eklendiğini ve bu sebeple fetvanın mezkûr memleketlerde yatsı namazının kılınması gerekmediği şeklinde yanlış anlaşıldığını savunur. Bu konudaki diğer bir fetvanın Bakkâlî isminde kim olduğu bilinmeyen bir kişiye ait olduğunu söyleyen Mercânî, bu kişinin sözünün de RIHLE Ocak-Haziran

16 rivayet ve dirayet açısından muteber olmadığını ispatlamaya çalışır. Konuyla ilgili birçok fasıldan sonra ayrı bir fasılla Kazan bölgesindeki Bulgarların Müslüman oluşunu anlatan Mercânî, İbn-i Fadlan ın 310/920 li yıllarda kaleme aldığı eserinden (Rıhletu İbn Fadlan) yaptığı bir nakille o bölgelerde yaşayan Bulgarların ilk Müslüman olduklarında dahi yatsı namazını akşam namazıyla birlikte kıldıklarına dair tarihî bir vesika sunarak bu bölümü bitirir. Hatimede kendi zamanında Bulgar halkının yatsı namazıyla ilgili görüşlerine yer veren Mercânî, kitabın en sonunda ise yatsı namazının kılınması gerektiğini söyleyen otuz kadar âlimin ismini verir. Merhum Muhammed Zâhid el- Kevserî nin, bu eserin yeniden basılması yönündeki arzusunu yerine getirebilmek ve kitabın içindeki önemli tahkikatı ilim erbabının istifadesine sunabilmek maksadıyla Daru l- Hikme, bu kitabın yayına hazırlanması için gerekli tahkik çalışmalarını yaparak neşretmiştir. Tahkikte İzlediğimiz Metot: 1. Kitabın tahkikinde, Süleymaniye Kütüphanesi nde bulunan 1287/1870 yılında Kazan Matbaa-ı Hızane de basılmış yüz altmış dört sayfa ve yirmi bir satır tutarında, kenarlarında müellifin notlarının bulunduğu ve sonunda yanlış-doğru cetveli ile bir konu fihristi yer alan nüshayı esas kabul ettik. Kitabı bilgisayar ortamına aktardıktan sonra bu nüshanın sayfa numaralarını bizim çalışmamızın yan taraflarında belirttik. Müellifin yan kayıtlarını dipnota aldık. 2. Kitabı paragraflara ayırıp yazım hatalarını düzelttik ve bu hataları dipnotta belirttik. Ancak kitabın sonundaki yanlış-doğru cetveli nde yer alan hatalar ile baskıdan kaynaklanan bazı önemsiz hataları belirtmedik. Bu arada Mercânî nin zaman zaman lügat kurallarına aykırı davrandığını gördük ve bunlara dipnotta işaret ettik. Nitekim Merhum Muhammed Zahid el-kevseri onun bu yönüne dikkat çekmektedir. (Bkz. Hüsnü t-tekâdi: 95) 3. Kitapta geçen ayet ve hadis metinlerinin tamamını harekelendirdik. Diğer yerlerde i rabı ve okunuşu zor olan kelimeleri harekelendirirken garip kelimeleri de dipnotta şerh ettik. 4. Kitapta geçen hadislerin kaynaklarını belirttik. Bunu yaparken Mercânî nin kaynak olarak gösterdiği hadis kitaplarının hepsine tek tek bakmadığının bilakis bu kitapları cem eden eserlerden faydalandığının farkına vardık ve bu kaynakları dipnota ekledik. Yine bu esnada Mercânî nin bazı hadis kaynaklarında, ravi isimlerinde ve bu isimlerden bir kısmının zaptında yanıldığını görüp tashihini yapmaya gayret gösterdik. Bu durum bize, Mercânî nin medresesinde talebelik de yapmış olan Muhammed Murad Remzi nin onun hakkında söylediği Onun hadisle alakası muhaddislerinki gibi değildir; onun sadece hadise ilgisi vardır sözünün doğru olduğunu gösterdi. (Bkz. Telfiku l- Ahbar 2/406) 5. Mercânî nin belirtsin veya belirtmesin- nakil yaptığı kitaplara müracaat edip karşılaştırmasını yaptık. Bu nakiller esnasında meydana gelen anlama problemi oluşturacak nitelikteki eksiklikleri köşeli parantezle kitabın metnine dâhil ettik. Yanlış aktarma yaptığı yerleri de dipnotta belirttik. 6. Dipnotta kaynakları verirken sadece cilt ve sayfa numarasıyla yetinmeyip konunun kitapta geçtiği yerin ismini de verdik. Bununla, bizim kullandığımızdan farklı bir baskıya sahip olan okuyucunun ilgili yere müracaatını kolaylaştırmayı hedefledik. 7. Gerekli gördüğümüz bazı yerlerde dipnotlarla kitaba zenginlik kazandırmaya çalıştık. 8. Kitabın sonuna, iki fıkıh konseyinin konuyla ilgili kararlarıyla kitap içinde adı geçen bazı meşhur olmayan kişi ve kitapların tanıtımının yer aldığı iki bölüm ekledik. 9. Kitabın başında Mercânî nin kısa bir biyografisine ve kitapla ilgili bilgilere yer verdik. Muvaffak kılan Allah a hamdolsun. 176 Ocak-Haziran 2012 RIHLE

