DĠYET Mehmet Ali Birand



Benzer belgeler
ULUSAL Ġġ SAĞLIĞI VE GÜVENLĠĞĠ KONSEYĠ YÖNETMELĠĞĠ BĠRĠNCĠ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar. Amaç ve kapsam

BASINDA KONDA seçimler

YÖNETMELİK. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesinden: MEHMET AKĠF ERSOY ÜNĠVERSĠTESĠ KADIN SORUNLARI UYGULAMA VE. ARAġTIRMA MERKEZĠ YÖNETMELĠĞĠ

DEMOKRATİKLEŞME VE TOPLUMSAL DAYANIŞMA AÇILIMI

AYLIK FAALĠYET RAPORU (01/01/ /01/2012)

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ ĠKĠNCĠ BÖLÜM KABUL EDİLEBİLİRLİK HAKKINDA KARAR. BaĢvuru no.29628/09 Hikmet KÖSEOĞLU/TÜRKİYE

DEVRİM MUHAFIZLARI VE İRAN ELÇİLİKLERİ

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

BU PAZAR SEÇĠM OLSA! Faruk Acar ANDY-AR BĢk.

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.

İÇİNDEKİLER. Türkiye Kalkınma Bankası Yayını TÜRKİYE KALKINMA BANKASI A.Ş. NİSAN HAZİRAN 2015 Sayı: 76. e-dergi OLARAK YAYINLANMAKTADIR.

Doç. Dr. MUSTAFA KĠBAROĞLU

İ Ç İ N D E K İ L E R DIġĠġLERĠ BAKANLIĞI

T.C. B A ġ B A K A N L I K Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü. Sayı : B.02.0.PPG / ARALIK 2009 GENELGE 2009/18

HER YAKAYA BİR ROZET HER ARACA BİR ÇIKARTMA

Batum/GÜRCİSTAN İnşaat Teknolojileri ve Emlak Fuarı

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

(Resmî Gazete ile yayımı: Sayı : Mükerrer)

ĠSHAKOL. Ġġ BAġVURU FORMU. Boya Sanayi A.ġ. En Son ÇekilmiĢ Fotoğrafınız. No:.. ÖNEMLĠ NOTLAR

TÜRKĠYE FUBOL FEDERASYONU GENEL KURUL ĠÇ TÜZÜĞÜ

2014 YILI OCAK AYI MECLİS TOPLANTISI 1. BİRLEŞİM 1. OTURUM

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

YÖNETMELİK. Siirt Üniversitesinden: SĠĠRT ÜNĠVERSĠTESĠ YABAN HAYVANLARI KORUMA, REHABĠLĠTASYON UYGULAMA VE ARAġTIRMA MERKEZĠ YÖNETMELĠĞĠ BĠRĠNCĠ BÖLÜM

MEDYATĠK OLAYLARIN ACĠL SERVĠSLERDE BIRAKTIĞI ĠZLER. Dr. Onur Ġncealtın Göztepe Eğitim AraĢtırma Hastanesi Acil Tıp Klinik Ġdari Sorumlusu

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

T.C. BĠNGÖL ÜNĠVERSĠTESĠ REKTÖRLÜĞÜ Strateji GeliĢtirme Dairesi BaĢkanlığı. ÇALIġANLARIN MEMNUNĠYETĠNĠ ÖLÇÜM ANKET FORMU (KAPSAM ĠÇĠ ÇALIġANLAR ĠÇĠN)

İRAN İSLAM CUMHURİYETİ BIE DELEGESİNİN ODAMIZI ZİYARETİ

AYLIK FAALĠYET RAPORU (01/01/ /01/2013)

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Kıbrıs Antlaşmaları, Planları ve önemli BM, AB kararları-1

G Ü Ç L E N İ N! Technical Assistance for Supporting Social Inclusion through Sports Education

T.C. B A Ş B A K A N L I K Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü. Sayı : B.02.0.PPG / NĠSAN 2010 GENELGE 2010/11

151 NOLU SÖZLEŞME KAMU HİZMETİNDE ÖRGÜTLENME HAKKININ KORUNMASI VE İSTİHDAM KOŞULLARININ BELİRLENMESİ YÖNTEMLERİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME

Devrim Öncesinde Yemen

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı

Revizyon No. Revizyon Tarihi. Yayın Tarihi. Sayfa No 1/1 MÜDÜRLÜĞÜ ÇALIŞAN TEMSİLCİSİ BELİRLEME KLAVUZU

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

İ Ç İ N D E K İ L E R

NOKIA 500 ve NOKIA ASHA 303 (KURUMSAL) CĠHAZ KAMPANYASI TAAHHÜTNAMESĠ

MARDĠN ÇĠMENTO SANAYĠĠ VE TĠCARET A.ġ. Sermaye Piyasası Kurulu Seri II, No:17.1 Sayılı Kurumsal Yönetim Tebliği nin

AYLIK TOPLANTI RAPORU (01/07/ /07/2013)

KUPA TEKNĠK BĠLĠMLER MESLEK YÜKSEKOKULUNUN

Çarşamba İzmir Gündemi

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

MUSTAFA KEMAL ÜNĠVERSĠTESĠ BĠLGĠSAYAR BĠLĠMLERĠ UYGULAMA VE ARAġTIRMA MERKEZĠ YÖNETMELĠĞĠ

AYLIK FAALĠYET RAPORU (01/02/ /02/2012)

ABD'nin Fransa'ya Reaper İnsansız Uçak Satışı ve Türkiye'nin Durumu 1


HĠTĠT ÜNĠVERSĠTESĠ SU ÜRÜNLERĠ VE SU SPORLARI. UYGULAMA VE ARAġTIRMA MERKEZĠ YÖNETMELĠĞĠ

İ Ç İ N D E K İ L E R - SAĞLIK BAKANLIĞI - HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

87 NO LU SENDİKA ÖZGÜRLÜĞÜ VE SENDİKALAŞMA HAKKININ KORUNMASI SÖZLEŞMESİ

Cumhuriyet Halk Partisi

T.B.M.M. CUMHURİYET HALK PARTİSİ Grup Başkanlığı Tarih :.../..«. 8

AYLIK TOPLANTI FAALĠYET RAPORU (01/04/ /04/2013)

OKULLARDA GELİŞİMSEL ve ÖNLEYİCİ PDR-3. Prof. Dr. Serap NAZLI Ankara Üniversitesi

ÜNĠVERSĠTE HASTANELERĠ BĠRLĠĞĠ DERNEĞĠ GENEL KURULU NĠSAN 2009 DAN BU GÜNE ÜNĠVERSĠTE HASTANELERĠ BĠRLĠĞĠ FAALĠYETLERĠ 2 EYLÜL 2010 ĠSTANBUL

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ

ÖZGEÇMİŞ (YÖK FORMATINDA)

NATO Zirvesi'nde Gündem Suriye ve Rusya

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

GÜNEġĠN EN GÜZEL DOĞDUĞU ġehġrden, ADIYAMAN DAN MERHABALAR

T.C. SĠLĠVRĠ BELEDĠYE BAġKANLIĞI ÖZEL KALEM MÜDÜRLÜĞÜ. GÖREV VE ÇALIġMA YÖNETMELĠĞĠ. Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve Temel Ġlkeler

