ON ÜÇ KUTSAL YADİGAR
|
|
- Emel Yüksel
- 8 yıl önce
- İzleme sayısı:
Transkript
1 ON ÜÇ KUTSAL YADİGAR 1
2 ON ÜÇ KUTSAL YADİGAR Orijinal Adı: The Thirteen Hallows Yazarı: Michael Scott & Colette Freedman Genel Yayın Yönetmeni: Meltem Erkmen Çeviri: Alp Sanlı Editör: Aslı Güçlü Düzelti: Fahrettin Levent Düzenleme: Nurhan Seyrekbasan Kapak Uygulama: Berna Özbek Keleş 1. Baskı: Mart 2014 ISBN: YAYINEVİ SERTİFİKA NO: Michael Scott & Colette Freedman Türkçe Yayım Hakkı: Aslı Karasuil aracılığı ile Epsilon Yayıncılık Hizmetleri Tic. San. Ltd. Şti. Baskı ve Cilt: Kitap Matbaacılık Davutpaşa Cad. No: 123 Kat: 1 Topkapı / İstanbul Tel : (0212) (pbx) Fax : (0212) Sertifika No: Yayımlayan: Epsilon Yayıncılık Hizmetleri Tic. San. Ltd. Şti. Osmanlı Sk. Osmanlı İş Merkezi 18/4-5 Taksim / İstanbul Tel: (0212) (pbx) Faks: (0212) İnternet adresi: epsilon@epsilonyayinevi.com 2
3 ON ÜÇ KUTSAL YADİGAR Michael Scott & Colette Freedman Çeviri: Alp Sanlı 3
4 4
5 Savaştan artakalan tek şey hatıralarıydı. Dünyayı olduğu gibi hatırlıyorlardı: Yeni ve ham bir dünya. Tüm canlıların efendileri oldukları bir dünya. İnsanoğlunun yalnızca bir sürü gibi güdüldüğü, katledildiği ve yenildiği bir dünya. İnsanoğlunun tadını hatırlıyorlardı... Tatlıydı. İnanılmaz güzeldi. Fakat hatıraları acıyla lekelenmişti: Gerçekte çocuk olmayan bir çocuğun onları dünyadan kovmasının hatırasıyla. Onları Öteki Dünya ya hapsetmesinin hatırasıyla. Böylece iblisler yeni bir plan yaptılar. Hazırlık süreci yüzyıllar aldı ve görevi yerine getirecek en uygun adayı beklerken bir yüzyıl daha geçip gitti. Sabırlıydılar çünkü zamanı insanoğlu gibi ölçmüyorlardı ve ödülleri gerçekten muhteşemdi. Planları oldukça basitti: Dünyalar arasındaki kapıyı açmak için yadigarları bir araya getirmek. İhtiyaç duydukları tek şey doğru ajanı bulmaktı: Mutlak bilgi için yanıp tutuşan ve bu amaç doğrultusunda her şeyi yapmaya hazır bir insanı. Bu yüzden beklediler. 5
6 6
7 25 EKİM, PAZAR 1 Bir kadın öldü. Altmış altı yaşında, sağlıklı, enerjik, nadiren içen ve sigara kullanmayan biriydi. Uykuya dalmış ve bir daha uyanmamıştı. Ailesi ve arkadaşları yas tuttu, bir cenaze töreni düzenlendi, çiçekler sipariş edildi, son görevler yerine getirildi. Viola Jillian heyecandan yerinde duramıyordu. O kadınla hiç tanışmamıştı, öldüğünü duyana kadar varlığından bile bihaberdi. Fakat öldüğüne sevinmişti. Böyle hissettiği için içten içe utanıyordu ama yine de bunu pek takmayacak kadar bencildi. Ne de olsa kadının ölümü ona inanılmaz bir fırsat sunmuştu. Böyle bir fırsat - kendine sürekli hatırlattığı üzere - nadiren ele geçerdi, ele geçtiğinde ise ona sıkıca tutunmak gerekirdi. Bu onun fırsatıydı. Elizabeth Tay- 7
8 lor gözlü, balıketli o esmer kadın Drury Lane Tiyatrosu nun oyun topluluğunda birkaç hafta zaman geçirmişti. Ölen kadın başrol oyuncusunun annesiydi ve yapımcılar Viola ya ertesi akşam Nancy nin rolünü üstleneceğini bildirmişlerdi. Genç kadın sahneye ilk kez çıkmasını izleyecek yeterli sayıda basın mensubu olacağından emin olmak adına neredeyse erkek arkadaşı sayılan gazeteciyle görüşür görüşmez perişan haldeki Nancy ye başsağlığı dilemeye gitmişti. Bu onun fırsatıydı ve bu fırsattan mümkün olduğunca istifade etmeye kararlıydı. Viola Jillian her zaman bir yıldız olmak istemişti. Genelde Pazar günleri oyuncu grubundaki diğer kızlarla bir şeyler içmeye çıkardı ancak Batılı düzgün bir yıldıza dönüşmek için iyice dinlenmiş olmak istiyordu. Viola tiyatronun tarihini biliyordu: Her büyük yıldız şans eseri keşfedilmişti. Ve bencil kalbinin derinliklerinde büyük bir yıldız olduğunu biliyordu. Keşfedilmesine dair hayaller kuruyordu. Bunun altından kalkabilecek kadar yetenekli ve güzeldi, dahası sahnenin ötesine geçip filmlerde rol almayı arzuluyordu. Daha önce EastEnders ve Coronation Street adlı İngiliz pembe dizilerinde küçük roller oynamıştı ama ikinci, hatta beşinci altıncı planda kalmaktan bıkmıştı ve bu rollerin üstüne yapışmasından korkuyordu. Neredeyse yirmi dört yaşındaydı; geriye fazla zamanı kalmamıştı. Diğerleri Ku Bar da içebilirlerdi ama o eve, yatağına gidecekti. Bardan erken ayrılıp Soho yakınlarındaki dairesine yürümeye karar verdiğinde dışarıda bulutsuz ve huzur verici muhteşem bir sonbahar gecesi hâkimdi. Viola ensesinde bir ürperti hissettiğinde bardan uzaklaşalı iki yüz metre bile olmamıştı. Hayatı boyunca dans etmiş ve 8
9 izleyicilerden birinin odağı haline gelen bir dansçının ne gibi hislere kapıldığını deneyimlemişti. Biri tarafından takip edildiğini biliyordu. Gece on bir buçukta Londra sokakları Pazar gecesi âlemcileriyle dolu olurdu. Viola çantasını göğsüne doğru çekti ve Shaftesbury Caddesi nde ilerlerken adımlarını hızlandırdı. Son zamanlarda bölgede bir dizi şiddet içeren soygun olayı yaşanmıştı ve Viola bu olaylardan birine kurban gitmek istemiyordu. On dakika içinde dairesine varmış olacaktı. Her köşe başında arkasına bakıyor, ensesindeki ürpertiyi hissetmeye devam etse de kimseyi göremiyordu. Daha az kalabalık olan Dean Sokağı ndan hızla geçti ve neredeyse boş olan Carlisle Sokağı na vardığında yarı koşar haldeydi. Ancak yaşadığı binaya girip kapıyı ardından kapadığında kendini rahatlamış hissetti. Psikiyatrıyla artan endişe ataklarını konuşacağına dair zihnine not düştü. Bir oyuncu için hayatı oldukça sıradandı ve onun gibi birinin saldırıya uğrama olasılığı neredeyse imkânsızdı. Nancy nin bilindik şarkılarından birini mırıldanırken haline güldü. Koridorda durdu, günün postalarına bakıp tarihi geçmiş birkaç faturayı attı ve yakın zamanda Regent Sokağı nda açılmış olan Anthropologie mağazasının hediye çekini sakladı. Zihni daha önemli meselelere odaklanırken Nancy nin kırmızı elbisesinin biraz daha dekolte verilerek düzenlenmesi konusunda kostüm sorumlusunu ikna edip edemeyeceğini düşündü. Merdivenlerden çıkmaya başladığında 1C deki Bayan Clay in dairesinden boğuk haykırış sesleri geldiğini işitti. Viola genelde başkalarının işine burnunu sokan biri değildi (özellikle de karşısındaki sürekli olarak onun çok fazla gürültü yaptığından şikâyet eden yetmişlik bir teyze ise) bu yüzden 9