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ Bu Beldede İlim Ölmüştür Rivayet edildiğine göre Süfyan es-sevrî (k.s) Askalan şehrine gelir, orada üç gün ikamet ettiği halde, kendisine hiç kimse gelip de ilmî bir mesele hakkında

Detaylı

HADİS DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI HADİS DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

HADİS DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI HADİS DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI HADİS DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI DİS DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI 46 5. HADİS DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ UYGULANMASI 5.1. HADİS DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ TEMEL FELSEFESİ VE GENEL AMAÇLARI Hadis; Peygamberimizin söz,

Detaylı

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen Muâz b. Cebel'in Hz. Peygamber in (s.a.v.) sorduğu

Detaylı

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI ŞEYH MUHAMMED NASIRUDDİN EL-ELBANİ 1 KİTAB VE SÜNNETE DAVET YAYINLARI 1435 HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI ŞEYH MUHAMMED NASIRUDDİN EL-ELBANİ irtibat kitabvesunnet@gmail.com

Detaylı

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ Kur an-ı Kerim : Allah tarafından vahiy meleği Cebrail aracılığıyla, son Peygamber Hz. Muhammed e indirilen ilahi bir mesajdır. Kur an kelime olarak okumak, toplamak, bir araya

Detaylı

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar]

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar] Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar] Ezan Vakti uygulaması sadece bir ezan vakti icin yola baş koymuş zamanla gelişerek farkli ozelliklere sahip olmuş çok faydalı ve önemli bir

Detaylı

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ. EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ www.almuwahhid.com 1 Müellif: Şeyhu'l-İslam İbni Teymiyye (661/728) Eser: Mecmua el-feteva, cilt 4 بسم هللا الرحمن الرحيم Selefin, kendilerinden sonra gelenlerden daha alim, daha

Detaylı

İLH107 HADİS TARİHİ VE USULÜ (ARAPÇA)

İLH107 HADİS TARİHİ VE USULÜ (ARAPÇA) Ankara Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı Açık Ders Malzemeleri Ders izlence Formu Dersin Kodu ve İsmi Dersin Sorumlusu Dersin Düzeyi İLH107 HADİS TARİHİ VE USULÜ (ARAPÇA) YRD. DOÇ.

Detaylı

Ebû Dâvûd un Sünen i (Kaynakları ve Tasnif Metodu) Mehmet Dinçoğlu

Ebû Dâvûd un Sünen i (Kaynakları ve Tasnif Metodu) Mehmet Dinçoğlu Ebû Dâvûd un Sünen i (Kaynakları ve Tasnif Metodu) Mehmet Dinçoğlu Cilt/Volume: II Sayı/Number: 1 Yıl/Year 2016 Meridyen Derneği hadisvesiyer.info Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları 2012, 472 sayfa.

Detaylı

EFENDİ BABASI BÜTÜN MÜRİDLERİNDEN HABERDAR İMİŞ!

EFENDİ BABASI BÜTÜN MÜRİDLERİNDEN HABERDAR İMİŞ! KİM BU ZINDIK! Hamd Allah ındır. O na hamd eder ondan yardım ve mağfiret dileriz nefislerimizin şerrinden amellerimizin kötülüklerinden ona sığınırız. Allah ın yol göstericilik ettiğini hiç kimse saptıramaz.

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6] K U R B A N Şartlarını hâiz olub,allah a yaklaşmak amacıyla kesilen kurban;hz. Âdem in çocuklarıyla başlayıp [1],Hz. İbrahim-in oğlu İsmail-in kurban edilmesinin emredilmesi[2],daha sonra onun yerine koç

Detaylı

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. İBADET 1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. 2 İslam ın şartı kaçtır? İslam ın şartı beştir.

Detaylı

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır. İslam çok yüce bir dindir. Onun yüceliği ve büyüklüğü Kur an-ı Kerim in tam ve mükemmel talimatları ile Hazret-i Resûlüllah (S.A.V.) in bu talimatları kendi yaşamında bizzat uygulamasından kaynaklanmaktadır.