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

O

T.C. ORTA KARADENİZ KALKINMA AJANSI GENEL SEKRETERLİĞİ. YURT ĠÇĠ VE DIġI EĞĠTĠM VE TOPLANTI KATILIMLARI ĠÇĠN GÖREV DÖNÜġ RAPORU

Sayı: / Aralık 2014 Konu: Aile Hekimliği Nöbet ŞUBE / TEMSİLCİLİKLERE

MİLLETLERARASI ANDLAŞMA

BAġKAN: Sait AÇBA (Afyon) BAġKANVEKĠLĠ: Mehmet Altan KARAPAġAOĞLU (Bursa) SÖZCÜ : Sabahattin YILDIZ (MuĢ) O

"medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar" vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu

TSK'dan Sınır Ötesi IŞİD Operasyonu

MUĞLA DA ÇEVRE TALANINA TEPKİ

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ

YÖNETMELİK C. ÇĠÇEK B. ARINÇ A. BABACAN M. AYDIN. Devlet Bak. ve BaĢb. Yrd. Devlet Bak. ve BaĢb. Yrd. Devlet Bak. ve BaĢb. Yrd.

ANKARA ÇOCUK DOSTU ġehġr PROJESĠ UYGULAMA, GÖREV VE ÇALIġMA YÖNERGESĠ BĠRĠNCĠ BÖLÜM AMAÇ, KAPSAM, DAYANAK VE TANIMLAR

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler...

Zorunlu ama takan yok

Cumhuriyet Halk Partisi

Ġ Ç Ġ N D E K Ġ L E R

AYLIK FAALĠYET RAPORU (01/12/ /12/2012)

TÜRKĠYE SOSYAL, EKONOMĠK VE POLĠTĠK ANALĠZ II

T.C. KARTAL BELEDİYE BAŞKANLIĞI İSTANBUL

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

2013 ABD Hükümeti Bütçe Krizi

Yunan, İzmir'e üç buçuk mil yaklaştı!..

DÜNYA ASTIM GÜNÜ ETKĠNLĠKLERĠ - MANĠSA

Bizi Ġzleyin/Bize Katılın! Neler yaptık?... TÜHĠD BaĢkanı Fügen TOKSÜ ü BaĢkanı ziyaret etti

bu Ģekilde Türkiye ye gelmiģ olan sıcak para, ĠMKB de yüzde 400 lerin, devlet iç borçlanma senetlerinde ise yüzde 200 ün üzerinde bir kazanç

SAYIN BASIN MENSUPLARI;

Meclis BaĢkanı Katip Üye Katip Üye Recep ÖZKAN Tahir SARIOĞLU Remzi RuĢen AYAN Belediye BaĢkanı Meclis Üyesi Meclis Üyesi

Zorunlu çağrıyı doğuran pay edinimlerinden önceki ortaklık yapısı Adı Soyadı/Ticaret Unvanı. Sermaye Tutarı (TL)

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

FIRAT ÜNİVERSİTESİ DENEYSEL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ KURULUŞ VE İŞLEYİŞ YÖNERGESİ

KONFEDERASYON FAALĠYET RAPORU

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

YÖNETİM KURULU FAALİYET RAPORU

Yine tehtid ettiler

ENER TARTIŞMAYA AÇIYOR OLTU VE HINIS İL OLMALI MI?

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

Transkript:

DĠYET Mehmet Ali Birand

MĠLLĠYET YAYINLARI : 49 Yayın Hakkı (Copyright): Milliyet Yayın A. ġ. Birinci Baskı: 1979 Ġkinci Baskı: 1980 Üçüncü Baskı: 1981 Dördüncü Baskı: Ekim 1985 BeĢinci Baskı: Eylül 1986 Altıncı Baskı: Ağustos 1987 Yedinci Baskı: Mayıs 1990 ISBN 975-506-057-x Bu kitap, Teknografik Matbaacılık ve Tic. A.ġ.'de dizi/ip basılmıģtır. Tel: 527 41 65 ÐSTANBUL

MEHMET Ali BIRAND diyet milliyet yayınları

oğlum umur'a armağanım M.A.B 1979

MEHMET ALĠ BĠRAND DĠYET (Türkiye üzerine uluslararası pazarlıklar 1974-1980) DĠYET Ġslâm hukukuna göre, öldürme ve yaralamalarda suçlunun ödemek zorunda olduğu akçadır.

NEDEN DĠYET? Toplum olarak bizim günlük yaģantımızdaki en belirgin tutkumuz, iç politikadır. Bu tutku yazılı basın, radyo ve TV tarafından öylesine körüklenir- ki, kendi içimizde olup bitenlerden baģkasını göremeyiz. DıĢımızdaki olaylarla pek ilgilenmeyen, tek baģımıza baģka bir planette yaģıyormuģ gibi, dıģımızda olan ve bizi doğrudan etkileyen olayları dahi çoğu zaman görmezlikten geliriz,. Toplumun bu «ilgisizlik ve tepkisizliğinden» yararlanan bürokrasimiz ve hükümetlerimiz de, kamuoyu denetimsizliğinin verdiği rahatlıkla en dev hatalarını dahi «baģarı».diye gösterebilmektedirler. Veya tam aksine, gerçek baģarılar iç politikada kolaylıkla sapiırılabildiğinden, diğer yargıları genellikle yanılgı dolu oluyor. Oysa dıģ siyasi ve ekonomik iliģkileri bir ülkenin, iyi yürütülmediği zaman, en yüklü faturalar ödendiği alıģveriģi içerir. Bu kitapta, Türkiye'nin 1974 Kıbrıs harekâtından sonra 1980'e kadar geçen dönemde izlediği dıģ siyasi ve ekonomi politikalarını araģtırdım. Bir dönemin suçlanıp, diğerinin aklandırılması değil, her iki dönemde politikaların baģarılı ve baģarısız yönlerini, belgelere ve tanıklara baģvurarak çıkartmaya çalıģtım. Kabul etmek gerekir ki, özellikle dıģ politikada, olaylar geçtikten sonra geri dönüp eleģtiri yapmak çok kolaydır. Yine kabul etmek gerekir kî, devamlı değiģen verilerle ve uygulayıcı kiģilerin temel dünya görüģleriyle etkilenen, oluģan dıģ politikada gerçeğin ta kendisini bulmak çok güçtür. Tamamen kiģilerin yapacakları yorumlara göre, bir sonuç hem büyük baģarı, hem de büyük baģarısızlık Ģeklinde gösterilebilir. Bu nedenle olayların geçtiği günlerdeki tüm verileri sağlamaya, görüģmeleri olanak içinde özüne sadık kalmaya, karģılıklı tarafların o anda bulundukları koģulları ayrıntılı Ģekilde vermeye çalıģtım. Mutlaka eksik, ve daha da derinleģtirilmesi gereken birçok nokta var. Amacım, Türkiye'nin en çalkantılı 1974-1980 döneminin' en önemli olaylarının temel çizgilerini, bu kitabın alabileceği boyutta bir araya getirebilmekti.

