DUHÂ SÛRESİ Nuzul 5 / Mushaf 93



Benzer belgeler
TEKASÜR SÛRESİ Nuzul 16 / Mushaf 102

DUHA SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla DUHA SURESİ DUHA SURESİ DUHA SURESİ DUHA SURESİ DUHA SURESİ

KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti)

Ders : 165 : DUHA SURESİ SÛRENİN MEÂLİ: SÛRENİN ÖZELLİKLERİ: BYK ŞYK DERSLERİ. Rahmân ve Rahîm olan Allah ın adıyla...

KUR'AN SÛRELERİNİN RESMİ VE İNİŞ SIRALAMASI

KEVSER SÛRESİ Nuzul 15 / Mushaf 108

TARIK SÛRESİ Nuzul 38 / Mushaf 86

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

YÂSÎN SÛRESİ Nuzul 39 / Mushaf 36

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

HÜMEZE SÛRESİ Nuzul 34 / Mushaf 104

İkili Simetrik Kitap ❸

Zengin Sayılar (abundant numbers or excessive numbers) σ(n) > 2n

Sıra no Sûre Adı. Âyet sayısı O.B.E.B

İkili Simetrik Kitap ❷

Kur ân-ı Kerîm sûrelerinin sondan sayılması 1

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

19 lu gruplar halinde sûrelerin sondan sıra numaraları ile âyet sayıları 1

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

A LÂ SÛRESİ Nuzul 9 / Mushaf 87

Sûre adı no. sayısı no

İkili Simetrik Kitap ❷

KADR SÛRESİ Nuzul 12 / Mushaf 97

Uzun ve kısa sûreler. Uzun sûreler kümesi

İHLAS SÛRESİ Nuzul 25 / Mushaf 112

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

İkili Simetrik Kitap ❷

Kadınların Dövülmesi. Konusuna Farklı Bir Bakış. (Nisa [4] 34)

Kur ân ın Ticârî Yol Haritası Cuma, 06 Ekim :47

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25


Ali imran 139. Gevşemeyin, hüzünlenmeyin! Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz, üstün olan sizlersiniz.

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.


4. DERS Siyer Kur an İlişkisi

İkili Simetrik Kitap ❷


İkili Simetrik Kitap ❷

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1

6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

SECDE SÛRESİ Nuzul 57 / Mushaf 32

NÂZİ ÂT SÛRESİ Nuzul 48 / Mushaf 79

7. KEVSER SÛRESİ ÖĞRENELİM

KADINA ARKADAN YANAŞMANIN HÜKMÜ

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua

İSLÂM DA CEZA SİSTEMİ HATA İLE ÖLDÜRME

NASR SÛRESİ Nuzul 111 / Mushaf 110

dinkulturuahlakbilgisi.com Konu Anlatımı MELEKLER Hazırlayan Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1



İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

HAC SURESİ İniş Sırası: 103 Mushaf Sırası: 22 Medeni Sure 78 Ayettir. Rahmân ve Rahîm Allah ın adıyla


Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.


Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

Mekki ve Medeni Ayetler arasindaki fark...

BELED SÛRESİ Nuzul 37 / Mushaf 90. Mina Müzdelife Arafat KABE

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)


İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

MERYEM SURESİNDEKİ MUKATTAA HARFLERİ كهيعص

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

EY İMAN EDENLER! Allah ın emrine uygun yaşayın

tarafından yazıldı. Pazartesi, 13 Ağustos :33 - Son Güncelleme Pazartesi, 13 Ağustos :52

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Sıra umaraları Kümesi ve Âyet Sayıları Kümesi

Kabir azabı kıyâmet kopuncaya kadar devam eder mi?

