İKİ AYLIK SİYASİ / TEORİK GAZETE

Benzer belgeler
Araştırma Notu 12/126

Küresel Krizden Sonrası Reel ve Mali. Sumru Altuğ Koç Üniversitesi, CEPR ve EAF 14 Mayıs 2010

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2014 MART İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

Devrim Öncesinde Yemen

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 KASIM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

Araştırma Notu 15/179

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

HALI SEKTÖRÜ. Nisan Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

HALI SEKTÖRÜ. Mart Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2011 OCAK - ARALIK İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

2012 SINAVLARI İÇİN GÜNCEL EKONOMİ ÇALIŞMA SORULARI. (40 Test Sorusu)

TÜRKİYE EKONOMİSİNDE YAŞANAN GELİŞMELER VE 2011 YILI EKONOMİK BEKLENTİLERİ. Dr.Süleyman Yaşar. 17 Nisan 2011

HALI SEKTÖRÜ. Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

AR& GE BÜLTEN. Dünya Ekonomisi Ne Durumda. Dolayısıyla ülkemiz ekonomisi, dünya ekonomisindeki büyüme-gelişme konjonktürüne daha duyarlı hale geldi.

TİCARİ İLİŞKİLER DURUM İKÖ ÜLKELERİ ARASINDA AVRUPA BİRLİĞİ >>

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 MAYIS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 AĞUSTOS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi

HALI SEKTÖRÜ. Mart Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

109 MİLYAR DOLARLIK YABANCI PORTFÖYÜ VAR

MECLİS TOPLANTISI. Ender YORGANCILAR Yönetim Kurulu Başkanı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 EKİM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

HALI SEKTÖRÜ. Kasım Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2012 TEMMUZ İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2012 NİSAN İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

2011 YILI OCAK- KASIM DÖNEMİNDE HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

2010 OCAK HAZİRAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2018 MAYIS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU HAZİRAN 2018 İTKİB HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON AR-GE ŞUBESİ

HALI SEKTÖRÜ. Ocak Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 MAYIS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi

2010 YILI OCAK-MART DÖNEMİ TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

Yurtdışına kâr transferi 8 yılda 54 milyar doları aştı

Abdi İpekçi Caddesi No : 57, Reasürans Han, E Blok 7.Kat Harbiye İstanbul Tel : +90 (212)

EKONOMİK GÖRÜNÜM MEHMET ÖZÇELİK

Marmara Üniversitesi Finans Sektöründe Yabancı Sermaye Sempozyumu

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

2010 OCAK NİSAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2015 LANSMANI 24 HAZİRAN 2015 İSTANBUL

Sayı: 2009/18 Tarih: Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 EYLÜL AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi

2014 YILI EKİM AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

2011 YILI OCAK- MART DÖNEMİNDE HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

ŞUBAT 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ocak 2012, No: 20

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

MALİYE BAKANI SAYIN MEHMET ŞİMŞEK İN MAKROEKONOMİK GELİŞMELER İLE 2010 YILI OCAK- HAZİRAN DÖNEMİ MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİNİ

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2010 OCAK - MART İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü

İÇİNDEKİLER (*) 1- Özel Sektörün Yurtdışından Sağladığı Uzun Vadeli Kredi Borcu ( Eylül)

2012 YILI KASIM AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

Büyüme Rakamları Üzerine Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme. Tablo 1. En hızlı daralan ve büyüyen ekonomiler 'da En Hızlı Daralan İlk 10 Ekonomi

2014 YILI EYLÜL AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 ARALIK AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2018 KASIM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU ARALIK 2018 İTKİB GENEL SEKRETERLİĞİ HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON AR-GE ŞUBESİ

* EL KAZANDI BİZ ÖVÜNÜYORUZ *BORSA 2012 DE DE YABANCIYA ÇALIŞTI *İstanbul da kazanıp, New York ta, Londra da şampanya patlattılar

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2015 Haziran Ayı İhracat Bilgi Notu

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2016 Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu

Cumhuriyet Halk Partisi

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 AĞUSTOS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2009 OCAK - ŞUBAT İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

tepav PETROL FİYATLARINDAKİ DÜŞÜŞÜN ÖTEKİ YÜZÜ Ocak2015 N DEĞERLENDİRMENOTU Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2015 Nisan Ayı İhracat Bilgi Notu

Faik ÖZTRAK Tekirdağ Milletvekili

2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

Araştırma Notu 13/156

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

Reel Sektör Risk Yönetimi

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2015 Mart Ayı İhracat Bilgi Notu

TEKSTİL SEKTÖRÜNÜN 2014 YILI MART AYI İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

Türkiye, 2012 yılında dünyada uluslararası doğrudan yatırım liginde iki basamak yükseldi

PAGEV - PAGDER. Dünya Toplam PP İthalatı

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GELİR AMAÇLI ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 70

AĞUSTOS 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

06 Temmuz 10 Temmuz 2015

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2011, No:5

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2019 ŞUBAT AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU MART 2019 İTKİB GENEL SEKRETERLİĞİ HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON AR-GE ŞUBESİ

Ekonomide Değişim. 15. ÇözümOrtaklığı Platformu. 15 Aralık

MART 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

MAYIS 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2012, No: 29

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü

BÜYÜMEDE 110, ENFLASYONDA 134 ÜLKE BİZDEN DAHA İYİ DURUMDA

2014 YILI NİSAN AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

plastik sanayi Plastik Sanayicileri Derneği Barbaros aros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri

Abdi İpekçi Caddesi No : 57, Reasürans Han, E Blok 7.Kat Harbiye İstanbul Tel : +90 (212)

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ!

