NAİL OLPAK MÜSİAD ANKARA İFTARI KONUŞMASI 26 Temmuz 2012 ATO CONGRESIUM Sayın Başbakan Yardımcım, Sayın Milletvekillerim, Siyasi Partilerimizin Değerli Başkan ve Yöneticileri, Sayın Büyükelçiler, Kamu Kurumlarının Kıymetli Başkanları, Değerli Bürokratlarımız, Ticaret Sanayi Odalarımızın Kıymetli Meclis ve Yönetim Kurulu Başkanları, Sivil Toplum Kuruluşlarının Temsilcileri, Kıymetli İşadamı Dostlarımız, MÜSİAD Başkanları, Yöneticileri, Çok kıymetli MÜSİAD üyeleri, Değerli Basın Mensupları, Hanımefendiler, Beyefendiler Öncelikle, hepinizi Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği MÜSİAD adına saygıyla selamlıyorum. Sözlerime, geleneksel olarak düzenlediğimiz bu iftar sofrasında bizi bir araya getiren yüce Rabbimize şükrederek başlamak istiyorum. Hepiniz, hoş geldiniz, şeref verdiniz. Ramazan-ı Şerif af ve mağfiret ayı, paylaşma ve bütünleşme ayı. Fakat aynı zamanda, hatalarımızla yüzleşme, kusurlarımızdan arınma ayı. Biraz durulma, etrafımızı anlama, kardeşlerimizle hemhal olma ayı. Maalesef bugünlerde, yakın ve uzak coğrafyalarda birçok acı olaya şahit oluyoruz. Örneğin Arakan da, sonra yanı başımızda Suriye de, içimizi parçalayan dertler, zulümler yaşanıyor. Biz, bugün sahip olduklarımız için elbette şükrederken, bütün insanlık için neler yapılabileceğini de elbette bir kere daha düşünmeliyiz. Umudumuz ve duamız, bu mübarek Ramazan ayında mazlumların acılarının son bulması, gönüllere
kardeşlik, barış ikliminin egemen olması Gayretimiz de, bu ve benzeri acıların yaşanmaması için daha fazla çalışmak yönünde olmalı. MÜSİAD olarak birlik ve beraberliğimizin pekiştirilmesi adına, böylesi organizasyonlar yapılmazken büyük iftar programlarına öncülük etmiş bir kurum olarak, insanların bir araya gelmesine, Ramazan ikliminin, bu güzel atmosferin paylaşılmasına, sosyal bir kaynaşmanın yansımasına katkı sağlıyoruz. Bunu da, kimi zaman bir iftar çadırında, kimi zaman bir yurtta, kimi zaman böyle bir alanda, farklı şekillerde ve mekânlarda, iftar programları düzenleyerek; dostlarımızla, sevdiklerimize birlikte olarak gerçekleştiriyoruz. Ankara şubemizin öncülüğünde gerçekleştirilen bu iftar programında, böylesine güzide bir topluluğun huzurunda, kısa da olsa bazı konularla ilgili görüşlerimizi paylaşmak istiyorum. 2012 yılının ilk yarısını geride bıraktığımız şu günlerde, ilk 6 aya ait birçok ekonomik verinin beklendiği şekilde belirdiğini görüyoruz. Özellikle, cari açıkta yaşanan yavaşlama, bunun yanı sıra işsizlik verilerinde son bir yılın en düşük seviyesine ulaşılması, enflasyonun beklentiler dâhilinde gitmesi olumlu gelişmelerdir. Bu gelişmeler ışığında, biz de % 4 lük yılsonu büyüme tahminimizi korumaya devam ediyoruz. 2010 ve 2011 yılında gösterdiğimiz başarılı performans ve 2012 yılında süren kontrollü büyüme sürecini doğru karşılamakla beraber, bundan bir ay önce kamuoyuna duyurduğumuz Kalkınma Yolunda Yeni Eşik: Orta Gelir Tuzağı başlıklı 2012 Türkiye Ekonomisi Raporu muzda dikkat çekmeye çalıştığımız bazı hususları da burada hatırlatmak yerinde olacaktır.