Detaylı

TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN ŞEYHÜLİSLAM MOLLA HÜSREV. (Panel Tanıtımı)

TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN ŞEYHÜLİSLAM MOLLA HÜSREV. (Panel Tanıtımı) TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN ŞEYHÜLİSLAM MOLLA HÜSREV (Panel Tanıtımı) Mehmet DEMİRTAŞ * Bir şehri kendisi yapan, ona şehir bilinci katan unsurların başında o şehrin tarihî ve kültürel

Detaylı

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma Question İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma (s.a)'nın mushafı hakkındaki sözleri idi. Allah-u Teâlâ tarafından Hz. Fatıma Zehra (s.a)'ya ilham edilen

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : TÜRK DİLİ I Ders No : 00700400 : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 2 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim Tipi Ön Koşul

Detaylı

Türkçeye Tercüme Edilen Hadis Kitaplarında Geçen Zayıf Hadislerin Numaraları

Türkçeye Tercüme Edilen Hadis Kitaplarında Geçen Zayıf Hadislerin Numaraları Türkçeye Tercüme Edilen Hadis Kitaplarında Geçen Zayıf Hadislerin Numaraları Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace, Nesai, Edebu l-mufred, Muvatta, İbn Carud, Taberani (Mucemu s-sagir) İçindekiler 1- Sünenu İbn

Detaylı

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI) Livata Haddi 71 LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI) Livatanın cezası zina cezasından farklıdır. Her ikisinin vakıası birbirinden ayrıdır, birbirinden daha farklı durumları vardır. Livata,

Detaylı

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu. Türk İslam Bilginleri: İslam dini insanların sadece inanç dünyalarını etkilemekle kalmamış, siyaset, ekonomi, sanat, bilim ve düşünce gibi hayatın tüm alanlarını da etkilemiş ve geliştirmiştir Tabiatı

Detaylı

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri) ARAŞTIRMA ALANLARI 1 Kur an İlimleri ve Tefsir Kur an ilimleri, Kur an tarihi, tefsir gibi Kur an araştırmalarının farklı alanlarına dair araştırmaları kapsar. 1. Kur an tarihi 2. Kıraat 3. Memlükler ve

Detaylı

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de. 2014 İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de. 2014 İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te 9 da AK YIL: 2012 SAYI : 164 26 KASIM 01- ARALIK 2012 BÜLTEN İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI T E Ş K İ L A T İ Ç İ H A F T A L I K B Ü L T E N İ 4 te Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır

Detaylı

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI ALANLAR ve ÖNCELİKLER AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI 1- Kur an İlimleri ve Tefsir Kur an ilimleri, Kur an tarihi, tefsir gibi Kur an araştırmalarının farklı na dair araştırmaları 1. Kur an tarihi 2. Kıraat

Detaylı

Ünite 1. Celâleyn Tefsiri. İlahiyat Lisans Tamamlama Programı TEFSİR METİNLERİ -I. Doç. Dr. Recep DEMİR

Ünite 1. Celâleyn Tefsiri. İlahiyat Lisans Tamamlama Programı TEFSİR METİNLERİ -I. Doç. Dr. Recep DEMİR Celâleyn Tefsiri Ünite 1 İlahiyat Lisans Tamamlama Programı TEFSİR METİNLERİ -I Doç. Dr. Recep DEMİR 1 Ünite 1 CELÂLEYN TEFSİRİ Doç. Dr. Recep DEMİR İçindekiler 1.1. CELÂLEYN TEFSİRİ... 3 1.2. CELALÜDDİN

Detaylı

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Giriş Ana hatlarıyla İslam dini programı, temel sayılan programlardan sonra daha ileri düzeylere yönelik olarak hazırlanmıştır. Bu programı takip edecek ders

Detaylı

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205) Zikir, hatırlayıp yâd etmek demektir. İbâdet olan zikir de Yüce Allah ı çok hatırlamaktan ibârettir. Kul, Rabbini diliyle, kalbiyle ve bedeniyle hatırlar ve zikreder. Diliyle Kur ân-ı Kerim okur, duâ eder,

Detaylı

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI 7. KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ UYGULANMASI 7.1. KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ TEMEL FELSEFESİ VE GENEL AMAÇLARI Kelam; naslardan hareketle inanç esaslarını ve insanın düşünce yapısına ilişkin temel

Detaylı

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19 Önsöz Kur an tefsirleri üzerine yapılan araştırmalar bir hayli zenginleşmesine karşın, yüzlerce örneğiyle sekiz-dokuz asırlık bir gelenek olan tefsir hâşiyeciliği, çok az incelenmiştir. Tefsir hâşiye literatürü;

Detaylı

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Anlamı. Temel Bilgiler 1 Âmentü Haydi Bulalım Arkadaşlar aşağıda Âmentü duası ve Türkçe anlamı yazlı, ancak biraz karışmış. Siz doğru şekilde eşleştirebilir misiniz? 1 2 Allah a 2 Kadere Anlamı Ben; Allah a, meleklerine, kitaplarına,

Detaylı

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? حكم تكر لعمر م يكو بينهما ] تريك Turkish [ Türkçe Muhammed Salih el-muneccid Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : KELAM TARİHİ Ders No : 0070040093 Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 3 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim

Detaylı

بسم هللا الرحمن الرحيم DAR'UL HARP NEDİR VE DAR'UL HARP HALKINA NASIL MUAMELE EDİLİR?/HAMD BİN ATİK (RH.A) ed-durar us seniyye, 9/