ŞEMS SÛRESİ Nuzul 28 / Mushaf 91

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Dr. Mehmet Sürmeli tarafından yazıldı. Perşembe, 07 Ekim :45 - Son Güncelleme Perşembe, 21 Ekim :00

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Kur'an ve Anlam. Yazarlar Mürsel Ethem Yusuf Topyay Mehmet Akın. Editörler İsmet Eşmeli Mehmet Akın ISBN:

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Dua ve Sûre Kitapçığı

YILLIK DERS PLANI DERSİN ADI : KUR AN-I KERİM EK ÖĞRETİM 5.KUR (HATİM) ÖĞRETİM YILI: KURSUN ADI : KUR AN KURSU SINIF / DÖNEM :...

TALÂK SÛRESİ Nuzul 107 / Mushaf 65

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.

Şeytan Der ki Ey İnsan!..

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller


İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

TÎN SÛRESİ Nuzul 30 / Mushaf 95

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

KUR AN I KERİM HAKKINDA KISA BİLGİLER. Soru 2 : Allah(c.c.) ın dilediği şeyleri Peygamberlerine bildirmesine ne denir? Cevap : Vahy denir.

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Transkript:

DUHÂ SÛRESİ Nuzul 5 / Mushaf 93 Surenin Adı: Duhâ sûresi, Sabahın berrak aydınlığı, kuşluk vakti anlamına gelen adını ilk âyetinden alır. İlk indirilen sûrelerdendir. Sureye adını veren ayetteki kuşluk vakti ile, cahiliye gecesini sona erdiren gündüzün sabahı kasdedilmiş olabilir. Surenin Nuzul Yeri ve Zamanı: 3. âyetinin de işaret ettiği gibi, vahiy sürecinde normal karşılanması gereken bir kesintinin, anormal olduğu veya tamamen kesildiği zannıyla büyük bir telaşın yaşandığı bir zaman diliminde nâzil olmuştur. Sûrenin baştan sona Hz. Peygamber in kişisel tarihine atıf yapan ve onu inşa eden bir sûre olduğu göz önüne alındığında, Müzzemmil-Kalem arasına, 5. sıraya yerleştirmek daha isabetli görünmektedir. Hz. Aişe nin Kalem sûresi hakkındaki rivayeti de bu sıralamayı destekler. Rivayetler bu sûrenin bir vahiy kesintisinin (fetret-i vahiy) ardından indiğini söyler. Bu gerçek anlamda bir fetret olmasa gerektir. Henüz ilk vahiyler olması hasebiyle vahyin geliş sıklığını kestirememekden kaynaklanan bir telaş olarak değerlendirilmelidir. Hz. Peygamber iki vahiy arasındaki normal bir arayı kesinti sanarak endişeye düşmüş, bu sûre ile teskin edilmiştir (Fetret-i vahiy ile ilgili Müddessir in girişine bkz).

MEKKE Mina Müzdelife Arafat KABE Surenin Konusu: Duhâ, ikiz kardeşi sayılan şerh le birlikte motivasyon sûresidir. Rasulullah ı teskin ve teselli etmekle kalmaz, ona gelecek hakkında müjde verir. Diğer ilk vahiyler gibi bu sûre de doğrudan Allah Rasulü nü inşayı amaçlamaktadır ( Alak. sûresinin girişine bkz). Üç bölümlük sûrenin; Birinci bölümünü yeminler ve müjdeler oluşturur (1-5). İkinci bölümünde Hz. Peygamber in peygamberlik öncesine dair haberler yer alır (6-8). Son bölümü Hz. Peygamber i doğrudan inşa eden âyetlere ayrılmıştır (9-11). Sûre, cehalet gecesini sona erdiren vahyin aydınlık sabahını ve o sabahı müjdeleyen geceyi şahit tutar ve der ki: Rabbin seni ne terk etti ne de darıldı (3). Ve Hz. Peygamber e ebedi istikbal saadeti müjdelenir. Bu müjdelerin gelecekte gerçekleşeceğine dair garanti, geçmişte ona yapılan ilâhi ikramlardır. Ona bir zamanlar yetim, ne yapacağını şaşırmış ve ihtiyaç sahibi olduğu hatırlatılır. Son üç âyetin mesajı açıktır: Sana verilen nimetlerin şükrü kendi cinsinden olmalıdır. O halde zayıfı koru, Muhtacı gözet, En büyük nimet olan hidayetin sahibini unutma! Bunlar üzerinden hepimize verilen öğüt ise açıktır: peygamber sizin için muhteşem bir nimettir; siz bu büyük nimeti unutmayın!

