ÜNİTE HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI İÇİNDEKİLER HEDEFLER. MEDENİ USUL HUKUKU-İCRA ve İFLAS HUKUKU. Doç.Dr.M.Tevfik Gülsoy



Benzer belgeler
TAKİP HUKUKU EL KİTABI

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı. Yargı Örgütü Dersleri

Prof. Dr. Süha TANRIVER Doç. Dr. Emel HANAĞASI

İsmail ERCAN THEMIS İCRA VE İFLAS HUKUKU TAKİP HUKUKU

İsmail ERCAN THEMIS İCRA VE İFLAS HUKUKU TAKİP HUKUKU

İsmail ERCAN THEMIS İCRA VE İFLAS HUKUKU TAKİP HUKUKU

İsmail ERCAN THEMIS İCRA VE İFLAS HUKUKU TAKİP HUKUKU

İFLAS HUKUKU (HUK206U)

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... VII İCRA HUKUKU

ÜNİTE HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI İÇİNDEKİLER HEDEFLER. MEDENİ USUL HUKUKU-İCRA ve İFLAS HUKUKU

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 1. kısım, 1. bölüm, 4. bölüm 1. ayrım, 6. bölüm 1. ayrım

Resmi senetler için bu şekilde itiraz mümkün değildir. (menfi tespit davası m.72; HMK m. 208/IV).

İstihkak prosedürü sonunda, üçüncü kişinin bu hakkı kabul edilir, lehine sonuçlanırsa, o mal üzerindeki haciz kalkar veya mal o hakla birlikte

İCRA VE İFLÂS KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN. Kanun No Kabul Tarihi :

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /88

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/115,120

İçindekiler Önsöz 5 Kısaltmalar 19 Giriş 21 Birinci Bölüm İDARÎ YARGININ GELİŞİMİ VE TÜRK YARGI TEŞKİLATININ GENEL GÖRÜNÜMÜ I. YARGISAL DENETİMİNDE

TASARRUFUN İPTALİ DAVALARI

Dr. Cengiz Serhat KONURALP İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi. İcra ve İflas Hukukunda İhtiyati Tedbirler

İCRA NOTER VE AVUKAT KATİPLİĞİ HİZMETLERİ

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire Esas No : 2010/8630 Karar No : 2013/4481 Anahtar Kelimeler : Haciz, Ödeme Emri, (BS) Formu Özeti : sayılı

Prof. Dr. ALİ CEM BUDAK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usul ve İcra-İflas Hukuku Anabilim Dalı İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA TAKİP

Prof. Dr. ALİ CEM BUDAK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usul ve İcra-İflas Hukuku Anabilim Dalı İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA TAKİP

2017 DİYARBAKIR BAROSU ASGARİ ÜCRET ÇİZELGESİ

Menfi Tespit Davasında Görevli - Yetkili Mahkeme ve Yargılama Usulü. İcra Takibinden Önce ve Sonra Açılan Menfi Tespit Davası

1. BÖLÜM HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU BİRİNCİ KISIM:

DAVA ARKADAŞLIĞI DAVAYA MÜDAHALE

T Ü R M O B TÜRKİYE SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODALARI BİRLİĞİ SİRKÜLER RAPOR MEVZUAT

ADLİ YARDIM HUKUK YARGILAMASI VE İDARİ YARGIDA. Türkiye de Adli Yardım Hizmetlerinin Güçlendirilmesi Avrupa Birliği Eşleştirme Projesi

Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 2007

İŞ MAHKEMELERİ KANUNU

2018 DİYARBAKIR BAROSU ASGARİ ÜCRET ÇİZELGESİ

BANKA ALACAKLARININ İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA TAKİBİ

ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI

Herkes İçin Hukuk: 15 İHTİYATİ HACİZ

İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE. Stj. Av. Belce BARIŞ ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

AVUKAT - İŞ SAHİBİ ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 2010

"Tüketici Aleyhine Başlatılacak İcra Takibinde Parasal Sınır" "Tüketici Aleynine Ba~latllacak icra Takibinde Parasal ~ınırn

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... VII İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR... XIX

4.900,00 TL 5.500,00 TL

Türkiye Adalet Akademisi HMK Toplantısı

ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU MÜRACAAT SÜRECİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTALAR:

İstinaf Kanun Yolu ile Temyiz Kanun Yolu Arasındaki Fark Nedir? Hukuk Davası İçin İstinaf Mahkemesine Başvuru Şartları

Tel: Fax: ey.com Ticaret Sicil No : Mersis No: (1) SAYILI TARİFE

ÜÇÜNCÜ KISIM Olağanüstü Kanun Yolları. BİRİNCİ BÖLÜM Karar Düzeltme ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi

KESİN SÜRE VERİLİRKEN GİDERLERİN KALEM KALEM AÇIKLANMASI GEREKTİĞİ

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet Meslek Yüksekokulu DAMGA VERGİSİ ve HARÇLAR BİLGİSİ DERSİ Açık Ders Malzemesi

DAVA ŞARTLARI DAVA ÇEŞİTLERİ

BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ VE GEÇİCİ HUKUKİ KORUMA KARARLARI. DR. ADEM ASLAN Yargıtay 11.HD. Üyesi

TÜRKİYE DE ALACAK TAKİBİ

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ 4.700,00 TL

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

2. Haczin aşağıdaki safhalarından hangisi alacaklının talebine gerek olmadan icra müdürü tarafından re sen yapılır?

TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ VE MEDENÎ YARGI TEŞKİLATI - 2

Borçlunun İcr a Takibinde İstenen İşlemiş Faiz Miktarı ile İşleyecek Faiz Oranına Süresi İçinde İtiraz Etmemesinin Sonuçları

6183 SAYILI AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUNUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER YÜRÜRLÜĞE GİRMİŞTİR

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm

DÖNEMİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ. A- SULH HUKUK MAHKEMELERİNDE GÖRÜLEN DAVALAR 1 Kat Mülkiyeti

II 6183 SAYILI KANUNUN 79 UNCU MADDESİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİK

Yargıtay 13, Hukuk Dairesinden:

2015 Yılı Yargı Harçları

AVUKAT - İŞ SAHİBİ ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

A. SULH HUKUK MAHKEMELERİNDE GÖRÜLEN DAVALAR

Arabuluculuk tarihinden itibaren açılacak davalar için Zorunlu hale geldi.

HUKUK YARGILAMASI USULÜNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKLİ USULİ İŞLEM, SÜRE, ŞART VE İTİRAZLAR (6100 sy. HMK)

SORULARLA KONKORDATO (İFLAS DIŞI VE İFLAS İÇİ ADİ KONKORDATO)

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/32 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2008/14944 Karar No. 2010/2311 Tarihi:

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

SİLME TUŞUNU KULLANMADAN VE EKRANA BAKARAK YAZMA PDF

İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU 3-B K. Burak ÖZTÜRK İDARİ YARGIDA DAVA AÇMA SÜRESİ

SAKARYA BAROSU Tavsiye Niteliğinde AVUKATLIK ÜCRET TARİFESİ

İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU 3-B K. Burak ÖZTÜRK İDARİ YARGININ GÖREV ALANI

DOÇ. DR. CENK AKİL elektronik posta:

İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU 3-B K. Burak ÖZTÜRK İDARİ YARGIDA KANUN YOLLARI

7035 SAYILI YASA İLE TEMYİZ SÜRELERİ DEĞİŞTİ

T.C. KASTAMONU BELEDİYE BAŞKANLIĞI HUKUK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ KURULUŞ, GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ

Noktalama İşaretleri ve harf büyütme.

Yeni İş Mahkemeleri Kanununun Getirdiği Değişiklikler

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/27

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ ,00 TL ' den az olmamak üzere dava konusu giderilmesi) Davası

AİLE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE YARGILAMA USULLERİNE DAİR KANUN

Yayın Tarihi : Doküman No: Revizyon Tarihi : Revizyon No:

Dr. Ayşe KÖME AKPULAT İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı İŞ MAHKEMELERİNDE YARGILAMANIN ÖZELLİKLERİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21

GAZİANTEP BAROSU DÖNEMİ AVUKAT-VEKİL ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

İlgili Kanun / Madde 6100 S.HMK/120, 324

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2014/ Sayılı Kanunla Vergi Yargılamasına ve Ticaret Mahkemelerine İlişkin Getirilen Yenilikler

L I B E R T U S İCRA-İFLAS HUKUKU. pegemkampüs. Video dersler ücretsiz olarak cebinizde. Lütfen detaylı bilgi için ön sözü okuyunuz.