10 basamakları çıkmaya devam etti. Ardından kırılan bir camın belirsiz şıngırtısı duyuldu. Viola durup aşağı yöneldi: Ters giden bir şeyler vardı. Yaşlı kadının kapısının önünde durdu, yüzünü serin ahşaba dayayıp gözlerini kapadı ve dinledi. Fakat işitebildiği tek şey nefes nefese kalmış birinin solumasıydı. Diğer komşuları uyandırmamaya çalışarak usulca kapıyı tıklattı. Yanıt gelmeyince zile bastı. Çaykovski nin 1812 Uvertürü kapının öteki tarafından yankılandı. Viola bir an için bu duyduğunun kapı zili olduğunu düşünse de çok geçmeden bunun Bayan Clay in genelde sabahları dinlediği klasik müzik kanalı olduğunu anladı. Kapı hâlâ açılmamıştı. Tekrar zile bastı ve müzik sesinin tuhaf bir şekilde yükseldiğini fark etti. Yaşlı kadının dairesinden bu kadar geç bir saatte ses geldiğini daha önce hiç duymamıştı. Bayan Clay in kalp krizi geçirmiş olabileceğini düşündü birden. Sağlık durumunu aklından geçirdi, kadın yaşına göre oldukça dinçti. Temiz taşra havası, demişti bir keresinde Viola yı drama okulunda edindiği sigara alışkanlığı yüzünden eleştirirken. Ben küçük bir kızken taşrada yaşardık. Öylesi temiz bir hava insanı ömür boyu besler. Viola parmağının ucu plastik yüzeyin üzerinde beyazlaşıncaya kadar zili sert bir şekilde tekrar çaldı. Belki de Bayan Clay şu anda uygunsuz biçimde yüksek olan müzik sesi yüzünden zili duymuyordu. Viola cevap alamayınca çantasını karıştırıp anahtarlığını çıkardı. Yaşlı kadın acil bir durum olursa diye aylar önce ona dairesinin anahtarını vermişti. Anahtar yığını arasından doğru olanı bulup kilitte döndürdü ve kapıyı açtı. Daireye adımını atar atmaz yüzüne tür- 10
11 lü kokular çarptı: Nahoş bir dışkı kokusuna karışan keskin bir metal kokusu. Viola irkildi, bir eliyle lambanın düğmesine ulaşmaya çalışırken diğer eliyle ağzını kapadı. Düğmeye bastı ancak hiçbir şey olmadı. Dar koridora ışık süzülmesini sağlamak adına dairenin kapısını açık bırakarak ilerledi... Ve ayaklarının altındaki halının su olamayacak kadar kıvamlı bir sıvıyla ıslanmış olduğunu fark etti. Neyin üstünde duruyordu? Bunu bilmek istemediğine karar verdi; her ne ise yıkandığında geçeceğini ümit etti. Bayan Clay? Bayan Clay? diye seslendi müziğe karşın. Beatrice? Ben Viola Jillian. Her şey yolunda mı? Yanıt yoktu. Yaşlı kadın kalp krizi geçirmiş olmalıydı ve Viola nın şimdi gidip bir ambulans bulması gerekecekti - sonra da muhtemelen tüm geceyi hastanede geçirecek ve sabaha bir pislik gibi görünecekti. Viola oturma odasının kapısını iterek açtı. Ve durdu. Buradaki koku daha da keskindi, ekşi idrar gözlerini yakıyordu. Yansıyan ışıktan görebildiği kadarıyla oda harap durumdaydı. Güzel müzik etrafını saran yok oluşla alay edercesine çalmaya devam ediyordu. Her bir mobilya parçası ters dönmüş, şöminenin iki yanında duran sandalyelerin kolçakları sökülmüş ve pembe çiçekli kanepe ikiye ayrılmıştı. Çekmeceler yerinden çıkarılıp boşaltılmış, duvarlardaki resimler parçalanmıştı. Yerde duran Victorya dönemini yansıtan antika ayna üstünden geçilmişçesine tuzla buz olmuştu. Bayan Clay in muazzam cam figür koleksiyonu da artık halının üstündeydi. Bir hırsızlık vakası. Viola sakinleşmeye çalışarak derin bir nefes aldı. Daire soyulmuştu. Peki ama Bayan Clay neredeydi? Yıkımın ortasın- 11
12 dan geçerken ayağının altındaki cam kırıkları çıtırdadı. Olay anında yaşlı kadının burada olmadığını umut etti, yine de içgüdüsel bir şekilde onun burada olduğunu biliyordu. Beatrice Clay gece vakti dairesinden pek çıkmazdı. Çok tehlikeli, derdi. Yatak odasının kapısını aralarken yerdeki kitapların ahşaba sürtündüğünü duydu. El yordamıyla lambanın düğmesine bastı ama yine hiçbir şey olmadı. Koridordan süzülen ışığın güçsüz parıltısında bu odanın da harap edildiğini, yatağın üstüne yığılmış battaniyeleri güç de olsa görebiliyordu. Beatrice? Benim, Viola. Yatağın üstündeki yığın kıpırdanıp hareket etti ve Viola tam o anda alçak bir soluk sesi işitti. Zar zor içeri girdi ve yaşlı kadının kafasını gördü. Kavrayıp geri çekerken battaniyenin ıslak ve sıcak olduğunu hissetti. Yataktaki kadın kıvranıyordu. Piç kuruları muhtemelen onu bağlamışlardı. Viola bir diğer battaniyeye uzanıyordu ki yatak odasının kapısı gıcırdayarak ardına kadar açıldı ve yatağın üzerine ışık saçıldı. Beatrice Clay in boğazı kesilmişti ancak öncesinde vücudu korkunç şekilde parçalara ayrılmıştı. Yine de tüm bu korkunç yaralara rağmen kadın hâlâ hayattaydı, ağzı ve gözleri açıktı, hırıltılı bir şekilde nefes alıp veriyordu. Genç kadının çığlığı boğazında düğümlendi. Yatağın üstüne bir gölge düştü. Dehşete kapılan Viola kapı girişini dolduran siluetle yüzleşmek için arkasına döndü. Işık nemli, çıplak bir vücudu aydınlatıyordu. Viola oradakinin uzun boylu, kaslı bir adam olduğunu görebiliyor, ancak ters açıdan vuran ışıktan ötürü adamın suratını seçemiyordu. Adam sol kolunu havaya kaldırdı ve ışık tuttuğu mızraktan damlayan sıvıyı görünür kıldı. 12