ب س م للا ح نم ا ر ح نم م RAHMÂN RAHÎM ALLAH IN ADIYLA و ح ض ى ١ 1 SABAHIN berrak aydınlığını temsil eden kuşluk vakti şahit olsun, (1) (1) Çevirimiz Kur an ın duhâ yı akşam ın mukabili olarak kullanmasına dayanmaktadır (krş. Nâzi ât: 46). Zımnen: Cahiliyye gecesini sona erdiren vahiy güneşinin ilk sabahı şahit olsun. Yemin vav ı ile başlayan 16 sûreden biridir. Tümü de Mekkî olan bu sûrelerin başında gelen vav aslen bağlaçtır, yemin mânası asli değil arızidir. Zâriyât hariç bu sûrelerin hiç birinde Allah ın Rab dışındaki herhangi bir sıfatı kullanılmaz. Zira bu âyetler Allah ın eşyaya müdahalesi hakkında tereddüt gösteren aklı reddetmektedir. Elbet uksimu bi d-duhâ ile ve d-duhâ arasında mâna farkı vardır. Kasem vav ı ile başlayan sûrelerin genelinde; Yemin edilenler gözlemlenebilen ve hissedilebilen fizikî ve maddî şeyler, Yeminin cevabında gelenler ise metafizik ve mânevî durumlardır. Yemin edilen şeyler maddî olandan mânevî olana zihnî intikal için bir destek noktası hükmündedir. Bununla da soyut düşünme yeteneği gelişmediği için melek ve cin gibi görünmez varlıkları somutlaştıran ilk muhatapların bu yeteneğini geliştirmek amaçlanmıştır. (Nuzul 48 / Mushaf 79 : Naziat 46 Aşağıdadır.) ك ا ننه م و م م و ن ه ا م ل ب ث وح ح ن ل ع ش نة ا و ض ح یه ا ٦٤ 46 (Kâfirler) bu hakikati bizzat gördükleri gün, onlara sanki (bu dünyada) bir akşam veya bir kuşluktan fazla kalmamışlar gibi gelecek. (23) (23) Aşiyye geceyi, duhâ gündüzü temsil eder. Vahiyden mahrum geçen bir ömrün bir gece/gündüz kadar bereketsizliğini ifade eder (krş. Ahkâf: 35). Bunun mukabilinde vahiyle geçen bir gecenin bir ömre bedel oluşu için bkz. Kadr sûresi, 3. âyet ve ilgili not. و ح ن ل ح ذ ح س ج ى ٢ 2 Karanlığın dibini bulup sakinleşen gece şahit olsun (2) (2) İkinci vav ı hal sayarsak, iki âyeti birlikte şöyle de çevirebiliriz: Karanlığın sonuna dayandığı bir halde ortaya çıkan ilk sabahın aydınlığı şahit olsun. Vahyin ilk inmeye başladığı Kadir Gecesi veya vahiy güneşi inmezden önceki cahiliyye gecesi. Bu durumda zımnen şöyle denilmiş olur: Ey muhatab! Eğer vahiyle içinden aydınlanmışsan, gündüz de sana şahittir, gece de. ا ا و ندع ك م ب ك و ا ا ق لى ٣ 3 Ki; Rabbin seni ne terk etti, ne de darıldı. (3)