1974-1980 dönemindeki olaylar, dıģ politikayı oluģturanların tüm çabalarına rağmen, Türk kamuoyunun Ba-ti'dan yavaģ yavaģ uzaklaģma sürecine girmesi ve yeni bir kiģilik aramasına yol açması nedeniyle önemlidir. Bu dönem, Türkiye'nin «Batıya bağlılık ve sınırlarını korumadan» baģka hiçbir temel politikası olmadığının, her iģi Amerika'yla iç içe götürme alıģkanlığının, açıklık yerine gizli anlaģmaları yeğlemenin simgeleriyle doludur. Tek kaygısı «Batı ile iliģkilerin zayıflamaması» olan, hiç değilse yıllardır bu Ģekilde koģullandırılan bürokrasi ve etkin çevrelerin en basit değiģikliklere dahi direnmeleri ve inisiyatif almak yerine, sadece tepki göstererek politika oluģturma alıģkanlığı- ülkeyi seçeneksiz bırakmıģtır. Hükümet edenlerin ya iç politikadaki oy kaygısına gereğinden çok önem vermeleri, ya da uluslararası iliģkilerdeki acemilikleri, ciddiyetsizlikleri, eģgüdümsüzlükleri ve zaman zaman, uygulayıcı durumunda kalmaları gereken bürokratların siyasi boģluktan yararlanıp «karar verici duruma girmeleri» ülkeye büyük zararlar getirmiģtir. Türkiye'nin kendi kendini seçeneksiz bırakması yanı sıra, Batı'nm kendinden beklediği «oyunu» da, kayıtsız Ģartsız bağlandığı kamp'm kurallarına göre oynayamaması en büyük talihsizlik olmuģ ve bu nedenle önüne sürülen fatura devamlı ĢiĢmiĢtir. Zamanında atılmayan dıģ politika adımları ve alınamayan ekonomik kararlar, DÎYET'i arttırmıģtır. Türkiye akılcı ve gerçekçi politikalarla, mutlaka blok değiģtirmeden, ancak seçeneklerini arttırarak bölgenin en güçlü ülkesi durumuna girebilir. Bugün Türk halkı lâyık olmadığı duruma, büyük oranda yönetenlerimizin hatalarından düģmüģtür. Bir demokrasinin sağlıklı yaģamasındaki temel unsur, yöneticilerin kamuoyu tarafından sürekli, gerçek değer yargılarına dayanarak ve etkili Ģekilde denetimi olduğuna göre, eğer bu kitap uluslararası diplomasinin kendine özgü kurallarını gösterebilmiģ, 1974-1980 dönemindeki olayların gerçek yönlerini, gizli pazarlıklarının bir bölümünü ortaya koyabilmiģse, okuyanların durup bir an düģünmelerini sağlayabümiģse, amacına ulaģmıģ sayılmalıdır. Mehmet Ali Birana, 10 Kasım 1980

TEġEKKÜR BORÇLU OLDUKLARlMA. Bu kitap üç yıllık sürekli çalıģma sonunda ortaya çı-kanlabilmiģtir. Öyküsü anlatılan olaylar, görüģmeler veya tarafların karģılıklı yaklaģımları, olanak çerçevesinde resmî -belgelere, tutanaklara ve tanık durumundaki kiģilerin gözlemlerine. dayandırılmıģtır, özellikle politikaları oluģturma durumunda bulunanlar veya belirli bir gizli toplantıya katılmıģ olanların verdikleri bilgiler daima karģıt taraftan da kontrol edilmiģ, çeliģik verilerle karģılaģıldığında diğer tanıklık edenlere de baģvurulmuģ, gerçeğe en yakının bulunmasına çalıģılmıģtır. Duyarlı bölümler, yazıldıktan sonra tanıklık etmiģ değiģik yetkililere okutularak olayın doğru yansıtılıp yansıtûmadığı yeniden denetlenmiģtir. Bu dönem içinde, en gizli belgeleri gösteren, okuyan veya bilgi Ģeklinde yansıtan Türk ve yabancı kaynakların bana karģı duydukları güvene, tüm çalıģmalarım süresince, kimi belge veya bilgi veya görüģlerini-değeıiendirme-lerini veya kiģisel arģivlerini açan yetkililere büyük teģekkür borçluyum. 9

TÜRKÎYEden... Bülent ECEVĠT, Süleyman DEMĠREL, Turan GÜNEġ, Melih ESENBEL, î. S. ÇAĞLAYANGĠL, Gündüz ÖKÇÜK, Turan FEYZĠOĞLU, Ziya MÜEZZÎNOĞLU, Hükmet ÇETĠN, Hasan IġIK, ġükrü ELEKDAG, Osman OLCAY, Hamit BA-TU, CoĢkun KIRCA, Suat BĠLGE, Ġlter TÜRKMEN, Necdet TEZEL, Ercüment YAVl/ZALP, Semih GÜNVER, Ecmcl BARUTÇU, Memduh' AYTÜR, Kamran GÜRÜN, Turgut TÜLÜMÜN, Ali Hikmet ALP, Galip BALKAR, Ekrem GÜ-VENDĠREN, Ömer AKBEL, Temel LSK/T, Ergün PELĠT, Yalım ERALP, Murat SUNGUR, Yüksel SÖYLEMEZ, Onur ÖYMEN, Tuncer TOPUZ, Rıza TÜRKMEN, Oktay AKġOY, Hasan ĠftVEB, Ġstemi PABMAN, Uluç ÖZÜLKER ve diğer DıĢiĢleri Bakanlığı yetkililerine... Org. Kenan EVREN ve adlarının açıklanmasını özellikle istemeyen Genelkurmay BaĢkanlığı yetkililerine... Mümtaz SOYSAL, Aysel ÖYMEN, Aykut TÜLÜMEN, Doğan ĠCASABOĞLL/, Orhan KOLOĞLU ve tüm basm-yayın yetkilileri, çalıģmalarıma içtenlikle yardımcı olan MĠLLĠYET Gazetesi ve Sami KOHEN, Orhan TOKATLĠ. Orhan DURU, Mustafa GÜRSEL, Akay CEMAL, Erol ÖK-TEM'e... ve ilk karģılaģtığımız günden, benim gazeteciliğin çeģitli aģamalarından geçmeme daima destek olmuģ, karģılığında da çabalarının boģa gitmediğini umduğum biricik ağabeyim ABDĠ ĠPEKÇĠ'je... AMERĠKA'dan... Henry KISSINGER, M. MACOMBER ve M. SPIERS (ABD Ankara Büyükelçileri), Sam CORTNEY (Büyükelçi danıģmanı), Paul HENZE (Ulusal Güvenlik Konseyi, M. NIMETZ (Bakan danıģmanı), Nelson LEDSKY (DıĢiĢleri Bakanlığı Türk-Yunan-Kıbns Dairesi Müdürü, Kongre ile iliģkiler bölümü baģkan yardımcısı, Harmon K1RBY (DıĢ iģleri Türk- Yunan Dairesi Müdürü), Raymond EUVVĠNG (DıĢiĢleri Türk Masası Müdürü), Gene PRESTON (Atina" da ABD Büyükelçiliği siyasi iģler danıģmanı), Bobert 10