13 Odaya adım attığında Viola artık onun kokusunu alabiliyordu: Ter ve metalik kanın zengin etli misk kokusu. Lütfen... diye fısıldadı Viola. Işık mızrağın bıçağı üzerinde titreşti. Acı verici darbe mızrağının önünde eğilin. Adam korkunç bir şekilde sinir bozucu olan 1812 Uvertürü nü elindeki ölümcül silahla bir orkestra şefi edasıyla yönetti ve müzik zirveye tırmanırken genç kadının üstüne atıldı. Acı yoktu. Viola göğsünün altında ani bir soğukluk hissetti, sonra da onu kucaklayan sıcaklığı. Sıvı karnından damlıyordu. Konuşmaya çalıştı ama kelimeleri şekillendirecek kadar nefeslenemedi. Artık odadaki ışığın farkındaydı: Buz gibi mavi ve yeşil alevler mızrağın yaprak şeklindeki bıçağının etrafında kıvılcımlar saçıyordu. Bıçaklanmıştı - Yüce Tanrım, o mızrak ona saplanmıştı. Mızrağın sapının etrafında kıvrılan alevler yükselerek silahı tutan eli aydınlattı. Viola her iki eliyle yarasına bastırarak dizlerinin üstüne çökerken adamın rahatsız edici bir şekilde yakışıklı ve uzun olduğunu fark etti. O kadar uzundu ki... Uzun, karanlık ve yakışıklı. Genç kadın görüşünün kendisine oyun oynayıp oynamadığını ya da acının yargısını etkileyip etkilemediğini düşünerek odaklanmaya çalıştı. Mızrak yükseldi, soğuk alevler saldırganın başına sıçrayıp adamın yüzünü aydınlattı. Viola onun gözlerini gördüğünde yarınki gösteride Nancy nin rolünü oynayamayacağını anladı. Viola Jillian asla bir yıldız olamayacaktı. 13
14 26 EKİM, PAZARTESİ 2 Bir tane daha, dedi Judith Walker kedisi Franklin e bir tonbalığı konservesi açarken. Bir çöp kutusunun arkasından kurtarılmış olmasına rağmen bu tekir tam bir yiyecek eleştirmeniydi ve konserve tonbalığından başka hiçbir şey yemiyordu. Judith sevgili kedisinden bir nebze olsun teselli bulmaya çalıştı ancak kedi karnını doyurmakla meşguldü. Bir ölüm daha ve işte korktuğu başına gelmişti. Judith, Bea Clay ile bundan yetmiş yıl önce çocukken tanışmıştı ve ikili on yıllar boyunca oldukça yakın bir arkadaşlık geliştirmişlerdi. Daha bir ay önce Judith Londra treniyle onun yanına gitmişti ve genç kızlar gibi kıkırdayarak National Gallery nin etrafında dolanmadan önce birlikte çay içmişlerdi. Aralarındaki bağ kardeşten de öteydi. Evlilikler, boşanmalar, 14
15 çocuklar, torunlar ve yaşlılığın getirdiği rahatsızlıklar boyunca hep yakın kalmışlardı. Mektuplar e-postalara dönüşürken herhangi bir kapı komşusundan daha yakın olmalarını sağlayan düzenli yazışmalarına her zaman devam etmişlerdi. Judith Bea yla İkinci Dünya Savaşı sırasında, ikisi de tahliye edilen bir çocukken, Galler de karşılaşmıştı ve o andan itibaren arkadaş olmuşlardı. Judith arkadaşını ne zaman düşünse onun oltu taşı rengindeki siyah gözlerini ve gözlerinin rengiyle uyumlu, tarandığında elektriklenen kalın telli saçlarını anımsardı. Zavallı Bea. Hayatında öylesine çok acı, öylesine çok kayıp olmuştu ki. Üç kocasını gömmüş ve tek çocuğundan uzun yaşamıştı. Şimdiye kadar hiç görmediği New York ta yaşayan bir torunu vardı ve oldukça yalnızdı. Yetmiş dört yaşındaki çoğu insan oldukça yalnızdı. Bea her zaman kısa çubuğu çekiyor gibiydi. Kıtlık ve buhran yıllarına şahit olmuş, sonrasında emlak değerlerinin fırlamasıyla biraz para kazanma şansı yakalamış, ancak fiyatların daha da artabileceğini düşünürken evini satmakta çok geç kalmıştı. Bir sonraki durgunluk dönemi ekonomiye sert bir darbe indirdiğinde ise fiyatlar tepetaklak olmuş, Bea çoğunlukla öğrencilerin ve kendisinden yaşça küçük sanatçıların yaşadığı bir apartmanda küçük bir daireye taşınmak zorunda kalmıştı. Son e-postasında Londra dan ayrılmaktan ve kıt birikimleriyle son günlerini Cotswolds daki bir bakımevinde geçirme ihtimalinden bahsetmişti. Judith ona katılabileceğini söyleyerek espri yapmıştı. Kalçasındaki arterit yüzünden kulübesinde dolanmakta bile zorluk çekiyordu ve bakımevleri genellikle tek katlıydı. Son e-postalarından birinde bir bakımevinde kalsalar eşit ölçüdeki inatçı 15
16 hassasiyetleriyle belalı ikili olarak görülebileceklerine dair şakalaşmışlardı. Ve geri kalan günlerini kuzeyin sükûnet dolu güzelliği içinde yan yana geçirebileceklerine dair: Okuyarak, kart oyunu oynayarak ve huzurun keyfini sürerek. Bir anda duygularına yenik düşen yaşlı kadın oturdu. Artık çok geç, diyerek pencere pervazına sıçrayan ve ona aldırmayan Franklin e dert yandı. Acı bir şekilde gülümsedi: Öldüğünde hayata bir kedi olarak dönmek ve tüm gün yalnızca yiyip uyumak isterdi. Neredeyse gönülsüzce Guardian gazetesini aldı ve haberi tekrar okudu. Yaşlı bir kadının kanlı ölümüyle ilgili haber üçüncü sayfada yarım paragrafa sığdırılmıştı. Emekli Kadın ve Yardımına Koşan Komşusu Öldürüldü Londra da polis Beatrice Clay in (74) ve yardımına koşan komşusu Viola Jillian ın (23) vahşice öldürülmesini araştırıyor. Dedektifler dul olan Bayan Clay in gece geç saatte hırsızları fark ettiğini ve hırsızlar tarafından yatağa bağlanıp ağzı bir yastık kılıfıyla tıkanan kadının nefes yetmezliğinden öldüğünü düşünüyorlar. Polis bir kat yukarıda yaşayan Bayan Jillian ın bir ses duyup aşağıya indiğini varsayıyor. Hırsızlardan biriyle giriştiği mücadelede genç kadın ölümcül bir şekilde bıçaklanmış. Judith gözlüğünü çıkardı ve gazetenin üstüne koydu. Burnunun direğini sıktı. Haberin anlatmadığı şey neydi? Bilinçli olarak saklanan şey neydi? Örgü çantasının içinden yakın zamanda bileylenmiş bir makas çıkardı ve haberi gazeteden dikkatlice kesti. Daha sonra bu haberi kupür albümüne ekleyecekti. Ölüm ilanı listesi kabarıyordu. 16