بسم هللا الرحمن الرحيم DAR'UL HARP NEDİR VE DAR'UL HARP HALKINA NASIL MUAMELE EDİLİR?/HAMD BİN ATİK (RH.A) ed-durar us seniyye, 9/ بسم هللا الرحمن الرحيم DAR'UL HARP NEDİR VE DAR'UL HARP HALKINA NASIL MUAMELE EDİLİR?/HAMD BİN ATİK (RH.A) ed-durar us seniyye, 9/256-259 Şeyh Hamd bin Atik (V. 1301) kardeşlerinden birisine hitaben şöyle

Detaylı

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. BÜYÜKLERİN HİKMETLİDEN SÖZLERİ Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. Buyruldu ki; Faziletli kimseler için (hiçbir yer) gurbet sayılmaz. Cahilin ise

Detaylı

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız 4. SINIFLAR (PROJE ÖDEVLERİ) Öğrenci No 1- Dinimize göre Helal, Haram, Sevap ve Günah kavramlarını açıklayarak ilgili Ayet ve Hadis meallerinden örnekler veriniz. 2- Günlük yaşamda dini ifadeler nelerdir

Detaylı

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE) 7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE) ÖĞRENCİNİN ADI-SOYADI: SINIFI: NO: 1 1. ETKİNLİK: BOŞLUK DOLDURMA ETKİNLİĞİ AYET-İ KERİME SÜNNET KISSA CENNET TEŞVİK HAFIZ 6236

Detaylı

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL Önsöz Klasik ilimler geleneğimizin temel problemlerinden birine işaret eden tevil kavramını en geniş anlamıyla inanan insanın, kendisine hitap eden vahyin sesine kulak vermesi ve kendi idraki ile ilâhî

Detaylı

Birinci İtiraz: Cevap:

Birinci İtiraz: Cevap: Bazı din bilginleri tutulmalarla ilgili bazı itirazlarda bulunarak bu konuda şüpheler uyandırmaya çalışmışlardır. Ulemaların itirazlarından bazıları cevaplarıyla birlikte aşağıya sıralanmıştır. Birinci

Detaylı

KAMU PERSONEL SEÇME SINAVI ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ TESTİ DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLİĞİ TG 6 ÖABT DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ

KAMU PERSONEL SEÇME SINAVI ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ TESTİ DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLİĞİ TG 6 ÖABT DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ KAMU PERSONEL SEÇME SINAVI ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ TESTİ DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLİĞİ TG 6 ÖABT DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ Bu testlerin her hakkı saklıdır. Hangi amaçla olursa olsun, testlerin

Detaylı

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108. Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108. Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108 Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4 Fakrnâme Vîrânî Abdal Yayına Hazırlayan Fatih Usluer ISBN: 978-605-64527-9-6 1. Baskı:

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan İÇİNDEKİLER Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan Teveffi Kelimesi Ve Resulüllah ın Açıklaması İmam Buhari Ve Teveffi

Detaylı

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Kur ân-ı Kerim de Oruç Ey müminler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günler içinde Oruç tutmanız farz kılındı. Umulur ki, bu sayede, takva mertebesine

Detaylı

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU e-makâlât Mezhep Araştırmaları, IV/2 (Güz 2011), ss. 179-183. ISSN 1309-5803 www.emakalat.com ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU Halil İbrahim Bulut, Araştırma Yayınları, Ankara, Nisan 2011,

Detaylı

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu Question Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu belirtir misiniz? Kur an ın lafızdan soyut olduğu bir merhale var mıdır? Answer: Her şeyin lâfzî

Detaylı

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN IÇERIK ÖNSÖZ 13 Giriş DİN VE AKAİT Günümüzde Din Algısı Sosyal Bilimcilere Göre Din İslam Açısından Din Dinin Anlam Çerçevesi İslam Dini İslam ın İnanç Boyutu Akait İman İman-İslam Farkı İman Bakımından

Detaylı

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): da: - Yavrum ne oldu niye acele acele camiye koşuyorsun? der. Bu soruya karşılık çocuk - Efendim,

Detaylı

Nihat Uzun, Hicrî II. Asırda Siyaset-Tefsir İlişkisi, Pınar Yay., İstanbul, 2011, 302 s.