(3) Kalâ da ke hitap zamirinin olduğu, fakat fasıla gereği düştüğü görüşü yaygındır (Ferrâ dan nkl. Râzî). Fakat bu çeviride takip ettiğimiz usule aykırıdır. Zira metne lafız idhalini gerektiren bir zorlamadır. İbarenin önündeki zamir, sonu için de geçerlidir. Nesne malum olduğu için tekrarına gerek duyulmamıştır. Fasıla gözetilseydi sûrenin son kelimesi olan haddis in, habbir (haber ver) olması gerekirdi. Üzerine yemin edilen gündüz ve gecenin yeminin cevabı olan terk etme ve darılma ile ilişkisi şöyle açıklanabilir: Vahyin bazen kesilip bazen gelmesi gayet doğaldır, tıpkı gündüz ve gecenin doğal oluşu gibi. و ل خ م ة خ م ك ا ر ح ل و ى ٦ 4 Kaldı ki, sonrası senin için öncesinden daha hayırlı olacaktır; (4) (4) Eğer âhiret e yevm veya dâr ilave edilmeden gelirse, bu takdirde âhiret gelecek, akibet, sonrası anlamına gelir ve hem bu dünyayı hem âhireti kapsar. Bu, Muhammedî davetin geleceği bugününden çok daha parlak olacak gaybi ihbarını içerir. Zımnen söylenen şudur: Rabbinin seni bırakması ve darılması şöyle dursun, Rabbin sana gelecekte büyük nimetler bahşedecek, tıpkı geçmişte ettiği gibi. و س و ف ع ط ك م ب ك ف ت م ض ى ٥ 5 Ve zamanı gelince Rabbin sana bahşedecek, sen de (bundan) hoşnut ve memnun olacaksın. ح م ج د ك ت ا ا ف او ى ٤ 6 O seni bir yetim olarak bulup sığınak olmadı mı? (5) (5) Yani: yetim olarak dünya sahnesine çıkarıp. 6-8. âyetlerde; yetim olma, yolu kaybetme ve ihtiyaç Allah a nisbet edilmezken, sığınak olma, doğru yola yöneltme ve müstağni kılma nın Allah a nisbet edilmesinin üzerinde durmak gerekir. و و ج د ك ض ا ل ف ه د ى ٧ 7 Yine O seni yolunu kaybetmiş bulup doğru yola yöneltmişti. (6) (6) Krş. Sen bundan önce kitap nedir iman nedir bilmezdin (Şûrâ: 52). Dalâl lugavi anlamı olan şaşırmak mânasınadır (Yusuf: 8, şu arâ: 20; Bakara: 282). Kavminin yanlış yola gittiğini fark etmiş fakat doğru yolun ne olduğunu bilememenin ıstırabıyla şaşırmış bir vaziyette kalakalmıştı. (Nuzul 71 / Mushaf 12 : Yusuf 8 Aşağıdadır.) ح ذ ق ا وح وس ف و ح خ وه ح ب ح ى ح ب ن ا ا ننا و ن ر ع ص ب ة ح نر ح ب ان ا فى ض ل ل ا ب ر ٨ 8 HANİ bir zaman da (Yusuf un kardeşleri) şöyle demişti: Biz kalabalık olduğumuz hâlde, babamız için Yusuf ve kardeşi bizden daha sevimli ve gözde; bu da gösteriyor ki babamız açık bir yanılgı içerisindedir.(12)

