KÜLTÜR EDEBİYAT VE SANAT DERGİSİ SAYI: 287-288 EYLÜL - EKİM/



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Beykoz Yerel Basını: Yılın Öğretmen Çifti, Adife& Bayram YILDIZ - Özgün Haber

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Niğde Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu Başkanı Okan Aktaş Toplulukta Görev almak bir İletişimci olarak bana çok faydalı oluyor


olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ



Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Defne Öztürk: Atatürk ün herkes mutlu ve özgür olsun diye hediye ettiği bayramdır.

Page 1 of 6. Öncelikle, Edirne de yaşanan sel felaketi için çok üzgünüz. Tüm Edirne halkına, şahsım ve üniversitem adına geçmiş olsun demek istiyorum.

Türkiye nin köklü şirketlerinden PET HOLDİNG 40 yaşında

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Kulübü Başkanı Metin Baykal: Halkla ilişkilerci girişken olmazsa çok şeyi kaybeder..

Kadir Akel "Dert Etme Allah Yeter" diyor. Bunu da neden dediğini bize böyle açıklıyor.

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

Mesleki eğitim tanıtım ve işbirliği protokolü

ÜRÜN KATEGORİSİYLE İLGİLİ:

Sevgili dostlar. 53 yıldan sonra avukatlığı bırakmak zorunda kaldım. Sizlere son bir anımı sunuyorum. Sevgiler, saygılar.

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

EMİN GEÇİN PROJELERİ ANLATTI

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

KİŞİSEL GELİŞİM NASIL BAŞLAR?

"ben sana mecburum, sen yoksun."

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

Başbakan Yıldırım, Seyranbağları Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezini ziyaret etti

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

Sevgili Yol Arkadaşım Hasan ERÖKSÜZ; Kaybedilmiş bir dostun ardından yazı yazmak

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos :42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos :20

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu adına hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

13 Mart 2009 Cuma, 12:20 GÜNCEL. A.A Nursel Gürdilek. İşitme engelli çocuklar için Türk-İsrail işbirliği

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

Jamie Foxx J

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

TBD Antalya Şube Başkanı Akyelli: Özellikle yazılımcıların yatırımlarını Antalya da yapmamaları için hiçbir neden yok

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU, İLKOKULU VE ORTAOKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 35.VELİ BÜLTENİ

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR


3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

ikonu bir yeşilçam (ev dekorasyon)

Benimle Evlenir misin?

CÜMLE TÜRLERİ YÜKLEMİNİN TÜRÜNE GÖRE. Fiil Cümlesi. *Yüklemi çekimli fiil olan cümlelere denir.

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Bu konuda daha kim bilir ne yöntemler bulunacak? Tüm Kişisel Gelişim Uzmanı Meslektaşlarımı ve dostlarımı WC-TERAPİ çalışmalarına bekliyorum!

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Vizyon Tarihi: 12 Temmuz 2013 Yönetmen: Shawn Levy Oyuncular: Vince Vaughn, Owen Wilson, Rose Byrne, Max Minghella, Will Ferrel Yapımcı: Shawn Levy,

Kahraman Kit Misafirlikte

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Şehit yakınları ve gaziler için iş kurası

HASAN KABLI GÖREVE BAŞLADI, PERSONEL İSTİFA DİLEKÇESİ VERDİ

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

MÜSİAD Başarılı Öğrenciler Ödül Töreni KARADENİZ EREĞLİ 7 HAZİRAN 2018 Sayın Kaymakamım, Sayın Milletvekilim, Sn Rektörüm, Belediye Başkanlarım,

tellidetay.wordpress.com

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Eğitim Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni. Sayı:1 Nisan 2015

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Neyzen Tevfik..

DON GİOVANNİ. uygun ve çok uzun uçuş saatleri gerektirmeyen bazı Avrupa şehirlerine göz gezdirirken

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi.

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe.

Transkript:

األخاء K ARDEŞLİK KÜLTÜR EDEBİYAT VE SANAT DERGİSİ SAYI: 287-288 EYLÜL - EKİM/ 2013 ÜSTAT (Mehmet İzzet Hattat) ve AT Filmlerine Başlandı TÜRKMEN KARDEŞLİK OCAĞI GENEL MERKEZ-BAĞDAT-IRAK

NASIL DA GÖZLERİM GERİDE KALMAZ Ömrümün sonunda ya deliririm Ya krize uğrar kalbim, bilirim Öfkeden boğulur, hırstan eririm Ölürüm, kimsenin haberi olmaz.. Masum kitaplarım gariban kalır Gözyaşları her gün bir az çoğalır Ne kimse arar ne eline alır En yakın tanıklar yâdına salmaz Kalemim masamda hep beni bekler Her ayak sesine başını dikler Geliyor geliyor diye emekler Kapıya varınca kimseyi bulmaz Kalemim gibi tam yaşadım ben de Ömrümü harcadım hayal peşinde Her düşüm kayıp oldu bir başka inde Nasıl da gözlerim geride kalmaz KAZANCI

M. Ömer Kazancı MERHABA Merhaba dostlar; Derginin bu sayfası yoluyla siz değerli okurlara verdiğim merhabalar, hiçbir zaman sıradan merhabalar olmadı. Her zaman size karşı samimiyetimi, sevgimi ve saygımı taşıdı. Bu yüzden, benim için, başka bir tadı vardı. Ancak bu sayıdaki merhabam, bir az farklı olacak, size dergi yoluyla SON merhabam olacaktır. Her son, bir yeni başlangıca yol açabilir düşüncesiyle bu kararı almış bulunuyorum. Zira 2005 ten beri, Kardeşlik dergisinin yükümlülüğünü, tüm ağırlığıyla omzumda tek başıma taşımaktayım. Derginin, yazı toplama, yazıları inceleme, düzeltme, derginin tasarımını yapma, matbaaya gönderme, orada ortaya çıkabilen her problemi çözmeye çalışma, dağıtımını en iyi bir şekilde sağlama ve dünyanın dört bir ucuna, ya posta yoluyla, ya da e-mail yoluyla gönderme işleri hep üstüme düştü. Etrafımda, yardım eli uzatan birisini bulamadan. Genç bir kadro yetiştirmek istedim, çağırdım, teşvik ettim, kimse yaklaşmadı, yanaşmadı, rağbet göstermedi. Dolayısıyla yola hep tek başıma devam ettim ve bütün işleri kendimi zorlayarak, zamanımın en önemli bölümlerini harcayarak yaptım. Amacım milletimin bu kültür çınarının düşmesini engellemek, bu kültür bayrağını daha yükseklere göndermekti. Bu gün geriye dönüp bakarak, düşmesini engelleyip, yükseklere gönderdiğimi görüyor ve dünyaca sevinmiyorum. Bunun böyle kalmasını, hatta daha da ilerlemesini içten içtenlikle temenni ediyorum. Yakında Kardeşlik Ocağında seçim olacak. Kendime izin vereceğim, hem Ocağın başkanlığından, hem de derginin genel yayın yönetmeliğinden ayrılacak ve yeni bir kadronun, genç bir kadronun iş başına gelmesi için tüm gücümle gayret edeceğim. Artık bu bayrağı gençlere, zorla da olsa, zorlukla da, zorbalıkla da, cebren de olsa, gençlere teslim etmenin zamanı geldiğine inanmaktayım. Bayrağı ne kadar kendimize güvenerek elimizde sıkı tutarsak, tutalım, gün gelecek yenik düşeceğiz. Ömrün de istekleri, gerekçeleri vardır. Biz ne kadar çökmemeye, ayakta kalmaya çalışırsak, çalışalım, ömür bizi, alıp götürdükleriyle, çöktürecek. Ömrümüzün son günlerini, bırakın, gençlerimize güvenerek, onları işbaşına getirdikten sonra fikir vererek, yol göstererek, geçirelim. Bu, bizim için, gençler ile aramızdaki köprü ve ilişkilerin devam etmesiyle güçlenmesinde en büyük avantajı sağlayacak. Millet bu ilişkiden yararlanarak kazançlı çıkacaktır. Ocak ve dergide çalıştığım sekiz yıllık bir sürece, işte bu gibi bir düşünceyle son veriyorum. Her son, yeni bir başlangıca, yeni bir döneme yol açabilir diye düşünüyorum. Ocak ile dergiyi, seçim sonrası yönetmeye gelen yeni kadro, ister istemez yeni bir dönemin başlangıcına imzasını atacak. Milli şuur doğrultusunda, ocağı yeni noktalara götürmeye, dergiyi daha yükseklere göndermeye çalışacaktır. Kısa bir zaman içerisinde size, bu sayfa yoluyla vereceği merhabalar, benimkinden daha sıcak olacak ve bu SON merhabamın size çektirdiği bir çile varsa, unutturacaktır. Bu inançla doluyum. Umarım yanılmıyorum. Hepinize eyvallah.. 1