Nihat Uzun, Hicrî II. Asırda Siyaset-Tefsir İlişkisi, Pınar Yay., İstanbul, 2011, 302 s. T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Cilt: 20, Sayı: 2, 2011 s. 209-213 Kitap Tanıtımı Nihat Uzun, Hicrî II. Asırda Siyaset-Tefsir İlişkisi, Pınar Yay., İstanbul, 2011, 302 s. Hanifi ŞAHİN

Detaylı

Memlüklerin Son Asrında Hadis -Kahire 1392-1517- Halit Özkan

Memlüklerin Son Asrında Hadis -Kahire 1392-1517- Halit Özkan Cilt/Volume: I Sayı/Number: 1 Yıl/Year 2015 Meridyen Derneği hadisvesiyer.info Memlüklerin Son Asrında Hadis -Kahire 1392-1517- Halit Özkan İstanbul: Klasik Yayınları 2014 (İkinci Basım), 240 sayfa. İslâm

Detaylı

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Aynı kökün kesmek, kısaltmak anlamı da vardır. Kıssa, bir haberi nakletme, bir olayı anlatma hikâye etmek. Bu Arapça'da kassa kelimesiyle ifade edilir. Anlatılan hikâye ve olaya da "kıssa" denilir. Buhâri, bab başlıklarında "kıssa"yı "olay" anlamında

Detaylı

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar 1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar İÇİNDEKİLER KUR AN NEDİR? KUR AN-IN AMACI? İNANÇ NEDİR İBADET NEDİR AHLAK NEDİR KISSALAR AYETLER KUR AN NEDİR? Kur an-ı Hakîm, alemlerin Rabbi olan Allah ın kelamıdır.

Detaylı

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ a. 14.Yüzyıl Orta Asya Sahası Türk Edebiyatı ( Harezm Sahası ve Kıpçak Sahası ) b. 14.Yüzyılda Doğu Türkçesi ile Yazılmış Yazarı Bilinmeyen Eserler c.

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : DİNLER ARASI İLİŞKİLER Ders No : 0070040203 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 2 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili

Detaylı

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ 5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ Allah İnancı Ünite/Öğrenme Konu Kazanım Adı KOD Hafta Tarih KD1 KD2 KD3 KD4 KD5 KD6 Allah Vardır ve Birdir Evrendeki mükemmel düzen ile Allahın (c.c.) varlığı ve birliği

Detaylı

Şüphesiz ki Allah a, ahiret gününe iman edenlerle Allah ı çok anan kimseler için Allah ın elçisinde güzel bir örnek vardır.

Şüphesiz ki Allah a, ahiret gününe iman edenlerle Allah ı çok anan kimseler için Allah ın elçisinde güzel bir örnek vardır. İlk insan ve Peygamber Adem babamızla başlayan güzel ahlakı inşa etme vazifesi Peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.v.) ile tamamlandı: Ve şüphesiz sen büyük bir ahlak üzerindesin.(kalem, 68/4) Şüphesiz ki Allah

Detaylı

Hadis Istılahları. ADL: Râvînin hadîsi bozmadan rivâyet eden dürüst bir müslüman olması. AHZ: Bir şeyhden hadîs almak.

Hadis Istılahları. ADL: Râvînin hadîsi bozmadan rivâyet eden dürüst bir müslüman olması. AHZ: Bir şeyhden hadîs almak. Hadis Istılahları Her ilim dalının bir terminolojisi olduğu gibi hadîs ilimlerinin de ıstılahları vardır. Hadîs ıstılahları anlaşılmadıkça hadîs usûlü de anlaşılamaz. Hadîs ıstılahları çok sayıda olduğu

Detaylı

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım. TEMEL DİNİ BİLGİLER 1 Rabbin kim? Rabbim Allah. 2 Dinin ne? Dinim İslam. 3 Kitabın ne? Kitabım Kur ân-ı Kerim. 4 Kimin kulusun? Allah ın kuluyum. 5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu

Detaylı

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri 1 ) İlahi kitapların sonuncusudur. 2 ) Allah tarafından koruma altına alınan değişikliğe uğramayan tek ilahi kitaptır. 3 ) Diğer ilahi

Detaylı

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi Niçin Teravih Namazı denilmiştir? Ramazan ayında yatsı namazından sonra kılınan namaz. "Teravih" kelimesi Arapça, "Terviha"nın çoğuludur ve "oturmak, istirahat etmek'" anlamına gelmektedir. Teravih namazı

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Hz. Mehdinin (A.S.) geleceği ile ilgili olarak üzerinde durmamız gereken bir konu daha vardır.

Hz. Mehdinin (A.S.) geleceği ile ilgili olarak üzerinde durmamız gereken bir konu daha vardır. Hz. Mehdinin (A.S.) geleceği ile ilgili olarak üzerinde durmamız gereken bir konu daha vardır. Bilindiği gibi bugün Müslümanların çoğu Hazret-i İsa nın (A.S.) hâla yaşamakta olduğuna ve gökte bulunduğuna

Detaylı

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Yayın No. 756 İSAM Yayınları 202 İlmî Araştırmalar Dizisi 90 Her hakkı mahfuzdur.

