İlim Dallarının Düşünce Temellerini Araştırma Enstitüsü TARİHTE İSLAM BİLİM GELENEĞİ TARİHSEL EPİSTEMOLOJİYE GİRİŞ Alparslan AÇIKGENÇ Yıldız Teknik Üniversitesi 15 Ekim 2011 Ankara
Gelenek, bir toplumdaki fertlerin belli bir takım davranışlarının uzun süre icra edilmesiyle fertlerin zihinlerinde oluşan bu davranışların öğretisel yapı kazanması neticesinde topluma atfedilen örf, âdet ve alışkanlıkların bütünlüğüdür. Bu bütünlük bilimsel alanda oluşmuş ise buna bilim geleneği denir. Yani; Bir medeniyette belli bilim adamları topluluğu (ulemâ ) tarafından icra edilen davranışlarının nesiller boyu devam etmesi ile bilim adamlarının zihniyetinde oluşan öğretisel yapının o topluma atfedilen örf, âdet ve alışkanlıklarının bütünlüğüne bilim geleneği denir. Bilim geleneği topluma mal edilen öğretisel ve davranışsal yön içerdiğinden her bilim geleneğinin sadece bir topluma daha doğrusu medeniyet e ait olabileceğini rahatlıkla savunabiliriz. Bu durumda sadece tek bir İslâm bilim geleneği nden söz edilebilir.
İslâm Bilim Geleneğinin Doğuşu 1. Dünya Görüşü Aşaması İSLÂM DÜNYA GÖRÜŞÜNÜN OLUŞUM SÜRECİ Miladî 610 Hicrî BİLGİ EDİNME FAALİYETLERİNİN HIZ KAZANMASI 2. Sorunlar Aşaması veya Bilgi Geleneği Aşaması 3. Disiplinleşme Aşaması BİLGİ EDİNME SÜRECİNDE ETKİN OLAN ŞAHSİYETLER İLK DÜŞÜNÜRLER Hz. Ali, Ömer ibn el-khattab, Hz. Ayşe, Abdullah ibn Mes ud, Ibn Abbas, Ebu Hureyre, Muhammed ibn Hanefiyye, Âban ibn Osman, Urve ibn el-zubeyr, Zuhri, Hasan Basri, Mucahid ibn Cebr, Ibrahim Nakhai, Sa îd ibn el-musayyeb, Ma bed el-cuhani, Ömer ibn Abdulaziz, Vehb ibn Münebbih, vs. 710 ler İSLÂM BİLGİ GELENEĞİNİN DOĞUŞU Ata ibn Ebi Rebah, Hammad ibn Ebi Süleyman, Geylan el- Dimeşki, Vâsıl ibn Ata, İbn Ishak, Cehm ibn Safvan, Ca fer es-sadık, İbn Hişam, Hişam ibn el-hakem, Evzâ î, 800 ler Ebu Hanife, Süfyan as-sevri, vs. 4. Adlandırma Aşaması BİLİMSEL ŞUURUN OLUŞMASI VE TEK TEK İLİMLERİN DOĞUŞU Fıkh Şafi î, Ebu Yusuf, Malik ibn Enes, vs. Tefsir İlk Müfessirler Hadis Eş ari, Kindi, Maturidi, Zekeriya el-razi Muhasibi, Cüneyd el-bağdadi, Ebu Said es-sirafi, Sarrâc Kelam Cahiz, Ebu Ali el-cubbai, Harizmi, vs. İSLÂM BİLİM GELENEĞİNİN DOĞUŞU 850 ler 900 ler
İSLÂM BİLİM GELENEĞİNİN BAZI TEMEL ÖZELLİKLERİ Bilimin gayesini hakikat bilir. Bilimin kendine has yöntemi olduğunu kabul eder (usûl). Bilimi (ilmi) rahmet olarak görür; ancak merhamet olarak esas almaz. Bilimi (ilmi) bereket olarak esas alır; ancak rızık kapısı olarak görmez. Bilimde (ilimde) birliği esas görür (icmâ ); ancak çokluğu engellemez. Bilimde saygıyı esas alır; ancak eleştiriyi saygısızlık olarak görmez. Bilimde güveni esas alır; ancak eleştirel tutumu güvensizlik kabul etmez.
Mefkûreleştirilen Özellikler Bilim (ilim) hayr-ı mahzdır. Bilim fazilettir. Bilim hakikatı bulup ortaya atmak için araştırmaz; bilim adamı kendi nefsini terbiye eder ve hakikatı yaşar. Vs.