17 Bea Clay beşinci ölümdü. Son iki ay içindeki dördüncü ölüm. Ya da en azından öğrendiği beşinci ölüm. Londra da yaşlı bir kadının öldürülmesi sekiz satırdan az bir yer tutuyorsa, diğer yaşlıların kaza sonucu ya da farklı türdeki ölümleri birçok kişi tarafından umursanmıyor bile olabilirdi. Ve Judith tüm kurbanları tanıyordu. Millie ilkti. Mildred Bailey on yıl önce evinde ölmüştü. Yeğeniyle birlikte Galler deki bir çiftlik evinde yaşayan yatalak kadın korkunç bir kazanın kurbanı olmuştu. Judith daha sonra bunların birer kaza olmadığını fark edecekti. Millie Galler den hiç ayrılmamıştı. Ebeveynleri Blitz* sırasında öldürülmüştü ve Millie o dönemde Gallerli bir çift tarafından evlat edinilmişti. Judith Millie yi hatırlıyordu, bir grup çocuğun en büyüğü ve kesinlikle en beceriklisiydi. Sekiz yaşındayken, bir grup tahliye edilecek çocuğa, özellikle de üç gün içinde üç buçuk milyon çocuğun kırsal alana tahliye edildiği Fareli Köyün Kavalcısı Operasyonu sırasında dört buçuk yaşında olan çocuklara bakma görevini üstlenmişti. İkinci Dünya Savaşı nın ilk yıllarında Alman hava araçlarının tüm büyük şehirleri bombalayacağına ve gelecek nesillerin yaşamasını sağlamak adına çocukların kırsal alana tahliyesinin tek yol olduğuna inanılıyordu. Dört yüz çocuk Galler in uzak batı ucundaki Pwllheli ye tahliye edilmiş ve aralarında Judith in de bulunduğu on üç kişiden oluşan küçük bir grup ise Madoc un dağlık kırsalına götürülmüştü. Tahliye edilen çocukların on ikisi sonunda evlerine dönmüş ancak Millie burada kalmıştı. * İkinci Dünya Savaşı sırasında Birleşik Krallık ın Nazi Almanyası tarafından 7 Eylül 1940 ile 16 Mayıs 1941 tarihleri arasında aralıksız bombalandığı döneme verilen ad. 17
18 Ölüm ilanına göre Mildred her nasılsa tekerlekli sandalyesinden düşüp merdivenlerden yuvarlanmış ve metal tırabzanlardan biri göğsüne saplanmıştı. Judith bunu korkunç bulmuştu. Talihsiz. Beklenmedik. Zamansız. Ta ki bir sonraki ölüme dek. Judith Thomas Sexton ı hiçbir zaman sevmemişti. Tommy küçükken bile bir zorbaydı. Kıvırcık kızıl saçlı, kahverengi gözlü, şişman bir çocuktu. Kendinden küçüklere sıklıkla işkence eder, durmaksızın onlarla uğraşırdı. Büyüdükçe daha da amansız bir zorbaya dönüşmüştü; gençliğinde hayatını borç tahsil ederek idame ettirmiş, emekliliğinden sonra tahsilat acenteliği ve tefecilik yapmıştı. İki ay önce Brixton da polisin mafya hesaplaşması dediği bir olayda katledilmişti. Ölümünün vahşeti basının ilgisini çekmişti: Bedeni boğazından kasıklarına kadar açılmış, kalbi ve ciğerleri sökülmüştü. Gazeteler bu habere MODERN KARINDEŞEN LONDRA DA başlığını atmışlardı. Judith Sexton ın öldürülmesine şaşırmamıştı. Tommy nin kötü bir sonla karşılaşacağını her zaman biliyordu. Düşman bombardıman uçakları üstlerinden geçerken çocuğun dikkat çekmek amacıyla fenerini açarken yakalandığı ve fena bir dayak yediği o geceyi hâlâ hatırlıyordu. Çocuk sonrasında cezasının amacına değer olduğundan bahsetmişti: Uçakların kasabayı bombalamasını umut ediyor çünkü bir ceset görmek istiyordu. Üç hafta önce Georgina Rifkin in öldüğünü duyduğunda Judith ilk kez korkudan buz kesmişti. Sırrı bilen iki kişinin ölümü bir rastlantıydı. Üç kişinin ölümü ise tesadüften fazlaydı. Emekli bir öğretmen olan Georgie National Express in ray- 18
19 larına düşmüştü. Daha sonra Judith internette yaşlı kadının kollarının ve bacaklarının tren raylarına bağlanmış olduğuna dair çıkan söylentileri keşfetmişti. Yalnızca dört gün önce Nina Byrne Edinburgh da ölmüştü. Basın emekli kütüphanecinin dairesinin mutfağında yemek yaparken yanlışlıkla kaynar yağ dolu tencereyi üstüne devirdiğini açıklamıştı. Judith Nina nın asla yemek yapmadığını biliyordu. Ve şimdi Bea. Daha kaç tanesi vahşice öldürülecekti? Judith Walker kurbanların sistematik bir şekilde katledildiğini biliyor ve sıranın ne zaman kendisine geleceğini merak ediyordu. Judith ayağa kalktı ve güneşten solmuş bir fotoğrafı şömine rafından alıp pencereye yöneldi. Fotoğrafı güneşe doğru çevirip üç düzensiz sıra halinde duran on üç gülümseyen yüze baktı. Bu arkada duran yaşça büyük çocuklarla ve onların önünde diz çökmüş daha küçük çocuklarla bir sınıf fotoğrafı olabilirdi. Siyah-beyaz fotoğraf uzun zaman önce sarı-kahverengiye dönmüştü ve yüzlerdeki detayları fark etmek oldukça zordu. Mildred, Georgina ve Nina arka sırada ayakta duruyor, birbirlerinin omzuna kolaylıkla attıkları kollarıyla sekiz yaş bağımsızlığını ortaya koyuyorlardı. Sırıtan Tommy Bea nın sol tarafında diz çökmüştü. Judith ise Bea nın diğer yanında bağdaş kurmuş oturuyordu: İki kızın da üzerinde aynı çiçekli elbise vardı, ikisinin de kurdeleli siyah saçlarının bukleleri omuzlarına sarkıyordu. Bu küçük esmer kızlar kardeş sanılacak kadar birbirlerine benziyorlardı. Bu çocukların beşi artık ölüydü. Judith bir daha asla kullanmayacağına ant içtiği bastonun- 19
20 dan destek alıp küçük kulübesinde dolanarak tüm pencerelerin ve kapıların kilitli olduğundan emin oldu. Onun için geldiklerinde bu engelin ne kadar etkili olacağını bilmiyordu ama yine de belki ona yanında taşıdığı reçeteli hapları yutabilecek kadar zaman kazandırırdı. Polise gidebilirdi, fakat yalnız başına yaşayan ve kedisiyle konuştuğu bilinen yaşlı bir kadının ipe sapa gelmez laflarına kim inanırdı ki? Polislere ne anlatacaktı? İkinci Dünya Savaşı sürecinde birlikte tahliye edildiği beş çocuğun öldürüldüğünü ve sırada kendisinin olabileceğini mi? Bize neden birinin sizi öldürmek istediğini düşündüğünüzü açıklayın, Bayan Walker? Çünkü ben İngiltere nin on üç kutsal yadigarından birinin koruyucusuyum. Judith gülümseyerek merdivenin başında durdu. Bu düşünce ona bile oldukça gülünç geliyordu. Yetmiş yıl önce de bugünkü kadar şüphelenmişti. Yaşlı kadın bir sonraki adımını atmadan önce tırabzanı ve bastonunu iyice kavradığından emin olarak merdiveni usulca çıkmaya başladı. İki yıl önce düşüp sağ kalçasını kırmıştı. Yetmiş yıl önce ihtişamlı bir savaş dönemi sonbaharında on üç çocuk Galler dağlarının gölgesindeki bir kasabaya yerleştirilmişti. Birçoğu evinden ilk kez ayrılıyor ve ilk kez bir çiftlikte kalıyordu. Bu büyük bir maceraydı yazında çiftliğe gelen aksakallı adam ise yalnızca başka bir merak unsuruydu. Ta ki onlara büyü ve folklor hakkında vahşi ve harika hikâyeler anlatmaya başlayana dek. Judith anahtarı çevirip kullanmadığı yatak odasının kapısını iterek açtı ve toz zerrecikleri akşamüstü güneşinde uçuşurken kontrol edilemez bir biçimde havasız alanda hapşırdı. 20
SAFTİRİK Greg in Günlüğü HEY GİDİ GÜNLER!