İlgili-Sorumlu. İlgili; Kendisine yersiz veya fazla ödeme yapılan gerçek ve/veya tüzel kişi ya da kişileri,

MEDENİ USUL HUKUKU ÖZEL HUKUK YARGISI

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO HBYS Programı. Yargı Örgütü Dersleri

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

ON SORUDA İHTİYATİ HACİZ VE İHTİYATİ TEDBİR

İdare Hukuku - İdari Yargı Ders Notları

7 Mirasçılık belgesinin iptali

Transkript:

HEDEFLER İÇİNDEKİLER MEDENİ USUL HUKUKU-İCRA ve İFLAS HUKUKU Medeni Usul Hukuku Yargı kavramı ve yargı kolları Hukuk yargılamasında mahkemeler teşkilatı Mahkemelerde çalışan kişiler Mahkemeye yardımcı organlar Mahkemelerin görev yetkisi Dava Yargılama usulleri İspat ve delil Karar ve hüküm Kanun yolları İcra ve İflas Hukuku Teşkilat-süreler ve tatiller-taraflar İcra takibi yolları Cüz'i icra (İcra hukuku) İflas hukuku HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI Doç.Dr.M.Tevfik Gülsoy Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Medeni Usul Hukukunun temel kavramlarını tanımlayıp açıklayabilecek, Türk yargı sistemi hakkında genel bir bilgi sahibi olabilecek, Mahkemelerde görev yapan asli ve tali unsurlar hakkında bilgi sahibi olabilecek, Dava çeşitleri, dava koşulları, davanın safahatı hakkında bilgi sahibi olabilecek, İcra ve iflas hukkununun temel kavramlarını tanımlayıp açıklayabilecek, Türk hukukunda icra ve iflas takip yolları hakkında gerekli ve yeterli bir bilgiye sahip olabileceksiniz. ÜNİTE 14

GİRİŞ Medenî usul hukuku, kişilere maddi hukuk tarafından tanınmış olan hakların korunmasına hizmet eder. Mesela bir kira ilişkisinde kiracı, kira bedelini ödemelidir. Kiracının bu borcunu ifa etmekten kaçınması hâlinde, kiralayan medeni usul hukukunun belirlemiş olduğu kurallara uyarak, yani dava açıp mahkemeden hüküm alarak, hakkının korunmasını sağlayabilir. Ancak bazı durumlarda mahkemeden alınmış bir hükmün varlığı hakkın korunmasını sağlamaya yetmeyebilir. Bu misalde, mahkemenin verdiği hükme rağmen kiracı borcunu ifa etmekten kaçınabilir. Bu durumda davacı hükmün gereğinin zorla yerine getirilmesi için icra dairesine başvurur. Bu yeni durumda artık icra hukuku kuralları devreye girer. Medenî usul hukukuna ilişkin kuralları düzenleyen yürürlükteki temel kanun 04 Şubat 2011 tarih ve 27836 sayılı Resmî Gazete de yayımlanıp 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu dur. Ayrıca, 3 Nisan 2012 tarih ve 28253 sayılı Resmî Gazete de yayımlanıp yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği de HMK nın uygulanmasına yönelik düzenlemeler ihtiva etmektedir. Maddi hukuka ilişkin birçok kanunda da medeni usul hukukuna ilişkin düzenlemeler mevcuttur. Boşanma davalarında yargılama usulünü gösteren Türk Medeni Kanunu m.184 hükmü gibi. MEDENİ USUL HUKUKU Yargı Kavramı ve Yargı Kolları Maddi anlamda yargı, tarafsız bir mahkeme ve hâkim tarafından, yargılama faaliyeti sonunda haklı olan taraf lehine verilen kararı ifade eder (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, 2011: s. 69). Bu faaliyet, yasama ve yürütme organlarından bağımsız olan mahkemeler tarafından yerine getirilir. Hukuki nitelikleri farklı olan meselelerden kaynaklanan uyuşmazlıklar farklı yargı kolları içindeki mahkemeler tarafından görülür. Mesela ceza hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar ceza mahkemeleri tarafından görülür. Özel hukuktan kaynaklanan uyuşmazlıklar ise hukuk mahkemeleri tarafından görülür. Her bir yargı kolunun kendine özgü yargılama usulü bulunmaktadır. Türk Hukukunda yargı kolları aşağıdaki şemada gösterilmiştir: Türk Hukukunda Yargı Kolları Anayasa Yargısı İdari Yargı Adli Yargı Uyuşmazlık Yargısı Hesap Yargısı Askeri İdari Yargı Hukuk Yargısı Genel İdari Yargı Ceza Yargısı Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

Görüldüğü üzere, hukuk yargısı adli yargı kolu içinde yer almaktadır. Anayasa yargısı (Ünite 6), idari yargı (Ünite 7), ceza yargısı (Ünite 8) ve hesap yargısı (Ünite 9) daha önceki ünitelerde işlendiğinden, bu ünitede inceleme konusu yapılmayacaktır. Adli yargı, ceza ve hukuk yargısından oluşur. Hukuk yargısı Medeni usul hukukunun konusunu, adli yargı kolunda yer alan hukuk yargısı teşkil eder. Özel Hukuktan kaynaklanan uyuşmazlıklar ile çekişmesiz yargı kapsamına giren işler hukuk yargısının konusunu oluşturur. Çekişmeli yargı, kişiler arasındaki uyuşmazlıkların hangi usullere göre incelenip karara bağlanacağını düzenlerken, çekişmesiz yargı ilgililer arasında uyuşmazlığın bulunmaması yahut bunların birbirlerine karşı ileri sürülebileceği bir hakkın mevcut olmamasına rağmen bazı taleplerin yerine getirilmesi için mahkemeye başvurulması hâlinde, mahkemenin bu işleri hangi usule göre inceleyip karara bağlayacağını konu edinir. Çekişmesiz yargılamada birden fazla ilgili bulunmasına rağmen, üzerinde tartışılan bir ihtilaf ve karşılıklı menfaatleri çatışan iki taraf bulunmamakla birlikte bu konunun önemi sebebiyle bir idari karar veya işlemle hâlledilmesi yerine hâkimin hükmüne ihtiyaç duyulan bir hâl söz konusudur (Karslı, 2011, s. 81). Bununla birlikte hâkimin resen harekete geçtiği işler de çekişmesiz yargının konusuna girer. Çekişmesiz yargıya ilişkin hükümler HMK nın dokuzuncu kısmında, HMK m. 382 - m. 388 arasında düzenlenmiştir. Hukuk Yargılamasında Mahkemeler Teşkilatı Hukuk yargılamasında mahkemeler teşkilatı üç kademeden oluşur. İlk kademede ilk derece hukuk mahkemeleri, ikinci kademede istinaf kanun yolunun işletildiği bölge adliye mahkemeleri, son kademede ise temyiz kanun yolunun işletildiği Yargıtay mevcuttur. İlk derece hukuk mahkemeleri Kural olarak bir uyuşmazlık ilk önce ilk derece mahkemesi tarafından görülüp karara bağlanır. İlk derece mahkemeleri genel mahkemeler ile özel mahkemeler olmak üzere ikiye ayrılır. Genel mahkemeler, kanunlarla özel mahkemelerin görev alanına bırakılmamış, özel hukuktan kaynaklanan her türlü uyuşmazlığa bakan mahkemelerdir. Hukuk yargılamasında görevli genel mahkemeler şunlardır: Sulh Hukuk Mahkemeleri: Sulh hukuk mahkemeleri çözümü basit uyuşmazlıkların, daha az emek ve masraf harcanarak sonuca bağlanabilmesi için kurulmuş tek hâkimli mahkemelerdir. Çekişmesiz yargı işleri de kural olarak sulh hukuk mahkemelerinin görev alanına girmektedir (HMK m. 383). Asliye Mahkemeleri: Hukuk yargılamasında asıl görevli mahkeme asliye mahkemeleridir. Yani bir uyuşmazlık özel mahkemelerin veya sulh hukuk mahkemesinin görevine girmiyorsa bu uyuşmazlığa asliye hukuk mahkemesi bakar. asliye mahkemeleri tek hâkimli mahkemeler olup asliye Hukuk mahkemeleri ve asliye ticaret mahkemeleri olmak üzere ikiye ayrılır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