PUGH (Atina'da Büyükelçilik askeri ataģesi), Earnest LATHAM (ABD Kıbrıs Büyükelçiliği danıģmanı), James FREE (Beyaz Saray-Kongre iliģkileri bölüm yardımcısı), John RITCH (Senato dıģ iliģkiler komitesi baģdanıģmanı) James SCHOLLAERT (Temsilciler Meclisi Uluslararası iliģkiler komitesi danıģmanı), Bruce Van VORST (Sep.a tor Clark'm baģ danıģmanı), Michael VANDUSEN (Tem silciler Meclisi Lee Hamilton komitesi danıģmanı), Ray HACKETT (Temsilciler Meclisi Uluslararası komitesi danıģmanı, ardından Senatör Sarbenas'm baģ danıģmanı), Van COUFOUDAKIS (Indiana Üniversitesi Siyasal E.igı ler Fakültesi öğretim üyesi), Ted COULUME1S (Washington Amerikan Üniversitesi Uluslararası ĠliĢkiler Öğretim üyesi), Andros NIKOLAIDES (Washington Kıbrıs Büyük elçiliği müsteģarı), John NIKOLOPOULOS (New York Yunan basın sözcüsü), Laurence STERN (Washington Post gazetesi yazı iģleri müdürlerinden ve ABD - Yunan iliģkinlerini inceleyen The Wrong Horse kitabı yazarı), Steven ROBERTS (New York Times Ankara - Atina muhabiri), Rüssel HOWE (Baltimore Sun ve Lobiler hakkındaki Po-wer Peddlers adlı kitabın yazarı), Dr. Ray CLINE (CIA'nm eski baģkan yardımcısı), John VONDRACEK (Stratejik ve Uluslararası iliģkiler inceleme merkezi), J. DE GROOTE (IMF Türkiye'nin de dahil olduğu grubun temsilcisi), Atilla KARAOSMANOĞLU (Dünya Bankası), Çaren PENA ve Wendy COOPER (Journal Of Commerce), Don SACKMAN (Morgan Guaranty), Asaf GÜVEN (Washington Türk Maliye ataģesi), tüm Türk temsilcilikleri yetkilileri, baģta ġensü YEMĠġÇĠ ve Taçlan SÜERCAN olmak üzere VOA Türkçe servisine, ABD Kongre kütüphanesi yetkililerine... KIBRIS'ta... Rauf DENKT Aġ (KTDF BaĢkanı) ve incelemelerim sırasında açıkgönüllülükle görüģlerini yansıtan tüm dostlara ve silâhlı kuvvetler yetkililerine, BaĢpiskopos MAKA-RĠOS, S. KYPRĠANOU, G. KLERIDES, M. CHR1STOPH1DES 11

(DıĢiĢleri Bakanı), M. PAPADOPOULOS (Toplumlararası görüģmeci), John M AT SI S (Avukat). YUNANĠSTAN'da... A. AFEflOF (Savunma Bakanı), M. B1TSIOS, (DıĢiĢleri Bakanı), G. MAVROS, (Eski DıĢiĢleri Bakanı), LAMBRĠ AS (Hükümet sözcüsü), M. MOLOVIADIS (BaĢbakan siyasi iģler baģdanıģmanı), KOZMADOPULOS (Yunanistan'ın uzun yıllar Ankara Büyükelçisi), THEODORÖPULOS (DıĢiĢleri Bakanlığı genel sekreteri), KARAYANIS (Büyükelçi Belçika FIR hattı görüģmecisi). Alman, Ġngiliz Fransız DıĢiĢleri Bakanlıklarının yetkilileri... Ve bana çalıģmalarımda devamlı destek veren eģim GEMBE'ye... 12

ĠÇĠNDEKĠLER I. AYRIM Cenevre Konferansı'nın son oturumunda, Yunanistan Türkiye'nin son önerilerini reddediyor. Kissin-ger'in son çabalarına rağmen bir sonuç alınamayınca Türkiye Kıbrıs'ta ikinci askeri harekâtı baģlatıyor ve dünya kamuoyunun tepkisiyle karģılaģıyor. (Sayfa) 19 l'inci Bölüm : Türkiye Kıbrıs'ta elindeki toprağı hızla geniģletirken, Karamanlis ve Averof kendilerinin de baģında gidecekleri bir tümen Ģevke tmek istiyorlar. Ġngiltere bu tümene yardımcı olmak istemeyince NATO'dan ülkelerini çekiyorlar. Aynı saatlerde, Brademas Kissinger'in bürosunda Türkiye'ye askeri silah ambargosu istiyor. (Sayfa) 24 2'nci Bölüm: Washingtonda Kongre'nin ayaklanmasını küçümseyip önem vermeyen Kissinger, ambargonun oylaması gündeme geldiğinde Eagleton'dan Ģu cevabı alıyordu. Çok geç kaldınız. (Sayfa) 37 3'üncü Bölüm: Ambargoyu daha baģındayken engellemek ve Toplumlararası görüģmelerin sıcağına, Klerides yönetimdeyken baģlatmak amacıyla, Türkiye üe ABD 13

arasında hazırlanan gizli senaryoya Güvenlik Kon-:e'yinde Erbakan itiraz edince, her Ģey değiģiveriyor. Ardından CHP-MSP koalisyonu çöküģü yepyeni bir dönem baģlatıyor. EsenbeJ'ın Kissinger ile pazarlığı. (Sayfa) 4'üncü Bölüm :... Her Ģeyin değiģtiği dönem. (Sayfa) 64 II. AYRIM Türkiye Kıbrıs'a yerleģirken ilk hatalar baģlıyor. (Sayfa) l'nci Bölüm : Amerika tutum değiģtiriyor ve ilk defa Kıbrıs ile ambargo arasında bağ kurulurken, Kissinger ar- ' tık açıkça ödün istiyor. (Sayfa) 9S 2'nci Bölüm : Amerika'nın ısrarıyla, Türk - Yunan diplomatları Cenevre'de gizlice buluģuyorlar ve hem Roma'da-ki DıĢiĢleri Bakanları, hem de Brüksel'deki BaĢbakanlar doruğunu hazırlıyorlar. Demirel, Kara-manlis'e Erbakan'dan yakmıyor. AnlaĢma kısa sürede bozuluyor. ' (Sayfa) 103 3'üncü Bölüm : Toplumlararası görüģmelerde Klerides devamlı aynı soruyu soruyordu: Ne kadar toprağı elinizde tutmak istediğinizi bize açıkça söylemeden hiçbir Ģey kabul etmem. (Sayfa) 122 4'üncü Bölüm : 1975'in Temmuz'unda Washington'daki büyük mücadelede Ford yenilgiye uğrayınca Türkiye üsleri