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Yayın No. 756 İSAM Yayınları 202 İlmî Araştırmalar Dizisi 90 Her hakkı mahfuzdur. Mustafa Bülent Dadaş, Dr. 1979 da Adana da doğdu. Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ni bitirdi (2002). Aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü nde Mecelle de Bulunan Hukuk-Dil İlişkisine Yönelik

Detaylı

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır. Edebiyatı Sanatçıları Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. ı vardır. MEVLANA: XIII.yüzyılda yaşamıştır. Birkaç

Detaylı

İslam İtikadında Sünnet: Hamdi GÜNDOĞAR /

İslam İtikadında Sünnet: Hamdi GÜNDOĞAR / İslam İtikadında Sünnet: Hamdi GÜNDOĞAR / Çıra Yayınları, İstanbul, 2006/240 sayfa Tanıtan: Muzaffer BARLAK 1 İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır. Yüce Allah, ilahi hitabının birçok yerinde

Detaylı

YALOVA ÜNİVERSİTESİ - SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

YALOVA ÜNİVERSİTESİ - SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI FİNAL SINAVI TAKVİMİ TARİH SAAT DERSİN ADI SALON ÖĞRETİM ÜYESİ Mukayeseli Adab ve Erkanı Prof. Dr. Tahir YAREN Kıraat Farklılıklarının Manaya Etkisi Aşere,Takrib,Tayyibe

Detaylı

Hac & Umre Kültür Turları Uçak Bileti

Hac & Umre Kültür Turları Uçak Bileti Hac & Umre Kültür Turları Uçak Bileti İnanç odaklı bir firma olarak biz, Hz. Allah ın ve Resulullah Efendimiz in (s.a.v.) misafirlerine hizmet etme şuuruna sahibiz 29 yıllık tecrübemiz ve yüksek ilmi değerlerle

Detaylı

03-05 Ekim / October 2013. Yrd. Doç. Dr. Mehmet YAZICI

03-05 Ekim / October 2013. Yrd. Doç. Dr. Mehmet YAZICI 03-05 Ekim / October 2013 Yrd. Doç. Dr. Mehmet YAZICI 2014 485 Â Â âm -i Sâ âm tarihinde yetlerdendir, - - â. Bu sebeple ve imâm Ebu, Mâlik, ve benzeri birçok âlime Sâ - kelâm âm eserlerinde mevc - kelâ

Detaylı

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir. Hastalık ve Yolculukta: Eğer bir insan hasta ise ve yolcu ise onun için oruç tutmak Kur an-ı Kerim de yasaktır. Bazı insanlar ben hastayım ama oruç tutabilirim diyor veya yolcuyum ama tutabilirim diyor.

Detaylı

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN KUR AN KARANLIKLARDAN AYIDINLIĞA ÇIKARIR Peygamber de (şikayetle): Ya Rabbi! Benim kavmim bu Kur an ı (okumayı ve hükümlerine uymayı bırakıp hatta menedip onu) terkettiler. dedi. (Furkân /30) Elif, Lâm,

Detaylı

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86) 1) Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86) 2) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: Müslüman ın Müslüman üzerindeki hakkı

Detaylı

KUR AN TİLÂVETİNDE MÜKEMMELLİK/ HİLYETÜ T-TİLÂVE Fİ TECVÎDİ L-KUR ANİ L-KERÎM

KUR AN TİLÂVETİNDE MÜKEMMELLİK/ HİLYETÜ T-TİLÂVE Fİ TECVÎDİ L-KUR ANİ L-KERÎM KUR AN TİLÂVETİNDE MÜKEMMELLİK/ HİLYETÜ T-TİLÂVE Fİ TECVÎDİ L-KUR ANİ L-KERÎM (Rihâb Muhammed Müfid Şakakî, çev. F. Yasemin Mısırlı, Guraba Yayıncılık, 2012, 326 s.) Yaşar AKASLAN * Günümüz kırâat otoriteleri

Detaylı

İçindekiler. Kısaltmalar 13 GİRİŞ I. ÇALIŞMANIN KONUSU VE AMACI 15 II. İÇERİK VE YÖNTEM 16 III. LİTERATÜR 17

İçindekiler. Kısaltmalar 13 GİRİŞ I. ÇALIŞMANIN KONUSU VE AMACI 15 II. İÇERİK VE YÖNTEM 16 III. LİTERATÜR 17 İçindekiler Kısaltmalar 13 GİRİŞ I. ÇALIŞMANIN KONUSU VE AMACI 15 II. İÇERİK VE YÖNTEM 16 III. LİTERATÜR 17 BİRİNCİ BÖLÜM MUHAMMED EBÛ ZEHRE NİN HAYATI, İLMÎ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ I. MUHAMMED EBÛ ZEHRE

Detaylı

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn RAMAZAN GECELERİNDE KILINAN NAMAZIN CEMAATLE EDÂSININ MEŞRULUĞU ] ريك Turkish [ Türkçe Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn Terceme: Muhammed Şahin Tetkik: Ali Rıza Şahin 2011-1432 وعية اجلماعة يف قيام رمضان»