1- Asliye Hukuk Mahkemeleri: Asliye hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemelerinin görevleri dışında kalan ve özel hukuk ilişkilerinden doğan her türlü dava ve işler ile kanunların verdiği diğer dava ve işlere bakar. 2- Asliye Ticaret Mahkemeleri: Asliye ticaret mahkemesi kanunlarda hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalara bakmakla görevlendirilmiş tek hâkimli mahkemelerdir. Özel Mahkemeler: İş Mahkemeleri, Aile Mahkemeleri, Kadastro Mahkemeleri gibi belirli kişiler arasındaki yahut belirli türdeki uyuşmazlıklara bakmak için özel kanunlarla kurulmuş mahkemelerdir. Asıl kural, bir uyuşmazlığa genel mahkemelerin bakmasıdır. Genel mahkemeler içinde ise asıl görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Bölge adliye mahkemeleri Bölge adliye mahkemeleri, adli yargı ilk derece mahkemelerince verilen ve kesin olmayan hüküm ve kararlara karşı yapılacak başvuruları inceleyip karara bağlamak ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek için kurulmuş mahkemelerdir. İlk derece mahkemesinin vermiş olduğu bir karara karşı kanun yolu açık ise bu karara karşı bölge adliye mahkemesinde itiraz (istinaf yolu) edilebilir. Yargıtay Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercii olup Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile Yargıtay Kanunu ve diğer kanunların hükümlerine göre görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir (AY m. 154). Mahkemelerde Çalışan Kişiler Hâkimler Mahkemelerde görev yapan kişilerin başında hâkimler gelir. Açılmış olan bir davayı hâkim görüp karara bağlar. Hâkimler yargılama faaliyetlerini yerine getirirken yasama ve yürütme organlarından bağımsız, davacı ve davalı karşısında ise tarafsız olmalıdırlar. Bunun temini için Anayasa da, mahkemelerin bağımsızlığı (AY. m. 138) ile hâkimlerin görevlerini kaygı ve endişelerden uzak şekilde yerine getirebilmesi için hâkimlik ve savcılık teminatı (AY. m. 139) müesseseleri düzenlenmiştir. Hâkimlerin sorumluluğu Hâkimlerin yargı faaliyetini yerine getirirken yaptıkları işlem ve eylemlerden dolayı hukuki (tazminat) sorumlulukları mevcuttur (HMK m. 46). Bununla birlikte cezai ve disiplin sorumlulukları da vardır. Hâkim yargılama faaliyetlerini yerine getirirken taraf tutma, taraflardan birine olan kin ve düşmanlığı gibi HMK m. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

46/1 de sayılan sebeplerle hukuka aykırı bir hüküm veya karar vermiş ise bu fiillerden ötürü devlet aleyhine tazminat davası açılabilir. Hâkimin davaya bakmaktan yasak olması ve reddi Kanunda tahdidi (sınırlı) olarak sayılan hâllerde hâkim davaya bakamaz (HMK m. 34). Mesela hâkimin nişanlısına ait bir davaya bakması yasaktır (HMK m. 34/1- e). Böyle bir durumda hâkim talep olmasa bile çekilmek zorundadır. Yasaklama sebebinin doğduğu tarihten itibaren, o hâkimin huzuru ile yapılan bütün işlemler, üst mahkemenin kararı ile iptal olunabilir. Buna karşılık hâkimin reddi müessesesi, hâkimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir sebebin (ki bu sebeplerden bir kısmı HMK m.36 da örnek kabilinden sayılmıştır) olması hâlinde taraflara hâkimi reddedebilme (hâkime de davadan bizzat çekinme) imkânı tanır. Hâkimin reddi usulü HMK m. 38 m. 44 arasında düzenlenmiştir. Adliye memurları Adliye memurları arasında; mahkeme kaleminin başında bulunup bütün kalem işlerinin düzen içinde yürütülmesini sağlayan yazı işleri müdürleri, mahkeme kaleminde yazı işleri müdürü tarafından kendilerine verilen işleri yapan, yargılamanın yapılış şeklini tutanağa geçirmek ve verilen kararları yazmak suretiyle hâkime yargılama faaliyetinde yardımcı olan zabıt kâtipleri ile duruşmaya çağrılan tarafları, tanıkları sırası gelince çağırmak ve duruşma salonuna almak, bunların verdiği belgeleri hâkime sunmak, duruşmanın disiplininin temini için hâkim tarafından verilen talimatları yerine getirmekle görevli olan mübaşirler yer almaktadır. Mahkemeye Yardımcı Organlar Bağımsız savunmayı serbestçe temsil etmek suretiyle kamu hizmeti icra eden avukatlar, asıl görevleri ceza muhakemesine ilişkin olmakla beraber kamu düzenini ilgilendiren bazı hukuk davalarında taraf olarak yer alan cumhuriyet savcıları ile hukuki güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirmek gibi faaliyetlerle yargılama faaliyetine dolaylı olarak yardımcı olan noterler mahkemeye yardımcı organlar arasında yer alır. Duruşmalar kural olarak herkese açıktır (HMK m.28). Yargılamaya hâkim olan temel ilkeler Yargılama faaliyetleri yürütülürken birtakım temel ilkeler gözetilir. Bu temel ilkeler HMK m. 24 m. 33 arasında düzenlenmiştir. Mesela aleniyet ilkesi duruşmaların kural olarak herkese açık olduğunu ifade eder (HMK m. 28). Yani herkes duruşmaları izleyebilir. Ancak bu kural mutlak değildir. Genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde duruşmaların bir kısmının veya tamamının gizli olarak yapılmasına mahkemece talep üzerine yahut kendiliğinden karar verilebilir (HMK m. 28/2). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

Mahkemelerin Görev ve Yetkisi Görev Bu müessese, bir davaya belli bir yerdeki hangi ilk derece mahkemesinin bakacağını belirleyen kurallar bütününü ifade etmektedir. Mesela bir alacak davası hangi mahkemede açılır yahut boşanma davasına hangi mahkeme bakar gibi soruların cevabını bu müesseseye ilişkin hükümler verir. Bir mahkemenin görevi kanunla düzenlenir ve görev kuralları kamu düzenine ilişkindir (HMK m. 1). Yani taraflar görevli mahkemeyi kendileri belirleyemezler. Görev dava şartıdır (HMK m. 114/1-c). Bu sebeple, mahkeme açılan davada görevli olup olmadığını kendiliğinden incelemek zorundadır. Taraflar da mahkemenin görevsiz olduğunu her zaman ileri sürebilirler. Hukuk yargılamasında asıl görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir (HMK m. 2). Yani kanunda aksi düzenlenmedikçe bir davaya asliye hukuk mahkemesinin bakması esastır. Sulh hukuk mahkemesi ile özel mahkemelerin görevleri istisnadır. Sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu davaların bir kısmı HMK m. 4 te gösterilmiştir. Mesela taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davalar sulh hukuk mahkemesinin görevine girer (HMK m. 4/1-c). Yetki Yetki, bir davaya hangi yerdeki görevli hukuk mahkemesinin bakacağını belirler. (Kuru/Arslan/Yılmaz, 2011: s. 133). Dava nerede açılacaktır? (davalının yerleşim yerinde mi yoksa davacının yerleşim yerinde mi?) sorusunun cevabını bu müesseseye ilişkin hükümler verir. Genel yetki kuralına göre, tüm davalar için genel yetkili mahkeme, davalının dava açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir (HMK m. 6/1). Bununla birlikte bu kuralı kaldıran kesin yetki kuralları da mevcuttur. Mesela taşınmazın aynından doğan davalar sadece taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılabilir (HMK m. 12/1). Ayrıca, davacının hem genel yetkili mahkemede hem başka yer mahkemesinde dava açmasına imkân tanıyan kesin olmayan özel yetki kuralları da mevcuttur. Mesela sözleşmeden doğan davalar, hem genel yetkili mahkemede hem sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde açılabilir (HMK m. 10). Yetki sözleşmesi: Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler (HMK m. 17/1). Taraflar aksini kararlaştırmamışlarsa dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır (HMK m. 17/2). Ancak, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hâllerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz (HMK m. 18/1). Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır (HMK m. 18/2). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