Büyük Türkiye, Güçlü Ekonomi için kişi başına gelirle birlikte insani gelişmişliğe, özgürlük ve demokrasi standartlarına da bakmak gerekir

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 72

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

Araştırma Notu 14/165

OCAK-KASIM 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ

TAYSAD Aylık Sektör Raporu Haziran 2010

Transkript:

Karkerên jin û mêr! Ji xeynî zencîrên we tiştekî we yê wendakirinê tune! Hûn dikanin cîhanekê nu wergirin! Kadın ve erkek işçiler! Zincirlerinizden başka kaybedecek birşeyiniz yok! Kazanacağınız yeni bir dünya var! EYLÜL/EKİM 2011/05 FİYATI 2 TL ISSN 1302-692X153 İKİ AYLIK SİYASİ / TEORİK GAZETE

editörden - içindekiler Değerli okuyucu, yaz aylarını geride bıraktığımız yeni bir yayın döneminde sizlerle tekrar birlikteyiz. Bu sayımızdaki ilk makale, dünyada ve Türkiye deki ekonomik durumu ve güncel siyasal gelişmeleri ele alıyor. Oldukça geniş olan bu değerlendirmeyi ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz. Geçen sayımızda Kürt halkına karşı savaş isteyenlerin provokasyonlarına dikkat çekmiştik. Geldiğimiz süreçte Kürt halkına yönelik savaş resmen başlatıldı ve hergün yükseltilerek devam ediyor. Türk medyası ise herzamankinden daha fazla savaş çığırtkanlığı yapıyor. Egemenlerin bu yüzünü teşhir eden yazıları Halkların Kardeşliği İçin sayfalarımızda bulabilirsiniz. Kadına yönelik şiddet devam ederken kadın katliamlarına hergün bir yenisi daha ekleniyor. Bu sayımızda kadına yönelik şiddete karşı önemli çalışmalar yürüten KAMER Kadın Vakfı nın tanıtımına ve yaptığı çalışmalara yer verdik. Panorama sayfalarında ise ilk olarak Somali de yaşanan insanlık dıramını, emperyalistlerin ve Türkiye gibi uşaklarının ikiyüzlü çıkarlarını dünyanın açları - açların dünyası başlıklı bir yazı ile değerlendirdik. EDİTÖRDEN Arap Baharı nın rüzgarları Bahreyn deki protestoları tetiklemese de etkiledi. Bahreyn de yaşanan gelişmeler ve Suriye deki durum Panorama sayfalarımızın diğer önemli yazıları. Çevre sayfalarımızda işçi ve emekçiler açısından hayati önemde olan atom enerjisi sorununu irdelemeye ve son dönemde yaşanan gelişmeleri değerlendirmeye devam ediyoruz. Bu sayı ile birlikte kavganın doğrusu - doğrunun kavgası adı altında yeni bir başlık açmaya karar verdik. Bu başlık altında bundan sonra düzenli olarak ideolijik mücadele alanı ile ilgili makalelere, yazılara yer verecğiz. Bu sayımızın ilk yazısı, birinci bölümünü yayınladığımız Troçkizm ve Bolşevikler üzerine. Bunlar dışında daha değinmediğimiz başka yazılar, değerlendirmeler var. Bunları da dergi sayfalarımızda bulabilirsiniz. Umuyoruz ki yaz tatili ile birlikte geçen dönemin yorgunluğunu bir nebze üzerinizden atmış, yeni bir enerji ile çalışmalara başlamaya hazırsınızdır. Yeni bir sayı ile daha buluşmak dileğiyle... Yeni Dünya İçin Çağrı Eylül 2011 İÇİNDEKİLER GÜNDEM Artan Fırsatlar Ve Büyüyen Tehlikeler Dönemi....3 HALKLARIN KARDEŞLİĞİ İÇİN Savaş yükseltiliyor!....15 Mehmetçik Medya Savaş Çığırtkanlığı Yapıyor!....17 Renkler Solmasın, Kültürler Kaybolmasın....19 GÜNCEL İnsan, haklarıyla insandır...23 YENİ KADIN DÜNYASI KAMER VAKFI ÜZERİNE....27 LGBT den onur yürüyüşü...32 PANORAMA Dünyanın açları açların dünyası!...33 Kahrolsun Kral! Özgürlük istiyoruz!...37 Baas rejimine karşı mücadele meşrudur!...40 YAŞAMA TEMELLERİNİ KORUMA MÜCADELESİ Atom Enerjisi Sorununda Son Dönemdeki Gelişmeler Üzerine...44 ÇEVİRİ ve yaşamınızın devamında size başarılar dileriz....51 Norveç teki ırkçı-faşist saldırısı konusunda ICOR açıklaması.... 54 KAVGANIN DOĞRUSU / DOĞRUNUN KAVGASI TROÇKİ VE BOLŞEVİKLER...55 SERBEST KÜRSÜ Ciddiyet talebine önce kendimiz uyalım! başlıklı eleştiri yazısı üzerine...64 2 Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Gazetesi adına Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Aziz Özer Yönetim Yeri ve Adresi: Fatih Mah. Bahçeyolu Cad. Ülbeği İş Merkezi No: 9 Kat: 4 Esenyurt / İstanbul Tel/Fax: (0212) 620 67 57 Banka Hesap: Türkiye İş Bankası Galatasaray-İstanbul, Hesap No: 1022 0 738654 Sayı: 153 Eylül/ Ekim 2011 ISSN 1301-692X153 Fiyatı: Türkiye: 2 TL Türkiye Dışı: 3,00 Euro Baskı: Berdan Matbaacılık Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 215-216-239 Topkapı/İstanbul Tel: (0212) 613 11 12 Yayın Türü: Yerel Süreli www.ydicagri.org mail@ydicagri.org