TÜRKMEN KARDEŞLİK OCAĞI İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER KARDEŞLİK KÜLTÜR EDEBİYAT VE SANAT DERGİSİ SAYI: 287-288 EYLÜL EKİM/ 2013 Mayıs 1961 Yılında Yayın Hayatına Başlayan Bu Dergi Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Üyesidir TKO Adına İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Dr. Mehmet Ömer Kazancı mustco2003@ yahoo. com Yazı İşleri Kurulu Dr. Necdet Yaşar Bayatlı Ahmet Ferman Danışma Kurulu Vahidettin Bahattin Dr. Nusret Merdan Temsilciler Behçet Gamgin (Kerkük) Aydın Kerkük (Kerkük) Adnan Assaf (Tuzhuırmatu) Yönetim Adresi Türkmen Kardeşlik Ocağı Irak-Bağdat Mustansıriyye Semti e-posta: tek2mtc@ yahoo.com Baskı: Fuzuli Yayın ve Basım İşletmesi Kerkük 1-Kerkük bir aşığını daha kaybetti, Zakir Sadatl nın anısına: Mehmet Ömer Kazancı..3 2 Rahmetli Mehmet İzzet Hattat ın hayatı belgesel bir filimde: Mehmet Ömer Kazancı.. 11 3 Türkan ve Fırat ve Vesikalı Yarım Filmi: Nusret Merdan....14 4 Hüsamettin Köprülü, Irak eğitimi için kırka yakın eser yazan eğitimci uzman: Aydın Kerkük.. 17 5 Kerkük ün oyun araç ve gereçleri ve yaratıcı çocukları: Cengiz Bayraktar...20 6 Turan: şiir: Kenan Çarboğra.. 22 7 Cengiz Bayraktar dan şiirler.....23 8-Selma Merdan dan şiirler 25 9 İsteyen: şiir: Hasan Kevser....27 10 Türkmenistanlı zeki bir yazar ve ressam: Muratgeldi Söyegov...28 11 Munise: roman, bölüm 2: Selma Merdan...36 12- T. C. Bağdat Büyük Elçisine onur plaketi..40 13 Ocak ta şehitleri anma töreni..42 14 Anma töreninden şiirler: Besire Akber tisinli, Seyit Mehmet Seyit Bayraoğlu, Kevser Saki Bağvan, İmat İmamlı, Kasım Demirci, Alaettin Kerkükoğlu.43 15 Türkmence Eğitimi Genel Midirliği bir yaşında... 47 16 Aynadaki Kendim: Mehmet Eranay 48 17 Saatçi ye İlam kentlerine katkı ödülü...49 28 Eylül 2013 Tarihinde Türkmen Kardeşlik Ocağının Yeni Yönetim Kurulu seçilecek. Yeni yönetim kuruluna peşin tebriklerimizi sunuyor ve Ocağın, milletin en önemli miras olduğunu hatırlatarak, yolundan saptırılmaması tavsiyesiyle, çalışmalarında üstün başarılar diliyoruz. Dr. M. Ö. Kazancı 2

Kerkük Bir Âşığını Daha Kaybetti Zakir Sadatlı nın Anısına Mehmet Ömer Kazancı Irak ta diyorlar ki, nerede kale ve minare varsa, demeli, orada Türkmen vardır. Ben o nerede (sözünün) coğrafi enginliklerini gözümün gabağına getiriyorum ve yeryüzüne (Türk) işaresi gibii sepelenmiş kaleler ve minarelerin uçsuz bucaksız ufuklarını görü- o yorum. Biz nerelerde yok isek, biz nerelerde değilsek, demeli, o yer özü yoktur, mekân değil. Niye birdenbire, gönlümden bir eminlik sevdası sabah güneşi gibi gelip geçti... Harada Türk Var, Orada Kerkük var!.. (Zakir Sadatlı) Ölümün her ne kadar hak olduğunu biliyorsak da, ne zaman bir dostumuzun ölüm haberinii aldıysak, yine de kendimizi tutamıyor, gözyaşlarımızı bazen sicim sicim bazen da damlaa damla salıveriyoruz. Ölümün, her şeyden önce, ebedi ayrılık gibi, kaybettiğim dostumuzuu artık göremeyeceğimiz gibi acı bir gerçek olduğunu bildiğimiz için, bu çaresizliğe başvuruyoruz. Azerbaycanlı soydaşım Zakir Sadatlı nın hakka kavuştuğunu duyunca, ben de bu çaresizliğe baş- vurmaktan gayri bir yol bulamamıştım. Gözyaşlarımı tutamamış, inlemiş inlemiştim, ağlamış ağla- mıştım. Gençlik yıllarımdan çok sevdiğim ve sevgisi içimde her geçen gün artan güzelim Azerbaycan dan, günümüze kadar edindiğim dostlarımın sayısı, ne yazık ki, iki elde ne kadar parmak varsa, bir o kadardır, belki de daha azdır. Bunların da hepsi, itibarlı, saygın insanlardır. Kendi alanlarında, sanat veya edebiyat mesleklerinde tanınan kişilerdir. İşin en yadırganann yanı, hepsiyle de Azerbaycan ınn dışında tanışmışımdır. Zira Azerbaycan ı görmek, bendenize, günümüze kadar nasip olmamıştır. Nasip olsaydı, elbettee ki, Azerbaycanlı dostlarımın sayısı bugün, bir hayli olacaktı. Tanıdığım kişi- 3

ler arasında Azerbaycan ın Yazarlar Birliğii Başkanı dev edebiyatçı Anar, Ulduz Dergisi Yayın Yönetmeni büyük romancı Elcin Hüseyinbeyli, Azerbaycan dergisinin editörü İntikam Kasım- Dr. zade, Folklor Enstitüsü Dış İlişkiler Başkanı Ali Şamil,, Azerbaycanlı soydaşlarımız ile ara- uzatmada büyük rol oynayann büyük insan mızda (Irak Türkleri arasında) ilk ciddi köprüleri Gazenfer Paşayıf vardır Ve bir de, evet bir de her şeyiylee değişik bir dost. Karakteriyle, şahsiyetiyle ve düşünüş tarzıyla değişik bir dost: Zakir Sadatli vardır. Vardır dedim, dünyadan göç etme- bizi sine rağmen vardır dedim. Çünküü o cesediyle terk etmiş ise de, yaptığı nadir çalışmaları ve ne- yıl zih ruhuyla aramızdaa yaşıyor ve nice nice daha yaşayacak. Çocukken, büyüklerimizden, aklımın alamadığı bir söz duyardım. dünya ne denli küçük derler dururlardı. O büyüklerimiz bu güne kalmış olsa- ko- lardı ve her yerde, hem de her kes tarafından layca kullanılan, uyduu gibi, internet gibi, e-posta gibi iletişim araçlarını görselerdi, dünyayı nasıl vakfederlerdi acaba. Çok mu çok küçük derler miydi, yoksa minicik mi, ufacık mı derlerdi. Bu gün bu iletişim araçları yoluyla dünyanınn her neresinde, ne gibi olaylar oluyorsa, birkaç dakika sonra değil, bazen anı anında izlemek sansımız oluyor. Ancak değerli dostumuz Sadatlı nın ölüm haberini, bunca araç ve gereçleree rağmen çok geç duydum. Zakir Sadatlı ile sürekli olarak e-posta yoluyla yazışmaktaydık. Son yazdığım mesaja kızı Fi- qizi dan dan çarpıcı bir cevap gelmişti: (Selam Mehmet bey! Sizi Azerbaycan-Bakidan Zakir Sadatl nınn Fidan Sadatli narahat edir. Necesiniz, sehetiniz, aileniz necedi? Sizlere üzücü bir xeberi verib, kicik bir rica etmek isteyirem. Başımız sağ olsun, dostlar sağğ olsun Biz bir nece ay once maalesef babamiz Zakir beyi kayb etdik. Ancak Babamızın sizlerle yakın dostluğuu ve vefa bağları her zaman bizlerin kalbinde. Biz İnşallah yakın zamanda Zakir bey hakkında dostlarının ve yakınlarının onunla ilgili hatıralarının yer aldığı bir kitab bas- 4 Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Bağdat hava- her ne alanına iniyoruz. Etrafta göze değen varsa toz renginde. Uçuş kontrol noktaları, uçaklar, havaalanının binası, ağaçlar, her şey bir yalan sanki hiçbir şey gerçek değil! Bir gurbette gördüğün rüyanın gerçekte tekrar görülmesine benziyor. Tozlu havada, güneş ışıkları sanki delik deşik kale olmuş duvarları arasından süzülüp geçiyor. Güneş, sanki bu toz duman olmuş beldeye bir hayat nişanesi vermek istiyor. Bağdat havaalanında insanları karşılayan kimse yok. Olağanüstüü savaş şartları var burada. Sürekli terör tehlikesi içerisinde olan Irak ın tüm stratejik noktaları çok ciddi korunuyor. Bağdat havaalanında, görevli personel, askeri ve sivil güvenlik elemanla- rı, uçuşu ve inişi sağlayan teknik memurlar ve yolcularıı taşıyacak birkaç taksi ve özel izinli küçükk otomobillerden başka kimseyi sokmuyorlar r. Onlardann başka etrafta in cin yok. Irak ı tanımlamak için başka kelimeler aramaya gerek yok. Irak: Yasaklar Ülkesi... Ülkeye çöl fırtınası gibi gelen kaos ve kar- Böy- gaşa sanki bütün memleketi kilitlemiş. le bir gerçekliği, poetik ifadesi bile acıdır: Daha esmez bahar yeli, Külekler yarıda kaldı. Bütün bahçeler kilitli Anahtar Tanrı da kaldı. Irak Olsun kitabından

