Cumhuriyet Kuşağının Not Karnesi İBRAHİM Ressam Denizli nin Çal ilçesinde, 13 Temmuz 1882 tarihinde doğdu.»ilk ve orta öğrenimini Çal ve İzmir'de yaptı.»1899 yılında, ailesi onu İstanbul'a gönderdi. 1900 yılında, Ressam Roben Efendi'den ilk resim derslerini almaya başladı.»1906 yılında, Sanayi-i Nefise Mektebi ne alındı.»1909 yılında, Sanayi-i Nefise Mektebi ni bitirdi. Altı yıllık olan bu okulu, İbrahim Çallı üç yılda bitirdi.»1910 yılında, Maarif Nezaretinin açtığı yanşmada birinci oldu. «Burs kazanarak eğitimini geliştirmek için Hikmet Onat, Ruhi Arel, Ali Sami Boyar ile birlikte Paris'e gitti.»fernand Cormon Atölyesi nde çalışmaya başladı.»birinci Dünya Savaşı nın başlamasıyla İstanbul'a geri dönmek zorunda kaldı.»sanayi-i Nefise Mektebi nde Valury'nin yardımcısı olarak çalışmaya başladı. 1915 yılında, atölye öğretmenliğine getirildi.»1916 yılında, Çallı ve arkadaşlarının girişimleriyle Galatasaray Sergilerinin ilki açıldı.»1917 yılında, Harbiye Nazırı Enver Paşa, Şişli de bir atölye açtı. Çallı burada savaş ve kahramanlık konulu resimler yaptı. 1918 yılında, düzenlenen Galatasaray Sergisi nde, Sanayi-i Nefise Madalyası aldı.»1920 yılında, Rus ressam Alexis Gritchenko, İstanbul'a geldi. Çallı ondan etkilenerek "Mevleviler" dizi çalışmasını yaptı. -1923 yılında, İstiklal Savaşı nda, Zeybekler resmini yaptı. «1926 yılında, Ankara'da açılan resim sergisine katıldı. 1927 yılında, ünlü Dikiş Diken Kadın tablosunu tamamladı. 1932 yılında, Manolyalar adlı ölüdoğa resmini yaptı.»1933 yılında, Nu resmini bitirdi.»1934 yılında, Atatürk portresini tamamladı.»1935 yılında, Süvariler adlı tablosunu yaptı.»1936 yılında, Moskova'da düzenlenen Çağdaş Türk Resmi Sergisi nedeniyle SSCB'ye gitti.»1938 yılında, Hatay'ın Anavatana Kavuşması adlı tarihi gelişmeyi yansıtan tablosu ve İnönü portresini bitirdi.»1939 yılında, açılan Devlet Resim Heykel Sergisi ne katıldı. 1947 yılında, 33 yıllık öğretmenlik dönemi sona erdi. Yaş haddinden emekli oldu.»1947 yılında, en büyük atölyelerden birine adı verildi.»emekli olduktan sonra portre çalışmalarına ağırlık verdi.»ibrahim Çallı, 22 Mayıs I960 tarihinde Cerrahpaşa Hastanesinde geçirdiği mide kanaması sonucu yaşama veda etti.» 14
CUMHURİYETİN KURUCULARININ VE KURULUŞ YILLARININ RESSAMI İBRAHİM ÇALLI Songül Saydam - Bütün D ünya Aşk, bir kez düşmeye görsün; düştüğü yeri yakar. resimleri çizmeye başladı. Ancak yaşamında belki de ilk kez gördüğü İbrahim Çallı'ya resim aşkı Denizli'de bir kunduratek görmedi. Yakın çevresi adam çevresinden hiç de olumlu bir descı dükkanında düştü. Henüz olup ilkokulda okurken ayakkabılarını pen- onu taşı toprağı altın İstanbul'a gön iş tutamayacağını düşünerek çeletmek için girdiği kunduracı dermeyi kararlaştırdı. Akimın bir dükkanının duvarlarındaki Köroğ- köşesinde resim tutkusu ile ilk ve lu-ayvaz resimlerine görür görmez ortaöğrenimini önce Çal'da, daha vuruldu. Eve gelince, karakalemle sonra İzmir'de tamamladı. 16
Babasından kalan bir miktar mirası alarak İstanbul'a gitti. Fakat kolay değildi İstanbul'da tutunmak. Üstelik bel kuşağına sarmaladığı tüm altınını çaldırdı. Resim yapmak istiyordu ama ondan önce yapması gereken birşey vardı: "Para kazanmak". Çeşitli işlere girdi çıktı, yazısı beğenildiği için Yenicami'de arzuhalcilik yaptı. İlk gün 100 para kazandı. Arzuhalcilik onun resme yaklaşmasına bir köprü oldu. Tanıştığı Ermeni ressam Roben Efendi den ilk resim derslerini aldı. L tirdi. İbrahim Çallı Türk resim tarihinin yeni yeni oluşmaya başladığı bu tarihlerde, kendi tarihi açısından da ilk büyük başarısını elde etmiş oldu. Maarif Nezareti'nin açmış olduğu yarışmaya, "Çıplak Adam" ve "Harekat Ordusu nun Muhafız Alayından Maksud