Bireysel Etkinlik Medeni Usul Hukuku İcra ve İflas Hukuku Görev ve Yetki arasındaki farkları saptayınız? Dava, bir başkası (davalı) tarafından sübjektif hakkı ihlal edilen veya tehlikeye sokulan veya kendisinden haksız bir talepte bulunulan kimsenin (davacının) mahkemeden hukuki koruma istemesidir. Dava Dava, bir başkası (davalı) tarafından sübjektif hakkı ihlal edilen veya tehlikeye sokulan veya kendisinden haksız bir talepte bulunulan kimsenin (davacının) mahkemeden hukuki koruma istemesidir (Kuru/Arslan/Yılmaz, 2011: s. 215). Her dava mahkemeye hitaben yazılmış bir dava dilekçesi ile açılır. Dava, dava dilekçesinin (esas defterine) kaydedildiği tarihte açılmış sayılır. Dava şartları Dava şartları, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve karar verilebilmesi için varlığı veya yokluğu mutlaka gerekli olan şartlardır (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, 2011: s. 286) Hangi hususların dava şartı olduğunun bilinmesi önemlidir. Bu şartlar HMK m. 114 te gösterilmiştir. Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilir (HMK 115/1). İlk itirazlar Davanın esasına girmeye engel teşkil eden ve davanın başında ileri sürüldüğünde dikkate alınan usule ilişkin itirazlara ilk itirazlar denir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, 2011: s. 350). İlk itirazların dinlenebilmesi için mutlaka cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir (HMK m. 117). İlk itirazlar üç adettir (HMK 116/1): 1. Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı 2. Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ile Asliye Ticaret Mahkemesi arasındaki İş bölümü itirazı Taraf kavramı Her davada sadece iki taraf bulunur. Davacı ile davalı. Bir tarafta birden fazla kişinin (mirasçıların birlikte dava açması durumunda olduğu gibi) bulunması, bu durumu değiştirmez. Davacı ile davalı tarafın birbirinden farklı kişiler olması gerekir. Hiç kimse kendine karşı dava açamaz (Kuru/Arslan/Yılmaz, 2011: s. 217). Bir davada, davacı yahut davalı olarak yer alabilme kabiliyeti, taraf ehliyeti (HMK m.50), bir kişinin davayı bizzat (veya tayin ettiği vekil vasıtasıyla) açıp usul işlemlerini yapabilme kabiliyeti dava ehliyeti müesseseleriyle izah edilmektedir (HMK m.51). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

Yargılama Usulleri Medeni usul hukukunda iki yargılama usulü mevcuttur. Buna göre bir hukuk davası ya yazılı yargılama usulüne ya da basit yargılama usulüne göre görülebilir. Hangi davanın hangi yargılama usulüne göre görüleceğini kanun belirler. Yazılı yargılama usulü, asliye hukuk mahkemelerinde uygulanır. Basit yargılama usulü ise sulh hukuk mahkemelerinde ve niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde uygulanır. Basit yargılama usulünün kullanıldığı diğer dava ve işler HMK m.316/1 de gösterilmiştir. Ayrıca diğer kanunlarda, seri yargılama usulünün veya sözlü yargılama usulünün uygulanacağı belirtilen dava ve işlere de basit yargılama usulü uygulanacaktır (HMK m.447/1). Her iki yargılama usulünde de, bir davanın aşamaları: 1. Dilekçeler aşaması, 2. Ön inceleme aşaması, 3. Tahkikat aşaması, 4. Sözlü yargılama aşaması, 5. Hüküm aşaması olmak üzere beş adettir. Buna mukabil, yazılı yargılama usulü ile basit yargılama usulü arasında birtakım farklar mevcuttur. Mesela yazılı yargılama usulünde, dilekçeler aşamasında dört adet dilekçe (dava, cevap, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri) mevcutken, basit yargılama usulünde dilekçeler aşaması sadece iki dilekçeden (dava ve cevap dilekçeleri) ibarettir. Benzer şekilde yazılı yargılama usulünde, iddia ve savunmayı genişletme/değiştirme yasağı dilekçeler aşamasında mevcut değilken (HMK m. 141/1), bu yasak basit yargılama usulünde davanın açılması ve cevap dilekçesinin verilmesi ile başlar (HMK m. 319/1). Yazılı yargılama usulünün nasıl yürütüldüğü, HMK nın üçüncü kısmında, m.118-m.186 arasında düzenlenmiştir. Basit yargılama usulünün nasıl yürütüldüğü ise HMK nın altıncı kısmında m.316-m.322 arasında düzenlenmiştir. Dilekçeler aşamasında, taraflar iddia ve savunmalarını ortaya koyarlar. Bu aşamada mahkeme, tarafların sunduğu dilekçeleri birbirlerine tebliğ eder. Bu aşamanın tamamlanmasının ardından, ön inceleme aşamasına geçilir. Ön inceleme aşamasında dava dosyası önce usuli yönden ele alınır. Dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerekli kararlar verildikten sonra uyuşmazlık konuları tespit edilir. Daha sonra, taraflar sulha teşvik edilir. Bu aşamada ayrıca delillerin toplanması ile tahkikata hazırlık işlemleri de yürütülür. Tüm eksiklikler tamamlandıktan sonra, tahkikat aşamasına geçmeden önce, hak düşürücü süre ile zamanaşımı hakkında gerekli kararlar verilir. Tahkikat aşamasında ise, tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek, açılan davada hangi tarafın haklı olduğu tespit edilmeye çalışılır. Hâkim, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim ederek sözlü yargılama ve hüküm aşamasına geçer. Sözlü yargılama aşamasında, taraflara son sözlerini sorarak dava hakkında son kararını verir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

Savunma Vasıtaları Davalının, kendisine karşı açılan bir davaya karşı koymak için başvurabileceği savunma vasıtaları şunlardır: - Maddi Hukuka dayanan savunma vasıtaları İtiraz: Bir hakkın doğumuna engel olan (mesela karşı tarafın sözleşmeyi yaparken fiil ehliyetinin bulunmadığı itirazı) yahut hakkı sona erdiren (mesela borcun ödendiği itirazı) vakıalardır (Kuru/Arslan/Yılmaz, 2011: s. 321). Def i: Karşı tarafa ait var olan hakkı yerine getirmekten kaçınma imkânı tanıyan savunma vasıtalarıdır. (mesela zamanaşımı def i gibi. Zira bir alacak zamanaşımına uğramış olsa bile halâ mevcuttur. Ancak borçlu zamanaşımı def inde bulunarak bu borcu yerine getirmekten kaçınabilir.) - Usul Hukukuna dayanan savunma vasıtaları İlk itirazlar: Davanın esastan incelenmesine engel olan bu itiraz sebeplerinin neler olduğu yukarıda görüldü. İlk itirazlar mutlaka cevap dilekçesinde ileri sürülmelidir (HMK m. 117). Aksi hâlde mahkemece dikkate alınmaz. Usule ilişkin diğer itirazlar: Dava şartlarının bulunmadığına dair usule ilişkin itiraz sebepleri taraflarca yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Hâkim de bu şartların var olup olmadığını resen göz önünde bulundurur. İspat ve Delil Deliller, bir vakıanın doğru olup olmadığını ispat edebilmek için başvurulan vasıtalardır. İspat Dava konusu sübjektif hakkın yahut buna karşı yapılan savunmanın dayanağı olan vakıaların gerçekten var olup olmadığı hakkında mahkemenin kanaat getirmesine ispat denir (Kuru/Arslan/Yılmaz, 2011: s. 367). Taraflar bunu ispat vasıtası olan delilleri kullanarak yaparlar. Ancak resmî tatilin hangi güne denk geldiği gibi herkesçe bilinen vakıaların ispat edilmesine gerek yoktur. Karşılıklı iki iddianın varlığı hâlinde ilk önce hangi taraftan iddiasını ispat etmesi isteneceği hususuna ispat yükü denir (Muşul, 2009: s. 226). İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir (HMK m.190/1). Deliller Deliller, bir vakıanın doğru olup olmadığını ispat edebilmek için başvurulan vasıtalardır. Bunlardan bir kısmı kural olarak hâkimi bağlar ki bunlara kesin deliller denir (Kuru/Arslan/Yılmaz, 2011: s. 380). Bir tarafın, karşı tarafın bildirmiş olduğu vakıanın doğruluğunu kabul etmesi olarak nitelendirilen ikrar ise kanunda delil gösterilmesine gerek olmayan hâl olarak düzenlenmiştir (HMK m. 187/2). Yazılı olan ve aleyhine delil teşkil edecek kişinin imzasını taşıyan belge olarak nitelendirilen senet, taraflardan birinin, bir vakıanın doğru olup olmadığı hakkında kendisine sorulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğine ve hiçbir şey saklamayacağına namusunu, şerefini ve kutsal saydığı bütün inanç ve değerlerini tanık göstererek ahdetmesi olarak tanımlanabilen yemin, mahkemenin uyuşmazlığı Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