Detaylı

Kadın ve Yönetim Hakkı

Kadın ve Yönetim Hakkı Kadın ve Yönetim Hakkı İslam hukukunda kadının devlet başkanı, vali, kaymakam gibi yüksek düzey yönetici olmasının serbest olup olmaması tartışılmıştır. Fıkıhçılar bu konuda genellikle olumsuz görüş sahibi

Detaylı

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir. Hoş Geldin Ya Şehri Ramazan Recep ve Şaban ayını mübarek kılıp bizi ramazan ayına ulaştıran rabbimize hamd olsun. Bu yazımızda sizinle ramazan ayıyla ilgili terimlerin anlamını inceleyelim. Ramazan: Hicri

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : İSLAM FELSEFE TARİHİ I Ders No : 0070040158 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 3 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili

Detaylı

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla (Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim, (o günlerde) hasta veya seferde ise o, (tutamadığı) günler sayısınca başka günlerde

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ. I. BÖLÜM Din Din Ne Demektir?... 11 Dinin Çeşitleri... 11 İslâm Dini nin Bazı Özellikleri...

İÇİNDEKİLER. Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ. I. BÖLÜM Din Din Ne Demektir?... 11 Dinin Çeşitleri... 11 İslâm Dini nin Bazı Özellikleri... IGMG Islamische Gemeinschaft Millî Görüş e. V. İslam Toplumu Millî Görüş Eğitim Başkanlığı İÇİNDEKİLER Ders Kitapları Serisi Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ Din Din Ne Demektir?... 11 Dinin Çeşitleri... 11

Detaylı

Süleyman el Ulvan, geçtiğimiz günlerde annesinin vefatı üzerine geçici olarak serbest bırakımış ve cenaze törenine katılmıştı.

Süleyman el Ulvan, geçtiğimiz günlerde annesinin vefatı üzerine geçici olarak serbest bırakımış ve cenaze törenine katılmıştı. Süleyman el Ulvan Arabistanlı ünlü din adamı Süleyman Ulvan'ın hayat hikayesi hem şahsının politik önemini hem de ülkesindeki 'muhalefet' ilişkilerine ışık tutuyor. 08.05.2017 / 12:00 Suudi rejiminin Dediklerimizi

Detaylı

Lütfi ŞAHİN /

Lütfi ŞAHİN / Lütfi ŞAHİN / www.lutfisahininsitesi.com Gel, gel, ne olursan ol yine gel, İster kâfir, ister Mecusi, ister puta tapan ol yine gel, Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir, Yüz kere tövbeni bozmuş

Detaylı

Şeyh den meded istemek caizmidir?

Şeyh den meded istemek caizmidir? Eusubillahi-mineş-şeytanirrajim Bismillahirr-rahmanirrahim Şeyh den meded istemek caizmidir? Şeyh Eşref Efendi Esselamaleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuhu Hazihis Salatu tazimen bi hakkike ya Seyyiduna

Detaylı

Gündemdeki Tartışmalı Dinî Konular-2, Prof. Dr. Nihat Dalgın, Etüt Yayınları, Samsun, 2012, 448 s.

Gündemdeki Tartışmalı Dinî Konular-2, Prof. Dr. Nihat Dalgın, Etüt Yayınları, Samsun, 2012, 448 s. Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2016, sayı: 40, ss. 207-211. Gündemdeki Tartışmalı Dinî Konular-2, Prof. Dr. Nihat Dalgın, Etüt Yayınları, Samsun, 2012, 448 s. Bir birey olarak Müslüman

Detaylı

Spor (Asr-ı Saadette) Prof.Dr. Vecdi AKYÜZ

Spor (Asr-ı Saadette) Prof.Dr. Vecdi AKYÜZ Spor (Asr-ı Saadette) Prof.Dr. Vecdi AKYÜZ Hz. Peygamber döneminde insanların hayat tarzı, fazladan bir spor yapmayı gerektirmeyecek kadar ağırdı. Çölde ticaret kervanlarıyla birlikte yapılan seferler,

Detaylı

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti)

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti) KURAN YOLU- DERS 3 (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti) DERSTE GEÇEN KAVRAMLAR 1) Mübin : Açık ve Açıklayan. Kur an ın sıfatlarındandır. Kur an sadece

Detaylı

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak ] ريك Turkish [ Türkçe Muhammed b. Salih el-useymîn Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2011-1432 الصيام برؤ ة واحدة» اللغة الرت ية «بن صالح

Detaylı

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti Mektub-u Attar Muhammed İlyas Kadiri Razavi tarafından tüm İslami Erkek Kardeşlerine ve İslami Kız Kardeşlerine, Medaris El Medine ve Camiat El Medine nin erkek öğretmenler, erkek öğrenciler, kadın öğretmenler

Detaylı

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya VAHYE DAYALI DİNLER YAHUDİLİK Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya nispetle verilmiştir. Yahudiler

Detaylı

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ حكم الصلاة مع الجماعة ] باللغة التركية [ Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid ألفه الشيخ: محمد صالح المنجد Terceme edenler Muhammed Şahin ترجمه: محمد

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH 210 4 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU İLH322 6 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Türkçe Lisans Dersin Türü Yüz Yüze

Detaylı

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): - Yavrum ne oldu, niye acele acele camiye koşuyorsun? der. Çocuk da: - Efendim, namaza gidiyorum.

