3091 Sayılı Yasa Uyarınca Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin İdari Yoldan Önlenmesi Av. Merve Sofu
Zilyetliğin İdari Yoldan Korunmasının Türk Hukuk Sistemimizdeki Tarihçesi Taşınmaz mal zilyetliğine yapılan tecavüzlerin idari yoldan önlenmesi konusunun tarihsel gelişimi, 3091 sayılı kanundan önceki dönem ve 3091 sayılı kanundan sonraki dönem olarak iki başlıkta incelenebilir. 3091 sayılı kanundan önceki dönem 3091 sayılı kanundan sonraki dönem 1933 tarihli, 2311 sayılı Gayrimenkule Tecavüzlerin Def ine Dair Kanun 1952 tarihli, 5917 sayılı Gayrimenkule Tecavüzlerin Def ine Dair Kanun 1984 tarihli,3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun
3091 sayılı kanundan önceki dönem 1933 tarihli, 2311 sayılı Gayrimenkule Tecavüzlerin Def ine Dair Kanun Taşınmaz mal zilyetliğine yapılan tecavüz ve müdahalelerin idari yoldan önlenmesine ilişkin ilk düzenlemedir. 19 yıl yürürlükte kalmıştır. Bu kanun, zilyetliğin hukuki niteliğini tam olarak tespit edememesi, müşterek zilyetlik durumunda nasıl bir yol izleneceğini düzenlememesi, ikinci tecavüz durumunda verilen cezaların caydırıcı olmaması gibi nedenlerden dolayı eleştirilmiştir. Belirtilen eksiklikler ve buna bağlı olarak ortaya çıkan sorunlar nedeniyle bu konuda 5917 sayılı kanun çıkartılmıştır. 1952 tarihli, 5917 sayılı Gayrimenkule Tecavüzlerin Def ine Dair Kanun 2311 sayılı kanuna göre daha ayrıntılı hükümler içermekteydi. 33 yılı aşkın süre uygulanmıştır. Ancak bu kanun da, bir çok konuda düzenleme getirmeyerek eksiklikler içermesi, bu nedenle uygulamada tereddütlere ve karmaşaya neden olması gerekçeleriyle yeterli olmamıştır. Belirtilen sebeplerle, 3091 sayılı kanun, uzun bir çalışma sonucunda ve uygulayıcılar tarafından yapılan incelemeler neticesinde düzenlenmiştir. Devamında, 1985 yılında, 3091 sayılı kanunun uygulanmasına dair yönetmelik çıkartılmıştır.
Zilyetliğin İdari Yoldan Korunmasının Sebepleri Taşınmaz mal zilyetliğine yapılan tecavüz ve müdahalelerin mülki idari amirlerce önlenerek, taşınmaz mal zilyetliğinin idari yoldan korunması ülkemize özgü bir durumdur. Yapılan müdahale ve tecavüzler nedeniyle kamu düzeni bozulmakta, bozulan kamu düzeninin bir an önce yeniden tesisi için kanuni düzenlemeler yapma gereği doğmaktadır. Aslında Medeni Kanun, zilyetliği korumak için kuvvet kullanma (TMK md.981) ve zilyetlik davaları (TMK md.982-983) olmak üzere iki yol öngörmüştür. Ancak TMK da düzenlenen kuvvet kullanma yoluyla zilyetliği koruma her zaman herkes tarafından kullanılması mümkün olmamakta; zilyetlik davaları ise uzun zaman alıp zilyetliğin yeniden tesisini geciktirdiğinden adaletsizliğe yol açmakta ve tecavüz ve müdahale ile bozulan kamu düzeninin yeniden tesisini kısa sürede sağlayamamaktadır. Bu sebeplerle, kanun koyucu nevi şahsına münhasır özellikler taşıyan ve idari tedbir niteliğinde bulunan ve başvuranın çabuk çözüm almasını sağlayan bu koruma yolunu öngörmüştür.
Zilyetliğe Yapılan Müdahale ve Tecavüzlerin İdari Yoldan Önlenmesinin Koşulları 1. Taşınmaz bir mal olmalıdır. 2.Taşınmaz mala zilyet olunmalıdır. 3. Bir müdahale veya tecavüz olmalıdır. 4.Yetkili bir makama kanuni süreler içinde yapılan başvuru olmalıdır. 5. Adli yargıda dava konusu olan uyuşmazlıkla ilgili başvuru yapılmamış olmalıdır.
