CİNSİYET AY RIMCILIĞI



Benzer belgeler
- Dünya'da aile içi şiddet: - Yanlış İnanış: "Aile içi şiddet sanıldığı kadar yaygın değildir."

ENEL HİZMETLER İŞÇİLERİ SE

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu

KADIN CİNSELLİĞİNİN SÖYLEMSEL İNŞASI VE NAMUS CİNAYETLERİ: ŞANLIURFA ÖRNEĞİ

Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Mücadeleye İlİşkİn. Sözleşmesi. İstanbul. Sözleşmesİ. Korkudan uzak Şİddetten uzak

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

İsyanım. Suskunluğumda. Şiddetin. Başucumda ŞİDDET VERİLERİ

KADIN DAYANIŞMA VAKFI 2014 YILI KADIN DANIŞMA MERKEZİ FAALİYET RAPORU 1 OCAK 31 ARALIK 2014

KADINA YÖNELİK ŞİDDET RAPORU

TÜRKİYE DE KADIN İŞÇİ GERÇEĞİ: DAHA FAZLA AYRIMCILIK, DÜŞÜK ÜCRET, GÜVENCESİZ İSTİHDAM

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

TOPLUMSAL CİNSİYET TOPLUMDA KADINA BİÇİLEN ROLLER VE ÇÖZÜMLERİ

T.C. AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI Trabzon Koza Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi PINAR ÖŞME PSİKOLOG

ÇALIŞMA HAYATINDA KADINLAR: DAHA ÇOK ÇALIŞIYOR, DAHA AZ KAZANIYOR

KADIN EMEKÇ LER N TALEPLER...

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi Konusunda Sağlanan Gelişmelerde Hukukun Rolü Deniz ÇELİK *

Şiddete. Gürcan Banger. 15 Ocak 2007

KADIN ERKEK FIRSAT EŞİTLİĞİ VE 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ HAZIRLAYAN MELEK YAĞCI EĞİTİM HEMŞİRESİ

Erken Yaşlardaki Evlilikler ve Gebelikler

YAŞAM BOYU DÖNEMLERİNE GÖRE KADIN CİNSİYETİNİN KARŞILAŞTIĞI SORUNLAR / OLAYLAR

25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI DAYANIŞMA GÜNÜ

T.C. AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI Trabzon Koza Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi PINAR ÖŞME PSİKOLOG

TÜRKİYE DE MAĞDUR ÇOCUKLAR

İşgücü Piyasasında Gelişmeler: Döneminde Kadınlar ve Erkeklerin İstihdamı ve İşsizliği Ne Yönde Değişti? 1

KADIN DAYANIŞMA VAKFI 2015 YILI KADIN DANIŞMA MERKEZİ RAPORU 1 OCAK 31 ARALIK 2015

Kadınlar kimsenin namusu değildir

GMO 1. KADIN ÇALIŞTAYI

İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU ARALIK 2012

5 Mart 2011 tarihinde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü vesilesiyle yapılan mitinge katılım sağlandı.

KADINLARA KARŞI ŞIDDETIN TASFIYE EDILMESINE DAIR BILDIRI. Genel Kurulunun 20 Aralık 1993 tarihli ve 44/104 sayılı Kararıyla ilan edilmiştir.

2006 Yılı Türkiye Đnsan Hakları Đhlalleri Bilançosu

2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

Şiddetli Geçimsizliğin Çözümü Şiddet Değildir!!

2012 İŞ YERİNDE KADIN ARAŞTIRMASI RAPORU. Mart, 2012

Nedensellik. BBY606 Araştırma Yöntemleri Güleda Doğan

Mülteci topluluklarından herhangi birinde, evlerinden uzaklaşmış olan insanların yaklaşık yüzde ellisini kadınlar ve kız çocukları oluşturmaktadır.

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

Kadına Yönelik. Siddete Karsı. Uluslararası. Dayanısma Günü 25KASIM. Av. Selcen BAYÜN Stj. Av. Narin Ceren DİNÇER. 110 Hukuk Gündemi 2013/2

KAPSAYICI EĞİTİM. Kapsayıcı Eğitimin Tanımı Ayrımcılığa Neden Olan Faktörler

Türkiye de Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması

ÇALIŞMA DÖNEMİNDE YAYIN POLİTİKASI VE ODA YAYINLARI

Trans Olmak Suç Değildir!

Kadına Yönelik Şiddet ŞEYDA YILDIRIM SOSYAL HİZMET UZMANI İZMİR AİLE DANIŞMA MERKEZİ

2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

Günümüzdeki ilke ve kuralları belirlenmiş evlilik temeline dayanan aile kurumu yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir. (Özgüven, 2009, s.25).