Bugün ülke olarak, 11 yıl sonrası için iki önemli ve zor hedefi benimsemiş durumdayız. Bunlardan birisi, 25 bin dolarlık kişi başı milli gelire ulaşmak ve diğeri de gayrisafi milli hâsılası açısından dünyada ilk 10 a giren bir ekonomiye sahip olmak. Yani, bir taraftan milli gelirimizi dünya liginde yukarılara tırmandırmayı hedeflerken, bir taraftan da, yüksek gelirli ve gelişmiş ülke statüsüne ulaşma hedefini de birlikte başarmak istiyoruz. Bunun için, orta gelir seviyesine kavuşmuş olan Türkiye nin, uzun yıllar boyunca bu seviyede kalarak, yüksek gelirli ülke kategorisine geçememek şeklinde tarif edilen, Orta Gelir Tuzağı na yakalanmaması gerekiyor. Burada, bugün ulaştığımız durumu küçümsemek değil, aksine hedefleri büyütmekle ilgili bir meydan okuma ve bunu yapabilmenin gereklerine işaret söz konusudur. Zira hızlı bir büyüme ile düşük gelirli ülke olmaktan kurtulan birçok ülke, orta gelir düzeyine ulaştığında yavaşlamaya başlamıştır. Hedefe yürürken atacağımız adımlara daha fazla dikkat etmemiz gerekmektedir. Bu nedenle, MÜSİAD olarak, Orta Gelir Tuzağını, kalkınma yolunda önümüzdeki en önemli yeni eşik olarak tanımlıyoruz. Bu tuzağa yakalanmamak mümkün mü? Bu tuzağı atlayarak ilerlememiz için öncelikli olarak gereken unsur, elbette yetişmiş, nitelikli eleman gücüne sahip olmaktır. Orta ve uzun vadede artık ülkemizin, kalifiye, iyi yetişmiş, çağa uygun özellikler taşıyan bir beşeri sermaye ihtiyacı çok net olarak ortadadır. Bu hedeflerle örtüşen bir eğitim politikasının uygulanması da, atılacak adımların en başında yer almaktadır. Zira, hedeflere ulaşmak için gereken reçete; verimliliği ve rekabet gücünü artıracak politikaları içermektedir. Özellikle, teknolojiye ve inovasyona daha fazla önem vermemiz ve gelişmiş teknolojileri hem kullanacak, hem
de üretecek şekilde yatırım yapmamız gerekir. Bu elbette bir dönüşüm hamlesi anlamına da gelmektedir. Dün açıklanan ISO 500 sıralamasına baktığımızda ve verileri incelediğimizde de, aynı tablo karşımıza çıkmaktadır. 2011 de üretimden satışlar ve toplam satışlar, bir önceki yıla kıyasla artmış, ancak, karlılığa ilişkin göstergeler ve ortaya çıkan katma değer gerilemiştir. Bazı geleneksel sektörlerdeki işletmeler kan kaybederken, enerji gibi, maden gibi, katma değeri yüksek sektörlerdeki işletmeler ise, basamakları daha hızla tırmanmışlardır. Ve bütün bu gelişmeler % 8,5 luk bir büyüme yakaladığımız dönemde gerçekleşmiştir. Büyümenin bileşenlerinde, hizmet sektörünün etkisinin giderek artması da, ayrıca dikkat çekmektedir. Kısacası, yüksek katma değer için, rekabetçiliğimizi artırmak için, var olan potansiyelimizi iyi analiz ederek değerlendirmek ve atılması gereken adımları zamanında atmak gerekmektedir. Ayrıca, makro ekonomik verilerin hemen tamamında başarılı olduğumuz böylesi bir dönemde, hayata geçirilen yapısal reformların başarısı için fırsat da önümüzde durmaktadır. Alternatif Pazar ve ürün çeşitliliği konusunda, son yıllarda büyük bir başarı sergileyen KOBİ lerin de, temel sorunlarına yönelik çözümler geliştirilmelidir. Bugün, küçük ve orta boy işletmelerin (KOBİ) neredeyse bir numaralı problemi, uygun vadeli ve düşük maliyetli finansmana erişimdir. Ancak, fiili bankacılık uygulamalarında, kredi talebinde bulunan işletmelere, aslında işletmenin neredeyse hiç de ek kaynağa ihtiyacı olmadığını ispat etmesi, buna ilaveten, şahsi varlıkların da ek teminat olarak ortaya konması koşuluyla kredi muslukları açılmaktadır. Bankacılık sistemine getirilecek bir dönüşümle, yatırım ve girişim
hedefiyle projesi bulunan girişimcilerin ve proje sahiplerinin, projelerinin gelir gider akışlarını rasyonel ölçütlerle sunabildikleri durumlarda, projelerine finansman kaynağı sağlanması modeli bir an önce hayata geçirilmelidir. Bankacılık alanındaki bu dönüşümü son derece önemsiyor ve gerekli altyapının biran önce hazırlanarak uygulamaya geçilmesini bekliyoruz. Böyle güzel bir başkent akşamında, böylesine güzel bir iftar buluşmasında, ekonomiye ilişkin olarak iş dünyası temsilcilerinin görüşlerini sizlerle paylaşmak istedim. MÜSİAD olarak, ülke kalkınması için, ihtiyaç duyulan her alanda, gücümüz ve bilgimiz ölçüsünde çalışmaya ve yapılan olumlu çalışmalara katkı sağlamaya devam ediyoruz ve devam edeceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Katılımınızdan dolayı hepinize tekrar teşekkürlerimi sunuyor, sözlerimi, bir yakınımın bana duasını, sizlerle paylaşarak bitiriyorum: Gönlünü hoş tuttuklarınızın Sahibi Sizin ve sevdiklerinizin de gönlünü hoş tutsun. Hayırlı akşamlar. NAİL OLPAK Genel Başkan