tırmak istiyoruz. Azerbaycan da da babamın yazar dostları ve Sizler gibi bir çok değerli insanların anılarını toplayıb, bir araya getirebildik. Şimdi Sizden de ricam eyer mümkünse böyle anılarınız ve ya dostluğunuzu tecessüm etdiren bir yazı yazıp bana göndermeniz. Bununla bizi ne kadar mutlu edeceğinizi söyleyemem. Önceden Sizlere minnetdarim, Allah sizleri korusun. Saygılarımla. Fidan Sadatli, Azerbaycan) 28 Ağustos 2013 tarihini taşıyan bu mesajı gözlerime mayarak beş-altı kez okudum. Dostumu ( bir nice ay önce) kaybettiğimi bildiriyordu. Ya ben bu tarihlerde neredeydim. Siteleri taramaya başladım men. Zakir Sadatlı nın 5 Şubat ta hayatını, bir hastalıktan iyileşerek ayağa kalktıktan sonra kaybettiğini öğrendim. Belleğimi o tarihlere çevirdim. O tarihlerde, baktım ki, biz de burada yas içinde matem içindeyiz. Türkmenéli bölgelerine sürekli olarak terör saldırıları vardır. 2013 in ilk günlerinden şiddetle başlayarak, Temmuz ayının ortasında bir az hafifleyen bu saldırılarda en güzel insanlarımızı kaybediyoruz ve yastan kalkıyor yasa düşüyoruz. Yani tam sarhoş gibi, sersem gibi yaşıyoruz. Dış dünyadan haberimiz kesik. Üstelik bettiğimiz insanlar arasında, Sadatlı nın da yakından tanıdığı bir dost vardır: Mehmet Mehdi Bayat. Mehmet Mehdi Bayat Zakir Sadatlı Aslanov Zakir Əmin oğlu- şair, nasir, ssenarist publisist, 2005- ci ildən... Azərbaycan Yazıçılar Birliyinin üzvü, Avrasiya Yazarlar Birliyinin üzvü (2004). 1961-ci il mayın ayının 15-də Azərbaycan Respublikası Cəlilabad rayonunun Sadatlı kəndində anadan olmuşdur. 1978-ci ildə qonşuluqda olan Privolni kənd orta məktəbini bitirmişdir. 1979-1981-ci illərdə ordu sıralarında olarkən hərbi xidməti borcunu Əfqanıstanda yerinə yetirmişdir. 1982-1987- ci illərdə Azərbaycan Dövlət Pedaqoji İnstitutunun Filologiya fakültəsində təhsil almışdır. 1987-ci ildən Əmək fəaliyyətinə təyinatla göndərildiyi Bakının 1 saylı şəhər orta məktəbində müəllim kimi başlamışdır. Azərbaycan-Ermənistan, Dağlıq Qarabağ münaqişəsinin ilk illərində (1990-1993-cü illərdə) Qarabağda ön cəbhədə olmuşdur. 1993-2010-cu illərdə Azərbaycan Dövlət Televiziya və Radio Verilişləri şirkətində Hərbi vətənpərvərlik və salnamə redaksiyasının redaktoru, böyük redaktoru, sonralar Azərbaycan Radiosunun Gənclik və idman redaksiyasında baş redaktor müavini vəzifələrində işləmişdir. Ədəbi yaradıcılığa kiçik yaşlarından başlamışdır. Zakir Sadatlı 1983-cü ildən ədəbi-bədii yazıları ilə respublika mətbuatında çıxış etmişdir. İlk mətbu şeirləri- Karvan, Kamillik məsafəsi, Dəşti Cəlilabad rayon qəzeti Yeni gün də dərc olunmuşdur. Dövri mətbuatda şeir və onlarla publisitik məqalələri vaxtaşırı çap edilmişdir. Əfqanıstan uçurumu xatirə-romanı, İraq olsun sənədli povesti, Salam, baça hekayəsinin müəllifidir. Yazarın adıçəkilən əsərləri və şeirləri Azərbaycan, Ulduz, Füyuzat jurnallarında, eləcə də Türkiyədə nəşr olunan Kardeş qələmlər, Türk ocağı, İraqda Kardeşlik dərgilərində, Hürriyyət qəzetində işıq üzü görmüşdür. Zakir Sadatlı Aydınlıq, Gündoğandangünbatana kimi iyirmidən (20) artıq sənədli filmin ssenari müəllifidir. O, həmçinin hərbi-vətənpərvərlik mövzusunda yüzlərlə filmin müəllifidir. Zakir Sadatli Azərbaycan Xalq Cümhuriyyəti dövrünün görkəmli araçdırmaçıtədqiqatçılarından olmaqla yanaşı, Cümhuriyyət dövrü fədailərindən bəhs edən onlarla tədqiqat-məqalənin müəllifidir. Yazıçının Salam, baça hekayəsi Mahmud Kaşğarinin doğumunun 1000 illiyi çərçivəsində YUNESKO-nun 2008-ci 5

deyince hemen hatırladım, 23 Ocak 2013 tarihinde bir terör saldırısı sonucu Bayat kardeşimizi şehit vermiştik. Bu haberi, başta Sadatlı olmak üzere, onu Azerbaycan ve Türkmenistan da tüm tanıyanlarına başsağlığı dileğiyle bildirmiştim. Bu Sadatlı ya son mesajım olmuştu. Fakat kendisinden bir cevap çıkmamıştı. Ben de, yaşadığımız ortamın dertleriyle meşguldüm. Yazarken de cevap beklemek için değil, bildirmek için yazmıştım. Gerisine bakamadım dolayısıyla. Demek aradan 12-13 gün kadar kısa bir süre sonra Zakir Sadatlı kardeşimizi de kaybetmişiz Zakir Sadatlı ile Türkiye de tanışmıştım. Birinci Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresinde alınan bir karara göre, Türk Dünyası kapsamında, Kaşgarlı Mahmut adında bir hikâye yarışması açılmıştı. Yarışma iki aşamalıydı. Birincisinde her ülkeden katılan hikâyeciler kendi aralarında yarışacaklar ve ikinci aşamada ülkelerin birincileri yeni bir yarışmadan geçerek, artık Türk Dünyası Kapsamında dereceler ilan edilecekti. Zakir Sadatli Salam Baça hikâyesi ile Azerbaycan üzerine birinciliği kazanmış ve Türk Dünyası kapsamında üçüncü olmuştu. Hikâyeleri değerlendirme komitesindeydim. Salam Baça hikâyesi, konusu ve üslubu ile en çok hoşuma giden on beş hikâye arasında, üç hikâyeden biriydi. Sadatlı, yine Türkiye de 2008 de yapılan ikinci kongrede ödülünü almaya gelmişti. İşte orada tanıştık, oradan dostluğumuz başladı, oradan kardeşliğimiz yola çıktı. Kerküklü olduğumu öğrenince gelip sarılmıştı, öpmüştü, koklamıştı. Kerkük necedi, siz gardeşlerim necesiniz diye yanık yanık sormuştu. O akşam çalışmalarımız biter bitmez yorgun argın odalarımıza çekilmiştik. Bir yarım saat geçmeden, odamın kapısı hafifçene tıklanmıştı. Açınca Sadatlı yı karşımda bulmuştum. Sizi narahat etmek istemiyirem diye özür dilercesine söze başlamıştı. Oysa ben kollarımı açıp kucaklayarak sözünü kesmiştim. Çekip içeri almıştım. O gecenin son saatlerine kadar, her şeyden söz etmiştik. Sadatlı yı o gece bir az daha tanıdım. Duyar- Afganistan Uçurumu Zakir Sadatlı nın bu kitabının basımı ölümünden sonra bitmiş ve Milli Kitap Mükâfatına layık görülmüştür. Mükâfatı bir törende ailesi almıştır. Zakir Sadatlı kitabını yarımcık koyup çıkıp gitti. Özünün tabirince desek, bu dünyadan ayrıldı ki, o bir dünyaya bir haber aparsın. Bir zamanlar harbi görevini geçirdiği Afganistan da nece ki, onun da dâhil olduğu Sovyet Ordusu işini yarımcık koyup çıkıp gitmişse, Zakir de o savaştan bahseden kitabını yarımcık koyup gitti Lent.az-ın kitabxanasından adlı seriyadan olan Afqanıstan uçurumu adlı hatıra - romanında Zakir Sadatlı diyor ki, başımıza gelen ağlımıza gelmemişti. Yazan: Azer Hasret 6