1. Taşınmaz Bir Mal Olmalıdır Zilyetliğin idari yoldan korunması, sadece taşınmaz mallar için öngörülmüştür. 3091 sayılı kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelikle, TMK md 704. te yer alan taşınmaz malın konuları birbirlerinden farklılık göstermektedirler. TMK md.704 te taşınmaz mallar 3 grupta sayılmıştır.bunlar: Araziler Tapu kütüğüne ayrı bir sayfada kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar Kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler Uygulama yönetmeliği taşınmaz malları 3 gruba ayırmıştır. (U.Y. M.7/3) Bunlar: Arazi, arazinin tamamlayıcı parçası sayılan bina ve ağaçlar, arz üzerinde kaynaklar,akarsular Tapu siciline müstakil ve daimi olmak üzere kayıtlı ayni haklar (üst hakkı, kaynak hakkı, irtifak hakkı gibi) Yer altındaki madenler
3091 sayılı kanun kapsamında taşınmaz mal kavramı 3091 sayılı Kanun md.1 : Bu kanun, gerçek veya tüzel kişilerin zilyet bulunduğu taşınmaz mallara kamu idareleri veya tüzel kişilerin zilyet bulunduğu taşınmaz mallarla kamu idareleri, kamu kurumları ve kuruluşları veya bunlar tarafından idare olunan veya devlete ait veya devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlere veya menfaati umuma ait olan taşınmaz mallara yapılan tecavüz veya müdahalelerde uygulanır. Buna göre, 1. 2. 3. Özel hukuk kişilerinin (gerçek veya tüzel kişiler) zilyetliği altında bulunan taşınmazlar Devletin özel mülkiyetinin bulunduğu yani halkın kullanımına bırakılmayan, doğrudan doğruya bir kamu hizmetinin yürütülmesinde kullanılan taşınmazlar Kamu malı niteliğindeki taşınmazlar (Sahipsiz mallar, orta malları ve hizmet malları) bu kanun kapsamında değerlendirilir.
2.Taşınmaz mala zilyet olunmalıdır. Zilyetlik, bir eşya üzerindeki fiili hakimiyetin iradi olarak ele geçirilmesiyle başlayan ve iradi veya irade dışı kaybına kadar devam eden,mevcudiyetiyle sahibine bir takım hak ve yetkilerle, aleyhine bazı yükümlülükler getire hukuki bir durumdur. 3091 sayılı kanunun uygulama yönetmeliğinde, zilyetlik taşınmaz mallardan yarar sağlamak üzere o malları fiilen hakimiyeti altında bulundurma olarak tanımlanmıştır. (U.Y. Md.10) Uygulama yönetmeliğindeki zilyetlik tanımı, TMK daki tanımdan farklı olarak taşınmaz maldan ekonomik yarar sağlama unsurunu da taşımaktadır.
3091 sayılı kanun yalnızca zilyetliği korumaktadır. Bu kanun, taşınmaz mal üzerindeki fiili hakimiyeti ve tasarrufu esas alarak zilyetliği korumaktadır. 3091 sayılı kanun kapsamında zilyetliğin korunması için, müdahale veya tecavüz edilen taşınmazın zilyedin fiilen elinde bulunması gerekmez. Taşınmaz üzerinde zilyet ya da tasarruf hakkı sahibi olmak yeterlidir. Bu açıdan, 3091 sayılı kanun zilyetlikle ilgili fiili durumu korumaktadır. Dolayısıyla, zilyetliğin bir hakka dayanıp dayanmadığı bu kanunun uygulanması bakımından önem arz etmemektedir. Uyuşmazlık konusu taşınmaz üzerinde üstün hak iddia edenlere ise adli yargı yolu açık tutulmuştur. Bu kanun uyarınca verilen kararlar sadece zilyetlikle ilgili olduğundan;mülkiyet hakkı,sınırlı ayni haklar ve şahsi haklar bu kanunun koruması içinde yer almaz. Bu sebeple, uyuşmazlık konusu taşınmaz üzerinde zilyetlik dışında başka bir hak iddia edenlerin, genel mahkemelere başvurması gerekmektedir.
Zilyetlik ile mülkiyetin aynı şahısta birleşmiş olması doğal olandır. Ancak malik mülkiyeti altındaki malın zilyedi olmayacağı gibi zilyet de zilyetliği altındaki malın maliki olmayabilir. Bu gibi durumlarda zilyedin malik olup olmadığına bakılmaksızın, doğrudan zilyedin yalnızca zilyet olduğu için korunması söz konusudur. Hatta zilyetliği malikin rızasına dayanan taşınmaz zilyedi, malik tarafından zilyetliğine karşı müdahale veya tecavüz olması halinde, 3091 sayılı kanun uyarınca zilyetliğin korunmasını talep edebilir. Korunan zilyetliğin hakka dayanıp dayanmaması da 3091 sayılı kanun bakımından bir önem taşımamaktadır.
