KÂDI ABDULCEBBAR B. AHMED'İN İNSAN FİİLLERİNİN YARATILMASI VE EŞ ÂRÎ NİN KESB GÖRÜŞÜNÜ ELEŞTİRMESİ

Benzer belgeler
İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

YALOVA ÜNİVERSİTESİ - SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

Sosyal Bilimler Enstitüsü

MU TEZİLE MEZHEBİNDE İNSANIN FİİLLERİ PROBLEMİ. Anahtar kelimeler: Mu tezile, insan fiilleri, irade, hürriyet, kesb.

Giriş. Eş ari nin İnsan Fiilleri Doktrini67. Mohammed Yusoff Hussain68** Çev.: Hamdi GÜNDOĞAR69

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

KAMU PERSONEL SEÇME SINAVI ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ TESTİ DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLİĞİ TG 6 ÖABT DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma

EŞ ARİ NİN ALLAH IN VARLIĞI VE SIFATLARI HAKKINDA KULLANDIĞI BAZI ARGÜMANLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ. Doç. Dr. Halife KESKİN*

ZAFER TALHA ÇİMEN 8/E

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuk Usulü II

HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi

Question. Muhammed b. el-hasan el-saffar, müfevvizenin temsilcilerinden miydi?

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

KİTAP DEĞERLENDİRMELERİ

Kitâbü t-tahrîş: İlk Dönem Siyasî ve İtikadî İhtilâflarında Hadis Kullanımı

HİZMETE ÖZEL. T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

MUTEZĐLE DE DĐN USULÜ Kâdî Abdülcebbâr, çev. Murat Memiş, Đz Yayıncılık, Đstanbul, 2007, 157 S.

CUKUROVA UNIVERSITESI ILAHIYAT FAKULTESI. lllll. güz donemi. ISLAM HUKUK USULU I -ders planları-

EBU L-MUÎN EN-NESEFÎ NİN İNSAN FİİLLERİ PROBLEMİNDE MUTEZİLE YE YÖNELTTİĞİ BAZI ELEŞTİRİLER

DOI: /fsmia

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl

DİYOBENDİYE FIRKASI طاي فة دليو ندية

KELÂMÎ MEZHEPLER VE FIRKALAR. Adem Sezgin UZUN 1

KEŞKE (ŞAYET/EĞER) KELİMESİNİ KULLANMANIN HÜKMÜ

el-itticâhâtü L-MÜNHARİFE FÎ TEFSÎRİ L-KUR ÂN İ L-KERÎM DEVÂFİ UHÂ VE DEF UHÂ

HAZ.II.Ö/İLK- A. İstanbul Üniversitesi / İlahiyat Fakültesi D-107 II/3. DERS 17:00 18:00. Yrd.Doç.Dr. Ümit HOROZCU CÜMLE BİLGİSİ-II

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

Bir duygu, düşünce veya durumu tam olarak anlatan sözcük ya da söz öbeklerine cümle denir. Şimdi birbirini tamamlayan öğeleri inceleyeceğiz.

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

KUR AN TİLÂVETİNDE MÜKEMMELLİK/ HİLYETÜ T-TİLÂVE Fİ TECVÎDİ L-KUR ANİ L-KERÎM

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH

Yazar Ali Kara Pazartesi, 11 Ağustos :22 - Son Güncelleme Pazartesi, 11 Ağustos :29

Kadının abdestte başörtüsünün üzerini mesh etmesinin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn

Fakülte Kurulunun tarih ve 2018/02 1 sayılı karar eki İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İSLAM VE DİN BİLİMLERİ FAKÜLTESİ

TÜRKİYE DİYANET VAKFI YAYINLARI

HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi

CUKUROVA UNIVERSITESI ILAHIYAT FAKULTESI. lllll. güz donemi. ISLAM HUKUK USULU I -ders planları-

Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3]

sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 19 / 2009, s tanıtım-değerlendirme

KADINA ARKADAN YANAŞMANIN HÜKMÜ

ÂMİRÎ VE GAZZÂLÎ DE İRADE HÜRRİYETİ

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

Dr. Abdullah ARCA KELAMULLAH VE HALKU L-KUR AN BAĞLAMINDA FAHREDDİN RAZÎ NİN MUTEZİLE ELEŞTİRİSİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