Jeff Kinney SAFTİRİK Greg in Günlüğü HEY GİDİ GÜNLER! Orijinal Adı: Diary Of a Wimpy Kid: Old School Yazarı: Jeff Kinney Genel Yayın Yönetmeni: Meltem Erkmen Çeviri: Kenan Özgür Düzenleme: Gülen Işık Kapak
DetaylıOrijinal Adı: My Weird School / Miss Suki is Kooky! Yazarı: Dan Gutman Genel Yayın Yönetmeni: Meltem Erkmen Çeviri: Andaç Oral Düzenleme: Gülen Işık
BAYAN SUKI / ÇOK ÖFKELİ Orijinal Adı: My Weird School / Miss Suki is Kooky! Yazarı: Dan Gutman Genel Yayın Yönetmeni: Meltem Erkmen Çeviri: Andaç Oral Düzenleme: Gülen Işık Resimleyen: Jim Paillot Kapak
DetaylıO sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç
O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek
Detaylı* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N.
New York ta bugün kar yağıyor. 59. Cadde deki evimin penceresinden, yönetmekte olduğum dans okuluna bakıyorum. Bale kıyafetlerinin içindeki öğrenciler, camlı kapının ardında, puante * ve entrechats **
DetaylıTürkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de
DetaylıESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an
Ece Şenses 21001982 ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an oldu mu hiç? Louvre müzesi benim için tam olarak böyle oldu. Sadece benim
DetaylıAdı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?
ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa
DetaylıOkula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama
Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama rağmen sık sık geç kalırım... okul BIZIM (Meşelik) yol.. BIZIM ev Üç Kuruş Sokağı Kale Yolu Dükkan iki dak Meşelik ika Percy Sokağı Okula iki dakika
DetaylıTürkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri
Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri Sohbetler *Kendimi tanıyorum (İlgi ve yeteneklerim, hoşlandıklarım, hoşlanmadıklarım) *Arkadaşlarımı tanıyorum *Okulumu tanıyorum
DetaylıC A NAVA R I N Ç AGR ISI
C A NAVA R I N Ç AGR ISI Canavar, canavarların hep yaptığı gibi, gece yarısından hemen sonra çıktı ortaya. Geldiğinde Conor uyanıktı. Kısa süre önce bir kâbus görmüştü. Herhangi bir kâbus değil- di bu;
Detaylı2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni
2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI Hazırlayan İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni 1 Saçları hangisi tarar? o A) Bıçak o B) Tarak o C) Eldiven o D) Makas 2 Hangisi okul eşyası değil?
DetaylıDENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER YAPTIK?
DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER SERBEST ZAMAN YAPTIK? Çocuklara sporun önemi anlatıldı ve her sabah spor yaptırıldı. Çocuklar ilgi köşelerinde öğretmen rehberliğinde serbest oyun
DetaylıJiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.
Çeviri Deniz Hüsrev Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. 5 6 BİRİNCİ BÖLÜM Hayatınızı elinizden alınıp klozete atılmış, ardından da üzerine
DetaylıBÖCEK ORKESTRASININ MUHTEŞEM SINIFI
Göknil Genç BÖCEK ORKESTRASININ MUHTEŞEM SINIFI 1 Çeviren: Saadet Özen ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü 5. basım Resimleyen: Mustafa Delioğlu Göknil Genç BÖCEK ORKESTRASININ MUHTEŞEM SINIFI 1 Resimleyen: Mustafa
DetaylıT.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI
BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR 4-10 Nisan: Polis Haftası 7-13 Nisan: Dünya Sağlık Günü 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı 23 Nisan'ı içine alan hafta: Dünya Kitap Günü T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM
DetaylıHavacılıkta İnsan Faktörleri. Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA
Havacılıkta İnsan Faktörleri Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA BÖLÜM 2 Düşünen ve Hisseden Varlık İnsan İkinci Kısım: Sosyal İnsan Geçen Hafta GEÇEN HAFTA Yanlılık BU HAFTA Sosyal Etki Tartışma Issız bir adada
DetaylıBARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe
BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI 1966 da Adana da doğdu. Hüseyin Kıyar ve Yavuz Sarıalioğlu ile birlikte Ocak 1994 ve Ekim 1997 de iki şiir kitabı yayımladı. İletişim Yayınları nca
DetaylıHazırlayan: Saide Nur Dikmen
Yayın no: 168 SAYGI VE HÜRMET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 18 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu
Detaylı"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."
Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir
DetaylıÇiKOLATAYI KiM YiYECEK
ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,
DetaylıHelena S. Paige Çeviri Kübra Tekneci
Bir Kız Bara Girer Ve... Helena S. Paige Çeviri Kübra Tekneci 4 Bir Kız Bara Girer Ve... Bütün kadınlar bir iç çamaşırından çok fazla şey beklememeleri gerektiğini bilirler. Çok seksi olmak istiyorsanız,
DetaylıGÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY
GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY Dan Gutman Resimleyen Jim Paillot Emma ya Öğle Yemeği Balık Pizza Browni Süt 6 7 8 İçindekiler 1. Ben Bir Dahiydim!... 11 2. Bayan Cooney Şahane Biri... 18 3. Büyük Kararım...