3. Bir müdahale veya tecavüz olmalıdır. 3091 sayılı kanunda tanımları yapılmamasına rağmen, U.Y. Md.11 de tecavüz kavramı taşınmaz malı zorla veya zilyedinden habersiz olarak işgal etmek veya ele geçirmek veya taşınmaz malın aynına değişiklik meydana getirmek olarak tanımlanırken, müdahale kavramı zilyedin taşınmaz mal üzerinde mutlak hakimiyetinin kısmen veya tamamen ihlal edilmesi olarak tanımlanmıştır.
Müdahale ve tecavüz sayılan haller 1. Arazi ile ilgili 2. Binalar ile ilgili 3.Kamu Mallarıyla İlgili 4. Sular ile İlgili Taşınmaz üzerinden devamlı geçme Taşınmaz üzerinde ekim ve dikimde bulunma Mahsülü biçme ve toplama Başkasının taşınmazı üzerine eşya bırakmak Taşınmaz üzerinden su geçirmek Taşınmaza yapılan bir takım müdahaleler ( temel açma, bina yapma vs.) U.Y. Md.15, Konut, dükkan, depo, ahır gibi damlı yapılarda bu Kanunun uygulanması taşınmazın fuzulen işgal edilmiş olmasına bağlıdır. Fuzuli İşgal: Bir taşınmazı, sahibinin izin ve rızası olmadan işgal etmek, başka bir deyişle, henüz boşaltılmamış veya herhangi bir suretle boşalan damlı yapıya, eylemli bir durum yaratarak kendiliğinden girme durumudur. Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde inşaat yapma, beton direk dikme, bu alanları tel örgü ile çevirme,gecekondu yapma vs. gibi haller. Deniz kenarları bakımından ahşap iskele yapmak, lokanta yapmak vs. gibi çeşitli şekillerde müdahale ve tecavüz gerçekleşebillir. Sulama ve içme sularından, su kuyularından su yollarından yararlanmayı engellemek gibi haller.
4. Yetkili bir makama başvuru olmalıdır. 3091 sayılı kanunun uygulaması için, müdahale veya tecavüzü önlemeye yönelik talep içeren yazılı veya elektronik dilekçe ile taşınmazın bulunduğu yer mülki idare amirine başvuruda bulunulmalıdır. Başvuru yapmaya o taşınmazın zilyedi; birden fazla zilyet varsa herhangi birisi; kamuya ait taşınmazlarda, taşınmaz malın sahibi olan idare/kurum/ tüzel kişiliğin yetkilisi tarafından başvuru yapılır. Vali ve kaymakamlar, kendi görev alanları içerisine giren yerlerdeki kamu idarelerine, kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan veya bunlar tarafından idare olunan veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlere veya menfaati umuma ait olan taşınmazlara yönelik müdahale veya tecavüz olması halinde, başvuru şartı aranmadan, doğrudan doğruya soruşturma yapıp karar verebilirler. (U.Y. Md.19)
Başvuru Usulü Taşınmaz mal, merkez ilçe sınırları içinde ise valilik makamına, diğer ilçelerde ise kaymakamlık makamına başvuru yapılır. 3091 sayılı kanunda başvuru süresi bakımından 60 günlük asgari ve 1 yıllık azami süreler öngörülmüştür. Buna göre, zilyedin, müdahale veya tecavüzü öğrenme tarihinden itibaren 60 gün, her halde tecavüz veya müdahalenin gerçekleştiği tarihten itibaren 1 yıl içinde başvuruda bulunulmalıdır. Bu süreler hak düşürücü niteliktedir. Bunun yanında, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler ile menfaati umuma ait olan sahipsiz yerler için süre şartı aranmamıştır.
5. Adli yargıda dava konusu olan uyuşmazlıkla ilgili başvuru yapılmamış olmalıdır. 3091 S.K. md:14/1: Başvuru sırasında, mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilmiş veya anlaşmazlık dava konusu yapılmış ise, bu durumda 3091 sayılı kanun hükümleri uygulanmaz. düzenlemesi mevcuttur. Ancak uygulama yönetmeliğinde, bu kapsamda değerlendirilebilecek dava konusu haller sınırlandırılmıştır. U.Y. Md. 34/4 : Mahkemeye yapılan taşınmaz malla ilgili başvuru Medeni Kanuna göre müdahalenin men i veya tecavüzün ref i talebi dışında ise, bu durum idarenin soruşturma yapmasına ve karar vermesine engel değildir.