kapatıyor. Erbakan, Güvenlik Konseyi'nde «Ame» rikalılann tümünü sınır dıģı edelim,»- diyöf^f^k "DıĢiĢlerindebüyJik-^a^nnlîkT" (Sayfa) 12T 5'inci Bölüm : Türkiye bunatlıcı bir baskı altına almıyor (Sayfa) 137 III. AYRIM Bunalım yılı 1976. (Sayfa) 151 l'inci Bölüm: Brüksel'de Çağlayangil ile Bitsios arasındaki gizli anlaģma ve bunun kısa süre sonra Yunanlılar tarafından iptali, Viyana görüģmelerini de etkiliyor. Klerides'in Denk taģ ile gizli anlaģmasını Türk tarafı basına sızdırınca Klerides istifa zorunda kalıyor. AnlaĢma olanağı yeniden kaçıyor. (Sayfa) 158 2'nci Bölüm : ABD ile hazırlanan Savunma ve ĠĢbirliği anlaģmasına Erbakan'm itirazı, DıĢiĢleri ile Genelkurmayın eģgüdümlü tutumlarıyla durduruluyor. Demire], Genelkurmay'ın 3,5 milyar dolar istemine neden ses çıkarmadı? (Sayla) 170 3'üncü Bölüm: Hora Ege'de. Çağlayangil, Yunan B. Elçisi Koz-madopulos ile gizli bir anlaģma yapmaya çalıģıyor, ancak Yunanlılar fazla istekte bulununca vazgeçiyor. Yunanistan birbirine girerken, Hora'nın telsizcisi kaçıyor ve yapım hatalarından denize inince devrilme tehlikesi geçiren gemi, herkes araģ- 15

tırma yapıyor sanarken, gizlice tamire alınıyor. Yunan savaģ gemisi, Hora'nın ihtarları dinlememesi karģısında üzerine geliyor ve birkaç mil kala geri dönüyor. (Sayfa) 183 IV. AYRIM Milliyetçi Cephe kendi hatalarının DĠYET'ini ödüyor. Türkiye siyasi ve ekonomik kargaģa içine düģüyor. (Sayfa) 203 l'inci Bölüm : Demirel, Clark Ciifford'a Türkiye'nin Kıbrıs'ta hareketleneceği güvencesini veriyor, ancak Erbakan itiraz edince susuyor. Seçim öncesindeki Carter görüģmesinde ABD, MC hükümetini desteklemedi ğini açıkça gösteriyor. Demirel, «Bu adamlar ne istiyor bizden, tüm kredi kapıları suratımıza kapanıyor» diyor. (Sayfa) 2 M 2'nci Bölüm : Seçim sonrasında II. MC'ye Batı 500 milyon dolar kredi açmayınca hükümet sallanıyor. Çağlayan-gil'in Vance ile Washington'daki gizli senaryo anlaģması ve IMF ile devalüasyon konusunda görüģ-birliğine varılmasına rağmen, hükümet düģüyor. (Sayfa) 240 V. AYRIM Ecevit dönemi gerçeklere uymayan umutlarla baģlıyor. (Sayfa) 253 l'inci Bölüm: Ecevit hemen hareketleniyor ve ilk pazarlıklar BM Genel Sekreteri VValdheim ve Vance ile yapılıyor. Her çevrede iyimserlik var. (Sayfa) 258 16

2'nci Bölüm : Karamanlis'in Montrö'de Eceyit;e_jlk- sorusu «Neden Ġkinci harekâtı bana yaptınız?» oluyor. Van-ce'in tam bu sırada Washington'daki bir konuģması Ecevit'i kızdırıyor. (Sayfa) 270 3'üncü Bölüm: Alman BaĢbakanı Schmid, Ecevit'e Batı'nm istemini açık Ģekilde anlatıyor: «MaraĢ'ı geri vermezseniz size yardım yapamam.» Viyana'da Waldhe-im, Mümtaz Soysal'ı tehdit ediyor. (Sayfa) 28 l'üncü Bölüm: Washinıgfon'daki NATO doruğunda büyük Türk-Yunan hesaplaģması. Schmidt, Ecevit'in Karaman-lis'i köģeye sıkıģtırması üzerine, her ikisine çıkıģıyor: «Elinizdeki kartları kötü oynamayın.» (Sayfa) 31 5'inci Bölüm: Carter, Ecevit'e verdiği sözü tutup ambargoyu büyük bir mücadele sonucu kaldırtıyor. Amerika'nın iç ve dıģ politikalarının en büyük dönüģ yapıģının ayrıntılı içeriği.. (Sayfa) 331 VI. AYRIM Ambargonun kalkmasıyla her Ģeyin halledileceğini sananlar yanıldıklarını anlıyorlar. Bu defa Türkiye IMF boyunduruğuna giriyor. (Sayfa) 371 l'inci Bölüm: ivedi yardımın garip öyküsü. Türkiye'ye yapılan büyük ekonomik baskılar, bunlara karģı mücade-

ledeki hatalar ve Ecevit'in zaman içinde UMUT görünümünü yavaģ yavaģ yitiriģi. (Sayfa) 386 2'nci Bölüm : Demirel'in son denemesi... ve 12 Eylül darbesiyie demokrasinin askıya alınıģı (Sayfa) 418 Epilog DĠYET'ini ödeme sürecine sokulan bir Türkiye ve sonuçsuz bir SON., (Sayfa) 426 Olayların Özel Kronolojisi (Sayfa) 431

I. AYRIM Cenevre Konferansının son saatlerinde, Türkiye kanton formülü ile tampon bölge öneriyor.

I. AYRIM Cenevre Konferansı'nm son saatlerinde, Türkiye kanton formülü ile tampon bölge öneriyor Türkiye Birinci Kıbrıs BarıĢ Harekâtı'nı tamamlamıģ, 13 Ağustos 1974'te Cenevre BirleĢmiĢ Milletler Sarayı'ndâ Türk, Yunan, Ġngiliz, Kıbrıs Türk ve Rum delegasyonları barıģ için masaya oturmuģlardı. Kıbrıs'ta Türk toplumunun yüzde 65'i hâlâ Rumların elindeydi ve her an EOKA-B'nin katliam tehdidi altmda tutuluyordu. Yüzlerce Türk köyü periģandı. Serdarlıdan sürekli yardım istekleri gelmekteydi. Magosa'da binlerce Türk stadyumda yarı aç hapsedilmiģlerdi. Adanın her köģesinden çığlıklar yükseliyordu. Dayanılacak gibi değildi. Bu durumun konferans masasında düzeltilmesi ya da planlandığı biçimde ikinci bir harekâtın yapılmaması, Kıbrıs «zaferi»nin Kıbrıs «bozgunu»na dönüģmesi bir an sorunuydu. Gözler ufukta, kaygıyla nereden gelebileceği kes-tirilemeyecek bir saldırıyı bekliyordu. Sessizliği Adana'daki savaģ merkezinden gelen mesaj bozdu: «...değiģtirilmediği takdirde harekât ilk gün ıģığıyla birlikte baģlayacaktır. Hedef: ġahin Hattı. Parola: ZAFER.» Gecenin karanlığında dev savaģ mekanizması hemen dönmeye baģladı. Asker tanklara ve zırhlı araçlara bindirildi. Emirler yinelendi. îlk harekât sırasındaki hatalar, olanaksızlık nedeniyle gerçekleģtirilemeyenler.bu kez dü- 21