EŞARÎ NİN TEOLOJİK GÖRÜŞLERİ

KELAMIN MAHİYETİ BAĞLAMINDA KUR AN IN YARATILMIŞLIĞI SORUNU

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Salih Günaydın * Osman Demir. Kelâmda Nedensellik: İlk Dönem Kelâmcılarında Tabiat ve İnsan. İstanbul: Klasik, sayfa. ISBN:

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS İslam Tarihi II ILH

Muhammed Salih el-muneccid

Üniversitemiz Senatosunun tarih ve 2018/19 2 sayılı karar eki

Fırka-i Naciyye. Burak tarafından yazıldı. Çarşamba, 09 Eylül :27

YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERİSTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ HAZIRLIK SINIFLARI (NORMAL VE İKİNCİ ÖĞRETİM) GÜZ MAZERET SINAV PROGRAMI

TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN ŞEYHÜLİSLAM MOLLA HÜSREV. (Panel Tanıtımı)

Klasik Kelâmın İlâhî Bilgi Anlayışına Eleştirel Bir Bakış

İslam hukukuna giriş (İLH1008)

ALEMİN HUDUSUNA İLİŞKİN YAHYA EN-NAHVÎ İLE KELAMCILARIN DELİLLERİ NİN KARŞILAŞTIRILMASI

Mâtürîdîler ile Eş arîler Arasındaki Görüş Ayrılıkları Emrullah Yüksel İstanbul, Düşün Yayıncılık, 1, 1 sayfa.

KİTAP TANITMA. Muharrem AKOĞLU Dr., Erciyes Üniversitesi

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

ŞİA DA USULİLİĞİN DOĞUŞU VE ŞEYH MÜFİD. Ramazan TARİK 1

MATÜRİDİ DE ŞER Î HÜKÜM AKIL İLİŞKİSİ *

Lazım Fiil gitmek , zehebe zehebe Ben gittim Lazım fiili müteaddi yapmak mefulu bih harfı cer zehebe zeydi müteaddi geçişli

İslam İtikadında Sünnet: Hamdi GÜNDOĞAR /

Ebû Dâvûd un Sünen i (Kaynakları ve Tasnif Metodu) Mehmet Dinçoğlu

Kur an'daki selaset, selamet, tesanüd, tenasüb, teavün ve tecavüb mucizevî boyutlarındandır; bunları izah edebilir misiniz?

Bid'at münasebetlerde verilen ödüllerin hükmü

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

İbn Küllâb el-basrî nin Kader Anlayışı

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

HAKKINDA KULLANDIGI BAZI ARGÜMANLARIN

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 1. BÖLÜM İSLÂM FELSEFESİNE GİRİŞ

Üniversitemiz Senatosunun tarih ve 2018/19 2 sayılı karar eki

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

Yarıyıl Kodu Adı T+U Kredi AKTS 6 ILH304 İSLAM FELSEFESİ I

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Uluslararası İmam Eş arî ve Eş arîlik Sempozyumu Bildirileri (21-23 Eylül 2014)

Satıcı burnu havada, kendini beğenmiş biri. Yaklaşık beş yıl kadar bu Edirne'de oturduk.

İBN MEYMUN FELSEFESİNDE TANRI

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

ÖZGEÇMİŞ HARRAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HARRAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ Eğitim-Öğretim Yılı 1.ve 2. Öğretim Eğitim Planları

İMAMİYYE NİN İMAMET NAZARİYESİNİN TEŞEKKÜL SÜRECİ Metin BOZAN İSAM Yayınları, İstanbul 2009, 272 s. Harun TÜRKOĞLU

Transkript:

Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi III (2003), Sayı: 1 51 KÂDI ABDULCEBBAR B. AHMED'İN İNSAN FİİLLERİNİN YARATILMASI VE EŞ ÂRÎ NİN KESB GÖRÜŞÜNÜ ELEŞTİRMESİ Yrd.Doç.Dr. Abdulhamit SİNANOĞLU 1 Aşağıdaki metin Mu tezile kelâm bilginlerinden Kâdi Abdülcebbar b. Ahmed (ö.415/1025)'in "Şerhu l-usûli l-hamse" kitabından Türkçe ye çevrilmiştir. Ta'lik eden: İmâm Ahmed b. Hüseyn b. Ebî Hâşim, Tahkik eden: Abdulkerim Osman, Mektebetu'l-Vehbe, Mısır, 1. Bs.,1384/1965 ve 1988, Sh.338-342 arası. FİİLİN HAKİKATİ: FİİL: Havâdis (sonradan olanlar) bakımından kâdir(gücü olan)den meydana gelen şeydir. Şüphesiz bu da fiilin meydana geldiği anda, fâilin ona güç yetirmesi gerektiği vehmini verir. Fakat bu, böyle değildir. Atıcı belki atar da, hedefe isabet etmeden ölebilir. En uygun olarak fiilin hakikati şöyle tanımlanır: Fiilin Hakikati: Başkasının kendisine güç yetirdiği halde bulunan şeydir. Birinci tanıma yönelttiğimiz eleştiri buna yöneltilemez. Ayrıca muhdesle fiil arasında fark vardır. Muhdesin bir muhdisi bulunduğu bilinmese de, muhdes varlığın muhdes olduğu bilinir. Fiil ise böyle değildir. Her ne kadar fiilin fâili tam olarak bilinmese de, fiil bilinince; onun fâilinin olduğu da bilinir. Bu nedenle kâdılar kâdısı (Abdülcebbar) Luma' kitabındaki 2 çelişkiler konusunda Eş'ariyi "âlemin yaratıldığı ve onun da şüphesiz bir yaratıcısı olduğu sabittir" şeklindeki alemin bir Sâni i olduğuna dair getirdiği delili eleştirerek kınadı. Abdülcebbar ise; alemin ilmi içeren yapıt olduğunu bilmek, onun bir yapıcısının olduğunu da bilmeyi gerektirir, dedi. Birinci delil nasıl doğru olabilir? Bu cümleden şu ortaya çıkar: Fiil, fiil olarak bilinince onun herhangi bir fâili olduğu da buna göre bilinir. Fâilin belirlenmesi konusunda ise ancak bundan sonra söz söylenebilir. 1 *KSU. İlâhiyat Fakültesi Temel İslâm Bilimleri Bölümü.

52 Yrd.Doç.Dr. Abdulhamit SİNANOĞLU Fiillerin Yaratılması Sorunu: Bundan maksat, kulların fiillerini kendilerinin yaratması (demek)olmayıp, insanların bunların muhdisleri olduğu konusundaki görüştür. BU KONUDAKİ DEĞİŞİK GÖRÜŞLER: Bu konudaki Mücebbire ekolleri arasında ihtilaf vardır: A-Mücebbire Cehmiyyesinin Görüşü: Bunlardan bir kısmı, fiillerimizin ihdas bakımından bizimle hiç bir ilişkisinin olmadığını, bizlerin bu fiillerin sadece zarfları/kalıpları olduğumuzu ileri sürmüşlerdir. Bunu Cehm b. Safvân'ın arkadaşları olan Cehmiyye ileri sürmüştür. B-Kesb Görüşünü İleri Sürenler: Bir kısmı da, bu fiillerin her ne kadar Allah'ın mahluku olsalar da, ancak kesb açısından bizimle ilişkisinin olduğunu ileri sürdüler. 3 C-Tevellüd Görüşünü İleri Sürenler: Sonra bunlar da ihtilaf ettiler. Bir kısmı bu hususta "mübaşir"(direkt-doğrudan) yapılan fiillerle mütevellid (dolaylı) fiiller arasındaki fillerin aynı olduğunu ileri sürdü. Bu da Dırar b.'amr (ö.200h.)'ın görüşüdür. Bir kısmı da mübâşir fiiller kesb açısından bizimle ilişkilidir, mütevellid fiiller ise sadece Allah'ın yarattığı, kendine mahsus fiillerdir dediler. Bu meseleye girmeden önce, fiilin hakikatini açıklayalım: FÂİL NASIL BİLİNİR? Bir fiilin fâilini öğrenmek istemenin iki yolu vardır: 1.(Failin)durumunu incelemek: Eğer fiilin, fâilin kastına ve ondaki isteklere uygun bir şekilde meydana geldiğini veya istemediği şekilde olduğunu görürsen, bu fiilin faile ait olduğuna hükmedersin. 2.Makdûrun o hadis varlığa, fâilin gücü ile mümkün olmadığını bilirsen, zâtı itibariyle kadir olan kişiye makdur olması gerekmektedir, ki o da Allah'tır. Daha sonra Kâdı Abdulcebbâr kâdir-failin hakikatini açıkladıktan sonra kendi kendine şu soruyu sordu: İlk felsefecilerden bildirildiğine göre bir fiil ancak mahallin tabiatiyle veya mahallin sahip olduğu bir kuvvetle meydana geldiğini ileri süren insanlar varken, bu nasıl doğru olabilir? Daha sonra onlara tab'dan maksadınız nedir? diye sorulur. Eğer bundan murâdınız 2 3 Ebu l-hasen el- Eş ârî nin Kitâb el-lumâ ı. Müellif burada, Eş arîleri kasdetmektedir.(a.s.)

Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi III (2003), Sayı: 1 53 muhtar fâil(özgür birey) ise, bu bizim de görüşümüzdür. Ancak bu ibâre doğru kabul edilmez. Çünkü Araplar muhtar faile tab' demezler. Yok eğer siz bundan zorunlu bir fiili kastediyorsanız, biz daha önce de bir fiilin ancak genel olarak meydana geldiğini söylemiştik. Öyle ise o fiile etki yapanın da genele döndürülmesi gerekir. Daha sonra merhum Abdülcebbar fiilin hakikatini anlattıktan sonra, fiillerden övme ve sevabı hak eden ve yerme ile cezayı, ya da bunlardan hiç birini de hak etmemesi söz konusu olan fiillerin olduğunu görünce, fiillerin çeşitleri konusuna girmiştir. FİİLLERİN KISIMLARI Bu husustaki kelamın özeti şudur: 1.Hudûsunda ve cinsinin sıfatında fazla(lık) sıfatı olan şeydir. 2. Cins ve hudûsunda fazla sıfatı olmayan şeydir. Cinsinin sıfatı ve hudusunun üzerinde fazla sıfatı olmayan şudur: Kolay hareket ve kolay söz söyleme gibi, içinde övme ve yanılma olmayan davranışlardır. Cinsinin sıfatı ve hudusu üzerinde fazla sıfatı olmayanın davranışı, bilenin yapmış olduğu fiildir. KESBİN ELEŞTİRİSİ Sonra Kadı Abdülcebbar bu bağlamda kesbi şöyle anlatmıştır: Kulların fiillerini Allah'a isnad eden mücebbire ve müdebbire ekollerinin bozuk olduğu aklen ve sem'an bilinir. A-Mücebbirenin sınıfları: Bu konudaki sözün özeti; tasarruflarımızın bize ihtiyacı olduğu ve gerçekleşmesinin bize bağlı olduğu şeklindedir. Cehm b. Safvan bunların bizimle ilgili olmadığını iddia ederek şöyle demişti: Biz bu fiillerin zarflarıyız; yaratılınca bizde meydana gelirler; yaratılmazsa meydana gelmezler. Dırar b. Amr ise eylemlerimizin meydana gelmesinin bizimle ilişkili olup, bize muhtaç olduğunu ileri sürmüştür. Ancak bu, ihtiyaç açısından kesbtir. Bu görüşünde o, Cehm'e katılmıştır. İhâle (?) de buna şunları ilave etmiştir: Cehm'in fesadına hüküm verdiği şey mâkuldur, zikrettiği şeyler ise temel olarak mâkul değildir. Mücebbire'nin sonrakileri, tasarrufları (eylemleri) ikiye ayırmışlardır. Bir kısmının mübâşir(direkt) olup, bunların bizimle alakalı olduğunu, diğer kısmının ise mutevellid(dolaylı) olup bizimle alakalı olmadıklarını söylemişlerdir.