Ekonomik Durum ve Gelişmeler Artan Fırsatlar ve Büyüyen Tehlikeler Dönemi gündem Dünya genelinde ve ülkelerimiz özelinde devrimci komünist faaliyetlerin başarısı için objektif ortamın uygun olduğu, fırsatların arttığı ve fakat aynı zamanda tehlikelerin de büyüdüğü bir dönemden geçiyoruz. Bu dönemi belirleyen ekonomik durum ve gelişmeler konusunda durum kabaca şöyle: DÜNYA EKONOMİSİ Dünya Ekonomisi 2009 yılının ikinci yarısından itibaren ( 3. çeyrekten itibaren) yeniden büyümeye başladı. 2007 ikinci yarısında üçüncü çeyreğinde- başlayan yeni kriz devresinde depresyon aşamasından, canlanma aşamasına geçildi. Bu büyüme konusunda ama şunlar bilinmelidir: *Bu kriz devresinde, devrevi krizin birinci aşamasından (kriz aşaması) ikinci aşamasına (depresyon aşaması) normalin çok üzerinde bir hızla, çok kısa sürede geçildi. Bunda kriz devresinin henüz başlangıcı sayılan bir dönemde patlayan mali kriz/borsa krizi belirleyici rol oynadı. 2008 Eylül ünde ABD finans yönetiminin en büyük borsa kumarbazlarından Lehman Brothers in iflasına göz yumması ile tetiklenen mali kriz, çok kısa sürede bütün dünyayı sardı. Krizin patlamasından önceki yıllar fiktif sermaye karlarının aşırı artması ( yükseliş döneminde piyasaya sürülen değişik fiktif sermaye araçları yıllık %30-40 rant getiriyor büyüyor du.) borsa değerlerini bir balon gibi şişirmişti. Patlamaya hazır hale gelen balon Lehman Brothers in iflası ile patladı. Borsalar çok kısa sürede trilyon dolarlarla ifade edilen değer kayıplarına uğradılar. 2007 Ekim inde tarihi zirvelerine ulaşmış olan borsaların değeri 2008 sonuna kadar toplam 32 trilyon dolar değer kaybına uğradılar. Bu rakam Türkiye nin 2007 GSYİH nın (658 milyar dolar) 50 katı! Başta en büyük borsa kumarbazları konumundaki Yatırımcı Bankalar ve sigorta tekellerinin önemli bir bölümü iflas tehlikesi ile karşı 3

gündem 4 karşıya kaldı. Devletler tarafından kurtarılmayan lar iflas ettiler. Bu dünya ekonomisinde yaşanan en büyük kapsamlı mali krizdi. Bu krizdeki değer kaybı esas olarak fiktif sermayedeki değer kaybı olmasına rağmen, bu büyüklükte bir mali krizin reel ekonomiye olumsuz yansıması kaçınılmazdı. Reel ekonominin başat aktörleri olan sanayi tarım ve hizmet tekelleri; bu arada devletler ve yerel yönetimler de borsa oyuncuları konumunda idiler. Örneğin İngiltere devlet sigorta fonları; Almanya daki değişik eyaletlerdeki eyalet işletmeleri ( su, trafik, enerji işletmeleri; eyalet bankaları vs.) halktan toplanan paraları çoğaltma iddiasıyla- en karlı yatırımcı bankalara yatırmışlar dı. Borsa kayıpları, bunların da kaybı anlamına geliyor, reel ekonomiye yansıyordu. Bu yansıma genel planda ele alındığında 2007 üçüncü çeyreğinden itibaren önce gelişmiş endüstri ülkelerinde büyüme oranında his edilir gerileme şeklinde başlayan yeni kriz devresinde, depresyon aşamasına büyük bir hızla geçilmesi biçiminde oldu. 2007 yılında dünya ekonomisi bir bütün olarak ele alındığında hala % 5 lik bir büyüme söz konusu idi. Bu bir önceki yıla göre büyüme oranı açısından % 0,2 lik bir gerileme ifade ediyordu. 2004 ten itibaren dünya gerçek YİH bir önceki yıla göre şu oranlarda büyümüştü: 2004..................... % 5,3 2005... % 4,7 2006..................... % 5,2 2007... % 5,0 Fakat gerileme eğilimi gelişmiş endüstri ülkelerinde net olarak ortaya çıkmıştı. Genelde hala orta vadeli ortalama büyümenin üzerinde bir büyüme olması, artık yükselme eğiliminden gerileme eğilimine geçilmiş olması gerçeğini, yeni bir kriz devresine girildiği gerçeğini değiştirmiyordu. Gelişmiş endüstri ülkelerinde 2007 yılında ortalama büyüme % 2,5 iken, burjuva ekonomistlerinin gelişmekte olan ülkeler, eşik ülkeleri vs. biçiminde adlandırdığı ülkelerde ortalama büyüme % 7,7 idi. Yani % 5 lik büyümenin yük ünü önemli ölçüde bu ülkeler taşıyordu. Dünya ekonomisinin hala en büyük gücü konumunda olan ABD % 2 lik ve gerileme eğilimi içinde bulunan büyüme oranı ile, ekonomik gelişmede motor rolünü yitirme yönünde ilerliyordu. 2008 yılında dünya ekonomisinde büyüme hızındaki gerileme eğilimi hızlanarak sürdü. 2008 Eylül ünde patlayan mali kriz bu eğilimi daha da hızlandırdı. 2008 yılı büyüme oranı % 3,4 ile 2004 den bu yana ilk kez orta vadedeki % 3,5 luk büyüme oranının altına düşmüştü. Bir yıl önceki büyüme hızına göre % 1,6 bir gerileme idi. Bu gerilemede başı yine gelişmiş endüstri ülkeleri çekiyordu. ABD ekonomisinin 2008 büyümesi % 1,1 e gerilemişti. Japonya da durum daha da kötü idi. Japon ekonomisi 2008 yılında % - 0,7 büyüme ile, bir önceki yıla göre büyümemiş küçülmüştü. Bütün gelişmiş endüstri ülkeleri nin 2008 ortalaması % 0,8 lik bir büyüme idi. Dünya çapındaki % 3,4 lik büyümenin yükü başta Çin (% 9) ve Hindistan (% 6,2) olmak üzere gelişmekte olan ülkeler tarafından çekiliyordu. 2008 in son çeyreğinde mali krizin etkileri açıkça görülmeye başlamış, büyüme 0 ın altına düşmüştü ve hızla düşmeye devam ediyordu. Bu dünya ekonomisi açısından İkinci Dünya Savaşı sonrasında bir ilkin habercisi idi. Bu eğilimle 2009 yılında dünya ekonomisi ilk kez büyümeyecek, küçülecekti. Nitekim öyle de oldu. 2009 un ilk üç çeyreğinde dünya ekonomisi ikinci dünya savaşı ertesinde görülmemiş boyutlarda eksi büyüme yaşadı; yani küçüldü. Sonuç olarak son çeyrekte başlayan ve kriz devresinde çok hızlı girilen depresyon aşamasından, canlanma aşamasına geçişin işareti olan yeniden büyümeye rağmen 2009 yılı bütününde dünya ekonomisi bir önceki yıla göre yüzde 0,9 oranında küçüldü. Küçülme gelişmekte olan ülkelerde hızı biraz düşse de süren yüksek büyümeye rağmen gerçekleşti. Dünya ekonomisinde dengelerin değişme eğiliminin görülmesi açısından aşağıya seçilmiş kimi ülkelerin 2009 büyüme oranlarını veriyoruz: Gerçek YİH nın bir önceki yıla göre büyüme oranı /% olarak: ABD...- 2,6 Japonya...- 5,2 Avro Bölgesi...- 4,1 İngiltere...- 4,9 Gelişmiş endüstri ülkeleri ortalaması 3,6 Çin.....................8,6 Doğu Asya...0,0 Latin Amerika...-2,1 Hindistan...5,7 Rusya... -7,9 Dünya genel...- 0,9 (Bütün rakamlar, Almanya Kiel Dünya Ekonomisi