zeltilecek ve ordu Ģu arıda içinde bulunduğu kıskaçtan kurtulup Kıbrıs dosyasını kapatacaktı. Yunanistan ikinci Cenevre Konferansı masasına oturduğu anda, «hiçbir anlaģmaya yanaģmayacağını,» hemen belli etmiģti. Türk ordusunu elde ettiği o küçücük bölgeye bağlamak, Türkiye'yi yenilgiye uğratmak anlamına gelirdi. Zamanın BaĢbakan'ı Ecevit, Kissinger'den gelen 12 Ağustos riskli bir iyiniyet gösterisini komutanlara danıģtıktan sonra kabul etmiģ ve Rumlara KANTONAL formül önermiģti. Yunanistan'da Karamanlis, ilk harekâtın sorumluluğunu Albaylar Cuntası'na yüklemiģti, ancak ikincisi, bu kez bütünüyle kendisine karģı yapılacaktı. Sinirliydi. «Ece-vit'i bu yapacağından dolayı bağıģlamayacağım,» diyordu. Amerikan Büyükelçisi Tasea ile konuģuyor ve Washing-ton'un Türkleri durdurmasını bekliyordu. Tasea'ya «Yunanistan'da demokrasinin yeniden çökmesinin sorumluluğu-size ve NATO'ya ait olacaktır,» demiģti. Konferansta yapılan görüģmelerde olumlu bir sonuç alınamadı... KapanıĢ oturumunda DıĢiĢleri Bakam Turan GüneĢ'in son sözleri Ģu oldu:... Kıbrıs sorunu, yirmi yüdır Türk toplumuna yönelmiģ Rum silâhlan ve Türkiye'nin müdahale tehditleri arasında görüģüldü... Toplumlararası müzakerelerin yıllarca hangi koģullar altında yapıldığını unutup, Ģimdi Türk tehdidinden söz ediliyor. Türkiye bu sorunu sadece ordu gücüyle çözmek isteseydi, herhalde Cenevre'ye hiç gelmezdi... Ve yerinden kalkıp kâğıtlarını topladı... ZAFER PAROLASI GEÇERLĠDĠR. HEDEF ġahġn HATTIDIR. Saat: 05.30 Kıbrıs gökleri birden kararıverdi. Türk Hava Kuvvet-leri'nin ilk bomba sesleriyle BeĢparmak Dağları canlandı 22

sanki. 40 bin asker yürüyüģe geçti. Çevrede tankların sesinden baģka bir Ģey duyulmuyordu. W Türkiye'nin tarihinde yeni bir sayfa açılmaktaydı. Kıbrıs sorunu, bu Ġkinci Harekâtla Türkiye açısından temelde çözümlenmiģ oluyordu. Türk toplumu tehlikeden uzak yaģayabileceği geniģ bir toprağa kavuģmuģtu. Ancak, uluslararası dengeler, çoğu zaman kısır iç politika hesapları yüzünden gereken anda atamadığı adımlar nedeniyle Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en güç dönemine giriyordu. Bu, üzerinde baģkalarının hesaplar yapacağı, ülkenin tüm kolunun kanadının kırılmaya çalıģılacağı, dünyanın her köģesinden Ankara'ya ödettirilmek istenen «DĠYET» pazarlıklarının sürdürüleceği dönemin baģlangıcıydı. Ġkinci Harekât'ta Türk ordusu ilkindeki gibi bir engelle karģılaģmamıģ, önüne çıkanları da kolaylıkla etkisiz duruma getirmiģti. Olay, dünyayı birbirine katmaya ve topluca da Türkiye'nin üzerine çullanılmasma yetti de arttı bile... (i) Bu bölüm", M. ALĠ BĠRANü'ın Milliyet Yaymlan'nca dağıtılan «30 SĠCAK GÜN» adlı,: Kıbrıs harekâtının tüm ayrıntılarım verea ilk kitabimi.m aktarılmıģtır. 23

l'inci Bölüm : Brademas'rn ambargo önerisine Kissinger gülüyor 14 Ağustos 1974 05.30'da dalgalar halinde Türk jetlerinin Kıbrıs göklerini taramaya baģlamasıyla, sokaktaki masum insanlar neyin içine düģtüklerini anlayabildiler. Yer gök inliyor ve savaģ makinesi önüne geleni ezerek ilerliyordu. Sokaklar ana bana gününe dönmüģ, «Türkler geliyor... Türkler geliyor!» çığlıkları arasında binlerce insan Magosa'dan kaç maya çalıģıyordu. «Hem de tanklarıyla geliyorlar.» Ġkinci harekâtta Türk ordusu ilkindeki gibi bir engelle karģılaģmamıģ, önüne çıkanları da kolaylıkla etkisiz duruma getirmiģti. Olay dünyayı birbirine katmaya ve topluca da Türkiye'nin üzerine çullanılmasına yetti de arttı bile.. Konferanstaki baģarısızlığının bedelini ödetmek isteyen Ġngiltere kısa sürede Batı'yı ayaklandırıverdi. BM Güvenlik Konsey i'ne altı saat içinde ateģkes kararı aldırıp Türkiye'yi kınatırken, AET ülkelerinin, dönem baģkanı olan Fransa'daki Büyükelçileri daha konferans bitmeden gece yarısı toplanıp sert bir bildiriyle harekâta karģı çıkıyorlardı. Wasjhington'da, Nixon'un istifasından sonra BaĢ kanlığa geçen Ford, bir haftalık çalıģma süresindeki ilk büyük bunalımı karģısında olağanüstü durumlarda topla-

dığı Komite'ye danıģıyor, ardından Sovyet Büyükelçisi Dobrinin ile görüģüyordu. O sırada iki kaygı vardı. Birisi Türk-Yunan savaģı, diğeri de Türkiye'nin Ada'nın tamamım alması. Amerika'nın ilk karan 'Türkiye ve Yunanistan savaģa girerlerse, her ikisine de derhal silah ambargosu konacağının resmen açıklanması» oldu. Yunanistan'ın Batı ülkelerini biraz daha Türkiye'nin üzerine saldırtabil-mek amacıyla NATO askeri kanadından ayrıldığını açıklaması iģleri karıģtırmıģtı. Moskova hiç tepki göstermeden geliģmeleri izliyor, NATO Genel Sekreteri Luns ve BM Genel Sekreteri Waldheim tatillerini kesip görev baģı yapıyorlar ve dünyanın her bir köģesinden, akla gelebilecek iyasal olsun, sosyal olsun, ekonomik olsun her kuruluģundan bildiriler yayınlanıp Türkiye kınanıyor, dünya basını Türkiye'ye ateģ püskürüyordu. Aynı gün, Londra borsasındaki hammadde fiyatları 1955'den bu yana. New York borsasında da hisse senetleri 1970 yazından bu yana görülmemiģ bir düzeye düģüyorlardı. Çok kimsenin ĢaĢkınlığı ve kırgınlığı Türkiye'nin «haddini bilmemiģ» olmasıydı. Batının birçok çevresine göre, Ankara göz yumulan ve sempatiyle karģılanan ilk harekâtında durmalı, elde ettiğiyle yetinmeliydi. Bu derece ileri gitmelerine kim izin vermiģti? Bazılarına göre de Türkiye, eski Osmanlı Ġmparatorluğu'nun sınırlarına taģma, niyetindeydi ve hemen gereken ders verilmeliydi. Cenevre Konferansı'nm sonunda Ankara'nm ortaya attığı önerilerden kimsenin haberi olmamıģtı. W Büyük tanıtma gücü olan ingiltere de bu önerilerden söz etmediği gibi, tüm gücüyle dünya kamuoyunu kıģkırtıyordu. Cal- (1) Türkiye'nin kanton önerisinden Karamanlis'in bile haberi olmamıģtır. Yunan BaĢbakanı buna Montreux görüģmesi (Mart 1978) sırasında Türk BaĢbakanı Ecevit'e söylemli ve «bana bu öneriniz ulaģmadı,» demiģtir. Önerinin üzerine gidilmemiģ olmasının sorumluluğu Callaghan'a bağlanmaktadır. Kissinger de birçok kez, Callaghan'm hatasından konferansın baģarısız kaldığını söylemiģtir. 25