lı, hassas bir insandı.. Afganistan da iki yıl kadar bir süre kaldığını ve Salam Baça hikâyesinin konusunu oradaki insanların ezilmişliğinden aldığını söylyordu. Karabağ dan, Kerkük ten söz ederken, içini ikide bir derin derin çekerek söz ediyordu Şiirler okuyordu, heyecanlı heyecanlı, konuları ve temalarıyla farklı. Bir yerde gözlerini yukarı kaldırarak Allah ım çocukların Seden ekmek istiyor diye bir mısraa varınca, beni tüm bedenimle titretmişti. Sıradan bir insan değil, yaratıcı bir fikir karşısında olduğumu hissetmiştim. Ya siz diyordu söz arasında siz can kardeşlerin, o kıyamet içinde ne yapıyor, nasıl yaşıyorsunuz, halimizi, günümüzü sorarak. Ben de dilim döndükçe, yaşadığımız acı durumları, çektiğimiz çileleri anlatıyordum. Bize ve Kerkük e karşı olağan üstü bir sevgi vardı içinde. Kıvılcım kıvıcım bir sevgi. he geleceğim, ne olursa geleceğim oralara. Belgesel bir film yapacağım Türkmenler hakkında, Irak taki durum ile ilgili diyordu sigarasını derinden derine çekerek. Ben de gelsen, böyle bil ki kendi evine geliyorsun, bağrımız sana açık, yolunu çiçekle döşer, tüm kolaylıkları sağlamaya çalışır, elden geleni geride bırakmayız emin ol diye söz veriyorum içten içten. Açık adresimi, e-postamı, telefonumu vermiştim kendisine. Gözlerimizi fazlaca yollarda bırakma demiştim odadan uğurlarken.. Irak a döndükten sora ilişkilerimiz e-posta yoluyla daha da güçlenmişti. Sürekli yazışıyorduk. İlk mesajında, samimiyetinin, içtenliğinin farkına bir kez daha varmış oldum: şöyle diyordu: (Sizleri görende ne qeder xoş oldumsa, Istanbul da senden ayrılanda bir o qeder kederlendim. Indi seni çox böyük hormet ve ehtiramla xatırlayıram. Fexr edirem ki, Irak da senin kimi böyük bir aydınımız, qardaşimiz, soydaşımız yaşayir. Tanri sizleri qorusun! Sene Salam Baça hikayemin orijinalini ve bir şeklimi gönderirem. Azerbaycan dan Kerkük ellerine salamlarımızı çatdir. Daim Sizleri görmek arzusundayiq. Haminizi baqrıma basıram.öpürem seni qardashim!) Bir gün Sadatlı dan, çoktan beklediğim bir müjde aldım. 30 Nisan 2009 tarihinde, bana yazmış olduğu bir mesajında söyle diyordu: (Sizleri cani-dilden salamlayıram. Ve bir şad xeberi sene çatdirmaq isteyirem. Men bu yaxin günlerde inşallah Iraq a, daha doqrusu Baqdad a geleceyem. Kerkük e, Mosul a, Kerbala ya ve diger yerlere getmek fikrimiz var. Menimle birge bir nefer kameraman da gelecek. Türkmen elleri haqqinda film ve verilişler hazirlamaq isteyirik. Bu mesele ile Iraq Olsun Zakir Sadatlı nın Irak ı ziyaret ederken, edindiği izlenimleri bu kitapta toplamıştır. Eşi Zerengiz Aslanova hanımefendi ile yapılan bir röportajda bu kitap ve o ziyaret ile ilgili bu sözlere yer vermiştir Bu, Zakir in İraqa səfərinin motivləri əsasında yazılıb. O əvvəl Bağdada, sonra isə Kərkükə getmişdi. Burda eynilə bizim kimi danışan, bizimlə eyni adət-ənənəni, tarixi yaddaşı daşıyan insanlarla qarşılaşmışdı. Zakir həmişə orda qarşılaşdıqlarını böyük iç yanğısı ilə xatırlayırdı. Deyirdi ki, eyni kökdən gələn, bir-birindən uzaq düşən insanların yüz illər sonra belə öz tarixi köklərinə belə bağlı qalması möcüzəvidir. O, İraqda gördüklərindən bir əhvalat danışmışdı. Bir dəfə onlar Kərkükdə maşınla gedərkən yol kənarında maşını saxlayıb qarpız alırlarmış. Satıcının yanında dayanmış bir uşaq onlardan soruşur ki: Siz bizim dilimizi harda öyrənibsiniz. Zakir cavab verir ki, öz evimizdə öyrənmişik, biz Azərbaycandan gəlmişik. Onda uşaq soruşur ki, Təbrizdən, yoxsa Gəncədən gəlmisiniz? Zakirin çox sevdiyi dostlarından biri türkman araşdırmaçı, şair Məhəmməd Mehdi Bayat idi. O, tez-tez Bakıya gəlirdi, bizim evdə də olurdu, Azərbaycanı çox sevirdi. İraqa gedəndə adətən birbaşa getmir, əvvəl Təbrizə, sonra İraqa gedirdi, Azərbaycanın hər yerini gəzmək arzusu vardı, buraya çox böyük bir bağlılığı vardı. O, Zakirin ölümündən bir neçə ay öncə 2013 -ci ilin yanvarında Kərkükün Düz Xurmatı bölgəsində bir terror hadisəsində dünyasını dəyişdi. Zakir onun oğlu ilə əlaqə yaratdı və oğlu bu faktı təsdiqlədi. Bu, Zakir üçün dəhşətli xəbər oldu, bundan çox təsirləndi, bir müddət özünə gələ bilmədi. 7

2008 / İkinci Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresi katılımcılarından bir grup: soldan dördüncü Zakir Sadatlı. Altıncı Mehmet Ömer kazancı baqli mene meslehet vermeyini xahiş edirem. Bütün qardaş ve bacılarımıza salam söyle. Görüşerik inshallah!...). Demek Sadatlı sözünde sadıktı. he geleceğim, ne olursa geleceğim demişti Türkiye de, işte şemdi sözünü yerine getiriyor. Ha yarın gelecek gibi, anlatılmaz bir heyecan sardı beni. Ne oldu bilmem, Sadatlı bir az gecikti. Ve 14 Haziran tarihinde hazırlıklarını tamamlayıp 21 de Bağdat ta olacağını bildirdi. (Men inshallah bu ayin 21-de teyyare ile Baqdad a geleceyem. Uçuş xettimiz beledir: Baki- Istanbul -Baqdad. İstanbul dan Baqdad a gelen teyyare inşallah ayin 22-de sehere yaxin Baqdad da olacaq. Sene gelene yaxin yene elave melumat vereceyem. Senden de cavab yazmaqını rica edirem. Yaxin gunlerde gorushmek umidiyle.) 22 Haziran da Sadatlı ile İlhan Ahundov adında bir kameraman Bağdat havalimanına varmıştı. Onu hava limanda karşılamak, mümkün değildi. Devletin talimatına göre, uçuşu olamayanlar için limana girmek yasaktı. Bunu daha önceleri Sadatlı ya bildirdiğim için, hava limanda yoklama notasını geçerek bana telefon açmış ve nasıl Türkmen Kardeşlik Ocağına ulaşacağını sormuştu. Bu sorunu halletmeyi çoktan düşünmüştüm. Hemen kendisine gereken talimatı verdim.. İki saat sonra, Sadatlı Türkmen Kardeşlik Ocağının kapısındaydı. Nasıl karşılaştık, hangi duygular ile birbirimize sarıldık, nasıl bu duyguları dile getirmeye çalıştık. Bunu bizim anlatmamıza gerek yok, çünkü Sadatlı, daha sonraları Irak Olsun adıyla yazmış olduğu hatıramsı bir yazısında, o kadar güzel anlatmıştır ki, her okudukta, en ince yönleriyle gözlerimin önünde canlanır o saatler. Sadatlı bu yazıda, kalemini kamera olarak kullanmıştır. Bu yazı ile okurlarına, yalnız kalem erbabı değil, büyük bir kamera yönetmeni de olduğunu sanki söylemek istemiştir. Yazı, Türkiyeli tanınmış hikâyeci dostumuz İmdat Avşar tarafından Türkiye Türkçesine aktarılmış ve Kardeş Kalemler dergisinde yayımlanmıştır, sonradan da kitaplaştırılmıştır. Yazıyı İmdat Avşar ın çevrisinden aktarıyorum: Yorgun argın gelip Bağdat taki Türkmen Kardeşlik Ocağı na ulaştık. Bizi, burada bekliyorlardı. Az sonra Mehmet Ömer Kazancı Bey de geldi. O, bizleri görüyordu, Bakü den Bağdat a kadar yol 8