Enstitüsü (Institut für Weltwirtschaft-Kiel, IfW) tarafından OECD ve IMF kaynaklarına dayanarak yapılan hesaplar temelindedir ; IfW nin üç aylık aralıklarla çıkardığı yayınlardan alınmıştır.) 2010 yılında, 2009 un son çeyreğinde başlayan yeniden büyüme dört çeyrekte de sürdü. Sonuçta 2010 yılında dünya ekonomisi bir yıl öncesine göre % 5,1 oranında büyüdü. Bu kriz devresinde depresyon aşamasından canlanma aşamasına geçildiği anlamına geliyor. Burada da yine seçilmiş kimi ülkelerin rakamlarını verelim: Gerçek YİH nın bir önceki yıla göre büyüme oranı % olarak: ABD...2,9 Japonya...4,0 Avro Bölgesi...1,8 İngiltere...1,3 Gelişmiş endüstri ülkeleri ortalaması 3,0 Çin.................... 10,3 Doğu Asya...6,0 Latin Amerika...6,9 Hindistan...10,4 Rusya...3,5 Dünya genel...5,1 Görüldüğü gibi oldukça yüksek büyüme değerinde değerin büyümesinde yine Çin (10,3) ve Hindistan (10,4) gibi ülkelerin çok yüksek büyüme oranları belirleyici rol oynuyor. Diğer yandan 2009 daki küçülme eğilimi emperyalist merkez ülkelerinde de bitmiş, eğilim tersine dönmüş, yükselme/büyüme eğilimi egemen hale gelmiştir. Dünya ekonomisinin bütününde olduğu gibi tek tek bütün parçalarında bir canlanma yaşanmaktadır. Ancak bu 5,1 lik yüksek büyüme görüntüsü bağlamında önce bu büyüme oranının bir yıl öncenin dünya gerçek YİH na göre hesaplanan bir oran olduğu bilinmelidir. Bir yıl öncesinde, yani 2009 da ise dünya ekonomisi gerçek anlamda dibe vurmuş durumda idi. İkinci Dünya Savaşı ndan bu yana dünya ekonomisi bir bütün olarak ele alındığında, yıl bazında, ilk kez küçülmüş, büyüme sıfırın altına düşmüştü. 2010 un % 5,1 lik büyümesi, sıfırın altına düşmüş büyüklükten başlayan bir büyüme idi. Kriz öncesi yıl olan 2007 nin seviyesindeki bir YİH na varmak için daha çok mesafe kat edilmesi, büyümenin birkaç yıl daha bu seviyede sürmesi gerekiyordu. *** *Bundan da önemlisi şudur: Bu büyümede tabii ki finansal krizden görünür çıkış önemli rol oynuyor. Görünür çıkış diyoruz, çünkü bu görüntünün altında devletlerin banka ve diğer kimi finans tekellerini kurtarmak için girdikleri aşırı borçlanma, fiktif sermayenin boyutlarının olağanüstü büyümesi, bir çok devletin iflas sınırına dayanması, sistemin bütünüyle çökmemesi için borçlanmanın daha da arttırılması yatıyor. 2008 Eylül ünde patlayan finansal krizde, bu krizin bütün finansal sistemi çökertme tehlikesi karşısında devletler devreye girerek büyük kurtarma paketleri açtılar. Bu kurtarma operasyonları büyük finans kuruluşlarının ve kimi tekellerin mali yükümlülüklerinin devletler tarafından üzerlenilmesi, bir başka deyimle bunların zararlarının toplumsallaştırılması anlamına geliyordu. Yalnızca ABD ve AB ülkelerinin banka/tekel kurtarma operasyonlarında ilk anda açtıkları paketlerin tutarı 3 trilyon 350 milyar dolar civarında idi. Fakat bu ilk paketler durumu düzeltmeye yetmedi. Bunları yeni paketler izledi. Bu zaten borçlu olan devletlerin daha da büyük borç altına girmesi demekti. Sonuç: Devlet borçları balonu şiştikçe şişiyor. Bu çok daha büyük ve yıkıcı yeni finans krizlerinin ekiminin yapılması anlamına gelmektedir. Bu borç balonlarının havası işçi ve emekçi kesimlere bindirilen yeni yüklerle indirilmeye çalışılıyor. Ancak boyutlar o kadar büyük ki, hangi tedbirler alınırsa alınsın bu borç balonları eninde sonunda patlayacaktır. Borç batağının boyutlarının görülmesi açısından duruma baktığımızda durum şöyle idi: Dünyanın hala en büyük ekonomisi konumunda olan ABD, borç hacmi açısından haziran 2011 de 14 trilyon 290 milyar dolarlık borç ile dünyanın en borçlu ülkesi idi. Bu borç ABD nin 15,08 trilyonluk GSYİH nın % 94,76 ne eşitti! Ve yasalara göre borcun 14,03 trilyon doları aşması yasaktı. Fakat devlet işlerinin yürütülmesi için bu arada sürdürülen savaşlara para aktarmak için!- yeni borçlanma kaçınılmazdı. Obama yönetimi yeni borçlanma için yasal sanırın yukarı çekilmesini istiyor, cumhuriyetçiler en başta da Cumhuriyetçiler içindeki en sağ kanat, Tea party ciler- buna kesinlikle karşı çıkıyorlardı. Görünürde Obama yönetiminin borç sınırını yukarı çekme ve yeni borçlanma önerisini parlamentodan geçirip geçirmeyeceği belli değildi. Bunun olmaması 5 gündem