18 Ocak 2002 de STK olarak kuruldu. 19 Ocak 2006 tarih ve no lu Bakanlar Kurulu kararı ile Kamu Yararına Çalışan Dernek statüsü kazandı.

TÜRKİYE DE MAĞDUR ÇOCUKLAR

Daima eşit fırsatlar ırkçılığa karşı konu yılı. Federal Hükümetin Ayrımcılıkla Mücadele Ofisi

Buca da kadınlar yalnız değil Çaresiz Değiliz Çare Biziz

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

FEMİNİST PERSPEKTİFTEN KÜRT KADIN KİMLİĞİNİ ÜZERİNE NİTELİKSEL BİR ARAŞTIRMA

ÇALIŞMA HAYATINDA DEZAVANTAJLI GRUPLAR. Şeref KAZANCI Çalışma Genel Müdür Yardımcısı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı MART,2017

Kürtaj toplumsal bir haktır, bedenimiz bizimdir!

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ

İçindekiler Teşekkür 7 Tablolar ve Grafikler Listesi 15 GİRİŞ 19 BİRİNCİ BÖLÜM SAPMA, SUÇ VE KRİMİNOLOJİ KAVRAMLARI I. SAPMA, SUÇ VE KRİMİNOLOJİ

2013 YILI Faaliyet Raporu

kadın sosyalizmle özgürleşir!

Sağlık Çalışanlarına Psikolojik Şiddet: Mobbing. Prof.Dr.Türkan Günay Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD.

AKP HÜKÜMETİNİN 2014 İTİBARSIZLIK ENDEKSİ

KADIN ÇALIġMALARI ġube MÜDÜRLÜĞÜ KADIN DANIġMA MERKEZĠ BĠRĠMĠ 2013 YILI VERĠLERĠ

İçindekiler TEMEL KAVRAMLAR

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

Proje. Yardım Operasyonları Proje Ortakları: Birleşmiş Milletler Dünya Nüfus Fonu (UNFPA), Ankara İl Halk Sağlığı Müdürlüğü

Yanınızdayız. Aile içi şiddet mağdurlarının arkadaşları, aileleri ve destekçileri için bilgiler ve yardım olanakları FÜR FRAUEN GEGEN GEWALT

22 İL. Hane Ziyaretleri 2015 Raporu

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE

Başvuru Koşulları: (link oluşturulacaktır)

Zorbalıklarına karşı verilen hapis cezası da paraya çevrilemeyeceği gibi ertelenmeyecek.

Gebe ve Emzikli Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla, Emzirme Odaları ve Bakım Yurtlarına Dair Tüzük

Yrd. Doç. Dr. AHMET HAMDİ TOPAL. KTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Her türlü alıkonulma yerinin düzenli ziyaretler yolu ile denetlenerek kişilerin işkence ve kötü muameleye karşı etkin biçimde korunması amacını

EĞİTİM SEN DE TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ PERSPEKTİFİ VE OLUMLU EYLEM POLİTİKALARI

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

YÖNTEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK ve BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş.

Kadın işçiler. Dr. Nilay ETİLER Kocaeli Üniversitesi

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Kadın İstihdamı: Sorun Alanları, Çözüm Önerileri. Ülker Şener

Kadın Olmak? Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN

TOPLUMSAL RAPORLAR CEZALANDIRILIYORUZ ( ) Türkiye nin cezalı kentleri

2 Aile yapısı ve yaşam şekli, yaşam evresi merasimleri ve dini bayramlar. 5 Çocuk hakları ve aile rolü. 8 Demokrasi ve değerler

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ...

Kadına Yönelik Şiddet

YILDIRM IR A M Dr. Dr Al tan t Eşsizoğlu

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 Mart ta alanlara!

Cinsel haklar / üreme hakları insan haklarıdır.

2 Aile yapısı ve yaşam şekli, yaşam evresi merasimleri ve dini bayramlar. 5 Çocuk hakları ve aile rolü. 8 Demokrasi ve değerler

KADINA ŞİDDET SAATLİ BOMBA MI? ERAY KARINCA

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ. MOBBING ve ÖRGÜTSEL DIŞLANMA - 1 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

AİLE İÇİ ŞİDDET KONUSUNDA YARGIDA GÖREV ALAN PSİKOLOG, SOSYAL HİZMET UZMANI VE PEDAGOGLARIN 6284 SAYILI YASA DOĞRULTUSUNDA GÖREVLERİ VE

Kadın İstihdamının Sorun Alanları Amasya Örneği. Ülker Şener

Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri. Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi

Irk veya Etnik Köken. Ayrımcılığı. Haklarınızı Bilin!