laghan'm basın toplantısında dediği gibi. «Bunu Türkiye ağır ödeyecektir.» Harekâtın daha ilk saatlerinde iģte bunun hesabı ya-ılmaya baģlanmıģtı. 15 Ağustos 1974. Kıbrıs'ta saat 18.00'e gelirken Türk tankları Magosa eteklerine gelmiģ, komando paraģütçüler Ģehrin hemen yanındaki ünlü otel bölgesi MaraĢ'ı çevirmiģlerdi. Yabancı turist ve otellerin personelinin kaçması ve bölgenin bütünüyle boģalması için ordu yavaģ hareket etmiģti. Binlerce tutsakla uğraģmanın ilerde büyük sakıncaları vardı. Verilen emir, ele geçirilen yerlerdeki Rumların gitmelerinin kolaylaģtırılmasıydı. Ada açıkça ikiye bölünecekti.-hareket, hem ilkine oranla daha büyük bir askeri güçle (zırhlı birlikle) yürütüldüğünden, hem de önemli bir direnmeyle karģılaģmadığından, beklendiği gibi ilerliyordu. Yine karıģıklık ve eģgüdümsüzlük eksik değildi, tabii. Ankara'da saat 18.00'e gelirken, Amerikan Büyükelçiliğinin askeri ataģesi, yakın iliģki kurduğu bir Türk yetkiliye telefon etti. «Siz ne yapmak istiyorsunuz?». Amerikalının karģısındaki kiģi ĢaĢırdı. «Harekât yapıyoruz.» Amerikalı sorusunun nedenini kısaca anlattı. «Bazı birlikleriniz yolunu ĢaĢırdı galiba, biraz daha ilerlerlerse Ġngilizlerin Dikelya Üssünü alacaklar.» Amörika, uyduları aracılığıyla her geliģmeyi görüyor, hatta 6'ncr-ö önun aygıtı arıyla birçok telefon konuģmasını da dinleyebiliyordu. Türk Kuvvetlerinin Ġngiliz Üssüne girdiklerini önce Amerika görmüģ, ardından da Ġngilizlerden uyarı gelmiģti. Yolunu ĢaĢıran birliğe Adana'dan hemen "telsizle üsden çıkma emri yollandı. Washington'da aynı anlarda saat sabahın 11.00'iydi. Altı kiģilik bir heyet, Kissinger'in DıĢiĢleri Bakanlığının 7'nci katındaki odasından içeri giriyordu. Tümü Amerikan Kongresi'nin Rum asıllı üyeleriydiler. BaĢlarında da 26

Indiana milletvekili John Brademas vardı. Türkiye'nin, ikinci harekâtı baģlar baģlamaz, DıĢiĢleri Bakanı'ndan randevu istemiģler ve Kissinger baģtan savma anlamına gelen yirmi beģer dakikalık bir süreyi kabul etmiģti. KissHiger, DıĢiĢleri Bakanlığı ve Amerikan dıģ politikasının kayıtsız Ģartsız tek «sahibi» olarak görürdü kendini. DıĢardan gelecek, özellikle Kongre'den herhangi bir kiģinin iģlerine karıģmasını kabul edemezdi. DıĢ poiltika onun için çok ciddi insanların ciddi verilerle yürüttükleri bir iģti. Gelenlerin Yunan asıllı, Cumhuriyetçi yönetime kesinlikle karģı olan ve yaklaģık bir hafta önce istifa etmek zorunda kalan BaĢkan Nixon'un düģmesinde önemli rol oynamıģ Demokrat partililerden oluģtuğunu da biliyordu. Her -görüģmesinde uyguladığı yaklaģımla söze baģladı. KarĢısında eleģtiriye hazır kiģiler görünce, onları yumuģatmak için önce kendi kendini ya da Bakanlığın tutumunu eleģtirirdi. «Kıbrıs bunalımı bizim bakanlığın 4n yüksek notu alacağı bir örnek sayılmaz,» dedi. Nixon'un istifası, bir baģka önemli bunalımın boyutlarını daha da büyütmüģtü. Bu son derece önemli devlet iģleri arasında Kıbrıs sorununa yeterince vakit ayıramamıģtı. Sorumluluğun büyük bölümünü Ġngiliz DıĢiĢleri Bakanı Callag-han'a yükledi. Konferansın baģarısızlığında meslekdaģı-nın hatalı yönteminin payı büyüktü- «Yine de, Amerika'nın baskıları sonucu Kıbrıs trajedisinde olumlu geliģmeler elde edilebildi,» diye konuģmasını sürdürdü. «Ankara'dan, kuvvetlerinin daha fazla ilerlememesi için gereken güvenceyi almaya çalıģıyoruz. Harekâtın baģından bu yana durmadan Türk BaĢbakanı ile görüģüyorum. ġimdi de ateģkesin koģulları üzerinde taraflarla müzakere durumundayız.» Kissinger, harekâtla birlikte Karamanlis ve Ecevit'i Washington'a «davet» etmiģ, ancak Atina'dan hemen hayır cevabını almıģtı. Indiana milletvekili Brademas için, karģısında konuģan kiģinin Nixon'dan hiçbir farkı yoktu. Watergate döneminin sorumluluğunu taģımasına rağmen, yönetimde katıl- 27