gündem 6 halinde iki çözüm vardı: Ya ABD devletinin resmen iflası gündeme gelecekti! ABD devleti mali yükümlülüklerini yerine getiremeyeceğini açıklayacaktı. Bu kuşkusuz ABD emperyalizminin dünya hegemonyası mücadelesinde onun lider rolünün bitişi anlamına gelirdi. Bunu ABD burjuvazisinin hiç bir kesiminin ciddi bir biçimde istemeyeceği açıktı. Kaldı ki bunu şu anda gerçek anlamda ABD nin en önemli rakipleri de istemezdi. Çünkü ABD nin böyle bir çöküşü, bütün sistemi kökünden sarsardı. Ya da ABD nin bol miktarda yeni para basarak hiper enflasyonu, dolayısı ile doların uluslararası para birimi olma fonksiyonunu kaybetmesini göze almak zorunda kalması yoluyla çözüm. Emperyalist dünya bugün bu çözüme de hazır değil. Yani aslında sonuçta ABD emperyalizminin iki temel partisinin bir uzlaşma ile yasal borç sınırını yükseltmesinin gerçek bir alternatifi yoktu. Buna rağmen her iki taraf ta pazarlık marjını yükseltmek için oldukça yüksekten konuşuyor, böylece belli bir belirsizlik ortamı oluşuyordu. Öyle ki bu belirsizlik ortamında 2011 yılı ortalarında bizzat ABD sermayesinin egemen olduğu uluslararası değerlendirme ajansları bile ABD ekonomisinin güvenilirlik derecesini düşürme durumunda kaldılar. Sonuçta pazarlıklar Temmuz ayı sonunda aslında borç sınırının bir kaç aşamada 14,3 trilyon dolardan, 16,7 trilyon dolara çıkarılması ile son buldu. Borç sınırının bu şekilde yukarı çekilmesi karşılığında Obama yönetimi devlet giderlerinde 10 yıllık bir süre içinde toplam 2,8 trilyon dolarlık bir kesintiye gidilmesi ve devlet gelirlerini arttırıcı herhangi bir vergi artışı vb. tedbire başvurulmaması planını kabul etti. Görünürde böylece gün kurtarılmış oldu! ABD devlet bütçesinin 2011 de 2,17 trilyonluk gelire karşılık, 3,82 trilyon dolarlık gider ile 1,65 trilyon açık veren bir bütçe olduğu bilindiğinde bu uzlaşma nın yalnızca günü kurtarma uzlaşması olduğu, hiç bir sorunu çözmediği, tersine borç batağına daha fazla batmanın yolunu açarak sorunu büyüttüğü ortadadır. (Veriler : Tagesspiegel, 2 Ağustos 2011, s 2 Kompromisse im Schuldenstreit ) *Japonya nın devlet borçlarının GSYİH ya oranı 2010 yılı itibarıyla % 189,8 dir. GSYİH nın nerede ise iki katı olan borçla, Japonya emperyalist ülkeler içinde şampiyon olduğu gibi, borcun GSYİH ya oranı açısından bütün ülkeler içinde en ön sıralarda yer alıyordu. Fukuşima ertesinde bu oranı % 225 i aştı. Eğilim daha da artma yönünde. Japonya şu anda borç/gsyih konusunda bütün dünyada 1. ülke konumunda! *27 ülkeyi kapsayan AB nin borç toplamı 8,690 trilyon Avro dur. Bu 27 ülkenin toplam GSYİH sının % 74 dir. Yani Avrupa Birliği bir bütün olarak alındığında AB nin kuruluşunda üyelik için şart koşulan toplam borcun GSYİH ya oranı % 60 ı aşamaz Mastricht kriterine göre kendini çoktan dağıtması gerekir! 17 ülkeyi kapsayan Avro Bölgesi ülkelerinin toplam borcu 7,062 trilyon Avro; borç/gsyih oranı % 79 dur. Avrupa Birliğinin üç ülkesinde borç/gsyih oranı % 100 ve üzerindedir. Yunanistan % 115; İtalya % 106; Belçika % 100 Maastircht in borç/gsyih oranı % 60 ı geçemez şartı bağlamında ise Avro ülkeleri içinde durum şöyle: Fransa...% 78 Portekiz...% 77 Almanya...% 73 Malta...% 69 İrlanda...%64 Avusturya... % 64 Hollanda...%61 bu kritere uygun değildi. Avro bölgesi dışındaki AB üyelerinde ise; Macaristan % 78; İngiltere % 68 lik oranlarla Maastricht in bu şartına uymuyor! Borç hacmi açısından ise AB nin en borçlu ülkeleri 2010 yılı sonu itibarıyla; Almanya... (1,762 trilyon Avro) (Vergi Mükellefleri Birliği borç hacmini 1,999 trilyon olarak hesaplıyor!) İtalya... (1,760 trilyon Avro) Fransa... (1,489 trilyon Avro) İngiltere... (950,4 milyar Avro) Danimarka... (689 milyar Avro) Polonya... (684 milyar Avro ) İspanya... (559,7 milyar Avro) Borç hacmi açısından 273,4 milyarlık borçla arka sıralarda gelen Yunanistan, 2011 birinci yarısında iflas bayrağını çekme durumunda kalan ve Avro nun çökmemesi için AB ve IMF nin doğrudan diktası altına sokularak kurtarıldı. Fakat bu da aynı ABD deki gibi günü kurtarma nın ötesinde bir anlam taşımıyor. Gidiş Avro bölgesinin küçülmesi yönünde. Fakat bu da aşırı borçlanma krizini gerçekten çözecek bir gelişme olmaz. (Veriler : F.Almanya Maliye Bakanlığı ; Aylık Rapor, mayıs 2010, yıl sonu için tahmini veriler)