Transkript:

CİNSİYET AY RIMCILIĞI OSMAN GAZİ ÜNİVERSİTESİ JEOGENÇ, ESKİŞEHİR Kadın sorununu doğru tahlil edebilmek için sorunun kökenini doğru tespit etmek gerekir. Kadın sorunu sınıflı toplumlarla birlikte ortaya çıkmış ve bir toplum biçiminden diğerine devredilerek günümüze kadar gelmiştir. Kadın cins olarak ezilmişliği köleci toplumda da yaşıyordu kapitalist toplumda da yaşıyor, reel sosyalist ülkelerde da yaşamıştı. Engels'in değimiyle "ilk iş bölümü erkekle kadın arasında döl verme bakımından yapılan iş bölümüdür. Tarihte kendini ilk gösteren sınıf çatışması, kadınla erkek arasındaki karşıtlılığın karı-koca evliliği içindeki gelişmesiyle ve ilk sınıf baskısıyla dişi cinsin erkek cinsi tarafından baskı altına alınmasıyla düşümdeştir" Kadın erkek arasındaki eşitsiz gelişme salt kapitalizmle ilgili değildir, yüzlerce yıllık bir tarihe sahiptir. Cinsel taciz, kadınlara yönelik şiddet, kadının ikincil olması vb. sadece kapitalist toplumun karakteriyle ilgili olmadığı gibi işçi sınıfıyla bütünleşen bir sorun da değildir. Böyle olduğunu düşünmek sınıf indirgemeciliktir. Kadın sorunu sınıf temelinde ele alınacak bir sorun değildir. Kadınlar hayatın her alanında olup hangi sınıftan hangi dilden hangi mezhepten olursa olsun ezilmektedir. Toplumsal, kamusal ve özel alanda kadının emeği, kimliği, bedeni görünmez kılınmaktadır. Toplumda varolan tüm egemenlik ilişkileri birbirinden beslenmektedir. Erkeğin kadın üzerindeki egemenliğini sağlayan en önemli kurumlardan biri devlet iken bununla birlikte aile, din, militarizm, gelenek, örf, adet ve ahlak kadının ezilen ezen ilişkisinde ezilen konumunda kalmasını sağlayan ilişki ve etkenlerdir. Soyun üreticisi, kültürün koruyucusu, ulusun simgesi olarak tanımlanan kadınlar eve, aileye ve erkek egemenliğine mahkum ediliyor. Özgür bir gelecek için ortaklık yaratmak yerine geçmişin ortaklığını arayan ve geçmişi bu gün yaşatarak kendini var etmeye çalışan milliyetçilik ve muhafazakarlık kadınlar içinde geçmişin ezilmişliğini yeniden üretmektedir. Genel olarak baktığımızda kadınlar evle, doğayla özel alanla; erkekler, toplum, kültür kamusal alanla özleştiriliyor. Kökleri aydınlanma dönemine dayanan bu düalizm, kültürü doğadan, kamusal alanı özelden, erkeği kadından üstün tanımlıyor. Neden doğanın cinsiyeti dişidir? Toprak ana, doğa ana diyoruz. Bu durum kadının biyolojik yapısıyla açıklanıyor. Kadının da tıpkı doğa gibi şefkatli, doğurgan, üretken, besleyici olduğu vurgulanıyor. Tarlaya tohum eker gibi anne de bağrına ekilen tohumu büyütüyor. Yani genellikle bu özellikleri kadının üretimle yeniden üretimdeki rolleri neden olarak gösteriliyor. Peki neden kadına atfedilen bu özellikler, kadını ikincil kılıyor? Mitolojik ve sonraki dönemlere baktığımızda kadının doğurganlığı yüceltilmektedir. Kadına atfedilen özelliklerin "doğasızlaştırılması" için akrabalık ve mülkiyet ilişkilerine geçilen dönemlere, özellikle de son iki yüz yıllık serüvene servet ve sınıf mekanizmalarının işleyişinden kaynaklı kadın ikincil konuma itilmiştir. Yüzyılların kültürü olan erkek egemen ideoloji doğduğumuz andan bizi baskı altına almaktadır. Pembe patiklerle başlayan ayrımımız bebeklerimizle devam etmiş, hayatın diğer bütün alanlarındaki materyaller ve söylemlerle sürdürülmüş ve devamlılığı sağlanmıştır. Ülkedeki eğitim sisteminde de cinsiyet ayrımcılığı bariz bir şekilde görülmektedir. Eğitim sistemi BİLDİRİLER KİTABI I 49