mıģtı. Gizli pazarlıklarla, Kongre baģta hiç kimseye hesap vermeden dıģ politikayı yürüten Kissinger'e artık ders vermek gerekliydi. Kıbrıs tutumu bunun en açık örneğiydi. Brademas, Kissinger'e savaģ bayrağını bu toplantıda açabilme olanağım buldu. Bu olanağı veren de Türkiye* nin ikinci harekâtıydı. Ġlk harekâtı memnunlukla karģılamıģ, özellikle Yunanistan'da cuntayı devirdiği için sevinmiģti. KarĢısında oturan aynı Kissinger, Brademas'ın Yunan cuntasına silah ambargosu uygulanması için tüm çabalarına karģı çıkıp, Nixon ile birlikte albayları desteklemiģti. Brademas, Kissinger'e savaģ açarken, tek kaygısı bulacağı destekti. Kongre'de Yunan asıllı milletvekili ve senatör sayısı on ikiyi geçmiyordu. Yönetimi en güçsüz noktasından yakalamıģtı. «Bizce tüm suç size aittir,» diye söze baģladı. «Amerikan politikasının Yunanistan ve Kıbrıs'taki baģarısızlığının sorumlusu BaĢkan Ford değil. Sorumlu sizsiniz. BaĢpiskopos Makarios'a karģı darbede ve Türklerin müdahalesinde neden bir tek açıklama yapmadınız? Neden Cal-laghan'ı desteklemediniz ve Türklerin masadan ayrılmasını engellemediniz? Neden Amerikan DıĢiĢleri Bakanlığı bütün bu dönemde garip bir sessizliğin içine girdi?» Kissinger ĢaĢırmıĢtı. Brademas; «Tüm silahlı kuvvetleri geri çekilene kadar,» dedi, «Türkiye'ye silah ambargosu uygulanmalıdır... Türkiye, Amerikan silahlarını Kıbrıs'ta kullanamaz. Bizden yardım alırken imzaladığı anlaģmayı böylece çiğnedi.» Kissinger gülümsemekle yetindi. Ambargo sözünü ve ortaya atanları Ģimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da önemsemeye niyeti yoktu. Ders verir gibi konuģtu. «Bazı siyasi gerekçeler yasalardan da önemlidir.» O gün, Kongre'deki duyarlılığı yeterince ciddiye almamak, Kissinger'e ve dolaylı Ģekilde de tüm ilgili ülkelere pahalıya mol olacak bir dizi olayı da baģlatıyordu. Yıllarca sürecek «Kongre - Beyaz Saray (Yönetim) mücadelesi» denecekti buna... 28

Washington'da bu konuģmalar yapılırken, bir baģka binada, Beyaz Saray'ın olağanüstü olaylarda toplanıldığı salonunda bulunanlar, (Kissinger'in tam aksine) son derece kaygılıydılar. Türk birliklerinin Ġngiliz Üssü'ne girme olasılığı atlatılmıģ ve ateģkesin 24 saat içinde gerçekleģmesi sağlanmıģtı. ABD DıĢiĢleri Bakanlığı Avrupa ĠĢleriyle ilgili bakan yardımcısı Arthur Hartmann, Türk ve Yunan - Kıbrıs dairelerinin baģındaki diplomatlarına döndü: «Peki, Ģimdi ne olacak? Ne diyorsunuz?» Amerikan diplomasisinin en büyük gücü, yeni durumlara çok kısa sürede kendini uydurabilme esnekliğiydi. Batının lideri, tutarsız veya çeliģkiye önem vermeden, yeni geliģmeler karģısında hemen yeni bir yaklaģım benimserdi. Türkiye ĠĢlerine Bakan Harmon Kirby: «Hemen müzakere kapısı açmalıyız,» dedi. «BaĢka hiçbir çıkıģ yolu yok!» Yunan ĠĢlerinin baģındaki John Day de aynı fikirdeydi: «Taraflara sert baskı yapıp, sıcağı sıcağına görüģmelerle denge kurulmalı. Gecikilirse tutumlar kemikleģir.» Hartmann'm «baģarabilir miyiz?» sorusunu ikisi de aynı anda cevapladılar. «Sanmıyoruz!» Salonda bulunan herkesin kafasında Kongredeki baģkaldırı da vardı. Ambargo gerektiği söylentileri her yönden gelmeye baģlamıģ-tı. : - ' Kıbrıs'ta ikinci harekât birinciye oranla daha bilinçli bir biçimde ilerliyordu. Ġki Cenevre konferansı arasında yığılmıģ olan zırhlı birlikler dalga dalga yayılarak hedeflerine doğru yürüyorlardı. Ancak hangi hedeflere? Güç üstünlüğü dıģında, eģgüdüm yine de bir Türk'ün ordusundan beklediği nitelikte değildi. Harekât öncesinde neyin nerede olduğu ve nerelerin alınması gerektiğinin en ince ayrıntısına kadar hesaplanmadığı belliydi. Temel bir çizgi çekilmiģ ve «Bu yerlere kadar alınacak» denmiģti. Oysa, 29

örneğin LefkoĢa'da ordunun durdurulduğu yerin biraz ilersinde, Kıbrıs'ın tüm dünya ile otomatik telefon-telex haberleģme merkezi vardı. Birkaç saatlik çalıģmayla, yıllarca Türk bölgesinin dıģ dünya ile iliģkisini kesen ve Rumlara büyük üstünlük sağlayan bu merkezi alıvermek iģten bile değildi. Bakır iģleme fabrikaları alınmıģ, ancak asıl madenlerin bir tepe ilersinde kaldığının o sırada farkına varılmamıģtı. Çok sonra komutanlar «bilsek, kolaylıkla alırdık,» diye nayıflanacaklardı. Onlar değil, gerçekte olguyu Türk caberalma örgütü bilmiyordu ki. Bunun gibi nice küçük görünen ancak stratejik önemi büyük hatalar sonradan anlaģıldı. Bir ara trafik sıkıģıklığı da çök kimseyi terletti. Harekâtın sonuna doğru, LefkoĢa kavģağında buluģan yüzlerce zırhlı araç birbirine giriverdi. Tankların Ġstanbul'un Eminönü meydanındaki taksiler benzeri manevra esnekliği olmadığından kısa sûrede koskoca ordu tıkamverdi. Saatlerce uğraģma sonucu' boģ bir alana çekilip dizildiler de düzen ancak öyle kurulabildi. Bir küçük uçağın o sırada elle atılacak bir bombayla verdirebileceği zarar büyük olabilirdi. KarıĢıklığın, bir saldırıya ne denli açık he-def yarattığını bilen askerin, düzeni kurmak için boģ arazide diziîinmiģken bir nıakmelitüfek ateģi üzerine nasıl paniğe kapüıverdiğini, olayı yaģamıģ kiģiler hâlâ anlatır. ' Askeri bir harekâtta yağma olmayacak, bu dünyanın hiçbir yerinde görülmemiģtir. Kıbrıs harekâtı sırasında da yağma olayı oldu. Elin beģ parmağının, bir olmadığı gibi, 40 bin kiģi arasında da açık bırakılmıģ kasaların içinde sahipsiz bekleyen binlerce dolar, sterlinin etkisine kapılanlar çıkmadı değil: Özellikle MaraĢ'daki zengin oteller bölgesinde ilk anlarda bu tür olaylara rastlandı ve bu arada yaģın yanında kuru da yandı. BoĢ bir dükkândan su ya da biraz yiyecek alan Mehmetçiğe de «soyguncu» damgası vuruluverdi. Türkiye uluslararası basın ve kamuoyu oluģturması gibi, günümüzün en önde gelen gerçeğine önem vermediği ya da önem verecek olanaklara sahip bulunmadığından, Rumlar--yaygın- bir propagandayla olayı 30