Hz Yusuf un Yaşadığı Yerler

Hz Yakub ve Hz Yusuf (Nuzul 51 / Mushaf 26 : Şu ara 20 Aşağıdadır.) ق ال ف ع ل ت ه ا ح ذ ح و ح ن ا ا ر الض ال ی ن ٢٢ 20 Evet o işi ben yaptım dedi, çünkü o sırada kendimi kaybetmiştim; (18) (18) 19. âyette Hz. Musa ya Firavun tarafından söylenen kâfirîn nasıl şer i değil de lafzî olan nankör anlamını ifade ediyorsa, buradaki dâllîn de kök anlamı olan kaybetme, yitme, yitirme anlamını ifade eder. Zaten dilde ed-dalâl kasıtlı-kasıtsız, küçük-büyük olmak üzere sapmanın her türünü ifade eder. Buradan yola çıkan Râğıb, her tür hatanın dalâl olarak nitelendirilebileceğini ifade eder ve örnek olarak peygamberlere atfen kullanıldığı Duha 7; Yusuf 8, 30, 95 ve bu âyeti gösterir (Müfredât). Ona göre buradaki dalâl yanılgı, kasıtsız hata (sehv) anlamındadır ki, olayın anlatıldığı âyetten Hz. Musa nın öldürme kastı taşımadığı anlaşılmaktadır (Kasas: 15-16; krş. Râzî). (Nuzul 94 / Mushaf 2 : Bakara 282 Aşağıdadır.) م نبه و ل ب خ س ا ن ه ا ح ه ا ح نذ ر حا ن وح ح ذ ح ت د ح ن ت م ب د ر ح ى ح ج ل ا س ا ى ف اك ت ب وه و ك ت ب ب ن ك م ك ات ب ب ا ع د ل و ل ا ب ك ات ب ح ر ك ت ب ك ا ا ع لنا ه للا ف ل ك ت ب و ا ل ل ح نذى ع ل ه ح ق و نتق للا ش پ ا ف ا ر ك ار ح نذى ع ل ه ح ق س ف ه ا ح و ض ع ف ا ح و ل س ت ط ع ح ر ا نل ه و ف ل ا ل ل و ه ب ا ع د ل و حس ت ش ه د وح ش ه د ر ا ر م ج ا ك م ف ا ر م ك ون ا م ج ل ر ف م ج ل و حا م ح ت ار ا نار ت م ض و ر ا ر ح ش ه د حء ح ر ت ض نل ح د ه ا ا ف ت ذ ك م ح د ه ا ا ح ل خ م ى و ل ا ب ح ش ه د حء ح ذ ح ا ا د ع وح و ل ت س پ ا وح ح ر ت ك ت ب وه ص غ م ح ح و ك ب م ح ح ى ح ج ل ه ذ ك م ح ق س ط ع ن د للا و ح ق و م ل نشه اد ة و ح د ن ى ح ن ل ت م ت اب وح ح ن ل و ع ل اك م للا و للا ب ك ل ش ء ح ر ت ك ور ت ج ام ة اض م ة ت د م ون ه ا ب ن ك م ف ل س ع ل ك م ج ن اح ح ن ل ت ك ت ب وه ا و ح ش ه د وح ح ذ ح ت ب ا ع ت م و ل ض ا نم ك ات ب و ل ش ه د و ح ر ت ف ع ل وح ف ا ننه ف س وق ب ك م و ح نتق وح للا ع ل م ٢٨٢ 282 SİZ ey iman edenler! Birbirinizle vâdeli borçlanmaya girdiğiniz zaman, bunu belgeleyin.(529) Onu, aranızdan âdil bir yazıcı kaydetsin!(530) Ve hiçbir yazıcı Allah ın öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın! Borçlu olan taraf borcunu kaydettirsin, Rabbi olan Allah a karşı sorumluluğunun bilincinde olsun ve borcundan hiçbir şey eksiltmesin! Ve eğer borçlu aklî ve bedenî bakımdan yetersizse ya da kendisi kaydettirecek durumda değilse, o zaman onun velisi borcunu âdil bir şekilde kaydettirsin! Ve erkeklerinizden iki kişinin şahitliğine başvurun! Eğer iki erkek bulunmazsa, bu durumda doğruluğundan emin olduğunuz kimselerden bir erkekle iki kadını şahit tutun ki ikisinden biri şaşırır, unutur, yanılırsa diğeri ona hatırlatabilsin!(531) Ve şahitler de çağrıldıklarında kaçınmasınlar! Küçük büyük olduğuna bakmaksızın, vâdesiyle birlikte yazmaya üşenmeyin: Bu Allah katında daha âdil, isbatlama açısından daha güvenilir ve kuşkuya kapılmamanız açısından daha uygun olandır. Fakat eğer ticari işleminiz aranızda karşılıklı peşin muameleye dayanıyorsa, onu belgelememenizde size herhangi bir vebal yoktur. Birbirinizle alışveriş yapacağınız zaman şahit bulundurun; ancak yazan da şahit de bir zarara uğramasın! Zira eğer zarar verirseniz, işte bu aleyhinize bir çıkış(532) olacaktır. Allah a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun; zira Allah sizi eğitiyor: zaten her şeyi en iyi bilen de Allah tır.(533) (529) Bu âyetle emredilen vâdeli borçlanmaların kayda geçirilmesi, duruma bağlı olarak kimi zaman bir farz, kimi zaman da bir nafile hükmündedir.