Soruşturmaya Hazırlık Aşaması Soruşturma aşaması, kendi içinde hazırlık ve soruşturma aşamasından oluşur. Hazırlık aşamasında,soruşturma için talimat alan memur başvuruyu inceler ve eksiklik yoksa uyuşmazlık taraflarına soruşturma tarihini ve saatini içeren, soruşturma için belirlenen yerde varsa tarafların tanık,bilirkişi gibi delillerini hazır bulundurmaları aksi halde sonradan bu delillere başvuramayacaklarına ilişkin tebligat gönderir. Mütecaviz tespit edilemezse ilanen tebligat yoluna gidilir.
Soruşturma Aşaması Soruşturma taşınmazın bulunduğu yerde yapılır. Başvuru sahibinin soruşturma için tespit ve tebliğ edilen günde taşınmazın bulunduğu yere haklı bir nedeni olmaksızın gelmemesi durumunda soruşturma yapılamaz. (U.Y. Md 26) Mütecavizin gelmemesi halinde ise soruşturma gıyabına yapılır. Soruşturmacı soruşturma sırasında, U.Y. Md 28 de belirtilen sorulara yanıt arar. Bunlar, uyuşmazlık konusu taşınmazın niteliğini,taşınmazı fiilen tasarruf eden zilyedin kim olduğunu, müdahale veya tecavüzün ne zaman ne şekilde yapıldığını, taşınmazın hangi kısmına ve ne miktarda müdahalede bulunulduğu,başvuru sahibinin bu durumu ne zaman öğrendiğini ortaya çıkartmaya yönelik sorulardır. Bu hususlarda tanık dinlenebilir ve bilirkişi incelemesi yaptırılabilir. Soruşturmacı uyuşmazlık konusu olaya ilişkin, edindiği bilgileri içeren bir fezleke hazırlar ve fezleke üzerinden mülki amir tarafından karar verilir. Soruşturma 15 gün içinde sonuçlandırılıp karara bağlanmalıdır. Men kararı verilmesi halinde, bu karar 5 gün içinde yerine getirilir.
Kararın niteliği 3091 sayılı kanun kapsamında verilen kararlar niteliği itibariyle, İdari işlem niteliğine haizdir. İdarenin tek yanlı irade beyanıyla hukuksal sonuç doğuran bir işlemdir. Kesin niteliktedir. Kararı veren makam, yeni bir işlemle önceki kararını kaldıramaz, değiştiremez veya geri alamaz( U.Y. md.37) Kararlara karşı adli (üstün hak iddiasında bulunanlar için) ve idari yargı yolu açıktır. Zira bu kararlar idari tedbir niteliğindedir.
Kararın yerine getirilmesi İnfaz memuru, taraflara, kararın yerine getirileceği günü ve saati taraflara tebliğ eder. Memur kararın kendisine gelişinden itibaren 5 gün içinde kararı yerine getirmelidir. Kararın yerine getirilmesi, zilyetliğe yapılan müdahale veya tecavüzün fiilen ortadan kaldırılması ve taşınmaz malın yerinde ve o anki durumu ile başvuru sahibine teslim edilmesi şeklinde gerçekleştirilir. Yetkili makam tarafından karar verildikten sonra, bu kararın uygulanması herhangi bir nedenle durdurulmaz veya ertelenmez.hatta taraflar aralarında anlaşmış olmaları halinde dahi karar mutlaka infaz edilir. (U.Y. Md 44)
İkinci Müdahale veya Tecavüz Durumu 3091 sayılı kanun uyarınca verilen kararın geçerliliğini koruduğu süre içerisinde, önceki mütecaviz veya onun bilgisi dahilinde başka bir kişi tarafından aynı taşınmaza yapılan müdahale veya tecavüz durumunda, men kararı eklenerek yetkili makama usulüne uygun başvuru yapılması neticesinde yeni bir soruşturma yapılır. Soruşturma neticesinde hazırlanan fezlekenin yetkili makamca incelenmesinde ikinci müdahale veya tecavüz olduğuna karar verilirse dosya Cumhuriyet Başsavcılığı na gönderilir.
Kaynakça Dr. Hüseyin Bilgin, Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin İdari Yoldan Önlenmesi,Adalet Yayınevi