varolan hiyerarşik güç ilişkilerini pekiştiren bir yapıda olması sebebi ile bizim hayattaki edilgenliğimizi pekiştirmektedir. Ders kitap ve materyalleri de geleneksel cinsiyet rollerinin nesiller boyu aktarılmasında önemli işleve sahiptir. Cinsiyetçi ideoloji ve güç ilişkilerini körükleyen kadınlık-erkeklik rollerini pekiştiren sığsal içerikle düzenlenmektedir. Kadınların eğitim süreçlerine katılımı ile ilgili sorunların kaynağında eğitime ayrılan payın düşüklüğü, göçler, yoksulluk, toplumsal değerler cinsiyetçi kalıp yargılar eğitimin yapısından ve içeriğinden kaynaklı (programlar, öğretmen tutum ve davranışları, ders kitapları ve materyaller) problemler bulunmaktadır. Eğitimdeki bu tür cinsiyetçi yapılanma genel olaraktoplumda ki cinsiyetçi iş bölümünü pekiştirmektedir. Kadınların iş gücüne eksik katılımına yada kadınları belli sektörlerde (eğitim öğretmenlik, sekreterlik, hemşirelik..)yoğunlaşmalarına yol açmaktadır. Bu durumun getirişi olarak kadınlık rollerini pekiştiren işler dışında iş bulamaması da ayrı bir sorun olarak irdelenmelidir. Örneğin biz jeoloji mühendisliği kadın öğrencileri eğitimimizde ki cinsiyetçi ayrımla ve sonrasında iş bulamama korkusuyla net bir şekilde karşı karşıyayız. Öyle ki öğretmenlerimiz, öğrenci arkadaşlarımız ve ailemizde de bu ayrımcılığı yaşıyoruz. Okulda "kızlar araziye tek başına çıkamaz, çıkarlarsa yanlarında bir erkek (namus bekçisi olan) gerektiğini", erkek arkadaşlarımızdan" bu mesleğin bize göre olmadığını ve kendilerine özgü bir meslek olduğunu, bizlerin mezun olduktan sonra ev hanımı (potansiyel işimiz) ya da sekreterlik gibi meslekleri bize uygun olduğunu" ve ailemiz potansiyel evin hanım hanımcık kızı olan yanı zamanda anneye yardımcı olarak görülen biz kadınlar, araziye tek başına çıktığımızda kendimizi koruyamayacağımız için psikolojik şiddet görmekteyiz ve dört duvar arasına hapsedilmeye çalışılmaktayız. Sonuç olarak ilkel komünal toplum sürecinde olduğumuzu düşünen ve bizi kas gücüyle değerlendiren, teknolojik süreçleri hesaba katmayan, namus kavramına göre yapacağımız işleri belirleyen, cinsiyetçi iş bölümünün de büyük etkisiyle ev işleri vb. nitelikteki işlerin dışındaki işleri yapmamızı istemeyen toplum bizim kendi bedenimiz ve kimliğimiz hakkında söz sahibi olmamızı elimizden almakta ve ikincil konumumuzu pekiştirmektedir. Kadın emeği Küreselleşme kıtalar ve devletler arasındaki sınırları kaldırırken; küresel sefaletten, açlıktan, salgın hastalıklardan, cehaletten, işsizlikten, sömürüden; hem tek tek ülkelerde, hem de dünya ölçeğinde gelir dağılımındaki adaletsizlikten sorumlu olan kapitalizm her geçen gün biraz daha egemenliğini pekiştiriyor. Küreselleşmeyle yoksulluk hergün biraz daha artıyor ve kadınlar her geçen gün daha çok yoksullaşıyor. Kadınlar gıda üretiminin Afrika'da % 80' ini, Asya'da % 40'ını, Latin Amerika'da % 40'ını sağlamasına karşın ereklerden %50-70 oranında daha az ücret alıyor ve yeryüzü servetinin %1'inden daha azına sahip ve ancak gelirin % 10'unu kazanıyorlar. Kadınlar sermaye tarafında ucuz ve yedek işgücü olarak görülmekte. Öyle ki savaş gibi buhran dönemlerinde kadınlar savaş sanayilerinde çalıştırılır, kadının emeğinin kullanımında her türlü kolaylaştırıcılık kullanılır, savaş bitiminde ise ev hapishanelerine gönderilir. Çünkü ev içindeki işlerin sorumluluğunu üstlenerek üretim için gerekli iş gücünü yeniden üretirler, iş gücünün yeniden üretimi işçinin temiz dinlenmiş, motive olmuş bir biçimde iş yerine gelmesinden ibaret değildir. Aynı zamanda iş gücü nesli yeniden üretilmekte, sisteme itaatkar bireyler yetiştirilmesi, çocukların büyütülmesi anlamına da geliyor. Çalışan kadınların çoğunluğu sosyal haklardan yoksun çalışmakta yasalardan kaynaklı haklarını kullanamamaktadır. Erkeklere oranlandığında Türkiye'de kadınlar erkeklerden % 38 daha az ücret almakta ve çalışan kadınların sadece % 20'si sigortalı olarak çalışmaktadır. Kamu sektöründe ise kadınlar hiyerarşinin alt kesimlerinde yoğunlaştırıyor, çalışma yaşamında ki yeri cinsiyet ayrımına göre şekillenmiş durumdadır. Kamu sektöründe işe almada ve terfide öncelik erkeklere tanınmakta, çocuk sahibi olan kadın aynı durumdaki meslektaşlarına göre daha az terfi ve ödül almaktadır, iş yaşamında kadın taciz ve tecavüz BİLDİRİLER KİTABI 50