Emrin gerekçesi âyette açıkça zikredilmiştir: Bu Allah katında daha âdil, isbatlama açısından daha güvenilir ve kuşkuya kapılmamanız açısından da daha uygun olandır. Gerekçe adâlet ve güvenin sağlanması, kuşkunun giderilmesidir. Bu gerekçe başka bir şeyle gerçekleşiyorsa, yazmak kişinin kendi tercihine kalmıştır. Yok eğer yazılmadığı zaman adâlet sağlanamayacak, güven zedelenecek ve karşılıklı kuşku oluşacaksa, bu durumda yazmak farz olur. Çünkü illet hükümde yer almıştır ve hiçbir tevile yer bırakmayacak kadar açıktır. (530) Nüzûl ortamında okuma-yazma bilenlerin sayısının oldukça sınırlı olduğu göz önüne alındığında, bu ifadenin ne demeye geldiği daha iyi anlaşılır (Ferrâ). (531) Bu ibare öyle sanıldığı gibi iki kadını bir erkeğe denk saymak değildir. Âyet haksızlığı önleyip adâleti sağlama konusundaki titizlikle alâkalıdır. Bu, kadının ticaret ve ticari anlaşmalar konusundaki bilgisizliğinden kaynaklanabilecek muhtemel hataları önleyici bir tedbirdir. Zaten tadılle, unutma, yanılma, şaşırma, haktan sapma anlamlarının tümüne birden gelir. Sözgelimi iki kadından biri unutmuşsa, doğal olarak şahit ikiden teke düşecek, sonuçta şahitlik yapan iki kadın değil tek kadın olacaktır. Kur an bire iki oranını şahitlikte nisap olarak belirlemez. Zira Nisâ 15 ve Nûr 4-8 de zina dâvâsında cinsiyete bakılmaksızın dört şahit istenir. Talak 2 de boşanma için iki şahit istenir. Hatta âdil yargılamayı sağlamak için bazı durumlarda erkeğin değil, sadece kadının şahitliği kabul edilir. Bunların hiç birinde de cinsiyet belirtilmez. Burada da maksat şahitlik yapacak kimsenin cinsiyeti değil, hatta şahitlik bile değil, vâdeli borçlanmalarda mağduriyeti önlemektir. Borç vermeyi aşırı teşvik eden vahyin verilen borçların tahsili konusunu ihmal etmesi düşünülemezdi. (532) Fâsık çıkan, fısk çıkmak anlamına gelir. Arap dilinde bu kelimeyi ilk kez olumsuz anlamda kullanan Kur an dır. Değilse bu kelime cahiliyye de bitkinin kabuğundan çıkması anlamında kullanılmaktadır. Bu da gösteriyor ki fısk terimi, İslâm ın içeriğini kendisinin doldurduğu kavramlardan biridir (Râğıb). (533) Bu âyet Kur an ın en uzun âyetidir. Deyn âyeti veya Müdâyene âyeti olarak isimlendirilir. Sanki bunda, gelecek çağların en büyük probleminin ekonomik alanda olacağına bir işaret vardır. İbn Abbas tan rivayetle İbn Kesir de yer alan kayda göre bu âyet faiz yasağından sonra henüz olmamış hurmaları daha dalındayken satın alma yoluyla gerçekleşen ticari akde izin veren âyettir. و و ج د ك ع ائ ل ف ا غ ن ى ٨ 8 Seni muhtaç bir halde bulup,(7) muhannete muhtaç olmaktan ve mala tamahtan müstağni kılmıştı. (8) (7) Veya: bakıma muhtaç kalabalık bir ailede bulup. (8) Kur an ın hiçbir yerinde ğına servet in anlamdaşı olarak kulanılmaz. Dahası ğına; Servet sahibi olmadan da var olabilen bir şeydir (Bakara: 283). Malın karşıtı olarak da kullanılır (Tebbet: 2; Hâkka: 28; Leyl: 11). Buradaki el-ğına, istiğna ve kanaat mânasındadır. Allah Rasulü nün serveti kelimeler idi. Bu yüzden Rabbi, onun dünya metaına dönüp bakmasını istemedi (Hicr: 87-88). Zira Kur an; değil dünyayı, âhireti bile alacak bir sermayeydi. (Nuzul 94 / Mushaf 2 : Bakara 283 Aşağıdadır.) م نبه و ل ت ك ت ا وح ح نشه اد ة و ا ر ك ت ا ها ف ا ننه حث م ق ل ب ه و للا ب ا ا ت ع ا ل ور ع ل م و ح ر ك ن ت م ع لى س ف م و م ت ج د وح ك ات ب ا ف م ه ار ا ق ب وض ة ف ا ر ح ا ر ب ع ض ك م ب ع ض ا ف ل ؤ د ح نذ ى حؤ ت ا ر ح ا ان ت ه و نتق للا ٢٨٣ 283 Eğer seyahatteyseniz ve yazan birini de bulamamışsanız, bu durumda alınan bir rehin de yeterlidir. Birbirinize güveniyorsanız, kendisine güvenilen kimse, bu güvenin gereğini yerine getirsin ve Rabbi olan Allah tan korksun:(534) Artık şahit olduğunuz şeyi gizlemeyin; her kim onu gizlerse, işte onun kalbi günahkar olur: (535) zira Allah yaptıklarınızı çok iyi bilir. (534) Bir önceki âyetin devamı niteliğindedir ve güven ortamının oluşması hâlinde bu yükümlülüğün kalkacağını, yani bu emrin güveni tesis amacı taşıdığını ifade eder. (535) Müthiş bir ifade: Kalbin günahkar olması, beden ülkesinin başkenti olan kalpte şeytanın iktidarını ilan etmesidir. Zımnen: Merkez bozulursa tohum çürür, insanın özü kurur.