DUYUSAL BİLİNÇ V İ C D A N ALGISAL SEZGİ B E N L İ K Benlik yetisi Tasavvur yetisi Düşünce yetisi Hüküm yetisi Çıkarım yetisi İNSAN BİLGİ ANATOMİSİ D I Ş D Ü N Y A İnsan bilgi anatomisinin tarihte süreç olarak işlemesi tarihsel epistemolojinin tezahür etmesidir.
Bu açıklamamız bilim ve hatta bilgi geleneklerinin temelinde tarihsel süreç görmektedir. Bunu hem insan bilgi anatomisinde hem de tarih içerisinde süregelen insan davranışlarına yansıyan zihnisel çerçevelerde görmek mümkündür. Bu çerçeveler bilgiyi birikimsel olarak tarihsel sürecin neticesi kılmaktadır. Tarihsel süreç ise belli bir toplumsal bağlamda kesintisiz olduğundan özünde bilgisel bir faaliyet olmasına rağmen bilim, kendi bağlamının rengini alarak toplumsal özellikler kazanmaktadır. İnsan bilgi anatomisinin bu şekilde toplum bağlamında tarihsel sürece yayılmasına tarihsel epistemoloji diyoruz. Tarihsel epistemoloji uygulamalı epistemolojidir. Bu ahliyle bilim epistemolojisinin bir toplum veya daha doğrusu medeniyetin tarihine uygulanmasıdır. Bu durumda bir bilim veya bilgi geleneğinin tarih içinde nasıl doğduğunu tarihsel epistemoloji açıklayabilir. Ancak bu tarihsel süreç tamamen insan bilgi anatomisi tarafından yönlendirilmektedir.
ŞÖYLE BİR DÜŞÜNELİM: Bir gelenek toplumda sadece toplumsal faaliyetler neticesinde mi oluşur? Şayet toplumsal unsurlar dışında geleneği oluşturan başka etkenler de sayarsak meselâ maddî çevre, insan psikolojisi ve diğer insan fıtratının etkenleri, bu takdirde bilgi sistemimizi bunun dışında tutamayız. Aslında burada gelenek tanımında öğretisel yapıları temele almakla geleneğin oluşumunda en etkin rolü bir bakıma insna bilgi anatomisine vermiş oluyoruz. Bundan şu sonucu çıkarabiliriz: Tarih içinde bir süreçle işleyerek oluşan bir birikim bilgi melekelrimizle algılanıyorsa o zaman bu birikim bir gelenek olarak insan bilgi sisteminin özelliklerini yansıtır. Bilgi sistemimiz saf epistemoloji tarafından incelenmektedir. Bu durumda geçmişten beri süregelen bilimsel gelişmeleri gelenek olarak oluşum süreçlerini açıklayabilmek için saf epistemolojinin tarihsel süreçlere uygulanması bize tarihsel epistemolojiyi verecektir.
Saf epistemolojinin tarihe uygulanması bize evvel emirde bilim epistemolojisini verecektir. İkinci olarak insan bilgi sisteminin bilimsel faaliyetlere bir uygulaması olan bilim epistemolojisi bir toplum bağlamında cereyan ettiği için bunun bir bilim sosyolojisi olması gerekecektir. Toplum sadece bir zaman kesintisinden ibaret olmadığı için bütün bu uygulamaların üç boyutta tezahür ettiğini hemen görebiliriz: Birincisi, bilim epistemolojisi; İkincisi, sosyolojik açılımdır ki bu açılımın iki yönü bulunmaktadır: 1. faaliyetlerin içinde geçtiği asıl toplum; 2. faaliyetleri sürdüren bilim adamları topluluğu. Üçüncüsü, tarihsel açılımdır. Bilimsel faaliyetleri genel toplum içerisinde sürdüren bilim adamları topluluğu bilgi anatomilerini kullandıkları için tarihsel açılımdaki sürekliliği devam ettirirler. Bu süreklilik ise bilim geleneklerine yol açmaktadır. Bu tesbiti ortaya koyan ise tarihsel epistemolojidir. Burada bunu İslâm bilim geleneğini esas alarak açıklamaya çalıştık.
SABIRLA DİNLENDİĞİM İÇİN ŞÜKRANLARIMI ARZ EDERİM