boyunca defalarca da telefonla konuştuğumuz halde hâlâ gözlerinee inanamıyordu.. Üstelik bizi geti- ren sürücüye de adresi kendisi vermişti; ama sanki Mehmet Bey gördüklerine inanmamakta haklıy dı. Bu görüşmemizdee ne olduğunu bilmediği- Sonra Kardeşlik Ocağınınn yönetim odasına geç- miz bir olağanüstülük, bir tuhaflık vardı. Meh- tik. Sadatlı nın uygulamak istediği belgesell met Bey de, ben de bir rüya gördüğümüzü, üste- Önce kapıda bana sarıldı, beni bağrına bastı projesini konuştuk, detaylı detaylı, ayrıntılıı lik aynı rüyayı gördüğümüzü zannediyorduk. Mehmet Bey, Hoşgeldin! dedi. Sonra onun bürosuna çıktık, kapının önünde bir daha sarılıp öpüştük. Odada sohbet esnasındaa bu sahne yine tekrar edildi. Biraz sonra, öğle yemeği için aşağı inerkenn ye- beni bir daha bağrınaa bastı. Yemekten döndük- ten sonra gördük ki koridorda bir hayli adam: Sadatlı Türkmen Kardeşlik Ocağında/2009 Erkek, kadın, oğlan, kız bizi bekliyor. Şüphesiz bizim geleceğimizi Mehmet Kazancı söylemişti ayrıntılı. Proje hem geniş hem de zengin bir onlara. Hepsi bir ağızdan Can gardaş! deyip projeydi. Size bir rehberr lazım kardeşim de- etrafımı sardılar. Yabancı bir adama has olan niden kollarını açıp canım gardaşım diyerek dim kendisine, bu işi tek başına başaramazsın, şaşkınlık içinde ben ev sahiplerii ile tek tek gö- Arapça bilen bir rehber, yol gösteren, görmek rüştüm. Epey sonra Mehmet Bey le yeni görü- Sadatlı nın yüzünde bir tebessüm belirdi ya hayretle sordular: ben sana niçinn geldi gardeşim diye onaylar- - Mehmet Bey, siz de misafirimizi yenicee mi casına başını salladı. hiç kaygın olmasın, o da görüyorsunuz?! hazır. Sen buyurun bir şeyler atıştır, karnın aç. Mehmet Bey yüzündeki saf tebessümle, tekrar O sırada, önümüze konulan sofraya davet ettim tekrar görüşün ve hoşgeldinlerin manasını açık- istediğin yerleri, şahsiyetleri tanıyan. şüyormuşuz gibi bir daha sarıldık. Etraftakiler kendisini. Daha sonra Rahmetli dostum Meh- ladı: met Mehdi Bayat ı Tuzhurmatu daa telefonla -Ben evvelce Zakir Bey i hanemize gelen misa- ben aradım. Konuyu kendisine ileterek, Sadatlı yaa fir olarak selamladım. Sonra Türk deyi eşlik etmesini teklif ettim. Azerbaycanlılar için bağrıma bastım; ölür bayılar olduğunu bildiğim Bayat, teklifii Azerbaycan! Çağırıp yüzünden öptüm; seve seve kabullenerek, ikinci gün şafakla bir- Gardaş! görüp kucakladım; likte Bağdat ta, Sadatlı nın kaldığı oteldeydi. Dostum! bilip bağrıma bastım... Tanışıyorlar, göz yumup açacak kadar kısa bir Bu oldu beş... zaman içerisinde birbirlerinde eriyorlar ve nere- Arkadaşlar! Ben hele altıncı hoşgeldini borçlu- Sadatlı ilk gün çekimlerini, Bağdat ta yaptı. En Mehmet Kazancı nınn bu kendine has misafir- fazla üzerinde durduğu ve kamerasını gezdirdi- perverliğini etraftakiler canı gönülden alkışladı- ği, Osmanlı eserleri oldu. Bu konuda, yine tekli- lar. den nereye hareket edeceklerini planlıyorlardı. yum. O benim hem de yazar meslektaşımdır. fimiz üzere kendisine, Rahmetli tarihçimiz İb-- -Can gardaş, canım gardaş diyerek yeniden bir- lar. Sonra Bağdat a döndüler. Oradan da her ikimiz de hâlâ aynı rüyayı görüyorduk. Tuzhurmatu ve Kerkük e, tekrardan Bağdat a. rahim Avcı refakat etti. İkinci gün Rahmetli birimize sarıldık. Mehmet Mehdi Bayat ile Kerbala yaa yola çıktı- Bu defa her ikimizin de gözleri doldu. Galiba, 9

Tekrardan Kardeşlik Ocağında görüştük kendi- siyle. Yaptığı çalışmalardan o kadar memnun- du, sevinçten ayakları yer tutamıyordu. Ker- şahsiyetleriyle görüşmeler yaptığı için, düşle- rinden en büyüğünüü gerçekleştirmiş gibi bir kük ü gördüğü ve orada bir takım Türkmen mutluluk duygusu yaşıyordu. Kerkük benim biricik aşkım deyip duruyor ve şükürler olsun gördüm, havasını soludum, ciğerime aldım diye elini yüzüne sürüyordu. Fakat doyama- dım, tekrardan gelirim diye söz veriyordu. Ve hep bu hayal ile yaşıyordu. 12 Temmuz 2009 tarihli bir mesajındann bu konudan şöyle söz ediyordu: (Türkmeneli nin böyük oqlu Mehmet Qardashim! Salam, necesiniz? Her an her yerde sizleri hesret ve ehtiramla xatirlayiram! Sene cox zehmet verdik. Insallah evezini Azerbay- yanındayam. Iraq haqqinda hazirladiqim silsile filmlere başim qarişib. Yolu tanıdım daha... İnsallah tez-tez sizleri ziyaret edeceyem. Ha- can da vererik. Cismen burda - ruhen sizlerin miniz köksümde ürek kimi döyünürsünüz. Siz- leri baqrima basib öpürem. Qucaq dolusu sevgi- ebediyen ziyaret etmesi nasip olmadı, kader alıp ler ve sayqılarla) Oysa Kerkük üü tez tez değil, götürdü, ansızın ve çok erken. Sadatlı Bağdat tan ayrılırken, yaptığı çalışma- için o kadar üzgündü. Yüreği hiç mi hiç ayrılık- dan ne kadar memnunsa, dostlarından ayrıldığı laraa dayanan tipten değildi. Yüreği cam tarzın- dan bir insandı. Fakat taş çarpar kırılmaz, engel- ler, engebeler yoluna çıkar, çökemez, oysa ayrı- lıklar çatı mı, param parça olurdu. Bunu kendi- sinden iki kez sezdim. Hem Türkiye de, hem de Bağdat ta. İkisinde de, birbirimizden ayrılırken gözyaşlarına zorlukla hâkim olmayaa çalıştığınıı gördüm. Vefalı insanların kârı, ne dersiniz.. Azerbaycan a döndükten sonra belgeselini bi- tirdi mi, bitirmedi mi, gözlerimiz yolda kaldı. Eylül ayı çatınca müjde kendisinden hem e- posta hem de telefon yoluyla geldi. Belgeselin adını Gün Doğandan Gün Batana Koymuştu. AzTv den dizi halinde yayınlandı. Orada ve bizim buralarda beğeni ile izlendi. Dizinin bir bölümü Türkmen Kardeşlik Ocağı üzerineydi, mükemmel bir bölümdü, her şeyiyle çok sevin- dirmişti bizi. Bu enteresann çalışmasından dolayıı Sadatlı yı, ellerine sıkarakk tebrik etmek fırsatınıı ararken, onu böyle hesaba katmadığımız bir tarihte kaybetmemiz, bizim için sarsıntıcı ve yüreklerimizi yakıp gül edeci oldu. Bütün Türkmenler adına, anısının önünde şapkamıı çıkararak yere kadar eğiliyor, cenabı Allah tan kendisine gani gani rahmetler diliyorum. Yeri cennet olsun. Allah eşine, oğlu ve kızı ile tüm dostlarına sabırlar versin... Sadatlı nın eşi Zerengiz Aslanov ve Kızıı ile Oğlu Milli Kitap Mükâfat töreninde 10

Rahmetli Mehmet İzzet Hattat ın Hayatı Üstat Adında Belgesel Bir Filmde T ürkmen Kardeşlik Ocağı başkanı Dr. Mehmet Ömer Kazancı, Bağdat ın 2013 Arap Dünyasıı Kültür Başkenti olarak ilan edilmesiyle birlikte, Kültür Bakanlığına, yapılması beklenenn etkinlikler kapsamında Türkmen kültürüyle ilgili art ardaa çeşitli projeler sunma girişimle- rinde bulunmuştu. Bunlar arasında kitap basımı, kültürel konferans ve sempozyumlar, kitap fuarıı gibi önemli etkinlikler bulunduğuu gibi, iki daha önemli proje de vardı. Bu projeler iki filmden oluşmaktaydı. Biri belgesel ötekisi ise uzun bir filmdi. Bu konuda Bakanlıktan onaylar alınınca, filmlerin senaryolarını yazmak için iki tanınmış ya- milli zarımızla temasa geçti. Belgeselin senaryosunu yazmayı, şairimiz Mehmet İzzet Hattat hakkında olması koşuluyla, Danimarka da yaşamakta olan Dr. Necmettin Bayraktar a teklif etti. Oysa uzun film için Cenevre de Dr. Nusret Merdan ı aradı ve Dr. Nusret Merdan ın daha önceden yazmış ve Kardeşlik dergisinde yayınlamış olduğu At adında bir se- uzun naryodan yola çıkarak, Türkmenlerin yaşamlarıyla ilgili bir senaryo yazmasını önerdi. Teklifleri kabul eden yazarlar, bir ay geçmeden senaryoları bitirmişlerdi. Senaryolar Bakan- için lığa götürülürken, yeni bir koşturma başlamıştı. Filmler bütçe ayırma koşturması. Bu, uzun uzun tartışmalara yol aç- ola- mıştı, hattaa bir yerde iki filmin de iptal edilmesine neden 11