olgusuyla da karşı karşıya kalmakta, hem emeğinin karşılığını almak için mücadele ederken hem de kadın kimliğine, bedenine olan erkek egemen bakış açısıyla mücadele etmek durumunda kalmaktadır. Bizim meslek dalımızda da bu sorunları aynen görmek mümkün. Kadın istihdamının çok az olduğu bilinmektedir. Erkek işi diye adlandırılan mühendislik dalında kadınlara iş olanağını kısıtlamaktadır. Araziye çıkamayacağımız, kadınlık hallerinden kaynaklı çocuk doğurma, süt izni, mesturasyon dönemi ve tüm toplumsal koşulların da etkisiyle bünyemizin daha zayıf olması gerekçeleri dayatılarak bu meslek dalında çalışamayacağımız ileri sürülmekte, kadının yeri evidir mantığı pekiştirilmekte, bu yüzden bulunduğumuz tüm alanlarda pozitif ayrım ve iş koşullarının yaratılması gerekmektedir. Bizlerin toplumsal hayatta yaşadığı ve kabul edip içselleştirdiği ya da zorunluluk sonucu kabullenmek zorunda kaldığı eşitsizlik mevcut üretim sistemi içinde ucuz iş gücü yada potansiyel işsiz olmamızı sağlamaktadır. Ayrıca, sendikalı olabilmiş yani sendikal alana girmiş kadın için de durum hiç iç açıcı değildir. Kadınlar sendikaların karar organlarında ya çok az yada hiç temsil edilmemektedir. Kadın kimliğinden kaynaklı sorunlar burada da devam etmekte, toplu görüşme süreçleri içinde en kolay vazgeçilen talepler kadınların talepleri olmaktadır. Bu duruma kadın istihdamının çok yoğun olduğu sektörlerde dahildir. Örneğin; gıda, tekstil vb. sektörler. 1475 sayılı yasa ile birlikte hukuki bir nitelik kazanan esnek üretim, performansa dayalı ücretlendirme gibi uygulamalarla kadın emeğinin sömürüldüğü kuşkusuz ortadadır. Neoliberal politikaların mal ve hizmet sektörünü piyasaya açmasıyla birlikte 1475 sayılı yeni iş yasası, kamu yönetimi temel kanunu ve yerel yönetim kanunu ile sözleşmeler işsizlik, performansa dayalı ücretlendirme sistemi, cinsiyetçi iş bölümü boyutları ile kadınları vurmaktadır. Esnekleşme (iş saatleri) kadınların aleyhine olacak, part-time çalışma, ev içi emek sömürüsünü arttıracaktır. Kadınlar bir çok sebepten dolayı evde çalışıyorlar; kimisi iş bulamadığından, kimisi kocası ve ailesi çalışmasına izin vermediğinden, çalışırken çocuklara bakacak kimse olmadığından, çalıştığı yerde kreş olmadığından... Başka çaresi olmayan kalmayan kadınlar, evde iş yapmaya başlıyorlar.sigortaları olmadan,aylık mevcut alacakları belli olmadan, yarın işinin olup olmayacağını bilmeden çalışırken, sadece patronları değil onların simsarlarını da besliyorlar.ulkemizde ve dünyada ev içi emek sanayine bu şekilde teşvik edilmekte, üretim içerisine sokulan kadın aslında yine dört duvar arasından kurtulamadığı gibi işçilik haklarından yararlanamamaktadır. Yani emeğimiz ucuz iş gücü olarak nitelendirilerek görünmez kılındığı gibi sistemin yeniden üreticisi olarak konumlandırılan kadının ev içerisinde emeği de görülmemektedir, işçi olalım yada olmayalım doğal sorumluluğumuz olan ev işleri, kocaya, çocuklara ve kocanın ailesine hizmet doğal görevimiz olarak bilinmektedir. Topluma hakim olan erkek egemen ideolojisi etkisiyle,bizim kendi bedenimiz, kimliğimiz ve emeğimiz üzerindeki tüm tasarruf hakları erkeğe verilmiştir. Ev içinde ve iş yaşamında emeğimiz görünmez kılınmakta, hatta yok sayılmaktadır. Dünyanın yarısını oluşturan biz kadınlar ezme ezilme ilişkisi üzerinde kurulu dünyada ezilen konuma itilmiş,emeğimiz yüzyıllardır sömürülmüş ve hala ataerkil kültürün devamı olan kurumlarında yardımıyla sömürülmektedir. ŞİDDET Kadına yönelik şiddet özel, toplumsal, kamusal alanda olsun, fiziksel, ekonomik cinsel zarar görmeye ya da acı çekmeye yarayan veya açabilecek olan cinsiyete dayalı şiddet edimlerinden her biridir. BİLDİRİLER KİTABI 51