DetaylıÇok Mikroskobik Bir Hikâye
Çok Mikroskobik Bir Hikâye ÜMMÜŞ PÖRTLEK İlköğretim Okulu nda sıradan bir ders günüydü. Eğer Hademe Kazım, yine bir gölgelikte uyuklamıyorsa, birazdan zil çalmalıydı. Öğretmenimiz, gürültü yapmadan toplanabileceğimiz
DetaylıYIL DEDE'NİN DÖRT KIZI
Hafta Sonu Ev Çalışması YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Zaman adlı ölümsüz bir dev vardı. Bir gün Zaman, Yıl Dede'yi dört kızıyla birlikte yeryüzüne indirdi. Kızlar, yeryüzünü çok sevdiler. Hepsi bir yana dağılıp
DetaylıBu konuda daha kim bilir ne yöntemler bulunacak? Tüm Kişisel Gelişim Uzmanı Meslektaşlarımı ve dostlarımı WC-TERAPİ çalışmalarına bekliyorum!
Bu konuda daha kim bilir ne yöntemler bulunacak? Tüm Kişisel Gelişim Uzmanı Meslektaşlarımı ve dostlarımı WC-TERAPİ çalışmalarına bekliyorum! Televizyon programına konuk olarak çağırılmıştım. Bir gün içerisinde
DetaylıCem Akaş BUMBA İLE BİBU. Resimleyen: Reha Barış
Cem Akaş BUMBA İLE BİBU Resimleyen: Reha Barış Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Düzelti: Leyla Nebioğlu Son Okuma: Egem Atik Kapak ve İç Tasarım: Gözde Bitir Tasarım Uygulama: Güldal Yurtoğlu 1. Basım: 2000
DetaylıUzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer
Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü Henry Winker İllüstrasyonlar: Scott Garrett Çeviri: Bengü Ayfer 4 GİRİŞ Bu sendeki kitaplar Dyslexie adındaki yazı fontu kullanılarak tasarlandı. Kendi de bir disleksik
DetaylıGünler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin
Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin kökünden kahverengi, pırıl pırıl bir şerit uzanıyordu.
DetaylıTİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU
TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU TARİH: / /2017 1. Öncelikle adınız nedir? Adınızın anlamı nedir? 2. Annenizden doğma, babanızdan olma, sizden başka evde yaşayan biri var mı? Varsa sizden büyük mü küçük mü?
Detaylıtellidetay.wordpress.com
Dört Dakika İçin Bile Olsa Okuyabilmek Evden acele ile çıkmıştım. Koşar adımlarla metroya doğru ilerlerken bir yandan öğrencilere vereceğim dersin plânını yapıyor, bir yandan da çiseleyen yağmurda ıslanmamaya
Detaylıtellidetay.wordpress.com
Dört Dakika İçin Bile Olsa Okuyabilmek Evden acele ile çıkmıştım. Koşar adımlarla metroya doğru ilerlerken bir yandan öğrencilere vereceğim dersin plânını yapıyor, bir yandan da çiseleyen yağmurda ıslanmamaya
DetaylıAdım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi
Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi daha çok sevdiğimiz bir dağ köyünde doğup büyüdüm. Uzak
DetaylıMİRKET NİNELER. Parti Veriyor
MİRKET NİNELER Tanıdığım en farklı iki kadın olan anneannem ve babaannem için... Çünkü onlar hep ayakta kalırlar. N. T. SEV Yayıncılık Eğitim ve Ticaret A.Ş. Nuhkuyusu Cad., No. 197 Üsküdar İş Merkezi,
DetaylıDört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda
Bir gün sormuşlar Ermişlerden birine: Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim demiş Ermiş. Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara
Detaylı6. Sınıf sıfatlar testi testi 1
6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamını sağlayan kelime sıfat değildir? A) Kaç liralık fatura kesilecek? B) Oraya gidip de ne iş yapacaksın? C) Ne kadar güzel konuşuyor
DetaylıGülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!
Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,
DetaylıÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun
Resimleyen: Uğur Altun Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü 2. basım Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ Resimleyen: Uğur Altun Yayın Koordinatörü: İpek Şoran
DetaylıUmutla, harabelerde günlük turuna çıkmış olan bekçi Hilmi Efendi yi aramaya koyuldu. Turist kalabalığı Efes sokaklarına çoktan akmaya başlamıştı.
Düş Kırıklığı Karnı iyice acıkmıştı. Harabeler içinde bulunan bekçi kulübesinin ardındaki, begonvil, yasemin ve incir ağaçlarıyla çevrili alana doğru koştu. Leziz yemeğinin tadını uzaktan bile duyumsuyordu.
Detaylıde hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu
İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda
DetaylıBay Çiklet in Bahçesi
1. Bölüm Bay Çiklet in Bahçesi Bay Çiklet, kırmızı sakallarıyla ve bacakları birbirine dolanmış bir ahtapot gibi ters ters bakan, kan çanağı gözleriyle öfke dolu, yaşlı bir adamdı. Çocuklardan, hayvanlardan,
DetaylıEvimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım
Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa
DetaylıDersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.
Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan
DetaylıCümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir.
ZAMİR (ADIL) Kitapları dolabın diğer rafına koyalım. Bunları dolabın diğer rafına koyalım. Yukarıdaki cümlelerde koyu yazılmış sözcükleri inceleyelim: ilk cümlede "kitap" sözcüğü bir varlığı kar şıladığından
Detaylıedersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları
RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki
DetaylıŞİMDİKİ ÇOCUKLAR HÂLÂ HARİKA
Zehra İpşiroğlu ŞİMDİKİ ÇOCUKLAR HÂLÂ HARİKA Resimleyen: Gözde Bitir Bu kitabın ilk baskısı ÇYDD için Toroslu Kitaplığı tarafından yapılmıştır. Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Düzelti: Leyla Nebioğlu Kapak
DetaylıAĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?
AĞIR ÇANTA Fatma o sabah evden çok zor çıktı. Akşam geç yatınca sabah kalkması zor oldu. Daha kahvaltısını yapamadan çıkmak zorunda kaldı evden. Okula geç kalacaktı yoksa. Okul yolunda çantasını taşımakta
Detaylı.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN
.com Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok benim kahraman dedem Kelimeleri zıt
DetaylıMUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN
MUTLU HAFTALAR Emrah&Elvan PEKŞEN ilkok BÜYÜK HARFLERIN KULLANIMI Emir Defne Özel isimlerin ilk harfleri büyük yazılır. Cesur Yumak Nevşehir Japon Azerbaycan Ağrı Dağı Anıtkabir Cümleler her zaman büyük
DetaylıMUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN
MUTLU HAFTALAR Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok BÜYÜK HARFLERIN KULLANIMI Emir Defne Özel isimlerin ilk harfleri
DetaylıHafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK
Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve ne yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını
Detaylı5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ
5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ HAZIRLIK SINIFI EKİM AYI ŞARKILARIMIZ OKULUMA BAŞLADIM BİR DÜNYA BIRAKIN SONBAHARIN SESLERİ SEVİMLİDİR HAYVANLAR HOŞ GELİŞLER OLA Her gün erken kalkarım Önce yüzümü
DetaylıΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ
ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΕΛΙΚΕ ΕΝΙΑΙΕ ΓΡΑΠΣΕ ΕΞΕΣΑΕΙ ΥΟΛΙΚΗ ΥΡΟΝΙΑ: 2012-2013 Μάθημα: Σοσρκικά
DetaylıTEMA: OKULUMUZU TANIYALIM KONU: OKULUMUZ TARİH: 01 EYLÜL / 30 EYLÜL YAŞAYAN DEĞERLER: SEVGİ
Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri TEMA: OKULUMUZU TANIYALIM KONU: OKULUMUZ TARİH: 01 EYLÜL / 30 EYLÜL YAŞAYAN DEĞERLER: SEVGİ Bu ayki yaşayan değerimiz Sevgi.