esastan, kesin olarak karara bağlayan hükmü yani kesin hüküm kesin delillerdir. Delillerin bir diğer kısmı ise hâkimi bağlamaz. Yani hâkim bunları serbestçe değerlendirir. Bunlara da takdiri deliller denir (Kuru/Arslan/Yılmaz, 2011: s. 430). Bir vakıaya ilişkin gözlemlerini (görme, dokunma, işitme, tatma, koklama) yorum ve eklemede bulunmadan mahkemeye aktaran ve davanın taraflarının dışında yer alan tanık, bir davanın çözümü için hâkim tarafından bilinmeyen teknik veya özel bilgiye ihtiyaç duyulması hâlinde bu bilginin sağlanması için kendisine başvurulan bilirkişi, hâkimin uyuşmazlık konusunu oluşturan şeyi bizzat müşahede ederek bilgi sahibi olması olarak tanımlanabilen keşif, davanın taraflarının bilirkişi dışında uzman bir kişiden aldıkları görüş olarak tanımlanabilen uzman görüşü takdiri delillerdendir. Karar ve Hüküm Kararlar Yargılamayı sona erdirmeyip bilakis devam ettiren karara ara karar denir. Mesela yetki itirazının reddine ilişkin karar bir ara karardır (Kuru/Arslan/Yılmaz, 2011: s. 467). Buna karşın, yargılamayı sona erdirip hâkimin dosyadan el çekmesini sağlayan karar ise nihai karardır (Kuru/Arslan/Yılmaz, 2011: s. 468). Nihai karar, davanın esasına ilişkin olabileceği gibi usule ilişkin de olabilir. Kesin hüküm Kesin hükmün iki anlamı vardır. İlk olarak bu kavram, mahkemenin vermiş olduğu bir nihai karara karşı, normal kanun yollarının tüketilmesini ifade eder ki, buna şekli anlamda kesin hüküm denir. Eğer, normal kanun yollarına başvurma imkânı kalmamış bu nihai karar, esasa ilişkin ise bu hâlde buna maddi anlamda kesin hüküm denir. Zira bu hâlde, taraflar arasındaki uyuşmazlık kesin olarak çözüme kavuşturulmuştur. Maddi anlamda kesin hüküm dava şartıdır (HMK m. 114/1-i). Yani, aynı taraflar arasında, aynı sebebe dayanılarak aynı konuda tekrar bir dava açılırsa bu dava kesin hüküm mevcut olduğundan usulden reddedilir. Kanun Yolları Mahkemenin vermiş olduğu kararın üst mahkemece incelenip denetlenmesi için taraflara tanınmış olan hukuki imkândır. Aşağıda anlatılan üç kademeli kanun yolu sistemi henüz uygulanmaya başlamamıştır. Bununla birlikte, uygulanacak kanun yolu olması sebebiyle burada yeni kanun yolu sistemini (üç kademeli) kısaca anlatacağız. HMK nın öngördüğü yeni kanun yolu sistemi şu şekildedir: İstinaf İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir (HMK m. 341). İstinaf incelemesini bölge adliye mahkemeleri yapar. İstinaf kanun yolu, HMK da m. 341-360 arasında düzenlenmiştir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

Tartışma Medeni Usul Hukuku İcra ve İflas Hukuku Temyiz Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi mümkün nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz yoluna başvurulabilir (HMK m. 361). Temyiz incelemesini Yargıtay ilgili hukuk dairesi yapar. Yargıtay, temyiz incelemesi sonucunda üç şekilde karar verebilir. Bunlar, temyiz olunan kararı onamak, kararı bozmak ve kararı değiştirerek onamak şeklindedir. Temyiz usulü, HMK m. 361 m. 373 arasında düzenlenmiştir. Bu kanun yolları dışında, kanun yararına temyiz ile yargılamanın iadesi şeklinde iki kanun yolu daha vardır. Kanun yararına temyiz, yürürlükteki hukukun doğru uygulanması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya Adalet Bakanlığı tarafından başvurulan bir kanun yoludur. Kanun yararına temyiz usulü, HMK m.363 te düzenlenmiştir. Yargılamanın iadesi, bazı ağır yargılama hataları ve noksanlıklarının bulunması hâlinde, maddi anlamda kesinleşmiş bir hükmü ortadan kaldırmak için başvurulan olağanüstü bir kanun yoludur. Yargılamanın iadesi usulü, HMK m. 374 m. 381 arasında düzenlenmiştir. Kanun yolları bizlere hak arama bakımından neler sağlar? Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan tartışma forumu bölümünde paylaşabilirsiniz. İCRA VE İFLAS HUKUKU Borçlunun borcunu rızasıyla yerine getirmemesi hâlinde, alacaklının kendi hakkını alabilmek amacıyla icra organları aracılığıyla zor kullanabilmesi yani borçlunun malları üzerinde bazı yaptırımlar uygulanmasını sağlayabilmesi ve bu uygulamanın usulü İcra ve iflas Hukuku nun konusunu oluşturmaktadır. İcra ve İflas Hukuku nun en önemli kaynağı 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu dur. Tabi ki İcra ve İflas Kanunu Tüzüğü ve İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği de bu alanda önemli kaynaklar olarak öne çıkmaktadır. Teşkilat-Süreler ve Tatiller-Taraflar Teşkilat İcra daireleri, iflas daireleri, icra mahkemeleri, Yargıtay ın ilgili hukuk daireleri ve genel mahkemeler icra ve iflas teşkilatını oluşturur. 1- İcra daireleri Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

Her asliye hukuk mahkemesi çevresinde yeterince icra dairesi ve bu icra dairelerinde de icra müdürü, müdür yardımcısı ve kâtipler bulundurulmalıdır (İİK m. 1). Hemen belirtelim ki, icra işlerinde birinci derecede yetkili organ icra dairesidir (Ulukapı, 2008: s. 12). Örneğin; icra takibi, takip talebinin icra dairesine verilmesiyle başlar, icra dairesi borçluya ödeme emri gönderir, icra takibine itiraz icra dairesine yapılır. Eğer icra dairelerinin yaptığı işlemler hukuka veya somut olaya uygun değilse veya işlem sebepsiz yere sürüncemede bırakılıyorsa, bu durumda icra dairesine karşı şikâyet yoluna başvurulabilir (İİK m. 16). Şikâyet, icra mahkemesine yazılı veya sözlü olarak şikâyet konusu işlemden itibaren yedi gün içinde yapılmalıdır. 2- İcra mahkemeleri İcra mahkemelerinin görevleri, icra dairelerini denetlemek, şikâyet ve itirazları, istihkak iddialarını, ihalenin feshi taleplerini inceleyip karara bağlamak şeklinde özetlenebilir. 3- İflas takibi teşkilatı (İflas dairesi, iflas idaresi, ticaret mahkemesi) İflas hukukunda, icra mahkemesi ve icra dairesine ek olarak iflas dairesi, iflas idaresi ve ticaret mahkemesi görev yapmaktadır. İflas idaresi ve iflas dairesi genelde birbirine karıştırılmaktadır. Hemen belirtelim ki iflas dairesi resmî bir organdır (İcra dairesi gibi). Fakat iflas idaresi özel organdır. İflasın açıldığını gerekli yerlere bildirmek, iflası ilan etmek, müflisin mallarının defterini tutmak, muhafaza tedbirlerini almak, adi tasfiyede alacaklıları toplantıya çağırmak, toplantıya başkanlık etmek, iflas idaresini denetlemek, birinci alacaklılar toplantısı yapılamazsa iflas masasını idare ve tasfiye etmek, basit tasfiyeyi bizzat yapmak, iflas dairesinin görevidir (Ulukapı, 2008: s. 176). Ticaret mahkemesi ise iflas kararını alan yargı merci olarak önemli bir yere sahiptir (İİK m. 154/3). 4- Genel mahkemeler Genel mahkemeler de icra iflas hukukunda önemli bir yere sahiptir. İtirazın iptali, borçtan kurtulma davaları, menfi tespit ve istirdat davaları genel mahkemelerin görevine girmektedir (Ulukapı, 2008: s. 25). Süreler ve Tatiller Süreler İcra hukukunda süreler hesaplanırken gün olarak belirlenen sürelere ilk gün dâhil değildir (İİK m. 19/1). Ay ve yıl olarak belirlenen süreler hangi ay ve günde başlamışsa biteceği ayın o gününde biter (İİK m. 19/2). Örneğin sekiz nisanda başlayan bir süre bir ay sonra bitecekse biteceği gün sekiz mayıstır. Hemen belirtelim ki bir sürenin sonu resmî tatile rastlarsa süre tatilden sonraki ilk mesai günü bitimine kadar uzamış sayılır (İİK m. 19/3). Örneğin; sürenin bitimi pazara denk geldiğinde pazartesi günü mesai bitimine kadar süre uzamış olur. Ayrıca unutulmaması gereken önemli bir nokta da takip hukukunda yani icra daireleri ve mahkemeleri açısından adli tatil hükümlerinin uygulanmamasıdır (Kuru/Arslan/Yılmaz, 2007: s. 92). Bu durumda yirmi temmuz otuz bir ağustos tarihleri arasındaki sürede dahi icra takip işlemleri yapılabilecektir (HMK m. 102/1). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