Türkiye'de kadına yönelik şiddetin boyutlarına ilişkin istatistiki bilgiler sınırlıdır ve güvenilir değildir. Bir çok başka ülkede olduğu gibi Türkiye'de de bu şiddetin kapsamını öğrenmeye yönelik ortak bir çaba olmamıştır. 1994'te Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün, erkeklerin % 40'ının kadınları şiddetle "disipline etme" nin kabul edilebilir olduğuna inandığını ortaya koyan bulgular büyük bir tepki yaratmıştır. Kadınlara yönelik şiddetle ilgili sorular 2000 yılındaki nüfus sayımına dahil edilmemiştir. Uluslararası af örgütü, hükümetlerin kadınlara yönelik şiddeti yok etme yolunda atacağı ilk adımların, ne kadar çapraşık olursa olsun sorunun yaygınlığının ayrıntılı olarak kaydedilmesi ve istatiksel olarak izlenmesini de kapsaması gerektiğine inanmaktadır. Acil Yardım Hattı'nı arayan kadınlarda % 57'si fiziksel şiddete, % 46,9'u cinsel şiddete, % 14,6'sı enseste ve % 8,6'sı tecavüze maruz kalmıştır. Türkiye'nin kuzeybatısında yer alan Bursa şehrindeki halk sağlığı merkezlerinde yapılan bir araştırma, kadınların % 59'unun şiddet kurbanı olduğunu ortaya koymuştur. Kadınların % 69'u dövülerek, %34'ü hakaretle, % 4'ü cinsel baskıyla şiddet görmektedir. Militarizm en çok kadınları vurmaktadır. Üniformalı ya da sivil militarizm her yerdedir, cephede yada cephe gerisinde. Toplumsal hayatımızın içinde okulda, karakolda, işyerinde, ailede, evlerde, yatak odasında... şiddet olarak yoksa da hiyerarşik ilişkiler de siyasette, astın üste itaati, öğrencinin öğretmene, küçüğün büyüğe, kadının kocaya, çocuğun anneye babaya itaati üzerine kurulu hayatlardan biliyoruz. Militarizm, en azından askerin, polisin, kocanın şiddeti bu militar anlayışın yansımasıdır. Militarizm savaşlardan ve şovenizmden beslenmektedir. Beslendiği bu etmenler, kadınlara toplumsal hayatın her alanında şiddet olarak geri dönmektedir. Yapılan bir araştırmaya göre zorunlu askerlik hizmeti sırasında erkeklerin % 40'ından fazlası fiziksel şiddete maruz kalmıştır. Bulgular göstermektedir ki işlerinde ateşli silah ve güç kullanan kişilerin partnerlerine, çocuklarına karşı şiddet kullanma olasılıkları fazladır. Uluslararası Af Örgütünden verilen bilgiye göre, Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi, güvenlik mensuplarının evde şiddete maruz kalan eşleriyle ilgili bir araştırma yayınlamıştır. Bu araştırmada aşağıdaki anlatım önemli bir örnektir; "evlendikten sonra dayaklar başladı. Adli Tıp Kurumu'ndan 5 ile 7 gün iş göremez olduğumu belirten 3 rapor aldım.(bu raporlar ağır fiziksel yada zihinsel hasar aldığımı göstermektedir.) Mahkeme kocama 2 ay evin yakınına sokulmama yasağı koydu. Ayrıca silahlarına el konulmasına karar verdi. Ama (benim kocam polis memurudur) emri uygulaması ve silahlara el koyması gereken kişiler de polisler. Yani böyle bir şey olmadı. Kocam eve gelmeye ve beni dövmeye devam etti. Beni copla döverdi. Bir keresinde karakola gittim. Bana yardım edemeyeceklerini söylediler, 'bacım senin kocan bir baş komiser, biz ne yapabiliriz?' dediler ve beni eve gönderdiler. Kocam silahını başıma dayadı ve beni öldüreceğini söyledi." Kadınlar çatışma sırasında ve sonrasında başkalarıyla kıyaslanamayacak oranda şiddetten etkilenir. Çatışma dönemlerinde ev içi şiddetin düzeyi de artar. Çatışmanın etkileri resmi düşmanlıkların sona ermesinden sonra da uzun süre devam eder. Yurtlarından sürülmüş kadınların hem devlet güvenlik güçlerinin hem de özel kişilerin şiddetine maruz kalma riski büyüktür. Zorla göç ettirme, güvensizlik ve tahribatla parçalanmışlık çatışma sonrası bir toplumda yaşamın zorluk ve gerilimleri kadınların omuzlarına hep daha fazla yüklenir. Dinsel, sınıfsal konum ve etnik kimlik dolayısıyla maruz kalınan şiddet biçimlerinin ötesinde sadece kadın olması dolayısıyla yaşadığı şiddet, çeşitli şekillerde hemen hemen her kültürde yazılı yazısız desteklenmiş, kanıksanmıştır. Şiddet toplumsal alanda namus ve töre cinayetleri, recm, ve toplumun kadına cinsiyetçi bakış açısını kapsar. Bu durum önce ahlak kuralları, sonra da yasalarla desteklenmiştir. BİLDİRİLER KİTABI 52