54 Yrd.Doç.Dr. Abdulhamit SİNANOĞLU Sonrakiler öncekilere bu konuda katıldılar. İhâle'de bunun üzerine şunu eklediler: Mübaşir ile mütevellidin arasını ayırmak mümkün olmadığı halde onlar bunların arasını ayırmışlardır. Biz bu görüşün bozukluğu ile uğraşmadan önce kesbin ne olduğunu açıklamamız gerekir. B-LÜGAT VE ISTILAH BAKIMINDAN KESBİN HAKİKATİ Kesbin lügat ve ıstılahî manası vardır. Kesb: Fayda sağlayan veya zararı savuşturan her şeye denir. Araplar, bir fiil fayda sağladığında veya zararı savuşturduğunda, buna kesb adını vermişlerdir. Olayı(fiili) meydana getirene kâsib, yırtıcı kuşlara da kevâsib demişlerdir. Kesb hakkında ıstılâhî bir tanım olduğu halde, Arapçadan buna delil getirdiniz denirse şöyle deriz: Istılah, akledilmeyen şeye imkan vermez. Bir şey önce anlam olarak anlaşılır. Şayet o şeyin lügatte ismi/karşılığı bulunmayıp, ıstılâhî anlam idrak edilmese,onun ıstılahını getirmeye gerek yoktur. Aynı zamanda ıstılahın, asıl için konulmuş olanın bir benzeri olması gerekir. Bize karşı olanların görüşünde ise, asıl için konulmuş olanın bir benzeri yoktur. Bu tespit edilince, bu görüşün bozuk olduğuna karar veririz. Cehm'in görüşü ise,bu açıklamış olduğumuz bozuk görüşler içerisinde yer alır. Fakat kesb hakkında söz söyleyenlerin görüşlerinin bozuk olduğu iki yolla bilinir:delâle ve İhâle yolu ile. "DELÂLE" VE "İHÂLE" YOLU İLE KESBİN BOZUKLUĞU 1.Kesbin Yanlışlığının (fesadının) Delâle Yoluyla Açıklanması. 2.Özü itibariyle mâkul olmayan bir şey çıkarsa, tartışma zahmetine girmeye gerek yoktur. Çünkü mâkul olmayan bir teslis(üçleme/üç ilahçılık) meselesinin yanlışlığını ortaya çıkarırken biz bu yolu izledik. Tabiatçılara dedik ki: 'Tab'" meselesindeki görüşünüz mâkul değildir. Hıristiyanlara da, birin üç olduğuna inanmak mümkün olmadığı için bu görüşünüz mâkul değildir ve bu hususta tartışmanın hiç bir yönü yoktur. İşte kesb görüşünün de yanlışlığı bu metotla ortaya çıkmıştır. Mezhepler bahsinde anlattığımız gibi, kesb anlayışı mâkul bir şey değildir. Bu söylediklerimizin doğruluğunu şu husus da ortaya çıkarıyor: Eğer bu mâkul bir şey olsaydı,imamiye, Havariç, Mutezile ve Zeydiyye gibi Mücebbire'ye muhalif olanların bunu

Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi III (2003), Sayı: 1 55 mâkul görmeleri gerekirdi(!). Oysa onlar bunu mâkul görmezler. Çünkü onları buna iten sebepler bolca bulunmaktadır ve onlar bu meseleyi araştırma noktasında güçlü bir azme de sahiptirler. Farklı mezheplere mensup olmalarına, vatanları ve memleketleri bir birinden uzak olmasına ve bu meselede uzun uzun tartışmalarına rağmen bu ekoller arasında bu manayı mâkul gördüğü veya en azından zan ettiği iddiasında bulunan hiç kimse olmadığına göre, buna inanmanın ve onu anlatmanın mümkün olmadığı ortaya çıkar. Onlar bu manayı akıl edip, ona inandıkları, ancak bu hususta tartışmaktan ve onu yanlış göstermekten aciz oldukları için bunu gizlediklerini ve hatta inkar ettiklerini söyleyip; bunu anlamıyoruz, ona yol bulamıyoruz diye bir iddiada bulunurlarsa, onlara şu cevabı veririz: Dedik ki: Bu yöntem ittifak yoluyla ancak sayılar için geçerli olur. Çok sayılar ve büyük orandaki hususlarda düşünülemez. Özellikle eğer böyle bir ihbarda bulunanların bir kısmı doğudan, bir kısmı batıdan iseler, bu asla düşünülemez. Kesbin mâkul olmadığını gösteren başka bir kanıt da şudur: Eğer mâkul olsaydı, dilcilerin anladıkları ve onu ifade ettikleri gibi, diğer dilcilerin de bunu anlayıp, o manayı ifade edecek bir ibare koyabilmeleri gerekirdi. Çünkü onu anladıklarından hâli(boş) bırakmak uygun değildir. Başka bir dilde bu manayı ifade eden hiç bir lafzın bulunmaması, bunun mâkul olmadığını gösterir.