Çavuş" adlı yapıtlarıyla katılarak birinciliği kazanması, ona WM----- -V:. Sanayi-i Nefise Mektebi ne (Güzel Sanatlar Akademisi ne) girmeyi çok istiyordu. O günün koşullarında taşradan gelen biri için bu çok zor bir işti. Sanat tarihçisi Kaya Özsezgin'e göre "Çallı'ya gelinceye dek genellikle orta sınıf ailelerin askeri okul çıkışlı ya da Osmanlı aristokrasisinin Batılı kültür değerlerine açık çevrelerde yetişmiş olan ressam imgesi ağırlık taşıyordu. Çallı ise doğuştan bir halk çocuğu idi." Şeker Ahmet Paşa'nın yardımlarıyla 1906 yılında bu isteği gerçekleşti. Hiç kimsenin yönlendirmesi olmadan kendiliğinden gelen resim tutkusu, hedefini buldu. Bundan sonrası için hiçbir engel kalmamıştı. Engel olsa bile, onu ezip geçecek olan sınırsız İbrahim Çallı nın 1 9 2 7 yılın da bitirdiği ünlü Dikiş Diken K a d ın tablosu çalışma isteği ve resim sevgisi İbrahim Çallı nın doğasında vardı. Müdürlüğünü Osman Hamdi'nin yaptığı, aralarında Salvatore Valeri, Wania-Zerzecki ve Ömer Adil gibi plastik sanatların kalbinin attığı yer olan Paris'te eğitimin kapılarını açtı. Hikmet Onat, Ali Sami Boyar ve Ruhi Arel'le birlikte İbrahim Çallı, Paris Güzel Sanatlar Yüksek değerli hocaların bulunduğu, öğrenimin Okulumda, Fernand Cormon'un altı yıl olduğu okulu, üç yılda bi öğrencisi oldu. ; 1 ıgmfs 1 rfs i 17
Bütün Dünya Ekim 2001 Vincent Van Gogh, Toulouse- Lautrec, Henri Matisse, Emile Bernard gibi 20 nci yüzyıla damgasını vuran birçok ünlü ressamın gelip geçtiği Cormon'un Atölyesi nde, İbrahim Çallı da hocasının yanında ayrıcalıklı bir yere sahipti. Çallı, Cormon tarafından sınıf başkam seçilerek, yabancı öğrencileri yönetti. Zaman zaman arkadaşlarının hatalarını görüp düzeltti. Dışa dönük yapısı, zekâsı, hazır cevaplılığı ile Türk resim çevresinin Nasrettin Hocası olarak da nitelendirilen İbrahim Çallı'ya Cormon bir gün nerede oturduğunu sordu. O da "Ben Qartier-Latin'de oturuyorum. Dairem gökten inerken birinci kattadır" diye yanıt verdi. Cormon 65'ini aşan yaşına karşın Çallı'yı, 8 inci kattaki dairesinde ziyaret etti. 1914 yılında, Paris teki sanatçılar Birinci Dünya Savaşı nın başlamasıyla, yurda dönmek zorunda kaldılar. Paris, onlann sanatında pek çok ufuklar açtı. O şıralarda Paris'te, İzlenimcilik ten Kübizm akımına geçilmiş, izlenimci resimler müzelerin duvarlarında boy göstermeye başlamıştı. Çallı ve öteki sanatçılarımız izlenimci resimlerden etkilenerek, bu akımın renk ve tekniklerini benimsediler. Paris'ten paletlerinde canlı, parlak renkleri ve serbest fırça vuruşlarını getirdiler. Bir döneme adlarını vuracak denli yenilikçi bir anlayışı taşıyarak öncü oldular. İbrahim Çallı sanatçı ve karizmatik kişiliği, eğitimci yönü ile bu grubun içinde ön plana çıktı. ''1914 Kuşağı"nın "Çallı Kuşağı" olarak da anılması onun farklılığını gösterdi. Aynı yıl Sanayi-i Nefise Mektebi nde Salvatore Valeri'nin yardımcılığına atandı. Kısa bir süre sonra, 13 Temmuz 1947 yılına dek sürecek olan öğretmenlik görevine başladı. Sanatçılığının yanında resim sevgisini çevresine aşılamak, geniş çevrelere yaymak ve geleceğin ressamlarını yetiştirmek için büyük çaba harcadı. Şeref Akdik, Refik Epikman, Saim Özeren, Elif Naci, Mahmut Cüda, Muhittin Sebati, Ali Çelebi, Zeki Kocamemi gibi kendinden sonraki ressam kuşağının yetişmesinde etkili olması onun bu çabalarının sonucuydu. 18