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Öğrenci Üye Kurultayı Özel alanda şiddet Aile içinde yaşanan şiddet olarak tanımlanır. Erkek egemen sistem kendi devamlılığını sürdürebilmek için aile olgusunu yaratmış, kendi egemenliğini korumak için baskı aygıtları oluşturmuştur. Baskı aygıtları; evlilik içi tecavüz, dayak, küçük görme, aşağılama, cinsel kimliğini oluşturmasının engellenmesi, çalışmasına izin vermemek, maaşına el koyması ve ensestir. Tahminlere göre tüm dünyada üç kadından biri yaşam süresi içinde dövülmek, cinsel ilişkiye zorlanmak ve diğer yollarla taciz edilmektedir. Tacizi yapan kişi özellikle kendi ailesinden biri ya da tanıdığı bir kişidir. Öldürülen kadınların % 40 - % 70 arasında yakın ilişki içinde olduğu partneri tarafından öldürülmektedir.türkiye'de yapılan bir dizi küçük ölçekli araştırma, kadına yönelik şiddet araçlarının daha bile fazla olabileceğine işaret etmektedir. 1995'te Ankara'daki gecekondularda yaşayan kadınlar arasında yapılan bir araştırmada, kadınların % 97'sinin kocalarının saldırısına uğradığını ortaya koymuştur. 1996'da orta ve yüksek gelir gruplarında yer alan ailelerde yapılan bir araştırmada, soruların başlangıcında % 23'ü kocalarının kendilerine karşı şiddet kullandığını söylemiş, fakat belirli şiddet tipleriyle ilgili sorular sorulduğunda bu oran % 71'e yükselmiştir. Başka bir araştırma, kadınların % 58'inin yalnızca kocalarından, nişanlılarından, erkek arkadaşlarından ve erkek kardeşlerinden değil, kadın akrabalar da olmak üzere kocalarının ailelerinden de aile içi şiddete maruz kaldığını tahmin etmektedir. Başka bir araştırmaya göre, şiddet sonucu ölen 40 kadından 34'ü evde ölmüş, 20'si asılmış ya da zehirlenmiş, 20'si de öldürüldüklerine dair kesin belirtiler bulunmuş ve 10'u da ölmeden önce aile içi şiddete maruz kalmıştır. Ayrıca, kadınların % 64'ü koca şiddetiyle ilk kez "evlendikleri gün" tanıştıklarını belirtmişlerdir. Şiddete maruz kalan kadınların % 80'i "çaresizlikten" yakınmaktadır. Dayak yiyenlerin çoğu işsiz ve eğitimsiz kadınlardır. Sokakta kalmaktansa dayağa katlanmayı tercih ediyorlar. Kadın sığınma evleri yetersiz. Yasalar bireyi değil, aile birliğini koruyor. 1998'de dayağa önlem olarak çıkarılan yasa mağdurun şahsen savcılığa başvurması koşulunu getiriyor. Kadınlar korkudan sustuğu için de son 3 yılda bu yasaya dayanarak açılan dava sayısı 2000'i geçmektedir. Dünyada ise 1 milyonu aşkın kadın, hayatlarının bir noktasında dayak yemiş, zorla seks yapmaya zorlanmış yada farklı biçimde tacize uğramıştır. İşin en ilginç yanı ise bu şiddeti uygulayanların genellikle kadının kendi ailesinden ya da tanıdıkları arasından biri olmasıdır. Örneğin: Konya'da haftada birden fazla kadının erkek partnerleri tarafından öldürüldüğü bilinmektedir. Zambia'da ise haftada 5 kadın erkek partnerleri veya aile bireyi tarafından öldürülmektedir. ABD'de her 15 saniyede bir kadın, genellikle kocası/partneri tarafından dövülmektedir. Ankara'da yapılan bir başka araştırmaya göre, kadınların % 64'ü kocalarından, % 12'si ayrıldıkları kocasından,% 8'i birlikte yaşadığı erkeklerden ve % 2'si de kocalarının ailesinden şiddet görmektedir. OGüneydoğu bölgesinde yapılan 599 kadın üzerinde yapılan bir araştırma, % 51'inin aile içi tecavüze ve % 57'sinin de fiziksel şiddete maruz kaldığını bulmuştur. Örnekler çoğaltılarak dünyanın her yerinde örnek vermek mümkündür. Çünkü biz kadınlar nerde olursak olalım kadınız ve şiddete maruz kalıyoruz. Kürt kadınları ayrımcılığa uğramakta varoşlarda tecrit edilerek çingene kadınlara benzer bir kaderi paylaşarak potansiyel suçlu konumunda bulunmaktadırlar. Ana dilde eğitim konusundan yoksunlar, savaş döneminde güvenlik güçlerince tecavüze uğradılar. Kürt kadınlarının kısırlaştırması operasyonları kamuoyundan gizlenerek sürdürüldü. Namus kadınlığa dair en önemli kavram olarak karşımıza çıkmakta ve bu yüzden her yıl namus ve töre cinayetlerinin bir çok kadın öldürülmektedir. BİLDİRİLER KİTABI I 53