caktı. Ancak bu konuda yenik düşmemek için bazı tavizler verildi ve belgesel filmin çekimine birkaç hafta önce başlanarak sona erdi. Film şemdi montaj dönemindedir. Oysa At filminin çekimine yakında başlanması beklenmektedir. Biz burada belgesel filimden sizlere söz edeceğiz.. Belgesel film Üstat adındadır. Milli şairimiz rahmetli Mehmet İzzet Hattat ın yaşam öyküsünü konu etmektedir. Rahmetli, salt toplum içerisinde sevilen bir Türkmen şairi olarak değil, ayrıca davaya inanan bir mücadeleci ve gençleri bu yolda yönlendiren lider nitelikli bir kişi olmasından dolayı, eski rejim tarafından sürekli olarak takip edilmekte ve zaman zaman gözaltına alınmaktaydı. 1980 yılında hiç bir suçu olmadan Bağdat yönetimi tarafından tutuklanarak acımasız işkencelere tabi tutuldu, suçsuzluğunun ortaya çıkmasına rağmen, yedi yıl hapse mahkum edildi. Tahliye edildikten sonra yedi yıl zarfında kendine yapılan ağır işkence sonucu yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak Hakk ın rahmetine 28 Temmuz 1991 tarihinde Kerkük te kavuştu. Ünlü şair, horyatçı, hattat, ressam, eğitimci ve büyük dava adamı rahmetli Mehmet İzzet Hattat Türkmenlerin kültür ve dava hayatına damgasını vurmuş şahsiyetlerden biriydi. Bu yüzden, Türkmen Kardeşlik Ocağı tarafından, Türkmenlerin devlet tarafından yapılan ilk belgesel filme layık görülmüştür. Filmin çekimi için hazırlıklar görmek üzere Kerkük ü ziyaret eden ekip, rahmetli Mehmet İzzet Hattat ın rolünü, karakter ve tip bakımindan rahmetliye hiç benzemeyen bir aktöre teklif etmişti. Bunu duyan Kazancı, rejisör ve sponsor sorumlusuyla temasa geçerek, rolün, şair ve medyacı hur Kerküklü ye devredilmesi isteğinde ısrarla bulundu. Bu isteğin, çalışmanın devam etmesinde esas koşul olduğunu belirtti. Böylece Hattat ın rolü Kerküklü ye aktarılmış oldu. Filmde Kerküklü ile birlikte Hattat'ın oğlu Barbaros, öğrencilerinden Şahin Dayı Kadir, bazı Türkmen sanatçıları, Mahpus günlerinde aynı odayı kendisi ile paylaşan Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşat Salihi, Türkmen Şehitler ve Tutuklular Derneği Başkanı Haşim Muhtar-oğlu gibi şahsiyet ve kişiler rol oynamaktadırlar. 12

Rahmetli Mehmet İzzet Hattat gibi büyük bir Üstadın hayatını ele alan belgesel bir filmde başrolün bana nasip olmasından dolayı büyük bir gurur ve mutluluk duymaktayım. Bu benim için değişik bir deneyim oldu. Ben rolümden memnun olduğum kadar, filmin ekibi da çalışmalarımdan memnundu. Rahmetli hocamıza karşı boynumda olan büyük borçlardan birini yerine getirdiğim için sevinçliyim. Umarım film halk tarafından da beğeniyle karşılanır. Filmin yönetmenliğini Hamdiye Abdülkerim yaparak, çekimini ünlü sanatçı Dahham Hasan ile yardımcı ekibi gerçekleştirdi. Filmin kimi çekimleri, özellikle büyük hattat Hamit Amidi ile Mehmet İzzet Hattat ın ilk görüşmelerinin sağlandığı görüntülerin Türkiye de yapılması düşünülüyordu. Ancak mali tahsisatın yetersiz olması yüzünden bu ve bazı benzeri görüntüler iptal edildi. Çekim esnasında yaşanan sıkıntıların başında sürekli elektrik kesintisi gelmekteydi. Çekimin saatlerce ertelenmesine neden oluyordu. Rahmetli üstat Mehmet İzzet hattat ile ilgili çok az sayıda ses kaydı, film ve görüntülerin bulunması, diğer sıkıntılar arasında yerini alıyor ve çekimin sürekliliğini engelliyordu. Ancak Cumhur Kerküklü başta olmak üzere ekip ile çalışan Türkmen gurup her karşılaşılan sorunu çözmeye elden geleni geri bırakmıyorlardı. Çalışma sırasında filmin ekibine kolaylıklar gösteren, başta Kerkük Polis Müdürlüğü, Kerkük Antik Eserler Müdürlüğü, Musalla Lisesi Müdür, Yardımcıları ve lisenin filmde rol oynayan öğrencileri, ayrıca El Hamzavi Arberetumuna ve bütün yardımda bulunanlara, Türkmen Kardeşlik Ocağı adına sonsuz teşekkürlerimizi bildiriyoruz. Cumhur Kerküklü Vatan Şarkısı Mehmet İzzet Hattat (Kardaşlık, 1/1, Mayıs 1961, s.25 ) Iraklıyız Kerkük şehri elimiz.müslümanız Türkmence'dir dilimiz Başkasına vermeyiz biz bu yurdu Coşar altın bulağımız gölümüz Iraklıyız tarihte var şanınız Zafer bulmaz bize hiç düşmanımız Yad ellere yurdumuzu vermeyiz Parçalansa şu uğurda canımız Yurda bağlı pek temizdir kanımız Yardımcıyız öyledir vicdanımız Çalışmakla yurdumuz cennet olur Cihan bilir şan ile irfanımız Biz vatanın korkmayan evladıyız Yurda her yan bakanın celladıyız Savaşlarda yenilmezdi babamız İşte biz de onların ahfadıyız Bir cennettir sağımızla solumuz Hak yoludur doğru yoldur yolumuz Şu toprağın bekçisiyiz 13 eriyiz Hiç bükülmez şu demirden kolumuz

T ürkan, namı değer Türk sinemasının sultanı Türkan Şoray. Fırat ise kızım Fırat Merdan (Yornuk). Bana bundan bir kaç ay evvel telefon etti. Eşi ile Paris te bir Türk kitap fuarınaa gideceğini ve istediğim kitapların adını istedi. Paris e gitmekten esas amacı Türkan Şoray yıı yakından görmek ve yeni çıkan ( Sinemam Ve Ben) kitabını imzalatmaktı. Fırat Paris ten döndüğünde hala heyecanlı ve mutluydu. Bana Türkan Şoray la çektirdiği fotoğrafıı gösterdi. Anlattığına göre, Şoray ı gördüğünden çok heyecanlanmış ve gözleri dolmuş. Türkan Şoray ın bulunduğunu oturduğu masaya yaklaştığında, onun da gözlerinin nemlendiğinii fark eder. Kitabını satın alan herkese sadece bir ((Merhaba )) ve kitabını imzalamakla yetinen Türkan Şoray,, Fırat a çağırır ve yanına büyür eder. Adını ve nereli olduğunu sorar ve oda: -Annem İzmirli, babam Kerküklü, der. Türkan ın yanındaki yardımcı hanımın söze karışarak, -Türkan hanım Fırat ne kadar sizin gençliğine benziyor, söylediğinde: Türkan Şoray: 14