Tatiller Kural olarak tatil saat ve günlerinde takip işlemi yapılamaz (İİK m. 51). Bu kuralın istisnası iki yönden ortaya çıkar. Birincisi tatillerde haciz, tebligat ve muhafaza tedbirlerinin uygulanabilmesidir. İkincisi de gece çalıştırılan yerlerde veya borçlunun mal kaçırdığının anlaşıldığı durumlarda gece vakti de haczin yapılabilmesidir. (Takip hukuku açısından gece vakti, güneş battıktan bir saat sonra başlayıp güneşin doğmasından bir saat önceye kadar devam eden zaman dilimidir.) Erteleme (Talik) Eğer borçlunun eşi veya akrabası ölmüşse; borçlu ölmüş ve takip terekeye karşı devam edecekse; borçlu tutuklu veya hükümlüyse, askerlik hizmetini yerine getiriyorsa veya ağır hastaysa icra takibi İİK m.52-56 da yazılı süreler kadar ertelenir. Taraflar Bir icra takibinin sorunsuz bir şekilde devam edebilmesi için öncelikle icra takibinin taraflarını belirlemek gerekir. Ayrıca icra takibi için tarafların taraf ve takip ehliyetlerinin de tespiti gereklidir (Ulukapı, 2008: s. 35). Taraf ehliyetinden anlaşılması gereken; kişinin üzerinde hakların ve borçların doğabilme kabiliyeti bir başka deyişle hak ehliyetidir (Kuru/Arslan/Yılmaz, 2007: s. 100). Takip ehliyeti ise fiil ehliyetinin icra hukukundaki görünümüdür (Kuru/Arslan/Yılmaz, 2007: s. 101). Buna göre sahip olduğu hakları tek başına kullanabilme yetkisine sahip kişiler takip ehliyetine de sahiptirler. Aksi takdirde kanuni temsilcilerinin onların yerine takip işlemlerini gerçekleştirmesi gerekecektir (Ulukapı, 2008: s. 36). Örneğin, on dört yaşındaki bir kişi yerine, kanuni temsilcisinin borca itiraz etmesi gerekir. İcra Takibi Yolları Hukuk sistemimizde cebri icra hukuku, cüzi icra (bireysel) ve külli icra (iflas) olarak ikiye ayrılmaktadır (Ulukapı, 2008: s. 43). Cüzi icrada borçlunun borcunu ödemesine yetecek kadar malı haczedilip alacaklının tatmin edilmesi amaçlanmaktadır. Külli icrada ise borçluya ait bütün mal varlığı paraya çevrilip alacaklıların tamamının tatmin edilmesi amaçlanmaktadır. Cüzi icra, kendi içinde ilamlı icra, ilamsız icra, kambiyo senedine dair icra ve rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip olmak üzere dört ana başlığa ayrılmaktadır (Kuru/Arslan/Yılmaz, 2007: s. 111). Külli icra yolu olan iflas ise doğrudan doğruya iflas ve takipli iflas olmak üzere kendi içinde ikiye ayrılmaktadır. Cüz i İcra (İcra Hukuku) Genel haciz yoluyla takip Genel haciz yoluyla takipte icra takibi, yetkili icra dairesine bir takip talebi verilmesiyle başlar. Yetkili icra dairesi, borçlunun ikametgâhının bulunduğu, sözleşmenin yapıldığı veya sözleşmenin uygulanacağı yerdir. Takip talebinde borçlunun ve alacaklının adı, soyadı, adresi, alacağın miktarı, vadesi, yoksa borcun Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

sebebi, takip yollarından hangisinin seçildiği belirtilir ve en önemlisi alacaklının imzası gerekmektedir (İİK m. 58). Ayrıca takip talebine, borç bir senede dayanıyorsa bu senedin de eklenmesi gerekir. Takip talebini alan icra dairesi, borçluya yedi gün içinde borcunu ödemesi veya bu süre içinde itiraz etmesi gereğini; aksi takdirde takibin devam edeceğini belirten bir ödeme emri gönderir (İİK m. 60). Borçlu, bu ödeme emrine karşı eğer yedi gün içinde herhangi bir cevap vermezse ödeme emri kesinleşir ve alacaklı haciz istemeye hak kazanır. Borçlu ödeme emrine itiraz ederek cevap vermeyi tercih edebilir. Borçlu sadece imzaya itiraz ediyorsa bu hususu da açıkça belirtmelidir. Sadece borca itiraz edildiği durumlarda imzanın kabul edilmiş olduğu varsayılır. İmzaya veya borca itirazın sonucu takibin durmasıdır (Ulukapı, 2008: s. 52 vd). Duran takibin devam edebilmesi için alacaklı, icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını (İİK m. 68) isteyebileceği gibi genel mahkemelerde itirazın iptali davası (İİK m. 67) da açabilir. İtirazın kaldırılması: İcra mahkemesinin görevleri içinde yer alan itirazın kaldırılması yolu, itiraz üzerine duran icra takibine devam edilebilmesini sağlayan pratik bir yoldur. İtirazın kaldırılmasını inceleyen icra mahkemesinin inceleme yetkisi genel mahkemelere göre daha sınırlıdır. İcra mahkemesinden itirazın kaldırılması ancak itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren altı ay içinde istenebilir. İtirazın kaldırılması; itirazın kesin kaldırılması ve itirazın geçici kaldırılması olarak kendi içinde ikiye ayrılır. İtirazın kesin kaldırılması: İtirazın kesin kaldırılmasının istenebilmesi için alacaklının elinde, imzası borçlu tarafından ikrar edilmiş adi senet, imzası noterlikçe onaylanmış senet, resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dâhilinde ve usulüne göre verdikleri senet veya kredi kurumlarınca düzenlenmiş belgelerden birinin bulunması gerekir (İİK m. 68, 68a, 68b ). İtirazın geçici kaldırılması: Borçlunun senedin altındaki imzayı inkâr etmesi hâlinde itirazın geçici kaldırılması imkânı ortaya çıkar (Kuru/Arslan/Yılmaz, 2007: s. 197 vd). Bu durumda da alacaklı için altı aylık süre söz konusudur. İcra mahkemesi bu durumda imzanın borçluya ait olup olmadığını inceler. İtirazın geçici kaldırılması kararı sonucunda alacaklı, borçlunun mallarının geçici olarak haczini isteyebilir. Buna karşılık borçlu, yedi gün içinde genel mahkemelerde borçtan kurtulma davası açmazsa geçici haciz kesin hacze dönüşecektir. İtirazın iptali davası: Borca veya imzaya itiraz hâllerinde genel mahkemelerde bir yıl içinde açılabilecek olan bu davanın amacı duran takibin devam etmesini sağlamaktır (Kuru/Arslan/Yılmaz, 2007: s. 160 vd). Davacı, takip alacaklısıdır; davalı ise takip borçlusudur. Dava sonunda alacaklının haklı çıkması hâlinde borçlu, borcuna ek olarak borcunun yüzde kırkı kadar icra inkâr tazminatına mahkûm edilecektir (İİK m. 67/2). Yine alacaklının takibi yaparken kötü niyetli olduğu yapılan yargılama sonucunda anlaşılırsa ve cevap dilekçesinde borçlu (davalı) tazminat isteminde bulunmuşsa, bu durumda alacaklı hakkında da kötü niyet tazminatına hükmedilir (İİK m. 67/2). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