Görüldüğü gibi mali krizden çıkış devlet borçlarının olağanüstü artması ile olmuş, yeni ve daha büyük bir mali krizin yolu döşenmiştir. Normal gelişme şartlarında devrevi kriz açısından, bu kriz devresinde canlanma aşamasından kalkınma aşamasına geçilmesi, önümüzdeki 3-4 yıl sonunda kalkınmada zirveye ulaşılması gerekir. Ancak bu kriz devresi hiç de normal olmayan şartlarda yaşanmaktadır. Depresyon evresine neredeyse 1 yıl içinde varılması, yine bir yıl içinde bu aşamadan yeni bir aşamaya geçilmesi normal değildir. Devlet borcu balonlarının bu denli şişmiş olması normal değildir. Bu balonların patlaması sonucu önümüzdeki 3-4 yıllık dönemde patlayacak büyük bir mali kriz bütün gelişmeyi durdurup, eğilimi tersine çevirecek potansiyele sahiptir. Bu durumda bu evre iki dipli bir evre olarak yaşanabilir. Türkiye nin durumu Türkiye bu kriz devresini az zararla atlatan ülkelerden biri. Bunda uluslararası alandaki tarihsel derinlikteki krizin Türkiye deki etkilerinin bir çok batı ülkesinden daha az olması rol oynadı. Tabii ki mali kriz etkilerini Türkiye de de gösterdi. Örneğin İMKB Ekim 2007 de 290 milyar dolar olan toplam değeri, Aralık 2008 de 104 milyar dolara kadar gerilemişti. Bu bir yıl içinde % 65 lik bir değer kaybı anlamına geliyordu. Fakat diğer bir dizi ülkede görüldüğü gibi büyük banka ve diğer finans kuruluşları iflasları vb. yaşanmadı. Bunda 2001 krizi ertesinde özelde bankacılık, genelde finans sektörünün yeniden yapılandırılması, spekülatif mali işlemlere kesin sınırlamalar getirilmesi, bankalar bağlamında bir Denetleme Kurulu oluşturularak, denetimin sıkılaştırılması vb. belirleyici rol oynadı. Devrevi krize gelince, Türkiye deki gelişme dünyadaki gelişmeye paralel oldu. 2001 de eksi 5,7 lik büyüme ile dibe vuran ekonomi ; 2007 ye kadar 6 yıl üst üste oldukça yüksek bir tempoda büyüdü. Bu altı yılın ortalama büyüme hızı 6,82 ile hem Türkiye nin orta vadeli büyüme hızının, hem de dünya ekonomisindeki aynı dönemdeki büyüme hızının üzerinde idi. 1999-2007 yılları arasında Türkiye ekonomisinin bir önceki yıla göre büyüme oranları: Yıllar büyüme hızı (% olarak) 1999...- 3,4 2000... 6,8 2001...-5,7 2002... 6,2 2003... 5,3 2004......................... 9,4 2005... 8,4 2006......................... 6,9 2007... 4,7 (Kaynak: TÜİK,Dönemler itibarıyla GSYİH, Mart 2008) 2007 yılında büyüme hızı rakamı yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi kalkınma döneminin sonuna gelindiğini, ekonomide büyüme hızının dönem ortalamasının his edilir biçimde altına düştüğünü gösteriyor. Bundan da önemlisi 2007 yılı büyüme rakamları 3 er aylık dönemlerde ele alındığında görülüyor. Bu rakamlar 2007 yılının üç aylık dört dönemi için şöyle: I. dönem...% 7,3 II. dönem...% 2,8 III.dönem...% 1,2 IV. dönem...% - 6,2 Yani büyüme hızı sürekli olarak geriliyor; dördüncü dönem ise Türkiye ekonomisi bir yıl öncenin aynı dönemi ile karşılaştırıldığında büyümüyor, tersine oldukça yüksek bir oranda küçülüyordu. Bu Türkiye ekonomisi açısından da, dünyadakine benzer bir şekilde, 2007 nin ikinci yarısından itibaren yeni bir kriz devresine girildiği anlamına geliyordu. Bu kriz devresinin gelişme seyri üç aylık dönemler ve yıllar bazında şöyle oldu/oluyor : Sabit Fiyatlarla GSYİH Gelişme hızı / Üç aylık dönemler itibarıyla: Yıllar...Dönemler...Gelişme hızı( % olarak) 2008........... I....7,0...II............. 2,6...III....0.9...IV.... 7,0 Yıl ortalaması...0,7 2009........... I.... -14,5...II.... 7,7...III.... 2,9...IV....6.0 Yıl ortalaması..-... 4,7 2010...I....12.0...II............ 10,3...III....5,2...IV....9,2 7 gündem