Kürt kadınlarına karşı işlenen suçlar büyük ölçüde cezasız kalmıştır, insan hakları ihlalleri, ifade özgürlüklerine getirilen kısıtlamalar ve devlet güvenlik güçlerinin cezasızlığı aynı şekilde devam etmektedir. Büyük orta doğu projesi kapsamında saldırılar ve asimilasyon politikaları yürütülen Irak'taki savaşta en mağdur yine kadın olmuştur. Binlerce kadın tecavüze uğramış, ağır fiziksel ve psikolojik hasarlar almıştır. Burada ise devam eden iç savaştan en çok etkilenen yine kadınlar olmaktadır. Bu durumun bir getirişi de kadınlar ucuz iş gücü olarak sermayelerine kullanılmakta, kadın ticareti artmaktadır. Türkiye'de kadınlar, ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan erkeklerle eşit hak ve koşullara sahip değil. Toplumsal yaşamda da ve aile içinde de şiddete, cinsel istismara maruz kalanlar en önce atılanlar yine kadınlardır. Yoksulluk en çok kadınları etkiliyor. Fuhuş ve kadın ticareti çocuk yaştaki kadınları hedef almaya başladı. Türkiye'de nüfusa kayıtlı olmayan çoğu kurt kadınlarıdır. Bu durum dünya ölçeğinde de farklı değildir. AB'deki göçmen ve farklı etnik kökenden gelen kadınların AB ülkesi kadınlarıyla aynı haklara sahip olmadıklarını ve ayrımcılığa en çok uğrayanlar olduklarını biliyoruz. En altta görülen temizlik işleri ve fuhuş sektöründe bu kadınların emeklerinin ve bedenlerinin sömürüldüğü yoğun seks ticareti merkezlerinin de bu ülkeler olduğu bir gerçektir. Urfalı Hanım KIRLAR, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününden bir gün önce 19 yaşındaki kardeşi tarafından "erkeklerle konuştuğu gerekçesiyle av tüfeğiyle katledildi. Ayrıca Güldünya, Kadriye ve Şemser devlet ve erkek şiddetine mağdur olan kadınlardan bir kaçıdır. Devlet, dünyanın her yerinde polisiyle, askeriyle ve diğer yetkilileriyle işkence uygular, işkence politik mücadele de yer alan kadınları yalıtarak cezalandırmak için kullandığı gibi adli suç işlediğinde şüphe edilen kadınlara da uygulanmaktadır. Birçok ülkede kadınların ırksal, etnik, dinsel yada sınıfsal kökenleri onları işkence ve kötü muamelelerin hedefi durumuna getirmektedir. BİLDİRİLER KİTABI