İcra takibinin iptali ve ertelenmesi: Ödeme emri kesinleştikten sonra (yani borçlu borca itiraz etmemişse, itiraz etmiş, fakat itiraz kaldırılmışsa veya iptal edilmişse) borçlunun borcunun sona ermiş olması durumunda karşımıza icra takibinin iptali ihtimali ortaya çıkar (İİK m. 71). Takibin iptali; ya ödeme (itfa) sebebiyle (m. 71/1) veya zamanaşımı (m. 71/2) sebebiyle icra mahkemesinden istenebilir. Haciz: Alacaklının isteğiyle takibe konu alacağın tahsilini sağlamak için borçlunun alacağı karşılayacak değerdeki mallarına el konulması işlemidir (Kuru/Arslan/Yılmaz, 2007: s.231). Haciz işlemi ancak ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde fakat ödeme emri kesinleştikten sonra yapılabilir (İİK m. 78/2). Haczin uygulanması bakımından icra müdürü zor kullanma yetkisine sahiptir (Kuru/Arslan/Yılmaz, 2007: s. 234). İcra müdürü haczi uygularken borçlu ile alacaklının menfaatlerini gözetmelidir. Haczedilemeyen mal ve haklar: Bazı mal ve hakların tamamı haczedilemez iken, bazı mal ve hakların ise bir kısmı haczedilemez. Tamamı haczedilemeyen mal ve haklar, devlet malları, borçlunun kendisi ve mesleği için gerekli elbise ve eşyası, yatak takımları, ibadete mahsus kitap ve eşyası, vazgeçilemez nitelikteki mutfak eşyası, borçlunun ve ailesinin iki aylık yiyeceği ve yakacak eşyası, vücuda veya sağlığa verilen zararlar sonucu ödenen maddi ve manevi tazminatlar, savaş malulü olan kişilere bağlanan maaşlar, bir yardım sandığı tarafından hastalık veya ölüm sebebiyle bağlanan maaşlar, borçlunun hâline münasip evidir (İİK m. 82). Bir kısmı haczedilemeyen mal ve haklar ise, maaşlar, tahsisat ve her çeşit ücretler, intifa hakları ve hasılatı, sigortalar, bir mahkeme kararına dayanmayan nafakalardır (İİK m. 83). Hacizli malların satılması: Taşınır malların haciz tarihinden itibaren bir yıl içinde paraya çevrilmesi yani satılması gerekmektedir (İİK m. 106). Aynı şekilde taşınmazların da hacizden itibaren iki yıl içinde satışlarının istenmesi gerekmektedir (İİK m. 123). Aksi takdirde mal üzerindeki haciz ortadan kalkacaktır. Yine alacaklının haciz isteminden itibaren taşınırlarda bir ay (İİK 112) içinde ve taşınmazlarda iki ay (İİK 123) içinde icra müdürü, haczedilen malları satmakla yükümlüdür. Satış, ihale veya pazarlık yoluyla yapılabilir. Ancak taşınmazların satımında pazarlık söz konusu olamaz (Kuru/Arslan/Yılmaz, 2007: s. 327). Paraların paylaştırılması: Satıştan elde edilen paradan öncelikle satış masrafları karşılanır. Daha sonra alacaklılara paranın paylaştırılmasına geçilir. Ödeme yapılırken alacağın aslı, faizi ve takip giderleri göz önünde tutularak hesaplama yapılır (Ulukapı, 2008: s. 104). Elde edilen para paylaşmaya konu olan borcun tamamı için yeterli değilse icra müdürü kendiliğinden tekrar haciz yapar ve bu malları satışa çıkarır. İcra müdürünün kendiliğinden yaptığı bu hacze tamamlama haczi denilir (Ulukapı, 2008: s. 43). Öncelikle alacaklıların tespiti ile sıra ve derecelerini gösteren bir çizelge yapılır. Bu çizelgeye sıra cetveli denir. Sıra cetveline ilgililer yedi gün içinde icra mahkemesinde dava açarak itiraz edebilirler (İİK m. 142). Borç ödemeden aciz belgesi: Borç ödemeden aciz belgesini kesin ve geçici olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Haciz sırasında haczedilebilir bir mal bulunmadığını gösteren haciz tutanağı ile paraların paylaştırılmasından sonra verilen borcun Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

tamamının tahsil edilemediğini gösteren belgeler kesin borç ödemeden aciz belgesi hükmündedir (Ulukapı, 2008: s. 105). Borçlunun yeteri kadar malının bulunmadığını gösteren haciz tutanağı ise geçici borç ödemeden aciz belgesi niteliğindedir (Ulukapı, 2008: s. 105). Aciz belgesine sahip alacaklı bir yıl içinde eğer borçluya karşı yeniden takip yaparsa borçluya ödeme emrinin tebliğine gerek yoktur (Ulukapı, 2008: s. 106). İcra hukukunda genel haciz yoluyla takip dışında, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip ve kiralanan taşınmazın ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin takip yolları da mevcuttur. Ancak konunun kapsamı gözetilerek bunlar inceleme konusu yapılmamıştır. İlamlı icra İlam, mahkemeden alınan karar suretidir. Kanun un 32-40. maddeleri arasında düzenlenmiştir. İlamlı icra takibinde Türkiye nin bütün icra daireleri yetkilidir. Para ve teminat dışındaki alacaklar hakkında icraya başvurulabilmesi için bir ilam gerekmektedir. Ancak hemen belirtelim ki eğer para ve teminat alacaklarıyla ilgili bir ilama sahipsek ilamlı icraya başvurmak, sonuca ulaşmak açısından daha pratik olacaktır. Takip talebi, icra emri gönderilmesi, haciz, paraya çevirme ve paraların paylaştırılması, ilamlı icranın safhalarını oluşturur. İlamlı icranın en önemli özelliği borçlunun itiraz hakkının bulunmamasıdır. Borçlu sadece teminat göstererek icranın durdurulmasını icra mahkemesinden isteyebilir. Para ve teminat alacakları dışında taşınır teslimi, taşınmazların tahliye ve teslimi, bir şeyin yapılması veya yapılmamasına ilişkin haklar, çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulması, irtifak hakkının tesisi de ilamlı icranın konularını oluşturmaktadır. İhtiyati haciz İhtiyati haciz, bir para borcunu güvence altına almak amacıyla mahkeme kararıyla borçlunun mallarına geçici olarak el konulmasıdır (Kuru/Arslan/Yılmaz, 2007: s. 435). Borcun güvence altına alınmasını gerektiren bir durum olmalıdır. Vadesi gelmemiş alacaklar açısından borçlunun bilinen bir ikametgâhının olmaması, borçlunun malları kaçırmaya hazırlanması veya buna teşebbüs etmesi, hileli işlemler yapması güvence gerektiren durumlara örnek teşkil eder (İİK m. 257/2,3). İflas Hukuku Külli icradan kasıt iflas yoluyla takiptir. İflas takibinde borçlunun bütün mal varlığı onun borçlarının ödenmesi amacıyla değerlendirilir (Ulukapı, 2008: s. 173). Amaç, borçlunun bütün alacaklılarının tatmin edilmesidir. İcra takibinde borçlunun borcuna yetecek kadar malı haczedilirken iflas takibinde iflasın açılmasıyla borçlunun bütün mal varlığına el konulmak suretiyle iflas masası oluşturulur (Ulukapı, 2008: s. 173). İflas takibi tacirlere özgü bir takip yoludur (İİK m. 43). Yani kural olarak sadece tacir borçluların iflası istenebilir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