DetaylıHazırlayan: Saide Nur Dikmen
Yayın no: 169 VEFA VE CÖMERTLİK ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 5523 15 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu
DetaylıUFUK GÜRBÜZDAL TURK 102-3
UFUK GÜRBÜZDAL 21302411 TURK 102-3 (Ayhan Türker/ Çiçekçi / turkerart.com) BÜTÜN YEMİŞLER DALLARINIZDADIR Çiçekçi bir abi var kireci dökülen binamızın önünde, yaşı binanın kapısından bakınca kırk, kırk
DetaylıABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.
SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç
DetaylıYazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :
Yazan : Osman Batuhan Pekcan Ülke : FRANSA Şehir: Paris Kuruluş : Vir volt Başlama Tarihi : 4.7.2017 Bitiş Tarihi : 9.8.2017 E-posta : bat.pekcan@gmail.com Herkese Paris ten selamlar. Dün itibariyle 1
Detaylı3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?
3 YAŞ AYIN TEMASI Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar? İskelet sistemi nedir? Ne işe yarar? Aile ve aileyi
DetaylıYOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN
YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN 2011 PAZARTESĐ SAAT- 07:42 Sahne - 1 OTOBÜS DURAĞI Otobüs durağında bekleyen birkaç kişi ve elinde defter, kitap olan genç bir üniversite öğrencisi göze çarpar. Otobüs gelir
DetaylıŞEBNEM İŞİGÜZEL Eski Dostum Kertenkele
ŞEBNEM İŞİGÜZEL Eski Dostum Kertenkele ŞEBNEM İŞİGÜZEL 1973 yılında doğdu. İstanbul Üniversitesi nde antropoloji okudu. İlk kitabı Hanene Ay Doğacak 1993 yılında yayımlandı. Aynı yıl Yunus Nadi Öykü Ödülü
DetaylıŞEBNEM İŞİGÜZEL Sarmaşık
ŞEBNEM İŞİGÜZEL Sarmaşık ŞEBNEM İŞİGÜZEL 1973 yılında doğdu. İstanbul Üniversitesi nde antropoloji okudu. İlk kitabı Hanene Ay Doğacak 1993 yılında yayımlandı. Aynı yıl Yunus Nadi Öykü Ödülü ne değer bulundu.
DetaylıİLK OK UMA KİT APLARI
İLK OKUMA KİTAPLARI Bu kitabın sahibi:... Altı yaşındaki Ugo bir sabah uyanmış ve bir de bakmış ki karnının üzerinde yeşil bir aslan oturuyor! Aslan şişman değilmiş ama pek ufak tefek de sayılmazmış.
DetaylıIlgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)
Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr) 14 Şubat 2010 Pazar günü, Fotoğraf Sanatı Kurumu (FSK) organizasyonluğunda 26 kişilik bir grupla günübirliğine Ilgaz a gidiyoruz.
DetaylıHAKAN BIÇAKCI Otel Paranoya
HAKAN BIÇAKCI Otel Paranoya HAKAN BIÇAKCI 1978 de İstanbul da doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul da tamamladıktan sonra 1996 yılında üniversite eğitimi için Ankara ya gitti. 2001 de Bilkent Üniversitesi
DetaylıHazırlayan: Saide Nur Dikmen
Yayın no: 162 DÜRÜSTLÜK VE DOĞRULUK ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 5523 99 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın
DetaylıSevgi Başman. Resimleyen: Sevgi İçigen
SEVGİ BAŞMAN: 1986 da Tokat ta doğdu. 2008 yılında İstanbul Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünü bitirdi ve ardından İngiltere ye yerleşip üç yıl öğretmenlik yaptı. 2012 yılında Keele Üniversitesi
DetaylıDESTANLAR VE MASALLAR. Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK. Masal. Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez
Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez DESTANLAR VE MASALLAR Masal samed Behrengi Küçük Kara Balık Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez Yayın
DetaylıWLL100. Ninnici Hav Hav KULLANIM KILAVUZU
WLL100 Ninnici Hav Hav KULLANIM KILAVUZU TR Ambalaj İçeriği Ürün ambalajının içinden aşağıdakiler çıkmalıdır: Ninnici Hav Hav 3 adet AAA Çinko Karbon Pil Kullanım Kılavuzu Pillerin Yerleştirilmesi DİKKAT!
DetaylıBen gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz
ÜNİTE 4 Şimdiki Zamanın Rivayeti Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz Siz gid-iyor-muş-sunuz
DetaylıEYLÜL AYI BÜLTENİ(İnci Taneleri)
EYLÜL AYI BÜLTENİ(İnci Taneleri) KONULAR 1-Okula Uyum Haftası 2-Okulumuzu Tanıyoruz 3-Okul Kuralları BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR 1-1-4 Eylül kurban bayramı 2-25 Eylül- 1 Ekim itfaiye haftası 3-Eylülün 3. haftası
DetaylıHerkese Bangkok tan merhabalar,
Herkese Bangkok tan merhabalar, Başlangıcı Erasmus stajlarına göre biraz farklı oldu benim yolculuğumun aslında. Dünyada mimarlığın nasıl ilerlediğini öğrenmek için yurtdışında staj yapmak ya da çalışmak
DetaylıADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?
1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ismin yerini tutan bir sözcük kullanılmıştır? A) Onu bir yerde görmüş gibiyim. B) Bahçede, arkadaşımla birlikte oyun oynadık. C) Güneş gören bitkiler, çabuk büyüyor.
DetaylıÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Tanşıl Kılıç. Roman ŞEKERLİ SİNEK. 12. basım. Resimleyen: Vaqar Aqaei
Tanşıl Kılıç ŞEKERLİ SİNEK ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Roman Resimleyen: Vaqar Aqaei 12. basım Tanşıl Kılıç ŞEKERLİ SİNEK Resimleyen: Vaqar Aqaei Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör: Ebru Akkaş Kuseyri İç
DetaylıTanşıl Kılıç ŞEKERLİ SİNEK. Resimleyen: Vaghar Aghaei
Tanşıl Kılıç ŞEKERLİ SİNEK Resimleyen: Vaghar Aghaei cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör: Ebru Akkaş Kuseyri İç ve Kapak Tasarım: Gözde Bitir Tasarım Uygulama: Güldal
DetaylıDerleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen
Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen NOGAY Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen NOGAY Çok çok eski zamanlarda, var varken, yok yokken ahmak bir kurt, kapana yakalanmış. Kapana yakalanan
DetaylıEsrarengiz Olaylar. Dangg Dongg Dangg
Esrarengiz Olaylar Saatler gece yarısını çoktan geçmişti. Uzaklarda bir yerlerde, sarkaçlı duvar saatinin iç ürperten sesi yankılandı: Dangg Dongg Dangg Bir köpek uludu. Yarasalar, ince tonlu haykırışlarla,
Detaylı1 Anne çocuğuna ne öğütlüyor?