gündem 8 Yıl ortalaması...8,9 Bu rakamlar Türkiye ekonomisinde de, dünya ekonomisine paralel olarak devrevi krizde depresyon aşamasına çok hızlı geçildiğini ve depresyonda dibe vuruşun çok sert olduğunu gösteriyor. 2009 yılının birinci dönemindeki % 14,5 oranındaki küçülme, İkinci Dünya Savaşı ndan bu yana yaşanmış olan en büyük orandaki küçülmedir. Yine dünyada olduğu gibi Türkiye de de bu dipten çıkış ta oldukça hızlı olmuştur. Hem küçülme, hem büyüme oranları dünya geneline göre yüksektir. 2010 yılına damgasını vuran yüksek hızla büyüme ile bunun sürmesi halindekriz öncesi seviyeye varılması dünya ekonomisinden daha hızlı olabilir. 2011 in ilk çeyreğinde % 11 lik büyüme hızıyla, Türkiye bir rekor kırmış, bu üç aylık dönem için en hızlı büyüyen ülke olmuştur. Fakat burada da bilinmesi gereken bu hızın sürdürebilir olmadığı ve henüz bu hıza rağmen GSYİ nın yeni kriz devresi başlamadan önceki seviyeye varmamış olmasıdır. (Veriler: TÜİK Haber Bülteni, sayı 133, 30 Haziran 2011) Depresyon döneminde IMF ile yürütülen görüşmelerde, tekelci burjuvazinin bir kesiminin ısrarlı çağrılarına rağmen IMF ile anlaşma yapılmamıştır. Borç bağlamında Türkiye nin toplam borcunun GSYİH ya oranı % 43,38 idi. Bu borç oranı iye Türkiye 165 ülkenin yer aldığı BORÇ/GYİH oranı listesinde 83. sırada bulunuyordu. Yani Türkiye nin borç sarmalı konusunda durumu, bir çok emperyalist ve bağımlı ülkeden iyi idi. ( Emperyalist büyük güçler içinde Çin % 19,15; Rusya % % 11,08 lik oran ile borç bağlamında en iyi konumda idiler. 2010 yılında listenin borcu olmayan tek ülkesi Libya idi!!!) Bütün bunlar ekonomik açıdan ele alındığında Türkiye burjuvazisi açısından işlerin iyi gittiğini gösteriyor. Bu otomatikman işlerin işçi sınıfı, köylüler ve diğer emekçiler için iyi gittiği anlamına gelmiyor, kapitalist ekonomide de bu hiçbir zaman bu anlama gelmez! Türkiye burjuvazisi bu iyi gidişi krizin yükünü emekçilerin sırtına yıkarak sağladı, sağlıyor. Diğer yandan bu iyi gitme hem iç öncelikle siyasi faktörler-, hem de dış faktörler öncelikle yeni bir mali krizin patlaması- tarafından kesintiye uğratılabilir, kırılgandır. Siyasi gelişmeler: Çürüyen, Asalak Kapitalizm Kapitalizmin en yüksek aşaması olan emperyalizm, emperyalizmin her türden savunucusu açısından alternatifsiz dir. Gerçekten de dünya çapında genel ele alındığında, emperyalizmin biricik alternatifi olan sosyalizm-komünizm işçi sınıfı ve emekçi yığınlar içinde gerçek alternatif olarak görülmemektedir. Genel olarak ele alındığında komünist hareket dünya çapında yeniden işçi ve emekçi hareketinden ayrı, güçsüz bir dönem yaşıyor. Bunda revizyonizmin komünist harekette yarattığı tahribat belirleyici rol oynuyor. Sosyalizm-Komünizm adına 1950 li yılların ikinci yarısından itibaren başta SSCB olmak üzere doğu Bloku ülkelerinde egemen olan revizyonist siyasetler sonucu, bu ülkelerde sosyalizmi inşa döneminin kazanımları yitirildi. Sosyalizm /Komünizm adına devlet kapitalisti, sosyal faşist, sosyal emperyalist siyasetler uygulandı. Giderek sosyalizmin yalnızca lafı kaldı. Sonunda 1990 lı yılların başlarında o da bitti. Sosyalist/komünist olma iddialı Doğu Bloku tarihe karıştı. Emperyalist burjuvazinin propagandacıları revizyonist/sosyal faşist/sosyal emperyalist kampın çöküşünü, komünizmin çöküşü olarak tanıtıp, zaferlerini kutladılar. Onlar gelişmelerin kapitalizmin ve onun bugünkü egemen siyasal sistemi olan burjuva demokrasisinin alternatifsiz olduğunu ispatladığı yalanını piyasaya sürüp, bu yalanı her türlü araçla yığınlara pompaladılar. Ne yazık ki bu yalan kampanyası işçi sınıfı ve emekçi yığınlar içinde de etkin oldu. Bugün dünyada işçi ve emekçilerin önemli bölümü, 1990 larda çöken sistemin sosyalizm/komünizm olduğunu sanıyor. Ve gerçek sosyalizm/komünizm propagandası işçi ve emekçiler içinde yeterli taban bulmada zorlanıyor. 2000 li yıllardaki ekonomik gelişmeler ve son dönemdeki mali ve ekonomik kriz, tam da bu noktada, emperyalizmin propagandacılarının alternatifsiz ilan ettikleri kapitalizm/emperyalizm in gerçek yüzünü görmek için zengin bir malzeme sunarak durumun değişmesi için büyük fırsatlar yaratıyor. Nedir bu gelişmelerin gösterdiği? *Önce bu gelişmeler, işçi ve emekçiler açısından işsizlik, kazanılmış hakların yitirilmesi, yoksulluğun artması vb. anlamına gelen krizlerin kapitalist sistemin kaçınılmaz yol arkadaşları olduğunu gösterdi gösteriyor. Gelişmeler, ekonomik krizleri, üç beş aç gözlü, kural tanımaz banker ve borsacının marifeti olarak gösterip sistemi aklama yalanlarını, bu yalanları üretenlerin yüzüne çarpıyor. Hayatın kendisi işçi ve emekçilere, onların kendi siyasi deneyimleri ile krizsiz kapitalizmin olmadığını görmeleri için mal-