Çallı Kuşağı"nın gerçekleştirdiği ilk önemli etkinlik, 1916 yılında haşlayan ve her yıl tekrarlanan Galatasaray Sergileri idi. Düzenlenen bu resim sergileri gelenekselleşti ve o zaman ekilen tohumlar günümüzde Türkiye'nin dört bir yanına yayıldı. 1917 yılında, Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın isteği ile Şişli'de bir atölye oluşturuldu. Çallı ve arkadaşları burada kahramanlık ve savaş resimleri yaptı. Çallı'nın yapıtlarının da bulunduğu bu resimler Viyana ve Berlin'de sergilendi. Düzenli olarak Galatasaray Sergileri ne katılan Çallı, 1918 yılında düzenlenen resim sergisinde Sanayi-i Nefise Madalyası aldı. Savaş, ölüdoğa, peyzaj konularının yanısıra çıplak kadın figürlerini de resimlerinde işleme cesaretini göstererek, yeni açılımların öncüsü oldu. Rus ressam Alexis Gritchenko'dan etkilenerek yaptığı "Mevleviler" dizisinde, eski tekniğinden uzaklaşarak, soyut bir anlatıma yöneldi. Bu yöneliş ona yeni plastik değerler kazandırdı. Ama bir süre sonra eski tekniğine yeniden döndü. Galatasaray Sergileri Ankara'ya da taşındı. İlkini Mustafa Kemal açtı. Çallı'nın bir resmi önünde duran Atatürk şu değerlendirmeyi yaptı: "Çallı, doğum yerinin efe tipini ne güzel canlandırmıştır. Onun ruhundaki efelik bu tablosunda tam olarak görülmektedir. Yalnız bir ta- İbrahim Çallı rafını kabul etmeyeceğim. Tablodaki atlar çok tavlı ve güçlü yapılmıştır. Savaşta bizler bir parça ekmeği güç bulurken, atlarımız arpa denen nesneyi unutmuşlardır. Çallı, sen bu atları biraz zayıflat ki bu tablo o devrin anlamını taşısın." İbrahim Çallı, Atatürk ile en çok birlikte olabilen ressamların başında gelir. Atatürk zamanı olmadığı için ressamlar karşısında poz vermekten hoşlanmazdı. Çallı birgün Atatürk'ün İbrahim Çallı, kızı Belma ve torunu Mete Tâki ile birlikte portresini yapmak istedi. Atatürk, "Çallı, sen gözündeki Atatürk ü mü, yoksa gönlündeki Atatürk'ü mü çizeceksin?" diye sordu. Çallı "Elbette gönlümdeki Atatürk'ü Paşam" diyerek yanıt verdi. Atatürk "O zaman bana ihtiyacın yok demektir, sen gönlündeki Atatürk'ü çiz" demiştir. Çallı gönlündeki Atatürk'ü çizdiği portreleri ustalıkla yaptı. Bu de- 19
Bütün Dünya Ekim 2001 ğerli tablolar, bir sanatçının ülkesinin geleceğine bırakacağı en değerli sanat hâzineleri oldu. Cumhuriyet'in ilanınıyla birlikte yaşamın her alanında yaşanan yenileşme hareketleri, sanatın her dalında da yaşandı. Oluşturulan "Sanat Programı" çerçevesinde 1938-1945 yılları arasında ressamlarımız gruplar halinde Sürahili Natürmort yurdun dört bir yanına gönderildi. Doğduğu değil, sanata doyduğu kente âşık olan İbrahim Çallı İstanbul dışına çıkmadı. "Yurt Gezileri" sergilerine İstanbul resimleri ile katıldı. Yaşamı boyunca izlenimci bir üslupla yaptığı resimleri, müzelerde ve birçok özel koleksiyonda yerini aldı. Altmışbeş yaşında yaş haddinden emekli oldu. Akademideki en?0 büyük atölyelerden birine, Milli Eğitim Bakanlığımın emriyle, "Çallı Atölyesi" adı verildi. Resim çalışmalarını yaşamının sonuna dek sürdüren Çallı son olarak Yahya Kemal'in portresi üzerinde çalışıyordu. Rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Rastlantı bu ya, hastanede kaldığı odada daha önce Yahya Kemal de yatmıştı. 22 Mayıs 1960'ta gözlerini kapamadan önce "Yahya Kemal'in ruhu beni çağmyor, dostluğumuz orada da devam edecek" diyerek son sözlerini söyledi. Çallı, ressamlığı, Atatürk ile yakınlığı, öğretmenliği denli nükteleri ve hakkında yazılan fıkralar ile de ünlüydü. Bunların birçoğunu kaleme alan Falih Rıfkı Atay onunla ilgili bir anısını şöyle dile getiriyor: "Birgün Çallı demiştim, Yahya Kemal senin Paris'te yıllarca kalıp da ekmek su isteyecek kadar bile Fransızca öğrenmediğini söyler. Peki, kahvelerde garsonlardan da mı birşey istemedin? Çallı tatlı tatlı güldü. Alacaklarını istemek için onlar Türkçe öğrendiler dedi. Ünlü sanat tarihçimiz Celal Esat Arseven, "Çallı yaratılıştan büyük bir sanat duygusuna sahipti. Genel kültürü olmamasına karşın yaşamın niteliğini anlamış, doğanın güzelliklerine âşık olmuş biriydi" diye anlatır. Taha Toros Arşivi