. Sınıfı Hatırlıyorum Türkçe Noktalama İşaretleri 1. Hafta Aşağıdaki şiiri iki defa okuyunuz. Verilen soruları cevaplandırınız. TEMİZ ÇOCUK Temiz çocuk hasta olmaz. Gönlü acı ile dolmaz. Hiçbir vakit benzi
DetaylıDENİZ YILDIZLARI ANAOKULU. NİSAN AYI 1. ve 2. HAFTASINDA NELER YAPTIK?
DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU NİSAN AYI 1. ve 2. HAFTASINDA NELER SERBEST ZAMAN YAPTIK? Çocuklara sporun önemi anlatıldı ve her sabah spor yaptırıldı. Çocuklar ilgi köşelerinde öğretmen rehberliğinde serbest
DetaylıPırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla. Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen. insanların kullandığı yoldan;
Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen insanların kullandığı yoldan; yemyeşil ağaçların rüzgar ile savrulan dallarından çıkan sesin dalga
DetaylıZeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI
Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) İmtiyaz Sahibi Adına Ramazan BALCI Okul Müdürü Fatma BAŞA ( Özel Eğitim Öğretmeni ) Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI ( Görsel Sanatlar Öğretmeni
DetaylıEvlat Edinilen Çocuğa Multidisipliner Yaklaşım: Vaka Örnekleri Üzerinden Evlat Edinme. Psikolog Reyhan Bahçivan-Saydam
Evlat Edinilen Çocuğa Multidisipliner Yaklaşım: Vaka Örnekleri Üzerinden Evlat Edinme Psikolog Reyhan Bahçivan-Saydam Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu na göre 2008 yılı sonu itibariyle evlatt edindirilen
DetaylıYönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20
Düğünlerde Takılan Sahte Paralar Yüksek eğitimini tamamlamış, babası ticaretle uğraşan, annesi ise bir bankada görevli bulunan bir ailenin tek kızıydı. Okul arkadaşı ile evlenmeye karar vermişlerdi. Damat
DetaylıZengin Adam, Fakir Adam
Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Zengin Adam, Fakir Adam Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children
DetaylıKEREM ASLAN Her Şey Dahil
KEREM ASLAN Her Şey Dahil KEREM ASLAN 1987 de Ankara da doğdu. TED Ankara Koleji ve Yahya Kemal Beyatlı Lisesi ni bitirdi, Uludağ Üniversitesi Felsefe Bölümü nden mezun oldu. Eğitimine devam etmek için
DetaylıTürkçe Yayım Hakkı: Akcalı Ajans aracılığıyla Epsilon Yayıncılık Hizmetleri Tic. San. Ltd. Şti.
Dr. CARBLES ÇOK ACIMASIZ Orijinal Adı: My Weird School / Dr. Carbles is Marbles Yazarı: Dan Gutman Genel Yayın Yönetmeni: Meltem Erkmen Çeviri: Andaç Oral Düzenleme: Gülen Işık Resimleyen: Jim Paillot
DetaylıÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR
ANNEM ANNEM Annem annem canım annem, Gönlüm senle kalbim senle Canım annem gülüm annem Dünyam sensin benim bir tanem.. Biliyorum elbet bir gün gelecek Bir başka bebekte bana annem diyecek Bende hep iyi
Detaylıyeniden açıncaya kadar bir kenara koyarlar, kendilerince unuturlar. Yalnızca gazetelerine verirler kendilerini.
Yağmurlu Bir Gün O kadar yağmurlu bir gündü ki böyle bir günde kimsenin canı dışarıya çıkmak istemezdi. Yağmur geceden bu yana hız kesmeden, sağanak halinde yağmaya devam etmişti. Öylesine gürültülü yağıyordu
DetaylıHerkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse
Gösterdim Gördü anlamına gelmez Söyledim Duydu anlamına gelmez Duydu Doğru anladı anlamına gelmez Anladı Hak verdi anlamına gelmez Hak verdi İnandı anlamına gelmez İnandı Uyguladı anlamına gelmez Uyguladı
DetaylıProf.Dr. Jeffrey H. Lang ın İlk Namazı
Prof.Dr. Jeffrey H. Lang ın İlk Namazı ABD nin Kansas Üniversitesinden matematikçi Prof.Dr. Jeffrey H. Lang, İslam a giriş hikâyesini yazmış olduğu Melekler Soruncaya Kadar [Even Angels Ask: A Journey
DetaylıÖ.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI
Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI 01-05 HAZİRAN 2015 01 HAZİRAN PAZARTESİ SERBEST ZAMAN ETKİNLİĞİ: Çocuklarla selamlaşıldı ve istedikleri ilgi köşelerinde evden getirdikleri oyuncaklarla
DetaylıEZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması BEZELYE TANESİ
Hafta Sonu Ev Çalışması BEZELYE TANESİ Zamanın birinde bir bahçe varmış. Bahçede bir bezelye varmış. Bezelye bahçede büyümüş. Tohum vermeye başlamış. Bir bezelye tanesi kabuğundan ayıklanmış. Evin çocuğu
DetaylıALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?
ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.
DetaylıBudist Leyko dan Müslüman Leyla ya
Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Hiroşima da büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli vardı ve Buda nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel günlerde de evimizdeki
DetaylıÇocuklar için Kutsal Kitap sunar. Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine
Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org
DetaylıPELİN BUZLUK Deli Bal ve Kanatları Ölü Açıklığında
PELİN BUZLUK Deli Bal ve Kanatları Ölü Açıklığında PELİN BUZLUK 1984 te doğdu. Öykü ve yazıları 2002 den bu yana çeşitli dergi ve seçkilerde yayımlandı. Deli Bal (2010) adlı ilk öykü kitabı Yaşar Nabi
DetaylıAHIRIN İÇİNDEKİ SARAY 300 Ispartalı filmini hatırladınız mı?
AHIRIN İÇİNDEKİ SARAY 300 Ispartalı filmini hatırladınız mı? Ve orada kötü kalpli olarak gösterilen Pers İmparatoru Darius u Diğer ismiyle Dara yı Tarih 300 lü yılları gösteriyor. Ama İsa henüz doğmamış.
DetaylıAnneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?
Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil
DetaylıÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz
Refik Durbaş BEZ BEBEKLE KUKLASI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Şiir Resimleyen: Burcu Yılmaz 2. basım Refik Durbaş BEZ BEBEKLE KUKLASI Resimleyen: Burcu Yılmaz Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör: Ebru Akkaş
Detaylı