-Zaten benim dikkatimi çekende o, der ve Fırat a sarılarak ilgisini hissettirmeye devam eder. Nemli, O muhteşem (evler yıkan gözleriyle ) bakmayı ne süzmeyi sürdürür. Ve bu yakın alaka bir saati aşkın bir süre devam eder. Fırat, Türkan hanımla hoş bir vakit geçirir, imzalı kitabını alır. Benim tavsıya ettiğim kitapları almadan döner. Sonra öğreniyorum ki, sadece dini kitap satıyorlarmış, kızım istediğim yazarın Aslı Erdoğan nin kitaplarını sorduğunda, saklı birisi alay bir sesle: -Hiç adını duymadım, oda kim oluyormuş!..,demiş. Neyse biz dönelim Türkan Şoray ın kitabına.. Sinema ve Ben kitabı: SİNEMAM VE BEN kitabında, Türkan Şoray, setteki ilk gününü, "Yaptığım işin ne kadar önemli olduğunun farkında değilim; hiçbir sorumluluk hissetmiyorum. Başarılı veya başarısız olmak gibi hiçbir endişem, korkum, hırsım, hedefim yok. Bu yüzden kameranın önünde hiç heyecanlanmadan, rahat, içgüdüsel yeteneğimle, rolümü canlandırıyorum. Rol yapmıyorum, o gün kamera önünde benden yapmamı istedikleri, benim için sanki gündelik yaşamda yaşadıklarım gibi geliyor" sözleriyle anlatıyor Türkan Şoray... Sonraki yıllarda sinemada canlandırdığı 200ün üzerinde kadın karakterle Anadolu insanının sanki "aileden biri" olarak gördüğü, erkeğiyle, kadınıyla bağrına bastığı Şoray, bu yanıyla hiç kuşkusuz bizlerin hayatında bir "sinema yıldızı"ndan çok daha fazla şeyi temsil ediyor. Sinemam Ve Ben, büyük yıldızın sadece sinema hayatı değil; "Türkan Şoray imgesi"nin gerisindeki insanı, dertlerine, zaaflarına, sevinçlerine, pişmanlıklarına kadar tanıyacağımız açık sözlü bir anlatım var. Sinemam Ve Ben, Türkan Şoray ı Türkan Şoray dan dinlediğimiz ilk kitap... Belli başlı oyuncuların yer aldığı belli başlı hikâyelerde, aynı karakterler aynı cümleleri aynı seslerden yüzlerce kez dile getirmiştir Yeşilçam melodramlarında. İnsanlarımız bu seslere kulaklarını hiçbir zaman kapamamış, salonlara koşup aynı aşklara, aynı acılara ortak olmuş; üzülmüş, ağlamış ve tüm bu cefanın bir mükâfatıymışçasına, her seferinde, hikâyenin sonunda birbirine kavuşan çiftlerin mutluluğuyla ayrılmıştır salondan. Televizyonun gündelik hayata girmesiyle salonlardan evlere taşınan filmler, 2000'lerin dizi döngüsü kurulana, gündüz kuşağı diye tabir ettiğimiz program salgını başlayana kadar da hususi yayın saatlerinde insanlara ulaşmaya devam etmiştir. Öyle ki dikkatinize ihtiyacı olmayan olay örgüsüyle en zahmetsiz izlencedir onlar. Daha önce defalarca izlenmiş olmaları bir tarafa, başvurulduğunda, kaçırdığınız sahnelerdeki tüm boşlukları otomatik olarak dolduracak melodram formülü nakşedilmiştir içimize. Yeri gelir, Ekrem ve Nalan'ın bir görüşte başlayan aşkları ilk darbesini aldığında sonunu bile görmeye gerek duymayız filmin. Ama bir film vardır ki, hem Yeşilçam'ın o alışılagelmiş melodram kurallarına büyük oranda bağlı kalmış hem de tüm benzerlerinden sıyrılıp başlı başına bir. Vesikalı Yarim Filmi: Bu film Türk sinemasının o yıllardan kalma sayılı övünç kaynaklarından biri olmayı başarmıştır. Auteur kavramı Türk sinemasında ismiyle anılan Ömer Lütfi Akad'ın yalın sinema dili, özgün bir aşk hikâyesini mehilsiz bir büyüyle yansıtırken; ses, yönetmenlik, oyunculuk ve senaryo belki de o güne kadar ilk defa bir melodramda bu kadar itinalı bir bütünlüğe ulaşmıştır Vesikalı Yarim ın benzerlerinden ayrıştığı ilk nokta evli bir adamla bir konsomatrisin ( Pavyonda müşterilerle içki içen kadın) aşkını işliyor oluşudur. Ezilen, hor görülen, başına olmadık belalar gelen masum bir kadın değildir Sabiha. Daha çok kötü kadınına atfedilen bir mesleği, toplumun onaylamayacağı bir hayat biçimi vardır. Bu koşullara istemediği durumlar sonrasında düştüğüne dair bir aklama çabasına da girilmez filmde. Sabiha onu tanıdığımız sahneyle sunulur bize. Geçmişiyle ilgili hiçbir bilgi verilmez. Olduğu gibi kabul etmemiz beklenir. 15

Aynı şeyler Halil için de geçerlidir. Ne meçhul bir bestekâr, ne fakir mahallelerde ilham arayan bir yazar, ne de zengin bir babanın özünde iyi niyetli çapkın oğludur o. Sıradandır. Yarattıkları tesirde; bugün hala konuşulan, tartışılan bu iki karakterin derinliğinde yatan şey de bu sıradanlık, bu gerçekliktir keza. Bu filmde kavuşmaların önüne koyulan engel de başkadır. Ne Sabiha ya ulaşması engellenen bir mektup vardır ortada, ne bir yanlış anlama, ne araya giren kötü bir adam, ne Sabiha'nın işi bırakmasını engellemeye çalışan eli silahlı adamlar, ne de oğlunun bir konsomatrisle evlenmesini istemeyen zengin bir fabrikatör... Gerçeğin kendisidir engel. Sabiha ve Halil'in aşkını ötekileştiren o gerçek, toplumun bir çözüm, bir zaruriye olarak gördüğü evlilik bağıdır. Ve Halil ile Sabiha'nın birbirlerini çok öncesinden tanıyor olmaları gibi, onlara suç ortaklığı yapmamızı biraz olsun meşrulaştıracak bir sebep bile yoktur elimizde. Değerli Türkan Şoray ve İzzet Günay ın başrollerini oynadıkları, usta yönetmen Lütfi Akad ın yönetmenliğini yaptığı Vesikalı Yârim filmi üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala önemini koruması, öncelikle değerli senarist Safa Önal ın hikâyesine ve kalemine bağlıdır Ve yine bence Vesikalı Yârim filminin ilgi görmesine baş neden de basının usta yönetmenin yıllarına gösterdiği saygıdır Filmin yan oyuncuları da filmin başarısına değer katmışlardır Bu filmde oynayan Ayfer Feray ın unutulmaz oyunu da, en az Türkan Şoray ve İzzet Günay kadar değer katmıştır filme İzmir in Bornova daki bekâr odamı kocaman bir poster süslüyordu, eve giren bu muhteşem ve adeta canlı Türkan la baş başa kalırdı. Her bakan bin ah çekerdi, evvel başata men özüm. Türk sinemasının en önemli yönetmenlerinden Lütfi Akad ın Vesikalı Yârim, sırrı çözülememiş ve çözülemeyecek bir filmdir. Vesikalı Yârim bence sırrını filmde geçen üç kelimelik Çok eskiden rastlaşacaktık cümlesinde saklıyor. Hani hep derler aşk, sevgiliye kavuşmak için yaşanan çabalardır diye. Belki de Vesikalı Yârim in sihri budur, çünkü Sabiha (Türkân Şoray) ne kadar yakınına gelebilse de hiçbir zaman Halil e (İzzet Günay) ulaşamayacaktır, o hep uzaklarda, özlenen, kavuşulmak istenen ama kavuşulamayan sevgili olarak kalacaktır. Kavuşma aşkı bitirir? Vesikalı Yârim, sanki Türk Sanat Musikisi nin içinden geçen bir film. Hüzünlü parçalarda anlatılan imkânsız aşkı hikâyelendiriyor gibi. Bu yüzden de, film boyunca bir yandan devam eden müzik, filme yakışan bir dekor, onu tamamlayan bir unsur değil benim gözümde. Daha ziyade film fondaki bu müziğin içinden çıkıyormuş hissi uyanıyor bende. Filmi müzikten ayrıştıramıyorum. Ses ile görüntü, hikâye kaynaşıyor. Müzik filmi açıyor, genişletiyor. Örneğin, filmin başında, bostandan taşıdıkları sebze meyveleri at arabasına yükledikleri sahnedeki coşku, ümit gibi duyguları sanki müzik canlandırıyor. Filmin sonunda, bu sefer dolu değil Hallil in boş olan at arabası bostana doğru yol alırken hissedilen hüzün, yenilgi, umutsuzluk yine müzikle pekişmekte. Müzik de filmle birlikte hareket ediyor, hikâyeyi o da anlatıyor bize..şükran Ay ın o muhteşem yorumu ile: Senden bana ne kaldı/ Bir hatıradan başka Bir daha geri dönmem/yalan kattığın aşka Kalbimi kıra kıra/bıraktın bir hatıra Günahını yalancı/dudaklarında ara Gözyaşların boşuna/düşmem artık peşine Yansın yüreğin yansın/şimdi de bende sıra Al götür sevgiline/sevenin varsa yine Aşkın bir zehir oldu/içimde dura dura Vesikalı Yârim yarım filmi fırsat buldukça (youtyup te izlerim) tekrar ve tekrar ve her zaman filmdeki Sabiha ve manav Halil in umutsuz aşkını izler durum, içimde fırtınalar koparak izlerim: Kalbimi kıra kıra/ Bıraktın bir hatıra Günahını yalancı/dudaklarında ara 16