(Nuzul 45 / Mushaf 69 : Hakka 28 Aşağıdadır.) ا ا ح غ ن ى ع ن ى ا ا ه ٢٨ 28 Malım başıma gelen hiçbir belayı def edemedi. (Nuzul 10 / Mushaf 92 : Leyl 11 Aşağıdadır.) و ا ا غ نى ع ن ه ا ا ه ح ذ ح ت م د ى ١١ 11 Öyle ki, o baş aşağı (cehenneme) yuvarlanıp helâk olacağı zaman, (Allah için paylaşmadığı) malı kendisini asla kurtaramaz. (9) 9 Veya mâ ya soru mânası vererek: malı kendisini kurtarır mı? (Nuzul 72 / Mushaf 15 : Hicr 87-88 Aşağıdadır.) و ق د حت ن اك س ب ع ا ا ر ح ا ث انى و ح ق م حر ح ع ظ م ٨٧ 87 DOĞRUSU Biz sana, seb i mesânî yi, yani Yüce Kur an ı verdik. ل ت ا ند نر ع ن ك ح ى ا ا ا نتع ن ا ب ه ح ز و حج ا ا ن ه م و ل ت ز ر ع ل ه م و حخ ف ض ج ن ا ك ل ا ؤ ا ن ر ٨٨ 88 (Öyleyse) onlardan kimilerine verdiğimiz geçici lezzetlere iltifat etme!(51) Üstelik onlar için üzülme de Ancak mü minlere kol kanat ger (51) Lafzen: gözlerini dikme (krş. Tâhâ: 131-132). ف ا ناا ح ت م ف ل ت ق ه م ٩ 9 Dolayısıyla, asla yetime otoriter davranma! (9) (9) Veya tekhar okuyuşuna göre: surat asma! (krş. Kasas: 77) Tercihimiz kahr ın Kur an daki kullanımına dayanmaktadır. Allah Rasulü şöyle buyurdu: Allah tan başka kimsesi olmayan hakkında Allah tan korkun Allah tan. Ben ve yetime kefil olan kimse cennette yan yanayız (Buhârî).