Detaylı

Lisans Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 1994. Y. Lisans S. Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler /Temel İslam Bilimleri/Hadis 1998

Lisans Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 1994. Y. Lisans S. Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler /Temel İslam Bilimleri/Hadis 1998 ÖZGEÇMİŞ 1. Adı ve Soyadı :Muammer BAYRAKTUTAR 2. Ünvanı : Yrd. Doç. Dr. 3. Görevi : Öğretim Üyesi/Dekan Yrd. 4. Görev Yeri : Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 5. İletişim : muammerbayraktutar@hotmail.com

Detaylı

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler Hani, Rabbin meleklere, Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Onlar, Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd

Detaylı

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI ŞEHİR TANITIM YAYINLARI 1 Yayın Adı: Şiir Şehir Urfa Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi Hazırlayan: Mehmet KURTOĞLU Sayfa Sayısı: 160 Toplam Baskı

Detaylı

Es-Seyyid Eş-Şeyh Abdülkadir El Abri Hazretleri

Es-Seyyid Eş-Şeyh Abdülkadir El Abri Hazretleri Es-Seyyid Eş-Şeyh Abdülkadir El Abri Hazretleri Asıl adı: Abdülkadir Nesebi: Seyyid( Hazreti Hüseyin(R.A) ın Efendimizin Soyundandır) Doğum yeri ve tarihi:m.1897/h.1315,muş un Bulanık İlçesi Abri(Esenlik)Köyü

Detaylı

TÜRKİYE DİYANET VAKFI YAYINLARI

TÜRKİYE DİYANET VAKFI YAYINLARI Kitâbü Takrîbi l-garîb Kāsım b. Kutluboğa (ö. 879 h. / 1474 m.) Tahkik Dr. Öğr. Üyesi Osman Keskiner TÜRKİYE DİYANET VAKFI YAYINLARI Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Yayın No. 743 İSAM Yayınları 200 Klasik

Detaylı

Abdest alırken kep ve şapka veya kufiyenin üzerini mesh etmenin hükmü. Muhammed Salih el-muneccid

Abdest alırken kep ve şapka veya kufiyenin üzerini mesh etmenin hükmü. Muhammed Salih el-muneccid Abdest alırken kep ve şapka veya kufiyenin üzerini mesh etmenin hükmü ] ريك Turkish [ Türkçe Muhammed Salih el-muneccid Terceme: Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 202-433 ح م ملسح القبعة والكوفية

Detaylı

Fakülte Kurulunun tarih ve 2018/02 1 sayılı karar eki İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İSLAM VE DİN BİLİMLERİ FAKÜLTESİ

Fakülte Kurulunun tarih ve 2018/02 1 sayılı karar eki İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İSLAM VE DİN BİLİMLERİ FAKÜLTESİ İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İSLAM VE DİN BİLİMLERİ FAKÜLTESİ EK.1 İSLAM VE DİN BİLİMLERİ-ULUSLARARASI İLAHİYAT PROGRAMI (2016-2017 AKADEMİK YILINDAN İTİBAREN KAYITLI VE PEDAGOJİK FORMASYON

Detaylı

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu büyük şeyhi Muhammedi Bakibillah'a yazmıştır.

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu büyük şeyhi Muhammedi Bakibillah'a yazmıştır. 16.MEKTUP MEVZUU : Uruc, (yükselme) nüzul (iniş) ve diğer hallerin beyanı.. NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu büyük şeyhi Muhammedi Bakibillah'a yazmıştır. Taleb babında en az duranlardan birinin arzuhalidir.

Detaylı

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir? Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir? Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir? Kısacası

Detaylı

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Günümüz Fıkıh Problemleri

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Günümüz Fıkıh Problemleri Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Günümüz Fıkıh Problemleri -Ders Planı- Dersin konusu: islamda kadının giyim-kuşamı [tesettür- örtünme] Ön hazırlık: İlgili tezler: ismail yıldız nesibe demirbağ

Detaylı

SORU:Ahir zaman alametleri, Ahirzaman alametlerinden abbasi meliki horasana vardığı zaman doğu tarafından iki dişli parlak bir yıldız çıkar.

SORU:Ahir zaman alametleri, Ahirzaman alametlerinden abbasi meliki horasana vardığı zaman doğu tarafından iki dişli parlak bir yıldız çıkar. SORU:Ahir zaman alametleri, Ahirzaman alametlerinden abbasi meliki horasana vardığı zaman doğu tarafından iki dişli parlak bir yıldız çıkar. Hadisinde geçen Abbasi melik kimdir?iki dişli yıldızdan maksat

Detaylı