Hüsamettin Köprülü Irak Eğitimi İçin Kırka Yakın Eser Yazan Eğitimci Uzman Aydın Kerkük 1920 lerde Irak'ta kraliyet hükmünün başlamasıyla devlet dairelerinde memur kadrosuna bü- yük ihtiyaç duyulur. Bu ihtiyacı gidermek için o zaman, yani Osmanlı devrinde iyi bir tahsil gören Hem de tecrübe görmüş bazı kültürlü ve kabiliyetli Türkmen memurlarına, kara gözü- müze âşık değil de, yalnız belirli bir müddette kadro boşluğunu telafi etmek için devlet dairelerinde e görevler verilir. O zaman bu atamalar yalnız sivil kesiminde değil hatta askeri alandaa da geçerli olmuştur. Nitekim o dönemde yeni kurulan Irak ordusunun komutasına yine Türkmen kökenli bü- yük rütbeli subaylar getirilmiştir. Getirilen o subayların Irak ordusunun kuruluşunda ve eğitimindee büyük katkıları olmuştur. Türkmenler için bu durum yalnız kraliyet döneminde değil müteakip gelen cumhuriyet dönemlerin- de de devam etmiştir. Irak çapında doğru, dürüst nezih,kanuna bağlı, vatanseverlikle ün kazanan ve birçok alanda ihtisass sahibi Türkmenler, oldukları yerde parmaklaa gösterilmişler ve kendilerini kabul etmişlerdir. 1920 yılından günümüze kadar, ister sivil ister asker veya ister polis mesleğinde olsun, görevlerin- de yüksek k kıdemlere ulaşmış Türkmenler, Türkmen milletinin örnek değerleridirler, o değerleri bugün yeni nesillerimize tanıtmak üzerimize düşen milli bir görevdir. Bu görevi yaparken değişik mutluluk duymaktayız. Onun için bugün biz Kardeşlik dergisinin bu sayısında çok kıymetli bir eği- timci insanımızı tanıtmaya çalışacağız Sayın Hüsamettin Köprülü yü size tanıtacağız. O yalnız Irak Türkmenlerinin arasında değil, tüm Irak'ta tanınan bir şahsiyettir. Ömrünün 33 yılını Başkent Bağ- dat ta eğitim bakanlığında uzman eğitimci olarak harcamış ve kendi ihtisasında kırka yakın eser bırakmıştır. Köprülü nün bıraktığı eserlerin tümü, eğitim müfettişleri, okul müdürlerini i 17

Ve öğretmenleri ilgilendiren eserler. Köprülü nün eserlerinin bir kısmı Kerkük'te basılmış, diğer kısmı ise Bağdat'ta Eğitim Bakanlığınca bastırılmıştır. Basım tarihleri ise 1969-1994 yılları arasındadır. Bu röportajı yapmak üzere, bu değerli ilim adamımızı evinde ziyaret ederken, ayrıca ne denli büyük bir misafirperver olduğuna vakıf oldum. Kardeşlik: Sayın Hocam size Kardeşlik dergisi adına saygı ve selamlarımı sunar, Ulu Tanrıdan sağlık ve esenlik dileklerimi bildiririm. Hocam ilk sorumuz alışa gelen bir soru olacak. Sizden Hayatınız hakkında okurlarımıza bilgi vermenizi isteyeceğim. Lütfeder misiniz? Köprülü: Evet, ben de size hoş geldiniz der ve elimden geldiği kadar sorularına cevap vermeye çalışacağım. 1934 Altunköprü doğumluyum. İlk tahsilimi Altunköprü de, liseyi ise Kerkük'te bitirdim, ondan sonra Dar-ul Muallimin denen öğretmen yetiştirme okuluna alınınca Bakuba'ya gittim ve bu okulu bitirip öğretmen oldum. 1960 yılında Bağdat ta Müstansırıya Üniversitesinde Psikolojik Bilimi Fakültesine yazıldım ve bu Fakülteyi bitirdikten sonra Kerkük'e dönüp, aynı öğretmen yetiştirme okulunda psikolojik bilimi hocası tayin edildim. Bu görevde üç yıl kaldıktan sonra, yani 1973 yılında tekrar Bağdat'a dönüp Eğitim Bakanlığının talebi üzere Sınavlar Dairesinde görev aldım. Kardeşlik: Sayın hocam sizin önceden anlattığınız göre bu görevde 33 yıl kaldınız. O yılları kendi hayatınızın açısından nasıl değerlendirirsiniz. Köprülü: O yıllar hayatım açısından dönüm noktasıdır. Hem de bunun çok önemli iki boyutu vardır: Birincisi, bir memurun iyi çalışması sonucu ataması yapılıp Başkent gibi bir şehirde, hem de bakanlık gibi bir yerde görev alması, büyük bir fırsat olduğu gibi büyük bir avantajdır. Bu fırsattan istifade etmek gerektir. Nitekim orada insanın kültür seviyesi değişir, ilişkileri faydalı olur daha doğrusu tecrübe sahibi olur. İkinci boyut ise, insan yurduna milletine ne şekilde yararlar sağlaya bilmenin yollarını öğrenir. İşte ben o yıllarda yazdığım eserlerimi Irak eğitimine yararlı olsun diye kaleme almışımdır ve bilfiil o zaman büyük bir boşluğu doldurup, ihtisasçılar, Müfettişler, okul müdürleri ve öğretmenler faydalanmışlardır. Biz Bağdat ta olduğumuz tarihlerde, Bağdat belirgin bir kültür merkezi idi. İnsan istediği kadar bu kültürden faydalanabilirdi. Bendeniz o dönemden epeyi faydalandım, hatta edebi hayatımı da orada geliştirdim. Kardeşlik: Hocam edebiyat dediniz, siz bu edebiyat âlemine nasıl girdiniz? Köprülü: Doğrusu ben edebiyata tercümeyle başladım. Tercüme edebiyat dünyasının zengin bir türüdür. Tercümenin başlı başına kuralları vardır, kurallara uymak gerektir. Tercüme çoğu zaman tasarrufla yapılır, ama metnin cevherini bozmamak şartıyla. Ben tercümeye Türkçe divan şiirleriyle başladım. Büyük şairlerden seçtiğim şiirler her vakit okurların beğenini kazanırdı. Kardeşlik: Hocam tercümeden başka edebiyatın başka dallarını denediniz mi? Köprülü: Evet makale yazmayı da denedim. Bazı yazılarımda vardır. Ne tekim en güzel yazılarımdan birisi büyük şair Mehmet İzzet Hattat hakkında idi. Acılar İçinde Yaşayan Şair başlığını taşıyordu. Buna ilaveten Arapça yazılarım da vardır, bir ara hikâye yazmayı da denedim. Onu da güzel başardım söyleyebilirim. Ancak daha sonra bıraktım. Zamanım yetmiyordu. Kardeşlik: Hocam siz en fazla tercümeyle tanındınız, tercümelerinizi bildiğim kadarıyla yalnız Kardeşlik dergisinde yayındandı. Doğru mu söylüyorum, yoksa diğer yayın organlarında da yayınladınız. Köprülü: 18

Evet, tercümelerimin bir büyük bir kısmını Kardeşlik te yayınladım, fakat daha önceden de Beşir gazetesinde yayınlamış olduğum tercüme Hüsamettin Köprülü ler vardır. O zaman gazete idaresinde değerli arkadaşlarım vardı, beni devamlı olarak teşvik etmekteydiler ve tercümelerimi geciktirmeden yayınlamaktaydılar. Kardeşlik: Eğitim konusuna geçmek istiyorum, siz görev icabı Bağdat'a gidip orada eğitimle ilgili 40 yakın eser yazdınız. Buları gönüllü mü olarak yaptınız yoksa resmi teklif sonucu olarak mı? Köprülü: Hayır, teklifle olmadı bu çalışmalar. Bakanlığa atamam yapıldıktan sonra, orada kendimi geliştirmek için güzel bir fırsatım oldu. Kabiliyetim artırdım ilk eserimde bu kendini gösterdi. Eser çok beğenildi. Ondan sonra hizmet etme alanım genişledi. Yazdığım kitaplarım Irak eğitimi için ihtiyaçlara göre yazıyordum. O ihtiyaçları kendim seziyor, kendim karşılamaya çalışıyordum. Aradan zaman geçince bakanlığın temsilcisi olarak birçok dış ülkelerde konferanslara, seminerlere katıldım. 1997 de yaş icabı emekliye ayrıldım. Bu defa beni sözleşmeli çalıştırdılar. 2006 yılında sözleşme müddetim de bitti. Artık Kerkük'e dönmeye karar verdim. Kardeşlik: Son soru olarak sizi değerli okuyucularımıza daha fazla tanıtmak için biraz özgeçmişinizden ve hatıralarınızda bahsetmenizi rica edeceğim? Köprülü: Bakanlıkta çalıştığım müddetçe çok sayıda bakanlar atandı ve atıldı, gelip gitti. Orada herkes benim bir Türkmen olduğumu ve işimde doğru dürüst olduğumu iyice biliyordu. Arapçayı iyi bildiğim için devamlı başarılı idim. Biz aile olarak hepimiz eğitimciyiz. Kendim ve eşim, çocuklarım ve eşleri hepsi eğitimcidirler. Evlilik hayatımız 1968 de başladı. üçü oğlan ikisi kız olmak üzere beş çocuk babasyım. Çocuklarım hepsi evlidirler. Yazdığım kitapların sayısı kırka yakındır. Çok isterdim k, bir edebiyatçı olaydım. Sunduğum bu eserler bir vazife icabıydı yazılmıştır. Yazmış olduğum kitapların bir kısmı bugün araştırmacılar tarafından kaynak diye olarak gösterilmektedir. Bazı kitaplarım ise hala öğretmen yetiştirme okullarında okutulmaktadır. Kardeşlik: Görüşmemizin sonunda sayın köprülüye teşekkür edip yanından ayrıldık. Köprülünün kitaplarının bir kısmının: 1-Yıl Ortası Sınavları Hakkında Araştırma, Arapça1974 2-Okul Sertifikasının İyi Bir Şekilde Kullanımı, Arapça 1985 3- Öğretmen Yetiştirme Enstitüleri 4. Sınıf Öğrencileri İçin Ölçü ve Değerlendirme Kitabı, 1989 19