(Nuzul 67 / Mushaf 28 : Kasas 77 Aşağıdadır.) ل ب ح ا ف س د ر ٧٧ و حب ت غ ف ا ا حت ك للا ح ندحم ح ل خ م ة و ل ت ن س ن ص ب ك ا ر ح د ن ا و ح س ر ك ا ا ح س ر للا ح ك و ل ت ب غ ح ف س اد ف ى ح ل م ض ح نر للا 77 Gel sen Allah ın sana verdiklerini doğru yolda harcayarak âhiret yurdunun (mutluluğunu) ara, üstelik dünyadan da nasibini unutma! Allah ın sana iyilikte bulunduğu gibi, sen de (başkalarına) iyilik yap ve sakın ola yeryüzünde haddi aşarak bozgunculuk edeyim deme: çünkü Allah bozguncuları asla sevmez! و ح ناا ح نسائ ل ف ل ت ن ه م ١٢ 10 Her durumda yardım isteyeni azarlama! (10) (10) Zımnen: Yol göstermeni isteyeni (krş. Abese 3-10). Bu ilkenin Kur an terbiyesindeki yeri, bu âyeti dengeleyen şu âyetle birlikte düşünülmelidir: insanlardan arsızca istemezler (Bakara: 273). (Nuzul 27 / Mushaf 80 : Abese 3-10 Aşağıdadır.) و ا ا د م ك ع لنه نزك ى ٣ 3 Ve (sana gelince Ey Nebi!) Sen nereden bileceksin o (müşrikin) arınacağına (2) dair bir ihtimal (3) bulunduğunu; ح و نذ نكم ف ت ن ف ع ه ح ذ ك م ى ٦ 4 Veya alacağı öğütün kendisine yarar sağlayacağını? (4) ح ناا ا ر حس ت غ ن ى ٥ 5 Fakat, kendi kendine yettiğini sanan (5) kimseye gelince: ف ا ن ت ه ت ص د ى ٤ 6 Sen bütün ilgini ona yönelttin; (6) و ا ا ع ل ك ح ن ل نزك ى ٧ 7 Oysa ki, onun arınmamasının sorumlusu sen değilsin; (7) و ح ناا ا ر ج اء ك س ع ى ٨ 8 Fakat sana büyük bir iştiyakla gelen var ya: و ه و خ ش ى ٩ 9 Ki o Allah a saygıda kusur etmez- ف ا ن ت ع ن ه ت ل ه ى ١٢ 10 işte sen onu ihmal ediyorsun. و ح ناا ب ن ع ا ة م ب ك ف د ث ١١ 11 Ve her zaman Rabbinin (sonsuz) nimetini dilinden düşürme! (11) (1) Bir şeyin dilde olması, hem onun gönülde ve zihinde olmasını gerektirir, hem de olduğuna delalet eder. Tahdîs-i nimet, nimete şükürdür. Buradaki nimet ilk olarak İslâm ve onun son tezahürü olan Kur an vahyidir:..ve size olan nimetimi tamamladım (Mâide: 3).