Aşamaları İflas takibini başlatmak amacıyla takip talebi icra dairesine yapılır. İcra dairesi iflas ödeme emri gönderir. Ödeme emrine itiraz da icra dairesine yapılır. İflas takipli ve doğrudan iflas şeklinde iki türlü olabilir. Takipli iflas yolunda alacaklı açıkça iflas isteğinde bulunduğunu belirten bir takip talebiyle icra dairesine başvurur (Ulukapı, 2008: s. 203). İcra dairesi borçluya bir icra emri gönderir. Borçlu yedi gün içinde icra dairesine borcunu öderse takip sona erer. Bu yedi günlük sürede borçlu konkordato da isteyebilir (İİK m. 155). Yine borçlu bu süre içinde imzaya veya borca itiraz edebilir. Yapılan itiraz takibi durdurur (İİK m. 156/3). Alacaklı bu itirazın kaldırılmasını ve borçlunun iflasını ticaret mahkemesinden ister. Bu istemin ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde yapılması gerekir (İİK m. 156/4). Mahkeme genel hükümler çerçevesinde öncelikle itirazın kaldırılması talebini daha sonra da iflas istemini inceler. Taraflar genel hükümlere göre iddialarını ispatlamak zorundadırlar (İİK m. 158/2). Eğer mahkeme borçlunun itirazını haksız görürse borçlu hakkında depo kararı verir (İİK m. 158/2). Yani borçludan yedi gün içinde borç tutarını ve masrafları mahkeme veznesine depo etmesi istenir. Borçlu, bu emri yerine getirmezse mahkeme bir sonraki oturumda borçlunun iflasına karar verir. Davacının iflas kararından sonra iflas talebinden vazgeçmesi mümkün değildir. Eğer borçlu yedi günlük sürede itiraz etmemiş ise ticaret mahkemesi borçlunun gerçekten borçlu olup olmadığını araştırmaksızın onun hakkında iflasa karar verecektir (İİK m. 158/2). Taraflar iflas kararını on gün içinde temyiz edebilirler. İflas kararının alınmasından sonra iflas dairesi kararı ilan eder ve ilgili yerlere bildirir (İİK m. 166). Kambiyo senedine dair iflasla ilgili de yukarıdaki prosedür geçerlidir. Ancak itiraz süresi kambiyo senedine dair takiplerde beş gündür (İİK 168/4). Doğrudan doğruya iflas yolunda, takip talebi söz konusu değildir (İİK m. 177). Borçlunun direkt iflası istenir (Borçlu kendisi de iflasını isteyebilir). Ancak bunun için, borçlunun yerleşim yerinin belli olmaması, borçlunun borcunu ödememek amacıyla kaçması veya kaçmaya hazırlanması, borçlunun alacaklıların haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunması, borçlunun ödemelerini tatil etmiş olması, sermaye şirketlerinin pasiflerinin aktiflerinden fazla olması, borçlunun konkordato teklifinin kabul edilmemiş olması ihtimallerinden birinin gerçekleşmesi gerekir (İİK m. 177/1,2,3,4). İflasın hukuki sonuçları İflasın açılmasıyla borçlunun bütün mal varlığı, daha önce haczedilmiş olanlar da dâhil olmak üzere iflas masasını oluşturur (İİK m. 184). İflasın müflisin fiil ehliyetine etkisi yoktur (Ulukapı, 2008: s. 223). Ancak İİK e göre müflisin iflas masasına giren malları üzerinde tasarruf hakkının kısıtlı olduğu unutulmamalıdır (Ulukapı, 2008: s. 223). Çünkü iflasın açılmasıyla iflas masasını oluşturan malların üstündeki tasarruf yetkisi iflas idaresine geçer. İflasın açılmasıyla müflise karşı başlamış olan takipler durur, iflasın kesinleşmesiyle bu takipler düşer (İİK m. 193). Ancak müflisin alacaklı olarak bulunduğu takipler devam eder (İİK m. 193/2). Bu takipleri devam ettirme yetkisi iflas idaresine aittir. Borçlunun gayrimenkul rehni Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

ile garanti altına alınmış borçları dışında bütün borçları muaccel (yani ödenme vakti gelmiş olan) borç hâline gelir (İİK m. 195). İflasın kapanması ve kaldırılması Masaya giren mallar satılmış, paralar paylaştırılmış ve paylarını tam alamayanlara aciz belgesi verilmişse iflas idaresi iflasın kapanması için ticaret mahkemesine başvurur (İİK m. 254). İflas idaresi iflasın kapanmasına karar vermeye yetkili bir merci değildir; sadece ticaret mahkemesinden iflasın kapanmasını isteyebilir (İİK m. 254/2). Mahkeme iflasın kapanmasına karar verir (İİK m. 254/3). İflas dairesi de bunu ilan eder (İİK m. 254/4). İflasın kapanmasıyla iflas idaresinin görevi sona erer. Ancak müflisin müflis sıfatı devam eder (Ulukapı, 2008: s. 266). İflasın kaldırılması ise bütün alacaklıların iflas talebini geri almış olmaları, bütün alacakların ödenmiş olması, müflisin iflasın açılmasından sonra teklif ettiği konkordatonun alacaklılar tarafından kabul edilmiş olması hâllerinde gerçekleşecektir (Ulukapı, 2008: s. 267). İlk iki hâlde müflis, konkordatonun kabulü hâlinde ise iflas idaresi iflasın kaldırılmasını ticaret mahkemesinden ister. İflasın kaldırılması hâlinde ise müflis hakkındaki iflas bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar (Ulukapı, 2008: s. 268). Müflis hiç iflas etmemiş gibi olur. İflasın kamu hukuku açısından sonuçları Adi iflas: Müflisin kusuruna dayanmayan iflas hâlidir (Kuru/Arslan/Yılmaz, 2007: s. 610). Adi müflise ceza verilmez. Ancak iflas kapandıktan sonra müflis sıfatı devam eder. İtibarı yerine getirilmeyen adi müflis noter, avukat veya banka müdürü, yardımcısı, denetçisi olamaz (İİK m. 314). İtibarın yerine getirilmesi ise ancak borçların ödenmesiyle olabilir. Taksirli iflas: İflasın borçlunun kusurundan kaynaklanması hâlinde taksirli iflastan bahsederiz. İİK da hangi durumların kusur sayılacağı açıklanmıştır. Buna göre borçlunun ziyanları için geçerli sebep gösterememesi, evin masraflarının çok fazla olması, şans oyunlarında yüklü miktar para kaybetmesi, borcunun mevcudundan fazla olmasına rağmen yüklü miktarda mal alması, işleri terk ederek kaçması taksiratlı iflas açısından kusur sayılmaktadır (İİK m. 310). İtibarının yerine getirilmesi şartı adi iflastaki gibidir. Ancak müflis, itibarı yerine getirilse bile noter veya avukat olamaz. Hileli iflas: İflastan önce veya sonra alacaklılarını zarara sokmak kastıyla hileli işlemlerde bulunan kişi hileli müflis sayılır. Müflis, alacaklıların zararına gerçeğe aykırı borç ikrarı veya muvazaalı işlem yaparsa; gerçeğe aykırı muhasebe ve sahte bilançolarla aktifini gerçekten daha fazla veya eksik gösterirse hileli müflis sayılır (İİK m. 311). Hileli müflis devlet memuru, belediye başkanı, avukat veya noter olamaz. Hileli müflisin itibarının yerine getirilmesi için alacaklıların alacaklarının itfa edilmiş olması, müflisin mahkûm olduğu cezasını tamamen çekmesi veya bu cezanın kanuni bir sebeple düşmüş olması, ayrıca iyi hâlinin varlığı gerekmektedir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

İptal davası Mali durumu bozulan borçlu, mallarına haciz konmasını önlemek için yani alacaklıdan mal kaçırmak için bazı tasarruflarda bulunabilir. Örneğin; borçlu kendine ait malların mülkiyetini başkasına geçirebilir. Bir başka deyişle mal kaçırmak amacıyla hileli ve muvazaalı işlemler yapabilir. Böyle bir durumda alacaklı iptal davası açarak bu tasarrufları iptal ettirebilir. İptal davası, İİK m. 277 m. 284 arasında düzenlenmiştir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

Özet Medeni Usul Hukuku İcra ve İflas Hukuku Medeni Usul Hukuku dersinde bu hukuk dalının amacı, yargı kavramı, yargı kolları, hukuk yargılamasında görevli mahkemeler,mahkemede çalışan kişiler, hâkimin davaya bakmaktan yasak olması ve reddi, mahkemeye yardımcı organlar, yargılamaya hâkim olan ilkeler, mahkemelerin görev ve yetkisi, yetki sözleşmesi, yetki itirazı, dava kapsamı, dava şartlarının nelerden ibaret olduğu, ilk itirazlar, yargılama usulleri ve aşamaları, ispat kavramı ve deliller, karar çeşitleri ve hüküm, kanun yolları kavramı ve çeşitleri, bu anlamda istinaf, temyiz ve yargılamanın iadesi konuları genel hatlarıyla işlenmiştir. Ders materyali hazırlanırken, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu esas alınmıştır. İcra ve İflas Hukuku dersinde İcra ve İflas teşkilatı, iflas takibinde görevli teşkilat, süreler ve tatiller, icra işlemlerinin ertelenmesi, icra takibinin tarafları, icra takibi yolları, bu bağlamda genel haciz yoluyla takip ve takibin aşamaları, itirazın kaldırılması ve iptali kavramları, icra takibinin iptali, haciz, haczedilemeyen mal ve haklar, ilamlı icra, ihtiyati haciz, iflas hukuku, iflas takibinin aşamaları, iflasın hukuki sonuçları, iflasın kapanması ve kaldırılması, iflasın kamu hukuku açısından sonuçları ile iptal davası konuları genel hatlarıyla işlenmiştir. Ders materyali hazırlanırken 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu esas alınmıştır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

Ödev Medeni Usul Hukuku İcra ve İflas Hukuku Bir alacağın takibi sürecini 200 kelimeyi aşmayacak şekilde yazınız. Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan ödev bölümüne yükleyebilirsiniz. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21