zeme sunuyor. Komünistler açısından, krizsiz bir yaşam için tek alternatifin sosyalizm- komünizm (ama onun gerçeği, reel sosyalizm adı altında sunulan revizyonizm değil) olduğu gerçeğini işçi sınıfına taşıma işi kolaylaşıyor. *Ekonomik gelişmeler, kapitalist sistemin zenginlerle/yoksullar arasındaki uçurumun giderek derinleştiğini gösteriyor. Toplumsal zenginliğin yaratıcısı, üreticisi olanların bu zenginlikten aldığı pay sermaye sahibi sınıfların aldığı paya göre- giderek azalıyor. Medya üzerinden de yayılan burjuvazinin görgüsüz zenginlik gösterileri, her yıl milyonlarca insanın açlıktan öldüğü ve bunun artık her yanda bilindiği bir ortamda, sistemin sorgulanmasını beraberinde getiriyor. Kapitalist sistemin bir avuç sömürücü için inanılmaz bir zenginlik, milyarlarca insan için ise yoksulluk, en yoksullar için açlık ölümü demek olduğu her geçen gün ispatlanıyor. Buradan çıkışın bir tek yolunun kapitalizm/emperyalizmi işçi sınıfı önderliğinde devrimlerle yerle bir etmek, giderek bu sistemin biricik alternatifi olan sosyalist/komünist bir dünya yaratmak olduğu gerçeğinin propagandası, işçi ve emekçilerin yaşam gerçekleri ile daha çok buluşuyor. *Ekonomik gelişmeler, en başta da yukarıda gelişme seyrini resmettiğimiz mali kriz, emperyalizmin asalak karakterini olduğu gerçeklerini herkesin görebileceği netlikte -bir kez daha- gösterdi. Bir yıl içinde borsalarda Türkiye nin GSYİH nın 50 katı kayıp oldu! Bu kayıp olan değer daha önce borsa spekülatörlerinin havadan kazandığı! para idi. Dünya ekonomisinde gerçek ekonomik büyümenin orta vadede- % 3,5 olduğu bir ortamda, borsa spekülatörleri % 30,yüzde 40 lık rantlarla iş görüyorlardı! İşleri kupon kesme olanlar, sanayi ve tarımdaki kapitalist karın 10-20 mislisi kar elde ediyorlardı. Bütün bunlar açıkça görüldü. Görüldü ki, emperyalizmin çürüyen, asalak kapitalizm olduğu gerçeği değişmemiştir. Tersine bu gerçek bugün çürümenin, asalaklığın boyutları açısından her zamankinden daha geçerlidir. Asalaklık o kadar açık ve terbiyesizcedir ki, burjuva siyasetçileri bile bu krizde halkın öfkesini yakıştırabilmek sistemi kurtarmak için kimi aç gözlü banker ve borsacıları günah keçisi ilan etmek zorunda kalmıştır. *Ekonomik gelişmeler, başta da son mali krizde yaşananlar emperyalist devletlerin, gerçekte ekonomiye egemen olan tekellerin devleti, onların hizmetkarı olduğunu bir kez daha herkesin görebileceği berraklıkta gösterdi. Söz konusu olan sosyal hizmetler olduğunda cimriliklerinden yanına yaklaşılmayan, özellikle kriz dönemlerinde işçilerin emekçilerin kazanılmış halklarını da birer birer ellerinden alan bu devletler, 2008 Eylül ünde patlayan mali krizde kendi kötü yönetimleri ve aşırı kar hırsları sonucu oynadıkları kumarlarda kaybeden banka, sigorta şirketleri ve kimi sanayi tekellerini kurtarmak için hiçbir fedakarlık tan kaçınmadılar. Emekçi halkın geleceğini ipotek altında alarak borç batağına daha da batma pahasına iflas tehlikesi ile karşı karşıya kalan tekellere milyarlarca dolar kaynak aktardılar. Tekellerin bir bölümü, bu tekeller durumunu düzelttiklerinde yeniden özel sermayeye devredilmek üzere devletleştirildi. Bu aslında tekellerin zararlarının toplumsallaştırılması, zararın yükünün tüm toplumun, tabii en başta işçilerin emekçilerin sırtına bindirilmesi anlamına geliyor. Şaşılacak bir şey yok, fakat yapılacak çok şey var. Ve o yapılacak şeylerin sonuçta gerçekleştirmesi gereken hedef te, emperyalist tekellerin devletlerinin işçi sınıfı önderliğinde devrimlerle yıkılması, işçilerin emekçilerin kendi iktidarlarının kurulmasıdır. Biricik alternatif budur. Bütün gelişmeler objektif olarak işçi sınıfını ve emekçileri kendi iktidarları için mücadeleye çağıran gelişmeler. Bütün gelişmeler alternatifsiz ilan edilen emperyalist/kapitalist sistemin, gerçekte çürüyen, asalak bir sistem olduğunu gösteriyor. Komünistlerin işçi sınıfına taşıdığı gerçeklerin, işçi sınıfı ve emekçiler tarafından kendi siyasi tecrübeleri temelinde kavranılması ve üzerlenilmesi için, burjuva yalan balonlarının patlatılması, etkisinin azaltılması ve kırılması için şartlar bizzat sistemin kendi gelişmesi içinde olgunlaşıyor. Gerçek ve başarılı bir Komünist faaliyet için bu gelişmeler büyük fırsatlar yaratıyor. Değişen güç dengeleri, keskinleşen hegemonya dalaşları; yükselen savaş tehlikesi Yukarıda ortaya koyduğumuz ekonomik gelişmeler emperyalist dünyada güç dengelerinin hızla değiştiği bir geçiş dönemi yaşadığımızı gösteriyor. ABD gerek ekonomik, gerek askeri güç bakımından hala emperyalist dünyanın bir numarası. Fakat onun ile diğer emperyalist büyük güçler arasındaki güç dengeleri artık 90 lı yılların başındaki gibi değil. GSYİH bakımından ABD nin dünya içindeki payı % 28 lerden, % 20 lere gerilemiş durumda. Ve eğilim bu gerilemenin sürmesi yönünde. Yani ABD ekonomik olarak -büyük gücüne rağmen- gerileyen güç durumunda. Askeri olarak ABD açısından en tehlikeli rakip du- 9 gündem